12 RAPHAEL | ADAM SMITHTakdim 13zenginlerin hiç farkında olmadan, bilmeden, refahı toplumsaleşitliğe yaklaşacak şekilde toplumun daha geniş kesimlerineyaymalarını sağlayan bir unsur olarak kullanır (Ahlakî DuygularTeorisi 1976: 184-85). Ancak, onun Milletlerin Zenginliği’ndekullandığı görünmez el, serbest piyasa sisteminde vemübadele sürecinde kişisel çıkarların karşılıklı etkileşimi ileortaya çıkan daha ziyade hayalî bir kontrol aracı mahiyetindedirve kişisel çıkarı peşinde koşan kişi, yine hiç düşünmediğihâlde toplumun refahını bu görünmez el yardımıyla maksimizeeder (Raphael 1985: 70, 72; Smith 1976: IV.2,9). *Smith’in bu kavramı ve hatta ahlak teorisinde kullandığısempati ya da duygudaşlık kavramını, esas itibariyle Stoik ahlakteorisinden, özellikle de onların evrensel ahenk (cosmic harmony)düşüncesinden aldığı kabul edilir. Smith, Stoacı ahenkyasasını, hem ahlak teorisindeki sempati konusunu bireyselve sosyal açılardan açıklarken, hem de iktisat teorisinde kullandığıpiyasa ve mübadele konularını açıklarken kullanmıştır(Raphael 1985: 73). Bunun da ötesinde, Smith’in sistemindedoğal ahenk ya da doğal özgürlük, doğal adalet ve doğal eşitlikdüşünceleri, esas itibariyle bu kaynaktan beslenir. Buna göre,Stoacıların evrenin ahengi için düşündükleri, piyasa ve mübadelebağlamında da düşünülebilir. Zira piyasa fiyatı, doğal* Burada “Adam Sorunu” olarak bilinen tartışmaya, çalışmanın kapsamını aşacamğıdüşüncesiyle girilememiştir. Ancak daha sonra bu hususu da ele alacağımızçalışmada konuyu ele almayı düşünüyoruz. Tartışma, kısaca Smith’in AhlakîDuygular Teorisi’nde insan hayatında “duygudaşlığın” hâkim bir unsur olduğunusavunması; buna karşılık, Milletlerin Zenginliği’nde “kişisel çıkar”ı sosyalfaaliyetin kaynağı olarak kabul etmesi, hayırhahlığın veya duygudaşlığın ise,hiçbir rolünün olmadığını iddia etmesinden çıkmaktadır. Tabiî, bunu bir tezatolarak görmeyenler de olmuştur (İngiliz tarihçi H.T. Buckle gibi). Onlara göreSmith, insan davranışının duygudaşlık ve cimrilik gibi iki ayrı veçhesine dikkatçekmiştir.fiyat etrafında âdeta bir yer çekim kanunu gibi mekanik birsistemi andırırcasına dolaşır.Smith’in fikirlerini dikkatle inceleyen bazı araştırmacılar,Milletlerin Zenginliği’nde ya da kendini sevme (self-love) ve kişiselçıkar dürtüsüne verdiği önemin gerçek anlamının, ikinci kitabıolan Ahlakî Duygular Teorisi’nde yer alan duyguların paylaşılmasıilkesi ile birleştirildiği zaman anlaşılabileceğini öne sürer.Smith’in iki kitabının yapısı arasında büyük bir benzerlik vardır.Her iki kitap, birleştirici bir temel ilkeye sahiptir. Bu temel ilke,ahlak dünyasında sempati, ekonomi dünyasında ise kişisel çıkar’dır.Her iki ilke de kendi özel alanlarında Newton’un doğaldüzenini sağlamaktadır (Savaş 1998: 267-273).Smith, doğal düzenin ve bunun ortaya çıkardığı sonuçlarındaima iyi olacağını savunur. Bu sistemde, hiç kimsenin ayrıcabir çaba içerisine girmeden işlerin gayet iyi bir şekilde işleyeceğiinancı son derece yüksektir. Doğal durumda çıkar çatışmalarıasla görülmez. Piyasa sisteminde herkes kişisel çıkarpeşinde koşarken, hiç niyet etmediği hâlde görünmez bir elyardımıyla toplumsal çıkarın maksimizasyonuna katkıda bulunur.Zira piyasa fiyatı, toplumsal avantajları dikkate alarakkaynakları uzun dönemde en avantajlı alanlara yönlendireceğiiçin, toplumun yararına, dolayısıyla zenginleşmesine katkıdabulunacaktır.SMITH’IN İKTISAT DÜŞÜNCESI VEMILLETLERIN ZENGINLIĞIBilindiği gibi, Adam Smith kapitalizmin ya da bugünkü iktisatbiliminin banisi olarak bilinir. Kendisi aslında bir ahlakfelsefesi profesörü, yani bir ahlak filozofu olduğu hâlde, 1776yılında yayınladığı Milletlerin Zenginliği kitabı ile iktisat bili-
14 RAPHAEL | ADAM SMITHTakdim 15minin doğuşuna kuvvetli bir ışık tutmuştur. Smith, MilletlerinZenginliği’nde esas olarak iki şey yapmaya çalışır: Bunlardanbirincisi, ekonominin nasıl işlediğini analiz eder ve buna dairkendisi bir model geliştirmeye çalışır. İkincisi ise, serbest ticaretve serbest piyasa ekonomisiyle ya da liberal iktisat sistemiyle(laissez-faire) ilgili politikalar geliştirir ve bu yöndetavsiyelerde bulunur. Her iki hususta da onu ilgilendiren anakonu aslında ekonomik büyümedir ve bunun devamında dasistemin sürekli olarak sermaye birikimini nasıl sağlayacağıüzerinde yoğunlaşır. Tabiî onun vardığı sonuca göre, sürdürülebilirekonomik büyüme doğal güçler eliyle olacaktır; haddizatında olmalıdır da.Smith’in Milletlerin Zenginliği’nde geliştirdiği ekonomikmodelin ana hatları şunlardan oluşur: İşbölümü, ekonomiksistem, doğal serbestlik ve politik iktisat.Smith, kitabına işbölümü konusuyla başlar ve kurduğumodel için işbölümü hayatî öneme haiz bir konudur. Bilindiğiüzere, temel bir üretim fonksiyonunda iki önemli girdi vardır;emek ve sermaye. Esasında büyümeyi sağlayacak ve sürdürecekolan da bu iki temel üretim girdisi ya da faktörüdür. Smith,büyüme bağlamında bu iki faktörden özellikle işgücü ve onunuzmanlaşması, yani işbölümü üzerinde durur. Çünkü, ona görebüyük gelişmelerin temelinde aslında işgücü bulunmaktadır.Smith, işbölümü üzerinden ekonomik büyüme analiziniyaparken altını çizdiği önemli bir konu vardır; karşılıklı bağımlılıkve dayanışma. Bu husus, aslında sosyolojik bir olgudurve Smith’in iktisat mideli için vazgeçilmez öneme sahiptir.Aslında bu konu, onun eski ve asıl branşı olan ahlak felsefesindenaldığı bir kavramdır. Zira biraz sonra daha etraflı bir şekildebahsedeceğimiz gibi, büyümenin temeli olan mübadele, buesas üzerinde devam edebilir.Smith, ekonomik büyümenin ancak sağlıklı bir serbestpiyasa mekanizması çerçevesinde gerçekleşebileceğini ve sürdürülebileceğiniiddia eder. Ona göre, büyümenin temelindemübadele vardır. Mübadele, serbest piyasa ortamında gelişirve mübadele geliştikçe de ekonomik büyüme hızlanır zenginlikartar. Dolayısıyla, bir ekonomide zenginliğin esas kaynağı,mübadele ve mübadele eğiliminin güçlülüğüdür.Ancak, bir toplumda mübadele hacmi nasıl artırılır, büyüklüğünelere bağlıdır ve neler yapılmalıdır? Smith bu sorularıncevaplarıyla uzun uzadıya ilgilenmiştir. Ona göre mübadelehacmini tayin eden temel faktörler arasında en önemlilerişunlardır:◾◾Şehirlerin büyüklüğü.◾◾Ulaşım, haberleşme ve bugünkü anlamda networkün (ağ)gelişmişlik düzeyi.◾◾Yurt içi ve özellikle de yurt dışı ticaretin serbestlik derecesi.◾◾Eğitim (özellikle de temel eğitim).Konunun detayı bir yana bırakılırsa, Smith’in zenginliğinkaynağı olarak gördüğü mübadeleyi sınırlayan unsur olarakeğitim seviyesi üzerinde durması, son derece önemlidir. Nitekim,bugün bile ülkelerin uluslararası rekabet güçlerini tayineden en önemli etmenlerden biri, ülkelerin yenilik ve teknolojiyetenekleri (ki, daha fazla araştırma ve geliştirme faaliyetineihtiyaç duyar); diğeri ise, sahip oldukları vasıflı işgücü miktarıve eğitim seviyesidir. Bu anlamda Smith’in büyümeye dair düşüncelerininne kadar çağdaş olduğunu görüyoruz.