Baruch Spinoza (17. Yüzyıl), JohnLocke (17.-18. Yüzyıl), GeorgeBerkeley (17.-18. Yüzyıl), deizmisavunan filozoflara dair örneklerolarak gösterilebilirler. Fideizmise, Tanrı’nın varlığının akıl ve/veya deneyim yoluyla bilinemeyeceğinive/veya kanıtlanamayacağını,Tanrı’ya yönelik inancınsadece ve tek başına iman ve ibadetile oluşabileceğini ve oluşmasıgerektiğini savunan görüştür.Al-Ghazali (11.-12. Yüzyıl) veBlaise Pascal (17. Yüzyıl), fideizmisavunan filozoflara dairörnekler olarak gösterilebilirler.Fideizmin agnostik, yanibilinemezci bir yönü olsa da, agnostisizm,iman ve ibadeti de reddederek,ateizmin bir biçimiylede sonuçlanabilir. Bu anlamdaagnostisizm, yani bilinemezcilik,Tanrı’nın varlığının akıl ve/veyadeneyim yoluyla bilinemeyeceğinive/veya kanıtlanamayacağını, ancakTanrı’ya yönelik inancın imanve ibadetle de oluşamayacağını,imanın ve ibadetin akla ve deneyimeaykırı olduğunu, bilge insanınsadece akıl ve deneyim üzerindeninanç ve bilgi geliştirebileceğini,iman ve ibadetin dogmatik kör inançolduğunu savunan görüştür.David Hume (18. Yüzyıl) agnostisizmive/veya agnostik ateizmisavunan filozoflara dairbir örnek olarak gösterilebilir.Ateizm, Tanrı’nın yokluğunayönelik bir inancı ve/veyaTanrı’nın varlığına yönelik bir inançsızlığıifade eder. Burada ateizminfarklı biçimlerinden sözetmekte, ateizm kavramını genellememekteyarar vardır. Felsefetarihi bağlamında, ateizmin farklıbiçimleri şu başlıklar altında ortayakonabilir: ontolojik ateizm,agnostik ateizm, iyilikçi ateizm, anti-nihilistateizm, varoluşçu ateizm,politik ateizm ve ahlakçı ateizm.Söz konusu açılımları, felsefe tarihindeköşe taşı olarak nitelendirebileceğimizbelli başlı filozoflarbağlamında şöyle özetleyebiliriz:Ontolojik ateizm: Söz konusuateizm biçimine göre, Tanrı’nınyokluğu epistemolojik ve/veya bilimselbağlamda bilinebilir ve kanıtlanabilir.Burada epistemolojik ve/veya bilimsel bir temel üzerindenontolojik bir iddia ortaya konmaktave Tanrı’nın var olmadığı, yaniResim: David Hume (1711-1776)yok olduğu ve bunun bilinebileceğisavunulmaktadır. Aslında felsefetarihinde köşe taşı olarak nitelendirebileceğimizönde gelen filozoflariçinde bu tezi savunan bir filozofbulunmamaktadır. Felsefe tarihininönde gelen filozoflarından birisiolmasa da, Baron D’Holbach (18.Yüzyıl) bu görüşü savunan filozoflararasında sayılabilir. Evren sadecemaddeden oluştuğu için, Tanrıolduğu iddia edilen şey de, tanımıgereği maddeden oluşmadığı için,Tanrı’nın var olmadığı tezi, epistemolojikve bilimsel bağlamda,doğruluk değeri taşıyan bir bilgiönermesi olarak ortaya konabilir.4
yükleyerek bir Tanrı tanımı ortayakoymaktadır. Nedensellik ilkesi deHume’a göre sadece deneyim kapsamındazihinde oluşabilecek olanbir ilkedir. Belli başlı olaylarınsürekli ardışık biçimde deneyimedilmesi sonucunda insan zihni sözkonusu belli başlı olaylar arasındabir neden-sonuç ilişkisi kurabilir.Bir ilk neden olarak Tanrı deneyimkapsamında olmadığı ve evreninde çok sınırlı bir kısmı deneyimkapsamında olduğu için, Tanrı herşeyin nedeni, yaratıcısı ve kaynağıolarak ortaya konamaz. Nedensellikilkesi bağlamında Tanrı’nınvarlığına yönelik çıkarım yapmak,insan zihninin sınırlarını aşmakanlamına gelmektedir. Evrenindüzenli olduğu tezinden de Tanrı’nınvarlığı sonucu çıkmaz. Birincisi,bu çıkarım nedensellik ilkesiçözümlemesine aykırıdır. İkincisi,evrenin düzenli mi düzensiz miolduğu, insan zihninin algısınave zihinsel paradigmaya bağlıdırve tamamıyla göreli bir konudur.Resim: Baron D’Holbach (1723-1789)Agnostik ateizm: Söz konusuateizm biçimi ilk defa Humetarafından sistematik bir biçimdeortaya konmuştur. Hume’da ifadeedildiği biçimiyle agnostik ateizmontolojik ateizmden farklı olarakTanrı’nın var olmadığının epistemolojikve/veya bilimsel bir yollabilinebileceğini ve/veya kanıtlanabileceğinisavunmaz, Tanrı’nınbir bilgi ve bilim konusu olamayacağını,akıl ve deneyim ötesimetafizik bir kavram olduğunu,salt akla dayalı akıl yürütmelerlede, (a priori çıkarımlar), deneyimedayalı akıl yürütmelerle de,(a posteriori çıkarımlar) Tanrı’nınvarlığının bilinemeyeceğini, bununTanrı’nın yokluğu veya varlığı anlamınagelmediğini, Tanrı’nın varolduğuna ve yok olduğuna dairiddiaların eşit derecede dogmatikolduğunu ve insan zihninin sınırlarınıaştığını, Tanrı’nın sadeceiman konusu olabileceğini, ancakimanın da akla ve deneyime aykırıbir unsur olduğunu, bilge insanında inançlarını akıl ve deneyimüzerinden oluşturması gerektiğinisavunur. Hume’a göre, insanınTanrı’nın varlığını bilmemesinerağmen bu kurguyu oluşturmasıtamamıyla antropomorfik birsüreçtir. Tasarlayıcı, yaratıcı, zeki,akıllı, güçlü, adil, merhametli,ödüllendirici, cezalandırıcı olmakinsana özgü özelliklerdir ve insanbu özellikleri Tanrı kurgusunaİyilikçi ateizm: Söz konusu ateizm,dünyadaki ve yaşamdakikötülüklerin ve acıların varlığıüzerinden Tanrı’nın yokluğunuveya Tanrı’nın varlığına dairkuşkuyu ortaya koyar. Burada,tektanrıcılığın yaygınlaşmasındanönce Antik Yunan’da Epikuros(M.Ö. 4.-3. Yüzyıl) tarafındangeliştirilen ve daha sonraki yüzyıllardaateizme gerekçe oluşturankötülük sorunu temel alınmaktadır.Epikuros, tanrının/tanrılarınvarlığıyla kötülüklerin varlığınınbağdaşmadığını, tanrı/tanrılar varsave bu tanrı/tanrılar güçlüyse,kötülükleri engellemeleri gerektiğini,eğer güçleri yetmediği içinkötülük varsa, o zaman tanrının/tanrıların zayıf olduğu sonucununçıkacağını, eğer tanrı/tanrılargüçlü oldukları halde kötülükleriengellemiyorlarsa, o zaman tanrı/tanrılarınkötü oldukları sonucununçıkacağını savunmuştu.5