30.07.2015 Views

3cLj6lL6Q

3cLj6lL6Q

3cLj6lL6Q

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ÜcretsizdirATEIST DERGITanrıyı inanç yaratırAralık 2014 Sayı:11Yılbaşı ÖzelSayısıFELSEFETARİHİNDEATEİZMGemiBatıyor...(SonBölüm)Dinlerden NasılKurtuldum?Ülkemizde Yılbaşı(Kutlamalar veProtestolarBilim TeknikKöşesiTaner Beyter Nihat Kara Bahar Kılıç Erhan Kılıç 1


338 8Felsefe Tarihinde AteizmProf. Dr. Örsan K. ÖymenGemi Batıyor...(SonBölüm)Taner Beyter1112Dinlerden NasılKurtuldum?Nihat KaraÜlkemizde Yılbaşı (Kutlamalarve ProtestolarBahar Kılıç1119Yılbaşı Röportajı12242627Bilim Teknik KöşesiErhan KılıçWanderers (kısa film)Erhan KılıçS.S.S24 262


MAKALEMaFelsefe Tarihinde AteizmProf. Dr. Örsan K. ÖymenIşık Üniversitesi İnsan ve ToplumBilimleri Bölümü Başkanı; Lisansve Doktora: Orta Doğu TeknikÜniversitesi Felsefe Bölümü;Yüksek Lisans: New YorkÜniversitesi–NYU-Felsefe BölümüAteizm, teizm olarak bilinenakımın anti-tezidir. O nedenle,teizmi anlamadan,ateizmi anlamak olanaklı değildir.Teizm Türkçe’ye tanrıcılık olarakçevrilmektedir. Antik Yunanca’da“theos” sözcüğü tanrı anlamınagelmekte, teizm terimi de oradantüretilmektedir. Ateizm de, teizmindeğillenmesi sonucunda, tanrısızlıkveya tanrıtanımazcılık anlamınagelmektedir. Teizm, Tanrı’nınvarlığına yönelik bir inancı, ateizmde, Tanrı’nın yokluğuna yönelik birinancı ve/veya Tanrı’nın varlığınayönelik bir inançsızlığı ifadeeder. Tanrı’nın varlığı ve Tanrı’nınvarlığına yönelik inanç konusu,Tanrı kavramının tanımındanbağımsız ele alınamaz. Musevilik,Hıristiyanlık ve İslam dinlerindekiTanrı kavramının tanımışöyle özetlenebilir: Her şeyin nedeniolan, ancak kendisinin nedeniolmayan, maddenin nedeniolan ancak maddeden oluşmayan,mükemmellik seviyesinde tasarlayıcı,yaratıcı, zeki, akıllı, güçlü,iyi, adil, merhametli, ödüllendirici,cezalandırıcı olan ilk neden.Teizmin ve/veya teizminoluşma yolunun iki biçimi olabilir:deizm ve fideizm. Deizm,Tanrı’nın varlığının akıl ve/veyadeneyim yoluyla bilinebileceğinive/veya kanıtlanabileceğinisavunan görüştür. Bu yaklaşım,tektanrıcı dinler tarafından tanımlananTanrı kavramı için de geçerliolabilir, söz konusu dinlerin Tanrıtanımı dışında kalan bir yaratıcıgüç, bir ilk neden için de geçerliolabilir. Augustinus (4.-5. Yüzyıl),İbn-Sina (10.-11. Yüzyıl), ThomasAquinas (13. Yüzyıl), ReneDescartes (16.-17. Yüzyıl), GottfriedLeibniz (17.-18. Yüzyıl),3


Baruch Spinoza (17. Yüzyıl), JohnLocke (17.-18. Yüzyıl), GeorgeBerkeley (17.-18. Yüzyıl), deizmisavunan filozoflara dair örneklerolarak gösterilebilirler. Fideizmise, Tanrı’nın varlığının akıl ve/veya deneyim yoluyla bilinemeyeceğinive/veya kanıtlanamayacağını,Tanrı’ya yönelik inancınsadece ve tek başına iman ve ibadetile oluşabileceğini ve oluşmasıgerektiğini savunan görüştür.Al-Ghazali (11.-12. Yüzyıl) veBlaise Pascal (17. Yüzyıl), fideizmisavunan filozoflara dairörnekler olarak gösterilebilirler.Fideizmin agnostik, yanibilinemezci bir yönü olsa da, agnostisizm,iman ve ibadeti de reddederek,ateizmin bir biçimiylede sonuçlanabilir. Bu anlamdaagnostisizm, yani bilinemezcilik,Tanrı’nın varlığının akıl ve/veyadeneyim yoluyla bilinemeyeceğinive/veya kanıtlanamayacağını, ancakTanrı’ya yönelik inancın imanve ibadetle de oluşamayacağını,imanın ve ibadetin akla ve deneyimeaykırı olduğunu, bilge insanınsadece akıl ve deneyim üzerindeninanç ve bilgi geliştirebileceğini,iman ve ibadetin dogmatik kör inançolduğunu savunan görüştür.David Hume (18. Yüzyıl) agnostisizmive/veya agnostik ateizmisavunan filozoflara dairbir örnek olarak gösterilebilir.Ateizm, Tanrı’nın yokluğunayönelik bir inancı ve/veyaTanrı’nın varlığına yönelik bir inançsızlığıifade eder. Burada ateizminfarklı biçimlerinden sözetmekte, ateizm kavramını genellememekteyarar vardır. Felsefetarihi bağlamında, ateizmin farklıbiçimleri şu başlıklar altında ortayakonabilir: ontolojik ateizm,agnostik ateizm, iyilikçi ateizm, anti-nihilistateizm, varoluşçu ateizm,politik ateizm ve ahlakçı ateizm.Söz konusu açılımları, felsefe tarihindeköşe taşı olarak nitelendirebileceğimizbelli başlı filozoflarbağlamında şöyle özetleyebiliriz:Ontolojik ateizm: Söz konusuateizm biçimine göre, Tanrı’nınyokluğu epistemolojik ve/veya bilimselbağlamda bilinebilir ve kanıtlanabilir.Burada epistemolojik ve/veya bilimsel bir temel üzerindenontolojik bir iddia ortaya konmaktave Tanrı’nın var olmadığı, yaniResim: David Hume (1711-1776)yok olduğu ve bunun bilinebileceğisavunulmaktadır. Aslında felsefetarihinde köşe taşı olarak nitelendirebileceğimizönde gelen filozoflariçinde bu tezi savunan bir filozofbulunmamaktadır. Felsefe tarihininönde gelen filozoflarından birisiolmasa da, Baron D’Holbach (18.Yüzyıl) bu görüşü savunan filozoflararasında sayılabilir. Evren sadecemaddeden oluştuğu için, Tanrıolduğu iddia edilen şey de, tanımıgereği maddeden oluşmadığı için,Tanrı’nın var olmadığı tezi, epistemolojikve bilimsel bağlamda,doğruluk değeri taşıyan bir bilgiönermesi olarak ortaya konabilir.4


yükleyerek bir Tanrı tanımı ortayakoymaktadır. Nedensellik ilkesi deHume’a göre sadece deneyim kapsamındazihinde oluşabilecek olanbir ilkedir. Belli başlı olaylarınsürekli ardışık biçimde deneyimedilmesi sonucunda insan zihni sözkonusu belli başlı olaylar arasındabir neden-sonuç ilişkisi kurabilir.Bir ilk neden olarak Tanrı deneyimkapsamında olmadığı ve evreninde çok sınırlı bir kısmı deneyimkapsamında olduğu için, Tanrı herşeyin nedeni, yaratıcısı ve kaynağıolarak ortaya konamaz. Nedensellikilkesi bağlamında Tanrı’nınvarlığına yönelik çıkarım yapmak,insan zihninin sınırlarını aşmakanlamına gelmektedir. Evrenindüzenli olduğu tezinden de Tanrı’nınvarlığı sonucu çıkmaz. Birincisi,bu çıkarım nedensellik ilkesiçözümlemesine aykırıdır. İkincisi,evrenin düzenli mi düzensiz miolduğu, insan zihninin algısınave zihinsel paradigmaya bağlıdırve tamamıyla göreli bir konudur.Resim: Baron D’Holbach (1723-1789)Agnostik ateizm: Söz konusuateizm biçimi ilk defa Humetarafından sistematik bir biçimdeortaya konmuştur. Hume’da ifadeedildiği biçimiyle agnostik ateizmontolojik ateizmden farklı olarakTanrı’nın var olmadığının epistemolojikve/veya bilimsel bir yollabilinebileceğini ve/veya kanıtlanabileceğinisavunmaz, Tanrı’nınbir bilgi ve bilim konusu olamayacağını,akıl ve deneyim ötesimetafizik bir kavram olduğunu,salt akla dayalı akıl yürütmelerlede, (a priori çıkarımlar), deneyimedayalı akıl yürütmelerle de,(a posteriori çıkarımlar) Tanrı’nınvarlığının bilinemeyeceğini, bununTanrı’nın yokluğu veya varlığı anlamınagelmediğini, Tanrı’nın varolduğuna ve yok olduğuna dairiddiaların eşit derecede dogmatikolduğunu ve insan zihninin sınırlarınıaştığını, Tanrı’nın sadeceiman konusu olabileceğini, ancakimanın da akla ve deneyime aykırıbir unsur olduğunu, bilge insanında inançlarını akıl ve deneyimüzerinden oluşturması gerektiğinisavunur. Hume’a göre, insanınTanrı’nın varlığını bilmemesinerağmen bu kurguyu oluşturmasıtamamıyla antropomorfik birsüreçtir. Tasarlayıcı, yaratıcı, zeki,akıllı, güçlü, adil, merhametli,ödüllendirici, cezalandırıcı olmakinsana özgü özelliklerdir ve insanbu özellikleri Tanrı kurgusunaİyilikçi ateizm: Söz konusu ateizm,dünyadaki ve yaşamdakikötülüklerin ve acıların varlığıüzerinden Tanrı’nın yokluğunuveya Tanrı’nın varlığına dairkuşkuyu ortaya koyar. Burada,tektanrıcılığın yaygınlaşmasındanönce Antik Yunan’da Epikuros(M.Ö. 4.-3. Yüzyıl) tarafındangeliştirilen ve daha sonraki yüzyıllardaateizme gerekçe oluşturankötülük sorunu temel alınmaktadır.Epikuros, tanrının/tanrılarınvarlığıyla kötülüklerin varlığınınbağdaşmadığını, tanrı/tanrılar varsave bu tanrı/tanrılar güçlüyse,kötülükleri engellemeleri gerektiğini,eğer güçleri yetmediği içinkötülük varsa, o zaman tanrının/tanrıların zayıf olduğu sonucununçıkacağını, eğer tanrı/tanrılargüçlü oldukları halde kötülükleriengellemiyorlarsa, o zaman tanrı/tanrılarınkötü oldukları sonucununçıkacağını savunmuştu.5


Hume bu sorunu tektanrıcılıkbağlamında ele alır ve Tanrı’nıntanımı gereği mutlak iyilik vemutlak güç içerdiğini, ancak yeryüzündekikötülüklerin, acıların,Resim: Epikuros (MÖ 341-270)haksızlıkların, sefilliklerin gerçekliğidikkate alındığında, Tanrı’nınvarlığına yönelik bir kuşkununkaçınılmaz olduğunu vurgularAnti-nihilist ateizm: Ateizminbu biçimi Friedrich Nietzsche (19.Yüzyıl) tarafından dile getirilmektedir.Nietzsche, tektanrıcı dinlerinTanrı kavramı üzerinden standartdeğerler ve öte dünya kurgusuortaya koyarak yaşamı olumsuzladıklarınıve bu anlamda bir hiçlikistenci içerdiklerini ve nihilistikolduklarını, değerli olanın yaşamıacılarıyla ve hazlarıyla olumlamakolduğunu söyler. Tanrı ve ilahigerçeklik kavramlarının bir kurguolduğu söyleyen Nietzsche, insanınhiçlik istenci, güç istenci, güvenlikistenci, kendisini korumak istenci,mutluluk istenci, yaşamı küçümsemekve yaşamdan tiksinmek gibiduygular nedeniyle söz konusukurguları ortaya koyduğunu, ayrıcabu kurgunun kendi değerlerinikendisi yaratan özgür ruh anlayışınada aykırı olduğunu söyler. Tanrıkavramı üzerinden oluşturulansözde evrensel ahlak kuralları vedeğerleri, insanın özgür, yaratıcıbir birey ve ruh olmasını engelley-6en etkenlerin başında gelir. Bunedenle, dinler tarafından despotikbir biçimde dayatılan egemendeğerlerin yıkılması, bu anlamdabir “nihilizmin” ortaya konması,böylece, yaşamın olumlanmasıanlamında bir anti-nihilizminde geliştirilmesi gerekmektedir.Yaşamın dostu olabilmek için Tanrıkurgusuna düşman olunmasıgerektiğini vurgulayan Nietzsche,Tanrı kurgusunun ölmesinin olumlubir gelişme olduğunu, onun yerineyaratıcı, özgür, insani ve dünyeviruhun oluşturulması gerektiğinisavunur. Nietzsche, Tanrı kurgusuüzerinden oluşturulan yaşambiçimlerinin bir çöküşün, yozlaşmanınve hastalıklı durumungöstergeleri olduğunu söyler.Resim: Friedrich Nietzsche (1844-1900)Varoluşçu ateizm: Ateizmin butürü varoluşçu ilkelere dayanır vebu bakış açısının önde gelen temsilcilerindenbir tanesi Jean-PaulSartre’dır. (20. Yüzyıl). Sartrevaroluşçuları ateist varoluşçularve dindar varoluşçular olarak ikiyeayırır, ancak ateist varoluşçularındaha tutarlı olduğunu söyler. Sartre,varoluşun özü öncelediğini,insanın sabit ve belirlenmiş birözünün olmadığını, insanın bellikoşullar içinde atıldıktan sonra,eylem ve seçimleriyle kendisinitanımladığını ve oluşturduğunu,insanın sürekli bir oluş ve potansiyelhalinde var olduğunu, insanınher zaman henüz olmadığı şeyolduğunu, sürekli geleceğe yönelikbir niyet ve projeksiyon içindeolduğunu, bunun da eylem veseçimin bir parçası olduğunu, buanlamda insanın özgürlüğe mahkumolduğunu, Tanrı’nın olduğubir modelde ise tutarlı bir biçimdeinsanın özgürlüğünden söz edilemeyeceğini,Tanrıcı bir tezin, insanüzerine geliştirilen varoluşçu birontolojiye aykırı olduğunu söyler.Resim: Jean-Paul Sartre (1905-1980)Politik ateizm: Ateizmin butürünün öncüsü Karl Marx’tır. (19.Yüzyıl). Bir yandan sosyal bilimciolmakla birlikte, siyaset felsefesiüzerine de çalışan Marx’a görekapitalizm, sermaye sınıfının işçisınıfını ve çalışan sınıfı sömürdüğübir düzendir. Kapitalist, yani sermayecibir düzende işçi, emeğiyleürettiği artı değerden pay alamayan,ağır çalışma koşulları vedüşük ücretler altında kendisinigerçekleştiremeyen, hem emeğine,hem ürününe, hem başkalarına,hem de kendisine yabancılaşanbir kişi haline gelir. Bu sömürüdüzeninin temelinde yatan etken,üretim araçlarının özel mülkiyetaltında olmasıdır. Marx’a göre dinde, bu sömürü düzeninin devamınısağlayan bir araçtır. MerkezindeTanrı kavramı olan din, halkın


afyonu ve uyuşturucusudur. Dininsanlar için bir mutluluk vaadi ileortaya çıkmıştır, ancak üstyapınınekonomik temellerini anlayamadığıiçin, metafizik paradigmalarlahareket ettiği için ve genelliklefiilen de, hem feodalizm, hem dekapitalizm döneminde, sömürücügüçlerle işbirliği halinde olduğuiçin, vaat ettiği mutluluk, hayalibir mutluluktur, vaat ettiği mutlulukbir ilüzyondur. Bu nedenle, kapitalizminkomünizmle aşılması,yani üretim araçlarının özel mülkiyettençıkartılması ve bu sayedeyabancılaşmanın ortadan kalktığısınıfsız bir toplum düzeni oluşturulması,buna paralel olarak da, dininateizmle aşılması gerekmektedir.Özel mülkiyet, serbest ticaret vebencillik özgürlüğü nasıl insanıözgürleştirmiyorsa, din özgürlüğüde insanı özgürleştirmemektedir.O nedenle özel mülkiyet, serbestticaret ve bencillik özgürlüğüelde etmek değil, özel mülkiyetten,serbest ticaretten ve bencilliktenözgürleşmek, aynı biçimdedin özgürlüğü elde etmek değil,dinden özgürleşmek gereklidir.Ahlakçı ateizm: Ateizmim buaçılımına göre ahlakın varlığınınTanrı’nın varlığını kanıtlaması ve/veya Tanrı’nın sözde varlığınınahlakı gerekli kılması ve/veyadin ile ahlak arasında zorunlu birbağlantı bulunması diye bir şeysöz konusu değildir. Ahlak dinlerlebirlikte ortaya çıkmamış, insanınvarlığıyla birlikte oluşmuş, insanıntoplumsal bir varlık olmasının zorunlukoşulu olarak doğmuştur.Ahlakın tarihi Musevilik, Hıristiyanlıkve İslam dinlerinin tarihindençok daha eskidir. Söz konusudinlerden bağımsız ahlaki değerlerve ilkeler her zaman var olmuştur.Daha yakın bir geçmiştenörnek vermek gerekirse, Sokrates(M.Ö. 5. Yüzyıl), Platon (M.Ö.5.-4. Yüzyıl), Aristoteles (M.Ö.4. Yüzyıl), Epikuros gibi AntikYunan döneminde yaşamış olanfilozoflar, Hıristiyanlık ve İslamdinlerinin ortaya çıkışındanyüzyıllar önce, Musevilik dinindende tamamıyla habersiz bir biçimde,Musevi, Hıristiyan ve Müslümanolmaksızın, ahlak, iyilik, adalet,mutluluk, erdemler üzerine kuramlarve düşünceler geliştirmişlerdir.Söz konusu tektanrıcıdinlerin 4. Yüzyıldan itibaren yaygınlaşmasındansonra da, özellikle18. Yüzyıldan itibaren, dindenbağımsız laik ahlak anlayışları ortayakonmuştur. Hume, Nietzsche,Marx, Sartre gibi ateist ve dinsizfilozofların tamamı, ahlak ile Tanrı/dinarasında zorunlu bağlantıkuran anlayışa karşı çıkmışlardır.Sonuç: Felsefe tarihi üzerindenateizmin yukarıda özetlediğimizsöz konusu farklı açılımları, birResim: Karl Marx (1818-1883)yandan ateizmin ne kadar zenginve yoğun içerikli olduğunu, biryandan da, ateizmi çürütmeninne kadar güç olduğunu göstermektedir.Ateizmle hesaplaşmadandogmalarla hareket eden birtoplumun, ileri bir toplum olduğunusöylemek olanaklı değildir.7


Taner Beyter“Size düşüş sırasında yazıyorum; dünyada yaşamayı böyle duyumsuyorum.”Rene CharGemi Eğretilemesi, Rossitarafından farklı bir temeldeele alınarak noktalanmıştı.Blumenberg’den farklı olarak;dünyanın “kökeni” ile ilgili sorunile onun “betimlenmesi” sorunuayrı tutulmalı ve paradigmakarşılaştırılmaları yerine doğrusalbir düzlemde alınmalıydı. Rossiiçin Gemi’nin batışı , uygarlıklarınbatışı ile ilgilidir. Bubakış, bizi ister istemez “zamanın”ele alınışı ve böylece tarihsellikfikrinin “neliğine” itmektedir.Çizgisel zaman anlayışınınkökenlerini teistik düşüncelerisavunan filozoflar ve kutsalkitaplarda aramalıyız. Zaman vevarlığı beraber ele alan bu teistperspektif, zamanın başlangıçnoktasını zorunluluk bağı ile Tanrı’yabağlamakta ve böylece çizgiselzaman anlayışını yine aynızorunluluk bağıyla işlemektedir.Maddeci Atomculuğun, özellikleYeni Eflatunculuk akımıyla ilişkiselliğidüşünülürse, Yunanlılarındöngüsel zaman anlayışınıyıkanın, yine Yunan düşüncesindenbeslenen teistik bakışaçısı olduğunu düşünüyoruz. Buiki kuram karşısında keskin birkarşıtlık olduğunu savunmakla beraberaralarındaki ilişkinin bütünselbir yapıya işaret ettiğini gözdenkaçırmamalıyız. Bu bütünsel yapı,zaman ile varlık birlikteliğinin zorunluolduğudur. Ama zamanınvarlık cinsinden, varlığın ise Tanrıtemelinden ele alındığı teist perspektifve zamanın özerk yapısıyla,yetkinliği sayesinde varlık ilebütün olduğunu savunan Yunandüşüncesi; aralarındaki ilişkiselliği8karşıtlık olarak değerlendirmemizingerekçesini oluşturmaktadır.Tüm bu zaman ve tarih anlayışıiçerisinde Bacon’un çizgiselzamanın (ve elbette tarihin) galibiyetiniilan edişi, bilgi reformuhakkında söyledikleri ile tutarlıdır.Bacon için bilgi çağı, Hristiyanlık’ınbir yorumudur, inşa edilengelecek ; verilmiş bir sözün yerinegetirilişidir. Bu söz Tanrı’yaverilmiş olup, reformu olumsalkılan geçmişteki günahlarımızdırona göre. Acaba Bacon haklı mı?Pico, Erasmus ya da Martin Luthergibi Hristiyan düşünürler, hümanizmegerçekten destek verdiler mi?Eğer gerçekten destek verdilersebu, bilgi çağının var olmasına birkatkı sağlamış mıdır? Tüm bu sorularayrı bir tartışma konusudur,biz ana metinden kopmak istemiyorve Gemi’nin neden ve nasılbattığına odaklanmak istiyoruz.Rossi diyor ki; “Shakespeare’nindenizle ilgili imgesi,karadaki bir seyircinin bakışaçısıyla değerlendirilen fırtınalıbir dünya imgesidir. Bacon’unimgeleri ise, bir gemi ya da kayıküzerinde yolculuk etmekte olanbir adamın deneyimine bağlıdır.”Gemi’yi dünya, tarih, birey,toplum, doğa ya da aklın kendisiolarak alalım; Lucretius’unşu cümlesi hepsini betimleyecekkapsamdadır; “Bu geniş dünyanınözü, ölüme ve yıkılışa adanmıştır.”Epiküros yükü Lucretius’dandevralarak devam edebilir; “Yaşamımızı bekleyişten bekleyişetüketiyor ve hepimiz acı içindeölüyoruz.” Tüm bu söylenenlerleberaber ele alarak, büyük resmibakmak istiyoruz; gelişen eleştirelakıl, bilimin ilerleyişi ile paralelolarak kaygılar yaratıyordu. Bukaygılar ise Tanrı’nın ölümünühızlandırmakla görevliydi. Bunuaçıkça yazanlardan ilki PierreBorel, aynen şöyle söylemekteydi;“Tartışmaya açılmayacakhiç bir şey kalmadığından emindeğiliz artık tanrıbilim bile bundanbağışık değil. (…) Tıp, astronomi,fizik her gün sarsılıyor ve her birinintemelleri yıkılıyor. Ramo, Aristoteles’infelsefesini; Kopernik,Batlamyus’un astronomisini; Paracelsus,Galenos’un tıbbını altüst etti.” J.Kepler ise söze şöylegirmekteydi; “Eğer gökyüzündedünyamıza benzer küreler varsa,evrende en iyi yeri kiminalacağını öğrenmek için acabaonlarla yarışa mı girişeceğiz?Eğer gerçekten o gezegenlerinküreleri daha soylu iseler, artıkbiz bütün akıllı yaratıklar arasındaen soyluları olmayacakmıyız? O zaman bütün yaratılanlarnasıl insan için olabilir ki?Ve Tanrı’nın eserlerinin efendisiolabiliriz ki?” tüm bu söylenenlereson noktayı John Drydenkoymaktadır; “Bu son yüzyıl içerisindeyeni bir doğanın ortayaçıkmış olduğu kesin değil midir?”


tam olarak, eninde sonundagerçekleşebileceğine olan güvenebağlanmış gözükmektedir.” Bucümlelerin felsefe evindeki ismi“umut ilkesi”dir. Marx’da, Adorno’dave en çok da Bacon’da variken, Camus’da, Schopenhauer’dave Baudrillard’da nereysehiç yoktur. Tüm bu söylenenlersonucundan bir tanım yapmakzorundayız; “Tamamlanmışolan-ın, kendini tamamlama istencininsürekliliği, ilerleme fikrinioluşturur. Özne, tamamlanmamışolan’dır; çünkü tam olma gibi birimge ilahi bir yetkinliği çağrıştırır.Tam olma gibi bir ideal, oluşiçinde özne için verili değildir.Tam olma, kurgusallık içinde inşaedilen teolojinin sözüm ona apodeiktikolan hakikatine yönelmeninbir sonucudur. Karamsarlık, kaygıve yeni bir dünya anlayışı gibi tarihselüç olgunlaşma algılarından,karamsarlık hala canlı haldedir.”Kesin olarak reddedilen şey;artık eskilerle bir yarış veçatışma zeminidir, ilerleme artıkönü alınamaz bir noktada ve yetkinliktedir.İlerleme fikri geçmişebakanlardan Pascal, Fontenelle,Camenius ve Leibniz için öğrenenbirey ya da bireyler bütünü değil,tüm insanlık ile gerçekleşir. Onlaragöre tarih ile ilerleme, şu ya da buile değil, öğrenen tek bir insan olarak,insanlığın kendisi ile rabıtalıdır.Karamsarlık, kaygı ve yenibir dünya anlayışı, tarihinyeniden biçimlenişi ve ele alınışıiçin anahtar sözcülerdi. Tüm bunlararağmen tümelde “var olma”,tikelde ise “ilerleme” fikrini karamsarlıkile evlendirmek, insanile ilgili olan her şey için halageçerliliğini sürdürmektedir. ŞimdiOlan’dan duyduğumuz doyumsuzlukbizi ilerleme fikrine yöneltmektedir.Bu doyumsuzluktandoğan karamsarlık, insan olmanınbir eksikliği değil gerçekliğini ifadeeder. Rossi metnin bir yerindeşöyle demektedir; “Şimdikizamanın sınırlılığı, yetersizliğive kabul edilemezliğinin anlamı,çoğu kez daha iyi bir geleceğeyönelik umuda ya da bu geleceğinResim: Johannes KeplerResim: B.PascalZamanla sınırını çizdiğimiz buinsanın hangi doğanın içinde,nasıl var olageldiği düşünülmeyebaşlandı. 18. yüzyıl düşünürlerindenJohn Ray “insanın ve doğanınkutsal birliği”ni ilk sorgulayanlardandı.Zaman içerisinde bazıtürlerin doğa içinde yok olduğugörüşünü savunan Ray kendinekarşı çıkanlara şöyle cevap vermektedir;“(…) Çünkü onlar bir türünyok olmasını, evrenin parçalanmasıve onun mükemmelliğininbozulması saymaktadırlar ve Tanrı’nıninayetinin, yarattığı eserlerikoruma ve onları sabit kılmaeğilimde olduğuna inanmaktadırlar.”Robert Hooke destek veriyordubu görüşlere, “Farklı türlerbütünüyle yok olmuş olabilirler ve9


irçok başkaları değişmiş ve çeşitlenmişolabilir. Nitekim belirli biryere özgü olan çeşitli hayvan vebitki türlerinin başka yerlerde bulunmadığınıgörüyoruz. Eğer buyerlerden biri toprak tarafındanyutulmuşsa, o hayvanların ve bitkilerindeonunla birlikte yok olmasıolasılık dışı değildir (…) Belki debugün kayalarda taşlaşmış çeşitlibalık iskeletleri bulabilmemizinnedeni budur.” Daha sonra ise hepimizinbildiği gibi Darwin’in devrimigerçekleşmişti. Tüm bunlar sonucundahaklı olarak Rossi şöylebir çıkarımda bulunuyor; “Doğaltarih, değişmez yapıların betimlenmesive sınıflandırılması olarakanlaşılan bir tarih düzleminden,doğanın yaşamında değişimlerinve zamanın işlevinin vurgulayanbir tarih düzlemine yavaş yavaş,ama önlenemez bir sürece geçiyordu.”Tarih anlaşıldıkça değişiyordu,tarih anlaşıldıkça insanın konumudeğişiyordu; geminin batışı vesonuçları farklılaşıyordu. Woodwardve Suckford’un fikirleri iledesteklenen yeni bir fikir doğuyordu,insan doğuştan bir mükemmelliktaşımıyordu, zamanladeğişiyor ve kendi değişimini hemkendisi hem de doğanın değişkenyapısı var ediyordu. “Adem kurgusu”yerini kendiliğinden ve kendiçabalarıyla değişen ve gelişeninsan anlayışına bırakıyordu.10Resim: John RayPascal, tarihi öğrenen bir insanolarak anlıyor, C.Markisi tarihiinsan zekasındaki gelişim ile ilişkilendiriyor,Kant ise sürekli dahaiyiye doğru sürekli bir gelişimitasavvur ediyordu. Blumenberg veRossi açık bir şekilde gemi batışınıduyumsama biçimlerinti sırasıylaLucretius ve Bacon paradigmalarıüzerinden bize sunmaya çalıştılar.Son bölümüne geldiğimiz buyazı dizisinde, kendi çağımızınbatan gemisi hakkında bir şeylersöyleme gereği hissediyoruz.Resim: Medusa’nın Salı ;Théodore Géricault (1819)Bizim gemimiz nasıl batıyor?İçinde yaşadığımız postmodernçağda hakikat anlayışımızgörecelilik ile boğulmakta, tarihsıradanlaştırılarak ve basitleştirilerekçöpe atılmakta, doğru olan yerineretorik olana değer verilmekte,düzen yerine kaos, çoğunluk yerinemarjinal olan ön plana çıkarılmaktadır.Farklı olanın değerli olduğusavı altında insanlar, absürd birbiçimde “aynı olan” kitlesel tümmodaların peşinden sürüklenirkenkolektif bilinç kenara itilmekte,politikanın işlevsel değil estetikoluşuna dikkat çekilmektedir.Rasyonel akıl, yerini irrasyonellikle(fal, burç vs.) biçimlenmişkurgusal göreceliliğe bırakmıştır.Marx’ın yabancılaşması, yabancılaşanbenliğin ölüşü ile yeriniparanoyak özneye bırakmıştır.Ayrıca Harvey’in söylediği gibimekan zaman aracılığıyla yok edilmekte,zamanın kendisi ise “carpediem” ile parçalanmaktadır. Bu çağdayaşamayı sürekli bir yükselenuçurumların kıyısında olmak olarakduyumsamakta, köprülerin kendisiise silikleşmektedir; sürekli sunulanseçimler karşısında özne, sürekliseçim yaparak seçim yapmanın yaniiradenin kendisini değersizleştirmektedir;insanın biricik özü olan iradesideğersizleştirilmektedir. Özne,kendini “ön planda” hissederek yetkinsizliğindenkaygı duyma yetisinidahi yitirmektedir. “Gösterilen”yerine “gösterene” işareteden postmodernizm, kutsal çağınkutsal saçmalığı olarak tüm üstanlatıları yıkmaya çalışan bir putkırıcı olduğunu iddia etmektedir.Bu çağın batan gemisi, özneninkendisidir; tarihsel bellek yerinianlık belleğe bırakmayabaşlamıştır. Belleğin ölümü,öznenin yıkılışımım habercisidir.Vardığımız bu nokta veelde ettiğimiz çıkarımlar, Blumenbergve Rossi tarafındanöncelenmiş olup, hali hazırdabatan bir geminin kendisini veçağını imlemektedir. Okuyucununartık gemi batışındanşüphe etmediğini düşünüyoruz.Başkayazılarımızdagörüşmek dileğiyle.


Dinlerden Nasıl Kurtuldum?Nihat KaraBu soruyu cevaplamak kendimiçin çok basit olsa da, anlaşılırbir metin yazmak zor. Yaşım 49 vemüslüman bir ailenin evladıyım.Din konusunda hatırladığım kadarıylahep kuşkucu oldum. 6-7yaşlarında bile din konusundakidüşüncelerim mantığıma yatmıyordu.Cinler, melekler benimiçin bir anlam ifade etmiyordu;bunlar günlük hayatta olmayanvarlıklardı; bu durum elbette Allahiçin de geçerliydi. Ama o yaşlarda,varsayılan en büyük gücü bırakmakbenim için henüz mümkün değildi.yaşımda ailecek Hollanda’ya7 yerleştik. Bir taraftan yabancıtopluma alışırken, diğer taraftanda kendi kültürümüze bağlı kaldık.Haftasonları Kuran kursu ve Türkilkokulana yazdırıldım. Aynı andaHollanda dini okullarına da gittim.Böylelikle dinleri karşılaştımaimkanı da doğdu. Aralarındakifarkları gördüm. Yaşım ilerledikcedoğal olarak bilgim de arttı. Bilim,felsefe ,mantık ve din dersleri,sorgulama kabiliyetimi daha fazlageliştirdi. Üniversite yıllarımdadinlerarası dialoglara katıldım vebelirli tarikatların sohbetlerindebulundum. O yıllarda mantıklıdüşünsem ve her konuda mantıkarasam da açıkça ateist degildimve halen kültürel olarak İslam’abağlıydım. Ama dini rituellerekatılmıyordum ve kendi mantığımadayanarak bir yaratıcınınolmadığını kendimce kabullenmiştim.Dinlerin kökenlerinin dahaeski kultürlere dayandığı da tarihibilgilerden kolayca ispatlanıyordu.Bu bilgilere rağmen kültürelMüslümandım ve İslam’ı, sohbetlerdesavundum. Öne attıgımargümanlar standarttı ve diğer dinlerinzayıf noktalarına değinirdim,Hristıyanlığın karanlık çağlardakibarbarlığını çokça vurgulardım.Bir süre sonra bunun adil birtutum olmadığını algıladım veİbranice dinlerin benim hayatımdayeri olmayacağına karar verdim.Ancak bir süre boşluğa düştüm vedaha ağırlıklı olarak Doğu felsefesiniinceledim. Psikolojik bakımdankendime bir yaşam tarzı aramaktaydım.Sonunda new age vescientology gibi akımlara kadargeldim. Hepsinde çok iyi şeylerbulduysam da hepsinin zayıf noktalarıvardı ve mantık dışı uygulamalarortak noktalarıydı. Dogufelsefeleri, 3 büyük din kadar katıolmasa da, tanrı konusunda mantığave kanıta dayanmayan varsayımlardanyola çıkıyordu. Onlardada ritueller ve dogmalar önplandaydı. Yaşama daha fazla önemverdikleri kesinlikle belliydi amamantık konusunda eksik kalıyordu.Bu bilgi birikiminden sonra“insanın” temel alınması banadaha uygun göründü. İnsan belirleyiciydi,her şey, bütün dinler vetanrı fikri insan düşüncesindentüremişti. Sonuçta tanrılar insanbeyninin ürünüydü, insan “yaratılmamıştı”.Uzun zaman hümanistoldum, insanlara eşit yaklaştım vedinlerin öğretisinden ve dogmalarındanuzak durdum. Böyle rahattımve huzura kavuşmuştum.Yaratılışçıların bilim alanındakendi sahte bilimleriyle aktifolmaları, politik İslam’ın dünyadaönem kazanması ve yaşadığımtoplumda dinin geçmişe göre dahaetkin olması beni tekrar dinleriniçeriğini incelemeye ve toplumdakietkisini araştırmaya itti. Piyasayafanatik dinciler cıkmıştı;ölümü göze almış, diğer insanlarıseve seve öldürmek isteyenve böylece cennetlik olacaklarınainanan gençler. İslam toplumuneden radikallaşti diye araştırmayabaşladım. Bu araştırmam, birradikalleşme olduğunu göstermedi.Dindarlar aslında sadece dininözüne dönmüşlerdi; Şeriat ve kılıçzoru, İslam’ın özüydü.Tarih hepbunu göstermişti ama medeniyetbunu belli dönemlerde etkisiz halegetirmişti. Dinlerin kontrol altınaalınmadıgında, insanlık için büyükbir tehlike oluşturduğunu anladım.Dinler insanları birleştirmiyor, aksineinsanların birbirlerini kardeşolarak görmelerini önlüyordu.Bunu anladıktan sonra ateizminönemini kavradım. Ateizm, dinlerinkarşısında durabilecek tekakımdı. Bir aktivist olmaya kararverdim. İnsanlığı uyandırmak, insanlığıngelecegi için hayati önemtaşıyordu. Gerçek ve mantık dışıolanla savaşmaya karar verdim.Benim savaşım kılıçla olmayacaktı.Elimdeki kalem ve insanlığaduyduğum sevginin yeterliolacağını biliyorum. Hurafe vedogmalarla mücadele etmeninyolu, gerçekleri ortaya koymaktır!11


Ülkemizde Yılbaşı (Kutlamalar ve Protestolar)Bahar KılıçYeni yıl için geri sayım başladı.Türkiye Cumhuriyeti devletiolarak, İslam peygamberiMuhammed’in Mekke’den Medine’yehicretini başlangıç sayanHicri takvimden Miladi takvimegeçeli tam 88 yıl oldu (1926);yılbaşı günü olan 1 Ocak tarihininresmi tatil olarak kabul edilmesininüzerinden de 79 yıl geçti(1935.) Daha öncesinde, Osmanlıtopraklarında yaşayan Hristiyanlarmezheplerine göre değişkenlikgösteren tarihlerde Noel’i kutlarken,Müslümanlar’ın buna eşdeğerözel bir günü yoktu. Osmanlı İmparatorluğu’nun,Hristiyanlar’ınyılbaşı kutlamalarına gösterdiğiilk ilgi ise 1 Ocak 1829 yılına tarihlenir.O yılbaşı, İstanbul’dakiİngiliz elçisi, Haliç’te bulunan birgemide büyük bir balo vetrir vebaloya Osmanlı devlet adamları daçağrılır. Davetliler yatsı namazınıTersane Divanhanesi’nde kıldıktansonra sandallarla gemiye giderlerve sabaha kadar eğlenirler.Ertesi gün Serasker Hüsrev Paşa,Kazasker Yahya Bey’in sorusuüzerine, katıldığı balonun kafir işiolduğunu, ancak devletçe katılmakzorunda olduklarını anlatırve kaşık-çatal gibi mekruh şeylerinde kullanıldığını ekler. [1]1908 yılıyla başlayan II. Meşrutiyetdönemine gelindiğinde iseyılbaşı kutlama adeti MüslümanTürkler’in aydın kesimindeyaygınlaşmaya başlamıştır. [2]12Resim : Teyyare PiyangosuCumhuriyet Dönemi’nde Miladitakvime geçilen ve1926’yı 1927’ye bağlayan gece,saat tam 24:00’da, Elektrik İdaresiilk kez kentin ışıklarını 1 dakikasöndürme geleneğini başlattı. 1931yılında da ‘Teyyare Piyangosu’adıyla ilk özel yılbaşı piyangosudüzenlendi. 1935 yılında “Bütünmedeni milletlerce tatil günü olarakkabul edilen 31 Aralık öğledensonrasıyla 1 Ocak günlerinin uygulanmaktaolan tatil günlerineeklenmesi” kanun teklifi kabuledildi. Bu ilk resmi tatil günününertesinde, Son Posta gazetesi muhabiriyılbaşı kutlamalarıyla ilgiligözlemlerini şöyle aktarıyordu:“Bu yıl yılbaşı gecesi, ay sonuna vebayram ertesine gelişine rağmen,gayet neşeli geçti. Beyoğlu gazinolarıbir gecede, bir sene içindegörmedikleri kadar bol müşteribuldular ve bütün bir yılın ziyanınıörtecek kadar satış yaptılar. Dünsabah, saat ondan akşama kadar,sokaklarda sayım gününü hatırlatanbir tenhalık seziliyordu. Tatilifırsat sayarak sabahın onuna kadargüle oynaya içenler, ayılıpda sokağa çıkamamışlardı.” [1]1938 yılında Atatürk, kendisinegelen tebriklere cevaben, dolaylıyoldan da olsa, ilk kez şöyle biryılbaşı tebriği yayımladı: “Yeniyıl münasebetiyle yurdun hertarafından vatandaşların yüksekduygularını ve samimi temennilerinibildiren birçok telgrafgelmektedir. Bundan son derecemütehassis olan Atatürk, teşekkürlerininve saadet dileklerininAnadolu Ajansı vasıtasıyla iletilmesinibuyurmuşlardır.”[1]Takip eden yıllarda, radyonunda yaygınlaşmasıyla Türki-


duyarlıysanız, en ufak bir kutlamayapma isteğiniz de olmayabilir.Belki de tam tersine, yeni yılaumutla bakıyor, yaşananları geridebırakmış olma dileklerinde bulunuyorsunuzdur.Hiç fark etmez.Sonuçta en başta saydığım üç inanç/inançsızlıkgrubundan birinegiriyorsanız, fiziksel değilse bilepsikolojik olarak bu saldırılaramaruz kalacağınız kesin. Ne deolsa Noel ile yılbaşının apayrışeyler olduğunun ayırdına varamayanlaragöre, “Hristiyanlarıntakvimine göre yılbaşı olan gündebayram yapanlar küfre girer.” Birileriningözünde, küfre giren kafir’denöte bir şey olmayacaksınızyani o gece. Bu yüzden bana göreTürkiye’de yılbaşını beklemek,hissedilmesi gereken bütün umuda,heyecana ve coşkuya rağmen,bir yandan da yeni bir korku filminibeklemekle aynı kapıya çıkıyor.Ülkemizde “Müslümanlarındini değerlerini aşağıladıkları”gerekçesiyle bugüne kadar kaçkişiye dava açıldığı, daha dakötüsü kaç kişinin öldürüldüğümalum olan ülkemizde dillendirilenbu madur edebiyatı ve “dinelden gidiyor” feveranları artıkkomik olmaktan çıktı, gerçektende kaygı verici bir hal aldı.Sümerolog Muazzez İlmiyeÇığ’ın, Noel ve yılbaşı gibi kutlamaların,Orta Asya’daki eskiTürklere ait bir gelenek olduğunuve Noel Bayramı’nın çok eskiTürkler’de “Yeniden Doğuş-ÇamBayramı” olarak kutlandığınısöylemesi de bağnaz kafalardapek bir değişiklik yaratmadı. Şöyledemişti Çığ: “Türklerin tek tanrılıdinlere girmesinden önceki inançlarınagöre, yerin göbeği sayılanyeryüzünün tam ortasında bir‘Akçam Ağacı’ bulunuyor. Bu ağacıntepesi de gökyüzünde oturan tanrıÜlgen’in sarayına kadar uzuyorve buna ‘hayat ağacı’ deniyor. Ülgen,insanların koruyucusu; sakallı14ve kaftan giymiş olarak sarayındaoturuyor ve geceyi, gündüzü,güneşi yönetiyor. Türklerde güneşçok önemli! İnançlarına göre, gecelerinkısalıp gündüzlerin uzamayabaşladığı 22 Aralık’ta gece, gündüzlesavaşıyor. Uzun bir savaştansonra da gün, geceyi yenerek zaferkazanıyor. Bu, güneşin yenidendoğuşu; bir ‘yeni doğum’ olarakalgılanıyor. Türkler bu bayrama‘Nardugan’ diyor. Nar; güneş, tuganise ‘doğan’ anlamına geliyor.Türkler, güneşin zaferini ve yenidendoğuşunu, büyük şenliklerle ‘AkçamAğacı’ altında kutluyorlar.” [3]Videosu için: http://www.youtube.com/watch?v=-zRmVJZZiM4Resim: Muazzez İlmiye Çığ; Kaynak [19]Çam ağacı geleneği ile ilgili izlemeniziönerdiğim bilgilendiricibir video: http://www.baharkilic.org/post/2011/12/31/Herkese-gecmis-yillardan-daha-aydinlik-yeni-bir-yil-dilekleriyle.aspxBirçoğu “trajikomik” sıfatınıhak eden yılbaşı protestolarızihinlerden çok kolay silinebiliyor,işaret ettiği sevimsiz gerçeklerde zamanla önemini yitirmiş gibigörünebiliyor. Oysa yılbaşınınumudu, paylaşımı, neşeyi vesevdiklerimizle bir araya gelmeninmutluluğunu simgelemesi gerekir.Bu anlamda, 2015’e gireceğimizbu soğuk kış günü, geçmişteülkemizde yaşanan, üstelik gittikçedindarlaştırılan ve cehalete sürüklenentoplumumuz ve yeni eğitimdüzenlemeleriyle yetişecek olankindar ve dindar nesil sayesindedaha da artacak gibi görünen“yeni yıl protestolarını” anımsamakiçin belki de en uygun zaman.Aralık 2008 İstanbul’da AnadoluGençlik Derneği İstanbulŞubesi, yılbaşı gecesi 20 ilçede“Mekke’nin fethi ve hicri yılbaşı”başlıklı alternatif bir yılbaşı programıdüzenledi. Yeni yıla Kurandinletisi ve tekbirlerle giren veharemlik selamlık oturan katılımcılararasında, “Hamas’a Selam”,“Katil İsrail” ve “Filistin bizi sordugeleceğiz dedik” yazılı dövizleritaşıyan çocuklar ve Hamas yanlısıpankart açanlar vardı. Filistinlileriçin yardım toplanan gecede, üçkişi de Umre gezisi kazandı. Gece,Erbakan’ın sinevizyondan yayınlanankonuşmasıyla sona erdi.Aynı yıl, İsrail’in Gazze saldırısınedeniyle Taksim’deki yılbaşıkutlamaları da iptal edildi. [4]30 Aralık 2010 Yılbaşı kutlamalarınakarşı olduklarını söyleyenAnadolu Gençlik Derneği’neüye 20 kişilik bir grup üniversiteöğrencisi, İstanbul Üniversitesiönünde toplandı. Basın bildirisininokunmasının ardından öğrencilerdenbiri, Enam Suresi’nin 162.ayetini Türkçe olarak okurken,yüzünü sprey ayakkabı boyasıylaboyadığı şişme Noel Baba’yıçakıyla temsili olarak bıçakladı.Bugün tekbir getirerek sembolikde olsa bir insanı bıçaklayanlar,bu nefretle kimbilir dahaneler yapar diye düşünmedenedemiyor insan. Gerçi düşünmeyede gerek yok, bizzat görüyoruz


neler yapabileceklerini. [5]30 Aralık 2011 günü MilliGazete’de, alıntı yapılmasıyasak olduğu için kısaca özetleyeceğimbir bildiri yayınlandı. Merakedenler, kaynakçada verdiğimbağlantıdan tamamını okuyabilir.[6] Bildiri “Muhterem Müslümanlar!”diye başlıyor ve Müslümanların,ülkemizdeki tüm camilerdede bu bildiride yer alan ikaz venasihatların muhatabı olacağınısöylüyordu. Neydi bu ikaz ve nasihatlar?Açıklamaya göre, 31 Aralık2011 şeytanın düğün günüydü!Şeytan kendisine tapınanlarla evlenecek,dünyadaki tüm insanlar(istisnalar hariç) bu düğünde bir veberaber olup Allah’a topluca isyanedecekti. Sakın ha, bu isyankarlarlabir olup yılbaşını kutlamayakalkmasın’dı hiç kimse. Yoksatoplu helak olabilir, bu kişiler ebedicehennemde kalabilirdi. Miladiyılbaşı Türkiye için milli birafet ve iğrenç bir hurafeydi. Aynıbildiri, ironik bir şekilde de 31Aralık tarihinin aslında Müslümanlariçin büyük önem taşıdığını,çünkü bu tarihin Mekke’nin fetihgünü olduğunu vurguluyordu.Şeytanın kendisine tapınanlarlaevleneceği gün olduğu içinyılbaşını kutlamamak? Bir yandanda aynı günü, Mekke’nin fetihgünü olduğu için kutlamak?!O gece, bu bildiriyi okumuş olankimbilir kaç çocuk, damatlıklarınıgiymiş şeytanların alevler arasındadans ettiği kabuslar görmüştür.Kimbilir kaç kişi bunu okuduktansonra yeni yıla umutla bakmayabile korkmuş, hissettiği o ufacıkcoşku ve umudun suçluluk duygusunadönüşmesine tanık olmuştur.Kimbilir kaç Müslüman,toplu helak olacak korkusuylayılbaşına dair her şeye algısınıkapatıp evinde korkuyla oturmuştur.Ve kimbilir kaç gayrimüslimsokağa çıkmaya çekinmiş, çıktığıanda başına gelebileceklerihesap etmek zorunda kalmıştır.Aralık 2012 Karaköy’de birvatandaş, yılbaşı kutlamalarınıelindeki pankartla protestoetti. Yoldan geçen sürücülerepankartını gösteren protestocu, duraksayantrafikte protesto sebebinisürücülere anlatmaya çalıştı. [7]Bunu yapmak yerine, sevdikleriylevakit geçirseymiş keşke...30 Aralık 2012 Diyanet-SenAdana Şube BaşkanıMustafa Ünaldı, İslam dinindeve Türk kültüründe yılbaşıkutlamalarının yerinin olmadığınışu sözleriyle ifade etti:“Yılbaşı kutlamaları sadeceeğlence, kumar ve alkol sektörününyüzünü güldürmektedir. Bunlarınkurduğu tuzağa hiçbir Müslümankardeşimiz düşmemelidir.” [8]26 Aralık 2013 tarihinde İstanbulÜniversitesi’nde bir grup,“Noel Baba beraberinde içki,esrar, ölüm getirir”, “Ahlak veManeviyat tahribatına hayır. Edebya hu..!”, “Noel Müslümanlığımızaindirilen bir darbedir” gibi sloganlareşliğinde, getirdikleri şişirilmişve boynunda haç asılı olan birNoel Baba balonunu bıçaklayarakeylem gerçekleştirdi. Müslümanbir Wolverine’e benzeyen kaslıbir adamın Noel Baba’yı yumruklarkenresmedildiği afişlerinasılmasıyla başlayan eylem, NoelBaba balonunun önce sembolikolarak sünnet edilmesi ve sonrada bıçaklanmasıyla son buldu.Gedikpaşa Ermeni ProtestanKilisesi Pastörü Krikor Ağabaloğlu,eylemin Hristiyanlığı hedefaldığını söyleyerek şöyle dedi:“Noel Baba’yı sünnet edip bıçaklıyorlar.Acaba Noel Baba’yıbıçaklarken kimi düşünüyorlar,bunu sormak lazım önce. BizimDoğuş Bayramı olarak kutladığımız,İsa Mesih’in doğumudur.Noel Baba simgesini kullanarakİsa Mesih’i bıçaklıyorlarsabu çok düşündürücü.” Protestanİhsan Özbek ise bu eylemle ilgiligörüşlerini şöyle dile getirdi:“Hristiyan düşmanlığı adına Türkiye’de21. yüzyılda insanlarınşişme Noel Baba yapıp onu sünnetedip sonra da bıçaklamaları,korkunç ve dehşet verici bir olay.Umarım bundan sonrası için dahaahlaklı eylemler yaparlar.” [10]15


Aralık 2013 İstanbul’un ŞirinevlerMahallesi’ne, “Bu yılNoel Baba Şirinevler’e gelmeyecek”yazılı bir pankart asıldı.Şirinevler Mahallesi muharınınimzasıyla yayımlanan pankarttaşu ifadeler yer alıyordu:“Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi,bu yıl da örfümüzle, kültürümüzlehiçbir alakası olmayan NoelBaba Şirinevler’e gelmeyecektir.Evlerimize yine Dede Korkutgelecek, çocuklarımıza dünyayazevk ve sefa sürmeye gelmediklerini,yeryüzüne adalet dağıtmayageldiklerini öğretecektir.” [11]23 Aralık 2013 Türkiye YeşilayCemiyeti Samsun İl TemsilcisiMümin Argun, yılbaşı eğlencelerinininanca yapılan modern bir“haçlı saldırısı” olduğunu söyledi.Yılbaşında piyango biletialınmasını ve hindi yenmesinibile eleştiren Argun şöyle dedi:“Tarih, haçlı ordularının İslambeldelerine saldırmak sureti ilebaşaramadığı toplumsal yozlaşmayıbugün modern bir şekilde sadeceadını ve yöntemini değiştirerekyapmaktadır. Yılbaşı ve şans oyunları,sanki Müslüman halkımızıninanç ve kültüründen bir parçaymışgibi algılanmaya başlandı vebu düşünce halkın büyük bir kesimitarafından da benimsenmektedir.Bu kötülüklerin toplumumuzuniçine girmesinde devletin eğitimsisteminin ve özellikle medyanınönemli ölçüde etkisi olmuştur.Hele hele Milli Piyango gibi birilletin devlet tarafından resmileştiriliporganize edilmesi ayrıca birderttir. Artık yılbaşı denince insanlarınaklına oyun, eğlence, MilliPiyango, hindi ve sabahlara kadareğlenip içki içmek geliyor ...Avrupa’da adı ‘turkey’ diye geçen,durduk yere kesilen masum hindileri,bununla birlikte geçmişimizi,kültürümüzü, geleceğimizikesenleri bir düşünün.”[12]Ne kadar da şeytani ve kötücülbir şeymiş bu yılbaşı! Sabalarakadar eğlenmek de neyin nesiymiş?İnsan gerçekten de bu kadarparanoyaklığa, böylesine yobaz veçağdışı bir bakış açısına şaşırmadanedemiyor. Masum hindilerinkesilmesinden dem vuran bu zihniyet,acaba Kurban Bayramı’ndakesilen onca masum hayvan içinde aynı uyarıyı ve açıklamayıyapıyor mudur? Tabi ki, hayır.Çifte standart ve demogoji, bağnazzihinlerin ortak noktasıdır çünkü.29 Aralık 2013 HaramlarlaMücadele Derneği üyeleri,İstanbul/Esenler’deki RabiaMeydanı’nda toplanarakyılbaşı kutlamalarını protesto etti.Dernek adına açıklama yapanAbdussamed Altun şöyle dedi:“Haramlarla Mücadele Derneğiolarak, insanlarımızı haram batağınaçekmek için kurulmuş yılbaşıtuzağına karşı uyarıyor, hergün olduğu gibi, o gün ve geceyi deyüce Rabbimizin rızasını gözeterekgeçirmeyi tavsiye ediyoruz ... Yılbaşıkutlamaları adı altında biray öncesinden başlayan ifsatçalışmalarına hep beraber maruzkalmış bulunuyoruz ...Ey yılbaşınıkutlamaya hazırlanan Müslümankardeşim! Şimdi anladın mı neyikutlamaya hazırlandığını? Eyçam ağacını süsleyip dükkânınakoyan esnaf kardeşim, ey milli piyangobileti kuyruğuna girip millipiyango bileti almak için sırabekleyen Müslüman kardeşim! Eydaha bir hafta öncesinden hindi-16yi alıp yılbaşı gecesi pişirmekiçin buzlukta bekleten hanımkardeşim ve ey yılbaşı gecesi içineğlence mekânlarında rezervasyonyaptıran Müslüman kardeşim!


Şimdi anladın mı neyi kutlamakiçin hazırlandığını?” [13],[14]Dernek Başkanı Surur Çelebi ise;“Noel kutlamalarının inancımızabir saldırı olduğunudüşünüyoruz. Halkımızı dirilişedavet ediyoruz.” dedi.Diriliş?? Güzel olan her şey, sizegöre inancınıza saldırı zatenbu dünyada. Bırakın insanlar bario tek gecede dilediği gibi eğlensin,sevdikleriyle vakit geçirsin!31 Aralık 2013 Saadet PartisiVan Gençlik Kolları Başkanlığı,Van’ın çeşitli yerlerine astığıve “Biz bacadan hediye getirenindeğil, Hira’dan Kuran, Mirac’tanamaz getirenin ümmetiyiz.” yazılıpankartlarla yılbaşı eğlenceleriniprotesto ederek, halkı yılbaşı kutlamalarınakarşı şu şekilde uyardı:“Yılbaşı eğlenceleri nedeniylelüks tüketim, israf akla ve sağlığazararlı olan içki, kumar ve sefahat,toplumun kanına zerk edilenzehirden başka bir şey değildir.Tarih haçlı ordularının İslambeldelerine saldırmak sureti ilebaşaramadığını, toplumsal yozlaşmayıbugün modern bir şekildesadece adını değiştirerek yapmaktadır.Yılbaşı ve şans oyunlarısanki Müslüman halkımızın inançve kültüründen bir parçaymışgibi algılanmaya başlandı ve budüşünce halkın büyük bir kesimitarafından da benimsenmektedir.Bu kötülüklerin toplumumuzuniçine girmesinde devletin eğitimsisteminin ve özellikle medyanınönemli ölçüde etkisi olmuştur.”[15]Eh, ne diyelim... İstedikleri oluyor;eğitim sistemimiz 4+4+4 eğitimsisteminin yürürlüğe girmesi,zorunlu din dersleri ve 19. MilliEğitim Şurası’nın son düzenlemeleriyleçağdışılıkta sınır tanımıyorzaten artık. Toplumsal yozlaşmanınönünü yılbaşı kutlamamak kesecekmişmeğer, yolları açık olsun.31 Aralık 2013 Yılbaşı kutlamalarıTokat’ta bir grup partilitarafından protesto edildi. SaadetPartisi tarafından öğle namazısonrasında düzenlenen eylemdeaçılan pankartlarda, “Hiç MasumDeğil, Bir Hristiyan Adeti OlanNoel, Sizden Bir Şeyler Götürmesin”şeklinde söylemler vardı.Öfkeli grup, ellerindeki “AdamOlsaydı Kapıdan Girerdi” ve “SizHiç Kurban Bayramında EvineKoç Götüren Hıristiyan Gördünüzmü?” yazılı döviz ve afişlerle yılbaşıkutlamalarına tepki gösterdi.Saadet Partisi İl Gençlik KollarıBaşkanı Halil Taşova da okullardaçocuklara yılbaşı şarkıları öğretilmesini,Milli Piyango çekilişlerinive alkol alımını eleştirdi. [16]Ayrıca, her sene yaşandığı içinözel bir tarih belirtmeye bilegerek duymadığım cinsel tacizhaberleriyle bu sene de karşılaşacağımızneredeyse kesin gibi.2008 yılında “Yılbaşını Taksim’degeçirmek ister misiniz?” sorusunacevap veren kadınların, tacizdenkorunmak için evde kalmayıtercih ettiklerini söyledikleribir anket yapılmıştı. [17] Demekki dini bütün (?!) vatandaşlar ogün sokağa dökülüyor, milletinkarısına kızına tacizde bulunuyor,gecesini zehir ediyor, sonrada ahlaktan bahsediyor. Ahlakındinlerden gelmediğini gösterensayısız örnekten birisi olması adınabunu da anımsamakta fayda var.Bakalım bu sene neler göreceğiz...Ne diyor çocuk şarkılarından,danstan, müzikten, küçük mutluluklardanrahatsız olan zihniyet?İslam hoşgörü dinidir. Ben yinede tüm bu “hoşgörüye” ve yöneltilennefrete rağmen, yılbaşınınkutlanmaya değer günlerden biriolduğunu düşünüyorum; çünküinsan umudu var oldukça hayatatutunabilen bir canlı. Geleceğeumutla bakmanın neresi kötü olabilirki? Sonuçta herhangi bir diniinancı olmayan benim gibiler için,17


kutsal olduğuna inanılan tüm dinikavramlar gibi hediye getiren NoelBaba, yılbaşı ağacı, ren geyikleri vbtüm semboller de insanları mutluetmesi için yine insanlar tarafındanüretilmiş birer masal ve araçtanibaret. Tek farkı, yobazların iddiaettiğinin aksine tamamen zararsızolmaları. Yılbaşı ayrıca yüzümüzübatıya dönüşümüzü, Hicri takvimdenMiladi takvime geçişimizisimgeleyen bir gün olmasıyla dakutlanmaya değer. Bu anlamda yılbaşının,aksini düşünenlere inat,ufak da olsa bir umut ışığını canlandırmakiçin harika bir fırsat olduğunudüşünüyorum. Tabi bunuyaparken çevreye rahatsızlık vermemek,diğer insanların da kendiistedikleri biçimde kutlama yapmahakkını gasp etmemek önemli. Ateistlerinyılbaşı kutlamalarına vegenel anlamda hayata nasıl baktığınailişkin Richard Dawkins,Sam Harris ve Neil DeGrass Tyson’ınkısa konuşmalarındanderlenen bir video: http://www.baharkilic.org/post/2012/03/22/Ateistler-hayata-nasil-bakar.aspx2015 yılının daha aydınlık yarınlariçin el ele çalışacağımız,bilimin ve rasyonalizmin ışığısayesinde bu dipsiz görünen karanlıklardankurtulacağımız bir döneminbaşlangıcı olması dileklerimle,hepinizin yeni yılını kutlarım!Blog sitem: felis agnosticus(http://www.baharkilic.org/)Haber Kaynakları:1. http://eski.bianet.org/2003/01/06/15709.htm2. http://www.radikal.com.tr/18yazarlar/ayse_hur/kafir_isi_guzel_icatlar_noel_ve_yilbasi-11684273. http://www.gazetevatan.com/turk-gelenegiymis--503197-gundem/4. http://www.milliyet.com.tr/Guncel/HaberDetay.aspx-?aType=HaberDetayArsiv&ArticleID=1041883&KategoriID=245. http://www.radikal.com.tr/turkiye/noel_babayi_bicakladilar-10345806. http://www.milligazete.com.tr/haber/Yarin_aksam_seytan_evleniyor/222018#.VJ6XNV4iE7. http://www.istanbulburda.com/%27Musluman-Noel-Kutlamaz-%27-yazili-pankart-acan-vatandas,-suruculere-eyleminin-sebebini-anlatmaya-calisti-1552108. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22263105.asp9. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22263105.asp10. http://www.radikal.com.tr/turkiye/sisme_noel_babayi_bicaklama_eylemi-116814411. http://sozcu.com.tr/2013/gunun-icinden/bu-mahalleye-noelbaba-giremez-429252/12. http://www.iha.com.tr/haber-argun-yilbasi-eglenceleri-inanca-yapilan-modern-hacli-saldirisidir-318715/13. http://www.milligazete.com.tr/haber/Musluman_uyuma_yilbasini_kutlama/303357#.VJ6YkF4iE14. http://www.ilkehaberajansi.com.tr/haber/musluman-uyuma-yilbasini-kutlama.html15. http://www.iha.com.tr/haber-argun-yilbasi-eglenceleri-inanca-yapilan-modern-hacli-saldirisidir-318715/16. http://www.haber7.com/guncel/haber/971334-en-ilginc-yilbasi-afisi-spli-genclerden17. http://www.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/111642-taksim-de-taciz-tehdidi-yilbasinda-kadinlari-eve-kapanmaya-zorluyor18. http://cadde.milliyet.com.tr/2011/12/27/HaberDetay/1480745/osmanli_dan_cumhuriyete_yeni_yil_eglenceleri19. http://www.konumankeni.com/tarihi/noel_agaci_muazzez_ilmiye_cig.html


YILBAŞI RÖPORTAJIAteistler yılbaşına herhangi bir anlam yükler mi?Tuba Gözükara (Bursa/28): Yılbaşı ben küçükken ailecek toplanıp, misafirler konuk ettiğimiz kalabalık birorganizasyondu. Bir araya gelmek için herkes tarafından önceden tarihi kararlaştırılmış bir bahaneydi. Ateizmdensonra da bu özellik benim için değişmedi. Bir de her Pazartesi diyete başlamam gibi; yeni hedefler içinmihenk taşı görevi görüyor son yıllarda. İnançlı birinden pek farklı sayılmaz sanırım görüşüm?Adnan Burak Kurtgöz (Kayseri/28): Ateistlerin yılbaşı gününe genel anlamda, takvim olarak yılın ilk günüolması haricinde bir anlam yükleyeceklerini düşünmüyorum. Ancak yılın ilk günü olması yeni planlar,ümitler vb. açılardan teşvik edici olabiliyor. Bu bağlamda değerlendirdiğim yılbaşı kutlamalarının (dinselgelenekleri dışında tutarak), hem birey hem de bireyin içinde bulunduğu sosyal hayat için verimli olacağınıdüşünüyorum.Önder Küçükterzi (Ankara/30): Miladi takvimin yıldönümüdür, anlamı bundan ibaret. Eğlenmek içingüzel bir gün.Mümtaz Budak (İstanbul/25):Rasyonel akılla hareket eden ve planlama yapan her tüzel veya gerçek kişi yılbaşı dönemini önemser. Kurumlar,şirketler ve hatta muhasebeciler bile yılbaşına ayrıca anlam yüklüyor; başkaları niye yüklemesin?Geride kalan yılı ve/veya yılları gözden geçirmek, önümüzdeki yıl için motivasyon elde etmek adına, yılbaşınıgüzel geçirmek elbette anlamlıdır.Emre Yorgancıgil (Isparta/23): Bir nonteist olarak Yılbaşı benim için anlamlı, çünkü evrensel olarak anlamyüklenen bir gün. Dinlerin üstünde bir gün, tüm dünyayı birleştiriyor. Yeni bir yıl, yeni bir başlangıç, yenibir sayfa düşüncesini yaşamak, ailecek ve arkadaşlarla bir arada olmak olumlu bir şey. Özetle, “yeni” bir yılanlamı güzel, birlikte olmak güzel ve evrensel olması da en güzeli.Behçet Atlı (Ankara/58): Ateistler hiçbir şeye anlam yüklemedikleri gibi yılbaşına da bir anlam yüklemezler.Birlikte iyi vakit geçirmek için bir bahane olabilir ancak benim için.Muhammet Özer (Isparta/22): Hayatımızın nasıl bir tempoda geçtiğine bağlı. Ama sadece yılbaşı kutlamalarınıayrı bir yere koymak gerekir. Ateistler olarak dindarlarınki gibi bir bayramımız olmadığına göre vekendimizi bu dünyanın birer vatandaşı olarak hissettigimiz için, yılbaşını en büyük evrensel heyecan nedenimizsayabiliriz. Yılbaşında çeşitli etkinlikler yapılması bizi dindarlarla aynı paralele koyabilir; bunlarıbirbirine benzetebiliriz de. Ama bu durum, gelenekselleşmesi sağlanacak evrensel bir kutlama yapmamızaengel değildir. Kısacası yılbaşı; nonteistlerin beraber yapacağı ve toplum(lar)a varlığını göstereceği en uygunzamandır.Bahar Kılıç (Ankara/36): Yeni yılın habercisi olan yılbaşı günü, çocukluğumdan beri benim için umudunve bir günlüğüne de olsa derdi tasayı unutup hayatın tadını çıkarmak gerektiğinin hatırlatıcısıdır. O günherkes daha anlayışlı, daha hoşgörülü, daha merhametli oluyor gibi gelir bana. Tabi toplumun çoğunluğuMüslüman olan ülkemizde, bunu bile hissedebilmek oldukça zorlaştı artık. Yılbaşının anlamı birtakım anı vedileklerle daima kişiye özel olsa da, bu günün evrensel bir UMUT mesajı verdiğine inanırım. Daha da önemlisi,Hicri takvimden Miladi takvime geçerek yüzümüzü batıya dönüşümüzün hatırlatıcısıdır.Ali İhsan Polat (İstanbul/49): Benim için -tüm diğer etiketli günler gibi- sıradan bir gün olmakla birlikte,çevre baskısıyla “anlamlı bir günmüş gibi” davranmak zorunda kalıyorum. Baskı derken bir zorlamadanziyade etiketli günlere önem veren insanları üzmeme baskısından bahsediyorum.Ömer Asım Sıddıkoğlu (Tekirdağ/24): Bence belirli bir günü kutlama ihtiyacımız, sosyal bir canlı oluşumuzdanileri geliyor. Bu doğrultuda, sosyal sahtekarlığı besleyen akraba ziyaretlerinin yapıldığı; kanındenizleri kırmızıya boyadığı; açlığın empatisi adı altında çatlayana kadar yemek yendiği halde açın yine aç19


kaldığı ve hayali bir borç ödeme ritüelinin gerçekleştirildiği kutlamalara göre oldukça naif kalıyor yeni gelenyılı kutlamak. Bu anlamda, Dünya’nın Güneş etrafındaki hareketlerini temel alan Miladi takvime göre yeniyılı kutlamanın, rutinleşmiş yaşantımızda birlik ve beraberliği hatırlamak için 3000 yıllık kanlı ritüellerdendaha samimi ve kutlanası olduğunu düşünüyorum.Yeni yılda, dünyada ve ülkemizde nelerin değişmesini isterdiniz?Sinan Kaplan(Ankara/35): Değişmesini istediğim o kadar çok şey var ki! Ama çoğunun değişeceğinemaalesef ihtimal vermiyorum. Savaşların bitmesini isterim mesela, sosyalist devrim olmasını isterim, kimsenindüşünceleri ve inançları yüzünden yargılanmadığı bir toplum oluşmasını isterim.Öznur Gültekin Atlı (Ankara/48): Yeni yılda, Tayyip ve tüm ekibinin (çaycısından ayakkabı boyacyıcısınakadar) bir daha hiç dönemeyecek şekilde gitmesini isterdim.Yalçın Aktaş (Ankara/28): Öncelikle toplumumuzun mevcut hükümetten kurtulmasını dilerdim. En büyüksorun olan işsizliğin çözülmesini, taşeronlaşmanın zor da olsa önlenmesini isterdim. Gezi’de olduğu gibi,gençlerin orantısız güç kullanılarak öldürüldüğü bu ülkede ciddi değişiklikler gerekiyor.Burak G. (Tunceli/31): Yeni yıldan veya ülkemizdeki mevcut şartlar düşünüldüğünde “gelecekten” beklentim,bilinmeyene karşı korkudan ziyade merak duyabilen, farklılıklara hoşgörüyle yaklaşabilen bir toplum.Daha fazlası değil.Önder Küçükterzi (Ankara/30): Bu ülkeden Tayyip ve temsilcisi İslami zihniyetin yönetim erkindenarındırılması mutlaka gerekli.. Aslında bu sonuç sadece ülkemiz adına değil, dünyanın da geleceği açısındanönemli olabilir. Dinle zehirlenen insanların küresel çapta uykudan uyandırılması, bu tip dine dayalı yönetimlerinbertaraf edilerek insan aklının özgür bilim ışığında şekillenmesiyle sağlanabilir.Selin Demiryıkan (İzmir/27): Yeni yılda dünyanın, insanların daha az bencil olduğu, daha adaletli biryer olabilmesini isterdim. Ülkemin de önyargılardan uzak; insanların dil, din, etnik köken, cinsiyet, cinselyönelim gibi farklılıklarından dolayı ayrımcılığa maruz kalmadığı; daha özgür, adil, şeffaf, bu derece yozlaşmamış,iş kazalarının yaşanmadığı bir yer olabilmesini. Sanırım fazla hayal kuruyorum :(Behçet Atlı (Ankara/58): Dünyada; savaşların, özellikle de bölgemizdeki savaşların son bulması ve tüminsanların hiçbir baskı altında kalmadan, insanca yaşayabilecekleri bir dünya oluşabilmesini dilerim.Ülkemizde;insanların çağımıza uygun düşünce ve gelişmişlik düzeyine gelebilmesini ve tüm inançların ortadankalkarak bilimsel düşüncenin egemen olmasını dilerim.Tuba Gözükara (Bursa/28): Ülkemizde barış, dostluk ve birliğin hakim olması filan diyemeyeceğim; biryıla sığacak bir hedef değilmiş bu; anladım. En azından şu asgari ücret, yaşamak için yeterli bir seviyeyeçıkabilse...20


Yeni yılda kendiniz için bir dilekte bulunsanız, bu ne olurdu?Ozan Karakaş (Bursa/23): Çeşitli sebeplerden ötürü 2014 benim için pek de üretken bir yıl olarak geçmedi.Yeni gelen yılda ise kendim için özel olarak istediğim tek bir şey var: bu yılın tükettiğimden de fazlasınıüretebileceğim bir yıl olması. Aslında, “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim,” diyebileceğim öyle çokkonu var ki, yazmaya başlasam yirmi cilt ansiklopedi olur sanırım. Ama bir tanesini söylemekle de konudışına pek taşmamış oluruz: 2015’in, aynı fikri paylaştığım, birlikte, kol kola, omuz omuza mücadele verdiğiminsanlarla birlikte bu mücadelelerin meyvelerini yavaş yavaş toplayacağımız bir yıl olmasını diliyorum.Ali İhsan Polat (İstanbul/49): Daha üretken olabilmek isterdim.Tuba Gözükara (Bursa/28): Kabul edecek bir makam olmayınca; dilekte bulunmak da anlamsızlaşıyor.Fakat önümüzdeki yıl kendim için şöyle bir hedef koyuyorum; paylaşmayı hatırlamak istiyorum; anı, parayı,zamanı, bilgiyi, fikri, eşyayı; ne varsa elimde; çocukluğumdaki gibi korkmadan ve açık yüreklilikle paylaşabilmeyitekrar başaracağım.Çiğdem Oğuz (İstanbul/29): Sadece kendim için bir dilek sevdiğim insanlarla birlikte geçirebileceğim, sağsalim çalışmalarımı yapabileceğim bir yıl. Sağ salim demişken, akıl sağlığından bahsettiğimi vurgulamamgerek. Malumunuz etrafta sinire kesmiş, ağzından çıkanı kulağı duymayan, türlü adaletsizlikleri bize fıtrattırdeyip yutturmaya çalışan bir şahıs var. Bu yüzden öncelikle bu şahsı daha az duymayı diliyorum yeni yıldan.Sağlık, mutluluk ve huzur için gerek şart bu kanımca.Önder Küçükterzi (Ankara/30): İnsanların ve tüm canlıların daha güzel bir dünyada yaşaması için kendimidaha fazla (ve kısa yoldan) geliştirebilmeyi, ve bu birikimi dünya adına kullanabilmeyi isterdim:)Yeni yıl kutladığınız için başınıza gelen bir olay oldu mu?Çiğdem Oğuz (İstanbul/29): Hayır. Her ne kadar ailem Müslüman da olsa, çocukluğumda yeni yıl kutlamalarıtıpkı Türkiye’nin çoğu ailesinin yaptığı gibi televizyon başında dansözleri, piyango çekilişlerini, konserlerive pişen hindiyi beklemekle geçiyordu. Bu kutlama tartışmaları ve yeni yıl kutlaması yapmayanlarınbu durumu başkalarının gözüne sokmaya başlaması daha yeni bir şey. Ben de mutaassıp komşular sayesindebuna şahit oldum, konuyu sürekli açıp yılbaşı kutlamadıklarını ısrarla belirtirlerdi. Sanırım birçok insan yeniyıl akşamıyla Noel’i aynı gün sanıyor. Fakat sonuçta bizimki bir taşra kenti, herkes kendi evinde ailesiyleoturuyor, o alana müdahale etmek de uygun düşmezdi. Daha sonra üniversite için evden ayrıldığımda arkadaşlarımlayeni yıl akşamlarını genç usulü kutlamaya başladık. Kimi zaman da evde oturup film izlemeklegeçirdik.Emre Yorgancıgil (Isparta/23): Yılbaşı kutladığım için doğrudan bir eleştiri ya da müdahale gelmedi.Ancak yaşadığım Anadolu şehrinde çeşitli çevreler tarafından Yılbaşı kutlansa bile, alkol gibi İslam inancınaaykırı davranışlardan kaçınma uyarısının sık sık yapıldığına şahit olmuşumdur.Ozan Karakaş (Bursa/23): “Kutladım,” diyebileceğim son yılbaşı yaklaşık on yıl önce olduğundan, odönemde ben de henüz on üç on dört yaşlarımda olduğumdan bu konuda başıma herhangi bir şey gelmedi.Ancak yaşadığımız ülkeyi göz önünde bulundurursak gelmeyeceğinin garantisi de yok diyebiliriz sanırım.Ömer Asım Sıddıkoğlu (Tekirdağ/24): Bu zamana kadar yeni yıl kutlaması ile ilgili bir teist saldırısınamaruz kalmadım. Genelde mütevazi bir yeni yıl karşılaması yaparım. Ancak kendim bir saldırıya21


uğramasam da, teist terörüne bir çok medya organında şahitlik ettim. Noel Baba maketi (P)ıçaklayan milligörüşcü abilerden tutun, “Noel Baba adam olsa camdan, bacadan girmez zaten” diyen müftü bey amcama;Taksim’de din, dil, ırk ayırt etmeden insanları testesteron bombasıyla öldürüp, eve gidip karısına, bacısınanamus nutuğu çeken abilere kadar her şeyi gördük bu ülkede. Kendilerinden olmayana saldıran ve onlarıterörize eden insanlara dair anlatılacak daha tonla örnek var; bu cehaletin gücünü asla hafife almamalıyız.Ali İhsan Polat (İstanbul/49): Müslümanlar yılbaşı ile Noel’i karıştırıp çok laf sokarlar. Yılbaşını kutlayanlarıHristiyanlığa alet olmakla suçlarlar. Bu güruha birkaç komşu da dahildi. Apartman kapısına “yılbaşınıkutlamak zinhar haramdır, küfürdür” mealinde bir yazı asmışlardı, ben üzerine doğrusunu not düşmüştüm,ertesi gün kaldırmışlardı.Kendi çocuğunuz varsa (veya olsa) yılbaşı geleneklerine (hediye almak,Noel Baba beklemek, kutlama yapmak vb) nasıl yaklaşmasını isterdiniz?Muharrem Kılıç (Ankara/66): Noel bir Hristiyan bayramıdır ancak zaman içerisinde evrensel bir kültüredönüşmüştür. Zaten Hristiyanlık da bu geleneğini paganizmden devralmıştır. Evrensel kültüre dönüşmüşolan Noel ve yılbaşı geleneğinin artık din ile ilişkisi kopmuştur; tümüyle sosyal bir olgudur. Bunlar çocuklarınsevinç duyması için bir fırsat, ailenin de birlik ve dayanışmasını güçlendiren bir ritüel haline gelmiştir.Bu nedenle herhangi bir din kaygısı duymaksızın, çocuğumun da bu geleneği yaşamasını isterdim. Darbir bakış açısıyla Noel’e ve yılbaşı kutlamalarına dinci veya ulusalcı yaklaşımlarla karşı çıkmak, kaba birsoftalık ve beyhude bir çabadır.Yalçın Aktaş (Ankara/28): Önümüzdeki sene evlenmeyi planlayan biri olarak, dünyaya gelmesini istediğimçocuğumun, bizim küçüklüğümüzdeki tatlı yılbaşı geleneklerini (hediye için kura çekimi, haftalar öncesindenbaşlayan hazırlıklar, tombala oyunu gibi) tanımasını ve tadını çıkarmasını isterdim.Emre Yorgancıgil (Isparta/23): Eğer çocuk yetiştirecek olsaydım, onu Noel Baba ve ağaç olayından, teistgelenekleri çağrıştırdığı için uzak tutardım. Ancak Yılbaşı kutlaması ve hediye alma geleneği gibi benim dekabul ettiğim evrensel değerleri çocuğuma aşılamak isterdim.Önder Küçükterzi (Ankara/30): Eğer onu eğlendirip mutlu edecekse, ben bile katılabilirim Noel Bababekleme ritüeline :) Çocukların mutlu olamadığı bir coğrafyada, bu tip etkinlikler ve sevinçli anlar umarımher çocuğa ulaşır.Bahar Kılıç (Ankara/36): Çocuklukta edinilen güzel anılar insanlara tüm yaşamları boyunca eşlik eder,bilinçaltına işler. Bu anlamda, çocuğum olsaydı yılbaşı kutlamasının tüm dini olmayan ritüellerini doya doyayaşamasını ve bu güzel anıların ona yaşantısı boyunca eşlik etmesini isterdim. Noel Baba konusunda dauygun yaşa geldiğinde gerekli açıklamayı yapardım; tabi o yaşa kadar kendiliğinden zaten olayı çözmemişse:) Çocuğumun, yılın en azından bir gününü evrensel sevgi, umut ve neşe duygularıyla geçirmesini isterdim.Özlem Çeviker Altıparmak (Ankara/37): Bir oğlum var. Bebekliginden beri yılbaşlarını keyifle bekliyorve renkli geçirmeye çalışıyoruz. Noel Baba’ya inanmasını ve bununla ilgili izlediği eğlenceli filmlere bakarakyılbaşına Noel demesini bile eğlenceli buluyorum. Ancak şimdi sekiz yaşını doldurmuş olan oğlum,Noel Baba’nın aslında annesi veya babası olduğunu zaten kesfetmiş durumda. Noel Baba’nın gerçek olupolmadığını sorduğu bir gün, ona şöyle cevap verdiğimi hatırlıyorum: “ İnsanlar hayatları boyunca inanmak22


istediği şeylere inanır ve hayatlarına yön verir. Bence Noel Baba cok eğlenceli ve yeni yıla keyifle girmekicin iyi bir yol. Hadi şimdi bana, yeni yılda hediye olarak ne istedigini söyle!”Adnan Burak Kurtgöz (Kayseri/28): Gerçekler üzerinden bilgilendirerek, çocuksu hayal gücünü deyıkmadan ve zedelemeden, günü kendisine özetlemeye çalışırdım. Kutlama ve hediye alma faslının, aile içiiletişimi arttıracak olmasından dolayı, pek de karşı çıkılabilecek şeyler olduğunu düşünmüyorum.Burak G. (Tunceli/31): İster dindar olalım ister dinsiz, özellikle “modern” dünyanın bir parçası olan veMiladi takvimi kullanan bir ülkede yaşıyorsak, yılbaşı kutlamalarına kayıtsız kalmamız olanaksız gibi.Açıkçası bir ateist olarak yılbaşı etkinliklerini, “kış gündönümü” olarak kutlandığı antik pagan toplumlarakadar uzanan kökeni veya oradan Hristiyanlığa geçerek varlığını devam ettirmesinden ziyade modernkapitalist toplumda bir alışveriş ve eğlence kültürüne dönüşmesi açısından sorgulasam da, bugüne kadarkimsenin eğlencesine çomak soktuğum görülmemiştir. Benim için önemli olan insanların mutlu olduğu,hoşgörülü bir atmosferin oluşmasıdır; bu nedenle Müslümanların Şeker Bayramı’nda da kapımı çalan çocuklaraşeker vermekten veya insanlarla bayramlaşmaktan geri durmam.23


Bilim Teknik KöşesiErhan KılıçRosetta’dan Yeni FotoğraflarBildiğiniz gibi, bir kuyrukluyıldıza ilk kez bir sondaindirilmesi, bu yılın en önemlibilimsel gelişmelerinden birisiydi.Dolayısıyla, konuyla ilgilibiraz daha bilgi vermek iyi olur.1969 yılında Klim I. Churyumovve Svetlana I. Gerasimenko isimlibilim insanları, bir fotoğraf plağıüzerinde 67P/Churyumov-Gerasimenkodiye isimlendirdikleribir kuyruklu yıldız keşfeder. 67P/Churyumov-Gerasimenko, GüneşSistemi’ndeki dönemsel bir kuyrukluyıldızdır; yani Güneş’inetrafında bir yörüngesi vardır veturunu 6.45 yılda tamamlaktadır.Yörüngesi Jüpiter’in yakınındangeçtiği için, onun kütleçekiminegöre de değişmektedir. 4,3 km’likuzunluğa sahip olan bu kuyrukluyıldız, adeta bir patatese benzer.1986 yılında Avrupa Uzay Ajansı(ESA) tarafından Giotto projesiylefırlatılan uzay aracı, Harleykuyruklu yıldızına 596 km yaklaşarakçekirdeğinin fotoğrafınıçekmişti. Büyük bir başarı olarakdeğerlendirilen bu gelişmenin ardındanortak bir proje üzerindeçalışmaya karar veren NASA veESA, bir süre sonra uzay aracınıntaslağını çıkardı. Fakat NASA malisorunlar nedeniyle projeden ayrıldı.Taslak olarak var olan uzay aracıda aşırı masraflı olduğu için ESAyeni bir uzay aracı taslağı çıkardı.Aslında Rosetta uzay aracı2004 yılında fırlatılmıştır.Uzay araçlarının hızları, istenilenyere ulaşması için gezegenlerinkütleçekimi kullanılarak24artırılır. Rosetta da ilk olarak 2005yılında, Dünya’nın kütleçekiminikullanarak hızlandı. 2007yılında ise Mars’a yakın geçişyaparak süratini daha da artırdı.Eylül 2008 yılında 2867 Steins5 adlı asteoride 800 km yaklaşarakfotoğraflarını çekti. 2009yılında tekrar yakın geçiş yaparaksüratini artırdı. 2010 yılındaise 21 Lutetia asteoridine 3168km yaklaşarak fotoğraflarını çekti.Rosetta daha sonrauyku moduna geçirildi.20 Ocak 2014 yılında uyandırılanRosetta, Mayıs ayında roket ateşlemeleriile yörünge hızı düşürülerek67p kuyruklu yıldızınınyörünge hızına yaklaştırıldı.25 Ağustos 2014 yılında Dünya’dan500 milyon km uzaklıktabulunan Rosetta, kuyrukluyıldızın yörüngesine girdi. Rosetta12 Kasım 2014’te birazuzaklaşarak Philae sondasınıkuyruklu yıldıza doğru bıraktı.Kuyruklu yıldızın kütlesi çokdüşük olduğundan, yüzeyindekaçma hızı sadece 0.5 m/sn idi veçarpma gerçekleştiğinde Philaezıplayacaktı. Bu nedenle çarpışmagerçekleştiğinde iki zıpkın ateşlenecekve onu yüzeye bağlayacaktı.Tam 7 saat gibi bir süre sonra yüzeyedeğdi ama zıpkınlarını ateşleyemedive hemen tekrar havalandı.İki kez zıplayan Philae, sonundakuyruklu yıldızın yüzeyine inmeyibaşardı. Fakat indiği yer, planlanandan1 km uzaktaydı ve Philaesadece 3 saat Güneş ışığı gördüğüiçin bataryalarını tam dolduramadı.Bu nedenle, istenilen deneylerinyapılmasına derhal başlandı.Philae, bu süreçte kuyrukluyıldızın yüzeyinde delik açaraktahliller yaptı ve birçok organikmolekül buldu. Henüz incelemelerbitmese de, yaşamıntemel yapıtaşları olan organikmoleküllerin kuyruklu yıldızlarile Dünya’ya gelmiş olma ihtimaliyükseldi. Philae şu anda uykumodunda ve kuyruklu yıldıza inişyaptığı yerin tekrar Güneş görebilirolduğu zamana dek öyle kalacak.Sonuç için ise Prof. Dr. Ethem Derman’ındüşüncelerini buraya eklemekistiyorum. Kendisi bu konudakapsamlı bilgiler vermiş durumda:“En önemli sonuç, iniş sırasındaçektiği zorluklara karşın tam olmasada bilimcileri beklediği verilerinçoğunu göndermesi oldu. Diğersonuçlara gelince bu kadar büyükpara bu işe yatırılır mı sorusunaverilen yanıtlardı. Teknolojiden vebilimden uzak kimselerin “KY üzerinekondunuz da, ne kazandınız?”gibisine her eylemden para bekleyencahilleri bu konuda ikna etmekçok zordur. Sadece 4 adet Airbus380 fiyatına uzay çalışmalarındabüyük bir adım atıldı. Harcanan1.8 milyar dolar bilime veteknolojiye çok şeyler kazandırdı.Her AB ülkesi vatandaşı bu uzaybaşarısı için kişi başına 3.50€ödedi. Ben bir Türk vatandaşıolarak bunu ödeyebilirdim.İleride asteroidleri yakalayıp yereindirerek maden çıkartmayı düşünenbüyük şirketler için güzel birdeneyimdi Rosetta projesi. İştebu bilimsel olayı paraya çevirecekinsanlar da var. Her bilimseldeneyden para beklenmez, aslın-


da bilim para için yapılmaz amainsanlara bunları anlatmak çokzordur. Bugün NASA’nın yaptığıçalışmaların çoğunu günlükyaşamımızda kullanıyoruz amaçoğunun farkında bile değiliz.Gelişmekte olan ülkeler bu türçalışmaların önemini biliyorlarama henüz adım atmıyorlar.Örneğin Türk Uzay Ajansıhenüz kurulmadı, 2002 yılındaTBMM’ne sunulan tasarı oradanbir türlü geçmedi. Türk uzayçalışmalarını kim organize ediyordiye baktığınızda karşınızaUlaştırma bakanlığı, TÜBİTAKgibi bir çok kurum çıkıyor amayapılanlara baktığınızda ortadabir şey olmadığını görüyorsunuz.Avrupa Birliğine girmek için çabasarfediyoruz ama AB’nin bilimselorganizasyonlarına girmekçok kolay olduğu halde çeşitlinedenler ileri sürerek girmemektedireniyoruz. Bugün ESA’nın,ESO’nun ve de CERN’e üye olabiliriz.Üyelik ücreti Türkiye gibibüyük bir ülkenin ödeyemeyeceğimiktarlar değil ama bilime önemverecek yönetimler ortada yok.”Rosetta bilim insanları, kuyrukluyıldızın merkezindekibüyük alana Imhotep ismini vermeyekarar vermiş. Imhotep,bildiğiniz gibi antik bir Mısır tanrısıdır.Bu ismin, bir ara kuyrukluyıldızda piramit bulunduğunusöyleyerek yaygara koparan basına(yabancı basın da dahil) cevabenve biraz da dalga geçmekiçin konduğunu düşünüyorum.Resimdeki görüntü, 14 Aralık tarihinde Rosetta uzay aracının, 67P/Churyumov-Gerasimenkokuyruklu yıldızının merkezinden 19,4 km yukarıdaykençekmiş olduğu dört adet fotoğrafın birleşimidir. Fotoğrafın çözünürlüğünügerçek boyuta dökersek, her piksel 1,66 metre’ye denk gelir.Balang Dağı Üzerinde İkizler Meteoruİşte bu, hatırlanacak bir görüntü. Çin’deki Balang dağında, birkaç günönce Geminids (ikizler) meteor yağmuru gözlemi yapılırken, bir meteorunatmosfere girişi gözlemlendi. Ön planda bir sis bulutu denizi, dağınyamacında ilerlerken, gökyüzünün sağ üst köşesinde Avcı Takımyıldızıve 3 yıldızdan oluşan ünlü Avcı’nın kemeri görünmekte. Fotoğrafınmerkezinde ise en parlak yıldız Sirius’u izliyoruz. Atmosfere giriş yapanmeteorun bu görüntüsü ise sadece birkaç kısa saniyeden ibaretti.Resim: Balang Dağı Üzerinde İkizler Meteoru; Fotoğraf sahibi: Alwin Wu25


İnsanoğlu uzay keşfinde nereyekadar ilerleyecek? Erik Wernquist’inyönetmeni olduğu bu kısafilm geleceğe dair doğru bir tahminise, en kötü ihtimalle kendi yıldızsistemimizi gezeceğimiz kesin.Filmde, yıldız sistemimizde insanlığınyapabileceği keşiflerve uzay yolculukları anlatılıyor.Satürn’ün halkalarında süzüleninsanlar, yanı başındaki bir uzayaracından incelenen Jüpiter,Uranüs’ün düşük kütleçekimliuydusundan bungee jumpingatlayışı yapanlar… ÖzellikleEuropa uydusunun üzerindeyürüyen insanların ve gökyüzündeJüpiter’in göründüğü sahnebeni benden aldı diyebilirim.Gelecekte uzay araştırmalarındahangi notkaya geleceğimizeya da neler yapabileceğimize dairelimizde varsayımlardan başka birşey yok. Ama bu heyecan verici vebizim gibi fazlasıyla merak edenlerinbelki de hiç göremeyeceğiolasılıkları, bir nebze de olsa kurgusalvideolarda görmek çok güzel.26Wanderers (kısa film)Erhan KılıçFilmin yapımcısı ve yönetmeniolan İsveç’li dijital sanatçı/animatör Eric Wernquist, eserinihttp://www.erikwernquist.com/wanderers/ adresindekisitesinde şöyle tanımlıyor:“Bu film, insanlığın gelecekteGüneş Sistemi’ne açılmasıylailgili. Spekülatif olduğu ortada;ancak filmdeki görsel canlandırmalarınhepsi, uzaydakigeleceğimizin -eğer mümkünolursa- nasıl olacağına dair bilimselfikirlere ve kavramlaradayanıyor. Filmde tarif edilen yerlerinhepsi, Güneş Sistemi’ndekigerçek mekanların, gerçekfotoğraf ve harita verileriyle kurgulanmışbirer canlandırmasıdır.”Kısa filmi şu bağlantıdan izleyebilirsiniz:http://www.youtube.com/watch?v=dqmY5GHyCmQHerkese iyi seyirler ve iyi yıllardilerim!Blog sitem:http://www.erhankilic.pro/


Sıkça Sorulan SorularAteistler Derneği nedir?Ateistler Derneği, Türkiye’deyaşayan nonteistlerin tümhaklarını savunmayı ilke edinenbir sivil toplum kuruluşudur.Ateistler Derneği’nin amacınedir?Derneğimizin amaçları, Türkiye’dekendini dinlerden arınmışhisseden bireylerin düşüncelerinirahatça ifade edebilecekleribir ortamı desteklemek; toplumuateizmle tanıştırmak; bilimi verasyonel düşünceyi desteklemek;ülkemizdeki dinsizleri bir arayagetirecek kültürel ve sanatsal etkinliklerdüzenlemek ve inançsızkişilere karşı oluşabilecek tehditlereyönelik sosyal ve hukuki birsavunma mekanizması geliştirmektir.Ateistler Derneği’ne ait biryayın organı bulunuyor mu?Okumakta olduğunuz ve Ocak2014 tarihinde ya¬yın hayatınabaşlamış olan Ateist Dergi.Henüz e-der¬gi formatında veücretsiz olan Ateist Dergi’yi, şartlarıngelişimine göre en kısa süredegazete bayilerinden satın alabileceğinizaylık bir dergi halinegetirmek için çalışma¬larımızsürmektedir. Ateist Dergi’yewww.ateistdergi.com adresindenulaşabileceğiniz gibi, AppleAppStore, Google Play (android),BlackBerry AppStore’danda e-dergimizin tablet ve akıllıtelefon uygulamalarını indirerekyayınları¬mızı takip edebilirsiniz.Ateistler Derneği’nekatılabilir miyim?Kendisini dinsiz olarak değerlendirenherkese ka¬pımızaçıktır. En altta verilen Facebook veTwitter sayfalarımızdan bizi takipedebilir, toplantı/etkinlik duyurularımızdandüzenli olarak haberdarolabilir ve aramıza katılabilirsiniz.Ateistler Derneği’ni nasıldestekleyebilirim?Derneğimize resmi üye olarakkatkıda bulunmanız enbüyük temennimizdir; fakat üyeolmadan da toplantı ve etkinliklerimizekatılabilir, gönüllüolarak çalışabilirsiniz. Ayrıca,derneğimize maddi destekamacıyla bağış yapabilirsiniz (hesapnumarası aşağıda verilmiştir.)Ateistler Derneği yalnızcaateistlere mi hitap ediyor?Derneğimiz,çoğunluğuateistlerden oluşanancak tüm inançsızlarışemsiyesi altında toplamayı hedefleyenbir sivil toplum kuruluşudur.Ateistler Derneği’nin arkasındakimler var?Ateistler Derneği’nin arkasındaki“karanlık güç (!)”:Bilim ve rasyonalizm ışığında ilerleyenaydınlanmacı bireylerdir.Ateistler Derneği’nin politikbir duruşu var mıdır?Derneğimiz, siyaset dışı birdemokratik kitle örgütüdür.Temsil iddiamız ve üyelerimizingörüşleri, bir ya dabirkaç ideolojiye veya siyasigörüşe indirgenemez.Dergide ben de yazabilirmiyim?Derginin genel konsepti olandinsel konular veya rasyoneldüşünce kapsamına girmesişartıyla her türden makale, eleştiri,söyleşi vb yazılarınızı bizimleaşağıda verilen iletişim adresleriyoluyla paylaşabilirsiniz.Aradığımız tek şart, yazının dahaönce başka bir yerde yayınlanmamışolması ve yazarın gerçekismiyle başvurmuş olmasıdır.Dergi yayın ekibinin uygungörmesi halinde yazınızı, ateistlerinsesi olmasını arzuladığımızdergimizde yayınlamaktan mutluoluruz.27


Resmi sitemiz: http://ateistlerdernegi.org/Facebook sayfamız: https://www.facebook.com/Ateistlerdernegi.orgTwitter sayfamız: https://twitter.com/AteistBilimAtheos Sempozyumu sitemiz: http://sempozyum.ateistlerdernegi.org/Hesap numarası: Ziraat Bankası Hesap No : 0755-6920-5932-5001(755- Bahariye/İstanbul Şubesi)IBAN: TR33 0001 0007 5569 2059 3250 01Hesap sahibi: Ateistler Derneği (ATEDER)28

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!