İlim ve Hikmet İncileri -1-
Mektebe -> Kitablarımız -> İlim ve Hikmet İncileri -1- (Hazırlayan: Ömer Faruk)
Mektebe -> Kitablarımız -> İlim ve Hikmet İncileri -1- (Hazırlayan: Ömer Faruk)
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
- -<br />
— Hazırlayan —<br />
ÖMER FARUK
EDEBİN ZİRVESİ<br />
01<br />
Edeb’in zir<strong>ve</strong>si, senin iyi bildiğin, kendisinin<br />
ise bilmediği bir konu hakkında sana<br />
anlatan birine kulak <strong>ve</strong>rmendir.”<br />
İbn Haldûn<br />
Biri bana bir hadis aktarır, ben de hiç<br />
işitmemişim gibi onu dinlerim. Halbuki ben<br />
bunu daha o doğmadan önce işitmişimdir.”<br />
Atâ b. Ebî Rabâh
02<br />
İRCÂ<br />
Halife Me’mûn Nadr b. Şumeyl’e:<br />
“İrcâ nedir bilir misin?” diye sorunca şöyle<br />
cevap <strong>ve</strong>rmiştir:<br />
“Yöneticilere uygun düşen bir dindir.<br />
Bununla dünyalarından kazanırlar,<br />
dinlerinden ise eksilir.”<br />
Me’mûn: “Doğru söyledin.”<br />
İbn Asâkir<br />
Târîhu Dimeşk
KALBIN İLACI<br />
03<br />
Kalbin ilacı beş şeydir:<br />
Kur’ânı tefekkür ederek okumak, karnın boş<br />
olması, gece kıyamı, seher vakti yalvarmak<br />
<strong>ve</strong> salihlerle oturmak.<br />
İbrahim el-Havvâs
04<br />
HATANI KABUL ET<br />
(Firavun Musa’ya dedi ki:) Ve sen (bizden<br />
birini öldürerek) yapacağın işi de yaptın…<br />
(Musa) dedi ki: “(E<strong>ve</strong>t) bu işi o zaman<br />
(vahyi <strong>ve</strong> yumruğun onu öldüreceğini)<br />
bilmeyenlerdenken yapmıştım.”<br />
Şuarâ 19-20
YARATILIŞ MUCİZESİNDEN<br />
05<br />
Erkek kendisini toprağın üzerine attığı<br />
zaman büyük bir rahatlık hisseder, çünkü<br />
Âdem (aleyhisselam) topraktan yaratılmıştır.<br />
Kadın başını erkeğin göğsünün üzerine<br />
koyduğu zaman büyük bir rahatlık hisseder,<br />
çünkü Havva annemiz Âdem’in eğe<br />
kemiğinden yaratılmıştır.
06<br />
SEVILMEK İSTIYORSAN<br />
“İman edip salih ameller işleyenler<br />
için Rahman (insanların kalplerinde)<br />
muhakkak bir sevgi var edecektir.” (Meryem, 96)<br />
Eğer insanların seni sevip sana yönelmelerini,<br />
kalplerinin sana karşı ısınmasını istiyorsan o<br />
halde Allah’ın (celle celâluh) sevgisini kazanmaya<br />
çalış. Müslim’de geçen bir hadise göre<br />
O’nun sevgisini kazandığın zaman ilk Cibrîl<br />
(aleyhisselam), sonra sema ehli (melekler), sonra<br />
da insanlar seni se<strong>ve</strong>r.
SALIHA OLMAK İÇIN<br />
07<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) şöyle<br />
buyurmuştur:<br />
“Bir kadın kocasının hakkını yerine<br />
getirinceye kadar imanın tadını bulamaz.”<br />
Hâkim, Taberânî, Bezzâr, Sahîhu’t-Terğîb<br />
İsnadı sahihtir.
08<br />
GIYBET YER<br />
Hasan Basrî (rahimehullah)’a: “Falanca senin<br />
gıybetini yapıyor!” denilince şöyle demiştir:<br />
“(Bilfiil) yapmadığım, yapmak için<br />
yorulmadığım <strong>ve</strong> ucubun (kendini<br />
beğenmenin) <strong>ve</strong> riyanın karışmadığı iyilik<br />
(salih bir amel) hoş gelmiş!”<br />
(Zira kıyamet günü gıybet edenin, daha genel<br />
bir ifadeyle birine zulmedenin iyiliklerinden<br />
alınıp zulmedilen kişiye <strong>ve</strong>rilecektir.)
KALBIN CILASI<br />
09<br />
Kalbin paslanması iki şey sebebiyledir:<br />
Gaflet <strong>ve</strong> Günah.<br />
Bunun parlatılması ise iki şeyle olur:<br />
Zikir <strong>ve</strong> İstiğfâr.<br />
İbnu’l-Kayyim
10<br />
BIR YANLIŞ (!)<br />
“Lâ havle <strong>ve</strong> lâ kuv<strong>ve</strong>te illâ billâh” kelimesi<br />
yardım/kuv<strong>ve</strong>t isteme kelimesidir, (gelmiş<br />
bir musibetin) geri gitmesini isteme kelimesi<br />
değildir. İnsanlardan birçok kimse bunu<br />
geri gitmesini istemek için musibetler<br />
anında söylüyor.” (İbn Teymiyye)<br />
Herhangi bir musibet/sıkıntı geldiğinde<br />
“innâ lillâh <strong>ve</strong> innâ ileyhi râciûn” denir.
SABRET VE ALLAH’A GÜVEN<br />
11<br />
Yûsuf (aleyhisselam)’ı <strong>ve</strong> sonra kardeşi<br />
Bünyamin’i kaybettikten sonra; sıkıntılı<br />
uzun seneler geçmesine rağmen yine de<br />
Ya’kûb (aleyhisselam) şöyle demişti:<br />
“Ey oğullarım! (Mısıra tekrar) gidip<br />
Yûsuf <strong>ve</strong> kardeşi hakkında dikkat <strong>ve</strong><br />
sabırla araştırma yapın <strong>ve</strong> Allah’ın<br />
rahmetinden ümidinizi kesmeyin.<br />
Şüphesiz ki Allah’ın rahmetinden ancak<br />
kâfirler ümit keser.”<br />
Yûsuf, 87
12<br />
AŞIRI HÜSNÜ ZANDAN<br />
Ahmak, siyaseti anladığını iddia ediyor,<br />
başkalarını bunu bilmemekle suçluyor.<br />
Tâğutları savunanlarla aynı safta durmuş,<br />
tâğutların (dileyen dindar olsun dileyen<br />
olmasın/ılımlı İslam anlamındaki <strong>ve</strong>ya<br />
İslam düşmanlığı anlamındaki) laikliğe<br />
mecbur edildiklerini iddia ediyor. Halbuki<br />
onlar laikliği demir <strong>ve</strong> ateşle zorunlu kılıyor,<br />
bağımsızlıklarını kutluyor, özgürlükleriyle<br />
övünüyor <strong>ve</strong> kendilerinin laiklikle hükmetmeye<br />
zorunlu tutuldukları iddiasını kabul<br />
etmiyorlar. Şimdi kimi tasdik edelim!<br />
Ebu Muhammed el-Makdisî
ÜZÜLME<br />
13<br />
Eğer dün geçip gitmişse elinde bugün var!<br />
Eğer bugün yapraklarını dürüp gidecekse<br />
önünde yarın var! Düne üzülme, zira dün<br />
dönmeyecek. Bugüne üzülme, çünkü bugün<br />
gidecek. Güzel yarındaki aydınlatıcı güneşle<br />
umutlu ol.<br />
“Lâ Tahzen/Üzülme Mutlu Ol” kitabından
14<br />
MÜNKERÂTI BEYAN<br />
(Buhari <strong>ve</strong> Müslim’de geçen bir hadise göre)<br />
yoldan eziyet <strong>ve</strong>ren bir şeyi izale etmek bir<br />
sadakaysa, manevi yoldan eziyet <strong>ve</strong>ren bir<br />
şeyi izale etmek evleviyetle böyledir. Bu da,<br />
bid’atları <strong>ve</strong> münkerleri beyan etmek ile olur.<br />
İbn Useymîn
EHL-I CIHADIN DIKKATINE<br />
15<br />
Bil ki cihad, -ister farz ister müstehab<br />
(farz-ı kifâye) olsun- faydası müteaddî<br />
(başkalarına da geçici) olan bir ibadettir.<br />
Faydası müteaddî olan her bir şey ne zaman<br />
ki şeriata muhalif olarak vuku bulursa<br />
zararı da müteaddî olur. Buna Ne<strong>ve</strong>vî, İbn<br />
Teymiyye <strong>ve</strong> Suyûtî (rahimehumullah) dikkat<br />
çekmişlerdir.<br />
Ebu’l-Velîd el-Ensârî
16<br />
DIK DURUŞ ÖRNEKLERI 1<br />
Amca! Vallahi bu işi (da<strong>ve</strong>ti) terk etmem<br />
için Allah bunu galip kılıncaya <strong>ve</strong>ya ben<br />
bu uğurda ölünceye kadar güneşi sağıma,<br />
ayı da soluma koysalardı yine de terk<br />
etmezdim.<br />
Muhammed (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem)
DIK DURUŞ ÖRNEKLERI 2 17<br />
(İdam kararından sonra tanınan son bir<br />
fırsata karşılık):<br />
“Allah’ın birliğine şahitlik eden işaret<br />
parmağı tâğuttan özür dilemek için eğilip<br />
yazmayı kabul etmeyecektir.”<br />
Seyyid Kutup
18<br />
DIK DURUŞ ÖRNEKLERI 3<br />
(Mal karşılığında Ürdün hükümetiyle<br />
çalışma teklifine karşılık): “Sizle ancak<br />
bana tek bir karşılık <strong>ve</strong>rebilirseniz<br />
yardımlaşırım <strong>ve</strong> bundan daha azına<br />
razı olmam.”<br />
(‘Nedir o?’ dediklerinde): “Genişliği gökler<br />
<strong>ve</strong> yer kadar olan cennet.”<br />
Ebu Muhammed el-Makdisî
DIK DURUŞ ÖRNEKLERI 4 19<br />
(Senelerce Suud hapishanelerinde kaldıktan<br />
sonra televizyona çıkıp Usâme bin Ladin’i<br />
kötülemesi şartıyla hapisten çıkarılacağı<br />
vadedildiğinde):<br />
“Hayatım boyunca hapiste kalacak<br />
olsaydım hakkı söylemek için dahi<br />
televizyona çıkmazdım. Batılı söylemek<br />
için nasıl çıkayım!?”<br />
Süleyman el-Ulvân
20<br />
FARKIMIZ<br />
Cahiliyye ehli soydan, Yahudiler maldan,<br />
Hristiyanlar güzellikten, bu ümmet ise<br />
dinden ötürü evlendirirlerdi.<br />
Abdullah b. Mübarek’in babası
UYARI ÜSLUBUNDAN<br />
21<br />
Abdullah b. Mübarek (rahimehullah) bulunduğu<br />
bir mecliste birinin gıybetini yapanlara şöyle<br />
demiştir:<br />
“Eğer gıybet etmek istiyorsanız anababanızın<br />
gıybetini yapın da amellerinizin<br />
sevabı bir yabancıya değil de ana-babanıza<br />
gitsin!”<br />
(Zira kıyamet günü gıybet edenin, daha genel<br />
bir ifadeyle birine zulmedenin iyiliklerinden<br />
alınıp zulmedilen kişiye <strong>ve</strong>rilecektir.)
22<br />
CIHAD MI? FESAT MI?<br />
Cihadın farziyetini <strong>ve</strong> faziletini öğrenip<br />
cihad eden, fakat örneğin; öldürülmesi<br />
caiz olmayan kimseler, tekfir kuralları,<br />
şer’î siyasetin <strong>ve</strong> maslahatın gözetilmesi<br />
gibi bilinmesi gerekli olan hükümlerinden<br />
bazılarını bilmeyenlerin misali, namazın<br />
dinin bir rüknü, şirk ile İslam arasını<br />
ayırıcı olduğunu <strong>ve</strong> faziletini bilen, fakat<br />
bazı hükümlerini bilmediği için namazını<br />
doğru kılmayan kimse gibidir. Bu kimselere,<br />
namazını kötü kılan kişiye Nebi (sallallahu<br />
aleyhi <strong>ve</strong> sellem)’in: “Dön <strong>ve</strong> namaz kıl, sen<br />
namaz kılmadın” dediği gibi denilir.<br />
Ebu’l-Velîd el-Ensârî -tasarrufla-
SAKALLI KADINLAR<br />
23<br />
Savaşmak, İslam’da olduğu gibi cahiliyyede<br />
de erkeklerin, bunu terk etmek ise kadınların<br />
özelliklerinden idi. Sâbûnî şöyle demiştir:<br />
“Cahiliyye ehli kadın <strong>ve</strong> çocuklara miras<br />
<strong>ve</strong>rmiyor, şöyle diyorlardı: Ata binmeyen,<br />
silah taşımayan <strong>ve</strong> düşmanla savaşmayan<br />
birine nasıl mal <strong>ve</strong>relim!?” Birinci akabe<br />
bey’atında Ensar’dan 12 erkeğin Nebi<br />
(sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem)’e bey’atları, içeriğinde<br />
savaş geçmediği için “kadınların bey’atı”<br />
diye isimlendirilmiştir. Gözü haramdan<br />
koruma konusunda Allah’tan korkun! Gözü<br />
kadınlardan korumak vaciptir!<br />
Ebu Humâm el-Eserî -tasarrufla-
24<br />
SAVAŞ PEYGAMBERI<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) şöyle<br />
buyurmuştur: “Ben… rahmet nebisiyim <strong>ve</strong><br />
savaş nebisiyim.” (Taberânî, İbn Hibbân, Ebu<br />
Ya’lâ, Ahmed) “Kıyametin öncesinde hiçbir<br />
ortağı olmayan Allah’a ibadet edilinceye<br />
kadar kılıçla gönderildim. Rızkım<br />
mızrağımın gölgesi altında (ganimetlerde)<br />
kılınmıştır.” (Ahmed, Taberânî, İbn Ebî Şeybe) (Tavaf<br />
ederken Kureyşin ileri gelenleri kendisini<br />
kötülediklerinde): “Beni işitiyor musunuz ey<br />
Kureyş topluluğu! Muhammedin nefsi elinde<br />
olana yemin olsun ki size boğazlamakla<br />
(öldürmekle) geldim.” (Ahmed, İbn Hibbân, Bezzâr)<br />
Bizatihi katıldığı savaş sayısı meşhur olan<br />
görüşe göre 25’tir. Muhammed suresi “kıtâl<br />
(savaş) suresi” diye de isimlendirilmiştir.
HAYIRDA ACELE ETMEK<br />
25<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) şöyle<br />
buyurmuştur:<br />
“Rahmân’ın halîli İbrahim (aleyhisselam) 80<br />
yaşındayken sünnet olmakla emrolundu.<br />
Bunun üzerine acele edip balta ile sünnet<br />
oldu (ki ilk sünnet olan O’dur.) Bu sebeple<br />
de acısı çok şiddetli oldu <strong>ve</strong> Rabbine dua etti.<br />
Allah da (celle celâluh) O’na; ‘sünnet aletini<br />
emretmemizden önce acele davrandın’ diye<br />
vahyetti. O da şöyle dedi: “Ya Rabbi! Emrini<br />
geciktirmeyi kerih gördüm.”<br />
Beyhakî, Ebu Ya’lâ
26<br />
ALLAH’A KARŞI EDEP<br />
Allah’a (celle celâluh) karşı edepli olmak üç<br />
şeyle gerçekleşir:<br />
1) Akla-mantığa ters olsa bile bildirdiklerini<br />
şüpheye <strong>ve</strong> tereddüde kapılmadan gönül<br />
rahatlığıyla tasdik etmek.<br />
2) Sıkılmadan, gönül rahatlığıyla<br />
hükümlerini yerine getirmek.<br />
3) Kaderine rıza göstermek, teslim olmak.<br />
İbn Useymîn -özetle-
27<br />
İNSANLARA KARŞI GÜZEL AHLAK<br />
İnsanlara karşı güzel ahlak üç’tür:<br />
1) (Vurmak, aldatmak, sövmek, alay<br />
etmek, insanların önünde kusurlarını<br />
zikretmek, küçük düşürmek, gıybet etmek<br />
gibi kendileri, malları <strong>ve</strong>ya onurları/<br />
itibarları hakkında) Eziyet/zulüm etmekten<br />
kaçınmak.<br />
2) (Bedenle <strong>ve</strong> malla) Fedakârlık etmek.<br />
3) Güler yüzlü olmak.<br />
Hasan Basrî
28<br />
HATIRLAYALIM<br />
Allah (celle celâluh) Hucurât 12. ayette gıybeti,<br />
bütün şeriatlarda haram kılınmış olan <strong>ve</strong> insanın<br />
saygınlığına aykırı olup bu yüzden de bazı âlimlere<br />
göre zaruret halinde dahi haram olan ‘insan eti<br />
yemek’ ile bir tutmuş, gıybet ederek müslümanın<br />
onurunu/itibarını ısırıp parçalamaktan hoşlanmayı<br />
ölü kardeşinin etini yemeyi sevmeye benzetmiş<br />
<strong>ve</strong> bunun iğrenç sayıldığı gibi gıybetin de böyle<br />
görülmesi gerektiğini ifade etmiştir. Çok çirkin<br />
bir şey olduğunu belirtmek için “ölü…” denmiştir.<br />
Ve işaret edilmiştir ki, bedenden bir et parçası<br />
koparıldığında beden acı duyduğu gibi, müslümanın<br />
da onuru koparıldığında kalbi acı duyar.” (Ebu’l-Velîd<br />
el-Ensârî -özetle-) Gıybet edenler, bakırdan tırnaklarla<br />
yüzlerini <strong>ve</strong> göğüslerini tırmalayarak derilerini <strong>ve</strong><br />
etlerini parçalayacaklardır!<br />
Ebu Dâvud, Ahmed
NE BÜYÜK BIR RAHMET<br />
29<br />
Uzun bir çukur kazıp içini odunlarla doldurup<br />
ateşe <strong>ve</strong>rmiş <strong>ve</strong> içine iman edip imanından<br />
dönmeyen birçok mümini atıp sonra da çukurun<br />
başında oturarak keyifle cayır cayır yanmalarını<br />
izlemiş vahşi ashâb-ı uhdûd hakkında Allah (celle<br />
celâluh) buyuruyor ki: “Mümin erkek <strong>ve</strong> mümin<br />
kadınları yakıp sonra da tövbe etmeyenler için<br />
cehennem azabı <strong>ve</strong> (daha yakıcı başka) alevli<br />
bir azab (<strong>ve</strong>ya harîk cehennemi) vardır.” (Burûc<br />
10) Demek ki eğer bu yaptıklarından tevbe etselerdi<br />
onlar için cehennem azabı olmayacaktı! Hasan<br />
Basrî (rahimehullah) şöyle demiştir: “Şu ihsana <strong>ve</strong><br />
cömertliğe bakın! Veli kullarını öldürdüler, ama<br />
yine de O onları tevbeye <strong>ve</strong> af dilemeye çağırıyor!”
30<br />
TERKEDILMIŞ İLK SÜNNET<br />
Müslümanların terk ettiği ilk sünnet<br />
cumaya erkenden gitme sünnetidir.<br />
Zerkeşî
YATARKEN ZIKRIN ÖNEMI<br />
31<br />
İbn Hacer <strong>ve</strong> Heysemî’nin hasen, Hâkim,<br />
Zehebî <strong>ve</strong> Munzirî’nin sahih olduğuna<br />
hükmettikleri rivayete göre; bir kimse<br />
yatağına girdiği zaman acelece yanına bir<br />
melek <strong>ve</strong> bir şeytan (başka lafızda: meleği <strong>ve</strong><br />
şeytanı) gelir <strong>ve</strong> melek: “(Gününü) hayırla<br />
(yani zikirle) bitir” der, şeytan ise: “şer<br />
(günah) ile bitir” der. Eğer Allah’ı (celle<br />
celâluh) zikreder sonra uyursa melek şeytanı<br />
kovar <strong>ve</strong> meleğin koruması altında geceler.
32<br />
HARAM VE KÜFÜR<br />
Günah ya küfürdür ya da fısktır. Küfre sokmayan<br />
günahlar ya büyük ya da küçüktür. Bozulmadan önce<br />
ümmet, Allah’ın küfür diye isimlendirdiği günahların<br />
başka şartlar koşmadan olduğu gibi küfür diye<br />
isimlendirilmesi gerektiğinde <strong>ve</strong> imanı bozan şeyin<br />
küfür olan söz <strong>ve</strong>ya fiilin bizzat kendisi olup -denildiği<br />
gibi- o söz <strong>ve</strong>ya fiilin delalet ettiği bozuk itikad<br />
olmadığında icma etmişlerdir. İçki gibi küfür olmayan<br />
günahta ise kişi bunda ölene kadar ısrar etse de <strong>ve</strong>ya<br />
başkasını buna da<strong>ve</strong>t/teşvik etse de bu günah sebebiyle<br />
kâfir diye isimlendirilmesi caiz olmayıp imamlar<br />
bundan sakındırmışlardır. Bu kimse ancak bunun helal<br />
olduğuna inanması sebebiyle; buna inandığını “açık bir<br />
söz” ile belirttiğinde kâfir olur. Israr etmek gibi sözlü<br />
beyanın dışında bir delaletin helal diye inandığına delil<br />
olduğunu söylemek hiçbir imamın demediği, bilakis<br />
fasit olduğunu belirttikleri bir iddiadır.<br />
Ebu Katâde el-Filistînî -özetle-
MÜCAHIDIN ORUCU<br />
33<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) şöyle<br />
buyurmuştur: “Allah yolunda bir gün oruç tutan<br />
hiçbir kul yoktur ki, muhakkak ki Allah bu gün<br />
sebebiyle onun yüzünü cehennem ateşinden 70<br />
senelik mesafe kadar uzaklaştırır.” (Buhari, Müslim,<br />
Tirmizî, Nesâî) Nesâî’de geçen başka bir rivayette<br />
mesafenin 100 sene olduğu geçmektedir. Tirmizî’de<br />
geçen başka bir rivayette: “…Allah onunla<br />
cehennem ateşi arasına gökle yer arası kadar bir<br />
hendek kılar.”<br />
Hadisteki “Allah yolunda” ifadesi kimi âlimlere<br />
göre ‘sadece Allah’ın rızasını kazanmak için’<br />
anlamındadır. Ancak Buhari, Tirmizî, Dârimî,<br />
İbnu’l-Cevzî, İbn Dakîk el-Îd, Ne<strong>ve</strong>vî, Kastalânî,<br />
San’ânî, -sözlerinin zahirinden anlaşıldığına göre-<br />
Müslim <strong>ve</strong> İbn Hacer el-Askalânî (rahimehumullah)<br />
gibi birçok âlime göre ise kastedilen “cihad” tır.
34<br />
RAMAZANIN İLK GECESI<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) şöyle<br />
buyurmuştur:<br />
Ramazan ayının ilk gecesi olduğu<br />
zaman… bir münadi şöyle nida eder: “Ey<br />
hayrı isteyen! (Gel <strong>ve</strong> ibadete) Yönel! Ey<br />
şerri isteyen! (Günahlarını) Kes/durdur<br />
(<strong>ve</strong> Allah’a tövbe et!) (Bu ayda) Allah’ın<br />
cehennemden azatlı kulları vardır<br />
(umulur ki sen de onlardan olursun.)<br />
Tirmizi
ÇOK YEME<br />
35<br />
Şeytanın kapılarından biri de karnın dolu<br />
olmasıdır. Zira bu şeh<strong>ve</strong>ti güçlendirir <strong>ve</strong><br />
taatten alıkoyar.<br />
İbn Kudâme
36<br />
KUR’ÂN’I TEFEKKÜRLE OKUMAK<br />
Eğer insanlar Kur’ânı tefekkür ederek<br />
okumadaki şeyi (lezzeti) bilselerdi bununla<br />
meşgul olur, bunun dışındaki her şeyi<br />
bırakırlardı. Kişi Kur’ânı tefekkür ederek<br />
okuduğunda kalbinin şifası için ihtiyaç<br />
duyduğu bir ayete gelirse onu 100 defa da<br />
olsa, gece boyunca da olsa tekrar eder (bu<br />
ayeti geçemez.) Bir ayeti tefekkür <strong>ve</strong> fehm<br />
ederek okumak, tefekkür <strong>ve</strong> fehimsiz bir hatim<br />
okuyuşundan daha hayırlı, kalbe daha faydalı<br />
<strong>ve</strong> imanın oluşmasına <strong>ve</strong> Kur’ânın tadını<br />
tatmaya daha sevk edicidir… Kur’ân’ı tefekkür<br />
ederek okumak kalbin düzelmesinin aslıdır.<br />
İbnu’l-Kayyim
HAZIRLIKLI OL<br />
37<br />
Takva azığı edin! Çünkü bilmiyorsun gece<br />
çöktüğü zaman fecre kadar yaşar mısın!<br />
Nice sıhhatli kimseler vardı ki hastalıkları<br />
olmadığı halde öldüler. Nice hastalar da<br />
vardı ki bir süre daha yaşadılar.<br />
Nice gençler vardı ki güle-eğlene akşama <strong>ve</strong><br />
sabaha girdiler, hâlbuki kefenleri örülmüştü<br />
de farkında değillerdi.<br />
Nice daha ömürlerinin olduğu sanılan<br />
çocuklar vardı ki cesetleri kabrin<br />
karanlığına sokuldu.<br />
Nice kocası için süsledikleri gelinler vardı ki<br />
düğün gecesi ruhları kabz edildi.<br />
İmam Şafiî
38<br />
YA RAHÎM 1<br />
Hammâd b. Seleme (rahimehullah) ölüm<br />
döşeğinde olan Süfyân es-Sevrî (rahimehullah)’ı<br />
ziyaret etmişti. Süfyân Hammâd’a: “Ey<br />
Hammâd! Acaba Allah (celle celâluh)<br />
benim gibi birisini affeder mi?” demiş,<br />
Hammâd da şöyle söylemiştir: “Vallahi<br />
beni Allah’ın hesaba çekmesiyle anababamın<br />
hesaba çekmesi arasında<br />
muhayyer bırakılsaydım Allah’ın hesaba<br />
çekmesini seçerdim. Çünkü Allah bana<br />
ana-babamdan daha merhametli.”
YA RAHÎM 2 39<br />
Buhari <strong>ve</strong> Müslim (rahimehumallah)’ın rivayet<br />
ettiklerine göre Ömer (radiyallahu anh) şöyle<br />
anlatmıştır: “Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong><br />
sellem)’e esirler gelmişti. Esirler arasında<br />
bir kadın hızlıca yürüyerek (tedirgin bir<br />
şekilde) çocuğunu arıyordu. Ve sonunda<br />
çocuğunu buldu, onu aldı, bağrına bastı<br />
<strong>ve</strong> emzirdi. Bunun üzerine Rasûlullah<br />
(sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) bize dedi ki: “Bu<br />
kadının çocuğunu ateşe atabileceğini<br />
düşünebilir misiniz?” Biz de: “Atmamaya<br />
güç yetirebildiği halde hayır” dedik. O da<br />
şöyle dedi: “Muhakkak ki Allah kullarına<br />
çocuğuna karşı bu kadından daha<br />
merhametlidir.”
40<br />
YA ĞAFÛR<br />
Fudayl b. İyâd (rahimehullah) Arafat’ta<br />
insanların tesbih etmelerine, ellerini<br />
kaldırıp ağlayarak yalvarmalarına bakmış<br />
<strong>ve</strong> yanındakilere: “Şayet bu insanlar<br />
zengin bir adama gitseler <strong>ve</strong> ondan dânig<br />
(dirhemin altıda birini -yani basit,<br />
kıymetsiz bir şey!-) <strong>ve</strong>rmesini isteselerdi<br />
sizce onları geri çevirir miydi?” diye<br />
sormuş, onlar da “hayır” demişler. Bunun<br />
üzerine O da şöyle söylemiştir: “Allaha<br />
yemin olsun ki Allah’ın (celle celâluh)<br />
yanında mağfiret adamın bu kimselere<br />
dânik <strong>ve</strong>rerek icabet etmesinden daha<br />
basittir.”
FETIH AYI<br />
41<br />
Müminlerin izzetinin başlangıcı olan Bedir<br />
savaşı zaferi hicretin 2. senesinde Ramazan<br />
ayının 17. gününde gerçekleşmiştir. Allah’ın<br />
(celle celaluh) kendisiyle beytini put <strong>ve</strong><br />
putperestlerden temizlediği, kendisi sebebiyle<br />
insanların Allah’ın dinine fevc fevc girdiği<br />
büyük fetih Mekke fethi hicretin 8. senesinde<br />
Ramazanın 20’sinde meydana gelmiştir.<br />
Seyfuddin Kutz (rahimehullah) kumandasında<br />
Tatarlarla (Moğollarla) yapılan, Tatarların<br />
aldıkları ilk büyük mağlubiyet olup sonlarının<br />
başlangıcı olan Ayn Câlût savaşı zaferi hicri<br />
658 senesinde Ramazanın 25. gününde vuku<br />
bulmuştur. Ve bunlardan başka daha birçok<br />
zafer bu ayda elde edilmiştir.
42<br />
DUAYA İCABET AYI<br />
Ramazan orucu ayetlerinden (Bakara 183, 184 <strong>ve</strong><br />
185. ayetlerden) hemen sonraki ayette Allah (celle<br />
celâluh) şöyle buyurmuştur: “Kullarım sana<br />
benden soracak olurlarsa muhakkak ki<br />
ben yakınım, bana dua ettiği zaman dua<br />
edenin duasına icabet ederim…” Yine bu<br />
ayetten sonraki 187. ayet de ramazan orucuyla<br />
ilgilidir. Bu da, bu ayın dualara icabet edilme<br />
mevsimi olduğuna işaret etmekte, genelde bu<br />
ay içerisinde özelde ise bu ayda oruç tutarken<br />
(imsaktan iftar vaktine kadar) çokça dua<br />
etmeye irşad etmektedir. Nitekim bir hadisinde<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) üç kişinin<br />
duasının geri çevrilmeyeceğini, bunlardan<br />
birisinin de -farz <strong>ve</strong>ya nafile- “orucunu açana<br />
kadar oruçlu” olduğunu bildirmiştir.
HATIM SEVABI<br />
43<br />
Kur’ân’da 320.000’den fazla harf olduğu<br />
tespit edilmiştir. Meşhur hadisinde<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem)’in<br />
bildirdiğine göre okunan her bir harfe<br />
karşılık (mesela “elif lâm mîm” dendiğinde<br />
3 harf okunmuş oluyor) 10 sevap<br />
<strong>ve</strong>rilmektedir. Yani Kur’ân hatmedildiğinde<br />
elde edilen sevap 3 milyon’dan fazla!<br />
Not: Malum olduğu üzere bir hasene’nin<br />
(iyiliğin) karşılığı en az 10 katıdır <strong>ve</strong> Allah<br />
(celle celâluh) kişinin ihlasına göre bunu daha<br />
da artırır. Dolayısıyla her harfe 10 sevap<br />
<strong>ve</strong>rilmesi en az olan karşılıktır!
44<br />
EN BÜYÜK BULUŞMA<br />
İnsanların en üstün iki şahsiyeti oldukları için tarihin<br />
en büyük buluşması, miraç gecesinde yedinci semada<br />
gerçekleşen Muhammed <strong>ve</strong> İbrahim (aleyhimesselam)’ın<br />
buluşmasıdır. Bu buluşma kısaydı, bu sebeple<br />
konuşulacak konunun çok önemli bir konu olması<br />
gerekiyordu. Tirmizî (rahimehullah)’ın rivayet edip<br />
“hasen” dediği bir hadisinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi<br />
<strong>ve</strong> sellem) şöyle buyurmuştur: “İbrahim (aleyhisselam)<br />
ile yürütüldüğüm gece (miraç gecesi) karşılaştım.<br />
Dedi ki: “Ey Muhammed! Ümmetine benden selam<br />
söyle <strong>ve</strong> onlara şunu bildir ki; cennet, toprağı hoş/<br />
güzel (misk <strong>ve</strong> zaferan), suyu tatlı, ağacı olmayan<br />
düz bir yer, tohumu ise: ‘Subhânallâhi <strong>ve</strong>’l-hamdu<br />
lillâhi <strong>ve</strong> lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber’ olandır.”<br />
Toprağı hoş/güzel, suyu tatlı, tohumu bu dört güzel<br />
kelime olan bir ağaç ne güzel bir ağaçtır!
UZUN BIR YOLCULUK<br />
45<br />
Ebu Hureyre (radiyallahu anh) <strong>ve</strong>fat etmek<br />
üzereyken ağlamış, denilmiş ki: “Seni<br />
ağlatan nedir Ey Ebu Hureyre?” O<br />
da şöyle demiş: “Ben şu dünyanıza<br />
ağlamıyorum. Lakin ben seferin<br />
uzunluğu <strong>ve</strong> azığın az oluşundan ötürü<br />
ağlıyorum. Ya cennete ya da cehenneme<br />
varacağım. Fakat bu ikisinden<br />
hangisinde olacağım bilmiyorum.”
46<br />
İLK DURAK<br />
Tirmizî <strong>ve</strong> İbn Mâce (rahimehumallah)’ın<br />
rivayet ettiklerine göre Osman (radiyallahu anh)<br />
bir kabrin başında durduğu zaman ağlar,<br />
ta ki sakalları ıslanırdı. Bir gün O’na:<br />
“Cennet <strong>ve</strong> cehennemden bahsediyorsun<br />
fakat ağlamıyorsun. Ama kabirden ötürü<br />
ise ağlıyorsun!” denilince şöyle söylemiştir:<br />
“Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) şöyle<br />
dedi: “Kabir ahiret duraklarının ilkidir.<br />
Eğer kişi bundan kurtulursa sonrası daha<br />
kolaydır. Şayet kurtulamazsa (yani azap<br />
görür <strong>ve</strong> bu azap da günahlarına kefaret<br />
olmazsa) sonrası daha şiddetlidir.”
MÂLIKI YEVMI’D-DÎN<br />
47<br />
Ömer b. Abdulaziz (rahimehullah) vali olduğu<br />
günlerin birinde halife Süleyman b. Abdulmelik<br />
(rahimehullah) ile bir yolculuğa çıkmış. Yolculuk<br />
esnasında (bir rivayette: arafatta iken) yağmur<br />
yağmaya, şiddetli bir şekilde gök gürlemeye,<br />
şimşekler çakmaya <strong>ve</strong> rüzgâr esmeye başlamış<br />
<strong>ve</strong> bundan ötürü korkmuşlar. Süleyman Ömer’e:<br />
“Hiç önceden bu gece gibisini gördün mü?”<br />
demiş. Ömer gülmeye başlamış. Süleyman: “Niçin<br />
gülüyorsun ey Ömer? Şu içinde bulunduğumuz<br />
durumu görmüyor musun?” deyince Ömer<br />
şöyle demiş: “Ey müminlerin emiri! Bunlar<br />
Allah’ın rahmetinin sesi/eserleri (Allah’ın<br />
rahmeti vaktinde olan olaylardır), fakat içinde<br />
zorluklar var. Ya gazabının eserleri nasıldır<br />
acaba!? En gazaplı olduğu zamanda (kıyamet<br />
gününde) halimiz ne olacak!?”
48<br />
ZAYIF BIR HADIS<br />
“Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret,<br />
sonu cehennemden azat olmaktır”<br />
hadisi ileri derecede zayıf, batıl bir hadistir.
KUR’ÂN’IN İNIŞI<br />
49<br />
Kur’ân’ın iki inişi vardır:<br />
1) -İbn Abbas (radiyallahu anhuma)’dan<br />
gelen rivayetlere göre- Kadir gecesinde<br />
levh-i mahfûzdan dünya semasındaki<br />
“izzet evi”ne topluca/tamamının inmesi.<br />
Kurtubî (rahimehullah) bunda icma edildiğini<br />
nakletmiştir.<br />
2) Ramazan ayının 17. gününde dünya<br />
semasından yeryüzüne, Rasûlullah (sallallahu<br />
aleyhi <strong>ve</strong> sellem)’e parça parça inmeye başlaması<br />
<strong>ve</strong> inişini 23 senede tamamlaması.
50<br />
KADIR GECESI MELEKLER<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) şöyle<br />
buyurmuştur:<br />
“Muhakkak ki melekler bu gecede (Kadir<br />
gecesinde) yeryüzünde, (karada <strong>ve</strong><br />
denizdeki) çakıl taşlarının sayısından<br />
daha fazladır.”<br />
Ahmed
DIKKAT!<br />
51<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) şöyle<br />
buyurmuştur:<br />
“Muhakkak ki bu ay size gelmiştir (fırsatı<br />
değerlendirin.) Bu ayda öyle bir gece<br />
vardır ki 1.000 aydan daha hayırlıdır.<br />
Kim bundan mahrum edilirse (bu gecede<br />
ibadet etmeye muvaffak kılınmazsa)<br />
muhakkak ki hayrın hepsinden mahrum<br />
edilmiştir. Bunun hayrından ancak<br />
mahrum kimse mahrum edilir.”<br />
İbn Mâce<br />
İsnadı hasendir.
52<br />
RIBATIN FAZILETI<br />
Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem) şöyle<br />
buyurmuştur:<br />
“Allah yolunda bir saat ribat (sınırda nöbet<br />
tutmak) haceru’l-es<strong>ve</strong>d’in yanında kadir gecesini<br />
kıyamla ihya etmekten daha hayırlıdır.” (İbn Hibbân,<br />
Beyhakî. İsnadı sahihtir.)<br />
Not: Kadir gecesi ki 83 küsür seneden daha hayırlıdır.<br />
Ve Nebi (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong> sellem)’den sabittir ki<br />
Mescid-i Haram’da kılınan bir namaz başka yerlerde<br />
kılınan 100.000 namazdan daha faziletlidir!<br />
Bir başka hadisinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi <strong>ve</strong><br />
sellem) şöyle buyurmuştur: “Size kadir gecesinden<br />
daha faziletli bir geceyi bildireyim mi? (Şehid olup)<br />
ailesinin yanına dönemeyebileceği tehlike yerinde ribat<br />
tutan kişi.”<br />
Nesâî/es-Sünenü’l-Kubrâ, Hâkim,<br />
Beyhakî, İbn Ebî Şeybe<br />
İsnadı sahihtir.
RAFIZILERIN BID’ATLARINDAN<br />
53<br />
Rafizilerin bid’atlarından biri teravih<br />
namazını inkar etmektir. Hanefi<br />
ulemasından Serahsî (rahimehullah) “el-<br />
Mebsût” isimli eserinde şöyle demiştir:<br />
“Ümmet, teravih namazının meşruluğunda<br />
<strong>ve</strong> caiz oluşunda icma etmiştir. <strong>İlim</strong><br />
ehlinden hiç kimse bunu inkar etmemiştir,<br />
ancak Rafiziler müstesna. Allah onları<br />
mübarek kılmasın.”<br />
Ne<strong>ve</strong>vî (rahimehullah)’ın “el-Mecmû”da<br />
naklettiğine göre yine Rafiziler kadir<br />
gecesinin kıyamet gününe kadar<br />
kaldırıldığını iddia etmişlerdir.
54<br />
YA MAKBUL YA DA MERDUD<br />
Selef-i salihînden Adiyy b. Artae (rahimehullah)<br />
Ramazan ayı sona erdikten sonra <strong>ve</strong>rdiği<br />
bir hutbede şöyle demiştir:<br />
“Acaba bizden (amelleri) kabul edilmiş<br />
olan kim ki onu tebrik etsek! Ve bizden<br />
(ameli) reddedilmiş olan kim ki ona<br />
taziyede bulunsak! Sen ey kabul edilmiş<br />
kişi! Kutlu olsun, kutlu olsun! Sen<br />
ey reddedilmiş kişi! Allah musibetini<br />
kapatsın!