31.01.2018 Views

Deli Hastanesi / Şubat

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ş U B A T 2<br />

astanesi<br />

K A Ç I K L A R I N<br />

S O L U K A L D I Ğ I<br />

S O N<br />

N O K T A D A S I N !<br />

E<br />

B I R " Y E R A L T I E D E B I Y A T I " D E R G I S I<br />

LI


seninle<br />

ele el<br />

Cehennemde yanarken herhangi bir yere tutunmanın acını hafifleteceğini düşünmekle, insanları yara bandı olarak görmen aynı<br />

şey. Çektiğiniz acının hakkını verin. Yara bandına ihtiyacınız yok.<br />

Çünkü; insan hayatı tek kullanımlıktır.


HAKKIMIZDA<br />

SEN DE;<br />

"KAFAM CAM KIRIKLARI ILE DOLU DOKTOR. BU NEDENLE, BEYNIMIN HER<br />

HAREKETINDE DÜŞÜNCELERIM ACIYOR ANLIYOR MUSUN?" DIYENLERDEN ISEN;<br />

ARAMIZA HOŞ GELDIN...<br />

Sevgili <strong>Deli</strong> <strong>Hastanesi</strong> sakinleri!<br />

Şunu unutmayın ki, hiç kimse sizin dalgalarla nasıl<br />

boğuştuğunuzu önemsemeyecektir. Gemiyi limana<br />

getirip getiremediğinize bakarlar.<br />

Bizden size ufak bir tavsiye; batırın gitsin gemiyi.<br />

Ne dalgalarla boğuşun, ne liman, ne de geminin içindeki<br />

insanları umursayın.<br />

Bizler, içi ağzına kadar su alan gemileri yüzdürmeye<br />

çalışanlarız.<br />

Bizler, kendimiz boğulsak dahi o insanları limana<br />

ulaştırmaya çalışanlarız.<br />

Bizler, iyi bir insan olma konusunda iyi, ancak kötü olma<br />

konusunda ise mükemmel insanlarız.<br />

Bizlerin hiç yabancı düşmanı olmaz, çoğuna kahve<br />

ısmarlamışlığımız bile vardır.<br />

Bizler, aklını yoldan geçen birisinin eline verip;<br />

"Şunu bir dakika tutar mısın?" dedikten sonra en yakın<br />

uçurumdan atlayanlardanız.<br />

Bizler; sussak kendimize katlanamayan, konuşsak intihar<br />

ettirecek insanlarız.<br />

Bizler, avaz avaz susup, bağıra bağıra yazan insanlarız.<br />

Bizlerin suskunluğu, kendini 'psikolog' olarak nitelendiren<br />

insanların kulaklarını sağır edecek bir suskunluktur bu,<br />

basit değildir yani..<br />

Sen de;<br />

"Kafam cam kırıkları ile dolu doktor. Bu nedenle,<br />

beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor anlıyor<br />

musun?" diyenlerden isen;<br />

Aramıza hoş geldin...


YÖNETICI NOTU<br />

DEZZ JARGO<br />

Çok hızlı konuşan biriyim. Bu insanların<br />

kafasını karıştırma tekniğim diyebiliriz. Bazen<br />

hiçbir anlam ifade etmeyen cümleler<br />

kurabilirim. Ama size öyle bir sunarım ki;<br />

gerçekten dolu dolu hissedersiniz. Bazen<br />

siyahı, bazen beyazı savunabilirim. Kendi ile<br />

haddinden fazla çelişen biri olduğumu buradan<br />

anlayabilirsiniz. İyi veya kötü biriyim. Her<br />

ikisine de sizi körü körüne inandırabilirim.<br />

Gram şüpheniz kalmaz. Çok zeki biri değilim.<br />

Zeki biri olsam tüm sırlarımı sizin ile<br />

paylaşmam. Yapmak istediğim tek şey sizi<br />

korumak. Benden veya benim gibi olan bir<br />

başkasından.<br />

İyi biriyim. Yoksa kötü mü demeliyim? Artık ne<br />

kadar inanabilirsiniz bana? İnanmanızı<br />

istemiyorum. Ben bile kendime inanamıyorum<br />

çoğu zaman. Çok sigara içtim size bunları<br />

anlatmaya çalışırken. Bana bir paket sigara<br />

borcunuz var. Oturup karşılıklı içebiliriz.<br />

Sizinle paylaşabilirim. Belki de paylaşmam,<br />

bilmiyorum. Sağım solum belli olmaz benim.<br />

Çok seviyorum dediğim anda dahi kalbinize<br />

bıçağımı geçirebilirim. Tam tersi de olabilir.<br />

Yine bilmiyorum. Her an ne yapacağımın, nasıl<br />

davranacağımın bir garantisi yok.<br />

Size bir sır vereyim mi? Aslında ben ölüyüm.<br />

Ama nefes alıyorum. Nasıl olur demeyin. Artık<br />

yarı ölü birini tanıyorsunuz.<br />

Benim adım Dezz.<br />

Tüm ölüleri etrafımda toplanmaya davet<br />

ediyorum.<br />

Öldük mü?


EDITOR NOTU<br />

EFRA<br />

Gerçek şu ki, tekrar tekrar ölebilirsiniz. Bu her<br />

zaman böyle olacak. Artık hiçbir şey<br />

hissetmeyecek hale gelene kadar, her<br />

seferinde daha büyük ölümler için daha az acı<br />

çekeceksiniz. Bu konuda bana güvenebilirsiniz.<br />

Bütün sırlarınızı bilen tek kişinin sonunda<br />

ölmesi, size inanılmaz derecede karanlık bir<br />

zevk verecek. Aldığımız her nefes bir seçim.<br />

Geçen her dakika bir seçim, yani olmak ya da<br />

olmamak. Yaşa ya da öl. Kendinizi bir merdiven<br />

tepesinden aşağı yuvarlamadığınız, yüksek bir<br />

binanın çatısından ya da balkonundan kendizi<br />

yer çekiminin etkisine bırakmadığınız her an<br />

bir seçimdir. Arabanızı 90 kilometre hız ile bir<br />

duvara çarpmadığınız, tıraş bıçağıyla damar<br />

yolunu açmadığınız her an hayata yeniden<br />

başlıyorsunuz. Bu lanet olası hayatta, sadece<br />

Tanrı'nın ajandasında yer alan ve ortalama 60<br />

yılda tamamlanması gereken, boktan bir<br />

görevden başka bir şey değilsiniz. Bu konuda<br />

Efra'ya güvenebilirsiniz. Gerçek şu ki;<br />

gerçekler her zaman acıtır.<br />

Hayatındaki düğümlere, tuzaklara ve<br />

bağlandığın kişilere dikkat etmen dileğiyle...


1 İdam<br />

kapattığı her an o kabusu tekrar yaşar... Toprağa gömülmüş kitapların<br />

ruhları dolaşıyor sokaklarda. Sayfaları çoktan çürümüş ama okuyanların<br />

umutlarını fısıldıyor. Gerçekler, hasta bir köpek gibi titriyor. Hırlıyor<br />

hiç sönmüyor. Duvarları yokluyorum. Tüm düğmeleri gösterişli saatlerle<br />

Son Atış<br />

5<br />

çaresizliğin ve umudun hüküm sürdüğü zamanlar oldu hayatımda.<br />

Acının,<br />

2 Sevgi<br />

Kapıyı kilitlemedim. Ve daha gideceğim yere bile karar<br />

4 Ölü Şehir<br />

uyuşturamadığı anlar vardır, tam da o anlar<br />

Göndemiş olduğunuz<br />

alması için aşağıdaki<br />

A N O N I M<br />

Sizden Gelenler<br />

Ölüm çözüm müdür?<br />

İnsan özlediği, mutlu olduğu yere mutlaka döner bir<br />

Nefret olgunun yok olmasıyla değil, beynin<br />

gün. Yahut döneceği günü bekler. Bense sadece gittim<br />

olgunlaşmasıyla yok olur. Ve bu işe bencilliğimizi<br />

küçük bir çocuğun elinden sıyrılmış uçan balon gibi.<br />

katmadan çözüm ararsak eğer, her suçun bir nedenini,<br />

Geride bıraktıklarımı düşünmeye tahammülüm yoktu.<br />

her suçlunun da tedavisinin olduğunu görebiliriz. Bu<br />

yüzden birisini öldürmek o suçu ne düzeltir, ne de<br />

vermeden evvel silmem gerekti gözlerimi dolu dolu<br />

örter. Sadece başka bir suç doğurur.<br />

eden tüm güzel hatıraları.Ölmenin kurtuluş olmadığı<br />

bu dünyada boşuna mı yaşıyoruz? Bizler de bir gün<br />

toprak altında olacağız. Ruhlarımız sokaklarda cirit mi<br />

Ucuz Otel Odası<br />

3<br />

söylemiştim sevgilim. İnsan özlediği, mutlu olduğu yere döner bir gün.<br />

Sana<br />

atacak? Gözleriniz oldüğümüz an nereye bakıyor<br />

Yönetici<br />

olacak ? Ben sokaklarda değil de insanların yüreklerde<br />

Notu<br />

dolaştıklarına inanırım. Mustafa Kemal gibi örneğin.<br />

Yahut döneceği günü bekler. Ben ise sadece gittim küçük bir çocuğun<br />

elinden sıyrılmış uçan balon gibi. Geride bıraktıklarımı düşünmeye<br />

Dezz JARGO<br />

Nazım Hikmet ya da Ümit Yaşar Oğuzcan gibi. Ya da<br />

dedelerimiz gibi insanlar... Sayfalarca yazılar ve<br />

tahammülüm yoktu. Kapıyı kilitlemedim. Ve daha gideceğim yere bile karar<br />

vermeden evvel silmem gerekti gözlerimi dolu dolu eden tüm güzel<br />

aklımıza gelebilecek her şey ölümüdür ve<br />

öldürülebilinir. Fikirler bile. Sadece sevgi, yalnızca<br />

hatıraları. Sevdiğimin yüzündeki gamzeyi, uyuduğun geceyi, saçlarına<br />

dokunuşumu, gözlerini kaçırmanı, sütlü kahveyi, ilk uyandığında boynunun<br />

sevginin sonu gerçekte yoktur ve asla katledilemez.<br />

kokusunu, şiir gecelerini, hiç ama hiçbirini hatırlamıyorum. Gelgelelim<br />

Teşekkür Ederiz!<br />

hiçbir sürgün, onu terk-i diyar eylettiren gerçekleri unutamaz. Gözünü<br />

Sakinleri ölmüş bir şehirde dört duvar arasındayım.<br />

yazılarınız için teşekkür<br />

Beynimde ağır bir savaş var, her taraf yıkık dökük ve<br />

ederiz. Her yeni sayıda<br />

beynimin içinde. Teni nemli. Yapış yapış. Damarları o kadar ince ki;<br />

yanmakta. Bedenim paramparça, dört duvarın dört bir<br />

dokununca sıcak şeyler akıyor elimin altından. Yaşanmışlık kokuyor.<br />

sizinde yazılarınızın yer<br />

yanına yayılmış gibi. Geçmişle şuan savaşmakta.<br />

Sabahın beşinde ucuz bir otel odası gibi...<br />

Kazanan herkes iken, kaybeden benim herdaim. Bu<br />

iletişim yollarından bize<br />

şehir okyanus ben ise dümensiz bir gemiyim.<br />

Ya burası... sanki plastik çiçekli bir masalın tam ortasındayım. Burada<br />

pencere yok. Güneş var mı diye heyecanla koşuyorum bazen. Bazen aklıma<br />

Nereye gittiğimi, neyi düşündüğümü bilmiyorum. Yolun<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

sonunda karanlık var,yolun sonunda yokoluş var. Yolun<br />

bile gelmiyor. Uyuyorum. Ne kadar karanlıksa o kadar özgürüm. Ama ışıklar<br />

sonuna ilerliyorum hız kesmeden. Gökyüzü ağlıyor,<br />

dört duvar, ağlıyor kalemim ağlıyor. Sigaram gibi yanıp<br />

kapatmışlar. Her biri farklı zamanlarda. Ve burası hep normal şartlar altında.<br />

gidiyorum yavaşca .Uyuşturucunun bile beynimi<br />

Belki bu yüzden o çok sevdiğin siyah kazağımı giyemiyorum hiç. Dikkat<br />

<strong>Deli</strong> <strong>Hastanesi</strong><br />

çekmemek için kafamı kaldırmadan yürüyorum. Hayal ediyorum seni.<br />

Burada hayaller var.<br />

dilimindeyim. Ölümün kıyısıda haykırıyorum, duyan<br />

info@deli-hastanesi.com<br />

olmuyor sesimi. Üzüntüyü bir köşeye itip öfkeyi<br />

"Kimse hayallerde acı ve kederden ölmez." diyorum. Kaçamıyorum,<br />

kaçabilseydim ölebilirdim. Korkuyorum esasında. O sebeplerdir ki hiç<br />

kuşanıyorum.<br />

delihastanesi.com<br />

ölmedim. Hem yalnız ölmek sıkıcı. Gel artık, birlikte ölelim.<br />

deli-hastanesi.com<br />

Her gün ölmektense, hemen bügün ölmeyi tercih<br />

edenlerin safına geçiyorum.<br />

Böyle anlarda düşüp de dağılmamak elde değildir, bilirsiniz. Dinlediğim<br />

her siyahımsı şarkı düşüp de parçalandığım anlara getiriyor beni ve<br />

anlıyorum ki; yaşadığım şu küçüçük zaman diliminde mutlu olamamışım<br />

hiçbir zaman. Geçmiş acımasızdır ve yalan söylemez şuanki ana. Ruhunun<br />

can çekiştiği anlara dönmek canını yakar bedenin. Simsiyah cümlerlerle<br />

yalvarırsın Tanrı'ya;<br />

"Lütfen ruhumu geri ver! Bana ver ki; son bir şansım daha olsun." diye.<br />

Son bir atış daha dilersin kısacası Tanrı'dan.


Ölüme aşık ölüler<br />

getirin, Dokunmadan<br />

sevişmeyi bilen adamlar,<br />

Karanlıkta ışık yakmayan<br />

insanlar getirin garson<br />

bey!<br />

E F R A


s k i , h a r a b e b i r f a b r i k a d a y ı m ş i m d i . B e t o n<br />

E<br />

ı ğ ı n l a r ı v e c a m k ı r ı k l a r ı y l a d o l u e t r a f .<br />

y<br />

i r d e n f a z l a k i ş i o l d u ğ u n u b i r a ş i ş e l e r i v e<br />

B<br />

a r i l l e r t a s d i k e d i y o r . V a r i l l e r d e n b i r i n i n<br />

v<br />

a n ı n a y a k l a ş ı y o r u m . Y e r d e k i<br />

y<br />

z m a r i t l e r d e n b i r i n i a l m a k i ç i n e ğ i l i y o r u m .<br />

i<br />

i r i n s a n ı n p s i k o l o j i s i n i , b ı r a k m ı ş o l d u ğ u<br />

B<br />

i r i z m a r i t t e n a n l a y a b i l i r i m . O l d u k ç a ı s l a k<br />

b<br />

e k ö k ü n e k a d a r i ç t i ğ i n d e n , ö f k e d o l u<br />

v<br />

l d u ğ u n u s ö y l e y e b i l i r i m . S e z g i l e r i m y a n l ı ş<br />

o<br />

i r y e r d e o l d u ğ u m u s ö y l ü y o r . B a k ı ş l a r ı m ı<br />

b<br />

a t ı y a d i k i y o r u m . “ D a h a f a z l a i p u c u<br />

ç<br />

a ş t a n s a v m a y a z ı l a r y a z d ı k l a r ı n ı<br />

B<br />

ö y l e y e b i l i r i m . A c e l e y l e y a z m ı ş d a<br />

s<br />

l a b i l i r l e r . Ö z e n l e y a z ı l m ı ş b i r y a z ı y a<br />

o<br />

i k k a t i m i o l d u k ç a v e r i y o r u m ;<br />

d<br />

a z ı y ı o k u d u ğ u m d a b o ğ a z ı m a b i r ş e y<br />

Y<br />

ü ğ ü m l e n i y o r . Y a z ı y a d o ğ r u g i d i y o r<br />

d<br />

y a k l a r ı m . Y a k l a ş ı y o r u m . D u v a r ı n<br />

a<br />

o k u s u n u a n l a m a k i s t e r g i b i g e z d i r i y o r u m<br />

d<br />

l l e r i m i y a z ı n ı n ü s t ü n d e . K ü ç ü k h a r f l e r l e<br />

e<br />

a z ı l m ı ş b i r y a z ı d i k k a t i m i ç e k i y o r .<br />

y<br />

k u m a k i s t e m i y o r u m . A m a b e n i o k u m a y a<br />

O<br />

o r l u y o r . B i r y a z ı i n s a n a n a s ı l h a k i m<br />

z<br />

l a b i l i r ? N a s ı l i s t e m e d i ğ i ş e y l e r i<br />

o<br />

a p t ı r a b i l i r ?<br />

y<br />

s k i , h a r a b e b i r f a b r i k a d a y ı m ş i m d i . B e t o n<br />

E<br />

ı ğ ı n l a r ı v e c a m k ı r ı k l a r ı y l a d o l u e t r a f .<br />

y<br />

i r d e n f a z l a k i ş i o l d u ğ u n u b i r a ş i ş e l e r i v e<br />

B<br />

a r i l l e r t a s d i k e d i y o r . V a r i l l e r d e n b i r i n i n<br />

v<br />

a n ı n a y a k l a ş ı y o r u m . Y e r d e k i<br />

y<br />

z m a r i t l e r d e n b i r i n i a l m a k i ç i n e ğ i l i y o r u m .<br />

i<br />

i r i n s a n ı n p s i k o l o j i s i n i , b ı r a k m ı ş o l d u ğ u<br />

B<br />

i r i z m a r i t t e n a n l a y a b i l i r i m . O l d u k ç a ı s l a k<br />

b<br />

e k ö k ü n e k a d a r i ç t i ğ i n d e n , ö f k e d o l u<br />

v<br />

l d u ğ u n u s ö y l e y e b i l i r i m . S e z g i l e r i m y a n l ı ş<br />

o<br />

i r y e r d e o l d u ğ u m u s ö y l ü y o r . B a k ı ş l a r ı m ı<br />

b<br />

a t ı y a d i k i y o r u m . “ D a h a f a z l a i p u c u<br />

ç<br />

a ş t a n s a v m a y a z ı l a r y a z d ı k l a r ı n ı<br />

B<br />

ö y l e y e b i l i r i m . A c e l e y l e y a z m ı ş d a<br />

s<br />

l a b i l i r l e r . Ö z e n l e y a z ı l m ı ş b i r y a z ı y a<br />

o<br />

i k k a t i m i o l d u k ç a v e r i y o r u m ;<br />

d<br />

a z ı y ı o k u d u ğ u m d a b o ğ a z ı m a b i r ş e y<br />

Y<br />

ü ğ ü m l e n i y o r . Y a z ı y a d o ğ r u g i d i y o r<br />

d<br />

y a k l a r ı m . Y a k l a ş ı y o r u m . D u v a r ı n<br />

a<br />

o k u s u n u a n l a m a k i s t e r g i b i g e z d i r i y o r u m<br />

d<br />

l l e r i m i y a z ı n ı n ü s t ü n d e . K ü ç ü k h a r f l e r l e<br />

e<br />

a z ı l m ı ş b i r y a z ı d i k k a t i m i ç e k i y o r .<br />

y<br />

k u m a k i s t e m i y o r u m . A m a b e n i o k u m a y a<br />

O<br />

o r l u y o r . B i r y a z ı i n s a n a n a s ı l h a k i m<br />

z<br />

l a b i l i r ? N a s ı l i s t e m e d i ğ i ş e y l e r i<br />

o<br />

a p t ı r a b i l i r ?<br />

y<br />

"Ben Dezz, Tüm <strong>Deli</strong>leri Etrafımda Topluyorum."<br />

D E Z Z J A R G O<br />

a r i l l e r d e n t a z e a t e ş i n d u m a n l a r ı ç ı k ı y o r .<br />

V<br />

a n k i b i r g r u p d a h a ö n c e b u r a d a y m ı ş .<br />

S<br />

a r i l l e r d e n t a z e a t e ş i n d u m a n l a r ı ç ı k ı y o r .<br />

V<br />

a n k i b i r g r u p d a h a ö n c e b u r a d a y m ı ş .<br />

S<br />

u l m a l ı s ı n . . . ” d i y o r u m i ç i m d e n .<br />

b<br />

N a s ı l i n s a n l a r o l d u k l a r ı n ı ç ö z m e l i s i n . . ”<br />

“<br />

u l m a l ı s ı n . . . ” d i y o r u m i ç i m d e n .<br />

b<br />

N a s ı l i n s a n l a r o l d u k l a r ı n ı ç ö z m e l i s i n . . ”<br />

“<br />

u d e f a d u v a r l a r a d i k i y o r u m g ö z l e r i m i .<br />

B<br />

z e n s i z y a z ı l m ı ş y a z ı l a r l a d o l u d u v a r l a r .<br />

Ö<br />

u d e f a d u v a r l a r a d i k i y o r u m g ö z l e r i m i .<br />

B<br />

z e n s i z y a z ı l m ı ş y a z ı l a r l a d o l u d u v a r l a r .<br />

Ö<br />

“ Ö l m e k i ç i n ç o k f a z l a y a ş ı y o r u z . ”<br />

“ Ö l m e k i ç i n ç o k f a z l a y a ş ı y o r u z . ”


Kahve şekersiz içilir. Mümkünse en acısından.<br />

Çığlık<br />

DEZZ JARGO<br />

Bir sokağın kaldırımında otur önce.<br />

Sonra uzun uzun düşün.<br />

Sıyırmaya ramak kala sıyrıl düşüncelerinden.<br />

Bir sigara ateşle sonra, dudaklarında onun adı yerine pis<br />

bir izmarit olsun.<br />

Gülüşlerini gözünün önünden çek.<br />

Bir gülüş dahi kafayı yemene sebep olabilir.<br />

Onu hatırlattığı için güzel gelir önce.<br />

Sonra bir yara gibi kaşındırır gözlerini.<br />

Kan kırmızısı olur gözlerin. Belki de bir yaş eşlik eder<br />

acına.<br />

Belki de bir çığlık.<br />

Önce kısık kısık, sonra kulak sızlatacak derecede acı<br />

dolu.<br />

Acı acı tat alır dilin damağın...<br />

Eskimsi kıyafetlerini yeni gibi her gün yeniden özensiz<br />

özensiz giyer,<br />

Sevgisiz saçlarını görmemek için aynaya dahi bakmazsın<br />

belki.<br />

Belki de...<br />

Belki de acıdığını göstermek istemediğin yaralarını<br />

özenle sarıyormuş gibi taklit yaparsın.<br />

Hangisinden? Hangisindensiniz?<br />

Ben hangisinde duruyorum? Sızlayan yaralarımı saklar<br />

gibi duruyor muyum?<br />

Bakışlarım neşe dolu mu? Yoksa acı acı mı bakıyorum?<br />

Acı bir tat var damağımda. Aynı kalbimde hissettiğim<br />

acılardan.<br />

Sen kusmak üzereyim. Böyle dolu dolu, pis pis sen<br />

kusmak üzereyim.<br />

İçime öyle işlemişsin ki. Böyle iplik iplik, düğüm düğüm.<br />

Dokunduğum boşluğum bile 'sen' ile dolu.<br />

Bana dair bir şeye denk gelemiyorum. Bir ben yok gibi<br />

bende.<br />

Bende sana dair her şey var. Gülüşün, saçların,<br />

mimiklerin..<br />

Tenin belki de...<br />

Pamuk gibi tenin..<br />

Başka hiçbir şeye değişmeyeceğim gülüşlerin geliyor<br />

gözümün önüne.<br />

Önce tatlı tatlı gülüyorum. Sonra acı acı...<br />

Sert bir kahveye atılmış şeker gibiyim. Eriyorum günden<br />

güne.<br />

Bir de yakışmıyorum üstelik. Şekerle kahve...<br />

Senin ile ben..


huzurundan eden<br />

Seni<br />

uzak dur. Uzak dur<br />

insanlardan<br />

bir papatyaya aşık ol, kitaplara aşık ol, sıcaklığını<br />

Beyaz<br />

çaya aşık ol.<br />

paylaşan<br />

insanlardan uzak dur. Senden sevgiyi çalan<br />

Ama<br />

uzak dur. Sana aşkı haram eden insanlardan<br />

insanlardan<br />

insanlardan. Uzaklarda dur...<br />

Ö Ğ Ü T<br />

insanları. İnsanlar hak etmez sevilmeyi.<br />

Sevmeyin<br />

eğer; Arabaları sev, maviyi sev, siyahı sev.<br />

Seveceksen<br />

eğer sevgiyi kalbinde;<br />

Hissedeceksen<br />

sev, güneşi sev gökyüzünde ışıkları süzülürken...<br />

Denizleri<br />

olmayın insanlara. İnsanlar aşkı hak etmez.<br />

Aşık<br />

olacaksan eğer;<br />

Aşık<br />

eğer aşkı kalbinde;<br />

Hissedeceksen<br />

açsın o papatya, satırları süslesin kitapların<br />

Yüreğinde<br />

dilini. Huzuru aramayın insanlarda.<br />

size getirmez huzuru.<br />

İnsanlar<br />

eğer huzuru;<br />

Bulacaksan<br />

notalarını ara, derinliklerine in okyanusların,<br />

Müziğin<br />

üstüne çık.<br />

bulutların<br />

eğer huzuru;<br />

Hissedeceksen<br />

doldur ciğerini, miss gibi havayı çek içine.<br />

Rüzgarlarla<br />

dur. Seni huzurundan eden insanlardan uzak dur.<br />

uzak<br />

dur insanlardan. Uzaklarda dur...<br />

Uzak<br />

S . A R T U G


E N I G Ö R D Ü Ğ Ü M E M I S E V I N E Y I M S E V G I L I M , Y Ü Z Ü N Ü Ö Y L E G Ö R Ü N C E K A L B I M I N N E Ş T E R L E<br />

S<br />

U L U Ş M A S I N A M I Ü Z Ü L E Y I M ?<br />

B<br />

KOLERA<br />

KESKU<br />

Rüyamda seni gördüm biliyor musun?<br />

Gülüyordun...<br />

Börtü böcek sevişiyordu gülüşünde.<br />

Bir anda yüzün kanlar içinde kaldı ve ben uyandım...<br />

Şimdi sevgilim; bu kabus mu rüya mı?<br />

Seni gördüğüme mi sevineyim sevgilim, yüzünü öyle görünce<br />

kalbimin neşterle buluşmasına mı üzüleyim?<br />

Çok hayalsin sevgili, hülyasın , serapsın...<br />

Seni görebildiğim tek yer rüyalar artık...<br />

Şimdi ben bunları sayarken bile; " Hülya kim, Serap kim?"<br />

dersin gülüşüne papatya yaktığım tuhaf kadın...<br />

Senin şu mutlu hallerin ruhumu tazeliyor adeta Tanrı<br />

tarafından yeniden yaratılıyor...<br />

Ben kurarım böyle güzel hayalleri elbet, ayın ışığı bizi de<br />

ısıtır elbet...<br />

Çölde susamış halde deniz, suyunu içmek bize de nasip olur<br />

elbet siyah kadın...<br />

Çocuklar gibi; " Ben neredeyim?" diye sorsan, ben; " Kolera<br />

virüsü misali kana karıştın." derim .<br />

"Ölümsün." derim, "En güzel zulümsün." derim...<br />

Tebessümde seni saklayarak çürür giderim bilinmeyen<br />

kadın...


YANGIN<br />

D E Z Z J A R G O<br />

Bir rakı bardağında su<br />

yudumluyorum şimdilerde.<br />

Yokluğun çok büyük kadehler<br />

devirdi. Beş kuruş para<br />

bırakmadı cebimde. Hayat<br />

seni aldı götürdü benden,<br />

sen de beni aldın götürdün.<br />

Şimdilerde bir rakı<br />

bardağında sen<br />

yudumluyorum sevgili...<br />

Ufak ufak yudumlar alıyorum<br />

izini bıraktığın her yerimden.<br />

Minik minik öpüyorum<br />

parmaklarımı. Sen kalıntıları<br />

dolu hâlâ. Kurumuş<br />

dudaklarımı dilimle<br />

ıslatıyorum. Bu defa dilim<br />

dudaklarımı, gözlerim<br />

fotoğraflarını ıslatıyor.<br />

Karaladığım kağıtlardan<br />

mürekkep ağlarcasına akıyor.<br />

Yavaş yavaş sarhoş olmaya<br />

başlıyorum.<br />

Vücudum alkol yerine sen<br />

kalıntıları ile besleniyor.<br />

Zil zurna sarhoş oldum şu an<br />

sana. Elimde dumanı tüten<br />

izmarit leş gibi kokutuyor<br />

parmaklarımı.<br />

SEN SEVEN BIR<br />

ADAMIN<br />

GÖZLERINE<br />

BAKAMAYACAK<br />

KADAR<br />

KORKAKSIN<br />

SEVGILIM.<br />

Bir hayat öncesine kadar sen kokan tüm bedenim,<br />

sigara kokusundan geçilmiyor şimdilerde.<br />

Bakışlarım senden ötesini görmüyor.<br />

Göz bebeğimin orta yerine seni çiziyorum.<br />

Can yakıyor. Çok yakıyor hem de...<br />

Bir an olsun elim titremiyor. Sevmekten korkan bir<br />

adam değilim. Ama sen seven bir adamın gözlerine<br />

bakamayacak kadar korkaksın sevgilim. Göz<br />

bebeklerindeki alevleri görebiliyorum. Hali hazırda<br />

bekleyen yağmur damlalarını da seçebiliyor<br />

gözlerim. Ne kadar korkak olduğun bakışlarından<br />

belli oluyor sevgilim.<br />

Sen fütursuzca yanmaya<br />

hazır değilsin. Daha ne kadar<br />

dayanabilirim diye<br />

bekliyorsun sadece.<br />

Avuç içlerini bana ver.<br />

Isıtayım tüm hücrelerini.<br />

Benden daha iyi yanan ateş<br />

bulamazsın.


Saat anormal çabalar içinde uzun zamandır.<br />

Geçmişe doğru yol alıyor gibi bir hali var. Her geçen<br />

dakika bir öncekinin aynısı sanki. Uzun zamandır<br />

geriye doğru yaşıyorum.<br />

Ne?<br />

Buna yaşamak mı diyorsun? Çabalıyorum sadece.<br />

Bir çoğunun aksine sorgulamıyorum. Yaşatmış<br />

olduğunuz tüm acıları sorgulamadan yaşıyorum.<br />

Her sorguladığımda sonuç iyi biri olmayışıma<br />

çıkıyor. İyi bir evlat, iyi bir arkadaş, iyi bir çalışan<br />

olmayışıma. Tanrı da iyi bir kul olmadığım için<br />

yağmurundan esirgiyor.<br />

ISIR<br />

DILIMI<br />

D E Z Z J A R G O<br />

Hepimiz acı çekmedik mi?<br />

Daha zirvede yer ayırmak<br />

için.<br />

Sanırım Tanrı beni bir çoğunuzdan daha çok<br />

sınıyor. Acı veriyor. İhanet veriyor. Ama ölmemi<br />

istemiyor. Sanırım beni sizden daha çok seviyor.<br />

Sana sesleniyorum Tanrım; sana küs değilim.<br />

Yaşatmış olduğun acılarla gurur duyuyorum. Sen<br />

de kulunla gurur duyuyor musun?<br />

Yoksa öfken midir yaşattıkların? Bir adama bu<br />

kadar acı çok fazla. Ben o kadar güçlü değilim. Hâlâ<br />

nefes alıyorsam daha önce öldüğümü bildiğim için.<br />

Yaşıyormuş gibi yapıyorum sadece. Ölmek için<br />

ellerimin ve ayaklarımın tutmasına gerek yok. Her<br />

halükarda elimi dahi kıpırdatmadan son nefesimi<br />

verebilirim. Bunun için yeterince sert bir şekilde<br />

dilimi ısırmam yeterli olur. Boğazlarıma dolan kan<br />

ölmem için yeterli. Yanına gelmemi ister misin<br />

Tanrım? Senin için dilimi koparabilirim. Peki sen<br />

kulun için ne yaparsın? Bana bu acıları yaşattığın<br />

için minnettarım. Artık ölebilir miyim?<br />

Hepimiz acı çekmedik mi?<br />

Daha zirvede yer ayırmak için.


dünyadan sıkıldığımı söylesem?<br />

Size<br />

cehennemi özlediğimi söylesem,<br />

Size<br />

inanır mısınız? İnanmazsınız değil<br />

bana<br />

Ama inanın. Ben cehennemi özledim.<br />

mi?<br />

hiç sevemedim ben çünkü; bir kere<br />

Dışarısını<br />

yanmaya başladığınızda, bir daha<br />

cehennemde<br />

dünyaya ait olamıyorsunuz. Sizi<br />

dışarıdaki<br />

çatlayan duvarlar, Tanrı'nın alkollüylen<br />

dinlemekten<br />

insan denilen varlıklardan daha iyi anlıyor<br />

yarattığı<br />

Aklınızdan geçen her şeyin cevabını duvarlarda<br />

sizi.<br />

Duvarlar bu yüzden konuşur. Ancak<br />

bulabiliyorsunuz.<br />

duymaz. İçinizdeki cehennemin havasını bir<br />

kimse<br />

soluduğunuzda; dışarıdaki oksijen, karbondioksit<br />

kez<br />

geliyor. Boğuluyorsunuz... Evet, içimdeki<br />

gibi<br />

cehennemden bahsediyorum.<br />

minyatür<br />

yedi katı varmış, biliyor musunuz? Bunu<br />

Cehennemin<br />

duyduğumda, katıla katıla gülmüştüm. "Ulan,"<br />

ilk<br />

"Neyine yetmiyor tek kat?" Bazen, Tanrı bile<br />

dedim;<br />

musunuz? İnsanoğlunun yarattığı en iyi<br />

Biliyor<br />

akıl hastaneleridir. Asıl deliler her zaman<br />

cehennem,<br />

ve öyle olmaya devam edecek. Çünkü<br />

dışardadır<br />

deliler asla durdurulamaz, gerçek delileri<br />

gerçek<br />

bir cehennemde yakamazsınız. Çünkü onlar, bu<br />

asla<br />

yürüyen cehennemleridir zaten.<br />

dünyanın<br />

kendine yakıştıramaz cehennemde<br />

Kimse<br />

Cennete gitmek için didinip dururlar.<br />

yanacağını.<br />

sadece köşeye sıkıştıkları, çaresiz kaldıkları<br />

Ancak;<br />

akıllarına Tanrı gelir. Kendisinden daha<br />

zamanda<br />

bir durumda olan birini gördüklerinde şükretme<br />

kötü<br />

duyarlar sadece. Ve birisinin ölümüne<br />

ihtiyacı<br />

bile, o kimse için bambaşka bir ölüm<br />

üzülmek<br />

içindir.<br />

düşlediğiniz<br />

siz cenneti istemeye devam edin; ben<br />

Evet,<br />

en dibi için zirve planları yapmakla<br />

cehennemin<br />

çünkü; cehennemin en dibinden sekip<br />

meşgulüm<br />

dünyaya çakıldım. O gün bu gündür, ait<br />

tekrar<br />

yere gitmek için elimden geleni<br />

olduğum<br />

yapıyorum.<br />

E F R A<br />

CEHENNEM<br />

K a r a n l ı ğ ı n K ı z ı E f r a ' d a n . .<br />

doyumsuz olabiliyor...


iri olduğunu kanıtlamaya çalışmak tam bir<br />

Akıllı<br />

Oysa deli olduğuna inanmaları, bir anlık<br />

işkencedir.<br />

bakar. Cinneti de boşver, bir kere psikoloğa<br />

cinnete<br />

mi, tamamdır. Bir kere antidepresan kullanın;<br />

gittin<br />

delisiniz işte. İnsanları olmayan şeylere<br />

hop,<br />

çok basittir. Bu işin en iyi oyuncusu<br />

inandırmak<br />

Yolundan çıkarsanız, sözünü dinlemezseniz<br />

Tanrı'dır.<br />

yakmakla tehdit eder ve burada cenneti vaad<br />

sizi<br />

hiçbir işe yaramaz. Bunu Tanrı da biliyor ki,<br />

etmek<br />

şeytanız biraz. Yani düşünsene; yılanın<br />

hepimiz<br />

kovulduğu cennete girip, biricik kulu Adem'<br />

ağzından<br />

cennetten kovulmasını sağlayan Şeytan, seninle<br />

in<br />

kabiliyetim çok gelişmiştir. Bana inanın.<br />

İkna<br />

oturup konuşarak bir insanın intihar<br />

Sadece<br />

sebep olabilirim. Onu bu cehennemden<br />

etmesine<br />

Bana bir fırsat verin, konuşmama izin<br />

kurtarabilirim.<br />

gün, dikkatli olmaya çalıştığınız, kendinizi<br />

Bir<br />

çalıştığınız her ne varsa, onun yüzünden<br />

korumaya<br />

Tanrı bize kafayı takmış durumda.<br />

öleceksiniz.<br />

bile ölmekten korkar. Ben, cehenneme<br />

Ateistler<br />

Günah mı? Sizce öyle. Ancak ne ben<br />

koşuyorum.<br />

ne de siz Peygamber'siniz. Şu anda<br />

günahkarım,<br />

koltuktan kendime baktığımda; benimle,<br />

oturduğum<br />

ve ruhumla aramda kaç insan var biliyor<br />

zihnimle<br />

Kendime ulaşana kadar öldürmem<br />

musunuz?<br />

bir ülke dolusu insan var ancak hikayenin<br />

gereken<br />

mi oynayamayacak?<br />

verin. Emin olun, toplu intihar yaratabilirim!<br />

sonunu merak ediyorum.<br />

" Sanırım, Tanrı'nın<br />

cehennemine en<br />

büyük rakip benim. "<br />

Efra


Bir boşluğa bakıp saatlerce<br />

kaybolabilirsin bazen.<br />

Bazen de sanki yaşıyormuş gibi<br />

konuşmalar arasına sitem<br />

karıştırırsın.<br />

Karmakarışık benliğin içinde kime<br />

ne tepki vereceğini bile şaşırsın.<br />

Bazen o gibi gelir herkes sana,<br />

bazen onu görsen dahi kendini<br />

hatırlarsın.<br />

Ne kadar onun ile dolu olduğunu<br />

gördüğünde; onda kendini<br />

aramaya başlarsın.<br />

Ararsın.<br />

Durmadan.<br />

Belki günlerce...<br />

Ararsın.<br />

Onda bir parça dahi sen bulmak<br />

istersin. Sana attığı bakış olabilir.<br />

Vücudunda bıraktığın izler dahi iyi<br />

hissettirecektir o an.<br />

Bulamazsın. Onda olan yaraların<br />

iyileşmiş hatta yerine yenisi bile<br />

gelmiştir belki de.<br />

Belki de sıcak sıcak kanlar<br />

sızıyordur onda açtığın<br />

yaralardan.<br />

DE BELKI<br />

D E Z Z J A R G O<br />

Belki de...<br />

Belki de hiç unutmamıştır seni.<br />

Belki senin çektiğin acının daha<br />

ağırı ondadır.<br />

Belki de sen sadece acı<br />

çekiyorsundur oysa günden güne<br />

ölüyordur.<br />

Her kaldırımda seni gördüğünde<br />

kendini yerlere atıp yırtınası<br />

vardır belki.<br />

Onu görmen için ağzının ortasına<br />

terliği geçiresi;<br />

"Ben burdayım!" diye bağırası<br />

vardır.<br />

Bir ihtimal tekrar öpsen<br />

dudaklarından diliyle dudaklarını<br />

yalayacaktır.<br />

Belki dili bile özlemiştir<br />

dudaklarındaki sen kalıntılarını.<br />

Belki de nefret etmiştir<br />

nefesindeki sigara kokusundan.<br />

Şu an öpse seni belki bir daha<br />

öpmeyecektir alkol kokusundan.<br />

Oysa ki sigara kokan pis<br />

nefesinden dudakların sayesinde<br />

zevk almıştır yıllarca.<br />

İki yanan bir araya geldiğinde<br />

itfaiye bile söndüremez.<br />

Belki acı harlar ateşi..<br />

Belki de özlem kor eder yangını.<br />

Belki şu an öpsen beni alev alev<br />

olurum. Belki de okyanus.<br />

Bir ihtimal, sen yine de öp pis<br />

sigara kokan nefesimden. Belki<br />

yağmur olur yağarım sana.<br />

Ya da alev alev ederim tüm<br />

bedenini.<br />

Korkak olma.<br />

Ben uçurum gözlerinden<br />

atlamaya hazırım.


yuvarlanmış bir otobüs kazasında, vites<br />

Uçurumdan<br />

delip geçmiş gibiyim. Tahmin<br />

böbreklerimi<br />

kadar çok kırıldım ben.<br />

edemeyeceğiniz<br />

ruhuma batıyor.<br />

Kemiklerim<br />

evlat olsun." duasını kabul etmemiş Tanrı,<br />

"Hayırlı<br />

Biraz sakatım bu yüzden. Tanrı'nın yaşamak<br />

annemin.<br />

pek şans vermediği kuluyum, biraz çaresiz,<br />

için<br />

yolunmuş. Yere çakılmış bir uçağın içinden<br />

kanatları<br />

yaralı çıkmış gibiyim...<br />

ağır<br />

edemeyeceğiniz kadar çok öldüm ben.<br />

Tahmin<br />

edemeyeceğiniz kadar çok<br />

Tahmin<br />

Ayaklarım zonkluyor artık.<br />

koştum.<br />

kez düştüm aynı dizimin<br />

Defalarca<br />

Diz kapaklarım patladı.<br />

üzerine.<br />

hayatta kalmak içindi, yaşamak<br />

Hepsi<br />

için...<br />

yatakta uyudum yaşama hevesimin,<br />

Aynı<br />

çocuğun ve bütün iyi<br />

içimdeki<br />

katili ile.<br />

niyetlerimin<br />

yangından kaçıp kurtulamamış, hâlâ<br />

Bir<br />

zehirli gazın içinde nefes almaya çalışır<br />

o<br />

Tahmin edemeyeceğiniz kadar<br />

gibiyim.<br />

korneası ile beraber akacak<br />

Gözlerim<br />

yanaklarıma. Avuç içlerime,<br />

sandım<br />

dibine düşecek sanacak<br />

ayaklarımın<br />

çok ağladım ben. İhanetlere<br />

kadar<br />

Çok vuruldum sırtımdan, dört<br />

uğradım.<br />

yanımdan, kalbimden, hayallerimden.<br />

bir<br />

ile benim aramdaki duvar,<br />

Hayallerim<br />

yıkıldı.<br />

tepeme<br />

dünyadan sürüne sürüne geçmeye<br />

Bu<br />

Kaç kez doladım halatı<br />

çalıştım.<br />

Kaç kez dayadım neşteri<br />

boynuma.<br />

Kaç kez küvette boğmaya<br />

bileklerime.<br />

kendimi, kaç duvarda<br />

çalıştım<br />

yumruklarımı, tahmin<br />

parçaladım<br />

ölümsüzlüğümü ilan ettim bu<br />

Kendi<br />

nedenle.<br />

kanımda boğuldum defalarca.<br />

Kendi<br />

edemeyeceğiniz kadar çok<br />

Tahmin<br />

kadar çok sustum ki, kelimeler<br />

O<br />

ciğerlerime atlayarak intihar<br />

boğazımdan<br />

kadar çok çıktım ki uçurumlara,<br />

O<br />

çakıldım.<br />

defalarca<br />

gelin, bu sefer sizinle çıkalım<br />

Hadi<br />

yere.<br />

uçurumdan<br />

yükseklik korkusunu<br />

Unutmayın;<br />

en iyi yolu, en yüksekten aşağı<br />

yenmenin<br />

K O R K U S U<br />

Y Ü K S E K L I K<br />

E F R A<br />

Kâbuslar, cinayetler ve cinnetler gördüm.<br />

çok ağladım ben.<br />

edemezsiniz. Bu yüzden ellerim çürük...<br />

Ç O K S U S T U M !<br />

sustum.<br />

etti.<br />

atlamaktır.


Gerçi, düzgününü de görmedim. Geri çekilip<br />

olur. Bu çatısız ve duvarsız binada; tüm<br />

yağıyor." demeleri çok da uzun sürmez... Bu<br />

parçasıymış. Benden, bana kayıtsız kalınması<br />

Çünkü; nefret en gerçek duygudur ve bir<br />

olduğum. Değilmiş gibi davrandığım<br />

durumlar, yaşıyor muşum gibi yapma<br />

zorunluluğundandır. Kayıtsızlığımın bir diğer<br />

hissetmem. Müdahale edemiyorum. Yalnızca<br />

bakıyorum. Bu filme hiç ara verilmiyor. Oysa<br />

acıktım, susadım ve çok sıkıldım. Bu filmden<br />

değil. Tuhaf bir müzik sesi duyuyorum. Dönüp<br />

sıkıldım. Bildiğim bütün renkler siyah ve siyahın<br />

EFRA<br />

Herkesin doğumundan itibaren inşa etmeye<br />

PANAYIR<br />

çalıştığı bir bina vardır. Yığarlar tuğlaları üst<br />

üste, yalan yanlış, eğri yamuk fark etmeksizin.<br />

baktıklarında gurur duyarlar. İşin tuhafı, diğer<br />

herkes de hayrandır. Onun da oldu tabi, ama<br />

neresinden bakarsanız bakın, beş altı adet<br />

tuğladan fazlasını göremezsiniz. Bazen, büyük<br />

bir hırsla on küsür tuğla koymayı başarır ancak<br />

akşama kalmadan onları deviren yine kendisi<br />

yağmur, kar ve fırtına üstüne üstüne yağar.<br />

Tepelerine yıldırımlar düşerken; "Ah, rahmet<br />

yeryüzü panayırında hiçbir şey yapmadan<br />

durmak ve sizi izlemek, sürekli bir şeyler<br />

kaybetmeme neden oluyor. Panayırın ötesi<br />

uçurumlarla dolu. Bir kaç kez kenarına kadar<br />

gittim ama gördüm ki; o da eğlencenin bir<br />

ile benden nefret edilmesi arasında bir seçim<br />

yapmam istense; tereddütsüz nefreti seçerim.<br />

insanın gerçek yüzünü ancak sizden nefret<br />

ederken görebilirsiniz. Ayrıca, kayıtsız<br />

kalınacak bir yanım da yok. Benim söylemek<br />

istediğim şey; herkese ve her şeye karşı kayıtsız<br />

Oyunumu beğeniyorum ama bu oyun asla bana göre<br />

yürümeye başladığımda, her filmin sonunda yazdığı gibi<br />

THE END yazısıyla karşılaşacağımı sanarak yürümeye<br />

nedeni de, hayatımda kendimi izliyor gibi<br />

devam ediyorum. Dönüp bakıyorum, yine yazmıyor. Bu<br />

film hiç bitmiyor ve ben acıktım, susadım ve çok<br />

tonlarından ibaret. Yenilginin tüm tonları. Bildiğim tek<br />

çıkan da bir daha giremiyor ne yazık ki. Ve<br />

yanımdaki koltuklar ölülerle dolu.<br />

kokuysa yanık kokusu. Onu da ruhumdan biliyorum.<br />

Dayanamıyorum...<br />

Saçma sapan bir cesaretten dolayı hiçbir şeyden, hiç<br />

kimseden kaçamıyorum. Hep ortalıktayım. En orta<br />

yerde...


TANRI'NIN<br />

sürüklemiş, cehennemin en kor alevinden yaratılmış; Şeytan... Cehennemine<br />

' yaşamak' adı altında gördüğü işkence sırasında, canları ellerinde tek meleği<br />

K A R A N L I Ğ I N K I Z I E F R A<br />

KÜLLÜĞÜ<br />

Bedenleri kana bulanmış yeryüzünde ve gökte binlerce melek var. Şeytanla<br />

anlaşma yapmış, cennetten sıkılmış, zihinlerinde kaos besleyen, kanatları ve<br />

gözleri siyah, Tanrı'nın umutsuz melekleri... Kanatları kopartılıp yere alevler<br />

eşliğinde çakılan binlerce melek... Gökte Tanrı'nın azabından kaçıp şeytanın<br />

mahzenlerine saklanmış binlerce melek.. İhanet ile yüzleşmiş, öfkesine güçlükle<br />

hakim olmaya çalışan bir Tanrı var. Evlatları sırtını dönmüş, onun gerçek halini<br />

tanıyıp ondan uzaklaşmış, melekleri derin azaplarla varlıklarını lanetlemeye ant<br />

içmiş bir Tanrı... Ve onun çok büyük bir düşmanı var. İnsanları yolundan saptıran,<br />

meleklerin ve insanların kulaklarına Tanrı'nın gerçekliğini haykırmış, onları ihanete<br />

kurduğu mahzenler var; insanları günaha sürükledikten sonra, onlara zevkle<br />

işkence edip ruhlarını sonsuza dek alevlerde yakıyor... Tanrı'nın karşısına dikilmeyi<br />

göze alabilen tek varlık.. Bir de insanlar var. Bir an önce Tanrı'nın küllüğüne<br />

ulaşmak isteyen, zavallı yaratıklar. Tanrı'nın sarhoşken, sağ elini duvara dayayarak<br />

içini döktüğü, ortaya çıkardığı kusmuktan yarattığı insanlar.. Hâlâ nefes alıp<br />

verirken cehennemi yaşayan insanlar... Kendi zihinlerinde, kendi bedenlerinde<br />

hapsolmuş, kurtulmak için yalvaran insanlar... Tanrı' yı unutmuş,<br />

bekleyen insanlar... İsyanın başlangıcı ve yoldan çıkmış düzensizlikle birleşmiş her<br />

şeyin temel nedeni; dayanamıyor hiç kimse. Özellikle Şeytan, diyaframı patlayana<br />

kadar haykırmak istiyor insanlara, meleklere; "KÖTÜLÜĞÜ YARATAN BİR TANRI,<br />

NE KADAR İYİ OLABİLİR?!"


“kirlenmesin” diye boş koltuklara rağmen ayakta<br />

D E Z Z J A R G O<br />

EMEK<br />

Gelecekte ne olmak istiyorum?<br />

Bu sorunun yanıtına bir çok şık yerleştirebilir insan. Öğretmen<br />

olup, aynı zamanda otobüs şöförü olmak isteyebilirim.<br />

Gülmeyin, neden olmasın ki? Meslekler tümü ile güzeldir.<br />

Hepimiz taze pişmiş ekmeğin kokusunu severiz mesela. Peki,<br />

hangimiz fırıncı olmak istiyoruz? Sanayide çalışan bir işçi<br />

olmak ister miydik? Elimizin, yüzümüzün simsiyah olmasına<br />

katlanabilir miydik? Sözde hepimiz siyah giyinmeyi severdik.<br />

Bir madencinin vefatında bile bir çift laf etmedik. Hangimiz bir<br />

madenci olmak istedik? Oysa hepimiz sıcağı severdik. Mesela<br />

baba mesleğidir bizde iğnelemek. Ettiğim lafların bir tanesi<br />

zorunuza gitti mi? Biraz gözünüzü açın artık.<br />

Fırıncı olmasa aç, madenci olmasa soğukta kalırdık. Ne<br />

olduğunuzun bir önemi yok aslında, ne kattığınız önemli olan.<br />

Ölmek üzere olan bir çocuğu kurtaran doktor, evsiz kalanlara<br />

ev yapan mühendis ve emekçi inşaat çalışanları, kömür<br />

çıkaran bir madenci olabilirsin. Artık beni anlıyor musun?<br />

Hiç kimse, kendisine yakıştıramaz küçük meslekleri. Daha<br />

doğrusu, küçük düşürecek meslekleri. İtibar söz konusudur.<br />

Oysa, güneşin altında saatlerce tarlada çalışan o çiftçi olmasa,<br />

sıcacık ekmek olur mu sofranızda? Ya da fırtınada dalgalarla<br />

boğuşarak, sırılsıklam olarak balık tutan, üstlerine o balığın,<br />

denizin kokusu sinmiş balıkçılar olmasa, hanginizin haberi<br />

olurdu balıktan? Hâlâ mı anlamıyorsun?<br />

Şöyle anlatayım; söz konusu statüyse, yediği kaba tükürmekte<br />

insanların üstüne yoktur.<br />

Şimdi anladın mı?<br />

S A Y G I Y L A S E L A M L I Y O R U Z . .<br />

Zonguldak’ta bindikleri özel halk otobüsünde<br />

seyahat eden koca yürekli maden işçilerine , tüm<br />

maden çalışanlarına ve tüm emektarlara teşekkür<br />

etmek amaçlı, bilinçlendirici bir yazıdır. Tüm<br />

işçilerimeze gönülden teşekkürlerimizi iletiyoruz...


DOKSANLARDA<br />

AŞK<br />

KESKU<br />

İnsanın gidenlerde hayat bulması ne acı... Kalanların bir çare<br />

olmaması ne tuhaf. İçmediğin suya doymak gibidir gideni<br />

sevmek, tadamadığı yemeğin lezzetini bilmek gibidir gideni<br />

sevmek. Sonu hep acıdır bu gidişatın zaman ne kalana ne de<br />

gidene yeter. Acıya yenik düşersen unutursun ancak bence bu<br />

zamanlar bize düşman. 90'larda sevmek isterdim seni, o<br />

zamanlarda rastlamak, bakmak isterdim sana. Eminim o<br />

zamanlar da bizi severdi, sayardı . Koşmak zorunda kalmazdık<br />

biz, hep tam vaktinde buluşurduk.<br />

Erken veya geç kalmazdık sevdiğim.<br />

Dedim ya 90'larda sevmek lazımdı şimdi seni...<br />

Olur olmadık yerlerde acını çekiyorum, yerlerde sürünüyor<br />

bazen sevmelerim...<br />

Eski kafalıdır yüreğim, öyle paylaşamaz sevdiğini kimseye yar<br />

etmez yani. Sever, sahiplenir, korur kollar ama saygısını da<br />

bozmaz.<br />

Tıpkı 90'ların aşkı gibi.<br />

Kanlıdır benim ellerim deli kadın, kaç umudu boğdu şu ana<br />

kadar bilinmez. Meçhul bir yoldur bizimkisi çıkmaz sokaklar<br />

barındırır, kırık ağaç dalları bulundurur.<br />

Tutacak dalımız dahi yoktur ki bizim deli kadın... Denizi kurutur<br />

bakmalarımız, iç çekişlerimiz, siyaha boyar koskoca mavi<br />

gökyüzünü.<br />

Bu ayrılık güneşi soğutur sevdiğim. Buza gömer bizi. Buz tutar<br />

yüreğimiz.<br />

Dedim ya 90'larda sevmeliydik!<br />

Bulmalıydık birbirimizi o asırda...<br />

Utanırdı sevgiler o sıralar. Masumdu yani.<br />

Ne öyle seviyor numarası yapıp sevişmeler?<br />

İnsanın gidenlerde hayat<br />

bulması ne acı... Kalanların<br />

bir çare olmaması ne tuhaf.<br />

Mahalle büyükleri duysa, olay çıkardı, yapamazdık.<br />

Bir kere saygımız vardı hem kendimize, hem sevdiğimiz kadına.<br />

Dokunamazdık bile, bırak sevişmeyi.<br />

O yüzden 90'larda sevmeliydik birbirimizi.<br />

O tatlı cilvelerine kapılmalıydım senin, biri görecek korkusuyla<br />

beş dakika kaçamağı zor yapardık.<br />

Seni görünce dilim tutulur, güzelliğinden konuşmayıp aval aval<br />

bakarak ziyan ederdim o beş dakikayı da.<br />

Tatlı bir heyecanla;<br />

"Gitmem gerek!" der, kuğu gibi süzülürdün yanımdan, arkandan<br />

bakakalırdım.<br />

Diyorum ya, 90'larda sevmeliydik biz.<br />

Sevginin, sevgi olduğu zamanlarda...<br />

Bir küçük elvedaya sığmıyor bunca şey.<br />

Üzgünüm sevdiğim, mutlu ol diyemem çünkü sen en çok bana<br />

yakışırsın...<br />

Masanın kırık bacağının küçük kağıt parçasısın, öylesine<br />

önemsiz, ancak dengesini sağlayan. Kitabın mis kokususun,<br />

içtiğim gece sigaramsın. Sen en çok bana yakışırsın deli kadın.<br />

w w w . d e l i - h a s t a n e s i . c o m


- "Hayır, gitmeye kararlıyım. Neresi olduğunu<br />

- "Çığlıklarım, çığlıklarımın en sessiz sesi beni<br />

- "Eğer gidersen beni de götüreceksin ve eğer geri<br />

-" Bak burada herşey yolunda, gitme, ikimize de<br />

-" Ben sen değilim, ben seninim. Sana engel<br />

-" Gitme Can, gidersen karanlıklara gömülü<br />

kalacaksın. Sen biteceksin, ben sonsuza<br />

-" Gideceğim Ruh. Bu evde tek başına yaşamayı<br />

-" Can gitme, burada her şey çok güzel, gri evin<br />

Daha fazla oyalama beni Ruh. Kararlıyım, ne<br />

-"<br />

hava ne de taze canlar beni<br />

güneşli<br />

artık. Yıllarca bu gri evde duvarın<br />

bağlamıyor<br />

oturup beraber planladık bu anı.<br />

köşesine<br />

yok olmayı, sen de sonsuza kadar gri evde<br />

Ben<br />

göze aldın. Şimdi geri<br />

hapsolmayı<br />

Ruh'un tek kelime daha konuşmasına izin<br />

Can,<br />

camdan dışarı çıktı. Beden'i de aldı<br />

vermeden<br />

Boşlukta süzülüyordu. Aklından hiçbir<br />

yanına.<br />

geçmiyordu. Yapmak istedi, planladı, karar<br />

şey<br />

tek Artık<br />

bedenin paramparça olmasıydı.<br />

beklediği<br />

sadece bir kuklaydı. Geçen yıllarca<br />

Beden,<br />

iplerindeydi. Şimdi, sadece iki saniyede<br />

Ruh'un<br />

Can<br />

eline ipleri. Ellerini serbest bıraktı,<br />

almıştı<br />

gri evin duvarına yaslandı, tıpkı yıllarca<br />

Ruh<br />

Can ve Beden ile oturdukları gibi<br />

burada<br />

terk etmeyi hiç istemedi, Can'ı terk<br />

Beden'i<br />

hiç etmeyi<br />

Burada sonsuza kadar hapsolmayı hiç<br />

istemedi.<br />

hiç istememişti. Şimdi sadece acıyı<br />

ama<br />

CAN, BEDEN VE RUH<br />

S . A R T U G<br />

- "Gitmeliyim."<br />

- "Nereye?"<br />

- "Bilmiyorum, buradan gitmem gerek."<br />

- "Daha nereye gideceğini bile bilmiyorsun."<br />

dönme zamanı değil..."<br />

bilmesem de buradan sonra bir durak var."<br />

- "Gitmen için bir neden yok oysa ki."<br />

- "Hayır, hayır gitmem gerek. Beni çağırıyor."<br />

- " Kim seni çağırıyor?"<br />

çağırıyor."<br />

- "Neler saçmalıyorsun sen, in oradan aşağı!"<br />

ve yaptı. Kaybedeceği bir şey yoktu.<br />

verdi<br />

boşluğun mükemmelliğine bıraktı.<br />

Kendini<br />

- " Neden engel olmaya çalıyorsun?"<br />

dönmek istersen ben burada<br />

olmayacağım."<br />

- "Geri dönmek istemiyorum."<br />

yapma bunu."<br />

açtı.<br />

kollarını<br />

Gökyüzü…<br />

- " İkimiz mi? 'İkimiz' diye bir şey mi var?"<br />

çok güzeldi .<br />

Gökyüzü<br />

açık, güneş ışıl ışıldı. Gözlerinden<br />

Bulutlar<br />

- " Sen bensin, beni engelleyemezsin."<br />

yaşlar uçuyor, bulutlara koşuyordu.<br />

dökülen<br />

kapattı. Artık sadece paramparça<br />

Gözlerini<br />

olmuyorum, sadece gitmeni istemiyorum."<br />

olmayı bekliyordu.<br />

-" Ben gideceğim Ruh! Eğer istersen gelirsin,<br />

istemezsen de bu gri evde tek başına<br />

sonsuza kadar yaşarsın."<br />

oturdu. Hiç istememişti böyle bir şey olmasını.<br />

kadar burada bu gri evde tek başıma kalacağım."<br />

bekliyordu.<br />

hissetmeyi<br />

sadece bedenin paramparça olmasını<br />

Şimdi;<br />

da öğreneceksin. Bu beden olmadan,<br />

bekliyordu.<br />

ben olmadan…Sadece gri ev ve sen…"<br />

dışında güneşli hava var, küçük çocuklar,<br />

taze canlar var…"


düşünceleriyle. Kanserli düşlerim diyorum, hiçbir doktor<br />

bahçivan. Öyle bir sarmaşık ki, sadece aklımı ve tüm<br />

DÜŞLER<br />

KANSERLI<br />

F R A E<br />

Gerçek. Hem de hiç olmadığı kadar, hayal bile edemeyeceğiniz<br />

odamda. Kalın bir halatla asmaya çalıştığım sineklerin uçuştuğu<br />

S U M M E R E S C A P A D E S<br />

Ölmek gibi bir devrimi her gece gerçekleştirmenin<br />

verdiği yorgunlukla, tüm akıl hücrelerim eridi. Öfke tüm<br />

kadar kalabalık bir yalnızlık. Yazdığım şeyler de öyle. Okuyacak olan<br />

beynimi ele geçirirken, gecenin kör karanlığına denk<br />

kişiye kolay ve "Vay be." dedirten. Ama yazarken, zulaladığım son<br />

geliyor hep, kanserli düşlerimin ekili olduğu tarlayı<br />

akıl kırıntılarını ve ruhumun tamamını asarak intihar ettiğim şeyler<br />

kanla suladığım zamanlar. Kanserli düşlerimi<br />

var benim. Öyle acı verici ki. Kulaklarımın uğuldaması, yazarken<br />

büyütmeye çalışıyorum bu soğuk odada, bir psikopatın<br />

elimin titremesi, başımı ağırıtan fısıltılar ve dayanamayıp attığım<br />

çığlıkların haddi hesabı yok. Öyle zor ki, bembeyaz kağıtlara<br />

tedavi etmeye yeltenmediği için öylece kaldılar.<br />

kıpkırmızı kanla yazmak...<br />

Düşlerimden korkuyorlar çünkü. Uyutulmak için verilen<br />

İntihara kalkışan gece, son demlerini yaşamaya başladı. Ruhsal<br />

morfin ile birlikte beynimi kemirmeye çalışan bir<br />

dengesizliği dindirmek için, ilaç aramaya başladım kıç kadar<br />

sarmaşık var. Bir de, o sarmaşığa özlenle bakan bir<br />

gök yüzünden yağmur yağıyor. Dayanamıyorum artık. Beynimde<br />

insani duygularımı kemiren bir kemirgenden farksız.<br />

susması için yalvardığım sesler var. Hafızamda, bulanık cinnet<br />

Beş-altı senedir, nefret krizlerimin tek gerçeği;<br />

mezarları saklı. Öyle bir haldeyim ki, beynim atıyor, kalbim<br />

ölümsüzlüğün beraberinde getirdiği yalnızlık.<br />

düşünüyor artık. Prozac falan hikaye yani.


DELI HASTANESI<br />

KARANLIĞIN KIZI<br />

Ne çok unutmak istedim seni. Yemin ederim denedim.<br />

Ama hâlâ senden daha keskin bir jilet icat edemedi<br />

EFRA<br />

insanlar. Bunu en iyi bileklerim bilir.


astanesi<br />

Ö L D Ü K M Ü ?<br />

2 0 1 8<br />

E<br />

w w w . d e l i - h a s t a n e s i . c o m<br />

LI

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!