31.01.2018 Views

Deli Hastanesi / Şubat

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1 İdam<br />

kapattığı her an o kabusu tekrar yaşar... Toprağa gömülmüş kitapların<br />

ruhları dolaşıyor sokaklarda. Sayfaları çoktan çürümüş ama okuyanların<br />

umutlarını fısıldıyor. Gerçekler, hasta bir köpek gibi titriyor. Hırlıyor<br />

hiç sönmüyor. Duvarları yokluyorum. Tüm düğmeleri gösterişli saatlerle<br />

Son Atış<br />

5<br />

çaresizliğin ve umudun hüküm sürdüğü zamanlar oldu hayatımda.<br />

Acının,<br />

2 Sevgi<br />

Kapıyı kilitlemedim. Ve daha gideceğim yere bile karar<br />

4 Ölü Şehir<br />

uyuşturamadığı anlar vardır, tam da o anlar<br />

Göndemiş olduğunuz<br />

alması için aşağıdaki<br />

A N O N I M<br />

Sizden Gelenler<br />

Ölüm çözüm müdür?<br />

İnsan özlediği, mutlu olduğu yere mutlaka döner bir<br />

Nefret olgunun yok olmasıyla değil, beynin<br />

gün. Yahut döneceği günü bekler. Bense sadece gittim<br />

olgunlaşmasıyla yok olur. Ve bu işe bencilliğimizi<br />

küçük bir çocuğun elinden sıyrılmış uçan balon gibi.<br />

katmadan çözüm ararsak eğer, her suçun bir nedenini,<br />

Geride bıraktıklarımı düşünmeye tahammülüm yoktu.<br />

her suçlunun da tedavisinin olduğunu görebiliriz. Bu<br />

yüzden birisini öldürmek o suçu ne düzeltir, ne de<br />

vermeden evvel silmem gerekti gözlerimi dolu dolu<br />

örter. Sadece başka bir suç doğurur.<br />

eden tüm güzel hatıraları.Ölmenin kurtuluş olmadığı<br />

bu dünyada boşuna mı yaşıyoruz? Bizler de bir gün<br />

toprak altında olacağız. Ruhlarımız sokaklarda cirit mi<br />

Ucuz Otel Odası<br />

3<br />

söylemiştim sevgilim. İnsan özlediği, mutlu olduğu yere döner bir gün.<br />

Sana<br />

atacak? Gözleriniz oldüğümüz an nereye bakıyor<br />

Yönetici<br />

olacak ? Ben sokaklarda değil de insanların yüreklerde<br />

Notu<br />

dolaştıklarına inanırım. Mustafa Kemal gibi örneğin.<br />

Yahut döneceği günü bekler. Ben ise sadece gittim küçük bir çocuğun<br />

elinden sıyrılmış uçan balon gibi. Geride bıraktıklarımı düşünmeye<br />

Dezz JARGO<br />

Nazım Hikmet ya da Ümit Yaşar Oğuzcan gibi. Ya da<br />

dedelerimiz gibi insanlar... Sayfalarca yazılar ve<br />

tahammülüm yoktu. Kapıyı kilitlemedim. Ve daha gideceğim yere bile karar<br />

vermeden evvel silmem gerekti gözlerimi dolu dolu eden tüm güzel<br />

aklımıza gelebilecek her şey ölümüdür ve<br />

öldürülebilinir. Fikirler bile. Sadece sevgi, yalnızca<br />

hatıraları. Sevdiğimin yüzündeki gamzeyi, uyuduğun geceyi, saçlarına<br />

dokunuşumu, gözlerini kaçırmanı, sütlü kahveyi, ilk uyandığında boynunun<br />

sevginin sonu gerçekte yoktur ve asla katledilemez.<br />

kokusunu, şiir gecelerini, hiç ama hiçbirini hatırlamıyorum. Gelgelelim<br />

Teşekkür Ederiz!<br />

hiçbir sürgün, onu terk-i diyar eylettiren gerçekleri unutamaz. Gözünü<br />

Sakinleri ölmüş bir şehirde dört duvar arasındayım.<br />

yazılarınız için teşekkür<br />

Beynimde ağır bir savaş var, her taraf yıkık dökük ve<br />

ederiz. Her yeni sayıda<br />

beynimin içinde. Teni nemli. Yapış yapış. Damarları o kadar ince ki;<br />

yanmakta. Bedenim paramparça, dört duvarın dört bir<br />

dokununca sıcak şeyler akıyor elimin altından. Yaşanmışlık kokuyor.<br />

sizinde yazılarınızın yer<br />

yanına yayılmış gibi. Geçmişle şuan savaşmakta.<br />

Sabahın beşinde ucuz bir otel odası gibi...<br />

Kazanan herkes iken, kaybeden benim herdaim. Bu<br />

iletişim yollarından bize<br />

şehir okyanus ben ise dümensiz bir gemiyim.<br />

Ya burası... sanki plastik çiçekli bir masalın tam ortasındayım. Burada<br />

pencere yok. Güneş var mı diye heyecanla koşuyorum bazen. Bazen aklıma<br />

Nereye gittiğimi, neyi düşündüğümü bilmiyorum. Yolun<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

sonunda karanlık var,yolun sonunda yokoluş var. Yolun<br />

bile gelmiyor. Uyuyorum. Ne kadar karanlıksa o kadar özgürüm. Ama ışıklar<br />

sonuna ilerliyorum hız kesmeden. Gökyüzü ağlıyor,<br />

dört duvar, ağlıyor kalemim ağlıyor. Sigaram gibi yanıp<br />

kapatmışlar. Her biri farklı zamanlarda. Ve burası hep normal şartlar altında.<br />

gidiyorum yavaşca .Uyuşturucunun bile beynimi<br />

Belki bu yüzden o çok sevdiğin siyah kazağımı giyemiyorum hiç. Dikkat<br />

<strong>Deli</strong> <strong>Hastanesi</strong><br />

çekmemek için kafamı kaldırmadan yürüyorum. Hayal ediyorum seni.<br />

Burada hayaller var.<br />

dilimindeyim. Ölümün kıyısıda haykırıyorum, duyan<br />

info@deli-hastanesi.com<br />

olmuyor sesimi. Üzüntüyü bir köşeye itip öfkeyi<br />

"Kimse hayallerde acı ve kederden ölmez." diyorum. Kaçamıyorum,<br />

kaçabilseydim ölebilirdim. Korkuyorum esasında. O sebeplerdir ki hiç<br />

kuşanıyorum.<br />

delihastanesi.com<br />

ölmedim. Hem yalnız ölmek sıkıcı. Gel artık, birlikte ölelim.<br />

deli-hastanesi.com<br />

Her gün ölmektense, hemen bügün ölmeyi tercih<br />

edenlerin safına geçiyorum.<br />

Böyle anlarda düşüp de dağılmamak elde değildir, bilirsiniz. Dinlediğim<br />

her siyahımsı şarkı düşüp de parçalandığım anlara getiriyor beni ve<br />

anlıyorum ki; yaşadığım şu küçüçük zaman diliminde mutlu olamamışım<br />

hiçbir zaman. Geçmiş acımasızdır ve yalan söylemez şuanki ana. Ruhunun<br />

can çekiştiği anlara dönmek canını yakar bedenin. Simsiyah cümlerlerle<br />

yalvarırsın Tanrı'ya;<br />

"Lütfen ruhumu geri ver! Bana ver ki; son bir şansım daha olsun." diye.<br />

Son bir atış daha dilersin kısacası Tanrı'dan.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!