02.03.2018 Views

ARALIK KIZI DERGİSİ

FİKİR, EDEBİYAT VE SANAT DERGİMİZİN İLK SAYISI SİZLERLE. KEYİFLİ OKUMALAR...

FİKİR, EDEBİYAT VE SANAT DERGİMİZİN İLK SAYISI SİZLERLE. KEYİFLİ OKUMALAR...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

M ART 2018<br />

<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

YIL: 1 SAYI: 1<br />

Bülten Başlığı<br />

FİKİR, EDEBİYAT VE SANAT <strong>DERGİSİ</strong><br />

Matematik, sibernetik, fizik, müzik,<br />

tüm bunlar, eninde sonunda, sadece,<br />

insanlar şiir okumayı öğrensinler ve<br />

anlasınlar diye gereklidir.<br />

NAZIM HİKMET RAN<br />

1


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

2


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />

MART 2018 SAYI:1<br />

GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />

&<br />

EDİTÖR<br />

KADER YEŞİLBAŞ<br />

YAZARLARIMIZ<br />

YUSUF UBEYDULLAH<br />

GÜLAÇAR<br />

SEMİHA ÖZGÜR SEZER<br />

ZÜLEYHA YAYLACI<br />

RÜMEYSA KOÇ<br />

ZINAR KEF<br />

RABİA ÖZÇAKAR<br />

ENES DOĞANCI<br />

ELANUR KARADAĞ<br />

ÇİZERLERİMİZ<br />

AYŞENUR TEKİN<br />

NİSA BAŞAK<br />

KAPAK RESMİ<br />

NİSA BAŞAK<br />

İLETİŞİM<br />

İnstagram: aralikkizidergi<br />

E-mail:aralikkizidergi@hotmail.com<br />

EDİTÖRDEN<br />

KADER YEŞİLBAŞ<br />

SANATKAR OLMAK<br />

İÇİNDEKİLER<br />

YUSUF UBEYDULLAH GÜLAÇAR<br />

SEVGİSİZLİK<br />

SEMİHA ÖZGÜR SEZER<br />

SABR<br />

KADER YEŞİLBAŞ<br />

ALESTA BEKLEMEK<br />

ZÜLEYHA YAYLACI<br />

DEDİK<br />

RÜMEYSA KOÇ<br />

KARANLIKLAR ÜLKESİNDE COĞRAFYANIN<br />

KADERİ<br />

ZINAR KEF<br />

<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong><br />

NAMAAZIN YOKSA NEYİN VAR?<br />

RABİA ÖZÇAKAR<br />

DERT ETME DUA ET<br />

KADER YEŞİLBAŞ<br />

DÜŞLEMEK<br />

ENES DOĞANCI<br />

6<br />

9<br />

10<br />

12<br />

14<br />

15<br />

16<br />

18<br />

20<br />

21<br />

BİLGİ KÖŞESİ / SAĞLIKLI BESLENME<br />

ELANUR KARADAĞ<br />

22<br />

İç Yazı<br />

3


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

ÇİZİM: AYŞENUR TEKİN<br />

4


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

Güzellik ve çirkinlik bir seraptır.<br />

Eninde sonunda herkes içinizi görür...<br />

Frida Kahlo<br />

5


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

EDİTÖRDEN<br />

Ben Aralık Kızıyım.<br />

Doğum günlerinde kutlama faslından sonra cam kenarına<br />

kurulup yere düşen kar tanelerine uzun uzadıya bakan<br />

dünkü küçük kız.<br />

Şimdi ne kar tanelerini izleyecek vaktim var ne de sabrım…<br />

Ve en çokta hayatımdaki o beyazlığı, saflığı özlüyorum biliyor musunuz.<br />

Küçük bedeniyle kara uzanıp kelebek motifi çıkarmak gibi amaçları olan<br />

dahası bununla mutlu olan küçük bir kızdım ben.<br />

Şimdi ise insanların hayatlarında bir kelebekten çok daha fazlası olmak, bu<br />

dünyadan göçüp gitsem de ismimin anılacağı ve bıraktığım yazılarımın her<br />

daim okunacağı bir dünya kurmak gibi niyetlerim var…<br />

Bir ayak izine ya da bir sonraki kar yağışına dek yerde kalacak kelebek<br />

motifinden çok daha fazlasına ihtiyacım var.<br />

Bu yazıyı yazıyorum ve biliyorum ki ben o küçük kız değilim artık. Bu yazıyı<br />

okuyan her bir insan da beni hayallerime, amaçlarıma biraz daha<br />

yaklaştıracak.<br />

Hey sen! Gökyüzüne bakıp Yaradan’ın o mucizevi eseri kar tanelerinin yüzüne<br />

çarpmasına izin veren hayat arkadaşım, din kardeşim. Aynı gökyüzüne<br />

baktığım, aynı mevsimde üşüdüğüm, aynı kar yağışında kardan adam yaptığım.<br />

Botların su alıp çorapların ıslanana dek bana eşlik eden güzel insan, bir kez<br />

daha bana eşlik ettiğin için teşekkürler.<br />

İyi ki geldin, hoş geldin!<br />

6


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

7


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

ÇİZİM: AYŞENUR TEKİN<br />

8


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

SANATKAR OLMAK<br />

Sanat nedir? Evet çok standart bir soru oldu. Sanat kimine göre standart bir soru,<br />

kimine göre aşk, kimine göre haram, kimine göre ise Allah'a ulaşma yolunda en<br />

güzel vesiledir. Elbette bu örnekler çoğaltılabilir. Peki o zaman sanatkar nedir?<br />

Herhangi bir enstrümanı çalan mıdır? Yoksa felsefe yapmak mıdır ya da oturduğu<br />

yerden laf atmak mı? Herkes sanatkar olabilir mi peki? Ya da sanatkarlık ünvanını,<br />

vasfını edinmek Allah'a karşı haddi aşmak olabilir mi? Elbette bu sorular dünyasında<br />

ve kavram karmaşasında karşımıza birçok soru, problem çıkmaktadır. Bunların<br />

hepsinden bir yazıda, en azından bu yazıda bahsedemeyeceğimi belirtmem gerekir.<br />

Bundan ötürü soruları çoğaltma noktasında bu konuda anahtar sayılabilecek soruları<br />

sorup geri kalanları siz okuyucuların tasarrufuna bırakıyorum. Sorularımızı<br />

cevaplayacak olursak göreceli olması hasebiyle birçok farklı cevap ile karşı karşıya<br />

kalabileceğimizi de ayrıca belirtme gereği duyuyorum.<br />

İlk olarak, Sanat nedir? sorusunun cevabını sizlere bırakıyorum. Sanatkarlık ve<br />

herkesin sanatkar olabilme noktasına gelince, sanatkar olabilmek için -kanımcavarolmak,<br />

yaratılmış olmak gayet yeterlidir. Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim.<br />

Hemen izah ediyorum. Yaratılanlar arasında her şey -bir taştan tutun bir insana<br />

kadar- kendi içinde bir estetik, bir özellik, bir güzellik barındırır. Bu özelliklere<br />

sahip oluşu - biz kimi zaman bunu fark etmesekte- hareketlerinde varolan özelliği<br />

yansıtabilme yetisine sahip olduğu anlamına gelir. O zaman bu özelliklere sahip bir<br />

varlığın hareketlerinden kaynaklı olarak bir icracı sanatkar olduğu düşünülemez mi?<br />

Sanatkar dediğimiz zaman aklımıza hemen ressam, müzisyen, heykeltıraş, mimar<br />

gelmemeli. Her yaratılan bir icracı sanatkar olabilir. Örneğin bir insanın yoldan<br />

geçerken bir kaldırım taşına bakıp onun ölçülü oluşu veya ölçüsüzlüğü hakkında<br />

yorum yapması bile kendi içinde bulundurduğu icracı sanatkar ruhun dışa vuran<br />

hıçkırıklarıdır. Varolan her şeyin yaratıldığı gerçeğinden yola çıkarak hareket<br />

edecek olursak icracı sanatkar pozisyonundaki yaratılan, asıl sanatkar durumundaki<br />

Yaradan’ın eserlerini yansıtan bir aynadır ve bundan dolayı da hiçbir şekilde haddi<br />

aşma durumu söz konusu değildir.<br />

Son olarak bu çalışmasında bana yer verdiği için Aralık Kızı Dergisi ailesine edebiyat<br />

dünyasında başarılar dilerim. Dergi ailesine ve özellikle Kader Yeşilbaş’a teşekkürü<br />

bir borç bilirim. Bu tür çalışmaların artması ümidiyle.<br />

Yusuf Ubeydullah GÜLAÇAR<br />

İTÜ - Türk Müziği Devlet Konservatuarı 3. Sınıf öğrencisi<br />

9


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

SEVGİSİZLİK<br />

SEMİHA ÖZGÜR SEZER<br />

Aile Danışmanı – Köşe Yazarı<br />

Alemi ervahla vedalaşır, dünyaya merhaba der ‘minik bebek.’<br />

Her bebek, dünya hayatına dikilmiş birer çiçektir. Alemi ervahtaki gibi ağırlanmayı bekler her biri. Onu<br />

hep yanındayım diye kucaklayan iki kol arasında, bir çift anne ile bakışmayı ister. Dil öğrenmek için,<br />

daha erken olsa da kendi lisanıyla, kollanmayı, öpülmeyi konuşulmayı, anlaşılmayı ister.<br />

Sevgisizlik, suyu eksik çiçektir. Öldürür/öldürmezse süründürür. Çocuk suçlarının, hatta daha da ileriye<br />

bakalım; yetişkin suçlarının temelinde bile, bu sevgi ve ilgi yoksunluğu yok mudur?<br />

Sevgisizlik bir çocuğun hayatına atılacak en kötü baltadır. Bir ömür boyu bu yoksunluğun neticeleri ile<br />

savaşmak zorunda kalır. Veyahut toplumsal sorunumuz olarak bize dönüt verir.<br />

Katil, hırsız, yolsuz, avare, tinerci, serseri, sorumsuz vs. sonu gelmeyen bu etiketleri yapıştırdığımız<br />

bireyler, doğduklarında bir anne ve babanın yavrusu iken şimdi toplum için neden yüz karası oluyor? Bu<br />

süreçte neler oldu, bakmak lazım değil mi?<br />

Daha anne karnına düşmeden başlar insanoğlunun macerası. Her aşama bir kimlik tuğlasıdır. Sevgi<br />

bebeğin mamasıdır. Aidiyet duygusunu oluşturur. Bu yüzden ilk sözcüğü ‘anne/baba’ dır. Bence bu her<br />

şeyi anlatıyor.<br />

Konuyla ilgili okuduğum şu araştırmanın belleğimde unutulmaz yeri vardır. ‘Alman imparatoru Federic,<br />

doğuştan gelen dil konusunda elli bebek üzerinde araştırma yapıyor. Bu çocuklara bakıcılar yalnız<br />

mamalarını veriyor, altlarını değiştiriyor ve başka temas olmadan yataklarına koyuyor. Sonuç olarak<br />

bebeklerle hiç konuşmadılar. Peki, bebekler hangi dili konuştu? Kimse bilemedi, çünkü konuşacak yaşa<br />

gelmeden elli bebeğin ellisi de öldü.’ Bu araştırma; fizyolojik ihtiyaç kadar, ruhun ihtiyaçlarının<br />

giderilmesinin, (kucaklamanın, konuşulmanın, dokunulmanın, öpülmenin ve sürekli etkileşim<br />

ortamının) bebeklerin sağlıklı gelişimi için önemli olduğunun bir örneği.<br />

Çocuk doğumundan altı saat sonra örtük bellek dediğimiz dil öncesi belleğine kayıtlar yapmaya başlar.<br />

Ve bizim ona gönderdiğimiz her türlü mesajı duygusal yaşamın merkezi olan hipokampusa kaydeder.<br />

Çocuk bu mesajlar ile ihtiyaçlarını giderir. Olumsuz mesajlar, yaşaması için gerekli salgıları engeller ve<br />

yavaş yavaş beyni ölen bebeğin fizyolojik direnci de hastalıklara karşı azalır. O yüzden ilgisiz ve sevgisiz<br />

çocuklar hastalıklar konusunda daha hassastır. Bununla beraber sevgi ve ilginin zihinsel gelişim<br />

üzerindeki etkisi bir çok bilimsel araştırmalara konu oluyor. Araştırmalara göre ilgi görmeyen bebeğin<br />

beyin faaliyetinin, görene göre çok daha az olduğunu açıkça gösteriyor…<br />

Bir araştırma sonucunu daha sizler ile paylaşmak istiyorum; Yeni doğan bebeğin beyin ağırlığı 330 gram,<br />

bu ağırlık 2 yaşında 990 grama çıkıyor. İnsanların beyni hayatlarının ilk iki senesinde geliştiği kadar<br />

hiçbir zaman gelişmiyor. Altın yaşlar denilen ilk 2-3 seneden inanılmaz bir öğrenme ve gelişme<br />

kapasitesi var. İlk 3 sene beyindeki sinapslar, yani beyindeki sinir hücreleri arasındaki iletişim tüm insan<br />

hayatının en üst düzeyine ulaşıyor. 15 yaşından itibaren kullanılmayan kısımlarda bir düşüş yaşanıyor,<br />

yani bir ince ayara gidiliyor. 40′tan sonra ise artık yavaş yavaş var olanları kaybetmeye başlıyoruz.<br />

Yaşlara göre beyin sinirleri arasındaki iletişim yoğunluğu farkı. Soldan sağa; yeni doğan, 3 yaş ve 15 yaş .<br />

Bebeklerin az ya da çok uyarı alması hem beyin gelişimleri hem davranışları üzerinde çok etkili. Sevgi ilgi<br />

gören anne babası ile vakit geçiren bebeklerin beyin faaliyetleri çok daha yoğun oluyor. Dolayısıyla çok<br />

daha fazla sinaps gelişiyor. Denekler üzerinde yapılan araştırma sonucunda İlk 3 sene çocuğunuza<br />

ayıracağınız vakit bu açıdan çok önemli.<br />

Sevgi,ilgi ile pırıl pırıl zekalarını ve kişiliklerini işlemek,yoğurmak ve topluma iyi bir insan olarak<br />

kazandırmak en önemli görevimiz.<br />

Toplumun refahı için sağlıklı bireylere ihtiyacımız var. İlgisiz yetişen çocuk, toplum için bir tehdittir. Zira<br />

Sevgi ile büyüyen tohumlar ormana ağaç olur.<br />

10


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

ÇİZİM: NİSA BAŞAK<br />

11


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

SABIR<br />

Terk edilmiş bir istasyonda gelmeyecek bir treni bekliyorum.<br />

Gelmesi muhtemel bile olmayan bir treni…<br />

Üstelik o tren beni istediğim yere götürecekmiş gibi de hevesliyim.<br />

Neyin hevesi bu anlamıyorum.<br />

Oturmaktan, beklemekten yorgunum.<br />

Keşke kilometrelerce koşsam sonra yorulsam ama ben ne yazık ki<br />

beklemekten yorgunum.<br />

Aslında hiç koşmuyor değilim, bazen koşuyorum.<br />

Ama bir çemberin etrafında.<br />

Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum.<br />

Aynı istasyonda bekliyorum ‘gelmeyecekler listesini’<br />

Beklerken bir de olmayacak dualara amin diyorum.<br />

Ne tren gelecek, ne gemi, ne de araba…<br />

Neyi beklediğimi biliyorsam gelmeyecek, biliyorum.<br />

Keşke bilmesem ya da beklemesem belki o zaman gelir ama<br />

yapamıyorum.<br />

Ve bu keşmekeşin içinde tek iyi yaptığım, iyi yaptığımı bildiğim şey;<br />

sabr.<br />

YA SABR!<br />

KADER YEŞİLBAŞ<br />

12


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

13


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

ALESTA BEKLEMEK<br />

ZÜLEYHA YAYLACI<br />

Kilometrelerce mesafeye rağmen<br />

Yüreğinde hissedebilmek.<br />

Her an dokunarak değil de<br />

Gözlerine bakmanın<br />

Hayali ile yılları geçirebilmek.<br />

Kokusunu getirmiştir belki diyerek rüzgarı,<br />

Onun şehrinden gelmiştir belki diyerek kuşları,<br />

Ona çıkar diye yolları sevmek.<br />

Aynı gökyüzünde,<br />

Bir yıldızda,<br />

Bir bulutta<br />

Göz göze gelebilmeyi umut etmek.<br />

Çünkü yanı başındakini sevebilir insan.<br />

Asıl marifet;<br />

Yıllarca içindeki o sevgiyi,<br />

Mesafelere rağmen<br />

İlk gün ki masumluğuyla koruyabilmek!<br />

14


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

Sevdik, fazlası dedik. Başardık yetmedi, fazlası dedik.<br />

İlgi gördük yetmedi, fazlası dedik. Sonra ne oldu peki?<br />

Elimizdekinin değerini bilemedik. Fazlası hep fazlası…<br />

Doyumsuzduk çünkü. Doymadık, doyamazdık.<br />

Elimizdekileri de kaybedince şanssız ilan ettik kendimizi.<br />

Kadersiziz dedik. Nankörlüğümüzün adını bahtsızlık<br />

koyduk. Oysa ki ne güzel nimetler vardı önümüzde;<br />

Sağlık, aile, dost, kardeş. Nasıl da kör olduk bu<br />

güzelliklere. Gözümüz hep ulaşamadıklarımızdaydı. Hani<br />

dedim ya daha fazlasında. Biz insanoğlu haddimizi aştık.<br />

Hakkımızdan fazlasına, hakkımız olmayana göz diktik.<br />

Ve bundandır serzenişlerimiz,<br />

Bundandır mutsuzluğumuz...<br />

RÜMEYSA KOÇ<br />

15


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

ZINAR KEF<br />

K aranlık, güneşin yine o muazzam güzelliğine karşı<br />

dayanamayıp diz çökmüştü karanlıklar ülkesinde. Karanlık<br />

yine yenilmişti ve güneş aydınlığını bir kez daha yeryüzüne<br />

indiriyordu. Saat beşi beş geçiyordu. Bir grup çiftçi ve ben<br />

araziye gitmek için hazırlanıyorduk. Sanki her şey güneşin<br />

ışıklarıyla birlikte doğmuştu.<br />

Makinaların, traktörlerin<br />

hazırlıkları yapıldıktan sonra<br />

oraya gidecektik. Biraz sonra<br />

uzun bir yolculuk<br />

başlayacaktı. Belki de bir<br />

seferi andıracak bir şekilde.<br />

Sınırdan doğan güneş<br />

kendisini yeryüzüne<br />

hazırlarken biz de yola<br />

çıktık. Gökyüzünün insana<br />

enerji verdiği bu saatte her<br />

şey çok sessizdi: dağlar,<br />

ovalar, nehirler, kuytuluklar…<br />

sanki bu tenhalıktan bir kişi<br />

çıkıp özgürlüğü verecekti. O<br />

derece özgürlük yakındı<br />

insana.<br />

Yürümesi bile zor olan bu<br />

yolda traktör ağır ağır<br />

ilerliyordu. Bizim gideceğimiz<br />

son durak bir sınır arazisiydi.<br />

16


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

Oraya vardığımızda saat altıyı biraz geçmişti. Her şey yerine<br />

oturmuştu ve herkes görevini biliyordu: tırmık çekenler,<br />

traktörü kullananlar, ot biçenler, toplayanlar, şakalaşanlar ve<br />

tırpanını ayarlayanlar…<br />

Benim görevim ise ya çalışanlara su götürüyordum ya<br />

da sınıra bakıp uzun uzadıya dalıyordum. Düşüncelerim<br />

ile konuşurken bir anda yazmadığım bir dilde bir çiftçi<br />

çağırıyordu ve “bize su getir” diyordu. Nehirden<br />

getirdiğim sular sanki cennetin suyunu andıracak bir<br />

tattandı.<br />

Ara sıra ihtiyaçları olduğunda beni<br />

çağırıyorlar ve benim görevim de<br />

buydu zaten. İşte bu kadardı. Ve<br />

bana düşünmek için epeyce vakit<br />

kalıyordu. Kimse yargılamıyordu<br />

düşüncelerimi.<br />

Yemekler yapıldı, yiyildi. Yedikten<br />

sonra kimileri dinlendi, kimileri<br />

hazırlığını yaptı. Biri ise kafasını<br />

bir bağa yaslayıp uzun düşüncelere<br />

daldı.<br />

Geçim sıkıntısı vardı. Eminim, çünkü çok belliydi. Nasıl akşamı<br />

bulacağım, ay sonunu nasıl getireceğim, nasıl köy bakkalına hesabımı<br />

kapatacağım, nasıl bir kısmını verebileceğim, bu kışı nasıl<br />

geçireceğim diye hesaplar yapıyordu. Çok belliydi yüzünden. Ve<br />

bakışlarıyla geleceğe uzanıyordu.<br />

Her şey bundan ibaretti. Düpedüz sıradan bir şeydir zaten bu<br />

yaşam. Böylesi bir yaşama direnebilmek ise coğrafyanın verdiği bir<br />

kaderdir.<br />

17


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

NAMAZIN YOKSA NEYİN VAR?<br />

Hiç düşündün mü cenneti?<br />

Bu dünya bile bu kadar güzel yaratılmışsa, en küçük yaprakta bile<br />

belli bir düzen, ahenk var ise bu dünya imtihanını başarı ile geçen<br />

Müslümanların ödüllendirileceği cennet nasıl bir güzelliktir?<br />

Maalesef ki bizim buna aklımız ermez. Ama biliriz ki Rabbimiz bizim<br />

için tüm güzellikleri düşünür. Böyle bir yere gidip sonsuz ve mutlu<br />

bir hayatı yaşamayı kim istemez ki? Eminim hepimiz isteriz. Lakin<br />

kimse tam anlamıyla çaba göstermez. Cennetin anahtarı olan beş<br />

vakit namazı bile kılmayan o kadar çok Müslüman var ki. Peki ona<br />

her gün beş vakit verilen o şansı neden kullanmaz insan? Hadi ama,<br />

tüm suçu şeytana ve nefsinize atmayın. Onlara söz geçiremeyen<br />

sizler suçlusunuz asıl. İmtihan tam olarak burada başlıyor ya zaten.<br />

“(ALLAH’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, ALLAH’a derinden<br />

saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.”(Bakara Suresi 45)<br />

Ağır gelmesin o namaz. O seccadenin üzerine çıktığında aklını<br />

boşalt. Bugün izlediğin diziyi, işteki patron azarını, tüm sıkıntılarını<br />

bırak. Ve sadece Rabb’ini düşün, ona kulluk et. Zaten namazın amacı<br />

da odur. Ona kulluğunu secdede göstermek. Bu yüzden namaz kılmak<br />

için değil de Rabb’inle buluşmak için kılmalısın namazını .<br />

18


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

“ Sizin dostunuz ancak Allah’tır,<br />

Sonunda Resulüdür seni bekleyen ve Allah’ın cenneti emirlerine düşün.<br />

Şehadet boyun ettiğin eğerek ve namazı inandığın kılan, Rabb’inin zekatı<br />

yolundan veren ayrılma. mü’minlerdir.” Boş işleri, günahkar<br />

arkadaşları (Maide ve Suresi daha 55) nicesini Rabb’inin<br />

yolunda terk et. Emin ol arkadaş<br />

kaybetmek Rabb’inin rızasını<br />

kaybetmekten<br />

Cenneti bileti<br />

çok<br />

elinde<br />

daha iyidir.<br />

işte. Kullanmak<br />

sana kalmış ama ben yine de sorayım.<br />

“ Sizin dostunuz ancak Allah’tır,<br />

Resulüdür ve Allah’ın emirlerine<br />

boyun eğerek namazı kılan, zekatı<br />

veren mü’minlerdir.”<br />

(Maide Suresi 55)<br />

Namazın yoksa neyin var?<br />

Cennet bileti elinde işte.<br />

Kullanmak sana kalmış.<br />

Ama ben yine de sorayım.<br />

Namazın yoksa neyin var?<br />

RABİA ÖZÇAKAR<br />

19


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

DERT ETME DUA ET - KADER YEŞİLBAŞ<br />

“Ben hayata gülüyorum, hayat bana hep somurtuyor. Bu yüzden oturup karalar<br />

bağlayacağım, isyan edeceğim” dediğiniz oluyor mu? OLMASIN!<br />

Bana da geliyor bazen. Tam ağzımdan olur olmadık bir söz çıkacakken kendimi<br />

frenliyorum. İki avucumun arasına kafamı yerleştirip, uzun uzadıya düşünüyorum. Bu<br />

dünyadan uzaklaşıp kendi iç dünyamda en tenha köşeye kurulmuş düşünüyor…<br />

Senin neyine isyan etmek, neyine karalar bağlamak!<br />

Bu dünyanın yükünü taşıyamayacağımı düşündüğüm anlarım bile oluyor.<br />

İki kötü söz, bir ihanet yetiyor bazen bu dünyadan nefret etmeme. Bir insanın tek bir<br />

hareketi yetiyor tüm insanlardan soğumama. Acı ama böyle ne yazık ki durumlar. Sizde de<br />

böyle mi peki?<br />

Hani yataktan çıkmak istemediğimiz, bütün günü öldürmek istediğimiz zamanlar oluyor ya.<br />

Tam da o zamanlarda kendimle yaptığım bir konuşmadan bahsetmek istiyorum sizlere.<br />

Adeta sözleriyle vuruyor beni iç sesim.<br />

Sen diyor, sen tüm güzelliklere sahip, en önemlisi Müslüman olan bir ülkede ailenle<br />

beraber belli bir düzen ve varlık içinde yaşarken böyle karalar bağlama hakkını kendinde<br />

nasıl buluyorsun! Nasıl en acı imtihan seninmiş gibi davranabiliyorsun. Hiç mi denk<br />

gelmedin ana haber bültenlerinde korkunç ölüm anlarına.<br />

Hiç mi şahit olmadın bomba sesleriyle uyanan bir çocuğun feryadına!<br />

İçim ürperiyor, gözümün önünde onlarca sefalet görüntüsü, onlarca ölü beden, onlarca<br />

çaresiz minik.<br />

Kendimden utanıyorum.Üzüntülerimden, kaş çatıklarımdan...<br />

Hatırlasana!<br />

7.2 lik depremle sarsılırken binadan çıkmaya çalıştığın andan daha mı çaresizsin şimdi? Ya<br />

da depremden bir gün sonra çocuğunun karnını doyurmak isteyen ama etrafta açık tek bir<br />

fırın, market bulamayan, üzüntüden ağlayan bir anneden daha mı harapsın? Enkazdan<br />

çıkarılan ölü bedenlerden daha kötü neyi görmüş olabilir ki gözlerin? Karlar içinde, buz<br />

gibi havada çadırda ölüm korkusuyla uyuduğun günleri ne çabuk unuttun.<br />

Unutma! Geçmişteki kötü günleri sürekli an demiyorum sana. Ama unutma da…<br />

BU VESİLEYLE BAŞTA ŞEHİTLERİMİZ OLMAK ÜZERE VAN DEPREMİNDE<br />

HAYATINI KAYBEDENLERE BİR KEZ DAHA ALLAH’TAN RAHMET, GERİDE<br />

KALANLARA İSE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM.<br />

20


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

ENES DOĞANCI<br />

Düşler insan, ulaşamadığı ne kadar güzellik var ise umut eder ve<br />

düşte bir yol tutar, seyreder. Düşlemek, yaşam içerisinde yaşam<br />

aramaktır. Bir kapıdır ve en karanlık dönemlerde açılır. Hüznün<br />

arasından, hasretin arasından, karanlıklar ardından aydınlığa aralanır.<br />

Bir kaç adım da mutluluğa varır insan. Bir ayrılığı vuslata dönüştürür,<br />

uzaklıkları yakınlığa. Bazen kurak topraklara bir yağmurun yağışıdır.<br />

Bazen uçurumun kenarına varır, kanatları varmışcasına kendini<br />

bulutların üzerinden boşluğa bırakır.<br />

Kavgasız bir dünya arayışımız, hüznün kederin olmadığı bir hayat<br />

arayışımız. Tüm bu güzellikler adına çıkarız düş yolculuğuna. Son<br />

bulur, bulmasını istediğimiz ne varsa. Kurduğumuz düşler dahi bir kaç<br />

dakika sürer, bazen ise yalnızca bir kaç saniye.<br />

Yeni bir yaşam arayışıdır düşlemek. Geleceğe dair, güzel bir gelecek.<br />

O gelecek ise Allah'ın bir vaadidir insana. O vaad ise (Cennet) Dârü’s-<br />

Selâm'dır. Ve bir işarettir düşlemek, Cennet'in varlığına bir işaret.<br />

Yaşanılan tüm güzelliklerin bir bir son bulması ile, sonsuzluğu<br />

arayıştır. Sonsuzluğu gün gelecek sonda bulacaktır. Bir son tüm<br />

sonların sonu olacak ve sonsuzluk, insana en güzel hediye olacak.<br />

21


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

BİLGİ KÖŞESİ<br />

Sağlıklı Beslenme<br />

Günümüz trendlerinden biri haline dönüşen sağlıklı beslenme<br />

hakkında neler biliyoruz? Nedir sağlıklı beslenme denilen şu çılgın<br />

akım? Az yiyip her şeyi yemek midir? Yoksa sağlıklı besinlerden<br />

vücudun ihtiyacını karşılayabilecek kadarını tüketmek mi ?<br />

Hadi bir göz atalım.<br />

Günümüzde hayatın rutin yoğunluğu nedeniyle birçok şeye zaman<br />

ayıramıyoruz. Spor yapmak, kitap okumak, yürüyüş yapmak gibi<br />

yemek yemekte bunlardan biri. İş hayatım çok yoğun, okula<br />

gidiyorum ayak üstü ne bulsam onu yiyorum, öğrenciyim bu yüzden<br />

makarnadan başka bir şey yiyemiyorum dediğinizi duyar gibiyim.<br />

Ama sakin olun sağlıklı beslenme hiçte öyle sandığınız kadar zor<br />

değil. Sadece ufak bir püf noktası var. O da yediğimiz şeyleri<br />

doğru seçmek, yani iyi karbonhidrat, iyi protein ve iyi yağ tüketmek<br />

ve aşırıya kaçmadan vücuda yetecek miktarda yemek. Örneğin<br />

kahvaltı için vaktiniz yok mu? Önemli değil hemen bir kaseye<br />

biraz süt, yulaf ve birkaç dilim muz sizin için gayet pratik bir<br />

kahvaltı olacaktır ve böylece hem tok tutacak hem de günlük<br />

almanız gereken karbonhidrat, yağ ve proteini almış olacaksınız. Ve<br />

yediğiniz şeylerin daha lezzetli olduğunu, doğru seçim yaptığınızı<br />

kendiniz de göreceksiniz.<br />

22


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

Peki iyi protein, iyi karbonhidrat ve iyi yağ nedir? bunların kötüsü<br />

de mi var?<br />

İyi karbonhidrat, yağ ve protein dediğimiz şey aslında vücudun<br />

kolayca sindirebildiği besinler yani vücuda herhangi bir zarar<br />

vermeden vücudun kolayca parçalayıp enerjiye dönüştürebileceği<br />

besinlerdir. Kötü karbonhidrat, protein ve yağlarda bu durumun<br />

tam tersi. Mesela kahvaltıda yumurtanın yanına bir dilim ekmekle<br />

karbonhidrat ihtiyacınızı karşılaya bilirsiniz ama dikkat etmeniz<br />

gereken bir şey var. Tam tahıllı ekmek tüketmek sizin vücudunuz<br />

için iyi karbonhidrat olurken beyaz ekmek kötü karbonhidrattır.<br />

Çünkü yediğimiz beyaz ekmekte tahılın un özü kullanılıyor yani<br />

nişasta. Ama tam tahıllı ekmekte kepek ve rüşeymi kısmı<br />

kullanıldığından vücudumuz için iyi karbonhidrat oluyor ve vücut<br />

daha rahat sindirebiliyor.<br />

Vücudumuzun karbonhidrat ve proteine olduğu gibi yağlara da<br />

ihtiyacı var. Bu yağ ihtiyacını trans veya doymuş yağlar yerine<br />

kuruyemiş veya avokado gibi yararlı yağlardan karşılarsak hem<br />

günlük almamız gereken yağı tüketmiş olacağız hem de bizim için<br />

sağlıklı bir seçim olacaktır.<br />

Son olarak şunu diyebilirim: Hayatımızda nasıl ki yaşam<br />

alanlarımıza değer veriyorsak, temiz ve düzenli olmasına dikkat<br />

ediyorsak, vücudumuz da bizim yaşam alanımız. Ne kadar düzenli<br />

ve seçimlerimize dikkat ederek beslenirsek daha iyi bir yaşam<br />

alanımız olur. Böylece hem ruh hem beden sağlığımız iyi olur.<br />

Sağlıkla kalmanız dileği ile…<br />

ELANUR KARADAĞ<br />

23


<strong>ARALIK</strong> <strong>KIZI</strong> <strong>DERGİSİ</strong>—SAYI 1—MART 2018<br />

24

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!