You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
CSR Turkey<br />
Sürdürülebilir yaşam için...<br />
<strong>KSS</strong><strong>Türkiye</strong><strong>Kurumsal</strong> <strong>Sosyal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Dergisi • Ekim•Kasım•Aralık 2017<br />
<strong>31</strong>
İçindekiler<br />
<strong>KSS</strong> Uygulama<br />
18 CHEP çalışanları toplantılarda yürüyor<br />
19 Bireysel bağış için Marjinal<strong>Sosyal</strong> ve STK’lar işbirliği yaptı<br />
20 GittiGidiyor, Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni imzaladı<br />
28 Ford Otosan’ın çalışan gönüllülüğü platformu: Gönlüm Senle<br />
58 P&G <strong>Türkiye</strong>’den ilk <strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık Raporu<br />
60 Filli Boya Bilim Kampı projesinde 4. etap tamamlandı<br />
62 Canbebe 14.000 anne ve anne adayına ulaşacak<br />
İmtiyaz Sahibi ve<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
D. Eylem Altıok<br />
Genel Koordinatör<br />
D. Eylem Altıok<br />
Grafik Tasarım<br />
Tasarımhane<br />
Reklam Rezervasyon<br />
reklam@kssturkiye<strong>dergisi</strong>.com<br />
Yayın Adı<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong> Dergisi<br />
Yayın Türü<br />
3 Aylık Yerel Süreli<br />
ISSN 2147-6179<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong> Dergisi<br />
0530 608 36 87<br />
eylemaltiok@kssturkiye<strong>dergisi</strong>.com<br />
Gürler Sokak 77/5<br />
Yenimahalle / Ankara<br />
Baskı<br />
Desen Ofset San. ve Tic. A.Ş.<br />
0<strong>31</strong>2 496 43 43<br />
Basım Tarihi<br />
Ekim 2017<br />
Bu yayının tamamı ya da bir bölümü yayıncının<br />
yazılı izni alınmaksızın kullanılamaz.<br />
<strong>KSS</strong>TurkiyeDergisi<br />
<strong>KSS</strong>TurkiyeDergi<br />
Doğrusallıktan kurtul döngüye gir!<br />
Doğrusal ekonomik modelin-her şeyi<br />
sıfırdan üretmenin- yalnızca yaşamın<br />
sonunu hazırladığını tabiat bizzat kendisi<br />
gösteriyor. Sebebi ise basit: Tabiat doğrusal<br />
çalışmıyor! Peki neden ısrarla yok oluş için<br />
çaba harcıyoruz? Ne oldu insanın o ‘‘üstün’’<br />
aklına?<br />
Geri dönüşüm ekonomisi (döngüsel<br />
ekonomi) akılcı bir çözüm modeli.<br />
Dünyadaki uygulamaları da iyi sonuçlar<br />
verdi. Tabii <strong>Türkiye</strong>’de nispeten daha yeni<br />
konuşulan bir konu. Kavram,<br />
ekonomik yaşamın içinde<br />
yer alan öğelerin döngüsel<br />
ilişkide, kaynak verimli<br />
olmasını ifade ediyor. Geri<br />
dönüştürerek atık maddelerin<br />
ekonomiye yeniden<br />
kazandırılması esasına<br />
dayanıyor.<br />
İnsan ne yapıyor? Kaynakları<br />
çıkarıyor, üretiyor, kullanıyor,<br />
atıyor, çöplükler yaratıyor.<br />
Ürettiği gıdanın üçte birini<br />
çöpe atıyor; çılgınca bir<br />
teknoloji tüketimi söz konusu,<br />
hep daha yenisini istiyor;<br />
enerjiyi verimli kullanmayı<br />
ısrarla öğrenmiyor… ‘‘Kaynaklar tükeniyor’’<br />
feryadı atarken de daha çok tüketiyor. Ve<br />
dünya dediğimiz yerde, 2050’de 9 milyar<br />
insanın yaşaması öngörülüyor. Buyrunuz<br />
ve denklemi çözünüz! Çöpe atılan her<br />
şeyin kullanılabilecek bir kaynak olduğunu<br />
düşünürsek, döngüsel sistem konusunda<br />
bilgi ve deneyim kazanmak denklemdeki<br />
bilinmeyeni verebilir bize.<br />
Neden kaynak verimli sistem? Çünkü<br />
<strong>Türkiye</strong>’nin ‘‘atık’’ ile imtihanında veriler<br />
şunu gösteriyor: <strong>Türkiye</strong>’de kişi başı atık<br />
miktarı ortalama günde 1-1.5 kg, şehirlerde<br />
kişi başına çöp üretimi yıllık 400 kg’nin<br />
üzerinde. Tespit edilebilen ölçüde yapılan<br />
istatistiğe göre 2014’te imalat sanayinde<br />
16 milyon ton atık oluştu. Belediyelerin<br />
topladığı atıkların yarısı ayrışabilir, biyolojik<br />
malzemelerden oluşuyor…<br />
Peki insan, ‘‘yaşayan en tehlikeli canlı’’<br />
değilse ve sanayi kuruluşları atık<br />
yönetimini kotarabiliyorsa, eğer devlet<br />
politikaları / denetimi yeterliyse, yerel<br />
yönetimler yeterince tedbirliyse… Neden,<br />
kirlilik sebebiyle tarım yapacak verimli<br />
toprak neredeyse kalmadı;<br />
iklim değişikliğini somut<br />
olarak yaşıyoruz; biyolojik<br />
çeşitlilik azaldı ve canlılar<br />
yok oluyor; nehirler<br />
kuruyor ve denizlerimiz<br />
kimyasal çöplükler haline<br />
geldi; şehirlerin havası<br />
bu denli kirli; sanayi<br />
bölgelerindeki insanlar<br />
hastalık ve ölüm riskiyle<br />
yaşıyor…?<br />
Atık ve çevre konusunda<br />
bilgi ve tecrübe eksikliği<br />
olduğu açık! Telafisi için<br />
hiçbir kesimin yüz yüze<br />
olduğumuz tehlike<br />
karşısında geri durma lüksü yok. İnsanoğlu<br />
gerçek başarıyı, dünyayı yaşanılabilir kılarsa<br />
sağlamış olacak.<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong> <strong>dergisi</strong>nin, yakın zamanda<br />
aldığı ve beni çok memnun eden bir ödül<br />
oldu. ÇEVKO Yeşil Nokta Basın Ödüllerinde<br />
yılın kategori birincisi olduk. Kendilerine<br />
tekrar teşekkürler…<br />
İyi okumalar!<br />
D. Eylem Altıok<br />
Dünyadan<br />
32 Bristol Sürdürülebilir Enerji Araştırma Merkezi Başkanı Joshua Thumim<br />
yazdı: Isı şebekesi planlaması için ücretsiz araçlar ve veri yakında…<br />
<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />
8 ‘‘Toplumsal projelerimizin odağında eğitim ve çocuklar var’’<br />
BASF <strong>Türkiye</strong> Azerbaycan, Ortadoğu ve Kuzey Batı Afrika İletişim ve Kamu İlişkileri Direktörü Arzu Deniz Aksoy<br />
14 ‘‘Önceliğimiz iyi bir kurumsal vatandaş olabilmek’’<br />
Allianz <strong>Türkiye</strong> CEO’su Aylin Somersan Coqui<br />
24 ‘‘Çözüm: Entegre edilmiş sürdürülebilir şehir çözümleri’’<br />
Dünya Sürdürülebilir Enerji Enstitüsü Başkanı Gökhan Yıldırım<br />
38 ‘‘Endüstriyel simbiyoz uygulamaları OSB’ler için yol açıcı olacak’’<br />
Antalya OSB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bahar<br />
42 Mercedes-Benz Türk’ten “50. Yılda 50 Startup” projesi<br />
Mercedes-Benz Türk Direktörler Kurulu Başkanı Süer Sülün<br />
46 ‘‘Daha çok sayıda ‘özel birey’e ulaşmayı hedefliyoruz’’<br />
Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’nin Ülke Direktörü Didem Ünsür<br />
50 Singer’in sosyal sorumluluk projeleri eğitimden yana<br />
Singer Eğitim Koordinatörü İlknur Eşiz<br />
54 ‘‘Çevre konusu giderek daha fazla gündemimizde’’<br />
<strong>Türkiye</strong> Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Fayat<br />
4 <strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
5
<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />
Toplumsal projelerimizin odağında<br />
eğitim ve çocuklar var<br />
BASF <strong>Türkiye</strong> Azerbaycan, Ortadoğu<br />
ve Kuzey Batı Afrika İletişim ve Kamu<br />
İlişkileri Direktörü<br />
Arzu Deniz Aksoy<br />
Dünyanın en büyük kimyasal üreticisi olan BASF, <strong>Türkiye</strong><br />
ayağında da <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sosyal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> projeleri uyguluyor.<br />
BASF <strong>Türkiye</strong> projelerinin hedef alanında, eğitim ve çocuklar<br />
olduğunu söyleyen BASF <strong>Türkiye</strong> Azerbaycan, Ortadoğu ve<br />
Kuzey Batı Afrika İletişim ve Kamu İlişkileri Direktörü Arzu Deniz<br />
Aksoy ile şirketin <strong>KSS</strong> projeleri ve sürdürülebilir çözümleri<br />
üzerine konuştuk.<br />
BASF, sürdürülebilirlik hedefini: “Az<br />
tüketim, nitelikli üretim’’ anlayışıyla<br />
açıklıyor. Bu hedef için ne tip çalışmalar<br />
yürütülüyor?<br />
Tüm dünyada doğal kaynakların korunması, sağlıklı sugıda<br />
tüketimi, hastalıklardan korunma gibi birçok konuda<br />
sosyal sorumluluk faaliyetleri yürütmemizin yanında çevreci<br />
sorumluluğumuzla ilerliyor, çözümlerimizi buna göre üretiyoruz.<br />
Çevresel unsurlar göz önüne alındığında iklim değişikliği,<br />
en önemli sorunlardan biri olarak karşımızda duruyor. BASF,<br />
her açıdan verimli ve ekolojik olarak etkili bir şekilde küresel<br />
iklim koruma konusunda kararlılığını sürdürüyor. BASF olarak,<br />
geliştirdiğimiz global yaklaşım sonucunda tüm dünyada<br />
yürüttüğümüz sürdürülebilirlik faaliyetleri Almanya’daki ana<br />
merkezimiz olan Ludwigshafen’dan yönetiliyor.<br />
8 <strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
9
Bu faaliyetler, sürekli kayıt altına alınarak raporlanıyor ve<br />
hedeflerimiz bu doğrultuda yenileniyor.<br />
BASF’nin çatısı altında, sadece ürünlerimiz değil, aynı zamanda<br />
tüm üretim süreçlerimiz de iklimi korumak ve yeryüzünün<br />
doğal kaynaklarının devamlılığını sağlamak üzere tasarlanıyor.<br />
Gerçekleştirdiğimiz tüm faaliyetlerde, bizden sonraki nesillerin<br />
sorumluluğunu taşıyoruz. Bu bilinçle insan sağlığına,<br />
beslenmeye, temiz su ihtiyacına, karbondioksit salınımını<br />
azaltmaya yönelik ürün ve çözümler sunuyoruz.<br />
Tüm ürün uygulamalarımızı dört kategoriye ayırdık:<br />
-Analiz edilmiş ürünlerin yüzde 23’ü, “Accelerators” olarak<br />
adlandırdığımız grubun içerisine giriyor. Bunlar, değer zincirinde<br />
sürdürülebilirliğe önemli bir katkıda bulunuyor.<br />
-“Performers” pazarın tüm standart sürdürülebilirlik<br />
gereksinimlerini karşılayan çözümlerdir. BASF’nin analiz edilmiş<br />
ürün portföyünün yaklaşık yüzde 74,1’i bu tanıma uyuyor.<br />
-“Transitioner” sürdürülebilirlik konusunda iyileştirme<br />
gereksinimlerinin belirlenmiş olduğu ve eylem planlarının<br />
tanımlandığı ürünlerdir. Analiz edilen ürünlerin yaklaşık yüzde<br />
2,6’sı bu kategoriye giriyor.<br />
-Önemli sürdürülebilirlik kriterlerini yeterince yerine getirmeyen<br />
uygulamalar ise “Challenged” olarak etiketleniyor. BASF, bu<br />
ürünler için eylem planları geliştiriyor. Analiz edilen ürünlerin<br />
halihazırda yüzde 0,3’ü bu kategoriye giriyor.<br />
<strong>Sosyal</strong> sorumluluk şirketin çalışma<br />
sistemi içerisinde nasıl ve ne oranda yer<br />
buluyor?<br />
BASF olarak kuruluşumuzdan bu yana 150 yılı aşkın bir süredir<br />
doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir iş yapış şeklini<br />
şirket işleyişinin merkezine yerleştirdik. Dünyanın lider kimya<br />
şirketi olarak, “Sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratma”<br />
misyonu doğrultusunda çalışmalarımızla sürdürülebilirlik<br />
alanında örnek olmayı hedefliyoruz. Tüm dünyada birçok<br />
konuda sosyal sorumluluk faaliyetleri yürütmemizin yanında,<br />
çevresel unsurlar göz önüne alındığında iklim değişikliği, en<br />
önemli sorunlardan biri olarak karşımızda duruyor. BASF olarak,<br />
her açıdan verimli ve ekolojik olarak etkili bir şekilde küresel<br />
iklim koruma konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz.<br />
Bugünlerde kurum kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olan<br />
sürdürülebilirliği, günümüz iş dünyasının mutlak bir gerekliliği<br />
olarak görüyoruz. Uyguladığımız sürdürülebilirlik yönetimi,<br />
BASF’nin “Az üretim, nitelikli üretim” ilkemizi de destekliyor.<br />
Tüm dünyada sürdürülebilirlik adına çözümler sunan ürün ve<br />
çözümlerimiz dışında, yürüttüğümüz toplumsal sürdürülebilirlik<br />
projelerinin odağına eğitim ve çocukları koyuyoruz.<br />
“Sürdürülebilir Çözüm Yönetimi” gibi metodolojiler, bir şirketin<br />
ürün portföyünü sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak şekilde<br />
geliştirmesine fırsat tanıyabilir. Bu, bir taraftan inovatif ve daha<br />
sürdürülebilir çözümler sunarken, aynı zamanda uzun vadeli<br />
ticari başarıyı da getirir.<br />
Hangi alanlarda toplumsa projeler<br />
uyguluyorsunuz? Projelerinizden söz<br />
eder misiniz?<br />
BASF Türk, sürdürülebilirlik anlayışıyla yürüttüğü kurumsal<br />
sosyal sorumluluk projelerini hayır işleri, kültür ve eğitim olarak<br />
üç ana başlık altında topluyor. Özellikle eğitim kısmına, kimya<br />
alanındaki bilgi ve deneyimlerini aktarabileceği önemli bir alan<br />
olarak yaklaşıyor. Toplumsal projelerinin odağında eğitim ve<br />
çocuklar yer alıyor. BASF Türk’ün Milli Eğitim Bakanlığı desteğiyle<br />
gerçekleştirdiği çok önemli bir projesi var. “81 İlde 81 Kimya<br />
Laboratuvarı” projesiyle Anadolu’nun her köşesindeki okullarda<br />
yeni kimya laboratuvarları kuruyor ya da mevcut laboratuvarları<br />
modern ekipmanlarla yeniliyor. Bu proje çerçevesinde, eğitim<br />
olanaklarından diğer bölgelere göre daha az faydalanabilmiş<br />
yörelerdeki birçok okul bir laboratuvara kavuştu. Bu proje için 1,2<br />
milyon avrodan fazla bütçe ayıran BASF, okulları tamamladıktan<br />
sonra da projeye farklı açılardan destek olmaya devam edecek.<br />
Bugün itibariyle, 70 farklı şehirde70 laboratuvarın yapım ve<br />
yenileme işlemi tamamlanmış bulunuyor. Bu yıl yapımı bitmek<br />
üzere olan 10 tane daha okul var ve 2018 sonu itibarıyla 81<br />
ildeki 81 okulun laboratuvarları tamamlanmış olacak.<br />
“81 İlde 81 Kimya Laboratuvarı” projesi çerçevesinde ayrıca<br />
“Anadolu’nun Kimyası” başlıklı bir kitap serisi projesi var. Dört<br />
kitaptan oluşacak serinin ilk iki kitabı tamamlandı. Her kitap<br />
bir tema etrafında Anadolu’nun 20 kentini anlatıyor. Seri<br />
tamamlandığında 81 ili tek tek tanıtmış olacak. Bu kitaptan<br />
oluşan bütün gelirler ise TEGV’e (<strong>Türkiye</strong> Eğitim Gönüllüleri Vakfı)<br />
bağışlanacak.<br />
Farklı eğitici projeler aracılığıyla çocuklara bilimi sevdirmeyi<br />
amaçlayan BASF, <strong>Türkiye</strong>’de 7 seneyi aşkın bir süredir Kids’ Lab<br />
projesini sürdürüyor. Kids’ Lab’i ziyaret eden 6-12 yaş arası<br />
çocuklar; özel eğitmenlerin gözetiminde temel kimya deneyleri<br />
yapma şansını yakalıyor. Bugüne kadar 15 bini aşkın çocuk,<br />
Kids’ Lab ile hayatın içinden interaktif deneylerle, kimyanın ne<br />
olduğunu sadece teorik olarak değil, uygulayarak öğrenme<br />
fırsatı buldu.<br />
BASF Türk, her sene düzenli olarak, lösemili çocukların<br />
tedavilerine destek olmak ve onların hayata tutunabilmelerine<br />
katkı sağlamak için LÖSEV’in kermeslerine katılıyor. BASF<br />
Türk’ün destek olduğu ve sürdürdüğü projelere ek olarak<br />
şirket çalışanları da çeşitli gönüllülük faaliyetlerinde bulunuyor.<br />
Gönüllü çalışanların kendi inisiyatifleriyle geliştirdikleri projeler,<br />
BASF Türk desteğiyle hayata geçiriliyor ve toplanan gelirler<br />
ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği), AKUT (Arama<br />
Kurtarma Derneği), AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı), TEKSEM<br />
(Engelli Sanatçılar Merkezi) gibi çeşitli STK’lara bağışlanıyor.<br />
<strong>KSS</strong> faaliyetlerinin planlanması ve<br />
yürütülmesinde paydaş katılımı<br />
sağlanıyor mu?<br />
BASF olarak sürdürülebilirlik konusunda holistik-bütünsel<br />
bir yaklaşım benimsiyoruz. Bu doğrultuda tedarikçilerimiz, iş<br />
ortaklarımız ve müşterilerimizi de sürdürülebilirlik konusunda<br />
bilinçlendirmeye çalışıyor ve birlikte projeler geliştirmeye<br />
çalışıyoruz.<br />
Bu kapsamda bazı müşterilerimizle bu bütünsel yaklaşım<br />
doğrultusunda, ürünlerimizin müşteriye nakliyesi ve iş<br />
süreçlerimize ilişkin sürdürülebilir tedarik zinciri için projeler<br />
geliştirmeye başladık. Ayrıca aldığımız tüm ürünlerin ve bunların<br />
tedarik sürecinin “yeşil” olması bizim için çok önemli. Bu,<br />
ilkelerimiz gereği tüm şirket kültürüne hakim olan bir anlayış.<br />
Şunu da belirtmek gerekir ki, direkt ürün tedariğinin yanında,<br />
BASF olarak değer zincirinde oluşan kurumsal karbon ayakizini<br />
kapsamlı bir şekilde raporlarken aynı zamanda kendi iklim<br />
koruma ürünlerimizin kullanılması sayesinde engellenmiş olan<br />
emisyon miktarlarını da raporluyor olmamız çok önemli.<br />
Analiz edilen (satış yoluyla) BASF ürünlerinin yüzde 20’den fazlası<br />
daha şimdiden sürdürülebilirliğe önemli bir katkıda bulunuyor.<br />
‘‘Sorumlu kimya sektörü’’nden söz<br />
edebilmek için sizce gereklilikler ve<br />
öncelikler nelerdir? Toplumsal ve<br />
çevresel sorumluluklar açısından<br />
sektörün görünümüne ilişkin<br />
görüşleriniz nedir?<br />
Kimya endüstrisi, döngüsel ekonomi için bir başlangıç<br />
ve hammadde noktası olması ve döngüsel ekonomi<br />
kapsamındaki tüm değer zincirleri için çözüm üretmesiyle<br />
anahtar bir role sahip. BASF olarak satıştan pazarlamaya kadar<br />
tüm fonksiyonlarda rol alan çalışanlarımızın sahip olduğu<br />
genel yaklaşım “İnsanları sürdürülebilir çözümler üretmeleri<br />
gerektiğine ikna edebilme gücüne sahip olmaktır.”<br />
BASF’nin değer zincirindeki herkes sürdürülebilirlik hakkında<br />
bilgi sahibidir ve bu kapsamda her ürünün sahip olması gereken<br />
özellikleri bilir. Bu bilinçle ilişkide bulundukları tüm sektörlerle<br />
sürdürdükleri iletişim ile sürdürülebilir çözümleri ve bu ürünleri<br />
etkili bir biçimde nasıl kullanabileceklerini anlatırlar. Bu BASF<br />
bünyesindeki herkesin izlediği bir yaklaşım. BASF bünyesinde<br />
çalışan 110 bin kişinin hepsine de tek tek sürdürülebilirlik<br />
anlamında katkılarının ne kadar önemli olduğunu anlatırız.<br />
BASF olarak yürüttüğümüz döngüsel ekonomi çalışmalarımızın<br />
arkasında iki temel yaklaşım bulunuyor. Bunlardan birisi: “Keep<br />
It Smart”. Bunun anlamı ürettiğimiz çözümlerle, kullandığımız<br />
tekniklerle müşterilerimizin; hammadde tüketimini azaltmaya,<br />
işlev ve dayanıklılığı ise devamlı kılmaya çalışıyoruz. Örneğin,<br />
su kıtlığı tüm dünyada beklenen bir tehlike ve biz insanları<br />
1 litre içme suyu üretmek için kullanılan kaynak ve enerjiyi<br />
azaltmaları yönünde destekliyoruz. “Close the loops” ise bir<br />
diğer yaklaşımımız. Bu yaklaşımla da var olan atıkları yeniden<br />
kullanılabilecek hale getiriyoruz. Döngüsel ekonominin temel<br />
fikri ile yaşam döngüsüne geri dönen bu atıklardan enerji<br />
üretebilir ya da yeniden ürün haline getirebilirsiniz. Örneğin,<br />
çimento dünyada en yaygın kullanılan malzemelerden birisi<br />
fakat aynı zamanda üretimi esnasında ortaya çıkan CO2<br />
emisyonu da çok büyük oranlarda. BASF olarak çimentonun<br />
geri dönüşümünü sağlaması için kullandığımız bazı katkı<br />
maddeleriyle şirketlere çimento yerine kül ya da başka<br />
atıkları kullanma olanağı veriyoruz. Çok daha az ve zararsız<br />
malzemeden fakat aynı sağlamlıkta yapılar inşa edilebiliyor.<br />
Böylece, başka şirketlerin geri dönüşüm yapmasına da olanak<br />
veriyor ya da biz geri dönüşümü yapıyoruz.<br />
Şu anda insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehlike iklim<br />
değişikliği. İklim değişikliğinin direkt etkisi, su kaynaklarının<br />
azalmasına neden olması. Başka bir deyişle, insanlar yakın bir<br />
gelecekte hem temiz sudan hem de tarım alanları için kullanılan<br />
sudan mahrum kalma tehlikesiyle karşı karşıya.<br />
Eğer gelecek 20 yılda bu durumu değiştiremezsek, tüm dünya<br />
büyük bir zorlukla mücadele etmek zorunda kalacak. Bununla<br />
birlikte eğer sistemi doğrusal bir düzenden döngüsel bir<br />
ekonomiye dönüştürürseniz o zaman bir fark yaratabilirsiniz.<br />
Ancak bunun için değer zinciri ve iş modellerinizde büyük<br />
değişimler gerekli. Bu da işletmelerin mücadele edeceği en<br />
büyük ve önemli zorluk olacaktır.<br />
10 11
12 13
<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />
Önceliğimiz iyi bir kurumsal<br />
vatandaş olabilmek<br />
Allianz <strong>Türkiye</strong> CEO’su<br />
Aylin Somersan Coqui<br />
Allianz <strong>Türkiye</strong>, 2016 yılında sektöründe bir ilk olan<br />
sürdürülebilirlik stratejisini ve modelini açıklamıştı. Şirket,<br />
sürdürülebilirlik stratejisinde birey ve kurumların varlıkları,<br />
sağlık ve çevre ile ilgili alanlarda risklere karşı doğru araçlarla<br />
donanmasına yardımcı olarak önleyici çözümler geliştirilmesine<br />
öncülük etmeyi ve Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir<br />
Kalkınma Hedefleri’nden beşine katkı sağlamayı hedeflemişti.<br />
Allianz <strong>Türkiye</strong> CEO’su Aylin Somersan Coqui ile oluşturulan<br />
model kapsamında bugüne değin yapılan çalışmaları ve <strong>KSS</strong><br />
uygulamalarını konuştuk.<br />
Geçtiğimiz yıl açıkladığınız ve<br />
Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini baz<br />
alarak oluşturduğunuz sürdürülebilirlik<br />
modelinizi anlatır mısınız? Üzerinde<br />
durulan anahtar konular nelerdir?<br />
Faaliyet gösterdiğimiz sigorta sektörü, özünde bireylere<br />
ve kurumlara önleyici çözümler sunan, sürdürülebilirlik<br />
prensipleri üzerine kurulmuş bir sektör. Allianz <strong>Türkiye</strong> olarak<br />
sürdürülebilirlik stratejimizi oluşturmaya Ocak 2016’da<br />
sürdürülebilirlik ofisini kurarak başladık. Yönetim ve icra<br />
kurulu üyelerinden oluşan bir strateji ekibiyle sürdürülebilirlik<br />
önceliklerinin belirlenmesinin ardından, paydaş beklenti<br />
anketleri ve atölye çalışmaları düzenleyerek bu önceliklerin iç<br />
ve dış paydaşlar nezdindeki önemini değerlendirdik. Paydaşlarla<br />
belirlenen öncelikleri, üst yönetim ve sürdürülebilirlik strateji<br />
ekibi ile son haline getirerek Allianz <strong>Türkiye</strong>’nin iş stratejilerine<br />
paralel bir sürdürülebilirlik stratejisi ve modeli oluşturduk.<br />
Sürdürülebilirlik modelinin Allianz <strong>Türkiye</strong>’nin faaliyetlerinde<br />
tam olarak karşılığını bulabilmesi için ise tüm iş kollarının aktif<br />
olarak temsil edildiği, aylık olarak icra kuruluna raporlayan bir<br />
sürdürülebilirlik komitesi kurduk. Sürdürülebilirliğin düzenli<br />
olarak ölçümü ve takibi için de bir performans modülü<br />
geliştirdik.<br />
Aralık 2016’da sektörümüzün ilk sürdürülebilirlik stratejisini ve<br />
modelini kamuoyuyla paylaştık. Sürdürülebilirlik ofisinin ilk<br />
icraatlarından biri de sektörün ilk sürdürülebilirlik komitesini<br />
oluşturmak ve GRI tabanlı ilk raporun hazırlıklarına başlamak<br />
oldu.<br />
“Allianz Seninle, İyiliğin Yanında” sloganıyla lanse ettiğimiz<br />
sürdürülebilirlik stratejimizin temeline çevre, bireyler,<br />
kurumlar ve toplumun iyiliği için alınacak aksiyonları koyduk.<br />
İşimizin kendisini sürdürülebilirlik prensiplerine uygun bir<br />
şekilde dönüştürmeye başladık. Bu yolculukta da girişimcilik<br />
ve inovasyona destek vererek önleyici çözümler sunmaya<br />
odaklanıyoruz. Ayrıca şirketimizde yürüttüğümüz kurumsal<br />
sosyal sorumluluk çalışmalarımızın ana eksenine de toplumun<br />
yaşam kalitesini artıran sosyal bir marka olma vizyonumuzu<br />
koyuyoruz.<br />
14<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
15
Çevresel hedeflerimiz ve taahhütlerimizle beraber yıl boyunca<br />
aksiyon almaya başladık. Şirket içerisinde geliştirdiğimiz<br />
performans paneli ile de yıl boyunca sürdürülebilirlik<br />
performansımızı ölçümlemeyi planlıyoruz. İyilik yolunda, iş gücü<br />
emeği ve maddi kaynak yaratılarak kurulan sürdürülebilirlik<br />
ofisimiz ve 46 kişiden oluşan sürdürülebilirlik komitemizle<br />
birlikte toplumsal fayda yaratacak pek çok önemli proje, ürün,<br />
hizmet ve uygulama geliştirmeye başladık.<br />
Sürdürülebilirlik stratejimizdeki odak alanlarımız, Birleşmiş<br />
Milletler’in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’nden 5’ine<br />
doğrudan katkı sağlıyor. Bu alanlar: İklim eylemi, sağlıklı bireyler,<br />
insana yakışır iş ve ekonomik büyüme, sürdürülebilir şehir ve<br />
yaşam alanları ile toplumsal cinsiyet eşitliği.<br />
Yeşil iş çözümleri kazandıracağız<br />
Odak alanlarımız çerçevesinde küresel iklim değişikliğinin<br />
olumsuz etkilerini görünür kılma ve negatif etkilerini<br />
önlemeye katkı sağlama stratejimiz kapsamında düşük karbon<br />
ekonomisini destekliyoruz. Bu anlamda İklim Çözümleri<br />
Merkezi ile birlikte yayın, araştırma ve raporları, <strong>Türkiye</strong>’de de<br />
yayımlıyoruz. TÜSİAD’ın liderliğinde hazırlanan ve <strong>Türkiye</strong>’de<br />
bu alandaki ilk kaynaklardan biri olan Ekonomi Perspektifinden<br />
İklim Değişikliği raporunun destekçisi olduk. 2017’de 3, ilerleyen<br />
yıllarda da toplam 150’nin üzerinde yeşil iş ve çözümü <strong>Türkiye</strong>’ye<br />
kazandırmak üzere çalışmalara başladık. “Dijital Dönüşüm<br />
Programı” ile işlerimizin yüzde 66’sını dijital ortama taşıdık,<br />
2018 hedefimiz yüzde 80… Ayrıca, çalışanlarımıza yönelik iyi<br />
çevre bilinci etkinlikleri, işbirlikleri ve eğitimleri düzenliyoruz.<br />
Şirket içinde birçok aksiyon aldık. Pet şişelerin şirket içinde<br />
kullanımını kısıtladık, toplantı salonlarımızdan çıkardık. Şirketin<br />
teknoloji atıklarının geri dönüşümü için bir çalışma başlattık.<br />
Sürdürülebilirlik stratejimizi oryantasyon programımıza dahil<br />
ettik.<br />
Bir sürdürülebilirlik programı<br />
oluşturulması sektörünüzde ilkti.<br />
Peki adımınızın sektördeki diğer<br />
şirketlerde pozitif bir hareket yarattığını<br />
gözlemlediniz mi?<br />
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; sürdürülebilirlik stratejimizi<br />
oluştururken sürdürülebilirlik ofisimizle beraber yoğun bir<br />
gündem yönettik ve birçok alanda ilk elden deneyim elde<br />
ettik. Deneyimlerimizi hem kendi içimizde hem de dışarıda<br />
paylaşabilmek adına bir dokümantasyonla da belgeledik.<br />
Bu kapsamda sektör içi ya da dışı bilgi paylaşımı talebinde<br />
bulunan tüm kurumlara kapımız açık. Stratejimizin bir<br />
parçası “iyi kurumlar” da en önce iyi bir kurumsal vatandaş<br />
olabilmeyi arzu ediyoruz. Bu kapsamda da açık ve şeffaf bir<br />
iletişimle sürdürülebilirlik alanında daha çok kurumun bu<br />
vizyonu paylaşabilmesi bizler için daha önemli. İş Dünyası ve<br />
Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin sektördeki ilk üyesi olduk.<br />
Turkish WIN’in kurumsal destekçiyiz. Bu gibi platformlarda<br />
deneyimlerimizi paylaşmaya çalışıyor; bir taraftan da öğrenmeye<br />
devam ediyoruz.<br />
Öte yandan vizyonumuzu, teknoloji odaklı yeni nesil<br />
sigortacılığın öncülüğünü yapmak olarak belirledik ve faaliyette<br />
bulunduğumuz tüm alanların merkezine “müşteri odaklı<br />
yaklaşımımızı” koyduk. Buradan hareketle de müşterilerimizin<br />
değişen beklenti ve taleplerini yönetebilmemizi sağlayan Dijital<br />
Dönüşüm Programımızı başlattık. Bu açıdan sigorta sektörüne<br />
dijitalizasyon kavramını taşıdığımızı rahatlıkla söyleyebilirim.<br />
Aynı şekilde, inovatif bakış açısını ve sürdürülebilirlik<br />
kavramlarını da sigorta sektörüne taşıyan ilk kurum olduk.<br />
Girişimcilik ve inovasyon ile önleyici çözümler sürdürülebilirlik<br />
modelimizin yapı taşları. Geleceğimize yatırım amacıyla<br />
teknolojiyi de odağımıza alarak inovasyon ofisini kurduk. Bir<br />
“kurum içi girişimcilik programı” yürütüyor ve inovasyonu<br />
kültürel dönüşümümüzün odağına koyuyoruz. Ayrıca, şirket<br />
dışında <strong>Türkiye</strong>’deki girişimcilik ekosistemi ile tanıştığımız ve<br />
girişim modellerini Allianz <strong>Türkiye</strong> ile işbirliğine çağırdığımız<br />
programımızı da geçtiğimiz aylarda başlattık. Benzer bir<br />
programı Allianz Grup ile beraber Impact Hub işbirliğiyle sosyal<br />
girişimciler için de geliştirdik. Kısaca; sigorta sektöründe yenilikçi<br />
iş modelleri ile iç içe olduğumuz bir ekosistem yaratmak ve bu<br />
alanda da öncülük etmek istiyoruz.<br />
Bireysel emeklilik, hayat sigortaları, sağlık sigortaları ve hayat<br />
dışı sigortalarda birçok yenilikçi ürün, hizmet ve çözümü<br />
devreye aldık. Müşterilerimizin hayatını kolaylaştırmak ve<br />
değişik ihtiyaçlarını karşılamak için, verdiği hizmetlerin kapsamı<br />
bakımından sektörde bir ilk olan Allianz’ım mobil uygulaması,<br />
Dr. Allianz, Evimde Güvendeyim, Kronik Hastalık Yönetimi,<br />
Eve Hemşire Ziyareti gibi “önleyici çözümler”i içeren birçok<br />
hizmetimiz de bulunuyor.<br />
Yayımladığınız, Sürdürülebilirlik Raporu<br />
2016’da 2017 hedeflerinden biri olarak<br />
kurumsal sosyal sorumluluk programını<br />
oluşturmak maddesi de yer almıştı.<br />
Bu doğrultuda nasıl bir <strong>KSS</strong> programı<br />
şekillendi? Hangi alanlarda, ne tip<br />
projeler uygulandı?<br />
Biz, iş yapış şekillerimiz için çok önemli olduğuna inandığımız<br />
bir söz verdik. Birleşmiş Milletler’in Küresel Sürdürülebilirlik<br />
İlkeleri’ni <strong>Türkiye</strong>’de imzalayan tek global sigorta ve emeklilik<br />
şirketiyiz. Yine aynı şekilde çalışanlarının yüzde 61’ini kadınların<br />
oluşturduğu ve kadının yarattığı değerin bilincinde bir şirket<br />
olarak WEPs’i (Birleşmiş Milletler’in Kadının Güçlenmesi<br />
Prensipleri) imzalayan <strong>Türkiye</strong>’deki ilk sigorta şirketi olduk.<br />
2016’da şekillenen sürdürülebilirlik çatımızla beraber 2017 Şubat<br />
ayında paydaşlarımızla kapsamlı bir kurumsal sosyal sorumluluk<br />
çalıştayı gerçekleştirdik. 2017’de planlama ile geçecek süreçte<br />
Allianz <strong>Türkiye</strong> olarak tüm <strong>Türkiye</strong>’de çalışanlarımız, acentelerimiz<br />
ve hatta müşterilerimizle beraber toplumsal fayda yaratacağımız<br />
bir kurumsal sosyal sorumluluk programı üzerinde çalışıyoruz.<br />
2018 yılında pilot uygulamaları ile daha detaylı aktarma fırsatı<br />
elde edebileceğiz.<br />
Bu süreçte aslında Allianz’da toplumun yaşam kalitesini<br />
artıran sosyal bir marka olma vizyonu ile birçok proje zaten<br />
yürütüyoruz. Her sene Allianz Grubu ile beraber Allianz Dünya<br />
koşusuna katılıyoruz. Allianz, 55 ülkeden 10 bin çalışanı<br />
sayesinde, bu yıl ikincisi düzenlenen Allianz Dünya Koşusu’nda<br />
Uluslararası SOS Çocuk Köyleri’ne 500 bin avro destek topladı.<br />
Allianz Dünya Koşusu’nun <strong>Türkiye</strong> ayağına katılan 247 Allianz<br />
çalışanı da SOS Çocuk Köyleri’ne destek verdi.<br />
Allianz bu destekle birlikte fırtına, sel, deprem ya da kuraklık gibi<br />
felaket durumlarında SOS Çocuk Köyleri’ni, personelini ve çevre<br />
sakinlerini, yardım gelene kadar güven altında tutmak amacıyla<br />
ihtiyaç duyulan her şeyi içeren, özel olarak hazırlanmış acil<br />
durum paketlerine katkıda bulunuyor.<br />
Allianz <strong>Türkiye</strong> olarak doğal afetlere karşı da projeler<br />
yürütüyoruz. Van depreminden sonra kurduğumuz Allianz<br />
Sigorta İlköğretim Okulu ve Soma faciasının ardından hayata<br />
geçirdiğimiz Allianz SomaDA projesiyle bu iki bölgedeki etkimiz<br />
halen devam ediyor.<br />
<strong>Türkiye</strong>’nin ilk kurumsal YouTuber’ı olarak direkt yatırım<br />
yaptığımız müzik, muhabbet, eğlence ve kültür-sanat<br />
platformu Allianz Motto Müzik’in yanı sıra müzik eğitimine<br />
destek olduğumuz genç piyano sanatçısı Kaan Baysal, Lang<br />
Lang ile birlikte düzenlediğimiz Allianz Gençler Müzik Kampı,<br />
destekçisi olduğumuz Barış İçin Müzik Vakfı ve <strong>Türkiye</strong> Gençlik<br />
Filarmoni Orkestrası’yla birlikte müziği ve geleceğin sanatçılarını<br />
desteklemeyi, toplumdaki kültürel bağları müzik yoluyla<br />
güçlendirmeyi amaçlıyoruz.<br />
Dünyanın en önemli müzelerinden olan New York’taki<br />
MoMA’nın (The Museum of Modern Art) sponsorları arasında<br />
yer alan Allianz olarak, <strong>Türkiye</strong>’de de güncel sanata destek<br />
veriyoruz. <strong>Türkiye</strong>’nin ilk modern sanat müzesi İstanbul<br />
Modern’e uzun yıllardır verdiğimiz desteğin yanı sıra mütevelli<br />
heyetinde bulunduğumuz İstanbul Kültür Sanat Vakfı<br />
tarafından düzenlenen, dünyanın en önemli güncel sanat<br />
etkinliklerinden biri olarak kabul edilen İstanbul Bienali’ne de<br />
katkı sağlıyoruz. Ayrıca genel müdürlüğümüzde <strong>Türkiye</strong>’nin<br />
yeni nesil sanatçılarının çalışmalarına yer veriyoruz. İzmir’de<br />
açacağımız operasyon merkezimiz Allianz Kampüs’te de yeni<br />
nesil sanatçıları Allianz <strong>Türkiye</strong> çalışanları ve ziyaretçileriyle<br />
buluşturmaya devam edeceğiz.<br />
KOBİ’ler için proje<br />
Sigortalılık oranı ve sigorta konusundaki toplumsal bilincin<br />
artırılması, pazarın gelişmesinde en önemli etkenler arasında<br />
yer alıyor. Allianz olarak bu alanda da çeşitli faaliyetlerimiz<br />
bulunuyor. Bu faaliyetlerden en önemlilerinden biri de geçen<br />
yıl gerçekleştirdiğimiz, sektörde alanında bir ilk olan “KOBİ’lerle<br />
Güçlü ve Güvenli Yarınlara” projesiydi. Hazine Müsteşarlığı’nın<br />
kamu ve yerel yönetimlerin desteğiyle gerçekleştirdiğimiz proje<br />
kapsamında küçük ve orta ölçekli işletmelerin sigorta yoluyla<br />
güçlü varlıklarını sürdürebilmeleri, iyi yönetimlerini sağlamaları<br />
için bir platform yaratıldı. Doğru ve eksiksiz bilginin paylaşıldığı<br />
konferansların yanı sıra Allianz <strong>Türkiye</strong> risk uzmanları tarafından<br />
KOBİ’lere ücretsiz olarak sunulan, sertifikalı risk yönetimi eğitim<br />
programıyla KOBİ’lere iş güvenliği hakkında derinlemesine bilgi<br />
verildi.<br />
Değişimlere adapte olmak için yenileniyoruz<br />
Sigorta bilincini artırmaya yönelik bu tarz projelere ek olarak<br />
kendimize edindiğimiz misyon çerçevesinde, toplumsal<br />
gelişime yönelik faaliyetlerimize de tüm hızıyla devam ediyoruz.<br />
Büyük bir ivme ile gelişen ve yaşamlarımıza hiç olmadığı kadar<br />
nüfuz eden teknolojinin etkisi ile ortalama ömrün uzadığı, genç<br />
ve dinamik toplumumuz hızla dijitalleşiyor ve önemli sosyolojik<br />
dönüşümler yaşıyor. Buna bağlı olarak tüketicilerin beklentileri,<br />
öncelikleri ve ihtiyaçları da değişiyor. Özellikle genç nüfus,<br />
dünyadaki tüm teknolojik gelişmelerden anında yararlanmak,<br />
kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetlere her zaman ve her yerde<br />
ulaşabilmek istiyor. Bu değişim ve dönüşüm, her sektörü olduğu<br />
gibi sigorta sektörünü de etkiliyor ve inovatif ürün, çözüm ve<br />
hizmetlerin pazara sunulmasını gerekli kılıyor. Dijitalleşme de<br />
müşterilere ulaşma, şikâyet ve taleplerine yönelik hızlı dönüş<br />
sağlama açısından dağıtım kanalları üzerinde oldukça olumlu<br />
bir etki yaratıyor ve verimliliklerini daha da artırıyor. Sigortacılığın<br />
dijitalleşmesinin henüz yeni bir alan olduğu <strong>Türkiye</strong>’de,<br />
dijitalleşme süreci de dahil yeni nesil sigortacılığın öncülüğünü<br />
yapma vizyonu ile hareket ediyoruz. Acentelerimizin<br />
dijitalleşmesi ve yeni sigorta uygulamalarına adapte olması için<br />
şirket olarak biz de çehremizi değiştiriyor, dijital sigortacılıkta<br />
ciddi adımlar atıyoruz.<br />
16 17
<strong>KSS</strong> Uygulama<br />
<strong>KSS</strong> Uygulama<br />
CHEP çalışanları toplantılarda yürüyor<br />
Bireysel bağış için Marjinal<strong>Sosyal</strong> ve<br />
STK’lar işbirliği yaptı<br />
Avustralya merkezli tedarik zinciri şirketi CHEP, sürdürülebilir<br />
modelini onarım ve yeniden kullanıma dayalı olarak tanımlıyor.<br />
2009 yılından beri <strong>Türkiye</strong>’de de faaliyet gösteren şirket, 2020<br />
yılında sıfır israf, sıfır orman tahribi, sıfır karbon emisyonunu<br />
hedefliyor.<br />
CHEP, düşünceleri beslemede etkisi kanıtlanmış yürüyüş<br />
aktivitesini ekip halinde gerçekleştirmek ve bunu bir yaşam<br />
standardı haline getirmek amacıyla artık toplantılarını yürüyerek<br />
yapacak. Toplantılarda yürüyerek; yaratıcı fikirlerin beslenmesi,<br />
çalışanların sağlığının korunması ve verimliliği artırmayı<br />
amaçladı.<br />
Yaratıcılık yüzde 81 artırıyor<br />
Yürüyerek toplantı uygulamasını hayata geçirecekleri için<br />
mutlu olduklarını söyleyen CHEP <strong>Türkiye</strong> Genel Müdürü Şafak<br />
Aktekin “Yapılan araştırmalara göre, yürüyerek gerçekleştirilen<br />
toplantılar yaratıcılığı yüzde 81 oranında artırıyor. Ayrıca diğer<br />
toplantı türlerine göre daha doğal bir ortamda yapıldığı için<br />
dikkatler daha az dağılıyor ve insan ilişkileri güçleniyor. Yürümek<br />
birçok hastalığın tedavisi için de oldukça etkili. Biz de “Yürüyen<br />
Fikirler’’ projesi adını verdiğimiz uygulama ile toplantılarımızda<br />
çalışanlarımızın fikirlerini daha da akıcı bir şekilde ifade<br />
etmelerine yardımcı olarak verimliliklerine ve sağlıklarına katkı<br />
sağlamayı umuyoruz” dedi.<br />
Yürüyen Fikirler projesi kapsamında, çalışanlara ofis içinde spor<br />
ayakkabılarını koyabildikleri bir dolap temin ediyor. Yürüyerek<br />
toplantı yapabilmek için belirlenen toplantı odalarını seçen<br />
çalışanlar, danışmada bir kayıt formu doldurarak kart alıyor. Proje<br />
ile yolun güvenli olması adına sadece en yakın anlaşmalı kafeye<br />
yapılan yürüyüşler destekleniyor. Yürüyüşlerinde 700 m’ye<br />
ulaşanlar anlaşmalı kafede kartlarını kullanarak bir içecek molası<br />
verebiliyor. Çalışanlar dönüşte kartlarını danışmaya teslim ediyor.<br />
Uygulama ile CHEP çalışanları gidiş-dönüş toplamda 1400 m<br />
yürüyor.<br />
CHEP <strong>Türkiye</strong> Genel Müdürü Şafak Aktekin<br />
Marjinal<strong>Sosyal</strong>’in önderliğinde başlatılan <strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi<br />
için, aralarında Koruncuk Vakfı, Bilim Kahramanları Derneği,<br />
Darüşşafaka Cemiyeti, KAÇUV, Hayata Destek Derneği, WWF<br />
<strong>Türkiye</strong>, TEMA, TEGV, KEDV, ÇEKÜL, AÇEV, AKUT, TOÇEV,<br />
Tohum Otizm Vakfı ve ASHOKA’nın olduğu 15 sivil toplum<br />
kuruluşunu tek platformda toplandı. Oluşum, <strong>Türkiye</strong>’de<br />
Facebook üzerinden bireysel bağış ve sivil toplum kuruluşu<br />
bilincini artırmayı hedefliyor. “Biriniz Hepimiz İçin” sloganıyla<br />
başlayan <strong>Sosyal</strong> Bağış Günü her ayın ikinci perşembe günü<br />
gerçekleşecek.<br />
Gerçek toplumsal etki yaratmak isteyen herkesi işbirliğine<br />
çağıran Marjinal<strong>Sosyal</strong>, <strong>Türkiye</strong>’de bireysel bağış ve STK bilincini<br />
uyandırmak için, 15 STK ile birlikte Facebook’un da katkılarıyla<br />
<strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi platformunu oluşturdu. Platform, 15 ay<br />
boyunca her ayın bir gününü bir STK’ya <strong>Sosyal</strong> Bağış Günü<br />
olarak adayacak.<br />
Marjinal<strong>Sosyal</strong> Kurucu Ortağı Işık Elpek, hareketle ile ilgili<br />
şöyle diyor: “Yaşadığımız toplumsal ve çevresel sorunlar sınır<br />
değerleri aşmış durumda. Artık neredeyse her dakika sarsıcı bir<br />
sorunun etkisi altında kalıyor, çoğu zaman sorunların büyüklüğü<br />
karşısında çözümsüz, çaresiz hissedebiliyoruz. Biz hem ülkemizde,<br />
hem dünyada yaşanan her sorunun çözümü olduğuna yürekten<br />
inanıyoruz ve çözüm için çalışan, çözüm üreten ve hepimizi<br />
çözümün bir parçası olmaya çağıran sivil toplum kuruluşlarını<br />
destekliyoruz. Marjinal<strong>Sosyal</strong> olarak sivil toplum kuruluşlarına<br />
inancımızı ve desteğimizi ‘<strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi’ ile herkesin<br />
katılabileceği bir platforma taşıdık. Duygularımızı, düşüncelerimizi,<br />
duyarlılıklarımızı milyonlarca mesajla paylaştığımız Facebook<br />
platformunda, a, <strong>Türkiye</strong>’de faaliyet gösteren, başarılı, etkili<br />
sivil toplum kuruluşlarını tanıtmak, anlatmak ve Facebook<br />
kullanıcılarını da çözümün bir parçası olmaya davet etmek<br />
istiyoruz. <strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi’nde, her ay bir STK’yı tanıtıyor, her<br />
ayın ikinci Perşembe gününü sosyal bağış günü ilan ediyoruz.<br />
Çünkü bireysel olarak küçük bağışlarla başlayıp büyük sorunların<br />
üstesinden gelmek için harekete geçebilir, sivil toplum kuruluşlarını<br />
daha özgür, daha güçlü, daha etkin kılabiliriz.”<br />
Marjinal<strong>Sosyal</strong>’i bünyesinde barındıran Marjinal Porter Novelli<br />
Ajans Başkanı Asuman Bayrak ise düşüncelerini, “Marjinal<br />
olarak, STK’lara 24 yıldır verdiğimiz desteği Işık Elpek’le iki yıldır<br />
yürüttüğümüz Marjinal<strong>Sosyal</strong> aracılığıyla somutlaştırmaktan<br />
dolayı içten bir sevinç ve gurur duyuyoruz” şeklinde ifade etti.<br />
Facebook <strong>Türkiye</strong> Kamu Politikaları Sorumlusu Nilay Erdem ise<br />
konuyla ilgili, “Facebook olarak bu anlamlı projenin bir parçası<br />
olmaktan mutluluk duyuyoruz. <strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi’nin verimli<br />
ve uzun soluklu bir projenin başlangıcı olmasını diliyor ve tüm<br />
topluluğumuz ve proje partnerlerimizin de desteğiyle insanların<br />
önem verdiği konularda pozitif bir dönüşüm yaratmasını<br />
umuyorum” yorumunu yaptı.<br />
18<br />
19
<strong>KSS</strong> Uygulama<br />
GittiGidiyor, Kadının Güçlenmesi<br />
Prensipleri’ni imzaladı<br />
GittiGidiyor, Kadının Güçlenmesi Prensipleri (Women’s<br />
Empowerment Principles-WEPs) platformunun imzacısı oldu.<br />
GittiGidiyor Genel Müdürü Öget Kantarcı, “Çalışma hayatı ve<br />
toplum genelinde ‘Eşitlik kazandırır!’ ilkesinin benimsenmesi<br />
bilinciyle, Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni kabul ediyoruz.<br />
GittiGidiyor olarak yalnız kendi çalışma alanımızda değil, etki<br />
alanımızdaki her yerde kadınların güçlenmesini destekliyoruz”<br />
dedi.<br />
Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global<br />
Compact) ve Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği<br />
ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women) ortak girişimi<br />
olan WEPs, özel sektöre; toplumsal cinsiyet eşitliği alanında<br />
yapacakları çalışmalar için ışık tutup, imzacıların cinsiyet<br />
eşitliğine ilişkin yedi temel ilkenin uygulanmasına taahhüt<br />
vermelerini sağlıyor.<br />
GittiGidiyor’da, kadınların talepleri WIN grubu aracılığıyla insan<br />
kaynaklarına ulaşıyor ve bu talepler doğrultusunda uygulamalar<br />
güncelleniyor. Son dönemde, hamilelik süreci ve sonrasında<br />
geçerli olan esnek/evden çalışma uygulaması hayata geçirildi.<br />
Böylece annelerin hamileyken ve doğumdan sonraki 1 yıl<br />
boyunca haftada 1 gün evden çalışmasının önü açıldı. Karne<br />
ve sınav günleri gibi ebeveynlerin çocuklarıyla geçirmek<br />
istediği özel ve önemli günlerde çalışanların izinlerinden<br />
düşülmemesine ilişkin kararı uygulamaya alan GittiGidiyor’da<br />
tüm yöneticilerin, işe alımlarda kısa listeye bıraktığı 3 adayın en<br />
az 1’inin kadın olması koşulunun gözetilmesi de insan kaynakları<br />
politikasına eklendi.<br />
GittiGidiyor çalışanları WIN ekibini kurdu<br />
Bir eBay şirketi olan GittiGidiyor’un çalışanları, 2015 yılında<br />
gönüllülük esasıyla Women’s Initiative Network (WIN) ekibini<br />
kurdu. WIN, kadınların kariyer yolculuklarında karşılaşabilecekleri<br />
zorlukları ortadan kaldıran bir çalışma ortamı yaratmak üzere<br />
aksiyon alıyor. Şirket içindeki ve dışındaki kadınların hayatlarına<br />
dokunacak projeler geliştiren WIN’in katkıları arasında; kadınların<br />
hem iş hayatında hem de sosyal hayatta karşı karşıya kaldığı<br />
güçlüklere yönelik farkındalığı artırıcı eğitimler düzenlemek,<br />
kadın ve erkek çalışanlar arasında gerçekleştirilen Shadow<br />
(Gölge) isimli programla farklı görevlerde bulunan kadınların<br />
ve erkeklerin 1 veya 2 iş gününü beraber geçirerek birbirlerine<br />
deneyimlerini aktarmalarını sağlamak, yeni işe alımlarda<br />
şirketteki açık pozisyonların kadın istihdamını artırmaya yönelik<br />
olarak çalışanlar tarafından kadın adaylarla paylaşılmasını<br />
teşvik etmek ve gönüllü GittiGidiyor çalışanlarından kurulan<br />
tiyatro ekibiyle kadın konusunda farkındalığı artıran oyunlar<br />
sahnelemek gibi faaliyetler bulunuyor.<br />
20<br />
21
CSR Turkey<br />
Sürdürülebilir yaşam için...<br />
<strong>Sosyal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Dergisi • Ocak Şubat Mart 2016<br />
Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık<br />
Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong><br />
Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar<br />
Toplum Etik CSR Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim<br />
Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik<br />
İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık Entegrasyon<br />
Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong><br />
<strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR<br />
Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama<br />
<strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre<br />
Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük<br />
İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong><br />
Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık<br />
Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda<br />
<strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum<br />
Etik CSR Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje<br />
Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan<br />
Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük<br />
İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong><br />
Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık<br />
Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda<br />
<strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum<br />
<strong>Kurumsal</strong> <strong>Sosyal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Dergisi<br />
<strong>KSS</strong><strong>Türkiye</strong><br />
<strong>Kurumsal</strong><br />
<strong>Kurumsal</strong><br />
<strong>Sosyal</strong><br />
<strong>Sorumluluk</strong><br />
Kuruluşunuzun<br />
Kişiliğidir
<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />
Çözüm: Entegre edilmiş<br />
sürdürülebilir şehir çözümleri<br />
WSEIN Başkanı<br />
Gökhan Yıldırım<br />
WSEIN (Dünya Sürdürülebilir Enerji Enstitüsü) Viyana merkezli olarak<br />
70’in üzerinde ülkede faaliyet gösteriyor. Enstitünün paydaşları arasında<br />
yerel yönetimler, STK’lar, dünyadan ve <strong>Türkiye</strong>’den üniversiteler var.<br />
Enstitünün başkanı ise <strong>Türkiye</strong>’den giden bir mühendis. ‘‘Benim<br />
vizyonum gelecek nesillerin Viyana gibi sürdürülebilir şehirlerde<br />
büyümesi’’ diyen WSEIN Başkanı Gökhan Yıldırım ile bir söyleşi yaptık.<br />
Sürdürülebilir şehrin gerekleri nedir? Bu<br />
alanda WSEIN nasıl çalışır?<br />
WSEIN’nin ana konusu sürdürülebilir enerji, buna bakış açımız da<br />
eğer dünyayı dünyayı sürdürülebilir yapmak istiyorsak önce şehirleri<br />
sürdürülebilir yapmalıyız. Çünkü Birleşmiş Milletler verilerine göre,<br />
dünya nüfusunun yüzde 54’ü şehirlerde yaşıyor; 2050 yılında ise yüzde<br />
70’i şehirlerde yaşayacak. Şehirler dört ayak üzerine oturur. Bu ayaklar:<br />
Ulaşım, çevre ve atık, toplum ve enerjidir.<br />
Bir şehrin yaşanılabilirliğini değerlendirmek için öyle bir örnek<br />
verebiliriz: Herhangi bir şehirde yaşayan bir kişinin, şehrin iki bölgesi<br />
arasında arabasıyla, yürüyerek, otobüsle ya da bisikletle yol almak gibi<br />
alternatifleri vardır.<br />
Soru şu: Acaba o şehrin planlaması bu kişinin, söz konusu mesafeyi<br />
bisikletle gitmenize izin veriyor mu, bunun için kişiyi yönlendiriyor mu?<br />
Ya da bisikleti tercih ettiğinde bir araba ona çarpıyor mu? Can tehlikesi<br />
var mı?<br />
24<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
25
Yürümeyi seçtiğinizde ise, yaya yolları planlanırken insanların<br />
rahatça yürüyebileceği şekilde mi dizayn edilmiş, yoksa arabalar<br />
park ettiği için cebelleşmek durumunda mı kalıyor? Ya da seyyar<br />
satıcılar yolu kapattığı için kişinin yürümesine engel mi oluyor?<br />
Yani şehrin yöneticileri tarafından bertaraf edilmemiş fiziksel ve<br />
psikolojik engeller var mı? Bu ulaşım sorunu kısmı.<br />
Çevre ve atık kısmı da buna benzer. Bir şehir / ülke, Danimarka<br />
gibi enerjinin yüzde 5’ini -ki bu çok büyük bir orandır- çöpten<br />
karşılayabiliyor mu? Ya da Viyana gibi ısınmanın 1/3’ünü çöpten<br />
karşılayabiliyor mu? Bunları sağlayacak alt yapılar kurulmuş mu?<br />
Toplum kısmında ise sorumuz şöyle olabilir: Acaba toplum,<br />
bireylerini yetiştirirken okula veya işe gitmek için bisiklet<br />
kullanmaya ya da yürümeye teşvik ediyor mu? Enerji ile ilgili<br />
kısmında da binaların yalıtımları, ısınması-soğuması, enerji yükü<br />
nasıl vb gibi sorulara cevap aranmalı.<br />
Bu kıstaslar bir araya geldiğinde, ortaya çıkan cevaplara göre bir<br />
şehrin sürdürülebilir olup olmadığına karar verilir.<br />
Viyana defalarca dünyanın en yaşanılabilir şehri, akıllı şehri<br />
seçildi. Biz enstitü olarak, bu şehri çözen hocalarla beraber yerel<br />
yöneticilere, karar vericilere eğitimler veriyoruz, danışmanlık<br />
yapıyoruz ve projeler geliştiriyoruz. Burada edindiğimiz bilgi<br />
birikimini <strong>Türkiye</strong>’ye aktarabilmeyi de amaçlıyoruz. Eğer bunu<br />
yaparsak, yurtdışına giden bir Türk mühendis olarak ben,<br />
kendimi mutlu ve işe yaramış hissederim. Avusturya’daki<br />
Amerikan Büyükelçiliği tarafından Avusturya’nın en iyi şirketi<br />
seçildikten sonra temsilcilik sayımız artmaya başladı. 70’ten<br />
100’e doğru gidiyor.<br />
Akıllı değil, sürdürülebilir şehir!<br />
<strong>Türkiye</strong>’de marka şehir kullanımıyla karşılaşıyorum. Bir şehrin<br />
nasıl marka olabileceğini anlamıyorum açıkçası. Bir şehri böyle<br />
tanımlamayı komik buluyorum. Adıyaman da bir markadır, Rize<br />
de, İstanbul’da… Hatta Uganda’da bir markadır. Bunları neye<br />
göre kıyaslayacağız, marka şehir kriteri nedir? Marka ilan edilen<br />
şehir ile ne yapabilirsiniz?<br />
Marka değerini yükseltmek tabirinin de kullanıldığını<br />
duyuyorum. Bunu kullanan kişinin pazarlamacı olduğunu<br />
ve pazarlama yaptığını söylemesi veya şehrin pazarlamasını<br />
yaptığını söylemesi dahi daha anlamlı gelebilirdi.<br />
Akıllı şehirler tanımlaması da bu bakış açısıyla tartışılabilir.<br />
Hangi şehrin akıllı hangisinin akıllı olmadığına neye göre karar<br />
vereceğiz? Dolayısıyla ne marka ne de akıllı, doğru kullanımın<br />
‘sürdürülebilir şehir’ olduğu görüşündeyim.<br />
“Çöpe bakış açısı<br />
değiştirilirse, Viyana ve<br />
Danimarka örneklerinde<br />
olduğu gibi şehrin bir<br />
bölümü çöple ısıtılabilir.”<br />
‘‘Entegre edilmiş sürdürülebilir şehir<br />
çözümleri’’ diyorsunuz. Nedir bunun<br />
anlamı?<br />
Bana göre doğru kavramın akıllı değil, sürdürülebilir şehir<br />
olduğunu belirtmiştim. Biz bunu biraz daha geliştirip ‘entegre<br />
edilmiş sürdürülebilir şehir çözümleri’ dedik.<br />
Yerel yönetimlerle çalışan üçüncü kesimlerin mevcut durumun<br />
(sorunun) ne olduğuna dair bilgi verip, buna dair çözüm önerisi<br />
sunmadıklarına sıklıkla şahit oluyorum. Çözümsüzlük tam da<br />
burada!<br />
Tıpkı herhangi bir rahatsızlığı olan bir kişiye, rahatsızlığının ne<br />
olduğunu söylemek fakat yapması gerekenlere ilişkin bilgi<br />
vermemek gibi görüyorum bu durumu. İstanbul’u ele alalım!<br />
İstanbul’daki toplu taşım aracı sayısı ve taşınacak yolcu sayısı<br />
bilgisi mevcut. Sayıca bir sorun olduğu verilerde görünüyor.<br />
Bu tespit edilip bilgi belediyeye veriliyor. Peki çözüm için bir<br />
program geliştiriliyor mu? Hayır! Şehirlerin, elden ele data<br />
dolaşımına değil çözüm önerilerine ihtiyacı vardır.<br />
İki yerel yöneticiyi ele alalım. Biri çöpü bertaraf ettiğini söylüyor;<br />
diğeri de şehrin çöpünü bertaraf ettiğini, o çöpten enerji elde<br />
ettiğini, kabarık doğalgaz faturasından çok daha düşük bir<br />
maliyetle çöpten elde edilen enerjinin ısınma için kullanıldığını<br />
söylüyor. Burada hangisinin tercih edileceği açık…<br />
Entegre edilmiş sürdürülebilir şehir çözümleriyle işte bunu<br />
kastediyoruz. Bu model, daha da geliştirilip sanayi ve toplum<br />
da dahil edilebilir. Örneğin toplum, çöplerini ayırmayı alışkanlık<br />
edinir çünkü daha az maliyetli bir ısınma seçeneğini tercih eder.<br />
Bunun sadece şehir değil, devlet politikası olması gerektiğini<br />
düşünüyorum.<br />
Sonuçta devlet kararıyla yurtdışından doğalgaz alınıyor. Bu da<br />
topluma yansıyan ekstra maliyet anlamına gelir.<br />
Çöp önemli!<br />
Ben bu anlattığım konular üzerine çalışmaya yenilenebilir ile<br />
başladım. Viyana’da bir konferans verdiğim sırada bir gencin<br />
yanıma gelip, bana ısrarla çöple ilgilendiğini anlatmaya<br />
çalışmasıyla çöpe bakışım değişti aslında. Oysa ki benim rüzgar<br />
güllerim vardı, ne işim olabilirdi çöple! O gençle randevulaştık<br />
ve ofisine gittim. Bana çöpü ve atığı anlattı; bu konuda verdikleri<br />
kursa katılmamı söyledi; katıldım. Aslında konuşulan şey geri<br />
kaynak kazanımıydı.<br />
Geri kaynak kazanımı konusu mekanik, fizik, biyoloji gibi<br />
bilimleri kapsayan ve bu bilim dallarından kişilerin içinde<br />
çalıştığı bir konu. Düşünün ki bir biyolog çöpü, çöpteki organik<br />
maddeleri araştırıyor. Avusturya’da hem çöp hem de çöpçüler<br />
çok kıymetlidir. Çöpe bu bakış açısıyla bakıldığında Viyana,<br />
Danimarka örneklerinde olduğu gibi, şehrin bir bölümü çöple<br />
ısıtılabilir. Yani durum <strong>Türkiye</strong>’deki çöp durumundan çok farklı!<br />
Özetle atık konusunda bilgilenmek şart!<br />
<strong>Türkiye</strong>’de danışmanlık verdiğiniz yerel<br />
yönetim var mı / oldu mu?<br />
Şu an için yok. Görüşmelerimiz oldu fakat karşılaştığımız<br />
‘enteresan’ tavırlar birlikte çalışmaya müsaade etmedi. Açıkçası,<br />
sürdürülebilir uygulama olarak yapılan birtakım uygulamaları<br />
örnek gösteren -fakat bu örneklerin sürdürülebilirlikle hiç ilgisi<br />
olmayan, şehre herhangi bir fayda sağlamayacak uygulamalar<br />
olduğu- yöneticilerle de karşılaştım, belediyeye ne kadar<br />
kazandıracağımızı soran danışmanlık şirketiyle de...<br />
Halka ve kente fayda ile başlayan cümlelerim onlara bir şey<br />
ifade etmedi. Dolayısıyla ortak paydamız olamadı. Bu noktada<br />
şunu da söylemek isterim: Sürdürülebilir olma hali sadece<br />
kurumlar değil, bireyler bazında da önemli. Sürdürülebilir<br />
bireyler olabilmek önemli. Çünkü bu sağlanırsa, bilinçli, idareyi<br />
yönlendirebilen ve talepkâr toplumlar oluşur.<br />
Özel sektör, sürdürülebilir şehirler<br />
alanına nasıl dahil olabilir / olmalıdır?<br />
Şehir projeleri için, yerel yönetim – özel sektör otaklığında proje<br />
finansmanın belli bir kısmının özel şirketlerle tamamlanmasını<br />
öngörüyoruz. Bunun başarılı örnekleri var. Bir şirketin üretim için<br />
harcadığı enerji maliyeti bellidir.<br />
Enerji maliyetinin düşürülmesi için kurulabilecek sitemin finanse<br />
edilmesi noktasında işbirliği yapılıp her iki tarafa da fayda<br />
sağlanabilir. Elbette bu sistemlerin hesaplanıp, ortaya çıkarılması<br />
için de bu alanda bilgi birikimi olan mühendislere, yöneticilere,<br />
ortak çalışabilme bilincine… ihtiyaç var. Sanayinin, yerel<br />
yönetimlerin, şehirlerin… birbirleriyle entegre olabilmesine<br />
ihtiyaç var. Bu entegrasyon eksikliğinin, sürdürülebilir şehirler<br />
yaratma konusunda <strong>Türkiye</strong>’nin önemli sorunlardan biri<br />
olduğunu düşünüyorum.<br />
Yaşanabilir şehirlerin konusunun<br />
akademik ortamda yer bulması üzerine<br />
düşünceleriniz nelerdir?<br />
Şehirlerin enerji, ulaşım, atık vs. sorunlarının çözümünde, bu<br />
alanlara ilgi duyan ve eğitim almış akademisyenlerin olması<br />
idealidir tabii. <strong>Türkiye</strong> özelinde değerlendirecek olursam, çözüm<br />
üretme ve uygulama aşamalarına gerçek anlamda müdahil olan<br />
/ olabilecek bir akademik kadro gücünün varlığını maalesef<br />
göremiyorum. Bu düşüncem bizzat yaşadığım örneklerle de<br />
sabittir.<br />
Akademik dünyada bir ‘geri durma’ hali gözlemliyorum. İşin<br />
özü; akdemisyen, idareci, vatandaş… hangi kesimden olunursa<br />
olunsun, öncelikle çözüm üretmeye gönüllü olmak gerekiyor.<br />
Çözüm üretmek çok zor değil!<br />
“Sanayinin, yerel<br />
yönetimlerin, şehirlerin…<br />
birbirleriyle entegre<br />
olabilmesine ihtiyaç var.<br />
Bu entegrasyon eksikliği,<br />
sürdürülebilir şehirler<br />
yaratma konusunda<br />
<strong>Türkiye</strong>’nin önemli<br />
sorunlardan biri.”<br />
26 27
Uygulama<br />
Ford Otosan’ın çalışan gönüllülüğü<br />
platformu: Gönlüm Senle<br />
Ford Otosan İnsan Kaynakları<br />
Direktörü<br />
Nursel Ölmez Ateş<br />
Ford Otosan, çalışanlarının sosyal sorumluluk projelerine gönüllü olarak<br />
katılım taleplerini ve bulundukları çevreye karşı duyarlı, toplumsal yararı<br />
gözeten çalışmalarını tek bir çatı altında toplayarak kurumsallaştırmak<br />
amacıyla yeni bir platform oluşturdu. Gönüllülük anlayışını belli bir<br />
sistem içerisinde sürdürülebilir kılmak için oluşturulan bu şirket içi<br />
platformun adı: Gönlüm Senle. Ford Otosan İnsan Kaynakları Direktörü<br />
Nursel Ölmez Ateş, bu platformun çalışma şeklini, şirketin fırsat<br />
eşitliği ve çeşitlilik stratejisinin, insan kaynakları politikasına çalışan<br />
gönüllüğüne etkilerini anlattı.<br />
Ford Otosan’da tüm nitelikli adayların ayrımcılığın olmadığı bir<br />
ortamda, ırk, din, renk, yaş, cinsiyet, ulusal köken, cinsel tercih, cinsel<br />
kimlik, engellilik statüsüne bakılmaksızın istihdam edildiğini söyleyen<br />
Nursel Ölmez Ateş, ‘‘Ford Otosan, bu kişilerin istihdam edilmesinde ve<br />
ilerlemesinde teşvik mekanizmaları yaratır. Ayrıca, tüm pozisyonların<br />
kadın erkek eşitliği çerçevesinde doldurulması Ford Otosan insan<br />
kaynakları politikaları için esastır. Bu aynı zamanda aynı görev tanımı için<br />
eşit ücretlendirme anlamına gelir. Ford Otosan fırsat eşitliği ve çeşitlilik<br />
stratejisi; yaş, engellilik, ırk/etnik köken, cinsiyet, din/inanç, kültür<br />
konularında eşitliği zorunlu kılıp, bu anlamda iş-yaşam dengesini korur’’<br />
diyor.<br />
İnsan kaynaklarının bir stratejisi olan fırsat eşitliği ve çeşitliliğin, şirketin<br />
beraber iş yaptığı kişilerin ve çalışanların kapsayıcı bir iş ortamından ve<br />
uygulamalardan faydalanmalarını amaçladığını belirten Ateş, insanların<br />
birbirlerinden farklı oldukları esasına dayanan Ford Otosan fırsat eşitliği<br />
ve çeşitlilik stratejisinin bu farkları anlamak, değerlendirmek ve etkili bir<br />
şekilde yönetmek üzerine kurulduğunu söylüyor.<br />
28<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
29
Nursel Ölmez Ateş, Ford Otosan’ın gönüllülük çalışmalarının da<br />
fırsat eşitliği ve çeşitlilik stratejisine dayandığının altını çiziyor ve<br />
şirketin çalışan gönüllüğü konusundaki algısını ‘‘Ford Otosan’da<br />
gönüllülük, kurumsal vatandaşlık anlayışıyla ele alınır. <strong>Kurumsal</strong><br />
vatandaşlık anlayışımız ise; verimliliğe odaklı, riskleri önceden<br />
tespit ederek önleyici yaklaşımlar geliştiren proaktif bir anlayıştır.<br />
Yanı sıra tüm gönüllülük çalışmalarımızda; sınırlı kaynakları etkin<br />
şekilde değerlendirmek ve sürdürülebilirlik yaklaşımı içinde<br />
kalıcı değerler üretebilmeyi amaçlarız. Çalışan gönüllülerimiz,<br />
içinde bulundukları topluma ve çevreye herhangi bir karşılık ya<br />
da çıkar beklemeksizin bir işi yapmayı kendiliğinden üstlenirler’’<br />
şeklinde özetliyor.<br />
Gönlüm Senle platformu nedir?<br />
Gönlüm Senle platformu, ihtiyaç sahipleri ile yardım yapmak<br />
isteyenleri buluşturan şirket içi dijital platform.<br />
Nursel Ölmez Ateş, platformun işleyişini şöyle açıklıyor: İlk<br />
etapta, Ford Otosanlılar hayata geçirmek istedikleri sosyal<br />
sorumluluk projelerini kurumsal sosyal sorumluluk ekibi ile<br />
paylaşıyor. <strong>Türkiye</strong>’nin her yerinden, Ford Otosan’a hali hazırda<br />
kitap, kütüphane, hibe araç, bilgisayar, fotokopi makinası,<br />
kıyafet, okul bahçesine basketbol sahası gibi talepler geliyor.<br />
Gönlüm Senle’ye yardım yapmak isteyen çalışanlar niyetlerini<br />
ve projelerini belirtiyorlar. Platform sayesinde <strong>Türkiye</strong>’nin<br />
diğer ucunda ihtiyaç sahibi kişilerle buluşuyorlar. Bazen de<br />
sıfırdan çalışmak istedikleri konuyu belirtiyorlar. Bu durumda<br />
önce kurumsal sosyal sorumluluk ekibi, daha sonra ise insan<br />
kaynakları direktörü proje başvurusunu değerlendiriyor. Proje<br />
hayata geçirilmeye uygunsa gönüllü ile irtibata geçiliyor. Bu<br />
süreçte fikir olgunlaştırılıyor. Ekip desteği ihtiyacı varsa platforma<br />
asılıyor ve yeni gönüllüler toplanıyor. Platform sadece yeni proje<br />
fikirlerine değil, mevcut projelere gönüllü olmak isteyenlere de<br />
imkân sağlıyor.’’<br />
“‘Ford Otosan’da gönüllülük,<br />
kurumsal vatandaşlık<br />
anlayışıyla ele alınır.”<br />
Gönüllüler, Gönlüm Senle platformu<br />
aracılığıyla neler yaptı?<br />
Kanserli çocuklar için Umut Kafe<br />
KAÇUV (Kanserli Çocuklara Umut Vakfı), Ford Otosan’ın desteği<br />
ile Umut Kafe sosyal sorumluluk projesini hayata geçirdi. Umut<br />
Kafe projesiyle, kanser tedavisi görmekte olan çocukların<br />
ailelerine iş istihdamı sağlayacak. KAÇUV bu proje ile bir yıl<br />
boyunca ebeveynlere ek maddi destek yaratarak, gelir sağlamayı<br />
hedefliyor.<br />
Ford Otosan desteği ile gezici bir kafeye dönüştürülen ve<br />
Umut Kafe olarak adlandırılan transit araç İstanbul’un çeşitli<br />
noktalarında dönemsel olarak yer alacak. Proje, KAÇUV’un<br />
Aile Evinde ve hastanelerde kanser tedavisi görmekte olan<br />
çocukların ailelerine de istihdam sağlacak.<br />
<strong>Türkiye</strong>’nin Kış Çocukları<br />
17 kişilik bir ekip tarafından başlatılan yardım projesi gitgide<br />
büyüdü ve toplanan 53.000 TL ile 19 okula ulaşılarak, 1408<br />
öğrencinin acil ihtiyaçları karşılandı.<br />
Projelerine <strong>Türkiye</strong>’nin Kış Çocukları ismini veren Ford Otosan<br />
gönüllülerinden oluşan 17 kişilik bir ekip kışın üşüyen çocuklar<br />
için kıyafet yardımı toplamaya başladı. Diğer çalışanlarında<br />
projeye destek vermesiyle, 500 öğrenciye destek için yola çıkılan<br />
proje büyüdü. Toplanan 53.000 TL ile 1408 çocuğun ihtiyacı<br />
karşılandı. Toplanan yardıma Ford Otosan da aynı oranda destek<br />
verince <strong>Türkiye</strong>’nin özellikle doğusunda yaşayan ve kışın zorlu<br />
şartlarıyla yüzleşen öğrencilere mont, bot, kırtasiye gibi eşyalar<br />
alındı. Proje kapsamında toplam 19 okula ulaşıldı. Toplanan<br />
yardımla 132 öğrencili bir okulun pencereleri yenilirken, 840<br />
öğrencili bir okul için de müzik enstrümanları alındı.<br />
Orada Bir Köy Var Uzakta<br />
Boya badana yaparak, seramik döşeyerek, tamir ve tadilat<br />
yaparak, çocuklar için Şanlıurfa’daki Ortatepe İlkokulunu<br />
yenileyen Ford Otosan çalışanları, “Orda Bir Köy Var Uzakta-2”<br />
sloganıyla Kastamonu’nun Cide ilçesinde yaşanan sel<br />
felaketinde zarar gören beldelerden biri olan Toygarlı Köyü’ndeki<br />
köy okulunun çatısını onarmak için malzeme tedarik etti. Dört<br />
ayrı firmadan sponsorluk desteği alan gönüllü çalışanlar, okul<br />
çatısının onarımı için ihtiyaç duyulan kiremit, kereste, mahya,<br />
kiremit altı mebran izolasyon malzemeleriyle okulu tamir<br />
ederek, çocukların rahat bir ortamda eğitim alabilmeleri için<br />
destek oldular.<br />
Geri Dönüşüm Kahramanları<br />
Geri Dönüşüm Kahramanları projesi kapsamında, Ford Otosan’ın<br />
farklı departmanlarındaki gönüllü çalışanları Gölcük ilçesinde<br />
19 ilkokulda toplam 2.042 1. sınıf öğrencisine geri dönüşüm<br />
konusunda farkındalık eğitimleri verdi. Gençlerin çevre koruma<br />
konusunda bilinçlendirilmesinin hedeflendiği eğitimlerde geri<br />
dönüşümün ne olduğu, hangi atıkların geri dönüştürülebileceği<br />
ve bu atıkların hangi geri dönüşüm kutularına atılması gerektiği<br />
gibi bilgiler verildi.<br />
Okullarda gerçekleştirilen farkındalık eğitimlerinin ardından<br />
projenin ikinci aşaması Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü,<br />
ÇEVKO Vakfı, Gölcük Belediyesi ve Tanrıkulu Geri Dönüşüm iş<br />
birliğiyle temmuz ayında günü Gölcük Anıt Park Meydanı’nda<br />
Gölcüklü çocukların ve ailelerin ağırlandığı Geri Dönüşüm<br />
Kahramanları Şenliği yapıldı. Halka açık olarak gerçekleştirilen<br />
etkinlikte gönüllü Ford Otosanlı çalışanlarımız tarafından<br />
Gölcüklü çocuklara ve ailelerine geri dönüşüm ile ilgili bilgiler<br />
verilirken, çeşitli yarışma ve oyunlarla çocukların ve ailelerinin<br />
bilinçlenmesi sağlandı.<br />
Sığındığımız Kutular<br />
Ford Otosan içerisindeki 5 yerleşkeden 30’a yakın gönüllü Ford<br />
çalışanı “Sığındığımız Kutularda Kadın Dayanışmasını Arıyoruz”<br />
sloganıyla yola çıktı.<br />
Atıl ahşap kutular mora boyandı, üzerlerine projenin sloganı<br />
yazıldı. Beş yerleşkede yer alan beş kadın gönüllü, kutuların<br />
yerlerine ulaştırılmasından, gelen soruların yanıtlanmasına,<br />
toplanan kıyafetlerin tasnif edilip ulaştırılmasına kadar her<br />
aşamasında sürece destek verdi. Kutular yaklaşık iki hafta<br />
yerleşkelerin en görünür yerlerinde durdu ve iki hafta içerisinde<br />
yaklaşık 1350 parça eşya toplandı.<br />
Toplanan malzemeler, Kadıköy Belediyesi <strong>Sosyal</strong> Destek<br />
Hizmetleri Müdürlüğüne teslim edildi. Kadıköy Belediyesi,<br />
toplanan eşyaları müdürlük çatıları altında bulunan kadın<br />
sığınma evi ile ihtiyaç sahibi diğer kadınlara ulaştırmak üzere<br />
kabul etti.<br />
30 <strong>31</strong>
Dünyadan<br />
Isı şebekesi planlaması<br />
için ücretsiz araçlar ve veri<br />
yakında…<br />
Bristol Sürdürülebilir Enerji Araştırma Merkezi Başkanı<br />
Joshua Thumim<br />
Avrupa’da yerel ısı şebekeleri planlama maliyetini önemli<br />
ölçüde azaltacağı öngörülen yeni bir girişim hayata geçirilmeye<br />
hazırlanılıyor. Bu araştırma projesinin adı: THERMOS (Isı Enerjisi<br />
Kaynak Modelleme ve Optimizasyon Sistemi)<br />
Girişimin detaylarını, öngörülen getirilerini ve işleyişini Bristol<br />
Sürdürülebilir Enerji Araştırma Merkezi Başkanı Joshua Thumim<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong> <strong>dergisi</strong> için yazdı.<br />
Yerel ısı planlaması pahalı ve karmaşık bir iştir. Bu, hizmet ettikleri<br />
bölge için merkezi ısıtma planlarının alana / bölgeye özgü<br />
sistemlerin dizaynından beri hiç de şaşırtıcı değil!<br />
Ağlar kavramsal olarak basittir. Alınması gereken en önemli<br />
kararlar, ısı sağlayayıcının nerede yer alacağı, hangi binaların<br />
bağlantılı olcağı, teknik ve ekonomik olarak en efektif yolun<br />
ne olduğuyla ilgilidir. Ancak uygulamada -nispeten küçük bir<br />
bölgede bile- sadece bir kısmının dahi uygulanabilir olması için,<br />
akıllara durgunluk veren sayıda seçenek bir araya getirilebilir.<br />
Tabii, yerel ısı talebi ve yolları kazmaya yönelik muhtemel maliyet<br />
gibi faktörler hakkında iyi bir bilgiye ve bir ağın tekno-ekonomik<br />
performansını modellemek için bu bilgiyi kullanma becerisine<br />
sahip olunduğunu varsayarsak…<br />
O halde sorun bir arama problemi olarak ele alınabilir: Belli<br />
bir alanda inşa edebileceğiniz yüzlerce olası ısı şebekesinden<br />
hangisi en iyisi, hangi binalar sisteme dahil edilmeli, enerji<br />
merkezi nerede olmalı, bunları birbirine bağlayan boruları nasıl<br />
yerleştirilmeli ve plancılar tarafından genellikle unutulan konu<br />
olan binaların içinde yaşayanlar için bütün bunlar pratikte ne<br />
anlama geliyor?<br />
İlk adım, çok sayıdaki şebeke içinde birkaç makul adayı<br />
belirlemektir. Bu, ön fizibilite çalışması olarak bilinir. Bu kısım<br />
tamamlandıktan sonra, listeyi rafine etmek ve seçeneklerden<br />
birini belirlemek için daha ayrıntılı bir analiz yapılır. Bu da,<br />
fizibilite çalışmasıdır ve sadece bu aşamada yerine getirildiğinde<br />
tam mühendislik tasarım çalışmaları yapılabilir.<br />
Ön fizibilite aşaması kritik bir önem taşıyor çünkü bu aşamada<br />
potansiyel çözümler belirleniyor ya da eleniyor. Bununla<br />
birlikte, kamu yetkilileri genellikle bunu yapacak araç ve<br />
kapasiteden yoksun olduklarından, bu işi iyi kötü üstlenebilecek<br />
sınırlı sayıdaki danışmanı görevlendirirler. Örneğin, ısı ihtiyacı<br />
haritasından, yüksek mekansal ısı ihtiyacı yoğunluğu olan<br />
bölgeleri seçiyorlar.<br />
32<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
33
Ve sonrasında genel kabul görmüş kuralları kullanarak, bu<br />
bölgeler arasında potansiyel ağ çözümleri arıyorlar. Bu süreç<br />
pahalı, etkisiz ve yavaştır. Ayrıca, belirli bir alandaki olası tüm<br />
ağları değerlendirme konusunda da başarısız bir yöntemdir.<br />
Ya böyle olması gerekmiyorsa!<br />
Şöyle düşünelim: Ya enerji sistem haritaları, yazılım ve<br />
modelleme araçları en iyi ısı ağ seçeneklerini belirlemek için<br />
yerel yönetimler, enerji şirketleri ve diğer kurumlar tarafından<br />
kullanılıyor olsaydı… Bunun planlama maliyetlerini ve<br />
kalkınma süresini azaltacağına, ısı ağlarından daha fazla insanın<br />
faydalanacağına inanıyoruz. THERMOS’un yapmaya çalıştığı şey<br />
de tam olarak bu!<br />
THERMOS, kamu otoritelerinin ve diğer paydaşlerın ısı enerjisi<br />
sistem planlamasını bugünkünden çok daha hızlı ve ucuza<br />
yapmasına imkan verecek; gerekli yöntemleri, bilgi ve araçları<br />
sağlayacak olan EC Horizon 2020 tarafından finanse edilen 3<br />
milyon poundluk bir araştırma projesi.<br />
Özetle, THERMOS yüksek çözünürlüklü enerji sistem haritaları<br />
sağlayarak yerel ısı ağlarını ucuza geliştirmeyi, uygulanabilir ısı<br />
ağlarını tanımlamak için ücretsiz yazılım sağlamayı hedefliyor. Ve<br />
en önemlisi bu araçların geliştirilmesi sırasındaki ve sonrasındaki<br />
deneyimlerin, şehir enerji plancıları arasında paylaşılmasını<br />
amaçlıyor.<br />
THERMOS neler sunuyor?<br />
• Kamu otoritelerinin ve diğer paydaşların iyileştirme için etkin<br />
(bazı durumlarda daha hızlı) bir plan yapmalarını sağlamak,<br />
belirlenen herhangi bir alanda mevcut ısıtma ve soğutma<br />
ağ sistemlerinin yenilenmesi ve genişletilmesine yarayacak<br />
enerji sistemi haritalarını geliştirmek için modern yöntemleri<br />
yayımlamak.<br />
• Dört pilot şehir için bir takım haritalar üretmek (Islington<br />
Belediyesi, Londra; Varşova, Polonya; Jelgava,Letonya;<br />
Granollers, İspanya)<br />
• Şehirlerin, ulusal ve bölgesel paydaşların ısı enerji sistemi<br />
planlamasına dair bazı sorularını cevaplamak adına, bu<br />
haritaları analiz etmek için modeller geliştirmek ve paylaşmak.<br />
• Geliştirilen modelleri, farklı pilot şehirlerin paydaşlarının özel<br />
ihtiyaçlarına göre hazırlanmış ücretsiz ve açık kaynaklı bir<br />
yazılım uygulaması haline getirmek.<br />
• Enerji planlamasında, yeni araçların kullanılmasını<br />
desteklemek için enerji planlaması paydaşlarıyla yakın<br />
çalışmak.<br />
• Enerji sistemi haritalama metodolojisinin uygulanmasını<br />
destekleyip sonrasında yazılımın pilot şehir ve bölgelerin<br />
ötesinde de kullanılmasını sağlamak. (Özellikle Cascais,<br />
Portekiz; Alba Iulia,Romanya; Berlin ve Londra)<br />
Neden dört şehir?<br />
Dört pilot şehir olan Cascais, Alba Iulia, Berlin ve Londra,<br />
THERMOS aracını kullanarak gerçek dünya sistemini planlama<br />
ve tasarlama potansiyelleri nedeniyle seçildi. Merkezi ısı sistemi<br />
planlama konusunda her biri farklı deneyim seviyelerine ve bilgi<br />
birikimlerine sahip. Pilot şehirlerimiz, termal ağ planlayıcılarının<br />
karşılaştıkları zorluklarla ilgili derin bilgi sahibi. Bunu, gerçek<br />
dünya deneyimini temel alan ve en iyi uygulamaların nasıl<br />
olması gerektiğini ve bu uygulamaları başka yerlerde de<br />
kullanılması için nasıl çoğaltılabileceğini anlamamıza yardımcı<br />
olacak bir yazılım geliştirmek için kullanacağız.<br />
Projeye dahil olan dört kentin de çağa ayak uyduran<br />
uygulamaları gerçekleştirmek konusunda istek ve potansiyeli<br />
var. Bu şehirler, yeni ağlar için optimum alanların ve mevcut<br />
olanları yenilemek için en iyi yolun belirlenmesinde kullanılacak<br />
THERMOS planlama metodolojisi ve yazılımının test edilmesinde<br />
önemli rol oynayacaklar. THERMOS’un geliştirdiği araçların<br />
amaca uygun olmasını sağlayacak; enerji planlama süreçlerini<br />
desteklemek için çalışacaklar. Sonrasında THERMOS kaynakları<br />
herkesin kullanabileceği bir hale gelecek.<br />
Planımız, yerel yetkililer ve diğer ilgililerin kullanımı basit, aynı<br />
zamanda yerel ağ planlamasını desteklemek için gerekli olan<br />
ayrıntılı modelleri de yansıtan çevrimiçi bir yazılım uygulaması<br />
aracılığıyla araçlara ve verilere erişimlerini sağlamak. Şu anda<br />
yazılım geliştirilme aşamasında. THERMOS’un ortağı olan<br />
Pilot Şehirler<br />
Granollers, İspanya<br />
Islington, Birleşik Krallık<br />
Jelgava, Letonya<br />
Warşova, Polonya<br />
Yinelenen şehirler<br />
Cascais, Portegiz<br />
Londra (GLA), Birleşik Krallık<br />
Alba Iulia, Romanya<br />
Berlin (dena), Almanya<br />
THERMOS’un iş ortakları arasında üniversiteler, yerel<br />
yönetimler, enerji ve çevre ajansları ile uzman danışmanlar<br />
yer alıyor.<br />
İngiltere’den Imperial Üniversitesi, Büyük Londra Makamı,<br />
Londra Islington Belediyesi; İspanya’dan Creara Danışmanlık,<br />
Granollers Belediyesi; Polonyadan Polonya Ulusal Enerji<br />
Tasarrufu Ajansı, Varşova Belediyesi; Letonya’dan: Letonya<br />
Çevre Yatırım Fonu; Jelgava Belediyesi; Danimarka’dan<br />
Aalborg Üniversitesi; Almanya’dan: ICLEI (Uluslararası Yerel<br />
Çevre Girişimleri Konseyi) Avrupa Sekreteryası, Alman Enerji<br />
Ajansı; Romanya’dan Alba Iulia Belediyesi; Portekiz’den<br />
Cascais Belediyesi.<br />
Bu, elbette bölgesel ısıtma şebekelerinin asıl inşaatını daha<br />
ucuz veya daha hızlı yapmayacak. Ancak belirli bir alandaki en<br />
umut verici şebekelerin tespit edilme maliyetini önemli ölçüde<br />
azaltacak ve süreci hızlandıracak. Ayrıca halihazırdaki sistemlerin<br />
doğru sistem olup olmadığından emin olunmasını yardımcı<br />
olucak.<br />
THERMOS programın üç yıllık süresince, etkilerini en üst düzeye<br />
çıkarmak için geniş bir yaygınlaştırma ve iletişim çalışması<br />
yürütülüyor. 2019’dan sonra umuyoruz ki yöntemleri, veri<br />
ve araçları açık kaynakta tutarak miras bırakacağız. Böylece<br />
programın getirileri hızla yayılacak.<br />
Imperial College London tarafından oluşturulmuş olan, tüm<br />
önemli enerji sistemi modelleme algoritmalarıyla Bristol’daki<br />
CSE yazılım ekibimizin yetenekli ellerinde süreç iyi gidiyor.<br />
THERMOS projesinin, bölgesel ısıtma ve soğutma ağlarının<br />
büyük potansiyelini çözmenin anahtarı olabileceğini<br />
düşünüyoruz. Eğer işimizi iyi yaparsak, İngiltere ve Avrupa’nın<br />
çok daha fazla kesimi geleceğin çok ihtiyaç duyulan düşük<br />
karbon ve düşük maliyetli enerji kaynaklarını sunan enerji<br />
sisteminden fayda görebilecek durumda olacak.<br />
34 35
“Coming Soon: Free tools and data for<br />
heat network planning”<br />
Joshua Thumim, Head of<br />
Research at the Centre for<br />
Sustainable Energy in Bristol,<br />
introduces a new initiative<br />
designed to dramatically reduce<br />
the cost of planning local heat<br />
networks in Europe.<br />
Planning a local heat network is<br />
an expensive and complex business. This is hardly surprising,<br />
since district heating schemes are place-specific systems<br />
designed for the individual neighbourhoods they serve. There’s<br />
no off-the-shelf option.<br />
The networks themselves are conceptually straightforward; the<br />
top-level decisions are where the heat supply will be located<br />
and which buildings will be connected, and what is the most<br />
technically and economically efficient route to join the two.<br />
In practice however, and even in a relatively small<br />
neighbourhood, these choices can combine to produce a<br />
mind-boggling number of possibilities of which only a fraction<br />
are likely to be viable. And that’s assuming that you have good<br />
information on factors such as local heat demand and the likely<br />
cost of digging up the roads, but also the ability to use that<br />
information to model the techno-economic performance of a<br />
proposed network.<br />
So the challenge can be framed as a ‘search problem’: out of<br />
the hundreds of possible heat networks that you could build<br />
in a particular area, which is the best? Which buildings should<br />
be included, where should the energy centre go, how should<br />
we route the pipes that connect them, and – something often<br />
forgotten by planners – what does all this mean in practice for<br />
the occupants of the buildings being connected?<br />
The first step is to identify a small number of sensible<br />
candidates from the large set of possible networks. This is<br />
known as pre-feasibilty work. Once complete, more detailed<br />
analysis is undertaken to refine the list and identify a preferred<br />
option. This is known as feasibilty work, and only once this stage<br />
is fulfilled can full engineering design work be undertaken.<br />
The pre-feasibility stage is of critical importance, since it is here<br />
that potential solutions are identified or ruled out. However,<br />
public authorities often lack the tools and capacity to do this<br />
themselves, so typically commission this work from a limited<br />
number of consultancies who tend to undertake it more or less<br />
‘manually’ – for example, selecting areas of high spatial heat<br />
demand density from heat demand maps, and then looking<br />
for potential network solutions within these areas using various<br />
rules of thumb.<br />
This process is expensive, inefficient and slow, and does not<br />
tend to build capacity within the public authorities. It also fails<br />
to consider the full range of possible networks in a given area.<br />
What if it didn’t have to be like this? What if the energy system<br />
maps, software and modelling tools for identifing the best<br />
heat-network options were freely available to local authorities,<br />
energy companies and other agencies?<br />
We believe that this would reduce planning costs and<br />
development time, and bring the benefits of heat networks<br />
to more people, sooner. And this is exactly what THERMOS is<br />
attempting to do.<br />
Thermal Energy Resource Modelling and Optimisation System<br />
is a £3m EC Horizon 2020 funded research project which<br />
will provide the methods, data, and tools to enable public<br />
authorities and other stakeholders to undertake sophisticated<br />
thermal energy system planning far more rapidly and cheaply<br />
than they can today.<br />
In a nutshell, THERMOS aims to make local heat networks<br />
cheaper to develop by providing high resolution energy system<br />
maps, free software for identifying viable heat networks, and<br />
perhaps most importantly, sharing experiences between city<br />
energy planners, during and after the development of these<br />
tools.<br />
Of course, this won’t make the actual building of district<br />
heating networks cheaper or quicker, but it should dramatically<br />
accelerate the pace and reduce the cost of identifying the most<br />
promising networks in a given area, and help ensure that the<br />
systems that do go ahead are the right ones.<br />
What THERMOS offers<br />
Specifically, THERMOS will:<br />
• Develop and publish a state-of-the-art methodology for<br />
developing address-level energy system maps, to enable<br />
public authorities and other stakeholders to efficiently<br />
(and in some cases more rapidly) plan for the upgrading,<br />
refurbishment and expansion of existing heating and<br />
cooling network systems in any given area.<br />
• Produce a set of such maps for a series of four ‘pilot cities’<br />
(the local authority areas of Islington borough council in<br />
London in the United Kingdom, Warsaw in Poland, Jelgava in<br />
Latvia and Granollers in Spain.<br />
• Develop and publish models for analysing these maps to<br />
answer a range of questions required for thermal energy<br />
system planning by city, regional and national stakeholders.<br />
• Incorporate these models in a free, open-source software<br />
application tailored to the specific needs of different pilot<br />
city stakeholders.<br />
• Work closely with energy planning stakeholders to support<br />
the use of the new tools in real-world energy planning.<br />
• Support the implementation of the energy system mapping<br />
methodology, and subsequently the use of the software, in<br />
a further four ‘replication’ cities or regions (specifically Cascais<br />
in Portugal, Alba Iulia in Romania, Berlin and London).<br />
During and beyond the three-year lifetime of the programme<br />
itself, THERMOS will engage in a wider programme of<br />
dissemination and communication to maximise the impacts<br />
of the project. And after 2019, our hope is that we will leave a<br />
legacy through open-sourcing the methods data and tools, so<br />
that the benefits are spread far and wide.<br />
The four pilot cities were chosen because of their potential to<br />
plan and design a real-world system using the THERMOS tool.<br />
Each has different levels of experience and know-how with<br />
planning district heating. Between them, our pilot cities have<br />
a deep well of knowledge of the challenges facing thermal<br />
network planners. We’ll be using this to develop software that<br />
builds on real-world experience, and helps us understand<br />
what best-practice looks like - and how it can be replicated<br />
elsewhere.<br />
The four replication cities involved in the project – Cascais, Alba<br />
Iulia, Berlin and London - all have the desire and potential to<br />
expand, modernise or re-introduce<br />
They’ll play a crucial role in road-testing the THERMOS planning<br />
methodology and software to identify optimum areas for new<br />
networks and the best ways to refurbish existing ones. The<br />
replication cities will ensure that the tools THERMOS develops<br />
are fit-for-purpose and work to support real-world energy<br />
planning processes.<br />
And after that, the THERMOS resources will become available<br />
for everyone to use.<br />
Our plan is for local authorities and others to access the tools<br />
and data through an online software application which is<br />
simple to use, but which also reflects the detailed models<br />
required to underpin local network planning - an interesting<br />
design challenge in itself!<br />
At the moment the software is under development,<br />
progressing well in the capable hands of our software team<br />
here at CSE in Bristol, with the all important energy system<br />
modelling algorithms being created by THERMOS partner<br />
Imperial College London.<br />
We think THERMOS could be the key to unlocking the huge<br />
potential of district heating and cooling networks, and if we do<br />
our job well, many more parts of the UK and Europe will be in<br />
a position to benefit from an energy system which offers the<br />
much-needed low carbon and low cost energy supplies of the<br />
future.<br />
THERMOS CITIES<br />
Pilot City Replication City<br />
Granollers, Spain Cascais, Portugal<br />
Islington, UK London (GLA), UK<br />
Jelgava, Latvia Alba Iulia, Romania<br />
Warsaw, Poland Berlin (dena), Germany<br />
Working with CSE on THERMOS<br />
Our partners include universities, local authorities and city-wide<br />
authorities, energy and environmental agencies and specialist<br />
consultants:<br />
UK: Imperial College, London, Greater London Authority,<br />
London Borough of Islington; Spain: Creara Consultores<br />
SL, Ajuntament de Granollers; Poland: Krajowa Agencja<br />
Poszanowania Energii SA, Miasto Stoleczne Warszawa;<br />
Latvia: Vides Investiciju Fonds SIA; Jelgavas Dome; Denmark:<br />
Aalborg Universitet; Germany: ICLEI European Secretariat<br />
GMBH, Deutsche Energie-Agentur GMBH; Romania: Primaria<br />
Municipiului Alba Iulia; Portugal: Municipio de Cascais<br />
36<br />
37
<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />
Endüstriyel simbiyoz<br />
uygulamaları OSB’ler için yol<br />
açıcı olacak<br />
Antalya Organize Sanayi Bölgesi<br />
Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Ali Bahar<br />
Endüstriyel simbiyoz kavramı, işletmelerde kaynak verimliliğini<br />
sağlamak ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak adına önemli bir<br />
araç. Yapılan uygulamalar ve araştırmalar, endüstriyel işletmeler<br />
arasındaki madde ve enerji değişiminin önemli oranlarda<br />
tasarruf sağladığını gösteriyor.<br />
<strong>Türkiye</strong>’de, ilk kez bir organize sanayi bölgesinde uygulanan<br />
Endüstriyel Simbiyoz ve Eko-Verimlilik projesi, Antalya Organize<br />
Sanayi Bölge Müdürlüğü ile TTGV (<strong>Türkiye</strong> Teknoloji Geliştirme<br />
Vakfı) arasında yapılan işbirliğiyle 2015’te başladı ve bu yıl<br />
sonlandı. Çevresel ve ekonomik kazanımlar sağlanmasında<br />
önemli olan bu eko verimlilik projesinin detaylarını, sürecin<br />
işleyişini ve çıktılarını Antalya Organize Sanayi Bölgesi Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Ali Bahar anlattı.<br />
“Bölgemizin ekonomik ve<br />
çevresel performansını<br />
arttırabilmek adına<br />
bölgemizde bulunan<br />
potansiyeli keşfetmek istedik.”<br />
Antalya Organize Sanayi Bölge<br />
Müdürlüğü ile <strong>Türkiye</strong> Teknoloji<br />
Geliştirme Vakfı (TTGV) işbirliğiyle<br />
iki senedir uygulanan Endüstriyel<br />
Simbiyoz ve Eko-Verimlilik projesi sona<br />
erdi. Bölgenizde sanayi kolları ve şirket<br />
potansiyeli düşünüldüğünde, projenin<br />
bölgeniz açısından anlamı nedir?<br />
Antalya Organize Sanayi Bölgesi, sürdürülebilir bir OSB olmayı<br />
hedeflemiş, çevresel faktörleri de dikkate alarak hareket eden ve<br />
bugüne kadar çalışmalarını bu doğrultuda yürütmüş bir bölge.<br />
“Antalya OSB’de Endüstriyel Simbiyoz ve Eko-Verimlilik’’ projesini<br />
başlatırken kaynak ve çevre yönetiminde işbirliği yaparak<br />
bölgemizin ekonomik ve çevresel performansını arttırabilmek<br />
adına bölgemizde bulunan potansiyeli keşfetmek istedik. Bir ya<br />
da daha fazla işletme arasında, karşılıklı fayda sağlayacak, atık,<br />
yan ürün, su ve enerji değişimi veya yeniden kullanımı mümkün<br />
olabilir mi araştırmak istedik.<br />
24 ay süren bu projeyi, konuyla ilgili yapmış olduğu çalışmaları<br />
ve deneyimini göz önünde bulundurarak <strong>Türkiye</strong> Teknoloji<br />
Geliştirme Vakfıyla, KOSGEB’den de bir miktar destek alarak<br />
gerçekleştirdik.<br />
38<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
39
Biz bu projeye dahil olurken, bölgede eko-verimlilik ve<br />
endüstriyel simbiyozla ilgili farkındalığın artmasını, bu alandaki<br />
faaliyetleri yaygınlaştırmayı, OSB genelinde verimliliği arttırmayı,<br />
işletmelerde işbirliği kültürüyle birlikte çevre performansını ve<br />
rekabetçiliği geliştirmeyi istedik.<br />
Bölgede faaliyet gösteren şirketlerin<br />
projeye bakış açısı ve gösterdikleri ilgi/<br />
katılım nasıldı?<br />
Projeye başladığımız dönemde yani 2015 yılı sonbaharında<br />
ülkemizde “Endüstriyel Simbiyoz ve Eko-Verimlilik” başlığı altında<br />
tamamlanmış veya devam eden bir iki proje vardı. Fakat OSB<br />
bünyesinde gerçekleşen bir örnek yoktu.<br />
Bu konuda bir ilki gerçekleştirmiş olduk ve iki yılın sonunda<br />
görüyoruz ki ülkemizin diğer OSB’lerinin de bölgelerinde benzer<br />
çalışmaları başlatma arzuları var. Zaman zaman bölgemizle<br />
iletişime geçiyorlar ve etkinliklerimize ilgi gösteriyorlar.<br />
Projeyi, bölge sanayicilerimize, Antalya’da bulunan kamu kurum/<br />
kuruluş ve özel sektör temsilcilerine ilk kez duyurduğumuzda<br />
bazı kavramlarına yabancılık vardı tabi ki.<br />
Ne yapmak istediğimizi, projenin amacını, hedeflerini,<br />
bu kapsamda yapmayı planladığımız çalışmaları anlattık.<br />
Sanayicimizden, bölgemizin yakın çevresinde bulunabilecek<br />
paydaşlarımızdan beklentilerimizi dile getirdik.<br />
Endüstriyel simbiyoz ve eko-verimlilik kavramlarının tanımlarını<br />
biraz genişleterek katılımcılarımızı bilgilendirmeye çalıştık.<br />
Zaman içerisinde oldukça faydasını da gördük.<br />
Bölgemizde faaliyet gösteren bazı şirketlerin bu tip projelere<br />
hazır olduğunu, ufak çaplı da olsa kendi aralarında bazı<br />
simbiyotik ilişkilerin kurulmuş olduğunu görme imkanımız oldu.<br />
Projeden alınacak verim konusunda,<br />
başlangıçtaki öngörünüz ve bitişindeki<br />
izlenimleriniz neler oldu? Projenin bölge<br />
açısından kazanımları neler oldu?<br />
Beklentilerimizi karşıladı açıkçası. Öncelikle bölgede ciddi bir<br />
farkındalık yarattığımızı düşünüyoruz. Endüstriyel simbiyoz ve<br />
eko-verimlilik kavramlarının içeriği, işletmeler için neyi ifade<br />
ettiği firmalarımız tarafından daha iyi algılandı, firmalar arası<br />
iletişim gelişti ve işbirliği kültürünün oluşması yönünde bazı<br />
somut adımlar da atıldı.<br />
Süreç içinde, projenin hedefine<br />
ulaşmasını destekleyici ne tip çalışmalar<br />
yapıldı?<br />
Açılış toplantısıyla projemizi tanıttıktan sonra OSB içerisinde ve<br />
bölge dışında bulunan potansiyeli belirlemek üzere projemizle<br />
ilişkili olabileceğini düşündüğümüz Tarım ve Hayvancılık<br />
İl Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, belediye,<br />
üniversite vb. kurum ve kuruluşlara ziyaretler gerçekleştirerek<br />
sektörel ve çevresel analiz yapmaya çalıştık. Endüstriyel<br />
simbiyoz uygulamaları için Antalya ilinde öne çıkan sektörler<br />
belirlendi. Firmalarımıza projeyle ilgili anketler uyguladık.<br />
Projeye ilgi gösteren firmalarımızın belirlediği personellerine<br />
eğitimler verdik ve devamında ‘‘sinerji çalıştayı’’ gerçekleştirdik.<br />
Yaptığımız bu çalıştayda, toplam 40 farklı atık/yan ürün için<br />
kullanım potansiyelleri değerlendirildi ve 50 simbiyoz olanağı<br />
ortaya kondu. Firmalardan yine anket yoluyla talepler alındı,<br />
öne çıkan sektörleri de göz önünde bulundurarak gönüllü<br />
üç firmada (mermer işleme, deniz ürünleri işleme, süt ve süt<br />
ürünleri imalatı) eko-verimlilik etütleri yapıldı ve sonuçları diğer<br />
katılımcılara örnek teşkil etmesi açısından kapanış toplantısında<br />
paylaşıldı. Üç endüstriyel simbiyoz olanağına dair potansiyel<br />
kazanımların belirlendiği fizibilite çalışması yapıldı. Sonucunda<br />
çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla elde edilecek<br />
kazanımlar ortaya kondu. Proje kapsamında OSB yönetimi<br />
ve uygulamaları da mercek altına alındı. Proje faaliyetlerinin<br />
sürdürülebilirliği, altyapı ve hizmetlerin eko-endüstriyel park<br />
yaklaşımı çerçevesinde geliştirilmesi hedefine yönelik durum<br />
değerlendirmesinin yapıldığı ‘‘paydaş toplantısı ve çalıştayı’’<br />
gerçekleştirilerek, bölge içi ve dışında bulunan paydaşların<br />
faaliyetlerin iyileştirilmesine yönelik görüş ve önerileri alındı.<br />
Projenin çıktılarına ilişkin bilgi verir<br />
misiniz?<br />
Antalya ilinde özellikle gıda ürünleri, metalik olmayan mineral<br />
ürünler, kauçuk ve plastik ürünler, fabrikasyon metal ürünleri,<br />
vb. imalat sektörlerinin yanı sıra imalat dışı tarım, hayvancılık,<br />
madencilik ve taş ocakçılığı, inşaat ve belediyeler önemli<br />
sektörler olarak ortaya çıktığını görmüş olduk. Atık olarak da<br />
özellikle sera atıkları ve hayvan gübresi, madencilik atıkları,<br />
inşaat ve yıkım atıkları, organik atıklar, atık su arıtma tesisi<br />
çamurları, peynir altı suyu, zeytin karasuyu vb. imalat sanayi<br />
atıkları dikkati çekti. Antalya OSB’deki sektör çeşitliliği özellikle<br />
endüstriyel simbiyoz açısından önemli bir avantaj olarak<br />
görüldü. Antalya OSB sektörel yapısının, Antalya ili sanayisi ile<br />
büyük ölçüde örtüştüğü, bu durumun öne çıkan atıklara da<br />
yansıdığı sonucuna vardık. Elde edilen bulgular ile birlikte ilgili<br />
literatür bilgileri değerlendirildi. Hem Antalya ili hem de Antalya<br />
OSB için endüstriyel simbiyoz potansiyelleri makro ölçekte ve<br />
sektörel bazda belirlendi.<br />
Projeyle gündeme gelen simbiyoz olanakları:<br />
Mermer işleme tesislerinden kaynaklanan filtre kekinin<br />
(inert atık) gübre üretiminde kullanılması<br />
Antalya OSB’deki yapı kimyasalları üretimi yapan firmalardan<br />
çıkan tozların (ince kalker, dolomit, vb.) gübre üretiminde<br />
değerlendirilmesi<br />
Antalya OSB’deki yapı kimyasalları üretimi yapan firmalardan<br />
çıkan tozların (ince kalker, dolomit, vb.) beton üretiminde<br />
değerlendirilmesi<br />
Alkollü içecek üretiminden çıkan alkol içeren yan<br />
ürünlerden (ilk mahsul) yeni ürün üretimi<br />
Alkollü içecek üretiminden çıkan füzel yağ atığının<br />
esterlerine ayrıştırılarak aroma maddesi üretimi<br />
Alkollü içecek üretiminden çıkan sıvı distilat atığının toprak<br />
besleyici olarak değerlendirilmesi<br />
Peynir üretiminden çıkan peynir altı suyunun (ya da<br />
tozunun) alkol üretiminde laktoz kaynağı olarak kullanılması<br />
Antalya alkollü içecek üretiminde fermantasyondan çıkan<br />
CO 2<br />
’den kuru buz ve sıvı CO 2<br />
üretilmesi ve bunun çeşitli<br />
sektörlerde kullanılması<br />
Peynir üretiminden çıkan peynir altı suyunun (ya da<br />
tozunun) gübre üretiminde kullanılması<br />
Antalya OSB’deki tavuk, balık ve et işleme tesislerinden<br />
çıkan çeşitli atıklardan amino asit üretimi<br />
Antalya OSB’deki ahşap işleyen tesislerden çıkan talaş ve<br />
kırık atıklarının değerlendirilmesi<br />
Cam kırığı atıklarının gazbeton üretiminde ince agrega<br />
olarak kullanılması<br />
Meyve posa atıklarının toprakta ve/veya gübre yapımında<br />
kullanılması<br />
Antalya OSB Bölge Müdürlüğü ve bazı firmalardan çıkan<br />
yemek atıklarından kompost üretimi<br />
AOSB park bahçe atıklarından (ve firmalardan yüklü<br />
miktarda çıkan organik atıklardan) kompost üretimi<br />
Belirlenen simbiyoz olanaklarından birisi için firma<br />
tarafından teknik çalışmalar yapıldı. Alkol üretiminden çıkan<br />
karbondioksitten kuru buz ve sıvı karbondioksit elde edilerek<br />
çeşitli sektörlerde kullanılmasına yönelik yatırım çalışmaları<br />
başlatıldı ve yıl sonu itibariyle tamamlanarak kullanıma açılacak.<br />
Yine aynı sektörden çıkan farklı atıklardan yeni ürünler üretildi<br />
ve hali hazırda iyileştirme ve deneme aşamasında. Bir simbiyoz<br />
olanağının uygulanması için izin/onay bekleniyor. Simbiyoz<br />
olanaklarından bazılarıyla ilgili fizibilite çalışmaları yürütüldü,<br />
bazıları için de kapsamlı Ar-Ge çalışmaları gerektirdiği belirlendi<br />
ve zaman içinde ele alınabilecekleri görüldü.<br />
Endüstriyel simbiyoz uygulamalarının<br />
devamlılığını sağlamak adına, bölge<br />
yönetiminin bir programı / çalışması var<br />
mıdır?<br />
Proje kapsamında Antalya OSB için eko-endüstriyel park kriter<br />
seti oluşturuldu. Bölge için ekonomik, sosyal, çevresel açıdan<br />
bütünsel ve uzun vadeli planlamanın yapılması, atık yönetimi<br />
(atıkların azaltılması, önlenmesi, geri dönüşümü, bölge içinde<br />
değerlendirilmesi, vb.), kaynak verimliliği ve endüstriyel<br />
simbiyoz uygulamalarının yaygınlaştırılması öncelikli kriterler<br />
olarak belirlendi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının da<br />
pek yakında OSB’ler için “<strong>Türkiye</strong> İçin Yeşil OSB Çerçevesinin<br />
Geliştirilmesi’’ projesi kapsamında belirleyeceği kriterler<br />
olacağı biliniyor. Paralel yürütülen her iki projenin kriterleri<br />
doğrultusunda çalışmalarımızı planlamaya ve gerçekleştirmeye<br />
devam etmek istiyoruz.<br />
Endüstriyel simbiyoz ve eko-verimliliğin pek çok yönüyle<br />
desteklenmekte olduğu bu ortamda “Antalya Organize Sanayi<br />
Bölgesi’nde Endüstriyel Simbiyoz ve Eko-Verimlilik’’ projesinin<br />
sunduğu somut çıktılar daha da önemli olacaktır. Bu kapsamda<br />
hayata geçirilen uygulamaların, potansiyel kazanımların ve hali<br />
hazırda devamı gelebilecek pek çok çalışmanın hem Antalya<br />
OSB hem de diğer OSB’ler için yol açıcı olacağına inanıyoruz.<br />
“Fizibiliteler sonucunda<br />
çevresel, sosyal ve ekonomik<br />
boyutlarıyla elde edilecek<br />
kazanımlar ortaya kondu.”<br />
40 41
<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />
Mercedes-Benz Türk’ten<br />
“50. Yılda 50 Startup” projesi<br />
Mercedes-Benz<br />
Türk Direktörler Kurulu Başkanı<br />
Süer Sülün<br />
<strong>Türkiye</strong>’deki 50.yılını kutlayan Mercedes-Benz, süreç içinde<br />
gerçekleştirdiği kurumsal sosyal sorumluluk projelerine bu yıla<br />
özel bir projeyle devam ediyor. Geliştirilebilir yeni fikirlere destek<br />
olmayı amaçlayan bu projenin detaylarını ve uygulanan diğer<br />
<strong>KSS</strong> projelerini Mercedes-Benz Türk Direktörler Kurulu Başkanı<br />
Süer Sülün anlattı.<br />
Mercedes, sosyal sorumluluk anlayışını:<br />
“<strong>Sosyal</strong> sorumluluğu yürüttüğümüz<br />
faaliyetlerden biri olarak görmüyoruz.<br />
<strong>Sosyal</strong> sorumluluk işimizi yaparken<br />
izlediğimiz yoldur.’’ şeklinde tanımlamış.<br />
<strong>KSS</strong>’nin ‘‘izlenen yol’’ olarak görülmesi<br />
önemli. Açıklar mısınız bu söylemi?<br />
Mercedes-Benz Türk olarak tüm faaliyetlerimizi sorumluluk<br />
bilincimizle yürütür, sosyal, ekonomik ve çevresel etkilerimizi<br />
değerlendirerek hareket ederiz.<br />
Topluma sağladığımız katma değer, işimizin doğasında yer alır.<br />
Yarattığımız istihdam, ödediğimiz vergi, çevre dostu yönetim ve<br />
üretim süreçlerimiz, çalışan ve müşteri memnuniyeti politikamız,<br />
bayi & tedarikçi ve diğer paydaşlarımızla gelişmeye ilerlemeye<br />
yönelik işbirliklerimiz, işimizi yaparken topluma sağladığımız<br />
katkılar arasındadır. <strong>Sosyal</strong> sorumluluk çalışmalarımız kurum<br />
kültürümüzle uyumludur ve tüm paydaşlarımızı kapsayacak<br />
şekilde oluşturulmuştur. Bu nedenle ürettiğimiz toplumsal<br />
değer, marka değerine dönüşerek, markamızı güçlendirir.<br />
Bu şekilde kazan-kazan çalışmalar yapılır; hem toplum hem<br />
şirketimiz kazanır.<br />
Mercedes-Benz Türk olarak, “Her işin başı eğitim” prensibini<br />
benimseyerek sürdürdüğümüz çeşitli sosyal sorumluluk<br />
çalışmaları ile uzun yıllardır ülkemizin çağdaş geleceğine katkıda<br />
bulunuyoruz. Bu konudaki ilk projelerimizi 80’li yıllarda hayata<br />
geçirdik ve bugün çeşitli alanlarda çalışmalar yapmaya devam<br />
ediyoruz.<br />
Mercedes-Benz Türk, 50. yılını kutluyor.<br />
Yılın projesi ise “50. Yılda 50 Startup”<br />
oldu. Neden bu alan seçildi? Projeyi ve<br />
işleyişini anlatır mısınız?<br />
Mercedes-Benz Türk olarak 50 yıldır, uluslararası tecrübemizin de<br />
ilhamıyla, <strong>Türkiye</strong>’de üretiyoruz, <strong>Türkiye</strong>’ye değer katıyoruz. 50.<br />
yılımızda şöyle bir geriye baktık ve Mercedes-Benz’in hikâyesini<br />
masaya yatırdık. Gördük ki bizler 50 yıldır otomotiv sektöründe<br />
çığır açan, sektöre yol gösteren yenilikleri hayata geçiriyoruz. Bu<br />
yeniliklerin birçoğu da aslında hayatı kolaylaştıran, fark yaratan<br />
yenilikler…<br />
42<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
43
Fikirler desteklendiğinde büyüyüp çözüme dönüşebiliyor<br />
Buradan hareketle yalnızca otomotiv sektöründe değil, yaşamın<br />
birçok alanında hayatı kolaylaştıracak çözümlerin üretilmesine<br />
destek olalım istedik. Çünkü kendi tecrübemizle biliyoruz ki,<br />
küçücük fikirler bile, desteklendiğinde büyüyor ve birçok insanın<br />
hayatını değiştiren muazzam bir çözüme dönüşebiliyor.<br />
Yenilik deyince akla önce teknoloji geliyor. Bu yüzden<br />
Mercedes-Benz Türk olarak herkesi teknoloji ile bağı olan,<br />
hayatı kolaylaştıracak, yenilikçi pozitif sosyal etkisi olan<br />
çözümler üretmeye çağırdık. Çağrımıza kulak veren, parlak<br />
fikrini bir iş modeline de dönüştürmüş toplamda 50 startup’ı da<br />
ödüllendirdik. 50 startup’a hiçbir karşılık beklemeden toplam<br />
500 bin TL’lik para ödülü verdik.<br />
Startup’lar “50. Yılda 50 Startup” projesi için oluşturulan mikrosite<br />
üzerinden başvurularını yaptılar. Yarışmaya <strong>Türkiye</strong>’nin 59 ilinden<br />
680 startup başvuru yapıldı. En doğru seçimleri yapabilmek<br />
için konusunda uzman jüri üyelerinin desteğini aldık. Jüride<br />
startup’lar konusunda öncü basın temsilcileri Ahmet Can Şit<br />
ve Timur Sırt yer aldı. Ayrıca jüride sivil toplum kuruluşlarını<br />
temsilen Yaşama Dair Vakıf, sosyal girişim destekleme ağlarını<br />
temsilen StartersHub ve Impact Hub İstanbul da jüri üyeleri<br />
arasındaydı.<br />
İki aşamalı seçim sürecinde proje jürisi, ödüle layık görülen<br />
50 startup’ı seçti. Birinci aşamada jüri tarafından seçilerek<br />
ön elemeyi geçen 100 startup, İstanbul’da bir günlük eğitim<br />
kampında buluştu. Eğitim kampında mentorlar eşliğinde<br />
pazarlama, iş planı oluşturma eğitimleri alarak, nihai iş planı<br />
sunumlarını hazırladılar. Ardından jüri, 100 startup arasından<br />
ikinci aşama seçimle ödüllendirilecek 50 startup’ı belirledi. İlk<br />
10’a giren startup’lar ile yüz yüze görüşme yapılarak en iyi 3<br />
başvuru belirlendi. Ardından Seçilen 50 startup’a toplamda<br />
500.000 TL’lik para ödülü verildi.<br />
Projeye yapılan başvurular hangi<br />
alanlarda oldu? Sayıca fazla olmasıyla<br />
dikkatinizi çeken çalışma konuları var<br />
mıydı?<br />
“50. Yılda 50 Startup” projesine 59 ilden toplam 680 başvuru<br />
yapıldı. Başvuruların üçte ikisi, <strong>Türkiye</strong>’nin üç büyük şehri olan<br />
İstanbul, Ankara ve İzmir’den geldi. Üç büyük şehir dışında en<br />
çok başvuru yapılan 10 şehir arasında Kocaeli, Bursa, Kayseri,<br />
Sakarya, Eskişehir, Antalya ve Konya yer aldı.<br />
Projeye yapılan başvuruların yarısından fazlası yenilikçi ve<br />
sürdürülebilir şehirler için çalışan startup’lardan oluşuyor.<br />
Kaynakların etkin ve akıllıca tüketildiği, doğaya saygılı, çevre<br />
sorunlarının minimuma indirgendiği, konforlu, sağlıklı, yurttaş<br />
odaklı, kendi kendine yetebilen yeni yaşam alanları yaratabilme<br />
fikrini tarif eden “akıllı şehirler” teması, başvuran startup’ların ana<br />
alanlarından biri oldu.<br />
“50. Yılda 50 Startup” projesine başvuran 5 startup’tan 4’ünün<br />
çaldığı ilk kapı Mercedes-Benz Türk oldu. Yarışmaya başvuran<br />
559 girişimci, startup’larını hayata geçirmek veya büyütmek için<br />
daha önce herhangi bir yatırımcıdan veya yarışmadan kaynak<br />
almadığını belirtti.<br />
“50. Yılda 50 Startup” projesine başvuranların 290’ı üniversite,<br />
160’ı lisansüstü ve doktora, 215’i ise lise mezunu, 15’i ise<br />
ilköğretim mezunu idi.<br />
Startup’lara desteğiniz devam edecek<br />
mi, planlarınız dahilinde midir?<br />
<strong>Türkiye</strong>’nin girişimci ekosistemine desteğimizi önümüzdeki<br />
yıllarda da devam ettirmeyi istiyoruz. Bu konuda yeni projeler<br />
için çalışmalarımıza başladık.<br />
<strong>KSS</strong> projelerinizde, ağırlıklı olarak eğitim<br />
alanıyla ilgileniyorsunuz. Uyguladığınız<br />
projelerden söz eder misiniz?<br />
Toplumda kadının her alanda hak ettiği güce kavuşması,<br />
kadınlara sosyal ve ekonomik hayatta fırsat eşitliği tanınması<br />
hedefiyle ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) ile birlikte<br />
‘‘Her Kızımız Bir Yıldız’’ projesini gerçekleştiriyoruz. 2014 yılında<br />
10 yaşına basan proje, 2004 yılında 17 ilde 200 kızı destekleyerek<br />
başladı. Zamanla kapsamı daha da genişleyen projeye yan<br />
sanayi firmaları, bayiler ve çalışanlarımız da destek verdi. Bugüne<br />
kadar 58 ilde 4200 kızımıza ulaşan projeden, halihazırda 200’ü<br />
üniversite öğrencisi olmak üzere 1200 kişi burs almaya devam<br />
ediyor.<br />
“Küçücük fikirler bile,<br />
desteklendiğinde büyüyor<br />
ve birçok insanın hayatını<br />
değiştiren muazzam bir<br />
çözüme dönüşebiliyor.’’<br />
Her Kızımız Bir Yıldız desteği ile eğitimini başarıyla tamamlayan<br />
kızlara istihdam olanakları da sunuyoruz. Şu anda Mercedes-<br />
Benz Türk bünyesinde 21 ‘‘yıldız kız’’ çalışıyor. Bunlardan 13’ü<br />
Aksaray kamyon fabrikasında, 8’i Hoşdere otobüs fabrikasında<br />
görev yapıyor. Maddi desteğin yanı sıra 2013 yılından beri<br />
her ay bir ili ziyaret ederek “yıldız kızlar”ı yüreklendiriyoruz. Bu<br />
ziyaretlerde İstanbul’dan gelen bir uzmanın eğitimi ile onların<br />
kişisel gelişimlerine de katkıda bulunuluyor. Bu etkinliğin yanı<br />
sıra başarılı kızlardan oluşan ve farklı illerden seçilen bir grup<br />
öğrenci her yıl İstanbul’da bir hafta misafir ediliyor.<br />
Bunların yanı sıra Mercedes-Benz Türk olarak, 2013 yılından beri<br />
TEGV (<strong>Türkiye</strong> Eğitim Gönüllüleri Vakfı) ile birlikte ‘‘MobileKids<br />
Trafik Eğitim’’ projesini uyguluyoruz. Projemizle 7-14 yaş arası<br />
ilköğretim çağı çocukların trafik bilgisi ve farkındalığını artırmak<br />
ve trafik ile ilgili kavram, beceri ve tutumları kazanmalarını<br />
sağlamayı amaçlıyoruz. Trafik Eğitim Programı etkinlikleri de<br />
bu program için özel olarak üretilen ve çocukların program<br />
içeriklerini uygulayabilecekleri özel donanım ve malzemeye<br />
sahip tematik ateşböceğinde gerçekleştiriliyor.<br />
Ateşböceği okulların bahçelerine yerleşerek okulda eğitim<br />
gören tüm çocuklara 6 saatlik trafik eğitimi veriliyor. Beş yıl<br />
içinde yedi coğrafi bölgenin tamamına ulaşmak planlanıyor.<br />
Trafik Ateşböceğinde verilen eğitimlere ilaveten Ateşböceği<br />
ile ulaşılamayan çocuklar için Aralık 2015’te MobileKids online<br />
eğitim programını başlattık. Bu program ile çocuklar trafik<br />
eğitimini videolar ve oyunlar aracılığı ile evlerinde alabiliyor.<br />
‘‘EML’miz Geleceğin Yıldızı’’ projesi kapsamında ise 2014<br />
yılında Mesleki ve Teknik Anadolu liselerinin elektromekanik<br />
laboratuvarlarını tüm gerekli ekipmanlarla donatarak<br />
yenilemeye başladık.<br />
Mercedes-Benz Türk yetkili bayileri ile Milli Eğitim Bakanlığı<br />
işbirliğinde yürütülen bu güne kadar <strong>Türkiye</strong>’nin çeşitli illerindeki<br />
okullarda 25 laboratuvarın yenilendiği proje kapsamında,<br />
2017 yılı sonuna kadar toplam 30 okulun laboratuvarının<br />
yenilenmesini hedefliyoruz.<br />
“Projeye yapılan başvuruların<br />
yarısından fazlası yenilikçi<br />
ve sürdürülebilir şehirler<br />
için çalışan startup’lardan<br />
oluşuyor.’’<br />
44 45
<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />
Daha çok sayıda ‘özel birey’e<br />
ulaşmayı hedefliyoruz<br />
Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’nin<br />
Ülke Direktörü<br />
Didem Ünsür<br />
Global ismiyle Special Olympics organizasyonunun <strong>Türkiye</strong> ayağı olan,<br />
Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’nin Ülke Direktörü Didem Ünsür sorularımızı<br />
yanıtladı.<br />
Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’den söz eder<br />
misiniz?<br />
Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>, tüm dünyada yer alan, hatta dünyanın en<br />
yaygın sivil toplum kuruluşu ve en büyük amatör spor organizasyonu<br />
diyebileceğimiz Special Olympics’in bir parçası. <strong>Türkiye</strong>’deki özel eğitim<br />
gereksinimi olan bireylerin, spor yoluyla diğer bireylerle bir araya<br />
gelmesini, kaynaşmasını, sosyal hayata katılmasını sağlamak üzere, 1982<br />
yılında Sakıp Sabancı ve Prof. Dr. Hıfzı Özcan önderliğinde derneğimizin<br />
temelleri atılıyor.<br />
2002 yılından itibaren de Dilek Sabancı’nın Onursal Başkanlığında<br />
TÖSSED (<strong>Türkiye</strong> Özel Sporcular Eğitim ve Rehabilitasyon Derneği) çatısı<br />
altında faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.<br />
“Amaç kazanmak değil, sporun<br />
birleştirici gücü altında onlara<br />
benzersiz bir deneyim yaşatmak.’’<br />
46<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
47
Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong> bünyesinde<br />
gerçekleştirilen proje ve etkinlikler<br />
nelerdir? Çalışmalarınızın işleyişi ve<br />
çıktılarına dair bilgi verir misiniz?<br />
Özel eğitim gereksinimi olan bireyler (özel sporcular) ile<br />
diğer bireyleri bir araya getirdiğimiz birçok proje ve etkinlik<br />
gerçekleştiriyoruz.<br />
Birleştirme Projesi adında keyifle giden bir proje yürütüyoruz.<br />
Bu projede 8 ilde özel sporcularımız ve diğer bireyler birlikte<br />
karma spor etkinlikleri yapıyorlar. Karma spor etkinliklerinin yanı<br />
sıra özel ve partner sporcular sosyal etkinlikler düzenleyerek<br />
sahadaki dostluklarını sosyal alanlara da taşıyorlar. Bu projede<br />
bu nedenle sosyal etkinliklere daha çok ağırlık veriyoruz. 2014<br />
yılında başlayan projede her sene yaklaşık 600 özel ve partner<br />
sporcuya dokunuyoruz.<br />
Dilek Sabancı Karma Futbol projemiz ile farklı illerde bulunan<br />
spor kulüplerinin alt yapılarında oynayan bireyler ile özel<br />
sporcularımızdan takımlar oluşturduk. Bu karma takımlar hem<br />
antrenmanlar hem turnuvalarda bir araya geliyorlar. 9 farklı ilde<br />
700 özel ve partner sporcu aynı takım çatısı altında bir araya<br />
gelerek yıl boyunca antrenman ve turnuvalar düzenliyorlar.<br />
<strong>Türkiye</strong>’de ilk kez uygulanan Minik Sporcular projesi, 2-7 yaş<br />
arası özel eğitim gereksinimi olan çocukları ve diğer çocukları<br />
buluşturan, temel motor becerilerini geliştirmeye yönelik<br />
ve oyun odaklı diğer bir projemiz. Proje ile çocukların temel<br />
motor becerilerini geliştirmenin yanı sıra önyargıların küçük<br />
yaşta ortadan kaldırılması ve toplumda bir arada yer alabilme<br />
becerilerinin geliştirilmesini hedefliyoruz.<br />
Proje şu anda 7 üniversite, 7’si ise özel eğitim anaokulu işbirliği<br />
ile 14 farklı noktada yürütülüyor. Bu butik proje ile her sene 250<br />
özel ve partner sporcuya ulaşmayı hedefliyoruz. Projedeki yaş<br />
aralığının 2-7 olarak belirlenmesi ise temel olarak 3 ana hedefte<br />
özetlenebilir: Birincisi; spor yapabilmek için temel oluşturacak<br />
motor becerileri 2-7 yaş arasında kazanılıyor. Projemiz sayesinde<br />
çocuklar bu becerileri, oyun içerisinde geliştiriyorlar. İkincisi;<br />
2-7 yaş aralığı çocukların toplumsal önyargılarını büyük ölçüde<br />
kazandığı bir yaş aralığı. Dolayısıyla özel sporcular ve partner<br />
sporcular bir arada yer alarak, toplumsal önyargıları bir arada<br />
kırabiliyorlar. Özel sporcular toplumsal hayata katılıyor, partner<br />
sporcular ise özel sporcular ile aslında farklı olmadıklarını fark<br />
ediyorlar. Üçüncüsü; bu projemiz 8 yaş üstü sporcu havuzumuz<br />
için uzun vadede bir altyapı oluşturuyor. Çocukların küçük yaşta<br />
spor becerileri geliştirilmiş oluyor.<br />
Sağlıklı Sporcular projemizde ise gerçekleştirdiğimiz bölgesel<br />
ve ulusal etkinliklerde ya da bazı proje uygulamalarımızın içine<br />
dâhil ederek 5 branşta tüm sporcularımızı sağlık taramasından<br />
geçiriyoruz.<br />
Bu projelerimizin dışında bölgesel ve ulusal bazda Özel<br />
Olimpiyat Oyunları düzenliyoruz. Burada sporcular, antrenörler,<br />
gönüllüler, doktorlar, aileler bir araya geliyor. Bireyler farklı spor<br />
branşlarında yarışıyor. Katılan tüm sporcular, sağlık taramasından<br />
geçiriliyor.<br />
Ulusal çapta en büyük organizasyonumuz olan Ulusal Oyunları<br />
Pamukkale Üniversitesinin ev sahipliğinde ekim ayında<br />
Denizli’de gerçekleştiriyoruz. Bu organizasyonda 750 özel ve<br />
partner sporcu, 300 gönüllü, 200 antrenör ve öğretmenin<br />
yanı sıra doktorlar, teknik branş sorumluları ve ailelerle birlikte<br />
yaklaşık 1200 kişiye ulaşmayı hedefliyoruz.<br />
Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong> olarak, 2016 yılında ‘özel’ bireylerimizi<br />
spor ve sosyal etkinlikler çerçevesinde diğer bireylerle bir araya<br />
getirerek 18 bin kişiye ulaştık. Bunu, kamu kuruluşlarının, sivil<br />
toplum örgütlerinin, gönüllülerin, ailelerin, üniversitelerin,<br />
eğitim kurumlarının ve özel sektörün desteğiyle gerçekleştirdik.<br />
Ancak geldiğimiz noktayla yetinmiyoruz; daha fazla spor<br />
dalında, daha geniş bir coğrafyada, daha çok sayıda özel eğitim<br />
gereksinimi olan bireye ulaşmayı hedefliyoruz.<br />
Ulaştığınız hedef katılımcı kitlenin<br />
özellikleri ve destekçi profilinize ilişkin<br />
bilgi verir misiniz?<br />
Özel eğitim gereksinimi olan bireyleri, yakın çevrelerinin dar<br />
sınırlarından çıkarıp yaşamın akışı içine çekmek, diğer bireylerle<br />
spor ve sosyal alanlarda bir araya gelmelerini sağlayarak, onlara<br />
toplumda saygı gören yararlı ve üretken bireyler olabilme fırsatı<br />
vermek, bizim varoluş nedenimiz. Yaptığımız tüm işlerde bunu<br />
gözetiyoruz.<br />
İmkanlarımız el verdiğince tüm özel sporculara kapılarımızı<br />
açmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıla kadar 8 ve üzeri yaş grupları<br />
için çalıştık.<br />
“Yapılacak her bağış, onlar<br />
için büyük ve önemli bir<br />
deneyimin kapılarını açmış<br />
olacak.’’<br />
Artık <strong>Türkiye</strong>’de ilk kez uygulanan Minik Sporcular projesi ile 2<br />
yaşından itibaren özel çocuklarımızı kucaklamaya başladık.<br />
Projelerimize bireysel katılım yerine bu çocuklarımızın devam<br />
ettikleri okulların ya da kurumların bize başvurmasını sağlamak<br />
gerekiyor. En sağlıklı yolun bu olduğunu düşünüyoruz.<br />
Böylece gelişimlerini takip etmek ve kendi öğretmenlerinden<br />
gelişimleriyle ilgili yardım almak daha kolay oluyor. Bölgesel ve<br />
ulusal oyunlara ise bireysel branşta katılacaklarsa antrenörleri ya<br />
da velileri ile birlikte bireysel başvuru yapabiliyorlar.<br />
Destekçilerimiz ise başta Dilek Sabancı olmak üzere, <strong>Türkiye</strong>’nin<br />
dört bir yanından, toplumsal konulara duyarlı kişiler. İsteyenler<br />
tek seferlik, isteyenler her ay düzenli olarak, miktarı tamamen<br />
kendilerinin belirleyeceği şekilde bağış yapabiliyor.<br />
Oyun Birlikte, Hayat Birlikte<br />
Özel ve partner sporcularımızı Play Unified çatısı altında<br />
buluşturuyoruz. Play Unified kavramını Türkçe’ye ‘Oyun<br />
Birlikte, Hayat Birlikte’ olarak çevirdik. Bütün takım sporlarında<br />
özel ve partner sporcularımız aynı takım çatısı altında kırmızı<br />
topumuzun peşinde koşuyor, oyunları ve hayatı birlikte<br />
güzelleştiriyor. Projelerimizdeki tek amacımız bu özel bireyleri<br />
dar sınırlardan çıkarıp yaşamın akışı içine çekmek. Birlikteyken<br />
oyunların ne kadar eğlenceli olduğunu, hayatın ne kadar<br />
güzelleştiğini göstermek. Tüm bu amacımızı ve heyecanımızı bir<br />
‘kırmızı top’un içine sığdırdık.<br />
Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong> olarak hedefimiz daha çok özel bireye<br />
dokunmak. Tüm çalışmalarımızı toplumsal harekete çevirmek<br />
amacıyla da “Biz Özeliz, Bağışlayın” kampanyasını başlattık.<br />
Özel bireylerimizin ihtiyacı olan şey, hayatta ve oyunda<br />
eşit şartlara sahip olmak! Onlara bu şartları sunabilmek için<br />
de toplumumuzdaki tüm duyarlı insanların desteği büyük<br />
önem taşıyor. Bizim faaliyetlerimize katılan her özel sporcu,<br />
muhakkak bir madalya kazanıyor, bu mutluluğu yaşıyor. Fakat<br />
Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’de amaç kazanmak değil, sporun<br />
birleştirici gücü altında onlara benzersiz bir deneyim yaşatmak.<br />
Bu bireylerimiz arasında; hayatında ilk defa seyahat eden, ilk<br />
defa bir otelde ailesinden bağımsız konaklayan, ilk defa diğer<br />
bireylerle sosyal bir ortamda buluşanlar var. Yapılacak her bağış,<br />
onlar için büyük ve önemli bir deneyimin kapılarını açmış<br />
olacak.<br />
Biz Özeliz, Bağışlayın! kampanyasına yapılan her bağış,<br />
onların diğer bireyler gibi eşit şartlarda spor yapmasına ve<br />
sosyalleşmesine olanak veren proje ve etkinliklere harcanacak.<br />
Bazen diğer bireylerle aynı masada yiyeceği eğlenceli bir<br />
yemeğe, bazen yeşil sahalarda gol sevinci yaşadıktan sonra<br />
boynuna takacağı bir madalyaya ya da spor yapmasına olanak<br />
verecek bir malzemeye dönüşecek.<br />
Kampanyaya SMS, havale veya Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong> internet<br />
sitesi üzerinden bağış yapılabiliyor. İsteyenler tek seferlik,<br />
isteyenler her ay düzenli olarak, miktarı tamamen kendilerinin<br />
belirleyeceği şekilde bağış yapabiliyor. Bağış miktarı ne kadar<br />
olursa olsun, bu özel bireylerin hayatında büyük değişiklikler<br />
yapacağına inanıyoruz.<br />
48 49
<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />
Singer’in sosyal sorumluluk<br />
projeleri eğitimden yana<br />
Singer Eğitim Koordinatörü<br />
İlknur Eşiz<br />
Singer’in dünyada olduğu gibi <strong>Türkiye</strong>’de de varlığı oldukça uzun bir<br />
zaman öncesine dayanıyor. Şirket, sosyal sorumluluk uygulamalarında<br />
faaliyet konusuyla da ilişkili olarak eğitim alanı üzerinde duruyor. Singer<br />
Eğitim Koordinatörü İlknur Eşiz, bugüne kadar uygulanan projeleri yanı<br />
sıra henüz uygulamaya geçecek ve beş yıl sürecek olan yeni projelerini<br />
anlattı.<br />
Singer, <strong>Türkiye</strong> ayağı kuvvetli olan global<br />
bir marka. Markanın kurumsal sosyal<br />
sorumlulukla tanışmasından ve bugünkü<br />
ilişkisinden söz eder misiniz?<br />
1850’lerde Isaac Merritt’in keşfiyle birlikte üretilmeye başlanan Singer<br />
dikiş makineleri, ülkemize marka olarak 1904 yılında girdi ve hizmet<br />
vermeye başladı. Markamız, aslında genç cumhuriyetimiz için inanılmaz<br />
başarı öyküleri içererek bu günkü lider konumuna geldi. Bazen hangisini<br />
anlatsak diye başlarız ya söze, işte bu da böyle… Genç hanımların ve<br />
kızlarımızın dikiş serüvenleri mi desek, yoksa en ücra köylere kadar<br />
at sırtında makine satışından mı bahsetsek, meslek liselerindeki<br />
dikiş sınıflarında konunun uzmanı eğitmenlerle yetişerek moda ve<br />
konfeksiyon sanayimizde söz konusu olmaya mı değinsek… Mesela<br />
konfeksiyon piyasasında düz dikiş bilenlere “Singerci” adı konmuş. Liste<br />
uzun ve biz bununla gurur duyuyoruz.<br />
50<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
51
Singer Dikiş Makineleri esas atılımını her alanda olduğu gibi<br />
sosyal sorumluluk alanında da 2012’de genel müdürlük<br />
koltuğuna oturan Sinem Kınran Parlak’la yaptı diyebiliriz. Kendisi<br />
pazarlama, satış, hizmet üçlüsü ile barışık bir yönetim şeklini<br />
bizimle tanıştıran isim oldu. Projeler, insan odaklı olarak gelişip<br />
yürütülüyor. Burada genel müdürün genç bir kadın oluşunun<br />
sonsuz faydalarını açıkça ve çok fazla görmekte olduğumuzu<br />
söylemek isterim. Öncelikle kendisi bir vizyonerist. Duyuyor,<br />
görüyor, anlıyor ve tekliflerimizi asla reddetmiyor.<br />
Projelerin çoğunun patenti kendisinde. Bazen paslaşıyor, bizim<br />
olanları da ustaca manevralarla hepimizin içinde kendimizi<br />
bulacağımız hoş çalışma alanlarına çeviriyor. Bir çalışan daha ne<br />
istesin ki…<br />
Aslında projelerden bahsederken heyecanlanıyorum çünkü<br />
çok güzel ve özeller ayrıca çok da başarılılar. Projelerimiz, web<br />
sitemizde ve tüm sosyal medya hesaplarımızda görülebilir.<br />
Şirketin, faaliyet alanıyla ilgili eğitsel<br />
uygulamalara ağırlık verdiği görülüyor.<br />
Güncel olarak da Milli Eğitim Bakanlığı<br />
ile bir işbirliği yaptınız. Nedir bu<br />
çalışmanın içeriği?<br />
Söylediğim gibi eğitim bizim olmazsa olmazlarımızdan. Bu,<br />
genel müdürümüzün itina ile yönettiği bir bölüm. Düşünün,<br />
şirketimizin bir eğitim koordinatörlüğü departmanı var. Yani<br />
eğitim şart!<br />
Biz bu bölümü ikiye ayırıyoruz:<br />
Ürün öncesi eğitim ve tanıtım: Kişiye özel, ihtiyaca uygun ürün<br />
eğitimlerini ve tanıtımlarını kapsar.<br />
Satış sonrası eğitim: Müşterilerimiz, satın aldıkları Singer dikiş<br />
makinelerinin eğitimlerini, uzman arkadaşlarımızdan ve yetkili<br />
servislerimizden alırlar.<br />
Singer dikiş makinelerinin sosyal sorumluluk projeleri kapsamında<br />
mart ayında, Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel<br />
Müdürlüğü ile beş yıl yürürlükte kalması planlanan bir işbirliği<br />
protokolü imzalandı. Bu protokol, Halk Eğitimi Merkezlerinde<br />
ve bölge Singer servislerimizde makine kullanımı kursu, dikiş ve<br />
nakış tasarım kursu, mefruşat kursu gibi, hanımların el becerilerini<br />
geliştirerek meslek edinmelerini sağlayacak, mesleki teknik<br />
kursların açılmasını içeriyor. İlk yıl 600 kursiyerin Singer Makine<br />
Eğitimi kurslarından faydalandırılmaları planlandı. Beş yıllık süreçte<br />
3 bin kişiye ulaşılması planlarımız arasında.<br />
Tekstil alanında öğrenim<br />
gören üniversitelilerin sektöre<br />
kazandırılmasına yönelik çalışmalarınız<br />
var mıdır? Bu alanda, gençlerin<br />
okul sonrası hayatına katkı / fayda<br />
sağlayabilmek adına sektör neler<br />
yapabilir / yapmalıdır?<br />
Üniversitelerde Singer Dikiş Atölyeleri projemiz bize tam da bu<br />
sorunuzun cevabını veriyor. Üniversitelerimizin moda, tekstil<br />
ve bunun gibi bölüm mezunlarının akademik süreçlerinin iyi<br />
yönetilmesinden yanayız. Elbette teorik dersler müfredatta,<br />
zaten öğrenci bunlardan sorumlu ve not için çalışıp öğreniyor.<br />
Ama asıl mesele uygulama dersleri… Yaratıcılıklarının<br />
geliştiğini görerek büyülendikleri anlar… İşte biz tam da<br />
burada onlarlayız. Gerek ileri teknoloji ürünlerimizle gerek ünlü<br />
modacı söyleşilerimizle üniversiteleri eğitim uzmanlarımızla<br />
ziyaret ederek 200, 300, 350 kişilik konferanslar ve ürünle sıcak<br />
temaslar sağlatarak vizyonlarına katkı sağlıyoruz. Eğitim fırsatı ile<br />
dokunulan nokta, sonraki nesillere anlatabileceğimiz en güzel<br />
deneyimlerimiz…<br />
“Üniversitelerin<br />
moda, tekstil gibi<br />
bölümlerinden mezun<br />
olanların akademik<br />
süreçlerinin iyi<br />
yönetilmesinden yanayız.”<br />
Singer projeleri<br />
• Bir Varmış Bir Yokmuş: 16 Türk modacısının<br />
katılımı ile Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı<br />
yararına gerçekleştirildi. (Çalışmalar ve<br />
ürünler kitap haline getirildi.)<br />
• Yastık Hikâyesi: 11 Türk modacısının katılımı<br />
ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı yararına<br />
hayata geçirildi. (Çalışmalar ve ürünler kitap<br />
haline getirildi.)<br />
• Üniversitelerde Singer Dikiş Atölyeleri:<br />
<strong>Türkiye</strong>’deki 21 üniversitede, Türk modacılarla<br />
gelecek planlamaları ve eğitimleri yapıldı.<br />
• Protokoller: MEB MTGEM (Milli Eğitim<br />
Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel<br />
Müdürlüğü) - HBÖGM (Hayat Boyu Öğrenme<br />
Genel Müdürlüğü) ile Moda ve Tasarım<br />
Singer Tasarım Sınıfları oluşturuldu.<br />
• Eğitimler: Singer servis ve eğitim<br />
uzmanlarımızla yaklaşık 200 lokasyonda<br />
gerçekleştirildi.<br />
• Singer Kadını: Proje aşamasında.<br />
52 53
<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />
Çevre konusu giderek daha fazla<br />
gündemimizde<br />
<strong>Türkiye</strong> Giyim Sanayicileri Derneği<br />
Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Şeref Fayat<br />
TGSD (<strong>Türkiye</strong> Giyim Sanayicileri Derneği) <strong>Türkiye</strong> tekstil sektörünün<br />
önemli sivil toplum kuruluşlarından birisi. Dernek, yakın bir zaman<br />
önce hazır giyim sektörünün aksiyon planı olarak, dört stratejik hedefin<br />
belirlendiği “Ufuk 2030” adlı çalışmayı kamuoyuna tanıttı.<br />
TGSD, belirlenen stratejik hedeflere ulaşabilmek için on ayrı destek<br />
programı geliştirdi; bunlardan biri de ‘‘Nitelikli Üretici Sertifika Programı’’<br />
oldu. Bu programla hedeflenen ise, kayıt dışılığın önlenmesi ve sektörün<br />
karşısına sorun olarak sıklıkla çıkan -bilhassa yurt dışında- çocuk işçi<br />
sorununun çözümüne fayda sağlaması. <strong>Türkiye</strong> Giyim Sanayicileri<br />
Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Fayat, <strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong>’nin sektörün<br />
sorumluluğuna ilişkin sorularını yanıtladı.<br />
<strong>Kurumsal</strong> sosyal sorumluluk bilinci<br />
yönünden, sektörünüzü nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz?<br />
Hazır giyim sektörü, <strong>Türkiye</strong>’nin en köklü ve en başarılı sektörlerinden<br />
biri olarak sosyal sorumluluk konusunda oldukça gelişmiş bir sektör.<br />
Günümüzün güncel iletişim kavramları ortaya çıkmadan çok önce<br />
sektörümüz özellikle eğitim konusunda bağış ve destek çalışmalarıyla<br />
hayırseverliğini ortaya koydu. Aramızda okullar yaptıran, burslar veren,<br />
bağışlar yapan kurum ve kişilerin sayısı bir hayli fazla. Bu konuda geçmiş<br />
çalışmalar, bugünkü gibi medya imkanlarıyla anlatılıp duyurulamadığı<br />
için bilinirliği düşük olabilir.<br />
54<br />
<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />
55
Bugüne baktığımızda ağırlığı TGSD üyelerinin oluşturduğu çok<br />
ciddi sayıda sanayici, üretim alanlarıyla ilişkili meslek liselerine,<br />
meslek yüksekokullarına ve üniversitelerin tekstil, moda tasarım<br />
gibi bölümlerine önemli maddi destek sağlıyorlar.<br />
TGSD olarak İTÜ FIT Moda Tasarım Programına yaptığımız<br />
maddi destekler ve bunun yanı sıra öğrencilerle zaman<br />
geçirerek, bilgi ve fikir paylaşımında bulunarak yaptığımız<br />
manevi desteklerimizin çok değerli olduğunu düşünüyoruz.<br />
Biz gençlerimizden öğrenirken, onlar da sektörümüzle ilgili<br />
sorularına yanıt alıyor ve kariyer planlarını yaparken bizlerden<br />
ilham alıyorlar.<br />
Çok acil çözüm bekleyen bir konu da hazır giyim sektöründe<br />
eğitimli ve uzmanlaşmış kadrolara duyduğumuz ihtiyaçtır.<br />
<strong>Türkiye</strong>’nin her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde<br />
de yetenekli ve adanmış gençlere ve genç liderlere ihtiyacı<br />
büyüktür. 2018 yılında eğitim konusunda desteklerimizi<br />
hazırlıklarına başladığımız yeni projelerle devam ettireceğiz.<br />
Çevre konusu da tüm dünyada olduğu gibi giderek daha<br />
fazla gündemimizde. Geri dönüşüm, atık yönetimi gibi alanlar<br />
hazır giyimcilerin büyük hassasiyet gösterdiği, uluslararası<br />
akreditasyon sistemlerine göre denetlendiği ve dünya<br />
standartlarını yakalamak çabasında olduğu alanlardır.<br />
TGSD üyeleri özellikle ihracatçı karakterleri ve yüzlerini çağdaş<br />
Batı’ya dönmüş kuruluşlar olarak bu konuda önemli dönüşümler<br />
gerçekleştiriyorlar.<br />
“2018’de, eğitim alanındaki<br />
desteklerimizi yeni projelerle<br />
devam ettireceğiz.’’<br />
İnsan hakları, çalışma koşulları, cinsiyet<br />
eşitliği, çevreye duyarlı üretim… gibi<br />
giyim sektöründe temel <strong>KSS</strong> uygulama<br />
alanları olması beklenen konularda,<br />
sektör şirketlerinin performansı üzerine<br />
neler söylersiniz?<br />
TGSD, 400’e yakın ihracatçı firmadan oluşuyor. <strong>Türkiye</strong>’nin<br />
hazır giyim ihracatının yüzde 60’a yakınını bu firmalar sağlıyor.<br />
<strong>Türkiye</strong>’de net üretici olan ve hammaddeden tasarıma son<br />
ürünü her şeyiyle üretip satan tek sektöre hazır giyimcilerdir.<br />
Yıllık 17 milyar dolar ihracat yapan ve bunun büyük bölümünü<br />
Avrupa Birliği ülkelerine yapan bu kurumlar dünyada kurumsal<br />
vatandaşlık, çevre ve insana duyarlılık, çeşitlilik, çalışan hakları<br />
gibi konularda büyük bir hassasiyetle çalışıyor.<br />
Örneğin kadınların işgücüne katılımı açısından bakıldığından<br />
en fazla kadın çalışan yüzdesi sektörümüzdedir. Bu alanda<br />
yıllardır birinciliği kimseye kaptırmıyor ve bu özelliğimizle gurur<br />
duyuyoruz.<br />
Yukarıda bahsettiğimiz kriterlere uymak artık bizim<br />
normalimizdir, olmalıdır. Aksi halde dünya markası olan büyük<br />
alım gruplarıyla çalışma şansınız olamaz. Versace gibi, Armani<br />
gibi, H&M gibi, Hugo Boss gibi markaların <strong>KSS</strong>, kurumsal<br />
vatandaşlık ve sürdürülebilirlik gibi alanlarda tüm kriterlerine<br />
eksiksiz bir uyum gösteriyoruz.<br />
UFUK 2030 Sektörel Yol Haritası ile hazır<br />
giyim sektörüne bir rota çizdiniz. <strong>KSS</strong><br />
ilkeleri bu eylem planında yer buldu<br />
mu?<br />
Bu eylem planında oldukça iddialı hedefler var. Bu hedefleri<br />
gerçekleştirebilmek için sürdürülebilirliği 360 derece<br />
içselleştirmeniz gerek.<br />
Kaynak yönetimi, çevrenin sürdürülebilirliğinin sağlanması,<br />
insan kaynağının geliştirilmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi,<br />
çalışma koşulları vb. tüm konularda sürekli çalışmaya ve dünya<br />
standartlarını yakalamaya mecburuz.<br />
<strong>Türkiye</strong> giyim sektörünün,<br />
sürdürülebilirlik adına eksileri<br />
ve artılarının neler olduğunu<br />
düşünüyorsunuz. <strong>Kurumsal</strong> olarak<br />
‘‘sorumlu’’ bir sektörel yapı için, bu<br />
alanda faaliyet gösteren kuruluşlara<br />
düşen sorumluluklar nelerdir?<br />
Öncelikle belirtmeliyim ki TGSD olarak üyelerimiz dünya<br />
standartlarını yakalamış, sürdürülebilirlik kriterleri açısından<br />
küresel skorlama ölçütleri içinde faaliyet gösteren kuruluşlardan<br />
oluşuyor. Ancak her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde<br />
de bizi birkaç adım arkadan izleyen ve dönüşümlerini<br />
tamamlayamamış şirketler de mevcut.<br />
TGSD bu anlamda Nitelikli Üretici Sertifika Programı<br />
adıyla uyguladığı projesi ve buna benzer vizyon ve strateji<br />
çalışmalarıyla, her yıl düzenlediği – ekim ayında de 10’uncu<br />
kez gerçekleştirdik- İstanbul Moda Konferansı ile bir tür eğitim<br />
ve rehberlik platformu oluşturuyor. Bize katılacak her yeni üye<br />
bu konuda kendini geliştirecek rehberliği derneğimiz içinde<br />
bulabilecek.<br />
Elbette irili ufaklı pek çok imalatçı var. Belli kriterlerden habersiz<br />
işlerini devam ettiriyor olabilirler. Ama bugünden yarına<br />
değiştiremeyecek olsak da dernek olarak <strong>Türkiye</strong>’nin hazır<br />
giyimde marka ülke olabilmesi için gücümüzün yettiği her<br />
noktaya ulaşarak dönüştüren ve geliştiren elimizi uzatmak<br />
istiyoruz.<br />
Kendini dünyayla entegre bir noktada görmek isteyen tüm<br />
üreticileri üyemiz olmaya davet ediyoruz.<br />
“Her sektörde olduğu gibi<br />
bizim sektörümüzde de<br />
bizi birkaç adım geriden<br />
izleyen ve dönüşümlerini<br />
tamamlayamamış şirketler<br />
mevcut.’’<br />
56 57
<strong>KSS</strong> Uygulama<br />
P&G <strong>Türkiye</strong>’den ilk<br />
<strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık Raporu<br />
P&G <strong>Türkiye</strong> ve Kafkaslar <strong>Kurumsal</strong> İletişim Başkanı Ayça Turgay<br />
P&G (Procter and Gamble) yönetişim, topluma katkı, çeşitlilik<br />
ve dahil etme, cinsiyet eşitliği, çevresel sürdürülebilirlik<br />
başlıklarında yürüttüğü çalışmaları <strong>Türkiye</strong>’de yayınladığı ilk<br />
<strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık Raporunda özetledi. P&G raporunda<br />
hayata geçirdiği bazı programların çıktılarını da paylaştı paylaştı.<br />
<strong>Türkiye</strong>’de 16 markası ve 4 üretim tesisiyle faaliyette bulunan<br />
P&G, üretim alanlarındaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla son iki<br />
yılda bertaraf edilen atık miktarını yüzde 88, enerji kullanımını<br />
yüzde 19 ve sera gazı salınımını yüzde 29 azalttı. Ayrıca faydalı<br />
tekrar kullanım oranını iki katına çıkarırken, depolamaya<br />
gönderilen üretim kaynaklı katı atık oranını sıfıra indirdi. P&G,<br />
<strong>Türkiye</strong>’de hayata geçirdiği topluma katkı projeleriyle de son iki<br />
yılda 5 milyon kişiye ulaştığını açıkladı.<br />
P&G dünyada 2020 yılına kadar su ve enerji tüketimini yüzde<br />
20, sera gazı salınımını yüzde 30 azaltmayı; üretim tesislerinde<br />
kullanılan enerjinin yüzde 30’unun yenilenebilir enerji<br />
kaynaklarından sağlamayı; ürün başına ambalaj kullanımını<br />
yüzde 20 azaltmayı, suyun daha verimli kullanımını sağlayan<br />
ürünlerle 1 milyar kişiye ulaşmayı hedefliyor.<br />
P&G <strong>Türkiye</strong> ve Kafkaslar <strong>Kurumsal</strong> İletişim Başkanı Ayça Turgay,<br />
“P&G olarak bu yıl <strong>Türkiye</strong>’de 30’uncu yılımızı kutluyoruz. Yenilikçi<br />
ürünlerimizle her gün tüketicilerimizin hayatlarını kolaylaştırırken,<br />
sorumlu ve etik yönetim anlatışımızla kurumsal vatandaşı<br />
olduğumuz topluma katkı sunabilmeyi de önemsiyoruz.<br />
Dünyanın farklı birçok ülkesinde bu anlayışla yürüttüğümüz<br />
çalışmaları geçtiğimiz yıl ilk kez P&G Global <strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık<br />
Raporu ile açıkladık. Bu yıl da <strong>Türkiye</strong>’deki ilk <strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık<br />
Raporumuzu yayınlamaktan mutluluk duyuyoruz” diyor.<br />
2010 yılında belirlediği Global 2020 Sürdürülebilirlik Hedefleri<br />
doğrultusunda çalışmalar yürüten P&G, <strong>Türkiye</strong>’deki ilk<br />
sürdürülebilirlik raporunu 2012-2015 yıllarına ilişkin olarak<br />
geçtiğimiz yıl yayımladı.<br />
Dünyada ise 1990’larda kurumsal sürdürülebilirlik departmanını<br />
kurarak yıllık sürdürülebilirlik raporu yayınlamaya başlayan ilk<br />
uluslararası şirketler arasında yer aldı.<br />
Toplumsal projeler<br />
Olimpik Anneler gibi sporu destekledikleri projelerle sağlıklı<br />
ve özgüveni yüksek nesillerin yetişmesine destek olduklarını<br />
belirten Ayça Turgay, ayrıca hayata geçirdikleri sağlık, hijyen ve<br />
bağış projeleriyle de topluma katkı için çalıştıklarını söyledi.<br />
P&G <strong>Türkiye</strong>, Türk Kızılayı ile yaptığı işbirliğiyle son 2 yılda 1<br />
milyon hijyen ve bakım ürünün ihtiyaç sahipleri ve mültecilere<br />
ulaştırılmasını sağladı ve böylece kurum tarafından 2 altın<br />
madalya ile ödüllendirildi. Ayrıca İpana ve Prima markalarının<br />
Mobil Klinikleri ile tüm <strong>Türkiye</strong>’yi dolaşarak çocuk sağlığı ve<br />
hijyen konularında bilinçlendirme çalışmaları yürüttü.<br />
P&G <strong>Türkiye</strong>, ayrıca bu yıl, 2004 yılında ihtiyaç bölgelerinde<br />
dağıtılmak üzere P&G Global’in başlattığı “Çocuklar İçin Güvenli<br />
İçme Suyu- Safe Drinking Water for Children” programını Metro<br />
Marketleri işbirliğiyle bu yıl ilk kez <strong>Türkiye</strong>’ye taşıdı.<br />
Yeni ofisle yüzde 40 enerji tasarrufu<br />
P&G <strong>Türkiye</strong>, sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde verimliliği<br />
artırmak ve çevresel sürdürülebilirliğe önemli bir katkı sunmak<br />
için bu yıl yeni bir ofise taşındığını söyleyen Turgay, yeni<br />
ofislerinin çevresel sürdürülebilirliğe katkısını şöyle açıklıyor:<br />
“Yeşil Bina kapsamındaki yeni ofisinde sulama işleri için<br />
yağmur suyunun toplanması ve depolanması sağlanırken,<br />
ofis içinde yüzde 40 enerji tasarrufu sağlayan LED lambalar<br />
kullanılıyor. Ofisin mimari yapısı ise güneş ışığından yüzde 90<br />
faydalanılmasını sağlayan bir tasarımda tercih edildi. Benzer<br />
firmalara göre yüzde 30 daha fazla temiz hava girişi sağlanan<br />
ofiste daha konforlu ve sağlıklı bir yaşam alanı sunuluyor.<br />
Kullanılan bilgisayarlı ‘akıllı bina yönetimi’ sistemi sayesinde<br />
doğru ölçümler yapılabiliyor. Yakın takip ve kolay tanılama<br />
imkanı elde ediliyor. Böylece en kısa sürede harekete geçebiliyor<br />
ve tasarruf ediliyor. Personel servislerinin güzergahında sağlanan<br />
iyileştirmeler ile karbon ayak izi düşürülürken, çalışma saatleri<br />
yeniden düzenleyerek enerji tüketiminde yüzde 30 tasarruf<br />
sağlandı.”<br />
Kadınları destekliyoruz<br />
Orkid Özgüven ve Ergenlik Araştırmasından 16-24 yaş<br />
aralığındaki genç kızların yüzde 86’sının başarısız olmaktan<br />
korktuğu ve 10 kız çocuğundan 6’sının başarısız olduktan<br />
sonra vazgeçmek isteği sonucunun alındığını belirten Ayça<br />
Turgay, ‘‘Dünyada olduğu gibi <strong>Türkiye</strong>’de de kız çocuklarının<br />
ve kadınların özgüvenlerini artırmaya ve cinsiyet eşitliğini<br />
sağlamaya yönelik projeler hayata geçiren P&G, ‘Çocuk da<br />
yaparım kariyer de’ ve #KızGibi iletişim çalışmalarıyla toplumsal<br />
farkındalığa destek oluyor. Bu yıl ise 8 Mart Dünya Kadınlar<br />
Gününde ‘Kadın Olmak GÜÇ’tür!’ diyerek KEDV’e (Kadın<br />
Emeğini Değerlendirme Vakfı) sunduğu destekle kadınların<br />
ekonomik özgürlüğüne kavuşmalarını desteklemeyi sürdürdü.<br />
Çalışanlarının yüzde 55’i, yönetim kurulunun ise yüzde 33’ü<br />
kadınlardan oluşan P&G <strong>Türkiye</strong>, Geleceğin Kadın Liderleri ve<br />
Kadınlara Özel Girişimcilik programları ile kadınları iş dünyasında<br />
da destekliyor’’ dedi.<br />
“Atık miktarını yüzde 88,<br />
enerji kullanımını yüzde 19 ve<br />
sera gazı salınımını yüzde 29<br />
azalttı.’’<br />
Şirketler toplumsal sorunlara<br />
artık kayıtsız kalamaz<br />
Şirketler için “iyilik iletişimi”<br />
kavramını yaratan, Goodvertising<br />
kitabının yazarı Thomas<br />
Kolster, P&G <strong>Türkiye</strong>’nin ilk<br />
<strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık Raporu<br />
için <strong>Türkiye</strong>’deydi. Şirketlerin<br />
ticari kaygılarla hareket etme<br />
güdüsünden uzaklaşarak topluma gerçek değer katma<br />
düşüncesiyle çalışmasının artık bir zorluluk haline<br />
geldiğini söyleyen Kolster, “Dünyadaki şehir nüfusuna<br />
her hafta 1,5 milyon kişi ekleniyor. 2030 yılına doğru tüm<br />
dünyadaki yiyecek talebi yüzde 35, su talebi yüzde 40<br />
ve enerji talebi yüzde 50 oranında artacak. Bu şirketlerin<br />
işleyişini ve sundukları ürünleri de etkileyecek. Şirketler<br />
bu değişimle birlikte gelen toplumsal sorunlara artık<br />
kayıtsız kalamaz. Önümüzdeki dönemi etkileyecek en<br />
büyük 5 trend iklim değişikliği, kentleşme, ekonomik<br />
değişim, demografik dönüşüm ve dijitalleşme olacak.<br />
P&G gibi şirketler hayata geçirdikleri yenilikçi ürünleri,<br />
farkındalık projeleri ve sürdürülebilirlik çalışmalarıyla<br />
toplumların yaşanan dönüşümün beraberinde getirdiği<br />
bazı sorunlarla baş edebilmelerine önemli destek<br />
sunabilir” diyor.<br />
58<br />
59
<strong>KSS</strong> Uygulama<br />
Filli Boya Bilim Kampı projesinde<br />
4. etap tamamlandı<br />
Filli Boya, Milli Eğitim Bakanlığı İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü<br />
işbirliği, TÜBİTAK TÜSSİDE (<strong>Türkiye</strong> Sanayi Sevk ve İdare<br />
Enstitüsü) ve akademisyenlerin desteğiyle gerçekleştirdiği “Bilim<br />
Kampı” projesi ile üstün potansiyelli çocuklara, bir çok farklı<br />
alanda uygulamalı olarak geliştirilen etkinliklerle eğitim imkanı<br />
sağlıyor.<br />
2015 yılından bu yana her yıl yaz döneminde yapılan ve kamp<br />
boyunca çocukların akademik ve psikolojik gelişimine destek<br />
veren bir dizi eğitim ve bilimsel etkinlikle, onların hayata daha<br />
donanımlı hazırlanmalarına olanak sağlanıyor. Bilim Kampı’nın<br />
bu yıl gerçekleşen 4. etabında ise BİLSEM’e kayıtlı üstün<br />
potansiyelli çocuklar yer aldı.<br />
Filli Boya Bilim Kampı, üstün potansiyeli olan çocuklara<br />
bilimsel bakış açısı kazandırmayı, kendilerine olan güvenlerini<br />
desteklemeyi amaçlıyor.<br />
30 kız, 30 erkek çocuk olmak üzere toplam 60 öğrencinin<br />
katıldığı Bilim Kampı’na bu yıl, Bilim ve Sanat Merkezlerinde<br />
eğitim alan özel yetenekli çocuklar da dahil edildi.<br />
Çocuklar projenin 4. etabında TÜBİTAK Ulusal Metroloji<br />
Enstitüsü, TÜBİTAK MAM Malzeme Enstitüsü, Yer ve Deniz<br />
Bilimleri Enstitüsü gibi enstitülerde çalışan bilim insanlarını<br />
çalışma ortamlarında gözlemleyip, yapılan işler konusunda<br />
sohbet ettiler ve birlikte deneyler yaptılar. Ayrıca TÜBİTAK<br />
BİLGEM araştırmacı ekibi ile şifreleme eğitimi alan öğrenciler<br />
ağırlıklı olarak fen bilimleri ve matematik alanında atölyeler,<br />
eğitsel oyunlar gerçekleştirdi.<br />
Program kapsamında, İzmit Bilim Merkezi’ni de ziyaret ederek,<br />
kamp boyunca strateji geliştirme, ekip ve koordinasyon oyunları<br />
ile sanatsal etkinliklerde de yer alma fırsatı buldu.<br />
Dünyada ve <strong>Türkiye</strong>’de yapılan bilimsel çalışmalar, özel grup<br />
çocukların klasik eğitim metodları dışında farklı, bireysel<br />
ihtiyaçlarına hitap eden ve potansiyellerini ortaya çıkaran<br />
yöntemlerle desteklenmesi gerektiğini gösteriyor.<br />
Filli Boya, Bilim Kampı projesi ile BİLSEM’e devam eden yüksek<br />
potansiyelli çocukların gözlem, keşif, sorgulama, problem<br />
çözme ve model oluşturma becerilerini geliştirmeyi hedefledi.<br />
Bilim Kampı’nda çocuklar, söz konusu becerileri kullanarak<br />
farklı disiplinlerin nasıl bir arada çalıştıklarını deneyimlerken,<br />
günlük yaşamlarındaki sorunların bilimsel tekniklerle nasıl<br />
çözümleneceğine ilişkin çalışmalar yapma imkanı yakaladı.<br />
Proje ile çocukların içinde bulundukları ortamın dışına çıkarak<br />
farklı bir deneyim kazanmalarını sağlamak ve ekip çalışmaları<br />
ile hayata entegrasyonları amaçlandı. Kamp eğitim programı<br />
bireysel oyunlara ve rekabete dayalı uygulamalara yönelik değil;<br />
birlikte ahenk içinde çalışarak ekip ruhunun öne çıkarılacağı bir<br />
biçimde tasarlandı. Öğrencilerin bilime olan merak duygusunu<br />
artırmak, araştırmanın ve keşfetmenin önemini vurgulamak bu<br />
projenin ana amacı olarak belirlendi.<br />
Neden BİLSEM kapsamındaki çocuklar?<br />
• Bilim kampına seçilen çocuklar İstanbul MEM Özel Eğitim<br />
ve Rehberlik Hizmetleri Şube Müdürlüğü’ne bağlı Bilim ve<br />
Sanat Merkezleri’ne zihinsel yetenek sınavlarıyla seçilmiş<br />
yüksek potansiyelli çocuklardır.<br />
• Üstün potansiyelli çocuklar, <strong>Türkiye</strong> popülasyonunun<br />
yüzde 2.27’sini oluşturan ve belli alanlarda yaşıtlarının<br />
üstünde performans gösteren özel çocuklardır.<br />
• Merak, çabuk öğrenme, güçlü bellek, eleştirel<br />
düşünebilme, yaratıcılık, erken dil gelişimi, aşırı duyarlılık,<br />
keskin adalet duygusu, mükemmelliyetçilik gibi özellikler<br />
gösterirler.<br />
• Eğitimcilerin ortak fikir birliğine vardıkları nokta<br />
zekanın kalıtımsal bir yönünün olduğu ve kuşaktan<br />
kuşağa geçtiğidir. Fakat aynı zamanda zekanın dinamik<br />
olma özelliği üzerinde de dururlar. Bu nedenle üstün<br />
potansiyelin gelişmesi, uygun çevresel ortamın<br />
ve bu ortamda gerekli eğitimin sağlanması ile<br />
mümkün olmaktadır. Eğer uygun ortam ve eğitimle<br />
desteklenmezlerse bu çocukların üstün potansiyeli<br />
zamanla körelir.<br />
• Üstün potansiyel gösteren çocuklar kendileri gibi<br />
olmayan akranlarının arasında kendilerini farklı/<br />
anormal hissedecekleri için kendilerini izole edebilir<br />
ya da potansiyellerini ortaya koymaktan kaçınırlar. Bu<br />
nedenle yalnız olmadıklarını hissettikleri yine üstün<br />
potansiyelli akranlarıyla yeteneklerine uygun bir eğitim<br />
programına dahil olmaları yeteneklerini keşfetmeleri<br />
ve potansiyellerini gerçekleştirmeleri açısından çok<br />
önemlidir.<br />
Neden bilim?<br />
• Cinsiyete göre düzenlenmiş iş bölümlerinin olduğu<br />
toplumsal yapı sebebiyle kız öğrencileri, bazı mesleklere<br />
uygun olmadıklarını ya da yapamayacaklarını<br />
düşünerek çalışma hayatına etkin katılamıyorlar. Hatta<br />
son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalara rağmen,<br />
hala erkeklerin bilime ve matematiğe çok daha yatkın<br />
oldukları, kız çocuklarının ise sözel becerilerinin daha<br />
güçlü olduğu yönünde bir inanç var. Üstelik bu inanış<br />
hem toplumsal anlamda hem de akademik yaşamda<br />
etkinliğini sürdürüyor.<br />
• Bu yargıyı değiştirmek, kız ve erkek çocuklarının meslek<br />
seçimlerini kalıplara göre yapmamaları ve her alanda var<br />
olabileceklerini anlamaları için “bilimi” ilk basamak olarak<br />
seçtik.<br />
• Üstün potansiyelli çocuklarla ilgili literatür incelendiğinde<br />
ise, kızların risk grubunda ele alındığı görülmektedir.<br />
Üstün potansiyelli kız çocuklarının özellikle ergenlik<br />
döneminde, gruba ait olabilmek için popüler olmayı<br />
tercih edip, yeteneklerini, ilgilerini ve potansiyelini bilinçli<br />
bir şekilde sakladıkları ifade edilmektedir.<br />
• Üstün potansiyelli kız çocuklarını korumak amacıyla<br />
olabildiğince erken tanılama yapmak, uygun eğitim<br />
ortamlarında bulunmalarını sağlamak ve kendi gibi<br />
olan hemcinsleriyle vakit geçirmelerini sağlamak<br />
oldukça önemlidir. Bu açıdan yapılan bilim kampı<br />
üstün potansiyelli kız öğrenciler için ayrı bir önem teşkil<br />
etmektedir.<br />
• Bu kamp boyunca bilimi bir meslek olarak<br />
seçebileceklerini gösterdiğimiz gibi, bilimsel ve rasyonel<br />
düşüncenin onlara hayatlarının her alanında yardımcı<br />
olacağını gösteriyoruz.<br />
60<br />
61
<strong>KSS</strong> Uygulama<br />
Canbebe 14.000 anne ve anne adayına<br />
ulaşacak<br />
Canbebe, “Hiçbir anne bebeğini büyütürken fizyolojik ve<br />
pedagojik gelişimle ilgili bilgi yetersizliğinden eksik kalmamalı”<br />
fikrinden hareketle geliştirilen Anneler ile Geleceğe projesini<br />
uygulamaya koyuyor.<br />
Proje kapsamında, bebek hemşiresi, beslenme ve çocuk gelişim<br />
uzmanından oluşan profesyonel ekiple şehirler dolaşılarak<br />
bebek gelişimine dair pek çok bilgi annelerle paylaşılacak. acak.<br />
Ontex <strong>Türkiye</strong> Genel Müdürü Burak Kayahan projenin n çıkış<br />
noktası için “Canbebe ailesi olarak her bebeğin biricik ve özel<br />
olduğunu, her annenin de bebeğini büyütürken doğru bilgiye<br />
ulaşması gerektiğini düşünüyoruz.<br />
Canbebe Belçika merkezli Ontex Global’in çatısı altında büyüse de,<br />
<strong>Türkiye</strong>’de doğmuş bir markayız ve biz marka olarak kendimizi hep<br />
öncelikle Türk annelerine karşı sorumlu hissettik. Bu noktada da<br />
Anneler ile Geleceğe projesini geliştirdik. Pazarlama ekibimizin uzun<br />
zamandır üzerinde titizlikle çalıştığı bu projeyi sizlerle paylaşıyor<br />
olmaktan mutluyuz” dedi.<br />
Uzmanlardan oluşan Canbebe ekibi, annelerin ve anne ne<br />
adaylarının sorularına cevap arayacak. Çocuk Gelişim Uzmanı<br />
Özge Selçuk Bozkurt, Bebek Hemşiresi Esra Ertuğrul, Beslenme<br />
Uzmanı Yeşim Özden Gün’den oluşan uzman ekip yıl sonuna<br />
kadar 9 ilde, 14 farklı lokasyonda 14.000 anne ve anne adayı ile<br />
buluşmayı hedefliyor.<br />
Seminerlerin moderatörlüğünü de Tiyatro Sanatçısı Seren<br />
Fosforoğlu gerçekleştirecek. Sanatçı ve her biri kendi alanında<br />
uzman isimler tüm illerde bebek büyütmeye yönelik bilgiler<br />
ve kendi annelik serüvenlerinden kesitler anlatarak annelerle<br />
beraber olacak.<br />
<br />
ANTALYA<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Bebeklerde uyku rutini oluşturmadan, annenin emzirme<br />
dönemindeki beslenme programına; bebeklerde ek gıdaya<br />
geçiş dönemi (BLW) ve oyunun bebeğin gelişimindeki etkisine<br />
kadar pek çok konu konuşulacak ve dinleyicilerden gelecek<br />
soruların cevapları aranacak.<br />
Ücretsiz gerçekleşecek etkinliklerin sonunda katılımcılara ılara<br />
Canbebe’nin armağanları verilecek.<br />
<br />
FESTİVAL<br />
DESTEKÇİSİ<br />
FİLM<br />
DESTEKÇİSİ<br />
FESTİVAL<br />
DOSTU<br />
<br />
YIL .<br />
HİZMET<br />
DESTEKÇİSİ<br />
BASIN<br />
DESTEKÇİSİ<br />
62<br />
İŞBİRLİĞİ<br />
İLE<br />
/surdurulebiliryasam /sykolektifi /surdurulebiliryasam<br />
www.surdurulebiliryasam.org