02.08.2018 Views

Kurumsal Sosyal Sorumluluk dergisi - KSS Türkiye 31

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

CSR Turkey<br />

Sürdürülebilir yaşam için...<br />

<strong>KSS</strong><strong>Türkiye</strong><strong>Kurumsal</strong> <strong>Sosyal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Dergisi • Ekim•Kasım•Aralık 2017<br />

<strong>31</strong>


İçindekiler<br />

<strong>KSS</strong> Uygulama<br />

18 CHEP çalışanları toplantılarda yürüyor<br />

19 Bireysel bağış için Marjinal<strong>Sosyal</strong> ve STK’lar işbirliği yaptı<br />

20 GittiGidiyor, Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni imzaladı<br />

28 Ford Otosan’ın çalışan gönüllülüğü platformu: Gönlüm Senle<br />

58 P&G <strong>Türkiye</strong>’den ilk <strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık Raporu<br />

60 Filli Boya Bilim Kampı projesinde 4. etap tamamlandı<br />

62 Canbebe 14.000 anne ve anne adayına ulaşacak<br />

İmtiyaz Sahibi ve<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

D. Eylem Altıok<br />

Genel Koordinatör<br />

D. Eylem Altıok<br />

Grafik Tasarım<br />

Tasarımhane<br />

Reklam Rezervasyon<br />

reklam@kssturkiye<strong>dergisi</strong>.com<br />

Yayın Adı<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong> Dergisi<br />

Yayın Türü<br />

3 Aylık Yerel Süreli<br />

ISSN 2147-6179<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong> Dergisi<br />

0530 608 36 87<br />

eylemaltiok@kssturkiye<strong>dergisi</strong>.com<br />

Gürler Sokak 77/5<br />

Yenimahalle / Ankara<br />

Baskı<br />

Desen Ofset San. ve Tic. A.Ş.<br />

0<strong>31</strong>2 496 43 43<br />

Basım Tarihi<br />

Ekim 2017<br />

Bu yayının tamamı ya da bir bölümü yayıncının<br />

yazılı izni alınmaksızın kullanılamaz.<br />

<strong>KSS</strong>TurkiyeDergisi<br />

<strong>KSS</strong>TurkiyeDergi<br />

Doğrusallıktan kurtul döngüye gir!<br />

Doğrusal ekonomik modelin-her şeyi<br />

sıfırdan üretmenin- yalnızca yaşamın<br />

sonunu hazırladığını tabiat bizzat kendisi<br />

gösteriyor. Sebebi ise basit: Tabiat doğrusal<br />

çalışmıyor! Peki neden ısrarla yok oluş için<br />

çaba harcıyoruz? Ne oldu insanın o ‘‘üstün’’<br />

aklına?<br />

Geri dönüşüm ekonomisi (döngüsel<br />

ekonomi) akılcı bir çözüm modeli.<br />

Dünyadaki uygulamaları da iyi sonuçlar<br />

verdi. Tabii <strong>Türkiye</strong>’de nispeten daha yeni<br />

konuşulan bir konu. Kavram,<br />

ekonomik yaşamın içinde<br />

yer alan öğelerin döngüsel<br />

ilişkide, kaynak verimli<br />

olmasını ifade ediyor. Geri<br />

dönüştürerek atık maddelerin<br />

ekonomiye yeniden<br />

kazandırılması esasına<br />

dayanıyor.<br />

İnsan ne yapıyor? Kaynakları<br />

çıkarıyor, üretiyor, kullanıyor,<br />

atıyor, çöplükler yaratıyor.<br />

Ürettiği gıdanın üçte birini<br />

çöpe atıyor; çılgınca bir<br />

teknoloji tüketimi söz konusu,<br />

hep daha yenisini istiyor;<br />

enerjiyi verimli kullanmayı<br />

ısrarla öğrenmiyor… ‘‘Kaynaklar tükeniyor’’<br />

feryadı atarken de daha çok tüketiyor. Ve<br />

dünya dediğimiz yerde, 2050’de 9 milyar<br />

insanın yaşaması öngörülüyor. Buyrunuz<br />

ve denklemi çözünüz! Çöpe atılan her<br />

şeyin kullanılabilecek bir kaynak olduğunu<br />

düşünürsek, döngüsel sistem konusunda<br />

bilgi ve deneyim kazanmak denklemdeki<br />

bilinmeyeni verebilir bize.<br />

Neden kaynak verimli sistem? Çünkü<br />

<strong>Türkiye</strong>’nin ‘‘atık’’ ile imtihanında veriler<br />

şunu gösteriyor: <strong>Türkiye</strong>’de kişi başı atık<br />

miktarı ortalama günde 1-1.5 kg, şehirlerde<br />

kişi başına çöp üretimi yıllık 400 kg’nin<br />

üzerinde. Tespit edilebilen ölçüde yapılan<br />

istatistiğe göre 2014’te imalat sanayinde<br />

16 milyon ton atık oluştu. Belediyelerin<br />

topladığı atıkların yarısı ayrışabilir, biyolojik<br />

malzemelerden oluşuyor…<br />

Peki insan, ‘‘yaşayan en tehlikeli canlı’’<br />

değilse ve sanayi kuruluşları atık<br />

yönetimini kotarabiliyorsa, eğer devlet<br />

politikaları / denetimi yeterliyse, yerel<br />

yönetimler yeterince tedbirliyse… Neden,<br />

kirlilik sebebiyle tarım yapacak verimli<br />

toprak neredeyse kalmadı;<br />

iklim değişikliğini somut<br />

olarak yaşıyoruz; biyolojik<br />

çeşitlilik azaldı ve canlılar<br />

yok oluyor; nehirler<br />

kuruyor ve denizlerimiz<br />

kimyasal çöplükler haline<br />

geldi; şehirlerin havası<br />

bu denli kirli; sanayi<br />

bölgelerindeki insanlar<br />

hastalık ve ölüm riskiyle<br />

yaşıyor…?<br />

Atık ve çevre konusunda<br />

bilgi ve tecrübe eksikliği<br />

olduğu açık! Telafisi için<br />

hiçbir kesimin yüz yüze<br />

olduğumuz tehlike<br />

karşısında geri durma lüksü yok. İnsanoğlu<br />

gerçek başarıyı, dünyayı yaşanılabilir kılarsa<br />

sağlamış olacak.<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong> <strong>dergisi</strong>nin, yakın zamanda<br />

aldığı ve beni çok memnun eden bir ödül<br />

oldu. ÇEVKO Yeşil Nokta Basın Ödüllerinde<br />

yılın kategori birincisi olduk. Kendilerine<br />

tekrar teşekkürler…<br />

İyi okumalar!<br />

D. Eylem Altıok<br />

Dünyadan<br />

32 Bristol Sürdürülebilir Enerji Araştırma Merkezi Başkanı Joshua Thumim<br />

yazdı: Isı şebekesi planlaması için ücretsiz araçlar ve veri yakında…<br />

<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />

8 ‘‘Toplumsal projelerimizin odağında eğitim ve çocuklar var’’<br />

BASF <strong>Türkiye</strong> Azerbaycan, Ortadoğu ve Kuzey Batı Afrika İletişim ve Kamu İlişkileri Direktörü Arzu Deniz Aksoy<br />

14 ‘‘Önceliğimiz iyi bir kurumsal vatandaş olabilmek’’<br />

Allianz <strong>Türkiye</strong> CEO’su Aylin Somersan Coqui<br />

24 ‘‘Çözüm: Entegre edilmiş sürdürülebilir şehir çözümleri’’<br />

Dünya Sürdürülebilir Enerji Enstitüsü Başkanı Gökhan Yıldırım<br />

38 ‘‘Endüstriyel simbiyoz uygulamaları OSB’ler için yol açıcı olacak’’<br />

Antalya OSB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bahar<br />

42 Mercedes-Benz Türk’ten “50. Yılda 50 Startup” projesi<br />

Mercedes-Benz Türk Direktörler Kurulu Başkanı Süer Sülün<br />

46 ‘‘Daha çok sayıda ‘özel birey’e ulaşmayı hedefliyoruz’’<br />

Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’nin Ülke Direktörü Didem Ünsür<br />

50 Singer’in sosyal sorumluluk projeleri eğitimden yana<br />

Singer Eğitim Koordinatörü İlknur Eşiz<br />

54 ‘‘Çevre konusu giderek daha fazla gündemimizde’’<br />

<strong>Türkiye</strong> Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Fayat<br />

4 <strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

5


<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />

Toplumsal projelerimizin odağında<br />

eğitim ve çocuklar var<br />

BASF <strong>Türkiye</strong> Azerbaycan, Ortadoğu<br />

ve Kuzey Batı Afrika İletişim ve Kamu<br />

İlişkileri Direktörü<br />

Arzu Deniz Aksoy<br />

Dünyanın en büyük kimyasal üreticisi olan BASF, <strong>Türkiye</strong><br />

ayağında da <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sosyal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> projeleri uyguluyor.<br />

BASF <strong>Türkiye</strong> projelerinin hedef alanında, eğitim ve çocuklar<br />

olduğunu söyleyen BASF <strong>Türkiye</strong> Azerbaycan, Ortadoğu ve<br />

Kuzey Batı Afrika İletişim ve Kamu İlişkileri Direktörü Arzu Deniz<br />

Aksoy ile şirketin <strong>KSS</strong> projeleri ve sürdürülebilir çözümleri<br />

üzerine konuştuk.<br />

BASF, sürdürülebilirlik hedefini: “Az<br />

tüketim, nitelikli üretim’’ anlayışıyla<br />

açıklıyor. Bu hedef için ne tip çalışmalar<br />

yürütülüyor?<br />

Tüm dünyada doğal kaynakların korunması, sağlıklı sugıda<br />

tüketimi, hastalıklardan korunma gibi birçok konuda<br />

sosyal sorumluluk faaliyetleri yürütmemizin yanında çevreci<br />

sorumluluğumuzla ilerliyor, çözümlerimizi buna göre üretiyoruz.<br />

Çevresel unsurlar göz önüne alındığında iklim değişikliği,<br />

en önemli sorunlardan biri olarak karşımızda duruyor. BASF,<br />

her açıdan verimli ve ekolojik olarak etkili bir şekilde küresel<br />

iklim koruma konusunda kararlılığını sürdürüyor. BASF olarak,<br />

geliştirdiğimiz global yaklaşım sonucunda tüm dünyada<br />

yürüttüğümüz sürdürülebilirlik faaliyetleri Almanya’daki ana<br />

merkezimiz olan Ludwigshafen’dan yönetiliyor.<br />

8 <strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

9


Bu faaliyetler, sürekli kayıt altına alınarak raporlanıyor ve<br />

hedeflerimiz bu doğrultuda yenileniyor.<br />

BASF’nin çatısı altında, sadece ürünlerimiz değil, aynı zamanda<br />

tüm üretim süreçlerimiz de iklimi korumak ve yeryüzünün<br />

doğal kaynaklarının devamlılığını sağlamak üzere tasarlanıyor.<br />

Gerçekleştirdiğimiz tüm faaliyetlerde, bizden sonraki nesillerin<br />

sorumluluğunu taşıyoruz. Bu bilinçle insan sağlığına,<br />

beslenmeye, temiz su ihtiyacına, karbondioksit salınımını<br />

azaltmaya yönelik ürün ve çözümler sunuyoruz.<br />

Tüm ürün uygulamalarımızı dört kategoriye ayırdık:<br />

-Analiz edilmiş ürünlerin yüzde 23’ü, “Accelerators” olarak<br />

adlandırdığımız grubun içerisine giriyor. Bunlar, değer zincirinde<br />

sürdürülebilirliğe önemli bir katkıda bulunuyor.<br />

-“Performers” pazarın tüm standart sürdürülebilirlik<br />

gereksinimlerini karşılayan çözümlerdir. BASF’nin analiz edilmiş<br />

ürün portföyünün yaklaşık yüzde 74,1’i bu tanıma uyuyor.<br />

-“Transitioner” sürdürülebilirlik konusunda iyileştirme<br />

gereksinimlerinin belirlenmiş olduğu ve eylem planlarının<br />

tanımlandığı ürünlerdir. Analiz edilen ürünlerin yaklaşık yüzde<br />

2,6’sı bu kategoriye giriyor.<br />

-Önemli sürdürülebilirlik kriterlerini yeterince yerine getirmeyen<br />

uygulamalar ise “Challenged” olarak etiketleniyor. BASF, bu<br />

ürünler için eylem planları geliştiriyor. Analiz edilen ürünlerin<br />

halihazırda yüzde 0,3’ü bu kategoriye giriyor.<br />

<strong>Sosyal</strong> sorumluluk şirketin çalışma<br />

sistemi içerisinde nasıl ve ne oranda yer<br />

buluyor?<br />

BASF olarak kuruluşumuzdan bu yana 150 yılı aşkın bir süredir<br />

doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir iş yapış şeklini<br />

şirket işleyişinin merkezine yerleştirdik. Dünyanın lider kimya<br />

şirketi olarak, “Sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratma”<br />

misyonu doğrultusunda çalışmalarımızla sürdürülebilirlik<br />

alanında örnek olmayı hedefliyoruz. Tüm dünyada birçok<br />

konuda sosyal sorumluluk faaliyetleri yürütmemizin yanında,<br />

çevresel unsurlar göz önüne alındığında iklim değişikliği, en<br />

önemli sorunlardan biri olarak karşımızda duruyor. BASF olarak,<br />

her açıdan verimli ve ekolojik olarak etkili bir şekilde küresel<br />

iklim koruma konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz.<br />

Bugünlerde kurum kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olan<br />

sürdürülebilirliği, günümüz iş dünyasının mutlak bir gerekliliği<br />

olarak görüyoruz. Uyguladığımız sürdürülebilirlik yönetimi,<br />

BASF’nin “Az üretim, nitelikli üretim” ilkemizi de destekliyor.<br />

Tüm dünyada sürdürülebilirlik adına çözümler sunan ürün ve<br />

çözümlerimiz dışında, yürüttüğümüz toplumsal sürdürülebilirlik<br />

projelerinin odağına eğitim ve çocukları koyuyoruz.<br />

“Sürdürülebilir Çözüm Yönetimi” gibi metodolojiler, bir şirketin<br />

ürün portföyünü sürdürülebilirliğe katkı sağlayacak şekilde<br />

geliştirmesine fırsat tanıyabilir. Bu, bir taraftan inovatif ve daha<br />

sürdürülebilir çözümler sunarken, aynı zamanda uzun vadeli<br />

ticari başarıyı da getirir.<br />

Hangi alanlarda toplumsa projeler<br />

uyguluyorsunuz? Projelerinizden söz<br />

eder misiniz?<br />

BASF Türk, sürdürülebilirlik anlayışıyla yürüttüğü kurumsal<br />

sosyal sorumluluk projelerini hayır işleri, kültür ve eğitim olarak<br />

üç ana başlık altında topluyor. Özellikle eğitim kısmına, kimya<br />

alanındaki bilgi ve deneyimlerini aktarabileceği önemli bir alan<br />

olarak yaklaşıyor. Toplumsal projelerinin odağında eğitim ve<br />

çocuklar yer alıyor. BASF Türk’ün Milli Eğitim Bakanlığı desteğiyle<br />

gerçekleştirdiği çok önemli bir projesi var. “81 İlde 81 Kimya<br />

Laboratuvarı” projesiyle Anadolu’nun her köşesindeki okullarda<br />

yeni kimya laboratuvarları kuruyor ya da mevcut laboratuvarları<br />

modern ekipmanlarla yeniliyor. Bu proje çerçevesinde, eğitim<br />

olanaklarından diğer bölgelere göre daha az faydalanabilmiş<br />

yörelerdeki birçok okul bir laboratuvara kavuştu. Bu proje için 1,2<br />

milyon avrodan fazla bütçe ayıran BASF, okulları tamamladıktan<br />

sonra da projeye farklı açılardan destek olmaya devam edecek.<br />

Bugün itibariyle, 70 farklı şehirde70 laboratuvarın yapım ve<br />

yenileme işlemi tamamlanmış bulunuyor. Bu yıl yapımı bitmek<br />

üzere olan 10 tane daha okul var ve 2018 sonu itibarıyla 81<br />

ildeki 81 okulun laboratuvarları tamamlanmış olacak.<br />

“81 İlde 81 Kimya Laboratuvarı” projesi çerçevesinde ayrıca<br />

“Anadolu’nun Kimyası” başlıklı bir kitap serisi projesi var. Dört<br />

kitaptan oluşacak serinin ilk iki kitabı tamamlandı. Her kitap<br />

bir tema etrafında Anadolu’nun 20 kentini anlatıyor. Seri<br />

tamamlandığında 81 ili tek tek tanıtmış olacak. Bu kitaptan<br />

oluşan bütün gelirler ise TEGV’e (<strong>Türkiye</strong> Eğitim Gönüllüleri Vakfı)<br />

bağışlanacak.<br />

Farklı eğitici projeler aracılığıyla çocuklara bilimi sevdirmeyi<br />

amaçlayan BASF, <strong>Türkiye</strong>’de 7 seneyi aşkın bir süredir Kids’ Lab<br />

projesini sürdürüyor. Kids’ Lab’i ziyaret eden 6-12 yaş arası<br />

çocuklar; özel eğitmenlerin gözetiminde temel kimya deneyleri<br />

yapma şansını yakalıyor. Bugüne kadar 15 bini aşkın çocuk,<br />

Kids’ Lab ile hayatın içinden interaktif deneylerle, kimyanın ne<br />

olduğunu sadece teorik olarak değil, uygulayarak öğrenme<br />

fırsatı buldu.<br />

BASF Türk, her sene düzenli olarak, lösemili çocukların<br />

tedavilerine destek olmak ve onların hayata tutunabilmelerine<br />

katkı sağlamak için LÖSEV’in kermeslerine katılıyor. BASF<br />

Türk’ün destek olduğu ve sürdürdüğü projelere ek olarak<br />

şirket çalışanları da çeşitli gönüllülük faaliyetlerinde bulunuyor.<br />

Gönüllü çalışanların kendi inisiyatifleriyle geliştirdikleri projeler,<br />

BASF Türk desteğiyle hayata geçiriliyor ve toplanan gelirler<br />

ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği), AKUT (Arama<br />

Kurtarma Derneği), AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı), TEKSEM<br />

(Engelli Sanatçılar Merkezi) gibi çeşitli STK’lara bağışlanıyor.<br />

<strong>KSS</strong> faaliyetlerinin planlanması ve<br />

yürütülmesinde paydaş katılımı<br />

sağlanıyor mu?<br />

BASF olarak sürdürülebilirlik konusunda holistik-bütünsel<br />

bir yaklaşım benimsiyoruz. Bu doğrultuda tedarikçilerimiz, iş<br />

ortaklarımız ve müşterilerimizi de sürdürülebilirlik konusunda<br />

bilinçlendirmeye çalışıyor ve birlikte projeler geliştirmeye<br />

çalışıyoruz.<br />

Bu kapsamda bazı müşterilerimizle bu bütünsel yaklaşım<br />

doğrultusunda, ürünlerimizin müşteriye nakliyesi ve iş<br />

süreçlerimize ilişkin sürdürülebilir tedarik zinciri için projeler<br />

geliştirmeye başladık. Ayrıca aldığımız tüm ürünlerin ve bunların<br />

tedarik sürecinin “yeşil” olması bizim için çok önemli. Bu,<br />

ilkelerimiz gereği tüm şirket kültürüne hakim olan bir anlayış.<br />

Şunu da belirtmek gerekir ki, direkt ürün tedariğinin yanında,<br />

BASF olarak değer zincirinde oluşan kurumsal karbon ayakizini<br />

kapsamlı bir şekilde raporlarken aynı zamanda kendi iklim<br />

koruma ürünlerimizin kullanılması sayesinde engellenmiş olan<br />

emisyon miktarlarını da raporluyor olmamız çok önemli.<br />

Analiz edilen (satış yoluyla) BASF ürünlerinin yüzde 20’den fazlası<br />

daha şimdiden sürdürülebilirliğe önemli bir katkıda bulunuyor.<br />

‘‘Sorumlu kimya sektörü’’nden söz<br />

edebilmek için sizce gereklilikler ve<br />

öncelikler nelerdir? Toplumsal ve<br />

çevresel sorumluluklar açısından<br />

sektörün görünümüne ilişkin<br />

görüşleriniz nedir?<br />

Kimya endüstrisi, döngüsel ekonomi için bir başlangıç<br />

ve hammadde noktası olması ve döngüsel ekonomi<br />

kapsamındaki tüm değer zincirleri için çözüm üretmesiyle<br />

anahtar bir role sahip. BASF olarak satıştan pazarlamaya kadar<br />

tüm fonksiyonlarda rol alan çalışanlarımızın sahip olduğu<br />

genel yaklaşım “İnsanları sürdürülebilir çözümler üretmeleri<br />

gerektiğine ikna edebilme gücüne sahip olmaktır.”<br />

BASF’nin değer zincirindeki herkes sürdürülebilirlik hakkında<br />

bilgi sahibidir ve bu kapsamda her ürünün sahip olması gereken<br />

özellikleri bilir. Bu bilinçle ilişkide bulundukları tüm sektörlerle<br />

sürdürdükleri iletişim ile sürdürülebilir çözümleri ve bu ürünleri<br />

etkili bir biçimde nasıl kullanabileceklerini anlatırlar. Bu BASF<br />

bünyesindeki herkesin izlediği bir yaklaşım. BASF bünyesinde<br />

çalışan 110 bin kişinin hepsine de tek tek sürdürülebilirlik<br />

anlamında katkılarının ne kadar önemli olduğunu anlatırız.<br />

BASF olarak yürüttüğümüz döngüsel ekonomi çalışmalarımızın<br />

arkasında iki temel yaklaşım bulunuyor. Bunlardan birisi: “Keep<br />

It Smart”. Bunun anlamı ürettiğimiz çözümlerle, kullandığımız<br />

tekniklerle müşterilerimizin; hammadde tüketimini azaltmaya,<br />

işlev ve dayanıklılığı ise devamlı kılmaya çalışıyoruz. Örneğin,<br />

su kıtlığı tüm dünyada beklenen bir tehlike ve biz insanları<br />

1 litre içme suyu üretmek için kullanılan kaynak ve enerjiyi<br />

azaltmaları yönünde destekliyoruz. “Close the loops” ise bir<br />

diğer yaklaşımımız. Bu yaklaşımla da var olan atıkları yeniden<br />

kullanılabilecek hale getiriyoruz. Döngüsel ekonominin temel<br />

fikri ile yaşam döngüsüne geri dönen bu atıklardan enerji<br />

üretebilir ya da yeniden ürün haline getirebilirsiniz. Örneğin,<br />

çimento dünyada en yaygın kullanılan malzemelerden birisi<br />

fakat aynı zamanda üretimi esnasında ortaya çıkan CO2<br />

emisyonu da çok büyük oranlarda. BASF olarak çimentonun<br />

geri dönüşümünü sağlaması için kullandığımız bazı katkı<br />

maddeleriyle şirketlere çimento yerine kül ya da başka<br />

atıkları kullanma olanağı veriyoruz. Çok daha az ve zararsız<br />

malzemeden fakat aynı sağlamlıkta yapılar inşa edilebiliyor.<br />

Böylece, başka şirketlerin geri dönüşüm yapmasına da olanak<br />

veriyor ya da biz geri dönüşümü yapıyoruz.<br />

Şu anda insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehlike iklim<br />

değişikliği. İklim değişikliğinin direkt etkisi, su kaynaklarının<br />

azalmasına neden olması. Başka bir deyişle, insanlar yakın bir<br />

gelecekte hem temiz sudan hem de tarım alanları için kullanılan<br />

sudan mahrum kalma tehlikesiyle karşı karşıya.<br />

Eğer gelecek 20 yılda bu durumu değiştiremezsek, tüm dünya<br />

büyük bir zorlukla mücadele etmek zorunda kalacak. Bununla<br />

birlikte eğer sistemi doğrusal bir düzenden döngüsel bir<br />

ekonomiye dönüştürürseniz o zaman bir fark yaratabilirsiniz.<br />

Ancak bunun için değer zinciri ve iş modellerinizde büyük<br />

değişimler gerekli. Bu da işletmelerin mücadele edeceği en<br />

büyük ve önemli zorluk olacaktır.<br />

10 11


12 13


<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />

Önceliğimiz iyi bir kurumsal<br />

vatandaş olabilmek<br />

Allianz <strong>Türkiye</strong> CEO’su<br />

Aylin Somersan Coqui<br />

Allianz <strong>Türkiye</strong>, 2016 yılında sektöründe bir ilk olan<br />

sürdürülebilirlik stratejisini ve modelini açıklamıştı. Şirket,<br />

sürdürülebilirlik stratejisinde birey ve kurumların varlıkları,<br />

sağlık ve çevre ile ilgili alanlarda risklere karşı doğru araçlarla<br />

donanmasına yardımcı olarak önleyici çözümler geliştirilmesine<br />

öncülük etmeyi ve Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir<br />

Kalkınma Hedefleri’nden beşine katkı sağlamayı hedeflemişti.<br />

Allianz <strong>Türkiye</strong> CEO’su Aylin Somersan Coqui ile oluşturulan<br />

model kapsamında bugüne değin yapılan çalışmaları ve <strong>KSS</strong><br />

uygulamalarını konuştuk.<br />

Geçtiğimiz yıl açıkladığınız ve<br />

Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini baz<br />

alarak oluşturduğunuz sürdürülebilirlik<br />

modelinizi anlatır mısınız? Üzerinde<br />

durulan anahtar konular nelerdir?<br />

Faaliyet gösterdiğimiz sigorta sektörü, özünde bireylere<br />

ve kurumlara önleyici çözümler sunan, sürdürülebilirlik<br />

prensipleri üzerine kurulmuş bir sektör. Allianz <strong>Türkiye</strong> olarak<br />

sürdürülebilirlik stratejimizi oluşturmaya Ocak 2016’da<br />

sürdürülebilirlik ofisini kurarak başladık. Yönetim ve icra<br />

kurulu üyelerinden oluşan bir strateji ekibiyle sürdürülebilirlik<br />

önceliklerinin belirlenmesinin ardından, paydaş beklenti<br />

anketleri ve atölye çalışmaları düzenleyerek bu önceliklerin iç<br />

ve dış paydaşlar nezdindeki önemini değerlendirdik. Paydaşlarla<br />

belirlenen öncelikleri, üst yönetim ve sürdürülebilirlik strateji<br />

ekibi ile son haline getirerek Allianz <strong>Türkiye</strong>’nin iş stratejilerine<br />

paralel bir sürdürülebilirlik stratejisi ve modeli oluşturduk.<br />

Sürdürülebilirlik modelinin Allianz <strong>Türkiye</strong>’nin faaliyetlerinde<br />

tam olarak karşılığını bulabilmesi için ise tüm iş kollarının aktif<br />

olarak temsil edildiği, aylık olarak icra kuruluna raporlayan bir<br />

sürdürülebilirlik komitesi kurduk. Sürdürülebilirliğin düzenli<br />

olarak ölçümü ve takibi için de bir performans modülü<br />

geliştirdik.<br />

Aralık 2016’da sektörümüzün ilk sürdürülebilirlik stratejisini ve<br />

modelini kamuoyuyla paylaştık. Sürdürülebilirlik ofisinin ilk<br />

icraatlarından biri de sektörün ilk sürdürülebilirlik komitesini<br />

oluşturmak ve GRI tabanlı ilk raporun hazırlıklarına başlamak<br />

oldu.<br />

“Allianz Seninle, İyiliğin Yanında” sloganıyla lanse ettiğimiz<br />

sürdürülebilirlik stratejimizin temeline çevre, bireyler,<br />

kurumlar ve toplumun iyiliği için alınacak aksiyonları koyduk.<br />

İşimizin kendisini sürdürülebilirlik prensiplerine uygun bir<br />

şekilde dönüştürmeye başladık. Bu yolculukta da girişimcilik<br />

ve inovasyona destek vererek önleyici çözümler sunmaya<br />

odaklanıyoruz. Ayrıca şirketimizde yürüttüğümüz kurumsal<br />

sosyal sorumluluk çalışmalarımızın ana eksenine de toplumun<br />

yaşam kalitesini artıran sosyal bir marka olma vizyonumuzu<br />

koyuyoruz.<br />

14<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

15


Çevresel hedeflerimiz ve taahhütlerimizle beraber yıl boyunca<br />

aksiyon almaya başladık. Şirket içerisinde geliştirdiğimiz<br />

performans paneli ile de yıl boyunca sürdürülebilirlik<br />

performansımızı ölçümlemeyi planlıyoruz. İyilik yolunda, iş gücü<br />

emeği ve maddi kaynak yaratılarak kurulan sürdürülebilirlik<br />

ofisimiz ve 46 kişiden oluşan sürdürülebilirlik komitemizle<br />

birlikte toplumsal fayda yaratacak pek çok önemli proje, ürün,<br />

hizmet ve uygulama geliştirmeye başladık.<br />

Sürdürülebilirlik stratejimizdeki odak alanlarımız, Birleşmiş<br />

Milletler’in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’nden 5’ine<br />

doğrudan katkı sağlıyor. Bu alanlar: İklim eylemi, sağlıklı bireyler,<br />

insana yakışır iş ve ekonomik büyüme, sürdürülebilir şehir ve<br />

yaşam alanları ile toplumsal cinsiyet eşitliği.<br />

Yeşil iş çözümleri kazandıracağız<br />

Odak alanlarımız çerçevesinde küresel iklim değişikliğinin<br />

olumsuz etkilerini görünür kılma ve negatif etkilerini<br />

önlemeye katkı sağlama stratejimiz kapsamında düşük karbon<br />

ekonomisini destekliyoruz. Bu anlamda İklim Çözümleri<br />

Merkezi ile birlikte yayın, araştırma ve raporları, <strong>Türkiye</strong>’de de<br />

yayımlıyoruz. TÜSİAD’ın liderliğinde hazırlanan ve <strong>Türkiye</strong>’de<br />

bu alandaki ilk kaynaklardan biri olan Ekonomi Perspektifinden<br />

İklim Değişikliği raporunun destekçisi olduk. 2017’de 3, ilerleyen<br />

yıllarda da toplam 150’nin üzerinde yeşil iş ve çözümü <strong>Türkiye</strong>’ye<br />

kazandırmak üzere çalışmalara başladık. “Dijital Dönüşüm<br />

Programı” ile işlerimizin yüzde 66’sını dijital ortama taşıdık,<br />

2018 hedefimiz yüzde 80… Ayrıca, çalışanlarımıza yönelik iyi<br />

çevre bilinci etkinlikleri, işbirlikleri ve eğitimleri düzenliyoruz.<br />

Şirket içinde birçok aksiyon aldık. Pet şişelerin şirket içinde<br />

kullanımını kısıtladık, toplantı salonlarımızdan çıkardık. Şirketin<br />

teknoloji atıklarının geri dönüşümü için bir çalışma başlattık.<br />

Sürdürülebilirlik stratejimizi oryantasyon programımıza dahil<br />

ettik.<br />

Bir sürdürülebilirlik programı<br />

oluşturulması sektörünüzde ilkti.<br />

Peki adımınızın sektördeki diğer<br />

şirketlerde pozitif bir hareket yarattığını<br />

gözlemlediniz mi?<br />

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; sürdürülebilirlik stratejimizi<br />

oluştururken sürdürülebilirlik ofisimizle beraber yoğun bir<br />

gündem yönettik ve birçok alanda ilk elden deneyim elde<br />

ettik. Deneyimlerimizi hem kendi içimizde hem de dışarıda<br />

paylaşabilmek adına bir dokümantasyonla da belgeledik.<br />

Bu kapsamda sektör içi ya da dışı bilgi paylaşımı talebinde<br />

bulunan tüm kurumlara kapımız açık. Stratejimizin bir<br />

parçası “iyi kurumlar” da en önce iyi bir kurumsal vatandaş<br />

olabilmeyi arzu ediyoruz. Bu kapsamda da açık ve şeffaf bir<br />

iletişimle sürdürülebilirlik alanında daha çok kurumun bu<br />

vizyonu paylaşabilmesi bizler için daha önemli. İş Dünyası ve<br />

Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin sektördeki ilk üyesi olduk.<br />

Turkish WIN’in kurumsal destekçiyiz. Bu gibi platformlarda<br />

deneyimlerimizi paylaşmaya çalışıyor; bir taraftan da öğrenmeye<br />

devam ediyoruz.<br />

Öte yandan vizyonumuzu, teknoloji odaklı yeni nesil<br />

sigortacılığın öncülüğünü yapmak olarak belirledik ve faaliyette<br />

bulunduğumuz tüm alanların merkezine “müşteri odaklı<br />

yaklaşımımızı” koyduk. Buradan hareketle de müşterilerimizin<br />

değişen beklenti ve taleplerini yönetebilmemizi sağlayan Dijital<br />

Dönüşüm Programımızı başlattık. Bu açıdan sigorta sektörüne<br />

dijitalizasyon kavramını taşıdığımızı rahatlıkla söyleyebilirim.<br />

Aynı şekilde, inovatif bakış açısını ve sürdürülebilirlik<br />

kavramlarını da sigorta sektörüne taşıyan ilk kurum olduk.<br />

Girişimcilik ve inovasyon ile önleyici çözümler sürdürülebilirlik<br />

modelimizin yapı taşları. Geleceğimize yatırım amacıyla<br />

teknolojiyi de odağımıza alarak inovasyon ofisini kurduk. Bir<br />

“kurum içi girişimcilik programı” yürütüyor ve inovasyonu<br />

kültürel dönüşümümüzün odağına koyuyoruz. Ayrıca, şirket<br />

dışında <strong>Türkiye</strong>’deki girişimcilik ekosistemi ile tanıştığımız ve<br />

girişim modellerini Allianz <strong>Türkiye</strong> ile işbirliğine çağırdığımız<br />

programımızı da geçtiğimiz aylarda başlattık. Benzer bir<br />

programı Allianz Grup ile beraber Impact Hub işbirliğiyle sosyal<br />

girişimciler için de geliştirdik. Kısaca; sigorta sektöründe yenilikçi<br />

iş modelleri ile iç içe olduğumuz bir ekosistem yaratmak ve bu<br />

alanda da öncülük etmek istiyoruz.<br />

Bireysel emeklilik, hayat sigortaları, sağlık sigortaları ve hayat<br />

dışı sigortalarda birçok yenilikçi ürün, hizmet ve çözümü<br />

devreye aldık. Müşterilerimizin hayatını kolaylaştırmak ve<br />

değişik ihtiyaçlarını karşılamak için, verdiği hizmetlerin kapsamı<br />

bakımından sektörde bir ilk olan Allianz’ım mobil uygulaması,<br />

Dr. Allianz, Evimde Güvendeyim, Kronik Hastalık Yönetimi,<br />

Eve Hemşire Ziyareti gibi “önleyici çözümler”i içeren birçok<br />

hizmetimiz de bulunuyor.<br />

Yayımladığınız, Sürdürülebilirlik Raporu<br />

2016’da 2017 hedeflerinden biri olarak<br />

kurumsal sosyal sorumluluk programını<br />

oluşturmak maddesi de yer almıştı.<br />

Bu doğrultuda nasıl bir <strong>KSS</strong> programı<br />

şekillendi? Hangi alanlarda, ne tip<br />

projeler uygulandı?<br />

Biz, iş yapış şekillerimiz için çok önemli olduğuna inandığımız<br />

bir söz verdik. Birleşmiş Milletler’in Küresel Sürdürülebilirlik<br />

İlkeleri’ni <strong>Türkiye</strong>’de imzalayan tek global sigorta ve emeklilik<br />

şirketiyiz. Yine aynı şekilde çalışanlarının yüzde 61’ini kadınların<br />

oluşturduğu ve kadının yarattığı değerin bilincinde bir şirket<br />

olarak WEPs’i (Birleşmiş Milletler’in Kadının Güçlenmesi<br />

Prensipleri) imzalayan <strong>Türkiye</strong>’deki ilk sigorta şirketi olduk.<br />

2016’da şekillenen sürdürülebilirlik çatımızla beraber 2017 Şubat<br />

ayında paydaşlarımızla kapsamlı bir kurumsal sosyal sorumluluk<br />

çalıştayı gerçekleştirdik. 2017’de planlama ile geçecek süreçte<br />

Allianz <strong>Türkiye</strong> olarak tüm <strong>Türkiye</strong>’de çalışanlarımız, acentelerimiz<br />

ve hatta müşterilerimizle beraber toplumsal fayda yaratacağımız<br />

bir kurumsal sosyal sorumluluk programı üzerinde çalışıyoruz.<br />

2018 yılında pilot uygulamaları ile daha detaylı aktarma fırsatı<br />

elde edebileceğiz.<br />

Bu süreçte aslında Allianz’da toplumun yaşam kalitesini<br />

artıran sosyal bir marka olma vizyonu ile birçok proje zaten<br />

yürütüyoruz. Her sene Allianz Grubu ile beraber Allianz Dünya<br />

koşusuna katılıyoruz. Allianz, 55 ülkeden 10 bin çalışanı<br />

sayesinde, bu yıl ikincisi düzenlenen Allianz Dünya Koşusu’nda<br />

Uluslararası SOS Çocuk Köyleri’ne 500 bin avro destek topladı.<br />

Allianz Dünya Koşusu’nun <strong>Türkiye</strong> ayağına katılan 247 Allianz<br />

çalışanı da SOS Çocuk Köyleri’ne destek verdi.<br />

Allianz bu destekle birlikte fırtına, sel, deprem ya da kuraklık gibi<br />

felaket durumlarında SOS Çocuk Köyleri’ni, personelini ve çevre<br />

sakinlerini, yardım gelene kadar güven altında tutmak amacıyla<br />

ihtiyaç duyulan her şeyi içeren, özel olarak hazırlanmış acil<br />

durum paketlerine katkıda bulunuyor.<br />

Allianz <strong>Türkiye</strong> olarak doğal afetlere karşı da projeler<br />

yürütüyoruz. Van depreminden sonra kurduğumuz Allianz<br />

Sigorta İlköğretim Okulu ve Soma faciasının ardından hayata<br />

geçirdiğimiz Allianz SomaDA projesiyle bu iki bölgedeki etkimiz<br />

halen devam ediyor.<br />

<strong>Türkiye</strong>’nin ilk kurumsal YouTuber’ı olarak direkt yatırım<br />

yaptığımız müzik, muhabbet, eğlence ve kültür-sanat<br />

platformu Allianz Motto Müzik’in yanı sıra müzik eğitimine<br />

destek olduğumuz genç piyano sanatçısı Kaan Baysal, Lang<br />

Lang ile birlikte düzenlediğimiz Allianz Gençler Müzik Kampı,<br />

destekçisi olduğumuz Barış İçin Müzik Vakfı ve <strong>Türkiye</strong> Gençlik<br />

Filarmoni Orkestrası’yla birlikte müziği ve geleceğin sanatçılarını<br />

desteklemeyi, toplumdaki kültürel bağları müzik yoluyla<br />

güçlendirmeyi amaçlıyoruz.<br />

Dünyanın en önemli müzelerinden olan New York’taki<br />

MoMA’nın (The Museum of Modern Art) sponsorları arasında<br />

yer alan Allianz olarak, <strong>Türkiye</strong>’de de güncel sanata destek<br />

veriyoruz. <strong>Türkiye</strong>’nin ilk modern sanat müzesi İstanbul<br />

Modern’e uzun yıllardır verdiğimiz desteğin yanı sıra mütevelli<br />

heyetinde bulunduğumuz İstanbul Kültür Sanat Vakfı<br />

tarafından düzenlenen, dünyanın en önemli güncel sanat<br />

etkinliklerinden biri olarak kabul edilen İstanbul Bienali’ne de<br />

katkı sağlıyoruz. Ayrıca genel müdürlüğümüzde <strong>Türkiye</strong>’nin<br />

yeni nesil sanatçılarının çalışmalarına yer veriyoruz. İzmir’de<br />

açacağımız operasyon merkezimiz Allianz Kampüs’te de yeni<br />

nesil sanatçıları Allianz <strong>Türkiye</strong> çalışanları ve ziyaretçileriyle<br />

buluşturmaya devam edeceğiz.<br />

KOBİ’ler için proje<br />

Sigortalılık oranı ve sigorta konusundaki toplumsal bilincin<br />

artırılması, pazarın gelişmesinde en önemli etkenler arasında<br />

yer alıyor. Allianz olarak bu alanda da çeşitli faaliyetlerimiz<br />

bulunuyor. Bu faaliyetlerden en önemlilerinden biri de geçen<br />

yıl gerçekleştirdiğimiz, sektörde alanında bir ilk olan “KOBİ’lerle<br />

Güçlü ve Güvenli Yarınlara” projesiydi. Hazine Müsteşarlığı’nın<br />

kamu ve yerel yönetimlerin desteğiyle gerçekleştirdiğimiz proje<br />

kapsamında küçük ve orta ölçekli işletmelerin sigorta yoluyla<br />

güçlü varlıklarını sürdürebilmeleri, iyi yönetimlerini sağlamaları<br />

için bir platform yaratıldı. Doğru ve eksiksiz bilginin paylaşıldığı<br />

konferansların yanı sıra Allianz <strong>Türkiye</strong> risk uzmanları tarafından<br />

KOBİ’lere ücretsiz olarak sunulan, sertifikalı risk yönetimi eğitim<br />

programıyla KOBİ’lere iş güvenliği hakkında derinlemesine bilgi<br />

verildi.<br />

Değişimlere adapte olmak için yenileniyoruz<br />

Sigorta bilincini artırmaya yönelik bu tarz projelere ek olarak<br />

kendimize edindiğimiz misyon çerçevesinde, toplumsal<br />

gelişime yönelik faaliyetlerimize de tüm hızıyla devam ediyoruz.<br />

Büyük bir ivme ile gelişen ve yaşamlarımıza hiç olmadığı kadar<br />

nüfuz eden teknolojinin etkisi ile ortalama ömrün uzadığı, genç<br />

ve dinamik toplumumuz hızla dijitalleşiyor ve önemli sosyolojik<br />

dönüşümler yaşıyor. Buna bağlı olarak tüketicilerin beklentileri,<br />

öncelikleri ve ihtiyaçları da değişiyor. Özellikle genç nüfus,<br />

dünyadaki tüm teknolojik gelişmelerden anında yararlanmak,<br />

kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetlere her zaman ve her yerde<br />

ulaşabilmek istiyor. Bu değişim ve dönüşüm, her sektörü olduğu<br />

gibi sigorta sektörünü de etkiliyor ve inovatif ürün, çözüm ve<br />

hizmetlerin pazara sunulmasını gerekli kılıyor. Dijitalleşme de<br />

müşterilere ulaşma, şikâyet ve taleplerine yönelik hızlı dönüş<br />

sağlama açısından dağıtım kanalları üzerinde oldukça olumlu<br />

bir etki yaratıyor ve verimliliklerini daha da artırıyor. Sigortacılığın<br />

dijitalleşmesinin henüz yeni bir alan olduğu <strong>Türkiye</strong>’de,<br />

dijitalleşme süreci de dahil yeni nesil sigortacılığın öncülüğünü<br />

yapma vizyonu ile hareket ediyoruz. Acentelerimizin<br />

dijitalleşmesi ve yeni sigorta uygulamalarına adapte olması için<br />

şirket olarak biz de çehremizi değiştiriyor, dijital sigortacılıkta<br />

ciddi adımlar atıyoruz.<br />

16 17


<strong>KSS</strong> Uygulama<br />

<strong>KSS</strong> Uygulama<br />

CHEP çalışanları toplantılarda yürüyor<br />

Bireysel bağış için Marjinal<strong>Sosyal</strong> ve<br />

STK’lar işbirliği yaptı<br />

Avustralya merkezli tedarik zinciri şirketi CHEP, sürdürülebilir<br />

modelini onarım ve yeniden kullanıma dayalı olarak tanımlıyor.<br />

2009 yılından beri <strong>Türkiye</strong>’de de faaliyet gösteren şirket, 2020<br />

yılında sıfır israf, sıfır orman tahribi, sıfır karbon emisyonunu<br />

hedefliyor.<br />

CHEP, düşünceleri beslemede etkisi kanıtlanmış yürüyüş<br />

aktivitesini ekip halinde gerçekleştirmek ve bunu bir yaşam<br />

standardı haline getirmek amacıyla artık toplantılarını yürüyerek<br />

yapacak. Toplantılarda yürüyerek; yaratıcı fikirlerin beslenmesi,<br />

çalışanların sağlığının korunması ve verimliliği artırmayı<br />

amaçladı.<br />

Yaratıcılık yüzde 81 artırıyor<br />

Yürüyerek toplantı uygulamasını hayata geçirecekleri için<br />

mutlu olduklarını söyleyen CHEP <strong>Türkiye</strong> Genel Müdürü Şafak<br />

Aktekin “Yapılan araştırmalara göre, yürüyerek gerçekleştirilen<br />

toplantılar yaratıcılığı yüzde 81 oranında artırıyor. Ayrıca diğer<br />

toplantı türlerine göre daha doğal bir ortamda yapıldığı için<br />

dikkatler daha az dağılıyor ve insan ilişkileri güçleniyor. Yürümek<br />

birçok hastalığın tedavisi için de oldukça etkili. Biz de “Yürüyen<br />

Fikirler’’ projesi adını verdiğimiz uygulama ile toplantılarımızda<br />

çalışanlarımızın fikirlerini daha da akıcı bir şekilde ifade<br />

etmelerine yardımcı olarak verimliliklerine ve sağlıklarına katkı<br />

sağlamayı umuyoruz” dedi.<br />

Yürüyen Fikirler projesi kapsamında, çalışanlara ofis içinde spor<br />

ayakkabılarını koyabildikleri bir dolap temin ediyor. Yürüyerek<br />

toplantı yapabilmek için belirlenen toplantı odalarını seçen<br />

çalışanlar, danışmada bir kayıt formu doldurarak kart alıyor. Proje<br />

ile yolun güvenli olması adına sadece en yakın anlaşmalı kafeye<br />

yapılan yürüyüşler destekleniyor. Yürüyüşlerinde 700 m’ye<br />

ulaşanlar anlaşmalı kafede kartlarını kullanarak bir içecek molası<br />

verebiliyor. Çalışanlar dönüşte kartlarını danışmaya teslim ediyor.<br />

Uygulama ile CHEP çalışanları gidiş-dönüş toplamda 1400 m<br />

yürüyor.<br />

CHEP <strong>Türkiye</strong> Genel Müdürü Şafak Aktekin<br />

Marjinal<strong>Sosyal</strong>’in önderliğinde başlatılan <strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi<br />

için, aralarında Koruncuk Vakfı, Bilim Kahramanları Derneği,<br />

Darüşşafaka Cemiyeti, KAÇUV, Hayata Destek Derneği, WWF<br />

<strong>Türkiye</strong>, TEMA, TEGV, KEDV, ÇEKÜL, AÇEV, AKUT, TOÇEV,<br />

Tohum Otizm Vakfı ve ASHOKA’nın olduğu 15 sivil toplum<br />

kuruluşunu tek platformda toplandı. Oluşum, <strong>Türkiye</strong>’de<br />

Facebook üzerinden bireysel bağış ve sivil toplum kuruluşu<br />

bilincini artırmayı hedefliyor. “Biriniz Hepimiz İçin” sloganıyla<br />

başlayan <strong>Sosyal</strong> Bağış Günü her ayın ikinci perşembe günü<br />

gerçekleşecek.<br />

Gerçek toplumsal etki yaratmak isteyen herkesi işbirliğine<br />

çağıran Marjinal<strong>Sosyal</strong>, <strong>Türkiye</strong>’de bireysel bağış ve STK bilincini<br />

uyandırmak için, 15 STK ile birlikte Facebook’un da katkılarıyla<br />

<strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi platformunu oluşturdu. Platform, 15 ay<br />

boyunca her ayın bir gününü bir STK’ya <strong>Sosyal</strong> Bağış Günü<br />

olarak adayacak.<br />

Marjinal<strong>Sosyal</strong> Kurucu Ortağı Işık Elpek, hareketle ile ilgili<br />

şöyle diyor: “Yaşadığımız toplumsal ve çevresel sorunlar sınır<br />

değerleri aşmış durumda. Artık neredeyse her dakika sarsıcı bir<br />

sorunun etkisi altında kalıyor, çoğu zaman sorunların büyüklüğü<br />

karşısında çözümsüz, çaresiz hissedebiliyoruz. Biz hem ülkemizde,<br />

hem dünyada yaşanan her sorunun çözümü olduğuna yürekten<br />

inanıyoruz ve çözüm için çalışan, çözüm üreten ve hepimizi<br />

çözümün bir parçası olmaya çağıran sivil toplum kuruluşlarını<br />

destekliyoruz. Marjinal<strong>Sosyal</strong> olarak sivil toplum kuruluşlarına<br />

inancımızı ve desteğimizi ‘<strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi’ ile herkesin<br />

katılabileceği bir platforma taşıdık. Duygularımızı, düşüncelerimizi,<br />

duyarlılıklarımızı milyonlarca mesajla paylaştığımız Facebook<br />

platformunda, a, <strong>Türkiye</strong>’de faaliyet gösteren, başarılı, etkili<br />

sivil toplum kuruluşlarını tanıtmak, anlatmak ve Facebook<br />

kullanıcılarını da çözümün bir parçası olmaya davet etmek<br />

istiyoruz. <strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi’nde, her ay bir STK’yı tanıtıyor, her<br />

ayın ikinci Perşembe gününü sosyal bağış günü ilan ediyoruz.<br />

Çünkü bireysel olarak küçük bağışlarla başlayıp büyük sorunların<br />

üstesinden gelmek için harekete geçebilir, sivil toplum kuruluşlarını<br />

daha özgür, daha güçlü, daha etkin kılabiliriz.”<br />

Marjinal<strong>Sosyal</strong>’i bünyesinde barındıran Marjinal Porter Novelli<br />

Ajans Başkanı Asuman Bayrak ise düşüncelerini, “Marjinal<br />

olarak, STK’lara 24 yıldır verdiğimiz desteği Işık Elpek’le iki yıldır<br />

yürüttüğümüz Marjinal<strong>Sosyal</strong> aracılığıyla somutlaştırmaktan<br />

dolayı içten bir sevinç ve gurur duyuyoruz” şeklinde ifade etti.<br />

Facebook <strong>Türkiye</strong> Kamu Politikaları Sorumlusu Nilay Erdem ise<br />

konuyla ilgili, “Facebook olarak bu anlamlı projenin bir parçası<br />

olmaktan mutluluk duyuyoruz. <strong>Sosyal</strong> Bağış Hareketi’nin verimli<br />

ve uzun soluklu bir projenin başlangıcı olmasını diliyor ve tüm<br />

topluluğumuz ve proje partnerlerimizin de desteğiyle insanların<br />

önem verdiği konularda pozitif bir dönüşüm yaratmasını<br />

umuyorum” yorumunu yaptı.<br />

18<br />

19


<strong>KSS</strong> Uygulama<br />

GittiGidiyor, Kadının Güçlenmesi<br />

Prensipleri’ni imzaladı<br />

GittiGidiyor, Kadının Güçlenmesi Prensipleri (Women’s<br />

Empowerment Principles-WEPs) platformunun imzacısı oldu.<br />

GittiGidiyor Genel Müdürü Öget Kantarcı, “Çalışma hayatı ve<br />

toplum genelinde ‘Eşitlik kazandırır!’ ilkesinin benimsenmesi<br />

bilinciyle, Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni kabul ediyoruz.<br />

GittiGidiyor olarak yalnız kendi çalışma alanımızda değil, etki<br />

alanımızdaki her yerde kadınların güçlenmesini destekliyoruz”<br />

dedi.<br />

Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global<br />

Compact) ve Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği<br />

ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women) ortak girişimi<br />

olan WEPs, özel sektöre; toplumsal cinsiyet eşitliği alanında<br />

yapacakları çalışmalar için ışık tutup, imzacıların cinsiyet<br />

eşitliğine ilişkin yedi temel ilkenin uygulanmasına taahhüt<br />

vermelerini sağlıyor.<br />

GittiGidiyor’da, kadınların talepleri WIN grubu aracılığıyla insan<br />

kaynaklarına ulaşıyor ve bu talepler doğrultusunda uygulamalar<br />

güncelleniyor. Son dönemde, hamilelik süreci ve sonrasında<br />

geçerli olan esnek/evden çalışma uygulaması hayata geçirildi.<br />

Böylece annelerin hamileyken ve doğumdan sonraki 1 yıl<br />

boyunca haftada 1 gün evden çalışmasının önü açıldı. Karne<br />

ve sınav günleri gibi ebeveynlerin çocuklarıyla geçirmek<br />

istediği özel ve önemli günlerde çalışanların izinlerinden<br />

düşülmemesine ilişkin kararı uygulamaya alan GittiGidiyor’da<br />

tüm yöneticilerin, işe alımlarda kısa listeye bıraktığı 3 adayın en<br />

az 1’inin kadın olması koşulunun gözetilmesi de insan kaynakları<br />

politikasına eklendi.<br />

GittiGidiyor çalışanları WIN ekibini kurdu<br />

Bir eBay şirketi olan GittiGidiyor’un çalışanları, 2015 yılında<br />

gönüllülük esasıyla Women’s Initiative Network (WIN) ekibini<br />

kurdu. WIN, kadınların kariyer yolculuklarında karşılaşabilecekleri<br />

zorlukları ortadan kaldıran bir çalışma ortamı yaratmak üzere<br />

aksiyon alıyor. Şirket içindeki ve dışındaki kadınların hayatlarına<br />

dokunacak projeler geliştiren WIN’in katkıları arasında; kadınların<br />

hem iş hayatında hem de sosyal hayatta karşı karşıya kaldığı<br />

güçlüklere yönelik farkındalığı artırıcı eğitimler düzenlemek,<br />

kadın ve erkek çalışanlar arasında gerçekleştirilen Shadow<br />

(Gölge) isimli programla farklı görevlerde bulunan kadınların<br />

ve erkeklerin 1 veya 2 iş gününü beraber geçirerek birbirlerine<br />

deneyimlerini aktarmalarını sağlamak, yeni işe alımlarda<br />

şirketteki açık pozisyonların kadın istihdamını artırmaya yönelik<br />

olarak çalışanlar tarafından kadın adaylarla paylaşılmasını<br />

teşvik etmek ve gönüllü GittiGidiyor çalışanlarından kurulan<br />

tiyatro ekibiyle kadın konusunda farkındalığı artıran oyunlar<br />

sahnelemek gibi faaliyetler bulunuyor.<br />

20<br />

21


CSR Turkey<br />

Sürdürülebilir yaşam için...<br />

<strong>Sosyal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Dergisi • Ocak Şubat Mart 2016<br />

Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık<br />

Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong><br />

Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar<br />

Toplum Etik CSR Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim<br />

Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik<br />

İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık Entegrasyon<br />

Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong><br />

<strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR<br />

Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama<br />

<strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre<br />

Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük<br />

İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong><br />

Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık<br />

Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda<br />

<strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum<br />

Etik CSR Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje<br />

Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan<br />

Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık Entegrasyon Gönüllülük<br />

İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda <strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong><br />

Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum Etik CSR Farkındalık<br />

Entegrasyon Gönüllülük İtibar Değişim Proje Uygulama <strong>Sosyal</strong> Fayda<br />

<strong>Kurumsal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Sürdürülebilirlik İnsan Çevre Paydaşlar Toplum<br />

<strong>Kurumsal</strong> <strong>Sosyal</strong> <strong>Sorumluluk</strong> Dergisi<br />

<strong>KSS</strong><strong>Türkiye</strong><br />

<strong>Kurumsal</strong><br />

<strong>Kurumsal</strong><br />

<strong>Sosyal</strong><br />

<strong>Sorumluluk</strong><br />

Kuruluşunuzun<br />

Kişiliğidir


<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />

Çözüm: Entegre edilmiş<br />

sürdürülebilir şehir çözümleri<br />

WSEIN Başkanı<br />

Gökhan Yıldırım<br />

WSEIN (Dünya Sürdürülebilir Enerji Enstitüsü) Viyana merkezli olarak<br />

70’in üzerinde ülkede faaliyet gösteriyor. Enstitünün paydaşları arasında<br />

yerel yönetimler, STK’lar, dünyadan ve <strong>Türkiye</strong>’den üniversiteler var.<br />

Enstitünün başkanı ise <strong>Türkiye</strong>’den giden bir mühendis. ‘‘Benim<br />

vizyonum gelecek nesillerin Viyana gibi sürdürülebilir şehirlerde<br />

büyümesi’’ diyen WSEIN Başkanı Gökhan Yıldırım ile bir söyleşi yaptık.<br />

Sürdürülebilir şehrin gerekleri nedir? Bu<br />

alanda WSEIN nasıl çalışır?<br />

WSEIN’nin ana konusu sürdürülebilir enerji, buna bakış açımız da<br />

eğer dünyayı dünyayı sürdürülebilir yapmak istiyorsak önce şehirleri<br />

sürdürülebilir yapmalıyız. Çünkü Birleşmiş Milletler verilerine göre,<br />

dünya nüfusunun yüzde 54’ü şehirlerde yaşıyor; 2050 yılında ise yüzde<br />

70’i şehirlerde yaşayacak. Şehirler dört ayak üzerine oturur. Bu ayaklar:<br />

Ulaşım, çevre ve atık, toplum ve enerjidir.<br />

Bir şehrin yaşanılabilirliğini değerlendirmek için öyle bir örnek<br />

verebiliriz: Herhangi bir şehirde yaşayan bir kişinin, şehrin iki bölgesi<br />

arasında arabasıyla, yürüyerek, otobüsle ya da bisikletle yol almak gibi<br />

alternatifleri vardır.<br />

Soru şu: Acaba o şehrin planlaması bu kişinin, söz konusu mesafeyi<br />

bisikletle gitmenize izin veriyor mu, bunun için kişiyi yönlendiriyor mu?<br />

Ya da bisikleti tercih ettiğinde bir araba ona çarpıyor mu? Can tehlikesi<br />

var mı?<br />

24<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

25


Yürümeyi seçtiğinizde ise, yaya yolları planlanırken insanların<br />

rahatça yürüyebileceği şekilde mi dizayn edilmiş, yoksa arabalar<br />

park ettiği için cebelleşmek durumunda mı kalıyor? Ya da seyyar<br />

satıcılar yolu kapattığı için kişinin yürümesine engel mi oluyor?<br />

Yani şehrin yöneticileri tarafından bertaraf edilmemiş fiziksel ve<br />

psikolojik engeller var mı? Bu ulaşım sorunu kısmı.<br />

Çevre ve atık kısmı da buna benzer. Bir şehir / ülke, Danimarka<br />

gibi enerjinin yüzde 5’ini -ki bu çok büyük bir orandır- çöpten<br />

karşılayabiliyor mu? Ya da Viyana gibi ısınmanın 1/3’ünü çöpten<br />

karşılayabiliyor mu? Bunları sağlayacak alt yapılar kurulmuş mu?<br />

Toplum kısmında ise sorumuz şöyle olabilir: Acaba toplum,<br />

bireylerini yetiştirirken okula veya işe gitmek için bisiklet<br />

kullanmaya ya da yürümeye teşvik ediyor mu? Enerji ile ilgili<br />

kısmında da binaların yalıtımları, ısınması-soğuması, enerji yükü<br />

nasıl vb gibi sorulara cevap aranmalı.<br />

Bu kıstaslar bir araya geldiğinde, ortaya çıkan cevaplara göre bir<br />

şehrin sürdürülebilir olup olmadığına karar verilir.<br />

Viyana defalarca dünyanın en yaşanılabilir şehri, akıllı şehri<br />

seçildi. Biz enstitü olarak, bu şehri çözen hocalarla beraber yerel<br />

yöneticilere, karar vericilere eğitimler veriyoruz, danışmanlık<br />

yapıyoruz ve projeler geliştiriyoruz. Burada edindiğimiz bilgi<br />

birikimini <strong>Türkiye</strong>’ye aktarabilmeyi de amaçlıyoruz. Eğer bunu<br />

yaparsak, yurtdışına giden bir Türk mühendis olarak ben,<br />

kendimi mutlu ve işe yaramış hissederim. Avusturya’daki<br />

Amerikan Büyükelçiliği tarafından Avusturya’nın en iyi şirketi<br />

seçildikten sonra temsilcilik sayımız artmaya başladı. 70’ten<br />

100’e doğru gidiyor.<br />

Akıllı değil, sürdürülebilir şehir!<br />

<strong>Türkiye</strong>’de marka şehir kullanımıyla karşılaşıyorum. Bir şehrin<br />

nasıl marka olabileceğini anlamıyorum açıkçası. Bir şehri böyle<br />

tanımlamayı komik buluyorum. Adıyaman da bir markadır, Rize<br />

de, İstanbul’da… Hatta Uganda’da bir markadır. Bunları neye<br />

göre kıyaslayacağız, marka şehir kriteri nedir? Marka ilan edilen<br />

şehir ile ne yapabilirsiniz?<br />

Marka değerini yükseltmek tabirinin de kullanıldığını<br />

duyuyorum. Bunu kullanan kişinin pazarlamacı olduğunu<br />

ve pazarlama yaptığını söylemesi veya şehrin pazarlamasını<br />

yaptığını söylemesi dahi daha anlamlı gelebilirdi.<br />

Akıllı şehirler tanımlaması da bu bakış açısıyla tartışılabilir.<br />

Hangi şehrin akıllı hangisinin akıllı olmadığına neye göre karar<br />

vereceğiz? Dolayısıyla ne marka ne de akıllı, doğru kullanımın<br />

‘sürdürülebilir şehir’ olduğu görüşündeyim.<br />

“Çöpe bakış açısı<br />

değiştirilirse, Viyana ve<br />

Danimarka örneklerinde<br />

olduğu gibi şehrin bir<br />

bölümü çöple ısıtılabilir.”<br />

‘‘Entegre edilmiş sürdürülebilir şehir<br />

çözümleri’’ diyorsunuz. Nedir bunun<br />

anlamı?<br />

Bana göre doğru kavramın akıllı değil, sürdürülebilir şehir<br />

olduğunu belirtmiştim. Biz bunu biraz daha geliştirip ‘entegre<br />

edilmiş sürdürülebilir şehir çözümleri’ dedik.<br />

Yerel yönetimlerle çalışan üçüncü kesimlerin mevcut durumun<br />

(sorunun) ne olduğuna dair bilgi verip, buna dair çözüm önerisi<br />

sunmadıklarına sıklıkla şahit oluyorum. Çözümsüzlük tam da<br />

burada!<br />

Tıpkı herhangi bir rahatsızlığı olan bir kişiye, rahatsızlığının ne<br />

olduğunu söylemek fakat yapması gerekenlere ilişkin bilgi<br />

vermemek gibi görüyorum bu durumu. İstanbul’u ele alalım!<br />

İstanbul’daki toplu taşım aracı sayısı ve taşınacak yolcu sayısı<br />

bilgisi mevcut. Sayıca bir sorun olduğu verilerde görünüyor.<br />

Bu tespit edilip bilgi belediyeye veriliyor. Peki çözüm için bir<br />

program geliştiriliyor mu? Hayır! Şehirlerin, elden ele data<br />

dolaşımına değil çözüm önerilerine ihtiyacı vardır.<br />

İki yerel yöneticiyi ele alalım. Biri çöpü bertaraf ettiğini söylüyor;<br />

diğeri de şehrin çöpünü bertaraf ettiğini, o çöpten enerji elde<br />

ettiğini, kabarık doğalgaz faturasından çok daha düşük bir<br />

maliyetle çöpten elde edilen enerjinin ısınma için kullanıldığını<br />

söylüyor. Burada hangisinin tercih edileceği açık…<br />

Entegre edilmiş sürdürülebilir şehir çözümleriyle işte bunu<br />

kastediyoruz. Bu model, daha da geliştirilip sanayi ve toplum<br />

da dahil edilebilir. Örneğin toplum, çöplerini ayırmayı alışkanlık<br />

edinir çünkü daha az maliyetli bir ısınma seçeneğini tercih eder.<br />

Bunun sadece şehir değil, devlet politikası olması gerektiğini<br />

düşünüyorum.<br />

Sonuçta devlet kararıyla yurtdışından doğalgaz alınıyor. Bu da<br />

topluma yansıyan ekstra maliyet anlamına gelir.<br />

Çöp önemli!<br />

Ben bu anlattığım konular üzerine çalışmaya yenilenebilir ile<br />

başladım. Viyana’da bir konferans verdiğim sırada bir gencin<br />

yanıma gelip, bana ısrarla çöple ilgilendiğini anlatmaya<br />

çalışmasıyla çöpe bakışım değişti aslında. Oysa ki benim rüzgar<br />

güllerim vardı, ne işim olabilirdi çöple! O gençle randevulaştık<br />

ve ofisine gittim. Bana çöpü ve atığı anlattı; bu konuda verdikleri<br />

kursa katılmamı söyledi; katıldım. Aslında konuşulan şey geri<br />

kaynak kazanımıydı.<br />

Geri kaynak kazanımı konusu mekanik, fizik, biyoloji gibi<br />

bilimleri kapsayan ve bu bilim dallarından kişilerin içinde<br />

çalıştığı bir konu. Düşünün ki bir biyolog çöpü, çöpteki organik<br />

maddeleri araştırıyor. Avusturya’da hem çöp hem de çöpçüler<br />

çok kıymetlidir. Çöpe bu bakış açısıyla bakıldığında Viyana,<br />

Danimarka örneklerinde olduğu gibi, şehrin bir bölümü çöple<br />

ısıtılabilir. Yani durum <strong>Türkiye</strong>’deki çöp durumundan çok farklı!<br />

Özetle atık konusunda bilgilenmek şart!<br />

<strong>Türkiye</strong>’de danışmanlık verdiğiniz yerel<br />

yönetim var mı / oldu mu?<br />

Şu an için yok. Görüşmelerimiz oldu fakat karşılaştığımız<br />

‘enteresan’ tavırlar birlikte çalışmaya müsaade etmedi. Açıkçası,<br />

sürdürülebilir uygulama olarak yapılan birtakım uygulamaları<br />

örnek gösteren -fakat bu örneklerin sürdürülebilirlikle hiç ilgisi<br />

olmayan, şehre herhangi bir fayda sağlamayacak uygulamalar<br />

olduğu- yöneticilerle de karşılaştım, belediyeye ne kadar<br />

kazandıracağımızı soran danışmanlık şirketiyle de...<br />

Halka ve kente fayda ile başlayan cümlelerim onlara bir şey<br />

ifade etmedi. Dolayısıyla ortak paydamız olamadı. Bu noktada<br />

şunu da söylemek isterim: Sürdürülebilir olma hali sadece<br />

kurumlar değil, bireyler bazında da önemli. Sürdürülebilir<br />

bireyler olabilmek önemli. Çünkü bu sağlanırsa, bilinçli, idareyi<br />

yönlendirebilen ve talepkâr toplumlar oluşur.<br />

Özel sektör, sürdürülebilir şehirler<br />

alanına nasıl dahil olabilir / olmalıdır?<br />

Şehir projeleri için, yerel yönetim – özel sektör otaklığında proje<br />

finansmanın belli bir kısmının özel şirketlerle tamamlanmasını<br />

öngörüyoruz. Bunun başarılı örnekleri var. Bir şirketin üretim için<br />

harcadığı enerji maliyeti bellidir.<br />

Enerji maliyetinin düşürülmesi için kurulabilecek sitemin finanse<br />

edilmesi noktasında işbirliği yapılıp her iki tarafa da fayda<br />

sağlanabilir. Elbette bu sistemlerin hesaplanıp, ortaya çıkarılması<br />

için de bu alanda bilgi birikimi olan mühendislere, yöneticilere,<br />

ortak çalışabilme bilincine… ihtiyaç var. Sanayinin, yerel<br />

yönetimlerin, şehirlerin… birbirleriyle entegre olabilmesine<br />

ihtiyaç var. Bu entegrasyon eksikliğinin, sürdürülebilir şehirler<br />

yaratma konusunda <strong>Türkiye</strong>’nin önemli sorunlardan biri<br />

olduğunu düşünüyorum.<br />

Yaşanabilir şehirlerin konusunun<br />

akademik ortamda yer bulması üzerine<br />

düşünceleriniz nelerdir?<br />

Şehirlerin enerji, ulaşım, atık vs. sorunlarının çözümünde, bu<br />

alanlara ilgi duyan ve eğitim almış akademisyenlerin olması<br />

idealidir tabii. <strong>Türkiye</strong> özelinde değerlendirecek olursam, çözüm<br />

üretme ve uygulama aşamalarına gerçek anlamda müdahil olan<br />

/ olabilecek bir akademik kadro gücünün varlığını maalesef<br />

göremiyorum. Bu düşüncem bizzat yaşadığım örneklerle de<br />

sabittir.<br />

Akademik dünyada bir ‘geri durma’ hali gözlemliyorum. İşin<br />

özü; akdemisyen, idareci, vatandaş… hangi kesimden olunursa<br />

olunsun, öncelikle çözüm üretmeye gönüllü olmak gerekiyor.<br />

Çözüm üretmek çok zor değil!<br />

“Sanayinin, yerel<br />

yönetimlerin, şehirlerin…<br />

birbirleriyle entegre<br />

olabilmesine ihtiyaç var.<br />

Bu entegrasyon eksikliği,<br />

sürdürülebilir şehirler<br />

yaratma konusunda<br />

<strong>Türkiye</strong>’nin önemli<br />

sorunlardan biri.”<br />

26 27


Uygulama<br />

Ford Otosan’ın çalışan gönüllülüğü<br />

platformu: Gönlüm Senle<br />

Ford Otosan İnsan Kaynakları<br />

Direktörü<br />

Nursel Ölmez Ateş<br />

Ford Otosan, çalışanlarının sosyal sorumluluk projelerine gönüllü olarak<br />

katılım taleplerini ve bulundukları çevreye karşı duyarlı, toplumsal yararı<br />

gözeten çalışmalarını tek bir çatı altında toplayarak kurumsallaştırmak<br />

amacıyla yeni bir platform oluşturdu. Gönüllülük anlayışını belli bir<br />

sistem içerisinde sürdürülebilir kılmak için oluşturulan bu şirket içi<br />

platformun adı: Gönlüm Senle. Ford Otosan İnsan Kaynakları Direktörü<br />

Nursel Ölmez Ateş, bu platformun çalışma şeklini, şirketin fırsat<br />

eşitliği ve çeşitlilik stratejisinin, insan kaynakları politikasına çalışan<br />

gönüllüğüne etkilerini anlattı.<br />

Ford Otosan’da tüm nitelikli adayların ayrımcılığın olmadığı bir<br />

ortamda, ırk, din, renk, yaş, cinsiyet, ulusal köken, cinsel tercih, cinsel<br />

kimlik, engellilik statüsüne bakılmaksızın istihdam edildiğini söyleyen<br />

Nursel Ölmez Ateş, ‘‘Ford Otosan, bu kişilerin istihdam edilmesinde ve<br />

ilerlemesinde teşvik mekanizmaları yaratır. Ayrıca, tüm pozisyonların<br />

kadın erkek eşitliği çerçevesinde doldurulması Ford Otosan insan<br />

kaynakları politikaları için esastır. Bu aynı zamanda aynı görev tanımı için<br />

eşit ücretlendirme anlamına gelir. Ford Otosan fırsat eşitliği ve çeşitlilik<br />

stratejisi; yaş, engellilik, ırk/etnik köken, cinsiyet, din/inanç, kültür<br />

konularında eşitliği zorunlu kılıp, bu anlamda iş-yaşam dengesini korur’’<br />

diyor.<br />

İnsan kaynaklarının bir stratejisi olan fırsat eşitliği ve çeşitliliğin, şirketin<br />

beraber iş yaptığı kişilerin ve çalışanların kapsayıcı bir iş ortamından ve<br />

uygulamalardan faydalanmalarını amaçladığını belirten Ateş, insanların<br />

birbirlerinden farklı oldukları esasına dayanan Ford Otosan fırsat eşitliği<br />

ve çeşitlilik stratejisinin bu farkları anlamak, değerlendirmek ve etkili bir<br />

şekilde yönetmek üzerine kurulduğunu söylüyor.<br />

28<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

29


Nursel Ölmez Ateş, Ford Otosan’ın gönüllülük çalışmalarının da<br />

fırsat eşitliği ve çeşitlilik stratejisine dayandığının altını çiziyor ve<br />

şirketin çalışan gönüllüğü konusundaki algısını ‘‘Ford Otosan’da<br />

gönüllülük, kurumsal vatandaşlık anlayışıyla ele alınır. <strong>Kurumsal</strong><br />

vatandaşlık anlayışımız ise; verimliliğe odaklı, riskleri önceden<br />

tespit ederek önleyici yaklaşımlar geliştiren proaktif bir anlayıştır.<br />

Yanı sıra tüm gönüllülük çalışmalarımızda; sınırlı kaynakları etkin<br />

şekilde değerlendirmek ve sürdürülebilirlik yaklaşımı içinde<br />

kalıcı değerler üretebilmeyi amaçlarız. Çalışan gönüllülerimiz,<br />

içinde bulundukları topluma ve çevreye herhangi bir karşılık ya<br />

da çıkar beklemeksizin bir işi yapmayı kendiliğinden üstlenirler’’<br />

şeklinde özetliyor.<br />

Gönlüm Senle platformu nedir?<br />

Gönlüm Senle platformu, ihtiyaç sahipleri ile yardım yapmak<br />

isteyenleri buluşturan şirket içi dijital platform.<br />

Nursel Ölmez Ateş, platformun işleyişini şöyle açıklıyor: İlk<br />

etapta, Ford Otosanlılar hayata geçirmek istedikleri sosyal<br />

sorumluluk projelerini kurumsal sosyal sorumluluk ekibi ile<br />

paylaşıyor. <strong>Türkiye</strong>’nin her yerinden, Ford Otosan’a hali hazırda<br />

kitap, kütüphane, hibe araç, bilgisayar, fotokopi makinası,<br />

kıyafet, okul bahçesine basketbol sahası gibi talepler geliyor.<br />

Gönlüm Senle’ye yardım yapmak isteyen çalışanlar niyetlerini<br />

ve projelerini belirtiyorlar. Platform sayesinde <strong>Türkiye</strong>’nin<br />

diğer ucunda ihtiyaç sahibi kişilerle buluşuyorlar. Bazen de<br />

sıfırdan çalışmak istedikleri konuyu belirtiyorlar. Bu durumda<br />

önce kurumsal sosyal sorumluluk ekibi, daha sonra ise insan<br />

kaynakları direktörü proje başvurusunu değerlendiriyor. Proje<br />

hayata geçirilmeye uygunsa gönüllü ile irtibata geçiliyor. Bu<br />

süreçte fikir olgunlaştırılıyor. Ekip desteği ihtiyacı varsa platforma<br />

asılıyor ve yeni gönüllüler toplanıyor. Platform sadece yeni proje<br />

fikirlerine değil, mevcut projelere gönüllü olmak isteyenlere de<br />

imkân sağlıyor.’’<br />

“‘Ford Otosan’da gönüllülük,<br />

kurumsal vatandaşlık<br />

anlayışıyla ele alınır.”<br />

Gönüllüler, Gönlüm Senle platformu<br />

aracılığıyla neler yaptı?<br />

Kanserli çocuklar için Umut Kafe<br />

KAÇUV (Kanserli Çocuklara Umut Vakfı), Ford Otosan’ın desteği<br />

ile Umut Kafe sosyal sorumluluk projesini hayata geçirdi. Umut<br />

Kafe projesiyle, kanser tedavisi görmekte olan çocukların<br />

ailelerine iş istihdamı sağlayacak. KAÇUV bu proje ile bir yıl<br />

boyunca ebeveynlere ek maddi destek yaratarak, gelir sağlamayı<br />

hedefliyor.<br />

Ford Otosan desteği ile gezici bir kafeye dönüştürülen ve<br />

Umut Kafe olarak adlandırılan transit araç İstanbul’un çeşitli<br />

noktalarında dönemsel olarak yer alacak. Proje, KAÇUV’un<br />

Aile Evinde ve hastanelerde kanser tedavisi görmekte olan<br />

çocukların ailelerine de istihdam sağlacak.<br />

<strong>Türkiye</strong>’nin Kış Çocukları<br />

17 kişilik bir ekip tarafından başlatılan yardım projesi gitgide<br />

büyüdü ve toplanan 53.000 TL ile 19 okula ulaşılarak, 1408<br />

öğrencinin acil ihtiyaçları karşılandı.<br />

Projelerine <strong>Türkiye</strong>’nin Kış Çocukları ismini veren Ford Otosan<br />

gönüllülerinden oluşan 17 kişilik bir ekip kışın üşüyen çocuklar<br />

için kıyafet yardımı toplamaya başladı. Diğer çalışanlarında<br />

projeye destek vermesiyle, 500 öğrenciye destek için yola çıkılan<br />

proje büyüdü. Toplanan 53.000 TL ile 1408 çocuğun ihtiyacı<br />

karşılandı. Toplanan yardıma Ford Otosan da aynı oranda destek<br />

verince <strong>Türkiye</strong>’nin özellikle doğusunda yaşayan ve kışın zorlu<br />

şartlarıyla yüzleşen öğrencilere mont, bot, kırtasiye gibi eşyalar<br />

alındı. Proje kapsamında toplam 19 okula ulaşıldı. Toplanan<br />

yardımla 132 öğrencili bir okulun pencereleri yenilirken, 840<br />

öğrencili bir okul için de müzik enstrümanları alındı.<br />

Orada Bir Köy Var Uzakta<br />

Boya badana yaparak, seramik döşeyerek, tamir ve tadilat<br />

yaparak, çocuklar için Şanlıurfa’daki Ortatepe İlkokulunu<br />

yenileyen Ford Otosan çalışanları, “Orda Bir Köy Var Uzakta-2”<br />

sloganıyla Kastamonu’nun Cide ilçesinde yaşanan sel<br />

felaketinde zarar gören beldelerden biri olan Toygarlı Köyü’ndeki<br />

köy okulunun çatısını onarmak için malzeme tedarik etti. Dört<br />

ayrı firmadan sponsorluk desteği alan gönüllü çalışanlar, okul<br />

çatısının onarımı için ihtiyaç duyulan kiremit, kereste, mahya,<br />

kiremit altı mebran izolasyon malzemeleriyle okulu tamir<br />

ederek, çocukların rahat bir ortamda eğitim alabilmeleri için<br />

destek oldular.<br />

Geri Dönüşüm Kahramanları<br />

Geri Dönüşüm Kahramanları projesi kapsamında, Ford Otosan’ın<br />

farklı departmanlarındaki gönüllü çalışanları Gölcük ilçesinde<br />

19 ilkokulda toplam 2.042 1. sınıf öğrencisine geri dönüşüm<br />

konusunda farkındalık eğitimleri verdi. Gençlerin çevre koruma<br />

konusunda bilinçlendirilmesinin hedeflendiği eğitimlerde geri<br />

dönüşümün ne olduğu, hangi atıkların geri dönüştürülebileceği<br />

ve bu atıkların hangi geri dönüşüm kutularına atılması gerektiği<br />

gibi bilgiler verildi.<br />

Okullarda gerçekleştirilen farkındalık eğitimlerinin ardından<br />

projenin ikinci aşaması Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü,<br />

ÇEVKO Vakfı, Gölcük Belediyesi ve Tanrıkulu Geri Dönüşüm iş<br />

birliğiyle temmuz ayında günü Gölcük Anıt Park Meydanı’nda<br />

Gölcüklü çocukların ve ailelerin ağırlandığı Geri Dönüşüm<br />

Kahramanları Şenliği yapıldı. Halka açık olarak gerçekleştirilen<br />

etkinlikte gönüllü Ford Otosanlı çalışanlarımız tarafından<br />

Gölcüklü çocuklara ve ailelerine geri dönüşüm ile ilgili bilgiler<br />

verilirken, çeşitli yarışma ve oyunlarla çocukların ve ailelerinin<br />

bilinçlenmesi sağlandı.<br />

Sığındığımız Kutular<br />

Ford Otosan içerisindeki 5 yerleşkeden 30’a yakın gönüllü Ford<br />

çalışanı “Sığındığımız Kutularda Kadın Dayanışmasını Arıyoruz”<br />

sloganıyla yola çıktı.<br />

Atıl ahşap kutular mora boyandı, üzerlerine projenin sloganı<br />

yazıldı. Beş yerleşkede yer alan beş kadın gönüllü, kutuların<br />

yerlerine ulaştırılmasından, gelen soruların yanıtlanmasına,<br />

toplanan kıyafetlerin tasnif edilip ulaştırılmasına kadar her<br />

aşamasında sürece destek verdi. Kutular yaklaşık iki hafta<br />

yerleşkelerin en görünür yerlerinde durdu ve iki hafta içerisinde<br />

yaklaşık 1350 parça eşya toplandı.<br />

Toplanan malzemeler, Kadıköy Belediyesi <strong>Sosyal</strong> Destek<br />

Hizmetleri Müdürlüğüne teslim edildi. Kadıköy Belediyesi,<br />

toplanan eşyaları müdürlük çatıları altında bulunan kadın<br />

sığınma evi ile ihtiyaç sahibi diğer kadınlara ulaştırmak üzere<br />

kabul etti.<br />

30 <strong>31</strong>


Dünyadan<br />

Isı şebekesi planlaması<br />

için ücretsiz araçlar ve veri<br />

yakında…<br />

Bristol Sürdürülebilir Enerji Araştırma Merkezi Başkanı<br />

Joshua Thumim<br />

Avrupa’da yerel ısı şebekeleri planlama maliyetini önemli<br />

ölçüde azaltacağı öngörülen yeni bir girişim hayata geçirilmeye<br />

hazırlanılıyor. Bu araştırma projesinin adı: THERMOS (Isı Enerjisi<br />

Kaynak Modelleme ve Optimizasyon Sistemi)<br />

Girişimin detaylarını, öngörülen getirilerini ve işleyişini Bristol<br />

Sürdürülebilir Enerji Araştırma Merkezi Başkanı Joshua Thumim<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong> <strong>dergisi</strong> için yazdı.<br />

Yerel ısı planlaması pahalı ve karmaşık bir iştir. Bu, hizmet ettikleri<br />

bölge için merkezi ısıtma planlarının alana / bölgeye özgü<br />

sistemlerin dizaynından beri hiç de şaşırtıcı değil!<br />

Ağlar kavramsal olarak basittir. Alınması gereken en önemli<br />

kararlar, ısı sağlayayıcının nerede yer alacağı, hangi binaların<br />

bağlantılı olcağı, teknik ve ekonomik olarak en efektif yolun<br />

ne olduğuyla ilgilidir. Ancak uygulamada -nispeten küçük bir<br />

bölgede bile- sadece bir kısmının dahi uygulanabilir olması için,<br />

akıllara durgunluk veren sayıda seçenek bir araya getirilebilir.<br />

Tabii, yerel ısı talebi ve yolları kazmaya yönelik muhtemel maliyet<br />

gibi faktörler hakkında iyi bir bilgiye ve bir ağın tekno-ekonomik<br />

performansını modellemek için bu bilgiyi kullanma becerisine<br />

sahip olunduğunu varsayarsak…<br />

O halde sorun bir arama problemi olarak ele alınabilir: Belli<br />

bir alanda inşa edebileceğiniz yüzlerce olası ısı şebekesinden<br />

hangisi en iyisi, hangi binalar sisteme dahil edilmeli, enerji<br />

merkezi nerede olmalı, bunları birbirine bağlayan boruları nasıl<br />

yerleştirilmeli ve plancılar tarafından genellikle unutulan konu<br />

olan binaların içinde yaşayanlar için bütün bunlar pratikte ne<br />

anlama geliyor?<br />

İlk adım, çok sayıdaki şebeke içinde birkaç makul adayı<br />

belirlemektir. Bu, ön fizibilite çalışması olarak bilinir. Bu kısım<br />

tamamlandıktan sonra, listeyi rafine etmek ve seçeneklerden<br />

birini belirlemek için daha ayrıntılı bir analiz yapılır. Bu da,<br />

fizibilite çalışmasıdır ve sadece bu aşamada yerine getirildiğinde<br />

tam mühendislik tasarım çalışmaları yapılabilir.<br />

Ön fizibilite aşaması kritik bir önem taşıyor çünkü bu aşamada<br />

potansiyel çözümler belirleniyor ya da eleniyor. Bununla<br />

birlikte, kamu yetkilileri genellikle bunu yapacak araç ve<br />

kapasiteden yoksun olduklarından, bu işi iyi kötü üstlenebilecek<br />

sınırlı sayıdaki danışmanı görevlendirirler. Örneğin, ısı ihtiyacı<br />

haritasından, yüksek mekansal ısı ihtiyacı yoğunluğu olan<br />

bölgeleri seçiyorlar.<br />

32<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

33


Ve sonrasında genel kabul görmüş kuralları kullanarak, bu<br />

bölgeler arasında potansiyel ağ çözümleri arıyorlar. Bu süreç<br />

pahalı, etkisiz ve yavaştır. Ayrıca, belirli bir alandaki olası tüm<br />

ağları değerlendirme konusunda da başarısız bir yöntemdir.<br />

Ya böyle olması gerekmiyorsa!<br />

Şöyle düşünelim: Ya enerji sistem haritaları, yazılım ve<br />

modelleme araçları en iyi ısı ağ seçeneklerini belirlemek için<br />

yerel yönetimler, enerji şirketleri ve diğer kurumlar tarafından<br />

kullanılıyor olsaydı… Bunun planlama maliyetlerini ve<br />

kalkınma süresini azaltacağına, ısı ağlarından daha fazla insanın<br />

faydalanacağına inanıyoruz. THERMOS’un yapmaya çalıştığı şey<br />

de tam olarak bu!<br />

THERMOS, kamu otoritelerinin ve diğer paydaşlerın ısı enerjisi<br />

sistem planlamasını bugünkünden çok daha hızlı ve ucuza<br />

yapmasına imkan verecek; gerekli yöntemleri, bilgi ve araçları<br />

sağlayacak olan EC Horizon 2020 tarafından finanse edilen 3<br />

milyon poundluk bir araştırma projesi.<br />

Özetle, THERMOS yüksek çözünürlüklü enerji sistem haritaları<br />

sağlayarak yerel ısı ağlarını ucuza geliştirmeyi, uygulanabilir ısı<br />

ağlarını tanımlamak için ücretsiz yazılım sağlamayı hedefliyor. Ve<br />

en önemlisi bu araçların geliştirilmesi sırasındaki ve sonrasındaki<br />

deneyimlerin, şehir enerji plancıları arasında paylaşılmasını<br />

amaçlıyor.<br />

THERMOS neler sunuyor?<br />

• Kamu otoritelerinin ve diğer paydaşların iyileştirme için etkin<br />

(bazı durumlarda daha hızlı) bir plan yapmalarını sağlamak,<br />

belirlenen herhangi bir alanda mevcut ısıtma ve soğutma<br />

ağ sistemlerinin yenilenmesi ve genişletilmesine yarayacak<br />

enerji sistemi haritalarını geliştirmek için modern yöntemleri<br />

yayımlamak.<br />

• Dört pilot şehir için bir takım haritalar üretmek (Islington<br />

Belediyesi, Londra; Varşova, Polonya; Jelgava,Letonya;<br />

Granollers, İspanya)<br />

• Şehirlerin, ulusal ve bölgesel paydaşların ısı enerji sistemi<br />

planlamasına dair bazı sorularını cevaplamak adına, bu<br />

haritaları analiz etmek için modeller geliştirmek ve paylaşmak.<br />

• Geliştirilen modelleri, farklı pilot şehirlerin paydaşlarının özel<br />

ihtiyaçlarına göre hazırlanmış ücretsiz ve açık kaynaklı bir<br />

yazılım uygulaması haline getirmek.<br />

• Enerji planlamasında, yeni araçların kullanılmasını<br />

desteklemek için enerji planlaması paydaşlarıyla yakın<br />

çalışmak.<br />

• Enerji sistemi haritalama metodolojisinin uygulanmasını<br />

destekleyip sonrasında yazılımın pilot şehir ve bölgelerin<br />

ötesinde de kullanılmasını sağlamak. (Özellikle Cascais,<br />

Portekiz; Alba Iulia,Romanya; Berlin ve Londra)<br />

Neden dört şehir?<br />

Dört pilot şehir olan Cascais, Alba Iulia, Berlin ve Londra,<br />

THERMOS aracını kullanarak gerçek dünya sistemini planlama<br />

ve tasarlama potansiyelleri nedeniyle seçildi. Merkezi ısı sistemi<br />

planlama konusunda her biri farklı deneyim seviyelerine ve bilgi<br />

birikimlerine sahip. Pilot şehirlerimiz, termal ağ planlayıcılarının<br />

karşılaştıkları zorluklarla ilgili derin bilgi sahibi. Bunu, gerçek<br />

dünya deneyimini temel alan ve en iyi uygulamaların nasıl<br />

olması gerektiğini ve bu uygulamaları başka yerlerde de<br />

kullanılması için nasıl çoğaltılabileceğini anlamamıza yardımcı<br />

olacak bir yazılım geliştirmek için kullanacağız.<br />

Projeye dahil olan dört kentin de çağa ayak uyduran<br />

uygulamaları gerçekleştirmek konusunda istek ve potansiyeli<br />

var. Bu şehirler, yeni ağlar için optimum alanların ve mevcut<br />

olanları yenilemek için en iyi yolun belirlenmesinde kullanılacak<br />

THERMOS planlama metodolojisi ve yazılımının test edilmesinde<br />

önemli rol oynayacaklar. THERMOS’un geliştirdiği araçların<br />

amaca uygun olmasını sağlayacak; enerji planlama süreçlerini<br />

desteklemek için çalışacaklar. Sonrasında THERMOS kaynakları<br />

herkesin kullanabileceği bir hale gelecek.<br />

Planımız, yerel yetkililer ve diğer ilgililerin kullanımı basit, aynı<br />

zamanda yerel ağ planlamasını desteklemek için gerekli olan<br />

ayrıntılı modelleri de yansıtan çevrimiçi bir yazılım uygulaması<br />

aracılığıyla araçlara ve verilere erişimlerini sağlamak. Şu anda<br />

yazılım geliştirilme aşamasında. THERMOS’un ortağı olan<br />

Pilot Şehirler<br />

Granollers, İspanya<br />

Islington, Birleşik Krallık<br />

Jelgava, Letonya<br />

Warşova, Polonya<br />

Yinelenen şehirler<br />

Cascais, Portegiz<br />

Londra (GLA), Birleşik Krallık<br />

Alba Iulia, Romanya<br />

Berlin (dena), Almanya<br />

THERMOS’un iş ortakları arasında üniversiteler, yerel<br />

yönetimler, enerji ve çevre ajansları ile uzman danışmanlar<br />

yer alıyor.<br />

İngiltere’den Imperial Üniversitesi, Büyük Londra Makamı,<br />

Londra Islington Belediyesi; İspanya’dan Creara Danışmanlık,<br />

Granollers Belediyesi; Polonyadan Polonya Ulusal Enerji<br />

Tasarrufu Ajansı, Varşova Belediyesi; Letonya’dan: Letonya<br />

Çevre Yatırım Fonu; Jelgava Belediyesi; Danimarka’dan<br />

Aalborg Üniversitesi; Almanya’dan: ICLEI (Uluslararası Yerel<br />

Çevre Girişimleri Konseyi) Avrupa Sekreteryası, Alman Enerji<br />

Ajansı; Romanya’dan Alba Iulia Belediyesi; Portekiz’den<br />

Cascais Belediyesi.<br />

Bu, elbette bölgesel ısıtma şebekelerinin asıl inşaatını daha<br />

ucuz veya daha hızlı yapmayacak. Ancak belirli bir alandaki en<br />

umut verici şebekelerin tespit edilme maliyetini önemli ölçüde<br />

azaltacak ve süreci hızlandıracak. Ayrıca halihazırdaki sistemlerin<br />

doğru sistem olup olmadığından emin olunmasını yardımcı<br />

olucak.<br />

THERMOS programın üç yıllık süresince, etkilerini en üst düzeye<br />

çıkarmak için geniş bir yaygınlaştırma ve iletişim çalışması<br />

yürütülüyor. 2019’dan sonra umuyoruz ki yöntemleri, veri<br />

ve araçları açık kaynakta tutarak miras bırakacağız. Böylece<br />

programın getirileri hızla yayılacak.<br />

Imperial College London tarafından oluşturulmuş olan, tüm<br />

önemli enerji sistemi modelleme algoritmalarıyla Bristol’daki<br />

CSE yazılım ekibimizin yetenekli ellerinde süreç iyi gidiyor.<br />

THERMOS projesinin, bölgesel ısıtma ve soğutma ağlarının<br />

büyük potansiyelini çözmenin anahtarı olabileceğini<br />

düşünüyoruz. Eğer işimizi iyi yaparsak, İngiltere ve Avrupa’nın<br />

çok daha fazla kesimi geleceğin çok ihtiyaç duyulan düşük<br />

karbon ve düşük maliyetli enerji kaynaklarını sunan enerji<br />

sisteminden fayda görebilecek durumda olacak.<br />

34 35


“Coming Soon: Free tools and data for<br />

heat network planning”<br />

Joshua Thumim, Head of<br />

Research at the Centre for<br />

Sustainable Energy in Bristol,<br />

introduces a new initiative<br />

designed to dramatically reduce<br />

the cost of planning local heat<br />

networks in Europe.<br />

Planning a local heat network is<br />

an expensive and complex business. This is hardly surprising,<br />

since district heating schemes are place-specific systems<br />

designed for the individual neighbourhoods they serve. There’s<br />

no off-the-shelf option.<br />

The networks themselves are conceptually straightforward; the<br />

top-level decisions are where the heat supply will be located<br />

and which buildings will be connected, and what is the most<br />

technically and economically efficient route to join the two.<br />

In practice however, and even in a relatively small<br />

neighbourhood, these choices can combine to produce a<br />

mind-boggling number of possibilities of which only a fraction<br />

are likely to be viable. And that’s assuming that you have good<br />

information on factors such as local heat demand and the likely<br />

cost of digging up the roads, but also the ability to use that<br />

information to model the techno-economic performance of a<br />

proposed network.<br />

So the challenge can be framed as a ‘search problem’: out of<br />

the hundreds of possible heat networks that you could build<br />

in a particular area, which is the best? Which buildings should<br />

be included, where should the energy centre go, how should<br />

we route the pipes that connect them, and – something often<br />

forgotten by planners – what does all this mean in practice for<br />

the occupants of the buildings being connected?<br />

The first step is to identify a small number of sensible<br />

candidates from the large set of possible networks. This is<br />

known as pre-feasibilty work. Once complete, more detailed<br />

analysis is undertaken to refine the list and identify a preferred<br />

option. This is known as feasibilty work, and only once this stage<br />

is fulfilled can full engineering design work be undertaken.<br />

The pre-feasibility stage is of critical importance, since it is here<br />

that potential solutions are identified or ruled out. However,<br />

public authorities often lack the tools and capacity to do this<br />

themselves, so typically commission this work from a limited<br />

number of consultancies who tend to undertake it more or less<br />

‘manually’ – for example, selecting areas of high spatial heat<br />

demand density from heat demand maps, and then looking<br />

for potential network solutions within these areas using various<br />

rules of thumb.<br />

This process is expensive, inefficient and slow, and does not<br />

tend to build capacity within the public authorities. It also fails<br />

to consider the full range of possible networks in a given area.<br />

What if it didn’t have to be like this? What if the energy system<br />

maps, software and modelling tools for identifing the best<br />

heat-network options were freely available to local authorities,<br />

energy companies and other agencies?<br />

We believe that this would reduce planning costs and<br />

development time, and bring the benefits of heat networks<br />

to more people, sooner. And this is exactly what THERMOS is<br />

attempting to do.<br />

Thermal Energy Resource Modelling and Optimisation System<br />

is a £3m EC Horizon 2020 funded research project which<br />

will provide the methods, data, and tools to enable public<br />

authorities and other stakeholders to undertake sophisticated<br />

thermal energy system planning far more rapidly and cheaply<br />

than they can today.<br />

In a nutshell, THERMOS aims to make local heat networks<br />

cheaper to develop by providing high resolution energy system<br />

maps, free software for identifying viable heat networks, and<br />

perhaps most importantly, sharing experiences between city<br />

energy planners, during and after the development of these<br />

tools.<br />

Of course, this won’t make the actual building of district<br />

heating networks cheaper or quicker, but it should dramatically<br />

accelerate the pace and reduce the cost of identifying the most<br />

promising networks in a given area, and help ensure that the<br />

systems that do go ahead are the right ones.<br />

What THERMOS offers<br />

Specifically, THERMOS will:<br />

• Develop and publish a state-of-the-art methodology for<br />

developing address-level energy system maps, to enable<br />

public authorities and other stakeholders to efficiently<br />

(and in some cases more rapidly) plan for the upgrading,<br />

refurbishment and expansion of existing heating and<br />

cooling network systems in any given area.<br />

• Produce a set of such maps for a series of four ‘pilot cities’<br />

(the local authority areas of Islington borough council in<br />

London in the United Kingdom, Warsaw in Poland, Jelgava in<br />

Latvia and Granollers in Spain.<br />

• Develop and publish models for analysing these maps to<br />

answer a range of questions required for thermal energy<br />

system planning by city, regional and national stakeholders.<br />

• Incorporate these models in a free, open-source software<br />

application tailored to the specific needs of different pilot<br />

city stakeholders.<br />

• Work closely with energy planning stakeholders to support<br />

the use of the new tools in real-world energy planning.<br />

• Support the implementation of the energy system mapping<br />

methodology, and subsequently the use of the software, in<br />

a further four ‘replication’ cities or regions (specifically Cascais<br />

in Portugal, Alba Iulia in Romania, Berlin and London).<br />

During and beyond the three-year lifetime of the programme<br />

itself, THERMOS will engage in a wider programme of<br />

dissemination and communication to maximise the impacts<br />

of the project. And after 2019, our hope is that we will leave a<br />

legacy through open-sourcing the methods data and tools, so<br />

that the benefits are spread far and wide.<br />

The four pilot cities were chosen because of their potential to<br />

plan and design a real-world system using the THERMOS tool.<br />

Each has different levels of experience and know-how with<br />

planning district heating. Between them, our pilot cities have<br />

a deep well of knowledge of the challenges facing thermal<br />

network planners. We’ll be using this to develop software that<br />

builds on real-world experience, and helps us understand<br />

what best-practice looks like - and how it can be replicated<br />

elsewhere.<br />

The four replication cities involved in the project – Cascais, Alba<br />

Iulia, Berlin and London - all have the desire and potential to<br />

expand, modernise or re-introduce<br />

They’ll play a crucial role in road-testing the THERMOS planning<br />

methodology and software to identify optimum areas for new<br />

networks and the best ways to refurbish existing ones. The<br />

replication cities will ensure that the tools THERMOS develops<br />

are fit-for-purpose and work to support real-world energy<br />

planning processes.<br />

And after that, the THERMOS resources will become available<br />

for everyone to use.<br />

Our plan is for local authorities and others to access the tools<br />

and data through an online software application which is<br />

simple to use, but which also reflects the detailed models<br />

required to underpin local network planning - an interesting<br />

design challenge in itself!<br />

At the moment the software is under development,<br />

progressing well in the capable hands of our software team<br />

here at CSE in Bristol, with the all important energy system<br />

modelling algorithms being created by THERMOS partner<br />

Imperial College London.<br />

We think THERMOS could be the key to unlocking the huge<br />

potential of district heating and cooling networks, and if we do<br />

our job well, many more parts of the UK and Europe will be in<br />

a position to benefit from an energy system which offers the<br />

much-needed low carbon and low cost energy supplies of the<br />

future.<br />

THERMOS CITIES<br />

Pilot City Replication City<br />

Granollers, Spain Cascais, Portugal<br />

Islington, UK London (GLA), UK<br />

Jelgava, Latvia Alba Iulia, Romania<br />

Warsaw, Poland Berlin (dena), Germany<br />

Working with CSE on THERMOS<br />

Our partners include universities, local authorities and city-wide<br />

authorities, energy and environmental agencies and specialist<br />

consultants:<br />

UK: Imperial College, London, Greater London Authority,<br />

London Borough of Islington; Spain: Creara Consultores<br />

SL, Ajuntament de Granollers; Poland: Krajowa Agencja<br />

Poszanowania Energii SA, Miasto Stoleczne Warszawa;<br />

Latvia: Vides Investiciju Fonds SIA; Jelgavas Dome; Denmark:<br />

Aalborg Universitet; Germany: ICLEI European Secretariat<br />

GMBH, Deutsche Energie-Agentur GMBH; Romania: Primaria<br />

Municipiului Alba Iulia; Portugal: Municipio de Cascais<br />

36<br />

37


<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />

Endüstriyel simbiyoz<br />

uygulamaları OSB’ler için yol<br />

açıcı olacak<br />

Antalya Organize Sanayi Bölgesi<br />

Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Ali Bahar<br />

Endüstriyel simbiyoz kavramı, işletmelerde kaynak verimliliğini<br />

sağlamak ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak adına önemli bir<br />

araç. Yapılan uygulamalar ve araştırmalar, endüstriyel işletmeler<br />

arasındaki madde ve enerji değişiminin önemli oranlarda<br />

tasarruf sağladığını gösteriyor.<br />

<strong>Türkiye</strong>’de, ilk kez bir organize sanayi bölgesinde uygulanan<br />

Endüstriyel Simbiyoz ve Eko-Verimlilik projesi, Antalya Organize<br />

Sanayi Bölge Müdürlüğü ile TTGV (<strong>Türkiye</strong> Teknoloji Geliştirme<br />

Vakfı) arasında yapılan işbirliğiyle 2015’te başladı ve bu yıl<br />

sonlandı. Çevresel ve ekonomik kazanımlar sağlanmasında<br />

önemli olan bu eko verimlilik projesinin detaylarını, sürecin<br />

işleyişini ve çıktılarını Antalya Organize Sanayi Bölgesi Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Ali Bahar anlattı.<br />

“Bölgemizin ekonomik ve<br />

çevresel performansını<br />

arttırabilmek adına<br />

bölgemizde bulunan<br />

potansiyeli keşfetmek istedik.”<br />

Antalya Organize Sanayi Bölge<br />

Müdürlüğü ile <strong>Türkiye</strong> Teknoloji<br />

Geliştirme Vakfı (TTGV) işbirliğiyle<br />

iki senedir uygulanan Endüstriyel<br />

Simbiyoz ve Eko-Verimlilik projesi sona<br />

erdi. Bölgenizde sanayi kolları ve şirket<br />

potansiyeli düşünüldüğünde, projenin<br />

bölgeniz açısından anlamı nedir?<br />

Antalya Organize Sanayi Bölgesi, sürdürülebilir bir OSB olmayı<br />

hedeflemiş, çevresel faktörleri de dikkate alarak hareket eden ve<br />

bugüne kadar çalışmalarını bu doğrultuda yürütmüş bir bölge.<br />

“Antalya OSB’de Endüstriyel Simbiyoz ve Eko-Verimlilik’’ projesini<br />

başlatırken kaynak ve çevre yönetiminde işbirliği yaparak<br />

bölgemizin ekonomik ve çevresel performansını arttırabilmek<br />

adına bölgemizde bulunan potansiyeli keşfetmek istedik. Bir ya<br />

da daha fazla işletme arasında, karşılıklı fayda sağlayacak, atık,<br />

yan ürün, su ve enerji değişimi veya yeniden kullanımı mümkün<br />

olabilir mi araştırmak istedik.<br />

24 ay süren bu projeyi, konuyla ilgili yapmış olduğu çalışmaları<br />

ve deneyimini göz önünde bulundurarak <strong>Türkiye</strong> Teknoloji<br />

Geliştirme Vakfıyla, KOSGEB’den de bir miktar destek alarak<br />

gerçekleştirdik.<br />

38<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

39


Biz bu projeye dahil olurken, bölgede eko-verimlilik ve<br />

endüstriyel simbiyozla ilgili farkındalığın artmasını, bu alandaki<br />

faaliyetleri yaygınlaştırmayı, OSB genelinde verimliliği arttırmayı,<br />

işletmelerde işbirliği kültürüyle birlikte çevre performansını ve<br />

rekabetçiliği geliştirmeyi istedik.<br />

Bölgede faaliyet gösteren şirketlerin<br />

projeye bakış açısı ve gösterdikleri ilgi/<br />

katılım nasıldı?<br />

Projeye başladığımız dönemde yani 2015 yılı sonbaharında<br />

ülkemizde “Endüstriyel Simbiyoz ve Eko-Verimlilik” başlığı altında<br />

tamamlanmış veya devam eden bir iki proje vardı. Fakat OSB<br />

bünyesinde gerçekleşen bir örnek yoktu.<br />

Bu konuda bir ilki gerçekleştirmiş olduk ve iki yılın sonunda<br />

görüyoruz ki ülkemizin diğer OSB’lerinin de bölgelerinde benzer<br />

çalışmaları başlatma arzuları var. Zaman zaman bölgemizle<br />

iletişime geçiyorlar ve etkinliklerimize ilgi gösteriyorlar.<br />

Projeyi, bölge sanayicilerimize, Antalya’da bulunan kamu kurum/<br />

kuruluş ve özel sektör temsilcilerine ilk kez duyurduğumuzda<br />

bazı kavramlarına yabancılık vardı tabi ki.<br />

Ne yapmak istediğimizi, projenin amacını, hedeflerini,<br />

bu kapsamda yapmayı planladığımız çalışmaları anlattık.<br />

Sanayicimizden, bölgemizin yakın çevresinde bulunabilecek<br />

paydaşlarımızdan beklentilerimizi dile getirdik.<br />

Endüstriyel simbiyoz ve eko-verimlilik kavramlarının tanımlarını<br />

biraz genişleterek katılımcılarımızı bilgilendirmeye çalıştık.<br />

Zaman içerisinde oldukça faydasını da gördük.<br />

Bölgemizde faaliyet gösteren bazı şirketlerin bu tip projelere<br />

hazır olduğunu, ufak çaplı da olsa kendi aralarında bazı<br />

simbiyotik ilişkilerin kurulmuş olduğunu görme imkanımız oldu.<br />

Projeden alınacak verim konusunda,<br />

başlangıçtaki öngörünüz ve bitişindeki<br />

izlenimleriniz neler oldu? Projenin bölge<br />

açısından kazanımları neler oldu?<br />

Beklentilerimizi karşıladı açıkçası. Öncelikle bölgede ciddi bir<br />

farkındalık yarattığımızı düşünüyoruz. Endüstriyel simbiyoz ve<br />

eko-verimlilik kavramlarının içeriği, işletmeler için neyi ifade<br />

ettiği firmalarımız tarafından daha iyi algılandı, firmalar arası<br />

iletişim gelişti ve işbirliği kültürünün oluşması yönünde bazı<br />

somut adımlar da atıldı.<br />

Süreç içinde, projenin hedefine<br />

ulaşmasını destekleyici ne tip çalışmalar<br />

yapıldı?<br />

Açılış toplantısıyla projemizi tanıttıktan sonra OSB içerisinde ve<br />

bölge dışında bulunan potansiyeli belirlemek üzere projemizle<br />

ilişkili olabileceğini düşündüğümüz Tarım ve Hayvancılık<br />

İl Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, belediye,<br />

üniversite vb. kurum ve kuruluşlara ziyaretler gerçekleştirerek<br />

sektörel ve çevresel analiz yapmaya çalıştık. Endüstriyel<br />

simbiyoz uygulamaları için Antalya ilinde öne çıkan sektörler<br />

belirlendi. Firmalarımıza projeyle ilgili anketler uyguladık.<br />

Projeye ilgi gösteren firmalarımızın belirlediği personellerine<br />

eğitimler verdik ve devamında ‘‘sinerji çalıştayı’’ gerçekleştirdik.<br />

Yaptığımız bu çalıştayda, toplam 40 farklı atık/yan ürün için<br />

kullanım potansiyelleri değerlendirildi ve 50 simbiyoz olanağı<br />

ortaya kondu. Firmalardan yine anket yoluyla talepler alındı,<br />

öne çıkan sektörleri de göz önünde bulundurarak gönüllü<br />

üç firmada (mermer işleme, deniz ürünleri işleme, süt ve süt<br />

ürünleri imalatı) eko-verimlilik etütleri yapıldı ve sonuçları diğer<br />

katılımcılara örnek teşkil etmesi açısından kapanış toplantısında<br />

paylaşıldı. Üç endüstriyel simbiyoz olanağına dair potansiyel<br />

kazanımların belirlendiği fizibilite çalışması yapıldı. Sonucunda<br />

çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla elde edilecek<br />

kazanımlar ortaya kondu. Proje kapsamında OSB yönetimi<br />

ve uygulamaları da mercek altına alındı. Proje faaliyetlerinin<br />

sürdürülebilirliği, altyapı ve hizmetlerin eko-endüstriyel park<br />

yaklaşımı çerçevesinde geliştirilmesi hedefine yönelik durum<br />

değerlendirmesinin yapıldığı ‘‘paydaş toplantısı ve çalıştayı’’<br />

gerçekleştirilerek, bölge içi ve dışında bulunan paydaşların<br />

faaliyetlerin iyileştirilmesine yönelik görüş ve önerileri alındı.<br />

Projenin çıktılarına ilişkin bilgi verir<br />

misiniz?<br />

Antalya ilinde özellikle gıda ürünleri, metalik olmayan mineral<br />

ürünler, kauçuk ve plastik ürünler, fabrikasyon metal ürünleri,<br />

vb. imalat sektörlerinin yanı sıra imalat dışı tarım, hayvancılık,<br />

madencilik ve taş ocakçılığı, inşaat ve belediyeler önemli<br />

sektörler olarak ortaya çıktığını görmüş olduk. Atık olarak da<br />

özellikle sera atıkları ve hayvan gübresi, madencilik atıkları,<br />

inşaat ve yıkım atıkları, organik atıklar, atık su arıtma tesisi<br />

çamurları, peynir altı suyu, zeytin karasuyu vb. imalat sanayi<br />

atıkları dikkati çekti. Antalya OSB’deki sektör çeşitliliği özellikle<br />

endüstriyel simbiyoz açısından önemli bir avantaj olarak<br />

görüldü. Antalya OSB sektörel yapısının, Antalya ili sanayisi ile<br />

büyük ölçüde örtüştüğü, bu durumun öne çıkan atıklara da<br />

yansıdığı sonucuna vardık. Elde edilen bulgular ile birlikte ilgili<br />

literatür bilgileri değerlendirildi. Hem Antalya ili hem de Antalya<br />

OSB için endüstriyel simbiyoz potansiyelleri makro ölçekte ve<br />

sektörel bazda belirlendi.<br />

Projeyle gündeme gelen simbiyoz olanakları:<br />

Mermer işleme tesislerinden kaynaklanan filtre kekinin<br />

(inert atık) gübre üretiminde kullanılması<br />

Antalya OSB’deki yapı kimyasalları üretimi yapan firmalardan<br />

çıkan tozların (ince kalker, dolomit, vb.) gübre üretiminde<br />

değerlendirilmesi<br />

Antalya OSB’deki yapı kimyasalları üretimi yapan firmalardan<br />

çıkan tozların (ince kalker, dolomit, vb.) beton üretiminde<br />

değerlendirilmesi<br />

Alkollü içecek üretiminden çıkan alkol içeren yan<br />

ürünlerden (ilk mahsul) yeni ürün üretimi<br />

Alkollü içecek üretiminden çıkan füzel yağ atığının<br />

esterlerine ayrıştırılarak aroma maddesi üretimi<br />

Alkollü içecek üretiminden çıkan sıvı distilat atığının toprak<br />

besleyici olarak değerlendirilmesi<br />

Peynir üretiminden çıkan peynir altı suyunun (ya da<br />

tozunun) alkol üretiminde laktoz kaynağı olarak kullanılması<br />

Antalya alkollü içecek üretiminde fermantasyondan çıkan<br />

CO 2<br />

’den kuru buz ve sıvı CO 2<br />

üretilmesi ve bunun çeşitli<br />

sektörlerde kullanılması<br />

Peynir üretiminden çıkan peynir altı suyunun (ya da<br />

tozunun) gübre üretiminde kullanılması<br />

Antalya OSB’deki tavuk, balık ve et işleme tesislerinden<br />

çıkan çeşitli atıklardan amino asit üretimi<br />

Antalya OSB’deki ahşap işleyen tesislerden çıkan talaş ve<br />

kırık atıklarının değerlendirilmesi<br />

Cam kırığı atıklarının gazbeton üretiminde ince agrega<br />

olarak kullanılması<br />

Meyve posa atıklarının toprakta ve/veya gübre yapımında<br />

kullanılması<br />

Antalya OSB Bölge Müdürlüğü ve bazı firmalardan çıkan<br />

yemek atıklarından kompost üretimi<br />

AOSB park bahçe atıklarından (ve firmalardan yüklü<br />

miktarda çıkan organik atıklardan) kompost üretimi<br />

Belirlenen simbiyoz olanaklarından birisi için firma<br />

tarafından teknik çalışmalar yapıldı. Alkol üretiminden çıkan<br />

karbondioksitten kuru buz ve sıvı karbondioksit elde edilerek<br />

çeşitli sektörlerde kullanılmasına yönelik yatırım çalışmaları<br />

başlatıldı ve yıl sonu itibariyle tamamlanarak kullanıma açılacak.<br />

Yine aynı sektörden çıkan farklı atıklardan yeni ürünler üretildi<br />

ve hali hazırda iyileştirme ve deneme aşamasında. Bir simbiyoz<br />

olanağının uygulanması için izin/onay bekleniyor. Simbiyoz<br />

olanaklarından bazılarıyla ilgili fizibilite çalışmaları yürütüldü,<br />

bazıları için de kapsamlı Ar-Ge çalışmaları gerektirdiği belirlendi<br />

ve zaman içinde ele alınabilecekleri görüldü.<br />

Endüstriyel simbiyoz uygulamalarının<br />

devamlılığını sağlamak adına, bölge<br />

yönetiminin bir programı / çalışması var<br />

mıdır?<br />

Proje kapsamında Antalya OSB için eko-endüstriyel park kriter<br />

seti oluşturuldu. Bölge için ekonomik, sosyal, çevresel açıdan<br />

bütünsel ve uzun vadeli planlamanın yapılması, atık yönetimi<br />

(atıkların azaltılması, önlenmesi, geri dönüşümü, bölge içinde<br />

değerlendirilmesi, vb.), kaynak verimliliği ve endüstriyel<br />

simbiyoz uygulamalarının yaygınlaştırılması öncelikli kriterler<br />

olarak belirlendi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının da<br />

pek yakında OSB’ler için “<strong>Türkiye</strong> İçin Yeşil OSB Çerçevesinin<br />

Geliştirilmesi’’ projesi kapsamında belirleyeceği kriterler<br />

olacağı biliniyor. Paralel yürütülen her iki projenin kriterleri<br />

doğrultusunda çalışmalarımızı planlamaya ve gerçekleştirmeye<br />

devam etmek istiyoruz.<br />

Endüstriyel simbiyoz ve eko-verimliliğin pek çok yönüyle<br />

desteklenmekte olduğu bu ortamda “Antalya Organize Sanayi<br />

Bölgesi’nde Endüstriyel Simbiyoz ve Eko-Verimlilik’’ projesinin<br />

sunduğu somut çıktılar daha da önemli olacaktır. Bu kapsamda<br />

hayata geçirilen uygulamaların, potansiyel kazanımların ve hali<br />

hazırda devamı gelebilecek pek çok çalışmanın hem Antalya<br />

OSB hem de diğer OSB’ler için yol açıcı olacağına inanıyoruz.<br />

“Fizibiliteler sonucunda<br />

çevresel, sosyal ve ekonomik<br />

boyutlarıyla elde edilecek<br />

kazanımlar ortaya kondu.”<br />

40 41


<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />

Mercedes-Benz Türk’ten<br />

“50. Yılda 50 Startup” projesi<br />

Mercedes-Benz<br />

Türk Direktörler Kurulu Başkanı<br />

Süer Sülün<br />

<strong>Türkiye</strong>’deki 50.yılını kutlayan Mercedes-Benz, süreç içinde<br />

gerçekleştirdiği kurumsal sosyal sorumluluk projelerine bu yıla<br />

özel bir projeyle devam ediyor. Geliştirilebilir yeni fikirlere destek<br />

olmayı amaçlayan bu projenin detaylarını ve uygulanan diğer<br />

<strong>KSS</strong> projelerini Mercedes-Benz Türk Direktörler Kurulu Başkanı<br />

Süer Sülün anlattı.<br />

Mercedes, sosyal sorumluluk anlayışını:<br />

“<strong>Sosyal</strong> sorumluluğu yürüttüğümüz<br />

faaliyetlerden biri olarak görmüyoruz.<br />

<strong>Sosyal</strong> sorumluluk işimizi yaparken<br />

izlediğimiz yoldur.’’ şeklinde tanımlamış.<br />

<strong>KSS</strong>’nin ‘‘izlenen yol’’ olarak görülmesi<br />

önemli. Açıklar mısınız bu söylemi?<br />

Mercedes-Benz Türk olarak tüm faaliyetlerimizi sorumluluk<br />

bilincimizle yürütür, sosyal, ekonomik ve çevresel etkilerimizi<br />

değerlendirerek hareket ederiz.<br />

Topluma sağladığımız katma değer, işimizin doğasında yer alır.<br />

Yarattığımız istihdam, ödediğimiz vergi, çevre dostu yönetim ve<br />

üretim süreçlerimiz, çalışan ve müşteri memnuniyeti politikamız,<br />

bayi & tedarikçi ve diğer paydaşlarımızla gelişmeye ilerlemeye<br />

yönelik işbirliklerimiz, işimizi yaparken topluma sağladığımız<br />

katkılar arasındadır. <strong>Sosyal</strong> sorumluluk çalışmalarımız kurum<br />

kültürümüzle uyumludur ve tüm paydaşlarımızı kapsayacak<br />

şekilde oluşturulmuştur. Bu nedenle ürettiğimiz toplumsal<br />

değer, marka değerine dönüşerek, markamızı güçlendirir.<br />

Bu şekilde kazan-kazan çalışmalar yapılır; hem toplum hem<br />

şirketimiz kazanır.<br />

Mercedes-Benz Türk olarak, “Her işin başı eğitim” prensibini<br />

benimseyerek sürdürdüğümüz çeşitli sosyal sorumluluk<br />

çalışmaları ile uzun yıllardır ülkemizin çağdaş geleceğine katkıda<br />

bulunuyoruz. Bu konudaki ilk projelerimizi 80’li yıllarda hayata<br />

geçirdik ve bugün çeşitli alanlarda çalışmalar yapmaya devam<br />

ediyoruz.<br />

Mercedes-Benz Türk, 50. yılını kutluyor.<br />

Yılın projesi ise “50. Yılda 50 Startup”<br />

oldu. Neden bu alan seçildi? Projeyi ve<br />

işleyişini anlatır mısınız?<br />

Mercedes-Benz Türk olarak 50 yıldır, uluslararası tecrübemizin de<br />

ilhamıyla, <strong>Türkiye</strong>’de üretiyoruz, <strong>Türkiye</strong>’ye değer katıyoruz. 50.<br />

yılımızda şöyle bir geriye baktık ve Mercedes-Benz’in hikâyesini<br />

masaya yatırdık. Gördük ki bizler 50 yıldır otomotiv sektöründe<br />

çığır açan, sektöre yol gösteren yenilikleri hayata geçiriyoruz. Bu<br />

yeniliklerin birçoğu da aslında hayatı kolaylaştıran, fark yaratan<br />

yenilikler…<br />

42<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

43


Fikirler desteklendiğinde büyüyüp çözüme dönüşebiliyor<br />

Buradan hareketle yalnızca otomotiv sektöründe değil, yaşamın<br />

birçok alanında hayatı kolaylaştıracak çözümlerin üretilmesine<br />

destek olalım istedik. Çünkü kendi tecrübemizle biliyoruz ki,<br />

küçücük fikirler bile, desteklendiğinde büyüyor ve birçok insanın<br />

hayatını değiştiren muazzam bir çözüme dönüşebiliyor.<br />

Yenilik deyince akla önce teknoloji geliyor. Bu yüzden<br />

Mercedes-Benz Türk olarak herkesi teknoloji ile bağı olan,<br />

hayatı kolaylaştıracak, yenilikçi pozitif sosyal etkisi olan<br />

çözümler üretmeye çağırdık. Çağrımıza kulak veren, parlak<br />

fikrini bir iş modeline de dönüştürmüş toplamda 50 startup’ı da<br />

ödüllendirdik. 50 startup’a hiçbir karşılık beklemeden toplam<br />

500 bin TL’lik para ödülü verdik.<br />

Startup’lar “50. Yılda 50 Startup” projesi için oluşturulan mikrosite<br />

üzerinden başvurularını yaptılar. Yarışmaya <strong>Türkiye</strong>’nin 59 ilinden<br />

680 startup başvuru yapıldı. En doğru seçimleri yapabilmek<br />

için konusunda uzman jüri üyelerinin desteğini aldık. Jüride<br />

startup’lar konusunda öncü basın temsilcileri Ahmet Can Şit<br />

ve Timur Sırt yer aldı. Ayrıca jüride sivil toplum kuruluşlarını<br />

temsilen Yaşama Dair Vakıf, sosyal girişim destekleme ağlarını<br />

temsilen StartersHub ve Impact Hub İstanbul da jüri üyeleri<br />

arasındaydı.<br />

İki aşamalı seçim sürecinde proje jürisi, ödüle layık görülen<br />

50 startup’ı seçti. Birinci aşamada jüri tarafından seçilerek<br />

ön elemeyi geçen 100 startup, İstanbul’da bir günlük eğitim<br />

kampında buluştu. Eğitim kampında mentorlar eşliğinde<br />

pazarlama, iş planı oluşturma eğitimleri alarak, nihai iş planı<br />

sunumlarını hazırladılar. Ardından jüri, 100 startup arasından<br />

ikinci aşama seçimle ödüllendirilecek 50 startup’ı belirledi. İlk<br />

10’a giren startup’lar ile yüz yüze görüşme yapılarak en iyi 3<br />

başvuru belirlendi. Ardından Seçilen 50 startup’a toplamda<br />

500.000 TL’lik para ödülü verildi.<br />

Projeye yapılan başvurular hangi<br />

alanlarda oldu? Sayıca fazla olmasıyla<br />

dikkatinizi çeken çalışma konuları var<br />

mıydı?<br />

“50. Yılda 50 Startup” projesine 59 ilden toplam 680 başvuru<br />

yapıldı. Başvuruların üçte ikisi, <strong>Türkiye</strong>’nin üç büyük şehri olan<br />

İstanbul, Ankara ve İzmir’den geldi. Üç büyük şehir dışında en<br />

çok başvuru yapılan 10 şehir arasında Kocaeli, Bursa, Kayseri,<br />

Sakarya, Eskişehir, Antalya ve Konya yer aldı.<br />

Projeye yapılan başvuruların yarısından fazlası yenilikçi ve<br />

sürdürülebilir şehirler için çalışan startup’lardan oluşuyor.<br />

Kaynakların etkin ve akıllıca tüketildiği, doğaya saygılı, çevre<br />

sorunlarının minimuma indirgendiği, konforlu, sağlıklı, yurttaş<br />

odaklı, kendi kendine yetebilen yeni yaşam alanları yaratabilme<br />

fikrini tarif eden “akıllı şehirler” teması, başvuran startup’ların ana<br />

alanlarından biri oldu.<br />

“50. Yılda 50 Startup” projesine başvuran 5 startup’tan 4’ünün<br />

çaldığı ilk kapı Mercedes-Benz Türk oldu. Yarışmaya başvuran<br />

559 girişimci, startup’larını hayata geçirmek veya büyütmek için<br />

daha önce herhangi bir yatırımcıdan veya yarışmadan kaynak<br />

almadığını belirtti.<br />

“50. Yılda 50 Startup” projesine başvuranların 290’ı üniversite,<br />

160’ı lisansüstü ve doktora, 215’i ise lise mezunu, 15’i ise<br />

ilköğretim mezunu idi.<br />

Startup’lara desteğiniz devam edecek<br />

mi, planlarınız dahilinde midir?<br />

<strong>Türkiye</strong>’nin girişimci ekosistemine desteğimizi önümüzdeki<br />

yıllarda da devam ettirmeyi istiyoruz. Bu konuda yeni projeler<br />

için çalışmalarımıza başladık.<br />

<strong>KSS</strong> projelerinizde, ağırlıklı olarak eğitim<br />

alanıyla ilgileniyorsunuz. Uyguladığınız<br />

projelerden söz eder misiniz?<br />

Toplumda kadının her alanda hak ettiği güce kavuşması,<br />

kadınlara sosyal ve ekonomik hayatta fırsat eşitliği tanınması<br />

hedefiyle ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) ile birlikte<br />

‘‘Her Kızımız Bir Yıldız’’ projesini gerçekleştiriyoruz. 2014 yılında<br />

10 yaşına basan proje, 2004 yılında 17 ilde 200 kızı destekleyerek<br />

başladı. Zamanla kapsamı daha da genişleyen projeye yan<br />

sanayi firmaları, bayiler ve çalışanlarımız da destek verdi. Bugüne<br />

kadar 58 ilde 4200 kızımıza ulaşan projeden, halihazırda 200’ü<br />

üniversite öğrencisi olmak üzere 1200 kişi burs almaya devam<br />

ediyor.<br />

“Küçücük fikirler bile,<br />

desteklendiğinde büyüyor<br />

ve birçok insanın hayatını<br />

değiştiren muazzam bir<br />

çözüme dönüşebiliyor.’’<br />

Her Kızımız Bir Yıldız desteği ile eğitimini başarıyla tamamlayan<br />

kızlara istihdam olanakları da sunuyoruz. Şu anda Mercedes-<br />

Benz Türk bünyesinde 21 ‘‘yıldız kız’’ çalışıyor. Bunlardan 13’ü<br />

Aksaray kamyon fabrikasında, 8’i Hoşdere otobüs fabrikasında<br />

görev yapıyor. Maddi desteğin yanı sıra 2013 yılından beri<br />

her ay bir ili ziyaret ederek “yıldız kızlar”ı yüreklendiriyoruz. Bu<br />

ziyaretlerde İstanbul’dan gelen bir uzmanın eğitimi ile onların<br />

kişisel gelişimlerine de katkıda bulunuluyor. Bu etkinliğin yanı<br />

sıra başarılı kızlardan oluşan ve farklı illerden seçilen bir grup<br />

öğrenci her yıl İstanbul’da bir hafta misafir ediliyor.<br />

Bunların yanı sıra Mercedes-Benz Türk olarak, 2013 yılından beri<br />

TEGV (<strong>Türkiye</strong> Eğitim Gönüllüleri Vakfı) ile birlikte ‘‘MobileKids<br />

Trafik Eğitim’’ projesini uyguluyoruz. Projemizle 7-14 yaş arası<br />

ilköğretim çağı çocukların trafik bilgisi ve farkındalığını artırmak<br />

ve trafik ile ilgili kavram, beceri ve tutumları kazanmalarını<br />

sağlamayı amaçlıyoruz. Trafik Eğitim Programı etkinlikleri de<br />

bu program için özel olarak üretilen ve çocukların program<br />

içeriklerini uygulayabilecekleri özel donanım ve malzemeye<br />

sahip tematik ateşböceğinde gerçekleştiriliyor.<br />

Ateşböceği okulların bahçelerine yerleşerek okulda eğitim<br />

gören tüm çocuklara 6 saatlik trafik eğitimi veriliyor. Beş yıl<br />

içinde yedi coğrafi bölgenin tamamına ulaşmak planlanıyor.<br />

Trafik Ateşböceğinde verilen eğitimlere ilaveten Ateşböceği<br />

ile ulaşılamayan çocuklar için Aralık 2015’te MobileKids online<br />

eğitim programını başlattık. Bu program ile çocuklar trafik<br />

eğitimini videolar ve oyunlar aracılığı ile evlerinde alabiliyor.<br />

‘‘EML’miz Geleceğin Yıldızı’’ projesi kapsamında ise 2014<br />

yılında Mesleki ve Teknik Anadolu liselerinin elektromekanik<br />

laboratuvarlarını tüm gerekli ekipmanlarla donatarak<br />

yenilemeye başladık.<br />

Mercedes-Benz Türk yetkili bayileri ile Milli Eğitim Bakanlığı<br />

işbirliğinde yürütülen bu güne kadar <strong>Türkiye</strong>’nin çeşitli illerindeki<br />

okullarda 25 laboratuvarın yenilendiği proje kapsamında,<br />

2017 yılı sonuna kadar toplam 30 okulun laboratuvarının<br />

yenilenmesini hedefliyoruz.<br />

“Projeye yapılan başvuruların<br />

yarısından fazlası yenilikçi<br />

ve sürdürülebilir şehirler<br />

için çalışan startup’lardan<br />

oluşuyor.’’<br />

44 45


<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />

Daha çok sayıda ‘özel birey’e<br />

ulaşmayı hedefliyoruz<br />

Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’nin<br />

Ülke Direktörü<br />

Didem Ünsür<br />

Global ismiyle Special Olympics organizasyonunun <strong>Türkiye</strong> ayağı olan,<br />

Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’nin Ülke Direktörü Didem Ünsür sorularımızı<br />

yanıtladı.<br />

Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’den söz eder<br />

misiniz?<br />

Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>, tüm dünyada yer alan, hatta dünyanın en<br />

yaygın sivil toplum kuruluşu ve en büyük amatör spor organizasyonu<br />

diyebileceğimiz Special Olympics’in bir parçası. <strong>Türkiye</strong>’deki özel eğitim<br />

gereksinimi olan bireylerin, spor yoluyla diğer bireylerle bir araya<br />

gelmesini, kaynaşmasını, sosyal hayata katılmasını sağlamak üzere, 1982<br />

yılında Sakıp Sabancı ve Prof. Dr. Hıfzı Özcan önderliğinde derneğimizin<br />

temelleri atılıyor.<br />

2002 yılından itibaren de Dilek Sabancı’nın Onursal Başkanlığında<br />

TÖSSED (<strong>Türkiye</strong> Özel Sporcular Eğitim ve Rehabilitasyon Derneği) çatısı<br />

altında faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.<br />

“Amaç kazanmak değil, sporun<br />

birleştirici gücü altında onlara<br />

benzersiz bir deneyim yaşatmak.’’<br />

46<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

47


Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong> bünyesinde<br />

gerçekleştirilen proje ve etkinlikler<br />

nelerdir? Çalışmalarınızın işleyişi ve<br />

çıktılarına dair bilgi verir misiniz?<br />

Özel eğitim gereksinimi olan bireyler (özel sporcular) ile<br />

diğer bireyleri bir araya getirdiğimiz birçok proje ve etkinlik<br />

gerçekleştiriyoruz.<br />

Birleştirme Projesi adında keyifle giden bir proje yürütüyoruz.<br />

Bu projede 8 ilde özel sporcularımız ve diğer bireyler birlikte<br />

karma spor etkinlikleri yapıyorlar. Karma spor etkinliklerinin yanı<br />

sıra özel ve partner sporcular sosyal etkinlikler düzenleyerek<br />

sahadaki dostluklarını sosyal alanlara da taşıyorlar. Bu projede<br />

bu nedenle sosyal etkinliklere daha çok ağırlık veriyoruz. 2014<br />

yılında başlayan projede her sene yaklaşık 600 özel ve partner<br />

sporcuya dokunuyoruz.<br />

Dilek Sabancı Karma Futbol projemiz ile farklı illerde bulunan<br />

spor kulüplerinin alt yapılarında oynayan bireyler ile özel<br />

sporcularımızdan takımlar oluşturduk. Bu karma takımlar hem<br />

antrenmanlar hem turnuvalarda bir araya geliyorlar. 9 farklı ilde<br />

700 özel ve partner sporcu aynı takım çatısı altında bir araya<br />

gelerek yıl boyunca antrenman ve turnuvalar düzenliyorlar.<br />

<strong>Türkiye</strong>’de ilk kez uygulanan Minik Sporcular projesi, 2-7 yaş<br />

arası özel eğitim gereksinimi olan çocukları ve diğer çocukları<br />

buluşturan, temel motor becerilerini geliştirmeye yönelik<br />

ve oyun odaklı diğer bir projemiz. Proje ile çocukların temel<br />

motor becerilerini geliştirmenin yanı sıra önyargıların küçük<br />

yaşta ortadan kaldırılması ve toplumda bir arada yer alabilme<br />

becerilerinin geliştirilmesini hedefliyoruz.<br />

Proje şu anda 7 üniversite, 7’si ise özel eğitim anaokulu işbirliği<br />

ile 14 farklı noktada yürütülüyor. Bu butik proje ile her sene 250<br />

özel ve partner sporcuya ulaşmayı hedefliyoruz. Projedeki yaş<br />

aralığının 2-7 olarak belirlenmesi ise temel olarak 3 ana hedefte<br />

özetlenebilir: Birincisi; spor yapabilmek için temel oluşturacak<br />

motor becerileri 2-7 yaş arasında kazanılıyor. Projemiz sayesinde<br />

çocuklar bu becerileri, oyun içerisinde geliştiriyorlar. İkincisi;<br />

2-7 yaş aralığı çocukların toplumsal önyargılarını büyük ölçüde<br />

kazandığı bir yaş aralığı. Dolayısıyla özel sporcular ve partner<br />

sporcular bir arada yer alarak, toplumsal önyargıları bir arada<br />

kırabiliyorlar. Özel sporcular toplumsal hayata katılıyor, partner<br />

sporcular ise özel sporcular ile aslında farklı olmadıklarını fark<br />

ediyorlar. Üçüncüsü; bu projemiz 8 yaş üstü sporcu havuzumuz<br />

için uzun vadede bir altyapı oluşturuyor. Çocukların küçük yaşta<br />

spor becerileri geliştirilmiş oluyor.<br />

Sağlıklı Sporcular projemizde ise gerçekleştirdiğimiz bölgesel<br />

ve ulusal etkinliklerde ya da bazı proje uygulamalarımızın içine<br />

dâhil ederek 5 branşta tüm sporcularımızı sağlık taramasından<br />

geçiriyoruz.<br />

Bu projelerimizin dışında bölgesel ve ulusal bazda Özel<br />

Olimpiyat Oyunları düzenliyoruz. Burada sporcular, antrenörler,<br />

gönüllüler, doktorlar, aileler bir araya geliyor. Bireyler farklı spor<br />

branşlarında yarışıyor. Katılan tüm sporcular, sağlık taramasından<br />

geçiriliyor.<br />

Ulusal çapta en büyük organizasyonumuz olan Ulusal Oyunları<br />

Pamukkale Üniversitesinin ev sahipliğinde ekim ayında<br />

Denizli’de gerçekleştiriyoruz. Bu organizasyonda 750 özel ve<br />

partner sporcu, 300 gönüllü, 200 antrenör ve öğretmenin<br />

yanı sıra doktorlar, teknik branş sorumluları ve ailelerle birlikte<br />

yaklaşık 1200 kişiye ulaşmayı hedefliyoruz.<br />

Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong> olarak, 2016 yılında ‘özel’ bireylerimizi<br />

spor ve sosyal etkinlikler çerçevesinde diğer bireylerle bir araya<br />

getirerek 18 bin kişiye ulaştık. Bunu, kamu kuruluşlarının, sivil<br />

toplum örgütlerinin, gönüllülerin, ailelerin, üniversitelerin,<br />

eğitim kurumlarının ve özel sektörün desteğiyle gerçekleştirdik.<br />

Ancak geldiğimiz noktayla yetinmiyoruz; daha fazla spor<br />

dalında, daha geniş bir coğrafyada, daha çok sayıda özel eğitim<br />

gereksinimi olan bireye ulaşmayı hedefliyoruz.<br />

Ulaştığınız hedef katılımcı kitlenin<br />

özellikleri ve destekçi profilinize ilişkin<br />

bilgi verir misiniz?<br />

Özel eğitim gereksinimi olan bireyleri, yakın çevrelerinin dar<br />

sınırlarından çıkarıp yaşamın akışı içine çekmek, diğer bireylerle<br />

spor ve sosyal alanlarda bir araya gelmelerini sağlayarak, onlara<br />

toplumda saygı gören yararlı ve üretken bireyler olabilme fırsatı<br />

vermek, bizim varoluş nedenimiz. Yaptığımız tüm işlerde bunu<br />

gözetiyoruz.<br />

İmkanlarımız el verdiğince tüm özel sporculara kapılarımızı<br />

açmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıla kadar 8 ve üzeri yaş grupları<br />

için çalıştık.<br />

“Yapılacak her bağış, onlar<br />

için büyük ve önemli bir<br />

deneyimin kapılarını açmış<br />

olacak.’’<br />

Artık <strong>Türkiye</strong>’de ilk kez uygulanan Minik Sporcular projesi ile 2<br />

yaşından itibaren özel çocuklarımızı kucaklamaya başladık.<br />

Projelerimize bireysel katılım yerine bu çocuklarımızın devam<br />

ettikleri okulların ya da kurumların bize başvurmasını sağlamak<br />

gerekiyor. En sağlıklı yolun bu olduğunu düşünüyoruz.<br />

Böylece gelişimlerini takip etmek ve kendi öğretmenlerinden<br />

gelişimleriyle ilgili yardım almak daha kolay oluyor. Bölgesel ve<br />

ulusal oyunlara ise bireysel branşta katılacaklarsa antrenörleri ya<br />

da velileri ile birlikte bireysel başvuru yapabiliyorlar.<br />

Destekçilerimiz ise başta Dilek Sabancı olmak üzere, <strong>Türkiye</strong>’nin<br />

dört bir yanından, toplumsal konulara duyarlı kişiler. İsteyenler<br />

tek seferlik, isteyenler her ay düzenli olarak, miktarı tamamen<br />

kendilerinin belirleyeceği şekilde bağış yapabiliyor.<br />

Oyun Birlikte, Hayat Birlikte<br />

Özel ve partner sporcularımızı Play Unified çatısı altında<br />

buluşturuyoruz. Play Unified kavramını Türkçe’ye ‘Oyun<br />

Birlikte, Hayat Birlikte’ olarak çevirdik. Bütün takım sporlarında<br />

özel ve partner sporcularımız aynı takım çatısı altında kırmızı<br />

topumuzun peşinde koşuyor, oyunları ve hayatı birlikte<br />

güzelleştiriyor. Projelerimizdeki tek amacımız bu özel bireyleri<br />

dar sınırlardan çıkarıp yaşamın akışı içine çekmek. Birlikteyken<br />

oyunların ne kadar eğlenceli olduğunu, hayatın ne kadar<br />

güzelleştiğini göstermek. Tüm bu amacımızı ve heyecanımızı bir<br />

‘kırmızı top’un içine sığdırdık.<br />

Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong> olarak hedefimiz daha çok özel bireye<br />

dokunmak. Tüm çalışmalarımızı toplumsal harekete çevirmek<br />

amacıyla da “Biz Özeliz, Bağışlayın” kampanyasını başlattık.<br />

Özel bireylerimizin ihtiyacı olan şey, hayatta ve oyunda<br />

eşit şartlara sahip olmak! Onlara bu şartları sunabilmek için<br />

de toplumumuzdaki tüm duyarlı insanların desteği büyük<br />

önem taşıyor. Bizim faaliyetlerimize katılan her özel sporcu,<br />

muhakkak bir madalya kazanıyor, bu mutluluğu yaşıyor. Fakat<br />

Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong>’de amaç kazanmak değil, sporun<br />

birleştirici gücü altında onlara benzersiz bir deneyim yaşatmak.<br />

Bu bireylerimiz arasında; hayatında ilk defa seyahat eden, ilk<br />

defa bir otelde ailesinden bağımsız konaklayan, ilk defa diğer<br />

bireylerle sosyal bir ortamda buluşanlar var. Yapılacak her bağış,<br />

onlar için büyük ve önemli bir deneyimin kapılarını açmış<br />

olacak.<br />

Biz Özeliz, Bağışlayın! kampanyasına yapılan her bağış,<br />

onların diğer bireyler gibi eşit şartlarda spor yapmasına ve<br />

sosyalleşmesine olanak veren proje ve etkinliklere harcanacak.<br />

Bazen diğer bireylerle aynı masada yiyeceği eğlenceli bir<br />

yemeğe, bazen yeşil sahalarda gol sevinci yaşadıktan sonra<br />

boynuna takacağı bir madalyaya ya da spor yapmasına olanak<br />

verecek bir malzemeye dönüşecek.<br />

Kampanyaya SMS, havale veya Özel Olimpiyatlar <strong>Türkiye</strong> internet<br />

sitesi üzerinden bağış yapılabiliyor. İsteyenler tek seferlik,<br />

isteyenler her ay düzenli olarak, miktarı tamamen kendilerinin<br />

belirleyeceği şekilde bağış yapabiliyor. Bağış miktarı ne kadar<br />

olursa olsun, bu özel bireylerin hayatında büyük değişiklikler<br />

yapacağına inanıyoruz.<br />

48 49


<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />

Singer’in sosyal sorumluluk<br />

projeleri eğitimden yana<br />

Singer Eğitim Koordinatörü<br />

İlknur Eşiz<br />

Singer’in dünyada olduğu gibi <strong>Türkiye</strong>’de de varlığı oldukça uzun bir<br />

zaman öncesine dayanıyor. Şirket, sosyal sorumluluk uygulamalarında<br />

faaliyet konusuyla da ilişkili olarak eğitim alanı üzerinde duruyor. Singer<br />

Eğitim Koordinatörü İlknur Eşiz, bugüne kadar uygulanan projeleri yanı<br />

sıra henüz uygulamaya geçecek ve beş yıl sürecek olan yeni projelerini<br />

anlattı.<br />

Singer, <strong>Türkiye</strong> ayağı kuvvetli olan global<br />

bir marka. Markanın kurumsal sosyal<br />

sorumlulukla tanışmasından ve bugünkü<br />

ilişkisinden söz eder misiniz?<br />

1850’lerde Isaac Merritt’in keşfiyle birlikte üretilmeye başlanan Singer<br />

dikiş makineleri, ülkemize marka olarak 1904 yılında girdi ve hizmet<br />

vermeye başladı. Markamız, aslında genç cumhuriyetimiz için inanılmaz<br />

başarı öyküleri içererek bu günkü lider konumuna geldi. Bazen hangisini<br />

anlatsak diye başlarız ya söze, işte bu da böyle… Genç hanımların ve<br />

kızlarımızın dikiş serüvenleri mi desek, yoksa en ücra köylere kadar<br />

at sırtında makine satışından mı bahsetsek, meslek liselerindeki<br />

dikiş sınıflarında konunun uzmanı eğitmenlerle yetişerek moda ve<br />

konfeksiyon sanayimizde söz konusu olmaya mı değinsek… Mesela<br />

konfeksiyon piyasasında düz dikiş bilenlere “Singerci” adı konmuş. Liste<br />

uzun ve biz bununla gurur duyuyoruz.<br />

50<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

51


Singer Dikiş Makineleri esas atılımını her alanda olduğu gibi<br />

sosyal sorumluluk alanında da 2012’de genel müdürlük<br />

koltuğuna oturan Sinem Kınran Parlak’la yaptı diyebiliriz. Kendisi<br />

pazarlama, satış, hizmet üçlüsü ile barışık bir yönetim şeklini<br />

bizimle tanıştıran isim oldu. Projeler, insan odaklı olarak gelişip<br />

yürütülüyor. Burada genel müdürün genç bir kadın oluşunun<br />

sonsuz faydalarını açıkça ve çok fazla görmekte olduğumuzu<br />

söylemek isterim. Öncelikle kendisi bir vizyonerist. Duyuyor,<br />

görüyor, anlıyor ve tekliflerimizi asla reddetmiyor.<br />

Projelerin çoğunun patenti kendisinde. Bazen paslaşıyor, bizim<br />

olanları da ustaca manevralarla hepimizin içinde kendimizi<br />

bulacağımız hoş çalışma alanlarına çeviriyor. Bir çalışan daha ne<br />

istesin ki…<br />

Aslında projelerden bahsederken heyecanlanıyorum çünkü<br />

çok güzel ve özeller ayrıca çok da başarılılar. Projelerimiz, web<br />

sitemizde ve tüm sosyal medya hesaplarımızda görülebilir.<br />

Şirketin, faaliyet alanıyla ilgili eğitsel<br />

uygulamalara ağırlık verdiği görülüyor.<br />

Güncel olarak da Milli Eğitim Bakanlığı<br />

ile bir işbirliği yaptınız. Nedir bu<br />

çalışmanın içeriği?<br />

Söylediğim gibi eğitim bizim olmazsa olmazlarımızdan. Bu,<br />

genel müdürümüzün itina ile yönettiği bir bölüm. Düşünün,<br />

şirketimizin bir eğitim koordinatörlüğü departmanı var. Yani<br />

eğitim şart!<br />

Biz bu bölümü ikiye ayırıyoruz:<br />

Ürün öncesi eğitim ve tanıtım: Kişiye özel, ihtiyaca uygun ürün<br />

eğitimlerini ve tanıtımlarını kapsar.<br />

Satış sonrası eğitim: Müşterilerimiz, satın aldıkları Singer dikiş<br />

makinelerinin eğitimlerini, uzman arkadaşlarımızdan ve yetkili<br />

servislerimizden alırlar.<br />

Singer dikiş makinelerinin sosyal sorumluluk projeleri kapsamında<br />

mart ayında, Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel<br />

Müdürlüğü ile beş yıl yürürlükte kalması planlanan bir işbirliği<br />

protokolü imzalandı. Bu protokol, Halk Eğitimi Merkezlerinde<br />

ve bölge Singer servislerimizde makine kullanımı kursu, dikiş ve<br />

nakış tasarım kursu, mefruşat kursu gibi, hanımların el becerilerini<br />

geliştirerek meslek edinmelerini sağlayacak, mesleki teknik<br />

kursların açılmasını içeriyor. İlk yıl 600 kursiyerin Singer Makine<br />

Eğitimi kurslarından faydalandırılmaları planlandı. Beş yıllık süreçte<br />

3 bin kişiye ulaşılması planlarımız arasında.<br />

Tekstil alanında öğrenim<br />

gören üniversitelilerin sektöre<br />

kazandırılmasına yönelik çalışmalarınız<br />

var mıdır? Bu alanda, gençlerin<br />

okul sonrası hayatına katkı / fayda<br />

sağlayabilmek adına sektör neler<br />

yapabilir / yapmalıdır?<br />

Üniversitelerde Singer Dikiş Atölyeleri projemiz bize tam da bu<br />

sorunuzun cevabını veriyor. Üniversitelerimizin moda, tekstil<br />

ve bunun gibi bölüm mezunlarının akademik süreçlerinin iyi<br />

yönetilmesinden yanayız. Elbette teorik dersler müfredatta,<br />

zaten öğrenci bunlardan sorumlu ve not için çalışıp öğreniyor.<br />

Ama asıl mesele uygulama dersleri… Yaratıcılıklarının<br />

geliştiğini görerek büyülendikleri anlar… İşte biz tam da<br />

burada onlarlayız. Gerek ileri teknoloji ürünlerimizle gerek ünlü<br />

modacı söyleşilerimizle üniversiteleri eğitim uzmanlarımızla<br />

ziyaret ederek 200, 300, 350 kişilik konferanslar ve ürünle sıcak<br />

temaslar sağlatarak vizyonlarına katkı sağlıyoruz. Eğitim fırsatı ile<br />

dokunulan nokta, sonraki nesillere anlatabileceğimiz en güzel<br />

deneyimlerimiz…<br />

“Üniversitelerin<br />

moda, tekstil gibi<br />

bölümlerinden mezun<br />

olanların akademik<br />

süreçlerinin iyi<br />

yönetilmesinden yanayız.”<br />

Singer projeleri<br />

• Bir Varmış Bir Yokmuş: 16 Türk modacısının<br />

katılımı ile Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı<br />

yararına gerçekleştirildi. (Çalışmalar ve<br />

ürünler kitap haline getirildi.)<br />

• Yastık Hikâyesi: 11 Türk modacısının katılımı<br />

ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı yararına<br />

hayata geçirildi. (Çalışmalar ve ürünler kitap<br />

haline getirildi.)<br />

• Üniversitelerde Singer Dikiş Atölyeleri:<br />

<strong>Türkiye</strong>’deki 21 üniversitede, Türk modacılarla<br />

gelecek planlamaları ve eğitimleri yapıldı.<br />

• Protokoller: MEB MTGEM (Milli Eğitim<br />

Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel<br />

Müdürlüğü) - HBÖGM (Hayat Boyu Öğrenme<br />

Genel Müdürlüğü) ile Moda ve Tasarım<br />

Singer Tasarım Sınıfları oluşturuldu.<br />

• Eğitimler: Singer servis ve eğitim<br />

uzmanlarımızla yaklaşık 200 lokasyonda<br />

gerçekleştirildi.<br />

• Singer Kadını: Proje aşamasında.<br />

52 53


<strong>KSS</strong> Söyleşi<br />

Çevre konusu giderek daha fazla<br />

gündemimizde<br />

<strong>Türkiye</strong> Giyim Sanayicileri Derneği<br />

Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Şeref Fayat<br />

TGSD (<strong>Türkiye</strong> Giyim Sanayicileri Derneği) <strong>Türkiye</strong> tekstil sektörünün<br />

önemli sivil toplum kuruluşlarından birisi. Dernek, yakın bir zaman<br />

önce hazır giyim sektörünün aksiyon planı olarak, dört stratejik hedefin<br />

belirlendiği “Ufuk 2030” adlı çalışmayı kamuoyuna tanıttı.<br />

TGSD, belirlenen stratejik hedeflere ulaşabilmek için on ayrı destek<br />

programı geliştirdi; bunlardan biri de ‘‘Nitelikli Üretici Sertifika Programı’’<br />

oldu. Bu programla hedeflenen ise, kayıt dışılığın önlenmesi ve sektörün<br />

karşısına sorun olarak sıklıkla çıkan -bilhassa yurt dışında- çocuk işçi<br />

sorununun çözümüne fayda sağlaması. <strong>Türkiye</strong> Giyim Sanayicileri<br />

Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Fayat, <strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong>’nin sektörün<br />

sorumluluğuna ilişkin sorularını yanıtladı.<br />

<strong>Kurumsal</strong> sosyal sorumluluk bilinci<br />

yönünden, sektörünüzü nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Hazır giyim sektörü, <strong>Türkiye</strong>’nin en köklü ve en başarılı sektörlerinden<br />

biri olarak sosyal sorumluluk konusunda oldukça gelişmiş bir sektör.<br />

Günümüzün güncel iletişim kavramları ortaya çıkmadan çok önce<br />

sektörümüz özellikle eğitim konusunda bağış ve destek çalışmalarıyla<br />

hayırseverliğini ortaya koydu. Aramızda okullar yaptıran, burslar veren,<br />

bağışlar yapan kurum ve kişilerin sayısı bir hayli fazla. Bu konuda geçmiş<br />

çalışmalar, bugünkü gibi medya imkanlarıyla anlatılıp duyurulamadığı<br />

için bilinirliği düşük olabilir.<br />

54<br />

<strong>KSS</strong> <strong>Türkiye</strong><br />

55


Bugüne baktığımızda ağırlığı TGSD üyelerinin oluşturduğu çok<br />

ciddi sayıda sanayici, üretim alanlarıyla ilişkili meslek liselerine,<br />

meslek yüksekokullarına ve üniversitelerin tekstil, moda tasarım<br />

gibi bölümlerine önemli maddi destek sağlıyorlar.<br />

TGSD olarak İTÜ FIT Moda Tasarım Programına yaptığımız<br />

maddi destekler ve bunun yanı sıra öğrencilerle zaman<br />

geçirerek, bilgi ve fikir paylaşımında bulunarak yaptığımız<br />

manevi desteklerimizin çok değerli olduğunu düşünüyoruz.<br />

Biz gençlerimizden öğrenirken, onlar da sektörümüzle ilgili<br />

sorularına yanıt alıyor ve kariyer planlarını yaparken bizlerden<br />

ilham alıyorlar.<br />

Çok acil çözüm bekleyen bir konu da hazır giyim sektöründe<br />

eğitimli ve uzmanlaşmış kadrolara duyduğumuz ihtiyaçtır.<br />

<strong>Türkiye</strong>’nin her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde<br />

de yetenekli ve adanmış gençlere ve genç liderlere ihtiyacı<br />

büyüktür. 2018 yılında eğitim konusunda desteklerimizi<br />

hazırlıklarına başladığımız yeni projelerle devam ettireceğiz.<br />

Çevre konusu da tüm dünyada olduğu gibi giderek daha<br />

fazla gündemimizde. Geri dönüşüm, atık yönetimi gibi alanlar<br />

hazır giyimcilerin büyük hassasiyet gösterdiği, uluslararası<br />

akreditasyon sistemlerine göre denetlendiği ve dünya<br />

standartlarını yakalamak çabasında olduğu alanlardır.<br />

TGSD üyeleri özellikle ihracatçı karakterleri ve yüzlerini çağdaş<br />

Batı’ya dönmüş kuruluşlar olarak bu konuda önemli dönüşümler<br />

gerçekleştiriyorlar.<br />

“2018’de, eğitim alanındaki<br />

desteklerimizi yeni projelerle<br />

devam ettireceğiz.’’<br />

İnsan hakları, çalışma koşulları, cinsiyet<br />

eşitliği, çevreye duyarlı üretim… gibi<br />

giyim sektöründe temel <strong>KSS</strong> uygulama<br />

alanları olması beklenen konularda,<br />

sektör şirketlerinin performansı üzerine<br />

neler söylersiniz?<br />

TGSD, 400’e yakın ihracatçı firmadan oluşuyor. <strong>Türkiye</strong>’nin<br />

hazır giyim ihracatının yüzde 60’a yakınını bu firmalar sağlıyor.<br />

<strong>Türkiye</strong>’de net üretici olan ve hammaddeden tasarıma son<br />

ürünü her şeyiyle üretip satan tek sektöre hazır giyimcilerdir.<br />

Yıllık 17 milyar dolar ihracat yapan ve bunun büyük bölümünü<br />

Avrupa Birliği ülkelerine yapan bu kurumlar dünyada kurumsal<br />

vatandaşlık, çevre ve insana duyarlılık, çeşitlilik, çalışan hakları<br />

gibi konularda büyük bir hassasiyetle çalışıyor.<br />

Örneğin kadınların işgücüne katılımı açısından bakıldığından<br />

en fazla kadın çalışan yüzdesi sektörümüzdedir. Bu alanda<br />

yıllardır birinciliği kimseye kaptırmıyor ve bu özelliğimizle gurur<br />

duyuyoruz.<br />

Yukarıda bahsettiğimiz kriterlere uymak artık bizim<br />

normalimizdir, olmalıdır. Aksi halde dünya markası olan büyük<br />

alım gruplarıyla çalışma şansınız olamaz. Versace gibi, Armani<br />

gibi, H&M gibi, Hugo Boss gibi markaların <strong>KSS</strong>, kurumsal<br />

vatandaşlık ve sürdürülebilirlik gibi alanlarda tüm kriterlerine<br />

eksiksiz bir uyum gösteriyoruz.<br />

UFUK 2030 Sektörel Yol Haritası ile hazır<br />

giyim sektörüne bir rota çizdiniz. <strong>KSS</strong><br />

ilkeleri bu eylem planında yer buldu<br />

mu?<br />

Bu eylem planında oldukça iddialı hedefler var. Bu hedefleri<br />

gerçekleştirebilmek için sürdürülebilirliği 360 derece<br />

içselleştirmeniz gerek.<br />

Kaynak yönetimi, çevrenin sürdürülebilirliğinin sağlanması,<br />

insan kaynağının geliştirilmesi ve sürdürülebilir hale gelmesi,<br />

çalışma koşulları vb. tüm konularda sürekli çalışmaya ve dünya<br />

standartlarını yakalamaya mecburuz.<br />

<strong>Türkiye</strong> giyim sektörünün,<br />

sürdürülebilirlik adına eksileri<br />

ve artılarının neler olduğunu<br />

düşünüyorsunuz. <strong>Kurumsal</strong> olarak<br />

‘‘sorumlu’’ bir sektörel yapı için, bu<br />

alanda faaliyet gösteren kuruluşlara<br />

düşen sorumluluklar nelerdir?<br />

Öncelikle belirtmeliyim ki TGSD olarak üyelerimiz dünya<br />

standartlarını yakalamış, sürdürülebilirlik kriterleri açısından<br />

küresel skorlama ölçütleri içinde faaliyet gösteren kuruluşlardan<br />

oluşuyor. Ancak her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde<br />

de bizi birkaç adım arkadan izleyen ve dönüşümlerini<br />

tamamlayamamış şirketler de mevcut.<br />

TGSD bu anlamda Nitelikli Üretici Sertifika Programı<br />

adıyla uyguladığı projesi ve buna benzer vizyon ve strateji<br />

çalışmalarıyla, her yıl düzenlediği – ekim ayında de 10’uncu<br />

kez gerçekleştirdik- İstanbul Moda Konferansı ile bir tür eğitim<br />

ve rehberlik platformu oluşturuyor. Bize katılacak her yeni üye<br />

bu konuda kendini geliştirecek rehberliği derneğimiz içinde<br />

bulabilecek.<br />

Elbette irili ufaklı pek çok imalatçı var. Belli kriterlerden habersiz<br />

işlerini devam ettiriyor olabilirler. Ama bugünden yarına<br />

değiştiremeyecek olsak da dernek olarak <strong>Türkiye</strong>’nin hazır<br />

giyimde marka ülke olabilmesi için gücümüzün yettiği her<br />

noktaya ulaşarak dönüştüren ve geliştiren elimizi uzatmak<br />

istiyoruz.<br />

Kendini dünyayla entegre bir noktada görmek isteyen tüm<br />

üreticileri üyemiz olmaya davet ediyoruz.<br />

“Her sektörde olduğu gibi<br />

bizim sektörümüzde de<br />

bizi birkaç adım geriden<br />

izleyen ve dönüşümlerini<br />

tamamlayamamış şirketler<br />

mevcut.’’<br />

56 57


<strong>KSS</strong> Uygulama<br />

P&G <strong>Türkiye</strong>’den ilk<br />

<strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık Raporu<br />

P&G <strong>Türkiye</strong> ve Kafkaslar <strong>Kurumsal</strong> İletişim Başkanı Ayça Turgay<br />

P&G (Procter and Gamble) yönetişim, topluma katkı, çeşitlilik<br />

ve dahil etme, cinsiyet eşitliği, çevresel sürdürülebilirlik<br />

başlıklarında yürüttüğü çalışmaları <strong>Türkiye</strong>’de yayınladığı ilk<br />

<strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık Raporunda özetledi. P&G raporunda<br />

hayata geçirdiği bazı programların çıktılarını da paylaştı paylaştı.<br />

<strong>Türkiye</strong>’de 16 markası ve 4 üretim tesisiyle faaliyette bulunan<br />

P&G, üretim alanlarındaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla son iki<br />

yılda bertaraf edilen atık miktarını yüzde 88, enerji kullanımını<br />

yüzde 19 ve sera gazı salınımını yüzde 29 azalttı. Ayrıca faydalı<br />

tekrar kullanım oranını iki katına çıkarırken, depolamaya<br />

gönderilen üretim kaynaklı katı atık oranını sıfıra indirdi. P&G,<br />

<strong>Türkiye</strong>’de hayata geçirdiği topluma katkı projeleriyle de son iki<br />

yılda 5 milyon kişiye ulaştığını açıkladı.<br />

P&G dünyada 2020 yılına kadar su ve enerji tüketimini yüzde<br />

20, sera gazı salınımını yüzde 30 azaltmayı; üretim tesislerinde<br />

kullanılan enerjinin yüzde 30’unun yenilenebilir enerji<br />

kaynaklarından sağlamayı; ürün başına ambalaj kullanımını<br />

yüzde 20 azaltmayı, suyun daha verimli kullanımını sağlayan<br />

ürünlerle 1 milyar kişiye ulaşmayı hedefliyor.<br />

P&G <strong>Türkiye</strong> ve Kafkaslar <strong>Kurumsal</strong> İletişim Başkanı Ayça Turgay,<br />

“P&G olarak bu yıl <strong>Türkiye</strong>’de 30’uncu yılımızı kutluyoruz. Yenilikçi<br />

ürünlerimizle her gün tüketicilerimizin hayatlarını kolaylaştırırken,<br />

sorumlu ve etik yönetim anlatışımızla kurumsal vatandaşı<br />

olduğumuz topluma katkı sunabilmeyi de önemsiyoruz.<br />

Dünyanın farklı birçok ülkesinde bu anlayışla yürüttüğümüz<br />

çalışmaları geçtiğimiz yıl ilk kez P&G Global <strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık<br />

Raporu ile açıkladık. Bu yıl da <strong>Türkiye</strong>’deki ilk <strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık<br />

Raporumuzu yayınlamaktan mutluluk duyuyoruz” diyor.<br />

2010 yılında belirlediği Global 2020 Sürdürülebilirlik Hedefleri<br />

doğrultusunda çalışmalar yürüten P&G, <strong>Türkiye</strong>’deki ilk<br />

sürdürülebilirlik raporunu 2012-2015 yıllarına ilişkin olarak<br />

geçtiğimiz yıl yayımladı.<br />

Dünyada ise 1990’larda kurumsal sürdürülebilirlik departmanını<br />

kurarak yıllık sürdürülebilirlik raporu yayınlamaya başlayan ilk<br />

uluslararası şirketler arasında yer aldı.<br />

Toplumsal projeler<br />

Olimpik Anneler gibi sporu destekledikleri projelerle sağlıklı<br />

ve özgüveni yüksek nesillerin yetişmesine destek olduklarını<br />

belirten Ayça Turgay, ayrıca hayata geçirdikleri sağlık, hijyen ve<br />

bağış projeleriyle de topluma katkı için çalıştıklarını söyledi.<br />

P&G <strong>Türkiye</strong>, Türk Kızılayı ile yaptığı işbirliğiyle son 2 yılda 1<br />

milyon hijyen ve bakım ürünün ihtiyaç sahipleri ve mültecilere<br />

ulaştırılmasını sağladı ve böylece kurum tarafından 2 altın<br />

madalya ile ödüllendirildi. Ayrıca İpana ve Prima markalarının<br />

Mobil Klinikleri ile tüm <strong>Türkiye</strong>’yi dolaşarak çocuk sağlığı ve<br />

hijyen konularında bilinçlendirme çalışmaları yürüttü.<br />

P&G <strong>Türkiye</strong>, ayrıca bu yıl, 2004 yılında ihtiyaç bölgelerinde<br />

dağıtılmak üzere P&G Global’in başlattığı “Çocuklar İçin Güvenli<br />

İçme Suyu- Safe Drinking Water for Children” programını Metro<br />

Marketleri işbirliğiyle bu yıl ilk kez <strong>Türkiye</strong>’ye taşıdı.<br />

Yeni ofisle yüzde 40 enerji tasarrufu<br />

P&G <strong>Türkiye</strong>, sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde verimliliği<br />

artırmak ve çevresel sürdürülebilirliğe önemli bir katkı sunmak<br />

için bu yıl yeni bir ofise taşındığını söyleyen Turgay, yeni<br />

ofislerinin çevresel sürdürülebilirliğe katkısını şöyle açıklıyor:<br />

“Yeşil Bina kapsamındaki yeni ofisinde sulama işleri için<br />

yağmur suyunun toplanması ve depolanması sağlanırken,<br />

ofis içinde yüzde 40 enerji tasarrufu sağlayan LED lambalar<br />

kullanılıyor. Ofisin mimari yapısı ise güneş ışığından yüzde 90<br />

faydalanılmasını sağlayan bir tasarımda tercih edildi. Benzer<br />

firmalara göre yüzde 30 daha fazla temiz hava girişi sağlanan<br />

ofiste daha konforlu ve sağlıklı bir yaşam alanı sunuluyor.<br />

Kullanılan bilgisayarlı ‘akıllı bina yönetimi’ sistemi sayesinde<br />

doğru ölçümler yapılabiliyor. Yakın takip ve kolay tanılama<br />

imkanı elde ediliyor. Böylece en kısa sürede harekete geçebiliyor<br />

ve tasarruf ediliyor. Personel servislerinin güzergahında sağlanan<br />

iyileştirmeler ile karbon ayak izi düşürülürken, çalışma saatleri<br />

yeniden düzenleyerek enerji tüketiminde yüzde 30 tasarruf<br />

sağlandı.”<br />

Kadınları destekliyoruz<br />

Orkid Özgüven ve Ergenlik Araştırmasından 16-24 yaş<br />

aralığındaki genç kızların yüzde 86’sının başarısız olmaktan<br />

korktuğu ve 10 kız çocuğundan 6’sının başarısız olduktan<br />

sonra vazgeçmek isteği sonucunun alındığını belirten Ayça<br />

Turgay, ‘‘Dünyada olduğu gibi <strong>Türkiye</strong>’de de kız çocuklarının<br />

ve kadınların özgüvenlerini artırmaya ve cinsiyet eşitliğini<br />

sağlamaya yönelik projeler hayata geçiren P&G, ‘Çocuk da<br />

yaparım kariyer de’ ve #KızGibi iletişim çalışmalarıyla toplumsal<br />

farkındalığa destek oluyor. Bu yıl ise 8 Mart Dünya Kadınlar<br />

Gününde ‘Kadın Olmak GÜÇ’tür!’ diyerek KEDV’e (Kadın<br />

Emeğini Değerlendirme Vakfı) sunduğu destekle kadınların<br />

ekonomik özgürlüğüne kavuşmalarını desteklemeyi sürdürdü.<br />

Çalışanlarının yüzde 55’i, yönetim kurulunun ise yüzde 33’ü<br />

kadınlardan oluşan P&G <strong>Türkiye</strong>, Geleceğin Kadın Liderleri ve<br />

Kadınlara Özel Girişimcilik programları ile kadınları iş dünyasında<br />

da destekliyor’’ dedi.<br />

“Atık miktarını yüzde 88,<br />

enerji kullanımını yüzde 19 ve<br />

sera gazı salınımını yüzde 29<br />

azalttı.’’<br />

Şirketler toplumsal sorunlara<br />

artık kayıtsız kalamaz<br />

Şirketler için “iyilik iletişimi”<br />

kavramını yaratan, Goodvertising<br />

kitabının yazarı Thomas<br />

Kolster, P&G <strong>Türkiye</strong>’nin ilk<br />

<strong>Kurumsal</strong> Vatandaşlık Raporu<br />

için <strong>Türkiye</strong>’deydi. Şirketlerin<br />

ticari kaygılarla hareket etme<br />

güdüsünden uzaklaşarak topluma gerçek değer katma<br />

düşüncesiyle çalışmasının artık bir zorluluk haline<br />

geldiğini söyleyen Kolster, “Dünyadaki şehir nüfusuna<br />

her hafta 1,5 milyon kişi ekleniyor. 2030 yılına doğru tüm<br />

dünyadaki yiyecek talebi yüzde 35, su talebi yüzde 40<br />

ve enerji talebi yüzde 50 oranında artacak. Bu şirketlerin<br />

işleyişini ve sundukları ürünleri de etkileyecek. Şirketler<br />

bu değişimle birlikte gelen toplumsal sorunlara artık<br />

kayıtsız kalamaz. Önümüzdeki dönemi etkileyecek en<br />

büyük 5 trend iklim değişikliği, kentleşme, ekonomik<br />

değişim, demografik dönüşüm ve dijitalleşme olacak.<br />

P&G gibi şirketler hayata geçirdikleri yenilikçi ürünleri,<br />

farkındalık projeleri ve sürdürülebilirlik çalışmalarıyla<br />

toplumların yaşanan dönüşümün beraberinde getirdiği<br />

bazı sorunlarla baş edebilmelerine önemli destek<br />

sunabilir” diyor.<br />

58<br />

59


<strong>KSS</strong> Uygulama<br />

Filli Boya Bilim Kampı projesinde<br />

4. etap tamamlandı<br />

Filli Boya, Milli Eğitim Bakanlığı İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü<br />

işbirliği, TÜBİTAK TÜSSİDE (<strong>Türkiye</strong> Sanayi Sevk ve İdare<br />

Enstitüsü) ve akademisyenlerin desteğiyle gerçekleştirdiği “Bilim<br />

Kampı” projesi ile üstün potansiyelli çocuklara, bir çok farklı<br />

alanda uygulamalı olarak geliştirilen etkinliklerle eğitim imkanı<br />

sağlıyor.<br />

2015 yılından bu yana her yıl yaz döneminde yapılan ve kamp<br />

boyunca çocukların akademik ve psikolojik gelişimine destek<br />

veren bir dizi eğitim ve bilimsel etkinlikle, onların hayata daha<br />

donanımlı hazırlanmalarına olanak sağlanıyor. Bilim Kampı’nın<br />

bu yıl gerçekleşen 4. etabında ise BİLSEM’e kayıtlı üstün<br />

potansiyelli çocuklar yer aldı.<br />

Filli Boya Bilim Kampı, üstün potansiyeli olan çocuklara<br />

bilimsel bakış açısı kazandırmayı, kendilerine olan güvenlerini<br />

desteklemeyi amaçlıyor.<br />

30 kız, 30 erkek çocuk olmak üzere toplam 60 öğrencinin<br />

katıldığı Bilim Kampı’na bu yıl, Bilim ve Sanat Merkezlerinde<br />

eğitim alan özel yetenekli çocuklar da dahil edildi.<br />

Çocuklar projenin 4. etabında TÜBİTAK Ulusal Metroloji<br />

Enstitüsü, TÜBİTAK MAM Malzeme Enstitüsü, Yer ve Deniz<br />

Bilimleri Enstitüsü gibi enstitülerde çalışan bilim insanlarını<br />

çalışma ortamlarında gözlemleyip, yapılan işler konusunda<br />

sohbet ettiler ve birlikte deneyler yaptılar. Ayrıca TÜBİTAK<br />

BİLGEM araştırmacı ekibi ile şifreleme eğitimi alan öğrenciler<br />

ağırlıklı olarak fen bilimleri ve matematik alanında atölyeler,<br />

eğitsel oyunlar gerçekleştirdi.<br />

Program kapsamında, İzmit Bilim Merkezi’ni de ziyaret ederek,<br />

kamp boyunca strateji geliştirme, ekip ve koordinasyon oyunları<br />

ile sanatsal etkinliklerde de yer alma fırsatı buldu.<br />

Dünyada ve <strong>Türkiye</strong>’de yapılan bilimsel çalışmalar, özel grup<br />

çocukların klasik eğitim metodları dışında farklı, bireysel<br />

ihtiyaçlarına hitap eden ve potansiyellerini ortaya çıkaran<br />

yöntemlerle desteklenmesi gerektiğini gösteriyor.<br />

Filli Boya, Bilim Kampı projesi ile BİLSEM’e devam eden yüksek<br />

potansiyelli çocukların gözlem, keşif, sorgulama, problem<br />

çözme ve model oluşturma becerilerini geliştirmeyi hedefledi.<br />

Bilim Kampı’nda çocuklar, söz konusu becerileri kullanarak<br />

farklı disiplinlerin nasıl bir arada çalıştıklarını deneyimlerken,<br />

günlük yaşamlarındaki sorunların bilimsel tekniklerle nasıl<br />

çözümleneceğine ilişkin çalışmalar yapma imkanı yakaladı.<br />

Proje ile çocukların içinde bulundukları ortamın dışına çıkarak<br />

farklı bir deneyim kazanmalarını sağlamak ve ekip çalışmaları<br />

ile hayata entegrasyonları amaçlandı. Kamp eğitim programı<br />

bireysel oyunlara ve rekabete dayalı uygulamalara yönelik değil;<br />

birlikte ahenk içinde çalışarak ekip ruhunun öne çıkarılacağı bir<br />

biçimde tasarlandı. Öğrencilerin bilime olan merak duygusunu<br />

artırmak, araştırmanın ve keşfetmenin önemini vurgulamak bu<br />

projenin ana amacı olarak belirlendi.<br />

Neden BİLSEM kapsamındaki çocuklar?<br />

• Bilim kampına seçilen çocuklar İstanbul MEM Özel Eğitim<br />

ve Rehberlik Hizmetleri Şube Müdürlüğü’ne bağlı Bilim ve<br />

Sanat Merkezleri’ne zihinsel yetenek sınavlarıyla seçilmiş<br />

yüksek potansiyelli çocuklardır.<br />

• Üstün potansiyelli çocuklar, <strong>Türkiye</strong> popülasyonunun<br />

yüzde 2.27’sini oluşturan ve belli alanlarda yaşıtlarının<br />

üstünde performans gösteren özel çocuklardır.<br />

• Merak, çabuk öğrenme, güçlü bellek, eleştirel<br />

düşünebilme, yaratıcılık, erken dil gelişimi, aşırı duyarlılık,<br />

keskin adalet duygusu, mükemmelliyetçilik gibi özellikler<br />

gösterirler.<br />

• Eğitimcilerin ortak fikir birliğine vardıkları nokta<br />

zekanın kalıtımsal bir yönünün olduğu ve kuşaktan<br />

kuşağa geçtiğidir. Fakat aynı zamanda zekanın dinamik<br />

olma özelliği üzerinde de dururlar. Bu nedenle üstün<br />

potansiyelin gelişmesi, uygun çevresel ortamın<br />

ve bu ortamda gerekli eğitimin sağlanması ile<br />

mümkün olmaktadır. Eğer uygun ortam ve eğitimle<br />

desteklenmezlerse bu çocukların üstün potansiyeli<br />

zamanla körelir.<br />

• Üstün potansiyel gösteren çocuklar kendileri gibi<br />

olmayan akranlarının arasında kendilerini farklı/<br />

anormal hissedecekleri için kendilerini izole edebilir<br />

ya da potansiyellerini ortaya koymaktan kaçınırlar. Bu<br />

nedenle yalnız olmadıklarını hissettikleri yine üstün<br />

potansiyelli akranlarıyla yeteneklerine uygun bir eğitim<br />

programına dahil olmaları yeteneklerini keşfetmeleri<br />

ve potansiyellerini gerçekleştirmeleri açısından çok<br />

önemlidir.<br />

Neden bilim?<br />

• Cinsiyete göre düzenlenmiş iş bölümlerinin olduğu<br />

toplumsal yapı sebebiyle kız öğrencileri, bazı mesleklere<br />

uygun olmadıklarını ya da yapamayacaklarını<br />

düşünerek çalışma hayatına etkin katılamıyorlar. Hatta<br />

son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalara rağmen,<br />

hala erkeklerin bilime ve matematiğe çok daha yatkın<br />

oldukları, kız çocuklarının ise sözel becerilerinin daha<br />

güçlü olduğu yönünde bir inanç var. Üstelik bu inanış<br />

hem toplumsal anlamda hem de akademik yaşamda<br />

etkinliğini sürdürüyor.<br />

• Bu yargıyı değiştirmek, kız ve erkek çocuklarının meslek<br />

seçimlerini kalıplara göre yapmamaları ve her alanda var<br />

olabileceklerini anlamaları için “bilimi” ilk basamak olarak<br />

seçtik.<br />

• Üstün potansiyelli çocuklarla ilgili literatür incelendiğinde<br />

ise, kızların risk grubunda ele alındığı görülmektedir.<br />

Üstün potansiyelli kız çocuklarının özellikle ergenlik<br />

döneminde, gruba ait olabilmek için popüler olmayı<br />

tercih edip, yeteneklerini, ilgilerini ve potansiyelini bilinçli<br />

bir şekilde sakladıkları ifade edilmektedir.<br />

• Üstün potansiyelli kız çocuklarını korumak amacıyla<br />

olabildiğince erken tanılama yapmak, uygun eğitim<br />

ortamlarında bulunmalarını sağlamak ve kendi gibi<br />

olan hemcinsleriyle vakit geçirmelerini sağlamak<br />

oldukça önemlidir. Bu açıdan yapılan bilim kampı<br />

üstün potansiyelli kız öğrenciler için ayrı bir önem teşkil<br />

etmektedir.<br />

• Bu kamp boyunca bilimi bir meslek olarak<br />

seçebileceklerini gösterdiğimiz gibi, bilimsel ve rasyonel<br />

düşüncenin onlara hayatlarının her alanında yardımcı<br />

olacağını gösteriyoruz.<br />

60<br />

61


<strong>KSS</strong> Uygulama<br />

Canbebe 14.000 anne ve anne adayına<br />

ulaşacak<br />

Canbebe, “Hiçbir anne bebeğini büyütürken fizyolojik ve<br />

pedagojik gelişimle ilgili bilgi yetersizliğinden eksik kalmamalı”<br />

fikrinden hareketle geliştirilen Anneler ile Geleceğe projesini<br />

uygulamaya koyuyor.<br />

Proje kapsamında, bebek hemşiresi, beslenme ve çocuk gelişim<br />

uzmanından oluşan profesyonel ekiple şehirler dolaşılarak<br />

bebek gelişimine dair pek çok bilgi annelerle paylaşılacak. acak.<br />

Ontex <strong>Türkiye</strong> Genel Müdürü Burak Kayahan projenin n çıkış<br />

noktası için “Canbebe ailesi olarak her bebeğin biricik ve özel<br />

olduğunu, her annenin de bebeğini büyütürken doğru bilgiye<br />

ulaşması gerektiğini düşünüyoruz.<br />

Canbebe Belçika merkezli Ontex Global’in çatısı altında büyüse de,<br />

<strong>Türkiye</strong>’de doğmuş bir markayız ve biz marka olarak kendimizi hep<br />

öncelikle Türk annelerine karşı sorumlu hissettik. Bu noktada da<br />

Anneler ile Geleceğe projesini geliştirdik. Pazarlama ekibimizin uzun<br />

zamandır üzerinde titizlikle çalıştığı bu projeyi sizlerle paylaşıyor<br />

olmaktan mutluyuz” dedi.<br />

Uzmanlardan oluşan Canbebe ekibi, annelerin ve anne ne<br />

adaylarının sorularına cevap arayacak. Çocuk Gelişim Uzmanı<br />

Özge Selçuk Bozkurt, Bebek Hemşiresi Esra Ertuğrul, Beslenme<br />

Uzmanı Yeşim Özden Gün’den oluşan uzman ekip yıl sonuna<br />

kadar 9 ilde, 14 farklı lokasyonda 14.000 anne ve anne adayı ile<br />

buluşmayı hedefliyor.<br />

Seminerlerin moderatörlüğünü de Tiyatro Sanatçısı Seren<br />

Fosforoğlu gerçekleştirecek. Sanatçı ve her biri kendi alanında<br />

uzman isimler tüm illerde bebek büyütmeye yönelik bilgiler<br />

ve kendi annelik serüvenlerinden kesitler anlatarak annelerle<br />

beraber olacak.<br />

<br />

ANTALYA<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Bebeklerde uyku rutini oluşturmadan, annenin emzirme<br />

dönemindeki beslenme programına; bebeklerde ek gıdaya<br />

geçiş dönemi (BLW) ve oyunun bebeğin gelişimindeki etkisine<br />

kadar pek çok konu konuşulacak ve dinleyicilerden gelecek<br />

soruların cevapları aranacak.<br />

Ücretsiz gerçekleşecek etkinliklerin sonunda katılımcılara ılara<br />

Canbebe’nin armağanları verilecek.<br />

<br />

FESTİVAL<br />

DESTEKÇİSİ<br />

FİLM<br />

DESTEKÇİSİ<br />

FESTİVAL<br />

DOSTU<br />

<br />

YIL .<br />

HİZMET<br />

DESTEKÇİSİ<br />

BASIN<br />

DESTEKÇİSİ<br />

62<br />

İŞBİRLİĞİ<br />

İLE<br />

/surdurulebiliryasam /sykolektifi /surdurulebiliryasam<br />

www.surdurulebiliryasam.org

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!