You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
IR
I
I
t 2021
t 2021
t 2021
t 2021
KIR
MI
ZI
Mart 2021
Mart 2021
Mart 2021
Mart 2021
KI
MI
ZI
Mart 2021
Mart 2021
Mart 2021
Mart 2021
...
ucnoookta.dergi@gmail.com
Instagram: @ucnoktadergi
Twitter: @ucnoktadergi_
Kaan Gözütok
kgozutok22@my.uaa.k12.tr
Irmak Bolelli
bolelliirmak@gmail.com
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
13-Müzik, Kültür ve Moda, Jun Crowley
17-Digital Art vs. Traditional Art, Doruk Akhan
18- kaynakça
12- İsimsiz resim, Kaan Gözütok
04-Başlıksız deneme, mayıs
06-Öfke, Deniz Demir
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
02- Editörün Notu
03- Kırmızı, Tolstoyevski
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİL
1
2
Editö
Sanata ve düşünmeye düşkün bütün okurlarımıza
selamlar! … dergisinin ikinci sayısına hoş geldiniz!
Bu sayının konusu kırmızıydı. Pekâlâ kırmızı ile
her zaman bir yerlerde karşılaşılır ama ne zaman
ki bakan gözler görmeye, duyan kulaklar
dinlemeye başlar, kırmızının içinde bir evren
peyda olur. Ve işte bu sayı amatörce ama
korkusuzca okurunun gözlerini açmak iddiasını
etmek cüretinde bulunuyor.
Öyleyse sorarım, kırmızının dünyasına hazır
mısın?
R NOTU
3
"Natureza-morta com flores"
Agostinho José da Mota, 1873
Tuval üzerine yağlıboya
53.8 cm x 67 cm
Kırmızı
acı kırmızılarla tanışmamanız dileğiyle
Tolstoyevski
Kırmızıyla doğar doğmaz tanıştı bebek, annesinin karnından çıkmıştı ne de olsa. Başına takılan
bandana da kırmızıydı.
Büyüdü ve koşmaya başladı. Düştüğünde tekrar hatırladı kırmızıyı, bu kırmızı acı veriyordu.
Boya kalemlerinde rastladı, bebeklerinin elbiselerinde. İlkokul diplomasında gördü sonra.
Annesinin rujunda gördü. Babasının annesine attığı tokatta… İki kırmızı da dudaktaydı ama
babasının yaptığını saklamalıydı.
Daha çok büyüdü. Pantolonunda gördü, dehşet vericiydi. Annesine anlattı. Annesi bunu kimseye
söylememesi gerektiğini, ayıp olduğunu söyledi. Genelde annesini dinlerdi yine dinledi.
Sonra babası annesine vurduğu gibi ona da vurmaya başladı. Acı verici bir kırmızı daha diye
düşündü. Annesi yine saklaması gerektiğini söyledi. Annesi de başka şey bilmez miydi? Bu kırmızıyı
unutmak istedi.
İstedikçe kitaplarını kırmızı kalemlerle çizdi, tırnaklarına kırmızının her tonundan ojeler sürdü.
Bir gece belki hiç tanışmaması gereken acı bir kırmızıyla karşılaştı. Babasının ona tecavüz ettiğinde
yatağında gördüğü kırmızıyla… Bu kırmızı da saklanması gereken kırmızıydı. Hem babası hem de
annesi söylemişti. Ancak ne yaparsa yapsın kırmızısız tecavüzler bitmedi.
Ben diyeyim bir ay siz diyin on yıl ancak bunu küçük kızdan başkası bilemez.
Sıkıldı bu susmalardan, acılı susmalardan, saklamalardan, bitmek bilmez gecelerden.
Tek ve en büyük çığlığını attı küçük kız.
Son gördüğü kırmızı bileklerinden akandı.
4
Kırmızı.
Kanın, acının reng …
Aşkın, tutkunun reng …
En klas kleşm ş, kırmızı ç n en çok kurulan bağlantılardır bunlar.
Kırmızının bütün der nl ğ n açıklayab l rler m pek ?
Yanına b le yaklaşamazlar.
Sadece tek b r kel me yaklaşab l r:
Devr m.
Kırmızı ç n yapılan bütün üstünkörü çağrışımları ç nde bulundurur devr m. İlk adımda sanıldığı g b sadece
s yas b r s steme yönel k değ ld r.
Devr m b r nev b r hayat tarzıdır. S stemat k olarak görülse de çoğu zaman, çsel b r eylemd r.
İşte tam da bu yüzden aşk en büyük devr md r.Her şeye rağmen d yeb lmek, b r amaç uğruna gerek rse bazı
tabuları, gerek rse normalleşm ş yanılsamaları, görünmez engeller yıkmaktır.
İşte tam da bu yüzden aşk en büyük devr md r.
Her şeye rağmen d yeb lmek, b r amaç uğruna gerek rse bazı tabuları, gerek rse normalleşm ş yanılsamaları,
görünmez engeller yıkmaktır.
Önündek s ms yah, ç karartıcı duvarı del p ardındak bulutlar kadar beyaz, kuşlar kadar özgür yaşama
doğru atılan b r adımdır.
“Yaşadım” d yeb lmek ç n b r şarttır.
Hayatında h çb r devr m yapmamış, h çb r değ ş me, dev n me şah t olmamış b r nsanın yaşadığı
söyleneb l r m ?
Yaşamaktan, var olmaktan çok; h çl kte anlamsız b r sürüklen ş olarak n telend r leb l r, devr ms z
geç r lm ş yaşam.
Renk skalasında kırmızıya yaklaşıp asla o tatm n ed c , gerçek kırmızıya ulaşamadan turuncuda, pembede,
morda sürüklen p asla kend n gerçekleşt rememekt r.
Eks kl ğ n h ssetmezs n z devr m n, ta k şah t olana kadar.
Devr m n saf b r ruh üzer ndek etk s öyles ne muazzamdır k ; etk lenmemek, o h ss arzulamamak elde
değ ld r.
O saf, parlak kırmızıya yaklaştıkça daha büyük b r arzu doldurur ç n z . Her sefer nde “Ulaştım.” ders n z.
“Bundan daha özgürleşt r c b r nokta, b r renk, b r h s olamaz.”Bu da b r yanılsamadır elbette.
Uçsuz bucaksız değ ş m den z nde her zaman s z şaşırtacak, daha ler ye, daha açıklara sürükleyecek
duygular vardır.
5
Bu h s korkutur k m s n .
Çünkü öyle öğret l r hep m ze. Hayatımız boyunca b ze aşılanan tek b r f k r vardır, bunu görmek ç n altyazıları
okumak yeterk d r. Hayatı uçlarda yaşamak, h sler m zle barışık olmak, h ssetmekten zevk almak kötüdür.
S stemdek b r çark olamazsınız özgürce h ssedersen z.
İşte bu yüzden, çoğu zaman farkına b le varmadan bastırırız h sler m z , kend üzer m zde kurduğumuz bu tar f
ed lemez baskı da b z yalnızlığın bomboş karanlığına sürükler.
Yaşamanın get receğ mutluluğun b l nc nde olmayanlara bu bastırılmış karanlık, huzur sanılan “alışılagelm ş güvenl k”
h ss n açığa çıkarır.
Zamanla bu “huzur” h ss yatı b r kaçış olur.
H ssetmekten kaçınmaya başlamak yok olmanın bel rt s d r.
Bu noktada hayattak bütün dev n m durur ve hayat denen varoluşun ç boşalır.
S ms yah boşluktan çıkmak da elbette yen den h ssederek, h sler n yen den yüzeye çıkmasına z n vererek olacaktır.
Bastırılmış duygular yüzeye çıktıkça nsanın ç nde oluşacak renk patlaması kadar muhteşem pek az şey vardır.
Bu renk patlamasında elbettek baskın olan b r renk olacaktır, kırmızı.
Bastırılmışlığın, yoksayılmışlığın öfkes ; huzur sanrısının yer nde kalan boşluğun acısı; h slere, yen den h ssetmeye
duyulan der n tutku ve yaşama duyulan aşk.
Devr m.
mayıs
6
Öfke
Deniz Demir
Ayaklarımın altında çatırdayan yapraklar; sağ tarafımda tüm gücüyle akan nehrin, arada
cıvıldayan kuşların ve aldığım derin, uzun nefeslerin sesi dışında kulağıma gelen tek sesti.
Ellerim ve yüzüm, soğuktan yanarak uyuşmuştu. Ayaklarım ise uzun süredir yürümekten
sızlıyordu. Her adımımda, her yaprak çatırdayışında ağrı biraz daha artıyor, yolun sonunu
daha da sabırsızlıkla beklememe sebep oluyordu. Boğazım ve ciğerlerim ise adeta alev
almıştı.
Sinirli bir şekilde kafamı iki yana salladım. Aklımdan sadece Charlie’yi dinlemem
gerektiği geçiyordu. Ormanda bir yürüyüşün öfke problemlerine nasıl yardımcı olacağını
anlayamıyordum. Ama 5 diploması vardı. Bir bildiği vardı büyük bir ihtimalle.
‘Jerard ormanına gittin mi hiç?’ demişti, karşımdaki turuncu koltukta oturup, kare
gözlüklerinin arkasından bana bakarak. Kıvırcık kumral saçları, dışarıda gri bulutların
arasından sızarak içeri düşen güneş ışığında parlıyordu. Bacaklarını üst üste atmış,
elindeki siyah tükenmez kalemi sıkı sıkı kavramıştı. Gözlerimi deri çizmelerinden
alamıyordum. ‘Çok hoş bir yerdir. Harika manzaraları var. Bence orada birkaç saatlik bir
yürüyüş sana iyi gelebilir.’
Oturduğum 3 kişilik kahverengi koltukta öne doğru eğilip kaşlarımı çatmıştım. Kırışık
yüzündeki hafif gülümsemesi bana yabancı geliyordu.
‘Yürüyüş mü?’
7
"Between Red_084"
Seahyun Lee, 2009
Tuval üzerine yağlıboya
200 cm x 600 cm
‘Tek başına doğa içinde yürürken düşünmek kolay olur. Her şey ayrı bir netlik kazanır.
Sana yardımı dokunabilir’
Ona, düşüncelerime odaklanmak istemediğimi söylemiş, odaklandıkça öfkemin arttığını,
çoktan keskin bir bıçağın bilenmesi gibi onu daha da öldürücü bir hale getirdiğini
söylemiştim. O kafasını iki yana sallamıştı.
‘Öfkene odaklanmanın zor olduğunu biliyorum. Ama eğer onu köreltmek istiyorsak, ilk
önce ona odaklanmamız, onu anlamamız gerekecek. ’ demişti.
Kaşlarım daha da çatılmıştı.
‘Ve bunu...yürüyerek mi yapmamı istiyorsun?’
‘İstemiyorum. Öneriyorum.’
İç çektim ve gözlerimi yukarı, renksiz gökyüzüne kaldırdım. Kar yağacak gibiydi. Havada
o özel kokudan vardı. Ciğerlerimde hissedebiliyordum onu. Belki bir fırtına çıkardı. Belki
sadece çiselerdi. Hava durumuna bakmamıştım ormana gelirken. Charlie bunu duysa
kendimi incitmeme olan bağımlılığımla bağdaştırdı bunu. O yüzden her seçenek
mümkündü.
Kar tanelerinin düştüğünü, öfkeli kış rüzgarlarının üzerime doğru estiğini hayal ettim.
Beyaz bir örtü gibi kapladığını görebiliyordum karın vücudumu. Beyaz her zaman sakindi
insanlar için ama bir kar fırtınasının ortasında kalsanız sakin olabileceğinizi
düşünmüyorum. Normalde rahatlatıcı, berrak beyaz bir anda bir kabus olsa nasıl sakin
kalabilirdi ki bir insan?
8
Kalbim korku ve panikle dolardı, soğuk vücudumu buzdan bir alev gibi yakıp götürürdü.
Beyaz gözlerimi tırmalardı ve başka herhangi bir şey görebilmek için yalvarırdım.
Belki de Charlie haklıydı.
Yürümeye devam ettim. Vücudum bir anlığına kazandığı dinlenmeden sonra tekrar
ilerlemeye zorlandığı için acı ile sızladı. Zihnim ise geçmişten canlanan anlar dışında
durgundu.
Charlie ile tanışmadan, ayda bir onunla konuşmadan önce yaşadıklarımı düşünmekten
kaçınırdım sürekli. Utançtan belki de. Kimse eskiden olduğu kişiyle tamamen barışık
olamazdı. Benim için geçmiş huzurdan fazla uzaktı. Karanlık, başı da sonu gözükmeyen
bir tünel gibi. Ne kadar koşarsam koşayım, bir noktaya ulaşamazdım asla. Ve zihnimde
sirenler çalıyordu. Asla susmayan, öfkeli ve endişeli bağırışlar.
Yalnız kaldığım her an, suyun altında nefessiz kalan bir adamın hissettiği çaresizlik ile
doluydu. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın yüzeye çıkamamanın verdiği panik ile gözü kör
olan, sudan nefret eden. Ve aşağı doğru batıp, mavilikte yok olurken, acıyı unutan, içi
öfke ile dolan bir adam.
"Regard Halluciné"
WOLS, 1946-1947
Tuval üzerine yağlıboya
81 cm x 81 cm
9
"PH-385"
Clyfford Still,1949
Tuval üzerine yağlıboya
205.74 cm x 267.97 cm
"Regard Halluciné"
WOLS, 1946-1947
Tuval üzerine yağlıboya
81 cm x 81 cm
Cam kırıkları süslerdi zeminimi. Elime geçirdiğim her şeyi fırlatırdım. Her bir
çatırtıda, patlamada kısa süreli bir huzurla dolardı içim. Ve daha fazlasını ele
geçirebilmek için devam ederdim. Aylardır susuz kalmış bir adama verilen bir yudum
su etkisi yaratırdı bu boğazımda. Ama kısa sürede tekrar kurur, bir yudum daha derken
evimi bir harabeye çevirirdim.
Yere sinip izlerdim sonra. Parlayan camı, duvardaki lekeleri…
Aralarına karışmış akan yanan öfkemi…
Ama şimdi, susuyordum. Öfkem uykuya dalmış tatlı bir çocuk gibi huzurluydu. Ve evim
olacak o savaş alanı çok uzaklarda gözüküyordu.
Bakışlarım hala ne kadar yürüsem de yanından ayrılamadığım, şiddetle akan nehre
döndü sonra. Düşüncelerime o kadar derin dalmıştım ki, onun bir bakıma bana
seslendiğini duymamıştım. Duyamamıştım adeta. Ama tüm bu zaman boyunca adımı
söylediğine emindim.
Suyun soğukluğunu tahmin edebiliyordum. Kısa bir süre içinde kalsam burnumu
pembeleştirecek, dudaklarımı mora çevirecek kadar dondurucu olmalıydı. Beni
şaşırtan, durduğum, güvenli noktadan bile nehrin suyunun ne kadar berrak, ne kadar
parlak olduğunu görebilmemdi. Zemini, sanki bir camın arkasından bakıyormuşum gibi
inceleyebiliyordum. Ve garip bir şekilde, rengi hayal edeceğimden farklıydı. Yeşillerle,
kahverengilerle kaplı taşlar bekliyordum. Sarılarla belki de. Ama yosunlar, hatta taşlar
ve belki de neredeyse su, farklı bir renkte parlıyordu.
10
Yeniden durakladım. Ayakkabılarımın ıslak ve çamurlu çakıl yola sürtüşü bir süre
kulaklarımı doldurdu. Ama kısa sürede yine ormanla ve nehirle başbaşa kaldım.
Bakışlarımla uysallaşmış su almıştı şimdi tüm ilgimi. İlginç rengi ile beni büyülemişti
neredeyse. Denizde gizlenen, fırsatını kollayan güzel bir sirenin savunmasız denizciyi
gemisinden atlamaya veya onu karaya vurmaya ikna etmesi gibi. Belki kirli teni ile denizi
boyar, onun karamsar yeşiline biraz daha karanlık katardı. Sonra temizlenmiş bedeni
aşağıya batardı. Derinlere. Öfkesi ile bulandırırdı çoktan kirli olan suyu.
Biraz korku ve biraz da merakla, ona doğru yürüdüm. Akan şiddetli suları, bir tür
melodiye dönüştü zihnimde. Kısa süre içinde onunla bir bütün olacak şekilde
mırıldanabiliyordum şarkısını. Tanıdık geliyordu. Tam olarak ne zamandır duyduğumdan
emin olmasam da uzun bir süre olduğunu bildiğim bir ninni gibi.
Zihnimin bana oynadığı bir oyun mu, yoksa gerçek mi emin değildim. Ama damağımda
oluşan tadı görmezden gelmek mümkün değildi. Sanki dilimin üzerinde kaymış gibiydi.
Bir fincan kahve gibi. Sadece tadı değil, kokusu da. Etrafı sarmıştı sanki. Üzerime sinmiş
miydi? Ya da havada zararsız bir bulut olarak duruyor muydu? Yoksa aslında burada değil
miydi? Emin olmak zordu. Bu her ne ise kendimi fazla kaptırmıştım içine ve çıkış yolu
yoktu.
Bu sefer yükselmiş bir korku ile kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Bir ölü beden görmeyi
bekliyordum sanki. Veya ölmeye yakın bir insan. Belki bir hayvan. Belki bir anı. Ama
kimse yoktu. Sadece ben ve nehir vardık.
Ama bir şeyler değişmişti.
Ağaçlar. Etrafımı sarmış, bana bakan yüksek kuleler.
Yaprakları birkaç dakika öncesine kadar turuncuydu. Emindim. Bazıları kahverengiydi.
Bazılarının yaprakları bile yoktu.
Ama şimdi değişmişlerdi. Yaprakları parlıyordu. Göz alıcıydılar. Bazılarının rengi açılmış,
bazılarınınki kararmıştı. Ama hepsi aynıydı.
Gördüklerime hayret etsem de doğru olduklarından emindim.
Koku ve tat ağırlaştı. O kadar ki, sanki kar ve toprak kokusunu bile yutmuştu. Kendimi
sakinleştirmek için aldığım her derin nefesle ciğerlerime siniyordu sanki. Öksürmemek
için kendimi tutmam gerekti.
Gözlerimi kırpıştırdım ve nehre yakınlaştım. Onun da kokusu diğer her şeyle aynıydı. O
taze, soğuk koku gitmişti. Şimdi her şey sıcaktı. Fazla sıcak.
Yine o adam olmuştum sanki, boğuluyordum. Ama suyun altında değil. Hayır, ciğerlerimi
dolduran havayı hissedebiliyordum. Ama kokunun altında ezildiğimi de aynı şekilde
anlayabiliyordum nasılsa. Onun içimi dolduruşunu, her şeyi kaplayışını... Tıpkı su gibi.
Ama daha koyu, daha kalın.
Daha ağır.
11
Ve yine o adam gibi, öfkeyle doldum ben de. Kalbimden yayılan ve tüm vücuduma akan bir
zehir gibi. Ciğerlerim yandı ateşiyle, ve kör oldum bir anlığına dumanıyla.
Her şey karardı, ya da beyazlaştı. İkisi de değildi, bir bakıma. Siyah beyaz değildi burası.
Onun dışında her şeydi.
Dizlerimin üzerine düştüğüme yemin edebilirdim. Çakılı, bacaklarımı kaplayan kumaşın
arkasından hissetmiştim aslında. Ama gözlerim tekrardan etrafımı sarmış yalanları görmeye
başladığında, aslında hiç öyle bir şey olmadığını fark ettim. Dimdik ayakta duruyordum.
Kendimi nehire bırakabilecek kadar yakın, ama onun vahşi tutuşundan güvende olacak kadar
uzak.
Keskin bir nefesle geriye doğru bir adım attım. Soğuk tekrardan tenime temas etti ve o
gördüğüm gerçekten çalındım. Kar ve toprak geri gelmişti. İçimi dolduran kokudan iz
kalmamıştı. Hiçbir şekilde hem de.
Etrafıma endişeli bir şekilde baktığımda, ağaçların hiç renk değiştirmemiş olduğunu fark
ettim. Hepsi turuncuları, kahverengileri ile bana yan yan bakıyorlardı neredeyse.
Yargılayıcı, yabancı bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
Nehir ise yine öfkeli, soğuk bir kıyamete dönüşmüştü.
Hepsinde, etrafımdaki her şeyde bir kusur olduğuna yemin edebilirdim. Ama her şey
olması gerektiği gibiydi.
Belki de yanlış olan bendim.
Derin bir nefes aldım.
Hızlı, artık tamamen sabırsız adımlarla çakıllı yolda ilerlemeye devam ederken,
Charlie’ye bir daha asla bunu yapmayacağımı söyleyeceğimi kafamın bir kenarına
yazdım. Ellerim ceplerimin içinde titriyordu, ve beni düşüncelerim ile yalnız bırakmış bu
ormandan çıkmayı iple çekiyordum.
Ama beni en çok rahatsız eden, bir köşeden beni sessiz ve sinsi bir gülümseme ile
izleyen, tatmin olmuş, acımasız, kırmızı öfkemdi...
"The Baker"
Mikhail Larionov, 1909
Tuval üzerine yağlıboya
102 cm x 107 cm
İsimsiz resim
Kaan Gözütok, 2021
Dijital
12
13
Wu Tang Clan hip-hop müzik grubu üyeleri
Müzik, Kültür ve Moda
Jun Crowley
Bu yazının içeriği olarak göreceğiniz üçleme; müzik, kültür ve moda olacak. Bu üç konu
başlığının nasıl birbirini doğurduğunu ya da beslediğini inceleyeceğiz. Bıçakla kesilmiş gibi
kesin yargıları ya da bir formülü bulunmuyor elbette. Kimi zaman önce bir kültür vardır
ardından ise bu kültürün karakteristik özelliklerini yansıtacak bir moda ve müzik akımı
oluşur, kimi zaman önce müziğin oluştuğu ve bunun tesirinde ise bir moda-kültür geliştiği
görülür. Ancak kesin olan şey, hangisi öncülük ederse etsin gelişim aşamasında üçünün
birbirine sıkı sıkıya bağlanması kaçınılmazdır.
Bir şeyin neden ve nasıl olduğunu incelememiz için doğuşuna ve doğuşundaki temel
prensiplere bakmamız gerekiyor. Hip-hop kültürünün doğuşundaki temel elementlere
bakarsak DJ’ler, MC’ler ( rap yapmak), grafitti ve break-dance vardır. Jazz ve blues
türlerinden ilham alarak Afro-Amerikan ve diğer göçmen Amerikan çete üyeleri tarafından
yaratılan bu kültür, ardından eleştiri ve protestonun dili olmuştur. Doğduğu yıllarda siyahi
veyahut göçmen topluluklara yapılan ırkçılık, hak ve özgürlüklerin kısıtlanması hip-hop
kültürünün en çok ele aldığı konular olmuştur. Günümüzdeki aktivizm hareketlerine benzer
bir durum olarak nitelendirebiliriz. Hatta Bee-Stinger isimli bir rap sanatçısı o yıllarda hiphop’un
6 elementini sıralamış; bunların arasına adalet için savaşmak, haklarını bilmek,
aktivistliği bilmek, politik haklarını bilmek ve toplumdaki yerini bilmeyi koymuştur. Yani
rap müzik pek çok farklı şey gibi düşünülse de doğuşuna baktığımızda misyonlarını ve dilini
çıplak bir şekilde görebiliriz.
14
Buradan hemen hip-hop kültüründen ortaya
çıkmış sokak tarzı, sokak giyimi şeklinde
yorumlanan moda akımına geçiyoruz. Punk,
heavy-metal gibi kültürlerin-müzik türlerinin
de trend olduğu bir dönemde ortaya çıktığı
için kültürel olarak bir etkilenme söz
durumudur. Anca sokak tarzı giyiminin en
önemli elementlerinden biri daha sonraki
dönemlerde özgünlük olmuştur. Aslında bu
özgünlüklerin sebebi de bir önceki
paragrafta anlattığımız
sebeplere bağlanıyor. Örneğin hip-hop
kültüründe yaşadığımız coğrafyada çok tanık
olmasak da sagging denen, pantolonu iç
çamaşırının bittiği yerde tutulan bir hareket
gözükür. Bu hareketi hakların olmadığı eski
Amerikan hapishanelerinde kemerin yasak
olması veyahut kişinin bedenine özel kıyafet
verilmemesine tepki olarak özgürlük ve
kültürel farkındalığı sembolen kültürü
benimseyen kimseler kullanmaya
başlanmıştır.
Rap sanatçısı Travis Scott, sagging yaparken
Hypebeast ile Strategy ortaklığında yapılan bir ankette katılımcıların verdiği oylara göre
sokak giyimini neden seviyorsunuz sorusuna gelen cevaplar sayıca çokluğuna göre şöyle
sıralanmış:
https://strategyand.hypebeast.com/streetwear-report-history-definition
15
Havalılık, rahat olması, özel-farklı hissetmek, temsil ettiği şeyler ve topluluk. Bu
cevapları incelediğimizde hem insanların içinde daha rahat hissetikleri, hem kendilerini
bir kültürün parçası olarak gördükleri için ve hem de özel-farklı hissetikleri için bu
giyim kültürü doğuşundan günümüze büyüyen ivmeyle gelmiş, günümüzde ise doruk
noktalarını yaşıyor diyebiliriz.
Hip-hop kültürünün rap ve sokak giyimi
arasındaki köprüyü kurup birbirlerini beslemesi
de konuyu ilginç bir noktaya getiriyor. Elbette bu
olması gereken bir durum ancak günümüz rap
müziğine baktığımızda pahalı elmasların, pahalı
kıyafetlerin üzerine binlerce şarkı yazıldığını,
şarkının konusu o olmasa bile liriklerin bir
kısmında yine methedildiğini görebiliriz. Yani
günümüzde hip-hop’u temsil eden şey artık uzun
bir aradan sonra rap müzik değil de sokak giyimi
olarak düşünebiliriz. Fakat bu yazıyı modamüzik-kültür
üçlüsü olarak başlıklama sebebime
şimdi geliyoruz. Dünyanın en iyi stilistine bile
sahip olsanız hip-hop kültürünü benimsemeden,
içerik olarak hakim olmadan sokak giyiminde çok
başarılı olmanız mümkün değil. Hip-hop müziğini
herkesin dinleyebileceğini biliyoruz. Ancak bu
kültürü yaşamaya başlamanın ilk adımlarından
olan sokak giyimini benimsediğiniz zaman,
giyiminizin ise bu kültüre ayırdığınız zaman ile
doğru orantılı olarak geliştiğini farkediyorsunuz.
Vetements, sokak kültürünü podyuma taşıyan
markanın Sonbahar-Kış 2019 sezonu
koleksiyonu tanıtımı
Giyiminizin gelişmesinden kastım asla bir hiyerarşi değil, giyim elbette öznel bir
konudur. Ancak buradaki kastım, yukarıdaki anketin sonuçlarından da olan orijinalliği
yakalayabilmenizdir. En nihayetinde bu kültürel akımlar insanlar için birer kimlik
haline geliyor. Kimliğinizin bir parçası haline geldiğinde ise en orijinal haline ulaşmış
oluyorsunuz.
16
Diğer müzik türlerinde de ortaya çıkan bu müzik-moda ilişkisi, kültürün zenginleşmesi ve bir
kimliğe bürünmesi ile birlikte kültürü benimsemiş insanları besleyişi, etkisi altına alması
artar. Punk müziğin doğuşunu sebep-sonuç ilişkisi ile incelediğimizde, ortaya çıkan kültürün
ve modanın sebebini daha iyi anlayabiliriz. Punk-Rock dediğimiz tür ile ortaya çıkan Punk
ideolojisi basitçe otorite karşıtlığı olarak değerlendirilebilir. Özgürlüğü ve kalıpların dışına
çıkmayı savunan bu akımın sonuçları modada tamamen alt-üst denebilecek bir sonuç elde
ediyor. Günlük hayatta punk modasını benimsemiş birini gördüğünüzde farketmemeniz
mümkün değildir. Çünkü farklılığı, tüm kalıpları yıkmayı hedefleyen bir moda akımı olduğu
için hemen göze batar.
Sonuç olarak bir kültür-moda-müzik üçgenini inceleyip anlamak istiyorsanız bu kültürün
doğuşuna inmemiz gerektiğini biliyoruz. Ardından ise parçaları birleştirdiğimizde bize basit
gibi gelen bu denklemler aslında birbirine sıkı sıkıya bağımlı, yılların birikimini elde etmiş
bir nevi kültürel yığın olarak karşımıza çıkıyor. Yani bir giyim, bir müzik türü sadece birkaç
parça kıyafet birkaç adet albümden ibaret değil. Gördüğünüz şey belki on, belki yirmi ya da
daha çok yıllık kültürel bir birikimin meyvesi olabilir. Ve bunu benimsemiş insanların da
bunu kendilerine kimlik olarak edindiğini de unutmamak gerekiyor.
18
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA
Müzik, Kültür ve Moda, Jun Crowley
GÜNEY, Serhat, et al. “Sokaklardan ‘Club‘Lara: Alman-Türk Gençliğinin Müzik Serüveni.”
İstanbul University Journal of Sociology, 28 Jan. 2014,
dergipark.org.tr/tr/pub/iusosyoloji/issue/540/5019.
Hip Hop.” Wikipedia, Wikimedia Foundation, 15 Dec. 2020, en.wikipedia.org/wiki/Hip_hop.
“Ronald ‘Bee-Stinger’ Savage.” Wikipedia, Wikimedia Foundation, 11 Oct. 2016,
en.wikipedia.org/wiki/Ronald_"Bee-Stinger"_Savage.
Shaw, Shaka. “The Difference Between Rap & Hip-Hop • EBONY.” EBONY, 10 Apr. 2018,
www.ebony.com/entertainment/the-difference-between-rap-hip-hop-798/.
Streetwear History & Definition, strategyand.hypebeast.com/streetwear-report-history-definition.
Digital Art vs. Traditional Art, Doruk Akhan
"Digital Vs. Traditional Art: Is One Better Than The Other? - The Art Of Education University".
The Art Of Education University, 2019, https://theartofeducation.edu/2019/05/29/digital-vstraditional-art-is-one-better-than-the-other/.
"Is Digital Art Easier Than Traditional Art? Digital Vs Traditional | Self Employed Artist".
Selfemployedartist.Com, 2021, https://www.selfemployedartist.com/blog/is-digital-art-easier-thantraditional-art-digital-vs-traditional.
II