06.04.2021 Views

Biyogaz Üretimi_Oksijensiz Parçalanma_Mevcut_Durum_Raporu_YU

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Oksijensiz Parçalanma Yöntemi ile Biyogaz

Üretimi

Mevcut Durum Analizi ve Gelecek

Perspektifi

YAŞAR ÜNİVERSİTESİ

Kasım 2019

Hazırlayan: BAŞAR ÇAĞLAR


Table of Contents

1 GİRİŞ ............................................................................................................................... 1

2 OKSİJENSİZ PARÇALANMA ............................................................................................... 1

2.1 Oksijensiz Parçalanma Nedir? .............................................................................................. 1

2.2 Oksijensiz Parçalamanın Biyokimyasal Temelleri ................................................................. 2

2.3 Oksijensiz Parçalanmada Kullanılan Hammaddeler ve Özellikleri ......................................... 4

2.4 Oksijensiz Parçalanma Prosesini Etkileyen Faktörler ............................................................ 5

2.4.1 Elektron Alıcılar ..................................................................................................................................... 5

2.4.2 Sıcaklık .................................................................................................................................................. 6

2.4.3 İnhibitörler ............................................................................................................................................ 6

2.5 OP Prosesi Reaktör Teknolojileri .......................................................................................... 7

2.5.1 WABIO – Vaasa Prosesi 6 ....................................................................................................................... 9

2.5.2 DUT Prosesi 6 ......................................................................................................................................... 9

2.5.3 WABIO Prosesi 6 ................................................................................................................................... 10

2.5.4 Farmatic BioTech Prosesi 6 .................................................................................................................. 10

2.5.5 Bigadan Prosesi 6 ................................................................................................................................. 11

2.5.6 Valorga Proses 6 ................................................................................................................................... 11

2.6 OP Proses Entegrasyonu .................................................................................................... 12

2.7 Özet ve Genel Bakış ........................................................................................................... 12

3 OP Prosesine Yönelik Araştırma İstatistikleri ................................................................. 13

4 Biyogaz ve Biyometan Tesislerine Yönelik İstatistikler ................................................... 15

4.1 Avrupa Ülkeleri’nde Biyogaz ve Biyometan 8 ...................................................................... 16

4.2 Amerika Birleşik Devletleri’nde Biyogaz ve Biyometan 9 ..................................................... 22

4.3 Türkiye’de Biyogaz ve Biyometan 10 .................................................................................... 22

5 Oksijensiz Parçalamanın Önemi 11 .................................................................................. 23

5.1 Yenilenebilir Enerji Üretimi ................................................................................................ 23

5.2 İklim Değişikliği .................................................................................................................. 23

5.3 Döngüsel Ekonomi 12 .......................................................................................................... 23

5.4 Gıda Güvenliği ................................................................................................................... 24

5.5 Sağlık ................................................................................................................................. 24

5.6 Ekonomik Gelişim .............................................................................................................. 24

6 Güncel Durum ve Gelecek Perspektifi 1 ........................................................................... 24

7 SONUÇ .......................................................................................................................... 25


1 GİRİŞ

Bu rapor oksijensiz parçalanma (OP) yöntemi ve prosesine yönelik temel bilgilendirme vermek,

mevcut durumu ve geleceğe dair beklentileri özetlemek için hazırlanmıştır. Raporda öncelikle OP

yöntemi, OP prosesi, proses parametreleri, reaktörler, sistemler, ekipmanlar, mevcut teknikler ve

teknolojileri anlatılacaktır. Daha sonra konuya dair yapılan araştırmalar, OP prosesi ile gaz ve

metan eldesini sağlayan biyogaz ve biyometan gelişimine yönelik istatistikler sunulacak ve OP

prosesinin önemi anlatılacaktır. Son bölümde ise mevcut durum ve gelecek perspektifi sunulacak

ve rapor sonuçlandırılacaktır.

2 OKSİJENSİZ PARÇALANMA

2.1 Oksijensiz Parçalanma Nedir?

Oksijensiz parçalanma (OP) yada sindirim organik karbon içeren bileşiklerin mikroorganizmalar

tarafından birbirini takip eden oksitlenme ve indirgenme reaksiyonları sonucunda karbon dioksit

(CO2) ve metan (CH4) gazlarına dönüştürme prosesidir. Bu biyolojik bozunma süreci birçok

mikroorganizma sinerjik faaliyetleri ile oksijen yokluğunda gerçekleşmektedir. OP prosesi

endüstriyel boyutta organik kalıntıların değerlendirilmesi için kullanılmaktadır. Biyolojik atıklar,

tarımsal ve endüstriyel organik atıklar herhangi bir muameleye tabi olmadan biyolojik gübre

olarak kullanılmakta ya da katı atık depolama sahalarında depolanmaktadır. Bu atıkların OP

prosesi ile muamele edilmesi hem biyogaz formunda enerji elde edilmesini hem de toprak

kalitesini arttırıcı gübre üretilmesini sağlamaktadır. Başka bir deyişle OP prosesi ile organik

atıkların içerisindeki enerji potansiyeli gaz olarak çıkarılmakta, geriye kalan katı atık toprağa

istenen humus ve besinleri aktarmaktadır 1 .

Oksijensiz parçalanma oksijen, nitrat, sülfat gibi elektron alıcıların ve ışığın limitli olduğu

koşullarda ve ortamda su ve karbon açısından zengin bir atık bulunduğunda gerçekleşir. Bu

işlemin gerçekleşmesi uygun doğal ortamlar sulak araziler, pirinç çeltikleri, hayvan işkembeleri ve

böceklerin bulunduğu yerlerdir 2 . OP prosesi sonucunda hacimce %50-70 arasında metan gazı ,

hacimce %30-50 arasında karbon dioksit, eser miktarda su, hidrojen ve hidrojen sülfür

oluşmaktadır. Konsantrasyona bağlı oluşan gaz karışımı kombine çevrim santrallerinde ısı ve

elektrik üretmek için ya da kirleticilerinden (ör. H2S, H2O) arındırılıp metan konsantrasyonu

arttırılarak doğalgaz hattına beslenebilinir.

Gaz üretimi oksijensiz parçalama prosesinin ana motivasyonu olmadığı birçok uygulama

mevcuttur. Bunun en büyük nedeni doğalgaz fiyatlarının biyogaza göre daha ucuz olmasıdır. Çok

özel durumlar ve devlet destekleri (ör. Almanya ve İsveç gibi ülkelerde olduğu gibi) olması dışında

OP prosesiyle metan üretimi fiyat açısından rekabetçi olamamıştır. OP prosesindeki ana

motivasyon atık yönetimidir. Buna en iyi örnek olarak atık su arıtma tesislerindeki büyük miktarda

atık su çamurunun değerlendirilmesi gösterile bilinir. Atık su çamuru normalde merkezi yakma

tesislerinde (centralized incineration plants) yakılmaktadır. Atık su çamurunun biyolojik olarak

parçalanan kısmının OP prosesi ile dönüşüme uğratılması sayesinde çamurun büyük kısmının

yakma tesisine götürülme masraflarının ortadan kalkması ve su oranının ciddi oranda azalması

1


sayesinde yakma maliyetleri ciddi oranda azalmaktadır. Bunun yanında OP prosesi sayesinde elde

edilen gübre sayesinde tarım faaliyetlerinde kullanılacak toprak zenginleştirilmektedir.

2.2 Oksijensiz Parçalamanın Biyokimyasal Temelleri

Elektron alıcı bir maddenin olmadığı ortamlarda (ör. Oksijensiz ortamlar) mikroorganizmalar

organik bileşikleri parçalarlar. Parçalanma sırasında organik bileşikler kendi arasında elektron alıp

vererek daha küçük moleküllere dönüşür. OP prosesi sırasında öncelikle karbonhidrat, yağ ve

protein gibi organik polimerik yapılar hidrolize uğrayarak daha monomerlere dönüşür. Oluşan

momonerler asitogenik bakteri sayesinde uçucu yağ asitlerine (ör. Asetik, propionik ve butrik

asitler), karbondioksit, hidrojen, alkoller ve organik asitlere dönüşürler. Parçalanan organik atık

içerisinde protein var ise parçalanma sonucunda amonyak (NH3) da oluşur. Oluşan bu ara

bileşikler asetogenik bakteri eşliğinde daha sonra asetat ve hidrojene parçalanır. Oluşan asetat

ve hidrojen metan oluşumunu sağlayan metanogenik arkelerin (ya da bakterilerin) temel besin

kaynağıdır. Bu bakterilerin faaliyetleri sonusunda CH4 ve CO2 gazları oluşur. Bu anlatımdan

anlaşıldığı üzere OP prosesi farklı bakteri türleri eşliğinde gerçekleşen çok aşamalı bir prosestir.

Oksijensiz parçalama işleminin aşamaları Şekil 1’de gösterilmektedir.

Şekil 1: Oksijensiz Parçalama ’da yer alan dönüşüm reaksiyonlarının basitleştirilmiş gösterimi 2

Oksijensiz parçalama reaksiyonları ve yer alan bakterilerin tam olarak belirlemek oldukça zordur.

Çok sayıda karmaşık reaksiyon farklı bakteriler eşliğinde gerçekleşmektedir. Genelde bu çok

sayıda karmaşık reaksiyonu modellemek için basitleştirme yapılmaktadır. En basit haliyle

oksijensiz parçalanma işlemi en yavaş 2 reaksiyon üzerinden tanımla bilinir: (i) Hidroliz ve (ii)

Metanogenez 2 . Hidroliz aşamasında büyük organik moleküller (karbonhidrtalar, yağlar ve

proteinler) parçalanarak monomerlere (monosakkaritler, aminoasitler, yağ asitleri) dönüşür. Bu

reaksiyonun hızı doğru orantılı olarak biyolojik olarak parçalanabilecek bileşiklerin

konsantrasyonuna bağlıdır. Makromoleküller monomerlere dönüştükten sonra metanogenez

reaksiyonu ile beraber önce asetat ve hidrojene daha sonra da CH4 ve CO2 gazlarına dönüşür. Bu

prosesi mikrobiyal büyüme prosesi olarak değerlendirebiliriz. Asetogenik ve metanogenik

bakaterileri büyürken monomerleri en son metan ve karbon dioksite dönüştürmektedir.

2


OP prosesinin genel kimyasal reaksiyonu aşağıdaki genel kimyasal denklemi ile gösterile bilinir:

C " H $ O & N ( → * " + + $ - − /( - − & 0 1 CH 0 + * " + + $ - − 2( - − & 0 1 CO + + NH 0 HCO / + * $ 0 − c − 4( 0 +

&

+ 1 H +O

(Eşitlik 1)

Eşitlik 1’de görüldüğü üzere organik atık içerisindeki azot miktarı arttıkça oluşan amonyum

bikarbonat (NH 0 HCO / ) miktarı da artmaktadır. Amonyum bikarbonat miktarının artması görece

oluşan asidik karbon dioksit miktarının azalmasını sağlamakta ve alkalin karakteri sayesinde

ortamın pH değerini nötr olan 7 seviyesine yaklaştırmaktadır. OP prosesinin kararlı bir şekilde

sürmesi için pH seviyesinin 7’de kalması önemlidir.

OP prosesi sonucunda oluşan gaz kompozisyonun belirlenmesi için organik atığın elemental

kompozisyonun belirlenmesi gerekmektedir. Organik atığın elementel kompozisyonun

belirlenmesi için 3 standart yöntem kullanılmaktadır: (i) Kimyasal oksijen ihtiyacının belirlenmesi

(COD gO2/kg), (ii) Organik kuru madde miktarının belirlenmesi (ODM gODM/kg), (iii) Organik azot

miktarının belirlenmesi (Norg gN/kg). Eşitlik 1’de gösterilen atık organik katının molekül

formülündeki c değeri 1 alınırsa h,o ve n değerlerinin COD, ODM ve Norg bağlı olarak hesaplanma

denklemleri aşağıda gösterilmektedir:

h =

/7-89:;470< =>?

0@89:AB0< =>? ;CC+9:D

(Denklem 1)

o = ++09:DA2B89:A/70< =>?

0@89:AB0< =>? ;CC+9:D

(Denklem 2)

n =

/2+< =>?

0@89:AB0< =>? ;CC+9:D

(Denklem 3)

Denklem 1-3 kullanılarak hesaplanan h,o ve n değerlerinden Eşitlik 1’de gösterilen katsayılar

kullanılarak 1 mol organik atık için ne kadar CH4 ve CO2 gazları oluşacağı hesaplanabilir. Bu

değerler kullanılarak CH4 ve CO2 gazlarının kendi arasındaki yüzdece konsantrasyonları denklem

4 ve 5 kullanılarak bulunur:

%CH 0 =

%CO + =

( HIJ

( HIJ ;( HKL

(Denklem 4)

( HKL

( HIJ ;( HKL

(Denklem 5).

Bu denklemlerde n 8M0 ve n 89+ metan ve karbon dioksit gazlarının 1 mol organik başına

değerlerini göstermektedirler. Eşitlik 1’de gösterilen katsayılar kullanılarak birim kg katı atık için

kaç L ya da m 3 gaz üretileceği de denklem 6 kullanılarak hesaplanabilir:

Biogas * T

1 = 9:D

(1 − n)NVMG (Denklem 6)

UV C+;$;CB&;C0(

3


Bu denklemde NVMG standart koşullarda (0°C ve 1 atm) 1 mol gazın kapladığı hacimdir (22.4

L/mol). COD, ODM ve Norg değerlerine göre yapılan örnek hesaplama sonuçları Şekil 2’de

gösterilmektedir.

Şekil 2: Organik atığın analiz sonuçlarına göre elementlerin kompozisyonun, çıkan gazların konsantrasyonunun ve kg organik atık

başına elde edilecek biyogaz miktarını gösteren hesaplama sonuçları 2

2.3 Oksijensiz Parçalanmada Kullanılan Hammaddeler ve Özellikleri

OP prosesi için çok farklı hammadde kullanıla bilinir. Her birinden elde edilecek biyogaz miktarı

ve metan konsantrasyonu değişmektedir. Tablo 1’de farklı hammaddelerin TDM, ODM, Norg ve

COD değerleri ve bunlardan elde edilen biogaz miktarları ve metan konsantrasyonları

gösterilmektedir. Tablodan görüldüğü gibi farklı atıkların biyo parçalanabilirliği ve dolayısıyla

hidroliz kinetikleri ve buna bağlı olarak biyogaz oluşma miktarları farklıdır. Domuz dışkısı (ya da

gübresi) halihazırda zaten domuz bağırsağında oksijensiz parçalanmaya uğradığı için biyo

parçalanbilirliği oldukça düşüktür. Ayrıca yüksek azot içeriği nedeniyle OP sırasında inhibitör olan

amonyak oluşumuna sebebiyet vermektedir. Benzer bir şekilde atık su çamuru atık su arıtma

esnasında kimyasal ve biyolojik muamelerden geçtiği için biyo parçalanabilirliği düşüktür. Atık su

çamuru atık su biyolojik muamelesinden önce alınırsa o zaman içerdiği organik miktarı ve biyo

parçalanabilirliği yüksek olur. Dolayısıyla biyogaz oluşturma potansiyeli de yüksek olur. Önceki 2

örnekten farklı olarak Tablo 1’den görüldüğü gibi mikrobiyal parçalanmaya uğramamış olan

atıklar olan organik belediye katı atıkları ve mısır bitkisi atıkları yüksek biyo parçalanabilirliğe ve

yüksek biyogaz potansiyeline (100-200 m 3 /ton atık) sahiptir.

Atıkların aynı anda OP prosesi ile biyogaza dönüştürülmesi de mümkündür ve buna eşzamanlı

parçalama (EP-codigestion) denmektedir. EP daha çok düşük gaz potansiyeline sahip atıklarla

yüksek potansiyele sahip atıkların beraber parçalanması için kullanılmaktadır. EP prosesinin

avantajlarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

4


• Farklı atıkların karıştırılmasıyla atıkların besin içeriği, su içeriği ve alkalin konsantrasyonu

gibi özellikleri optimize edile bilinir.

• Daha kolay parçalanabilen atıkların karıştırılmasıyla reaktör içindeki çamurun

karıştırılması için harcanan elektrik miktarı azaltıla bilinir.

• Daha büyük reaktörler kullanılarak farklı atıkların eş zamanlı parçalanması ile üretim

maliyetleri düşürüle bilinir.

Tablo 1: OP prosesinde kullanılan atıkların özellikleri 2–5

Atık Türü

TDM

(g/kg)

ODM

(g/kg)

N (g/kg)

COD

(g/kg)

Biyo

parçalanabilirlik

(%)

Biyogaz

(L/kg)

CH 4 Konsantrasyonu

(%)

Domuz

Gübresi

Belediye Katı

Atıkları

Organik

Belediye Katı

Atıkları

Kesimhane

Atıkları

Mısır Bitkisi

Atıkları

200 160 7.0 176 20 23 57

300 240 1.8 264 25 48 52

300 270 3.0 297 50 106 53

200 180 6.0 260 80 118 66

400 360 1.2 396 80 231 51

Çim 350 315 1.1 347 60 151 52

Atık

Çamuru

Su

50 45 1.2 50 35 12 55

Gıda Atıkları 300 270 2.5 351 75 169 58

2.4 Oksijensiz Parçalanma Prosesini Etkileyen Faktörler

Elektron alıcı (acceptor), sıcaklık ve inhibitörler OP prosesini etkileyen temel faktörlerdir.

2.4.1 Elektron Alıcılar

Elektron alıcıların varlığında OP prosesinde yan ürünler oluşmaktadır. Oksijen önemli bir elektron

alıcı olmasına rağmen OP prosesinde reaktör içerisinde bulunan sulu çamur içerisindeki

çözünürlüğü oldukça düşüktür (8 mgO2/L) ve bu miktar çamurun içerisindeki organik karbon

miktarına görece çok az kalmaktadır. Bu sebeple oksijenin OP prosesi üzerindeki etkisi oldukça

düşüktür. OP prosesini etkileyebilecek elektron alıcılar nitrat, nitrit gibi oksitlenmiş azot bileşikleri

ve sülfat gibi kükürt içeren bileşiklerdir. Sülfat bileşikleri OP prosesi sırasında organik karbonu

oksitleyerek hidrojen sülfür (H2S) gazına dönüşür. Tipik bir OP prosesi sonucunda açığa çıkan H2S

gazının konsantrasyonu hacimce 100 ppm (milyonda bir) ile %1-2 seviyesi arasındadır. Biyogaz

içerisindeki H2S gazı eğer biyogaz ısı üretmek amacıyla kazanlarda kullanılacaksa sülfürik asite

5


dönüşmekte ve kazanın korozyona uğramasına sebep olmaktadır. Bu nedenle H2S gazının oluşan

biyogaz içerisinden ayrılması gerekmektedir.

2.4.2 Sıcaklık

OP prosesi kullanılacak mikroorganizma türüne üç farklı sıcaklık rejiminde çalıştıra bilinir: (i)

Psikrofil Sıcaklık (4-15°C), (ii) Mezofil (20-40°C), (iii) Termofil (45-65°C). OP prosesi genellikle

mezofil ve termofil sıcaklıklarda çalıştırılmaktadır. Sıcaklık OP reaksiyonlarının hızını arttırdığı için

yüksek sıcaklıkta daha yüksek dönüşüm oranlarını ulaşılır. Fakat belli bir sıcaklık değerinin üzerine

çıkıldığında OP reaksiyonların gerçekleşmesini sağlayan mikroorganizmaların sayısı sıcaklıktan

olumsuz etkilenerek azalmaya başlayacağından reaksiyon hızı da düşmektedir. Bu nedenle OP

prosesi kullanılan mikroorganizmaya göre optimum sıcaklıklarda en yüksek verimle çalışır.

Mezofilik organizmalar için optimum sıcaklık 35°C, termofilik organizmalar için ise 55°C’dir.

OP sırasında gerçekleşen reaksiyonların ürettiği entalpi ihmal edilebilir düzeyde olduğu için

reaksiyonlar sırasındaki sıcaklık artışı da ihmal edilebilir düzeydedir. Bunun dışında OP sırasında

oluşan biyogaz suyun buharlaşmasına sebebiyet verdiği için reaktör içerisindeki sıcaklığın

düşmesine sebebiyet vermektedir. Bu sebeplerden dolayı reaktörlerin optimum sıcaklıklarda

çalışmasını sağlamak için reaktörlerin sürekli olarak ısıtılması gerekmektedir.

OP prosesinde işlenme süresi termofilik çürütücüler (digester) için 10-20 gün, mezofilik

çürütücüler için 20-40 gündür. Mezofilik çürütücülerde işlenme süresi sıcaklık görece daha düşük

olduğundan dolayı işlenme süresi daha uzundur. Termofilik çürütücülerde işlenme süresi daha

kısa olduğu için birim zamanda aynı miktarda gaz üretmek için daha küçük hacme sahip çürütücü

kullanılabilinir.

OP prosesi sonrası gaz alındıktan sonra reaktörde kalan çamurun daha sonra gübre olarak

kullanılması için hijyenizasyona uğratılması gerekir. Bu işlem genelde 70°C’de kısa bir süre için

(10-30 dakika arasında) gerçekleştirilmekte, bu işlem sonunda patojen bakterilerin sayısı

minimize edilmektedir.

2.4.3 İnhibitörler

OP prosesi sırasında zehirlenme inhibitörlerin varlığında gerçekleşir. İnhibitörlerin zehirleyici

etkisi ile pH arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. OP sırasında zayıf asit ve bazlar OP prosesi için

gerekli bakterilerin hücre zarlarından geçip zar potansiyellerini değiştirerek mikroorganizmaları

olumsuz etkilemektedirler. OP prosesini etkileyen temel inhibitörler asetik asit, H2S ve NH3

bileşikleridir. Asetik asit OP prosesinde metanogenik bakterilerin metana dönüştürmek için

kullandığı ara bileşik(intermediate)dir. Polimerik yapıların asetik asite parçalanma hızları asetik

asitin metana parçalanma hızından düşük kalırsa asetik asit birikmesine sebep olur ve bu yüzden

pH değeri düşer ve bu da mikroorganizmaları olumsuz etkilediği için OP prosesinin

zehirlenmesine sebebiyet verir. Benzer şekilde H2S gazının oluşumu da pH değerini

düşürmektedir. H2S gazının oluşma miktarı çamur içerisindeki sülfat/karbon oranına bağlı olarak

değişmektedir. Diğer inhibitör olan amonyak organik atık içerisindeki protein oranına bağlı olarak

değişmektedir. Amonyak miktarı artarsa pH değeri arttığı için toksik etki yaratmaktadır.

6


2.5 OP Prosesi Reaktör Teknolojileri

Endüstride OP prosesi için kullanılan farklı biyoreaktörler bulunmaktadır. Bunlar kesikli (batch)

ya da sürekli akış (continuous) olma durumuna göre ikiye ayrılırlar. Her iki reaktör türünde de ani

yüklemeleri engellemek ve sabit metan üretimi sağlamak için ara tankların (buffer tanks) olması

önemlidir.

Kesikli akış reaktörlerinde reaktör yüklenir ve hammaddenin reaktör içerisinde parçalanması

beklenir. Bu durum reaktör içerisinde hammadde, ara ürün ve son ürün olan metan gazı

konsantrasyonunda bölgesel değişikliklere sebebiyet verir. Gas üretimi zaman içerisinde hızlı bir

şekilde artar ve maksimum noktasına ulaşır. Bu noktadan sonra reaksiyonu olumsuz etkielmeye

başlar ve gaz üretim hızı yavaşlar. Parçalanma sonunda reaktör içerisindeki gaz boşaltılır ve geriye

kalan atık çamuru depolama tankına aktarılır. Bu çamurun bir kısmı bir sonraki parçalama

reaksiyonlarına bakteri sağlamak amacıyla saklanır. Geriye kalan kısım kurutularak kullanılır.

Sürekli akış reaktörlerinde ise hazırlama tankı ile parçalama reaktörü arasına bir tank daha eklenir

ve parçalama iki yarı reaktörde gerçekleştirilir.

Sürekli akış reaktörleri iki farklı konfigürasyonda kullanılabilinir: (i) Tapa Akış Reaktörü (Plug Flow

Reactor-PFR) ve (ii) Sürekli Karıştırmalı Tank Reaktör (Continuous Stirred Tank Reactor-CSTR). İki

reaktörde sürekli akış reaktörüdür. Tapa akış reaktörlerinde radyal yönde herhangi bir

konsantrasyon farkınının olmadığı düşünülür. Tepkenlerin ve ürünlerin konsantrasyonu kolon

boyunca (eksen boyunca) değişmektedir. Sürekli akış tank reaktöründe ise tank içerisinde ve tank

çıkışında tepkenlerin ve ürünlerin konsantrasyonu aynıdır. PFR reaktörüne etkili bir geri besleme

sistemi eklenirse PFR ile CSTR reaktörlerinin arasında bir çalışma modu oluşturulur. Reaktör bu

modda çalıştırıldığında daha yüksek metan oluşma verimleri elde edilir. PFR reaktörlerinde geri

besleme oranı <0.3 olursa hidroliz reaksiyonu gerçekleşir, fakat metanogeniz reaksiyonları

gerçekleşmez, dolayısıyla metan oluşumu gözlenmez. Geri besleme oranı >0.5 olması durumunda

ise hidroliz reaksiyonlarının dönüşme oranı azalır. Bu nedenle optimum oran 0.5 olarak

değerlendirilir. 2 Tapa akış reaktörleri dikey (Dranco Prosesi) ya da yatay (Kompogas Prosesi)

konumlandırıla bilinir (Şekil 3). Büyük kapasiteli OP prosesleri için dikey tapa akış reaktörleri tercih

edilmektedir. Almanya’daki biyogaz tesislerin çoğunda bu tip reaktörler bulunmaktadır.

Şekil 3: a) Dikey Dranco Prosesi ve b) Yatay Kompogas Prosesleri 2

7


Avrupa’da kullanılan tipik bir biyogaz tesisinin şematik gösterimi Şekil 4’de gösterilmektedir.

Şeklin sol alt kısmında hammadde depolama ve hazırlama bölümü görülmektedir. Bu bölümdeki

hava emme vanaları ile dışarıya alınır ve eğer bir kombine çevrim santrali mevcutsa yanma havası

olarak kullanılmak üzere oraya gönderilir. Hammadde depolama hammadde taşıyan kamyonların

içeriye ulaşmaları açısından uygun boyutlarda inşa edilir. Hammadde hazırlama bölümünde

homojen hale getirildikten sonra gaz sızdırmaz biyoreaktörün (ya da fermentör) içerisine

pompalar yardımıyla gönderilir. Reaktör içerisinde zaman içerisinde parçalanır. Reaksiyon

sırasında reaktör içerisindeki karıştırıcılar vasıtasıyla zaman zaman karıştırma işlemi

gerçekleştirilir. Parçalanma işlemi (fermentasyon) tamamlandıktan sonra reaktör içerisindeki arta

kalan çamur depolama tankına alınır. Burda da zaman zaman karıştırılarak bekletilir. Daha sonra

bu çamur depolama tankından tarımsal uygulamalarda gübre olarak kullanılmak üzere boşaltılır.

Biyoreaktör ve depolama tankında biriken gaz ise kompresör yardımıyla emilerek gaz depolama

sahasına gönderilir. Gönderilirken sülfür ayırma ünitesinden geçerek H2S gazından arındırılır. Bu

işlem için gereken hava hazırlama tankından çekilir. Tesiste kombine çevrim santrali olması

durumunda gaz kazanlarda yakılarak türbinler vasıtasıyla elektrik üretilir. Elde edilen elektrik

şebekeye satılır. Kombine çevrimden elde edilen ısı ise ısı depolama ünitesinde depolanarak

biyoreaktörlerdeki sıcaklığın sabit tutulması için kullanılır.

Şekil 4: Tipik bir biyogaz tesisinin şematik gösterimi 6

Biyogaz tesisleri yer altında yada yer üstünde inşa edilebilir ve çoğunlukla dikey karıştırıcılara

sahip silindirik reaktörlere sahiptirler. Reaktörler genellikle betondan yapılır. Killi tuğla, yüksek

kalite çelik ya da sırlanmış çelikten yapılan reaktörlerde bulunmaktadır. Biyorekatörlerin

hacimleri çoğunlukla 100-1000 m 3 , boyları 5-6 metre ve enleri 10-20 metre arasında

değişmektedir. Reaktörlerin hacimce doluluk oranları da %5 ile %50 arasında değişir. 6 Yüksek

sıcaklıkta yapılan parçalamalarda sıcaklık reaksiyon hızını arttıracağı için daha düşük reaktör

boyutları kullanılabilinir, fakat yüksek sıcaklığın metan konsantrasyonun azalmasına sebebiyet

verdiği unutulmamalıdır. Fermentasyon sıcaklığı dışarıdaki sıcaklıktan her zaman daha yüksek

8


olduğu için reaktörün etrafına ısı izolasyonu yapılmalıdır. Isı izolasyon malzemesinin yanıcı

olmaması gerekmektedir. 6 Poliüretan ya da polistren tabakaları ya da köpükleri ısı izolasyon

malzemesi olarak kullanılmaktadır. Reaktör için gerekli ısı duvarda ya da zeminde bulunan

ısıtıcılarla ya da ısı değiştiriciliyle sağlanabilir.

OP prosesi yüksek katı madde (kütlece %30-40 TDM – toplam kuru madde) ya da daha düşük katı

madde (kütlece <%30 TDM) eşliğinde gerçekleştirile bilinir. İlkine kuru oksijensiz parçalanma

(KOP) ikinicisine de ıslak oksijensiz parçalanma (IOP) denilmektedir. IOP’nin en büyük avantajları

sıvı karışımın kolayca (pompalar yardımıyla) reaktörlere aktarılması ve reaktör içerisinde kolayca

karıştırılmasıdır. IOP en büyük dezavantajı ise proses sonucunda oluşan suyun ayrılma işlemidir.

KOP genelde geri beslemeli PFR reaktörlerinde gerçekleşmektedir.

Şu ana endüstriyel ölçekte kullanılan bazı OP prosesleri aşağıda anlatılmıştır:

2.5.1 WABIO – Vaasa Prosesi 6

WABIO-Vassa prosesi Ecotechnology JVV OY firması tarafından 1991’da 10 ton/yıl (ya da Mg/a)

kapasiteyle Finlandiya Vaasa’da kuruldu (Şekil 5). Proses iki reaktörlü (hidroliz ve metan için iki

ayrı reaktör) mezofilik bir prosestir. İkinci kurulum 1993’de 6.5 ton hammadde işleme kapasiteyle

Almanya Bottrop’da kuruldu. Bu prosesin karaketeritik özelliği karıştırma işlemini hidroliz sonucu

açığa çıkan ya da geri beslenen gaz ile yapmasıydı. Fermentasyon sonucu geriye kalan çamur %40

kuru madde içerene kadar vida pres (screw press) ve süzücü (decanter) kullanılarak kurutulup

daha sonra proses dışına veriliyordu. Bu proseste oluşan gazın içerisinde çok fazla miktarda

kirletici olması sebebiyle gaz temizleme maliyeti çok arttıyordu. Bu nedenle bu proses daha sonra

kullanılmadı.

Şekil 5: Vaasa’da (solda) ve Bottrop’da (sağda) kurulan WABIO proseslerinin şematik gösterimi

2.5.2 DUT Prosesi 6

DUT prosesi adını kurulumu yapan şirketten almıştır. Proseste hidroliz ve metan reaktörleri olmak

üzere iki adet reaktör vardır ve %20 kuru madde ile çalışmaktadır ve fermentasyon süresi 25

gündür. Bu prosesin karakteristik özelliği hidroliz aşamasında metan oluşumunu minimize etmek

için hidrolizin 25-28°C’de gerçekleştirilmesidir. Hidroliz sırasında oluşan CO2 açısından zengin gaz

ise metan reaktörünü karıştırmak için kullanılmaktadır. Hidroliz ve metan reaktörlerindeki sıv-katı

9


karışımı ise sürekli olarak sirküle edilmekte ve ısı değiştiriciler yardımıyla ısıtılmaktadır. Bu

proseste de hidroliz gazı kirleticilerden dolayı kompresöre zarar vermektedir (Şekil 6).

Şekil 6: DUT Prosesi şematik gösterimi

2.5.3 WABIO Prosesi 6

WABIO prosesi WABIO-Vaasa prosesinden farklıdır. Bu proseste hammadde karıştırıcı ve gaz

resirkülasyonu olmadan hareket ettirilir. Prosesteki reaktörün içerisinde iki ayrı silindirik bölme

bulunmaktadır (Şekil 7). Hammadde dışarıdaki silindirden beslenir. Dış silindir iç silindire bağlıdır.

Fermantasyon sonucu oluşan gaz dış silindirdeki çamuru iç silindire doğru itekleyerek

yükselmesini sağlar. Çamur belli bir seviyeye ulaştıktan sonra iç silindirin tepesinden boşaltılır.

Karıştırma işlemi içinse iç ve dış silindirler arasındaki vana açılır ve bu sayede iç silindirdeki çamur

dış silindire doğru akar. Proses karıştırma için ekstra bir güç ihtiyacı duymadığı düşük enerji

tüketmektedir, fakat karıştırma etkisi kısıtlıdır. Bu yüzden sadece gıda atıklarının

fermantasyonunda kullanılır.

Şekil 7: WABIO prosesinin şematik gösterimi

2.5.4 Farmatic BioTech Prosesi 6

Bu proseste diğerlerinden farklı olarak hidroliz öncesinde hijyen (sanitasyon) işlemi

uygulanmaktadır ve paralel olarak çalışan 2 adet metan biyoreaktörü bulunmaktadır (Şekil 8).

Uzun yıllardır uygulanan ve güvenilir bir prosestir.

10


Şekil 8: Farmatic Biotech Prosesi Şematik Gösterimi

2.5.5 Bigadan Prosesi 6

Bigadan prosesi tek aşamalı mezofilik bir prosestir. Efektif bir ısı geri kazanımı sistemine sahiptir

(Şekil 9). 1990 yılların başında Almanya’da yılda 40 ile 128 ton dışkı-biyolojik atık karışımını

işleyebilecek kapasitede geliştirilmiştir.

Şekil 9: Bigadan Prosesi Şematik Gösterimi

2.5.6 Valorga Proses 6

Valorga prosesi gıda atıkları, biyolojik atıklar ve kanalizasyon atıklarını beraber parçalamak için

geliştirilmiştir. Kuru OP prosesidir ve %25-35 oranında kuru madde içeren atıkları işlemektedir.

Hidroliz ve metanasyon reaksiyonları tek bir dikey kolon reaktörde gerçekleşmektedir (Şekil 10).

Reaktörün dikey olması sayesinde fermantasyon sonucunda oluşan arta kalan çamur yer çekimi

etkisiyle reaktörün dışına verilir. Bu yüzden mekanik bir cihaza ihtiyaç duymaz. Proses 25-50

kWh/ton elektrik ve 20-30 kWh ısı enerjisi tüketmektedir. Reaktörün ortasında dikey plaka

sayesinde tapa akış (plug flow) sağlanır. Hammadde ve arta kalan çamur reaktörün ortasından

beslenir ve dışarıya verilir. Bu şekilde reaktör boyunca karışma sağlanır. 2-4 hafta arası işleme

süresine sahiptir ve ton başına 80-180 m 3 gaz üretme kapasitesine sahiptir. Bu proseste de

karıştırma gazla yapıldığı için kompresör öncesinde gazın temizlenmesi gerekmektedir.

Şekil 10: Valorga Prosesinin Şematik Gösterimi

11


2.6 OP Proses Entegrasyonu

OP prosesinin gerçekleşmesi için OP reaktörü dışında diğer ekipmanlara ihtiyaç bulunmaktadır.

Örnek olarak gaz iyileştirme ünitesi, atıkların ön işleme birimi, OP prosesi sonrasında elde edilen

gübrenin işlenmesi ve oluşan gazdan elektrik ve ısı eldesi için kojenerasyon ünitesi verile bilinir.

OP sonrasında oluşan biyogazın içerisinde CO2, H2S ve NH3 gibi kirleticiler bulunmaktadır.

Biyogazın kombine çevrim santralinde kullanılması için H2S’ün biyogazdan temizlenmesi gerekir.

Kombine çevrim santralinde kullanılacaksa çevrim santrali ekipmanların (ör. kazan, türbin,

pompa, kondenser, ısı değiştiricis vb.) da bulunması gerekmektedir. Biyogaz doğalgaz hattına

beslenecekse de CO2 gazının biyogazdan ayrılması gerekmektedir. Bu işlemler için ayrı

ünitelerin(ör. Basınç salınımlı ayırma, gaz yıkama kulesi, membran ile ayırma, fiziksel absorpsiyon,

kriyojenik ayırma vb.) olması gerekmektedir.

Belediye atıkları gibi atıkların içerisinde sadece organik atıklar bulunmamaktadır. Organik atıklar

dışında kum, plastik ya da metal gibi malzemeler bulunmaktadır. OP prosesi öncesinde bu

malzemelerin ayrılması gerekmektedir. Bunun için de bir ünite gereklidir.

OP prosesi sonunda biyogaz ile beraber elde edilen arta kalan çamurun (digestate) farklı

amaçlarla kullanılmadan önce son işlemlerden geçmesi gerekebilir. Çamurun katı ve sıvı bölümleri

çoğu durumda birbirinden ayrılarak kullanılmaktadır. Bu işlemler içinde ek ünitelere ihtiyaç

bulunmaktadır.

2.7 Özet ve Genel Bakış

Oksijensiz Parçalanma farklı bakteriler eşliğinde görece düşük sıcaklıklarda gerçekleşir ve işlem

sonunda gübre olarak kullanılabilecek atık çamuru ve metan açısından zengin biyogaz elde edilir.

İstenen reaksiyonların dışında yan reaksiyonların oluşma olasılıkları oldukça düşüktür.

İstenmeyen reaksiyonlar sonucu oluşan H2S ve NH3 gibi kirleticilerin gazdan giderilmesine

yönelik teknolojiler bulunmaktadır. OP prosesi görece düşük sıcaklıklarda geçekleşmesi sebebiyle

biyoetanol ya da biyodizele göre enerji bitkileri gibi biyokütlelerin değerlendirilmesinde birim

hektardan elde edilecek enerji verimi açısından üstünlüğe sahiptir. Elde edilen ürünün gaz olması

taşıma sektöründe kullanımını kısıtlasa da ülkemizde olduğu gibi gazın araçlarda kullanımına dair

herhangi bir engel bulunmamaktadır. Önümüzde dönemde altyapıya yapılacak yatırımlarla

kullanım miktarı artırıla bilinir.

OP prosesi sonucunda oluşan metanca zengin gazın halihazırda kullanılan doğalgaza göre

doğalgazın günümüz fiyatları (2-3 $/m 3 ) ile daha maliyetli olduğu görülmektedir. Fakat OP

prosesindeki diğer temel motivasyonunun çöplerin ve atıkların bertaraf edilmesi için gereken

masrafları azaltması ve OP sonucunda toprak kalitesini arttırıcı gübre üretimine imkan sağlaması

olduğunu unutulmamalıdır. Bunun dışında OP prosesinin termokimyasal yöntemlere göre yavaş

(işleme süresi 10-30 gün arasında değişiyor) bir proses olduğu görülmektedir. Fakat büyük biyo

reaktörler kullanılarak bu sorun çözüle bilinir. Ayrıca sürekliliği olan stabil bir sistem olması

sebebiyle her zaman aynı ürünü almak mümkündür.

12


OP prosesinin endüstriyel boyutlarda uygulamalarında karşılaşılabilecek problemler kompleks bir

altyapı ihtiyacının olması (gas temizleme üniteleri, elektrik ve ısı üretim ekipmanları vb.), OP

sonrasında elde edilen gaz alındıktan sonra reaktörde kalan çamurdan (digestate) besin geri

kazanımı ve büyük çaplı uygulamalarda (>100000 ton atık/yıl) kontrol zorluğu gösterile bilinir.

3 OP Prosesine Yönelik Araştırma İstatistikleri

Akademik çalışmalarda OP prosesine olan ilgi 1970 yıllarda yüksek petrol fiyatlarından

kaynaklanan yeni enerji kaynakları arayışı ile beraber başlamış, 2000 yıllarının başındaki iklim

sorunu ve yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgiyle beraber çok hızlı bir artış göstermiştir. Şekil

11’de görüldüğü OP ile ilgili yapılan akademik çalışma sayısında son yıllarda ciddi bir artış

olmuştur. 1 Web of Science veri tabanında şu ana kadar konu ile ilgili yapılan yayınlardan 19901

adedi makale, 1540 adedi derleme (review), 3179 adedi konferans bildirisi ve 393 adedi ise kitap

bölümü olmak üzere toplam 23501 yayın bulunmaktadır. Konu hakkında en fazla yayını olan

akademisyen 208 yayını ile Danimarka Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümünden Prof.

Irini Angelidaki’dir. Prof. Angelidaki ve kendisinden sonra en fazla yayını olan 9 akademisyeninin

isimleri, yayın sayıları ve bulunduğu kurumlar Tablo 2’de gösterilmiştir. Tablo 2’den görüldüğü

gibi en çok yayını bulunan araştırmacıların bulunduğu ülkeler Danimarka, İspanya, Fransa,

Japonya, İngiltere, Singapur, Hollanda, İrlanda ve İtalya aynı zamanda son dönemde OP prosesi

üzerine önemli yatırımları bulunan ülkelerdir.

Şekil 11: Scopus ve Web of Science veri tabanlarında listelenen OP prosesi ile yayınlanan yayın sayısının yıllara göre dağılımı

OP prosesi üzerine yapılan yayınları en fazla destekleyen kuruluşlara bakıldığında ilk sırada şu ana

kadar konu hakkında yapılan 1931 yayını fonlayan Çin Ulusal Doğa Bilimleri Kuruluşu (NSFC)’dur.

Çin’de bunun dışında Çin Temel Araştırmalar Fonu 347, Ulusal Anahtar Teknolojiler Programı 227

ve Burs Konsülü 210 yayını desteklemiştir. Çin’den sonra 547 yayını destekleyen Avrupa Birliği,

227 yayını destekleyen Brezilya Bilimsel Araştırmalar ve Teknoloji Geliştirme Dairesi, 223 yayını

destekleyen Kanada Doğa Bilimleri ve Mühendislik Araştırmaları Kurulu, Japonya Eğitim, Spor,

Bilim ve Teknoloji Bakanlığı ve Meksika Ulusal Bilim ve Teknoloji Kurulu en çok destek veren

kuruluşlardır.

13


Tablo 2: OP Prosesi üzerine Web Of Science’da indekslenmiş en fazla yayını bulunan ilk 10 araştırmacı

Araştırmacı Yayın Sayısı Bulunduğu Kurum

Prof. Irini Angelidaki 208 Department of Environmental Engineering -

Technical University of Denmark - Danimarka

Rafael Borja 186 CSIC - Instituto de la Grasa - İspanya

Jean Philip Steyer 181 National Institute of Agronomic Research –

Universite de Montpellier - Fransa

Prof. Li Yu-You 179 Department of Civil and Environmental Engineering,

Tohoku University – Japonya

Prof. Liu Yu 120 School of Civil and Environmental Engineering –

Nanyang Technological University- Singapur

Dr. Yue Zhang 96 Environmental Engineering – University of

Southampton – İngiltere

Prof. Charles Banks 95 Environmental Biotechnology - University of

Southampton – İngiltere

Prof. Gatze Lettinga 92 Department of Environmental Technology -

Wageningen University - Hollanda

Prof. Jerry Murphy 92 Environmental Research Institute - University

College Cork – İrlanda

Prof. Franco Cecchi 89 Department of Biotechnology, University of Verona,

İtalya

OP üzerine yapılan yayınlarda araştırma konularına bakıldığında yayınların %38.9’un mühendislik

uygulamaları (sıcaklık, reaksiyonlar, ph, zehirleyici etkisi gibi parametrelerin proses üzerine

etkileri, prosesin enerji değerlendirilmesi, reaktörler ve ekipmanlar, sistem konfigürasyonu

üzerine çalışmalar), %36.7’sinin çevre bilimleri ve ekoloji (yaşam döngüsü analizi, proses atıkları,

sanitasyon, ön ve son muameler vb.), %28.2’nin enerji yakıtları (proses iyileştirme, biyogaz üretim

potansiyelleri, biyogazdan biyometan elde etme teknikleri vb.), %27.7’sinin biyoteknoloji ve

mikrobiyoloji (mikroorganizmalar, hidroliz ve biyometan reaksiyonları, biyoreaktör vb.) ve geri

kalanın ise tarım, su kaynakları ve kimya ile ilgili olduğu görülmektedir.

OP prosesi üzerine Türkiye’de en fazla yayını bulunan araştırmacılar 43’er yayını bulunan Orta

Doğu Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Göksel N. Demirer ve İstanbul

Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Orhan İnce’dir. Bu araştırmalar ve

takip eden en fazla yayın diğer 8 araştırmacının yayın sayısı ve çalıştıkları kurumları Tablo 3’de

gösterilmiştir. Yayın sayısı üzerinden yapılan analizlerde konu hakkında en fazla yayın yapılan

kurumlar İstanbul Teknik Üniversitesi (112), Boğaziçi Üniversitesi (76) ve Ortadoğu Teknik

Üniversitesi(58)’dir. Ege bölgesindeki üniversitelerden Dokuz Eylül Üniversitesi’nden 39, Ege

Üniversitesi’nden ise 26 yayın konu hakkında yayınlanmıştır. Türkiye’de yapılan yayınların

%49.3’ü Çevre Bilimleri ve Ekoloji (atık giderim verimini arttıracak proses parametreleri ve reaktör

14


üzerine çalışmalar), %44.8’i mühendislik (reaktörler, proses parametreleri, enerji analizleri),

%24.8’i ise biyoteknoloji ve mikrobiyoloji üzerine yapılmıştır.

Tablo 3: OP Prosesi üzerine Web Of Science’da indekslenmiş Türkiye’de en fazla yayını bulunan ilk 10 araştırmacı

Araştırmacı Yayın Sayısı Bulunduğu Kurum

Prof. Dr. Göksel N. Demirer 43 Çevre Mühendisliği Bölümü – Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Prof. Dr. Orhan İnce 43 Çevre Mühendisliği Bölümü – İstanbul Teknik Üniversitesi

Prof. Dr. Bahar İnce 30 Çevre Bilimleri Enstitüsü – Boğaziçi Üniversitesi

Dr. Burak Demirel 24 Çevre Bilimleri Enstitüsü – Boğaziçi Üniversitesi

Prof. Dr. İzzet Öztürk 24 Çevre Mühendisliği Bölümü – İstanbul Teknik Üniversitesi

Dr. Çağrı Akyol 19 Çevre Bilimleri - Università Politecnica delle Marche

Prof. Dr. Orhan Yenigün 18 Çevre Bilimleri Enstitüsü – Boğaziçi Üniversitesi

Prof. Dr. Nuri Azbar 17 Biyomühendislik Bölümü – Ege Üniversitesi

Prof. Dr. Barış Çallı 17 Çevre Mühendisliği Bölümü – Marmara Üniversitesi

Dr. Recep Kaan Dereli 16 Kimya ve Biyoproses Mühendisliği – University of College

Dublin

4 Biyogaz ve Biyometan Tesislerine Yönelik İstatistikler

Dünyada çok sayıda biyogaz teknolojileri uygulamaları olsa biyogaz endüstrisi gelişmesinin

başlangıç aşamasında diyebiliriz. Biyogaz endüstrisini 3 kategoriye ayırabiliriz: (i) Micro

parçalayıcılar (mikro digester), (ii) Elektrik üretmek için kullanılan büyük ölçekli parçalayıcılar ve

(iii) Biyometan üretimi için kullanılan büyük ölçekli parçalayıcılar. 7

Mikro parçalayıcılar gelişmekte olan ülkelerde kırsal bölgeler de tarımla iç içe geçmesi, atık

yönetimi ve enerji güvenliği açısından büyük öneme sahiptir. Dünya genelinde 50 milyona yakın

mikro parçalayıcı bulunmaktadır. Bunun 42 milyonu Çin’de 4.9 milyonu Hindistan’da geriye gelen

700000 adedi ise Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde bulunmaktadır. 7 Mikro parçalayıcılar

ocaklarda ve ısıtma amaçlı olarak kömür ve odun gibi yüksek emisyona sebebiyet veren yakıtların

yerine kullanılmaktadır. 2016 yılında ocaklarda kullanılmak üzere Çin’de 13 milyon m 3 ,

Hindistan’da ise 2 milyon m 3 biyogaz üretilmiştir.

Büyük ölçekli parçalayıcılar genelde kombine güç üretim üniteleriyle beraber kullanılmaktadır.

Dünya biyogaz birliği (World Gas Association) verilerine göre Çin’de 6972 büyük ölçekli olmak

üzere toplam 110448 adet (geri kalanı orta ölçekli), Avrupa ülkelerinde 10.5 GW kapasiteye sahip

17783 adet, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde 977 MW kapasiteye sahip 2200 adet,

Hindistan’da 300 MW kapasiteye sahip, Kanada da ise 196 MW kapasiteye sahip 180 parçalayıcı

bulunmaktadır. 7 Bu sayılar göz önüne alındığında dünya genelinde büyük ve orta ölçekli toplam

15


yaklaşık 132000 adet parçalayıcı bulunmaktadır. Biyogaz endüstrisi hızlı bir şekilde büyümektedir.

Dünya genelinde biyogazdan elde edilen elektrik 2010 yılında 46108 GWh seviyesinden 2016

yılında 87500 GWh seviyesine çıkmıştır. Bu veriler 6 yıl içerisinde biyogazdan elde edilen elektrik

miktarının %90 oranında arttığını göstermektedir. 7

Büyük ölçekli biyometan endüstrisi görece daha yenidir, fakat kanıtlanmış bir teknoloji gelişmiştir.

Dünya biyogaz birliği verilerine göre Avrupa ülkelerinde 540, ABD’de 50, Çin’de 25, Kanada’da 20

ve az sayıda Japonya, Güney Kore, Brezilya ve Hindistan’da olmak üzere toplam yaklaşık 700 adet

biyometan tesisi bulunmaktadır. 7 Avrupa birliği ülkelerinde ve ABD’deki biyogaz ve biyometan

teknolojisinin gelişimi aşağıda detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Avrupa ve ABD’dek durumdan

sonra Türkiye’deki biyogaz ve biyometan teknolojisine yönelik gelişmelerden bahsedilecektir.

4.1 Avrupa Ülkeleri’nde Biyogaz ve Biyometan 8

Avrupa Birliği ülkelerindeki biyogaz tesisi sayısı birçok politik belirsizlik olmasına rağmen sürekli

bir artış içerisinde bulunmaktadır. 2017 yılının sonunda Avrupa’daki biyogaz tesisi sayısı 17783,

biyometan tesisi sayısı ise 540’a ulaştı. Biyogaz tesislerin toplam elektrik üretme gücü bir önceki

yıla göre %5 büyüme ile 10532 MW seviyesine geldi. Bu tesislerin elektrik üretme kapasitesi

65179 GWh. Biyometan üretim miktarları da artarak 1.94 milyar m 3 (enerji karşılığı 19532 GWh)

değerine ulaştı. Avrupa ülkelerindeki biyogaz tesis sayısının yıllara göre değişimi ve 2017 yılındaki

biyogaz tesis sayısının ülkelere göre dağılımı Şekil 4 ve 5’de gösterilmektedir. Şekil 4’de görüldüğü

gibi biyogaz tesisi sayısı 2016 yılı dışında her sene artış göstermiştir. 2016 yılında artış

göstermemesinin nedeni bazı ülkelerin veri tabanındaki hataların düzeltilmesi ve bazı ülkelerde

teknik nedenlerden dolayı az sayıda tesisinin kapanmasıdır. Şekil 4 ve 5’de görüldüğü gibi biyogaz

konusunda öncü ülkeler Almanya ve İtalya’dır. Almanya’da 2017 yılında 10971, İtalya’da ise 1655

adet biyogaz tesisi bulunmaktadır. Almanya ve İtalya’da sonra 500’ün üzerinde biyogaz tesisi ile

Fransa, İşviçre, İngiltere ve Çekya gelmektedir.

Şekil 12: Solda: Avrupa’daki biyogaz tesislerinin sayısının yıllara göre değişimi. (Yeşil çubuk var olan tesislerin sayısını, lacivert

çubuk ise yeni yapılan tesis sayısını temsil etmektedir.) Sağda: Ülkede yaşayan 1 milyon insan başına düşen biyogaz tesisi sayısı 8

16


Şekil 13: 2017 yılındaki Avrupa ülkelerindeki biyogaz tesisi sayısı. 8 X-eksenindeki ikili harf kodları ülkelerin kısaltmasını ifade

etmektedir.

Biyogaz tesislerinde farklı biyokütle atıkları kullanılmaktadır. Atıklara göre ülkelerdeki 1 milyon

insan başına düşen biyogaz tesisi sayısı Şekil 6’da gösterilmektedir. Şekilden görüldüğü gibi en

fazla oranda kullanılan atık tarımsal atıklardır. Tarımsal atıkları kanalizasyon atıkları ve çöp

sahaları atıkları takip etmektedir. 1 milyon kişi başı toplam sayılara bakıldığında Almanya, İşviçre,

Çekya, Lüksemburg ve Avusturya’nın diğer ülkelere göre önde olduğunu görülmektedir.

Şekil 14: Avrupa ülkelerinde 1 milyon insan başına düşen biyogaz tesisi sayısı. 8 Yeşil çubuk tarımsal atık, kahverengi çubuk

kanalizasyon atığı, sarı çubuk çöp sahasından alınan atık, lacivert diğer atıkları, gri ise rapor edilmeyen atıkları ile çalışan biyogaz

tesisi sayısını göstermektedir.

17


Biyogaz tesislerinden elde edilen toplam kurulu güç kapasitesi de hızlı bir artış içerisindedir (Şekil

7). Şekilden görüldüğü gibi 2017 yılında 547 MW’lık artışla 10532 MW seviyesine ulaşmıştır. Şekil

7’de ülkelerde bulunan tesislerin tesis başına düşen ortalama kapasitesi de gösterilmektedir.

Avrupa ortalaması 0.59 MW’dır. Tesis başına düşen kurulu güç büyüklüğünde İngiltere ilk sırada

(2.68 MW), İrlanda ise ikinci sırada (1.79 MW) yer almaktadır. Bu ülkelerde kurulan tesislerin

kurulu kapasite anlamında görece daha büyük kapasiteli tesisler olduğu anlaşılmaktadır.

Şekil 15: Avrupa’daki biyogaz tesislerinden elde edilen toplam kurulu güç kapasitesinin yıllara bağlı değişimi (solda) ve tesisin

ortalama kapasite büyüklüğünün ülkelere göre dağılımı (MW/tesis sayısı-sağda). 8

Biyogaz tesislerinden elde edilen elektrik miktarı anlamında da sürekli bir artış söz konusudur

(Şekil 8). 2017 yılında 2336 GWh’lık bir büyüme ile (%4 artış) toplam elektrik miktarı 65179 GWh

seviyesine ulaşmıştır. Bunun büyük bir kısmı tarımsal atıkların OP prosesinden elde edilmektedir.

Şekil 9’da biyogaz tesislerinden elde edilen elektriğin kişi başı düşen miktarları ülkelere göre

dağılımı ve bu ülkelerdeki toplam elektrik üretimi içerisinde biyogazdan elde edilen elektriğin

yüzdesel payı gösterilmiştir. Kişi başına üretilen elektirk mikatrında Lüksemburg birinci sırada

(561 kWh/kişi), Almanya ise ikinci sırada (426 kWh/kişi) yer almaktadır. Bu ülkeleri Çekya ve

Danimarka takip ediyor. Biyogaz tesislerinden elde edilen elektriğin toplam elektrik üretimi

içerisindeki payına baktığımızda da Almanya’nın %6.63 ile birinci sırada olduğu görüyoruz.

Litvanya, Lüksemburg, Danimarka ve İtalya bu oranın %3’ün üzerinde olduğu diğer ülkeler olduğu

görülmektedir.

18


Şekil 16: Biyogaz tesislerinden elde edilen elektrik miktarının yıllara göre dağılımı (solda) ve atık türüne göre dağılımı (sağda). 8

Şekil 17: Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen biyogaz tesislerinden elde edilen elektrik miktarı (KWh/kişi) (solda) ve bu miktarın

ülkelerdeki üretilen toplam elektrik miktarına yüzdesel oranı (sağda). 8

Biyogaz tesislerinde girdi olarak kullanılan atık tipi ülkelere göre farklılık gösterse de genel olarak

en çok kullanılan atıklar tarımsal atıklar ve özel olarak yetiştirilen enerji bitkileri (enery crops – ör:

mischantus, willow (söğüt), reed canary grass (yem kanyaşı))dir. Kullanılan atıkların %70’i tarımsal

atıklar ve enerji bitkileridir. Bu atıklar Almanya ve İtalya’da biyogaz tesislerinde en çok kullanılan

atıklardır. Danimarka, İşviçre ve Polanya’da endüstriyel atıklar ve gıda endüstrisinin atıkları daha

çok kullanılırken, İngiltere ve İşveç de ise daha çok kanalizasyon atıkları daha çok kullanılmaktadır.

2. bölümde anlatıldığı üzere OP prosesi sonunda üretilen biyogaz temel olarak hacimce %50-70

CH4 ve hacimce %30-50 CO2 gazlarından oluşmaktadır. Biyogaz doğalgaz hattına beslenmek

isteniyorsa içerisindeki CO2 gazının ayrılması gerekmektedir. Ayırma işlemi sonunda biyometan

oluşur. Avrupa ülkelerindeki biyometan tesisi sayısı sürekli bir artış göstermektedir (Şekil 10). Şu

an 15 Avrupa ülkesinde biyometan tesisi bulunmaktadır ve toplam sayı 2017 itibariyle bir önceki

19


yıla göre %8’lik bir artışla 540’a ulaşmıştır. Fransa’da 2017 yılında 18 adet biyometan tesisi

yapılmıştır ve 2018 yılının ilk çeyreğinde Fransa’daki toplam biyometan tesisi sayısının 67’e

ulaştığı belirtilmiştir. Bu rakamı 2020 yılında 1000’e çıkarmak için Fransa Hükümeti özel destek

mekanizmaları geliştirmiştir. Diğer Avrupa ülkelerinde de tesis sayısında hızlı bir artış

görülmektedir. 2017 yılında Hollanda’da 13, Danimarka’da 8 ve İngiltere’de 7 yeni biyometan

tesisi yapılmıştır. Avrupa ülkelerinde 2017 yılında bulunan biyometan sayısı ve 1 milyon kişi başına

tesis sayısı Şekil 11’de gösterilmektedir. En fazla biyometan tesisi (195) Almanya’da

bulunmaktadır. Almanya’yı İngiltere (92), İsveç (70) ve Fransa (44) izlemektedir. 1 milyon kişi

başına düşen biyometan tesisi sayısında ise İsveç (7), İzlanda (5.9) ve Lüksemburg (5) en üst

sıralarda yer almaktadır.

Şekil 18: Avrupa Ülkeleri’ndeki biyometan tesislerinin sayısının yıllara göre değişimi. 8 (Yeşil çubuk var olan tesislerin sayısını,

lacivert çubuk ise yeni yapılan tesis sayısını temsil etmektedir.)

Şekil 19: Avrupa ülkelerinde biyometan tesislerinin ülkelere göre sayısı (solda) ve ülkelerdeki 1 milyon kişi başına düşen biyometan

tesisi sayısı (sağda). 8

20


Avrupa Ülkeleri’ndeki biyometan tesislerinden elde edilen biyometan miktarı ve enerji eşdeğeri

Şekil 12’de gösterilmektedir. Şekilden görüldüğü gibi 2017’de üretilen toplam metan miktarı

%12’lik bir artışla 1.94 milyar m 3 ’e ulaşmıştır ve bu miktarın enerji eşdeğeri 19532 GWh’dir.

Metan üretimindeki bu hızlı artış büyük oranda tarımsal atıklar kullanılarak gerçekleştirilmiştir ve

kişi başına en fazla metan Danimarka, İsveç ve Almanya ülkelerinde üretilmektedir(Şekil 13).

Şekil 20: Avrupa ülkelerinde biyometan tesislerinin miktarının (sağda) ve elde edilen metanın enerji eşdeğerinin (sağda) yıllara

göre dağılımı. 8

Şekil 21: Avrupa ülkelerinde biyometan tesislerinin elde edilen biyometan miktarının atık türüne göre dağılımı (solda) ve biyometan

üretiminin kişi başına dağılımı (kWh/kişi) (sağda) 8

Biyogazdan biyometan elde etmek için farklı teknolojiler kullanılmaktadır. Biyometan tesislerinde

kullanılan teknolojiler: (i) Basınç Salınımıyla Adsorpsiyon, (ii) Gaz Yıkama Kulesi, (iii) Membran ile

Ayırma, (iv) Fiziksel Absorpsiyon, (v) Kimyasal Absorpsiyon ve (vi) Kriyojenik Ayırma

teknolojileridir. Bu teknolojilerin temel amacı yüksek saflıkta metan gazını minimum kayıplarla ve

düşük enerji kullanılarak elde etmektir. Bu teknolojilerin Dünya genelinde ve Avrupa’da

21


biyometan eldesi için kullanım oranları Şekil 14’de gösterilmektedir. Şekilden görüldüğü gibi 2010

yılında en fazla kullanılan teknoloji Gaz Yıkama Kuleleri iken 2017 yılında membran teknolojisinin

gelilmesi ile beraber Membran ile Ayırma teknolojisi olmuştur.

Biyometan tesislerinden elde edilen metan gazı yüksek saflıkta olduğu için direk olarak doğalgaz

hattına beslenebilir ya da depolama tanklarında gaz ya da sıvı olarak depolanabilir. Buna ek olarak

biyometan tesislerinde CH4 gazından ayrılan CO2 gazı yenilebilir elektrik fazlasını depolamak

amacıyla elektroliz sonucu elde edilen H2 gazı ile birleştirilerek metan gazına dönüştürülebilir. Bu

işlem kimyasal ya da elektrik yardımıyla gerçekleşebilir. Avrupa biyogaz birliğinin tahminlerine

göre biyometan tesislerinden elde edilen 13.5 milyar m 3 CO2 ve 213 TWh elektrik kullanılarak elde

edilen 54 milyar m 3 H2 metan üretimi için kullanıla bilinir.

Biyometan tesislerinden elde edilen metanın önümüzdeki dönemde taşıma sektöründe kullanım

oranının artması beklenmektir. Avrupa ülkelerinde taşıma sektöründen kaynaklanan emisyonu

azaltma yönünde hedefler bulunmaktadır ve bu hedeflere ulaşma noktasında metan kullanımın

önemli bir katkısı olacağı düşünülmektedir. Bu sebeple Avrupa Birliği RED II regülasyonu gereği

2030 yılına kadar araçlarda kullanılacak yakıtın en az %14’ün yenilenebilir enerji kaynaklarından

elde edilme zorunluluğu getirilmiştir. Bu nedenle bir çok Avrupa ülkesinde biyogaz ve biyometan

üretimi konusunda teşvikler niteliği ve miktarı gelişmektedir.

Avrupa Birliği iklim için gaz platformunun gaz kullanımına yönelik tahminlerine göre 2050 yılında

98 milyar m 3 biyometan ve 24 milyar m 3 H2 olmak üzere toplam gaz potansiyeli 122 milyar m 3 ’dür

[ref: https://gasforclimate2050.eu/]. Bunun 72 milyar m 3 ’nin konutların ısınmasında ve güç

üretiminde, 45 milyar m 3 ’nün endüstride ve 5 milyar m 3 ’ün ise taşıma sektöründe kullanılacağı

tahmin edilmektedir.

4.2 Amerika Birleşik Devletleri’nde Biyogaz ve Biyometan 9

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde hali hazırda 2200’ün üzerinde biyogaz tesisi bulunmaktadır.

Bunların 250 adedi çiftliklerde tarımsal atıkları, 1269 adedi atık su arıtma tesislerinde atık su

arıtma çamuru, 66 adedi gıda atıklarını ve 652 adedi ise çöp sahasından alınan atıkları

kullanmaktadır. Amerikan Gaz Birliği’nin verilerine göre 13500 yeni biyogazı kurulabilecek

potansiyel bulunmaktadır. Kurulabilecek bu tesislerin 8241 adedi hayvan çiftlerinde hayvansal

atıklardan, 3888 adedi atık su arıtma çamurlarından, 931 gıda atıklarından ve 415 adedi ise çöp

toplama sahası atıklarından biyogaz elde etme imkanına sahiptir. 9

4.3 Türkiye’de Biyogaz ve Biyometan 10

Enerji Bakanlığı 2019 yılı verilerine göre Türkiye’de toplam 85 adet biyogaz santrali bulunmaktadır

ve bu santrallerin toplam kurulu gücü 358 MW’dır. Türkiye biyogaz santral sayısı sıralamasında

ilk 5 il ise Ankara, Konya , Bursa, Antalya ve İstanbul’dur. Bu tesislerin tamamında elde edilen gaz

elektrik üretimi için kullanılmaktadır. Kullanılan teknolojilere ve bu tesisleri kuran firmalara

yönelik bilgilere ulaşılamamıştır.

22


5 Oksijensiz Parçalamanın Önemi 11

Organik atıkların OP prosesi ile bertaraf edilerek aynı anda enerji elde edilmesinin enerji üretimi,

iklim değişikliği, döngüsel ekonomi, hava kalitesi, gıda güvenliği, sağlık ve ekonomik gelişme

açısından faydaları bulunmaktadır.

5.1 Yenilenebilir Enerji Üretimi

OP prosesi sonucunda atıkların bertarafı ile beraber depolanabilecek yüksek enerji yoğunluğuna

sahip bir gaz karışımı üretilmektedir. Biyogaz depolanması sayesinde talebin yüksek üretimin

düşük olduğu zamanlarda enerji dengesini ve talebin karşılanmasını sağlamaktadır. İstenildiği

zamanda kombine çevrim santrali ve benzeri teknolojilerle elektrik üretimini mümkün

kılmaktadır. Özellikle enerji hatlarının ulaşmadığı yada maliyetli olduğu kırsal alanlarda enerji

güvenliğinin sağlanmasına büyük katkı yapacaktır. Biyogaz konutlarda ısıtma ve elektrik ihtiyacını

karşılayabildiği gibi taşıma sektöründe de kullanılabilecektir.

5.2 İklim Değişikliği

Biyogaz ya da biyometan organik atıklardan elde edildiği için fosil yakıt kullanımı azaltmaktadır.

Ayrıca OP prosesi atıkların çöp toplanma alanlarında, kanalizasyon atıklarının toplandığı su arıtma

tesislerinde atıkların bertaraf edilmesini sağlayarak metan emisyonunu azaltmaktadır. Metan

gazının CO2 gazından yaklaşık 25 kat daha güçlü bir küresel ısınma gazı olduğu düşünüldüğünde

OP prosesi ile gaz salınımdan dolayı oluşacak küresel ısınma etkisini azaltacaktır. Bunun yanında

OP prosesi ile toprak kalitesini arttırıcı gübre eldesinin sağlanması fosil yakıt kullanımı arttıran

sentetik gübrelerin üretimini de engelleyeceği için iklim değişikliği konusunda önemli bir katkı

sağlayacağı düşünülmektedir.

5.3 Döngüsel Ekonomi 12

Okisjensiz parçalama mikrooragnizmalar tarafından gerçekleştirilen doğal bir prosestir ve proses

sonunda elektrik ve ısıtma amaçlı veya yakıt olarak kullanılabilen metan gazı açığa çıkar.

Oksijensiz parçalamanın göz ardı edilen diğer ürünü ise parçalama ürünü besin ve organik madde

açısından zengin artık çamur (digestate)dur. Oluşan bu artık çamur gübre olarak kullanıla bilinir

ve mineral bazlı gübrelere alternatif olma noktasında güçlü bir potansiyele sahiptir. Artık çamur

mikrobesinler açısından oldukça zengindir ve özellikle toprak ve bitkiler için gerekli olan fosfat,

azot ve potasyum gibi maddelerin toprağa tekrar geri kazanımını sağlar. Fosfat dünya rezervleri

her geçen gün azalmaktadır ve bu kimyasalın tükenmesi gıda üretim güvenliği açısından önemli

bir tehlike yaratmaktadır. Oksijensiz parçalama sonunda elde edilen artık çamur kullanımı

sayesinde bu önemli kimyasal toprağa geri kazandırılmaktadır. Benzer şekilde zengin azot içeriği

sayesinde de toprak kalitesini ve üretkenliğini de arttırmaktadır. Bunların yanında artık çamur

oksijensiz parçalanma sonucunda oluşması sebebiyle hayvan ve bitki patojenlerin arınmış

durumdadır 13 ve hoş olmayan kokuların ve zararlı gazların salınımını ve istilacı bitkilerin

büyümesini engeller. Okisjensiz Parçalama ve Biyokaynaklar Birliği’ne göre 1 ton sentetik mineral

bazlı gübre yerine kullanılacak organik digestate 1 ton petrol türevi tüketimi, 108 ton su kullanımı

ve 7 ton CO2 salınımının önüne geçecektir.

23


Artık çamur üretimi ve kullanımı ile ilgili karşılaşılan en büyük sorunlar: (i) Üretim ve kullanımın

yasal dayanağının yetersiz olması, (ii) Var olan yasal düzenlemelerle örtüşmemesi ve (iii)

Çiftçilerin ve kamuoyunun konu hakkında bilgi yetersizliğidir. Birçok Avrupa Birliği ülkesinde

digestate kullanımı, ürüne dönüştürülmesi ya da ihraç edilmesine dair bir uygun bir yasal

düzenleme bulunmamaktadır. Bunun düzeltilmesi için Avrupa Birliği gübre direktifinin

değiştirilmesi gerekmektedir. Benzer şekilde Avrupa Birliği nitrat kullanımı direktifinin de revize

edilmesi gerekmektedir. 14

5.4 Gıda Güvenliği

OP prosesi sonunda oluşan artık çamur içerdiği organik madde, besin ve karbon sayesinde

toprağın kalitesini arttırmakta, toprağın ihtiyacı olan fosforun geri kazanımı sağlamakta ve

inorganik gübrelere olan bağımlılığı azaltarak gıda güvenliğine önemli katkı sağlamaktadır.

5.5 Sağlık

OP prosesi sayesinde geri kazanılan çöpler kötü kokuların ve çöplerden yayılan hastalıkların

azalmasına sebebiyet vermektedir. Aynı zamanda kanalizasyon atıkları, çöp toplama sahası

atıkları gibi organik atıkların sanitasyon ve hijgenini sağlamaktadır.

5.6 Ekonomik Gelişim

OP prosesi kısa dönemde biyogaz tesislerinin inşasında, uzun dönemde tesiste kullanılan

ekipmanların üretimi ve tamirinde ve aynı zamanda tesiste operasyonların kontrolü konularında

iş imkanı sağlamaktadır. Elektrik dağıtımı konusunda da yeni girişimlerin oluşmasına ön ayak

olacaktır. Çöplerin toplanması ve ayrılması da OP prosesinin ihtiyaçlarındandır ve bu alanda da iş

imkanı oluşmaktadır.

6 Güncel Durum ve Gelecek Perspektifi 1

OP prosesine yönelik bilgi birikimi son yıllarda hızla artmıştır. Yeni hammaddeler (ör. Algler), 15

yeni uygulamalar (ör. Gaz temizleme ve kalitesini arttırma), 16–18 OP prosesine yönelik

problemlerin çözümü (ör. Amonyağın zehirleyici etkisi, 19,20 uzun zincirli yağ asitelerin

birikmesi 21,22 ), prosesi izlemek amacıyla geliştirilen araçlar (ör. Yağ asidi sensörleri 23 ve proses

modellemeleri 3 ), farklı reaktör konfigürasyonları (ör. Seri reaktörler 24 , membran reaktörler 25 ) son

dönemde kaydedilen teknolojik gelişmelerdir. Teknolojik gelişmelerle beraber fiyatların düşmesi

ve yüksek hacimli üretimlerin yapılması prosesin anlaşılması noktasında büyük katkı sunmuştur.

Önümüzdeki dönemde mikroorganizma kompozisyonu ve farklı koşullardaki farklı genlere dair

elde edilecek bilgilerin bir çok olasılığı mümkün kılacağı öngörülmektedir. 1

OP prosesi 100 yıldır bilinmesine rağmen teknoloji ve uygulamalar hala görece basit düzeydedir.

Proses temel olarak mikroorganizmalar tarafından kontrol edilmektedir ve şu ana kadar

prosesinin istenen şekilde çalışması için mikroorganizmalara uygun ortam sağlanmaya çalışılmış

ve buna uygun tasarımlar ve teknolojiler kullanılmıştır. Önümüzdeki yıllarda DNA dizi sıralama

(DNA sequencing), mikrobiyal ekoloji, biyoinformatik konusundaki yeni gelişmelerle biyogaz

24


üretiminde kullanılan mikroorganizmaların kimyasal ve biyolojik yapısının çözüleceği ve bu

mikroorganizmaların kontrol edilebileceği öngörülmektedir. Bununla beraber hammaddeyi çok

daha iyi kullanan çok daha verimli OP prosesleri geliştirilecektir.

Günümüzde kullanılan biyogaz tesislerinde otomatik kontrol sistemleri bulunmamaktadır. Proses

genelde deneyime bağlı gözlemlenmekte ve kişiye bağlı kararlarla yönlendirilmektedir. Bu

nedenlerden dolayı biyogaz reaktörleri zaman zaman taşma problemiyle karşılaşmakta zaman

zaman da bu problemi yaşamamak için az hammadde beslemesi yapılmaktadır. Bu da biyogaz

tesisinin karlılığını olumsuz yönde etkilemektedir. Gelişmiş proses izleme ve kontrol sistemlerinin

gelecekte bu proseslerin optimizasyonunda önemli bir katkı sunacağı beklenmektedir.

İstatistiklere bakıldığında biyogaz ve biyometan tesislerinin ve toplam enerji kapasitesinin artması

beklenmektedir. Şu ana kadar özellikle Çin ve Hindistan’da çok sayıda ev tipi biyogaz tesisi

kurulmuş, neredeyse %50’si zayıf yapılar ve uygun olmayan çalışma şekilleri sebebiyle çalışmaları

durdurulmuştur. O yüzden önümüzdeki dönemde özellikle gelişmekte olan ülkelerde ev tipi

biyogaz uygulamalarında (tak çalıştır – plug-in) bir artış olması beklenmektedir. Biyogaz

tesislerinin 5. Kısımda anlatılan faydaları düşünüldüğünde orta ve büyük ölçekli biyogaz

uygulamalarında da artış olacağı düşünülmektedir.

Biyogaz ve biyometan tesisleri döngüsel ekonomi açısından büyük öneme sahiptir. Toprak için

önemli olan azot ve fosfor gibi besinlerin toprağa geri kazınımını sağlamalarının yanında organik

atıklardan enerji, yakıt ve malzeme elde edilmesini mümkün kılmaktadırlar. Biyogaz şu ana kadar

genellikle kombine çevrim santralleri vasıtasıyla elektrik ve ısı üretimi için kullanılmıştır.

Önümüzdeki dönemde özellikle iklim değişikliği konusunda artan hassasiyet ve yeni

regülasyonlarla birlikte biyogazdan elde edilen biyometanın taşıma sektöründe kullanımının

artacağı öngörülmekte ve daha fazla biyometanın doğalgaz hattına besleneceği öngörülmektedir.

Güçden gaz (Power to Gas – P2G) üretimi stratejisi, yenilenebilir enerjiden elde elektriğin fiyatının

hızlı düşüşü ile beraber biyogaz tesislerinden elde edilen metan ve CO2 gazının (CO2 suyun

elektrolizinden elde edilen hidrojenle birleşerek daha fazla metan oluşumunu sağladığı için)

gelecekte şebekeden bağımsız (off-grid) sistemlerin gelişmesine imkan sağlayacaktır.

Biyometan tesislerinden elde edilen metan aynı zamanda farklı gelişmiş ve yüksek katma değerli

ürünlerin geliştirilmesinde de kullanılabilinir. Önümüzdeki dönemde biyometan ile beslenen

farklı mikroorganizma türlerinin yardımıyla protein, polisakkarit, biyoplastik ve platform

kimyasalların üretilmesi hedeflenmektedir. Bu üretimlerin endüstriyel ölçekte gerçekleşmesi için

biyoteknoloji ve farklı disiplinlerin yardımıyla çok disiplinli bir araştırma yapılması gerekmektedir.

7 SONUÇ

Okisjensiz parçalama organik içeriği olan atıkların farklı mikroorganizmalar eşliğinde metan ve

karbondioksite gazına dönüşme işlemidir. OP prosesi için kullanılabilecek hammaddeler organik

madde açısından görece zengin tarımsal atıklar, belediye atıkları, kanalizasyon atıkları, gıda

atıkları, kesimhane atıkları, endüstriyel atıklardır. Bunlar içerisinde biyoparçalanabilirliği ve

25


organik kuru madde oranı yüksek olan tarımsal atıklar, gıda atıkları ve organik belediye atıkları en

yüksek biyogaz üretme potansiyeline (150-200 m 3 /ton atık) sahiptir. OP prosesi birçok aşamada

gerçekleşmesine rağmen belirleyici olmaları açısından iki ana reaksiyon olan hiroliz ve

metanogenez reaksiyonlarıyla modellene bilinir. OP prosesinin yüksek verimlilikle gerçekleşmesi

için prosesi etkileyen önemli faktörler olan sıcaklık (termofilik ya da mezofilik olma durumuna

göre), pH (7 olması tercih edilir), elektron alıcılar (minimum miktarda) ve inhibitörlerin (minimum

miktarda) dikkat edilmesi gerekir. OP prosesi genelde sürekli akış reaktörlerinde

gerçekleşmektedir. Reaktör ve proses tasarımı kullanılacak hammadde ve elde edilecek ürüne

göre tasarlanmalıdır. OP prosesinde kullanılan çok farklı reaktör ve sistem tasarımları (ör. WABIO-

Vaasa, DUT, WABIO, Farmatic Biotech, Bigadan, Valorga, vb.) bulunmaktadır. Tasarım yapılırken

özellikle atık çamurunun taşınımı, ısı entegrasyonu, biyogaz içeriği, gaz temizleme üniteleri ve

karıştırma işleminin yapılma şekline dikkat edilmesi gerekir.

OP prosesine yönelik yapılan araştırmalar 1970 yılında gerçekleşen petrol krizi ile hızlanmış ve

2000 yılların başındaki küresel iklim değişikliğine yönelik gelişen hassasiyetlerle beraber ciddi bir

ivme kazanmıştır. Konuyla ilgili en üretken araştırma grupları çıkarılan yayın sayısı sırasına göre

Danimarka, İspanya, Fransa, Japonya, Singapur, İngiltere, İrlanda ve İtalya’daki üniversitelerde ve

araştırma merkezlerinde bulunmaktadır. Konu hakkında çalışmalar en fazla mühendislik alt

alanında sıcaklık, reaksiyonlar, ph, zehirleyici etkisi gibi parametrelerin proses üzerine etkileri,

prosesin enerji değerlendirilmesi, reaktörler ve ekipmanlar, sistem konfigürasyonu gibi konularda

gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de de konu üzerine araştırma yapan gruplar bulunmaktadır. Bunlar

arasında en üretken grupların İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Ortadoğu

Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümlerinde olduğu görülmüştür.

Dünyada OP prosesi ile biyogaz ve biyometan üreten çok büyük bir kısmı Çin ve Hindistan’da

olmak üzere ev tipi mikro ölçekte 50 milyona yakın, orta ve büyük ölçekte ise 132000 adet

parçalayıcı (digester) bulunmaktadır. Büyük ve orta ölçeklilerin 110448 tanesi Çin’de 17783 tanesi

Avrupa Birliği ülkelerinde, 2200 tanesi ABD’de ve geri kalanları Hindistan, Kanada ve diğer

ülkelerde bulunmaktadır. Avrupa ülkelerindeki biyogaz tesislerin çok büyük bir kısmı (10971 adet)

Almanya’da bulunmaktadır ve Almanya toplam elektrik ihtiyacının %6.6’sını biyogaz tesislerinden

elde etmektedir. Almanya’yı İtalya, Fransa, İngiltere ve Çekya gibi ülkeler takip etmektedir.

Dünyada biyogazın içerisindeki kirleticilerin temizlenmesi ile yüksek saflıkta metan eldesini

sağlayan biyometan tesisi sayısı yaklaşık 700 adettir. Bunların büyük bir kısmı (195 adet)

Almanya’da bulunmaktadır. Geri kalanlar ise tesis sayısı sırasına göre ABD, Çin, Japonya, Güney

Kore, Brezilya ve Hindistan’da bulunmaktadır. İstatistiklere ve güncel motivasyonlara bakıldığında

(enerji güvenliği, iklim değişikliği, tarım) hem biyogaz hem de biyometan sayısının önümüzdeki

dönemde artacağı öngörülmektedir. En büyük artışın ise özellikle gelişmekte olan ülkelerde (ör.

Çin, Hindistan vb.) ev tipi mikro parçalayıcılarda olacağını düşünülmektedir.

Organik atıkların OP prosesi ile bertaraf edilerek aynı anda enerji elde edilmesinin enerji üretimi,

iklim değişikliği, döngüsel ekonomi, hava kalitesi, gıda güvenliği, sağlık ve ekonomik gelişme

açısından faydaları bulunmaktadır. OP prosesinin en büyük katkısı enerji içeriği yüksek metan gazı

üretimi ile organik atıkların geri kazanılmasını sağlayarak toprak kalitesini arttıracak organik gübre

üretimi eşzamanlı olarak gerçekleştirmesidir.

26


OP prosesinin anlaşılması ve iyileştirilmesi konusunda ciddi aşamalar kaydedilmiştir. Önümüzde

dönemde özellikle biyoteknoloji, mikrobiyoloji, genetik alanında yapılacak çalışmalarla biyogaz ve

biyometan tesislerinde kullanılacak mikroorganizmaların kimyasal ve biyolojik yapısının

çözülmesine yönelik ilerlemeler kaydedilerek bu mikroorganizmaların proses isteklerine göre

kontrol edilebileceği ve böylelikle prosesin çalışma veriminin ciddi oranda geliştirileceği

öngörülmektedir. Modern biyogaz ve biyometan tesislerinde gelişmiş proses izleme ve kontrol

sistemlerinin önemli olacağı beklenmektedir. Gelecekte hem biyometan tesislerinden elde edilen

hem de yan ürün karbon dioksitle yenilenebilir elektrikle elde edilen hidrojenin birleşmesi ile elde

edilen metanın yüksek katma değerli kimyasallara dönüştürülmesi konusunda ilerlemeler olacağı

beklenmektedir.

27


REFERANSLAR

1. Kougias, P. G. & Angelidaki, I. Biogas and its opportunities—A review. Front. Environ. Sci.

Eng. 12, 14 (2018).

2. De Jong, W. & Van Ommen, J. R. Biomass as a Sustainable Energy Source for The Future.

(Wiley, 2015).

3. Batstone, D. et al. Anaerobic Digestion Model No. 1 (ADM1). (IWA publishing, 2002).

4. Nasir, I. M., Mohd Ghazi, T. I. & Omar, R. Anaerobic digestion technology in livestock

manure treatment for biogas production: A review. Eng. Life Sci. 12, 258–269 (2012).

5. Nasir, I. M., Ghazi, T. I. M. & Omar, R. Production of biogas from solid organic wastes

through anaerobic digestion: A review. Appl. Microbiol. Biotechnol. 95, 321–329 (2012).

6. Biogas from Waste and Renewable Resources. (Wiley-VCH, 2008).

7. World Biogas Association. Global potential of biogas. World Biogas Assoc. 1–56 (2019).

8. European biogas Association. EBA Statistical Report 2018. European Biogas Association

(2018).

9. American Biogas Association. Available at: https://americanbiogascouncil.org/biogasmarket-snapshot/.

(Accessed: 22nd November 2019)

10. Türkiye Biyokütle Enerjisi Potansiyeli Atlası.

11. Sarika Jain. Global potential of biogas. World Biogas Assoc. 1–56 (2019).

12. Fagerström, A., Al Seadi, T., Rasi, S. & Briseid, T. The Role of Anaerobic Digestion and Biogas

in the Circular Economy. IEA Bioenergy Task 37 37, (2018).

13. Lukehurst, C. T., Frost, P. & Al Seadi, T. Utilisation of digestate from biogas plants as

biofertiliser Task 37. (2010).

14. European Biogas Association. Digestate Factsheet. (2015). Available at: http://europeanbiogas.eu/wp-content/uploads/2015/07/Digestate-paper-final-08072015.pdf.

15. Vergara-Fernández, A., Vargas, G., Alarcón, N. & Velasco, A. Evaluation of marine algae as

a source of biogas in a two-stage anaerobic reactor system. Biomass and Bioenergy 32,

338–344 (2008).

16. Angelidaki, I. et al. Biogas upgrading and utilization: Current status and perspectives.

Biotechnology Advances 36, 452–466 (2018).

17. Bauer, F., Persson, T., Hulteberg, C. & Tamm, D. Biogas upgrading - technology overview,

comparison and perspectives for the future. Biofuels, Bioprod. Biorefining 7, 499–511

(2013).

18. Kougias, P. G. et al. Ex-situ biogas upgrading and enhancement in different reactor

systems. Bioresour. Technol. 225, 429–437 (2017).

19. Westerholm, M., Müller, B., Arthurson, V. & Schnürer, A. Changes in the Acetogenic

Population in a Mesophilic Anaerobic Digester in Response to Increasing Ammonia

Concentration. Microbes Env. 26, 347–353 (2011).

20. Fotidis, I. A., Karakashev, D., Kotsopoulos, T. A., Martzopoulos, G. G. & Angelidaki, I. Effect

of ammonium and acetate on methanogenic pathway and methanogenic community

composition. doi:10.1111/j.1574-6941.2012.01456.x

21. Palatsi, J. et al. Long-chain fatty acids inhibition and adaptation process in anaerobic

thermophilic digestion: Batch tests, microbial community structure and mathematical

modelling. Bioresour. Technol. 101, 2243–2251 (2010).

22. Sousa, D. Z. et al. Molecularassessment of complex microbial communities degrading long

28


chain fatty acids in methanogenic bioreactors. (2007). doi:10.1111/j.1574-

6941.2007.00291.x

23. Boe, K., Batstone, D. J. & Angelidaki, I. Derivation and Characterization of Lines for

Production of Recombinant Antibodies. Biotechnol. Bioeng. 96, 712–721 (2007).

24. Angelidaki, I., Boe, K. & Ellegaard, L. Effect of operating conditions and reactor

configuration on efficiency of full-scale biogas plants. Water Sci. Technol. 52, 189–194

(2005).

25. Vyrides, I. & Stuckey, D. C. Saline sewage treatment using a submerged anaerobic

membrane reactor (SAMBR): Effects of activated carbon addition and biogas-sparging

time. Water Res. 43, 933–942 (2009).

29

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!