05.02.2024 Views

Sektörmaden Dergisi 89 sayı

CUMHURİYETİN 100.YILINDA MADENCİLİK Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı'ndan Haberler Türkiye’den Haberler Röportaj: En büyük kurşun-çinko yataklarımız Hakkari’de Makale: Felaketler Çağı Antroposen Makale: Kömürün Kendiliğinden Yanma Eğilimini Belirlemek İçin Kullanılan Deneysel Yöntemlerin Değerlendirilmesi Makale: Toz Patlamaları - 2 Dünyadan Haberler Teknolojinin Nimetleri Etkinlik Takvimi Maden Borsası Bulmaca

CUMHURİYETİN 100.YILINDA MADENCİLİK
Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı'ndan Haberler
Türkiye’den Haberler
Röportaj: En büyük kurşun-çinko
yataklarımız Hakkari’de
Makale: Felaketler Çağı
Antroposen
Makale: Kömürün Kendiliğinden
Yanma Eğilimini Belirlemek İçin
Kullanılan Deneysel Yöntemlerin
Değerlendirilmesi
Makale: Toz Patlamaları - 2
Dünyadan Haberler
Teknolojinin Nimetleri
Etkinlik Takvimi
Maden Borsası
Bulmaca

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ISSN 2980-3667

SAYI 89 / EKİM, KASIM, ARALIK 2023

“38 yıldır madencinin hizmetinde”

Cumhuriyetin 100. yılında

madenciliğin 100 yılı


45 yıldır güvenle...

DOĞRU VE KARŞI AKIMLI DÖNER KURUTUCU

MF-T1 Tek Yönlü / MF-T2 İki Yönlü / MF-T3 Üç Yönlü

DÖNER SOĞUTUCU

MF-IKT Direkt / MF-KKT Endirekt

MADEN VE MİNERAL İŞLEME ÇÖZÜMLERİ

info@metalformltd.com

www.metalformltd.com



HPGR

Başkandan

Değerli Okuyucular,

2024 yılını idrak etmiş bulunuyoruz. Bu yılın ülkemiz için hayırlı,

madencilerimiz için de bol üretimli ve kazançlı olmasını diliyoruz.

Son terör saldırılarını şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz. Şehitlerimize

Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize baş sağlığı, yaralılarınıza

acil şifalar diliyoruz. Bu tür terör olaylarının tekrar etmemesini temenni

ediyoruz.

12. Kalkınma Planı ile orta vadeli planda yer alan madencilikle ilgili maddeler, umut ve heyecan verici. Bu

maddeler, sürdürülebilir madenciliği öngören yeni bir maden kanunu çıkarılması, izin süreçlerinin tek elden

yürütülmesi, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve başta linyit olmak üzere yerli kaynaklara yönelinmesi,

bürokrasinin azaltılıp, yatırım güvencesinin arttırılması, yatırımcı üzerindeki, idari ve mali yüklerin azaltılması,

madencilik şirketlerinin büyütülmesi, uç ürün üretiminin desteklenmesi, maden makinaları üretiminin desteklenmesi,

arama faaliyetlerinin desteklenmesi, maden borsası ve maden yatırımları finansman bankası kurulmasını

kapsıyor. Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’nın uzun zamandır önerdiği ve madenciliğe, büyük atılım yaptıracak

olan, 12. Kalkınma Planının eksiksiz uygulanması, en büyük dileğimizdir.

YEARS

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı, Şubat 2024’den itibaren Zoom üzerinden ayda bir yayınlanacak, 4 ayrı program

sunacak. Bu programlarda madencilerle sohbet, madenlerin tanıtımı, maden makinaları üreten şirketlerin

tanıtımı ve yer bilimleri öğrencileri ile sohbet olacak. Bu yayınlar tüm camiaya duyurulacak.

Madencilerimizin yeni yılını tekrar kutlar, sağlıklı, mutlu ve başarılı günler dilerim.

Köppern başta klinker olmak üzere demir,

bakır, altın, molibden ve lityum cevheri gibi

yüksek aşındırıcı cevherlerin ya da cürufun

yüksek basınçlı merdanelerle (Roller Press

/ HPGR) ölçülmesinde uzmanlaşmış bir

Alman Şirketler Grubudur. Köppern

HPGR ve Havalı Separatörleri,

gübre, çimento, mineral ve

metal işleme endüstrisiyle ilgili

çeşitli prosesler için maliyet tasarrufu

sağlayan makinalardır.

3 ÜRÜNLÜ

HAVALI SEPARATÖR

Adres : Dudullu OSB Mh. İmes Sanayi Sitesi

Telefon : +90 (216) 362 82 42

B Blok 201 Sk. No: 4 34775, Ümraniye / İstanbul / Türkiye E-Mail : info@turbomakina.com www.turbomakina.com

Sağlıcakla kalınız,

Prof. Dr. Güven Önal

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı

Yönetim Kurulu Başkanı

OCAK 2024

SEKTÖRMADEN DERGİSİ YURT MADENCİLİĞİNİ GELİŞTİRME VAKFI TARAFINDAN 5680 SAYILI BASIN KANUNUN 9/2

MADDESİ GEREĞİNCE İSTANBUL VALİLİĞİNE BEYANNAME VERİLEREK AYNI KANUNUN 9.MADDESİNE GÖRE TANZİM

EDİLEN 04.04.2003 TARİHLİ İZİNLE ULUSAL GAYRİ SİYASİ VE YAYGIN SÜRELİ TÜRÜNDE 3 AYDA BİR YAYINLANMAKTADIR.

SEKTÖRMADEN DERGİSİ ABONELERİNE DAĞITILMAKTADIR. DERGİYE GÖNDERİLEN YAZILAR VE FOTOĞRAFLAR

GERİ İADE EDİLMEZ. YAYINLANMASI İSE YAYIMCININ KARARINA BAĞLIDIR. YAYINLANAN YAZI VE FOTOĞRAFLARIN

SORUMLULUĞU YAZARINA AİTTİR. KAYNAK GÖSTERİLEREK ALINTI YAPILABİLİR.

ymgv.org.tr



İÇİNDEKİLER

EKİM, KASIM, ARALIK 2023 SAYI 89

YAYIN TÜRÜ: YAYGIN SÜRELİ

ISSN 2980-3667

YÖNETİM-İMTİYAZ SAHİBİ YMGV ADINA

Prof. Dr. Güven Önal

YMGV YÖNETİM KURULU

Prof. Dr. Güven Önal

Başkan

Dündar Ergunalp

Başkan Yardımcısı

Hasan Yücel

Başkan Yardımcısı

İbrahim Halil Kırşan

Genel Sekreter

Prof. Dr. Remzi Karagüzel

Muhasip Üye

YEDEK YÖNETİM KURULU ÜYELERİ

Özer Altay (Vefat)

Yavuz Aytekin (Vefat)

Turgut Bayraktar (Vefat)

Cemal Birön (Vefat)

Nizamettin Çoban

Zeki Doğan (Vefat)

Hayrettin Elmas

Namık Esmer (Vefat)

Alser Madencilik A.Ş.

Altın Madencileri Derneği,

Ant Group A.Ş.

Bilfer Madencilik A.Ş.

Ciner Grubu,

Ersel Ağır Makine A.Ş.

Eti Bakır A.Ş.,

Eti Maden,

İbrice Madencilik,

İmbat Madencilik,

İstanbul Maden İhr. Birliği,

İTÜ Maden Fakültesi,

Ali Emiroğlu

Ali Erguvanlı

Ali Türkoğlu

Alp Gürkan

Antony Caouki

Atılgan Sökmen

Aydın Dinçer

Bahtiyar Ünver

Bülent Tüfekçioğlu

Caner Zanbak

Cemil Ökten

Cengiz Uysal

Dündar Ergunalp

Ekrem Yüce

Enver Erdoğan

Erdemir Karakaş

Erdoğan Yüzer

Faruk Çalapkulu

Güldal Şeyda Çağlayan

Gülhan Özbayoğlu

Günaydın Yirmibeşoğlu

Güven Önal

H. Semih Demircan

Halil Köse

Halim Demirel

Hasan Yücel

Hayrettin Çaycı

Hayrettin Elmas

İbrahim Halil Kırşan

İlgin Kurşun

İlhami Tezcan

İsmet Kasapoğlu

İsmet Sivrioğlu

Lütfi Çallı

M.Oğuz Güner

Mehmet Tombul

Mehmet Yılmaz

Melih Turhan

Metin Balıbey

Mevlüt Kaya

Murat Turan

Mustafa Aksoy

Dr. Caner Zanbak

Üye

Mehmet Yılmaz

Üye

Ali Türkoğlu

Üye

Aydın Dinçer

Üye

Mustafa Aksoy, Güldal Şeyda Çağlayan, Doç. Dr. Süha Nizamoğlu

Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Yüzer

DENETİM KURULU

Günaydın Yirmibeşoğlu,

Erdemir Karakaş,

Doç. Dr. Tolga Yalçın

KURUCULAR

YMGV MÜTEVELLİ TÜZEL KİŞİLER

YMGV MÜTEVELLİ GERÇEK KİŞİLER

“38 yıldır madencinin hizmetinde”

Yavuz Fındıkgil (Vefat)

Yüceer Göver

H. Nijat Gürsoy (Vefat)

İsmet Kasapoğlu

Güven Önal

Cahit Özden (Vefat)

Attila Yalçın (Vefat)

Erdoğan Yüzer

Jeofizik Mühendisleri Odası,

Krom Üreticileri Derneği,

Maden Mühendisleri Odası,

Maden Sanayii İşverenleri Sendikası,

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü,

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü,

Türkiye Mermer Doğaltaş ve Mak. Üreticileri Birliği

Türkiye Kömür İşletmeleri,

Türkiye Kömür Üreticileri Derneği,

Türkiye Madenciler Derneği,

Türkiye Taş Kömürü Kurumu,

YMGV Trakya Komitesi

Mustafa Aktaş

Mustafa Sever

Mustafa Sönmez

Mustafa Topaloğlu

Necati Kurmel

Nizamettin Çoban

Nursun Şirvancı

Oktar Kızılsencer

Remzi Karagüzel

Rıfat Dedeman

Rıfat Kont

Sabri Karahan

Sadrettin Alpan

Selahaddin Anaç

Selahattin Çimen

Suat Sarısoy

Suha Nizamoğlu

Sümeyra Eşgün

Tolga Yalçın

Yüceer Göver

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Lütfü Çallı

YAYIN KURULU

Yayın Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Gündüz Ökten,

Üyeler:

Prof. Dr. Fatma Arslan

Prof. Dr. Remzi Karagüzel

Dr. Ali Vedat Oygür

Nursun Şirvancı

Prof. Dr. Yüksel Örgün Tutay

Editör: Ümit Dertli

REKLAM ve HALKLA İLİŞKİLER SORUMLUSU

Gülseren Koçer

gulseren@ymgv.org.tr

k.gulseren@gmail.com

Tel: 0 530 227 66 35

GRAFİK TASARIM

Büşra Yurtseven

posta@busrayurtseven.com

www.busrayurtseven.com

Tel: 0 532 366 21 04

YÖNETİM YERİ

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı

Cumhuriyet Cad.No.179/5, Daire: 9 Harbiye -İSTANBUL

Tel: 0 212.246 20 81 Fax: 0 212.247 51 11

e-posta: ymgv@ymgv.org.tr web: www.ymgv.org.tr

BASKI-CİLT

İmak Ofset Basım Yayın Anonim Şirketi

Akçaburgaz Mahallesi 137. Sokak No :12

Esenyurt - İstanbul

Tel: 0 212 656 49 97

REKLAM INDEX

İMİB

ÖN KAPAK İÇİ

ANAGOLD MAD. A.Ş. ARKA KAPAK İÇİ

FKK GÜNEY OTO A.Ş

ARKA KAPAK

METALFORM 1

DİZEL TURBO LTD. ŞTİ. 2

PARAMETRE SİGORTA 9

ERSEL AĞIR MAKİNA 12

TÜMAD MADENCİLİK A.Ş. 13

TÜPRAG METAL A.Ş. 25

MTM 28

ARGETEST CEV. ZENGİNLEŞTİRME 29

ÇAYELİ BAKIR İŞL. 36

ZENİT MADENCİLİK 37

MERTA MAD. MAK. 49

KİREMİTÇİLER MAD. LTD. ŞTİ. 50

BİEN SERAMİK A.Ş. 51

ÇOLAKOĞLU MAKİNA 57

SİLOPİ ELEKTRİK 61

BİLFER MADENCİLİK 62

HES SU YAPILARI 63

REMAS MAK. A.Ş. 69

AYDIN LİNYİT A.Ş. 73

ANT GROUP A.Ş. 75

ETİ BAKIR AŞ. 76

6

14

30

38

44

52

58

64

68

70

74

Vakıf’tan Haberler

Türkiye’den Haberler

Röportaj: En büyük kurşun-çinko

yataklarımız Hakkari’de

Makale: Felaketler Çağı

Antroposen

Makale: Kömürün Kendiliğinden

Yanma Eğilimini Belirlemek İçin

Kullanılan Deneysel Yöntemlerin

Değerlendirilmesi

Makale: Toz Patlamaları - 2

Dünyadan Haberler

Teknolojinin Nimetleri

Etkinlik Takvimi

Maden Borsası

Bulmaca

6

19

23

Zonguldak Maden Müzesi binası

30

38

58

Yüksek seyreden enerji fiyatları, iddialı iklim hedeflerinin ülkeleri nükleer enerji

yatırımlarına yönlendirmesi ve düşük stoklar, dünya genelinde uranyum talebini

artırıyor. Uluslararası (Uluslararası) Atom Enerjisi Kurumu ve Dünya Nükleer Birliği

verilerine göre, dünya genelinde elektriğin yaklaşık yüzde 10'u nükleer reaktörlerdeki

uranyumdan üretiliyor. Bu, yıllık yaklaşık 2 bin 500 teravatsaat elektrik üretimine



VAKIF’TAN HABERLER

Danışma Kurulu toplandı

Maden makinaları imalatçıları da

Vakıf mütevellisi oluyor

Yurt Madenciliğini Geliştirme

Vakfı’nın 78.

Mütevelliler Toplantısı

16 Aralık 2023 günü İstanbul’da

yapıldı. Yönetim Kurulu Başkanı

Prof. Dr. Güven Önal’ın açılış konuşması

ve saygı duruşuyla başlayan

toplantıda, divan başkanlığına

Hayrettin Elmas, başkan yardımcılığına

Lütfü Çallı, kâtip üyeliğe de

Oğuz Güner seçildiler.

Toplantıda, Vakfın 2023 yılı

Ocak-Ekim dönemi faaliyetleri

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’nın 73.

Danışma Kurulu Toplantısı 18 Kasım günü İstanbul’da

yapıldı. Prof. Dr. Erdoğan Yüzer’in

divan başkanlığını, Prof. Dr. Remzi Karagüzel’in de

yazmanlığını yürüttüğü toplantının başında, kurula yeni

katılan Eyüp Batal (İMİB), Münir Yahşi (Eti Maden İşletmeleri),

Mert Egi, Av. Seren Düden Egi ve Av. Ümit

Yağmur Tok üyelere takdim edildiler.

Toplantıda, Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güven

Önal Vakfın 2022 yılı Ocak-Ekim dönemi faaliyetleri

ile 29 Eylül- 3 Ekim 2024 tarihleri arasında Washington

DC’de gerçekleştirilecek 31. IMPC 2024 kongresi kapsamında

yapılacak Amerika teknik inceleme gezisi hakkında

kurulu bilgilendirdi. Ayrıca, Vakıf tarafından hazırlanan

“Madenleri Tanıtım Projesi” de yine Prof. Önal

tarafından heyet üyelerine anlatıldı. Proje kapsamında,

isteyen maden işletmeleri için özel tanıtım filmleri hazırlanacak.

Bu projeden yararlanmak isteyen maden işletmelerinin

Vakıf ile irtibata geçmeleri gerekiyor.

Toplantıda Prof. Dr. Mustafa Topaloğlu, maden mevzuatındaki

gelişmeler konusunda kurulu bilgilendirdi. Topaloğlu,

ruhsat iptallerindeki tehlikeler, KEP adresleri

ve rödevans sözleşme türleri hakkında bilgiler verdi.

Dr. Caner Zanbak da video konferans yöntemiyle yaptığı

“Bir Hülasa- Endüstriyel Mineral ve Metalik Cevherlerin

Dış Ticareti” başlıklı sunumunda dış ticaret verilerini

irdeleyerek, cevherlerde ithalata bağımlılığımızın

gelecekte yaratabileceği sorunları anlattı.

UMREK ile ilgili gelişmeler hakkındaki bilgi sunumu

da Tuğba Özcan tarafından yapıldı. UMREK kodlarındaki

güncel değişimler ve yeni kodlar hakkında bilgiler

veren Özcan, UMREK Maden Sahaları Değerlendirme

Kodunu kurula tanıttı.

Toplantıda son olarak Prof. Dr. Güven Önal 2- 5 Mayıs

2024 tarihlerinde yapılacak Maden Türkiye 2024 Fuarı

hakkında üyeleri bilgilendirdi.

hakkında bilgi sunumu İbrahim

Halil Kırşan tarafından yapıldı. Kırşan, bu dönemde yapılan

toplantılar, öğrencilere verilen burslar, tanıtım ve

lobi faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilen politikacı

ve bürokrat ziyaretleri konularında bilgiler verdi. Ayrıca

madenciliğin tanıtımı faaliyetleri kapsamında gerçekleşen

televizyon programları, çevrim içi eğitim seminerleri,

kongreler, yayınlar ve diğer etkinlikler hakkında

da açıklamalarda bulundu. Aynı döneme ilişkin mali

bilanço Prof. Dr. Remzi Karagüzel, denetçi raporu da

Günaydın Yirmibeşoğlu tarafından mütevellilere sunul-

du ve oy birliği ile onaylandı. Vakfın 2024 yılı Çalışma

Programı Taslağı ve Bütçe Tasarısı da heyet tarafından

oy birliği ile kabul edildi.

Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güven Önal 2-5

Mayıs 2024 tarihlerinde yapılacak olan “Maden Türkiye

2024 Fuarı” hazırlıkları hakkında kurulu bilgilendirdi.

Ardından, Yönetim Kurulu tarafından yeni mütevelli

olarak önerilen; Bülent Tüfekçioğlu, Cengiz Uysal gerçek

kişi, Ant Group A.Ş., Bilfer Madencilik ve Turizm

A.Ş ve Ersel Ağır Makine A.Ş.

tüzel kişi olarak heyete kabul

edildiler.

Toplantıda son olarak, mevcut

seçilmiş mütevelli heyet üyelerinden

devamsız olan ve sağlık

durumları nedeniyle çalışmalara

katılamayan kişilerin mütevellilikten

çıkarılarak onur

üyesi olarak devam etmeleri

ve yerlerine yeni üyeler getirilerek

heyetin gençleştirilmesi

yönündeki yönetim kurulu

önerisi uygun görüldü ve bu

konuda yönetim kuruluna yetki

verildi.

6 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 7



VAKIF’TAN HABERLER

Maden Türkiye Fuarı 2024

hazırlıkları sürüyor

Madencilik sektörünün heyecanla beklediği, iki

yılda bir düzenlenen Maden Türkiye Fuarı,

2-5 Mayıs 2024 tarihleri arasında Tüyap Fuar

ve Kongre Merkezi’nde kapılarını ziyaretçilerine açmaya

hazırlanıyor. Düzenlendiği her yıl kendi çıtasını daha da

yükselten Maden Türkiye Fuarı, 2024 yılında da büyümesini

sürdürecek. İki yeni salonun daha açılması ile birlikte

daha fazla katılımcı firmayı ziyaretçiler ile buluşturacak

olan Fuarda, aynı zamanda açık alanda da ürün sergilemeye

imkân tanınacak. 2022 yılında sektörün en önemli

firmalarının yer aldığı fuarın 2024 yılında 700’ün üzerinde

katılımcı firmayı ağırlaması bekleniyor. Özellikle

yabancı ziyaretçi sayısında yakaladığı büyük artışın 2024

yılında da aynı şekilde devam etmesi hedefleniyor. 2022

yılında 109 ülkeden ziyaretçinin ağırlandığı fuarda şimdiden

100’e yakın ülkeden ziyaretçi kaydı bulunuyor. 2024

yılında, fuarda 20.000’in üzerinde profesyonel alıcının

katılımcılar ile buluşturulması hedefleniyor.

Katılımcılarına önemli ticari fırsatlar sunan fuarın satışları

neredeyse tamamlanmak üzere. Yurt içinden büyük

maden firmaları katılımının yanı sıra Almanya, Kanada,

İran, Rusya, İngiltere gibi madencilik sektöründe önemli

ülkelerden de katılımcıların yer alacağı fuar Türkiye’nin

en büyük ve kapsamlı madencilik fuarı olma niteliğini

sürdürecek.

Online biletler

2 Şubat’a kadar ücretsiz

Sektörün önemli bir satış ve pazarlama platformu

konumunda olan fuarın online biletleri 2 Şubat

2024 tarihine kadar ücretsiz. Geç kalmadan online

biletinizi almayı ve fuarı takviminize not etmeyi

unutmayın.

Ömer Yenel aramızdan ayrıldı

Yurt Madenciliğini Geliştirme

Vakfı mütevellilerinden Ömer

Yenel 16 Ocak günü vefat etti.

80 yaşında aramızdan ayrılan Ömer Yenel

1969 yılında Etibank Ergani Bakır İşletmelerinde

ocak mühendisi olarak madencilik

kariyerine başladı. Ardından Devlet Planlama

Teşkilatı ve Devlet Yatırım Bankasında görev yapan

Yenel 1979 yılından itibaren serbest yürüttüğü kariyerinde

Konya Krom Manyezit Tuğla Fabrikası manyezit

madeni işletmesi, Karadeniz Bakır İşletmeleri bünyesinde

2100 m uzunluğunda Hopa-Borçka Boru Hattı Tüneli

İnşaatı, Kutlular Bakır Madeni İşletmesi, Demir-Export

Killik Bakır Madeni ana nakliye desandresi inşaatı, Cdf

TTK Kandilli işletmesi projesi, Set Çimento tras-kilkalker

işletmesi, Van-Özalp Krom Madeni işletmesi gibi

pek çok görevi başarıyla yerine getirdi. 1999-2003 yılları

arasında Türkiye Taş Kömürü Kurumu

Başkanlığı ve Genel Müdürlüğü görevini

yürüten Yenel, 2003 yılında katıldığı Park

Grubu bünyesinde Tufanbeyli linyit projesi

ve Siirt – Madenköy bakır madeni projelerinin

geliştirilmesine öncülük etti.

1979-1982 yılları arasında TMMOB Maden

Mühendisleri Odası Başkanlığı ve 1978 yılında TM-

MOB yönetim kurulu üyeliği yapan, YMGV Mütevelli

heyeti üyesi ve MADENBİR Başkanı olarak da madenciliğe

hizmet veren Yenel, İTÜ Maden Fakültesinden

yüksek lisans derecesi sahibi idi.

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı ve Sektörmaden

dergisi olarak merhum Ömer Yenel’e tanrıdan rahmet,

ailesine, sevenlerine ve madencilik camiamıza baş sağlığı

diliyoruz.

8 SEKTÖRMADEN



VAKIF’TAN HABERLER

TV programları ve tanıtım etkinlikleri

Madenciliğin tanıtımı ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla yürütülen kitle iletişim araçlarındaki

programlar ile diğer etkinlikler sürüyor. Bu dönemde gerçekleştirilen programlar ile katılan konuklar ve

ele alınan konular

***başlık: TV programları ve tanıtım etkinlikleri

24 Ekim 2023

7 Kasım 2023

Madenciliğin tanıtımı ve kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla yürütülen kitle iletişim araçlarındaki

programlar ile diğer etkinlikler sürüyor. Bu dönemde gerçekleştirilen programlar ile katılan konuklar ve

ele alınan konular

Bloomberg HT - “Maden Dünyası”

Bloomberg HT- “Maden Dünyası”

Konu: Yeni Dönem Madencilik Politikaları Konu: Hayatımız Maden

Konuk: 24 Ekim 2023 TOBB Türkiye Maden Meclisi Başkanı

Bloomberg HT İbrahim - “Maden Halil Dünyası” Kırşan

Konuk: Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim

Kurulu Başkanı İbrahim Alimoğlu

Konuk TOBB Türkiye Maden Meclisi Başkanı İbrahim Halil KIRŞAN

Konu 28 Ekim Yeni 2023 Dönem Madencilik Politikaları”

11 Kasım 2023

Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden” - Tekrar Yayın Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden” - Tekrar Yayın

Konu: 28 Ekim 2023–Cumartesi Kömür Madenciliği Neden Hedef Seçildi Konu: Değişen ve Gerginleşen Dünyada, Enerji

Konuk: Bloomberg HT-

Yurt

“Yaşam

Madenciliğini

ve Maden”

Geliştirme

– Tekrar Yayın

Vakfı, Yön.

Arz Güvenliğinde Yerli Kömürün Önemi

Konuk Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı, Yön. Kur. Başkanı

Kur. Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, Konuk: Türkiye Kömür Üreticileri Derneği Başkanı

Prof. Dr. Güven ÖNAL,

Ulusal Çevre İletişim Derneği Yönetim

Muzaffer Polat

Ulusal Çevre İletişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Kurulu Başkanı Sevda Güner

Sevda GÜNER

18 Kasım 2023

Konu: 6 - “Kömür 22 Kasım Madenciliği Neden Hedef Seçildi”

Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”

Reklam Kampanyası Kampanyası (6 – 22 Kasım)

Konu:

Konuk:

Cumhuriyetimizin 100. Yılında

Madenciliğimizin 100 yılı

TOBB Türkiye Maden Meclisi Başkanı

İbrahim Halil Kırşan

5 Aralık 2023

Bloomberg HT-“Maden Dünyası”

Konu: İnsanlık Tarihinde Anadolu Madenciliği

Konuk: Dr. Jeoloji Yük. Müh. Ali Vedat Oygür

9 Aralık 2023 2023

Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”

Konu: Türkiye Madencilik Sektöründe Risk ve

Fırsatlar

Konuk: Türkiye Madenciler Derneği, Yönetim

Kurulu Başkanı Sayın Ali Emiroğlu ile

yorumcu ve besteci Sayın Attila Atasoy

16 Aralık 2023

Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”

Konu: Dünyadan Madencilik Örnekleri

Konuk: İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanı

Rüstem Çetinkaya

19 Aralık 2023

Bloomberg HT- “Maden Dünyası”

Konu: Türkiye’nin Yeni Maden Kanunu İhtiyacı

Konuk: Av. Prof. Dr. Mustafa Topaloğlu/ Özyeğin

Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim

Dalı Başkanı/Topaloğlu Avukatlık Bürosu

Kurucusu

Gençlik Komitesi yeni yönetimini seçti

21 Kasım 2023

Bloomberg HT- “Maden Dünyası”

Konu: Kritik Hammaddeler, Yeşil Dönüşüm ve

Temiz Enerji

Konuk: İstanbul Maden İhracatçıları Birliği

Yönetim Kurulu BaşkanıRüstem Çetinkaya

25 Kasım 2023

Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”

Konu: Cumhuriyetimizin 100. Yılında

Madenciliğimizin 100 yılı

Konuk: TOBB Türkiye Maden Meclisi Başkanı

İbrahim Halil Kırşan

2 Aralık 2023 2023

4 Kasım 4 Kasım 2023 2023 – Cumartesi

Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”

Bloomberg HT- “Yaşam ve Maden”

Bloomberg Konu: Türkiye Madencilik Sektöründe Risk ve

Konuk Türkiye

HT- “Yaşam

Kömür Üreticileri

ve Maden”

Derneği Başkanı Muzaffer Polat

Konu:

Fırsatlar

Konu Değişen Değişen ve ve Gerginleşen Gerginleşen Dünyada, Dünyada, Enerji Enerji Arz Güvenliğinde

Konuk: Türkiye Madenciler Derneği, Yönetim

Yerli Arz Kömürün Güvenliğinde Önemi" Yerli Kömürün Önemi

Konuk: Türkiye Kömür Üreticileri Derneği Başkanı

Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu ile yorumcu

Muzaffer Polat

ve besteci Attila Atasoy

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Gençlik

Komitesi genel kurul toplantısı 25 Aralık

günü saat İTÜ Maden Fakültesinde yapıldı.

36 öğrencinin katıldığı toplantıda komitenin yeni

yönetim kurulu aşağıdaki seçildi. Buna göre, Kamil

Gencay Belli (Maden Mühendisliği) komite başkanlığına

seçilirken Mustafa Batuhan Çekiç (Cevher Hazırlama

Mühendisliği), Serkan Erol (Cevher Hazırlama

Mühendisliği), Zeynep Uslu (Cevher Hazırlama

Mühendisliği), Yunus Emre Güven (Cevher Hazırlama

Mühendisliği), Esra Aslanhan (Maden Mühendisliği)

ve Hakkı İlyas Tutuk (Maden Mühendisliği)

yönetim kurulu üyeliklerine seçildiler.

YMGV Gençlik Komitesi, ülkemizdeki üniversitelerin

yer bilimleri (Maden Mühendisliği, Cevher Hazırlama

Mühendisliği, Jeofizik Mühendisliği, Jeoloji

Mühendisliği) ve diğer ilişkili bölümlerin öğrencilerinin

teknolojik ve bilimsel gelişmelerde aktif rol almasını,

madencilik kurumları ile öğrenciler arasında

iletişimin güçlendirilmesini ve tüm komite bileşenlerinin

madencilik sektörü ile kaynaşmasını sağlamayı

amaçlar. Komite bu amaçlara yönelik olarak teknik

geziler, söyleşiler ve diğer etkinliklerle öğrencilerin

sektöre ilişkin birinci elden gözlemleyip bilgi edinmesine

yardımcı olur.

10 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 11





TÜRKİYE’DEN HABERLER

Batarya Hammaddeleri Çalıştayı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Sanayi ve

Teknoloji Bakanlığı tarafından ortak düzenlenen

Batarya Hammaddelerinin Yerli İmkanlarla

Üretilmesi Çalıştayı 06 Aralık 2023 tarihinde Ankara’da

yapıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah

Tancan ve Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı

Oruç Baba İnan’ın açılış konuşmaları ile başlayan çalıştay’da

Türkiye’de 55 farklı kurumdan 165 uzman, yetkili

kişi ve akademisyen bir araya geldi. Yurt Madenciliğini

Geliştirme Vakfı adına da Başkan Prof. Dr. Güven Önal

çalıştaya katıldı.

Çalıştayın ilk bölümünde, ETKB Tabii Kaynaklar Dairesi

Başkanı Leman Çetiner Batarya Hammaddeleri ve STB

Dijital Teknolojiler Dairesi Başkanı Emre Dabak Batarya

Teknolojileri başlıklı sunumlar yaptılar. Çalıştayın iki

oturumunda elektrikli araçlar ve enerji depolama sistemlerinde

kullanılan lityum, mangan, kobalt, nikel, grafit,

alüminyum, bakır ve benzeri hammaddelerin üretiminde

ülkemizin sahip olduğu potansiyelin değerlendirilmesi ve

bu potansiyelin hayata geçirilmesi için atılması gereken

adımlar ele alınırken, kurulan dört ayrı masada da, Yerli

batarya hammaddeleri üretimi ve tedarik zinciri yönetimi,

Batarya aktif maddeleri ve yatırımlar, Yeni nesil batarya

teknolojileri ve Batarya hammaddeleri geri dönüşümü ve

sürdürülebilirlik başlıklarında tartışmalar yürütüldü.

Yeşil enerji dönüşümü

madencilik ile mümkün

İklim krizi ve çevre sorunlarının baş sorumlusu olarak

fosil yakıt kullanımı ve madenciliğin günah keçisi haline

getirildiği bir ortamda, karbon emisyonlarını düşürmenin

ve enerjide yeşil dönüşümün yegane yolu olarak yenilenebilir

kaynaklar görülüyor. Güneş, rüzgar ve benzeri

kaynaklardan elektrik üretimi insanlığın ve gezegenin

kurtuluşu olarak sunuluyor. Halbuki, yenilenebilir kaynakların

devasa enerji talebini karşılayabileceği varsayılsa

bile, rüzgarın esmediği ya da güneşin görünmediği

zamanlar için enerjinin depolanması şart. Bu da batarya

teknolojilerinin geliştirilmesini ve hammaddelerinin

üretilmesini zorunlu kılıyor. Yani, yenilenebilir enerji

sistemlerinin kurulumu için çimentodan çeliğe, alüminyumdan

nadir toprak elementlerine ve bakıra kadar mineral

hammaddeler gerekli olduğu gibi bu enerjiyi depolayabilmek

için de nikelden lityuma, mangandan kobalta,

grafite, alüminyuma kadar madencilik ürünleri şart.

Bu hammaddelerin pek çoğuna sahip ülkemizin bu küresel

dönüşüme ayak uydurabilmesi ve stratejik enerji

güvenliğini sağlayabilmesi için bunları topraktan çıkarması,

üretmesi, yeni teknolojiler geliştirmesi, batarya

üretmesi ve enerjisini depolayabilmesi gerekiyor. İşte,

“Batarya Hammaddelerinin Yerli İmkanlarla Üretilmesi

Çalıştayı” tam da bu noktaya dikkat çekmek, bu konuda

bir yol haritası oluşturmak için yapıldı.

Çalıştayda, döngüsel ekonomi modeli ile madencilik

faaliyetleri sonucu oluşan atık/artık ve pasalardan yeşil

dönüşüm için gerekli olan ileri teknoloji elementlerinin

elde edilebileceği de vurgulandı. Bu model, kaynakların

daha etkili bir şekilde kullanılmasını sağlarken aynı zamanda

çevrenin korunmasına da katkı sağlıyor. Böylece,

madencilik faaliyetlerinin doğurduğu olumsuz etkilerin

minimize edilmesiyle birlikte, ekonomik büyüme ile

çevresel sürdürülebilirlik arasında bir denge sağlamak

da mümkün oluyor.

Türkiye’nin enerji yoğunluğu

yüzde 6,2 düştü

Enerji ve Tabii

Kaynaklar

Bakanı Bayraktar,

2022’de Türkiye’nin

enerji yoğunluğunun

rekor gelişim

göstererek yüzde 6,2

düştüğünü bildirdi.

Türkiye’nin 2030

Enerji Verimliliği Stratejisi ve Eylem Planı Lansmanında

konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan

Bayraktar, Türkiye’nin enerji ihtiyacını daha temiz kaynaklarla

karşıladığını, bu sayede emisyonların azaldığını

ve enerji dönüşümünün sağlandığını söyledi.

Bakan Bayraktar, Türkiye’nin 2021 ve 2022’de enerji

yoğunluğunu dünyada iki yıl üst üste en çok iyileştiren

iki ülkeden biri olduğuna dikkati çekerek, “2022’de

küresel enerji yoğunluğu iyileşmesi ortalama yüzde 2

olarak gerçekleşirken, ülkemizin enerji yoğunluğu rekor

bir gelişim göstererek yüzde 6,2 oranında düştü.”

değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin, 2053 net sıfır iklim hedefleri doğrultusunda

sürdürülebilir ve çevreye duyarlı enerji politikası gereği

yeni enerji verimliliği hareketi başlattığını aktaran Bayraktar,

“Bu doğrultuda, elde ettiğimiz kazanımları Türkiye

Yüzyılı’nda daha ileriye taşımak amacıyla, Türkiye’nin

Enerji Verimliliği 2030 Stratejisi ve 2024-2030 yılları

arasında uygulanacak olan II. Ulusal Enerji Verimliliği

Eylem Planı’nı uygulamaya başlıyoruz.” diye konuştu.

Bayraktar, yeni plan kapsamında 10 stratejik amaç ve

23 hedef belirlediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Eylem planımızın hayata geçirilmesiyle 2030’a kadar

enerji tüketimimizi yüzde 16 azaltacak ve 100 milyon

ton emisyon azaltımına katkıda bulunacağız. Ortaya

koyduğumuz bu hedeflere ulaşmak için kamu ve özel

sektör olarak 2030’a kadar 20 milyar dolarlık enerji verimliliği

yatırımı gerçekleştireceğiz. Böylece hem enerji

verimliliği alanında faaliyet gösteren firmaları destekleyerek

yeni iş imkanı oluşturacak hem de bu yatırımlar

sayesinde 2040’a kadar 46 milyar dolar değerinde enerji

tasarrufu sağlamış olacağız.”

(Kaynak: AA)

Ege ihracatının yıldızları belli oldu

Ege İhracatçı Birlikleri (EİB), her yıl düzenlediği “İhracatın

Yıldızları Ödül Töreni”nde bu yıl da 21 kategoride 57

firmaya 61 ödül verdi.

Petkim Petrokimya Holding A.Ş., Ege İhracatçı Birlikleri üyeleri

arasında en fazla ihracat yapan firma olurken, madencilik sektöründe

Ege’nin ihracat şampiyonları ise sırasıyla Kaltun Madencilik,

İrter Abrasiv ve CTC Enerji Madencilik şirketleri oldular.

Ödül törenine Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’ndan İbrahim

Halil Kırşan ve Mehmet Yılmaz da katıldılar.

14 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 15



TÜRKİYE’DEN HABERLER

Cumhuriyetin 100. yılında

madenciliğin 100 yılı

Funda Bekişoğlu Vedat Yanık İbrahim Halil Kırşan

Güven Önal

Halim Demirkan

Maden Mühendisleri Mesleki Gelişim Derneği

(MMMGD) tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin

100. yılı münasebetiyle düzenlenen

“Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılında Madenciliğimizin

100 Yılı” konulu sempozyum 30 Ekim 2023 tarihinde

Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü

Sadrettin Alpan Konferans Salonunda gerçekleştirildi.

Sempozyumun açılışında MMMGD Yönetim Kurulu

Başkanı Halim Demirkan, İstanbul Maden İhracatçı Birliği

(İMİB) Yönetim Kurulu Üyesi Funda Bekişoğlu, Altın

Madencileri Derneği (AMD) Başkanı Mehmet Yılmaz ve

MTA Genel Müdürü Vedat Yanık birer konuşma yaptılar.

MMMGD Yönetim Kurulu Başkanı, Halim Demirkan,

konuşmasına; “Madenciliğin çevreye ve iş sağlığı ve

güvenliğine öncelik veren, günün teknik ve sosyal gerekliliklerine

uygun olarak yapılması gerektiğini vurgulayarak,

“Sürdürülebilir madenciliğin ön koşulu bilimsel

etik çevresinde doğaya ve insana saygılı yöntemlerle yapılmasıdır,”

dedi.

AMD Başkanı Mehmet Yılmaz Cumhuriyetin ilk yıllarında

madenciliğin gayri safi milli hasıla içindeki payının

bugünden çok daha yüksek olduğunu hatırlatarak

“Gelişmiş ülkelerde bu rakam yüzde 6, 7, 8 hatta bazı

ülkelerde 10’lara kadar çıkıyor. Bizde Cumhuriyetin ilk

yıllarında yüzde 20’leri bulduğu dönemler olmuş ama

Mehmet Yılmaz

şu anda maalesef yüzde 1 seviyesinde. Böylesine büyük

bir potansiyelin üstünde otururken bu rakam biz madencilere

yakışmıyor, bunu daha yukarılara çekmek zorundayız,”

şeklinde konuştu.

İMİB Yönetim Kurulu Üyesi Funda Bekişoğlu Türkiye’nin

maden varlıkları açısından zengin bir ülke olduğunu

vurguladığı konuşmasında, Cumhuriyet’in 100.

yılında madenciler olarak geçmişi değil gelecek yüzyılı

konuşmamız gerekiyor. Gelecek yüzyılda dünyanın

sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dünya için madenciler

olarak yapmamız gerekenleri konuşmalıyız. Maden de

bizim çevre de bizim,” dedi.

MTA Genel Müdürü Vedat Yanık ise Cumhuriyetin 100

yılında maden sektörümüzün çevresel ve toplumsal sorumluluğunun

önemini anladığını, sürdürülebilirlik ve

toplumsal sorumluluk ilkelerini benimseyerek geleceğe

yönelik bir bakış açısı geliştirdiğini dile getirdi.

Sempozyumda, açış konuşmalarının ardından TOBB

Madencilik Meclisi Başkanı Halil İbrahim Kırşan “Madenciliğimizin

yüz yılı”, Yurt Madenciliğini Geliştirme

Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal “Atatürk’ün madencilik

politikası”, ve Genel Maden İşletmecileri Derneği

(GEMAD) Başkanı Cemil Ökten “Sürdürülebilir

madencilik” konulu sunumlar yaptılar.

Sunumların ardından moderatörlüğünü

Dama Mühendislik Genel

Müdürü Sabri Karahan’ın üstlendiği,

Orman Mühendisleri Odası

Genel Başkanı Hasan Türkyılmaz,

GEMAD Yönetim Kurulu Başkanı

Cemil Ökten, Maden Hukuku Uzmanı

Dr. Av. Kerem Canbazoğlu ve

iletişim uzmanı Hakan Karan’ın konuşmacı

olduğu “Günümüz madenciliğinin

genel bir değerlendirmesi”

konulu açık oturum düzenlendi.

Atatürk’ün madencilik

politikası

Prof. Dr. Güven Önal sempozyumda

yaptığı “Atatürk’ün madencilik

politikası” başlıklı sunumda endüstri

devriminde buhar makinesinin ve

onun yakıtı olan kömürün oynadığı

kritik rolü vurgulayarak, batı toplumlarının

gelişmesinde madenciliğin

öneminin altını çizdi. Önal, son

derece zeki, entelektüel ve birikimli

bir subay olan Mustafa Kemal’in

de madenciliğin bu kilit öneminin

farkında olduğunu belirterek özetle

şunları söyledi:

Mustafa Kemal Atatürk’ün hedefi

Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine

çıkarmak idi. Bunun için de

siyasi, ekonomik ve hukuksal bir alt

yapı gerekiyordu. Ekonomik

kalkınmada bağımsızlığın temeli

ise madencilikti. 1923’te

yeni devletin ekonomik rotasının

çizildiği İzmir İktisat

Kongresinde alınan “Ülkemizin

kalkınmasını sağlamak

için, önce ekonomik yönden

kalkınmanın sağlanması, yeraltı

ve yerüstü doğal kaynaklarımızı

kendimizin işleyerek,

milletimizi çağdaş medeniyetin

sahip olduğu düzeye eriştirilmesi”

kararı Mustafa Kemal’in

bu konudaki görüşünü

yansıtıyordu. Mustafa Kemal,

1925 yılında Meclis’te yaptığı

konuşmada da “Ekonomik

durum söz konusu olduğunda,

bugünkü uygarlığın güçlü

temeli olan maden sanayine

özellikle önem vermenizi ve

yönelmenizi isterim. Sanayi

fabrikalarına, maden endüstrisine

yönelik genel ilgi ve atılımları

desteklemek için çözüm

yolu ve önlemler bulmak,

çok gerekli ve hayati gereksinmelerimiz

arasındadır.”

diyerek ekonomik kalkınma

için madenciliğin vazgeçilmez

önemini vurguluyordu.

Atatürk ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin

bu yaklaşımı daha

Cemil Ökten

ilk yıllardan itibaren uygulamada da

kendini gösterdi. 1924’te madenci

yetiştirmek üzere Zonguldak Yüksek

Maden ve Sanayi Mektebi kuruldu.

1927, maden yatırımları Türkiye İş

Bankası tarafından finanse edilmeye

başlandı. 1933’te Sümerbank ve Altın

Arama ve İşletme İdaresi, 1935’te

Petrol Arama ve İşletme İdaresi, Etibank

ve Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü

kuruldu, Keçiborlu kükürt madeni

açıldı. 1937’de Karabük Demir

Çelik Fabrikası’nın temeli atıldı ve

iki yıl içinde tamamlanarak 1939’da

devreye girdi. Aynı yıl ilk defa demir

madeni Divriği’de MTA tarafından

bulundu, 1939 yılında Divriği Demir

Madenleri İşletmesi kurularak faaliyetine

başladı. Murgul bakır, Maden-Guleman

krom madenlerimiz,

Atatürk döneminde Etibank’a devredilerek

millileştirildi.

16 SEKTÖRMADEN

SEKTÖRMADEN

17



TÜRKİYE’DEN HABERLER

Maden

Mühendisleri

Odasından ödül

töreni, sergi ve

panel

Dünya Madenciler Günü

kutlandı

4 Aralık Dünya Madenciler Günü madencilikle

ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları

ve akademik kurumlarca düzenlenen çeşitli

etkinliklerle kutlandı.

Prof. Dr. Güven Önal ve İsmet Kasapoğlu 60. yıl plaketlerini aldılar

Mustafa Sönmez ve Doç. Dr. Süha Nizamoğlu 50. yıl plaketlerini

aldılar

Prof. Dr. Gündüz Ökten ve Prof. Dr. Mustafa Eroğan 50. yıl

plaketlerini aldılar

Maden Mühendisleri Odası İstanbul

Şubesi 2023 Dünya Madenciler

Günü kutlamalarına Taksim’deki

Cumhuriyet Anıtına çelenk koyarak

başladı. Yurt Madenciliğini

Geliştirme Vakfının da katılarak

çelenk koyduğu törende, madencilik

sektöründe yaşamını kaybeden

maden emekçileri anısına saygı duruşunda

bulunuldu.

Maden Mühendisleri Odası İstanbul

Şubesi de her yıl geleneksel

olarak yaptığı, meslekte 40, 50 ve

60. yıllarını dolduran madencilere

Onur Ödüllerini bu yıl da 4 Aralık

Dünya Madenciler Gününde verdi.

Meslekte 60. yılını dolduran Başkan

Prof. Dr. Güven Önal ve İsmet

Kasapoğlu ile, 50. yılını dolduran

Prof. Dr. Gündüz Ökten, Prof. Dr.

Mustafa Erdoğan, Doç. Dr. Süha

Nizamoğlu da törende plaketlerini

aldılar. Ödül töreni düzenlenen

kokteyl ile sona erdi.

Maden Mühendisleri Odası, 4

Aralık Dünya Madenciler Günü

etkinlikleri kapsamında 5 Aralık

günü de fotoğraf sanatçısı Alaaddin

Kara’nın eserlerinin yer aldığı

“nakısın teri” madenci fotoğraf sergisi

ile Üzeyir Karahasanoğlu’nun

moderatörlüğünü yaptığı ve konuşmacı

olarak Adnan Özyalçıner ve

Tayfun Mater’in katıldığı “Madencilik,

emek, edebiyat ve mücadele”

konulu bir panel düzenledi.

18 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 19



TÜRKİYE’DEN HABERLER

İTÜ’den “Doğaya Dönüş”

etkinliği

Türkiye Ekonomisinde

Madenciliğin Rolü Konferansı

İstanbul Teknik Üniversitesi

4 Aralık

Dünya Madenciler

Gününü “Doğaya Dönüş-

Eski Maden Sahalarının

Rehabilitasyonu” temalı

bir etkinlikle kutladı. İTÜ

Rektörü Prof. Dr. İsmail

Koyuncu ve İTÜ Maden

Fakültesi Dekanı Prof.

Dr. Mustafa Kumral’ın

açılış konuşmalarıyla

başlayan etkinlik kapsamında

düzenlenen “Eski

Maden Sahalarının Rehabilitasyonu”

konulu açık

oturumda, İTÜ Maden

Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral’ın moderatörlüğünde

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof.

Dr. Güven Önal, İTÜ Maden Fakültesi emekli öğretim

Konferansın Türkiye açılışında Madenciler konuşan Derneği’nin Enerji (TMD) ve 4 Aralık Tabii Kaynaklar TMD Yönetim Bakan Kurulu Yardımcısı Başkanı Ali Abdullah Emiroğlu da Tancan, açılış

üyesi Prof. Dr. Celal Şengör ve Türkiye Tabiatını Koruma

madencilik Dünya sektörünün Madenciler sanayileşmenin Günü kapsamında temel düzenlediği

“Türkiye vazgeçilmez Ekonomisinde bir yer Madenciliğin tutan madencilik sıra gelişmiş Türkiye’ye ülkelerin özgü çok bugünkü sayıda risk teknoloji bulunduğunu ve refah söy-

girdilerini konuşmasında, üreten bir sektörün olduğunu önünde belirterek, küresel risklerin “İnsan yanı ve

Derneği (TTKD) Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhami

toplum hayatında

Kiziroğlu konuşmacı olarak yer aldılar.

düzeyine Rolü” konulu ulaşmalarında konferans Ankara’da çok önemli gerçekleştirildi. bir rol oynamıştır ledi. Ülkedeki ve bundan risklerin sonraki önemli süreçte bir bölümünün de ekonomik yatırım

kalkınmada lokomotif sektör olmaya devam edecektir” ortamının dedi. Tancan, yeterince bakanlık iyi olmamasından olarak madenlerimizin

kaynaklandığına

Prof. Dr. Güven Önal konuşmasında Türkiye’nin kalkınmasında

madenciliğin kritik önemine vurgu yaparak Türki-

belirterek, naklar Bakan “Dünyanın Yardımcısı iklim Abdullah değişikliğiyle Tancan, madencilik mücadele vencesini ettiği bugünlerde sağlamadan biz madenciliği madenlerimizin büyütmek, yatırımcı-

sorumlu

güvenli Konferansın ve sürdürülebilir açılışında konuşan şekilde Enerji ekonomiye ve Tabii Kay-

kazandırılabilmesi işaret eden Emiroğlu, için “Ruhsat her türlü güvencesini, tedbiri yatırım aldıklarını güye

madenlerinin tamamını işletirse yıllık 98 milyar dolarlık

ithalatın önüne geçeceğine dikkat çekti. Prof. Dr. Celal

bir sektörünün şekilde üretilmesi sanayileşmenin için temel bütün girdilerini planlamalarımızı üreten bir yapıyoruz. ları çekmek Sürdürülebilir mümkün değil. madenciliğin Bu durum ruhsat her sayılarına

da

zaman

sürdürülebilir

sektör olduğunu

bir

belirterek,

gelecek anlayışı

“İnsan ve

içerisinde

toplum hayatında

ele alıyoruz.” dedi.

yansıyor. 2008 yılında 45.000’nin üzerinde olan

Şengör madenciliğin doğayı tahrip etmediğini belirterek,

vazgeçilmez bir yer tutan madencilik gelişmiş ülkelerin ruhsat sayısı 15.000’ler seviyesine gerilemiş durumda.

esas olanın madencilik faaliyetleri bittikten sonra bu sahaların

geri kazanılması olduğunu ifade etti. Şengör, maden-

yanı önemli sıra bir Türkiye’ye rol oynamıştır özgü ve bundan çok sonraki sayıda süreçte risk bulunduğunu de Ruhsat sayılarındaki söyledi. Ülkedeki bu azalışın risklerin nedenleri arasında önemli be-

bir

TMD bugünkü Yönetim teknoloji Kurulu ve refah Başkanı düzeyine Ali ulaşmalarında Emiroğlu da çok açılış Arama konuşmasında, ruhsat sayıları sektörün 35.000’lerden önünde 5.000’lere küresel risklerin geriledi.

ciliğe karşı çıkanların çoğunlukla hiçbir bilimsel argümana

bölümünün ekonomik kalkınmada yatırım ortamının lokomotif sektör yeterince olmaya iyi devam olmamasından lirsiz izin süreçleri, kaynaklandığına izin ve ruhsat işaret iptalleri, eden aşırı Emiroğlu, yüksek

dayanmadıklarını, zır cahil olduklarını söyledi. Prof. Dr.

“Ruhsat edecektir” güvencesini, dedi. Tancan, yatırım bakanlık güvencesini olarak madenlerimizin

güvenli değil. ve sürdürülebilir Bu durum ruhsat şekilde sayılarına ekonomiye da kazan-

yansıyor. teye ihtiyacımız 2008 yılında var. 45.000’nin İzinlerin tek bir üzerinde merkezden olan yürütül-

ruhsat

sağlamadan orman madenciliği bedelleri büyütmek, var. Madencilikle yatırımcıları ilgili tek bir çekmek otori-

İlhami Kiziroğlu da maden sahalarının rehabilitasyonu için

mümkün

en önemli konunun üst toprak örtüsünün bilimsel bir şekilde

korunması ve sahanın sonradan rehabilitasyonunda bu

sayısı dırılabilmesi 15.000’ler için seviyesine her türlü tedbiri gerilemiş aldıklarını durumda. belirterek, Arama mesi ruhsat gerekiyor,” sayıları şeklinde 35.000’lerden konuştu. 5.000’lere geriledi.

Ruhsat “Dünyanın sayılarındaki iklim değişikliğiyle bu azalışın mücadele nedenleri ettiği arasında bugünlerde

biz

belirsiz izin süreçleri, izin ve ruhsat iptalleri, aşırı

toprağın kullanılmasının önemini vurguladı.

yüksek orman

de madenlerimizin

bedelleri de

sorumlu

var. Madencilikle

bir şekilde üretilmesi

için bütün planlamalarımızı yapıyoruz. Sürdürüle-

Kurulu Üyesi Ali Türkoğlu’nun katıldığı konferansın

ilgili tek

Yurt

bir

Madenciliğini

otoriteye ihtiyacımız

Geliştirme

var.

Vakfı

İzinlerin

adına yönetim

tek bir

merkezden yürütülmesi gerekiyor,” şeklinde konuştu.

Etkinlik kapsamında sanatçı Erçin Gür’ün imzasını taşıyan

bilir madenciliğin her zaman sürdürülebilir bir gelecek “Madencilik ve Ekonomi” başlıklı ilk oturumunda Türkiye’nin

Kurulu önde gelen Üyesi ekonomistleri Ali Türkoğlu’nun madencilik katıldığı sektörü-

“Kurumuş Ağaç Kökleri Heykelleri” başlıklı bir de sergi

Yurt anlayışı Madenciliğini içerisinde ele alıyoruz.” Geliştirme dedi. Vakfı adına yönetim

açıldı.

konferansın “Madencilik ve Ekonomi” başlıklı ilk oturumunda nün ekonomiye Türkiye’nin katkılarını tüm önde boyutlarıyla gelen ekonomistleri ele aldılar.

madencilik sektörünün ekonomiye katkılarını tüm boyutlarıyla ele aldılar. Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş.

20 SEKTÖRMADEN Kurumsal İlişkiler Müdürü Dr. Melik Zafer Yıldız’ın moderatörlüğünde gerçekleşen SEKTÖRMADEN oturumda; 21İş

Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen, Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan ve



TÜRKİYE’DEN HABERLER

Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş. Kurumsal İlişkiler Müdürü

Dr. Melik Zafer Yıldız’ın moderatörlüğünde gerçekleşen

oturumda; İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat

Gürleyen, Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan

ve Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık

Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu Türkiye

ekonomisi ve madencilik sektörünün güncel durumunu

masaya yatırdılar.

Tüprag A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yaşar

Dağlıoğlu’nun moderatörlüğünü üstlendiği “Sektörel

Strateji ve Politikalar” oturumunda ise sektör temsilcileri,

madenciliğin önündeki sorunlar ve bu sorunların çözümü

için yol haritalarını konuştular. ESAN Eczacıbaşı

A.Ş. Maden Hakları Müdürü Barış B. Ünver, KROM-

DER Başkanı Bülent Aksu, Çayeli Bakır İşletmeleri

A.Ş. Genel Müdürü Murat Güreşçi ve Demir Export Genel

Müdürü Ramazan Yön konuşmacı olarak katıldılar.

Konferansın ardından düzenlenen gala gecesinde ise etkinliğin

sponsorlarına birer teşekkür plaketi verildi.

IMCET 2023 yapıldı

İstanbul Üniversitesinde yeni

madenciler baret taktı

4

Aralık Madenciler

Günü

kutlamaları

kapsamında, 7 Aralık

günü İstanbul Üniversitesi

Cerrahpaşa Maden

Mühendisliği Bölümünde

yeni mezun

olacak madenciler için

Baret Takma Töreni

düzenlendi. Üniversite

temsilcileri, sivil toplum

kuruluşları, sektör

temsilcileri ve öğrencilerin

katıldığı törende

bu yıl mezun olarak

mesleğe adım atacak

öğrencilere baretleri takılarak

ve iş güvenliği yelekleri giydirildi.

Törenin ardından düzenlenen “Türkiye madenciliği üzerine

genel bir değerlendirme” başlıklı açık oturumda da

Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlgin Kurşun’un

moderatörlüğünde, Yurt Madenciliği Geliştirme

Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, Maden Mühendisleri

Odası İstanbul Şube Başkanı Mesut Erkan, Çayeli Bakır

İşletmeleri Halkla İlişkiler Müdürü Melik Zafer Yıldız

ve Kiremitçiler Grup Genel Müdür Yardımcısı Öğr. Gör.

Yasin Yılmaz konuştular.

Türkiye 28. Uluslararası Madencilik Kongresi ve

Sergisi (IMCET 2023) 28 Kasım-1 Aralık 2023

tarihlerinde Antalya’da yapıldı. Kongrenin açılışına

Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof.

Dr. Güven Önal da katıldı.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan

Yüksel, kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, madenciliğin

ulusların kalkınmasındaki önemini ve ülkemizin

maden zenginliğini vurguladı. Türkiye’nin ekonomik sorunlarının

ana nedenlerinden birinin dışa bağımlı enerji

politikaları olduğunu belirten Yüksel “1990’lardan beri

ihmal edilmiş olan yerli kaynaklara dayalı enerji politikaları

ve özellikle kömürlerimizin adeta yok sayılması

bugün ortaya çıkan acı tablonun başlıca sebeplerindendir.

Ülkemizde de enerji hammaddelerinde yaşanan tedarik

Doğal Afetler ve Tüneller

Sempozyumu yapıldı

Tünelcilik Derneği’nin düzenlediği “Doğal

Afetler ve Tüneller” konulu sempozyum,

23-24 Kasım tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi.

1500 kişinin katıldığı sempozyumda Prof. Dr. Kyriazis

Pitilakis, Prof. Dr. Candan Göçeoğlu, Dr. Yalçın

Eyigün ve Dr. Ayhan Koçbay’ın çağrılı sunumlarının

sıkıntıları enerji üretiminin ne kadar stratejik bir öneme

sahip olduğunu bir kez daha göstermiştir.” şeklinde konuştu.

Yüksel, IMCET kongresinde bu krizlerden çıkma

yolları araştırılıp tartışılırken yerli kaynaklarımızın nasıl

değerlendirilebileceğinin de tüm ayrıntıları ile ele alınacağını

söyledi.

İlki 1969 yılında gerçekleşen ve 2001 yılında uluslararası

alana taşınan Türkiye 28. Uluslararası Madencilik

Kongresi ve Sergisinde Türkiye ve 32 ülkeden uzman,

bilim insanı, sanayici ve teknoloji üreticilerinden oluşan

toplam 1387 delege katıldı. Kongrede, 8 çağrılı konuşmacının

yanı sıra 32’si yabancı toplam 107 adet bildiri

sunuldu. Kongre kapsamında düzenlenen madencilik

sergisinde de 227 firma ürün ve hizmetlerini sergiledi.

yanı sıra yangınlardan korunma, acil durum havalandırması

ve yolcu tahliye stratejileri; İstanbul’da yaşanan

sel felaketleri ve yağmur suyu tünellerine duyulan

ihtiyaç; Türkiye’deki heyelan sorunları ve tünellere

etkisi; tünel açmada güvenliği ve çevresel verimliliği

artıran pratik deneyimler; ve Mersin Metro Projesi

gibi pek çok farklı konuda da sunumlar yapıldı.

22 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 23



TÜRKİYE’DEN HABERLER

Eskişehir’de bor katkılı

lityum iyon pili üretiliyor

Çayeli Bakır’da

yeni cevher bulundu

Eskişehir’de Türkiye Bilimsel

ve Teknolojik Araştırma

Kurumunun (TÜBİTAK)

desteğiyle yürütülen çalışmalar

kapsamında, otomobillerin uzaktan

kumandasında, oyuncuklarda,

basküllerde, bilgisayarda kullanılmak

üzeri bor elementi ve sodyum

karboksimetil selülozuyla (CMC)

geliştirilen 3 voltluk CR-2032 sınıfı

küçük lityum iyon pilin prototipi

üretildi.

Bor katkılı ve çevreci lityum iyon

pilde seri üretim aşamasına gelindi

ve çalışmaları yürüten Tayko Pil

Üretim A.Ş. günlük 500 adet pil üretim

kapasitesine ulaştı. Şirketin kurucusu

Dr. Tayfun Koçak, yatırımcılarla

görüşüp, daha hızlı ve yüksek kapasitelerde pil

üretme hedefiyle, Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ)

Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölümü Laboratuvarı’nda

çalışmalarını sürdürüyor.

Tayfun Koçak’ın verdiği bilgilere göre, geliştirdikleri pil

benzerlerinden daha uzun ömürlü ve çevre dostu. Pil

üreticilerinin genellikle polivinil florür (PVDF) bağlayıcı

ve toksik olan NVP kimyasalı kullanılmak zorunda

olduğunu belirten Koçak şunları söyledi: “Biz bunun

yerine Türkiye’de üretilen çevreci, organik bir bağlayıcı

olan ve doğadan elde edilen sodyum karboksimetil

selülozu kullanıyoruz. Daha ucuz ve daha az karbondioksit

emisyonu daha az sağlıyor ve insan sağlığına zararlı

değil. Bor elementini ise, pil yapımında kullanılan

katot tozunun kristal yapısına ekleyerek ömrünü yüzde

10 uzattık. Sonuç olarak, benzerlerinden uzun ömürlü,

çevre dostu yerli bir pil ürettik. Seri üretim aşamasına

geldik. Günde 500 adede kadar pil üretebiliriz. Yatırımcılarla

görüşüp daha hızlı ve yıllık 5 milyon pil üretimi

yapmayı planlıyoruz.”

Türkiye’de şu anda aktif 2 lityum iyon pil üreticisi bulunuyor.

Kayseri’deki ASPİLSAN ‘kalem pil’ sınıfı silindirik

18650 pil ve Ankara’daki Pomega-Kontrolmatik

daha ziyade şebeke tipi enerji depolama ve büyük taşıma

araçlarında kullanılan prizmatik pil grubu üretiyor. Tayko

Pil’in üretim aşamasına getirdiği CR-2032 sınıfı pili

ise Türkiye’de üreten yok.

(Kaynak: AA)

Çayeli Bakır İşletmeleri Genel Müdürü Murat

Güreşçi, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla

düzenlenen programda yaptığı açıklamada,

mevcut madenin 300 metre güneyinde

3 milyon ton cevher bulduklarını ve bu sayede Çayeli

Bakırın işletme ömrünün uzadığını bildirdi.

Bugüne kadarki 40 yıllık işletme süresi içinde yaklaşık

28 milyon ton cevher üretimi ile 4 milyon ton bakır ve 2

milyon ton çinko konsantresi ihracatı yapıldığını aktaran

Güreşçi, geçen yılı maden kazası yaşamadan atlattıklarını

kaydederek, 2023 yılında 800 bin ton ham cevheri yer

altından çıkardıklarını, işlediklerini, konsantre haline getirdiklerini

ve Rize Limanı’ndan ihraç ettiklerini söyledi.

Üç yıl önce alınan kararla madende cevherin tükenmekte

olduğunu ve kapanışa doğru yaklaşıldığını hatırlatan

güreşçi, bulunan yeni cevher ile kapanmanın

gündemden çıktığını söyledi. Güreşçi, şöyle konuştu: “

Maden ile ilgili 3 yıl önce bir karar verdik. ‘Maden kapanışa

doğru yaklaşıyor. Gerçek potansiyeli bu mudur?

Acaba aramada bir eksikliğimiz var mı? Acaba yeni bir

şey bulma ihtimalimiz var mı?’ Bütün çalışmaları tekrar

değerlendirdik ve uygulamadığımız teknikleri uyguladık.

Çalışmalarda, mevcut madenimizin 300 metre

Prof. Dr.

Orhan Kural

anısına

kısa film

yarışması

güneyinde yeni bir cevherleşme tespit ettik. 2021 yılında

sondajlara başlamıştık. Sondajlar olumlu gitti ve

Çayeli Bakır’ın ömrünü biraz daha uzatacak bir cevher

kütlesi bulmuş durumdayız. Bu cevher kütlesi Çayeli

Bakır’ın toplam kütlesine oranla küçük kalıyor. Çayeli

Bakır’ın toplam kütlesi 30 milyon tonluk bir cevher

kütlesi. Bulduğumuz 3 milyon tonluk bir kütle. Fakat

madenin rezervinin azalmış olması sebebiyle bu bizim

için büyük bir bulgu. Bu yüzden bunun da etkisiyle

sondajlarımız devam ediyor. Hem yer üstünde hem yer

altında sondaj yapıyoruz. Bu kütlenin biraz daha büyüyeceğini

umuyoruz. Şu anda madenin kapanış konusu

gündemimizden çıkmış durumda.”

(Kaynak: AA)

2020 yılında Covid - 19 salgını nedeniyle kaybettiğimiz, Yurt

Madenciliğini Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, İTÜ

Maden Fakültesi, Maden Mühendisliği Bölümü öğretim

üyelerinden, toplum sağlığı ve çevre konusundaki çalışmalarıyla da

bilinen Prof. Dr. Orhan Kural anısına “Duman olmasın hayatınız”

başlıklı bir kısa film yarışması düzenlendi. Merhum Prof. Kural’ın

uzun yıllar başkanlığını yaptığı Sarıay Derneği tarafından düzenlenen

yarışmanın amacı, sigara bağımlılığı konusunda gençlerin farkındalığını

artırmak, kamuoyunu bilinçlendirmek ve sinemaya ilgi

duyan gençlerin bu konudaki bakış açılarını geliştirmek. Prof. Dr.

Orhan Kural, ekoloji ve sağlık konusunda toplum bilincini artırmak

üzere 73 ülke ve ülkemizin 81 ilinde ‘‘Yaşanabilir Bir Çevre İçin

Elele’’ başlığı ile binlerce konferans vermişti.

24 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 25



TÜRKİYE’DEN HABERLER

Öksüt altın madenine ilave yatırım

Kayseri’nin Develi ilçesinde Öksüt altın madeninin

işletmecisi Kanadalı Centerra Gold

buraya ilave 40 milyon dolar daha yatırım yapacak.

Centra Gold’un Türkiye Ülke Müdürü David Bickford,

2020 yılında üretime başlayan Öksüt madenine

221 milyon dolar tutarında başlangıç sermayesi ve sonraki

üç yılda yapılan 30 milyon dolarlık ilave yatırımlar

ile bugüne dek toplam 250 milyon dolar yatırım yaptıklarını

belirterek, “Önümüzdeki dönemde de 40 milyon

dolar daha yeni yatırım planlıyoruz. Ayrıca, ruhsat

sahibi olduğumuz farklı bölgelerdeki arama çalışmaları

için de yıllık ortalama 5 milyon dolar yatırım yapıyoruz.

Yeni maden aramalarımızı sürdürüyoruz ve sektördeki

fırsatları değerlendirmek için çalışıyoruz.” dedi.

Develi’deki madende 35 ton rezervleri olduğunu belirten

Bickford, Öksüt’te bu yıl 5,5- 6 ton arasında üretim

yapmayı hedeflediklerini söyledi. Şirketin bölgede sağladığı

istihdama da dikkat çeken Bickford, “Şu anda müteahhitler

dahil yaklaşık 1.200 kişiye istihdam sağlıyoruz.

Çoğu Develi ilçesinden istihdam ediliyor. Mevcut

kadın çalışan oranımız ise yüzde 15. Bu bizim sektörde

yüzde 7.” diye konuştu.

Altın madenciliği denilince ilk akla gelen ve en çok

konuşulan konunun siyanür olduğunu anlatan Bickford

“Öncelikle şu yanlışlığı düzeltmek lazım. ‘Siyanürle

altın aranıyor’ diye bir şey yoktur. Siyanür altın aramada

değil, madenlerden çıkarılan cevherin çok özel ve

güvenli sistemlerle ayrıştırma yapıldığı sırada kullanılır.

Üstelik siyanürün sadece, yüzde 4’ü altın üretiminde

geriye kalan yüzde 96’sı ise başka sanayi dallarında

kullanılıyor.” dedi.

Bickford, Öksüt Madencilik olarak Uluslararası Siyanür

Yönetim Enstitüsü (ICMI) tarafından verilen ve siyanür

kullanan altın madenleri açısından önemli bir sertifika

olan ICMC denetimlerini başarıyla geçtiklerini de belirterek,

“Bu sertifika şunu ifade ediyor: Ben siyanürü

güvenli bir şekilde çalıştırıyorum, bunun da kalite kontrolü

ICMI otoriteleri tarafından yapıldı. Sertifikayı yıl

sonuna kadar almayı planlıyoruz.” diye konuştu.

Kritik madenlerde uluslararası iş

birliğine hazırız

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan

Bayraktar, Türkiye’nin kritik madenler konusunda

büyük potansiyeli bulunduğunu

belirterek, “Afrika, Batı ve Orta Asya bölgeleri başta

olmak üzere tüm ülkelerle iş birliği yapmaya hazırız”

dedi. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenen

Geleceğin Mineralleri Forumu 3. Bakanlar

Yuvarlak Masa Toplantısına katılan Bayraktar, burada

yaptığı konuşmada Türkiye’nin kritik madenlerde

yüksek potansiyele sahip olduğunu belirterek, son 20

yıldır madencilik alanına yapılan yatırımlarla ihracatın

her yıl istikrarlı şekilde arttığını söyledi.

Bayraktar, kritik madenler konusunda potansiyeli

canlandırmak için 2020’de Nadir Toprak Elementleri

Araştırma Enstitüsünün kurulduğunu, 2022’de

ise Eskişehir’de dünyanın ikinci büyük nadir toprak

elementleri rezervinin keşfedildiğini ve Eskişehir’de

yıllık 570 bin ton nadir toprak elementi işleyecek endüstriyel

bir tesis kurmayı hedeflediklerini belirtti.

Enerji dönüşümünde kritik madenlere erişim ve maliyet

uygunluğunun önemli olduğuna işaret eden Bayraktar,

kobalt, lityum ve nadir madenlerde dünyanın

en büyük üç üreticisinin küresel üretimin 4’te 3’ünden

fazlasını kontrol ettiğini söyledi. Dünya genelinde madenlerin

güvenilir ve sürdürülebilir tedarikine ilişkin

endişelerin arttığına işaret eden Bayraktar, “Bu açıdan

meseleye baktığımızda, sağlam uluslararası ve bölgesel

iş birliği kurmak büyük önem kazanıyor,” dedi.

26 SEKTÖRMADEN



Accredited Laboratory

TS EN ISO/IEC 17025

ISO 9001:2015

ISO 14001:2015

OHSAS 18001:2007

İ.O.S.B. Ağaç İşleri Sanayi Sitesi

1354. Cadde 1358. Sokak No: 43-45

İvedik-Yenimahalle / Ankara - TURKEY

T: +90.312 395 77 95 • F: +90.312 395 77 96

www.argetest.com • info@argetest.com



RÖPORTAJ

En büyük kurşun-çinko

yataklarımız Hakkari’de

Giriş

Yıllardır yoksullukla, geri kalmışlıkla anılan Hakkari’nin

kaderi madencilik ile değişecek gibi görünüyor. Bölgede

son 15 yıldır sürdürülen çalışmalarda Türkiye’nin en

büyük kurşun-çinko yatakları keşfedildi. Şimdilik küçük

çaplı da olsa cevher üretim ve ihracatının devam ettiği

bölge, gerekli planlama ve yatırımlarla ülkemizin en

önemli madencilik havzalarından biri olabilir.

Hakkari’deki bu büyük maden keşfinin arkasındaki

isimler Prof. Dr. Hüseyin Öztürk ve Prof. Dr. Nurullah

Hanilçi ile burada yaptıkları çalışmaların ayrıntılarını ve

keşfedilen kurşun-çinko rezervinin yörenin kalkınmasına

ve Türkiye ekonomisine kazandırılabilmesi için yapılması

gerekenleri konuştuk. Ufuk açıcı sohbetimize,

Sektörmaden Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gündüz

Ökten de eşlik etti.

Ümit Dertli: Hakkari’de bir araştırma

projesi yürütüyorsunuz bir süredir. Bu

proje ne zaman başladı? Projenin ortakları

kimler? Proje kapsamında ne gibi faaliyetler

yapılıyor? Bu konuda bilgi verebilir misiniz?

Prof. Dr. Hüseyin Öztürk: Şu an Hakkari’de devam eden

projeleri 4 gruba ayırabiliriz. Birincisi özel sektörle yaptığımız

projeler. Bu tür projelere 2008 yılında başladık.

Daha sonra bunu TÜBİTAK-1001 projesine çevirdik ve

tamamladık. Üçüncü projemiz 2015 yılında Doğu Anadolu

Kalkınma Ajansıyla (DAKA) yürüttüğümüz, bölgedeki

Pb-Zn yataklarının potansiyeli, maden zenginleştirilmesine

yönelik teknoloji kullanım alt yapısının incelenmesi ve

madenlerin metalürjisine yönelik bir proje oldu. Son ve

dördüncü projemiz ise SEDEX Resources firmasına ait

Karakaya madeni ruhsat sahasının rezervi ve kaynağının

belirlenmesine yönelik bir çalışma. Bugün de hâlâ üniversite

olarak devam eden projemiz bu proje.

Son 15 yıldan günümüze bu şekilde projeler yürüte geldik.

Buradan güzel yayınlar çıktı. Hakkari’de iki tane de

çalıştay yaptık. Bir maden şirketinin üniversitemize talebi

üzerine bir rezerv belirleme projesini şu an 5 kişilik bir

teknik ekibimizle yürütüyoruz.

Prof. Dr. Nurullah Hanilçi: Ben biraz daha detaylandırmak

isterim. Çünkü orası bilinmeyen, gizemli bir bölgeydi

2000’li yıllara kadar. Biz aslında ilk olarak 2005 yılında

bölgede kurşun ve çinko yataklarının işletildiğini bilen

ve kendisi de cevher almak isteyen bir özel sektör firmasının

talebi üzerine gittik. Biz tabii o bölgede kurşun çinko

yataklarının olması gerektiğini jeolojik olarak biliyorduk.

Toros ve Zagros kuşağının devamında yine İran tarafındaki

yatakları da biliyoruz. Haliyle o bölgede de cevherleşmenin

olması gerektiğini, jeolojik olarak, hipotetik olarak

tahmin ediyor ama güvenlik kaygıları nedeniyle yerinde

araştırma yapamıyorduk. Böyle bir talep gelince, hocamla

2005 yılında bir hafta sonu Hakkari’ye gittik

Hakkari’de bilinen en büyük cevher yataklarından biri

olan Mesken Tepe yatağına iki günlük bir ziyaret yaptık

ve oradaki cevherleşmeleri gördük, potansiyelin büyüklüğünü

anladık. Yüzeyde birkaç kilometre oksitli cevher

zonunun üzerinde yürüyebiliyordunuz. Devamında,

2007 yılında Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi’nde Hüseyin

hocamla beraber “Türkiye’deki En Büyük Kurşun

Çinko Yatakları Hakkari’de mi?” sorusunu irdeleyen bir

yazı yazdık. Bölgeye ilişkin çalışmamızın başlangıcı

esasen budur. Zaten Toros kuşağı boyunca, mesela Yahyalı

Kayseri bölgesi Roma döneminden beri kurşun -

çinko üretiminin yapıldığı bilinen bir bölge. Günümüze

kadar herhalde 6-7 milyon tona yakın cevher üretilmiştir

orada. Dolayısıyla oradaki cevherleşmeleri de çok iyi

biliyoruz. Ben, Hüseyin hocanın danışmanlığında orada

doktora çalışması yapmıştım. Oradaki yatakları, yatak

bazında rezerv büyüklüklerini vs. biliyordum. Çoğunlukla

küçük ve karstlaşmanın etkilerinin yaşandığı yataklardı.

Fakat biz 2005 yılında Hakkari’de çok düzenli

ve kilometrelerce uzanan cevher zonlarını görünce hakikaten

büyük bir jeolojik potansiyelinin olduğunun farkına

vardık. Devamında, TÜBİTAK projesi kapsamında

da 2014-2017 yıllarında Hakkari’den Şırnak’a kadar geniş

bir alandaki kurşun - çinko yataklarının büyük bir

kısmını inceleme fırsatımız oldu. Evet, bir cevherleşme

vardı. Bunun yatak tipini tespit etmeye çalıştık. Bölgedeki

yatakların arama stratejisinin nasıl olması gerektiğini

ve o bölgenin potansiyelini net olarak anlamaya gayret

ettik. Arkasından DAKA projesi kapsamında bu cevherlerin

metalurjisi nasıl yapılabilir, yurtdışına tüvenan olarak

satılan cevher nasıl o bölgede, özellikle Hakkari’de

uç ürüne dönüştürülebilir, neler yapılması gerekir gibi

soruları yanıtlamaya çalışan hakikaten ciddi, kapsamlı

bir rapor hazırladık. Rapor halen kamuya açık vaziyette,

dileyen erişebilir. Çalışmalarımızın arka planı böyle.

Türkiye’deki madenlerin rastgele oluşmadığını biliyoruz.

Tüm dünyada belli maden kuşakları vardır. Sözünü

ettiğimiz 18-20 yıllık çalışmalar sonucunda da Türkiye’nin

yeni bir maden kuşağının varlığı daha ortaya

kondu. “Hakkâri Kurşun-Çinko Provensi” olarak dünya

literatürüne bu maden kuşağı girdi. MTA’nın yayınlamış

olduğu Türkiye maden provensleri haritaları vardır. Şu

anda güncelleniyor. 2010 yılına kadar mevcut olan haritalarda

Hakkâri bölgesiyle ilgili hiçbir şey yoktu. Şimdi

güncellenen Türkiye Metalojeni haritasına artık Hakkâri

kurşun-çinko provensi de eklenecek. Bu gelişme madencilik

faaliyetlerinde bulunmak isteyen firmalara da

çok önemli bir imkân sunuyor. Sadece Türkiye değil,

dünyadaki çeşitli firmalar için önemli bir “hedef alanı”

olarak burası gündeme girdi.

30 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 31



RÖPORTAJ

Devletin planlama ve teşviki şart

Dertli: Anladığımız kadarıyla büyük bir

kaynak var orada. Güvenlik kaygıları büyük

oranda aşılmış durumda. Hal böyleyken,

şu soru akla geliyor: Maden varlığının

ekonomiye kazandırılması konusunda

bugüne kadar yaptığınız çalışmalarda

çıkardığınız bir projeksiyon var mı? Ne

kadarlık bir madencilik yatırımı ne kadarlık

bir zenginleştirme yatırımı gerekli? Entegre

bir şekilde madenin çıkarılıp, işlenip katma

değerle pazara sunulması halinde elde

edilebilecek potansiyel gelir ne? Bu konulara

dair bir çalışmanız oldu mu?

Prof. Öztürk: Bir defa burada Hakkâri bölgesindeki

kurşun- çinko madenciliği Türkiye’de lider durumda.

%20 çinko, %5 kurşun olarak yılda yaklaşık 400.000

tonun üzerinde cevher üretimi var. Bunun daha da artacağını

öngörüyoruz. Şu anda, üstteki oksitli-karbonatlı

cevheri işletip tüvenan olarak satıyoruz. Ama aşağıda

sülfürlü cevhere geçeceğiz ve o zaman başka bir dünyayla

karşı karşıya geleceğiz. O aşamada bu sülfürlü

cevherleri zenginleştirmek için flotasyon tesislerine ihtiyacımız

olacak ve sülfürlü konsantre cevher üreteceğiz.

Buradaki madenciler de tabi bunu biliyorlar. Şu anda

Hakkari’de bir tane flotasyon tesisi kurulmuş, ihtiyaç

halinde çalıştırılabilir vaziyette.

Uzun vadede baktığımız zaman şöyle bir fotoğraf görüyoruz:

Siirt’e bir tane çinko izabe tesisi kuruldu. Fakat

onu besleyecek madeni yok. Bir şirket bu bölgeden

maden tedarik ederek orada cevher metalürjisi yapmaya

çalıştı. Şimdilik çok başarılı olamadı. Şu an enerji fiyatları

vs. nedenlerle tesisini kapattı. Son dönemde yabancı

şirketler de bölgeye ilgi göstermeye başladılar. Yerli madencilerimiz

ne kadar başarılı olurlar bilemiyorum. Ancak

her halükârda Hakkâri-Van arasındaki bölgede kurşun

çinko metalürjisinin yapılması akla uygun olan yol.

Tabii burada devlet politikaları da önemli. Devletin bu

amaca yönelik bir metalürji tesisi için yardım etmesi,

teşvik vermesi önemli. Şu anda burada büyük bir sülfürlü

kurşun-çinko cevher potansiyeli var. Bunun yanında,

burada barit cevheri de var. Bu, kurşun-çinko cevherinin

üstünde yer alıyor ve bir kuşak olarak cevherin üzerin-

den devamlılık gösteriyor. Bugüne kadar 10.000 ton üretildi

ama zenginleştirme tesisleri kurularak burada milyonlarca

ton barit üretilebilir. Fakat, herkes oraya büyük

balık avlamaya gidiyor. Şu an barite falan bakan yok,

orada öncelikle çinkoya ve kurşuna yönelik bir çalışma

var. Devletin verdiği bazı teşvikler var fakat yetmediğini

görüyoruz. Yetseydi burada tesis kurulurdu. İran tarafında

Zencan’da çok sayıda oksitli-karbonatlı çinko cevherini

izabe eden fabrikalar var ve hammadde açısından

özellikle Hakkâri bölgesine bağımlı. O yüzden İranlılar

bu bölgeye büyük ilgi gösteriyorlar, ruhsat alıyorlar, ortaklık

kuruyorlar, maden araştırıyorlar. Kendi fabrikalarını

besleyecek hammadde istiyorlar. Çok tabii onlar için

harika, bulunmaz bir fırsat burası. Yatırımlar bağlamında

ileride daha başka tür kapışmaları da göreceğiz. Ama

özetle şu an kolayını yapıyoruz, üstteki oksitli cevheri

çıkarıp satıyoruz. Durum bu.

Prof. Hanilçi: Bölgede sülfürlü cevhere geçildiği zaman

çok ciddi bir üretim olacak ve bu konsantre cevhere

dönüştürülerek satılacak gibi gözüküyor. Bu anlamda

devletin o bölgeye yönelik teşvikleri arttırması ve enerji

sorununa bir çözüm bulması gerekiyor. Çünkü bildiğiniz

gibi ülkemizin ihtiyaç duyduğu çinkonun yaklaşık

%95’ini dışarıdan alıyoruz, cevheri de yurt dışına satıyoruz.

İhtiyacımızın ancak %5’ini karşılamaya yetiyor

bu. Dolayısıyla, bölgede çıkan cevherleri yurt dışına tüvenan

veya konsantre olarak satmak yerine devletin başka

çözümler üretmesi gerekiyor. Oradaki madencilerin

de dahil olacağı bir model oluşturulması gerek. Devlet

ortak olabilir, cevher alım garantisi verebilir. Bir şekilde

orada böyle bir tesisin kurulması ihtiyacı var. Tesis başka

türlü açılamaz yani.

Altını tekrar çizmekte yarar var, çinko metali açısından

Türkiye çok ciddi anlamda yurt dışına bağımlı. Sürekli

dışarıdan almak çözümsüzlük. Biliyorsunuz Çin şu anda

metallerin büyük bir kısmının satışına kota koyuyor. O

nedenle gelecekte bu hammadde veya uç ürünün tedariki

sürecinde maliyetler yükselebilir. Bu nedenle, Türkiye’nin

konuyu stratejik bir yaklaşımla ele alıp Hakkâri

bölgesi için özel bir model oluşturması ve orada madencilerle

birlikte veya gerekirse tek başına devlet olarak

mutlaka bir izabe tesisi kurarak tedbir alması gerekir.

Dertli: Tam bu noktada aslında Türkiye

madenciliğinin genel sorunlarını görmüş

oluyoruz. Maalesef madenlerimizi katma

değerli ürüne uç ürüne dönüştürme

konusunda ciddi sorunlarımız var. Şunu

sormak istiyorum: Hakkâri bölgesindeki

bu cevheri topraktan çıkartmak,

zenginleştirmek ve uç ürüne dönüştürmek

için yapılmış herhangi bir entegre

projeksiyon veya simülasyon var mı? Sizin bu

konuda herhangi bir çalışmanız oldu mu?

Prof. Öztürk: Devlet kuruluşları böyle bir şey yapmıyor,

hem de hiç. Ama bu, devlet bununla ilgilenmiyor

demek değil. MAPEG yeni açtığı ihalelerinde “tesis

şartlı” diye tabir edilen bir usul uygulamaya başladı.

Diyelim ki boksit madeni. İhaleyi açıyor ve belirli bir

süre içerisinde metal üretimine başlanmasını şart koşuyor.

Ama bu çoğu firma için neredeyse imkânsız. Öngörülen

sürelerde ÇED almak dahi mümkün değil. Sonuç

olarak fiilen hazır, elinde tesisi olana sahanın sunulması

anlamına geliyor bu. Türkiye’de maden fiyatları artınca

sektöre hücum oluyor. Londra metal borsasında fiyatlar

düşünce madenler kapanıyor. Bu sefer sektör duruyor.

Düzenli mühendisimiz olmuyor. Yani sizin bir metalurjiniz

olacak ki madencilik sektörümüz düzenli üretim

yapsın. Metalürji olmadan madencilik sektörü maalesef

olmuyor ve Türkiye bu noktada çok geri durumda. Biz

bunu yıllardır söylüyoruz. Yurt Madenciliğini Geliştirme

Vakfının Başkanı Prof. Dr. Güven Önal’ın bir toplantıdaki

sözlerini hatırlıyorum. “Batı Anadolu’da 2 tane

fabrika kurulabilir. Karadeniz’de bir fabrika kurulabilir.

Kayseri bölgesine bir tane kurulabilir. İşte Hakkari’de

dedik, 2 tane de oraya kurulabilir” gibi. Böyle bir perspektif

sunuyoruz ama bunu hayata geçirme konusunda

gerekli adımlar atılmıyor.

Sonuç olarak biz Doğu Anadolu Kalkınma Ajansına buradaki

metalürji tesislerinin kurulmasıyla ilgili bir rapor

hazırladık. O raporumuzda yaklaşık bazı maliyetler de

var. Zaten bunu herkes biliyor. İran Zencan’a yirmi otuz

tane metalürji fabrikası kurmuş, biz neden kuramayalım?

Halihazırda bölgedeki bazı yataklarda sondajlar yoğun

olarak devam ediyor. Ama bir de düşük tenörlü cevherleri

kazanma meselesi var. Düşük tenörlü çok büyük bir

cevher kütlesi var. Bu kütleyi ne yapacaksınız? Şimdi

onların bir kısmı depolanıyor, bir kısmı da rastgele atılıyor.

Devletin bütün bu yönleriyle meseleye ilgi göstermesi

gerek. Havza madenciliği ise, evet, Hakkari’de bir

havza var. Ancak bir maden havzası olarak kendine özgü

sorunları da var. Mesela her yerde maden yok, sadece

Permiyen ve Triyas yaşlı kayalarda var. Bunu özellikle

bütün taraflara da çalışmalar sırasında ısrarla söyledik.

Ancak halen çok verimsiz ve rastgele bir şekilde aramalar

yapılıyor, yüksek maliyetlerle. Hakkâri artık gün

yüzüne çıkmış bir madencilik bölgesidir. Dolayısıyla

bütün tarafların bölge gerçeğine uygun çalışması gerek;

devletin de buna öncülük etmesi lazım. Biz Hakkari’de

üstümüze düşeni yeterince yaptık. Bundan sonra inşallah

gelecek kuşaklar bölgeye daha çok ilgi gösterecekler.

Prof. Hanilçi: Simülasyonlardan bahsettiniz. Simülasyonları

tabii daha çok maden ekonomistlerinin yapmasında

yarar var. Ama şu gerçek ki, o bölgede şu ana

kadar 2 milyon tonun üzerinde üretim yapıldı. Oksitli

seviyeler tabii ki şu anda bitme noktasına gelmiş olabilir

veya çok az bir zaman sonra bunu görebiliriz. Yine

de bir oksitli ve bir sülfürlü izabe tesisini rahatlıkla

besleyebilecek kaynak var. Tabii sizin üretim hedefiniz

de önemli. Yani yılda ne kadarlık bir çinko metalürjisi

yapmak istiyorsanız ona göre projeksiyon gerekir. Bölge

birkaç tane tesisi besleyecek bir potansiyele sahip.

Simülasyon çalışmalarının Kalkınma Ajansı tarafından

hazırlamış olduğumuz altyapı projesinin üzerine yapılacağı

söylenmişti ancak henüz bizim bildiğimiz kadarıyla

bir çalışma yapılmadı. İran’a tenörü %15’in üzerindeki

cevheri satıyoruz ama %12’lik %10’luk %8’lik kısmı

çöpe gidiyor. Aslında firmaların bunları depolaması lazım

veya devletin ileride zenginleştirilebileceği dikkate

alınarak bunların stoklanması gerekir. Bunu 12. Kalkınma

Programı’nda metalik madenler kısmında da dile getirdik.

Sonuç olarak bu bölgede madenciliğin bütün bu

yönleriyle kapsamlı bir şekilde ele alınması devlet tarafından

buradaki faaliyetlere öncülük edilmesi gerekiyor.

Maden üretelim ama doğamızı da

hırpalamayalım

Dertli: İfade ettikleriniz aslında Türk

madenciliğinin genel bir sorunu. Devletin

madenciliği bir sosyal devlet gözüyle daha

geniş bir pencereden, ekonomik boyutlarının

ötesindeki sosyal, çevresel ve stratejik

boyutlarını da hesaba katarak, merkezi

ve entegre bir planlamayla ele almak

konusundaki yetersizliği. Ama bir de şu var:

32 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 33



RÖPORTAJ

Madencilik Türkiye kamuoyunda son dönemde

özellikle, çevre düşmanı, işçi haklarını ve

iş güvenliğini göz ardı eden, bulunduğu

bölgedeki halkın haklarını umursamayan,

“vahşi” bir anlayışla yapılan bir faaliyet

gibi görülüyor. Bu imajın oluşmasında

madencilerin bugüne kadarki pratiklerinin

de belli bir payı olduğu düşünülebilir. Siz bu

konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün

bu konuda üzerine düşen bir görev var mı

sizce?

Prof. Öztürk: Söylediğiniz gibi bunda gerçeklik payı

biraz var. Ama gerçeğin ötesinde de bir propaganda

var. Örneğin son zamanlarda biz Muratlı bölgesindeki

antimon yatakları üzerine çalışmaya başladık. Burada

antimon yatağında üretim var. Ama havzaya bakıyoruz,

havza tamamen yapılaşmış. Tarım ovası tamamen yapıyla

dolmuş. Kimsenin bu yapılaşmaya dair bir sözü

olmamış. Fatura hep madenciliğe kesiliyor. Keza İzmir.

En son depremde hatırlayalım, bütün tarım ovalarına yapılan

binalar patladı. Yine birinci sınıf tarım topraklarına

sanayi bölgeleri oluşturuluyor. Yani bunlar çok değerli

şeyler değil mi? Madenciliğe biraz özel bir alerji gösteriyor

toplum. Aslında bunu yapan bir kesim var. Bu

kesimden biz aynı hassasiyeti tarım alanlarının yapılaşmaya

açılmasında görmüyoruz.

Ben yaklaşık 40 yıldır madenciliğin içindeyim. Madencilik

tabii biraz “vahşi” yapılıyor. Türkiye’de özellikle

restorasyonlar ya da reklamasyon dediğimiz geri dönüştürmeler

layığıyla yapılamıyor. Eski açık işletmelerin

durumu çok kötü. Çok çirkin gözüküyorlar. Maden

alınmış gidilmiş, geri dönüp bakan yok. Fakat şunu da

unutmamak lazım: Türkiye’nin yatakları küçük yataklar.

Arazi düzeltme, çevirme, reklamasyon işlerini layığıyla

yapmaya kalktığınızda ekonomik olmaktan çıkıyor. Bu

çerçevede belki yataklara yeraltı işletmeciliği, çevreyle

daha uyumlu bir işletmecilik alternatifleri gündeme

getirilebilir. Mesela Hakkari’de patlatma ruhsatı alınamadığı

için yeraltı madenciliği uzun süre yapılamadı.

Dolayısıyla madencilik politikamız bence baştan sona

gözden geçirilmeli.

Aleyhte bir propaganda var mı? Var. Ama yapılabilecek,

yapılması gereken şeyler de var. Aksi halde biz işi

daha da kötü bir yere doğru götürebiliriz. Tabii madencilik

düşmanlığına dönüşmesin ama çevreciler de olsun,

onlar da bir mücadele etsin. Biz de ülkemizi çok da

hırpalamadan, toprağımızı taşımızı hırpalamadan madencilik

yapalım. Burada devlete büyük görev düşüyor.

Devletimizin bu noktada yol gösterici olması, alternatifler

sunması gerekiyor. Oysa bugün madenci devletten

bir yardım göremiyor. Her yerde zorluk görüyor. Hepsi

şikayetçi. Ormandan şikayetçi, izinlerin gecikmesinden

şikayetçi, süreçlerin yıllar almasından şikayetçi, denetimlerin

aşırı ve anlamsız olmasından şikayetçi. Yani

bunun da bir yola girmesi gerekiyor. Belki Yurt Madenciliğini

Geliştirme Vakfı bu noktada tarafları daha iyi

buluşturan gündemler oluşturabilir. Bunları toplumla

paylaşır. Evet, maden üretilecek ama doğamız da hırpalanmasın.

Topraklarımız çok kıymetli ama bütün fatura

da madenciliğe kesilmesin.

Prof. Hanilçi: Şimdi tabii Türkiye’de madenciliğin sorunları

sürekli tartışılagelen bir şey. Madenciler hep devletin

eksiklikleri olduğunu söyler. Devlet madencileri

kusurlu bulur. Her iki tarafın da mutlaka eksiklikleri var

ama burada işi toparlayacak ve çözecek olan da devletin

kendisidir. Toplumda madencilikle ilgili oluşan olumsuz

algıyı düzeltmesi gerekenin de devlet olduğunu düşünüyorum.

En azından bununla ilgili mesela dezenformasyonla

mücadele için kimi kanallar kurulabilir. Mesela,

hâlen maden aramada siyanür kullanıldığına dair

haberler çıkıyor. Toplum da buna inanıyor çünkü doğru

şekilde bilgilendirilmiyor. MAPEG bu konuda inisiyatif

alıp toplumun doğru bilgilendirilmesi için faaliyetler

yürütebilir. Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı’nın çeşitli

kanallardan periyodik olarak yaptığı yayınları biliyorum.

Prof. Dr. Güven Önal hocamızın, çeşitli üyelerin

ve Altın Madencileri Derneği’nin bu anlamda kıymetli

çalışmaları var. Bunlar belli bir kesime de ulaşıyor.

Ancak devletin öncülüğünde madencilerin de katılacağı

çok daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç var.

Madenciliğe yönelik olumsuz algı bazı kanallardan özellikle

yaratılıyor. Örneğin Kazdağları’nda madencilikle

ilgili algı böyle. Kazdağları bildiğiniz gibi Milli Park,

ruhsat verilmesi söz konusu bile değil. Ruhsatlandırılan

alan bu milli parkın çeperindeki alan. Öte yandan, toplumun

bölgedeki yapılaşmaya dair hiçbir itirazı olmuyor.

Aynı ormanın içinde koca koca villalar yapılmış, kimse

onlara bir şey söylemiyor fakat konu maden olduğunda

aşırı bir hassasiyet oluşuyor. Bunların toplumun bilgisine

sunulması lazım.

Diğer taraftan, madencilikle ilgili en büyük sorun bürokrasi.

Mevzuatla ilgili sıkıntılar var. Hala izinlerle ilgili

çok ciddi sıkıntılar var. Ağaçlandırma bedellerinin

hesaplanmasında yine asgari ücrete endeksleme uygulaması

ciddi bir sorun. Bunların daha gerçekçi olarak

belirlenmesi ihtiyacı var. Biz madencilerden duyuyoruz.

Tek bir ağacın olmadığı yerlerde bile madencilik yapılacaksa

orman bölgesine paralel bir uygulama yürüyor.

Keza izin süreçlerindeki çok başlılığın da kaldırılması,

bunun tek elden yürütülmesi, bürokrasinin azaltılması

lazım. Çünkü bir işletme aşamasına geliyorsunuz, birkaç

yerden izin alıyorsunuz, en son bir diğerinde takıldığınızda

o zamana kadar yaptığınız bütün işler ve masraflar

da çöp oluyor.

Bir de şu var: profesyonel firmaların veya gerçekten Ar-

Ge’ye önem veren, bu sektörün gelişmesi için gerekli

bilgi birikimi olan firmaların bu işi yapması lazım. Her

önüne gelen firmaya ruhsat verilmemeli. İnşaat sektöründe

her önüne gelenin müteahhitlik yapmasının yol

açtığı sorunları yaşadık, gördük. Aynı şekilde bilimsel

ve teknik anlamda hiçbir yeterliliği olmadan, destek almadan

madencilik yapmak isteyen insanlar var. Bunlar

tabii doğayı tahrip edince toplum da buna karşı bir reaksiyon

gösteriyor. İşte bütün bu boyutlarıyla sorun bir

bütün olarak ele alınırsa gelişme kaydedebileceğimiz

inancındayım.

Dertli: Teşekkür ederim, bizim için çok keyifli

bir sohbet oldu. Son olarak Gündüz Ökten

hocamızın da katkılarını almak isteriz.

Prof. Dr. Gündüz Ökten: Her şeyden önce her iki hocama

da çok teşekkür ediyorum. Hakkari’deki çalışmalardan

ilk olarak 2010-11 yıllarında haberdar olmuştum

fakat bu kadar büyük bir rezerv, bu kadar fazla bir üretim

olduğunu hiç bilmiyordum. Türkiye kurşun açısından

bazı üretimlerle çözümler bulmuş fakat çinko açısından

çok büyük sorunlar yaşıyor. Aşağı yukarı %95’ini ithal

ediyoruz. Dolayısıyla burada böyle büyük bir yatağın

bulunması çok büyük bir şans. Rezervin ileriye dönük

ümit vermesi de çok iyi. Yalnız burada hocalarımın

belirttiği gibi en büyük sorun geniş kapsamlı özellikle

sülfürlü cevherlere geçileceği zaman ihtiyaç duyulacak

cevher hazırlama tesisinin kurulması.

Uzun yıllar içinde kazanılan bilgi birikimin ve uygulamaya

dönük çalışmaların atıl kalmaması lazım. Bu işin mutlaka

ele alınması, ne eksikse yapılması gerekiyor.

Ben şunu sormak istiyorum. Orada bir de barit rezervi olduğunu

söylediniz. Herhalde bir 10.000 ton kadar da üretildi

dediniz. Barit rezervi açısından bir ümit var mıdır?

Prof. Öztürk: Evet tabii. Zaten baryum, kurşun-çinko

sisteminin bir bileşeni. Biz hatta Hakkâri bölgesindeki

yatakları Alaska’daki Red Dog yatağına çok benzetiyoruz.

Birebir cevher geometrileri benziyor. Hakkari’de barit,

kurşun-çinko cevherinin üzerinde bir şapka şeklinde

kilometrelerce devamlılık gösteriyor. Stratigrafik seviye

olarak da izleniyor. Bazen damar olarak cevherin içinde

de görüyoruz ama ayrı bir zon olarak da mevcut. Onunla

ilgili şu an bir TÜBİTAK projesi yürütüyoruz. Mümkünse

sallantılı masa sistemi vs. içerikli bir zenginleştirme tesisi

ile burada milyon ton ölçeğindeki barit üretimi yapılabilir.

Prof. Ökten: Şimdi diğer önemli husus da sizin bahsettiğiniz

çinko tenörü. %20’ler civarında olanı alınıyor,

%15’in altındaki tenörlü çinko cevheri bir yerlere atılıyor

dediniz. Uzun yıllar önce üretilmiş ve o zamanki

teknoloji ile zenginleştirilmesi mümkün olmadığı için

atıl kalmış cevherler var. Bugün o cevherler teknoloji

ilerlediği için ekonomik bir şekilde işletiliyor. Yani bu

şimdiki düşük tenörlü denip de bir kenara bırakılan cevherlerin

de mutlaka bir yerde iyi bir şekilde depolanması

lazım. Yani dış etkilerden etkilenmeyecek şekilde depolanması

lazım. Eğer orada bir tesis kurulacak olursa

belki onlar da belli miktarlarda yüksek tenörlü cevher

katılarak kullanılabilir veyahut tek başına da değerlendirilmeleri

mümkün olur.

74. sayfadaki bulmacanın cevapları

Soldan sağa

2. DİYABAZ

5. VARAGEL

6. JİG

9. SÜREN

10. ETAJ

11. BİYOKÖMÜR

12. ÇİNTİ

16. ÖRTÜKAZI

17. BÜR

18. LAVVAR

19. KROMİT

21. SİLO

22. ZEOLİT

24. GANG

Yukarıdan aşağı

1. TASMAN

3. JEODEZİ

4. MİKSER

7. DOKANAK

8. VANTÜP

13. NABİT

14. DAYK

15. PANO

20. MOSTRA

23. ELEK

34 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 35





MAKALE

Felaketler Çağı Antroposen

Antroposen kavramı

Ali Vedat Oygür

Dr. Jeoloji Müh.

Antroposen hakkında son 20 yıldır çok fazla sayıda yayın

olduğu halde, çeşitli ortamlarda yine de eksik ve yanıltıcı

söylemler duyulmaktadır. Buhar gücünün iş makinalarında

kullanıldığı Sanayi Devrimi sonrasında, özellikle on

dokuzuncu yüzyıl başından bu yana hem insanların kendilerinin

hem de kurdukları kentlerin ve alt yapıların coğrafyayı,

suları, ekosistemi ve atmosferi köklü bir biçimde

değiştirmesinin anlaşılmasıyla Antroposen terimi yaygın

olarak kullanılmaya başlanmıştır. Antroposen, şimdilik,

jeoloji zaman çizelgesinde bir birim değil insanın doğa

karşısındaki edimleriyle ilişkili bir kültürel zaman adlamasıdır.

Antroposen Çağı, insanın yerküre üzerindeki

etkilerinin geri döndürülemez olduğu bir dönemi anlatır.

Sanayi Devrimi ile birlikte hızlanan insanın eylemleri bir

jeolojik ve morfolojik güç durumuna gelmiştir 1 , 2 . Günümüzde

gezegenimizin atmosferi (hava küresi), hidrosferi

1 Crutzen, P.J., 2002, Geology of Mankind-The Anthropocene, Nature, C. 415, 3

Ocak 2002, sf. 23.

2 Steffen, W. ve diğ., 2007, The Anthropocene: Are Humans Now Overwhelming

the Great Forces of Nature?, Ambio 36, 614-621.

(su küresi), jeosferi (yer küresi- çekirdek,

manto, kabuk ve karalar), kriyosferi

(buz küresi) ve biyosferinin (canlı

küresi), insan vücuduna benzer biçimde

birbirine bağlı, birbiriyle ilişkili ve birbirini

etkileyen bir biçimde çalışmasına

Dünya Sistemi denir. Buna bağlı olarak

Antroposen çağı, farklı disiplinleri birleştiren

bir araştırma alanı olan Dünya

Sistemi Bilimi (Earth System Science)

adı verilen küresel ölçekte karşılıklı

etkileşim içindeki jeoloji-biyoloji-kimya-fizik

ile de ilgilidir ve çok yeni olarak

tarih ve sosyal bilimler de bu bilimler

arası diyaloğa katılmıştır.

Helence’de insan anlamına gelen Antropos kökünden

türeyen Antroposen “insan çağı” ya da “insan dönemi”

anlamına gelmez. Son jeolojik katmanda, insan kökenli

yeni kalıntıların egemen olduğu bir zamanı anlatır. Antroposen

salt ekolojik sorunların bir birikimi olmanın

çok ötesinde dünya sisteminin onulmaz bir bunalımıdır

Bu konuda çalışan bilim insanları, bu bunalımdan aşırı

nüfus artışı ve tüketim biçiminde bütün insanların, özellikle

yoksul ülkelerdekilerin sorumlu olmadıklarını tersine

büyük ölçüde zengin ülkelerdeki kapitalist sistemin

kendisi olduğunu 3 belirtir. En zengin bir milyar insan,

iklim değişimine yol açan sera gazının % 60’ını, en fakir

3 milyar ise % 5’ini üretmektedir.

Kentleşme ile sera gazı salımları ve ortalama küresel

sıcaklıklar artmış, sonucunda iklim değişikliğinden kaynaklı

afetler giderek kentsel alanlarda etkisini/yoğunluğunu

göstermeye başlamıştır. Bu yıkıcı etkiler, sel,

3 Angus, I., 2021, Antroposen’le Yüzleşmek - Fosil Kapitalizm ve Dünya Sisteminin

Krizi, Marx-21 Yayınları, 320 sf.

fırtına, kuraklaşma, aşırı hava olayları ve salgın hastalıklar

vb. ile kendini 21’nci yüzyılda yoğun bir şekilde

hissettirmiştir. Bu yüzden Antroposen “Felaketler Çağı”

olarak adlandırılır.

Antroposen bir jeolojik zaman

birimi midir?

Bilim insanları, Antroposen’in yeni bir zaman

devresi olarak Jeolojik Zaman Çizelgesi’nde yer

alıp almamasını epeydir tartışmaktadır. Bu konuda

olumlu görüş belirtenler, insan etkinliğinin bir

sonucu olarak Yerküre ekosisteminde belirgin ve

görülmemiş bir değişim olduğunu ileri sürerler.

Karşı olanlar ise Antroposen’in henüz iyi tanımlanmamış

olduğunu öne sürerler. Antroposen’in bir

resmi jeolojik zaman birimi olarak tanımlanması

için zaman çizelgesindeki başlangıç noktasına ilişkin

küresel anlamda bir stratigrafik olayın işaretlenmesi

gereklidir.

Jeolojik zaman çizelgesinden sorumlu Uluslararası

Stratigrafi Komisyonu (ICS) Antroposen’in bir

jeolojik zaman birimi olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı

konusunda bir rapor hazırlaması için

Britanya Jeoloji Birliği Stratigrafi Komisyonu’ndan

bir Antroposen Çalışma Grubu (AWG) kurmasını

ister. On üç ülkeden yarısı jeoloji ve diğer

yarısı farklı dünya sistemi bilimleri ile tarih ve

arkeoloji uzmanı 38 üyeli çalışma grubu kurulur.

İncelemesini 2008’de tamamlayan AWG 4 , Sanayi

Devrimi’nden bu yana, yapılaşmanın ve ulaşımın

gezegenin geneline yayılması sonucunda

fosil yakıtların aşırı tüketilmiş olduğunu belirtti.

Bu durumun, tüm dünyadaki güncel katmanlarda

insan eylemlerine bağlı izler bırakan geniş kapsamlı

değişimler yarattığına karar veren AWG,

bu kanıtların Antroposen’in yeni bir jeolojik birim

olarak resmileştirilerek tanınması için henüz

kesin olmadığını belirtir. Şimdi karar sırası Uluslararası

Stratigrafi Komisyonu (ICS) ve ardından

Uluslararası Jeoloji Bilimleri Birliği (IUGS) kararındadır.

4 Zalasiewicz, J. ve diğ., 2008, Are We Now Living in the Anthropocene, GSA

Today, Geological Society of America, Cilt 18, Sayı 2, sf. 4-8.

Antroposen ne zaman başladı?

İnsanın gezegen üzerindeki kalıcı etkilerinin yoğun

olarak görüldüğü zamanı anlatan Antroposen terimi

Dünya Sistemi ve jeoloji dalında çalışan bilim insanları

tarafından yaygın olarak kullanılmaya başlanınca

Antroposen’in ve dolayısıyla insanın etkilerinin ne zaman

başladığı tartışması da gündeme geldi. İlk başlarda

avcı-toplayıcı olan insan Neolitik dönemde, yaklaşık

12 bin yıl önce yerleşik yaşama geçmiş ve doğal bitki

örtüsünü değiştirerek geniş ölçekli tarım yapmaya başlamıştır.

Sonucunda, Orta Holosen’den (8200 yıl önce)

itibaren karbon dioksit (CO 2 ) ve pirinç tarımıyla metan

(CH 4 ) derişimlerinde olağan dışı eğilim olduğu buzullardaki

kayıtlardan anlaşılır. Bu erken etki devri, Dünya

Sistemi’nde değil de sadece insanın ekosistem ile ilişkisinin

belirli bir noktasında görüldüğünden günümüzdeki

Antroposen anlamında kabul edilmez.

Sanayi devrimi ve Antroposen

Genelde, Antroposen’in başlangıcı olarak atmosferdeki

karbon dioksit (CO 2 ), metan (CH 4 ) ve azot

dioksit (NO 2 ) kayıtlarındaki eğilimlerin belirgin

bir artış gösterdiği on sekizinci yüzyılın üçüncü

çeyreğinde başlayan Sanayi Devrimi gösterilir 1 .

Fakat Sanayi Devrimi’nin her yerde aynı zamanda

başlamaması küresel anlamda ortak bir stratigrafik

nokta belirlenmesinde engel oluşturmaktadır.

Son 3 yüzyılda dünya nüfusu 10 kat artarak 8 milyarı

buldu ve geçtiğimiz yüzyılda kentleşme de 10

kat arttı. Kömür ve petrol yakılmasına bağlı olarak

atmosfere CO 2 ve kükürt dioksit (SO 2 ) salımı,

tüm doğal yaymaların iki katından fazlaydı. Sanayi

öncesi dönemdeki değerinin neredeyse ikiye katlandığı

atmosferde metan birikmesi ile yine ikiye

katlanan yerküre yüzeyindeki ve okyanuslardaki

azot da önemli jeokimyasal işaretlerdendir. Karasal

alanların % 30-50’si insan eliyle dönüştürüldü.

Karadaki tüm ekosistemlerde doğal olarak tutulan

atmosfer azotundan çok daha fazlası yapay olarak

sabitlenip tarımda gübre olarak kullanıldı. Tüm erişilebilir

taze suyun yarıdan fazlası insan tarafından

kullanıldı ve taze su sistemlerinin büyük kısmında

jeokimyasal döngü değiştirildi. İnsan etkinliği, türlerin

yok olmasını binlerden on binlere yükseltti.

38 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 39



MAKALE

İklim bakımından önemli olan sera gazlarından

CO 2 % 30’dan ve metan da % 100’den fazla arttı.

İnsan pek çok zehirli maddeyi ve ozon katmanını

yıkan kloroflorokarbon gazlarını çevreye bıraktı.

Bütün bunlar dikkate alınarak içinde bulunduğumuz

çağa “Antroposen” adının verilmesi uygun

görülür.

Kentleşme, tarım, doğada büyük ölçekli

dönüşümler, açık maden ocakları,

vb. gibi önemli miktarda çökel

kütleler oluşturan insan eylemleri şimdiden

jeoloji haritalarına geçmiş litostratigrafik

(kayaç stratigrafi birimi) değişiklikler

oluşturur. İnsan tarafından

hem akarsular üzerinde baraj kurmak

ile bunların ve kıyı çizgilerinin gidişini

değiştirmek gibi doğal çökel ortamlarına

hem de kentler ile çevresinde,

yeni malzemeler (plastikler, metaller,

elektronik malzeme, vb.) kullanılarak

oluşturulmuş antropojenik depolanmalar

gibi yeni çökel ortamları yaratmak

yoluyla çökelme kalıpları değiştirilmektedir.

Yaygın olarak saptanabilen

dayanıklı haşere ilaçları, gübre kalıntıları,

sanayi kimyasalları ve atık yanması

ürünleri gibi organik kirleticiler

de yeni çökellerde izler bırakır 5 .

Büyük hızlanma

İkinci Büyük Savaş’ın bitmesiyle birlikte

insanın dünya sisteminin biyofiziksel ve

sosyo-ekonomik alanlarına yaptığı etki aşırı

arttığından bilim insanları, 1950 sonrasında

değişimlerdeki ani sıçramayı “Büyük Hızlanma”

olarak adlandırdılar 6 . Dünya Sistemi

bilim insanlarının çoğu tarafından Büyük

Hızlanma’nın görüldüğü 1945 sonrası

Antroposen’in başlangıcı olarak düşünülür.

Büyük Hızlanma olayını en iyi ortalama küresel

yüzey sıcaklığı değişimi gösterir ve bu

5 Zalasiewicz, J. ve diğ., 2017, Making the Case for a Formal Anthropocene

Epoch_ an Analysis of Ongoing Critics, Newsletters on Stratigraphy,

Cilt 50, Sayı 2, sf. 205-226.

6 Steffen, W. ve diğ., 2015, The Trajectory of the Anthropocene: The Great

Acceleration, The Anthropocene Review, Cilt 2, Sayı 1, sf. 81-98.

ısı artışının nedeni doğrudan atmosferde CO 2 derişiminin

yükselmesidir (Şek. 1). Sanayi Devrimi başladığındaki

280 ppm düzeyindeki insan kaynaklı CO 2 1950’ye dek

310 ppm’ye yükselmiştir 2 . 150 yıldaki artış 30 ppm iken

Büyük Hızlanma ile birlikte artış süresi kısalırken artış

hızı aşırı yükselmiştir.

Şekil 1- Sanayi Devriminden bu yana atmosferde CO 2

derişiminin değişimi 7 . Mavi çubuklar yıllık ortalama CO 2

değerlerini ve siyah eğri, 10 yıllık ortalama gidişi gösterir.

7 Head, M. J. ve diğ., 2022, The Great Acceleration is Real and Provides a Quantitative

Basis for the Proposed Anthropocene Series/Epoch, Episodes, IUGS, Cilt 45, Sayı 4,

sf. 359-376.

Şekil 2 - Antroposen’de Dünya Sistemi’ndeki değişimler 5 .

Sol dikey eksende gösterilen, Sera Gazlarının ışınımsal

güçlerinin (RF GHG ) yıllık fark tahmini beş yıllık aralıklar

üzerinde değerlendirilmiştir. Sağ dikey eksende, antropojenik

radyoaktif çekirdeklerin etkinliklerinin ( 40 C ve 239+240 Pu)

zaman dizileri görülür.

Nükleer bomba denemelerinden ileri gelen radyoaktif

serpintiler, plastiklerden kalıcı organik kirleticilere ve

organik olmayan bileşiklere dek yeni malzemeler insan

eylemlerinin Dünya sistemi üzerindeki etkileri olarak

küresel Büyük Hızlanma olayının en belirgin işaretçileridir

(Şek. 2). Nükleer bomba denemelerinin ürünü olan

radyoaktif serpintilerin güncel çökellerdeki izleri 40 C ve

239+240

Pu 19 ile insan kaynaklı halokarbonlar 1950’den

önce görülmez.

Çizelge 1 - Holosen-Antroposen geçişini gösteren Büyük Hızlanma’yı

yansıtan küresel çevresel göstergelerin değerleri 1 .

1 Syvitski, J. ve diğ., 2020, Extraordinary Human Energy Consumption and Resultant Geological

Impacts Beginning Around 1950 CE Initiated the Proposed Anthropocene Epoch, Communications

Earth and Environment, Cilt 1, Makale no 32.

Çizelge 1 - Holosen-Antroposen geçişini gösteren Büyük Hızlanma’yı

yansıtan küresel çevresel göstergelerin değerleri 8 .

8 Syvitski, J. ve diğ., 2020, Extraordinary Human Energy Consumption and Resultant Geological

Impacts Beginning Around 1950 CE Initiated the Proposed Anthropocene Epoch, Communications

Earth and Environment, Cilt 1, Makale no 32.

Büyük Hızlanma, iklim değişiminden çok daha fazlasını

kapsayan biçimde, Dünya Sistemi’nin biyofiziksel ve

sosyoekonomik göstergelerindeki çarpıcı artıştan 6 çok

net anlaşılır (Çiz. 1). Biyofiziksel göstergelerden uzun

ömürlü sera gazları olan CO 2 , azot ve metanın atmosferdeki

birikim değerleri 1950’den sonra çok hızlı artmıştır.

Stratosferde birikmekte olan ozon miktarının 1750’den

önce var olmadığı buzullardaki kayıtlardan görülür. Okyanusların

asitlenmesi ve insana özgü eylemler sonucunda

kıyı kuşağında azot birikmesi ve denizlerdeki fosfat

kirlenmesi de daha önceki değerlerden çok yüksektir.

Antroposen’i tam olarak anlayabilmek için, insanın sosyo-ekonomik

eylemlerinin Dünya sistemi üzerindeki

etkilerini yansıtan değişikliklere bakmak gerekir (Çiz.

1). Bu sosyo-ekonomik değişikliği gösteren grafikler,

dünyaya egemen olan küresel liberal sistemin Holosen’i

bitirme noktasına nasıl getirdiğini açıklamaktadır.

Birincil enerji kullanımı, Büyük Hızlanma gidişinin ti-

pik biçimini gösterir. Bütün sosyoekonomik gidişlerin

en önemlilerden birisi olan hızlı kentleşme sonucunda

ortaya çıkan mega kentler ile devasa altyapı projelerinin

olağanüstü büyümesi ve bunlarla ilişkili birikintiler

Antroposen’in ayırt edici özelliği olmuştur. Bu dönem,

elektronik malzeme, yaygın beton

üretimi, derin madencilik ve devasa

miktarlardaki atık oluşumu ile

özdeşleşir.

Antroposen’deki Büyük Hızlanma

eğilimlerinden nüfus artışının sorumlu

olduğu sıkça gündeme getirilmektedir.

OECD üyesi olmayan

ülkeler nüfus artışında önde

olmasına karşın OECD ülkeleri

tüm dünyadaki ekonomik etkinliklerin

% 75’ini gerçekleştirmektedir

9 . Dünyanın en zengin ülkeleri

1750’den bu yana birikimli CO 2

yayılımının % 80’inden sorumludur.

Buna karşın, nüfusları yaklaşık

800 milyon olan dünyanın en

yoksul ülkelerinin birikimli CO 2

yayılımında % 1’den daha az payı

vardır. Bu verilere göre, Büyük

Hızlanma gidişlerinde nüfus artışının

tersine aşırı tüketim daha

önemli bir etmendir.

Antroposen’in son 70 yılında, insan tarafından maden

ve taş ocağı işletmesi ile inşaat etkinliklerinde yerinden

çıkarılan ve taşınan kaya ve toprak, önceki 70 yılın 30

katı olarak 6,4 trilyon tona ulaşmıştır 10 . Bu miktar, aynı

zaman aralığında, akarsular ile okyanuslara taşınan çökel

kütlesinin 7 katı ve gezegendeki volkanlardan fışkıran

magma toplamının 2 katı büyüklüğündedir. Bu

malzemeleri taşımak için gereken enerji büyük ölçüde

fosil yakıt yanmasından elde edilmiş ve bunun doğrudan

sonucu olarak, 20’nci yüzyılın ortasından bu yana 70

yılda, atmosferdeki CO 2 düzeyi 104 ppm yükselmiştir.

Beton 1945’ten bu yana birincil yapı malzemesi olmuş

ve şimdiye kadar üretilmiş olan 50 Milyar ton betonun

9 Steffen, W. ve diğ., 2011, The Anthropocene: From Global Change to

Planetary Stewardship, AMBIO, Sayı 40, sf. 739-761.

10 Zalasiewicz, J. ve diğ., 2021, The Anthropocene: Comparing its Meaning

in Geology (Chronostratigraphy) with Conceptual Approaches

Arising in Other Disciplines, Earth’s Future, HAL Open Sicence,

2021, Cilt 9, Sayı 3, 25 sf.

40 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 41



MAKALE

yarısından çoğu 1995-2015 arasında tüketilmiş olup bu

miktar, gezegenin yüzeyinin her bir metre karesinin 1 kg

beton ile örtülmesine eşdeğerdir 11 . Betonun hammaddesi

olan çimentonun yıllık üretimi 1950-2015 döneminde

130 Mt’dan 4180 Mt’a artarak 32’ye katlanmıştır 7 . Çimentonun

önemi öncelikle, üretimi sırasında uygulanan

kalsinasyon sürecinde atmosfere hatırı sayılır ölçüde

CO 2 salmasından ileri gelir.

Gezegenimizin sınırları

Antroposen’de, insanın eylemlerinin hangi düzeyde

ve ölçekte Dünya Sistemi’ne zarar verdiğini ya da

yıkıcı, geri dönülemez noktaya geldiğini saptamak

için öncelikle Dünya Sistemi’nin sınırlarının belirlenmesi

gerekir. Tanımlanan ve sayısallaştırılan sınırlar

aşılmadığı takdirde insanın eylemleri istenmeyen

çevresel değişimlere neden olmayacaktır.

Dairesel grafik üzerinde (Şek. 3) Dünya’nın sınırları

dokuz kritik değişkene göre gösterilmiştir. Merkeze

yakın mavi halka güvenli sınırı temsil eder.

Bu sınır aşılmaksızın yaşam ve gelişim sürecimizi

sıkıntıya girmeden sürdürebiliriz. Değişkenin değeri

mavi hattı geçtiğinde insan yaşamı için risk

oluşturmaya başlar. Dışa doğru olan kırmızı halka

ise risk sınırını temsil eder. Kırmızı hattı geçen

11 Waters, C.N. ve diğ., 2016, The Anthropocene is Functionally and

Stratigraphically Distinct from the Holocene, Science, Cilt 351, Sayı

6269, Review Summary sf. 137 ve Review, sf. 2622/1-10.

Şekil 3 - Gezegen sınırlarına ilişkin değişkenlerin var olan durumu 1

12 Planetary Boundaries: Guiding Human Development on a Changing Planet, Science, Cilt 347,

Sayı 6223, sf. 736 ve sf. 1259855-1 - 1259855-10.

değişkenin insan yaşamı için tehlike oluşturacağı

anlamına gelir. Değişkenlerin yeşil rengi güvenli

durumu, sarı renk riskin artmakta olduğunu ve

kırmızı ise değişkenin tehlike bölgesine girdiğini

gösterir. Bazı değişkenler için sınır değerleri belirlenmemiş

olduğundan gri renk ve soru işaretiyle

gösterilmiştir. Grafikteki “Garip Varlıklar” bölmesi,

yeni oluşumlar, var olan oluşumların yeni biçimleri

ve istenmeyen fiziksel ya da biyokimyasal

etkiler altında olasılı dönüşmüş yaşam biçimleri

olarak tanımlanır 12 . Bunlar olasılıkla mühendislik

malzemelerinin ya da organizmaların kimyasal ve

başka yeni türleri olabilir.12

Yerkürenin dokuz sınırından ilk dördü olan iklim

değişikliği ile toprak kullanımındaki değişimin

çoktan tehlikeli bölgede olduğu ve azot kirliliği

ile biyolojik çeşitlilik yitiminin de yüksek risk

bölgesinde bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır 13 .

İnsanlık yakın zamanda küresel taze su kullanımı,

okyanus asitlenmesi, küresel fosfor döngüsü

girişiminin sınırıyla da karşı karşıya kalacaktır.

Bu sınırlar ile İklim değişimine bağlı atmosferdeki

ışınımsal zorlama 14 (radiative forcing)

eşiğinin aşılması sonucunda oluşan kutuplardaki

buz kütlelerinin erimesi olayını ayırt etmek

gerekir 15 . İklim gibi birçok gezegen ölçekli süreç

alt sistemlerde etki yaratır ve örneğin, iklim

değişimine bağlı olarak sadece bir bölgesel sınır

olan Güney Asya musonu ve El Nino olayları

gibi boşaltım unsurları

oluşur ve okyanustaki sıcak

su akıntısı (termohalin)

sisteminin çökmesine

neden olur.

Günümüzde biyosfer bütünlüğü

olarak adlandırı-

13 Rockström, J., 2015, Bounding the

Planetary Future Why We Need a

Great Transition, Great Transition

Initiative, April 2015, 13 sf.

14 Işınımsal zorlama, atmosferin en üst

düzeyinde ölçülmüş yerkürenin birim

alanı başına enerji değişimi oranı anlamına

gelir.

15 Rockstörm, J. ve diğ., 2009, A Safe

Operating Space for Humanity, Nature,

cilt 461, 24 September 2009, sf.

472-475.

lan biyoçeşitlilik yitimine gelince, son kitlesel yok

oluştan bu yana hiç görülmemiş bir oranda canlı

türleri ortadan kalkmaktadır. Fosil kayıtları memeliler

için yok oluş oranını yılda bir milyon tür başına

0,2-0,5 ve denizel canlılar için 0,1-1 düzeyinde

gösterir iken günümüzde bunun 100-1000 katıdır 15 .

Jeoloji tarihinde görülen denizel yaşamdaki kitlesel

yok oluşlar, fosforun karadan denize taşınmasındaki

eşik aşıldığında oluşan okyanustaki büyük

çaplı anoksik (oksijensizlik) olay ile açıklanır. Bütün

bu göstergelerin hızlanmasının ana nedeni insanın

eylemleridir.

Antroposen’in geleceği

İçinde bulunduğumuz Büyük Hızlanma bugünkü biçimiyle

sonsuza kadar sürecek midir? Acaba var olan uygarlığımız

şimdi karşı karşıya olduğu sorunlara uyum

sağlayacak ve onları çözecek, sonunda insan yaşamını

sürdürebilecek midir yoksa jeoloji tarihinde daha önce

yaşanmış kitlesel yok oluşlar gibi çöküş mü olacaktır?

Büyük Hızlanma grafiklerinin son 10 yılı her iki senaryonun

da işaretini vermekte fakat bunlar ya da öbür

olasılıklar arasında bir ayrım yapılamamaktadır 6 . Ama

Büyük Hızlanma’nın ortaya çıkışından itibaren yüzüncü

yıl olan 2050 neredeyse kesinlikle bunun yanıtını bilmektedir.

Enerji kaynakları tükendiğinde, ucuz ve bol enerjiye

erişimi kalmayan insan jeolojik güçler ile yarışma yeteneğini

yitirdiğinden Antroposen’i tamamen farklı başka

bir dönem izleyecektir. Antroposen’in varacağı noktada,

insanın Dünya Sistemi’ni denetlemekte başarısız

olması durumunda yerkürenin hem biyofiziksel hem

de sosyo-ekonomik yapısını etkileyecek iki farklı tarzda

çöküş yaşanması beklenebilir. Sera gazı ısınmasına

bağlı olarak stratosferdeki sülfat parçacıkları tıpkı bir

volkanik patlamadaki gibi CO 2 düzeylerinin uzun süre

yüksek kalmasına neden olacaktır 16 . Sonucunda, Homo

sapiens’in yeni soyları, olasılıkla, yeni bir buzul çağından

korunmaya çalışacaklardır. Diğer yandan uygarlığın

çöküşünün, kaynakların yetersiz kalmasının ve Dünya

Sistemi’nin katlanılamaz bozulmasının neden olduğu

16 Steffen, W. ve diğ., 2007, The Anthropocene: Are Humans Now

Overwhelming the Great Forces of Nature? Ambio Sayı 36, sf. 614-

621.

olasılıkla finansal, ekonomik ve politik çöküş biçiminde

gelişeceği 17 de belirtilmektedir.

İnsanlığın Geleceği Komisyonu, insanlığın ve bir bütün

olarak uygarlığın karşı karşıya olduğu on büyük felaket

riskinin üstesinden gelmek için Dünya uluslarına ve insanlarına

bir araya gelmeleri için acil bir Eylem Çağrısı

yayınladı 18 . Bu büyük risklerin çözümü sadece hükümetlerin

politikalarına ve kurumsal eylemlere bağlı olmadığından

bütün insanlar bütünleşmiş küresel çözümleri

düzenlemek, yeni olanakları tanımak, küresel diyaloğu

cesaretlendirmek ve bir bilgi merkezi oluşturmak amacıyla

günlük yaşamlarında bir araya gelmelidir. Yaşamın

sürdürülebilirliği ve Dünya’nın Sınırları içerisinde kalınması

için alışkanlıklarımızdan radikal bir biçimde vaz

geçmeyi 19 gerektirmektedir. Eğer insanlık, hızla yaşanmaz

olmaya doğru giden dünyada yaşama tutunmak istiyorsa,

hem kültürel hem de ekonomik bakımlardan doğayla

nasıl birlikte olabileceğini ve ona saygı duyması

gerektiğini biran önce anlamak ve öğrenmek zorundadır.

İnsanlık açısından daha iyi bir Antroposen’e ulaşmak

için toplumsal dönüşümün gerekli önkoşulu olarak beş

konunun ne anlama geldiğinin yeniden düşünülmesi 19

önerilmiştir: Büyümek, yeterlik, devlet, kamu ve adalet.

Antroposen’de arzu edilebilir bir geleceği yaşayabilmek

için geniş boyutlu yapısal değişim ve toplumsal dönüşümler

gerekir 20 .

Bu durumda, kişilere ve durdukları yere bağlı olarak değişen

çok sayıda Antroposen geleceği 21 olacaktır. “İyi”

ve “kötü” Antroposenler yan yana var olmayı sürdüreceklerdir.

Şu hâlde, geleceği bilmeden yaşamanın ve

davranmanın yollarını bulmaya çalışmalıyız. Gezegenimizin

sınırlarını kapitalizmin azgın sanayileşme ve

ticaretinin gücü raydan çıkardığına göre, bu çıkmazdan

çıkmanın yolu insanın çevresel yanını ve yeni radikal

büyüme-tüketim politikalarını 22 harekete geçirmesidir.

17 Cochet, Y. 2015, Green Eschatology, The Anthropocene and the Global

Environmental Crisis - Rethinking Modernity in a New Epoch

(içinde), Routledge, sf. 112-119.

18 Commission for the Human Future, 2020, Surviving and Thriving in

the 21st Century, Roundtable Report.

19 McPhearson, T. ve diğ., 2021, Radical Changes are Needed for Transformations

to a Good Anthropocene, npj (Nature Partner Journals) Urban

Sustainability, open access 21 Feb 2021, Cilt 1, sf. 1-13.

20 Bai, X. ve diğ., 2016, Plausible and Desirable Futures in the Anthropocene: A

New Research Agenda, Global Environmental Change, Cilt 39, sf. 351-362.

21 Berkhout, F., 2014, Anthropocene Futures, The Anthropocene Review,

Cilt 1, Sayı 2, sf. 154-159.

22 Bonneuil, C. ve Fressoz, J.-B., 2016, L’Événement Anthropocène: La

Terre, L’Histoire et Nous, Editions du Seuil, 2. Basım, 332 sf.

42 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 43



MAKALE

Kömürün Kendiliğinden

Yanma Eğilimini Belirlemek

İçin Kullanılan Deneysel

Yöntemlerin Değerlendirilmesi

Arş. Gör. Anıl Soylu,

İTÜ Maden Fakültesi, Maden Müh. Bölümü, İstanbul

Kömürün kendiliğinden yanma eğiliminin doğrudan

derecelendirilmesi, pratik uygulamalarda en kullanışlı

verileri sağlamaktadır. Çeşitli deneylerle kömürün

kendiliğinden yanma eğilimi bir indis değerle

sayısallaştırılarak farklı havzalarda yaşanan tecrübelerle

karşılaştırma hedeflenmektedir. Söz konusu

deneyimler uzunayak madenciliğinde göçük bölgesi

vb. ifade edebildiği gibi depolamanın gerçekleştiği

yığınlarla da ilgilidir. Çeşitli gruplar altında toplanabilecek

birçok deneysel uygulama söz konusudur.

Kesişim noktası sıcaklığı deneyi bunlardan biridir.

TGA/DSC/DTA analizleri ile oksidasyon ve malzemenin

ısıl davranışları daha detaylı incelenebilmektedir.

Oksijen adsorpsiyonu indisi ve çeşitli adyabatik

yöntemler kendiliğinden yanma davranışının karakterize

edildiği deneylerdir (Arisoy & Beamish, 2015;

Gouws, 1989; Karmakar, 1989; Onifade & Genc,

2020; Mohalik, ve diğerleri, 2022).

dasyonu sonucu açığa çıkan enerjinin ortak etkisi derecelendirilmektedir.

Yöntem her ne kadar kömür numunelerini

kendi aralarında derecelendiriyor olsa da iki

noktada geri kalmaktadır. Bunlardan biri düşük sıcaklıklarda

kendiliğinden ısınma verisi sağlamaması, diğeri

de her numunenin ısıl sürüklenme durumuna geliyor

oluşudur. Yeraltı madenciliğinde, kömürün sıcaklığının

ilk yükselme süreci daha önemlidir. Çünkü sıcaklık ve

ısınan kütle miktarı arttığı ölçüde oksidasyon sonucu

ortaya çıkan karbon monoksit artmakta, maden havası

çalışmaya elverişsiz hale gelmektedir. Ayrıca çeşitli

kömür örnekleri çok geç ısınabilmektedir. Yöntemde

uygulanan 1°C/dk rampası, numunelerin her durumda

deney sonu sıcaklığına ulaşmasını sağlamaktadır. Belirtilen

özellikleri nedeniyle yöntemin performansının

düşük olduğu söylenebilir.

Kömürün kendiliğinden yanması özellikle düşük

ranklı kömürlerle çalışırken karşılaşılan bir

sorundur. Bu soruna karşı geliştirilebilecek her

türlü tasarım ve müdahale için öncelikle kömürlerin

kendiliğinden yanma eğilimi anlaşılmalıdır.

Amaca özel geliştirilmiş çeşitli deneysel

yöntemler olmakla beraber her mühendislik

alanında kullanılagelmiş, malzemenin fiziksel

ve kimyasal özelliklerine dair yöntemlerden

faydalanılabilir. Çok aşamalı, karmaşık ve

birçok faktörün aynı anda etkin olduğu kömürün

kendiliğinden yanma eğilimi, henüz bütün

yönleriyle anlaşılmış ve tamamıyla çözülmüş

bir konu değildir. Bu sebeple birçok farklı deney

uyarlamaları, çeşitli ısı, reaksiyon girdileri

vb. temel prensiplerine göre ana gruplarda toplanmaktadır.

Söz konusu deneysel yöntemlerin

özellikleri, avantajları ve dezavantajları irdelenerek

yüksek performans gösterebilecekleri

durumlar tartışılmıştır. Çalışma kapsamında

kesişim noktası sıcaklığı, oksijen adsorpsiyon

indisi, adyabatik yöntemler ve termal analiz

olarak gruplandırılan kendiliğinden yanma karakterizasyon

deneyleri işlenmiştir. Sonrasında

diğer deneysel yöntemlerden bahsedilmiş ve

Türkiye şartlarında bu deneylerin performansı

değerlendirilmiştir.

1. Giriş

Kömürün kendiliğinden yanması, çoğunlukla madencilik

sektörünü ilgilendiren bir sorun olmakla beraber kömürün

depolandığı, kullanıldığı ve taşındığı birçok farklı endüstriyel

faaliyet sürecinde karşımıza çıkmaktadır. Kendiliğinden

yanma ile mücadele edebilmek için, meydana gelen

kimyasal süreç ve kömürün yapısı arasındaki ilişkiyi anlamak

ve sayısallaştırmak gerekmektedir. Kömürün yapısını

ele aldığımızda karşımıza milyonlarca yıl yeraltı şartlarında

gömülmenin etkisi çıkmaktadır. İlk gömülmenin nasıl bir

ortamda gerçekleştiği, gömülen organik malzemenin hangi

canlı kalıntılarını içerdiği ve gömülme sürecinde hangi

etkilere maruz kaldığı önem taşımaktadır. Bu sayede ve

kömürleşme süreciyle orantılı olarak, kömür bünyesindeki

kimyasal ve element kompozisyonu oluşmaktadır. Kömürün

bünyesindeki nem ve kül içeriği, kendiliğinden yanmayı

olumsuz etkilediği için önemlidir. Kendiliğinden yanma

ile ilişkisi olan, bunlara benzer birçok faktör mevcuttur

(Arisoy, Beamish, & Yoruk, 2017). Kömür havzaları arasında

bu parametreler fazlaca değişebilmektedir. Kömürleşme

sürecinde zamanla karbon harici elementler kömür

bünyesinden uzaklaşmakta, bununla beraber nem azalmaktadır.

Belirtilen nedenlerle farklı ranklardaki kömürler arasında

farklı kendiliğinden yanma eğilimleri görülmektedir.

Havzaların kendine has özelliklerinden kaynaklanan fay,

kıvrım, dayk benzeri gibi yapısal jeolojik faktörler kendiliğinden

yanma eğilimini etkileyebilmektedir.

Bu çalışmada, çeşitli deneysel yöntemlerin çalışma

prensipleri ve kullanım alanları tartışılarak birbirleriyle

ilişkilendirilmiştir. Adyabatik yöntemlere özellikle

odaklanılmış ve hem kendi içlerinde hem de

diğer yöntemlerle kıyaslanmıştır. Türkiye’de bulunan

havzaların özellikleriyle ilişkileri irdelenerek çeşitli

sonuçlar paylaşılmıştır.

2. Kendiliğinden yanma

karakterizasyonu deneyleri

2.1. Kesişim noktası sıcaklığı

Kesişim noktası sıcaklığı deneyinde kömür numunesi

ve referans malzeme 1°C/dk hızında ısıtılarak

kömürün ve referans malzemenin sıcaklığı ölçülmektedir.

Deney 250°C’de sonlandırılmaktadır. Deney

esnasında sürekli oksijen akışı sağlandığı için,

ilk başta kömürden daha hızlı yükselen referans

malzemenin sıcaklığı daha sonra kömürün altında

kalmaktadır. Her ikisinin sıcaklık-zaman grafiğinde

kesiştikleri nokta bu deneyin ürettiği indis değer olmaktadır.

Bu değer düştükçe kömürün daha erken

ısındığı ve yüksek reaktiflik gösterdiği kabul edilir.

Kömür rankı yükseldikçe söz konusu kesişim noktası

sıcaklığı değerleri de yükselmektedir (Gouws,

1989). Kömürün zamanla değişen öz ısısı ve oksi-

2.2. Oksijen adsorpsiyon indisi

Bu yöntemde, kömür numunesi sızdırmaz kapalı

kaplara alınarak bir gün boyunca ne kadar oksijen

tükettiği ölçülmektedir. Kap içerisinde, kömür yüzeyinde

geçekleşen oksidasyon sonucu oksijen gazı

tükenmekte, karbon dioksit ve karbon monoksit gibi

gazlar açığa çıkmaktadır. Standart şartlarda oksijenin

azalması, bir indis olarak hesaplanmaktadır (Karmakar,

1989). Üretilen indis değeri kömür yüzeyinin

reaktivitesini ısı prensipleriyle değil, reaksiyon girdilerinin

tüketimi cinsinden göstermektedir. Kesişim

noktası sıcaklığı deneyinde olduğu gibi kendiliğinden

yanma eğilimini bu indis aracılığıyla derecelendirmektedir.

Kesişim Noktası Sıcaklığı Yöntemi’ne göre

sabit sıcaklık artışı ile deneye başlanmadığı için bu

derecelendirme daha sağlıklıdır ve kömürün düşük sıcaklıklardaki

ısınmasını dolaylı da olsa daha iyi temsil

etmektedir. Diğer taraftan zamana bağlı olarak veri

üretilememesi, birçok ısıl davranış sürecinin atlanmasına

neden olmaktadır. Diğer deneysel süreçler bu konularda

daha iyi açıklamalar sağlayabilmektedir.

2.3. Termal analiz

Termogravimetrik analiz (TGA), diferansiyel taramalı

kalorimetre (DSC) ve diferansiyel termal analiz

(DTA) vasıtasıyla kömürün ısıl süreçlerde gösterdi-

44 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 45



MAKALE

ği özellikleri ayrıntılı bir şekilde öğrenme imkânı

vardır. Bu deneylerin azot, hava ve başka gazlarla

yapılabilmesi, oksidasyona ve sıcaklığa bağlı gözlemlenen

değişimleri birbirinden ayırt edebilme

imkânı sağlamaktadır. Ayrıca 10 mg civarı numune

ihtiyacı avantaj teşkil etmektedir .TGA deneyinde

kömür bünyesinde azot akışı altında kaybedilen

nem miktarı, hava akışı altında oksijenin kömür

yüzeyine kemisorpsiyonunun gerçekleşmesi ile

kütle artışı vb. etkiler yüksek hassasiyetli (duyarlılıkla)

izlenebilmektedir. Ayrıca DSC ölçümü ile

kömürün sıcaklığa bağlı görünür öz ısısı belirlenebilir,

meydana gelen hal değişimleri ve değişim

ısıları, ısınma ve oksidasyon sonucu tükettiği veya

ürettiği enerjiler hesaplanabilir. DTA’nın da bu

verilerin yorumlanmasına dahil edilmesi ile, ekzotermik

ve endotermik süreçler birbirinden ayırt

edilebilir. Üstün özelliklerinden birisi de, düşük

sıcaklıklardan başlayarak çok yüksek sıcaklıklara

çıkılabilmesidir. Kısa analiz deneyi ile elde edilebilecek

nem, kül, uçucu madde ve sabit karbon içeriği

sonuçlarını da yaklaşık olarak sağlamaktadır.

Avantajlarının yanında bu deneylerin sabit sıcaklık

artışıyla gerçekleştirilmesi (Mohalik, ve diğerleri,

2022) ve zamana bağlı veriyi doğrudan üretememesi,

her numunenin deney sonu sıcaklığına taşınmasına

sebep olmaktadır.

2.4. Adyabatik yöntemler

Adyabatik yöntemlerde birçok farklı modifikasyonda

deney uygulamaları mevcuttur. Bu deneylerde

temel prensip numunenin çevresiyle ısı

alışverişinin kesilmesi ya da ihmal edilebilir bir seviyeye

indirilmesidir. Numune üzerinden hava, saf

oksijen veya farklı bir karışım geçirilerek oksidasyon

gerçekleştirilmektedir. Bu şartlar bir etüvün

içinde oluşturulmakta, malzemenin kendiliğinden

ısınması sağlanmaktadır. Zamana bağlı olarak sıcaklık

verisi elde edilerek sadece bir indis değerle

kalmayıp, kendiliğinden yanma sürecinin simülasyonu

da yapılmış olmaktadır (Beamish & Theiler,

2019; Arisoy, Beamish, & Yoruk, 2017).

Adyabatik yöntemlerden olan R70 deneyinde, öncesinde

azot akışı altında kurutulmuş kömür üzerinden

gösterebilmektedir. Üstelik kömürün yüksek heterojenlikte bir malzeme olması ve istif içindeki

damarlar arasında kömürleşme farkı gibi sebeplerle (nedenlerle) birbirine çok yakın konumdaki

numunelerde bile bu durum gerçekleşebilmektedir. Yerüstü veya yeraltı sondajlarından elde

edilebilecek karot numunelerinin deney zamanına kadar oksidasyonu engelleyecek şekilde saklanması

sonucunda düşük sıcaklıkta kendiliğinden yanma süreci daha duyarlı analiz edilebilmektedir. Deney

esnasında Şekil 2’de verilen eğriye benzer sıcaklık - zaman grafikleri üretilmektedir.

daha sonra saf oksijen geçirilerek numunenin kendiliğinden

ısınması sağlanmaktadır. Bu şekilde elde edilen

zamana bağlı sıcaklık eğrisinden 70°C’ye gelindiği

anda sıcaklık artış hızı hesaplanmaktadır (Şekil 1). Bu

değerler 7 risk sınıfına ayrılarak kömürün kendiliğinden

yanma eğilimini simgeleyen bir indis olmaktadır

(Beamish & Theiler, 2019). R70 değeri önceki bölümlerde

verilen indisler gibi işlevsel olmasına rağmen kurutulmuş

numuneyle çalışılması sebebiyle kömürdeki

nemin etkisini ortadan kaldırmaktadır. Numunenin kurutulması

deney süresini kısaltmasına rağmen, kömür

Şekil 2. Bir kuluçka testinde elde edilen

bünyesinde madde kaybı, enerji tüketen hal değişimi

zamana bağlı sıcaklık eğrisi (Yoruk &

ve oksidasyona elverişli yeni yüzey oluşturması gibi

Arisoy, 2021).

kaybı, önemli enerji etkileri tüketen atlamaktadır. hal değişimi ve oksidasyona elverişli yeni yüzey oluşturması gibi önemli etkileri

atlamaktadır.

Şekil 2’deki eğride kabaca üç bölge bulunmaktadır.

İlk oksidasyon rampası, oyalanma bölgesi ve

ısıl sürüklenme bölgesi olarak tarif edilebilecek bu

bölgeler fiziksel ve kimyasal değişimler neticesinde

oluşmaktadır. İlk oksidasyon rampası makromoleküllerin

bünyesinde bulunan hidroksitli grupların

yakıtlandırmasıyla (yakılmasıyla) görece kısa süre

içinde tamamlanmaktadır. Bu bölgenin ortalarında

halihazırda yüksek karbon monoksit ve karbon dioksit

üretimi söz konusudur. Oyalanma bölgesine

ulaşırken birim zamanda oksidasyon azalmakta ve

bu gazların üretimini azaltmaktadır. Tanımlanan

bölgede gerçekleşen oksidasyon sonucu oluşan

Şekil Şekil 1. Queensland 1. Queensland ve ve New New South South Wales kömürlerinin R70 değerleri (Beamish ısının & Theiler, büyük 2015). kısmı bünyede bulunan nemin faz

kömürlerinin R70 değerleri (Beamish &

Kuluçka Theiler, testi 2015). uygulamaları, nemin etkisini adyabatik yöntemlere dahil ederek indis değiştirmesi değerler için üretmenin harcanmaktadır. Dolayısıyla bir

yanında kendiliğinden yanma açısından en fazla risk taşıyan düşük ranklı kömürleri sonraki hedeflemektedir.

reaksiyon için aktivasyon enerjisi kolayca

Düşük ranklı kömürlerde aynı havza içindeki numunelerde nem değerleri karşılanamamaktadır. çok yüksek saçılım Sıcaklık 105°C’nin üzerine

Kuluçka testi uygulamaları, nemin etkisini adyabatik

gösterebilmektedir. Üstelik kömürün yüksek heterojenlikte bir malzeme olması çıktıktan ve sonra istif reaksiyonlar içindeki ve ısınma ivmelenmektedir

çok yakın (Soylu, konumdaki ve diğerleri, 2024). Bu aşama-

yöntemlere dahil ederek indis değerler üretmenin yanında

kendiliğinden yanma açısından en fazla risk ta-

damarlar arasında kömürleşme farkı gibi sebeplerle (nedenlerle) birbirine

numunelerde bile bu durum gerçekleşebilmektedir. Yerüstü veya yeraltı dan sondajlarından sonra ısıl sürüklenme elde başlamakta ve kısa süre

şıyan düşük ranklı kömürleri hedeflemektedir. Düşük

edilebilecek karot numunelerinin deney zamanına kadar oksidasyonu engelleyecek

sonra

şekilde

deney

saklanması

sonu sıcaklığına ulaşılmaktadır. Isıl

ranklı kömürlerde aynı havza içindeki numunelerde

sonucunda düşük sıcaklıkta kendiliğinden yanma süreci daha duyarlı analiz edilebilmektedir.

sürüklenme bölgesinde

Deney

Arrhenius formuna uyan

nem değerleri çok yüksek saçılım gösterebilmektedir.

esnasında Şekil 2’de verilen eğriye benzer sıcaklık - zaman grafikleri üretilmektedir.

homojen reaksiyonlar gerçekleşmektedir (Yoruk

Üstelik kömürün yüksek heterojenlikte bir malzeme

& Arisoy, 2021). Kuluçka süreci boyunca birim

olması ve istif içindeki damarlar arasında kömürleşme

zamanda sıcaklık değişimi, birim zamanda oksijen

tüketimi ve anlık reaksiyon hızı büyük ölçüde

farkı gibi sebeplerle (nedenlerle) birbirine çok yakın

konumdaki numunelerde bile bu durum gerçekleşebilmektedir.

Yerüstü veya yeraltı sondajlarından elde

oksidasyon rampasında bulunan çeşitli sıcaklıklar-

paraleldir. Bu veri üzerinde sıcaklık artış hızını ilk

edilebilecek karot numunelerinin deney zamanına kadar

oksidasyonu engelleyecek şekilde saklanması so-

belirli bir sıcaklığa ulaşması için gereken zaman

da belirleyerek indis değerler üretilmiştir. Ayrıca

nucunda düşük sıcaklıkta kendiliğinden yanma süreci

bir indis teşkil ederek kömürün göçük bölgesinde

daha duyarlı analiz edilebilmektedir. Deney esnasında

kendi haline bırakıldığında geçen süreyle eşleştirilebilmektedir.

Böylece planlama aşamasında ma-

Şekil 2’de verilen eğriye benzer sıcaklık - zaman grafikleri

üretilmektedir.

dencilik açısından uygulanabilir ve pratik veriler

üretilmektedir. Ayrıca deneyde kullanılan düşük

ısınma eğilimli numuneler belirli bir sıcaklığa kadar

çıkıp tekrar soğumaktadır. Diğer yöntemlerde

bu davranışı izlemek mümkün değildir.

Kuluçka testi sırasında sistemden tahliye olan gazdan

numune alındığında kendiliğinden yanma sonucu

üretilen bileşiklerin oranları belirlenebilmektedir.

Bu şekilde çeşitli gazların sıcaklıkla değişimi hakkında

veri toplanmaktadır. Ocak şartları ve kömürün

Şekil 2. Bir kuluçka testinde elde edilen zamana bağlı sıcaklık gaz eğrisi içeriği, (Yoruk elde & Arisoy, edilen 2021). veriyle kıyaslanarak ihbar

Şekil 2’deki eğride kabaca üç bölge bulunmaktadır. İlk oksidasyon edici rampası, gazlar ve oyalanma kendiliğinden bölgesi ve yanmanın ısıl farklı safhalarında

ve kimyasal ocak değişimler havasında neticesinde oluşması beklenebilecek

sürüklenme bölgesi olarak tarif edilebilecek bu bölgeler fiziksel

oluşmaktadır. İlk oksidasyon rampası makromoleküllerin bünyesinde bulunan hidroksitli grupların

gaz konsantrasyonları hakkında bilgiler üretilebilir.

yakıtlandırmasıyla (yakılmasıyla) görece kısa süre içinde tamamlanmaktadır. Bu bölgenin ortalarında

halihazırda yüksek karbon monoksit ve karbon dioksit üretimi söz konusudur. Oyalanma bölgesine

ulaşırken birim zamanda oksidasyon azalmakta ve bu gazların üretimini azaltmaktadır. Tanımlanan

bölgede gerçekleşen oksidasyon sonucu oluşan ısının büyük kısmı bünyede bulunan nemin faz

değiştirmesi için harcanmaktadır. Dolayısıyla bir sonraki reaksiyon 3. Tali için yöntemler

aktivasyon enerjisi kolayca

karşılanamamaktadır. Sıcaklık 105 o C’nin üzerine çıktıktan sonra reaksiyonlar ve ısınma

ivmelenmektedir (Soylu, ve diğerleri, 2024). Bu aşamadan sonra ısıl sürüklenme başlamakta ve kısa

süre sonra deney sonu sıcaklığına ulaşılmaktadır. Isıl sürüklenme Adyabatik bölgesinde yöntemlerin Arrhenius yanında formuna uyan gerek kömür gerekse

homojen reaksiyonlar gerçekleşmektedir (Yoruk & Arisoy, kendiliğinden 2021). Kuluçka yanmaya süreci ilişkin boyunca faydalı birim bilgiler üreten tali

zamanda sıcaklık değişimi, birim zamanda oksijen tüketimi deneyler ve anlık vardır. reaksiyon Kısa hızı kimyasal büyük Analiz ölçüde bunların başında

paraleldir. Bu veri üzerinde sıcaklık artış hızını ilk oksidasyon rampasında bulunan çeşitli sıcaklıklarda

gelmektedir. Nem, kül, uçucu madde ve sabit karbon

belirleyerek indis değerler üretilmiştir. Ayrıca belirli bir sıcaklığa ulaşması için gereken zaman bir indis

teşkil ederek kömürün göçük bölgesinde kendi değerleri haline bırakıldığında üzerinden kömür geçen hakkında süreyle birçok temel bilgi

eşleştirilebilmektedir. Böylece planlama aşamasında madencilik ortaya açısından çıkarılmaktadır. uygulanabilir Elementel ve pratik analiz ile kömürün

kendiliğinden yanması sürecinde reaksiyona giren elementlerin

oranları belirlenebilmektedir. Özellikle kükürt

ve pirit oranının belirli seviyelerde reaksiyonu destekleyici

olması bu analizi daha önemli hale getirmektedir.

Bunların yanında farklı sıcaklıklarda farklı organik radikallerin

reaksiyonları taşıması sebebiyle bunların belirlendiği

kızılötesi spektroskopi deneyleri kullanışlıdır

(Soylu, ve diğerleri, 2024).

4. Türkiye özelinde kömürlerin

kendiliğinden yanma eğilimi

Türkiye’de yaklaşık 20,84 milyar ton kömür rezervi

bulunmaktadır ve bunun yaklaşık %92’si

linyit, geriye kalanı ise taş kömürüdür (TKİ,

2022). Bunlara ek olarak Şırnak çevresinde yaklaşık

80 milyon ton asfaltit rezervi bildirilmiştir

(Kavak, 2011). Bu dağılıma göre linyit rezervleri

ön plana çıkmaktadır. Linyitlerde kendiliğinden

yanma sorunu daha yaşlı kömürlere kıyasla

yüksektir. Taş kömürlerinin kendiliğinden yanma

Şekil 2. Bir kuluçka testinde elde edilen zamana bağlı sıcaklık eğrisi (Yoruk & Arisoy, 2021).

46 SEKTÖRMADEN

Şekil 2’deki eğride kabaca üç bölge bulunmaktadır. İlk oksidasyon rampası, oyalanma bölgesi ve ısıl

SEKTÖRMADEN 47



MAKALE

eğilimi takip altında tutulması gereken bir konu

olsa da linyitlere kıyasla daha düşüktür. Nem içerikleri

%10 ve %40 arasında değişen linyit rankı

içerisinde kömürleşme süreciyle hızlı bir değişim

mevcuttur. Bu değişim sebebiyle kömür örneklerine

ait bütün parametreler gerek aynı havza

içinde gerekse farklı havzalar arasında hızla değişmektedir.

Belirtilen gruba ait kömürlerin kendiliğinden

yanma özelliklerinin havza bazında

karakterize edileceği bir deneysel süreçte Kuluçka

Testi merkezi konumda yer almalıdır. Bu teste

ikincil doğrulama oluşturmak amacıyla R70 veya

başka bir indis değer eklenebilir. Eğer taş kömürü

ile çalışılıyorsa adyabatik deneylerin performansı

incelenerek, ısıl sürüklenme sürecine girmiyorsa

diğer indis deneyleri ve/veya Termal Analiz uygulanabilir.

Bu durumda ısındığında yangına dönüştüğü

sıcaklığı belirleme amacıyla ekzotermik

sürece geçiş sıcaklığı belirlenebilir. Genel olarak

tabloya bakıldığında adyabatik yöntemlerden

elde edilecek veriler Türkiye’de çalışılan kömür

yatakları açısından daha uygundur.

5. Sonuç

Türkiye’de kömürlerin neredeyse tamamı linyit rankı

içinde yer almaktadır. Özellikle linyit numuneleriyle

çalışırken nem etkisinin gözlemlenebileceği Adyabatik

Yöntemler mevcut şartlarda en uygun yöntemdir. Bunların

yanında TGA/DSC/DTA kullanılarak düşük sıcaklık

bölgesinin niteliği arttırılarak ve yüksek sıcaklık bölgesi

tanımlanarak, bilgi ve bulgular arttırılabilir (çoğaltılabilir).

Saha ve amaç doğrultusunda çeşitli tali ve indis

deneylerin uygulanması da daha kapsamlı bilgi sağlayacaktır.

Referanslar

• Arisoy, A., & Beamish, B. (2015). Reaction kinetics

of coal oxidation at low temperatures. Fuel,

412-417.

• Arisoy, A., Beamish, B., & Yoruk, B. (2017). Moisture

moderation during coal self-heating. Fuel,

352-358.

• Beamish, B. B., & Theiler, J. (2015). Contrast in

Self-Heating Rate Behavior for Coals of Similar

Rank. 15th Coal Operators’ Conference (s. 300-

304). University of Wollongong: The Australia

Institute of Mining and Metallurgy and Mine Managers

Association of Australia.

• Beamish, B., & Theiler, J. (2019). Coal spontaneous

combustion: Examples of the self-heating

incubation process. International Journal of Coal

Geology.

• Gouws, W. (1989). The self-heating liability of

coal: predictions based on simple indices. Mining

Science and Technology, 75-79.

• Karmakar, N. C. (1989). Methods of estimation of

spontaneous combustion of coal. Journal of Mines,

Metals and Fuels, 21-23.

• Kavak, O. (2011). Organic geochemical comparison

of asphaltites of Şırnak area with the oils

of the Raman and Dinçer fields in Southeastern

Turkey. Fuel, 1575-1583.

• Mohalik, N. K., Mandal, S., Ray, S. K., Khan, A.

M., Mishra, D., & Pandey, J. K. (2022). TGA/

DSC study to characterize and classify coal seams

conforming to susceptibility towards spontaneous

combustion. International Journal of Mining

Science and Technology, 75-88.

• Onifade, M., & Genc, B. (2020). A review of research

on spontaneous combustion of coal. International

Journal of Mining Science and Technology,

303-311.

• Soylu, A., Yoruk, B., Yerli Soylu, N., Arısoy, A.,

Fişne, A. (2024). Comprehensive Evaluation

of Spontaneous Combustion Phenomenon from

Asphaltite Perspective: Comparison with Coal

and Clues of A Universal Process. Fuel, 361,

130552.

• TKİ. (2022). Dünya ve Türkiye Kömür Kaynak ve

Rezerv Durumu. Ankara: Türkiye Kömür İşletmeleri

Kurmu, Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı.

• Yoruk, B., & Arisoy, A. (2021). Development of a

Mathematical Model for Simulating the Self-Heating

Behaviour of Moist Coal. Combustion Science

and Technology, 2674-2692.

48 SEKTÖRMADEN





MAKALE

Toz Patlamaları - 2

1. Giriş

Prof. Dr. Gündüz Ökten

İTÜ Maden Fakültesi emekli öğretim üyesi

Yanıcı özellikteki katı organik maddelerin çoğu,

bazı metaller ve metal olmayan inorganik maddeler;

partikül (parçacık) boyutu standartlarda belirtilen

değerlere kadar küçültülüp, havada yeterli konsantrasyona

ulaşacak şekilde dağıldığında yangın

veya patlama meydana getirebilmektedir. Çok hızlı

gerçekleşen yanma sonucu genleşen gazların oluşturduğu

yüksek basınç çalışanlara ve ekipmanlara

hasar vermekte, üretimi sekteye uğratmaktadır.

Dolayısıyla bu tür sanayi kollarında çalışanlar üretim,

nakliyat ve depolama işlemleri sırasında karşılaştıkları

tozların patlama eğilimleri, oluşabilecek

patlamalardan korunma ve patlamaların önlenmesi

konularında yeterli bilgi ve deneyim sahibi olmak

durumundadır.

Bu çalışmada “Toz Patlamalarının Oluşumunda

Etkili Olan Faktörler” ve “Toz Patlamalarından

Korunma ve Patlamaların Önlenmesi” konuları

mercek altına alınmıştır.

2. Toz patlamalarının

oluşumunda etkili olan faktörler

Tozun partikül boyutu

Atmosferik şartlarda havada birim kütle başına düşen

yüzey alanı ne kadar büyük olursa, patlamadan kaynaklanan

potansiyel etkiler de o ölçüde artmaktadır. Partikül

boyutu, ateşlemenin başlaması ve patlamanın şiddeti

açısından büyük önem taşımaktadır. Küçük boyutlu parçacıkların

havada daha kolay dağıldığı, havada kalma

sürelerinin uzun ve yanmaya eğilimlerinin daha yüksek

olduğu bilinmektedir. Ancak bazı durumlarda, parçacık

boyutunun fazlaca küçülmesi ile toz partiküllerinin birleşip

öbeklenmesi de söz konusu olabilir. Bu durumda

tozun patlayıcılığı da azalır [1].

Eckhoff’ a göre, her şartı sağlamak için partikül boyutu

yaklaşık 50μm olmalıdır [2]. Tane boyutu 500 μm’yi

geçtiğinde toz bulutu tutuşmayan bir malzeme halini alır

[3]. Nitekim, ülkemizde yürürlükte olan IEC 60079-10-2

standardında da patlayıcı tozlar için 500 µm (U.S. No 35,

35 mesh standart elekten geçen malzeme) boyut kriteri

esas alınmaktadır.

Toz konsantrasyonu

Patlama oluşmadan önce tutuşabilir toz süspansiyon yoğunluğu,

alt ve üst patlama sınırları arasında olmalıdır.

Minimum seviyenin altındaki konsantrasyonlarda, ateşleme

kaynağı parçacıkların tutuşmasını uyarmak için

yetersiz kalır ve alev yayılımı oluşmaz. Konsantrasyon

minimum seviyenin üzerinde olduğunda alev yayılımı

gerçekleşir ve toz konsantrasyonu arttıkça alev hızı da

artar. Böylece reaksiyon süresi de uzar [4].

Tutuşabilir birçok toz için alt patlama sınırı açıkça tanımlanmakla

birlikte, toz bulutu yoğunluğundaki kararsızlıktan

dolayı, üst patlama sınırının belirlenmesi oldukça

zordur. Genellikle alt sınırın 50 - 100 g/m 3 ; üst sınırın

2 - 3 kg/m 3 mertebesinde olduğu kabul edilir [3].

Nem

Tipik olarak tozların patlayıcılığı nem miktarı yükseldikçe

azalır. Artan nem tozun dağılımını engellemekte,

Minimum Tutuşma Enerjisini (MTE) artırmakta ve

Maksimum Basınç Artış Hızını (dP/dt)max azaltmaktadır.

Tozdaki nemin Minimum Tutuşma Sıcaklığı (MTS)

üzerindeki azaltıcı etkisi daha sınırlıdır [5, 6].

Tutuşma enerjisi

Tozlar gazlara göre daha güçlü ateşleme enerjisi gerektirmektedir

(10- 100 mJ) [4]. Genel olarak Minimum

Tutuşma Enerjisi (MTE) 25 mJ’den düşük olan tozların

patlama riski olduğu kabul edilir. 10 mJ’den düşük MTE

değerine sahip olan toz karışımları için özel önlemler

alınmalıdır. Yüksek ortam sıcaklığı ve düşük nemlilik

MTE değerinin azalmasına, dolayısıyla toz karışımının

patlama riskinin yükselmesine neden olur. Partikül büyüklüğünün

artışı ve ortamdaki yüksek nem MTE değerini

arttırır. Bu nedenle bazı tozlu ortamlarda su kullanılarak

ortam nemli tutulmaya çalışılır [4,7].

Türbülans

Toz bulutunu oluşturan parçacıkların, üç boyutlu uzayda

ani ve hızlı, gelişigüzel hareketleri türbülans meydana

getirir. Türbülans sonucu tozun bulut içinde dağılması

sağlanır. Böyle bir bulut ateşlendiği zaman, türbülans,

buluttaki yanmamış ya da yanmakta olan parçaların, henüz

yanmamış soğuk parçalarla karışmasını, yanmaya elverişli

yeni bölgeler oluşmasını sağlar. Kısacası, toz bulutunda

oluşan bir kıvılcım ile birlikte, türbülansa girmiş

olan bu bulutta kuvvetli bir patlama meydana gelir [1]

Türbülans, ateşleme kaynağından gelen ısı kayıplarını

artırır. Sonuç olarak, bir toz bulutu için MTE (Minimum

Tutuşma Enerjisi) tipik olarak artan türbülansla birlikte

artar [6].

Oksijen konsantrasyonu

Bir toz patlamasının meydana gelmesi için ortamda yeterli

miktarda oksijenin bulunması şarttır. Normal ortam

havası hacimce %20,9 oksijen içerir. Atmosfer şartlarında

havada %21’den fazla olan oksijen karışımı, yakıtın

yanma hızını olması gereken hızın üzerine çıkarabilir.

Ancak karışımdaki oksijen miktarının %21’in altında olması

durumunda bahsi geçen yanma hızı düşer ve MTE

(Minimum Tutuşma Enerjisi) artar. Bunun nedeni; yanma

prosesinde oksijen tüketilirken, ortam havasındaki

oksijen konsantrasyonunun da gittikçe azalmasıdır [3].

Sonuç olarak sönümlenen yanma ile birlikte, tozların

yanma seyri de zamanla zayıflar ve bir patlamanın gerçekleşme

olasılığı düşer. Çoğu organik madde %9 - 14

O 2 aralığında tutuşmaz olmaktan çıkar [6]. Yangının sürebilmesi

için, oksijen konsantrasyonunun %10’un üzerinde

olması gerekmektedir [1].

Tutuşma sıcaklığı

Tutuşabilen toz/hava karışımları bir ısı kaynağı ile ısıtılacak

olursa, belirli bir sıcaklık seviyesinde alev alarak

yanabilir. Bu tür bir tutuşmanın gerçekleştiği en düşük

sıcaklığa Minimum Tutuşma Sıcaklığı (MTS) denir.

MTS, toz bulutundaki nem ve diğer inert maddelerin

var olması durumunda artar, küçülen parçacık boyutu,

artan uçucu madde miktarı, oksijen konsantrasyonu ve

toz katmanının kalınlığıyla düşer [1].

Toz-oksidan bulutu MTS’den daha yüksek sıcaklıklara

maruz kaldığında, bulutun yanma alt sıcaklığı ve minimum

patlayıcı toz konsantrasyonunun düşmesi beklenir.

Ama Maksimum Patlama Basıncı (Pmax) da düşer [1].

Tutuşma kaynaklarının ve patlama engelleme sistemlerinin

tasarlanması için MTS’nin ölçülmesi şarttır.

Relatif nemliliği %30-90 arasında olan havadaki tozların

tipik tutuşma sıcaklıkları:

► Buğday unu: 410-430°C

► Mısır nişastası: 410-450°C

► Çavdar tozu: 430-500°C’dir.

Tahıl ve un tozlarının çoğu 400-500°C’lerde sıcaklığa

maruz kalan yüzeylere püskürtüldüğünde tutuşabilir.

Uygun koşullar sağlandığında, yaklaşık 200°C sıcaklıkta

bile hemen hemen bütün tozlar tutuşarak patlamaya

neden olabilir [3].

Yanıcı gazların varlığı

Toz yanıcı gazlar içeriyorsa patlayıcılığı artar. Minimum

Patlayıcı Toz Konsantrasyonu (MTK), Minimum Tutuşma

Sıcaklığı (MTS) azalır; Maksimum Basınç Artış Hızı

(dP/dt)max yükselir. Toz-yanıcı gaz karışımlarının Minimum

Tutuşma Enerjisi (MTE), tozun tek başına tutuşması

için gereken enerjiden küçüktür.

Yanıcı gazların varlığı, normalde patlayıcı olmayacak

parçacık boyutundaki tozu patlayıcı yapabilir. Örnek

olarak, St 0 sınıfındaki toz, sırasıyla %1, %3, %5 ve %7

metan konsantrasyonunda St 1, 1/2, 2 ve 3 sınıfına geçebilir.

Bu konu özellikle gazlı yeraltı kömür ocakları

açısından önem taşımaktadır [3].

52 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 53



MAKALE

İnert tozların gazların varlığı

Chatrathi ve Going isimli bilim insanları toz patlamaları

konusunda yaptıkları araştırmalarda; Pittsburgh

kömürü, mısır nişastası, polietilen, antrakinon gibi

tozlarda, sodyum bikarbonat, potasyum bikarbonat,

monoamonyum fosfat ve kalsiyum karbonat gibi inert

maddelerin patlamayı önleyici etkileri üzerinde çalışmışlardır.

İnceleme sonuçları, basıncın artış hızı (Kst

indisi) ve maksimum patlama basıncının (Pmax) kabul

edilebilir bir seviyeye düşürülebildiğini göstermiştir.

Kullanılan söndürme ajanının etkililiği, yanıcı toz ile

inert tozun uyumluluğuna bağlıdır. Özgül ısı, ısıl iletkenlik,

emicilik, partikül geometrisi ve yüzey alanı

söndürücülerin etkililiğinde önemli rol oynamaktadır.

3. Toz patlamalarının önlenmesi

ve patlamalardan korunma

Toz patlamalarına karşı alınabilecek önlemler, birkaç

aşamadan oluşmaktadır. Yapılan işlemlerin doğasına

uygun olarak alınacak teknik ve organizasyona

yönelik önlemler; 30 Nisan 2013 tarih ve 28633

sayılı “Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden

Korunması Hakkında Yönetmelik” Madde

5-(1)’de, öncelik sırasına göre aşağıda belirtilmiştir.

a- Patlayıcı ortam oluşmasını önlemek,

b- Yapılan işlemlerin doğası gereği patlayıcı ortam

oluşmasının önlenmesi mümkün değilse patlayıcı

ortamın tutuşmasını önlemek,

c- Çalışanların sağlık ve güvenliklerini sağlayacak

şekilde patlamanın zararlı etkilerini azaltacak önlemleri

almak.

Patlayıcı ortam oluşmasını önlemek

Yanıcı maddelerin kullanımından olabildiğince kaçınmak

ve/veya kullanımını sınırlandırmak ilk kademe

önlemi olarak düşünülebilir. Bazı durumda

parçacık büyüklüğünü artırmak sistemin işleyişini

fazla etkilemez. Böylece katı parçacıkların havada

asılı kalması, dolayısıyla patlayıcı toz/hava karışımlarının

oluşumu da sınırlandırılmış olur. Toz çıkaran

işlem ve makinalar normal çalışma ortamından

mümkün olduğunca ayrılabilir veya dışarıya

toz kaçırmayacak şekilde izole edilebilir.

Ortam şartları dikkate alınarak planlanmış bir havalandırma

uygulaması havadaki toz konsantrasyonunu

azalttığı için yararlıdır. Toz salınım kaynağındaki havayı

çeken emici havalandırma düzeni tozun önemli

bir bölümünü çalışma ortamı havasına karışmadan

uzaklaştırabilir. Ancak, özellikle yüksek hava hızları

toz birikimi olan yerlerde tozların havalanarak havaya

karışmasına neden olabilir ve patlayıcı ortam oluşmasını

tetikleyebilir.

Amerikan Toz Patlamaları Bilinçlendirme Programına

göre, 0,8 mm ve daha fazla kalınlıktaki veya işletme

yüzeyinin %5’ini kaplamış toz tabakaları derhal temizlenmelidir.

Özellikle motor gövdesi, kalorifer peteği,

aydınlatma armatürleri gibi ısınan yüzeylerin periyodik

olarak temizliği önemlidir. NFPA (National Fire Protection

Association) 654’e göre, toz tabakalarının temizlenmesinde

mutlaka tozun etrafa dağılmasını önleyici

vakumlu cihazlar kullanılmalı, basınçlı hava asla tercih

edilmemelidir. Tozlu alanlarda çalıştırılan elektrikli ve

mekanik donanımların yüzey sıcaklıkları gerekirse termal

kameralarla kontrol edilmelidir.

Ortamdaki ve kişilerdeki statik elektrik yüklenmesini

engellemeye yönelik önlemler alınmalı, boşalmasını

sağlayacak kişisel koruyucu donanımlar, boşaltma

istasyonları ve topraklamaya yönelik önlemlerle anti-statik

ortamlar oluşturulmalıdır.

İnert gazların (azot, karbondioksit, soy gazlar vb.), su

buharının veya işlenen ürünlerle uyumlu, inert toz halindeki

maddelerin (kalsiyum karbonat, alçı taşı vb.)

ilave edilmesi (inertizasyon) ile patlayıcı ortamların

oluşması sınırlandırılabilir.

İşletmelerin bu konuda mutlaka bir acil eylem planı

olmalı, çalışanlar yanıcı tozların patlama tehlikesi, etkileri

ve bir olay anında alınması gereken önlemler

konularında eğitilmelidir.

Patlayıcı ortam oluşmasının önlenmesi

mümkün değilse patlayıcı ortamın

tutuşmasını önlemek

Açık alev kullanılan ve/veya kıvılcım çıkarma riski

olan kaynak ve lehimleme, taşlama ve kesme, sıcak

hava üfleme gibi “Sıcak İşler”; “Çalışma Denetim

Sistemi” esaslarına göre yapılmalıdır. Bu sistemde,

risk kaynağı olan tüm faaliyetler, ancak bölüm yöneticileri

ve iş güvenliği sorumlularından alınacak

özel izin ve imzalı bir form aracılığıyla yapılabilmektedir.

Böylece riskli faaliyetin, gerekli önlemler

alındıktan sonra uygun malzeme ve ekipman ile

deneyimli personel tarafından güvenli bir şekilde

yapılması sağlanmaktadır. Ayrıca, açık ateş ve sigara

içilmesi kesinlikle yasaklanmalıdır.

Tehlikeli bölgelerde

► Statik elektriğin oluşmasını kısıtlayacak, antistatik,

karbon içeren plastik malzemeler (iş elbiseleri,

ayakkabılar vb.) kullanılmalı, iletken

olan tüm ekipmanlar topraklanmalıdır.

► Bakır-berilyum, alüminyum-bronz vb. özel alaşımlardan,

özel ısıl işlemlerle üretilmiş kıvılcım

çıkarmayan el aletleri kullanılmalıdır.

► Kullanılacak elektrikli ekipmanlar veya elektrik

tahrikli makinalar; patlamaya karşı korunmuş

tipte (Ex-proof) olmalı ve tehlikeli bölge sınıfının

ve yanıcı maddenin gerektirdiği özelliklere uygun

olmalıdır. Kullanılacak elektrikli veya tahrikli

ekipman yüzeylerinin ulaşabileceği en yüksek

sıcaklık, ortamda bulunabilecek yanıcı maddenin

tutuşma sıcaklığından düşük olmalıdır [10].

Patlamanın zararlı etkilerini azaltmak

Çoğu toz/hava karışımları için en yüksek patlama

basıncı 8-10 bar; alüminyum veya magnezyum

gibi hafif metallerin tozları için daha yüksek olabilir.

Silo, tank, boru vb. tesisler içten patlamalarda

söz konusu basınçlara dayanıklı olacak şekilde

inşa edilmelidir.

Özellikle tanklarda, tankın olası en yüksek patlama

basıncına dayanamayacağı durumlarda, patlamanın

en güvenli (insanlardan ve kritik ekipman, kontrol

bölgelerinden uzak) bölgeye doğru yönlenmesi yoluna

gidilir [10]. Bunun için tankın uygun bir yönü,

bilinçli olarak zayıf tasarlanarak patlama basıncının

bu yönden tankı yırtarak nispeten güvenli olan kısma

doğru boşalması sağlanır. Diğer bir uygulama;

tesise monte edilen patlama kapakları veya panelleri

üzerinden patlama sonucu oluşacak basıncın kontrollü

bir şekilde tahliye edilmesidir. Böylece diğer bölümlerdeki

insan ve ekipmanlar korunmuş olur. Patlama,

sensörler tarafından algılanarak çok kısa bir tepki süresinde

ekipman içine yangın söndürme maddesi enjekte

edilerek alev bastırılabilir. Bu sistemlerin tasarımında,

patlama basıncının artış hızı (dP/dt) çok önemlidir.

Tüm yanıcı maddeler için bu değer karakteristiktir ve

standart testlerle tespit edilebilir [10, 11].

Ayrıca, ilgili yönetmelik Madde 5-(2)’de “Birinci fıkrada

belirtilen önlemler, gerektiğinde patlamanın yayılmasını

önleyecek tedbirlerle birlikte alınır. Alınan

bu tedbirler düzenli aralıklarla ve işyerindeki önemli

değişikliklerden sonra yeniden gözden geçirilir.” hükmü

bulunmaktadır.

Alınan önlemlere rağmen toz patlamasının meydana

gelmesi durumunda, ortaya çıkabilecek zararları patlama

merkezi ile sınırlandırabilmek (lokalize etmek)

için, yönetmelik Madde 5-(2) gereği olarak, olayın

yayılmasını önleyecek tedbirlerin alınması gerekir.

Bunun sağlanamaması durumunda, özellikle geniş bir

sahaya yayılan kapalı hacimlerde patlamanın oluşturacağı

zararlar katlanarak artmaktadır. Yeraltı kömür

madenciliğinde kilometrelerce uzunluktaki yeraltı

boşlukları (damar içi galeriler, ana yollar, uzun ayaklar,

kuyular vb.) bu tür bir yayılma için örnek olarak

verilebilir. Nitekim, geçmiş yıllarda yaşanan birçok

olayda meydana gelen toz patlamalarının lokalize

edilememesi, çok sayıda can kaybı ve büyük maddi

zararlarla sonuçlanan olaylara neden olmuştur.

Patlamaların yayılmasını önleyecek tedbirler konusunda

çok sayıda araştırma yapılmış ve farklı teknikler

geliştirilmiştir. Burada uygulanan teknikler ana

başlıklar halinde verilmiştir.

Şekil 1- Taş tozu ve su barajları [12].

54 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 55



MAKALE

Taş tozu ve su barajları

Patlama alevinin önünde giden basınç dalgasının

etkisiyle, kolayca devrilecek şekilde kurulmuş olan

raflara yerleştirilen taş tozunun havalanması, tüm

galeri kesitini kaplayacak bir bulut oluşturması ve

böylece patlama alevinin daha öteye geçmesinin

önlenmesi, taş tozu barajları düşüncesinin özünü

oluşturmaktadır. Taş tozu barajları, ahşap malzemeden

yapılmış olup metalik parçaları olanaklar

ölçüsünde sınırlı tutulmuştur. Oluşabilecek patlamaların,

en kısa uzaklıkta durdurulması (35 - 50 m,

en fazla 60m) esas alınmaktadır. Denemeler, iş yeri

hacmi içinde 0,5 kg/m 3 taş tozundan az kullanmamak

ve her bir rafa en az 5 kg/m 2 toz yüklenmesi

koşullarıyla barajların etkili olabildiğini göstermiştir.

Kullanılan taş tozunun %96’sı kalker tozu

olmalı, geriye kalan %4’lük kısım içindeki silis

oranı %2,5’i geçmemelidir (Şekil 1’a).

Su barajları uygulamasında ise, alevin önünde

giden basınç darbesini alacak şekilde raflara yerleştirilmiş

olan su dolu kapların darbe sonucu

devrilmesi ve suyun havada dağılmak suretiyle

alevi söndürmesi ve patlamayı durdurması amaçlanmaktadır.

Su barajları pek çok yönden taş tozu

barajlarından üstündür.

Suyun yeraltında kolayca bulunması, topaklanma

vb. sakıncalarının olmaması, raflara toza göre daha

kolay yerleştirilmesi, barajlar PVC, polyester vb.

su kaplarının parçalanmasıyla çalışacağından, oynak

raf yapısına ihtiyaç göstermemesi ilk akla gelen

üstünlükleridir. Kullanılan su miktarı taş tozu

miktarlarına yakındır (Şekil 1b) [12].

Tetikli bariyerler

Elektronik alanındaki gelişmelerden yararlanılarak,

otomatik olarak harekete geçen baraj türleri tasarlanmıştır.

Bu tür barajlarda, patlamanın basınç,

sıcaklık ya da radyasyon özelliklerinden birine duyarlı

olan bir detektörün etkisiyle çalışan ve barajı

harekete geçiren bir tetik düzeneği bulunmaktadır.

Söndürücü olarak taş tozu, su, sodyum veya potasyum

bikarbonat ya da azot, karbondioksit vb. nötr

gazlar kullanılabilmektedir [13].

Kaynaklar:

• [1]-Doğrukalp, F.N., (2019), “Bir İlaç Fabrikasında

Toz Patlama Risklerinin Analizi ve Değerlendirilmesi

Üzerine Bir İnceleme” T.C. İstanbul Gelik Üniversitesi.

(Yüksek Lisans Tezi), 129 S, Aralık.

• [2]- Ergür, H. S., (2012), “Makine Endüstrisinde Karşılaşılan

Toz Patlaması Olayı ve ATEX Yönergeleri” Eskişehir

Osmangazi Üniversitesi. Mühendislik Mimarlık

Fakültesi Dergisi Cilt: XXV, Sayı: 2, s. 1-18.

• [3]- Asana, M. M., (2015), “Endüstriyel Tesislerde Toz

Patlamaları, Modellenmesi ve Risk Azaltılması” İTÜ

Fen Bilimleri Ens. (Yüksek Lisans Tezi), 79 S., Nisan.

• [4]- Khudhur, D. A., Ali, M. W., Abdullah,T. A.T. (2021),

“Mechanisms, Severity and Ignitability Factors, Explosibility

Testing Method, Explosion Severity Characteristics,

and Damage Control for Dust Explosion: A

Concise Review” J. Phys.: Conf. Ser. 1892 012023.

• [5]- Eckhoff, R. K., (2003), “Dust Explosions in the

Process Industries” Third Edition, Gulf Professional

Publishing, 719 S.

• [6]- Birtwistle, J. V., (2003), “Dust Explosions”, SAChE

Workshop.

• [7]- http://www.isteguvenlik.tc/tozpatlamalari.pdf

• [8]- K. Chatrathi, K., Going, J., (2000), “Dust Deflagration

Extinction”, Process Safety Programme, no. 19,

pp. 146-153.

• [9]- “Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden

Korunması Hakkında Yönetmelik”, Resmî Gazete

Tarih: 30 Nisan 2013, Sayı:28633.

• [10]- Mevlevioğlu, U. M., Kadırgan, A. N., Çiftçioğlu,

G. A., (2019), “Kimya Endüstrilerinde Patlama ve

Yangınların Önlenmesi ve İlgili Vaka Çalışması” Int. J.

Adv. Eng. Pure Sci., s. 36-46.

• [11]- https://www.proscon.com.tr/toz-patlamalari/

• [12]- Didari, V: (1986), “Kömür Tozu Patlamalarına

Karşı Önlemler” MADENCİLİK, V. XXV, Sayı. 1, Mart,

s. 9 - 16.

• [13]- Ergun, A.R., (2007), “Yeraltı Maden İşletmelerinde

Gaz ve Toz Patlamaları ve Önlemler” ÇSGB, İG

Uzmanlık Tezi, Ankara, 79 S.

56 SEKTÖRMADEN



DÜNYADAN HABERLER

Dünyadan haber

***Başlık: Kemi kromit madeni dünyanın ilk karbon nötr madeni olacak

Kemi kromit madeni

dünyanın ilk karbon

nötr madeni olacak

En büyük elmas

madencisi yaptırım

listesinde

Outokumpu’nun Finlandiya’daki Kemi kromit

madeni, 2025 yılında dünyanın ilk karbon

nötr madeni olmayı hedefliyor. Şirket Neste

ile iş birliği yaparak geleneksel dizel yakıt yerine yenilenebilir

çözümler geliştirecek ve sera gazı emisyonunu

azaltacak. Outokumpu 2030’a kadar paslanmaz

çelik üretiminde ton başına emisyonlarını %42 azaltmayı

taahhüt etmişti. Milyonlarca avro değerindeki

yatırımlar sayesinde Outokumpu’nun emisyonlarını

40 milyon kilogram azaltması planlanıyor. Madenin

Uranyum talebi artıyor

sürdürülebilirliği, genelde Outokumpu’nun yeşil dönüşüm

stratejisiyle uyumlu olup, yer altı madenini

Outokumpu'nun Finlandiya'daki Kemi kromit madeni, 2025 yılında dünyanın ilk karbon

nötr

derinleştirmek

madeni olmayı hedefliyor.

için önemli

Şirket Neste

bir

ile iş

yatırım

birliği yaparak

da içeriyor.

geleneksel dizel

Neste’nin

yenilenebilir 2030'a kadar paslanmaz dizel yakıtını çelik üretiminde kullanmak, ton başına emisyonlarını karbon

yakıt

yerine yenilenebilir çözümler geliştirecek ve sera gazı emisyonunu azaltacak.

Outokumpu'nun,

%42 azaltmayı taahhüt etmişti. Milyonlarca avro değerindeki yatırımlar sayesinde

Outokumpu'nun ayak izini azaltma emisyonlarını hedefine 40 milyon kilogram çok önemli azaltması bir planlanıyor. katkı Madenin sağlıyor.

madenini Bu derinleştirmek sayede Outokumpu için önemli bir yatırım sürdürülebilir da içeriyor. Neste'nin paslanmaz

yenilenebilir

sürdürülebilirliği, genelde Outokumpu'nun yeşil dönüşüm stratejisiyle uyumlu olup, yer

altı

dizel yakıtını kullanmak, karbon ayak izini azaltma hedefine çok önemli bir katkı

sağlıyor. çelik konusunda Bu sayede Outokumpu bir lider sürdürülebilir haline paslanmaz geliyor.. çelik konusunda bir lider

haline geliyor.

***Başlık: Avrupa’nın kömür ithalatı %40 azaldı

Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Ukrayna savaşı

nedeniyle dünyanın en büyük elmas madenciliği

şirketi Alrosa’yı da yaptırım listesine

ekledi. Rusya devletine ait olan Alrosa, ülkedeki

elmas üretiminin yüzde 90’ından fazlasını tek başına

gerçekleştiriyor ve dünyanın en büyük üreticisi konumunda

bulunuyor.

Avrupa’nın kömür

ithalatı %40 azaldı

Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Ukrayna savaşı nedeniyle dünyanın en büyük elmas

madenciliği şirketi Alrosa’yı da yaptırım listesine ekledi. Rusya devletine ait olan

Alrosa, AB’nin ülkedeki aralık elmas üretiminin ayında yüzde kabul 90'ından ettiği fazlasını tek 12’nci başına gerçekleştiriyor yaptırım

ve dünyanın en büyük üreticisi konumunda bulunuyor.

paketi çerçevesinde Rusya’dan elmas ithalatı zaten

AB'nin aralık ayında kabul ettiği 12'nci yaptırım paketi çerçevesinde Rusya'dan elmas

ithalatı zaten yasaklanmıştı.

***Başlık: Uranyum talebi artıyor

Yüksek seyreden enerji fiyatları, iddialı iklim

hedeflerinin ülkeleri nükleer enerji yatırımlarına

yönlendirmesi ve düşük stoklar, dünya

genelinde uranyum talebini artırıyor. Uluslararası

Atom Enerjisi Kurumu ve Dünya Nükleer Birliği

verilerine göre, dünya genelinde elektriğin yaklaşık

yüzde 10’u nükleer reaktörlerdeki uranyumdan üretiliyor.

Bu, yıllık yaklaşık 2 bin 500 teravatsaat elektrik

üretimine karşılık geliyor. Dünyada 32 ülkede 370

bin 170 megavat kurulu güce sahip aktif 412 reaktör

yer alıyor.

Japonya ve Hindistan’da geçici olarak faaliyetlerine

ara veren toplam 21 bin 228 megavat kurulu güce sahip

25 reaktör daha bulunuyor. Dünya genelinde 17

ülkede toplam 60 bin 207 megavat kurulu güce sahip

58 reaktörün yapımı ise devam ediyor. Planlama

aşamasındaki ve öngörülen projelerle birlikte nükleer

enerji kapasitesinin 2030’a kadar 444 bin megavata,

2040 yılına kadar ise 686 bin megavata ulaşacağı öngörülüyor.

Söz konusu artış ağırlıklı olarak Çin ve Hindistan’ın

başı çektiği ülkelerden gelse de mevcut reaktörlerin

işletme ömürlerinin uzatılması ve yeni projelerle birlikte

nükleer kapasitenin Batı ülkelerinde de istikrarlı

nükleer reaktör yer alıyor.

şekilde artması bekleniyor. Hükümetlerin sıfır karbon

hedeflerine ulaşmak için nükleer enerji kapasitesini artırmasıyla,

bu yıl 65 bin 650 ton olması beklenen uranyum

talebinin 2030’da yüzde 28 artışla 83 bin 840 tona

öngörülüyor.

yükseleceği tahmin ediliyor. Talebin, 2040’ta ise 130

bin tona ulaşacağı hesaplanıyor. Dünyada 2022 yılında

49 bin 355 ton uranyum üretimi yapıldı. Kazakistan,

21 bin 227 ton üretimle küresel uranyum arzının yüzde

43’ünü tek başına karşıladı. Bu ülkeyi 7 bin 351 ton ile

ton üretim ile Avustralya izledi.

Kanada, 5 bin 613 ton ile Namibya ve 4 bin 553 ton

üretim ile Avustralya izledi.

Yüksek seyreden enerji fiyatları, iddialı iklim hedeflerinin ülkeleri nükleer enerji

yatırımlarına yönlendirmesi ve düşük stoklar, dünya genelinde uranyum talebini

artırıyor. Uluslararası (Uluslararası) Atom Enerjisi Kurumu ve Dünya Nükleer Birliği

verilerine göre, dünya genelinde elektriğin yaklaşık yüzde 10'u nükleer reaktörlerdeki

uranyumdan üretiliyor. Bu, yıllık yaklaşık 2 bin 500 teravatsaat elektrik üretimine

karşılık geliyor. Dünyada 32 ülkede 370 bin 170 megavat kurulu güce sahip aktif 412

Japonya ve Hindistan'da geçici olarak faaliyetlerine ara veren toplam 21 bin 228

megavat kurulu güce sahip 25 reaktör daha bulunuyor. Dünya genelinde 17 ülkede

toplam 60 bin 207 megavat kurulu güce sahip 58 reaktörün yapımı ise devam ediyor.

Planlama aşamasındaki ve öngörülen projelerle birlikte nükleer enerji kapasitesinin

2030'a kadar 444 bin megavata, 2040 yılına kadar ise 686 bin megavata ulaşacağı

Söz konusu artış ağırlıklı olarak Çin ve Hindistan'ın başı çektiği ülkelerden gelse de

mevcut reaktörlerin işletme ömürlerinin uzatılması ve yeni projelerle birlikte nükleer

kapasitenin Batı ülkelerinde de istikrarlı şekilde artması bekleniyor. Hükümetlerin sıfır

karbon hedeflerine ulaşmak için nükleer enerji kapasitesini artırmasıyla, bu yıl 65 bin

650 ton olması beklenen uranyum talebinin 2030'da yüzde 28 artışla 83 bin 840 tona

yükseleceği tahmin ediliyor. Talebin, 2040'ta ise 130 bin tona ulaşacağı hesaplanıyor.

Dünyada 2022 yılında 49 bin 355 ton uranyum üretimi yapıldığı. olarak kayıtlara geçti.

Kazakistan, 21 bin 227 ton üretimle küresel uranyum arzının yüzde 43'ünü tek başına

karşıladı. Bu ülkeyi 7 bin 351 ton ile Kanada, 5 bin 613 ton ile Namibya ve 4 bin 553

***Başlık: 1 milyon madenci işsiz kalabilir

Avrupa’nın termal kömür ithalatı, azalan talep

ve yüksek stokların kullanım ihtiyaçlarını

sınırlaması nedeniyle 2023 yılında

yıllık bazda %43 geriledi. Kpler’in geçici verilerine

göre Türkiye ve Rusya hariç Avrupa ülkeleri, geçen

yıl tahmini 41,2 milyon ton ithalat yaptı. Bu rakam,

2022 yılına göre yaklaşık 30 milyon ton daha düşük

bir seviyeyi temsil ediyor.

Rotterdam ve Amsterdam’da büyük ithalat merkezleri

bulunan Hollanda, en büyük ithalatçı olmaya devam

ediyor ancak 2023’te kaydedilen hacimler %48

ediyor.

düşüşle 15,5 milyon tona geriledi. İkinci en büyük

ithalatçı olan Polonya, 5,7 milyon tonla %14 daha az

ithalat yaparken İtalya teslimatları ise 4,1 milyon tonla

%40 daha düşük bir düzeyde gerçekleşti. İspanya

ve Almanya da 3,8 milyon ton ve 3 milyon tonla sırasıyla

%44 ve %60 daha az ithalat yaptı.

Avrupa'nın termal kömür ithalatı, azalan talep ve yüksek stokların kullanım ihtiyaçlarını

sınırlaması nedeniyle 2023 yılında yıllık bazda %43 geriledi. Kpler'in geçici verilerine

göre Türkiye ve Rusya hariç Avrupa ülkeleri, geçen yıl tahmini 41,2 milyon ton ithalat

yaptı. Bu rakam, 2022 yılına göre yaklaşık 30 milyon ton daha düşük bir seviyeyi temsil

Bu azalma kısmen üretimde rakip gaz kullanımının

artmasına, yenilenebilir enerjinin bölgenin enerji karışımına

daha yüksek katkısına ve kısmen de ekonomik

sıkıntılar nedeniyle talebin azalmasına bağlıyor.

Ayrıca, geçen kışın ılıman geçmesinin ardından ortaya

çıkan arz fazlası stoklar da bu düşüşte etkili oldu.

Rotterdam ve Amsterdam'da büyük ithalat merkezleri bulunan Hollanda, en büyük

ithalatçı olmaya devam ediyor ancak 2023’te kaydedilen hacimler %48 düşüşle 15,5

milyon tona geriledi. İkinci en büyük ithalatçı olan Polonya, 5,7 milyon tonla %14 daha

az ithalat yaparken İtalya teslimatları ise 4,1 milyon tonla %40 daha düşük bir düzeyde

gerçekleşti. İspanya ve Almanya da 3,8 milyon ton ve 3 milyon tonla sırasıyla %44 ve

%60 daha az ithalat yaptı.

Son tahminlere göre Amsterdam, Rotterdam ve

Antwerp veya ARA’da kömür stokları, 2022’deki 5,2

milyon tonla karşılaştırıldığında, geçen yıl ortalama 6

milyon tona ulaştı. Böylelikle, Kuzeybatı Avrupa’ya

geçen kışın ılıman

teslim edilecek kömürü yansıtan API 2 ön ay kömür

kontratı, geçen yıl ortalama 125 USD/ton olarak

gerçekleşti. Bu rakam, ICE Futures’ta bir önceki yıl

kaydedilen 279 USD/ton’luk ortalamaya göre önemli

ölçüde düşüş gerçekleştiğini gösteriyor.

Bu azalma kısmen üretimde rakip gaz kullanımının artmasına, yenilenebilir enerjinin

bölgenin enerji karışımına daha yüksek katkısına ve kısmen de ekonomik sıkıntılar

nedeniyle talebin azalmasına bağlıyor (bağlanıyor). Ayrıca,

geçmesinin ardından ortaya çıkan arz fazlası stoklar da bu düşüşte etkili oldu.

Son tahminlere göre Amsterdam, Rotterdam ve Antwerp veya ARA'da kömür stokları,

2022'deki 5,2 milyon tonla karşılaştırıldığında, geçen yıl ortalama 6 milyon tona ulaştı.

Böylelikle, Kuzeybatı Avrupa'ya teslim edilecek kömürü yansıtan API 2 (ön ay kömür

kontratı ?), geçen yıl ortalama 125 USD/ton olarak gerçekleşti. Bu rakam, ICE

Futures'ta bir önceki yıl kaydedilen 279 USD/ton'luk ortalamaya göre önemli ölçüde

düşüş gerçekleştiğini gösteriyor.

***Başlık: En büyük elmas madencisi yaptırım listesinde

58 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 59



DÜNYADAN HABERLER

1 milyon madenci işsiz

kalabilir

Temiz enerji dönüşümü kapsamında kömür

madenlerinin kapatılmasına yönelik planlar

nedeniyle 2.7 milyon madencinin yaklaşık

yarım milyonunun 2035’e kadar işsiz kalma riskiyle

karşılaşabileceği tahmin ediliyor.

Uluslararası düşünce kuruluşu Global Energy Monitor

(GEM) tarafından hazırlanan Küresel Kömür Madeni

***Başlık: Takipçisi Suudi raporunda, Arabistan’ın küresel kömür maden üretiminin rezervleri kalma rılma riskiyle riskiyle 2,5 karşılaşabileceği trilyon karşı tahmin karşıya dolar ediliyor. kalması anlamına geliyor.

Temiz ediliyor. enerji dönüşümü Bu da günde kapsamında ortalama kömür madenlerinin 100 işçinin kapatılmasına işten çıka-

yönelik

planlar nedeniyle 2,7 milyon madencinin yaklaşık yarım milyonunun 2035'e kadar işsiz

yüzde 90’ından sorumlu olan 4 bin 300 aktif ve planlanan

Suudi kömür Arabistan’ın madenindeki fosfat, istihdama altın ve ilişkin nadir veriler toprak sorumlu da, elementleri 2050 olan 4.300 itibarıyla, aktif de ve planlanan dahil yaklaşık kömür henüz 1 madenindeki milyon çıkarılmamış istihdama ilişkin kaybı veriler maden

Uluslararası Öngörülen düşünce maden kuruluşu kapanmaları Global Energy Monitor göz (GEM) önüne tarafından alındığın-

hazırlanan

Küresel Kömür Madeni Takipçisi raporunda, küresel kömür üretiminin yüzde 90'ından

yayımlandı. Buna göre, dünyada faaliyette olan kömür madenlerinde 2,7 milyon

yayımlandı. rezervlerine Buna ilişkin göre, öngörüler dünyada 2016 faaliyette yılındaki olan 1,3 kömür

madenlerinde 2.7 milyon madenci direkt olarak

trilyon yaşanacağı dolardan hesaplanıyor. 2,5 trilyon Kömür dolara yükseldi.

madenci direkt olarak istihdam ediliyor. Kömür endüstrisinin

madencilerindeki

2035'e kadar yaklaşık

yarım milyon kişiyi işten çıkaracağı tahmin ediliyor. Bu günde ortalama 100 işçinin

toplam istihdamın 2.2 milyonu Asya’da bulunurken,

işten çıkarılma riskiyle karşı karşıya kalması anlamına geliyor. Öngörülen maden

istihdam Ülke ekonomisini ediliyor. Kömür petrole endüstrisinin bağımlılıktan 2035’e kurtarmayı kadar kapanmaları hedefleyen madenlerin

göz önüne

kapanmasından Suudi alındığında, hükümeti 2050 itibarıyla,

en bir fazla

yaklaşık süredir Çin

1 milyon ülkenin ve

istihdam

Hindistan’daki

bulunurken, istihdamın büyük madenlerin yatırımlar etkileneceği kapanmasından yapıyor. öngörülüyor.

en fazla Çin Ülkede ve Hindistan'daki önemli

kaybı petrol

yaşanacağı hesaplanıyor. Kömür madencilerindeki toplam istihdamın 2,2 milyonu

yaklaşık dışındaki yarım yeraltı milyon varlıklarının kişiyi işten araştırılmasına çıkaracağı tahmin ve çıkarılmasına Asya'da

istihdamın etkileneceği öngörülüyor.

miktarda fosfat, altın, bakır ve boksit rezervleri bulunuyor ve 1997 yılında kurulan Suudi devlet

Dünyadaki kömür üretiminin yarısından fazlasını oluşturan Çin'deki madenlerde 1,5

madencilik şirketi Ma'aden tarafından bu madenlerin

milyonun

önemli

üzerinde

bir

madenci

kısmı

çalışıyor.

hali

Dünyanın

hazırda

ikinci en

üretiyor.

büyük kömür üreticisi olan

Suudi Arabistan’ın

maden rezervleri

2,5 trilyon dolar

Hindistan'da ise resmi kayıtlara göre 337 bin 400 madenci istihdam ediliyor. Bu iki

ülkeyi, 160 bin madenci istihdamıyla Endonezya, 109 binle Rusya ve büyük kısmı

Polonya'da olmak üzere 90 binle Avrupa takip ediyor. Hindistan devlet şirketi olan Coal

India ise 2050'ye kadar 73 bin 800 kişiyi işten çıkarma riskiyle, şirketler arasında ilk

sırada yer alıyor.

Suudi Arabistan’ın fosfat, altın ve

nadir toprak elementleri de dahil

henüz çıkarılmamış maden rezervlerine

ilişkin öngörüler 2016 yılındaki 1,3

trilyon dolardan 2,5 trilyon dolara yükseldi.

Ülke ekonomisini petrole bağımlılıktan

kurtarmayı hedefleyen Suudi hükümeti bir

süredir ülkenin petrol dışındaki yeraltı varlıklarının

araştırılmasına ve çıkarılmasına

büyük yatırımlar yapıyor. Ülkede önemli

miktarda fosfat, altın, bakır ve boksit rezervleri

bulunuyor ve 1997 yılında kurulan

Suudi devlet madencilik şirketi Ma’aden

tarafından bu madenlerin önemli bir kısmı

hali hazırda üretiyor.

60 SEKTÖRMADEN



www.hesdenetim.com.tr

www.hesdenetim.com.tr

TURKISH

HIGH QUALITY IRON, CHROMIUM&COPPER

ORE AND CONCENTRATES

www.hesdenetim.com.tr

Production and Export

Since 1940

• Metallurgical Lumpy Chromium Ores

• Metallurgical Chromium Concentrates

• Refractory Lumpy Chromium Ores

• Refractory Chromium Concentrates

• Chrome Refractory Ladle & Foundry Sand

• Iron Ore Concentrate

• Ultra Fine Magnetite Powder (for coal washing process)

• Copper Concentrate

HES TESİSLERİ PROJE – DENETİM

HES SU YAPILARI TESİSLERİ PROJE – DENETİM

JEOFİZİK RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ

JEOTEKNİK JEOFİZİK RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ

Head Office

Ataç 1 Sok. 35/6

Yenişehir 06420 ANKARA,TURKEY

Tel : (0312) 430 28 80

Fax : (0312) 433 90 47

e-mail : bilfer@superonline.com

ATIK SU YAPILARI BARAJLARI PROJE PROJE – – DENETİM

HES TESİSLERİ PROJE – DENETİM

ATIK BARAJLARI TESİSLERİ PROJE –– DENETİM

SU YAPILARI PROJE – DENETİM

YERALTI ATIK TESİSLERİ SUYU AKIM PROJE MODELLEMELERİ

– DENETİM

ATIK BARAJLARI PROJE – DENETİM

YERALTI SUYU AKIM MODELLEMELERİ

ATIK TESİSLERİ PROJE – DENETİM

YERALTI SUYU AKIM MODELLEMELERİ

NEHİR JEOTEKNİK SEVİYELERİNİN RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ

JEOFİZİK RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ

NEHİR ŞEV – SEVİYELERİNİN GÖVDE STABİLİTE DEĞERLENDİRİLMESİ

HESAPLARININ

JEOTEKNİK DEĞERLENDİRİLMESİ

RAPOR DEĞERLENDİRİLMESİ

ŞEV – GÖVDE STABİLİTE HESAPLARININ

GEOSENTETİK NEHİR SEVİYELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

MALZEME DEĞERLENDİRİLMESİ

GEOSENTETİK ŞEV – GÖVDE MALZEME STABİLİTE DEĞERLENDİRİLMESİ

HESAPLARININ

DEĞERLENDİRİLMESİ

GEOSENTETİK MALZEME DEĞERLENDİRİLMESİ

HES SU YAPILARI DENETİM HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.

HES SU YAPILARI DENETİM HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.

HES SU YAPILARI DENETİM HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.

Tel: 0 532 325 68 51 ---------------E-Mail: bagci@hesdenetim.com.tr / bagci.erd@gmail.com

Kabil Cad. BURAK Apt. No.5/6……….. Aşağı Öveçler - ANKARA

Tel: 0 532 325 68 51 ---------------E-Mail: bagci@hesdenetim.com.tr / bagci.erd@gmail.com

Kabil Cad. BURAK Apt. No.5/6……….. Aşağı Öveçler - ANKARA



TEKNOLOJİNİN NİMETLERİ

Hazırlayan: Ümit Dertli

Madenciliğin

geleceğinde konveyör

sistemleri

***Başlık: Madenciliğin geleceğinde konveyör sistemleri

de altyapı kurulumu bakılından en yüksek emisyon

değeri sergiliyor. Önemli bir konveyör sistemi tedarikçisi

olan Beumer Group, uzun kavisli karayolu

konveyörlerinin verimli bir şekilde planlanması için

3D modelleme araçlarını kullanarak optimize edilmiş

planlama ve tasarım yoluyla çevresel kaygıları gidermeye

çalışıyor.

Geleneksel yüksek kapasiteli konveyör sistemlerinin

enerji verimliliği, güvenlik ve toz kontrolü bakımından

çeşitli dezavantajları olduğu biliniyor. Buna

karşılık, Newcastle Üniversitesi ve Thyssenkrupp

tarafından tanıtılan raylı bant konveyör konsepti,

sürtünmeyi azaltarak enerji verimliliğini artırıyor.

Afrika’daki büyük bir bakır madeninde uygulanması

planlanan bu konsept, daha büyük konveyör sistemlerinde

verimlilik ve çevresel etkinin azaltılması için

potansiyel bir çözüm sunuyor.

Performans geliştirme ihtiyacı

Konveyör sistemlerinde elektrik motorları, sürücüler

ve güç aktarım ekipmanlarının performanslarının geliştirilmesi

gerekiyor. ABB’nin yeni nesil büyük endüksiyon

motoru AMI 5800 bu ihtiyaca cevap olarak

dikkat çekiyor. Motor sağlam kaynaklı çelik çerçeve

ve gelişmiş enerji verimliliği için modülerlik özellikleriyle

güvenilirlik vaadediyor.

Voith Turbo’nun 42 mil uzunluğundaki bir karayolu

konveyör sistemi için sağladığı akışkan kaplin

tahrikleri ve elektrik motorları ise, optimum kayış

gerilimleri sağlayarak uzatılmış hızlanma süreleri

sunuyor.

Güvenlik

Maden konveyör sistemleri büyüdükçe, güvenlik

daha da önemli hale geliyor ve gelişmiş tasarım ihtiyacı

ortaya çıkıyor. Martin Engineering, muhtemel

yükseltme ve geliştirme olanaklarını da hesaba katan

bir tasarım ile bu ihtiyaca yanıt olma iddiasında. Ön

mühendislik ve yaşam döngüsü maliyeti yaklaşımı,

güvenlik risklerini ve arıza sürelerini azalttıyor. Rulmeca’nın

cam dolgulu polietilen kompozit silindiri ve

PROK’un HDPE silindiri gibi teknolojiler, bakımda

güvenliğe öncelik verirken PROK’un bant kaldırıcı

cihazı, silindir değişimleri sırasında yaralanma riskini

azaltıyor. Genel olarak, yeni konveyör tasarımlarının

güvenlik tehlikelerini azaltmayı, arıza süresini en

aza indirmeyi ve bakım ihtiyaçlarını azaltmayı amaçladığı

görülüyor.

Madencilik teknolojisi dendiğinde ilk akla gelen şeylerden biri olmayan, hatta hafife alınan konveyör

sistemleri, uzun mesafelerde dökme malzeme taşımacılığı için hayati önem taşıyor. Fas'ın Bou Craa

madeninde bulunan ve uzaydan da görülebilen 60 km'lik bir konveyör sistemi toz kontrolü ve

Madencilik teknolojisi dendiğinde ilk akla

güvenilirlik sorunlarının önemini gözler önüne seriyor. Bu sorunların farkında olan Rio Tinto,

Avustralya'daki Pilbara gelen demir cevherinde şeylerden konveyörlerin biri performansına olmayan, aktif olarak konveyör

yatırım yapıyor.

Fenner Conveyors ile özel bantlar gibi gelişmiş bileşenler için sözleşmeler imzalayan şirket sektörün

toz kontrolü ve güvenilirlik sistemleri, zorluklarını ele alma uzun konusunda mesafelerde kararlı adımlar atıyor. dökme malzeme

taşımacılığı için hayati önem taşıyor. Fas’ın

***ara başlık: Malzeme taşımada çevresel etki

Dökme malzeme taşıma yöntemlerinin sera gazı emisyonları karşılaştırıldığında, dizel-elektrikli nakliye

kamyonları Bou Craa işletme sürecinde madeninde yüksek emisyona bulunan sahipken, ve konveyör uzaydan sistemleri şaşırtıcı da bir görülebilen

olan 60 Beumer km’lik Group, uzun bir kavisli konveyör karayolu konveyörlerinin sistemi verimli toz bir şekilde kontrolü planlanması

şekilde

altyapı kurulumu bakılından en yüksek emisyon değeri sergiliyor. Önemli bir konveyör sistemi

tedarikçisi

için 3D modelleme araçlarını kullanarak optimize edilmiş planlama ve tasarım yoluyla çevresel kaygıları

gidermeye ve güvenilirlik çalışıyor. sorunlarının önemini gözler önüne

Geleneksel yüksek kapasiteli konveyör sistemlerinin enerji verimliliği, güvenlik ve toz kontrolü

bakımından seriyor. çeşitli Bu dezavantajları sorunların olduğu farkında biliniyor. Buna olan karşılık, Rio Newcastle Tinto, Üniversitesi Avustralya’daki

Afrika'daki büyük Pilbara bir bakır demir madeninde uygulanması madeninde planlanan konveyörlerin

bu konsept, daha büyük

ve

Thyssenkrupp tarafından tanıtılan raylı bant konveyör konsepti, sürtünmeyi azaltarak enerji verimliliğini

artırıyor.

konveyör sistemlerinde verimlilik ve çevresel etkinin azaltılması için potansiyel bir çözüm sunuyor.

performansına aktif olarak yatırım yapıyor. Fenner

Conveyors ile özel bantlar gibi gelişmiş bileşenler

için sözleşmeler imzalayan şirket sektörün toz kontrolü

ve güvenilirlik zorluklarını ele alma konusunda

kararlı adımlar atıyor.

Malzeme taşımada çevresel

etki

Dökme malzeme taşıma yöntemlerinin sera gazı

emisyonları karşılaştırıldığında, dizel-elektrikli nakliye

kamyonları işletme sürecinde en yüksek emisyona

sahipken, konveyör sistemleri şaşırtıcı bir şekil-

***ara başlık: Havadan denetim verimliliği artırıyor

Havadan denetim verimliliği

artırıyor

Havadan denetim dronları, madencilik endüstrisinde konveyör bantlarının izlenmesinde devrim

yaratıyor. Kızılötesi ve RGB kameralarla donatılmış Conti Conveyor Inspect sistemi, konveyör

bantlarının her iki tarafını otonom bir şekilde denetleyerek bakım planlamasını geliştiriyor ve plansız

duruş sürelerini önlüyor. Newcrest Mining'in Telfer madenindeki "GET algılama droneu" gibi dronlar

ise, malzeme dökülmelerini tespit ederek madencilik süreçlerine verimlilik katıyor.

***ara başlık: Performans geliştirme ihtiyacı

Konveyör sistemlerinde elektrik motorları, sürücüler ve güç aktarım ekipmanlarının performanslarının

Havadan geliştirilmesi gerekiyor. denetim ABB'nin yeni dronları, nesil büyük madencilik endüksiyon motoru AMI endüstrisinde

5800 bu ihtiyaca cevap

olarak dikkat çekiyor. Motor sağlam kaynaklı çelik çerçeve ve gelişmiş enerji verimliliği için modülerlik

konveyör özellikleriyle güvenilirlik bantlarının vaadediyor. Voith izlenmesinde Turbo'nun 42 mil uzunluğundaki devrim bir yaratıyor.

karayolu konveyör

sistemi için sağladığı akışkan kaplin tahrikleri ve elektrik motorları ise, optimum kayış gerilimleri

sağlayarak uzatılmış hızlanma süreleri sunuyor.

Kızılötesi ve RGB kameralarla donatılmış Conti Conveyor

Inspect sistemi, konveyör bantlarının her

***ara başlık: Güvenlik

iki

Maden konveyör sistemleri büyüdükçe, güvenlik daha da önemli hale geliyor ve gelişmiş tasarım

ihtiyacı ortaya çıkıyor. Martin Engineering, muhtemel yükseltme ve geliştirme olanaklarını da hesaba

tarafını otonom bir şekilde denetleyerek bakım planlamasını

geliştiriyor ve plansız duruş sürelerini önlü-

katan bir tasarım ile bu ihtiyaca yanıt olma iddiasında. Ön mühendislik ve yaşam döngüsü maliyeti

yaklaşımı, güvenlik risklerini ve arıza sürelerini azalttıyor. Rulmeca'nın cam dolgulu polietilen

kompozit silindiri ve PROK'un HDPE silindiri gibi teknolojiler, bakımda güvenliğe öncelik verirken

PROK'un bant kaldırıcı cihazı, silindir değişimleri sırasında yaralanma riskini azaltıyor. Genel olarak,

yor.

yeni konveyör

Newcrest

tasarımlarının

Mining’in

güvenlik tehlikelerini

Telfer

azaltmayı, arıza

madenindeki

süresini en aza indirmeyi

“GET

ve bakım

ihtiyaçlarını azaltmayı amaçladığı görülüyor.

algılama droneu” gibi dronlar ise, malzeme dökülmelerini

tespit ederek madencilik süreçlerine verimlilik

*** Başlık: Altın kazanımında verimlilik

katıyor.

Altın kazanımında

verimlilik

Siyanürlü liç yüz yılı aşkın bir süredir birincil

altın kazanım işlemi olarak kullanılıyor. Günümüzde

siyanürleme süreçlerinde bir yandan

elektrik ve kimyasal kullanımını düşürmek ve

tesis ayak izini küçültmek bir yandan da verimliliği

artırmak için kaydadeğer çalışmalar yürütülüyor. Çalışmaların

odak noktası sadece altın kazanımını artırmak

değil, bunu sürdürülebilir ve uygun maliyetli

bir şekilde gerçekleştirmek. Glisin liçi gibi siyanür

tüketimini azaltan yeni gelişmeler ekonomik faydaları

artırıyor. Her yatağın jeolojisini ve mineralojisini

anlamak, belirli konumlara göre tekniklerin uyarlanması

açısından son derece önem arzediyor. Bu konuda

ileri sürülen çözümler arasında arasında gelişmiş

laboratuvar desteği, verimli cevher işleme ve yüksek

basınçla kırma ve gelişmiş eleme yöntemleri gibi teknolojiler

yenilikçi öneriler olarak ön plana çıkıyor.

Siyanürlü liç yüz yılı aşkın bir süredir birincil altın kazanım işlemi olarak kullanılıyor. Günümüzde

siyanürleme süreçlerinde bir yandan elektrik ve kimyasal kullanımını düşürmek ve tesis ayak izini

küçültmek bir yandan da verimliliği artırmak için kaydadeğer çalışmalar yürütülüyor. Çalışmaların

odak noktası sadece altın kazanımını artırmak değil, bunu sürdürülebilir ve uygun maliyetli bir şekilde

gerçekleştirmek. Glisin liçi gibi siyanür tüketimini azaltan yeni gelişmeler ekonomik faydaları

64 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 65

artırıyor. Her yatağın jeolojisini ve mineralojisini anlamak, belirli konumlara göre tekniklerin

uyarlanması açısından son derece önem arzediyor. Bu konuda ileri sürülen çözümler arasında arasında



TEKNOLOJİNİN NİMETLERİ

GlyCat siyanür tüketimini

azaltıyor

Draslovka’nın Chemours Mining Solutions’ı satın

alması, siyanür tüketimini önemli ölçüde azaltan bir

glisin-siyanür liç tekniği olan GlyCat prosesinin geliştirilmesinde

önemli bir adım oldu. Airag altın madeninde

başarıyla test edilen GlyCat, siyanür kullanımında

%65’lik bir azalma, %70 daha düşük reaktif

maliyeti ve %79 altın geri kazanımı sağladı. Draslovka,

çözüm GlyCat’i olarak görüyor. sadece Çok aşamalı siyanür test süreci, ekonomik kullanımını ve çevresel faydalarla azaltmak birlikte başarılı için bir

bir

seyir izliyor.

***Ara başlık: CIL ve CIP'de gelişmeler

Kemix, hem CIL (carbon-in-leach) hem de CIP (carbon-in-pile) altın kazanım devrelerinde

kullanılabilen yenilikçi elek teknolojileri olan Cevher İşleme Ayırma (MPS) ve Cevher İşleme Ayırma

Pompalama (MPS(P)) teknolojilerini tanıttı. Bu teknolojiler, absorpsiyon tanklarında pülpün

karbondan ayrılmasını kolaylaştırarak tesis kurulum maliyetleri düşürüyor. MPS elekleri ve MPS(P)

pompalama sistemi, tanklar arasında karbon karışımını önlüyor ve karbona daha yüksek altın

yüklemesi için daha küçük bir elüsyon tesisi ve daha düşük işletme maliyetleri gerektiren bir karusel

pompa hücresi devresi sağlıyor. Kemix'in Kanada'daki son kurulumları, bu teknolojilerin altın

kazanımındaki etkinliğine kanıt teşkil ediyor.

Motorunuza kuvvet

***Başlık: Motorunuza kuvvet

Motorlar ve tahrik sistemleri, kamyon ya da yükleyici gibi maden makinelerinin temel bileşenleri.

Elektrikli alternatiflerin gelişmesine rağmen, dizel çözümler hâlâ egemenliğini koruyor. Ekipman

üreticileri, elektrikli üniteler, hidrojen motorlu teknolojiler ve dizel motor verimliliğini artırmaya

dönük çözümler üretmek için çabalıyor, ürün yelpazelerini genişletiyorlar. Son gelişmeler, ekipman

ömrünü uzatma, toplam işletme maliyetini azaltma ve karbon ayak izini en aza indirme hedefleriyle

uyumlu. Bunlardan bazılarına yakından bakalım…

Motorlar ve tahrik sistemleri, kamyon ya da

***Ara başlık: Cummins Master Rebuilds Avrupa'da

yükleyici gibi maden makinelerinin temel

bileşenleri. Elektrikli alternatiflerin gelişmesine

rağmen, dizel çözümler hâlâ egemenliğini koruyor.

Ekipman üreticileri, elektrikli üniteler, hidrojen

motorlu teknolojiler ve dizel motor verimliliğini artırmaya

dönük çözümler üretmek için çabalıyor, ürün

Cummins, 13. küresel tesisini ve Avrupa'daki ilk Master Rebuild Merkezi'ni Polonya’da açtı. 10

milyon dolarlık tesis, madencilikte kullanılan yüksek beygir gücündeki motorların (450 ila 3,500

beygir) rejenerasyonuna odaklı. Motor rejenerasyonu, önemli maliyet tasarrufunun (yeni motor

maliyetinin %75-%80'i) yanı sıra ve daha kısa teslim süreleri (yaklaşık 35 gün) sunuyor. Cummins,

madencilik operasyonlarında maliyet azaltma ve artan iş süresine vurgu yaparak artan talebi

değil, aynı zamanda daha kapsamlı proses sorunlarına

yönelik olarak da sürdürülebilir bir çözüm olarak

görüyor. Çok aşamalı test süreci, ekonomik ve çevresel

faydalarla birlikte başarılı bir seyir izliyor.

CIL ve CIP’de gelişmeler

Kemix, hem CIL (carbon-in-leach) hem de CIP (carbon-in-pulp)

altın kazanım devrelerinde kullanılabilen

yenilikçi elek teknolojileri olan Cevher İşleme

Ayırma (MPS) ve Cevher İşleme Ayırma Pompalama

(MPS(P)) teknolojilerini tanıttı. Bu teknolojiler, absorpsiyon

tanklarında pülpün karbondan ayrılmasını

kolaylaştırarak tesis kurulum maliyetleri düşürüyor.

MPS elekleri ve MPS(P) pompalama sistemi, tanklar

arasında karbon karışımını önlüyor ve karbona daha

yüksek altın yüklemesi için daha küçük bir elüsyon

tesisi ve daha düşük işletme maliyetleri gerektiren

bir karusel pompa hücresi devresi sağlıyor. Kemix’in

Kanada’daki son kurulumları, bu teknolojilerin altın

kazanımındaki etkinliğine kanıt teşkil ediyor.

yelpazelerini genişletiyorlar. Son gelişmeler, ekipman

ömrünü uzatma, toplam işletme maliyetini azaltma ve

karbon ayak izini en aza indirme hedefleriyle uyumlu.

Bunlardan bazılarına yakından bakalım…

Cummins Master Rebuilds

Avrupa’da

Cummins, 13. küresel tesisini ve Avrupa’daki ilk

Master Rebuild Merkezi’ni Polonya’da açtı. 10 milyon

dolarlık tesis, madencilikte kullanılan yüksek

beygir gücündeki motorların (450 ila 3,500 BG) rejenerasyonuna

odaklı. Motor rejenerasyonu, önemli

maliyet tasarrufunun (yeni motor maliyetinin %75-

%80’i) yanı sıra ve daha kısa teslim süreleri (yaklaşık

35 gün) sunuyor. Cummins, madencilik operasyonlarında

maliyet azaltma ve artan iş süresine vurgu

yaparak artan talebi karşılamayı hedefliyor. Master

Rebuild Merkezi, yenilenebilir enerji kullanarak ve

bileşenleri geri dönüştürerek sürdürülebilir bir şekilde

faaliyet gösteriyor.

Spicer e-şanzıman

Dana, bauma 2022 ticaret fuarında elektrikli Spicer

eSP502 e-şanzıman’ı tanıttı. eSP502, optimize edilmiş

performans ve verimlilik için esnek bir platformda

çift motorlu, iki hızlı bir tasarıma sahip. Şanzıman

modüler tasarımı, belirli araç gereksinimlerine dayalı

olarak tek motorlu çözümleri ve isteğe bağlı güç

alımı özellikleriyle öne çıkıyor. Yeni nesil kontrol

yazılımı dikkat çekerken, şanzımanda fonksiyonel

Cummins, 13. küresel tesisini ve Avrupa'daki ilk Master Rebuild Merkezi'ni Polonya’da açtı. 10

milyon güvenlik dolarlık tesis, hazırlığı madencilikte kullanılan ve maksimum yüksek beygir gücündeki verimlilik motorların (450 için ila 3,500 debriyaj

sürtünmesini %75-%80'i) yanı sıra ve daha en kısa aza teslim indiren süreleri (yaklaşık patentli 35 gün) sunuyor. bir tasarım

Cummins,

beygir) rejenerasyonuna odaklı. Motor rejenerasyonu, önemli maliyet tasarrufunun (yeni motor

maliyetinin

madencilik operasyonlarında maliyet azaltma ve artan iş süresine vurgu yaparak artan talebi

karşılamayı

kullanılıyor.

hedefliyor. Master Rebuild Merkezi, yenilenebilir enerji kullanarak ve bileşenleri geri

ma kapasiteleri nedeniyle madencilik uygulamaları

için önemli bir alternatif. Liebherr, yakın gelecekte

hidrojenle çalışan ürünleri ticarileştirmeyi amaçlıyor.

SteinExpo’da sergilenen emme manifoldu enjeksiyon

teknolojisine dayalı H966 hidrojen içten

yanmalı motoru, hidrojenle çalışan tahrik sistemlerinin

off-road uygulamaları için ciddi bir potansiyel

taşıdığını gösterdi.

Caterpillar’dan yani stator

tasarımı

Caterpillar, stator debriyaj tork konvertörlü ve yük

algılamalı hidroliklere sahip en yeni D10 dozerini tanıttı.

D9 ve D11 dozerlerinde başarılı bir şekilde test

edilen stator debriyaj teknolojisi, kontrollerle entegre

edilmiş. Teknoloji, tahrik sistemi verimliliğini optimize

ederek yakıt tüketimini azaltıyor.

Normet’in XL ElectroDynamic

platformu

Mart 2023'te Normet, XL araç platformunu ElectroDynamic (ED) tahrik mimarisiyle birleştiren yeni

bir teknolojiyi tanıttı. ED teknolojisi, Normet'in batarya elektrikli SmartDrive platformunun

avantajlarını Mart 2023’te düşük emisyonlu Normet, motor teknolojisiyle XL araç birleştirerek platformunu artırılmış yük kapasitesi, ElectroDynamic

(ED) tahrik mimarisiyle birleştiren

kompakt dış

boyutlar, yüksek performans, yakıt verimliliği ve düşük bakım ihtiyacı hedeflerine yaklaşmayı

amaçlıyor.

yeni

***Ara başlık: Rolls-Royce, Almanya'da yeni montaj tesisi açtı

66

karşılamayı hedefliyor. Master Rebuild Merkezi, yenilenebilir enerji kullanarak ve bileşenleri geri

SEKTÖRMADEN manifoldu enjeksiyon teknolojisine dayalı H966 hidrojen içten yanmalı motoru, hidrojenle çalışan

SEKTÖRMADEN 67

dönüştürerek sürdürülebilir bir şekilde faaliyet gösteriyor.

***Ara başlık: Spicer e-şanzıman

dönüştürerek sürdürülebilir bir şekilde faaliyet gösteriyor.

***Ara başlık: Spicer e-şanzıman

Dana, bauma 2022 ticaret fuarında elektrikli Spicer eSP502 e-şanzıman'ı tanıttı. eSP502, optimize

edilmiş performans ve verimlilik için esnek bir platformda çift motorlu, iki hızlı bir tasarıma sahip.

Liebherr’den hidrojen

çözümleri

Liebherr, elektrik ve hidrojenle çalışan tahrik sistemleri

üzerinde aktif olarak çalışıyor ve alternatif

Şanzıman modüler tasarımı, belirli araç gereksinimlerine dayalı olarak tek motorlu çözümleri ve isteğe

bağlı güç alımı özellikleriyle öne çıkıyor. Yeni nesil kontrol yazılımı dikkat çekerken, şanzımanda

yakıt fonksiyonel seçeneklerini güvenlik hazırlığı ve maksimum araştırıyor. verimlilik için debriyaj Hidrojen sürtünmesini tabanlı en aza indiren tah-

patentli bir tasarım kullanılıyor.

rik sistemleri, yüksek enerji gereksinimini karşıla-

***Ara başlık: Liebherr’den hidrojen çözümleri

Liebherr, elektrik ve hidrojenle çalışan tahrik sistemleri üzerinde aktif olarak çalışıyor ve alternatif

yakıt seçeneklerini araştırıyor. Hidrojen tabanlı tahrik sistemleri, yüksek enerji gereksinimini

karşılama kapasiteleri nedeniyle madencilik uygulamaları için önemli bir alternatif. Liebherr, yakın

gelecekte hidrojenle çalışan ürünleri ticarileştirmeyi amaçlıyor. SteinExpo'da sergilenen emme

tahrik sistemlerinin off-road uygulamaları için ciddi bir potansiyel taşıdığını gösterdi.

***Ara başlık: Caterpillar’dan yani stator tasarımı

bir teknolojiyi tanıttı. ED teknolojisi, Normet’in batarya

elektrikli SmartDrive platformunun avantajlarını

düşük emisyonlu motor teknolojisiyle birleştirerek

artırılmış yük kapasitesi, kompakt dış boyutlar,

yüksek performans, yakıt verimliliği ve düşük bakım

ihtiyacı hedeflerine yaklaşmayı amaçlıyor.



ETKİNLİK TAKVİMİ

TÜRKİYE’DE

Maden Türkiye 2024

02-05 Mayıs 2024, Tüyap İstanbul

https://www.madenturkiyefuari.com/

Uluslararası Demir Çelik Sempozyumu

6-7 Haziran 2024

Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi/İzmir

Ulusal Mühendislik Jeolojisi ve Jeoteknik

Sempozyumu “MÜHJEO’2024”

6- 8 Haziran 2024

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

IMPS 18. Uluslararası Cevher Hazırlama

Sempozyumu

16-18 Ekim 2024

Eskişehir

DÜNYA’DA

Nepal Uluslararası Madencilik Fuarı 2024

1-4 Şubat 2023

Nepal

http://nepalminingexpo.com/

Mines and Money Miami 2024

22-23 Şubat 2024

Miami, ABD

connect@minesandmoney.com

PDAC 2024

3-6 Mart 2024

Toronto, Kanada

info@pdac.ca convention@pdac.ca

2024 TMS Annual Meeting & Exhibition

3-7 Mart 2024

Orlando, ABD

mtgserv@tms.org

Brazilian Phosphates Congress (CBFos)

5-8 Mart 2024

Caldas Novas, Brezilya

contato@cbfos.org

Southern African Pyrometallurgy 2024 International

Conference,

13-14 Mart 2024

Johannesburg, Güney Afrika

camielah@saimm.co.za

Sensor-Based Sorting & Control 2024

13-14 Mart 2024

Aachen, Almanya

info@sbsc.rwth-aachen.de

International Mine Health and Safety Conference 2024

15-17 Nisan 2024

Perth, Avustralya

https://www.ausimm.com/conferences-and-events/mine

MINEX Kazakhstan 2024

17-18 Nisan 2024

Astana, Kazakistan

https://2024.minexkazakhstan.com/

15th International Mine Water Association (IMWA)

Congress

22-26 Nisan 2024

Morgantown, ABD

jskousen@wvu.edu

Uluslararası Madencilik Jeolojisi Konferansı 2024

7- 8 Mayıs 2024

Perth, Avustralya

www.ausimm.com/conferences-and-events/mining-geology

World Conference on Sampling and Blending (WCSB)

21-23 Mayıs 2024

Johannesburg, Güney Afrika

camielah@saimm.co.za

Physical Separation ‘24

10-12 Haziran 2024

Cape Town, Güney Afrika

amanda@min-eng.com

Milling Circuits ‘24

13-14 Haziran 2024

Cape Town, Güney Afrika

amanda@min-eng.com

12th International Conference on Molten Slags, Salts

and Fluxes (Molton 2024)

17-19 Haziran 2024

Brisbane, Avustralya

Hydrometallurgy Conference 2024

1-3 Eylül 2024

Stellenbosch, Güney Afrika

camielah@saimm.co.za

XXXI IMPC-Uluslararası Cevher Hazırlama Kongresi

29 Eylül-3 Ekim 2024

Washington DC, ABD

https://smeimpc.org/

68 SEKTÖRMADEN



MADEN BORSASI

ALTIN

2.063,09 USD/t.oz Aralık ‘23

GÜMÜŞ

23,760 USD/t.oz Aralık ‘23

BAKIR

3.8810 USD/Lbs Aralık ‘23

KURŞUN

2.034,50 USD/T Aralık ‘23

Gold

Silver

Copper

Lead

2100

26

4.300

2350

2050

2000

1950

1900

1850

25

24

23

22

21

4.200

4.100

4

3.900

3.800

3.700

3.600

2300

2250

2200

2150

2100

2050

1800

20

3.500

2000

Mar May Jul Sep Nov 2024

Mar May Jul Sep Nov 2024

Mar May Jul Sep Nov 2024

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

source: tradingeconomics.com

source: tradingeconomics.com

source: tradingeconomics.com

ALÜMİNYUM

2.384,00 USD/T Aralık ‘23

MOLİBDEN

43,00 USD/kg Aralık ‘23

ÇİNKO

2.658,00 USD/T Aralık ‘23

KALAY

25.415,000 USD/T Aralık ‘23

Aluminum

Molybdenum

Zinc

Tin

2700

100

3600

32000

2600

2500

2400

2300

2200

90

80

70

60

3400

3200

3000

2800

2600

2400

30000

28000

26000

24000

2100

50

2200

22000

Mar May Jul Sep Nov 2024

Mar May Jul Sep Nov 2024

Mar May Jul Sep Nov 2024

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

source: tradingeconomics.com

source: tradingeconomics.com

source: tradingeconomics.com

Nickel

NİKEL

16.375,000 USD/T Aralık ‘23

Iron Ore 62% fe

DEMİR CEVHERİ %62 FE

136,37 USD/T Aralık ‘23

Cobalt

KOBALT

29.135,00 USD/T Aralık ‘23

Manganese

MANGANEZ

29.25 CNY/DMTU Aralık ‘23

32500

140

55000

34

30000

27500

135

130

50000

33

25000

125

45000

32

22500

20000

120

115

110

40000

35000

31

30

17500

105

30000

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

1 CNY = 0,14 USD

70 SEKTÖRMADEN SEKTÖRMADEN 71



MADEN BORSASI

Lithium Carbonate

LİTYUM KARBONAT

96.500,00 CNY/T Aralık ‘23

Neodymium

NEODİMYUM

555.000,00 CNY/T Aralık ‘23

550000

500000

450000

400000

350000

300000

250000

200000

150000

100000

1000000

950000

900000

850000

800000

750000

700000

650000

600000

550000

Mar May Jul Sep Nov 2024

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

source: tradingeconomics.com

Uranium

URANYUM

91.0000 USD/Lbs Aralık ‘23

Soda Ash

SODA KÜLÜ

2.790,00 CNY/T Aralık ‘23

95

20

90

15

85

10

80

5

75

0

70

-5

65

-10

60

-15

55

-20

50

-25

Jan Feb Mar May Aug Dec

source: tradingeconomics.com

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

Coal

KÖMÜR

146,40 USD/T Aralık ‘23

Crude Oil WTI

HAM PETROL

71,325 USD/Bbl Aralık ‘23

400

90

350

85

300

80

250

200

75

150

70

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

Mar May Jul Sep Nov 2024

source: tradingeconomics.com

1 CNY = 0,14 USD

72 SEKTÖRMADEN



BULMACA

Hazırlayan: Neslişah Nisa Ustabaş

1

2

SOLDAN SAĞA

2. Bazalt terkibinde, genellikle

labradorit ve piroksenden

oluşmuş ofitik

tekstürde kayaç. 5. Eğimli

yolda veya kuyuda graviteden

yararlanarak taşıma

yapmaya yarayan mekanik

düzen. 6. Farklı özgül ağırlıkta

bulunan minerallerin

akışkan ortam içinde yerçekimi

ve akışkan ortamın

düşey hareketinin etkisine

bağlı olarak tabakalar halinde

ayrışmasını sağlayan

YUKARIDAN AŞAĞI

1. Çökme. 3. Yer ölçme (topoğrafya) bilimi. 4. Karıştırma cihazı. 7. Kontak 8. Ihtiyaca göre 300-400-

600-800 mm veya daha büyük çapta plastik, muşamba veya çadın bezinden imal edilen fleksibl boru 13.

Tabiatta saf olarak bulunan metalleri nitelendirmek için kullanılan sıfat. 14. Komşu ve kendisinden yaşlı

formasyonların strüktürlerini kesen nispeten ince ve uzun magmatik kayaç. 15. Yeraltı işletmesi uygulanan

bir damarda mostra ve muayyen bir kat veya iki kat arasında kalan işletmeye alınmış damar kısmı.

20. Yeryüzünde bir madenin açığa çıkmış ve çıplak göz ile görülen kısmı, yani maden yatağının yüzeyi

ile yeryüzünün ara kesiti. 23. Eleme işlemi yapmak için kullanılan araç.

6

4 5

7 8 9

10

11 12 13

18

15 16 17

14

19 20

düzen. 9. Kilit veya belleme

adı altında yapılan ilave

tahkimatlarda, bunların

takviye ettiği boyunduruk

veya sarmalara paralel olarak,

tavana yerleştirilen takviye maden direkleri 10. Yeraltı ve yer üstü işletmelerinde ihzarat veya üretim

yapılan seviyeler. 11. Linyit kömürlerinin 4-5 cm çapında ve oval olarak kireçle biriketlenmesi sonucu elde

edilen ürün. 12. Tahkimat direklerinin uçlarının balta veya testere ile özel kesilmiş şekli. 16. Dekapaj. 17.

Katlar veya tali katlar arasında bulunan; özellikle maden naklinde kullanılan kelebe veya iç kuyu. 18. Kömür

madenciliğinde kömürü yıkama (hazırlama ve zenginleştirme) tesisi. 19. Kimyasal formülü FeO. Cr2O3 veya

FeCr2O4 olan krom minerali. 21. Bunker 22. Alkali ve toprak alkalilerin hidratlı tabii silikatlarından oluşan

bir mineral grubu. 24. Bir cevher yatağında cevherle birlikte bulunabilen ve ekonomik değeri olmayan madde.

22 23

24

21

3

74 SEKTÖRMADEN

Cevaplar 35. sayfadadır.





Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!