11.01.2013 Views

1v3EFHPrR

1v3EFHPrR

1v3EFHPrR

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

IR<br />

OLMAK<br />

arı<br />

yirmibirinci sayı, ocak ikibinonüç süreli yayın ISSN: 1305 - 4785<br />

YA DA<br />

OLMAMAK<br />

RE<br />

GU<br />

LAR<br />

OĞUZ ATAY’A<br />

TUTUNAMADIK MI?<br />

İTÜ’lü bir mühendisi hayal<br />

edin. Üzerine başarılı bir<br />

yazarlık ve farklı bir anlatım<br />

üslubu ekleyin. İşte Oğuz<br />

Atay.... Atay eserlerinin üniversitelerdeki<br />

yerini araştırdık.<br />

Detaylar sayfa 5’de.<br />

itü kültür ve sanat birliği basın yayın kulübü<br />

arıYORUM<br />

DESTEK GECİKMEDİ<br />

124 İTÜ’lü akademisyen çeşitli üniversitelerden 950 akademisyen meslektaşı<br />

ile beraber üniversite yönetimlerini kınayan ve ODTÜ’lü meslektaşlarının<br />

ve öğrencilerin yanında olduklarını bildiren bildiri yayınladılar.<br />

“ODTÜ’de yaşanan olaylarda öğrencilerin<br />

maruz kaldığı polis şiddetini kınıyoruz.<br />

ODTÜ’lü meslektaşlarımızın tüm ifadelerine<br />

rağmen, söz konusu açıklamayı<br />

yapan üniversite yönetimlerinin, polisin<br />

olayları başlattığı, olayların ilk aşamasından<br />

itibaren iyi niyetli davranmadığı<br />

ve orantısız güç kullandığı gerçeğini göz<br />

ardı etmelerini manidar buluyoruz. Polis<br />

şiddeti karşısında tek vücut olarak tepki<br />

gösteren ODTÜ’lü meslektaşlarımızın ve<br />

öğrencilerin yanında olduğumuzun bilinmesini<br />

istiyoruz.<br />

“Üniversitenin özgürlüğü sadece öğretim<br />

elemanlarının araştırma ve ifade özgürlüğünden<br />

ibaret değildir. Öğrencilerin<br />

düşünce, ifade ve protesto özgürlükleri de<br />

üniversite ortamının ayrılmaz bir parçasıdır.<br />

Türkiye’de son yıllarda öğrenciler<br />

üzerinde artan baskılara sessiz kalan,<br />

akademik özgürlüklere yapılan müdahaleler<br />

karşısında susan üniversite yönetimlerinin,<br />

iktidarı elinde tutanlara hoş<br />

görünmek maksadıyla yaptıkları açıklama,<br />

akademi tarihine kara bir leke olarak<br />

düşmüştür.<br />

“Bugün, baskıcı politikaların ana hedefi<br />

haline gelmiş olan ODTÜ’lü akademisyen<br />

ve öğrencilerin yanında yer almak, akademi<br />

ve demokrasi tarihi açısından vazgeçilmez<br />

bir sorumluluktur. Basit iktidar<br />

hesapları ve ikbal kaygıları ile ODTÜ’ye<br />

karşı tavır alan üniversite yönetimleri<br />

ve bu yönetimleri destekleyenler veya bu<br />

politikalar karşısında sessiz kalanlar, bu<br />

davranışlarının hesabını, akademik özgürlükler<br />

ve demokrasi tarihi önünde vermek<br />

zorunda kalacaklardır.”<br />

FATİH AVCI ODTÜ’YÜ YAZDI<br />

Köşe yazarımız Fatih Avcı, ODTÜ olaylarını anlattığı yazısında olayları, safl aşmaları<br />

ve tutarsızlıkları yazdı. Ayrıca Ulusal Öğrenci Konseyi’nin tutarsızlıklarına da yazısında<br />

değindi. Detaylar sayfa 6’da.<br />

ODTÜ Amatör Fotoğrafçılık Topluluğu<br />

Sözünüzü kağıda geçirip, fakültelerde, bölümlerde, dersliklerde, laboratuvar ve atölyelerde,<br />

kısacası üniversitelerin her köşesinde fotoğrafl arla belgeleyip gönderebilirsiniz.<br />

benimde1sozumvar.tumblr.com<br />

itü gazetesi<br />

ODTÜ TEK VÜCUT OLDU!<br />

Göktürk-2 Uydusu’nun fırlatılması<br />

sebebiyle ODTÜ Kampüsü<br />

içindeki TÜBİTAK Binası’ndaki<br />

18 törene Başbakan da<br />

katıldı. Yaklaşık 200 öğrenci,<br />

kampüs içinde toplanarak programın<br />

yapılacağı binaya ulaşıp,<br />

basın açıklaması yapmak istedi.<br />

Bina çevresinde yoğun güvenlik<br />

önlemi alan çevik kuvvet ekip-<br />

Ders seçimlerinde<br />

hocaların isimleri<br />

niye saklanır?<br />

Prof. Dr. ORHAN KURAL<br />

yazdı. Sayfa 4’te...<br />

leri, panzerlerle grubun önünü<br />

kesti. Bu sırada öğrenci grubuna<br />

polisin tazyikli su ve biber<br />

gazı sıkması ile ortalık karıştı.<br />

Olayın ardından ODTÜ’nün<br />

polisi, Başbakan’ın ODTÜ’yü<br />

kınaması gündemden inmezken,<br />

bu önemli bilimsel gelişme<br />

gereken ilgiyi alamadı. Detaylar<br />

sayfa 2’de.<br />

İTÜ Geliştirme Vakfı’nın katkılarıyla... www.gazete.itu.edu.tr


2<br />

ÇADIRA KARDEŞ<br />

KARAVAN GELDİ<br />

50d maddesinden ötürü zor<br />

durumda kalan araştırma<br />

görevlileri kış aylarında eylemlerini<br />

sürdürebilmek için<br />

kampüse getirdikleri karavan<br />

ile yemekhane önüne yerleştiler.<br />

Araştırma görevlileri birçok<br />

öğrenci ve öğretim görevlisi<br />

tarafından destek alırken, İTÜ<br />

Rektörlüğü’nün yeni öğretim<br />

üyesi ve görevlisi alma ilanları<br />

ulusal medyada duyurulmaya<br />

başlandı. İTÜ’de kontenjan açılan<br />

görevlere alınacak kişi sayıları<br />

yandadır:<br />

REKTÖRE SORDUK !<br />

İTÜ Rektörüne sorularınızı ulaştırıyoruz.<br />

gazete@itu.edu.tr adresimize göndereceğiniz<br />

soruların arasından en fazla merak edilenlerini<br />

Prof. Dr. Mehmet Karaca’ya soruyoruz. Yanıtları<br />

gazetemizde yayınlıyoruz.<br />

Öğretim Üyesi İngilizce Eğitim Anketi<br />

Öğrenci Dekanlığı tarafından yapılan<br />

anket, birçok öğrencinin ve öğretim<br />

üyesinin üzerinde tartıştığı “Eğitim<br />

dili İngilizce olmalı mı? Olmamalı<br />

mı?” sorusuna 256 öğretim üyesinin<br />

toplam 12 soruya verdiği cevaplar<br />

ile İTÜ’nün bu konuya bakışını gösteriyor.<br />

Buna göre ankete katılanlara<br />

yöneltilen “İTÜ’de eğitim dili sizce ne<br />

olmalıdır?” Sorusuna %48,8 İngilizce<br />

destekli, %27,3 Türkçe, %14,1 İngilizce<br />

olması gerektiğini, %9,8 ise mevcut<br />

durumun ideal olduğu yanıtını verdi.<br />

Eğitim dilinin İngilizce olmasının<br />

eğitim kalitesini düşürdüğünü düşünenlerin<br />

oranı %69,7 olurken olumlu<br />

etkilediğini düşünenlerin oranı<br />

%16,1, etkisi olmadığını düşünenlerin<br />

oranı ise %14,2’de kaldı. Katılımcılara<br />

yöneltilen bir diğer soru ise<br />

eğitim diline kimin karar vermesi ge-<br />

Profesör: 15<br />

Doçent: 33<br />

Yardımcı Doçent: 17<br />

Öğretim Görevlisi: 8<br />

Araştırma Görevlisi: 33<br />

Okutman: 1<br />

Uzman: 1<br />

VADİ CAFE YENİLENDİ<br />

İTÜ Vadi Yurdunda yer alan kantin<br />

yenilenmiş haliyle 250 kişiye<br />

hizmet verecek. Vadi Cafe adıyla<br />

hizmete başlayan kafede İTÜ’de<br />

okuyan öğrenciler de yarı zamanlı<br />

olarak çalışma imkânı buluyorlar.<br />

rektiği idi. Bu soruya öğretim üyelerinin<br />

%74,4’ü bölüm akademik kurulunun<br />

karar vermesi gerektiği yönünde<br />

cevap verdi. Ve sürekli konuşulan,<br />

öğrencilerin lisans eğitimine yetersiz<br />

İngilizce ile geldiği, bu yüzden derslere<br />

tam olarak katılım sağlayamadığı<br />

konusunda öğretim üyeleri bu şehir<br />

efsanesinin doğruyu yansıttığını<br />

%50’yi geçen oranlar ile gözler önüne<br />

serdi. Anket ile ilgili diğer sorulara<br />

ve sonuç grafiklerine http://www.<br />

odek.itu.edu.tr<br />

adresinden ya<br />

da qr kodu akıllı<br />

telefonunuza<br />

okutarak ulaşabilirsiniz.<br />

Ferit Çağlar Gündüz / Ayazağa<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

ODTÜ’de Neler Yaşanmıştı?<br />

Göktürk-2 Uydusu’nun fırlatılması<br />

sebebiyle ODTÜ Kampüsü içindeki<br />

TÜBİTAK Binası’nda 18 Aralık 2012<br />

tarihinde tören gerçekleştirildi. Başbakan<br />

Recep Tayyip Erdoğan’ın da<br />

törene katılacağını öğrenen yaklaşık<br />

200 öğrenci, kampüs içinde toplanarak<br />

programın yapılacağı binaya<br />

doğru yürümeye başladı. Bina çevresinde<br />

yoğun güvenlik önlemi alan<br />

çevik kuvvet ekipleri, panzerlerle<br />

grubun önünü kesti. Bu sırada öğrenci<br />

grubuna polisin tazyikli su ve<br />

biber gazı sıkması ile ortalık karıştı.<br />

Polisin aşırı ve yersiz tepkide bulunduğunu<br />

savunan öğrenciler polislere<br />

karşılık verdi.<br />

Ortamın güvenliğinin azalması ile<br />

hem öğrencilerin tepkisi hem de polisin<br />

biber gazı ile karşılık vermesi<br />

arttı. Bu nedenle kampüsün büyük<br />

bir kısmını gaz dumanı kapladı.<br />

Dersliklere kadar ulaşan biber gazı<br />

ve gürültünün etkisi ile örgün eğitim<br />

sekteye uğradı. Eğitmenler ve öğrenciler<br />

derslerinin etkilenmesine tepki<br />

gösterdi. Olayların ardından akşam<br />

kampüste bulunan öğrencilerle görüşme<br />

yapan ODTÜ Rektörü Prof.<br />

Dr. Ahmet Acar, bir kınama yayınla-<br />

yarak kampüs içindeki ayarsız polis<br />

gücünün yanlış olduğunu belirtti ve<br />

“ODTÜ’nün ve ülkemizin bir an<br />

önce şiddetten arınması için öncelikle<br />

güvenlik kuvvetlerinin dikkatli<br />

davranmasını bekliyoruz. Polisin,<br />

protesto hakkını kullanmak isteyen<br />

öğrencilere karşı şiddet kullanmaktan<br />

kaçınmasının, güvenlik tedbiri<br />

alırken olaylarla ilgisi olmayan öğrencilerin<br />

ve çalışanların yaşadıkları<br />

büyük olumsuzluklara karşı duyarlı<br />

olmasının önemini ve gereğini bir<br />

kez daha vurgulamak istiyoruz.”<br />

açıklamasını yaptı.<br />

ODTÜ'lü öğrenciler serbest<br />

Ankara Cumhuriyet Başsavcı<br />

vekilliği'nin talimatı üzerine olaylara<br />

karıştığı iddia edilen 10 öğrenci<br />

gözaltına alındı. Öğrencilerden ikisi<br />

sorgularının ardından serbest bırakılırken,<br />

8 öğrenci tutuklama talebiyle<br />

mahkemeye sevkedildi. Öğrenciler<br />

mahkemedeki sorgularının<br />

ardından serbest bırakıldı.<br />

YÖK’ten Denetleme<br />

YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya,<br />

olayları incelenmesi için 21<br />

Aralık'ta YÖK Denetleme Kurulu'nu<br />

görevlendirdiği öğrenildi. Çetinsaya,<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

GELENEK SÜRDÜ, DİRENİŞ BÜYÜDÜ<br />

ODTÜ’de yaşanan olaylar<br />

Türkiye’de akademinin,<br />

polislerin ve hükümetin<br />

demokrasi anlayışını gözler<br />

önüne serdi. Orantısız güç<br />

kullanma yetkisini nasıl<br />

aldığı bilinmeyen polisler,<br />

protesto hakkını başlamadan<br />

engelledi. Buna karşı<br />

çıkan öğrenciler ve akademisyenler,<br />

medyada farklı<br />

farklı yerlere çekilen olaylara<br />

tepkilerini koymaktan<br />

çekinmediler. Olayları en<br />

ODTÜ Devrim Stadı’nda öğrenciler “ODTÜ AYAKTA” yazısı oluşturdu. başa sarıp, her ayrıntıyı<br />

sunmak için araştırdık:<br />

konu hakkında şunları kaydetti:<br />

''Yükseköğretim Kurulu olarak vazgeçemeyeceğimiz<br />

en temel ilkemiz<br />

akademik özgürlüktür. Akademik<br />

özgürlük, hem öğrencilerin ve öğretim<br />

üyelerinin kendilerini özgürce<br />

ifade edebilmelerini, hem de kampüse<br />

gelen misafirlerin ifade özgürlüğünü<br />

gerektirir. Bunu ihlal eden<br />

her davranış, akademik özgürlüğü<br />

ihlaldir ve kabul edilemez. Şiddete<br />

başvurarak akademik özgürlükleri<br />

sınırlamak, eğitim ve öğretimi engellemek<br />

asla mazur görülemez."<br />

ODTÜ’ye Eleştiri<br />

ODTÜ yönetiminin polisi eleştiren<br />

açıklamalarının ardından; İTÜ, Galatasaray<br />

Üniversitesi, Mimar Sinan<br />

Üniversitesi’nin de olduğu üniversite<br />

rektörleri bildiriler yayımlayarak öğrencilerin<br />

‘şiddet’ eylemini ve OD-<br />

TÜ yönetimini eleştirdi. Bu gelişme,<br />

üniversite öğrencilerinin ve öğretim<br />

üyelerinin tepkisine neden oldu, Galatasaray<br />

Üniversitesi ve İTÜ başta<br />

olmak üzere birçok üniversitede<br />

rektörlere karşı protesto gösterileri<br />

düzenlendi.<br />

İTÜ’lüler Rektörlükte<br />

Maslak Yerleşkesi’nde ODTÜ’ye<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

destek gösterisi düzenlendi. Öğrenciler,<br />

YÖK’ü ve İTÜ Rektörü Prof.<br />

Dr. Mehmet Karaca’yı protesto etti.<br />

Yemekhane önünde toplanan öğrenci<br />

ve öğretim üyeleri, rektörlüğe doğru<br />

yürüyüşe geçti. Rektörlük önünde<br />

öğretim üyeleri ve öğrenciler, art<br />

arda kınama mesajları yayımlayan<br />

üniversiteleri eleştiren açıklamalar<br />

yaptı. Bir grubun rektörlük binası<br />

içerisine girmeye çalışması üzerine<br />

kısa süreli arbede yaşandı. Arbedenin<br />

ardından öğrenciler arasında seçilen<br />

3 kişi, Rektörlük Binası’na girerek<br />

Genel Sekreter Tayfun Kındap ile bir<br />

200 öğrenci<br />

10 gözaltı<br />

3.600 polis<br />

öğrenci başına 18 polis<br />

görüşme yaptı. İTÜ’lü birçok öğretim<br />

görevlisi, Rektör tarafından yapılan<br />

açıklamayı kabul etmediklerini yayınladıkları<br />

bir bildiri ile duyurdular.<br />

MEGAFONLA ÖZÜR DİLEDİ<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

(MSGSÜ) öğretim elemanları<br />

ve idari çalışanları da yaptıkları basın<br />

açıklamasıyla polisin üniversite öğrencilerine<br />

uyguladığı şiddeti kınadı.<br />

Kınama mesajı yayımlayan Galatasaray<br />

Üniversitesi’nde (GSÜ) ise sular<br />

durulmadı. Öğrenci ve öğretim üyeleri,<br />

ODTÜ yönetimi ve öğrencilerini<br />

kınayan Rektör Prof. Dr. Ethem<br />

Tolga’yı protesto etti. Gösteri sırasında<br />

öğrenciler ile güvenlik görevlileri<br />

arasında arbede yaşandı. Öğrencilerin<br />

içeri girmesinin ardından Rektör<br />

Ethem Tolga üniversite binasında<br />

mahsur kaldı. Tolga, öğrencilere bina<br />

8 toma<br />

içinden megafonla eylemlerini bitirme<br />

çağrısı yaptı. Tolga, “Açıklamamda<br />

hiçbir kurumun etkisi asla bulunmamaktadır,<br />

yanlış anlaşıldıysam<br />

özür dilerim” ifadelerini kullandı.<br />

U3 Amfisi Dolup Taştı<br />

ODTÜ'lü öğrenciler, polisin müda-<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

halesi ve bazı üniversitelerin yayımladığı<br />

bildirilere karşı işgal eylemi<br />

başlattı. ODTÜ Hazırlık Binası önünde<br />

toplanan öğrenciler, U3 amfisine<br />

yürüdükten sonra basın açıklaması<br />

yaptı. Öğrenciler, öğretim üyeleri ve<br />

mezunlar 48 saat boyunca kalacakları<br />

U3 amfisinin girişine "ODTÜ ayakta,<br />

AKP'ye direniyor" pankartı astı.<br />

Amfide 2 gün boyunca paneller, film<br />

gösterimi, atölye çalışmaları gibi etkinlikler<br />

düzenlendi.<br />

“ODTÜ AYAKTA”<br />

ODTÜ Hazırlık Binası önünden<br />

20 zırhlı araç<br />

Biber gazı<br />

Devrim’de 5.000 öğrenci<br />

ODTÜ Stadı'na yürüyen öğrenciler<br />

burada sanatçıların da destek verdiği<br />

bir konser düzenledi. ODTÜ hazırlık<br />

binası önünde toplanan yaklaşık 5<br />

bin öğrenci ve öğretim üyesi, yerleşke<br />

içinde bulunan Devrim Stadı'na<br />

yürüdü. Pankartlar ve sloganlarla<br />

yürüyen grup, diğer üniversitelerden<br />

gelen öğrencilerle statta buluştu. Statta<br />

insan zinciri oluşturan öğrenciler<br />

saha içerisinde 'ODTÜ Ayakta' yazdı.<br />

Öğrencilere destek için yerleşkeye gelen<br />

Pınar Sağ, Grup Gündoğarken ve<br />

Bulutsuzluk Özlemi konser verdi.<br />

GİRİŞTE ARBEDE<br />

Hacettepe ve Ankara üniversitelerinden<br />

bir grup öğrenci de, eylem<br />

yapanlara destek vermek amacıyla<br />

ODTÜ yerleşkesine geldi. A-1 kapısından<br />

yerleşkeye girmek isteyen<br />

grup, üniversitenin özel güvenlik görevlilerince<br />

durduruldu. Uyarıya rağmen<br />

yerleşkeye girmekte ısrar eden<br />

grupla girişte barikat oluşturan özel<br />

güvenlik görevlileri arasında arbede<br />

yaşandı, öğrenciler barikatı aşıp yerleşkeye<br />

girdi.<br />

Cumhurbaşkanı ve Başbakanla Görüşme<br />

Başbakan’ın eleştirine hedefi haline<br />

gelen ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet<br />

Acar, Başbakanlık’ın ardından<br />

3<br />

Çankaya Köşkü’ne çıktı. Başbakan<br />

Recep Tayyip Erdoğan’la bir saat,<br />

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le<br />

45 dakika görüşen ODTÜ Rektörü<br />

Ahmet Acar, olayların ardından polisi<br />

neden eleştirdiğini anlattı. Daha<br />

önce "Kreşteki öğrenciler bile biber<br />

gazından etkilendi" diyen Prof. Dr.<br />

Acar, görüşmeyle ilgili detayları gazeteci<br />

Fikret Bila’ya anlattı. Başbakan<br />

ve Cumhurbaşkanı'nı bilgilendirmek<br />

için randevu istediğini kaydeden Acar,<br />

şöyle konuştu:<br />

“Cuma günü televizyonda Sayın<br />

Başbakan’ı dinledim, anladım ki yanlış<br />

bilgilendirilmiş. Kendisinden randevu<br />

talep ettim, bir gün sonra randevu<br />

talebim karşılandı. Daha sonra<br />

Sayın Cumhurbaşkanı’ndan randevu<br />

talep ettim. Kendilerini doğru bilgilendirmek<br />

istedim. Üniversitelerin<br />

kolluk güçlerine gerek olmadan da<br />

kendi kendini yönetebilecek kurumlar<br />

haline gelmesi gerektiğini söyledim.<br />

Kolluk kuvvetlerinin tedbir<br />

alırken eğitim ve öğrencilere zarar<br />

vermemesi gerektiğini dile getirdim"<br />

dedi. Acar, Başbakan Erdoğan’ın kendisini<br />

anlayışla karşıladığını da vurguladı.<br />

Başbakan’ın Bazı Tepkileri<br />

‘ONLARDA MOLOTOF SİZDE BİLGİSAYAR’<br />

Mehmet Akif Ersoy Anısına bir törene<br />

katılan Erdoğan’ın hedefinde de<br />

ODTÜ’de yaşanan olaylar vardı:<br />

“…Siz genç kardeşlerimden bunu<br />

istiyorum. Birileri ellerinde döner<br />

bıçaklarıyla dolaşabilir, birileri ellerinde<br />

molotofl arla dolaşabilir, birileri<br />

ellerinde sapanlarla demir bilyelerle<br />

dolaşabilir, birileri ellerinde birçok<br />

çeşitli, akla hayale gelmez, kilit taşlarıyla<br />

şunla bunla dolaşabilir, ama AK<br />

Parti’nin gençliği bilgisayarıyla dolaşacak,<br />

o tuşlarla dünyaya evet yeniden<br />

dirilişimizin destanını yazacak.’’<br />

Üniversite yönetiminin samimi olmadığını<br />

iddia eden Başbakan, güvenlik<br />

görevlilerinin görevlerini yaptığını<br />

ve bu başarıları sebebiyle onları<br />

kutladığını belirtti.<br />

DERSE GİRSENİZ NE OLUR, GİRMESENİZ<br />

NE OLUR<br />

21 Aralık cuma günü, Başbakan<br />

NTV’de konuştu: “Siz nasıl bir üniversitesiniz.<br />

Sizin yetiştirdiğimiz öğrenciler<br />

bunlarsa Türkiye batmıştır.<br />

Bu öğrenciler uydumuz fırlatılırken<br />

gururlanacağı yerde lastik yakıp eylem<br />

yapıyor. Sonda neymiş ODTÜ’de<br />

öğretim görevlileri protesto için<br />

derse girmiyormuş. Sonra neymiş<br />

protesto için derse girmiyorlarmış.<br />

Girseniz ne olur girmeseniz ne olur.<br />

Zaten sizin öğrettikleriniz anca bunlar<br />

gibi olur.”<br />

24 Aralık pazartesi günü, Başbakan<br />

Tunus Başbakanı Cibali ile yaptığı<br />

basın toplantısında, gazetecilerin<br />

sorusu üzerine, şiddete başvuran<br />

öğrencileri hatırlatarak polisi<br />

eleştiren öğretim üyeleri için ‘O<br />

mesleği bıraksınlar, onlara katılarak,<br />

şiddetten kuvvet alan insanlar olarak<br />

alanlara çıksınlar’ dedi.<br />

Serdar Erbay / Ayazağa


4<br />

Prof. Dr. Orhan KURAL<br />

kural@itu.edu.tr<br />

Bir üniversite öğrencisinin<br />

almak istediği havuz dersinin<br />

hocasını seçme hakkı<br />

veya bir Türkçe hocası tüm ders- derslerde<br />

“Sinekli Bakkal” romanını<br />

okutursa bence öğrenciler sıkılır<br />

acaba niye elinden alınır ? Neden ve elbette o dersi tercih etmez.<br />

çekiniyoruz ? Merak ettim, so- Çünkü tüm bu bilgiler internetruşturdum,<br />

meğer öğrenci kolay ten de artık rahatça elde edilmek-<br />

geçebileceği hocaları tercih editedir.yormuş. Zor hocaların dersleri<br />

de boş kalıyormuş. “Zor hoca”<br />

acaba hangi kriterlere göre nasıl<br />

tanımlanır ? O zaman niye<br />

Bu sene yine Çevre ve Toplum<br />

Dersi kapsamında<br />

Zeytinburnu Belediyesi<br />

ABET’in isteği doğrultusunda ile İTÜ Rektörlüğü’nün birlikte<br />

anket uygulanıp dersin işleyişi yürüttüğü bir proje gereği her<br />

ve hocası hakkında öğrencilere öğrencimiz Zeytinburnu’nda<br />

sorular sorup onları değerlendi- tüm eğitim yılı boyunca bir liserip,<br />

çizelgeler yapıp bölüm kude gençlerle “Yeşil Okul” ekoloji<br />

rullarında tartışıyoruz. O zaman projesini yürütecek. Bir dönem<br />

niye hep örnek aldığımız Kuzey bu dersin öğrencileri Maltepe<br />

Amerika’nın tanınmış üniversite- Çocuk Tutukevine gidip orada<br />

lerinde öğrenciler hocaları ile il- bir bölümü okuma yazma bile<br />

gili yorumlar yapıp, hatta öğretim bilmeyen çocukların dertleri-<br />

üyeleri için birer karne hazırlar. ni dinledi, eğitim sundu, hatta<br />

Üniversite yönetimi ise öğretim konservatuar öğrencileri başa-<br />

üyesinin başarısını değerlendirılı konserler verdi. Çok sayıda<br />

rirken veya eğitim kurumu ile duygu yüklü teşekkür mektubu<br />

kontratının devamı kararında bu<br />

yorumları dikkate alır.<br />

aldık.<br />

Örneğin benim üç yıldır<br />

devam eden “Çevre ve<br />

Toplum” adlı bir ITB<br />

dersim var. Çok fazla talep olmasına<br />

rağmen kontenjanın uzun<br />

süre 30’un üstüne çıkarılmasına<br />

izin verilmedi. Hatta bir ara ders<br />

programından çıkarıldı. Neden<br />

ise, bazı ITB hocaların derslerini<br />

sadece 5-6 öğrenci ile yürütmesi<br />

imiş. Peki bir ITB hocası ders<br />

sırasında kürsüde oturup durmadan<br />

Amerika’da tamamladığı<br />

doktorasından bölümler okursa<br />

Ayrıca bu ITB dersini seçen<br />

her öğrenci İTÜ<br />

Kampüsü’nde, ikinci el<br />

giysi dükkanı, kitap paylaşım alanı,<br />

yemekhaneleri (bitkisel yağların<br />

toplanması, ekmek ve yiyecek<br />

israfı, plastik bardakların geri dönüşümü<br />

konularında), kampüsteki<br />

köpeklerin durumu, tehlikeli<br />

atıklar, süresi geçen ilaçlar, plastik,<br />

kampüste düşen yapraklar,<br />

e-atık, kumaş, metal atıklarının<br />

nasıl değerlendirildiği konularını<br />

tek tek inceleyerek bir rapor<br />

hazırlıyor. Bazı derslerimize si-<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

Ders Seçimlerinde<br />

Hocaların İsimleri<br />

Niye Saklanır?<br />

vil toplum kuruluşu temsilcileri<br />

katılıp derneklerinin çalışmaları<br />

hakkında bilgi veriyor. (TEMA,<br />

AKUT (Nasuh Mahruki), Greenpeace,<br />

Deniz Temiz, Çekül Vakfı<br />

gibi.)<br />

Bir kez daha tekrarlıyorum.<br />

“Öğrenciler araştırıp hep<br />

kolay geçeceği dersleri tercih<br />

eder.” tezinin her öğrenci için<br />

geçerli olduğuna kesinlikle katılmıyorum.<br />

Öğrenci bir dersten istifade<br />

ettiği inancında ise o dersi<br />

sahiplenir. Arkadaşlarına tavsiye<br />

eder. Acaba niye bazı dersleri sürekli<br />

misafir öğrenciler gelip izliyorlar<br />

? Onların not endişesi yok<br />

ki. Bazı mezunlarımız bana bugün<br />

bile Prof. Dr. Mahir Vardar<br />

ile Prof. Dr. Kemal Erguvanlı’nın<br />

derslerini unutamadıklarını ısrarla<br />

anlatıyorlar.<br />

Peki, öğrencilerin tercih etmediği<br />

bir havuz dersinin<br />

hocasının kendisini sorgulaması<br />

ve bilgilerini, ders verme<br />

yöntemini yenilemesi gerekmez<br />

mi ? Hocaların dersini daha ilginç,<br />

daha güncel, daha yararlı<br />

yapmaya çalışması görevi değimlidir<br />

? Öğretim görevlilerinin<br />

isimlerini saklayıp böylece öğrencilerin<br />

talep görmeyen derslere<br />

kayıt olmasını sağlamak ne<br />

kadar gerçekçi olabilir ? Daima<br />

çağdaşlığı yakalayan ve hep ift ihar<br />

ettiğimiz İTÜ’nün vizyon ve<br />

misyonuna ne kadar uyum sağlar.<br />

Bence dersin içeriği dışında<br />

bir amacı da öğrencileri<br />

sıkmadan, gerekirse esprilerle,<br />

deneyim ve güncel konuları<br />

da katarak, etik değerlere sahip,<br />

ülkenin bilim ve teknoloji varlığına<br />

katkıda bulunacak, yaratıcı,<br />

ülkesini seven, bilgili, güvenilir,<br />

düzgün Türkçe ile kendisini ifade<br />

edebilen başarılı mühendisler<br />

yetiştirmek olmalıdır. Ayrıca<br />

mümkün mertebe öğrencilerin<br />

katılımcı olmaları ders esnasında<br />

dersi anlaması sağlanmalıdır.<br />

İTÜ’lüler Atatürk’ü Ziyaret Etti<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri,<br />

25 Kasım 2012 Pazar günü Ulu<br />

Önder Atatürk’ü Anıtkabir’de ziyaret<br />

etti.<br />

Yaklaşık 130 öğrencinin katıldığı etkinlikte<br />

Anıtkabir ziyaret edildi ve<br />

eski Meclis binası gezildi.<br />

İTÜ’lüler, İstanbul Teknik Üniversiteliler<br />

Birliği Derneği ve Vakfı’nın<br />

İTÜ Evi adlı mekanında mezunlar<br />

İTÜ FORMULA SAE EKİBİ<br />

İTÜ Formula SAE Ekibi, düzenlenecek<br />

olan üniversiteler<br />

arası yarışa son sürat hazırlanıyor.<br />

Şimdi ekibi, turnuvayı<br />

ve beklentileri öğrenelim:<br />

Formula SAE Hakkında<br />

Formula SAE, Society of Automative<br />

Engineers(SAE)’ın üniversiteler<br />

arasında 1978 yılından beri her sene<br />

düzenlediği, dünyanın pek çok ülkesinden<br />

öğrencilerin formula tipi tek<br />

kişilik açık kokpit yarış araçları tasarlayıp<br />

üreterek katıldıkları bir mühendislik<br />

yarışmasıdır. Yarışma ABD,<br />

İngiltere, Almanya, İtalya, Brezilya,<br />

Avustralya olmak üzere 6 ülkede, yılda<br />

7 defa düzenlenmektedir. Yarışmanın<br />

amacı, hayali bir otomotiv firmasının<br />

üretmek isteyebileceği özellikte<br />

araçlar tasarlayabilmektir.<br />

İTÜ Formula SAE Ekibi<br />

İTÜ Formula SAE ekibi, bir formula<br />

aracı tasarlamak ve tasarlanan<br />

araçla ülkemizi uluslararası bu yarışmada<br />

temsil etmek için araya gelmiş<br />

öğrencilerden oluşan bir ekiptir.<br />

Ekip, 2007 yılında İstanbul Teknik<br />

Üniversitesi’nde lisans ve yüksek<br />

lisans öğrenimini sürdüren öğrenciler<br />

tarafından kuruldu. 2010 yılında<br />

yarışmaya katılan ilk ve tek Türk<br />

ekibiydi. Üniversitenin tahsis ettiği<br />

atölyede aracın tasarımı yapılmakta-<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

tarafından karşılandı. İkram edilen<br />

kahvaltı sırasında mezunlar ile görüşüldü<br />

ve dernek sorumluları bursiyer<br />

başvuru listeleri doldurdu. Ankaralı<br />

İTÜ mezunlarının üniversite ile olan<br />

bağları güçlendirme temennileri ile<br />

Anıtkabir’e doğru yola çıkıldı.<br />

Kahvaltının ardından Anıtkabir rehberler<br />

eşliğinde ziyaret edildi. Eski<br />

Meclis binası gezildi ve programdan<br />

arta kalan zamanda Atatürk Orman<br />

Çift liği’ne bağlı Ankara Hayvanat<br />

Bahçesi gezildi.<br />

Etkinlik, İTÜ Basın Yayın Kulübü<br />

tarafından, İTÜ Rektörlüğü’nün destekleri<br />

ile gerçekleştirildi.<br />

dır.Yrd. Doç. Osman Akın Kutlar’ın<br />

danışmanlığında projeye devam etmektedir.<br />

Formula SAE’nin öğrencilere kattıkları<br />

Proje sürecinde yarışmaya katılmak<br />

için gereken asgari koşulları gerçekleştirerek,<br />

aracı hem tasarlayıp hem<br />

de imalatını yapacak olan ekip; iş planı,<br />

aracın imalat süreci, kullanılacak<br />

malzeme çeşidi, güvenlik önlemleri,<br />

yaklaşık maliyetler hakkında bilgi<br />

ve deneyim sahibi olacak. Ek olarak,<br />

aracın bilgisayar ortamında tasarlanması,<br />

bilgisayar programlarına olan<br />

yatkınlığı arttırırken; aracın üretim<br />

aşamasında ise teorik olarak öğrenilen<br />

bilgilerin pratiğe nasıl döküleceği<br />

mezun olmadan tecrübe edilerek, iş<br />

hayatına deneyimli mezunlar olarak<br />

başlanılması hedefl eniyor. Farklı bölümlerden<br />

öğrencilerin aynı amaç<br />

etrafında toplanarak bir proje ortaya<br />

çıkarması, takım çalışmasına olan<br />

yatkınlığı arttırmaktadır.<br />

Hedef<br />

2010 yılında yarışa katılan ekipten<br />

alınan destek ve tavsiyeler ile 2013<br />

yılındaki yarışta okulumuzu ve ülkemizi<br />

başarı ile temsil etmek.<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

OĞUZ ATAY BURADA SEVGİLİ İTÜ, SEN NEREDESİN ACABA?<br />

Bugünkü Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ), o dönemki öğretim<br />

görevlisi Oğuz Atay’ın vefatını böyle duyuruyordu. Bu<br />

Aralık ayında vefatının 35. yılı sebebiyle YTÜ ve İTÜ’de Oğuz<br />

Atay’a özel anma törenleri düzenlendi.<br />

Oğuz Atay, edebiyatımıza yeni bir soluk getirdi ve post modern<br />

türün ilk örneklerini verdi. Eserleri yazıldığı günden<br />

beri özellikle genç kuşağın ilgisini hep çekti. Eleştirenler<br />

oldu, övenler oldu ama her dönem okunmayı ve tartışılmayı<br />

başardı.<br />

Mühendis Oğuz Atay<br />

Oğuz Atay 1951 yılında liseyi bitirdi<br />

ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin<br />

sınavına girdi. İlk tercihi inşaat mühendisliğiydi,<br />

ikinci tercihi ise mimarlıktı.<br />

O yıl inşaat mühendisliği<br />

bölümüne giren 105 öğrenciden biri<br />

oldu. Oğuz Atay öğrenimini İTÜ<br />

İnşaat Fakültesi’nde bitirdi ve bütün<br />

imtihanlarında başarı göstermiş olduğundan<br />

kendisine orta derecede<br />

Yüksek Mühendis Diploması<br />

verildi. Bu<br />

bölüme isteyerek girmedi, tercihinde<br />

babasının baskısı ve toplumsal ölçütler<br />

belirleyici oldu. Mühendisliği<br />

hayatının hiçbir döneminde severek<br />

yapmadı. Tutunamayanlar’da Selim<br />

üzerinden bu düşüncelerini net bir<br />

biçimde aktardı: “Üniversiteyi sevmiyordu.<br />

Orada geçen zamanından<br />

söz etmeyi sevmezdi.’’ , “Lisede iyi bir<br />

öğrenci olduğum için zor bir meslek<br />

seçmeliydim. Bu nedenle mühendis<br />

olmaya<br />

mecbu-<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

rum.’’ , “Babasıyla her gün kavga<br />

ediyordu. Üniversiteye girişinden<br />

onu sorumlu tutuyordu. ‘Dağlara kaçacağım’<br />

diye bağırıyordu babasına:<br />

‘Hepinize bu üniversiteyi bitirebileceğimi,<br />

hem de kırıntılarımla bitirebileceğimi<br />

göstereceğim.’ Nitekim<br />

öyle de oldu. Oğuz Atay derslere doğru<br />

düzgün gitmeden, gittiği derslerde<br />

de arka sıraya geçip karikatür çizerek<br />

üniversiteyi bitirdi.<br />

Oğuz Atay, bir mühendistir. Eserlerini<br />

okurken, Atay’ın mühendis<br />

olduğunu çok rahat hissedersiniz.<br />

Yaptığı esprilere, ironilere “İTÜlü<br />

gibi yazmış” diyebilirsiniz. Örneğin<br />

Tutunamayanlar’ı okurken karşınıza<br />

T cetveli çıkar, Sinüs ile Kosinüs’ün<br />

münasebetlerine denk gelirsiniz, Hayatın<br />

Koordinatlarında bulursunuz<br />

kendinizi.<br />

Bir Bilim Adamının Romanı<br />

Oğuz Atay, bir bilim adamının -Üniversite<br />

yıllarındaki hocası Mustafa<br />

İnan’ın- hayatını romanlaştırdı.<br />

Mustafa İnan’ın İTÜ’sünü ve başarı<br />

hikayelerini içeren bu eser her üniversitelinin<br />

okuması tavsiye edilen<br />

bir başucu kitabıdır.<br />

Tutunamayanlar’dan Hatırlanamayanlara<br />

İTÜ’de bilhassa Oğuz Atay’ı<br />

okuyan ve seven öğrenciler arasında<br />

İTÜ’nün Oğuz Atay’ın anısını<br />

hakettiği şekilde yaşatmadığı<br />

yönünde baskın bir görüş var. Bir<br />

kısım öğrenciler Oğuz Atay’ın<br />

isminin kütüphanede herhangi bir<br />

bölüme yahut fakültelerdeki dersliklerden<br />

birine dahi verilmemesini<br />

ciddi şekilde eleştiriyorlar. Geleneksel<br />

hale getirilmemiş anmalar ise işin<br />

bir başka boyutu. Bunun üzerine<br />

çeşitli iddialar da ortaya atıyorlar.<br />

Örneğin, Oğuz Atay’ın mühendisliği<br />

severek yapmadığı için İTÜ’de<br />

adının pek anılmadığını söyleyenler<br />

var. Ancak bu sene okul<br />

desteğiyle de bir anma düzenlenmiş<br />

oldu.<br />

İTÜ Kurumsal İletişim Ofi si ile<br />

Fikir ve Merak Platformunun<br />

ortak düzenlediği anma töreni<br />

13 Aralık Perşembe akşamı<br />

SKDM’de yapıldı. Etkinliğe<br />

konuşmacı olarak Prof. Dr.<br />

Esin İnan, Yrd. Doç. Hilmi<br />

Tezgör, Dr. Arzu Aygün katıldı.<br />

Dinleyiciler arasında Oğuz Atay’ın<br />

kızı Özge Atay Canberk ve Prof. Dr.<br />

Mustafa İnan’ın oğlu Hüseyin İnan<br />

da vardı. Bundan önceki etkinlik,<br />

Aralık 2010’da, İTÜ Dil ve Tarih<br />

Kulübü’nün Murat Belge ile birlikte<br />

‘’Vefatının 33. Yılında Oğuz Atay’ı<br />

Okumak ve Anlamak’’ isimli bir<br />

söyleşisiydi. İTÜ’deki bu gözlemlerimizden<br />

sonra kütüphanelerdeki<br />

Oğuz Atay kitaplarını ve okunmalarını<br />

araştırdık. Ekim<br />

2012’de İTÜ, Boğaziçi ve<br />

ODTÜ’den aldığımız veriler<br />

şu şekilde oldu.<br />

İTÜ’de Oğuz Atay<br />

İTÜ kütüphanelerinde toplam 25<br />

adet Oğuz Atay kitabı var. Kitaplar<br />

toplam 1336 kez ödünç alınmış. Kütüphanenin<br />

kayıt sistemi 1999’da başlıyor.<br />

Kayıtlara göre 1999 senesinde<br />

kütüphaneye girmiş bulunan Oğuz<br />

Atay kitapları var. 14 kitap 1999-2001<br />

tarihleri arasında, 7 kitapsa 2008’den<br />

sonra kütüphanelere giriyor. 7 adet<br />

Tutunamayanlar mevcut ve 503 kez<br />

ödünç alınmış; Bir Bilim Adamının<br />

Romanı’ndan ise 10 adet var ve toplam<br />

438 kez ödünç alınmış.<br />

Boğaziçi’nde Oğuz Atay<br />

Boğaziçi Üniversitesi’nin kütüphanesinde<br />

38 adet Oğuz Atay kitabı mevcut<br />

ve toplam ödünç alınma sayısı<br />

2665. Boğaziçi Üniversitesi’nin kayıt<br />

sistemi de 1998’de başlıyor. 12 adet<br />

Tutunamayanlar mevcut ve toplamda<br />

1239 kez ödünç alınmış. Bir Bilim<br />

Adamının Romanı kitabından 6 tane<br />

var ve 440 kez ödünç alınmış.<br />

Odtü’de Oğuz Atay<br />

ODTÜ’de Oğuz Atay’ın 16 kitabı var<br />

ve toplam 601 kez ödünç alınmış.<br />

Ancak kütüphane sistemi 2006 senesinde<br />

başlıyor.<br />

Bu veriler İTÜ’de Oğuz Atay’ın bilinmediği<br />

ve okunmadığı yönündeki<br />

tezi doğrular niteliktedir. İTÜ’de edebiyat,<br />

felsefe, sosyoloji, tarih, siyaset<br />

gibi sosyal bilimler olmadığı için<br />

Oğuz atay gibi edebiyatçıların diğer<br />

üniversitelerdeki kadar çok okunmadığı<br />

yorumları da yapılabilir. Ancak<br />

teknik üniversitesi olmasının yanısıra<br />

çok ciddi bir sosyal potansiyeli<br />

olduğunun da göz ardı edilmemesi<br />

gerekir. Zira İTÜ’de sosyal bilimler<br />

fakültesi olmalı mı olmamalı mı tartışmaları<br />

sürekli yapılmaktadır.<br />

Bu da var!<br />

-NTV Tarih dergisi, 35. Ölüm yılı nedeniyle<br />

‘Oğuz Atay / Hissiyatımızın<br />

Tarihçisi’ isimli bir çalışma yapmış.<br />

Almanızı, okumanızı tavsiye ederim.<br />

İlk kez yayınlanan fotoğrafl ar var.<br />

-Bilmeyenler için; Yıldız Ecevit’in<br />

‘’Ben Buradayım… Oğuz Atay'ın Biyografik<br />

ve Kurmaca Dünyası’’ isimli<br />

harika bir Oğuz Atay biyografisi<br />

mevcut.<br />

-TRT Belgesel’in ‘’Kurmaca Dünyanın<br />

İpliğinde Bir Koza Oğuz Atay’’<br />

isimli bir belgeseli mevcut. İzlenebilir.<br />

-Son olarak, bu aralar Seyyar Sahne,<br />

İşletme Fakültesi tiyatro salonunda<br />

‘’Tehlikeli Oyunlar’’ı oynuyor. 25 ve<br />

26 Ocak’taki oyun için hala şansınız<br />

var.<br />

Uğurcan Acar<br />

acarug@itu.edu.tr<br />

ÇÜNKÜ<br />

“ BİLİM<br />

İTAATSİZ<br />

OLANA<br />

İHTİYAÇ<br />

DUYAR ”<br />

THEODOR W. ADORNO<br />

Baran Serdar Sarıoğlu<br />

sariogluba@itu.edu.tr<br />

5<br />

Anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü<br />

ve bağdaşı protesto hakkı bizim<br />

ülkemizde yazılı kitaplardan öteye<br />

geçemedi bir türlü. Çünkü ne zaman<br />

birileri böyle haklarının da olduğunu<br />

hatırlasa, bu haklarını kullanmaya<br />

kalksa karnından sıpası sırtından<br />

sopası eksik olmadı, bu laf buraya<br />

abes olmadı çünkü “nezarette tacize<br />

uğrayan, ırzına geçilen, işkence görenleri<br />

ve gözaltında kaybedilenleri“<br />

hala görmekte bu ülke. Bu haklar<br />

bize unutturuldu, gerek YÖK gerek<br />

diğer devlet organları bu unutturma<br />

çabasının maşası oldular. ODTÜ’deki<br />

olayların medyada bu kadar yer<br />

bulmasının sebebi de; bu haklarını<br />

unutmamış ve giderek artmakta olan<br />

azınlığı itibarsızlaştırma hengamesidir.<br />

Çünkü üniversitelerde iktidara<br />

giderek büyüyen bir karşı çıkış var.<br />

Harçların kaldırılması, yüksek öğrenim<br />

ile ilgili bazı hakların geri kazanılması<br />

gibi, artık üniversitelerde<br />

elde edilmiş kazanımlar var ve bu<br />

kazanımlar Başbakanın “Şu anda biz<br />

bu harcı kaldırma kararını verdik.<br />

Arkadaşlar şu anda çalışmaları yapıyorlar.<br />

Önümüzdeki dönemde harç<br />

almayı düşünmüyorum” sözleri ile<br />

ifade ettiği gibi yalnız onun kararı ile<br />

değil onu bu karara zorlayan mücadelenin<br />

sonucu olarak elde edilmiştir.<br />

3600 polis de ODTÜ’de bu mücadele<br />

zihniyetini kırmak için bir araya<br />

gelmiş, buradan beklenen sonuç çıkmayınca<br />

yandaş medya kurumları<br />

yaptıkları yalan haberler ile öğrenci<br />

arkadaşlarımızı molotofl u provakatör<br />

ilan etmiş, peşinden Başbakanın<br />

dayanaksız, komik açıklamaları, peşinden<br />

birkaç üniversite senatosunun<br />

açıklamaları, peşinden sözde aydınların<br />

açıklamaları, peşinden ulusal<br />

öğrenci konseyinin açıklamaları<br />

derken pek de başarılı olamayan bir<br />

örgü örülmüştür. Fakat söz hakkı bir<br />

tek onlarda değil; aydınlar, akademisyenler,<br />

diğer öğrenciler ve sivil toplum<br />

kuruluşları ODTÜ’lüleri yalnız<br />

bırakmayarak, kazın ayağının aslında<br />

öyle olmadığını çokta güzel gösterdiler.<br />

Bilgi Üniversitesi akademisyenlerinin<br />

de dediği gibi akademinin itaatin<br />

değil eleştirinin mekanı olduğunu<br />

tekrar hatırlattılar. Bu itaatsizlik ülkemizde<br />

hala bilim yapan birilerinin<br />

kaldığı inancını kuvvetlendirdi çünkü<br />

Adorno’nun da dediği gibi “ bilim<br />

itaatsiz olana ihtiyaç duyar”.


6<br />

Malum, son günlerde gündem maddemiz<br />

ODTÜ. Her dönem büyük üniversiteler gündeme<br />

oturur çeşitli nedenlerle. Kimi zaman<br />

bilimsel çalışmalarıyla olabileceği gibi kimi<br />

zaman ‘skandal’ olarak manşetlere düşen çeşitli<br />

insan içgüdüsünün kötü yanlarının ortaya<br />

çıkardığı durumlarda da üniversitelerin<br />

kimliği her zaman ön plana çıkar.<br />

Ancak bu sefer durum bir hayli farklı ve karışık<br />

oldu. İsterseniz önce süreci şöyle bir<br />

hatırlayalım...<br />

18 Aralık 2012’de ilk milli yer gözlem uydumuz<br />

GÖKTÜRK-2 uydusunun Çin’deki bir<br />

istasyondan uzaya fırlatılmasının başlangıcını<br />

yapmak üzere Başbakan, çeşitli bakanlar<br />

ve TUBİTAK temsilcileri, ODTÜ yerleşkesinde<br />

bulunan TÜBİTAK – Uzay binasına<br />

geldiler. Başbakan’ın koruma prensipleri gereği<br />

ve belki de ODTÜ’de olacak olmasından<br />

dolayı çok sayıda polis de ODTÜ yerleşkesinde<br />

konuşlandırıldı (Rutin (!) koruma ölçüleri<br />

gereği, 3600 polisin ODTÜ yerleşkesinde<br />

hazır olduğunu da laf arasında belirtelim).<br />

Hadi buraya kadar her şey normal diyelim.<br />

Normal olan bir başka konu da ve haliyle<br />

beklenen bir durum Başbakan’ın protesto<br />

edilmesiydi. Aşağı yukarı yaşı 10’dan büyük<br />

bütün üniversitelerde Başbakan yahut hükümeti<br />

temsilen bir devlet büyüğümüz konuk<br />

olduğunda mutlaka protesto edilir. Bu her<br />

dönem olur. Aynı zamanda dünyanın neredeyse<br />

her yerinde de durum böyledir. Kimi<br />

yumurta atar, kimi ayakkabı fırlatır, kimi<br />

sözle protesto eder. Ama protesto edilir.<br />

Bugüne kadar da böyle olmuştur. Protesto<br />

eden öğrenciler de ‘aman bugün Türkiye’nin<br />

ilk milli uydusu fırlatılıyormuş, bugün protesto<br />

etmeyelim, yarın ederiz’ demezler.<br />

Çünkü oradaki mesele uyduyla da ilgili değildir.<br />

Buna alışkın olmak gerekir.<br />

Kimse kimseyi sevmek, beğenmek zorunda<br />

değil. Elbette Başbakan da öğrencileri<br />

sevmeyebilir; ‘Üniversiteler iyi de keşke hiç<br />

öğrenci olmasa’ diyebilir. Bunlar da normal<br />

şeyler.<br />

ODTÜ’NÜN BASIN DUYURUSU<br />

Aslında bu kadar büyümeyebilirdi bu durum.<br />

Çünkü her zaman olan protesto gerçekleştirildi,<br />

öğrenciler gözaltına alındı. Bir<br />

şekilde durum kontrol altına alındı. Daha<br />

doğrusu öyle zannedildi. Ta ki ertesi gün<br />

ODTÜ Rektörlüğü’nden yapılan basın açıklamasına<br />

kadar...<br />

İşte bu açıklama, bu tartışmaların dönüm<br />

noktasını oluşturdu. Bir nevi yerli komedi<br />

unsurlarını da iyice gözümüze soktu açıklama<br />

ardından gelişen süreç.<br />

ODTÜ Rektörlüğü, bir önceki günkü tören<br />

Fatih Avcı<br />

avcifat@itu.edu.tr<br />

nedeniyle yerleşkede çok sayıda polisin görev<br />

yaptığını, protestocu grupla karşı karşıya<br />

gelen polisin, herhangi bir etki gelmeden<br />

anında tepkide bulunduğunu belirten bir<br />

yazı yayınladı. Polisin müdahalesi sonrası<br />

karşılıklı çatışma başladığını, bu çatışmadan,<br />

gaz bombalarından yalnızca protestocu<br />

grubun değil, tüm üniversite paydaşlarının<br />

etkilendiğini, öğretimin aksadığını güzelce<br />

anlattı. Orantısız şiddeti kınadı, aynı zamanda<br />

protestocu grup içerisinde şiddete meyledenleri<br />

de ‘demokrasi sınırlarına saygılı<br />

olun, şiddete bulaşmayın’ diye uyardı.<br />

Aslında ODTÜ Rektörlüğü’nün yazısı çok<br />

makul, anlaşılır ve mantıklıydı. Üstelik bana<br />

kalırsa çok da cesur bir yazıydı. Öğretim<br />

üyelerinin bilgileri ve istişare toplantısının<br />

ardından kaleme alınan yazı basında da hak<br />

ettiği ölçüde yer buldu. Tebrik mesajları,<br />

destek yürüyüşleri yapıldı vs.<br />

Buraya kadar da her şey normal. Ama buradan<br />

sonrası komik. Aslında traji komik.<br />

REKTÖRLER GÜNLER SONRA<br />

ODTÜ’YÜ KINADI<br />

Olayda yaklaşık bir haft a geçti, Başbakan<br />

bir televizyon programında ODTÜ’ye ağır<br />

sözlerle yüklendi. Ne hikmetse, ertesi gün,<br />

bizim demokrasi mabedi üniversitelerimizin<br />

yöneticileri bir bir ODTÜ’yü kınayan yazılar<br />

yayınlamaya başladılar. Bu sayı kısa sürede<br />

onlarca üniversiteyi buldu. Ortalık iyice karıştı.<br />

ODTÜ’ye karşı açıklama yapan üniversitelerin,<br />

ODTÜ’nün açıklamasını okumadıkları<br />

o kadar belliydi ki... Zaman zaman Zaytung<br />

haberi zannettiğimiz açıklamalar yapıldı.<br />

Canlı Zaytung...<br />

Adı henüz duyulmamış üniversiteler adlarını<br />

duyurmuş oldular tabi, önümüzdeki<br />

yıldan sonra üniversite adaylarına katkıları<br />

olmuş oldu bu sayede.<br />

Yani ilginç bir şekilde bir akım başladı;<br />

ODTÜ’yü kınama trendi...<br />

Biz de heyecanla takip ediyoruz tabi, ne<br />

olacak diye. Rektörlerin ODTÜ’yü kınama<br />

mesajlarına, üniversitenin öğretim üyeleri<br />

‘ben kınamıyorum’ diyerek rest çekti. Abartmıyorum,<br />

belki 48 saat içerisinde çok sayıda<br />

açıklamalar yapıldı, üniversiteler içinde bir<br />

nevi kutuplaşmalar oldu, kınayanlar kına-<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

HEPİMİZ<br />

ODTÜ’lü müyüz?<br />

mayanlar diye.<br />

Tabi bu açıklamaların çok da tutarlı bir tarafı<br />

yoktu. İlginç bir ayrım oldu ortada.<br />

ODTÜ’nün hocaları ve hocalarının seçtiği<br />

Rektörü ve üniversite senatosu, yani o gün<br />

ODTÜ’de bulunanlar, olaylara tanık olanlar,<br />

yani birinci şahıslar bir taraft a; diğer taraft a<br />

da olaya tanık olmayan ve olaydan günler<br />

sonra, Başbakan’ın ODTÜ’yü eleştirmesinden<br />

sonra peşi sıra açıklamada bulunanlar...<br />

Yani üçüncü şahıslar...<br />

Bazen komedilerde mantık aranmaz. Hani<br />

küçüklüğümüzün çizgi filmlerinde Roadrunner<br />

bir şekilde Coyote’den kurtulması<br />

mantıksız ama komikti. Ya da Twitty ile<br />

Sylvester mevzusu...<br />

Lafı çok da uzatmadan şöyle bir gözlemi de<br />

aktarayım.<br />

ÖĞRENCİYİ SEVMEYEN<br />

‘ÖĞRENCİ KONSEYİ’<br />

Malum, geçtiğimiz dönem öğrenci harçları<br />

kaldırıldı. Yıllardır mücadelesi verilen parasız<br />

eğitimin bir nevi adımlarından biri atıldı<br />

aslında. O süreç de ilginçti. Harçlar kaldırıldıktan<br />

sonra hiç de yer gök sevinç sesleriyle<br />

inlemedi, parasız eğitmi savunanlar ‘Başbakanım<br />

çok yaşa’ da demedi. Tebrik mesajları,<br />

telefonlar alınmadı falan.<br />

Geçen yıl YÖK’e bağlı Ulusal Öğrenci Konseyi<br />

ve bu birliğe bağlı çeştili üniversite konseyleri,<br />

Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programındaydılar.<br />

İlgiyle seyretmiştim. Tabi<br />

yine üniversiteleri ve hükümeti eleştiren<br />

öğrenciler parasız eğitimden dem vuruyorlardı,<br />

az sayıda olsalar da... Derken, Ulusal<br />

Öğrenci Konseyi bünyesinde bağlı olduğu<br />

üniversitenin ‘öğrenci temsilcisi’ olan bir arkadaşımız<br />

şöyle demişti: ‘Arkadaşlar, parasız<br />

eğitim diyorsunuz da üniversitede parasız<br />

okunur mu? Rektörlüğün de bütçesi belli.<br />

Zaten ihtiyacı olana burs, kredi veriliyor,<br />

niye bu kadar abartıyorsunuz...’ Yine keser<br />

döndü sap döndü, üniversitelerde harç kaldırılmasından<br />

yine günler sonra metroda<br />

bir afiş gözüme çarpmıştı. Bu arkadaşımızın<br />

da arasında olduğu Ulusal Öğrenci Konseyi<br />

‘yıllardır verdiğimiz mücadelemiz sonucunda<br />

artık üniversite harçları kaldırılmıştır. Bu<br />

zulme son veren Başbakan’ımıza üniversite<br />

öğrencileri adına teşekkür ediyoruz.’ Nihayet<br />

‘Başbakanım çok yaşa’ diyenler de olmuştu<br />

işte.<br />

Bu ODTÜ mevzusu da bana hemen bunu<br />

hatırlattı. Yani öğrenci olun, öğretim üyesi<br />

olun bir önemi yok.<br />

Omurgalı olun da...<br />

Evet, buraya kadar da her şey normal. Çok<br />

normal...<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

TANIYALIM:<br />

İTÜ DANIŞMANLIK KULÜBÜ<br />

İTÜ Danışmanlık Kulübü, Ağustos ayında Berk<br />

Ilındır, Özge Durkut ve Mehmet Niyazi Kuzu tarafından<br />

tekrar kuruldu. İki sene önce kurulmuş olan<br />

kulübün yenilendiği bu süreçte farklı ve öğrenci<br />

portföyü geniş bir yapı için çalışmalara başlandı.<br />

18 Aralık salı günü 1. Danışmanlık Günü isimli bir<br />

etkinlik düzenlendi. PwC'den dört yönetici, danışmanlık<br />

sektörünü ve kendi firmalarını tanıttılar.<br />

Bunun yanında İTÜ Danışmanlık Kulübü, bahar<br />

döneminde “Danışmanlık Zirvesi” adı altında üç<br />

gün sürecek olan bir organizasyon planlıyor. Kulüp<br />

kurucularından Mehmet Niyazi ise kulüp hakkında:<br />

“Amacımız hem farklı olup hemde geniş kitlelere<br />

hitap etmek. Bugün firmalara ve markalara<br />

baktığınızda da bunu görürsünüz. Farklı olmak sizi<br />

markalaştırır. Tabi burda farkın yanında kalitede<br />

çok önemli. Biz önce İTÜ de ilerleyen zamanlarda<br />

da Türkiye de bir marka haline gelmek istiyoruz. Bu<br />

oluşumda da arkadaşları aramızda görmek isteriz.<br />

Facebook grubumuzdan bize kolaylıkla ulaşabilirler.”<br />

dedi.<br />

facebook.com/groups/itudanismanlikkulubu<br />

KONU: SERGİ<br />

TEMA: İSTANBUL<br />

İTÜ Güzel Sanatlar Kulübü’nün eylül ayından beri<br />

hazırlandığı İstanbul temalı sergisi ocak ayında açılıyor.<br />

Daha önce denenmemiş bir biçimde yapılan eserler<br />

minyatür maketlerden ve bilindik İstanbul temalarının<br />

yeniden yorumlanmasıyla oluşturuldu. Aynı<br />

zamanda tahta üzerine yapılan aklirik ve yağlı boya<br />

çalışmalar, eski İstanbul ile yenisi arasındaki farklılıkları<br />

gözler önüne serdi.<br />

Klasik bir Galata Kulesi, Taksim Tünel beklense de<br />

bu sergide tahta çubuklardan bir Taksim Tramvay<br />

veya Kız Kulesi’ni değil ama silüetini gösteren maketler<br />

vardı. Eski İstanbul’un tahtadan evlerinin<br />

arasında kaybolunup, Tophane’nin nargile kafeleri<br />

arasında gezildi.<br />

Yapılan eserler üzerine serpilen toz boya karışımları<br />

Şehr-i İstanbul standına eskilere ait bir lezzet bıraktı.<br />

Sergimizin öncelikle Taşkışla’da sergilenmesi<br />

planlanıp, ikinci ayağı Ayazağa’da düzenlendi. Ayrıntıları<br />

ve Sanat Atölyesinin etkinliklerini ve çalışma<br />

saatlerini öğrenebileceğiniz Facebook İTÜ Güzel<br />

Sanatlar Kulubü sayfası ziyaretlerinizi bekliyor.<br />

BİLİNEN TARİHE FARKLI BAKIŞ:<br />

1881<br />

10 Kasım’da ilk gösterimi yapılan, 44 sanatçının, bir<br />

o kadar da saygın kişinin emeği olan “1881” izleyicilerin<br />

takdirini topladı. Değişen dekorlar, heyecanlı<br />

replikler ve skeçler sayesinde nasıl geçtiği anlaşılmayan<br />

bir üç buçuk saat sunuyor. Oyun, Müjdat<br />

Gezen Tiyatrosu tarafından hazırlandı. Hazırlanma<br />

sürecindeki övgülerle ve özellikle Yılmaz Özdil’in<br />

yorumu ile oyun dikkatleri üzerine çekmişti.<br />

Oyuncuların gerçekçiliği ile bebek Mustafa’dan bilinen<br />

Atatürk’e kadar hepsini gözle görmek mümkün.<br />

Küçük ayrıntıların ve bilinmeyen hikayelerin<br />

gösterildiği oyun Aralık ayında sonlandı. Müjdat<br />

Gezen Tiyatrosu’nu takip etmek için:<br />

http://www.mujdatgezensanatmerkezi.com.tr/<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

Çatısında güneş enerjisi<br />

santrali bulunan öğrenci<br />

yurdu buna en uygun örneklerin<br />

başında yer alıyor. Bu<br />

gelişme sayesinde elektriğin<br />

yüzde 30’undan tasarruf<br />

sağlanıyor.<br />

AKUSTİK SÖYLEŞİLER<br />

TRT Okul’un üniversite öğrencilerine<br />

ulaşmak amacıyla yaptığı<br />

bu program Keremcem’in<br />

sunuculuğunda gerçekleşiyor<br />

ve her haft a başka bir üniversitede<br />

başka konuklarla düzenleniyor.<br />

Üniversitemizde<br />

ağırlanan konuklar Pelin Öztekin,<br />

Alphan Manas, Atilla<br />

Özdemiroğlu, Öykü Gürman<br />

oldu. Keyifl i sohbetleriyle izleyenlerine<br />

eğlenceli iki saat<br />

yaşattılar.<br />

İTÜ Konservatuar mezunu olan<br />

Öykü Gürman şarkılarını canlı<br />

olarak bizlerle paylaştı. Kardeşi<br />

Berk ile yollarının kavgalı<br />

1998 yılında ortaya çıkan LEED<br />

sertifika sistemi, Amerikan Yeşil<br />

Binalar Konseyi (USGBC) tarafından<br />

geliştirilmiş ve uluslararası<br />

arenada kabul görmüş bir<br />

çevre dostu bina sertifikasyon<br />

sistemidir. Özyeğin Üniversitesi<br />

Çekmeköy Kampüsü LEED<br />

sertifikasına sahip ilk Türk Üniversite<br />

kampüsü olma özelliğine<br />

erişmiştir. Bu kapsamda bina<br />

arazisinde, inşaat esnasında ve<br />

sonrasında doğal yaşamın korunmasına<br />

azami ölçüde dikkat<br />

edilmesi hususunda birçok çalışmada<br />

bulunulmuştur.<br />

ayrılmadığını sadece müziğin<br />

farklı alanlarına yöneldiklerini<br />

belirtti.<br />

Atilla Özdemiroğlu kızının İTÜ<br />

Ayazağa Kampüsü’nde lisede<br />

okuduğunu belirterek İTÜ’ye<br />

övgülerini dile getirdi. Program<br />

boyunca tecrübelerini bizimle<br />

paylaşan Atilla Özdemiroğlu<br />

aynı zamanda 12 Aralık Çarşamba<br />

günü verdiği konserden<br />

de bahsetti. Özellikle bu konserin<br />

hayatında ilk defa kendi<br />

adıyla yapılan müzikal bir gös-<br />

İTÜ<br />

YEŞİL KAMPÜSLER<br />

Asırlardır<br />

Çağdaş Peki<br />

Ya Çevreci mi?<br />

Pınar Bahar Çelebi / Ayazağa<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

teri olduğunu belirtti.<br />

Hayatında dolmuş şoförlüğünden,<br />

fahri başkonsolosluğa;<br />

mucitlikten pilotluğa kadar bir<br />

çok farklı alanda çalışmış olan<br />

iş adamı Alphan Manas ilginç<br />

hayat tecrübeleriyle izleyenleri<br />

şaşırttı. Fütüristlikle de ilgilenen<br />

Manas aynı zamanda<br />

Göztepe’nin yönetim kurulunda<br />

yer alan bir İzmirli.<br />

“Hayat Bilgisi”, “Bir Demet<br />

Tiyatro”da oynayan, BKM Mutfak<br />

ile tanınan Pelin Öztekin<br />

programa esprileriyle, Galatasaray<br />

fanatikliğiyle ve söylediği<br />

“Sil Baştan” şarkısı ile renk kattı.<br />

Son zamanlarda birçok üniversite,<br />

yerleşke içerisindeki<br />

yaşam kalitesini düzenlemek<br />

için “dolar yeşilinden doğa<br />

yeşiline geçme” konusunda<br />

bazı önemli çalışmalarda bulundu.<br />

Bazı üniversitelerin<br />

çevreci kampüsler için yaptıklarını<br />

size sunarken, gelecek<br />

sayımızda İTÜ’nün yerini<br />

sorgulayacağız.<br />

Boğaziçi Üniversitesi çevre dostu projeleriyle yeşil<br />

kampüs olma yolunda bazı yatırımlarda bulunuyor.<br />

Geleceğin en önemli teknolojileri arasında güneş<br />

enerjisinden elektrik enerjisi üretim tesislerini<br />

gösterebiliriz. Üniversitenin Yapı İşleri ve<br />

Teknik Daire Başkanı Şahin Öztürk’ün<br />

açıklamasından edindiğimiz bilgilere<br />

göre kampüste yapılan binaların artık<br />

‘yeşil bina’ standartlarında inşa<br />

edilmesi hususunda çaba<br />

sarf ediliyor.<br />

Ayrıca Pelin önce “Pelin Öztekin”<br />

olduğunu daha sona Rasim<br />

Öztekin’in kızı olarak tanındığını<br />

vurguladı.<br />

Program sırasında öğrencilerin<br />

merak ettiği sorular cevaplandı.<br />

Ayrıca İTÜ öğrencisi olan<br />

Şeymanur Kandaz ile Muratcan<br />

Özçetin yaptıkları dans ile beğeni<br />

topladı.<br />

Dilşad Dağtekin / Ayazağa<br />

Koç Üniversitesi, 2005 yılında<br />

başlatmış olduğu yerleşke içersindeki<br />

ekolojik yaşamı geliştirme<br />

çabaları sonucunda ISO<br />

14001 Çevre Yönetim Sistemi<br />

belgesi aldı. Bir yıl içinde kaynakların<br />

verimli ve tasarrufl u<br />

kullanımı sayesinde 19 öğrenciye<br />

burs imkânı tanındı. Rumelifeneri<br />

Kampüsü’nde 23 MW’lık<br />

kojenerasyon tesisi inşa edilmesi<br />

ile doğalgaz tüketiminde önemli<br />

tasarruf sağlandı. Yıl içinde 6 aylık<br />

bir süreçte üniversitede uygulanan<br />

atık yönetimi sonucu, geri<br />

dönüşüm çalışmalarında kayda<br />

değer katkılar sağlandı.<br />

SİZSİZ OLMAZ<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi web sitesini yeniliyor. Bu<br />

süreçte akademisyenler, öğrenciler, mezunlar ve çalışanlar<br />

ile etkileşim içinde olabilmek<br />

için sizinletasarliyoruz.itu.<br />

edu.tr sitesi oluşturuldu.<br />

itu.edu.tr ana sayfasının tasarımı<br />

için yeni fikirler ile<br />

kullanımı basit, erişimi kolay,<br />

kullanıcı dostu bir web<br />

sitesi ortaya çıkması planlanıyor.<br />

www.sizinletasarliyoruz.itu.<br />

edu.tr adresine girerek fikir havuzuna<br />

fikrini ekleyenler sürece dahil olacak.<br />

Detayları İTÜ Facebook ve Twitter hesaplarından<br />

takip edebilirken, #sizinletasarliyoruz etiketiyle de<br />

Twitter üzerinden fikirlerinizi gönderebilirsiniz.<br />

7


8<br />

10 - 12 Ocak’ta yapılacak<br />

olan yeterlilik sınavına<br />

girecek öğrencilerin “irregular”<br />

olma konusundaki<br />

bilinmeyenleri kafa karıştırıyor.<br />

Irregular olmak<br />

ya da olmamak... Lisansa<br />

düzensiz olarak başlamak<br />

neler getirir? Avantajlar,<br />

dezavantajar...<br />

Cevapları araştırdık, tecrübeleri<br />

derledik.<br />

Seden Gamze Çelikkol<br />

celikkolse@itu.edu.tr<br />

ÖĞRENCİ<br />

İŞLERİ<br />

NE DİYOR<br />

Kamil Can Erdem<br />

erdemkami@itu.edu.tr<br />

İTÜ, uzun yıllardır hazırlık eğitimi<br />

ile iç içe. Özellikle İTÜ’nün yüzde<br />

yüz İngilizce bölümler açmasıyla,<br />

hazırlık sınıfl arındaki İngilizce eğitimi<br />

de daha fazla gündeme oturdu. Hazırlık<br />

eğitimi bir yana, sınavı geçtikten<br />

sonra kazandığı bölümde okumaya<br />

başlayacak öğrencilere sunulan<br />

seçenekler de kafa karıştırabiliyor.<br />

Bunlardan belki de en göze batanı<br />

‘irregular’ olarak tabir edilen, lisansa<br />

düzensiz başlamak.<br />

İTÜ’de hazırlık okuyan öğrenciler eğer<br />

güz dönemi sonunda yapılan yeterlilik<br />

sınavında başarılı olurlarsa, bahar<br />

yarıyılıyla birlikte bölüm derslerini<br />

almaya başlayabiliyorlar.<br />

Güz dönemi sonundaki yeterlilik sınavına girme<br />

hakkı kazanabilmek için:<br />

A seviyesi öğrencilerinden Güz dönemi<br />

içindeki not ortalaması 60 ve üzeri<br />

olanlar; B seviyesi Öğrencilerinden<br />

güz dönemi içindeki not ortalaması 70<br />

üzeri devamsızlık sınırını aşmamış ise<br />

Güz dönemi sonunda verilen yeterlilik<br />

sınavına girme hakkı kazanırlar. Bu<br />

sınavda 60 ve üzeri not alanlar fakültelerinde<br />

derslerine başlayabilir. C ve<br />

D seviyesi öğrencileri bir yıl boyunca<br />

hazırlık sınıfına devam ederler.<br />

Irregular olmak konusunda genel düşünceler<br />

Irregularlara göre; derslerin yoğunlukları<br />

ve zorlukları göz önüne alındığında,<br />

eğitimini dokuz döneme yaymak<br />

Yönetmelik Ne Diyor ?<br />

İngilizce Hazırlık Programları<br />

Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği/<br />

MADDE 14<br />

(1) İngilizce hazırlık programında<br />

A ve B düzeyi öğrencileri devam<br />

koşulunu yerine getirdikleri ve yıl<br />

içi sınavlarında Senato tarafından<br />

belirlenen ortalamayı sağladıkları<br />

takdirde birinci yarıyıl sonunda<br />

Öğrenci İşleri Daire Başkanı<br />

Yıldız Büyükçolak’a sorduk:<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

avantaj olarak görülüyor. Bunlara ek<br />

olarak, hazırlıkta tek odak noktası<br />

İngilizce olduğundan matematikten,<br />

fizikten, kimyadan vs. uzaklaşıldığı;<br />

bu yüzden lisansa geçince bocalama<br />

evresi yaşanıldığı belirtiliyor. Bir dönem<br />

daha hazırlığa devam edilmesinin<br />

ise bu evreyi daha da uzatacağına<br />

dikkat çekiliyor. Ayrıca derslerini<br />

dokuz döneme yaymayı tercih ederek<br />

sosyal hayatına daha çok vakit ayırdığını<br />

söyleyen öğrenciler de mevcut.<br />

Irregular öğrencilerin ders seçimi<br />

Öğrenciler irregular olmanın ders<br />

seçimlerinde bir farklılık oluşturmadığı<br />

belirtiliyor. Lisanstaki ilk dönemlerinde<br />

irregular öğrencilere ders<br />

seçim önceliği verildiği için hiçbir<br />

sorun yaşanmadığı söylenirken ikinci<br />

dönemlerinde ise birinci sınıfl ar en<br />

son ders seçimi yaptığı için kimi dersleri<br />

alırken sıkıntı yaşanabiliyor. Her<br />

dönem her dersin açılmamasından<br />

dolayı, öğrencilerin ders planlamalarında<br />

gecikmeler olabiliyor. Örneğin;<br />

Mimarlıkta birbirine bağlı 8 proje<br />

dersi olduğu ve Proje1 dersinin 2.<br />

dönem ya da yaz okulunda açılmadığı<br />

için lisans en az 9 dönem oluyor.<br />

Ortalama hedefl eyen arkadaşlara<br />

verilen İngilizce yeterlik sınavına<br />

girme hakkına sahiptirler. Bu<br />

sınavda başarılı olanlar, fakültelerinde<br />

derslere başlarlar. Başarısız<br />

olanlar ise bahar yarıyılında derslere<br />

B düzeyinde devam ederler. B<br />

düzeyi öğrencileri ikinci yarıyılda<br />

aldıkları hazırlık öğreniminde<br />

diğer düzeylerle aynı koşullara<br />

tabidir.<br />

İngilizce yeterlilik sınavına girme hakkı kazanmış<br />

öğrencilerin bu haklarını kullanmamaları hakkında ne<br />

düşünüyorsunuz?<br />

Yoğun LYS çalışmalarının ardından öğrencilerin<br />

Lisansa erkenden başlamak istememeleri doğal<br />

bir şey ancak İngilizce seviyeleri iyi olan öğrencilerin<br />

hiç olmazsa bahar döneminde az ders<br />

alarak lisansa rahatça başlama fırsatlarını göz<br />

ardı etmemelerini tavsiye ediyorum. İrregular<br />

olmak hazırlıktaki öğrencilerin üniversite hayatından<br />

uzaklaşmamaları için bir avantajdır.<br />

Yatay Geçiş, Çift Anadal (ÇAP) ve Yan Dal Programlarında<br />

İrregular Olmak kolaylık sağlar mı?<br />

Bu programlarda yer almak isteyen irregular<br />

öğrencilerin başvurudan önce önlerinde 1,5<br />

yılları var. Örneğin Yatay geçiş yapmak isteyen<br />

bir irregular öğrenci ortalamasını yüksek<br />

tutabilmek için 2013 Temmuza kadar yani 3<br />

yarıyıl ve 2 yaz okulu boyunca ders alabilme<br />

imkanına sahip. Bu sayede regular öğrencilere<br />

göre daha geniş bir aralıkta düşük not aldığı<br />

dersleri tekrar alarak telafi edebilir.<br />

YILDIZ BÜYÜKÇOLAK<br />

Öğrenci İşleri Daire Başkanı<br />

fazla zorlamadan dengeli bir dağılım<br />

yapmaları öneriliyor. Aksi takdirde<br />

ilk dönemden gözetime girme riski de<br />

söz konusu.<br />

Yeterli İngilizce seviyelerinde olmalarına rağmen<br />

bir dönem daha hazırlık okumak isteyen öğrencilere<br />

öneriler:<br />

Hazırlıkta daha rahat olunduğunu<br />

savunup sosyal aktivitelere daha fazla<br />

vakit ayırılabileceğini<br />

düşünen öğrenciler olmasına rağmen<br />

lisansa geçince az ders alarak hazırlığa<br />

göre daha rahat olunabileceğini söyleyen<br />

öğrencilerin sayısı küçümsenemeyecek<br />

derecede. Böylece hem kredi<br />

açısından öne geçmiş ve lisansa hafif<br />

bir başlangıç yapmış olunabileceği<br />

hem de aynı anda istenilen etkinliklere<br />

katılabilineceği vurgulandı.<br />

Irregular olup lisansı 3,5 yıldabiriterek<br />

üniversite hayatını 4 yıla sığdırma<br />

planları olan öğrenciler yapılan yorumlar<br />

da şöyle; 3 yılda tamamlamış<br />

öğrenciler bile mevcut dolayısıyla sıkı<br />

çalışma ve disiplinle bu mümkün olabilir<br />

diyenler olduğu gibi ‘‘Üniversite<br />

yılları en güzel yıllardır, uzun uzun<br />

adam gibi yaşayın, kasmayın; zaten<br />

yıllarca çalışıp İTÜ’ye gelmişiz, bari<br />

bize bir faydası olsun da geldiğimize<br />

değsin; öğrencilik hayatını erken<br />

bitirme hayalleri neden? Zira öğrenci<br />

olmayana akbil bile 2 katı fiyat çekiyor.’’<br />

diyenler de var.<br />

(2) C ve D düzeyi öğrencileri güz<br />

yarıyılı sonunda yapılan İngilizce<br />

yeterlik sınavına giremezler. C ve<br />

D düzeyi öğrencilerinden devam<br />

şartını yerine getiren ve Senato<br />

tarafından belirlenen not ortalamasını<br />

sağlayanlar yıl sonunda<br />

verilen İngilizce yeterlilik sınavına<br />

katılabilirler.<br />

İrregular öğrenciler ilk dönemlerindeki ders seçimlerinde<br />

sıkıntı yaşıyor mu ?<br />

İrregular Öğrenciler ders seçimlerini 1.Sınıfl arla<br />

birlikte 5 Şubatta herkesten önce yapacak. Bu<br />

yüzden irregular öğrencilerin ders seçimlerinde<br />

regular öğrencilerden bir farkı yoktur. (Ancak<br />

bahar döneminde açılmayan bazı dersler var. )<br />

İrregular öğrencilerin lisanstan mezun olurken dereceye<br />

giremediği konuşuluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?<br />

Senato kararına göre lisansı 8 dönemde bitiren<br />

her öğrenci dereceye girebiliyor. Dolayısıyla<br />

eğer irregular öğrenciler lisanslarını 8 yarıyılda<br />

bitirirlerse, sene sonunda mezun öğrencilerle<br />

birlikte değerlendirildiği için dereceye girme<br />

hakları ortadan kalkmıyor.<br />

İrregular olan öğrencilerin ders programları kendi<br />

dönemleri ile paralel olmadığı için belli bir arkadaş<br />

çevreleri olmayacağını düşünüyor. Bu konuda neler<br />

diyeceksiniz ?<br />

İtü’de sınıf geçme değil ders geçme sistemi olduğu<br />

için farklı dönemlerden hatta farklı fakültelerden<br />

öğrenciler birlikte ders alabiliyorlar. Bu<br />

konuda irregular öğrencilerin regular öğrencilerden<br />

hiç bir farkı olmadığını düşünüyorum.<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

IR<br />

OLMAK<br />

YA DA<br />

OLMAMAK<br />

RE<br />

GU<br />

LAR<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

GİZEM KARACA<br />

Uzay mühendisliği<br />

Irregular olmak yatay geçiş,<br />

çift anadal (çap), yandal ya<br />

da Erasmus programlarına<br />

başvuruda katkı sağlar. Şöyle ki<br />

bir dönem avantajli olunduğu<br />

için o dönemde kolayca geçilebilecek<br />

dersler alınıp yüksek not<br />

ortalaması yapılabilir ve ilerdeki<br />

ADEM YILMAZ YAZAR<br />

Elektronik ve haberleşme mühendisliği<br />

CÜNEYT CİHAN<br />

İmalat mühendisliği<br />

İlk dönemde dilediğiniz gibi ders seçebiliyorsunuz,<br />

isterseniz fazla ders almadan rahat bir dönem<br />

geçirirsiniz ve ileriki dönemlerinizi biraz olsun<br />

rahatlatırsınız isterseniz biraz abartıp toplam öğrenim<br />

sürenizi kısaltabilirsiniz. Bence en az 18 en fazla 22<br />

kredi alınmalı. Örneğin makina mühendisliği öğrencileri<br />

için İlk dönemde şu dersleri tavsiye edebilirim;<br />

Technical Drawing, Mathematics I, English I, Physics I,<br />

General Chemistry, Materials Science, General Chemistry<br />

I Lab, Physics I Lab<br />

ALİ SINMAZ<br />

Elektrik mühendisliği<br />

Üniversiteyi erken bitirmek isteyen<br />

öğrenciler için güzel bir fırsat. Bölümümün<br />

kontenjanı az olduğu için<br />

güz döneminde açılan dersler genellikle bahar<br />

döneminde açılmıyor. Ön şart olan bahar dönemi<br />

derslerini bahar dönemi alıp, bu dönem de<br />

üst dersini alarak sene sonunda 3.sınıf olmayı<br />

garantilemiş arkadaşlarım var. Hazırlıktayken<br />

sabahın köründe kalkıp maçkaya gitmek bir<br />

NİLAY YILDIRIM<br />

İmalat mühendisliği<br />

Hazırlığı atlayacak seviyede<br />

olan arkadaşlar<br />

için hazırlığın ikinci<br />

dönemi oldukça sıkıcı olacak,<br />

kalan arkadaşlarım çok sıkıldılar.<br />

Hazırlıkta takılmak yerine<br />

örneğin 15 kredi alıp lisansta<br />

da 3 gün derse gidip 2 gün yatabilirler.<br />

15 kredi 15 kredidir<br />

neticede, yol almak güzeldir.<br />

Lisansa başlamayacaksa da<br />

başka şekilde değerlendirmek<br />

mümkün, yurtdışı dil okulu<br />

gibi.<br />

dönemlerde de daha rahat olunacağı<br />

için regular öğrencilerden her<br />

zaman yüksek ortalama yapma<br />

konusunda avantajlı durumdayız.<br />

Eğer yatay geçiş, çap, yandal veya<br />

Erasmus düşünen arkadaşlar<br />

varsa irregular olmalarını tavsiye<br />

ederim.<br />

Irregular olunca belli bir dönemleri olmayacağından<br />

belli bir arkadaş çevreleri olmayacağı<br />

düşüncesine pek katılmıyorum. Bu<br />

kişinin sosyalliğine de bağlı bir durum. Bir kere<br />

“bölümümdeki herkesle aynı derslere gireyim”<br />

diye bir durum yok, 2 yıl boyunca havuz derslerinde<br />

zaten bölümler karışık, bölüm derslerinde<br />

ise dersin türkçe-ingilizce diye ikiye ayrılması<br />

Ben hazırlığı A kurundan atladım. O dönem neredeyse<br />

bütün A kurları hazırlığı atlamıştı. Ayrıca ilk<br />

lisans dönemimde 18,5 kredi almıştım ve hazırlıktan<br />

daha rahat bir programım olmuştu Hazırlığı fırsat bulup<br />

atlayamamayı vakit kaybı olarak görüyorum. İlla irregular<br />

olup okulu erken bitirmek amaçlanmalı demiyorum ama<br />

o 1 dönem özellikle kişisel gelişim için faydalı olabilir<br />

(yurtdışında yabancı dil, seyahat vs.).<br />

Ben elektrik mühendisliği bölümündeyim ve irregular<br />

yerden sonra ölüm gibi gelmeye başlamıştı.<br />

En azından devamsızlık derdim, 45dklık yol<br />

derdim kalmaz, fazladan bir dönem olduğu için<br />

kaç kredi versem kardır düşüncesindeydim.<br />

Ama bahar döneminde havaların güzelleşmesi<br />

ve hazırlıktan sonra derslere odaklanmam zor<br />

olduğu için ortalamam kötü. Bu konuda rehavete<br />

kapılmamalarını tavsiye ediyorum.<br />

OĞUZ GÜRES<br />

İnşaat mühendisliği<br />

CAN BERK AYTAÇ<br />

Elektrik mühendisliği<br />

Irregular olup lisansı 3,5 yılda<br />

bitirmek planı genelde sadece<br />

hayal olarak kalmakta ancak<br />

okulumuzda lisans hayatını sadece<br />

3 yılda tamamlamış öğrenciler bile<br />

mevcut dolayısıyla<br />

sıkı çalışma ve disiplinle bu<br />

mümkün olabilir ancak önerim<br />

öğrenci olmanın hakkını vermeleri<br />

yönünde ne de olsa öğrenci olmayana<br />

akbil bile 2 katı fiyat çekiyor<br />

dolayısıyla mümkün olduğunda 3,5<br />

senede değil 4-5 senede tamamlamalarını<br />

ve mühendisin sadece<br />

hesap kitap yapmak olmadığını<br />

anlamalarını isterim..<br />

IRREGULAR<br />

ÖĞRENCİLER<br />

NE DİYOR<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

AHMET ÇETİN<br />

Bilgisayar mühendisliği<br />

Her bölümde dersler aynı olsa<br />

bile dizilişleri farklıdır. Bence<br />

önce havuz derslerinin yani<br />

alınabildiği kadar ilk dönem dersleri<br />

alınmalıdır. Alınamayan dersler yerine<br />

ise üst dönemlerden Ata, Tur gibi<br />

dersler alınarak kredi 18-20 civarına<br />

getirilmelidir. Ders dengesi bir şekilde<br />

kuruluyor bu korkulacak bir şey değil.<br />

Ayrıca yaz okulunda genelde bölüm<br />

dersleri açılmıyor. Havuz derslerini<br />

almak veya yükseltmek isteyenler yaz<br />

okuluna kalıyorlar.<br />

OKTAY SEVER<br />

Jeofizik mühendisliği<br />

Tabii bir de hazırlıktaki 3<br />

dönemden sonra irregular olmak<br />

var benim olacağım gibi.<br />

Bu durumu kimseye önermiyorum.<br />

da dönemi ikiye bölüyor. Irregularlıkta bir de<br />

dönem farkı oluşuyor tabi dersten derse ama<br />

dediğim gibi kişi sosyal biriyse iki dönemden de<br />

çevre yapabilir, bunu avantaja çevirebilir. Ki sizinle<br />

aynı dönem lisansa başlayan diğer irregular<br />

öğrenciler de çoğu derste gözünüze çarpıyor ve<br />

sayıları hiç de az değil, buradan da başlı başına<br />

bir arkadaş grubu yapılabilir.<br />

İREM YILMAZ<br />

Mimarlık<br />

Irregular olmamın hazırlıktaki<br />

rehaveti biraz olsun üstümden<br />

atmamı sağladığı ve bölüme daha<br />

kolay adapte olmamı sağladığını<br />

söyleyebilirim.Mimarlık bölümümde<br />

irregular olarak başlayacak öğrencilere<br />

benim almalarını önerebileceğim<br />

dersler: havuz dersleri, ATA,TUR<br />

kodlu dersler, ITB ve MAT103E<br />

olarak okuduğum ilk 2 sene çok rahat geçti diyebilirim.<br />

Irregular olmanın dezavantajlarını bölüm derslerini<br />

almaya başladığım zaman gördüm. Örneğin ben 5. yarıyılımı<br />

bahar, 6. yarıyılımı güz döneminde okudum. Ancak<br />

normalde 5. yarıyıl derslerim güzde, 6. yarıyıl derslerim de<br />

baharda açılıyordu. O yüzden hem alttan hem de üstten<br />

ders alarak kredimi dengelemeye çalışıyordum. Üstten<br />

ders almak da ortalamayı olumsuz etkileyebiliyor.<br />

9


10<br />

Hintliler çıldırmış olmalı!<br />

Hollywood filimlerini hepimiz bilir ve çoğumuz takip ederiz.<br />

Peki ya Bollywood deyince! Hindistan’ın ulusal sinema sektörü<br />

Hollywood’a ne kadar meydan okuyabiliyor ?<br />

Bollywood’un adı, film fabrikaları<br />

olarak nitelenen Mumbai’nin eski<br />

adı olan Bombay ve Hollywood’un<br />

birleşmesinden oluşmuştur. Hint filmlerinin<br />

ülkemizde vizyona girmemesinden<br />

dolayı , birkaç filmden fazlasının adını duyamayız.<br />

Türkiye’deki sinemaseverler<br />

Bollywood’la 21. İstanbul Film<br />

Festivali’nde Devdas adlı filmin<br />

yer aldığı gösterim ile buluşmuşlardır.<br />

Hindistan’da her<br />

yıl 1000’in üzerinde uzun<br />

metrajlı film ve 900 civarında<br />

kısa film çekilmektedir.<br />

Bir milyarlık nüfusu<br />

bulunan Hindistan’da<br />

günde on beş milyon<br />

Hintli sinemaya gidiyor.<br />

Hintçe’nin ülke genelinde<br />

yaygın bir dil olmaması nedeniyle<br />

Bengali, Malalayam, Tamıl<br />

ve Telugu dillerinde çekilen filmlerin<br />

sayısı da küçümsenmeyecek kadar çoktur.<br />

Hindistan’da bölgesel sinema sektörünün<br />

güçlenmesindeki en büyük etkenin ‘dil’ olduğu<br />

düşünülüyor. Bollywood, Hintçe çekilen<br />

filmlerin oluşturduğu sektöre hakimken, ‘<br />

yeni Hint sineması’ ülkenin geri kalanında<br />

bölgesel dillerde daha küçük bütçeli filmler<br />

çekmektedir.<br />

Hindistan hükümeti film konusunda çok<br />

hassas olduğu için Bollywood’ da öpüşme<br />

sahnesine bile zor rastlanır. Buna rağmen<br />

filmlerde bolca romantizim, aşk, ayrılık,<br />

J.R.R TOLK IEN g<br />

dram göze çarpıyor. 1970 li yıllarda daha çok<br />

aksiyon türünde dövüş sahnesi bol olan filmler<br />

çekilmiştir. Müzik ve dans ise bu filmlerin<br />

olmazsa olmazıdır. Bir filmin süresi 3-4<br />

saati bulmakla beraber bu özellik karakterlerin<br />

farklı yönleriyle ele alınmasına, oldukça<br />

renkli senaryoların ortaya çıkmasına<br />

dolayısıyla tek filmin içinde<br />

birden fazla senaryo varmış<br />

etkisi yaratılmasına olanak<br />

sağlar. Bollywood<br />

aktörü Aamir Khan’ın<br />

önce zengin bir iş<br />

adamı, sonra şaşkın<br />

bir aşık, hafızasını<br />

kaybettikten sonra<br />

sadece 15 dakikasını<br />

hatırlayan bir hasta,<br />

son olarak da bir seri katil<br />

rolüne büründüğü Gajini<br />

filmi buna bir örnektir.<br />

Devlet tarafından da desteklendiği<br />

için Bollywood filmlerinin Hindistanlı<br />

ailelerde ayrı bir yeri vardır. Örf ve adetleriyle,<br />

tutuculuklarıyla, duygusallıklarıyla<br />

Hollywood’dan oldukça farklı olan filmler<br />

batıda da sevilmektedir. Slum Dog Millionere<br />

Filmi Amerika’da gişe rekoru kırmış. Lagaan,<br />

3 İdiots, Taare Zamaane Paar gibi Aamir<br />

Khan’ın rol aldığı filmler IMDB’de 8’in<br />

üzerinde.<br />

İzlenmesi şart:<br />

1. 3 Idiots (2009)<br />

2. Bobby (1973)<br />

3. Rang De Basanti (2006)<br />

6. Udaan (2010)<br />

7. Dilwale Dulhania Le Jayenge (1995)<br />

8. Om Shanti Om (2007)<br />

9. Fanaa (2006)<br />

10. Fashion (2008)<br />

11. Lagaan (2001)<br />

12. Devdas (2002)<br />

13. Swades (2004)<br />

14. Taare Zameen Par (2007)<br />

15. 1942: A Love Story (1993)<br />

16. Dil Chahta Hai (2001)<br />

17. Sarfarosh (1999)<br />

18. Bunty Aur Babli (2005)<br />

19. Peepli Live (2010)<br />

20. Black (2005)<br />

Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu<br />

Fantastik kurgunun temellerini gerçek anlamda atanları ne kadar tanıyoruz? Benim gibi birçok kişinin, yazarların hayal dünyalarının nasıl böyle hayret verici ve harika olduğunu<br />

düşündüğüne eminim. Defalarca kitaplarını okuduğumuz, filmlerinin repliklerini ezberleyene kadar izlediğimiz eserlerin nasıl bir hayatın içinden doğduğunu, nasıl bir süreçten<br />

geçtiğini hepimiz merak etmişizdir. Görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir kitlenin hayranlık duyduğu Orta Dünya'nın baş kahramanı Tolkien’in hayatına ışık tutmanın zamanı<br />

geldi. Elbette bunun yanında çocukluğumuzun hayallerini süsleyen, bizi bambaşka diyarlara götüren Harry Potter’ın yazarı J.K Rowling’i de unutmamak gerek…<br />

“Hobbit ve Yüzüklerin<br />

Efendisi’nin Yaratıcısı”<br />

- Hayal gücünün sınırlarını<br />

zorlayan<br />

adam-<br />

John Ronald Reuel Tolkien<br />

3 Ocak 1892’de Güney<br />

Afrika’nın Bloemfontein<br />

şehrinde doğdu. İngiltereli<br />

orta halli bu ailenin,<br />

İngiliz sömürgesi olan bir ülkede yaşama amacı<br />

yeni bir hayat sürdürmekti. Babası Arthur Tolkien<br />

banka müdürüydü. Afrika’nın iklim koşulları ve<br />

getirdiği olumsuzluklar onları tekrar İngiltere’ye<br />

dönmeye zorlamıştı. Ronald daha 4 yaşındayken<br />

babasını kaybetti. Böylece annesi ve kardeşleriyle<br />

birlikte küçük bir köy olan Sarehole’a yerleştiler.<br />

Hobbitlerin köyü Shire’ı hayal etmesinde ve tasarlamasında<br />

etkili olan bir yerdi burası. Ronald,<br />

köyünün yemyeşil doğasını, arkadaşlarıyla oynadığı<br />

değirmeni asla unutamadı. İleride yaşamının<br />

bir kısmını burada geçirecekti. Okula başladıktan<br />

sonra 1904 yılında da annesini kaybeden Ronald<br />

kardeşiyle birlikte teyzesinin yanına yerleşti. King<br />

Edward’s okulunda dillere olan ilgisi ve yatkınlığı<br />

herkesi şaşırttı. Bu dönemlerde kendi kendine bir<br />

dil yaratmaya başladı. Bu tasarısı Elf dilinin temelini<br />

hazırlamış oldu. Birmingham’da daha sonra<br />

eserlerinde yer verdiği iki yapıya hayranlık duyuyordu.29<br />

metrelik Perrott’s Folly kulesi<br />

Ronald’ı derinden etkilemişti. Bu yapının<br />

hemen yanında bir kule daha<br />

vardı. Bu iki kule, Yüzüklerin Efendisi<br />

serisinin 2.kitabı “İki Kule” için<br />

esin kaynağı oldu. Gençlik yıllarında<br />

yerel bir pamuk markası olan<br />

“Gamgee” ismini ise Frodo’nun sadık<br />

dostu Sam için kullanmıştır.16 yaşındayken<br />

hayatının aşkı Edith ile tanıştı.<br />

Fakat gözetiminde olduğu peder görüşmelerini<br />

yasakladı.1911 yılında klasik diller eğitimini<br />

almak amacıyla Exeter Koleji’ne gitti.21 yaşını doldurduğunda<br />

hiç unutmadığı Edith’i tekrar buldu.<br />

Bir başkasıyla nişanlı olan Edith, Tolkien ile evlenmeye<br />

karar verdi.1916’da aşklarını ölümsüzleştirdiler.<br />

Bu sırada başlayan 1.Dünya Savaşı’na katılan<br />

Tolkien Fransa cephesinde savaştı. İki yakın dostunu<br />

savaşta kaybeden Tolkien, yakınında patlayan<br />

bir bomba yüzünden İngiltere’ye geri döndü. Savaş<br />

Ronald üzerinde unutulmaz etkiler bıraktı. Savaş-<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

BOLLY<br />

tan döndükten sonra Oxford’ta iş bulan Tolkien<br />

1945 yılında burada profesör olmayı başardı. Edith<br />

ile 4 çocuk sahibi oldular. Anglo-Sakson dillerinin<br />

profesörlüğünü yaptı. Ana ilgisi İngilitere’nin ortabatı<br />

topraklarının yazın geleneği üzerineydi.<br />

Zamanla dünyanın en önemli dilbilimcilerinden<br />

biri haline geldi.Küçüklüğünü geçirdiği köy, Birmingham,<br />

savaş ve daha birçok hayatına<br />

dair yerler ve olaylar Orta Dünya’yı<br />

yaratmasında etken olmuştu. Arwen<br />

ve Aragorn’un aşkına da<br />

Edith ile kendisini kattı şüphesiz.<br />

Profesör olduğu yıllarda da<br />

bu mükemmel hayal dünyası<br />

içinde romanlarını yazmaya devam<br />

etti.1937 yılında yayınladığı<br />

“Hobbit” kitabı olumlu olumsuz<br />

pek çok eleştiriye konu oldu. Olumsuz<br />

eleştirilerin hiç bir etkisi kalmadı<br />

ve çok kısa sürede Hobbit popüler oldu. Hobbit,<br />

Yüzüklerin Efendisi serisinin başlangıcıdır. Orta<br />

Dünya’dan ilk kez bu kitapta bahsedilmiştir. Bu sırada<br />

Tolkien Yüzüklerin Efendisi üzerinde yoğun<br />

biçimde çalışıyordu. Yaşadığı süre boyunca elf dili<br />

üzerinde de çalıştı. Cüce, ork, elf ve diğer ırkları<br />

yaratarak, Orta Dünya haritasını da tamamladı.<br />

Tüm eserlerini tam olarak bitirip yayınlayamadan<br />

81 yaşında hayatını kaybetti. Fakat onunla benzer<br />

hayal gücüne ve zekaya sahip olan, oğlu Christop-<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

her Tolkien babasının sakladığı küçücük bir notun<br />

bile kıymetini bilerek, tüm çalışmalarını tamamlayıp<br />

bir araya getirdi. Yarım kalmış eserleri, notları<br />

ve deft erleri taranarak basıldı. Peter Jackson’ın yönetmenliğini<br />

yaptığı aynı isimli Yüzüklerin Efendisi<br />

filmine de eksiksiz olarak konu oldu. Film Oscar<br />

ödüllerini alarak büyük rekorlar kırdı. Böylece<br />

bu inanılmaz eserler daha da ölümsüzleşti. Hayal<br />

gücü hepimizde vardır. Ama önemli olan bunları<br />

kağıda döküp kurgulayabilmektir. Düşünmenin<br />

bile imkansıza yakın olduğu o savaş dönemlerinde,<br />

bunu başaran büyük üstad J.R.R Tolkien’dir. Bu<br />

sebeple, bedeni dünyevilikten uzaklaşmış olsa da,<br />

eserleriyle ebediyen zihinlerde yaşayacaktır.<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

WOOD<br />

J.K ROWLING<br />

Hogwarts’ın büyülü<br />

dünyasında bizi Harry<br />

Potter ile tanıştıran kişi<br />

– onun sihirli asası<br />

“kalemi”-<br />

Joanne Kathleen Rowling<br />

31 Temmuz 1965 yılında<br />

İngiltere’de doğdu. Kathleen<br />

ismine sahip olmamasına<br />

rağmen büyükannesine<br />

beslediği derin sevgi sebebiyle bu adı aldı.<br />

Exeter Üniversitesi’nde Fransızca ve Klasik<br />

Edebiyatlar okudu. Daha sonra Londra’ya<br />

yerleşerek çalışmaya başladı. İlk yazı denem-<br />

esi Tavşan’ı 6 yaşında yazmıştır. Fakat Harry<br />

Potter Rowling’in dönüm noktası olmuştur.<br />

İsmini J.K şeklinde kısaltarak kullanmasının<br />

sebebi, ilk başta okurların onun<br />

erkek olduğu izlenimine kapılıp eserine<br />

önyargıyla yaklaşmamalarını<br />

sağlamaktı. Eğer bayan olduğunu<br />

bilirlerse okumayacaklarından<br />

korktu. Dünyada pek çok kişinin<br />

Harry Potter’ın yazarının bayan<br />

olduğunu öğrendiklerinde çok<br />

şaşırmalarının sebebi budur.<br />

Küçükken ona “Jo” diye seslenirlerdi.<br />

Sadece kızdıklarında<br />

Joanne derlerdi. Harry Potter<br />

serisi, Rowling’in aklında 4<br />

saatlik Manchester-Londra tren yolculuğu<br />

sırasında şekillendi. Ana karakterleri ve<br />

hikayenin büyük kısmını kafasında<br />

oluşturdu. Büyücülük okulu<br />

içeren bir hikaye yazmayı<br />

istiyordu. Trende aklına gelen<br />

bu fi kri kağıda döktü.<br />

Böylece ilk kitap Felsefe<br />

Taşı’nın temelleri atılmış<br />

oldu. Portekiz’e taşındıktan<br />

kısa bir süre sonra 1992’de<br />

gazeteci Jorge Arantes ile evlendi.<br />

1993 yılında kızı Jessica<br />

dünyaya geldi. 1994’te kızıyla birlikte<br />

Edinburgh’e taşındı ve 1995 yılında eşinden<br />

ayrıldı. Bu sıralarda tek geçim kaynağı işsizlik<br />

maaşıydı. Bir akşam gittiği lokantada ilk<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

Aamir Khan<br />

Bollywood’dan söz edip de 3 idiots fi lminden<br />

tanıdığımız, Hindistan’ın önde gelen oyuncu, yönetmen<br />

ve yapımcısı Aamir Khan’dan bahsetmemek<br />

olmaz. Aamir Bollywood’un en çok kazanan aktörüdür.<br />

Amcası Nasir Hussain’in Yaadon Ki Baaraat<br />

(1973) fi lminde çocuk oyuncu olarak fi lm sektörüne<br />

adım atan Aamir, Raakh fi lmiyle<br />

ilk Jüri Özel Ödülü’nü aldı. 1980 ve<br />

1990’larda birçok ödüle aday gösterildi.<br />

İlk ‘Filmfare En İyi Aktör<br />

Ödülü’nü ‘Raja Hindustani’ fi lmiyle,<br />

2001 yılında kendi yapım<br />

şirketini kurdu: Aamir Khan<br />

Productions. İkinci ‘Filmfare<br />

En İyi Aktör Ödülü’nü,<br />

kendi yapım şirketinden çıkan<br />

Lagaan fi lmiyle aldı. İngiliz<br />

sömürgeciliğini eleştiren fi lm Oscar<br />

Ödülleri’nde de aday gösterildi.<br />

Karishma Kapoor ile rol aldığı Raja<br />

Hindustani fi lmi ona Filmfare En İyi Erkek<br />

Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı. 7 dalda çeşitli ödüllere<br />

aday oldu. Khan’ın çevirdiği her fi lm başarılı<br />

oluyordu, 5 yıl içinde çevirdiği fi lmlerin hepsi birer<br />

hit haline geldi. Terör olaylarına parmak basan Sarfarosh<br />

fi lmi de oldukça ilgi gördü. 2006 yılında Rang<br />

De Basanti ve Fanaa fi lmlerinde rol aldı. Aynı yıl<br />

İngiltere BAFTA Ödülleri’ne aday oldu. 2007’de ilk<br />

yönetmenlik deneyimini yaşadığı Taare Zameen Par<br />

fi lminin yapımcılığını da üstlendi. Filmde Aamir,<br />

disleksi hastalığına sahip bir çocuğun hayatına yön<br />

veren bir resim öğretmenini canlandırıyordu. Bu<br />

fi lmle ‘Filmfare En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandı.<br />

İngiltere’de Madame Tussauds Müzesi’ nde balmumu<br />

heykeli konulmak istendi, ama Aamir bunu da reddetti<br />

ve açıklamasında: ‘Bu benim için önemli bir<br />

şey değil. İnsanlar isterlerse benim fi lmlerimi izlerler<br />

zaten. Ayrıca ben bu kadar şeyle baş edemem, zaten<br />

benim işim bana yetiyor.’ dedi.2008 yılında çevirdiği<br />

Ghajini fi lmi yılın fi lmi oldu. 2009 yılında gösterime<br />

sunduğu 3 idiots tabiki Filmfare En İyi Film<br />

kitabını tamamlayarak hayatını değiştirdiğinin<br />

farkında değildi. Aynı zamanda Edinburgh<br />

Üniversitesi’nde yüksek lisans okudu ve 1996’da<br />

buradan mezun oldu. 7 kitap olarak planladığı<br />

serinin ilk kitabı Felsefe Taşı yayınlandıktan<br />

kısa bir süre sonra satış rekorları kırarak her ülkede<br />

büyük beğeni topladı. İngiliz kitap ödüllerinde<br />

yılın çocuk kitabı seçildi. Yayıncılık<br />

tarihinde “en kısa sürede en çok satan kitap”<br />

unvanını kazandı. Bu dünyayı yaratmasının temelinde<br />

ne olduğunu soranlara: “Bir çocuğun<br />

yetişkinlerin dünyasından kaçıp her açıdan<br />

güçlü olduğu bir yere gitmesi fi kri bana çok<br />

çekici geldi.” Dedi. Karakterlere verdiği isimleri<br />

eski dillerden esinlenerek ve çoğu kez uydurarak<br />

bulduğunu söylemiştir. Hayatındaki<br />

zorluklardan sonra böyle büyülü bir dünyaya<br />

adım atıp dünyada en çok tanınan yazarlardan<br />

biri haline gelmek, rüyalarına<br />

bile konu olmuyordu. En başta<br />

çocukların ilgi alanında olsa<br />

da, inanılmayacak kadar çok<br />

sayıda yetişkinin de Harry<br />

Potter’ın hayran kitlesini<br />

oluşturduğunu unutmamak<br />

gerek. Kitaplarından elde<br />

ettiği 1 milyar doları aşan<br />

servetiyle İngiltere’nin en<br />

zengin kadını unvanını aldı. 2001<br />

yılında Neil Murray adlı bir doktorla<br />

evlenerek 2 çocuk daha dünyaya getirdi. Gerçek<br />

dünyasında aile yaşantısına da çok önem<br />

veren Rowling, asla eşini ve çocuklarını ihmal<br />

Ödülü’ne layık görüldü.<br />

Aamir Khan Hindistan’da mükemmeliyetçiliği ile<br />

bilinir. fi lmlerinde rolüne iyice adapte olarak karakterini<br />

en ince ayrıntısına kadar incelediği için senede<br />

ortalama 1 fi lm çekebilmektedir. Son fi lmi Taalash 30<br />

Kasım’da Hindistan’da vizyona girecek olup, merakla<br />

beklenen Doom 3’ün çekimleri hala devam etmektedir.<br />

6 Mayıs 2012’de her ruphesini ücretsiz hastahanelere,<br />

yaşlı evlerine, hayır kurumlarına bağışladığı<br />

‘Satya mev Jayate’ (Gerçekler Daima Kazanır)<br />

adlı televizyon projesini gerçekleştirmeye<br />

başladı. Program Hindistan’ın<br />

ırkçılık, kadınların haklarının<br />

korunamaması, yanlış inanç<br />

sisteminden kaynaklanan<br />

kast sistemi, engellilerin<br />

eşit eğitim haklarından<br />

faydalanamaması gibi<br />

pek çok sorununa<br />

değinilmektedir. Aamir’in<br />

her bölümde belirttiği gibi<br />

programın amacı eleştiri<br />

değil, ortaya koyulan sorunlara<br />

gerçek bir çözüm<br />

üretip, çözümleri uygulamak<br />

ve Hindistan’ın değişmek istediğini<br />

kanıtlamaktır. Aamir ve ekibinin bu proje için<br />

geceli gündüzlü çalıştığı yakın çevresi tarafından belirtilmektedir.<br />

İlknur İlhan<br />

ilhanil@itu.edu.tr<br />

Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu<br />

etmedi. Serinin diğer kitapları Sırlar Odası,<br />

Azkaban Tutsağı, Ateş Kadehi, Melez Prens<br />

ve son olarak Ölüm Yadigarları’nı 2007’de<br />

tamamladı. Fantastik Canavarlar Nelerdir,<br />

Nerede Bulunurlar?, Çağlar Boyu Quidditch<br />

ve Ozan Beedle’ın Hikayeleri’ni de<br />

yayınlayarak bu büyülü dünyaya son noktaya<br />

koydu. Harry Potter’ın fi lmi de gişe rekorları<br />

kırarak tüm dünyaya kendini ispatladı. Rowling<br />

bir röportajında “En çok Harry, Hermione,<br />

Ron, Dumbledore ve Hagrid’i akşam yemeğine<br />

davet etmek isterdim.” Demiştir. Bu yazar<br />

da dahil olmak üzere hepimizde oluşan bir<br />

istek olmuştur eminim. Çocuk veya yetişkin,<br />

kimsenin hayal dünyası ölmez. Önemli olan<br />

bu dünyayı yeşil bırakabilmektir. Bunu bize<br />

hatırlatan eserler daima yanımızda olacaktır.<br />

Müge Şenel<br />

senelmu@itu.edu.tr<br />

11


12<br />

Yunan mitolojisi, Yunan tanrıları,<br />

tanrıçaları ve kahramanları<br />

hakkındaki hikâyelerden oluşan<br />

sözlü edebiyatla yaratılmış ve<br />

yaygınlaşmış bir mitolojidir. Günümüzde<br />

bu mitoloji hakkındaki<br />

bilgileri bu sözlü edebiyatın yazılı<br />

hallerinden alıyoruz.Genel olarak<br />

Yunan mitolojisi Yakın Doğu<br />

ve birçok Avrupa mitolojosini etkilemiştir.<br />

Yunan tanrıları Romalılar<br />

tarafından kabul görmüş ve<br />

her biri farklı isimlerle kullanılmıştır.<br />

Roma mitolojisi neredeyse<br />

tamamen Yunan mitolojisini<br />

baz almıştır. Yunan mitolojisindeki<br />

efsanelerde çoğu eski Yunan<br />

tanrıları insan şeklindedir. Yunan<br />

tanrılarının yaratılış hikâyeleri<br />

seçilmiş 12 tanrı (ki bu 12 tanrı,<br />

5 kadın ve 7 erkekten oluşur)<br />

Olimpos Dağı’nnda otururlar,<br />

her şey Olymposlu Tanrılar ile<br />

Titanlar arasındaki savaşla başlar<br />

ve Olymposluların zaferiyle<br />

son bulur. Savaştan sonra Titanlar<br />

cezalandırılır. Toplamda 12<br />

Tanrı bulunur. Bu 12 sayısı hiç<br />

bozulmaz, bir tanrı eklenirse bir<br />

başkası bu listeden çıkar.<br />

2<br />

12 tanrı nasıl oluştu?<br />

Her şeyden önce Khaos (Kaos)<br />

vardı. İlk önce Khaos’tan toprak<br />

ana - Gaia ve gökyüzü - Uranos<br />

oluştu. Gaia ve Uranos’un birleşmesinden<br />

Brontes, Steropes ve<br />

Arges (‘gökgürültüsü’, ‘parıltı’ ve<br />

‘şimşek’) isimli üç kyklop doğdu.<br />

Kykloplar alınlarının ortasında<br />

taşıdıkları tek gözleri ile yer altı<br />

alevini gökyüzü ateşine dönüştürüyorlardı.<br />

İkinci olarak Gaia ve<br />

Uranos elli başlı yüz kollu Kottos,<br />

Briareus ve Gyes (‘öfke’, ‘güç’,<br />

‘dehşet’) adlı hekatonkheirleri yarattılar.<br />

Ve nihayet Titanlar oluşturuldu.Toprak<br />

ananın gökyüzü<br />

ile birleşmesinden altısı erkek,<br />

altısı dişi olmak üzere on iki Titan<br />

doğdu. Titanların erkek olanları<br />

Okeanos, Koios, Hyperion,<br />

Iapetos ve Kronos; aynı zamanda<br />

titanides denilen dişi titanlar<br />

ise theia, rheia, themis, phoibe,<br />

mnemosyne ve tethys adlarını<br />

taşıyorlardı. Okeanos ve Tethys<br />

bütün nehirleri yarattılar. Hyperion<br />

ile Theia’dan güneş - Helios,<br />

ay - Selene, şafak - Eos doğdular.<br />

İapetos ve Asie’den gök kubbesini<br />

sırtında taşıyan Atlas, Menoetios,<br />

Epimetheus, Prometheus doğdular.<br />

Diğer 2 çift Titan da kendi<br />

çocuklarını doğurdular. Ama gelecek<br />

altıncı çiftin evlatlarınındı.<br />

Kronos ve Rheia’nın.<br />

İlk doğan çocukları kyklop ve<br />

hekatonkheirlerden hem iğrenen<br />

hem de kendi iktidarını almalarından<br />

korkan Uranos, çocukları<br />

doğdukça onları yerin derinliklerine<br />

- Tartaros’a (cehenneme)<br />

atıyordu. Bu duruma üzülen Gaia<br />

eşinden nefret etmeye başladı, titanları<br />

gökyüzüne karşı kışkırttı.<br />

Titanlar babalarına karşı geldiler<br />

ve onu hakimiyetinden mahrum<br />

bıraktılar. Titanların en kurnazı<br />

olan Kronos tahta oturmasına<br />

rağmen, kardeşlerinin güçlerinden<br />

korkarak onları Tartaros’tan<br />

kurtarmadı.<br />

Yunanlar Kronos’un yönetim<br />

dönemine ‘Altın Dönem’ adını<br />

vermekteler. Maalesef yönetimi<br />

eline geçiren bu yeni hakimin kaderinde<br />

de oğlu tarafından devrilmek<br />

vardı. Bunun önlemini alabilmek<br />

için Kronos korkunç bir<br />

karar aldı - yeni doğan oğullarını<br />

ve kızlarını yutmaya başladı. İlk<br />

olarak Kronos kızı Hestia’yı, sonra<br />

kızları Demeter ve Hera’yı , ardından<br />

da Hades, Poseidon adlı<br />

oğullarını yuttu. Kronos zamanı<br />

temsil eder. Kron kelimesi zaman<br />

anlamındadır. ‘Zaman kendi evlatlarını<br />

yutar.’ deyimi de bugün<br />

Kronos olayını anımsatmaktadır.<br />

Rheia yalnız ZEUS’u onun elinden<br />

kurtarabildi. Bir kocaman<br />

taşı kundak bezlerine sarıp<br />

Kronos’a verdi. Kronos taşı Zeus<br />

zannedip yuttu. Zeus ise Girit<br />

adasında bir mağarada saklandı,<br />

sihirli keçi Amaltheia’nın sütü ile<br />

beslendi.<br />

Zeus ve 10 yıllık savaş<br />

Olgunluk çağına gelince Zeus<br />

saklandığı mağaradan çıktı.<br />

Kronos’a savaş açtı. Bu savaş on<br />

yıl sürdü, hiç birisi yenemeyince,<br />

Zeus Rheia’nın tavsiyeleri ile Tartaros’taki<br />

kyklop ve hekatonkheirleri<br />

serbest bıraktı. Kykloplar<br />

Zeus’a meşhur şimşekleri verdiler.<br />

Yüz elli hekatonkheirler Titanların<br />

üzerine taşları ve kayaları<br />

fırlattılar. Yerler parçalandı,<br />

dağlar eridi ve Titanlar yenildiler.<br />

Zeus Kronos’u yuttuğu tanrıları<br />

ve taşı çıkarmaya zorladı. Titanlar<br />

yenilerek Tartoros’a atıldılar.<br />

Yüz kollu hekatonkheirler ise Titanların<br />

bekçiliğini yapmaya başladılar.<br />

Tanrılar dünyayı yönetmeye<br />

başladılar. Üç erkek kardeş<br />

Zeus, Hades ve Poseidon evreni<br />

kendi aralarında paylaştılar.<br />

Ortanca kardeş Poseidon denizlerin,<br />

deniz canlılarının ve tüm<br />

akarsuların hakimiyetini aldı<br />

ve Amphitrite ile evlendi. Bu<br />

evlilikten bir çok deniz perisi,<br />

yarı at yarı insan Triton doğdu.<br />

Poseidon’un elinde taşıdığı üç<br />

çatallı yabayı fırlattığı zaman,<br />

denizde fırtınalar ve korkunç<br />

dalgalar yaratabilir. Nereus’un<br />

kızları olan Nereidler her zaman<br />

Poseidon’un çevresini sararlar.<br />

Nereidler belden aşağı balık, belden<br />

yukarı insan şeklindeler.<br />

Küçük kardeş Hades’in payına<br />

yeraltı düşmüştür. İnsanların ve<br />

tanrıların hiç sevmedikleri sert,<br />

korkunç tanrı Hades, karısı Persephone<br />

(Zeus’un kızı) ile birlikte,<br />

gölgeler halinde dolaşan ölülere<br />

hükmeden yer altı ülkesindeki<br />

saraylarında yaşarlar. Hades’ in<br />

bekçiliğini üç başlı cehennem<br />

köpeği Kerberos yapar, yer altı-<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

na gelenleri kuyruğunu sallayarak,<br />

okşayarak içeri alır, ama çıkmak isteyenler<br />

için de üç ağzını birden açarak,<br />

sipsivri ve kara dişlerini göstererek<br />

tehdit edip, yukarı çıkmasını önler.<br />

Ölüler dünyası yani yer altı, günah<br />

işleyenlerin bulunduğu bir yerdir. Burada<br />

günahkarların en günahkarları<br />

bulunur ve bunlar sonsuz bir azaba<br />

çarptırılırlar. Tanrılar içinde adına ne<br />

bir tapınak, ne bir sunak yapılan ya da<br />

herhangi bir ilahi bestelenmeyen bir<br />

tek Hades vardır, bu da kendisinden<br />

korkulmasından kaynaklanmaktadır.<br />

Zeus gökyüzü ve dünyayı aldı<br />

Büyük kardeş ve ‘tanrıların kralı’<br />

olarak kabul edilen Zeus paylaşımda<br />

gökyüzü ve dünyayı aldı. O aile ve<br />

evliliğin hamisi kabul edilen tanrıça<br />

Hera ile evlenir. Bu evlilikten İlithya<br />

ve Hebe adında kızları, sanayi tanrısı<br />

Hephaistos ve savaş tanrısı Ares<br />

oğulları olmuştur. Tanrılar daima yaz<br />

mevsiminin hüküm sürdüğü Olimpos<br />

dağında yaşarlar. Gençliğin ve<br />

güzelliğin sembolü olan Hebe tanrılara<br />

onların ölümsüzlüğünü sağlayan<br />

Ambrosia ve nektar dağıtır. Zeus altın<br />

tahtında oturur. Tahtın yanı başında<br />

tanrıların habercisi kanatlı İris yer almaktadır.<br />

Zeus çok güçlü bir tanrı olsa da kaderi<br />

yönetmek onun elinde değildir.<br />

Kaderi üç Moir yönetmektedir: Lakhesis<br />

insanların doğumundan önce<br />

kaderini belirler. Klotho insanların<br />

kader ağlarını örer. Atropos bu ağları<br />

yönlendirir.<br />

Çevresindekiler tarafından saygı gören<br />

Zeus zaman zaman çapkınlıkları<br />

ile Hera’yı kızdırır. O güzeller güzeli<br />

Leto’ya aşık olur. Bu birliktelikten<br />

kızıl saçlı ikizler Apollon ve Artemis<br />

doğar. Hera, Zeus’un ikincil ilahelere<br />

ve ölümlü kadınlara ilgi duymasını<br />

bir türlü içine sindiremez ve onları<br />

sürekli tehdit altında tutar. Leto çocuklarını<br />

doğurabilmek için Delos<br />

adasına sığınır. Hera onlara yılan<br />

Pifon’u gönderir ve bin bir türlü işkenceye<br />

maruz bırakır. Ama Leto’nun<br />

oğlu Apollon büyüdüğünde sihirli<br />

oku ile ejderhayı öldürür ve Olimpos<br />

tanrıları içinde güzel sanatlar ve gün<br />

ışığının tanrısı olarak saygınlığını<br />

kazanır. Olymposluları altın liriyle<br />

eğlendiren, çok uzaklara ok atabilen,<br />

hastaları iyileştiren, iyileştirme sanatını<br />

hastalara ilk öğreten gümüş yayın<br />

efendisi okçu tanrı olarak Yunan şiirlerine<br />

geçmiştir. Kardeşi Artemis ise<br />

av tanrıçası oldu.<br />

Rüzgar Tanrısı: Hermes<br />

Başka bir zaman ise Zeus’un Hera’ya<br />

ihaneti sırasında Hermes doğar. Hermes<br />

rüzgar tanrısıdır, babası Zeus<br />

annesi ise yağmur perilerinden biri<br />

olan Maia’dır. Kanatlı sandalları olan<br />

Hermes aynı zamanda tanrıların habercisidir.<br />

Hermes’in görevleri arasına<br />

ölenlerin ruhlarına Hades’in saltanatına<br />

kadar eşlik etmek de var.<br />

Anlatılanlara göre Hera’dan önce Zeus<br />

Titan Okeanos’un kızı Metis (zeka<br />

temsilcisi) ile evlenmiş. Ama Moir’ler<br />

tanrıların kralına bu birliktelikten<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

YUNAN MİTOLOJİSİ<br />

doğan çocuğun yönetimi eline geçireceğini<br />

söylerler. Zeus bunu duyunca<br />

Metis’i yutar. Kısa bir süre sonra<br />

Zeus’un şiddetli bir baş ağrısı başlar.<br />

O zaman Prometheus’tan balta ile başına<br />

vurmasını rica eder. Prometheus<br />

bu isteği yerine getirir ve zeus’un başından<br />

onun kızı athena savaş kıyafetlerinde<br />

çıkar. Eski Yunanlara göre, Athena<br />

üretici zekanın ve adaletli savaşların<br />

tanrıçasıdır. Ülkeyi saldırılardan<br />

koruyan bir tanrıçaydı Athena. Bir<br />

başka özelliği, şehir tanrıçası olmasıydı;<br />

uygarlığın, el sanatlarının, tarımın<br />

koruyucusu, dizginin yaratıcısıydı; atları<br />

ilk ehlileştiren oydu. Onun şerefine<br />

şehirlerine Athena adını vermişler.<br />

Zeus ile Thebia kralı Kadmos’un kızı<br />

ölümlü Semele birleşmesinden<br />

oğulları Dionysos doğar. Hera, Zeus’u<br />

Semele’den kıskanır ve yaşlı bir kadın<br />

kılığına girerek Dionysos’un annesini<br />

kandırır. Semele ona kanarak<br />

Zeus’tan tüm ihtişamı ile ona görünmesini<br />

ister. Zeus onu kıramaz<br />

ve yıldırımlardan korkan Semela<br />

yedi aylık Dionysos’u düşürür. Zeus<br />

Semele’nin düşürdüğü ve sık yapraklı<br />

bir sarmaşığın yanmaktan koruduğu<br />

Dionysos’u baldırına kancalarla<br />

yerleştirir ve zamanı geldiğinde onu<br />

ikinci bir doğumla meydana getirir.<br />

Böylece Dionysos iki kez doğmuş<br />

olur. Nyssa dağındaki Nymphaler<br />

Dionysos’u büyütüp eğitirler. Dionysos<br />

gençlik çağına geldiğinde mağaradaki<br />

üzümleri kullanarak şarap<br />

yapma sanatını bulur. Şarabın ve esrikliğin<br />

tanrısı olarak kabul edilir.<br />

Afrodit’in güzelliği<br />

En güzel tanrıça şüphesiz kızıl saçlı<br />

Afrodit’ti. Onun doğumu ile ilişkin<br />

tartışmalar sürmektedir. Bazılarına<br />

göre Afrodit Zeus’un kızıdır. Diğerlerine<br />

göre ise Afrodit daha önce<br />

Uranos’la denizdeki dalgaların bembeyaz<br />

köpüğünden oluşmuştur. Afrodit<br />

aşk tanrıçası olup, insanların<br />

birbirlerine sevgi ile yaklaşması için<br />

üzerlerine aşk iksirini damlatan, çiçekleri<br />

ve ağaçları baharda rengarenk<br />

donatarak,doğayı canlandıran üretken<br />

bir tanrıçadır. Afrodit ateş tanrısı<br />

olan ve çok sanatkar, ancak topal ve<br />

çok fazla yakışıklı sayılmayacak bir<br />

görünüme sahip olan Hephaistos ile<br />

evlenmiş. Afrodit ve Hephaistos’la ilgili<br />

mit her ikisinin de temsil ettikleri<br />

sanat ve aşk kol kola olması gerektiğini<br />

vurgulamaktadır.<br />

Eski Yunanlar bu tanrılarA ‘12 Olimpos<br />

Tanrısı’ adını vermişler. Bu gruba<br />

Zeus, Hera, Athena, Artemis, Afrodit,<br />

Demeter, Apollon, Hermes, Ares,<br />

Hephaistos, Hestia, Dionysos dahildi.<br />

Poseidon ve Hades deniz ve yer altı<br />

dünyasında bulundukları için bu gruba<br />

dahil edilmemişler.<br />

Ceyda Baş<br />

basce@itu.edu.tr<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

ANEMAS ZİNDANLARI<br />

70 parator Aleksios Komnenos halk gö-<br />

yıl süren hayatının ve 37 yıllık hükümdarlığının<br />

son yirmi yılında İm-<br />

zünde popülerliğini kaybetmişti. Düşmanlarına<br />

kaybedilen toprakları geri almasına ve 1. Haçlı<br />

seferinin Selçuklular’ı sindirmesine rağmen,<br />

Selçuklu hücumları devam etmeye başlamıştı.<br />

Oysa İmparator III. Nikoforos Botaneiates’e<br />

karşı bir darbeyle 1081’ de iktidarı eline aldığında,<br />

Doğu Roma’nın en karışık zamanıydı. Şimdi<br />

ise tarih 1107’yi göstermekte ve bu sefer kendine<br />

karşı bir darbe ile karşı karşıyadır... Darbe<br />

girişimini bertaraf eden Aleksios, sadık bir komutanı<br />

olan Arap asıllı Mikhael Anemas’ın da<br />

bu komploya karıştığını öğrenince Anemas’ın<br />

gözlerinin oyulmasına karar verir. İnfaz günü<br />

yaşananları, imparatorun kızı Anna, yıllar<br />

sonra yazdığı kitabı Alexiad’da şöyle anlatıyor;<br />

“Anemas ile onun yanı sıra komplo içinde bulunanlar,<br />

saçları tümüyle kazınarak tıraş edilip<br />

sakalları da kesildikten sonra, imparator buyruğu<br />

ile meydan ortasında yürütülmeye ve sonra<br />

da gözlerinin oyulmasına mahkûm edildiler.<br />

Bu gösterinin düzenleyicileri onları sımsıkı tu-<br />

Bir Yapay Dilin Hikayesi: Esperanto<br />

Dünya üzerindekiinsanların<br />

birbirleriyle<br />

anlaşmalarını kolaylaştırmak<br />

için<br />

yapay bir dil olarak<br />

Esperanto dili 1887<br />

yılında yayınlandı.<br />

Günümüzde bu<br />

dili 2 milyon kişi<br />

kullanıyor.<br />

Esperanto yapay<br />

dili 1870-1880 yılları arasında Polonyalı göz<br />

doktoru Ludwik Lejzer Zamenhof tarafından<br />

geliştirildi, 1887 yılında yayımlandı. Esperanto<br />

adını, Fransızcadaki ‘umut etmek’ anlamına gelen<br />

"esperer" kelimesinden türetti. Zamenhof dünya<br />

üzerindeki insanların birbirleriyle anlaşmalarını<br />

kolaylaştırmak için Esperanto dilini icat etti. Onlu<br />

yaşlarının başından itibaren böyle bir dili oluşturmak<br />

fikrindeydi. İlk zamanlarda Latince veya<br />

Yunanca dillerinden birini basitleştirmeyi düşünse<br />

de Latince öğrenmeye başladıktan sonra, bu<br />

tup çuval giydirdiler. Kafalarına taç misali sığır<br />

ve koyun bağırsakları doladılar. Onları sığırlara<br />

ata biner gibi oturttular ve bu halleriyle, sarayın<br />

bahçesinde dolaştırdılar. Önlerinde ise uşaklar,<br />

dans ederek yürüyor, dönüşümlü olarak avazları<br />

çıktığı kadar bağırıp tam bu tören alayına uygun<br />

gırgır nakarat çığırıyorlardı.” Cellada doğru<br />

giden Anemas, suçluların imparator tarafından<br />

bağışlanabileceği son yer olan Bronz Eller heykelinin<br />

altından geçmesine ramak kala, imparatorun<br />

ilk çocuğu ve o sırada 24 yaşında<br />

olan, Anna yakarışları sayesinde babasını ikna<br />

etmiş ve cezası müebbet hapse çevrilmişti. İşte<br />

böylece kör olmaktan kurtulan Anemas, İmparatorun<br />

ikamet ettiği Blakhernai Sarayı’nın<br />

bitişiğindeki kulelerden birine kapatılıyordu ve<br />

artık bu kule tarih boyunca ilk misafirinin, yani<br />

Anemas’ın adıyla anılacaktı.<br />

Cüneyt Arkın filmlerine benzer bu olayın<br />

gerçekleştiği yer, gerçekten de o<br />

filmlerin çekildiği yerdir. Kara Murat,<br />

Malkoçoğlu, Şahmaran ve Kahpe Bizans gibi<br />

birçok filme plato olan Anemas Zindanları;<br />

14 hücre odasından ve bu odaların altındaki<br />

iki katlı bodrumdan oluşur. Bizans'tan günümüze<br />

ayakta kalan tek yeraltı zindanı olan,<br />

tarihi ve mimari özellikleriyle dünyada başka<br />

benzeri bulunmayan Anemas Zindanları, yıllar<br />

sonunda büyük tahribata uğramıştır. Gerçi<br />

Fatih Belediyesi’nin yıllardır bitmek bilmeyen<br />

restorasyon çalışmaları bu tahribatı gidermeye<br />

mi yoksa tamiri olmayan zararlara mı neden<br />

olmaktadır bilinmez ama yüksek mevkilerde<br />

dilin yapısının çok karmaşık olduğunu düşünerek<br />

tamamen yeni bir dil üretmenin daha isabetli olacağına<br />

karar verdi. İngilizce'yi öğrendiği sıralarda<br />

Zamenhof, fiilin şahıslara göre farklı olarak<br />

çekimlenmesinin gereksiz olduğunu ve gramatik<br />

sistemin hayal edilebileceğinden çok daha basit<br />

olabileceğini düşündü ancak kelime ezberlemekte<br />

zorlandı. Rusça öğrenmeye başladığında ise bu<br />

sorunu sonekler vasıtasıyla en aza indirebileceğini<br />

farkedip dilini bu yönde geliştirmeye başladı.<br />

Esperanto Dili: Kelimelerinin köklerini genellikle<br />

dünya çapında öğretilme ve bilinme<br />

oranının yüksek olduğunu düşündüğü Romen<br />

ve Cermen dillerinden yararlanarak oluşturduğu<br />

Esperanto, tek bir kişiye, ülkeye ya da ırka ait değildir.<br />

Serbest cümle dizimine sahiptir, cümledeki<br />

öğelerin yerleri değiştirildiğinde cümlenin anlamı<br />

değişmez. Hiç değişmeyen ve istisnası olmayan 16<br />

ana kurala dayalıdır. Bu yüzden bu dili öğrenmek,<br />

diğer dilleri öğrenmekten daha kolaydır. Bilimsel<br />

ve teknik terimlerle beraber 15.000 civarında Esperanto<br />

kök sözcük bulunduğu tahmin edilmektedir.<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

bulunanlara mahsus bir çeşit devlet hapishanesi<br />

olan Anemas Zindanı ve Kulesi; Anemas’ın<br />

ardından İmparator I. Kommenos, İmparator<br />

Isaakios ve oğlu Aleksios, veliaht Andronikos<br />

Palaiologos ile birçok ünlü kişinin de tutuklu<br />

kaldığı yerdir. Bir isyanda tahtını kaybeden<br />

İmparator I. Andronikos (1183–1185) korkunç<br />

işkencelerle öldürülmeden önce burada kısa bir<br />

süre hapsedilmiştir. II. İsaakios Angelos 1195’de<br />

kardeşi tarafından tahttan indirildiğinde gözlerine<br />

mil çekilmiş ve buraya hapsedilmiştir. V.<br />

İoannes Palaiologos’un oğlu Andronikos’da, I.<br />

Murat'ın oğlu Savcı Bey ile 1374'de babalarına<br />

karşı bir ayaklanma düzenledikleri için buraya<br />

hapsedilmiş, bir süre sonra 1376’da buradan<br />

kaçmayı başaran Andronikos bu kez babası<br />

ve kardeşi Manuel’i buraya hapsettirmiş ve IV.<br />

Andronikos Palaiologos (1376–1379) adı ile<br />

tahta çıkmıştır. Bu zindanlarda 6 Bizans imparatorunun<br />

öldüğü söylenir.<br />

Anemas Zindanları hakkında anlatılan<br />

sayısız hikayelerden birisi de burayı<br />

yaptıran hükümdarın (burada isim<br />

Esperanto ilk olarak Rus İmparatorluğu'nda<br />

ve Doğu Avrupa'da tanınmaya başlandı.<br />

1920'lerin başında Milletler Cemiyeti'nin çalışma<br />

dilinin Esperanto olmasıyla ilgili bir öneri verildi<br />

ve oylamada diğer delegenin tamamı bu öneriyi<br />

desteklerken yalnızca Fransız delege Gabriel Hanotaux,<br />

Fransızca'nın dünya dili statüsünü kaybedebileceği<br />

endişesiyle öneriyi reddetti. İki yıl<br />

sonra Milletler Cemiyeti, bütün ülkelerine eğitim<br />

müfredatlarına Esperanto'yu dahil etmelerini<br />

önerdi. Hitler, Zamenhof 'un Yahudi olmasından<br />

dolayı Esperanto'nun dünyanın farklı yerlerine<br />

dağılmış, farklı dilleri konuşan Yahudileri bir<br />

araya getirmek için üretilmiş olduğunu düşündüğünden<br />

1930'lardan sonra Esperanto konuşan bir<br />

çok kişiyi antinasyonalist oldukları gerekçesiyle<br />

öldürtdü. 1985 yılında UNESCO, BM üyesi ülkeleri,<br />

eğitim müfredatlarına Esperanto öğrenimini<br />

dahil etmelerine teşvik etti.<br />

Şu an dil nerede? Dil son yıllarda internet kullanımın<br />

ın yaygınlaşması ve farklı uluslardaki<br />

bireyler arası temasın üst düzeye çıkmasıyla<br />

dünyanın yeni bölgelerine yayılmayı başardı.<br />

Google’da dil seçenekleri arasında Esperanto da<br />

vardır. Dünya'da Esperanto'nun yabancı dil olarak<br />

öğretildiği bazıları ilköğretim seviyesinde olmak<br />

üzere çok sayıda okul bulunmaktadır. 2003<br />

yılı verilerine göre 18'i Çin'de olmak üzere, 24<br />

veremiyorum çünkü zindanların da içinde bulunduğu<br />

Blakhernai Saray kompleksini kimin<br />

yaptırdığı bilinmemektedir.) Konstantinapol’ün<br />

kaybedilmesi durumunda hazineyi düşmanın<br />

ele geçirmemesi için altınlarını toza çevirtip<br />

temel harcına döktürdüğüdür. Ama bir diğer<br />

gerçek ise Fatih’in, İstanbul fethedilirken büyük<br />

faydasını gördüğü Şahi toplarını döktürdüğü<br />

“Urban” ustayı bu zindanlardan kaçırttığıdır.<br />

Anemas Zindanları’nda geçen efsane ve gerçekler<br />

anlatmakla bitmez ancak yazımda yerimiz<br />

biter. Bu sebeple Anemas Zindanlarını görmek<br />

isterseniz Eminönü’nden Eyüp’e giden bir otobüse<br />

binmeniz ve tarihi surların bittiği yerde<br />

inmeniz gerekiyor. Tarihi surların Haliç tarafında<br />

bulunan kule, Anemas Kulesidir. Detaylı<br />

görmek için biraz yaratıcı olmaya ve zahmet<br />

çekmeye ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Son<br />

olarak başta anlattığımız hikayenin devamını<br />

merak edeniniz varsa şu kadarını söyleyeyim.<br />

Anna Komnenos kitabında Anemas’tan “iki<br />

yüzlü, büyük sahtekar, katil, fesatçı” olarak bahseder.<br />

Evli prenses, hayatını kurtardığı birisine<br />

neden bu kadar sert şeyler söyler bilinmez.<br />

Hikaye pek mutlu bitmemiş bir olsa gerek. Ne<br />

dersiniz.<br />

Tekin Karatepe<br />

tkaratepe@itu.edu.tr<br />

GEZİ<br />

Yorum<br />

13<br />

ülkede toplam 69 üniversitede Esperanto ile ilgili<br />

bölüm mevcuttur. Türkiye'de, Üsküdar Amerikan<br />

Lisesi’nde seçmeli Esperanto dersi okutulmaktadır.<br />

Günümüzde yaklaşık 2 milyon kişinin Esperanto<br />

konuşabildiği bilinmektedir.<br />

Bugüne dek Esperanto dilinde yayımlanan kitap<br />

sayısı 25.000'in üzerinde olmakla beraber<br />

bu dilde çekilen uzun metrajlı filmler, yazılan<br />

tiyatro metinleri ve şarkılar mevcuttur. Esperanto<br />

günümüzde temel olarak seyahat ve internet<br />

üzerinden haberleşme amacıyla kullanılmaktadır.<br />

Esperanto konuşabilenler için Esperanto<br />

kamplarına ve Esperantistlerin evlerine giderek<br />

Dünya’nın pek çok yerini konaklama parası harcamadan<br />

görmektedir. Yıllık yayımlanan Pasporta<br />

Servo adlı Esperanto kitapçık, Esperanto<br />

konuşanlardan kendisine başvuranların ev adreslerini<br />

içermektedir. Bu kitapçığa kayıt yaptıran<br />

kişi ve aileler, kendi şehirlerine gelecek Esperantocu<br />

misafirlerine konaklama imkânı sağlamakta,<br />

buna karşılık yapacakları gezilerde kendileri<br />

de diğer Pasporta Servo kayıtlılarının evlerine<br />

konuk olup buralarda ücretsiz konaklamaktadırlar.<br />

Bu dili internet üzerinden öğrenmek için:<br />

www.kurso.com.br<br />

www.cursodeesperanto.org<br />

www.lernu.net<br />

İlknur İlhan / Ayazağa


14<br />

KOÇ<br />

Hayatınızda sürekli kararsızlıklar<br />

yaşıyorsunuz. Sanki hep bir<br />

arada kalmışlık hissi var. Bazen<br />

iki yemek arasında, bazen iki<br />

dost arasında bazense iki araba<br />

arasında kalabilirsiniz.O yüzden<br />

bu ayki kararlarınızı verirken daha da dikkatli<br />

düşünmeli her türlü sağlık sigortanızı şimdiden<br />

yaptırmalısınız.<br />

YENGEÇ<br />

Artık sizin için bu ay dinlenme<br />

vakti. Kaç aydır süren zorlu çalışmalarınıza<br />

biraz ara vermeli<br />

rahat bir nefes almalısınız. Tatil<br />

yapmak için birçok fırsatınız<br />

olacak.O fırsatları çok iyi değerlendirmeli<br />

,olabildiğince tatil yapmalısınız.<br />

Yoksa okuldan aldığınız uzaklaştırma bir işe<br />

yaramaz.<br />

TERAZİ<br />

Herkese anlatamadığınız hep<br />

içinizde kalan büyük sıkıntılarınız<br />

var. Bu sıkıntılarınızı<br />

arkadaşlarınızla daha çok paylaşmalısınız.Dertlerinizi<br />

içinize<br />

attıkça daha da sıkılıp bunalıma<br />

girebilirsiniz, en iyisi içinize attığınız<br />

sıkıntılarınızı boşaltmak.Bunun için de en<br />

iyi yol kabızlık ilaçları olarak gözüküyor.<br />

OĞLAK<br />

Bu ay sizin için çok iç açıcı gelişmeler<br />

olacak. Yaşadığınız<br />

olaylar hep beklediğinizden<br />

daha olumlu bir şekilde sonuçlanacak.<br />

Özellikle geçireceğiniz<br />

kalp ameliyatı sizin için bu ayın<br />

en iç açıcı gelişmesi olacak. Herşeye<br />

şüpheyle yaklaşmayı bırakmalısınız çünkü<br />

bu ay sizi çok güzel şeyler bekliyor.<br />

İTÜ’LÜNÜN BURÇ<br />

YORUMU<br />

BOĞA<br />

Oğuz Onur Kul<br />

kulo@itu.edu.tr<br />

İş hayatınızda önemli gelişmeler<br />

sizi bekliyor.Bu gelişmeler başta<br />

sizin için kötü gibi gözükse de<br />

sonrasında daha da kötüleşecek<br />

ve eski halinize şükreder hale<br />

geleceksiniz.<br />

ASLAN<br />

Hep övündüğünüz 6.hissiniz<br />

bu dönem daha da etkili<br />

olarak çalışacak. Özel olarak<br />

çaba gösterirseniz arkanızdaki<br />

insanları kolaylıkla<br />

tanıyabilir,etrafınızdaki olayları<br />

çok daha iyi algılayabilirsiniz.Kulağınızın duymaz<br />

olacağı bugünler için 6.hissiniz ilaç gibi<br />

gelecek.<br />

AKREP<br />

mak oluyor.<br />

ARIYORUM İTÜ GAZETESİ YAYIN KURULU<br />

Genel Yayın Yönetmeni Görsel Yönetmen Yayın Danışmanı<br />

Serdar Erbay Baran Serdar Fatih Avcı<br />

Sarıoğlu<br />

Tasarım Ekibi Dağıtım Ekibi<br />

Batuhan Hoştaş Fatih Çelik<br />

Ceyda Baş Kamil Can Erdem<br />

Volkan Zengin<br />

Haber Şefi : Şeyda Albayrak Yazı İşleri: Damla Bayrak<br />

Reklam: Ferit Çağlar Gündüz Spor: Anıl Güler<br />

Sağlık: Gizem Akın Mizah: Oğuz Onur Kul<br />

Sinema: İlknur İlhan Gezi: Tekin Karatepe<br />

Haber Kurulu<br />

Ahmet Can Aydın, Çağdaş Mert Baka, Dağhan Günhan, Dilşad<br />

Dağtekin, Elif Çivici, Müge Şenel, Nur Dilara Kılıç, Pınar Bahar<br />

Çelebi, Seden Gamze Çelikkol, Selçuk Keser, Sena Kıral,<br />

Uğurcan Acar.<br />

İTÜ BASIN YAYIN KULÜBÜ<br />

ARIYORUM İTÜ GAZETESİ<br />

gazete@itu.edu.tr,<br />

www.gazete.itu.edu.tr, 05416466062<br />

BASKI: STAR MEDYA YAYINCILIK<br />

*İTÜ Basın Yayın Kulübü üyeleri Arıyorum İTÜ Gazetesi yayın kurulunun<br />

doğal üyeleridir. İsimleri belirtilen kişiler 21. sayıya doğrudan katkısı bulunan<br />

üyelerimizdir.<br />

Korkularınızı yenmenin vakti<br />

geldi.Yıllardır toplayamadığınız<br />

cesaretinizi nihayet bu zamanlarda<br />

toplayabileceksiniz.Şimdi<br />

gidin PES’i açın rakip takımın<br />

ismini korkularım yapın.Sonra<br />

geriye kalan tek şey birkaç gol at-<br />

KOVA<br />

Eğer yıllardır Hogwards’tan<br />

gelecek olan mektubu bekliyorsanız<br />

bu ay bekleyişiniz<br />

sona eriyor.Sizi çok mutlu<br />

edecek bir posta gelecek posta<br />

kutunuza,sonrasında da gidip<br />

Harry Potter ve arkadaşlarıyla<br />

büyüler yapıp birbirinize asa değdirerek şakalaşabileceksiniz.Tabi<br />

arada anneniz, babanız da<br />

ziyaretinize gelecek ki şizofren ilaçlarınızı düzgün<br />

alıyor musunuz.<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

İKİZLER<br />

Bu ay sizin için hep gülerek geçecek.Arkadaşlarınız<br />

daha güzel<br />

şakalar yapmaya başlayacak.<br />

Hocalarınız dersleri çok daha<br />

eğlenceli anlatacak.Herşey size<br />

çok eğlenceli gibi gelecek.Tabi<br />

sürekli gülmenizde; yanlış yapılacak<br />

olan estetik ameliyatın bıraktığı kalıcı gülme<br />

ifadesinin de etkisi olacak.<br />

BAŞAK<br />

Bu ay sizin ayınız olacak.Hayalleriniz<br />

gerçek olurke yıllar<br />

boyunca hatırlanacaksınız.Herkesin<br />

tanıdığı bir isim olup tarihe<br />

geçeceksiniz.Tek yapmanız<br />

gereken yüksek bir ortalamayla<br />

tarih bölümüne geçmek için dilekçe vermek.<br />

YAY<br />

Çocukluğunuza olan hasretiniz<br />

gitgide artıyor. Nerede o eski<br />

oyuncaklarım,arkadaşlarım<br />

diye düşünüp duruyorsunuz.<br />

Ama artık endişe etmenize gerek<br />

yok.O hep özlediğiniz şeyler<br />

bir şekilde size geri gelecek.Bunda geçireceğiniz<br />

beyin travması sonucu kendinizi 5 yaşında gibi<br />

hissedecek olmanızın da etkisi büyük tabi.<br />

BALIK<br />

Hayat paylaşınca güzel diyerek<br />

sürekli Facebook’tan komik<br />

kedi videoları göndermeniz sonunda<br />

bir sonuç verecek.<br />

Uzayın ve<br />

Zamanın Doğası<br />

Stephen Hawking & Roger Penrose /<br />

çev: Umur Daybelge<br />

Einstein, evrenle ilgili en anlaşılmaz<br />

olayın, evrenin anlaşılabilir olması<br />

olduğunu söylemişti.<br />

Fiziğin en başarılı ve doğru iki kuramı<br />

olam Kuantum Alan Kuramları ve<br />

Einstein’ın Genel Görelilik Kuramı tek<br />

bir Kuantum Kütle-çekim kuramında<br />

birleşebilirler mi gerçekten? İşte dünyanın<br />

en ünlü iki fizikçisi, Stephen<br />

Hawking (Zamanın Kısa tarihi) ve<br />

Roger Penrose (Kralın Yeni Usu) bu<br />

soruyu tartışıyorlar.<br />

Bundan altmış yıl önce Niels Bohr<br />

ve Albert Einstein arasında Kuantum<br />

Mekaniği’nin temelleri hakkında da<br />

ünlü ve uzun bir tartışma vardı. Einstein, Kuantum Mekaniği’nin tamamlanmış<br />

bir kuram olduğunu reddediyordu. O, bunu felsefi açıdan uygun<br />

görmeyerek, Bohr’un temsil ettiği Kopenhag Ekol’ünün ortodoks yorumuna<br />

karşı sert bir savaş yürütmüştü.<br />

Bir bakıma, Penrose ve Hawking arasındaki tartışma, Einstein rolünü<br />

Penrose’un ve Bohr rolünü de Hawking’in üstlenmeleriyle, bu eski fikir<br />

ayrılığının uzantısıdır. Konular şimdi daha karmaşık ve geniş olmakla birlikte,<br />

eskiden de olduğu gibi, gene teknik fikirlerle felsefi bakış açılarının<br />

bir iç içeliğini yansıtmaktadır.<br />

Utku SÖNMEZ<br />

sonmezu@itu.edu.tr<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

ka<br />

ri<br />

ka<br />

tür<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />

BARİKATA BARİKAT!<br />

3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında<br />

okulumuzda yapılması planlanan etkinlik<br />

düzenlenemedi. Barikat Film Festivali<br />

Geçtiğimiz yıl film izleme içeriğiyle gerçekleşen<br />

festival, bu yıl kapsamını genişleterek sportif faaliyetlere<br />

de yer verdi. Amaç, engelli vatandaşları<br />

sanatla ve toplumla birleştirmek.<br />

Maç saati yaklaştığı sırada İTÜ Stadı’nda bulunan<br />

spor muhabirimiz Anıl Güler’in aldığı<br />

duyumlara göre bir forma krizi yaşandı. İTÜ<br />

ile organizasyon sahipleri arasında imzalanan<br />

sözleşmede, engelli sporculara forma tedariki<br />

maddesi yer almadığı için üniversite tarafındna<br />

forma tedarik edilmedi. Oyuncular da formaların<br />

hazır olacağı düşüncesi ile kendi formalarını<br />

getirmeyince bir ihmal söz konusu oldu.<br />

Aksilikler bununla da sınırlı kalmadı, futbol<br />

müsabakası dahilinde yapılacak olan organizasyona<br />

o gece ünlü isimlerin katılması beklendi.<br />

Maç saatine yakın Yeşim Salkım geldi. Kendisine<br />

yaşanan forma krizinden bahsedildi. Sorunun<br />

giderilip giderilemeyeceği konusunda bilgi<br />

aldıktan sonra stattan ayrıldı.<br />

Maç yapmak için gelenler arasında Görme Engelliler<br />

Milli Takım Kaptanı Ali Çavdar da vardı.<br />

Arkadaşlarıyla birlikte futbol oynama heyecanları,<br />

yaşanan aksiliklerle üzüntüye dönüştü.<br />

Formalarının gelmeyeceğini ve maçın iptalini<br />

öğrendikten sonra topu şişirip, sahaya atladılar<br />

ve bir nevi “kot pantolon-kazak” ile antreman<br />

yapıp, şut çektiler.<br />

Maçın haberini yapmak için gelen NTVSPOR<br />

muhabirlerinden Onur Tuğrul ve kameraman<br />

arkadaşı, maç iptal olduktan sonra engelli futbolcularla<br />

birlikte sahaya girip, top oynadı.Fut-<br />

bolcular kendi aralarında “Onur Abi ünlüler<br />

gelecek demişlerdi, galiba şu an en ünlü sensin.”<br />

diyerek espri yaptılar.<br />

Festival Başkanı Hüseyin Nacar ile yaptığımız<br />

röportaj:<br />

Organizasyondan biraz bahseder misiniz?<br />

Film festivalinden bahsedeyim; görmeyenlerin<br />

ve duymayanların film izlediği bir film festivali.<br />

Bildiğiniz üzere 3 Aralık Dünya Engelliler günü.<br />

Bizim onlara özür borcumuzun olduğuna inan-<br />

kapsamında çeşitli etkinlikler düzenlendi.<br />

Festivalde engelli insanlar için film izleme<br />

ve sportif aktiviteler gibi organizasyonlar<br />

ARIYORUM<br />

OCAK 2013<br />

mıyorum, görmeyen ve duymayanlar da sanatla<br />

buluşsun diye bir etkinlik düzenledik.Geçen<br />

yıllardaki etkinliklerde sadece film izlemek içerikli<br />

olan organizasyonu bu sene daha geniş bir<br />

sahaya yayarak sportif aktiviteleri de dahil ettik.<br />

Bu aktivitelerin tamamı toplumsal bilinci geliştirmek<br />

ve toplumsal bir mesaj verebilmek için<br />

yapılıyor.<br />

Tam olarak içeride ne oldu? Ne yapılacaktı?<br />

Ondan önce daha temel sorunlardan bahsedeyim<br />

biraz. Maalesef sponsorların olmayışından<br />

dolayı karşımıza bir takım engeller çıkıyor.<br />

Neden insanlar böyle bir işe sponsor olmak<br />

istemiyor?<br />

Ben burada kavun karpuz festivali yapsam, alkol<br />

firmaları gelir; bıyık festivali yapsam, kozmetik<br />

firmaları gelir. Ama görmeyenler, duymayanlar<br />

film izleyecek dediğimde ilk tepki "Nasıl<br />

izleyecekler yahu, kör!" oluyor. Birinci film festivalinde<br />

kör olan Budinova adlı bir yönetmen<br />

getirdim. Kör yönetmen var diyorum kimse<br />

inanmıyor! Bana inanmamışlardı, bir kişi destekte<br />

bulundu. Destek dediğim de yönetmenin<br />

Türkiye’ye gelişi için bilet sağlamıştı, otel rezervasonunu<br />

yaptırmıştı da öyle getirdik.Bu yıl bir<br />

çok kurum ve kuruluşa müracaat ettik. Açıkçası<br />

bu ülkede o kadar çok barikat var ki; sekiz buçuk<br />

milyon engelli var ama bence onlar engelli değil<br />

onların dışında düşünce olarak onları anlamayan<br />

insanlar engelli. Bizim amacımız engellilerle<br />

sanatı buluşturmanın ötesinde o anlama engelli<br />

olan insanların kafasında bir farkındalık yaratabilmek.<br />

"Bunlar film izleyebiliyormuş, bunlar<br />

top oynayabiliyormuş." dedirtebilmek.<br />

Peki nasıl oluyor engellilerin oynadığı futbol<br />

maçı?<br />

Maç, içerisinde zil bulunan bir top ile oynanıyor.<br />

Sahanın her noktası kodlanmış durumda, teknik<br />

adamlar Ahmet sen dokuz numaradasın Veli<br />

sen üç numaradasın diyerek yönlendiriyorlar.<br />

Oyuncularda yerlerini biliyorlar. Görme engelli<br />

insanların koku alma ve ses duyarlılığı normal<br />

insanlara göre çok daha fazla olduğu için to-<br />

yapıldı. Bunlardan birisi de futbol müsabakası<br />

olacaktı.<br />

pun ve arkadaşlarının sesiyle kendilerine ve topa<br />

yön verebiliyorlar. Onların algıları çok daha açık<br />

ve hızlı oluyor.<br />

Temelleri nasıl atılmış bu sporun?<br />

Bu oyunun kurallarını 1994 yılında İspanya’da<br />

Carlos Campos koydu. Kendisi şu anda Körler<br />

Birliği Federasyon Başkanı. Onun da desteğini<br />

aldık ayrıca Cervantes Enstitüsünün de desteğini<br />

aldık.<br />

Onlar İspanya’da nasıl düzenliyorlar bu organizasyonları?<br />

Onlar orada dünya çapında ünlüleri getirebiliyorlar.<br />

Ama biz burada bırakın ünlü getirmeyi<br />

bu engelli arkadaşlarımızın yol paralarını karşılamakta<br />

güçlük çekiyoruz, karınlarını doyuramıyoruz.<br />

Para yok, sponsor yok. Ciddi anlamda<br />

bir kirlenmişlik söz konusu, dünya kadar ünlüyü<br />

getirebilme durumumuz söz konusu fakat<br />

birçok insan bunu duyduğunda organizasyonu<br />

biletli yapalım derneğe katkı olsun vesaire fakat<br />

hepsine hayır diyorum herşey ücretsiz olacak!!<br />

Peki bugünkü duruma gelirsek?<br />

Bugün yaşanan olumsuzluğun nedenini söyleyeyim.<br />

Bu insanlar önemli bir takımın futbolcuları<br />

olmuş olsalardı stad da dolmuş olurdu özel<br />

VIP araçlarda gelmiş olur korumalar da gelmiş<br />

olurdu. Bu çocuklar halk otobüsleriyle buraya<br />

geliyor. Ne kadar acı! Acı olan çok şey var. Yine<br />

de İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Sayın<br />

Mehmet Karaca'ya ve Beden Eğitimi Bölüm Başkanı<br />

Derya Hocaya çok teşekkür ederim. Kapılarını,<br />

yüreklerini açtılar.<br />

Bir forma sorunu söz konusu sanırım?<br />

Forma sorunu. İTÜ ile imzalanan sözleşmede<br />

forma ile ilgili bir madde yoktu.Geçen yıl böyle<br />

bir sorunla karşılaşmadım bir aksilik oldu ve bu<br />

konu atlandı diye tahmin ediyorum.<br />

Peki içeride İTÜ futbol takımının formalarından<br />

yok muydu?<br />

Var, mutlaka vardır fakat önceden bir dilekçe ile<br />

ricada bulunmamız gerekiyormuş. Bende çok<br />

üzüldüm ve şaşırdım. Bu gece burada gerçek bir<br />

şölen olacaktı. Yani toparlarsak bir sürü sıkıntı<br />

var anlatılacak o kadar çok şey var ki ; konuştuğumda<br />

ucu bir yerlere dokunacak o yüzden<br />

hiç gereği yok.Bu festivalin adı barikat, biz barikatları<br />

yıkıp barikatsız bir dünya düşlüyoruz.<br />

Kirlenmiş vicdanları temizlemek için bu yola<br />

çıktık ne kadar temizleyebileceğiz bilmiyorum<br />

ama inancımız çok sağlam ve tam!<br />

Hüseyin bey temel bilgilerden ve kurallardan<br />

bahsetti ama merak edenler görme engelliler<br />

spor federasyonunun internet sitesinden detaylı<br />

bilgi ve haberlere ulaşabilir.<br />

Bu İşte Bir<br />

Eksik Var!<br />

Anıl Güler<br />

gulerani@itu.edu.tr<br />

15<br />

S<br />

P<br />

O<br />

R<br />

Üç yıldır bu okuldayım. İTÜ, sportif imkanlar<br />

olarak bana kalırsa gerçekten çok<br />

çeşitlilik ve zenginliğe sahip. Futbol, basketbol,<br />

voleybol, hentbol, masa tenisi,<br />

frizzby, Amerikan futbolu hatta buz hokeyi<br />

takımı bile var! Kapıları bütün öğrencilere<br />

açık.Bazı branşlarda beceri ve yetenek gerekirken<br />

bazılarında ise sadece eğlenme ve<br />

ter atma amaçlı bile gidip katılınabilir. Beden<br />

Eğitimi bölümü oldukça aktif çalışıyor.<br />

Bu tarz sportif takımların ve aktivitelerin<br />

dışında bir de öğrencilere ve hocalara açık<br />

seminerler düzenliyor. Seminerlerin konuları<br />

da oldukça ilgi çekici ve merak uyandırıcı.<br />

Gayet bilgilendirici konuşmalar sunumlar<br />

oluyor. Ben ikincisine yetişebildim. Açıkçası<br />

biraz da ilgi alanıma girdiğinden heves<br />

ettim. Seminer tarihlerine ve içeriklerine<br />

İTÜ Beden Eğitimi Bölümü’nün internet<br />

sitesinden rahatlıkla ulaşabilirsiniz.<br />

Gittiğim seminer 29 Kasım Perşembe günüydü.<br />

Bölüm Başkanı Derya Ahmet Kocabaş<br />

“Futbol Nasıl Oynanmaz?” başlıklı<br />

bir sunum yaptı. Vakitlerini ayırıp böyle<br />

detaylı ve bilgi verici bir sunum hazırlayan<br />

spor hocalarının karşılarında tamamen<br />

tepkisiz bir öğrenci topluluğu gördüğünde<br />

yaşadıkları üzüntüyü düşünebiliyorum.<br />

Ben gittiğimde o seminerde benim dışımda<br />

iki öğrenci vardı! Çoğunluğunun erkek<br />

öğrencilerden oluştuğu bir teknik üniversitede<br />

Futbol başlıklı bir seminere katılımın<br />

yalnızca üç kişi olması beni çok düşündürdü.<br />

Burada hanım arkadaşlar alınmasın tabii<br />

ki onlardan da futbola meraklı ve hatta<br />

bazı erkeklerden daha da ilgili arkadaşlar<br />

var. Ama o gün hiç bayan öğrenci de yoktu.<br />

Merak ettiğim ve üstünde düşündüğüm<br />

konular şunlar ;<br />

1-Ya İTÜ öğrencileri webmaillerini, gmail<br />

ya da hotmail kadar sık kullanmıyorlar<br />

2-Ya İTÜ öğrencilerinin büyük kısmı webmaillerini<br />

hiç kullanmıyorlar<br />

3-Ya webmail kullanan İTÜ öğrencileri<br />

beden eğitimi bölümünün attığı bilgilendirme<br />

ve haberdar etme maillerini okuyup<br />

sallamıyorlar.<br />

4-Ya webmail kullanan İTÜ öğrencileri beden<br />

eğitimi bölümünden gelen mailleri hiç<br />

okumuyorlar.<br />

Maillerimizi kontrol edelim<br />

Tamam anlıyorum; herkes internet sayfasının<br />

sık kullanılanlar bölümüne tabii ki<br />

de ituspor.itu.edu.tr adresini ekleyecek ve<br />

hergün kontrol edecek değil. Ama en azından<br />

kendilerine sağlanan itu.edu.tr uzantılı<br />

mail adreslerini kontrol etme ve olan bitenden<br />

haberdar olma yetisine sahip olsalar<br />

biraz daha bir şeyler değişir ve iyi yönde<br />

gider diye düşünüyorum.<br />

Kimseye bir suç atmıyorum ya da kötü<br />

yönde eleştirmiyorum; isteyen istediğini<br />

yapmakta özgürdür. Ama naçizane kendi<br />

düşüncem, bir üniversite öğrencisinin<br />

dünyada olan biteni anlamanın yanında;<br />

okulunda olan bitenden haberdar olması<br />

gerektiği.<br />

Belki de insanlara Beden Eğitimi Bölümü<br />

tam anlamıyla öğrencilere ulaşamıyordur.<br />

Yeterli tanıtım ve ilgi çekecek duyuru yollarına<br />

başvurmuyordur. Bu açıdan da düşünülebilir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!