Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
IR<br />
OLMAK<br />
arı<br />
yirmibirinci sayı, ocak ikibinonüç süreli yayın ISSN: 1305 - 4785<br />
YA DA<br />
OLMAMAK<br />
RE<br />
GU<br />
LAR<br />
OĞUZ ATAY’A<br />
TUTUNAMADIK MI?<br />
İTÜ’lü bir mühendisi hayal<br />
edin. Üzerine başarılı bir<br />
yazarlık ve farklı bir anlatım<br />
üslubu ekleyin. İşte Oğuz<br />
Atay.... Atay eserlerinin üniversitelerdeki<br />
yerini araştırdık.<br />
Detaylar sayfa 5’de.<br />
itü kültür ve sanat birliği basın yayın kulübü<br />
arıYORUM<br />
DESTEK GECİKMEDİ<br />
124 İTÜ’lü akademisyen çeşitli üniversitelerden 950 akademisyen meslektaşı<br />
ile beraber üniversite yönetimlerini kınayan ve ODTÜ’lü meslektaşlarının<br />
ve öğrencilerin yanında olduklarını bildiren bildiri yayınladılar.<br />
“ODTÜ’de yaşanan olaylarda öğrencilerin<br />
maruz kaldığı polis şiddetini kınıyoruz.<br />
ODTÜ’lü meslektaşlarımızın tüm ifadelerine<br />
rağmen, söz konusu açıklamayı<br />
yapan üniversite yönetimlerinin, polisin<br />
olayları başlattığı, olayların ilk aşamasından<br />
itibaren iyi niyetli davranmadığı<br />
ve orantısız güç kullandığı gerçeğini göz<br />
ardı etmelerini manidar buluyoruz. Polis<br />
şiddeti karşısında tek vücut olarak tepki<br />
gösteren ODTÜ’lü meslektaşlarımızın ve<br />
öğrencilerin yanında olduğumuzun bilinmesini<br />
istiyoruz.<br />
“Üniversitenin özgürlüğü sadece öğretim<br />
elemanlarının araştırma ve ifade özgürlüğünden<br />
ibaret değildir. Öğrencilerin<br />
düşünce, ifade ve protesto özgürlükleri de<br />
üniversite ortamının ayrılmaz bir parçasıdır.<br />
Türkiye’de son yıllarda öğrenciler<br />
üzerinde artan baskılara sessiz kalan,<br />
akademik özgürlüklere yapılan müdahaleler<br />
karşısında susan üniversite yönetimlerinin,<br />
iktidarı elinde tutanlara hoş<br />
görünmek maksadıyla yaptıkları açıklama,<br />
akademi tarihine kara bir leke olarak<br />
düşmüştür.<br />
“Bugün, baskıcı politikaların ana hedefi<br />
haline gelmiş olan ODTÜ’lü akademisyen<br />
ve öğrencilerin yanında yer almak, akademi<br />
ve demokrasi tarihi açısından vazgeçilmez<br />
bir sorumluluktur. Basit iktidar<br />
hesapları ve ikbal kaygıları ile ODTÜ’ye<br />
karşı tavır alan üniversite yönetimleri<br />
ve bu yönetimleri destekleyenler veya bu<br />
politikalar karşısında sessiz kalanlar, bu<br />
davranışlarının hesabını, akademik özgürlükler<br />
ve demokrasi tarihi önünde vermek<br />
zorunda kalacaklardır.”<br />
FATİH AVCI ODTÜ’YÜ YAZDI<br />
Köşe yazarımız Fatih Avcı, ODTÜ olaylarını anlattığı yazısında olayları, safl aşmaları<br />
ve tutarsızlıkları yazdı. Ayrıca Ulusal Öğrenci Konseyi’nin tutarsızlıklarına da yazısında<br />
değindi. Detaylar sayfa 6’da.<br />
ODTÜ Amatör Fotoğrafçılık Topluluğu<br />
Sözünüzü kağıda geçirip, fakültelerde, bölümlerde, dersliklerde, laboratuvar ve atölyelerde,<br />
kısacası üniversitelerin her köşesinde fotoğrafl arla belgeleyip gönderebilirsiniz.<br />
benimde1sozumvar.tumblr.com<br />
itü gazetesi<br />
ODTÜ TEK VÜCUT OLDU!<br />
Göktürk-2 Uydusu’nun fırlatılması<br />
sebebiyle ODTÜ Kampüsü<br />
içindeki TÜBİTAK Binası’ndaki<br />
18 törene Başbakan da<br />
katıldı. Yaklaşık 200 öğrenci,<br />
kampüs içinde toplanarak programın<br />
yapılacağı binaya ulaşıp,<br />
basın açıklaması yapmak istedi.<br />
Bina çevresinde yoğun güvenlik<br />
önlemi alan çevik kuvvet ekip-<br />
Ders seçimlerinde<br />
hocaların isimleri<br />
niye saklanır?<br />
Prof. Dr. ORHAN KURAL<br />
yazdı. Sayfa 4’te...<br />
leri, panzerlerle grubun önünü<br />
kesti. Bu sırada öğrenci grubuna<br />
polisin tazyikli su ve biber<br />
gazı sıkması ile ortalık karıştı.<br />
Olayın ardından ODTÜ’nün<br />
polisi, Başbakan’ın ODTÜ’yü<br />
kınaması gündemden inmezken,<br />
bu önemli bilimsel gelişme<br />
gereken ilgiyi alamadı. Detaylar<br />
sayfa 2’de.<br />
İTÜ Geliştirme Vakfı’nın katkılarıyla... www.gazete.itu.edu.tr
2<br />
ÇADIRA KARDEŞ<br />
KARAVAN GELDİ<br />
50d maddesinden ötürü zor<br />
durumda kalan araştırma<br />
görevlileri kış aylarında eylemlerini<br />
sürdürebilmek için<br />
kampüse getirdikleri karavan<br />
ile yemekhane önüne yerleştiler.<br />
Araştırma görevlileri birçok<br />
öğrenci ve öğretim görevlisi<br />
tarafından destek alırken, İTÜ<br />
Rektörlüğü’nün yeni öğretim<br />
üyesi ve görevlisi alma ilanları<br />
ulusal medyada duyurulmaya<br />
başlandı. İTÜ’de kontenjan açılan<br />
görevlere alınacak kişi sayıları<br />
yandadır:<br />
REKTÖRE SORDUK !<br />
İTÜ Rektörüne sorularınızı ulaştırıyoruz.<br />
gazete@itu.edu.tr adresimize göndereceğiniz<br />
soruların arasından en fazla merak edilenlerini<br />
Prof. Dr. Mehmet Karaca’ya soruyoruz. Yanıtları<br />
gazetemizde yayınlıyoruz.<br />
Öğretim Üyesi İngilizce Eğitim Anketi<br />
Öğrenci Dekanlığı tarafından yapılan<br />
anket, birçok öğrencinin ve öğretim<br />
üyesinin üzerinde tartıştığı “Eğitim<br />
dili İngilizce olmalı mı? Olmamalı<br />
mı?” sorusuna 256 öğretim üyesinin<br />
toplam 12 soruya verdiği cevaplar<br />
ile İTÜ’nün bu konuya bakışını gösteriyor.<br />
Buna göre ankete katılanlara<br />
yöneltilen “İTÜ’de eğitim dili sizce ne<br />
olmalıdır?” Sorusuna %48,8 İngilizce<br />
destekli, %27,3 Türkçe, %14,1 İngilizce<br />
olması gerektiğini, %9,8 ise mevcut<br />
durumun ideal olduğu yanıtını verdi.<br />
Eğitim dilinin İngilizce olmasının<br />
eğitim kalitesini düşürdüğünü düşünenlerin<br />
oranı %69,7 olurken olumlu<br />
etkilediğini düşünenlerin oranı<br />
%16,1, etkisi olmadığını düşünenlerin<br />
oranı ise %14,2’de kaldı. Katılımcılara<br />
yöneltilen bir diğer soru ise<br />
eğitim diline kimin karar vermesi ge-<br />
Profesör: 15<br />
Doçent: 33<br />
Yardımcı Doçent: 17<br />
Öğretim Görevlisi: 8<br />
Araştırma Görevlisi: 33<br />
Okutman: 1<br />
Uzman: 1<br />
VADİ CAFE YENİLENDİ<br />
İTÜ Vadi Yurdunda yer alan kantin<br />
yenilenmiş haliyle 250 kişiye<br />
hizmet verecek. Vadi Cafe adıyla<br />
hizmete başlayan kafede İTÜ’de<br />
okuyan öğrenciler de yarı zamanlı<br />
olarak çalışma imkânı buluyorlar.<br />
rektiği idi. Bu soruya öğretim üyelerinin<br />
%74,4’ü bölüm akademik kurulunun<br />
karar vermesi gerektiği yönünde<br />
cevap verdi. Ve sürekli konuşulan,<br />
öğrencilerin lisans eğitimine yetersiz<br />
İngilizce ile geldiği, bu yüzden derslere<br />
tam olarak katılım sağlayamadığı<br />
konusunda öğretim üyeleri bu şehir<br />
efsanesinin doğruyu yansıttığını<br />
%50’yi geçen oranlar ile gözler önüne<br />
serdi. Anket ile ilgili diğer sorulara<br />
ve sonuç grafiklerine http://www.<br />
odek.itu.edu.tr<br />
adresinden ya<br />
da qr kodu akıllı<br />
telefonunuza<br />
okutarak ulaşabilirsiniz.<br />
Ferit Çağlar Gündüz / Ayazağa<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
ODTÜ’de Neler Yaşanmıştı?<br />
Göktürk-2 Uydusu’nun fırlatılması<br />
sebebiyle ODTÜ Kampüsü içindeki<br />
TÜBİTAK Binası’nda 18 Aralık 2012<br />
tarihinde tören gerçekleştirildi. Başbakan<br />
Recep Tayyip Erdoğan’ın da<br />
törene katılacağını öğrenen yaklaşık<br />
200 öğrenci, kampüs içinde toplanarak<br />
programın yapılacağı binaya<br />
doğru yürümeye başladı. Bina çevresinde<br />
yoğun güvenlik önlemi alan<br />
çevik kuvvet ekipleri, panzerlerle<br />
grubun önünü kesti. Bu sırada öğrenci<br />
grubuna polisin tazyikli su ve<br />
biber gazı sıkması ile ortalık karıştı.<br />
Polisin aşırı ve yersiz tepkide bulunduğunu<br />
savunan öğrenciler polislere<br />
karşılık verdi.<br />
Ortamın güvenliğinin azalması ile<br />
hem öğrencilerin tepkisi hem de polisin<br />
biber gazı ile karşılık vermesi<br />
arttı. Bu nedenle kampüsün büyük<br />
bir kısmını gaz dumanı kapladı.<br />
Dersliklere kadar ulaşan biber gazı<br />
ve gürültünün etkisi ile örgün eğitim<br />
sekteye uğradı. Eğitmenler ve öğrenciler<br />
derslerinin etkilenmesine tepki<br />
gösterdi. Olayların ardından akşam<br />
kampüste bulunan öğrencilerle görüşme<br />
yapan ODTÜ Rektörü Prof.<br />
Dr. Ahmet Acar, bir kınama yayınla-<br />
yarak kampüs içindeki ayarsız polis<br />
gücünün yanlış olduğunu belirtti ve<br />
“ODTÜ’nün ve ülkemizin bir an<br />
önce şiddetten arınması için öncelikle<br />
güvenlik kuvvetlerinin dikkatli<br />
davranmasını bekliyoruz. Polisin,<br />
protesto hakkını kullanmak isteyen<br />
öğrencilere karşı şiddet kullanmaktan<br />
kaçınmasının, güvenlik tedbiri<br />
alırken olaylarla ilgisi olmayan öğrencilerin<br />
ve çalışanların yaşadıkları<br />
büyük olumsuzluklara karşı duyarlı<br />
olmasının önemini ve gereğini bir<br />
kez daha vurgulamak istiyoruz.”<br />
açıklamasını yaptı.<br />
ODTÜ'lü öğrenciler serbest<br />
Ankara Cumhuriyet Başsavcı<br />
vekilliği'nin talimatı üzerine olaylara<br />
karıştığı iddia edilen 10 öğrenci<br />
gözaltına alındı. Öğrencilerden ikisi<br />
sorgularının ardından serbest bırakılırken,<br />
8 öğrenci tutuklama talebiyle<br />
mahkemeye sevkedildi. Öğrenciler<br />
mahkemedeki sorgularının<br />
ardından serbest bırakıldı.<br />
YÖK’ten Denetleme<br />
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya,<br />
olayları incelenmesi için 21<br />
Aralık'ta YÖK Denetleme Kurulu'nu<br />
görevlendirdiği öğrenildi. Çetinsaya,<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
GELENEK SÜRDÜ, DİRENİŞ BÜYÜDÜ<br />
ODTÜ’de yaşanan olaylar<br />
Türkiye’de akademinin,<br />
polislerin ve hükümetin<br />
demokrasi anlayışını gözler<br />
önüne serdi. Orantısız güç<br />
kullanma yetkisini nasıl<br />
aldığı bilinmeyen polisler,<br />
protesto hakkını başlamadan<br />
engelledi. Buna karşı<br />
çıkan öğrenciler ve akademisyenler,<br />
medyada farklı<br />
farklı yerlere çekilen olaylara<br />
tepkilerini koymaktan<br />
çekinmediler. Olayları en<br />
ODTÜ Devrim Stadı’nda öğrenciler “ODTÜ AYAKTA” yazısı oluşturdu. başa sarıp, her ayrıntıyı<br />
sunmak için araştırdık:<br />
konu hakkında şunları kaydetti:<br />
''Yükseköğretim Kurulu olarak vazgeçemeyeceğimiz<br />
en temel ilkemiz<br />
akademik özgürlüktür. Akademik<br />
özgürlük, hem öğrencilerin ve öğretim<br />
üyelerinin kendilerini özgürce<br />
ifade edebilmelerini, hem de kampüse<br />
gelen misafirlerin ifade özgürlüğünü<br />
gerektirir. Bunu ihlal eden<br />
her davranış, akademik özgürlüğü<br />
ihlaldir ve kabul edilemez. Şiddete<br />
başvurarak akademik özgürlükleri<br />
sınırlamak, eğitim ve öğretimi engellemek<br />
asla mazur görülemez."<br />
ODTÜ’ye Eleştiri<br />
ODTÜ yönetiminin polisi eleştiren<br />
açıklamalarının ardından; İTÜ, Galatasaray<br />
Üniversitesi, Mimar Sinan<br />
Üniversitesi’nin de olduğu üniversite<br />
rektörleri bildiriler yayımlayarak öğrencilerin<br />
‘şiddet’ eylemini ve OD-<br />
TÜ yönetimini eleştirdi. Bu gelişme,<br />
üniversite öğrencilerinin ve öğretim<br />
üyelerinin tepkisine neden oldu, Galatasaray<br />
Üniversitesi ve İTÜ başta<br />
olmak üzere birçok üniversitede<br />
rektörlere karşı protesto gösterileri<br />
düzenlendi.<br />
İTÜ’lüler Rektörlükte<br />
Maslak Yerleşkesi’nde ODTÜ’ye<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
destek gösterisi düzenlendi. Öğrenciler,<br />
YÖK’ü ve İTÜ Rektörü Prof.<br />
Dr. Mehmet Karaca’yı protesto etti.<br />
Yemekhane önünde toplanan öğrenci<br />
ve öğretim üyeleri, rektörlüğe doğru<br />
yürüyüşe geçti. Rektörlük önünde<br />
öğretim üyeleri ve öğrenciler, art<br />
arda kınama mesajları yayımlayan<br />
üniversiteleri eleştiren açıklamalar<br />
yaptı. Bir grubun rektörlük binası<br />
içerisine girmeye çalışması üzerine<br />
kısa süreli arbede yaşandı. Arbedenin<br />
ardından öğrenciler arasında seçilen<br />
3 kişi, Rektörlük Binası’na girerek<br />
Genel Sekreter Tayfun Kındap ile bir<br />
200 öğrenci<br />
10 gözaltı<br />
3.600 polis<br />
öğrenci başına 18 polis<br />
görüşme yaptı. İTÜ’lü birçok öğretim<br />
görevlisi, Rektör tarafından yapılan<br />
açıklamayı kabul etmediklerini yayınladıkları<br />
bir bildiri ile duyurdular.<br />
MEGAFONLA ÖZÜR DİLEDİ<br />
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />
(MSGSÜ) öğretim elemanları<br />
ve idari çalışanları da yaptıkları basın<br />
açıklamasıyla polisin üniversite öğrencilerine<br />
uyguladığı şiddeti kınadı.<br />
Kınama mesajı yayımlayan Galatasaray<br />
Üniversitesi’nde (GSÜ) ise sular<br />
durulmadı. Öğrenci ve öğretim üyeleri,<br />
ODTÜ yönetimi ve öğrencilerini<br />
kınayan Rektör Prof. Dr. Ethem<br />
Tolga’yı protesto etti. Gösteri sırasında<br />
öğrenciler ile güvenlik görevlileri<br />
arasında arbede yaşandı. Öğrencilerin<br />
içeri girmesinin ardından Rektör<br />
Ethem Tolga üniversite binasında<br />
mahsur kaldı. Tolga, öğrencilere bina<br />
8 toma<br />
içinden megafonla eylemlerini bitirme<br />
çağrısı yaptı. Tolga, “Açıklamamda<br />
hiçbir kurumun etkisi asla bulunmamaktadır,<br />
yanlış anlaşıldıysam<br />
özür dilerim” ifadelerini kullandı.<br />
U3 Amfisi Dolup Taştı<br />
ODTÜ'lü öğrenciler, polisin müda-<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
halesi ve bazı üniversitelerin yayımladığı<br />
bildirilere karşı işgal eylemi<br />
başlattı. ODTÜ Hazırlık Binası önünde<br />
toplanan öğrenciler, U3 amfisine<br />
yürüdükten sonra basın açıklaması<br />
yaptı. Öğrenciler, öğretim üyeleri ve<br />
mezunlar 48 saat boyunca kalacakları<br />
U3 amfisinin girişine "ODTÜ ayakta,<br />
AKP'ye direniyor" pankartı astı.<br />
Amfide 2 gün boyunca paneller, film<br />
gösterimi, atölye çalışmaları gibi etkinlikler<br />
düzenlendi.<br />
“ODTÜ AYAKTA”<br />
ODTÜ Hazırlık Binası önünden<br />
20 zırhlı araç<br />
Biber gazı<br />
Devrim’de 5.000 öğrenci<br />
ODTÜ Stadı'na yürüyen öğrenciler<br />
burada sanatçıların da destek verdiği<br />
bir konser düzenledi. ODTÜ hazırlık<br />
binası önünde toplanan yaklaşık 5<br />
bin öğrenci ve öğretim üyesi, yerleşke<br />
içinde bulunan Devrim Stadı'na<br />
yürüdü. Pankartlar ve sloganlarla<br />
yürüyen grup, diğer üniversitelerden<br />
gelen öğrencilerle statta buluştu. Statta<br />
insan zinciri oluşturan öğrenciler<br />
saha içerisinde 'ODTÜ Ayakta' yazdı.<br />
Öğrencilere destek için yerleşkeye gelen<br />
Pınar Sağ, Grup Gündoğarken ve<br />
Bulutsuzluk Özlemi konser verdi.<br />
GİRİŞTE ARBEDE<br />
Hacettepe ve Ankara üniversitelerinden<br />
bir grup öğrenci de, eylem<br />
yapanlara destek vermek amacıyla<br />
ODTÜ yerleşkesine geldi. A-1 kapısından<br />
yerleşkeye girmek isteyen<br />
grup, üniversitenin özel güvenlik görevlilerince<br />
durduruldu. Uyarıya rağmen<br />
yerleşkeye girmekte ısrar eden<br />
grupla girişte barikat oluşturan özel<br />
güvenlik görevlileri arasında arbede<br />
yaşandı, öğrenciler barikatı aşıp yerleşkeye<br />
girdi.<br />
Cumhurbaşkanı ve Başbakanla Görüşme<br />
Başbakan’ın eleştirine hedefi haline<br />
gelen ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet<br />
Acar, Başbakanlık’ın ardından<br />
3<br />
Çankaya Köşkü’ne çıktı. Başbakan<br />
Recep Tayyip Erdoğan’la bir saat,<br />
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le<br />
45 dakika görüşen ODTÜ Rektörü<br />
Ahmet Acar, olayların ardından polisi<br />
neden eleştirdiğini anlattı. Daha<br />
önce "Kreşteki öğrenciler bile biber<br />
gazından etkilendi" diyen Prof. Dr.<br />
Acar, görüşmeyle ilgili detayları gazeteci<br />
Fikret Bila’ya anlattı. Başbakan<br />
ve Cumhurbaşkanı'nı bilgilendirmek<br />
için randevu istediğini kaydeden Acar,<br />
şöyle konuştu:<br />
“Cuma günü televizyonda Sayın<br />
Başbakan’ı dinledim, anladım ki yanlış<br />
bilgilendirilmiş. Kendisinden randevu<br />
talep ettim, bir gün sonra randevu<br />
talebim karşılandı. Daha sonra<br />
Sayın Cumhurbaşkanı’ndan randevu<br />
talep ettim. Kendilerini doğru bilgilendirmek<br />
istedim. Üniversitelerin<br />
kolluk güçlerine gerek olmadan da<br />
kendi kendini yönetebilecek kurumlar<br />
haline gelmesi gerektiğini söyledim.<br />
Kolluk kuvvetlerinin tedbir<br />
alırken eğitim ve öğrencilere zarar<br />
vermemesi gerektiğini dile getirdim"<br />
dedi. Acar, Başbakan Erdoğan’ın kendisini<br />
anlayışla karşıladığını da vurguladı.<br />
Başbakan’ın Bazı Tepkileri<br />
‘ONLARDA MOLOTOF SİZDE BİLGİSAYAR’<br />
Mehmet Akif Ersoy Anısına bir törene<br />
katılan Erdoğan’ın hedefinde de<br />
ODTÜ’de yaşanan olaylar vardı:<br />
“…Siz genç kardeşlerimden bunu<br />
istiyorum. Birileri ellerinde döner<br />
bıçaklarıyla dolaşabilir, birileri ellerinde<br />
molotofl arla dolaşabilir, birileri<br />
ellerinde sapanlarla demir bilyelerle<br />
dolaşabilir, birileri ellerinde birçok<br />
çeşitli, akla hayale gelmez, kilit taşlarıyla<br />
şunla bunla dolaşabilir, ama AK<br />
Parti’nin gençliği bilgisayarıyla dolaşacak,<br />
o tuşlarla dünyaya evet yeniden<br />
dirilişimizin destanını yazacak.’’<br />
Üniversite yönetiminin samimi olmadığını<br />
iddia eden Başbakan, güvenlik<br />
görevlilerinin görevlerini yaptığını<br />
ve bu başarıları sebebiyle onları<br />
kutladığını belirtti.<br />
DERSE GİRSENİZ NE OLUR, GİRMESENİZ<br />
NE OLUR<br />
21 Aralık cuma günü, Başbakan<br />
NTV’de konuştu: “Siz nasıl bir üniversitesiniz.<br />
Sizin yetiştirdiğimiz öğrenciler<br />
bunlarsa Türkiye batmıştır.<br />
Bu öğrenciler uydumuz fırlatılırken<br />
gururlanacağı yerde lastik yakıp eylem<br />
yapıyor. Sonda neymiş ODTÜ’de<br />
öğretim görevlileri protesto için<br />
derse girmiyormuş. Sonra neymiş<br />
protesto için derse girmiyorlarmış.<br />
Girseniz ne olur girmeseniz ne olur.<br />
Zaten sizin öğrettikleriniz anca bunlar<br />
gibi olur.”<br />
24 Aralık pazartesi günü, Başbakan<br />
Tunus Başbakanı Cibali ile yaptığı<br />
basın toplantısında, gazetecilerin<br />
sorusu üzerine, şiddete başvuran<br />
öğrencileri hatırlatarak polisi<br />
eleştiren öğretim üyeleri için ‘O<br />
mesleği bıraksınlar, onlara katılarak,<br />
şiddetten kuvvet alan insanlar olarak<br />
alanlara çıksınlar’ dedi.<br />
Serdar Erbay / Ayazağa
4<br />
Prof. Dr. Orhan KURAL<br />
kural@itu.edu.tr<br />
Bir üniversite öğrencisinin<br />
almak istediği havuz dersinin<br />
hocasını seçme hakkı<br />
veya bir Türkçe hocası tüm ders- derslerde<br />
“Sinekli Bakkal” romanını<br />
okutursa bence öğrenciler sıkılır<br />
acaba niye elinden alınır ? Neden ve elbette o dersi tercih etmez.<br />
çekiniyoruz ? Merak ettim, so- Çünkü tüm bu bilgiler internetruşturdum,<br />
meğer öğrenci kolay ten de artık rahatça elde edilmek-<br />
geçebileceği hocaları tercih editedir.yormuş. Zor hocaların dersleri<br />
de boş kalıyormuş. “Zor hoca”<br />
acaba hangi kriterlere göre nasıl<br />
tanımlanır ? O zaman niye<br />
Bu sene yine Çevre ve Toplum<br />
Dersi kapsamında<br />
Zeytinburnu Belediyesi<br />
ABET’in isteği doğrultusunda ile İTÜ Rektörlüğü’nün birlikte<br />
anket uygulanıp dersin işleyişi yürüttüğü bir proje gereği her<br />
ve hocası hakkında öğrencilere öğrencimiz Zeytinburnu’nda<br />
sorular sorup onları değerlendi- tüm eğitim yılı boyunca bir liserip,<br />
çizelgeler yapıp bölüm kude gençlerle “Yeşil Okul” ekoloji<br />
rullarında tartışıyoruz. O zaman projesini yürütecek. Bir dönem<br />
niye hep örnek aldığımız Kuzey bu dersin öğrencileri Maltepe<br />
Amerika’nın tanınmış üniversite- Çocuk Tutukevine gidip orada<br />
lerinde öğrenciler hocaları ile il- bir bölümü okuma yazma bile<br />
gili yorumlar yapıp, hatta öğretim bilmeyen çocukların dertleri-<br />
üyeleri için birer karne hazırlar. ni dinledi, eğitim sundu, hatta<br />
Üniversite yönetimi ise öğretim konservatuar öğrencileri başa-<br />
üyesinin başarısını değerlendirılı konserler verdi. Çok sayıda<br />
rirken veya eğitim kurumu ile duygu yüklü teşekkür mektubu<br />
kontratının devamı kararında bu<br />
yorumları dikkate alır.<br />
aldık.<br />
Örneğin benim üç yıldır<br />
devam eden “Çevre ve<br />
Toplum” adlı bir ITB<br />
dersim var. Çok fazla talep olmasına<br />
rağmen kontenjanın uzun<br />
süre 30’un üstüne çıkarılmasına<br />
izin verilmedi. Hatta bir ara ders<br />
programından çıkarıldı. Neden<br />
ise, bazı ITB hocaların derslerini<br />
sadece 5-6 öğrenci ile yürütmesi<br />
imiş. Peki bir ITB hocası ders<br />
sırasında kürsüde oturup durmadan<br />
Amerika’da tamamladığı<br />
doktorasından bölümler okursa<br />
Ayrıca bu ITB dersini seçen<br />
her öğrenci İTÜ<br />
Kampüsü’nde, ikinci el<br />
giysi dükkanı, kitap paylaşım alanı,<br />
yemekhaneleri (bitkisel yağların<br />
toplanması, ekmek ve yiyecek<br />
israfı, plastik bardakların geri dönüşümü<br />
konularında), kampüsteki<br />
köpeklerin durumu, tehlikeli<br />
atıklar, süresi geçen ilaçlar, plastik,<br />
kampüste düşen yapraklar,<br />
e-atık, kumaş, metal atıklarının<br />
nasıl değerlendirildiği konularını<br />
tek tek inceleyerek bir rapor<br />
hazırlıyor. Bazı derslerimize si-<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
Ders Seçimlerinde<br />
Hocaların İsimleri<br />
Niye Saklanır?<br />
vil toplum kuruluşu temsilcileri<br />
katılıp derneklerinin çalışmaları<br />
hakkında bilgi veriyor. (TEMA,<br />
AKUT (Nasuh Mahruki), Greenpeace,<br />
Deniz Temiz, Çekül Vakfı<br />
gibi.)<br />
Bir kez daha tekrarlıyorum.<br />
“Öğrenciler araştırıp hep<br />
kolay geçeceği dersleri tercih<br />
eder.” tezinin her öğrenci için<br />
geçerli olduğuna kesinlikle katılmıyorum.<br />
Öğrenci bir dersten istifade<br />
ettiği inancında ise o dersi<br />
sahiplenir. Arkadaşlarına tavsiye<br />
eder. Acaba niye bazı dersleri sürekli<br />
misafir öğrenciler gelip izliyorlar<br />
? Onların not endişesi yok<br />
ki. Bazı mezunlarımız bana bugün<br />
bile Prof. Dr. Mahir Vardar<br />
ile Prof. Dr. Kemal Erguvanlı’nın<br />
derslerini unutamadıklarını ısrarla<br />
anlatıyorlar.<br />
Peki, öğrencilerin tercih etmediği<br />
bir havuz dersinin<br />
hocasının kendisini sorgulaması<br />
ve bilgilerini, ders verme<br />
yöntemini yenilemesi gerekmez<br />
mi ? Hocaların dersini daha ilginç,<br />
daha güncel, daha yararlı<br />
yapmaya çalışması görevi değimlidir<br />
? Öğretim görevlilerinin<br />
isimlerini saklayıp böylece öğrencilerin<br />
talep görmeyen derslere<br />
kayıt olmasını sağlamak ne<br />
kadar gerçekçi olabilir ? Daima<br />
çağdaşlığı yakalayan ve hep ift ihar<br />
ettiğimiz İTÜ’nün vizyon ve<br />
misyonuna ne kadar uyum sağlar.<br />
Bence dersin içeriği dışında<br />
bir amacı da öğrencileri<br />
sıkmadan, gerekirse esprilerle,<br />
deneyim ve güncel konuları<br />
da katarak, etik değerlere sahip,<br />
ülkenin bilim ve teknoloji varlığına<br />
katkıda bulunacak, yaratıcı,<br />
ülkesini seven, bilgili, güvenilir,<br />
düzgün Türkçe ile kendisini ifade<br />
edebilen başarılı mühendisler<br />
yetiştirmek olmalıdır. Ayrıca<br />
mümkün mertebe öğrencilerin<br />
katılımcı olmaları ders esnasında<br />
dersi anlaması sağlanmalıdır.<br />
İTÜ’lüler Atatürk’ü Ziyaret Etti<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri,<br />
25 Kasım 2012 Pazar günü Ulu<br />
Önder Atatürk’ü Anıtkabir’de ziyaret<br />
etti.<br />
Yaklaşık 130 öğrencinin katıldığı etkinlikte<br />
Anıtkabir ziyaret edildi ve<br />
eski Meclis binası gezildi.<br />
İTÜ’lüler, İstanbul Teknik Üniversiteliler<br />
Birliği Derneği ve Vakfı’nın<br />
İTÜ Evi adlı mekanında mezunlar<br />
İTÜ FORMULA SAE EKİBİ<br />
İTÜ Formula SAE Ekibi, düzenlenecek<br />
olan üniversiteler<br />
arası yarışa son sürat hazırlanıyor.<br />
Şimdi ekibi, turnuvayı<br />
ve beklentileri öğrenelim:<br />
Formula SAE Hakkında<br />
Formula SAE, Society of Automative<br />
Engineers(SAE)’ın üniversiteler<br />
arasında 1978 yılından beri her sene<br />
düzenlediği, dünyanın pek çok ülkesinden<br />
öğrencilerin formula tipi tek<br />
kişilik açık kokpit yarış araçları tasarlayıp<br />
üreterek katıldıkları bir mühendislik<br />
yarışmasıdır. Yarışma ABD,<br />
İngiltere, Almanya, İtalya, Brezilya,<br />
Avustralya olmak üzere 6 ülkede, yılda<br />
7 defa düzenlenmektedir. Yarışmanın<br />
amacı, hayali bir otomotiv firmasının<br />
üretmek isteyebileceği özellikte<br />
araçlar tasarlayabilmektir.<br />
İTÜ Formula SAE Ekibi<br />
İTÜ Formula SAE ekibi, bir formula<br />
aracı tasarlamak ve tasarlanan<br />
araçla ülkemizi uluslararası bu yarışmada<br />
temsil etmek için araya gelmiş<br />
öğrencilerden oluşan bir ekiptir.<br />
Ekip, 2007 yılında İstanbul Teknik<br />
Üniversitesi’nde lisans ve yüksek<br />
lisans öğrenimini sürdüren öğrenciler<br />
tarafından kuruldu. 2010 yılında<br />
yarışmaya katılan ilk ve tek Türk<br />
ekibiydi. Üniversitenin tahsis ettiği<br />
atölyede aracın tasarımı yapılmakta-<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
tarafından karşılandı. İkram edilen<br />
kahvaltı sırasında mezunlar ile görüşüldü<br />
ve dernek sorumluları bursiyer<br />
başvuru listeleri doldurdu. Ankaralı<br />
İTÜ mezunlarının üniversite ile olan<br />
bağları güçlendirme temennileri ile<br />
Anıtkabir’e doğru yola çıkıldı.<br />
Kahvaltının ardından Anıtkabir rehberler<br />
eşliğinde ziyaret edildi. Eski<br />
Meclis binası gezildi ve programdan<br />
arta kalan zamanda Atatürk Orman<br />
Çift liği’ne bağlı Ankara Hayvanat<br />
Bahçesi gezildi.<br />
Etkinlik, İTÜ Basın Yayın Kulübü<br />
tarafından, İTÜ Rektörlüğü’nün destekleri<br />
ile gerçekleştirildi.<br />
dır.Yrd. Doç. Osman Akın Kutlar’ın<br />
danışmanlığında projeye devam etmektedir.<br />
Formula SAE’nin öğrencilere kattıkları<br />
Proje sürecinde yarışmaya katılmak<br />
için gereken asgari koşulları gerçekleştirerek,<br />
aracı hem tasarlayıp hem<br />
de imalatını yapacak olan ekip; iş planı,<br />
aracın imalat süreci, kullanılacak<br />
malzeme çeşidi, güvenlik önlemleri,<br />
yaklaşık maliyetler hakkında bilgi<br />
ve deneyim sahibi olacak. Ek olarak,<br />
aracın bilgisayar ortamında tasarlanması,<br />
bilgisayar programlarına olan<br />
yatkınlığı arttırırken; aracın üretim<br />
aşamasında ise teorik olarak öğrenilen<br />
bilgilerin pratiğe nasıl döküleceği<br />
mezun olmadan tecrübe edilerek, iş<br />
hayatına deneyimli mezunlar olarak<br />
başlanılması hedefl eniyor. Farklı bölümlerden<br />
öğrencilerin aynı amaç<br />
etrafında toplanarak bir proje ortaya<br />
çıkarması, takım çalışmasına olan<br />
yatkınlığı arttırmaktadır.<br />
Hedef<br />
2010 yılında yarışa katılan ekipten<br />
alınan destek ve tavsiyeler ile 2013<br />
yılındaki yarışta okulumuzu ve ülkemizi<br />
başarı ile temsil etmek.<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
OĞUZ ATAY BURADA SEVGİLİ İTÜ, SEN NEREDESİN ACABA?<br />
Bugünkü Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ), o dönemki öğretim<br />
görevlisi Oğuz Atay’ın vefatını böyle duyuruyordu. Bu<br />
Aralık ayında vefatının 35. yılı sebebiyle YTÜ ve İTÜ’de Oğuz<br />
Atay’a özel anma törenleri düzenlendi.<br />
Oğuz Atay, edebiyatımıza yeni bir soluk getirdi ve post modern<br />
türün ilk örneklerini verdi. Eserleri yazıldığı günden<br />
beri özellikle genç kuşağın ilgisini hep çekti. Eleştirenler<br />
oldu, övenler oldu ama her dönem okunmayı ve tartışılmayı<br />
başardı.<br />
Mühendis Oğuz Atay<br />
Oğuz Atay 1951 yılında liseyi bitirdi<br />
ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin<br />
sınavına girdi. İlk tercihi inşaat mühendisliğiydi,<br />
ikinci tercihi ise mimarlıktı.<br />
O yıl inşaat mühendisliği<br />
bölümüne giren 105 öğrenciden biri<br />
oldu. Oğuz Atay öğrenimini İTÜ<br />
İnşaat Fakültesi’nde bitirdi ve bütün<br />
imtihanlarında başarı göstermiş olduğundan<br />
kendisine orta derecede<br />
Yüksek Mühendis Diploması<br />
verildi. Bu<br />
bölüme isteyerek girmedi, tercihinde<br />
babasının baskısı ve toplumsal ölçütler<br />
belirleyici oldu. Mühendisliği<br />
hayatının hiçbir döneminde severek<br />
yapmadı. Tutunamayanlar’da Selim<br />
üzerinden bu düşüncelerini net bir<br />
biçimde aktardı: “Üniversiteyi sevmiyordu.<br />
Orada geçen zamanından<br />
söz etmeyi sevmezdi.’’ , “Lisede iyi bir<br />
öğrenci olduğum için zor bir meslek<br />
seçmeliydim. Bu nedenle mühendis<br />
olmaya<br />
mecbu-<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
rum.’’ , “Babasıyla her gün kavga<br />
ediyordu. Üniversiteye girişinden<br />
onu sorumlu tutuyordu. ‘Dağlara kaçacağım’<br />
diye bağırıyordu babasına:<br />
‘Hepinize bu üniversiteyi bitirebileceğimi,<br />
hem de kırıntılarımla bitirebileceğimi<br />
göstereceğim.’ Nitekim<br />
öyle de oldu. Oğuz Atay derslere doğru<br />
düzgün gitmeden, gittiği derslerde<br />
de arka sıraya geçip karikatür çizerek<br />
üniversiteyi bitirdi.<br />
Oğuz Atay, bir mühendistir. Eserlerini<br />
okurken, Atay’ın mühendis<br />
olduğunu çok rahat hissedersiniz.<br />
Yaptığı esprilere, ironilere “İTÜlü<br />
gibi yazmış” diyebilirsiniz. Örneğin<br />
Tutunamayanlar’ı okurken karşınıza<br />
T cetveli çıkar, Sinüs ile Kosinüs’ün<br />
münasebetlerine denk gelirsiniz, Hayatın<br />
Koordinatlarında bulursunuz<br />
kendinizi.<br />
Bir Bilim Adamının Romanı<br />
Oğuz Atay, bir bilim adamının -Üniversite<br />
yıllarındaki hocası Mustafa<br />
İnan’ın- hayatını romanlaştırdı.<br />
Mustafa İnan’ın İTÜ’sünü ve başarı<br />
hikayelerini içeren bu eser her üniversitelinin<br />
okuması tavsiye edilen<br />
bir başucu kitabıdır.<br />
Tutunamayanlar’dan Hatırlanamayanlara<br />
İTÜ’de bilhassa Oğuz Atay’ı<br />
okuyan ve seven öğrenciler arasında<br />
İTÜ’nün Oğuz Atay’ın anısını<br />
hakettiği şekilde yaşatmadığı<br />
yönünde baskın bir görüş var. Bir<br />
kısım öğrenciler Oğuz Atay’ın<br />
isminin kütüphanede herhangi bir<br />
bölüme yahut fakültelerdeki dersliklerden<br />
birine dahi verilmemesini<br />
ciddi şekilde eleştiriyorlar. Geleneksel<br />
hale getirilmemiş anmalar ise işin<br />
bir başka boyutu. Bunun üzerine<br />
çeşitli iddialar da ortaya atıyorlar.<br />
Örneğin, Oğuz Atay’ın mühendisliği<br />
severek yapmadığı için İTÜ’de<br />
adının pek anılmadığını söyleyenler<br />
var. Ancak bu sene okul<br />
desteğiyle de bir anma düzenlenmiş<br />
oldu.<br />
İTÜ Kurumsal İletişim Ofi si ile<br />
Fikir ve Merak Platformunun<br />
ortak düzenlediği anma töreni<br />
13 Aralık Perşembe akşamı<br />
SKDM’de yapıldı. Etkinliğe<br />
konuşmacı olarak Prof. Dr.<br />
Esin İnan, Yrd. Doç. Hilmi<br />
Tezgör, Dr. Arzu Aygün katıldı.<br />
Dinleyiciler arasında Oğuz Atay’ın<br />
kızı Özge Atay Canberk ve Prof. Dr.<br />
Mustafa İnan’ın oğlu Hüseyin İnan<br />
da vardı. Bundan önceki etkinlik,<br />
Aralık 2010’da, İTÜ Dil ve Tarih<br />
Kulübü’nün Murat Belge ile birlikte<br />
‘’Vefatının 33. Yılında Oğuz Atay’ı<br />
Okumak ve Anlamak’’ isimli bir<br />
söyleşisiydi. İTÜ’deki bu gözlemlerimizden<br />
sonra kütüphanelerdeki<br />
Oğuz Atay kitaplarını ve okunmalarını<br />
araştırdık. Ekim<br />
2012’de İTÜ, Boğaziçi ve<br />
ODTÜ’den aldığımız veriler<br />
şu şekilde oldu.<br />
İTÜ’de Oğuz Atay<br />
İTÜ kütüphanelerinde toplam 25<br />
adet Oğuz Atay kitabı var. Kitaplar<br />
toplam 1336 kez ödünç alınmış. Kütüphanenin<br />
kayıt sistemi 1999’da başlıyor.<br />
Kayıtlara göre 1999 senesinde<br />
kütüphaneye girmiş bulunan Oğuz<br />
Atay kitapları var. 14 kitap 1999-2001<br />
tarihleri arasında, 7 kitapsa 2008’den<br />
sonra kütüphanelere giriyor. 7 adet<br />
Tutunamayanlar mevcut ve 503 kez<br />
ödünç alınmış; Bir Bilim Adamının<br />
Romanı’ndan ise 10 adet var ve toplam<br />
438 kez ödünç alınmış.<br />
Boğaziçi’nde Oğuz Atay<br />
Boğaziçi Üniversitesi’nin kütüphanesinde<br />
38 adet Oğuz Atay kitabı mevcut<br />
ve toplam ödünç alınma sayısı<br />
2665. Boğaziçi Üniversitesi’nin kayıt<br />
sistemi de 1998’de başlıyor. 12 adet<br />
Tutunamayanlar mevcut ve toplamda<br />
1239 kez ödünç alınmış. Bir Bilim<br />
Adamının Romanı kitabından 6 tane<br />
var ve 440 kez ödünç alınmış.<br />
Odtü’de Oğuz Atay<br />
ODTÜ’de Oğuz Atay’ın 16 kitabı var<br />
ve toplam 601 kez ödünç alınmış.<br />
Ancak kütüphane sistemi 2006 senesinde<br />
başlıyor.<br />
Bu veriler İTÜ’de Oğuz Atay’ın bilinmediği<br />
ve okunmadığı yönündeki<br />
tezi doğrular niteliktedir. İTÜ’de edebiyat,<br />
felsefe, sosyoloji, tarih, siyaset<br />
gibi sosyal bilimler olmadığı için<br />
Oğuz atay gibi edebiyatçıların diğer<br />
üniversitelerdeki kadar çok okunmadığı<br />
yorumları da yapılabilir. Ancak<br />
teknik üniversitesi olmasının yanısıra<br />
çok ciddi bir sosyal potansiyeli<br />
olduğunun da göz ardı edilmemesi<br />
gerekir. Zira İTÜ’de sosyal bilimler<br />
fakültesi olmalı mı olmamalı mı tartışmaları<br />
sürekli yapılmaktadır.<br />
Bu da var!<br />
-NTV Tarih dergisi, 35. Ölüm yılı nedeniyle<br />
‘Oğuz Atay / Hissiyatımızın<br />
Tarihçisi’ isimli bir çalışma yapmış.<br />
Almanızı, okumanızı tavsiye ederim.<br />
İlk kez yayınlanan fotoğrafl ar var.<br />
-Bilmeyenler için; Yıldız Ecevit’in<br />
‘’Ben Buradayım… Oğuz Atay'ın Biyografik<br />
ve Kurmaca Dünyası’’ isimli<br />
harika bir Oğuz Atay biyografisi<br />
mevcut.<br />
-TRT Belgesel’in ‘’Kurmaca Dünyanın<br />
İpliğinde Bir Koza Oğuz Atay’’<br />
isimli bir belgeseli mevcut. İzlenebilir.<br />
-Son olarak, bu aralar Seyyar Sahne,<br />
İşletme Fakültesi tiyatro salonunda<br />
‘’Tehlikeli Oyunlar’’ı oynuyor. 25 ve<br />
26 Ocak’taki oyun için hala şansınız<br />
var.<br />
Uğurcan Acar<br />
acarug@itu.edu.tr<br />
ÇÜNKÜ<br />
“ BİLİM<br />
İTAATSİZ<br />
OLANA<br />
İHTİYAÇ<br />
DUYAR ”<br />
THEODOR W. ADORNO<br />
Baran Serdar Sarıoğlu<br />
sariogluba@itu.edu.tr<br />
5<br />
Anayasal bir hak olan ifade özgürlüğü<br />
ve bağdaşı protesto hakkı bizim<br />
ülkemizde yazılı kitaplardan öteye<br />
geçemedi bir türlü. Çünkü ne zaman<br />
birileri böyle haklarının da olduğunu<br />
hatırlasa, bu haklarını kullanmaya<br />
kalksa karnından sıpası sırtından<br />
sopası eksik olmadı, bu laf buraya<br />
abes olmadı çünkü “nezarette tacize<br />
uğrayan, ırzına geçilen, işkence görenleri<br />
ve gözaltında kaybedilenleri“<br />
hala görmekte bu ülke. Bu haklar<br />
bize unutturuldu, gerek YÖK gerek<br />
diğer devlet organları bu unutturma<br />
çabasının maşası oldular. ODTÜ’deki<br />
olayların medyada bu kadar yer<br />
bulmasının sebebi de; bu haklarını<br />
unutmamış ve giderek artmakta olan<br />
azınlığı itibarsızlaştırma hengamesidir.<br />
Çünkü üniversitelerde iktidara<br />
giderek büyüyen bir karşı çıkış var.<br />
Harçların kaldırılması, yüksek öğrenim<br />
ile ilgili bazı hakların geri kazanılması<br />
gibi, artık üniversitelerde<br />
elde edilmiş kazanımlar var ve bu<br />
kazanımlar Başbakanın “Şu anda biz<br />
bu harcı kaldırma kararını verdik.<br />
Arkadaşlar şu anda çalışmaları yapıyorlar.<br />
Önümüzdeki dönemde harç<br />
almayı düşünmüyorum” sözleri ile<br />
ifade ettiği gibi yalnız onun kararı ile<br />
değil onu bu karara zorlayan mücadelenin<br />
sonucu olarak elde edilmiştir.<br />
3600 polis de ODTÜ’de bu mücadele<br />
zihniyetini kırmak için bir araya<br />
gelmiş, buradan beklenen sonuç çıkmayınca<br />
yandaş medya kurumları<br />
yaptıkları yalan haberler ile öğrenci<br />
arkadaşlarımızı molotofl u provakatör<br />
ilan etmiş, peşinden Başbakanın<br />
dayanaksız, komik açıklamaları, peşinden<br />
birkaç üniversite senatosunun<br />
açıklamaları, peşinden sözde aydınların<br />
açıklamaları, peşinden ulusal<br />
öğrenci konseyinin açıklamaları<br />
derken pek de başarılı olamayan bir<br />
örgü örülmüştür. Fakat söz hakkı bir<br />
tek onlarda değil; aydınlar, akademisyenler,<br />
diğer öğrenciler ve sivil toplum<br />
kuruluşları ODTÜ’lüleri yalnız<br />
bırakmayarak, kazın ayağının aslında<br />
öyle olmadığını çokta güzel gösterdiler.<br />
Bilgi Üniversitesi akademisyenlerinin<br />
de dediği gibi akademinin itaatin<br />
değil eleştirinin mekanı olduğunu<br />
tekrar hatırlattılar. Bu itaatsizlik ülkemizde<br />
hala bilim yapan birilerinin<br />
kaldığı inancını kuvvetlendirdi çünkü<br />
Adorno’nun da dediği gibi “ bilim<br />
itaatsiz olana ihtiyaç duyar”.
6<br />
Malum, son günlerde gündem maddemiz<br />
ODTÜ. Her dönem büyük üniversiteler gündeme<br />
oturur çeşitli nedenlerle. Kimi zaman<br />
bilimsel çalışmalarıyla olabileceği gibi kimi<br />
zaman ‘skandal’ olarak manşetlere düşen çeşitli<br />
insan içgüdüsünün kötü yanlarının ortaya<br />
çıkardığı durumlarda da üniversitelerin<br />
kimliği her zaman ön plana çıkar.<br />
Ancak bu sefer durum bir hayli farklı ve karışık<br />
oldu. İsterseniz önce süreci şöyle bir<br />
hatırlayalım...<br />
18 Aralık 2012’de ilk milli yer gözlem uydumuz<br />
GÖKTÜRK-2 uydusunun Çin’deki bir<br />
istasyondan uzaya fırlatılmasının başlangıcını<br />
yapmak üzere Başbakan, çeşitli bakanlar<br />
ve TUBİTAK temsilcileri, ODTÜ yerleşkesinde<br />
bulunan TÜBİTAK – Uzay binasına<br />
geldiler. Başbakan’ın koruma prensipleri gereği<br />
ve belki de ODTÜ’de olacak olmasından<br />
dolayı çok sayıda polis de ODTÜ yerleşkesinde<br />
konuşlandırıldı (Rutin (!) koruma ölçüleri<br />
gereği, 3600 polisin ODTÜ yerleşkesinde<br />
hazır olduğunu da laf arasında belirtelim).<br />
Hadi buraya kadar her şey normal diyelim.<br />
Normal olan bir başka konu da ve haliyle<br />
beklenen bir durum Başbakan’ın protesto<br />
edilmesiydi. Aşağı yukarı yaşı 10’dan büyük<br />
bütün üniversitelerde Başbakan yahut hükümeti<br />
temsilen bir devlet büyüğümüz konuk<br />
olduğunda mutlaka protesto edilir. Bu her<br />
dönem olur. Aynı zamanda dünyanın neredeyse<br />
her yerinde de durum böyledir. Kimi<br />
yumurta atar, kimi ayakkabı fırlatır, kimi<br />
sözle protesto eder. Ama protesto edilir.<br />
Bugüne kadar da böyle olmuştur. Protesto<br />
eden öğrenciler de ‘aman bugün Türkiye’nin<br />
ilk milli uydusu fırlatılıyormuş, bugün protesto<br />
etmeyelim, yarın ederiz’ demezler.<br />
Çünkü oradaki mesele uyduyla da ilgili değildir.<br />
Buna alışkın olmak gerekir.<br />
Kimse kimseyi sevmek, beğenmek zorunda<br />
değil. Elbette Başbakan da öğrencileri<br />
sevmeyebilir; ‘Üniversiteler iyi de keşke hiç<br />
öğrenci olmasa’ diyebilir. Bunlar da normal<br />
şeyler.<br />
ODTÜ’NÜN BASIN DUYURUSU<br />
Aslında bu kadar büyümeyebilirdi bu durum.<br />
Çünkü her zaman olan protesto gerçekleştirildi,<br />
öğrenciler gözaltına alındı. Bir<br />
şekilde durum kontrol altına alındı. Daha<br />
doğrusu öyle zannedildi. Ta ki ertesi gün<br />
ODTÜ Rektörlüğü’nden yapılan basın açıklamasına<br />
kadar...<br />
İşte bu açıklama, bu tartışmaların dönüm<br />
noktasını oluşturdu. Bir nevi yerli komedi<br />
unsurlarını da iyice gözümüze soktu açıklama<br />
ardından gelişen süreç.<br />
ODTÜ Rektörlüğü, bir önceki günkü tören<br />
Fatih Avcı<br />
avcifat@itu.edu.tr<br />
nedeniyle yerleşkede çok sayıda polisin görev<br />
yaptığını, protestocu grupla karşı karşıya<br />
gelen polisin, herhangi bir etki gelmeden<br />
anında tepkide bulunduğunu belirten bir<br />
yazı yayınladı. Polisin müdahalesi sonrası<br />
karşılıklı çatışma başladığını, bu çatışmadan,<br />
gaz bombalarından yalnızca protestocu<br />
grubun değil, tüm üniversite paydaşlarının<br />
etkilendiğini, öğretimin aksadığını güzelce<br />
anlattı. Orantısız şiddeti kınadı, aynı zamanda<br />
protestocu grup içerisinde şiddete meyledenleri<br />
de ‘demokrasi sınırlarına saygılı<br />
olun, şiddete bulaşmayın’ diye uyardı.<br />
Aslında ODTÜ Rektörlüğü’nün yazısı çok<br />
makul, anlaşılır ve mantıklıydı. Üstelik bana<br />
kalırsa çok da cesur bir yazıydı. Öğretim<br />
üyelerinin bilgileri ve istişare toplantısının<br />
ardından kaleme alınan yazı basında da hak<br />
ettiği ölçüde yer buldu. Tebrik mesajları,<br />
destek yürüyüşleri yapıldı vs.<br />
Buraya kadar da her şey normal. Ama buradan<br />
sonrası komik. Aslında traji komik.<br />
REKTÖRLER GÜNLER SONRA<br />
ODTÜ’YÜ KINADI<br />
Olayda yaklaşık bir haft a geçti, Başbakan<br />
bir televizyon programında ODTÜ’ye ağır<br />
sözlerle yüklendi. Ne hikmetse, ertesi gün,<br />
bizim demokrasi mabedi üniversitelerimizin<br />
yöneticileri bir bir ODTÜ’yü kınayan yazılar<br />
yayınlamaya başladılar. Bu sayı kısa sürede<br />
onlarca üniversiteyi buldu. Ortalık iyice karıştı.<br />
ODTÜ’ye karşı açıklama yapan üniversitelerin,<br />
ODTÜ’nün açıklamasını okumadıkları<br />
o kadar belliydi ki... Zaman zaman Zaytung<br />
haberi zannettiğimiz açıklamalar yapıldı.<br />
Canlı Zaytung...<br />
Adı henüz duyulmamış üniversiteler adlarını<br />
duyurmuş oldular tabi, önümüzdeki<br />
yıldan sonra üniversite adaylarına katkıları<br />
olmuş oldu bu sayede.<br />
Yani ilginç bir şekilde bir akım başladı;<br />
ODTÜ’yü kınama trendi...<br />
Biz de heyecanla takip ediyoruz tabi, ne<br />
olacak diye. Rektörlerin ODTÜ’yü kınama<br />
mesajlarına, üniversitenin öğretim üyeleri<br />
‘ben kınamıyorum’ diyerek rest çekti. Abartmıyorum,<br />
belki 48 saat içerisinde çok sayıda<br />
açıklamalar yapıldı, üniversiteler içinde bir<br />
nevi kutuplaşmalar oldu, kınayanlar kına-<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
HEPİMİZ<br />
ODTÜ’lü müyüz?<br />
mayanlar diye.<br />
Tabi bu açıklamaların çok da tutarlı bir tarafı<br />
yoktu. İlginç bir ayrım oldu ortada.<br />
ODTÜ’nün hocaları ve hocalarının seçtiği<br />
Rektörü ve üniversite senatosu, yani o gün<br />
ODTÜ’de bulunanlar, olaylara tanık olanlar,<br />
yani birinci şahıslar bir taraft a; diğer taraft a<br />
da olaya tanık olmayan ve olaydan günler<br />
sonra, Başbakan’ın ODTÜ’yü eleştirmesinden<br />
sonra peşi sıra açıklamada bulunanlar...<br />
Yani üçüncü şahıslar...<br />
Bazen komedilerde mantık aranmaz. Hani<br />
küçüklüğümüzün çizgi filmlerinde Roadrunner<br />
bir şekilde Coyote’den kurtulması<br />
mantıksız ama komikti. Ya da Twitty ile<br />
Sylvester mevzusu...<br />
Lafı çok da uzatmadan şöyle bir gözlemi de<br />
aktarayım.<br />
ÖĞRENCİYİ SEVMEYEN<br />
‘ÖĞRENCİ KONSEYİ’<br />
Malum, geçtiğimiz dönem öğrenci harçları<br />
kaldırıldı. Yıllardır mücadelesi verilen parasız<br />
eğitimin bir nevi adımlarından biri atıldı<br />
aslında. O süreç de ilginçti. Harçlar kaldırıldıktan<br />
sonra hiç de yer gök sevinç sesleriyle<br />
inlemedi, parasız eğitmi savunanlar ‘Başbakanım<br />
çok yaşa’ da demedi. Tebrik mesajları,<br />
telefonlar alınmadı falan.<br />
Geçen yıl YÖK’e bağlı Ulusal Öğrenci Konseyi<br />
ve bu birliğe bağlı çeştili üniversite konseyleri,<br />
Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programındaydılar.<br />
İlgiyle seyretmiştim. Tabi<br />
yine üniversiteleri ve hükümeti eleştiren<br />
öğrenciler parasız eğitimden dem vuruyorlardı,<br />
az sayıda olsalar da... Derken, Ulusal<br />
Öğrenci Konseyi bünyesinde bağlı olduğu<br />
üniversitenin ‘öğrenci temsilcisi’ olan bir arkadaşımız<br />
şöyle demişti: ‘Arkadaşlar, parasız<br />
eğitim diyorsunuz da üniversitede parasız<br />
okunur mu? Rektörlüğün de bütçesi belli.<br />
Zaten ihtiyacı olana burs, kredi veriliyor,<br />
niye bu kadar abartıyorsunuz...’ Yine keser<br />
döndü sap döndü, üniversitelerde harç kaldırılmasından<br />
yine günler sonra metroda<br />
bir afiş gözüme çarpmıştı. Bu arkadaşımızın<br />
da arasında olduğu Ulusal Öğrenci Konseyi<br />
‘yıllardır verdiğimiz mücadelemiz sonucunda<br />
artık üniversite harçları kaldırılmıştır. Bu<br />
zulme son veren Başbakan’ımıza üniversite<br />
öğrencileri adına teşekkür ediyoruz.’ Nihayet<br />
‘Başbakanım çok yaşa’ diyenler de olmuştu<br />
işte.<br />
Bu ODTÜ mevzusu da bana hemen bunu<br />
hatırlattı. Yani öğrenci olun, öğretim üyesi<br />
olun bir önemi yok.<br />
Omurgalı olun da...<br />
Evet, buraya kadar da her şey normal. Çok<br />
normal...<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
TANIYALIM:<br />
İTÜ DANIŞMANLIK KULÜBÜ<br />
İTÜ Danışmanlık Kulübü, Ağustos ayında Berk<br />
Ilındır, Özge Durkut ve Mehmet Niyazi Kuzu tarafından<br />
tekrar kuruldu. İki sene önce kurulmuş olan<br />
kulübün yenilendiği bu süreçte farklı ve öğrenci<br />
portföyü geniş bir yapı için çalışmalara başlandı.<br />
18 Aralık salı günü 1. Danışmanlık Günü isimli bir<br />
etkinlik düzenlendi. PwC'den dört yönetici, danışmanlık<br />
sektörünü ve kendi firmalarını tanıttılar.<br />
Bunun yanında İTÜ Danışmanlık Kulübü, bahar<br />
döneminde “Danışmanlık Zirvesi” adı altında üç<br />
gün sürecek olan bir organizasyon planlıyor. Kulüp<br />
kurucularından Mehmet Niyazi ise kulüp hakkında:<br />
“Amacımız hem farklı olup hemde geniş kitlelere<br />
hitap etmek. Bugün firmalara ve markalara<br />
baktığınızda da bunu görürsünüz. Farklı olmak sizi<br />
markalaştırır. Tabi burda farkın yanında kalitede<br />
çok önemli. Biz önce İTÜ de ilerleyen zamanlarda<br />
da Türkiye de bir marka haline gelmek istiyoruz. Bu<br />
oluşumda da arkadaşları aramızda görmek isteriz.<br />
Facebook grubumuzdan bize kolaylıkla ulaşabilirler.”<br />
dedi.<br />
facebook.com/groups/itudanismanlikkulubu<br />
KONU: SERGİ<br />
TEMA: İSTANBUL<br />
İTÜ Güzel Sanatlar Kulübü’nün eylül ayından beri<br />
hazırlandığı İstanbul temalı sergisi ocak ayında açılıyor.<br />
Daha önce denenmemiş bir biçimde yapılan eserler<br />
minyatür maketlerden ve bilindik İstanbul temalarının<br />
yeniden yorumlanmasıyla oluşturuldu. Aynı<br />
zamanda tahta üzerine yapılan aklirik ve yağlı boya<br />
çalışmalar, eski İstanbul ile yenisi arasındaki farklılıkları<br />
gözler önüne serdi.<br />
Klasik bir Galata Kulesi, Taksim Tünel beklense de<br />
bu sergide tahta çubuklardan bir Taksim Tramvay<br />
veya Kız Kulesi’ni değil ama silüetini gösteren maketler<br />
vardı. Eski İstanbul’un tahtadan evlerinin<br />
arasında kaybolunup, Tophane’nin nargile kafeleri<br />
arasında gezildi.<br />
Yapılan eserler üzerine serpilen toz boya karışımları<br />
Şehr-i İstanbul standına eskilere ait bir lezzet bıraktı.<br />
Sergimizin öncelikle Taşkışla’da sergilenmesi<br />
planlanıp, ikinci ayağı Ayazağa’da düzenlendi. Ayrıntıları<br />
ve Sanat Atölyesinin etkinliklerini ve çalışma<br />
saatlerini öğrenebileceğiniz Facebook İTÜ Güzel<br />
Sanatlar Kulubü sayfası ziyaretlerinizi bekliyor.<br />
BİLİNEN TARİHE FARKLI BAKIŞ:<br />
1881<br />
10 Kasım’da ilk gösterimi yapılan, 44 sanatçının, bir<br />
o kadar da saygın kişinin emeği olan “1881” izleyicilerin<br />
takdirini topladı. Değişen dekorlar, heyecanlı<br />
replikler ve skeçler sayesinde nasıl geçtiği anlaşılmayan<br />
bir üç buçuk saat sunuyor. Oyun, Müjdat<br />
Gezen Tiyatrosu tarafından hazırlandı. Hazırlanma<br />
sürecindeki övgülerle ve özellikle Yılmaz Özdil’in<br />
yorumu ile oyun dikkatleri üzerine çekmişti.<br />
Oyuncuların gerçekçiliği ile bebek Mustafa’dan bilinen<br />
Atatürk’e kadar hepsini gözle görmek mümkün.<br />
Küçük ayrıntıların ve bilinmeyen hikayelerin<br />
gösterildiği oyun Aralık ayında sonlandı. Müjdat<br />
Gezen Tiyatrosu’nu takip etmek için:<br />
http://www.mujdatgezensanatmerkezi.com.tr/<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
Çatısında güneş enerjisi<br />
santrali bulunan öğrenci<br />
yurdu buna en uygun örneklerin<br />
başında yer alıyor. Bu<br />
gelişme sayesinde elektriğin<br />
yüzde 30’undan tasarruf<br />
sağlanıyor.<br />
AKUSTİK SÖYLEŞİLER<br />
TRT Okul’un üniversite öğrencilerine<br />
ulaşmak amacıyla yaptığı<br />
bu program Keremcem’in<br />
sunuculuğunda gerçekleşiyor<br />
ve her haft a başka bir üniversitede<br />
başka konuklarla düzenleniyor.<br />
Üniversitemizde<br />
ağırlanan konuklar Pelin Öztekin,<br />
Alphan Manas, Atilla<br />
Özdemiroğlu, Öykü Gürman<br />
oldu. Keyifl i sohbetleriyle izleyenlerine<br />
eğlenceli iki saat<br />
yaşattılar.<br />
İTÜ Konservatuar mezunu olan<br />
Öykü Gürman şarkılarını canlı<br />
olarak bizlerle paylaştı. Kardeşi<br />
Berk ile yollarının kavgalı<br />
1998 yılında ortaya çıkan LEED<br />
sertifika sistemi, Amerikan Yeşil<br />
Binalar Konseyi (USGBC) tarafından<br />
geliştirilmiş ve uluslararası<br />
arenada kabul görmüş bir<br />
çevre dostu bina sertifikasyon<br />
sistemidir. Özyeğin Üniversitesi<br />
Çekmeköy Kampüsü LEED<br />
sertifikasına sahip ilk Türk Üniversite<br />
kampüsü olma özelliğine<br />
erişmiştir. Bu kapsamda bina<br />
arazisinde, inşaat esnasında ve<br />
sonrasında doğal yaşamın korunmasına<br />
azami ölçüde dikkat<br />
edilmesi hususunda birçok çalışmada<br />
bulunulmuştur.<br />
ayrılmadığını sadece müziğin<br />
farklı alanlarına yöneldiklerini<br />
belirtti.<br />
Atilla Özdemiroğlu kızının İTÜ<br />
Ayazağa Kampüsü’nde lisede<br />
okuduğunu belirterek İTÜ’ye<br />
övgülerini dile getirdi. Program<br />
boyunca tecrübelerini bizimle<br />
paylaşan Atilla Özdemiroğlu<br />
aynı zamanda 12 Aralık Çarşamba<br />
günü verdiği konserden<br />
de bahsetti. Özellikle bu konserin<br />
hayatında ilk defa kendi<br />
adıyla yapılan müzikal bir gös-<br />
İTÜ<br />
YEŞİL KAMPÜSLER<br />
Asırlardır<br />
Çağdaş Peki<br />
Ya Çevreci mi?<br />
Pınar Bahar Çelebi / Ayazağa<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
teri olduğunu belirtti.<br />
Hayatında dolmuş şoförlüğünden,<br />
fahri başkonsolosluğa;<br />
mucitlikten pilotluğa kadar bir<br />
çok farklı alanda çalışmış olan<br />
iş adamı Alphan Manas ilginç<br />
hayat tecrübeleriyle izleyenleri<br />
şaşırttı. Fütüristlikle de ilgilenen<br />
Manas aynı zamanda<br />
Göztepe’nin yönetim kurulunda<br />
yer alan bir İzmirli.<br />
“Hayat Bilgisi”, “Bir Demet<br />
Tiyatro”da oynayan, BKM Mutfak<br />
ile tanınan Pelin Öztekin<br />
programa esprileriyle, Galatasaray<br />
fanatikliğiyle ve söylediği<br />
“Sil Baştan” şarkısı ile renk kattı.<br />
Son zamanlarda birçok üniversite,<br />
yerleşke içerisindeki<br />
yaşam kalitesini düzenlemek<br />
için “dolar yeşilinden doğa<br />
yeşiline geçme” konusunda<br />
bazı önemli çalışmalarda bulundu.<br />
Bazı üniversitelerin<br />
çevreci kampüsler için yaptıklarını<br />
size sunarken, gelecek<br />
sayımızda İTÜ’nün yerini<br />
sorgulayacağız.<br />
Boğaziçi Üniversitesi çevre dostu projeleriyle yeşil<br />
kampüs olma yolunda bazı yatırımlarda bulunuyor.<br />
Geleceğin en önemli teknolojileri arasında güneş<br />
enerjisinden elektrik enerjisi üretim tesislerini<br />
gösterebiliriz. Üniversitenin Yapı İşleri ve<br />
Teknik Daire Başkanı Şahin Öztürk’ün<br />
açıklamasından edindiğimiz bilgilere<br />
göre kampüste yapılan binaların artık<br />
‘yeşil bina’ standartlarında inşa<br />
edilmesi hususunda çaba<br />
sarf ediliyor.<br />
Ayrıca Pelin önce “Pelin Öztekin”<br />
olduğunu daha sona Rasim<br />
Öztekin’in kızı olarak tanındığını<br />
vurguladı.<br />
Program sırasında öğrencilerin<br />
merak ettiği sorular cevaplandı.<br />
Ayrıca İTÜ öğrencisi olan<br />
Şeymanur Kandaz ile Muratcan<br />
Özçetin yaptıkları dans ile beğeni<br />
topladı.<br />
Dilşad Dağtekin / Ayazağa<br />
Koç Üniversitesi, 2005 yılında<br />
başlatmış olduğu yerleşke içersindeki<br />
ekolojik yaşamı geliştirme<br />
çabaları sonucunda ISO<br />
14001 Çevre Yönetim Sistemi<br />
belgesi aldı. Bir yıl içinde kaynakların<br />
verimli ve tasarrufl u<br />
kullanımı sayesinde 19 öğrenciye<br />
burs imkânı tanındı. Rumelifeneri<br />
Kampüsü’nde 23 MW’lık<br />
kojenerasyon tesisi inşa edilmesi<br />
ile doğalgaz tüketiminde önemli<br />
tasarruf sağlandı. Yıl içinde 6 aylık<br />
bir süreçte üniversitede uygulanan<br />
atık yönetimi sonucu, geri<br />
dönüşüm çalışmalarında kayda<br />
değer katkılar sağlandı.<br />
SİZSİZ OLMAZ<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi web sitesini yeniliyor. Bu<br />
süreçte akademisyenler, öğrenciler, mezunlar ve çalışanlar<br />
ile etkileşim içinde olabilmek<br />
için sizinletasarliyoruz.itu.<br />
edu.tr sitesi oluşturuldu.<br />
itu.edu.tr ana sayfasının tasarımı<br />
için yeni fikirler ile<br />
kullanımı basit, erişimi kolay,<br />
kullanıcı dostu bir web<br />
sitesi ortaya çıkması planlanıyor.<br />
www.sizinletasarliyoruz.itu.<br />
edu.tr adresine girerek fikir havuzuna<br />
fikrini ekleyenler sürece dahil olacak.<br />
Detayları İTÜ Facebook ve Twitter hesaplarından<br />
takip edebilirken, #sizinletasarliyoruz etiketiyle de<br />
Twitter üzerinden fikirlerinizi gönderebilirsiniz.<br />
7
8<br />
10 - 12 Ocak’ta yapılacak<br />
olan yeterlilik sınavına<br />
girecek öğrencilerin “irregular”<br />
olma konusundaki<br />
bilinmeyenleri kafa karıştırıyor.<br />
Irregular olmak<br />
ya da olmamak... Lisansa<br />
düzensiz olarak başlamak<br />
neler getirir? Avantajlar,<br />
dezavantajar...<br />
Cevapları araştırdık, tecrübeleri<br />
derledik.<br />
Seden Gamze Çelikkol<br />
celikkolse@itu.edu.tr<br />
ÖĞRENCİ<br />
İŞLERİ<br />
NE DİYOR<br />
Kamil Can Erdem<br />
erdemkami@itu.edu.tr<br />
İTÜ, uzun yıllardır hazırlık eğitimi<br />
ile iç içe. Özellikle İTÜ’nün yüzde<br />
yüz İngilizce bölümler açmasıyla,<br />
hazırlık sınıfl arındaki İngilizce eğitimi<br />
de daha fazla gündeme oturdu. Hazırlık<br />
eğitimi bir yana, sınavı geçtikten<br />
sonra kazandığı bölümde okumaya<br />
başlayacak öğrencilere sunulan<br />
seçenekler de kafa karıştırabiliyor.<br />
Bunlardan belki de en göze batanı<br />
‘irregular’ olarak tabir edilen, lisansa<br />
düzensiz başlamak.<br />
İTÜ’de hazırlık okuyan öğrenciler eğer<br />
güz dönemi sonunda yapılan yeterlilik<br />
sınavında başarılı olurlarsa, bahar<br />
yarıyılıyla birlikte bölüm derslerini<br />
almaya başlayabiliyorlar.<br />
Güz dönemi sonundaki yeterlilik sınavına girme<br />
hakkı kazanabilmek için:<br />
A seviyesi öğrencilerinden Güz dönemi<br />
içindeki not ortalaması 60 ve üzeri<br />
olanlar; B seviyesi Öğrencilerinden<br />
güz dönemi içindeki not ortalaması 70<br />
üzeri devamsızlık sınırını aşmamış ise<br />
Güz dönemi sonunda verilen yeterlilik<br />
sınavına girme hakkı kazanırlar. Bu<br />
sınavda 60 ve üzeri not alanlar fakültelerinde<br />
derslerine başlayabilir. C ve<br />
D seviyesi öğrencileri bir yıl boyunca<br />
hazırlık sınıfına devam ederler.<br />
Irregular olmak konusunda genel düşünceler<br />
Irregularlara göre; derslerin yoğunlukları<br />
ve zorlukları göz önüne alındığında,<br />
eğitimini dokuz döneme yaymak<br />
Yönetmelik Ne Diyor ?<br />
İngilizce Hazırlık Programları<br />
Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği/<br />
MADDE 14<br />
(1) İngilizce hazırlık programında<br />
A ve B düzeyi öğrencileri devam<br />
koşulunu yerine getirdikleri ve yıl<br />
içi sınavlarında Senato tarafından<br />
belirlenen ortalamayı sağladıkları<br />
takdirde birinci yarıyıl sonunda<br />
Öğrenci İşleri Daire Başkanı<br />
Yıldız Büyükçolak’a sorduk:<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
avantaj olarak görülüyor. Bunlara ek<br />
olarak, hazırlıkta tek odak noktası<br />
İngilizce olduğundan matematikten,<br />
fizikten, kimyadan vs. uzaklaşıldığı;<br />
bu yüzden lisansa geçince bocalama<br />
evresi yaşanıldığı belirtiliyor. Bir dönem<br />
daha hazırlığa devam edilmesinin<br />
ise bu evreyi daha da uzatacağına<br />
dikkat çekiliyor. Ayrıca derslerini<br />
dokuz döneme yaymayı tercih ederek<br />
sosyal hayatına daha çok vakit ayırdığını<br />
söyleyen öğrenciler de mevcut.<br />
Irregular öğrencilerin ders seçimi<br />
Öğrenciler irregular olmanın ders<br />
seçimlerinde bir farklılık oluşturmadığı<br />
belirtiliyor. Lisanstaki ilk dönemlerinde<br />
irregular öğrencilere ders<br />
seçim önceliği verildiği için hiçbir<br />
sorun yaşanmadığı söylenirken ikinci<br />
dönemlerinde ise birinci sınıfl ar en<br />
son ders seçimi yaptığı için kimi dersleri<br />
alırken sıkıntı yaşanabiliyor. Her<br />
dönem her dersin açılmamasından<br />
dolayı, öğrencilerin ders planlamalarında<br />
gecikmeler olabiliyor. Örneğin;<br />
Mimarlıkta birbirine bağlı 8 proje<br />
dersi olduğu ve Proje1 dersinin 2.<br />
dönem ya da yaz okulunda açılmadığı<br />
için lisans en az 9 dönem oluyor.<br />
Ortalama hedefl eyen arkadaşlara<br />
verilen İngilizce yeterlik sınavına<br />
girme hakkına sahiptirler. Bu<br />
sınavda başarılı olanlar, fakültelerinde<br />
derslere başlarlar. Başarısız<br />
olanlar ise bahar yarıyılında derslere<br />
B düzeyinde devam ederler. B<br />
düzeyi öğrencileri ikinci yarıyılda<br />
aldıkları hazırlık öğreniminde<br />
diğer düzeylerle aynı koşullara<br />
tabidir.<br />
İngilizce yeterlilik sınavına girme hakkı kazanmış<br />
öğrencilerin bu haklarını kullanmamaları hakkında ne<br />
düşünüyorsunuz?<br />
Yoğun LYS çalışmalarının ardından öğrencilerin<br />
Lisansa erkenden başlamak istememeleri doğal<br />
bir şey ancak İngilizce seviyeleri iyi olan öğrencilerin<br />
hiç olmazsa bahar döneminde az ders<br />
alarak lisansa rahatça başlama fırsatlarını göz<br />
ardı etmemelerini tavsiye ediyorum. İrregular<br />
olmak hazırlıktaki öğrencilerin üniversite hayatından<br />
uzaklaşmamaları için bir avantajdır.<br />
Yatay Geçiş, Çift Anadal (ÇAP) ve Yan Dal Programlarında<br />
İrregular Olmak kolaylık sağlar mı?<br />
Bu programlarda yer almak isteyen irregular<br />
öğrencilerin başvurudan önce önlerinde 1,5<br />
yılları var. Örneğin Yatay geçiş yapmak isteyen<br />
bir irregular öğrenci ortalamasını yüksek<br />
tutabilmek için 2013 Temmuza kadar yani 3<br />
yarıyıl ve 2 yaz okulu boyunca ders alabilme<br />
imkanına sahip. Bu sayede regular öğrencilere<br />
göre daha geniş bir aralıkta düşük not aldığı<br />
dersleri tekrar alarak telafi edebilir.<br />
YILDIZ BÜYÜKÇOLAK<br />
Öğrenci İşleri Daire Başkanı<br />
fazla zorlamadan dengeli bir dağılım<br />
yapmaları öneriliyor. Aksi takdirde<br />
ilk dönemden gözetime girme riski de<br />
söz konusu.<br />
Yeterli İngilizce seviyelerinde olmalarına rağmen<br />
bir dönem daha hazırlık okumak isteyen öğrencilere<br />
öneriler:<br />
Hazırlıkta daha rahat olunduğunu<br />
savunup sosyal aktivitelere daha fazla<br />
vakit ayırılabileceğini<br />
düşünen öğrenciler olmasına rağmen<br />
lisansa geçince az ders alarak hazırlığa<br />
göre daha rahat olunabileceğini söyleyen<br />
öğrencilerin sayısı küçümsenemeyecek<br />
derecede. Böylece hem kredi<br />
açısından öne geçmiş ve lisansa hafif<br />
bir başlangıç yapmış olunabileceği<br />
hem de aynı anda istenilen etkinliklere<br />
katılabilineceği vurgulandı.<br />
Irregular olup lisansı 3,5 yıldabiriterek<br />
üniversite hayatını 4 yıla sığdırma<br />
planları olan öğrenciler yapılan yorumlar<br />
da şöyle; 3 yılda tamamlamış<br />
öğrenciler bile mevcut dolayısıyla sıkı<br />
çalışma ve disiplinle bu mümkün olabilir<br />
diyenler olduğu gibi ‘‘Üniversite<br />
yılları en güzel yıllardır, uzun uzun<br />
adam gibi yaşayın, kasmayın; zaten<br />
yıllarca çalışıp İTÜ’ye gelmişiz, bari<br />
bize bir faydası olsun da geldiğimize<br />
değsin; öğrencilik hayatını erken<br />
bitirme hayalleri neden? Zira öğrenci<br />
olmayana akbil bile 2 katı fiyat çekiyor.’’<br />
diyenler de var.<br />
(2) C ve D düzeyi öğrencileri güz<br />
yarıyılı sonunda yapılan İngilizce<br />
yeterlik sınavına giremezler. C ve<br />
D düzeyi öğrencilerinden devam<br />
şartını yerine getiren ve Senato<br />
tarafından belirlenen not ortalamasını<br />
sağlayanlar yıl sonunda<br />
verilen İngilizce yeterlilik sınavına<br />
katılabilirler.<br />
İrregular öğrenciler ilk dönemlerindeki ders seçimlerinde<br />
sıkıntı yaşıyor mu ?<br />
İrregular Öğrenciler ders seçimlerini 1.Sınıfl arla<br />
birlikte 5 Şubatta herkesten önce yapacak. Bu<br />
yüzden irregular öğrencilerin ders seçimlerinde<br />
regular öğrencilerden bir farkı yoktur. (Ancak<br />
bahar döneminde açılmayan bazı dersler var. )<br />
İrregular öğrencilerin lisanstan mezun olurken dereceye<br />
giremediği konuşuluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?<br />
Senato kararına göre lisansı 8 dönemde bitiren<br />
her öğrenci dereceye girebiliyor. Dolayısıyla<br />
eğer irregular öğrenciler lisanslarını 8 yarıyılda<br />
bitirirlerse, sene sonunda mezun öğrencilerle<br />
birlikte değerlendirildiği için dereceye girme<br />
hakları ortadan kalkmıyor.<br />
İrregular olan öğrencilerin ders programları kendi<br />
dönemleri ile paralel olmadığı için belli bir arkadaş<br />
çevreleri olmayacağını düşünüyor. Bu konuda neler<br />
diyeceksiniz ?<br />
İtü’de sınıf geçme değil ders geçme sistemi olduğu<br />
için farklı dönemlerden hatta farklı fakültelerden<br />
öğrenciler birlikte ders alabiliyorlar. Bu<br />
konuda irregular öğrencilerin regular öğrencilerden<br />
hiç bir farkı olmadığını düşünüyorum.<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
IR<br />
OLMAK<br />
YA DA<br />
OLMAMAK<br />
RE<br />
GU<br />
LAR<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
GİZEM KARACA<br />
Uzay mühendisliği<br />
Irregular olmak yatay geçiş,<br />
çift anadal (çap), yandal ya<br />
da Erasmus programlarına<br />
başvuruda katkı sağlar. Şöyle ki<br />
bir dönem avantajli olunduğu<br />
için o dönemde kolayca geçilebilecek<br />
dersler alınıp yüksek not<br />
ortalaması yapılabilir ve ilerdeki<br />
ADEM YILMAZ YAZAR<br />
Elektronik ve haberleşme mühendisliği<br />
CÜNEYT CİHAN<br />
İmalat mühendisliği<br />
İlk dönemde dilediğiniz gibi ders seçebiliyorsunuz,<br />
isterseniz fazla ders almadan rahat bir dönem<br />
geçirirsiniz ve ileriki dönemlerinizi biraz olsun<br />
rahatlatırsınız isterseniz biraz abartıp toplam öğrenim<br />
sürenizi kısaltabilirsiniz. Bence en az 18 en fazla 22<br />
kredi alınmalı. Örneğin makina mühendisliği öğrencileri<br />
için İlk dönemde şu dersleri tavsiye edebilirim;<br />
Technical Drawing, Mathematics I, English I, Physics I,<br />
General Chemistry, Materials Science, General Chemistry<br />
I Lab, Physics I Lab<br />
ALİ SINMAZ<br />
Elektrik mühendisliği<br />
Üniversiteyi erken bitirmek isteyen<br />
öğrenciler için güzel bir fırsat. Bölümümün<br />
kontenjanı az olduğu için<br />
güz döneminde açılan dersler genellikle bahar<br />
döneminde açılmıyor. Ön şart olan bahar dönemi<br />
derslerini bahar dönemi alıp, bu dönem de<br />
üst dersini alarak sene sonunda 3.sınıf olmayı<br />
garantilemiş arkadaşlarım var. Hazırlıktayken<br />
sabahın köründe kalkıp maçkaya gitmek bir<br />
NİLAY YILDIRIM<br />
İmalat mühendisliği<br />
Hazırlığı atlayacak seviyede<br />
olan arkadaşlar<br />
için hazırlığın ikinci<br />
dönemi oldukça sıkıcı olacak,<br />
kalan arkadaşlarım çok sıkıldılar.<br />
Hazırlıkta takılmak yerine<br />
örneğin 15 kredi alıp lisansta<br />
da 3 gün derse gidip 2 gün yatabilirler.<br />
15 kredi 15 kredidir<br />
neticede, yol almak güzeldir.<br />
Lisansa başlamayacaksa da<br />
başka şekilde değerlendirmek<br />
mümkün, yurtdışı dil okulu<br />
gibi.<br />
dönemlerde de daha rahat olunacağı<br />
için regular öğrencilerden her<br />
zaman yüksek ortalama yapma<br />
konusunda avantajlı durumdayız.<br />
Eğer yatay geçiş, çap, yandal veya<br />
Erasmus düşünen arkadaşlar<br />
varsa irregular olmalarını tavsiye<br />
ederim.<br />
Irregular olunca belli bir dönemleri olmayacağından<br />
belli bir arkadaş çevreleri olmayacağı<br />
düşüncesine pek katılmıyorum. Bu<br />
kişinin sosyalliğine de bağlı bir durum. Bir kere<br />
“bölümümdeki herkesle aynı derslere gireyim”<br />
diye bir durum yok, 2 yıl boyunca havuz derslerinde<br />
zaten bölümler karışık, bölüm derslerinde<br />
ise dersin türkçe-ingilizce diye ikiye ayrılması<br />
Ben hazırlığı A kurundan atladım. O dönem neredeyse<br />
bütün A kurları hazırlığı atlamıştı. Ayrıca ilk<br />
lisans dönemimde 18,5 kredi almıştım ve hazırlıktan<br />
daha rahat bir programım olmuştu Hazırlığı fırsat bulup<br />
atlayamamayı vakit kaybı olarak görüyorum. İlla irregular<br />
olup okulu erken bitirmek amaçlanmalı demiyorum ama<br />
o 1 dönem özellikle kişisel gelişim için faydalı olabilir<br />
(yurtdışında yabancı dil, seyahat vs.).<br />
Ben elektrik mühendisliği bölümündeyim ve irregular<br />
yerden sonra ölüm gibi gelmeye başlamıştı.<br />
En azından devamsızlık derdim, 45dklık yol<br />
derdim kalmaz, fazladan bir dönem olduğu için<br />
kaç kredi versem kardır düşüncesindeydim.<br />
Ama bahar döneminde havaların güzelleşmesi<br />
ve hazırlıktan sonra derslere odaklanmam zor<br />
olduğu için ortalamam kötü. Bu konuda rehavete<br />
kapılmamalarını tavsiye ediyorum.<br />
OĞUZ GÜRES<br />
İnşaat mühendisliği<br />
CAN BERK AYTAÇ<br />
Elektrik mühendisliği<br />
Irregular olup lisansı 3,5 yılda<br />
bitirmek planı genelde sadece<br />
hayal olarak kalmakta ancak<br />
okulumuzda lisans hayatını sadece<br />
3 yılda tamamlamış öğrenciler bile<br />
mevcut dolayısıyla<br />
sıkı çalışma ve disiplinle bu<br />
mümkün olabilir ancak önerim<br />
öğrenci olmanın hakkını vermeleri<br />
yönünde ne de olsa öğrenci olmayana<br />
akbil bile 2 katı fiyat çekiyor<br />
dolayısıyla mümkün olduğunda 3,5<br />
senede değil 4-5 senede tamamlamalarını<br />
ve mühendisin sadece<br />
hesap kitap yapmak olmadığını<br />
anlamalarını isterim..<br />
IRREGULAR<br />
ÖĞRENCİLER<br />
NE DİYOR<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
AHMET ÇETİN<br />
Bilgisayar mühendisliği<br />
Her bölümde dersler aynı olsa<br />
bile dizilişleri farklıdır. Bence<br />
önce havuz derslerinin yani<br />
alınabildiği kadar ilk dönem dersleri<br />
alınmalıdır. Alınamayan dersler yerine<br />
ise üst dönemlerden Ata, Tur gibi<br />
dersler alınarak kredi 18-20 civarına<br />
getirilmelidir. Ders dengesi bir şekilde<br />
kuruluyor bu korkulacak bir şey değil.<br />
Ayrıca yaz okulunda genelde bölüm<br />
dersleri açılmıyor. Havuz derslerini<br />
almak veya yükseltmek isteyenler yaz<br />
okuluna kalıyorlar.<br />
OKTAY SEVER<br />
Jeofizik mühendisliği<br />
Tabii bir de hazırlıktaki 3<br />
dönemden sonra irregular olmak<br />
var benim olacağım gibi.<br />
Bu durumu kimseye önermiyorum.<br />
da dönemi ikiye bölüyor. Irregularlıkta bir de<br />
dönem farkı oluşuyor tabi dersten derse ama<br />
dediğim gibi kişi sosyal biriyse iki dönemden de<br />
çevre yapabilir, bunu avantaja çevirebilir. Ki sizinle<br />
aynı dönem lisansa başlayan diğer irregular<br />
öğrenciler de çoğu derste gözünüze çarpıyor ve<br />
sayıları hiç de az değil, buradan da başlı başına<br />
bir arkadaş grubu yapılabilir.<br />
İREM YILMAZ<br />
Mimarlık<br />
Irregular olmamın hazırlıktaki<br />
rehaveti biraz olsun üstümden<br />
atmamı sağladığı ve bölüme daha<br />
kolay adapte olmamı sağladığını<br />
söyleyebilirim.Mimarlık bölümümde<br />
irregular olarak başlayacak öğrencilere<br />
benim almalarını önerebileceğim<br />
dersler: havuz dersleri, ATA,TUR<br />
kodlu dersler, ITB ve MAT103E<br />
olarak okuduğum ilk 2 sene çok rahat geçti diyebilirim.<br />
Irregular olmanın dezavantajlarını bölüm derslerini<br />
almaya başladığım zaman gördüm. Örneğin ben 5. yarıyılımı<br />
bahar, 6. yarıyılımı güz döneminde okudum. Ancak<br />
normalde 5. yarıyıl derslerim güzde, 6. yarıyıl derslerim de<br />
baharda açılıyordu. O yüzden hem alttan hem de üstten<br />
ders alarak kredimi dengelemeye çalışıyordum. Üstten<br />
ders almak da ortalamayı olumsuz etkileyebiliyor.<br />
9
10<br />
Hintliler çıldırmış olmalı!<br />
Hollywood filimlerini hepimiz bilir ve çoğumuz takip ederiz.<br />
Peki ya Bollywood deyince! Hindistan’ın ulusal sinema sektörü<br />
Hollywood’a ne kadar meydan okuyabiliyor ?<br />
Bollywood’un adı, film fabrikaları<br />
olarak nitelenen Mumbai’nin eski<br />
adı olan Bombay ve Hollywood’un<br />
birleşmesinden oluşmuştur. Hint filmlerinin<br />
ülkemizde vizyona girmemesinden<br />
dolayı , birkaç filmden fazlasının adını duyamayız.<br />
Türkiye’deki sinemaseverler<br />
Bollywood’la 21. İstanbul Film<br />
Festivali’nde Devdas adlı filmin<br />
yer aldığı gösterim ile buluşmuşlardır.<br />
Hindistan’da her<br />
yıl 1000’in üzerinde uzun<br />
metrajlı film ve 900 civarında<br />
kısa film çekilmektedir.<br />
Bir milyarlık nüfusu<br />
bulunan Hindistan’da<br />
günde on beş milyon<br />
Hintli sinemaya gidiyor.<br />
Hintçe’nin ülke genelinde<br />
yaygın bir dil olmaması nedeniyle<br />
Bengali, Malalayam, Tamıl<br />
ve Telugu dillerinde çekilen filmlerin<br />
sayısı da küçümsenmeyecek kadar çoktur.<br />
Hindistan’da bölgesel sinema sektörünün<br />
güçlenmesindeki en büyük etkenin ‘dil’ olduğu<br />
düşünülüyor. Bollywood, Hintçe çekilen<br />
filmlerin oluşturduğu sektöre hakimken, ‘<br />
yeni Hint sineması’ ülkenin geri kalanında<br />
bölgesel dillerde daha küçük bütçeli filmler<br />
çekmektedir.<br />
Hindistan hükümeti film konusunda çok<br />
hassas olduğu için Bollywood’ da öpüşme<br />
sahnesine bile zor rastlanır. Buna rağmen<br />
filmlerde bolca romantizim, aşk, ayrılık,<br />
J.R.R TOLK IEN g<br />
dram göze çarpıyor. 1970 li yıllarda daha çok<br />
aksiyon türünde dövüş sahnesi bol olan filmler<br />
çekilmiştir. Müzik ve dans ise bu filmlerin<br />
olmazsa olmazıdır. Bir filmin süresi 3-4<br />
saati bulmakla beraber bu özellik karakterlerin<br />
farklı yönleriyle ele alınmasına, oldukça<br />
renkli senaryoların ortaya çıkmasına<br />
dolayısıyla tek filmin içinde<br />
birden fazla senaryo varmış<br />
etkisi yaratılmasına olanak<br />
sağlar. Bollywood<br />
aktörü Aamir Khan’ın<br />
önce zengin bir iş<br />
adamı, sonra şaşkın<br />
bir aşık, hafızasını<br />
kaybettikten sonra<br />
sadece 15 dakikasını<br />
hatırlayan bir hasta,<br />
son olarak da bir seri katil<br />
rolüne büründüğü Gajini<br />
filmi buna bir örnektir.<br />
Devlet tarafından da desteklendiği<br />
için Bollywood filmlerinin Hindistanlı<br />
ailelerde ayrı bir yeri vardır. Örf ve adetleriyle,<br />
tutuculuklarıyla, duygusallıklarıyla<br />
Hollywood’dan oldukça farklı olan filmler<br />
batıda da sevilmektedir. Slum Dog Millionere<br />
Filmi Amerika’da gişe rekoru kırmış. Lagaan,<br />
3 İdiots, Taare Zamaane Paar gibi Aamir<br />
Khan’ın rol aldığı filmler IMDB’de 8’in<br />
üzerinde.<br />
İzlenmesi şart:<br />
1. 3 Idiots (2009)<br />
2. Bobby (1973)<br />
3. Rang De Basanti (2006)<br />
6. Udaan (2010)<br />
7. Dilwale Dulhania Le Jayenge (1995)<br />
8. Om Shanti Om (2007)<br />
9. Fanaa (2006)<br />
10. Fashion (2008)<br />
11. Lagaan (2001)<br />
12. Devdas (2002)<br />
13. Swades (2004)<br />
14. Taare Zameen Par (2007)<br />
15. 1942: A Love Story (1993)<br />
16. Dil Chahta Hai (2001)<br />
17. Sarfarosh (1999)<br />
18. Bunty Aur Babli (2005)<br />
19. Peepli Live (2010)<br />
20. Black (2005)<br />
Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu<br />
Fantastik kurgunun temellerini gerçek anlamda atanları ne kadar tanıyoruz? Benim gibi birçok kişinin, yazarların hayal dünyalarının nasıl böyle hayret verici ve harika olduğunu<br />
düşündüğüne eminim. Defalarca kitaplarını okuduğumuz, filmlerinin repliklerini ezberleyene kadar izlediğimiz eserlerin nasıl bir hayatın içinden doğduğunu, nasıl bir süreçten<br />
geçtiğini hepimiz merak etmişizdir. Görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir kitlenin hayranlık duyduğu Orta Dünya'nın baş kahramanı Tolkien’in hayatına ışık tutmanın zamanı<br />
geldi. Elbette bunun yanında çocukluğumuzun hayallerini süsleyen, bizi bambaşka diyarlara götüren Harry Potter’ın yazarı J.K Rowling’i de unutmamak gerek…<br />
“Hobbit ve Yüzüklerin<br />
Efendisi’nin Yaratıcısı”<br />
- Hayal gücünün sınırlarını<br />
zorlayan<br />
adam-<br />
John Ronald Reuel Tolkien<br />
3 Ocak 1892’de Güney<br />
Afrika’nın Bloemfontein<br />
şehrinde doğdu. İngiltereli<br />
orta halli bu ailenin,<br />
İngiliz sömürgesi olan bir ülkede yaşama amacı<br />
yeni bir hayat sürdürmekti. Babası Arthur Tolkien<br />
banka müdürüydü. Afrika’nın iklim koşulları ve<br />
getirdiği olumsuzluklar onları tekrar İngiltere’ye<br />
dönmeye zorlamıştı. Ronald daha 4 yaşındayken<br />
babasını kaybetti. Böylece annesi ve kardeşleriyle<br />
birlikte küçük bir köy olan Sarehole’a yerleştiler.<br />
Hobbitlerin köyü Shire’ı hayal etmesinde ve tasarlamasında<br />
etkili olan bir yerdi burası. Ronald,<br />
köyünün yemyeşil doğasını, arkadaşlarıyla oynadığı<br />
değirmeni asla unutamadı. İleride yaşamının<br />
bir kısmını burada geçirecekti. Okula başladıktan<br />
sonra 1904 yılında da annesini kaybeden Ronald<br />
kardeşiyle birlikte teyzesinin yanına yerleşti. King<br />
Edward’s okulunda dillere olan ilgisi ve yatkınlığı<br />
herkesi şaşırttı. Bu dönemlerde kendi kendine bir<br />
dil yaratmaya başladı. Bu tasarısı Elf dilinin temelini<br />
hazırlamış oldu. Birmingham’da daha sonra<br />
eserlerinde yer verdiği iki yapıya hayranlık duyuyordu.29<br />
metrelik Perrott’s Folly kulesi<br />
Ronald’ı derinden etkilemişti. Bu yapının<br />
hemen yanında bir kule daha<br />
vardı. Bu iki kule, Yüzüklerin Efendisi<br />
serisinin 2.kitabı “İki Kule” için<br />
esin kaynağı oldu. Gençlik yıllarında<br />
yerel bir pamuk markası olan<br />
“Gamgee” ismini ise Frodo’nun sadık<br />
dostu Sam için kullanmıştır.16 yaşındayken<br />
hayatının aşkı Edith ile tanıştı.<br />
Fakat gözetiminde olduğu peder görüşmelerini<br />
yasakladı.1911 yılında klasik diller eğitimini<br />
almak amacıyla Exeter Koleji’ne gitti.21 yaşını doldurduğunda<br />
hiç unutmadığı Edith’i tekrar buldu.<br />
Bir başkasıyla nişanlı olan Edith, Tolkien ile evlenmeye<br />
karar verdi.1916’da aşklarını ölümsüzleştirdiler.<br />
Bu sırada başlayan 1.Dünya Savaşı’na katılan<br />
Tolkien Fransa cephesinde savaştı. İki yakın dostunu<br />
savaşta kaybeden Tolkien, yakınında patlayan<br />
bir bomba yüzünden İngiltere’ye geri döndü. Savaş<br />
Ronald üzerinde unutulmaz etkiler bıraktı. Savaş-<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
BOLLY<br />
tan döndükten sonra Oxford’ta iş bulan Tolkien<br />
1945 yılında burada profesör olmayı başardı. Edith<br />
ile 4 çocuk sahibi oldular. Anglo-Sakson dillerinin<br />
profesörlüğünü yaptı. Ana ilgisi İngilitere’nin ortabatı<br />
topraklarının yazın geleneği üzerineydi.<br />
Zamanla dünyanın en önemli dilbilimcilerinden<br />
biri haline geldi.Küçüklüğünü geçirdiği köy, Birmingham,<br />
savaş ve daha birçok hayatına<br />
dair yerler ve olaylar Orta Dünya’yı<br />
yaratmasında etken olmuştu. Arwen<br />
ve Aragorn’un aşkına da<br />
Edith ile kendisini kattı şüphesiz.<br />
Profesör olduğu yıllarda da<br />
bu mükemmel hayal dünyası<br />
içinde romanlarını yazmaya devam<br />
etti.1937 yılında yayınladığı<br />
“Hobbit” kitabı olumlu olumsuz<br />
pek çok eleştiriye konu oldu. Olumsuz<br />
eleştirilerin hiç bir etkisi kalmadı<br />
ve çok kısa sürede Hobbit popüler oldu. Hobbit,<br />
Yüzüklerin Efendisi serisinin başlangıcıdır. Orta<br />
Dünya’dan ilk kez bu kitapta bahsedilmiştir. Bu sırada<br />
Tolkien Yüzüklerin Efendisi üzerinde yoğun<br />
biçimde çalışıyordu. Yaşadığı süre boyunca elf dili<br />
üzerinde de çalıştı. Cüce, ork, elf ve diğer ırkları<br />
yaratarak, Orta Dünya haritasını da tamamladı.<br />
Tüm eserlerini tam olarak bitirip yayınlayamadan<br />
81 yaşında hayatını kaybetti. Fakat onunla benzer<br />
hayal gücüne ve zekaya sahip olan, oğlu Christop-<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
her Tolkien babasının sakladığı küçücük bir notun<br />
bile kıymetini bilerek, tüm çalışmalarını tamamlayıp<br />
bir araya getirdi. Yarım kalmış eserleri, notları<br />
ve deft erleri taranarak basıldı. Peter Jackson’ın yönetmenliğini<br />
yaptığı aynı isimli Yüzüklerin Efendisi<br />
filmine de eksiksiz olarak konu oldu. Film Oscar<br />
ödüllerini alarak büyük rekorlar kırdı. Böylece<br />
bu inanılmaz eserler daha da ölümsüzleşti. Hayal<br />
gücü hepimizde vardır. Ama önemli olan bunları<br />
kağıda döküp kurgulayabilmektir. Düşünmenin<br />
bile imkansıza yakın olduğu o savaş dönemlerinde,<br />
bunu başaran büyük üstad J.R.R Tolkien’dir. Bu<br />
sebeple, bedeni dünyevilikten uzaklaşmış olsa da,<br />
eserleriyle ebediyen zihinlerde yaşayacaktır.<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
WOOD<br />
J.K ROWLING<br />
Hogwarts’ın büyülü<br />
dünyasında bizi Harry<br />
Potter ile tanıştıran kişi<br />
– onun sihirli asası<br />
“kalemi”-<br />
Joanne Kathleen Rowling<br />
31 Temmuz 1965 yılında<br />
İngiltere’de doğdu. Kathleen<br />
ismine sahip olmamasına<br />
rağmen büyükannesine<br />
beslediği derin sevgi sebebiyle bu adı aldı.<br />
Exeter Üniversitesi’nde Fransızca ve Klasik<br />
Edebiyatlar okudu. Daha sonra Londra’ya<br />
yerleşerek çalışmaya başladı. İlk yazı denem-<br />
esi Tavşan’ı 6 yaşında yazmıştır. Fakat Harry<br />
Potter Rowling’in dönüm noktası olmuştur.<br />
İsmini J.K şeklinde kısaltarak kullanmasının<br />
sebebi, ilk başta okurların onun<br />
erkek olduğu izlenimine kapılıp eserine<br />
önyargıyla yaklaşmamalarını<br />
sağlamaktı. Eğer bayan olduğunu<br />
bilirlerse okumayacaklarından<br />
korktu. Dünyada pek çok kişinin<br />
Harry Potter’ın yazarının bayan<br />
olduğunu öğrendiklerinde çok<br />
şaşırmalarının sebebi budur.<br />
Küçükken ona “Jo” diye seslenirlerdi.<br />
Sadece kızdıklarında<br />
Joanne derlerdi. Harry Potter<br />
serisi, Rowling’in aklında 4<br />
saatlik Manchester-Londra tren yolculuğu<br />
sırasında şekillendi. Ana karakterleri ve<br />
hikayenin büyük kısmını kafasında<br />
oluşturdu. Büyücülük okulu<br />
içeren bir hikaye yazmayı<br />
istiyordu. Trende aklına gelen<br />
bu fi kri kağıda döktü.<br />
Böylece ilk kitap Felsefe<br />
Taşı’nın temelleri atılmış<br />
oldu. Portekiz’e taşındıktan<br />
kısa bir süre sonra 1992’de<br />
gazeteci Jorge Arantes ile evlendi.<br />
1993 yılında kızı Jessica<br />
dünyaya geldi. 1994’te kızıyla birlikte<br />
Edinburgh’e taşındı ve 1995 yılında eşinden<br />
ayrıldı. Bu sıralarda tek geçim kaynağı işsizlik<br />
maaşıydı. Bir akşam gittiği lokantada ilk<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
Aamir Khan<br />
Bollywood’dan söz edip de 3 idiots fi lminden<br />
tanıdığımız, Hindistan’ın önde gelen oyuncu, yönetmen<br />
ve yapımcısı Aamir Khan’dan bahsetmemek<br />
olmaz. Aamir Bollywood’un en çok kazanan aktörüdür.<br />
Amcası Nasir Hussain’in Yaadon Ki Baaraat<br />
(1973) fi lminde çocuk oyuncu olarak fi lm sektörüne<br />
adım atan Aamir, Raakh fi lmiyle<br />
ilk Jüri Özel Ödülü’nü aldı. 1980 ve<br />
1990’larda birçok ödüle aday gösterildi.<br />
İlk ‘Filmfare En İyi Aktör<br />
Ödülü’nü ‘Raja Hindustani’ fi lmiyle,<br />
2001 yılında kendi yapım<br />
şirketini kurdu: Aamir Khan<br />
Productions. İkinci ‘Filmfare<br />
En İyi Aktör Ödülü’nü,<br />
kendi yapım şirketinden çıkan<br />
Lagaan fi lmiyle aldı. İngiliz<br />
sömürgeciliğini eleştiren fi lm Oscar<br />
Ödülleri’nde de aday gösterildi.<br />
Karishma Kapoor ile rol aldığı Raja<br />
Hindustani fi lmi ona Filmfare En İyi Erkek<br />
Oyuncu Ödülü’nü kazandırdı. 7 dalda çeşitli ödüllere<br />
aday oldu. Khan’ın çevirdiği her fi lm başarılı<br />
oluyordu, 5 yıl içinde çevirdiği fi lmlerin hepsi birer<br />
hit haline geldi. Terör olaylarına parmak basan Sarfarosh<br />
fi lmi de oldukça ilgi gördü. 2006 yılında Rang<br />
De Basanti ve Fanaa fi lmlerinde rol aldı. Aynı yıl<br />
İngiltere BAFTA Ödülleri’ne aday oldu. 2007’de ilk<br />
yönetmenlik deneyimini yaşadığı Taare Zameen Par<br />
fi lminin yapımcılığını da üstlendi. Filmde Aamir,<br />
disleksi hastalığına sahip bir çocuğun hayatına yön<br />
veren bir resim öğretmenini canlandırıyordu. Bu<br />
fi lmle ‘Filmfare En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandı.<br />
İngiltere’de Madame Tussauds Müzesi’ nde balmumu<br />
heykeli konulmak istendi, ama Aamir bunu da reddetti<br />
ve açıklamasında: ‘Bu benim için önemli bir<br />
şey değil. İnsanlar isterlerse benim fi lmlerimi izlerler<br />
zaten. Ayrıca ben bu kadar şeyle baş edemem, zaten<br />
benim işim bana yetiyor.’ dedi.2008 yılında çevirdiği<br />
Ghajini fi lmi yılın fi lmi oldu. 2009 yılında gösterime<br />
sunduğu 3 idiots tabiki Filmfare En İyi Film<br />
kitabını tamamlayarak hayatını değiştirdiğinin<br />
farkında değildi. Aynı zamanda Edinburgh<br />
Üniversitesi’nde yüksek lisans okudu ve 1996’da<br />
buradan mezun oldu. 7 kitap olarak planladığı<br />
serinin ilk kitabı Felsefe Taşı yayınlandıktan<br />
kısa bir süre sonra satış rekorları kırarak her ülkede<br />
büyük beğeni topladı. İngiliz kitap ödüllerinde<br />
yılın çocuk kitabı seçildi. Yayıncılık<br />
tarihinde “en kısa sürede en çok satan kitap”<br />
unvanını kazandı. Bu dünyayı yaratmasının temelinde<br />
ne olduğunu soranlara: “Bir çocuğun<br />
yetişkinlerin dünyasından kaçıp her açıdan<br />
güçlü olduğu bir yere gitmesi fi kri bana çok<br />
çekici geldi.” Dedi. Karakterlere verdiği isimleri<br />
eski dillerden esinlenerek ve çoğu kez uydurarak<br />
bulduğunu söylemiştir. Hayatındaki<br />
zorluklardan sonra böyle büyülü bir dünyaya<br />
adım atıp dünyada en çok tanınan yazarlardan<br />
biri haline gelmek, rüyalarına<br />
bile konu olmuyordu. En başta<br />
çocukların ilgi alanında olsa<br />
da, inanılmayacak kadar çok<br />
sayıda yetişkinin de Harry<br />
Potter’ın hayran kitlesini<br />
oluşturduğunu unutmamak<br />
gerek. Kitaplarından elde<br />
ettiği 1 milyar doları aşan<br />
servetiyle İngiltere’nin en<br />
zengin kadını unvanını aldı. 2001<br />
yılında Neil Murray adlı bir doktorla<br />
evlenerek 2 çocuk daha dünyaya getirdi. Gerçek<br />
dünyasında aile yaşantısına da çok önem<br />
veren Rowling, asla eşini ve çocuklarını ihmal<br />
Ödülü’ne layık görüldü.<br />
Aamir Khan Hindistan’da mükemmeliyetçiliği ile<br />
bilinir. fi lmlerinde rolüne iyice adapte olarak karakterini<br />
en ince ayrıntısına kadar incelediği için senede<br />
ortalama 1 fi lm çekebilmektedir. Son fi lmi Taalash 30<br />
Kasım’da Hindistan’da vizyona girecek olup, merakla<br />
beklenen Doom 3’ün çekimleri hala devam etmektedir.<br />
6 Mayıs 2012’de her ruphesini ücretsiz hastahanelere,<br />
yaşlı evlerine, hayır kurumlarına bağışladığı<br />
‘Satya mev Jayate’ (Gerçekler Daima Kazanır)<br />
adlı televizyon projesini gerçekleştirmeye<br />
başladı. Program Hindistan’ın<br />
ırkçılık, kadınların haklarının<br />
korunamaması, yanlış inanç<br />
sisteminden kaynaklanan<br />
kast sistemi, engellilerin<br />
eşit eğitim haklarından<br />
faydalanamaması gibi<br />
pek çok sorununa<br />
değinilmektedir. Aamir’in<br />
her bölümde belirttiği gibi<br />
programın amacı eleştiri<br />
değil, ortaya koyulan sorunlara<br />
gerçek bir çözüm<br />
üretip, çözümleri uygulamak<br />
ve Hindistan’ın değişmek istediğini<br />
kanıtlamaktır. Aamir ve ekibinin bu proje için<br />
geceli gündüzlü çalıştığı yakın çevresi tarafından belirtilmektedir.<br />
İlknur İlhan<br />
ilhanil@itu.edu.tr<br />
Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu Romandan Sinemaya: Fantastik Kurgu<br />
etmedi. Serinin diğer kitapları Sırlar Odası,<br />
Azkaban Tutsağı, Ateş Kadehi, Melez Prens<br />
ve son olarak Ölüm Yadigarları’nı 2007’de<br />
tamamladı. Fantastik Canavarlar Nelerdir,<br />
Nerede Bulunurlar?, Çağlar Boyu Quidditch<br />
ve Ozan Beedle’ın Hikayeleri’ni de<br />
yayınlayarak bu büyülü dünyaya son noktaya<br />
koydu. Harry Potter’ın fi lmi de gişe rekorları<br />
kırarak tüm dünyaya kendini ispatladı. Rowling<br />
bir röportajında “En çok Harry, Hermione,<br />
Ron, Dumbledore ve Hagrid’i akşam yemeğine<br />
davet etmek isterdim.” Demiştir. Bu yazar<br />
da dahil olmak üzere hepimizde oluşan bir<br />
istek olmuştur eminim. Çocuk veya yetişkin,<br />
kimsenin hayal dünyası ölmez. Önemli olan<br />
bu dünyayı yeşil bırakabilmektir. Bunu bize<br />
hatırlatan eserler daima yanımızda olacaktır.<br />
Müge Şenel<br />
senelmu@itu.edu.tr<br />
11
12<br />
Yunan mitolojisi, Yunan tanrıları,<br />
tanrıçaları ve kahramanları<br />
hakkındaki hikâyelerden oluşan<br />
sözlü edebiyatla yaratılmış ve<br />
yaygınlaşmış bir mitolojidir. Günümüzde<br />
bu mitoloji hakkındaki<br />
bilgileri bu sözlü edebiyatın yazılı<br />
hallerinden alıyoruz.Genel olarak<br />
Yunan mitolojisi Yakın Doğu<br />
ve birçok Avrupa mitolojosini etkilemiştir.<br />
Yunan tanrıları Romalılar<br />
tarafından kabul görmüş ve<br />
her biri farklı isimlerle kullanılmıştır.<br />
Roma mitolojisi neredeyse<br />
tamamen Yunan mitolojisini<br />
baz almıştır. Yunan mitolojisindeki<br />
efsanelerde çoğu eski Yunan<br />
tanrıları insan şeklindedir. Yunan<br />
tanrılarının yaratılış hikâyeleri<br />
seçilmiş 12 tanrı (ki bu 12 tanrı,<br />
5 kadın ve 7 erkekten oluşur)<br />
Olimpos Dağı’nnda otururlar,<br />
her şey Olymposlu Tanrılar ile<br />
Titanlar arasındaki savaşla başlar<br />
ve Olymposluların zaferiyle<br />
son bulur. Savaştan sonra Titanlar<br />
cezalandırılır. Toplamda 12<br />
Tanrı bulunur. Bu 12 sayısı hiç<br />
bozulmaz, bir tanrı eklenirse bir<br />
başkası bu listeden çıkar.<br />
2<br />
12 tanrı nasıl oluştu?<br />
Her şeyden önce Khaos (Kaos)<br />
vardı. İlk önce Khaos’tan toprak<br />
ana - Gaia ve gökyüzü - Uranos<br />
oluştu. Gaia ve Uranos’un birleşmesinden<br />
Brontes, Steropes ve<br />
Arges (‘gökgürültüsü’, ‘parıltı’ ve<br />
‘şimşek’) isimli üç kyklop doğdu.<br />
Kykloplar alınlarının ortasında<br />
taşıdıkları tek gözleri ile yer altı<br />
alevini gökyüzü ateşine dönüştürüyorlardı.<br />
İkinci olarak Gaia ve<br />
Uranos elli başlı yüz kollu Kottos,<br />
Briareus ve Gyes (‘öfke’, ‘güç’,<br />
‘dehşet’) adlı hekatonkheirleri yarattılar.<br />
Ve nihayet Titanlar oluşturuldu.Toprak<br />
ananın gökyüzü<br />
ile birleşmesinden altısı erkek,<br />
altısı dişi olmak üzere on iki Titan<br />
doğdu. Titanların erkek olanları<br />
Okeanos, Koios, Hyperion,<br />
Iapetos ve Kronos; aynı zamanda<br />
titanides denilen dişi titanlar<br />
ise theia, rheia, themis, phoibe,<br />
mnemosyne ve tethys adlarını<br />
taşıyorlardı. Okeanos ve Tethys<br />
bütün nehirleri yarattılar. Hyperion<br />
ile Theia’dan güneş - Helios,<br />
ay - Selene, şafak - Eos doğdular.<br />
İapetos ve Asie’den gök kubbesini<br />
sırtında taşıyan Atlas, Menoetios,<br />
Epimetheus, Prometheus doğdular.<br />
Diğer 2 çift Titan da kendi<br />
çocuklarını doğurdular. Ama gelecek<br />
altıncı çiftin evlatlarınındı.<br />
Kronos ve Rheia’nın.<br />
İlk doğan çocukları kyklop ve<br />
hekatonkheirlerden hem iğrenen<br />
hem de kendi iktidarını almalarından<br />
korkan Uranos, çocukları<br />
doğdukça onları yerin derinliklerine<br />
- Tartaros’a (cehenneme)<br />
atıyordu. Bu duruma üzülen Gaia<br />
eşinden nefret etmeye başladı, titanları<br />
gökyüzüne karşı kışkırttı.<br />
Titanlar babalarına karşı geldiler<br />
ve onu hakimiyetinden mahrum<br />
bıraktılar. Titanların en kurnazı<br />
olan Kronos tahta oturmasına<br />
rağmen, kardeşlerinin güçlerinden<br />
korkarak onları Tartaros’tan<br />
kurtarmadı.<br />
Yunanlar Kronos’un yönetim<br />
dönemine ‘Altın Dönem’ adını<br />
vermekteler. Maalesef yönetimi<br />
eline geçiren bu yeni hakimin kaderinde<br />
de oğlu tarafından devrilmek<br />
vardı. Bunun önlemini alabilmek<br />
için Kronos korkunç bir<br />
karar aldı - yeni doğan oğullarını<br />
ve kızlarını yutmaya başladı. İlk<br />
olarak Kronos kızı Hestia’yı, sonra<br />
kızları Demeter ve Hera’yı , ardından<br />
da Hades, Poseidon adlı<br />
oğullarını yuttu. Kronos zamanı<br />
temsil eder. Kron kelimesi zaman<br />
anlamındadır. ‘Zaman kendi evlatlarını<br />
yutar.’ deyimi de bugün<br />
Kronos olayını anımsatmaktadır.<br />
Rheia yalnız ZEUS’u onun elinden<br />
kurtarabildi. Bir kocaman<br />
taşı kundak bezlerine sarıp<br />
Kronos’a verdi. Kronos taşı Zeus<br />
zannedip yuttu. Zeus ise Girit<br />
adasında bir mağarada saklandı,<br />
sihirli keçi Amaltheia’nın sütü ile<br />
beslendi.<br />
Zeus ve 10 yıllık savaş<br />
Olgunluk çağına gelince Zeus<br />
saklandığı mağaradan çıktı.<br />
Kronos’a savaş açtı. Bu savaş on<br />
yıl sürdü, hiç birisi yenemeyince,<br />
Zeus Rheia’nın tavsiyeleri ile Tartaros’taki<br />
kyklop ve hekatonkheirleri<br />
serbest bıraktı. Kykloplar<br />
Zeus’a meşhur şimşekleri verdiler.<br />
Yüz elli hekatonkheirler Titanların<br />
üzerine taşları ve kayaları<br />
fırlattılar. Yerler parçalandı,<br />
dağlar eridi ve Titanlar yenildiler.<br />
Zeus Kronos’u yuttuğu tanrıları<br />
ve taşı çıkarmaya zorladı. Titanlar<br />
yenilerek Tartoros’a atıldılar.<br />
Yüz kollu hekatonkheirler ise Titanların<br />
bekçiliğini yapmaya başladılar.<br />
Tanrılar dünyayı yönetmeye<br />
başladılar. Üç erkek kardeş<br />
Zeus, Hades ve Poseidon evreni<br />
kendi aralarında paylaştılar.<br />
Ortanca kardeş Poseidon denizlerin,<br />
deniz canlılarının ve tüm<br />
akarsuların hakimiyetini aldı<br />
ve Amphitrite ile evlendi. Bu<br />
evlilikten bir çok deniz perisi,<br />
yarı at yarı insan Triton doğdu.<br />
Poseidon’un elinde taşıdığı üç<br />
çatallı yabayı fırlattığı zaman,<br />
denizde fırtınalar ve korkunç<br />
dalgalar yaratabilir. Nereus’un<br />
kızları olan Nereidler her zaman<br />
Poseidon’un çevresini sararlar.<br />
Nereidler belden aşağı balık, belden<br />
yukarı insan şeklindeler.<br />
Küçük kardeş Hades’in payına<br />
yeraltı düşmüştür. İnsanların ve<br />
tanrıların hiç sevmedikleri sert,<br />
korkunç tanrı Hades, karısı Persephone<br />
(Zeus’un kızı) ile birlikte,<br />
gölgeler halinde dolaşan ölülere<br />
hükmeden yer altı ülkesindeki<br />
saraylarında yaşarlar. Hades’ in<br />
bekçiliğini üç başlı cehennem<br />
köpeği Kerberos yapar, yer altı-<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
na gelenleri kuyruğunu sallayarak,<br />
okşayarak içeri alır, ama çıkmak isteyenler<br />
için de üç ağzını birden açarak,<br />
sipsivri ve kara dişlerini göstererek<br />
tehdit edip, yukarı çıkmasını önler.<br />
Ölüler dünyası yani yer altı, günah<br />
işleyenlerin bulunduğu bir yerdir. Burada<br />
günahkarların en günahkarları<br />
bulunur ve bunlar sonsuz bir azaba<br />
çarptırılırlar. Tanrılar içinde adına ne<br />
bir tapınak, ne bir sunak yapılan ya da<br />
herhangi bir ilahi bestelenmeyen bir<br />
tek Hades vardır, bu da kendisinden<br />
korkulmasından kaynaklanmaktadır.<br />
Zeus gökyüzü ve dünyayı aldı<br />
Büyük kardeş ve ‘tanrıların kralı’<br />
olarak kabul edilen Zeus paylaşımda<br />
gökyüzü ve dünyayı aldı. O aile ve<br />
evliliğin hamisi kabul edilen tanrıça<br />
Hera ile evlenir. Bu evlilikten İlithya<br />
ve Hebe adında kızları, sanayi tanrısı<br />
Hephaistos ve savaş tanrısı Ares<br />
oğulları olmuştur. Tanrılar daima yaz<br />
mevsiminin hüküm sürdüğü Olimpos<br />
dağında yaşarlar. Gençliğin ve<br />
güzelliğin sembolü olan Hebe tanrılara<br />
onların ölümsüzlüğünü sağlayan<br />
Ambrosia ve nektar dağıtır. Zeus altın<br />
tahtında oturur. Tahtın yanı başında<br />
tanrıların habercisi kanatlı İris yer almaktadır.<br />
Zeus çok güçlü bir tanrı olsa da kaderi<br />
yönetmek onun elinde değildir.<br />
Kaderi üç Moir yönetmektedir: Lakhesis<br />
insanların doğumundan önce<br />
kaderini belirler. Klotho insanların<br />
kader ağlarını örer. Atropos bu ağları<br />
yönlendirir.<br />
Çevresindekiler tarafından saygı gören<br />
Zeus zaman zaman çapkınlıkları<br />
ile Hera’yı kızdırır. O güzeller güzeli<br />
Leto’ya aşık olur. Bu birliktelikten<br />
kızıl saçlı ikizler Apollon ve Artemis<br />
doğar. Hera, Zeus’un ikincil ilahelere<br />
ve ölümlü kadınlara ilgi duymasını<br />
bir türlü içine sindiremez ve onları<br />
sürekli tehdit altında tutar. Leto çocuklarını<br />
doğurabilmek için Delos<br />
adasına sığınır. Hera onlara yılan<br />
Pifon’u gönderir ve bin bir türlü işkenceye<br />
maruz bırakır. Ama Leto’nun<br />
oğlu Apollon büyüdüğünde sihirli<br />
oku ile ejderhayı öldürür ve Olimpos<br />
tanrıları içinde güzel sanatlar ve gün<br />
ışığının tanrısı olarak saygınlığını<br />
kazanır. Olymposluları altın liriyle<br />
eğlendiren, çok uzaklara ok atabilen,<br />
hastaları iyileştiren, iyileştirme sanatını<br />
hastalara ilk öğreten gümüş yayın<br />
efendisi okçu tanrı olarak Yunan şiirlerine<br />
geçmiştir. Kardeşi Artemis ise<br />
av tanrıçası oldu.<br />
Rüzgar Tanrısı: Hermes<br />
Başka bir zaman ise Zeus’un Hera’ya<br />
ihaneti sırasında Hermes doğar. Hermes<br />
rüzgar tanrısıdır, babası Zeus<br />
annesi ise yağmur perilerinden biri<br />
olan Maia’dır. Kanatlı sandalları olan<br />
Hermes aynı zamanda tanrıların habercisidir.<br />
Hermes’in görevleri arasına<br />
ölenlerin ruhlarına Hades’in saltanatına<br />
kadar eşlik etmek de var.<br />
Anlatılanlara göre Hera’dan önce Zeus<br />
Titan Okeanos’un kızı Metis (zeka<br />
temsilcisi) ile evlenmiş. Ama Moir’ler<br />
tanrıların kralına bu birliktelikten<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
YUNAN MİTOLOJİSİ<br />
doğan çocuğun yönetimi eline geçireceğini<br />
söylerler. Zeus bunu duyunca<br />
Metis’i yutar. Kısa bir süre sonra<br />
Zeus’un şiddetli bir baş ağrısı başlar.<br />
O zaman Prometheus’tan balta ile başına<br />
vurmasını rica eder. Prometheus<br />
bu isteği yerine getirir ve zeus’un başından<br />
onun kızı athena savaş kıyafetlerinde<br />
çıkar. Eski Yunanlara göre, Athena<br />
üretici zekanın ve adaletli savaşların<br />
tanrıçasıdır. Ülkeyi saldırılardan<br />
koruyan bir tanrıçaydı Athena. Bir<br />
başka özelliği, şehir tanrıçası olmasıydı;<br />
uygarlığın, el sanatlarının, tarımın<br />
koruyucusu, dizginin yaratıcısıydı; atları<br />
ilk ehlileştiren oydu. Onun şerefine<br />
şehirlerine Athena adını vermişler.<br />
Zeus ile Thebia kralı Kadmos’un kızı<br />
ölümlü Semele birleşmesinden<br />
oğulları Dionysos doğar. Hera, Zeus’u<br />
Semele’den kıskanır ve yaşlı bir kadın<br />
kılığına girerek Dionysos’un annesini<br />
kandırır. Semele ona kanarak<br />
Zeus’tan tüm ihtişamı ile ona görünmesini<br />
ister. Zeus onu kıramaz<br />
ve yıldırımlardan korkan Semela<br />
yedi aylık Dionysos’u düşürür. Zeus<br />
Semele’nin düşürdüğü ve sık yapraklı<br />
bir sarmaşığın yanmaktan koruduğu<br />
Dionysos’u baldırına kancalarla<br />
yerleştirir ve zamanı geldiğinde onu<br />
ikinci bir doğumla meydana getirir.<br />
Böylece Dionysos iki kez doğmuş<br />
olur. Nyssa dağındaki Nymphaler<br />
Dionysos’u büyütüp eğitirler. Dionysos<br />
gençlik çağına geldiğinde mağaradaki<br />
üzümleri kullanarak şarap<br />
yapma sanatını bulur. Şarabın ve esrikliğin<br />
tanrısı olarak kabul edilir.<br />
Afrodit’in güzelliği<br />
En güzel tanrıça şüphesiz kızıl saçlı<br />
Afrodit’ti. Onun doğumu ile ilişkin<br />
tartışmalar sürmektedir. Bazılarına<br />
göre Afrodit Zeus’un kızıdır. Diğerlerine<br />
göre ise Afrodit daha önce<br />
Uranos’la denizdeki dalgaların bembeyaz<br />
köpüğünden oluşmuştur. Afrodit<br />
aşk tanrıçası olup, insanların<br />
birbirlerine sevgi ile yaklaşması için<br />
üzerlerine aşk iksirini damlatan, çiçekleri<br />
ve ağaçları baharda rengarenk<br />
donatarak,doğayı canlandıran üretken<br />
bir tanrıçadır. Afrodit ateş tanrısı<br />
olan ve çok sanatkar, ancak topal ve<br />
çok fazla yakışıklı sayılmayacak bir<br />
görünüme sahip olan Hephaistos ile<br />
evlenmiş. Afrodit ve Hephaistos’la ilgili<br />
mit her ikisinin de temsil ettikleri<br />
sanat ve aşk kol kola olması gerektiğini<br />
vurgulamaktadır.<br />
Eski Yunanlar bu tanrılarA ‘12 Olimpos<br />
Tanrısı’ adını vermişler. Bu gruba<br />
Zeus, Hera, Athena, Artemis, Afrodit,<br />
Demeter, Apollon, Hermes, Ares,<br />
Hephaistos, Hestia, Dionysos dahildi.<br />
Poseidon ve Hades deniz ve yer altı<br />
dünyasında bulundukları için bu gruba<br />
dahil edilmemişler.<br />
Ceyda Baş<br />
basce@itu.edu.tr<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
ANEMAS ZİNDANLARI<br />
70 parator Aleksios Komnenos halk gö-<br />
yıl süren hayatının ve 37 yıllık hükümdarlığının<br />
son yirmi yılında İm-<br />
zünde popülerliğini kaybetmişti. Düşmanlarına<br />
kaybedilen toprakları geri almasına ve 1. Haçlı<br />
seferinin Selçuklular’ı sindirmesine rağmen,<br />
Selçuklu hücumları devam etmeye başlamıştı.<br />
Oysa İmparator III. Nikoforos Botaneiates’e<br />
karşı bir darbeyle 1081’ de iktidarı eline aldığında,<br />
Doğu Roma’nın en karışık zamanıydı. Şimdi<br />
ise tarih 1107’yi göstermekte ve bu sefer kendine<br />
karşı bir darbe ile karşı karşıyadır... Darbe<br />
girişimini bertaraf eden Aleksios, sadık bir komutanı<br />
olan Arap asıllı Mikhael Anemas’ın da<br />
bu komploya karıştığını öğrenince Anemas’ın<br />
gözlerinin oyulmasına karar verir. İnfaz günü<br />
yaşananları, imparatorun kızı Anna, yıllar<br />
sonra yazdığı kitabı Alexiad’da şöyle anlatıyor;<br />
“Anemas ile onun yanı sıra komplo içinde bulunanlar,<br />
saçları tümüyle kazınarak tıraş edilip<br />
sakalları da kesildikten sonra, imparator buyruğu<br />
ile meydan ortasında yürütülmeye ve sonra<br />
da gözlerinin oyulmasına mahkûm edildiler.<br />
Bu gösterinin düzenleyicileri onları sımsıkı tu-<br />
Bir Yapay Dilin Hikayesi: Esperanto<br />
Dünya üzerindekiinsanların<br />
birbirleriyle<br />
anlaşmalarını kolaylaştırmak<br />
için<br />
yapay bir dil olarak<br />
Esperanto dili 1887<br />
yılında yayınlandı.<br />
Günümüzde bu<br />
dili 2 milyon kişi<br />
kullanıyor.<br />
Esperanto yapay<br />
dili 1870-1880 yılları arasında Polonyalı göz<br />
doktoru Ludwik Lejzer Zamenhof tarafından<br />
geliştirildi, 1887 yılında yayımlandı. Esperanto<br />
adını, Fransızcadaki ‘umut etmek’ anlamına gelen<br />
"esperer" kelimesinden türetti. Zamenhof dünya<br />
üzerindeki insanların birbirleriyle anlaşmalarını<br />
kolaylaştırmak için Esperanto dilini icat etti. Onlu<br />
yaşlarının başından itibaren böyle bir dili oluşturmak<br />
fikrindeydi. İlk zamanlarda Latince veya<br />
Yunanca dillerinden birini basitleştirmeyi düşünse<br />
de Latince öğrenmeye başladıktan sonra, bu<br />
tup çuval giydirdiler. Kafalarına taç misali sığır<br />
ve koyun bağırsakları doladılar. Onları sığırlara<br />
ata biner gibi oturttular ve bu halleriyle, sarayın<br />
bahçesinde dolaştırdılar. Önlerinde ise uşaklar,<br />
dans ederek yürüyor, dönüşümlü olarak avazları<br />
çıktığı kadar bağırıp tam bu tören alayına uygun<br />
gırgır nakarat çığırıyorlardı.” Cellada doğru<br />
giden Anemas, suçluların imparator tarafından<br />
bağışlanabileceği son yer olan Bronz Eller heykelinin<br />
altından geçmesine ramak kala, imparatorun<br />
ilk çocuğu ve o sırada 24 yaşında<br />
olan, Anna yakarışları sayesinde babasını ikna<br />
etmiş ve cezası müebbet hapse çevrilmişti. İşte<br />
böylece kör olmaktan kurtulan Anemas, İmparatorun<br />
ikamet ettiği Blakhernai Sarayı’nın<br />
bitişiğindeki kulelerden birine kapatılıyordu ve<br />
artık bu kule tarih boyunca ilk misafirinin, yani<br />
Anemas’ın adıyla anılacaktı.<br />
Cüneyt Arkın filmlerine benzer bu olayın<br />
gerçekleştiği yer, gerçekten de o<br />
filmlerin çekildiği yerdir. Kara Murat,<br />
Malkoçoğlu, Şahmaran ve Kahpe Bizans gibi<br />
birçok filme plato olan Anemas Zindanları;<br />
14 hücre odasından ve bu odaların altındaki<br />
iki katlı bodrumdan oluşur. Bizans'tan günümüze<br />
ayakta kalan tek yeraltı zindanı olan,<br />
tarihi ve mimari özellikleriyle dünyada başka<br />
benzeri bulunmayan Anemas Zindanları, yıllar<br />
sonunda büyük tahribata uğramıştır. Gerçi<br />
Fatih Belediyesi’nin yıllardır bitmek bilmeyen<br />
restorasyon çalışmaları bu tahribatı gidermeye<br />
mi yoksa tamiri olmayan zararlara mı neden<br />
olmaktadır bilinmez ama yüksek mevkilerde<br />
dilin yapısının çok karmaşık olduğunu düşünerek<br />
tamamen yeni bir dil üretmenin daha isabetli olacağına<br />
karar verdi. İngilizce'yi öğrendiği sıralarda<br />
Zamenhof, fiilin şahıslara göre farklı olarak<br />
çekimlenmesinin gereksiz olduğunu ve gramatik<br />
sistemin hayal edilebileceğinden çok daha basit<br />
olabileceğini düşündü ancak kelime ezberlemekte<br />
zorlandı. Rusça öğrenmeye başladığında ise bu<br />
sorunu sonekler vasıtasıyla en aza indirebileceğini<br />
farkedip dilini bu yönde geliştirmeye başladı.<br />
Esperanto Dili: Kelimelerinin köklerini genellikle<br />
dünya çapında öğretilme ve bilinme<br />
oranının yüksek olduğunu düşündüğü Romen<br />
ve Cermen dillerinden yararlanarak oluşturduğu<br />
Esperanto, tek bir kişiye, ülkeye ya da ırka ait değildir.<br />
Serbest cümle dizimine sahiptir, cümledeki<br />
öğelerin yerleri değiştirildiğinde cümlenin anlamı<br />
değişmez. Hiç değişmeyen ve istisnası olmayan 16<br />
ana kurala dayalıdır. Bu yüzden bu dili öğrenmek,<br />
diğer dilleri öğrenmekten daha kolaydır. Bilimsel<br />
ve teknik terimlerle beraber 15.000 civarında Esperanto<br />
kök sözcük bulunduğu tahmin edilmektedir.<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
bulunanlara mahsus bir çeşit devlet hapishanesi<br />
olan Anemas Zindanı ve Kulesi; Anemas’ın<br />
ardından İmparator I. Kommenos, İmparator<br />
Isaakios ve oğlu Aleksios, veliaht Andronikos<br />
Palaiologos ile birçok ünlü kişinin de tutuklu<br />
kaldığı yerdir. Bir isyanda tahtını kaybeden<br />
İmparator I. Andronikos (1183–1185) korkunç<br />
işkencelerle öldürülmeden önce burada kısa bir<br />
süre hapsedilmiştir. II. İsaakios Angelos 1195’de<br />
kardeşi tarafından tahttan indirildiğinde gözlerine<br />
mil çekilmiş ve buraya hapsedilmiştir. V.<br />
İoannes Palaiologos’un oğlu Andronikos’da, I.<br />
Murat'ın oğlu Savcı Bey ile 1374'de babalarına<br />
karşı bir ayaklanma düzenledikleri için buraya<br />
hapsedilmiş, bir süre sonra 1376’da buradan<br />
kaçmayı başaran Andronikos bu kez babası<br />
ve kardeşi Manuel’i buraya hapsettirmiş ve IV.<br />
Andronikos Palaiologos (1376–1379) adı ile<br />
tahta çıkmıştır. Bu zindanlarda 6 Bizans imparatorunun<br />
öldüğü söylenir.<br />
Anemas Zindanları hakkında anlatılan<br />
sayısız hikayelerden birisi de burayı<br />
yaptıran hükümdarın (burada isim<br />
Esperanto ilk olarak Rus İmparatorluğu'nda<br />
ve Doğu Avrupa'da tanınmaya başlandı.<br />
1920'lerin başında Milletler Cemiyeti'nin çalışma<br />
dilinin Esperanto olmasıyla ilgili bir öneri verildi<br />
ve oylamada diğer delegenin tamamı bu öneriyi<br />
desteklerken yalnızca Fransız delege Gabriel Hanotaux,<br />
Fransızca'nın dünya dili statüsünü kaybedebileceği<br />
endişesiyle öneriyi reddetti. İki yıl<br />
sonra Milletler Cemiyeti, bütün ülkelerine eğitim<br />
müfredatlarına Esperanto'yu dahil etmelerini<br />
önerdi. Hitler, Zamenhof 'un Yahudi olmasından<br />
dolayı Esperanto'nun dünyanın farklı yerlerine<br />
dağılmış, farklı dilleri konuşan Yahudileri bir<br />
araya getirmek için üretilmiş olduğunu düşündüğünden<br />
1930'lardan sonra Esperanto konuşan bir<br />
çok kişiyi antinasyonalist oldukları gerekçesiyle<br />
öldürtdü. 1985 yılında UNESCO, BM üyesi ülkeleri,<br />
eğitim müfredatlarına Esperanto öğrenimini<br />
dahil etmelerine teşvik etti.<br />
Şu an dil nerede? Dil son yıllarda internet kullanımın<br />
ın yaygınlaşması ve farklı uluslardaki<br />
bireyler arası temasın üst düzeye çıkmasıyla<br />
dünyanın yeni bölgelerine yayılmayı başardı.<br />
Google’da dil seçenekleri arasında Esperanto da<br />
vardır. Dünya'da Esperanto'nun yabancı dil olarak<br />
öğretildiği bazıları ilköğretim seviyesinde olmak<br />
üzere çok sayıda okul bulunmaktadır. 2003<br />
yılı verilerine göre 18'i Çin'de olmak üzere, 24<br />
veremiyorum çünkü zindanların da içinde bulunduğu<br />
Blakhernai Saray kompleksini kimin<br />
yaptırdığı bilinmemektedir.) Konstantinapol’ün<br />
kaybedilmesi durumunda hazineyi düşmanın<br />
ele geçirmemesi için altınlarını toza çevirtip<br />
temel harcına döktürdüğüdür. Ama bir diğer<br />
gerçek ise Fatih’in, İstanbul fethedilirken büyük<br />
faydasını gördüğü Şahi toplarını döktürdüğü<br />
“Urban” ustayı bu zindanlardan kaçırttığıdır.<br />
Anemas Zindanları’nda geçen efsane ve gerçekler<br />
anlatmakla bitmez ancak yazımda yerimiz<br />
biter. Bu sebeple Anemas Zindanlarını görmek<br />
isterseniz Eminönü’nden Eyüp’e giden bir otobüse<br />
binmeniz ve tarihi surların bittiği yerde<br />
inmeniz gerekiyor. Tarihi surların Haliç tarafında<br />
bulunan kule, Anemas Kulesidir. Detaylı<br />
görmek için biraz yaratıcı olmaya ve zahmet<br />
çekmeye ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Son<br />
olarak başta anlattığımız hikayenin devamını<br />
merak edeniniz varsa şu kadarını söyleyeyim.<br />
Anna Komnenos kitabında Anemas’tan “iki<br />
yüzlü, büyük sahtekar, katil, fesatçı” olarak bahseder.<br />
Evli prenses, hayatını kurtardığı birisine<br />
neden bu kadar sert şeyler söyler bilinmez.<br />
Hikaye pek mutlu bitmemiş bir olsa gerek. Ne<br />
dersiniz.<br />
Tekin Karatepe<br />
tkaratepe@itu.edu.tr<br />
GEZİ<br />
Yorum<br />
13<br />
ülkede toplam 69 üniversitede Esperanto ile ilgili<br />
bölüm mevcuttur. Türkiye'de, Üsküdar Amerikan<br />
Lisesi’nde seçmeli Esperanto dersi okutulmaktadır.<br />
Günümüzde yaklaşık 2 milyon kişinin Esperanto<br />
konuşabildiği bilinmektedir.<br />
Bugüne dek Esperanto dilinde yayımlanan kitap<br />
sayısı 25.000'in üzerinde olmakla beraber<br />
bu dilde çekilen uzun metrajlı filmler, yazılan<br />
tiyatro metinleri ve şarkılar mevcuttur. Esperanto<br />
günümüzde temel olarak seyahat ve internet<br />
üzerinden haberleşme amacıyla kullanılmaktadır.<br />
Esperanto konuşabilenler için Esperanto<br />
kamplarına ve Esperantistlerin evlerine giderek<br />
Dünya’nın pek çok yerini konaklama parası harcamadan<br />
görmektedir. Yıllık yayımlanan Pasporta<br />
Servo adlı Esperanto kitapçık, Esperanto<br />
konuşanlardan kendisine başvuranların ev adreslerini<br />
içermektedir. Bu kitapçığa kayıt yaptıran<br />
kişi ve aileler, kendi şehirlerine gelecek Esperantocu<br />
misafirlerine konaklama imkânı sağlamakta,<br />
buna karşılık yapacakları gezilerde kendileri<br />
de diğer Pasporta Servo kayıtlılarının evlerine<br />
konuk olup buralarda ücretsiz konaklamaktadırlar.<br />
Bu dili internet üzerinden öğrenmek için:<br />
www.kurso.com.br<br />
www.cursodeesperanto.org<br />
www.lernu.net<br />
İlknur İlhan / Ayazağa
14<br />
KOÇ<br />
Hayatınızda sürekli kararsızlıklar<br />
yaşıyorsunuz. Sanki hep bir<br />
arada kalmışlık hissi var. Bazen<br />
iki yemek arasında, bazen iki<br />
dost arasında bazense iki araba<br />
arasında kalabilirsiniz.O yüzden<br />
bu ayki kararlarınızı verirken daha da dikkatli<br />
düşünmeli her türlü sağlık sigortanızı şimdiden<br />
yaptırmalısınız.<br />
YENGEÇ<br />
Artık sizin için bu ay dinlenme<br />
vakti. Kaç aydır süren zorlu çalışmalarınıza<br />
biraz ara vermeli<br />
rahat bir nefes almalısınız. Tatil<br />
yapmak için birçok fırsatınız<br />
olacak.O fırsatları çok iyi değerlendirmeli<br />
,olabildiğince tatil yapmalısınız.<br />
Yoksa okuldan aldığınız uzaklaştırma bir işe<br />
yaramaz.<br />
TERAZİ<br />
Herkese anlatamadığınız hep<br />
içinizde kalan büyük sıkıntılarınız<br />
var. Bu sıkıntılarınızı<br />
arkadaşlarınızla daha çok paylaşmalısınız.Dertlerinizi<br />
içinize<br />
attıkça daha da sıkılıp bunalıma<br />
girebilirsiniz, en iyisi içinize attığınız<br />
sıkıntılarınızı boşaltmak.Bunun için de en<br />
iyi yol kabızlık ilaçları olarak gözüküyor.<br />
OĞLAK<br />
Bu ay sizin için çok iç açıcı gelişmeler<br />
olacak. Yaşadığınız<br />
olaylar hep beklediğinizden<br />
daha olumlu bir şekilde sonuçlanacak.<br />
Özellikle geçireceğiniz<br />
kalp ameliyatı sizin için bu ayın<br />
en iç açıcı gelişmesi olacak. Herşeye<br />
şüpheyle yaklaşmayı bırakmalısınız çünkü<br />
bu ay sizi çok güzel şeyler bekliyor.<br />
İTÜ’LÜNÜN BURÇ<br />
YORUMU<br />
BOĞA<br />
Oğuz Onur Kul<br />
kulo@itu.edu.tr<br />
İş hayatınızda önemli gelişmeler<br />
sizi bekliyor.Bu gelişmeler başta<br />
sizin için kötü gibi gözükse de<br />
sonrasında daha da kötüleşecek<br />
ve eski halinize şükreder hale<br />
geleceksiniz.<br />
ASLAN<br />
Hep övündüğünüz 6.hissiniz<br />
bu dönem daha da etkili<br />
olarak çalışacak. Özel olarak<br />
çaba gösterirseniz arkanızdaki<br />
insanları kolaylıkla<br />
tanıyabilir,etrafınızdaki olayları<br />
çok daha iyi algılayabilirsiniz.Kulağınızın duymaz<br />
olacağı bugünler için 6.hissiniz ilaç gibi<br />
gelecek.<br />
AKREP<br />
mak oluyor.<br />
ARIYORUM İTÜ GAZETESİ YAYIN KURULU<br />
Genel Yayın Yönetmeni Görsel Yönetmen Yayın Danışmanı<br />
Serdar Erbay Baran Serdar Fatih Avcı<br />
Sarıoğlu<br />
Tasarım Ekibi Dağıtım Ekibi<br />
Batuhan Hoştaş Fatih Çelik<br />
Ceyda Baş Kamil Can Erdem<br />
Volkan Zengin<br />
Haber Şefi : Şeyda Albayrak Yazı İşleri: Damla Bayrak<br />
Reklam: Ferit Çağlar Gündüz Spor: Anıl Güler<br />
Sağlık: Gizem Akın Mizah: Oğuz Onur Kul<br />
Sinema: İlknur İlhan Gezi: Tekin Karatepe<br />
Haber Kurulu<br />
Ahmet Can Aydın, Çağdaş Mert Baka, Dağhan Günhan, Dilşad<br />
Dağtekin, Elif Çivici, Müge Şenel, Nur Dilara Kılıç, Pınar Bahar<br />
Çelebi, Seden Gamze Çelikkol, Selçuk Keser, Sena Kıral,<br />
Uğurcan Acar.<br />
İTÜ BASIN YAYIN KULÜBÜ<br />
ARIYORUM İTÜ GAZETESİ<br />
gazete@itu.edu.tr,<br />
www.gazete.itu.edu.tr, 05416466062<br />
BASKI: STAR MEDYA YAYINCILIK<br />
*İTÜ Basın Yayın Kulübü üyeleri Arıyorum İTÜ Gazetesi yayın kurulunun<br />
doğal üyeleridir. İsimleri belirtilen kişiler 21. sayıya doğrudan katkısı bulunan<br />
üyelerimizdir.<br />
Korkularınızı yenmenin vakti<br />
geldi.Yıllardır toplayamadığınız<br />
cesaretinizi nihayet bu zamanlarda<br />
toplayabileceksiniz.Şimdi<br />
gidin PES’i açın rakip takımın<br />
ismini korkularım yapın.Sonra<br />
geriye kalan tek şey birkaç gol at-<br />
KOVA<br />
Eğer yıllardır Hogwards’tan<br />
gelecek olan mektubu bekliyorsanız<br />
bu ay bekleyişiniz<br />
sona eriyor.Sizi çok mutlu<br />
edecek bir posta gelecek posta<br />
kutunuza,sonrasında da gidip<br />
Harry Potter ve arkadaşlarıyla<br />
büyüler yapıp birbirinize asa değdirerek şakalaşabileceksiniz.Tabi<br />
arada anneniz, babanız da<br />
ziyaretinize gelecek ki şizofren ilaçlarınızı düzgün<br />
alıyor musunuz.<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
İKİZLER<br />
Bu ay sizin için hep gülerek geçecek.Arkadaşlarınız<br />
daha güzel<br />
şakalar yapmaya başlayacak.<br />
Hocalarınız dersleri çok daha<br />
eğlenceli anlatacak.Herşey size<br />
çok eğlenceli gibi gelecek.Tabi<br />
sürekli gülmenizde; yanlış yapılacak<br />
olan estetik ameliyatın bıraktığı kalıcı gülme<br />
ifadesinin de etkisi olacak.<br />
BAŞAK<br />
Bu ay sizin ayınız olacak.Hayalleriniz<br />
gerçek olurke yıllar<br />
boyunca hatırlanacaksınız.Herkesin<br />
tanıdığı bir isim olup tarihe<br />
geçeceksiniz.Tek yapmanız<br />
gereken yüksek bir ortalamayla<br />
tarih bölümüne geçmek için dilekçe vermek.<br />
YAY<br />
Çocukluğunuza olan hasretiniz<br />
gitgide artıyor. Nerede o eski<br />
oyuncaklarım,arkadaşlarım<br />
diye düşünüp duruyorsunuz.<br />
Ama artık endişe etmenize gerek<br />
yok.O hep özlediğiniz şeyler<br />
bir şekilde size geri gelecek.Bunda geçireceğiniz<br />
beyin travması sonucu kendinizi 5 yaşında gibi<br />
hissedecek olmanızın da etkisi büyük tabi.<br />
BALIK<br />
Hayat paylaşınca güzel diyerek<br />
sürekli Facebook’tan komik<br />
kedi videoları göndermeniz sonunda<br />
bir sonuç verecek.<br />
Uzayın ve<br />
Zamanın Doğası<br />
Stephen Hawking & Roger Penrose /<br />
çev: Umur Daybelge<br />
Einstein, evrenle ilgili en anlaşılmaz<br />
olayın, evrenin anlaşılabilir olması<br />
olduğunu söylemişti.<br />
Fiziğin en başarılı ve doğru iki kuramı<br />
olam Kuantum Alan Kuramları ve<br />
Einstein’ın Genel Görelilik Kuramı tek<br />
bir Kuantum Kütle-çekim kuramında<br />
birleşebilirler mi gerçekten? İşte dünyanın<br />
en ünlü iki fizikçisi, Stephen<br />
Hawking (Zamanın Kısa tarihi) ve<br />
Roger Penrose (Kralın Yeni Usu) bu<br />
soruyu tartışıyorlar.<br />
Bundan altmış yıl önce Niels Bohr<br />
ve Albert Einstein arasında Kuantum<br />
Mekaniği’nin temelleri hakkında da<br />
ünlü ve uzun bir tartışma vardı. Einstein, Kuantum Mekaniği’nin tamamlanmış<br />
bir kuram olduğunu reddediyordu. O, bunu felsefi açıdan uygun<br />
görmeyerek, Bohr’un temsil ettiği Kopenhag Ekol’ünün ortodoks yorumuna<br />
karşı sert bir savaş yürütmüştü.<br />
Bir bakıma, Penrose ve Hawking arasındaki tartışma, Einstein rolünü<br />
Penrose’un ve Bohr rolünü de Hawking’in üstlenmeleriyle, bu eski fikir<br />
ayrılığının uzantısıdır. Konular şimdi daha karmaşık ve geniş olmakla birlikte,<br />
eskiden de olduğu gibi, gene teknik fikirlerle felsefi bakış açılarının<br />
bir iç içeliğini yansıtmaktadır.<br />
Utku SÖNMEZ<br />
sonmezu@itu.edu.tr<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
ka<br />
ri<br />
ka<br />
tür<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
BASIN-YAYIN KULÜBÜ<br />
BARİKATA BARİKAT!<br />
3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında<br />
okulumuzda yapılması planlanan etkinlik<br />
düzenlenemedi. Barikat Film Festivali<br />
Geçtiğimiz yıl film izleme içeriğiyle gerçekleşen<br />
festival, bu yıl kapsamını genişleterek sportif faaliyetlere<br />
de yer verdi. Amaç, engelli vatandaşları<br />
sanatla ve toplumla birleştirmek.<br />
Maç saati yaklaştığı sırada İTÜ Stadı’nda bulunan<br />
spor muhabirimiz Anıl Güler’in aldığı<br />
duyumlara göre bir forma krizi yaşandı. İTÜ<br />
ile organizasyon sahipleri arasında imzalanan<br />
sözleşmede, engelli sporculara forma tedariki<br />
maddesi yer almadığı için üniversite tarafındna<br />
forma tedarik edilmedi. Oyuncular da formaların<br />
hazır olacağı düşüncesi ile kendi formalarını<br />
getirmeyince bir ihmal söz konusu oldu.<br />
Aksilikler bununla da sınırlı kalmadı, futbol<br />
müsabakası dahilinde yapılacak olan organizasyona<br />
o gece ünlü isimlerin katılması beklendi.<br />
Maç saatine yakın Yeşim Salkım geldi. Kendisine<br />
yaşanan forma krizinden bahsedildi. Sorunun<br />
giderilip giderilemeyeceği konusunda bilgi<br />
aldıktan sonra stattan ayrıldı.<br />
Maç yapmak için gelenler arasında Görme Engelliler<br />
Milli Takım Kaptanı Ali Çavdar da vardı.<br />
Arkadaşlarıyla birlikte futbol oynama heyecanları,<br />
yaşanan aksiliklerle üzüntüye dönüştü.<br />
Formalarının gelmeyeceğini ve maçın iptalini<br />
öğrendikten sonra topu şişirip, sahaya atladılar<br />
ve bir nevi “kot pantolon-kazak” ile antreman<br />
yapıp, şut çektiler.<br />
Maçın haberini yapmak için gelen NTVSPOR<br />
muhabirlerinden Onur Tuğrul ve kameraman<br />
arkadaşı, maç iptal olduktan sonra engelli futbolcularla<br />
birlikte sahaya girip, top oynadı.Fut-<br />
bolcular kendi aralarında “Onur Abi ünlüler<br />
gelecek demişlerdi, galiba şu an en ünlü sensin.”<br />
diyerek espri yaptılar.<br />
Festival Başkanı Hüseyin Nacar ile yaptığımız<br />
röportaj:<br />
Organizasyondan biraz bahseder misiniz?<br />
Film festivalinden bahsedeyim; görmeyenlerin<br />
ve duymayanların film izlediği bir film festivali.<br />
Bildiğiniz üzere 3 Aralık Dünya Engelliler günü.<br />
Bizim onlara özür borcumuzun olduğuna inan-<br />
kapsamında çeşitli etkinlikler düzenlendi.<br />
Festivalde engelli insanlar için film izleme<br />
ve sportif aktiviteler gibi organizasyonlar<br />
ARIYORUM<br />
OCAK 2013<br />
mıyorum, görmeyen ve duymayanlar da sanatla<br />
buluşsun diye bir etkinlik düzenledik.Geçen<br />
yıllardaki etkinliklerde sadece film izlemek içerikli<br />
olan organizasyonu bu sene daha geniş bir<br />
sahaya yayarak sportif aktiviteleri de dahil ettik.<br />
Bu aktivitelerin tamamı toplumsal bilinci geliştirmek<br />
ve toplumsal bir mesaj verebilmek için<br />
yapılıyor.<br />
Tam olarak içeride ne oldu? Ne yapılacaktı?<br />
Ondan önce daha temel sorunlardan bahsedeyim<br />
biraz. Maalesef sponsorların olmayışından<br />
dolayı karşımıza bir takım engeller çıkıyor.<br />
Neden insanlar böyle bir işe sponsor olmak<br />
istemiyor?<br />
Ben burada kavun karpuz festivali yapsam, alkol<br />
firmaları gelir; bıyık festivali yapsam, kozmetik<br />
firmaları gelir. Ama görmeyenler, duymayanlar<br />
film izleyecek dediğimde ilk tepki "Nasıl<br />
izleyecekler yahu, kör!" oluyor. Birinci film festivalinde<br />
kör olan Budinova adlı bir yönetmen<br />
getirdim. Kör yönetmen var diyorum kimse<br />
inanmıyor! Bana inanmamışlardı, bir kişi destekte<br />
bulundu. Destek dediğim de yönetmenin<br />
Türkiye’ye gelişi için bilet sağlamıştı, otel rezervasonunu<br />
yaptırmıştı da öyle getirdik.Bu yıl bir<br />
çok kurum ve kuruluşa müracaat ettik. Açıkçası<br />
bu ülkede o kadar çok barikat var ki; sekiz buçuk<br />
milyon engelli var ama bence onlar engelli değil<br />
onların dışında düşünce olarak onları anlamayan<br />
insanlar engelli. Bizim amacımız engellilerle<br />
sanatı buluşturmanın ötesinde o anlama engelli<br />
olan insanların kafasında bir farkındalık yaratabilmek.<br />
"Bunlar film izleyebiliyormuş, bunlar<br />
top oynayabiliyormuş." dedirtebilmek.<br />
Peki nasıl oluyor engellilerin oynadığı futbol<br />
maçı?<br />
Maç, içerisinde zil bulunan bir top ile oynanıyor.<br />
Sahanın her noktası kodlanmış durumda, teknik<br />
adamlar Ahmet sen dokuz numaradasın Veli<br />
sen üç numaradasın diyerek yönlendiriyorlar.<br />
Oyuncularda yerlerini biliyorlar. Görme engelli<br />
insanların koku alma ve ses duyarlılığı normal<br />
insanlara göre çok daha fazla olduğu için to-<br />
yapıldı. Bunlardan birisi de futbol müsabakası<br />
olacaktı.<br />
pun ve arkadaşlarının sesiyle kendilerine ve topa<br />
yön verebiliyorlar. Onların algıları çok daha açık<br />
ve hızlı oluyor.<br />
Temelleri nasıl atılmış bu sporun?<br />
Bu oyunun kurallarını 1994 yılında İspanya’da<br />
Carlos Campos koydu. Kendisi şu anda Körler<br />
Birliği Federasyon Başkanı. Onun da desteğini<br />
aldık ayrıca Cervantes Enstitüsünün de desteğini<br />
aldık.<br />
Onlar İspanya’da nasıl düzenliyorlar bu organizasyonları?<br />
Onlar orada dünya çapında ünlüleri getirebiliyorlar.<br />
Ama biz burada bırakın ünlü getirmeyi<br />
bu engelli arkadaşlarımızın yol paralarını karşılamakta<br />
güçlük çekiyoruz, karınlarını doyuramıyoruz.<br />
Para yok, sponsor yok. Ciddi anlamda<br />
bir kirlenmişlik söz konusu, dünya kadar ünlüyü<br />
getirebilme durumumuz söz konusu fakat<br />
birçok insan bunu duyduğunda organizasyonu<br />
biletli yapalım derneğe katkı olsun vesaire fakat<br />
hepsine hayır diyorum herşey ücretsiz olacak!!<br />
Peki bugünkü duruma gelirsek?<br />
Bugün yaşanan olumsuzluğun nedenini söyleyeyim.<br />
Bu insanlar önemli bir takımın futbolcuları<br />
olmuş olsalardı stad da dolmuş olurdu özel<br />
VIP araçlarda gelmiş olur korumalar da gelmiş<br />
olurdu. Bu çocuklar halk otobüsleriyle buraya<br />
geliyor. Ne kadar acı! Acı olan çok şey var. Yine<br />
de İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Sayın<br />
Mehmet Karaca'ya ve Beden Eğitimi Bölüm Başkanı<br />
Derya Hocaya çok teşekkür ederim. Kapılarını,<br />
yüreklerini açtılar.<br />
Bir forma sorunu söz konusu sanırım?<br />
Forma sorunu. İTÜ ile imzalanan sözleşmede<br />
forma ile ilgili bir madde yoktu.Geçen yıl böyle<br />
bir sorunla karşılaşmadım bir aksilik oldu ve bu<br />
konu atlandı diye tahmin ediyorum.<br />
Peki içeride İTÜ futbol takımının formalarından<br />
yok muydu?<br />
Var, mutlaka vardır fakat önceden bir dilekçe ile<br />
ricada bulunmamız gerekiyormuş. Bende çok<br />
üzüldüm ve şaşırdım. Bu gece burada gerçek bir<br />
şölen olacaktı. Yani toparlarsak bir sürü sıkıntı<br />
var anlatılacak o kadar çok şey var ki ; konuştuğumda<br />
ucu bir yerlere dokunacak o yüzden<br />
hiç gereği yok.Bu festivalin adı barikat, biz barikatları<br />
yıkıp barikatsız bir dünya düşlüyoruz.<br />
Kirlenmiş vicdanları temizlemek için bu yola<br />
çıktık ne kadar temizleyebileceğiz bilmiyorum<br />
ama inancımız çok sağlam ve tam!<br />
Hüseyin bey temel bilgilerden ve kurallardan<br />
bahsetti ama merak edenler görme engelliler<br />
spor federasyonunun internet sitesinden detaylı<br />
bilgi ve haberlere ulaşabilir.<br />
Bu İşte Bir<br />
Eksik Var!<br />
Anıl Güler<br />
gulerani@itu.edu.tr<br />
15<br />
S<br />
P<br />
O<br />
R<br />
Üç yıldır bu okuldayım. İTÜ, sportif imkanlar<br />
olarak bana kalırsa gerçekten çok<br />
çeşitlilik ve zenginliğe sahip. Futbol, basketbol,<br />
voleybol, hentbol, masa tenisi,<br />
frizzby, Amerikan futbolu hatta buz hokeyi<br />
takımı bile var! Kapıları bütün öğrencilere<br />
açık.Bazı branşlarda beceri ve yetenek gerekirken<br />
bazılarında ise sadece eğlenme ve<br />
ter atma amaçlı bile gidip katılınabilir. Beden<br />
Eğitimi bölümü oldukça aktif çalışıyor.<br />
Bu tarz sportif takımların ve aktivitelerin<br />
dışında bir de öğrencilere ve hocalara açık<br />
seminerler düzenliyor. Seminerlerin konuları<br />
da oldukça ilgi çekici ve merak uyandırıcı.<br />
Gayet bilgilendirici konuşmalar sunumlar<br />
oluyor. Ben ikincisine yetişebildim. Açıkçası<br />
biraz da ilgi alanıma girdiğinden heves<br />
ettim. Seminer tarihlerine ve içeriklerine<br />
İTÜ Beden Eğitimi Bölümü’nün internet<br />
sitesinden rahatlıkla ulaşabilirsiniz.<br />
Gittiğim seminer 29 Kasım Perşembe günüydü.<br />
Bölüm Başkanı Derya Ahmet Kocabaş<br />
“Futbol Nasıl Oynanmaz?” başlıklı<br />
bir sunum yaptı. Vakitlerini ayırıp böyle<br />
detaylı ve bilgi verici bir sunum hazırlayan<br />
spor hocalarının karşılarında tamamen<br />
tepkisiz bir öğrenci topluluğu gördüğünde<br />
yaşadıkları üzüntüyü düşünebiliyorum.<br />
Ben gittiğimde o seminerde benim dışımda<br />
iki öğrenci vardı! Çoğunluğunun erkek<br />
öğrencilerden oluştuğu bir teknik üniversitede<br />
Futbol başlıklı bir seminere katılımın<br />
yalnızca üç kişi olması beni çok düşündürdü.<br />
Burada hanım arkadaşlar alınmasın tabii<br />
ki onlardan da futbola meraklı ve hatta<br />
bazı erkeklerden daha da ilgili arkadaşlar<br />
var. Ama o gün hiç bayan öğrenci de yoktu.<br />
Merak ettiğim ve üstünde düşündüğüm<br />
konular şunlar ;<br />
1-Ya İTÜ öğrencileri webmaillerini, gmail<br />
ya da hotmail kadar sık kullanmıyorlar<br />
2-Ya İTÜ öğrencilerinin büyük kısmı webmaillerini<br />
hiç kullanmıyorlar<br />
3-Ya webmail kullanan İTÜ öğrencileri<br />
beden eğitimi bölümünün attığı bilgilendirme<br />
ve haberdar etme maillerini okuyup<br />
sallamıyorlar.<br />
4-Ya webmail kullanan İTÜ öğrencileri beden<br />
eğitimi bölümünden gelen mailleri hiç<br />
okumuyorlar.<br />
Maillerimizi kontrol edelim<br />
Tamam anlıyorum; herkes internet sayfasının<br />
sık kullanılanlar bölümüne tabii ki<br />
de ituspor.itu.edu.tr adresini ekleyecek ve<br />
hergün kontrol edecek değil. Ama en azından<br />
kendilerine sağlanan itu.edu.tr uzantılı<br />
mail adreslerini kontrol etme ve olan bitenden<br />
haberdar olma yetisine sahip olsalar<br />
biraz daha bir şeyler değişir ve iyi yönde<br />
gider diye düşünüyorum.<br />
Kimseye bir suç atmıyorum ya da kötü<br />
yönde eleştirmiyorum; isteyen istediğini<br />
yapmakta özgürdür. Ama naçizane kendi<br />
düşüncem, bir üniversite öğrencisinin<br />
dünyada olan biteni anlamanın yanında;<br />
okulunda olan bitenden haberdar olması<br />
gerektiği.<br />
Belki de insanlara Beden Eğitimi Bölümü<br />
tam anlamıyla öğrencilere ulaşamıyordur.<br />
Yeterli tanıtım ve ilgi çekecek duyuru yollarına<br />
başvurmuyordur. Bu açıdan da düşünülebilir.