18.02.2013 Views

Zuhur ediyor bende hakikat gezi yazısı, yazı dizisi 18şubatsalı2003

Zuhur ediyor bende hakikat gezi yazısı, yazı dizisi 18şubatsalı2003

Zuhur ediyor bende hakikat gezi yazısı, yazı dizisi 18şubatsalı2003

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

eklesin tatlı tatlı ama kabına sığamadan taşmaklık karakterindeki<br />

sonradan elaleme anlatılmaya değer bir şey olsun diye.. bu bütün<br />

hayalimiz... O zamanlar ben de hep bunları hayal ederek her deliğe<br />

giriyordum. O gün de öyle bir gündü, yazdı, hava güneşli ve<br />

rüzgârlıydı, tepenin üstünde sararmış otlar arasında toprak bir yoldan<br />

yürürken hem biraz terliyordum hem de terim hemen kuruyordu,<br />

serinliyordum. Belki bütün gezmekin özeti de bu cümlede gizlidir<br />

işte, herneyse efendim benimle birlikte gezmeyi umanlar siz de<br />

kafanızın içinde tarif ettiğim imgeyi kurmaya çalışın adım adım.<br />

Yürüyordum, ayağımda sandaletler vardı, toprak kuruydu bastıkça<br />

kart kurt sesleri geliyordu neredeyse yeni bir millet uyanıverecekti,<br />

gökyüzü masmaviydi birkaç silik bulut hareket <strong>ediyor</strong>lardı ama<br />

kafamı kaldırınca onların hareket ettiklerini öyle hemen de<br />

anlayamıyordum, yüksekte birkaç bulut... Ne kadar rüzgâr esse de<br />

ben de sabahtan beri yürüyordum güneşin altında, yoruluyordum...<br />

Bulup bulduğum bir uçurumun ardından görünen boğaz<br />

manzarasıydı. Boğazın iki yakası birbirinden uzaktı, uzak olduğu için<br />

de denizin üstünde tepeler yükselivermiyordu da sanki bir ova<br />

açılıyordu iki taraftan da... Denizde rüzgâr küçük dalgalar oluşturmuş,<br />

bir yana doğru bütün denizi akıtırmış gibiyken ben de gözlerimi<br />

kamaştırıp görüntüyü bulandıran öğle güneşinin altında manzaraya<br />

keyifle dalmıştım... Sonra ben geldiğim yollardan geri yürürken<br />

ağaçların arasına varmıştım, artık hava serinlemiş akşamüstü olmuştu,<br />

ağaçların arasından yürürken de aşağıda birden üstüne kırmızı bezler<br />

asılmış kır gazinosu gibi bir yapı, ama yapı değil kıpkırmızı çarşaflarla<br />

donanmış çamaşır ipleri gibi, çıkmıştı karşıma... Ben onların arasına<br />

daldığımda artık türbeyi de görüyordum ve dört bir yandan<br />

yollanmıştı bayraklar, kıpkırmızı örtüler yemyeşil ağaçların arasında<br />

sarıyordu mezarı ancak yine de altı üstü mezardı işte sanki baba<br />

birden bayrakların kırmızısıyla kanlanıp fırlayacak mıydı betonla<br />

kapatılmış mezarından? Ölmüş çürümüş etlerini bayraklarda<br />

yoğunlaşan milliyetçi enerji toprağın içinden toparlayarak tekrar<br />

birleştirip bu aslında alt tarafı savaşta ölmüş senin benim gibi adamı<br />

ihya mı edecekti?... Dört yanımda uçurumlar paramparça bir hayat<br />

çıldırtan yalnızlıklar... Bir yerde sahil kenarında şef garson olarak<br />

çalışan ve kendisiyle kurtuluş savaşı, inkılâp, kemalizm gibi konuları<br />

rakı eşliğinde konuşmuş olduğum eski herhalde 78’li bir dostum bana<br />

bir gün demişti ki: İyiyim, arada bir melankoli krizlerine giriyorum<br />

işte, onun dışında... Beni de bir anda şaşırtmıştı bu hayatı kenarlara<br />

kaymış adam. İnsan içer içtikten sonra da dağılır gider bazen de<br />

dağılıp gitmeyi bir tamam sağlayabilmek için içtikçe içer bardak<br />

bardak götürür rakıları... Ülkede hayatı dağılıp kalmış bu kadar adam<br />

varken kimsenin de hayatı dağılıp gitmişlikten kurtulamazken bir de<br />

kötülerler alkolikleri, haytaları, bir baltaya sap olamayanları... Hayat<br />

güzel güzel yaşanacak ve gidilecek bir yer değildir a dostlar! Hayat<br />

üzüm üzüm üzülünecek, neye olduğunu bile bildirmeden insanın içini<br />

sıkım sıkım sıkacak (Yoksa edebiyat hele Türk Edebiyatı nerden<br />

alacaktı malzemesini?) ve onu boğum boğum boğacak boğdukça da<br />

bağlanılan boğulma manyağı olunan, bir gün gelecek mutluluk ve<br />

felahın beklendiği dertlerle dolu tabi acısıyla tatlısıyla.. ama esasında<br />

şöyle bir durup gerinize ve önünüze bakın da ne kadar zaman sıkılmış<br />

üzülmüş ve yorulmuştunuz ne kadar zaman keyif içindeydiniz bir<br />

hesaplayın, boşverin şimdi mutlu musunuz değil misiniz, o kısmını<br />

yuvarlamaları yaparken ayarlarsınız tabi ki mutlu bulacaksınız<br />

kendinizi hem tavsiyem öyle de bulun ayarlayın yani bir şeyler,<br />

mutluyum derseniz mutlusunuz, totoloji işte...<br />

Yalan sözlerle aldatıp seninim derdin<br />

“...Devrim de, felsefenin bitip tükenmez mükemmel-yalanlanamaz<br />

dizgeler ya da en azından doğru bir kavrayış temeli arayışının tümüyle<br />

boşa boşluğa gayba çıkıp dağılıp gitmesi gibi, birgün karşımıza<br />

kendinde saçma-anlaşılmaz-naif terimlerle kurulmuş bir çocukluk<br />

çağı hayali olarak mı çıkacak? (Olarak çıkacak mı?) Bir amaca<br />

ulaşmak isteyenler ve diğerlerini düşünmeyenler başarıya daha<br />

yakınlar ve böyle herşey üstünde kafasını karıştırıp duranlardan daha<br />

direk olarak hedefe yöneliyorlar ve hedefe yönelikler ve yakınlar o<br />

hedefe. Kazanıyorlar. Eğer bu sözler başarının-kazanmanın-hedefe<br />

varmanın-galip gelmenin-herhangi bir iş yapmanın evrensel yasası<br />

3

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!