22.08.2016 Views

ULUSLARARASI FAALİYET RAPORU 2015

2bbDWff

2bbDWff

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

KUNDUZ TRAVMA MERKEZİ’NE YÖNELİK SALDIRI<br />

Dr. Kathleen Thomas - Avustralyalı yoğun bakım uzman doktoru<br />

Her sabah 07:35’te dünyanın dört bir yanından<br />

gelen uluslararası MSF çalışanları, iki farklı<br />

MSF Land Cruiser’ına doluşur. Bu araçlardan<br />

biri kadınlar, biri erkekler içindir. Hastaneye<br />

gidene kadar aracın patlamaya karşı filmlenmiş<br />

camından dışarıyı izleriz. Bu saatlerde<br />

Kunduz’daki rutin gündelik koşuşturmacanın<br />

başladığını görebilirsiniz. İdare memurumuz<br />

Mujeeb hastaneye yürüyerek, veri memurumuz<br />

Najib de bisikletiyle gelir. Diğer herkes<br />

gibi işbaşı yapmak için koşturanlar arasında<br />

her sabah yolda ikisini de görürüz.<br />

Saat 10:00 civarında her zaman olduğu gibi<br />

hastanenin günlük telaşı başlar. Ben koğuştaki<br />

bir hastaya bakmak için yoğun bakım<br />

ünitesinden çıkarım. Patolojide mikroskobunun<br />

üzerine eğilmiş, bir şeyler inceleyen<br />

laboratuvar teknisyeninin yanından geçerim.<br />

Acil servise gelirim ve ameliyathanelerin<br />

yanından geçerim. Bir hasta, yerel ve uluslararası<br />

uzman sağlık personeli tarafından<br />

gerçekleştirilecek özel bir travma ameliyatına<br />

girmek için koğuştan sedyeyle taşınır. Kuzey<br />

Afganistan’da bu tip bir operasyon geçirebileceğiniz,<br />

uzman sağlık hizmeti veren tek<br />

hastane burasıdır.<br />

Hava saldırısından 6 gün önce<br />

O gece, sabahın 02:00’sinde bir anda yoğun<br />

çatışma sesleriyle uyandım. Beş aydır<br />

“çatışma mevsimi”nde Kunduz’da bulunuyordum<br />

ve savaş seslerine alışmıştım. Ama<br />

bunda farklı bir şey vardı. Çok yakından<br />

geliyordu, çok şiddetliydi ve çatışma dört<br />

bir yana yayılmış gibiydi. Hastaneden, acil<br />

servise hasta akını olduğunu bildiren bir<br />

telefon bekledim. Çok yakında benden yardım<br />

isteyeceklerini tahmin etmiştim. Çatışma o<br />

kadar yoğundu ki, yaralıların hastaneye ulaştırılması<br />

muhtemelen saatler sürüyordu. O gün,<br />

gün ağarırken beklediğim telefon geldi ve<br />

hayatımın en uzun haftası başladı.<br />

İlk gün tam anlamıyla kaostu. Birkaç saat<br />

içinde 130’dan fazla yaralı hastane kapılarına<br />

yığılmıştı. Tüm personelimiz durmaksızın<br />

çalışmasına rağmen durumun ciddiyeti<br />

bizi çok zorladı. Herkese yetişmekte çok<br />

zorlandık. O günü düşündüğümde acil servise<br />

yayılmış olan yoğun bir kan kokusu hatırlıyorum.<br />

Onlarla ilgilenmem için önlüğümü<br />

çeken, koluma dokunan, sevdiklerini iyileştirmem<br />

için yalvaran insanlar... Ağlamalar,<br />

kaza kurşunuyla ağır yaralanmış olan ve<br />

daha sonra hayatını kaybeden çocuğun<br />

mahvolmuş anne - babasının olayın şokunu<br />

atlatamaması, çoktan dolup taşan acil servise<br />

ardı ardına getirilip yer olmadığı için yere yatırılan<br />

her bir hasta... Ve bu insanların durumunu<br />

gördükçe yaşadığım panik duygusu...<br />

Tüm bunların yanı sıra dışarıdan rahatsız edici<br />

derecede yakından gelen ve dinmek bilmeyen<br />

makineli tüfek sesleri, patlamalar...<br />

O hafta hastanede kapasitemizin çok<br />

üstünde çalıştık. Hasta servislerinde tüm<br />

yatakları birbirine yapıştırıp yere olabildiğinde<br />

fazla mat serdik. Yoğun bakıma<br />

alınması gereken çok hasta vardı. Kısıtılı<br />

kaynaklarımızı elimizden geldiğince verimli<br />

kullanmaya çalıştık. Ama maalesef normal<br />

şartlarda hayatta kalabilecek çok sayıda<br />

hastanın ölümüne şahit olduk. Nadir kan<br />

gruplarına talep arttığı için kan gerekliydi<br />

ama kimse hastaneye kan bağışlamaya<br />

gelecek durumda değildi. Suni solunum<br />

cihazına ihtiyacı olan çok hasta vardı, ama<br />

bizde sadece dört makine vardı. Herkese<br />

yetişemiyorduk. Duyduğumuz kadarıyla bazı<br />

yaralılar da evlerinde kapana kısılmış, dışarı<br />

adım atamamıştı. Günler sonra hastaneye<br />

ulaştıklarında vücutları çoktan enfeksiyona<br />

yenik düşmüştü.<br />

ABD Hava Kuvvetleri’nin ilk saldırısı yoğun<br />

bakım ünitesinin bulunduğu yeri hedef aldı.<br />

Biri dışında orada bulunan tüm hastalar<br />

hayatını kaybetti. Hasta bakıcılar da hastalarla<br />

beraber yaşamını yitirdi. Dr. Osmani’yi<br />

kaybettik. Yoğun bakım hemşireleri Zia ve<br />

“güçlü” Naseer’i kaybettik. Temizlikçimiz<br />

Nasir’i kaybettik. Tüm kalbimle umuyorum ki,<br />

o gün yatıştırıcı verdiğimiz üç hastamız neler<br />

olup bittiğini hissetmeden ölmüşlerdir; ama<br />

sanmıyorum… Yataklarından kalkamadan<br />

alevler arasında can verdiler. Tüm bu kaosun<br />

içinde tek küçük tesellimiz yoğun bakım<br />

hemşiremiz Toorialay’ın hayatta kalması<br />

ve tüm cesaretiyle hasta yatağından alıp<br />

binanın dışına kadar götürdüğü küçük bir kız<br />

çocuğuyla beraber kaçabilmiş olmasıydı.<br />

Yoğun bakımı sarsan bu korkunç olay hastanenin<br />

diğer kısımlarında da yaşandı. İş<br />

arkadaşlarımız ve meslektaşlarımız filmlerdeki<br />

gibi huzur içinde ölmedi. Acı çekerek,<br />

yavaşça öldüler ve çaresizce bağırarak asla<br />

gelemeyecek olan yardımı beklediler. Yalnız<br />

ve korkmuş bir şekilde, yaralarının ne denli<br />

ölümcül olduğunu bile bile, sona geldiklerinin<br />

bilincinde öldüler. Çok sayıda personel<br />

ve hasta yaralandı. Kolları ve bacakları<br />

parçalandı, koptu; vücutlarına şarapnel<br />

parçaları saplandı, her yerlerinde yanıklar<br />

oluştu. Akciğerleri, gözleri ve kulaklarında<br />

basınç dalgasından kaynaklanan yaralanmalar<br />

meydana geldi. Bu yaralanmaların<br />

çoğu onlarda kalıcı hasar bıraktı. Kabustan<br />

öte, korkunç bir geceydi ve o gece yaşadıklarımız<br />

sonsuza dek aklımdan çıkmayacak.<br />

*Bazı isimler değiştirilmiştir.<br />

Bir MSF çalışanı, ABD hava saldırısı sonucu yıkılan Kunduz Travma Merkezi’nin yanan<br />

enkazı arasında çevresini inceliyor.<br />

© MSF<br />

<strong>2015</strong>’te MSF’ye ait ve MSF’nin desteklediği toplam 75 hastane 106<br />

farklı hava saldırısının hedefi oldu.<br />

Bu hastanelerin 63’ü Suriye’de, beşi Yemen’de, beşi<br />

Ukrayna’da, biri Afganistan’da ve biri de Sudan’daydı.<br />

Ekim ayında Kunduz’daki hastanenin hedef alınmasından<br />

sonra kuzeydoğu Afganistan’da bir milyondan fazla kişi nitelikli<br />

cerrahi hizmetten yoksun kaldı. Yemen’deki Haydan Hastanesi<br />

ise yine bir hava saldırısıyla yerle bir edildi. 200.000 kişilik bir<br />

bölgede hizmet veren bu hastane, çatışmalardan geriye kalan<br />

tek hastaneydi. Sivillerin hedef alındığı her saldırıda yerel halk<br />

tarafından işletilen düzinelerce hastane bombalandı ve çoğu<br />

zaman hasarın boyutu raporlara geçmedi veya hiçbir zaman<br />

dünya kamuoyunda yankı uyandırmadı.<br />

Orta Afrika Cumhuriyeti’nde <strong>2015</strong> yılında kimliği belirlenemeyen<br />

iki kişinin silahlı saldırısı sonrasında MSF, Kabo Hastane’sindeki<br />

faaliyetlerinin bir kısmını askıya almak zorunda kaldı. Güney<br />

Sudan Dethoma’daki hastane, ofis ve eczaneler, Melut’ta da<br />

yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp yağmalandı ve saldırıya<br />

uğradı. Leer’deki MSF yerleşkesi de silahlı adamlar tarafından<br />

iki kez yağmalandı. Ekipler tahliye edilmek zorunda kaldı ve zor<br />

durumdaki birçok insan tedaviden yoksun kaldı.<br />

Sağlık tesislerine yapılan bu saldırıların her biri, onbinlerce insanın<br />

sağlık hizmetlerinden ve acil tıbbi yardımdan mahrum kalmasına<br />

neden oluyor.<br />

Ekipler tahliye edilmek zorunda kaldı ve zor durumdaki birçok<br />

insan tedaviden yoksun kaldı.<br />

Sağlık tesislerine yapılan bu saldırıların her biri, onbinlerce insanın<br />

sağlık hizmetlerinden ve acil tıbbi yardımdan mahrum kalmasına<br />

neden oluyor.<br />

Uluslararası Faaliyet Raporu <strong>2015</strong> 17

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!