SAKARYASPOR RÖPORTAJ OKTAY SARI Oktay Bey, Sakaryaspor ailesine ne zaman katıldınız? 2000 senesiydi; şehirde başka motivasyonlar kurguluyorduk tiyatro gibi. Bir arkadaşımın radyo açacağını öğrendim, müzik yapacaklardı. Haberi aldığım gün de Sakaryaspor’un maçı vardı. ‘Neden maçları da anlatmıyoruz?’ dedim. Fikri çok beğendiler ve fakat kimin anlatıcı olacağı ile ilgili bir düşünce yoktu. ‘Ben anlatırım.’ dedim, gayriihtiyari. Hiç maç anlatma tecrübem olmadığı için beni korku sardı tabii. Hatayspor’la oynadığımız bir maçtı; tek tanıdığım takımda Tuncay Şanlı vardı. Maç başladı; ilk 5 dakika bildiğim her şeyi anlattım, söyleyeceklerim bitti. Çok stres olmuştum, hiç unutmam. 2001’deki o günden bugüne maçları anlatıyorum. Kaç maç anlatmışsınızdır, var mı ortalama bir rakam? Sayısı yok, ama tahmini söyleyebilirim. Sanırım 1000’i geçmiştir. TFF’ye bağlı resmi bir spikerim; dolayısıyla Türkiye’nin her yerine gidip anlatıcılık yapıyorum. Bazen haftada 40 maçı buluyor. Sakaryaspor özelinde söylersek sanırım 500’ü bulmuştur. Sakaryaspor’lu olmak size ne ifade ediyor? Dönemin radyolarında maç anlatıyorum. Sakaryaspor bu şehrin tutkalı. Başka etkinlik yapın Sakaryaspor’un bir maçı kadar insanı asla toplayamazsınız. Biz maç kazandığımız anda bu şehir moral buluyor. Dün mesela maç kazandık diye bütün gazeteler satılmış burada. Sakaryaspor benim adrenalinim. Yıllardır maç anlatan biri olarak sizi en mutlu eden ve en üzen maç hangisiydi? Hiç unutmuyorum; Malatya’da düştüğümüz maç. 40. dakikada bir ağlamaya başladım, maçı nasıl bitirdiğimi bilmiyorum. 17 saat yolculuk yapmışız oraya varmak için, dönüş yolu 170 saat gibi gelmişti. Mutlu olduğum, coşkulu hissettiğim sanırım bütün Kocaelispor maçları. Maç skoru plaka numarası olmasın diye 5-1 kendi kalelerine attıkları gol gibi hatıralar var, bunlar sadece yaşanarak hissedilebilir. Unutamadığınız mutlaka bir sürü anı vardır ama, doğrudan sizinle ilgili olan var mı? Samsunspor maçıydı. Basın tribününe girdim, korkunç da bir yağmur yağıyor. Bir görevli geldi, ‘Sen nereden girdin?’ buraya dedi bana. Boynumda da kartım var, ama bozmadım hiç; aşağıdan girdim, dedim. Görevli söylenmeye başladı tabii, her geleni buraya alıyorlar, dikkat etmiyorlar falan...Oktay Sarı geldi mi, diye sordum. Gelmedi daha, dedi. Sen tanıyor musun, dedim. Kim tanımaz Oktay Abi’yi, tabii ki tanıyorum, dedi. Yaka kartımı çıkarıp gösteremedim görevliye, hayallerini yıkmak istemedim. Benim herkes sesimi tanıyor ama yüzümü bilmiyordu. Belki o çok gösterişli bir adam bekliyordu ve karşısında ben vardım. Adınızın sizin önünüze geçtiği durumlar bunlar. Kulüpteki yeni yapılanmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Başkanımız çok özverili çalışıyor, tüm ekip yapabileceğinin fazlasını yapmaya çalışıyor. Mesela, internet sayfalarında bile kullanılan doğal dil ile binlerce insanın tüyleri diken diken oluyor. Kulübün hem çalıştığını görüyorlar hem de doğallığına hayran oluyorlar. O yüzden sadece yönetim değil, her anlamda Sakaryaspor ayağa kalktı. Şu anda hepimiz bu yönetime destek vermek zorundayız, birlikte hareket etmeliyiz. Maç anlatımı sırasında istem dışı ya da isteyerek söylediğiniz garip şeyler oldu mu? Bilmiyorum ne kadar garip ama insanlar o zaman çok gülmüşlerdi; bir maçta sahaya yabancı madde atıyorlardı. Ben de ‘sahaya yabancı madde atıyorlar diyemeyeceğim çünkü bu bildiğiniz pet şişe.’ dedim. Bir keresinde de, bir transferimizin sırtına vuruyorlardı arkadaşları. ‘Vurmayın, ona çok para verdik.’ demiştim. Bunlar bir anda dilime gelen, kendiliğinden azımdan çıkan cümleler. Üzerine çalışsan yapamazsın. Ben zaten bunları maç bittikten sonra fark ediyorum. Bazen de arkadaşlarım uyarıyor; hiç söylemek istemediğiniz şeylerde söylüyorsunuz olayın coşkusuyla. Eğer anlatımınızla duyguyu hissettirebiliyorsanız zaten insanlara nüfuz edersiniz. İçimden geliyor, içine geçiyor işte özetle. Herkesin duygusunu, düşüncesini ifade edeceği bir dizi platform var bugün sosyal medyasından kişisel televizyon yayınına kadar. Ama kimin ne kadar samimi olduğu ya da hissiyatını tamamen aktarıyor, bu tartışılır. Mesela yenildiğimiz bir maç sonrasında İsmail Bey’in bir fotoğrafını çemiştim; arkadan çekilmesine rağmen ne kadar üzgün olduğu görülüyordu. Paylaştım bu fotoğrafı ve ‘Beni, bizi bırakın ama bu adamı çok üzdünüz’ yazdım. Yüzlerce kişi paylaşmış sonrasında. İsmail Bey de bu paylaşımı zarf içinde tüm oyunculara göndermiş. Yani bu çalışılmış bir fotoğraf değildi, anlıktı, doğaldı. O yüzden taraftardan yönetime, oyunculara kadar herkesi etkiledi. Sakaryaspor işte böyle doğal bir takım. 58
59