Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ŞAKACI BUKALEMUN<br />
Emel Başbuğ<br />
Bir varmış bir yokmuş... Ormanın birinde şakacı mı<br />
şakacı bir bukalemun yaşıyormuş. Kendisine Şakacı Bukalemun<br />
diyormuş. Çünkü her bukalemun gibi renk değiştirebildiğinden<br />
kendisini ele vermeden şakalar yapabiliyormuş.<br />
Bir sabah Şakacı Bukalemun yine güzel güneşli bir<br />
güne uyanmış. Elini yüzünü yıkamış. Kendine kahvaltı<br />
hazırlamış. Kahvaltıda yumurta, bal, peynir ve zeytini bir<br />
güzel yemiş. Sütünü de hüüp diye içivermiş. Karnını<br />
doyurduktan sonra ormanda gezintiye çıkmış. Gezerken<br />
bir zürafa görmüş. Huyu kurusun dayanamamış ve zürafaya<br />
şaka yapmaya karar vermiş. Pıtır pıtır zürafanın boynuna<br />
çıkıvermiş. Tabi bukalemun hemen zürafanın rengini<br />
almış. Yeterince gizlendiğine emin olunca zürafanın<br />
boynunu gıdıklamaya başlamış. Ağaçtaki yaprakları<br />
yiyerek karnını doyurmaya çalışan zürafa ne olduğunu<br />
anlayamamış. Boynuna bakıyormuş fakat hiçbir şey göremiyormuş.<br />
Boynunu kaşımak için uğraşıp duruyormuş.<br />
Uğraşırken uğraşırken dengesini kaybetmiş. Hooop yere<br />
düşüvermiş. Zürafa acılar içinde kıvranırken bukalemun<br />
buradan kaçsam iyi olacak diyerek oradan uzaklaşmış.<br />
Zürafaya yaptığı kötü şakandan paçasını kurtaran<br />
Şakacı Bukalemun ormanda gezintiye devam etmiş. Göl<br />
kenarına gelmiş. Gölde yüzen su aygırını görmüş. “İşte<br />
şaka zamanııı,” diyerek kıkırdamaya başlamış. Bu sefer<br />
de su aygırının sırtına atlamış. Su aygırını gıdıklamaya<br />
başlamış. Su aygırı ne olduğunu anlayamamış. Sırtını<br />
kaşımak için uğraşırken kendini bir o tarafa bir bu tarafa<br />
atıyormuş. Bir süre sonra o kadar yorulmuş ki suda bayılacak<br />
gibi olmuş. Kendini kıyıya zor atmış. Su aygırı yarı<br />
baygın yatarken Şakacı Bukalemun “Galiba buradan da<br />
kaçmalıyım,” diyerek oradan uzaklaşmış.<br />
Yaptığı haylazlıklara doyamayan Şakacı Bukalemun<br />
ormanda gezmeye devam etmiş. Bir süre yaptığı şakaları<br />
düşünüp göbeğini tuta tuta gülüp gezdikten sonra ağaçta<br />
bir sincap görmüş. Sincap yuvasına ceviz taşıyormuş.<br />
Bukalemun hemen ağaca tırmanmış. Sincabın yuvasına<br />
girmiş. Cevizleri bir bir aşağıya atmaya başlamış. Tabi<br />
yine renk değiştirme özelliğinden dolayı ağacın rengini<br />
alan Şakacı Bukalemun görünmüyormuş. Cevizlerin aşağıya<br />
düştüğünü gören sincap ne yapacağını şaşırmış.<br />
Hemen yuvasına çıkıp bakmış ama bir şey görememiş.<br />
Neler olduğunu cevizlerin nasıl düştüğünü anlayamıyormuş<br />
bir türlü. Hemen aşağıya inip cevizlerini toplamaya<br />
başlamış. Düşen cevizleri yukarı taşıyormuş ama cevizler<br />
tekrar düşüyormuş. Sincap ağaca inip çıkmaktan o kadar<br />
yorulmuş ki ağaçtan aşağı doğru inerken ayağı bir dala<br />
takılmış ve yere düşmüş. Sincabın acı içinde kıvrandığını<br />
gören bukalemun hemen oradan uzaklaşmış.<br />
Tüm bu yaptıklarının başkalarına zarar verdiğinin hiç<br />
farkında olmayan bukalemun zıplaya oynaya orman<br />
gezintisine devam etmiş. Gezerken bir tilki görmüş.<br />
“Tilkiye de bir şaka yapmalıyım,” diye düşünerek tilkinin<br />
yanına yaklaşmış. Kuyruğuna zıplayıvermiş. Gıdıklanmaya<br />
başlayan tilki ne olduğunu anlayamamış. Bukalemun<br />
tilkinin kuyruğunun rengini aldığı için tilki kuyruğunda<br />
bir şey göremiyormuş. Kuyruğunu kaşımak isterken<br />
kuyruğu dikenli çalılıklara takılmış. Yaralı kuyruğunu zor<br />
bela dikenlerden kurtarmış. Kurnazlığıyla bilinen tilki bu<br />
işte bir tuhaflık olduğunu anlamış. Baygın numarası yapıp<br />
gözü hafif açık beklemeye başlamış. Tilkinin yaralandığını<br />
gören bukalemun tilkinin kuyruğundan atlamış.<br />
İlerlemeye başlamış. Bukalemunu gören tilki hemen<br />
onun üzerine atlamış. Bukalemunu yakalamış. Hemen<br />
dallardan bir kafes yapmış tilki. Bukalemunu da içine<br />
koymuş. Hadi bakalım, değiştirebiliyorsan değiştir rengini,<br />
seni uyanık bukalemun,” demiş. Kafesi alarak ormanın<br />
içine doğru ilerlemeye başlamış. Tam bukalemuna hesap<br />
sormaya başlayacakken ormanda sesler duymuş. Seslere<br />
doğru ilerlemiş. Bir de ne görsün! Zürafa, su aygırı, sincap<br />
yaralı bir halde yerde yatıyorlarmış. Diğer hayvanlar da<br />
yaralarını sarıyorlarmış. “Ne oldu size böyle?” demiş tilki.<br />
Zürafa anlatmaya başlamış:<br />
-Sorma tilki kardeş! Ormanda güzelce karnımı<br />
doyuruyordum. Birdenbire boynumda bir kaşıntı başladı.<br />
Boynumu kaşımak isterken dengemi kaybedip yere<br />
düştüm. Boynumda hiçbir şey göremedim. Bu kaşıntı<br />
nasıl oldu bir türlü anlayamadım, demiş.<br />
Su aygırı da söze girmiş.<br />
-Aynı şey bana da oldu. Gölde sakin sakin<br />
yüzüyordum. Sırtımda geçmek bilmeyen bir kaşıntı<br />
hissettim. Ne yaptıysam geçmedi. Sırtımı kaşımaya<br />
çalışmaktan o kadar yoruldum ki suda bayılacaktım.<br />
Kendimi kıyıya zor attım. Bu kaşıntının neden olduğunu<br />
da bir türlü anlayamadım.<br />
Ayağı sarılı olan zavallı sincapta olanları anlatmaya<br />
başlamış:<br />
-Bugün gerçekten çok tuhaf şeyler yaşamışız. Ben de<br />
yuvama ceviz topluyordum. Aşağıdan cevizleri toplayıp<br />
yuvama çıkaracakken bir de ne göreyim cevizlerim bir<br />
bir aşağı dökülüyor. Hemen yuvama çıkıp baktım. Ama<br />
hiç kimse yok! Aşağı inip cevizleri tekrar toplamaya<br />
başladım. Yuvama çıkarıp koydum. Ama ne çare! Ben<br />
topluyorum cevizler aşağı tekrar düşüyor. Aşağı yukarı<br />
aşağı yukarı derken ayağım dala takıldı. Hooop kendimi