You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Etimesgut<br />
Belediye Başkanlığı<br />
1
Etimesgut Kükreyen Aslanı, Frig Dönemi, M.Ö. 1200-700
ETİMESGUT
ISBN: 978-9944-0677-2-0<br />
Etimesgut Belediye Başkanlığı<br />
Kültür Yayınları<br />
Yayın No: 3<br />
Cilt No: 1<br />
Genel Yayın Yönetmeni / Editör:<br />
Mustafa MURAT<br />
Bilim Kurulu:<br />
Prof. Dr. Mehmet ŞAHİNGÖZ<br />
Prof. Dr. Nurettin GÜZ<br />
Arkeoloji & Sanat Tarihi Araştırmaları:<br />
Gökçe GÜNEL (Uzman Sanat Tarihçisi)<br />
Vakıf Eserleri & Ahilik:<br />
Ali KILCI (Uzman Sanat Tarihçisi)<br />
Tapu Tahrir Defterleri & Salnameler:<br />
Mustafa ENGİN (Uzman Araştırmacı)<br />
Resimleme ve Redaksiyon:<br />
Suer Ar-Ge & Danışmanlık<br />
Grafik Tasarım ve Kapak:<br />
Bünyamin GÜNDOĞDU<br />
Baskı Yeri:<br />
Öznur Matbaacılık<br />
Zübeyde Hanım Mah. Kazım Karabekir Cad. No: 91<br />
06070 Altındağ, Ankara<br />
1. Baskı - Ankara, Mayıs - 2018<br />
Araştırma & Yayına Hazırlama:<br />
AR-GE & DANIŞMANLIK<br />
www.sargemdanismanlik.com<br />
0 532 623 97 37<br />
seckinistek@gmail.com<br />
Her türlü yayın ve çoğaltma hakkı Etimesgut Belediye Başkanlığı’na aittir.<br />
İzinsiz çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Kaynak verilerek alıntı yapılabilir.<br />
Para ile satılmaz.<br />
ETIMESGUT<br />
BELEDIYESI<br />
YAYINLARI
Eser, insan ve şehir...<br />
Mekânlar içinde yaşayanların kalitesiyle<br />
değer kazanır.<br />
İnsanlar yaşadıkları kentle anılır.<br />
Sevgi kenti Etimesgut, mutlu insanlar diyarı.<br />
Tarihi ve bugünü ile yarınlara güvenle<br />
yürüyen şehir.<br />
Çağdaş şehir.<br />
Huzur ve esenlik kenti.<br />
Başkentimizin kalbi, Ankara’nın gözbebeği.<br />
Atamızın emaneti.
sunuş<br />
Bir toplumu millet yapan manevi özelliklerin başında tarih bilinci gelir. Geçmişin<br />
birikimlerinden, kazanç ve kayıplarından ders çıkararak geleceğe yön veren tarih bilinci,<br />
milletlerin ortak ruhunun oluşmasına, beslenip gelişmesine katkı sağlayan en büyük<br />
hazinedir.<br />
Tarih, toplumların hafızasıdır. Belediyemiz, sağlıklı yarınların inşa edilebilmesi için geçmişi<br />
tanıyarak bu güne bakmanın gerekliliğinin bilincindedir. Bu amaçla halkımızda ve özellikle<br />
gençlerimizde tarih bilincini güçlendirme, tarihi tanıma, sevme ve sahip çıkma adına tüm<br />
fırsatları değerlendirmekteyiz.<br />
Yaptığımız doğru ve planlı çalışmalarla modern bir kimliğe kavuşan ilçemiz, günümüzde<br />
en çok tercih edilen bir yerleşim yeridir. Bir kültür ve sanat şehri olan Etimesgut, aynı<br />
zamanda tarihi derinliklere sahip bir kenttir. Bir şehre yapılabilecek en güzel hizmetlerden<br />
birisi de kenti her yönüyle bilimsel olarak tanımak ve şehri, bilim insanlarımızın gözüyle<br />
yazılı olarak ortaya koyabilmektir. Bu açıdan ilçemizin bağrında saklı olan arkeolojik ve<br />
tarihi zenginliklerin araştırılması, incelenmesi ve yazılı olarak ortaya konulması önemli bir<br />
faaliyettir. Bu çalışma ile tarihimiz her yönüyle incelenmiş, kentimize ve bilim dünyasına<br />
önemli bir kültürel eser kazandırılmıştır. İlçemizin tarihini anlatan bu eser, görev sürem<br />
içerisinde yapmış olduğum en yüksek katma değere sahip bir çalışmadır.<br />
Bu eserin hazırlanması sürecinde üç çalıştay, bir panel ve geniş katılımlı bir sempozyum<br />
yapılmıştır. Sempozyumda 120 bilim insanı, toplam 1600 sayfa tutan 100 bildiri ile kentimizi<br />
incelemiş, bulgularını sunmuşlardır. Bu çalışmalarımıza Profesör Dr. İlber Ortaylı ile birlikte<br />
seçkin üniversitelerimizin kıymetli Rektörleri sınırsız destekte bulunmuşlardır.<br />
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın; “Ankara önemlidir, Etimesgut’ta Atatürk’ün kıymetlisidir.” sözüyle<br />
tanımladığı bu müstesna kentin Belediye Başkanı olarak, yapımına öncülük ettiğimiz 3 ciltlik<br />
“TARİHTE ETİMESGUT” kitabını ilçemize kazandırmanın onurunu yaşamaktayım.<br />
Bu kitabın hazırlanmasında özveri ile çalışan değerli araştırmacılarımıza, akademisyenlerimize<br />
gönülden teşekkür ediyorum. Bu çalışmanın ilçemize, Ankara’mıza ve bilim dünyasına<br />
hayırlı olmasını diliyorum.<br />
Enver DEMİREL<br />
Etimesgut Belediye Başkanı
Giriş<br />
Etimesgut’un<br />
tarihsel süreç<br />
içindeki<br />
gelişimini<br />
tarih ve kültür<br />
zenginliğini,<br />
tanıtmak,<br />
korumak,<br />
geliştirmek<br />
ve bugününü<br />
anlatmak<br />
amacıyla<br />
hazırlanan bu<br />
eser kapsamlı<br />
bir başucu<br />
eseridir.<br />
Şanlı ecdadımız, cihân çapında büyük medeniyetlere imza<br />
atmış, insanlığa büyük bir kültürel ve sosyal miras bırakmış<br />
bugün hâlâ yapım sırları tam olarak çözülemeyen dev eserler<br />
oluşturmuşlardır. Kurdukları yerleşim yerleri, önemli bir kültür,<br />
sanat, ticaret ve bilim şehirleri olmuşlardır.<br />
M. Kemal Atatürk: “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha<br />
büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. Ecdadımızı<br />
tanımak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihâna bildirmek bizler için<br />
bir borçtur.” diyerek genç kuşaklara, ecdadını tanıtma görevini<br />
tüm yetkili organlara yüklemiştir.<br />
Etimesgut Belediyesi, geleceğin büyük ve lider Türkiye’sinde,<br />
öncü ve önder bir hizmet anlayışı ile ecdadımızın yaptıklarını<br />
kültürel etkinlikler ile yeni nesillere aktarmıştır. Yapılan<br />
tüm eserlere ecdadımızın isimleri verilerek kültürel bir<br />
anlayışla hareket edilmiştir. Bir kentin tarihinin, kültürünün,<br />
coğrafyasının, sahip olduğu zenginliklerin bilimsel olarak<br />
incelenmesi, bilim insanlarının ve araştırmacıların gözüyle<br />
yazılı olarak ortaya konulması ve bunların kitaplaştırılması çok<br />
önemli bir hizmettir.<br />
“Tarihte Etimesgut” çalışması, kapsamlı bir başucu eseridir.<br />
Bölgenin tarihi, kültürü, geçmişi ve bugünü hakkında toplu<br />
halde bilginin olduğu başvurabilecekleri kaynak kitap<br />
olma özelliği taşımaktadır. Eserin sahip olduğu bilimsel<br />
özelliklerinden dolayı akademik yazına ve gelecekte bölge<br />
üzerine araştırma yapacak araştırmacı ve uzmanlara kaynak<br />
kitap olarak katkı sağlayacaktır. En önemlisi ise bugünü yarına<br />
aktarma ve gelecek nesillere kalıcı, doğru ve güvenilir bilgilerle<br />
donatılmış bir eser bırakma anlamında önem arzedecektir.<br />
Kuşkusuz bu çalışma çok uzun bir hazırlık ve araştırma<br />
devresinden geçmiştir. Bu sahada isim yapmış uzmanlar<br />
ve bilim insanları çok hassas ve yoğun bir gayret içerisinde<br />
olmuşlardır. Uzun yıllar Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını<br />
Koruma Kurulu Müdürlüğünü yapmış Arkeolog ve Sanat<br />
Tarihçisi Gökçe Günel, Vakıf esreleri alanında önemli çalışmalar<br />
yapan Sanat Tarihçisi Ali Kılcı, Nüfus, Tapu Tahrir Defterleri,<br />
Şer’i Sicil, ve Temettuat alanlarında Uzman Mustafa Engin ile<br />
değerli akademisyenlerimiz 1,5 yılı aşkın bir süre çalışmışlardır.<br />
Bu çalışmalarda elde edilen arkeolojik, tarihi ve kültürel<br />
veriler ile bulguların yoğunluğu “Tarihte Etimesgut” kitabını<br />
çok anlamlı hâle getirmiştir. Çalışmada yer alan bilgilerin<br />
toplanmasında tamamen akademik ve bilimsel veriler esas<br />
alınmış, alınan her bir bilginin kaynağı verilmiş ve özellikle
imkân ölçüsünde birincil kaynaklar kullanılmıştır. Arkeolojik<br />
veriler Arkeoloji uzmanı tarafından önce bilimsel birincil<br />
kaynaklardan, sonra ilgili kurum ve kuruluşların belge ve<br />
dokümanlarının incelenmesi sonrasında bizzat sahaya<br />
gidilerek yerinde tespitler yapılmış, güncel durumun<br />
fotoğrafları çekilmiş geçmişteki ve günümüzdeki fotoğraflar<br />
birlikte verilmiştir.<br />
Arşiv belgelerinin incelenmesinde ise yine konunun uzmanları<br />
tarafından Başbakanlık Osmanlı Arşivi, TKGM Arşivi gibi<br />
arşivlerdeki belgeler esas alınarak Nüfus kayıtları, Tapu<br />
Tahrir Defterleri ve Şer’i Sicil, Temettuatlar, vakıf kayıtları<br />
gibi belgeler incelenmiş; Etimesgut ile ilgili olanlar tespit<br />
edilmeye çalışılmıştır. Etimesgut’un Tarihi köylerinin nüfus<br />
kayıtları, emlak ve arazi vergileri, şer’i sicil belgeleri, vakıf<br />
kayıtları ilgili köylerde verilmiştir.<br />
Çalışmada kullanılan kaynaklardan akademik kitaplar, tezler,<br />
bilimsel makaleler, seminer ve kongrelerde sunulan bildiriler,<br />
haritalar, fotoğraflar, gazete ve dergi nüshaları, görseller ve<br />
diğer verilerin tamamında imkân ölçüsünde birincil, orijinal<br />
kaynakların kullanılmasına özen gösterilmiştir.<br />
Etimesgut’un tarihi kimliğini ortaya koymada Anadolu’nun<br />
Türkleşmesinde sürecinde özellikle Ahi Mes’ud, Ahi Elvan<br />
ve Emir Yaman olmak üzere üç isim öne çıkmaktadır. Ahi<br />
Mes’ud’tan adını alan Ahi Mes’ud köyü / Emeksiz çiftliği<br />
Atatürk tarafından Ahi Mes’ud Numune köyü olarak kurulmuş<br />
ve adı “Etimesut” olarak değiştirilmiş daha sonra ise<br />
Etimesgut olmuştur.<br />
“Tarihte Etimesgut” kitabının birinci cildinin ilk kısmında<br />
Ankara ve Etimesgut’un tarihsel gelişimi isimlerinin kaynağı,<br />
arkeolojik bulgular ve kronolojik sırayla Hititler öncesinden<br />
başlayarak Cumhuriyet dönemine kadar olan tarihi süreç<br />
yer almıştır. İkinci kısımda ise Etimesgut’un tarihi köylerine<br />
yer verilmiştir. İkinci cildin ilk kısmında Cumhuriyet dönemi,<br />
1960’lı yıllara kadar olan dönemdeki Etimesgut ayrıntılı şekilde<br />
ele alınmıştır. İkinci cildin ikinci kısmında ise Etimesgut’un<br />
coğrafi durumu, akarsular, göller, iklim ve bitki örtüsü, tarım<br />
ve hayvancılık, demografik yapı ve kültürel değerlerine yer<br />
verilmiştir.<br />
Okuyucuya kolaylık sağlamak maksadıyla çalışmaya sözlük<br />
ilave edilmiştir. Yine çalışmada yer alan ve metin içinde atıf<br />
yapılan her bir kaynak kaynakça kısmında yer almaktadır.<br />
Akılcı ve<br />
kucaklayıcı<br />
hayat tarzı ile<br />
atalarımız,<br />
Anadolu’yu<br />
kesintisiz bir<br />
medeniyet<br />
ülkesi olarak<br />
insanlığa<br />
armağan<br />
etmişlerdir.
“Günümüzde Etimesgut” kitabında ise 1960’lı yıllardan<br />
sonraki Etimesgut hakkında bilgiler yer alırken özellikle<br />
1990’da İlçe olduktan sonraki Etimesgut resim ve fotoğraflar<br />
eşliğinde verilmektedir.<br />
Anadolu, insanlık tarihi boyunca sürekli yerleşim yeri olarak<br />
tercih edilen bir toprak parçasıdır. Bu yüzden Anadolu’nun<br />
her yerinde pek çok şehir kurulmuştur. Türkler Anadolu’ya<br />
gelince kendilerine yeni şehirler kurmak yerine, genellikle<br />
tarihi şehirleri fethederek buralara yerleşmişlerdir.<br />
Ele geçirdikleri şehirleri talan ve tahrip etmek yerine, önce<br />
mevcut yapıları kullanıp daha sonra kendi geleneklerine<br />
göre binalar yaparak ve buradaki yerli halkla anlaşarak<br />
onlarla birlikte yaşamayı seçmiştir. Böylece atalarımız, bu<br />
akılcı ve kucaklayıcı hayat tarzı ile, Anadolu’yu kesintisiz<br />
bir medeniyet ülkesi olarak insanlığa armağan etmiştir.<br />
Ankara, ilk çağlardan günümüze kadar kesintisiz yaşanmış<br />
bir tarihi kent olarak dünya başkentleri arasında farklı bir<br />
yere sahiptir.<br />
Ankara’nın 18. yüzyıldan kalma bir resmi. Bu anonim eser Hollanda’daki Rijksmuseum’dadır (Günel ve Kılcı, 2015:87)
Etimesgut ise Başkentimizin arkeolojik anlamda önemli bir kesiti, tarihsel<br />
anlamda Atatürk’ün hatırası ve günümüzde ise en çok tercih edilen<br />
nüfusu bir milyona yaklaşan bir yaşam ve cazibe merkezidir. Bu kitap<br />
içeriği itibariyle günümüzün ve geleceğin dünyasına Etimesgut’u anlatan<br />
geniş kapsamlı bilgiler bütünüdür. Kuşkusuz, alanında bir ilk olan bu<br />
çalışmanın eksik yanları olacaktır. Okuyucularımızdan gelen geri dönüşler<br />
ve elde edilecek yeni bilgiler ışığında bu çalışma daha mükemmel hale<br />
getirilecektir.<br />
Bu eserin hazırlanmasında; Vehbi Koç Üniversitesi Ankara Araştırmaları<br />
Merkezi Arşivi, Millî Kütüphane, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi,<br />
Osmanlı Arşivleri, Atatürk Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi, Türk Tarih<br />
Kurumu Kütüphanesi, Ankara Arkeoloji Müzesi, Üniversite Kütüphaneleri<br />
bilgilerinden yararlanılmıştır. Bu merkezlerin değerli yöneticilerine<br />
gönülden teşekkür ediyoruz.<br />
Bilim Kurulu
ETiME
SGUT
ETİMESGUT<br />
EŞİNE AZ RASTLANIR<br />
MEDENİ BİR ŞEHİRDİR.<br />
Prof. Dr. İlber ORTAYLI<br />
Uluslararası<br />
Tarihte Etimesgut Sempozyumu<br />
29 Mart 2018
Etimesgut bir zamanların Orta Anadolu köyü idi. 19. yüzyılda<br />
Ankara merkeze yakın önemli bir demiryolu istasyonuydu. 1990'lardan<br />
sonra imar kurallarının insaflı uygulandığı, çarpık kentleşmenin<br />
olmadığı, diğer şehirlerle mukayese edilemeyecek kadar planlı, daha<br />
uygar, daha medeni yapılaşmanın olduğu bir şehirdir. 1960'lı yıllarda<br />
canımız sıkıldıkça Ankara'da banliyö trenine biner; Etimesgut'un<br />
tarihi garında inerdik. Etimesgut'tan Sincan’a yaya devam ederdik.<br />
Etimesgut şimdi çok büyüdü, gelişti, önemli bir metropol oldu<br />
Etimesgut, Türkiye'de eşine az rastlanır modern<br />
ve düzenli bir metropoldür. Görülüyor ki şehrin merkezi<br />
burası olacaktır.<br />
Başkentin hayatiyetini kazanması lazım. Konumundaki hataların düzelmesi<br />
lazım. Zannediyorsam şehir, bu tarafa doğru büyüdükçe bu<br />
hatalar daha kolay düzelecek ve daha hoş bir başkent ortaya çıkabilecek.<br />
Bu belediyeye ne kadar ağır görevlerin düştüğü ortadadır.<br />
Prof. Dr. İlber ORTAYLI<br />
29 Mart 2018 - Etimesgut
İçindekiler<br />
SUNUŞ<br />
İcindekiler<br />
GIRIŞ<br />
KISALTMALAR - 18<br />
1. ANKARA VE ETIMESGUT’UN TARIHSEL GELIŞIMI - 20<br />
1.1 Ankara ve Etimesgut’un İsimleri - 32<br />
1.2 Ankara ve Etimesgut’taki Arkeolojik Bulgular - 42<br />
1.3 Hitit Öncesi Dönem - 52<br />
1.4 Hititler (Etiler) Dönemi - 56<br />
1.5 Frigler Dönemi - 64<br />
1.6 Lidyalılar Dönemi - 72<br />
1.7 Persler Dönemi - 74<br />
1.8 Helenistik Dönem - 76<br />
1.9 Galatlar Dönemi - 78<br />
1.10 Romalılar Dönemi - 86<br />
1.11 Doğu Roma (Bizans) Dönemi - 96<br />
1.12 Selçuklular Dönemi - 114<br />
1.13 Moğol-İlhanlı-Eratna Dönemi - 126<br />
1.14 Ahiler Dönemi - 128<br />
1.15 Osmanlı Dönemi - 148
2. ETIMESGUT’UN TARIHI KÖYLERI - 174<br />
2.1 Zir / Kasaba - 186<br />
2.2 Ahi Mesud Köyü - 194<br />
2.3 Aşağı Yurtçu Köyü - 210<br />
2.4 Bağluca Köyü (Bağlıca) - 226<br />
2.5 Ballıkuyumcu Köyü - 256<br />
2.6 Elvan Köyü - 276<br />
2.7 Emiryaman Köyü (Eryaman) - 294<br />
2.8 Güvercinlik Köyü - 310<br />
2.9 Şehidali Köyü (Şehitali) - 320<br />
2.10 Yapracık Köyü - 332<br />
2.11 Yukarı Yurtçu Köyü - 350<br />
SÖZLÜK - 368<br />
KAYNAKLAR - 376<br />
T A R İ H T E
Etimesgut / Ankara<br />
18<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
KISALTMALAR<br />
AKTVKK<br />
AŞSD<br />
BOA<br />
C<br />
Çev<br />
Ed<br />
Fasc<br />
GEEAYK<br />
Haz<br />
MAD_d_00009<br />
ML.VRD.TMT.d<br />
pp<br />
S<br />
ss<br />
TKGMA<br />
VEKAM<br />
VGMA<br />
Vol<br />
:Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu<br />
:Ankara Şer’-i Sicil Defteri<br />
:Başbakanlık Osmanlı Arşivi<br />
:Cilt<br />
:Çeviren<br />
:Editör<br />
:Fascicle<br />
:Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu<br />
:Hazırlayan<br />
:Tahrir defterlerinin ilki, köhne defter<br />
:Maliye Nezareti, Varidat Muhasebesi, Temettuât Kalemi, Defteri<br />
:Pages<br />
:Sayı<br />
:Sayfalar<br />
:Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi<br />
:Koç Üniversitesi, Vehbi Koç Ankara Araştırmaları<br />
Uygulama ve Araştırma Merkezi<br />
:Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi<br />
:Volume<br />
19<br />
T A R İ H T E
1<br />
Ankara ve Etimesgut’un<br />
Tarihsel Gelişimi<br />
20<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
21<br />
T A R İ H T E
ANKARA VE ETİMESGUT’UN TARİHSEL GELİŞİMİ<br />
Küçük Asya/Anadolu<br />
Anadolu, Asya’dan Avrupa’ya bir at<br />
başı şeklinde yarımada halinde uzanan<br />
coğrafi bir köprü durumundadır.<br />
Aynı zamanda tarih içinde pek çok medeniyetin<br />
de gelip geçmesine kültürel bir köprü<br />
olmuştur.<br />
Anadolu adı henüz genel olarak kullanılmaya<br />
başlamadan önce, hemen hemen aynı saha<br />
için “Küçük Asya” tabiri kullanılmıştır. Bu<br />
isim önceleri “Ege denizi şarkında mahdut<br />
bir sahaya hasredilmiş iken, daha Herodot<br />
zamanında (M.Ö. V. asır), şimdiki Asya’nın<br />
bütün malum kısımlarına teşmil olunmuştu.<br />
Umumiyetle Asya adı, iptidada işte bu<br />
büyük Asya’nın garp kısmına evvela yalnız<br />
Kızılırmak (Halys) garbında kalan yerlere ve<br />
bilahare Karadeniz ile Akdeniz arasında uzanan<br />
bütün yarımadaya Küçük Asya denmiştir<br />
(Darkot/a, 1978:428-429).<br />
Anadolu ünlü tarihçi Herodot tarafından<br />
“Halys ırmağının bu tarafındaki ülke” diye<br />
tanımlanırken Strabon onu “berzahın bu tarafı,<br />
Kappadocia’nın batısında kalan kısım”<br />
şeklinde tarif eder (Strabon, 2000:2).<br />
Heredot’un Dünya haritası,<br />
meer.org, 2017<br />
22<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Kadim Kent: Ankara<br />
Rüzgarlı civarlarından Ankara Kalesi’ne bakış, 1930, Antoloji Ankara<br />
Ankara, tarih öncesi çağlardan beri yaşayan<br />
en eski şehirlerdendir. Yaklaşık beşaltı<br />
bin yıllık uzun bir geçmişi olan Ankara,<br />
kurulduğu tarihlerden günümüze kadar<br />
yerleşim yeri olmuş ve ilk çağdaki adını da<br />
günümüze kadar korumuştur. Sekiz yönden<br />
gelen yolların Ankara’da kesişmesi<br />
onun stratejik önemini artırmıştır. Bu konumu<br />
Ankara’ya birçok medeniyetin merkezinde<br />
ya da yakınında olma imkânı sağlamıştır.<br />
Bu durum Ankara’nın tarih öncesi<br />
dönemlerden bu yana dünyanın en eski<br />
yerleşmeleri, dinî yapıları, maden işçiliği<br />
örnekleri gibi insanlığın temel unsurlarının<br />
kökenlerine sahip bir kent olduğu gerçeğini<br />
göstermektedir. Ankara Vilayet Salnamesinde,<br />
şehrin kadim geçmişini ifade<br />
sadedinde “Ravzatü’l Ahzab’ın Şüküfezar<br />
tahkikini cüyibar temyiz ile ifaza iden<br />
kamûs şehr-i mezbûrun nam-ı kadimini<br />
Amür nam zata nisbetle Amûriyye olmak<br />
üzere sahife-tıraz tedkik olmuştur ki, bu<br />
Amûr silsile-i nisbi dokuzuncu batında<br />
Sam ibn-i Nûh ala nebiyyina ve aleyhi’sselam<br />
hazretlerine müntehi olan Amûr ise<br />
şu nispet şehr-i mezbûrun kademine delalet<br />
eder” (Ankara Vilayet Salnamesi-1290,<br />
2014:96) denilmektedir.<br />
Ailesinin anılarını paylaştığı “Bir Ankara Ailesinin<br />
Öyküsü” kitabında Orhan Karaveli,<br />
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün bir<br />
Yunan heyetine Ankara’nın tarihi geçmişi<br />
hakkında bilgi verirken eskiden Ankara’da<br />
Yunan Elçiliği kâtibi olarak bulunmuş Mösyö<br />
Papadakis’e “Katiyetle tesbit edilemeyecek<br />
olan bu tarihin Etilerden de çok<br />
daha evvel, kablettarih (tarih öncesi) zamanlarda<br />
getirilmiş olması ihtimali bulunduğunu<br />
ve mesela on bin, on beş bin sene<br />
önce denebileceği”ni belirtir. Bunun ilk<br />
bakışta hayali, mübalağalı gibi görülebilecek<br />
bu tarih rakamlarını izam edilmiş (büyütülmüş)<br />
zannetmemek lazım geldiğini,<br />
mesela bu cümleden olmak üzere geçen<br />
gün İngiltere’de bir hafriyat neticesinde<br />
meydana çıkarılmış olan eşyada yirmi beşotuz<br />
bin senelik bir eskilik tespit edilmiş<br />
olduğunu bildiğini” bir İngiliz dergisinde<br />
gördüğünü izah eder (Karaveli, 2011:113).<br />
23<br />
T A R İ H T E
Ankara Kalesi<br />
Müstahkem Kale: Ankara<br />
Ankara’nın geçmiş yüzyıllar boyunca tarihi<br />
serüveni izlenirken onu hep: müstahkem bir<br />
kale şehri olarak görmek mümkündür. Coğrafi<br />
konumu ve askeri bir savunmaya müsait<br />
yapısı, Ankara’yı bilhassa ilk ve orta çağ<br />
dönemleri için, dikkate değer bir yerleşme<br />
noktası haline getirmiştir. “Ankara’nın tabii<br />
muhitinde avarızın hâkim unsuru, irtifaı 1000-<br />
1200 m. etrafında değişen ve derin vadilerle<br />
yarılmış bulunan yaylalar olup, bunların üzerinde,<br />
bir kaç yüz metre daha yüksek sırtlar<br />
ve tepeler uzanmakta aralarına da yer yer<br />
geniş ovalar girmiş bulunmaktadır.<br />
İşte, Bent deresinin dar vadisi, Ankara kalesinin<br />
bulunduğu eski lav tepesini yaylanın ovaya<br />
hâkim dik kenarından ayırarak, bu tepe<br />
üzerinde hem düşmanı uzaktan gözlemek<br />
hem de kolay tahkim edilebilmek bakımından,<br />
askeri ehemmiyeti haiz bir mevki hazırlamıştır.<br />
Hittit iskanının bu tepe üzerinde<br />
temerküz etmiş olması muhtemel bulunduğu<br />
gibi, Frikyalıların beldesi, Galatların müstahkem<br />
oppida’larından biri yine bu noktaya<br />
yerleşmiş, daha sonra greko-romen şehir<br />
ovaya doğru genişlerken, aynı tepe onun akropol’unu<br />
taşımıştır. Selçuk ve Osmanlı devirlerinin<br />
hisarı da yine orada yükselmiştir”<br />
(Darkot/b, 1978:438-439). Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde<br />
Ankara Kalesinden bahisle<br />
“padişahların hasreti, insan eliyle yapılmış<br />
ibret verici sağlam bir kaledir ki bütün değişik<br />
diller kralları, şahları, padişahları ve hakanları<br />
tarihlerinde yazılı, bakımlı bir kaledir”<br />
(Dağlı, 2008:519) tanımlamasında bulunur.<br />
“Tanpınar “Beş Şehir” adlı eserinde Ankara<br />
kalesinin müstahkem durumunu ifade ederken<br />
“Ankara, bana daima dâsitanî ve muharip<br />
göründü. Şurası var ki şehrin vaziyeti<br />
de buna müsaittir. Daha uzaktan gözümüze<br />
çarpan şey, iki yassı tepenin arasındaki geçidiyle<br />
tabiî bir istihkâm manzarasıdır. Bu his<br />
şehrin etrafında ve ona hâkim tepelerinden<br />
bakarken pek küçük farklarla ancak değişir”<br />
(Tanpınar, 2005:13) der.<br />
24<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Anadoludan Geçen Kervanyolları, Kültür Yolları, Gökçe Günel Arşivi<br />
Yolların Kesişim Noktası: Ankara<br />
Anadolu’nun hemen hemen tam ortasında<br />
yer almasından dolayı tüm yönlere<br />
giden yolların da kavşak noktasında bulunan<br />
Ankara, tarih öncesi çağlardan beri<br />
yaşayan en eski şehirlerdendir. Yaklaşık<br />
beş-altı bin yıllık uzun bir geçmişi olan<br />
Ankara, kurulduğu tarihlerden günümüze<br />
kadar yerleşim yeri olmuş ve ilk çağdaki<br />
adını da günümüze kadar korumuştur ki,<br />
“Ankara şehrinin nam-ı kadiminde akval-i<br />
mürevvihin muhtelif olub” (Ankara Vilayet<br />
Salnamesi-1290, 2014:96) derken isminin<br />
ne kadar eskiye dayandığı ifade edilmektedir.<br />
Her yönden gelen yolların Ankara’da kesişmesi<br />
onun stratejik önemini artırmıştır.<br />
Bu konumu Ankara’ya birçok medeniyetin<br />
merkezinde ya da yakınında olma imkânı<br />
sağlamıştır. Bazı tarihçiler Ankara’yı bir<br />
bozkır kasabası olarak nitelemiş olsa da<br />
coğrafi konumu sebebi ile burası, ilk çağlardan<br />
günümüze kadar bazen devlet merkezi,<br />
bazen eyalet ve bazen de il merkezi<br />
olarak yaşanılan; her dönemde bölgenin<br />
idari, askeri, ticari ve kültür merkezi olan<br />
bir yer olmuştur. Bu durum Ankara’nın tarih<br />
öncesi dönemlerden bu yana dünyanın<br />
en eski yerleşmeleri, dinî yapıları, maden<br />
işçiliği örnekleri gibi insanlığın temel unsurlarının<br />
kökenlerine sahip bir kent olduğu<br />
gerçeğini göstermektedir.<br />
“Yunanlı tarihçi Herodot ve İsveç Arkeolog<br />
William Mitchell Ramsay’a göre Ankara<br />
ilk çağlardan itibaren ordu, ticaret<br />
ve posta yolu olarak kullanılan Mezopotomya’daki<br />
Susa kentinden başlayıp<br />
Sardes kentinde sona eren ünlü “Kral<br />
Yolu”nun üzerinde bulunan önemli bir<br />
ticaret ve konaklama merkeziydi. Tarih<br />
boyu Galat’lara başkentlik eden, Roma<br />
egemenliğinde en parlak günlerini yaşayan<br />
ve Ahi Cumhuriyetinin merkezi olan<br />
kent, sürekli istilalara ve yakılıp yıkılmalara<br />
maruz kalmıştır” (Sargın, 2012:4).<br />
25<br />
T A R İ H T E
Kral Yolu, balajiviswanathan.quora.com, 2017<br />
“Kadim Ankara’nın yaşayışındaki ilk esaslı<br />
değişiklik, onun mahalli ehemmiyete haiz<br />
müstahkem bir mevki olmaktan çıkıp da<br />
Anadolu’yu baştan başa kat’eden ve ortadaki<br />
kurak sahadan içtinap ederek, kenar dağların<br />
dahili eteklerini takip eden büyük, yol üzerinde,<br />
gittikçe daha mühim bir mevki almasına<br />
bağlanabilir. Bu bakımdan Ankara’nın rolü,<br />
tabiatiyle, bir taraftan güzergaha hâkim olan<br />
devletlerin kudret derecesine, diğer taraftan<br />
Ankara’nın hudut yakınında yahut iç elde bulunmasına<br />
tabi kalıyordu. Tarihi hadiselerin<br />
seyrine göre, Ankara bazan sükûn içinde yaşayan<br />
ve abidelerle süslenen bir şehir, anayol<br />
(şehrah) üzerinde mühim bir ticaret merkezi,<br />
bazan müstahkem bir ordugâh olmuş, birçok<br />
defa da akınlara maruz kalmış ve istila görerek,<br />
tahrip edilmiştir. Uzun hayatı zarfında<br />
vakit vakit esaslı manialarla karşılaşmış bulunmakla<br />
beraber, gösterdiği inkişaf, onu iptidada<br />
asırlarca, adeta üzerine tünemiş gibi,<br />
yaşadığı tepenin eteğine doğru genişletmiş,<br />
ovaya doğru yaymış”tır (Darkot/b, 1978:439).<br />
Ankara banliyölerinde yapılan tarihi araştırma<br />
ve kazı çalışmaları insan yerleşimlerinin çevreye<br />
doğru yayılmasının da çok eski dönemlere<br />
ait olduğunu göstermektedir. “Ankara’nın verimli<br />
Çubuk ovasının güneyinde, su ihtiyacını<br />
temin edebileceği Hatip çayının (Bentderesi)<br />
kenarında, savunmaya son derece uygun sarp<br />
kayalık bir tepenin eteklerinde ve İlkçağ’ın en<br />
önemli yolları üzerinde kurulmuş bulunması,<br />
Anadolu’nun en eski şehirlerinden biri olduğu<br />
izlenimini bırakmaktadır. Nitekim büyük Hitit<br />
merkezlerinden pek uzakta olmayan bu bölgedeki<br />
arkeolojik kazılar Ankara’nın çevresinde<br />
Gâvurkale, Karaoğlan, Ahlatlıbel, Etiyokuşu<br />
gibi, kuruluşları Kalkolitik ve Bakırçağ dönemlerine<br />
ait olan iskân yerlerini ortaya çıkarmıştır.<br />
Ayrıca bugün bir kısmı şehrin merkezinde kalan<br />
çeşitli yerlerde Paleolitik devre ait taş aletlerle<br />
kalenin eteğinde Neolitik devre ait bir el<br />
baltasının bulunması, bu arazinin ilk insanlar<br />
tarafından da yer yer iskân edilmiş olduğunu<br />
göstermektedir” (Sargon, TDVİA, c:3, s.201).<br />
Örneğin Haymana’da bulunan Gâvurkale, Hitit<br />
medeniyetinin Ankara ilindeki en önemli kalıntılarındandır<br />
(Mamboury, 2014:279).<br />
26<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Paul Lucas’ın Ankara çizimi, Günel ve Kılcı, 2015:86<br />
Ankara, tarihte Kral Yolu ve İpek Yolu<br />
gibi isimlerle anılan önemli bir güzergâh<br />
üzerinde önemli bir şehir olmuştur. Büyük<br />
İskender’in, İran seferi esnasında<br />
Pers ordusunu Ankara’da durup beklemesi,<br />
şehrin genel konumunun ve stratejik<br />
öneminin de bir göstergesidir.<br />
Ankara şehrinin kuruluşu ve bilinen ilk<br />
tarihi Friglerle (M.Ö. VIII. yüzyıl) başlamıştır.<br />
Onların Hacı Bayram Tepesi ve<br />
eteğinde oturduğu, Ankara çevresinde<br />
çok sayıda Frig tümülüsü olduğunu kalıntılar<br />
göstermektedir (Erzen, 1946:27). Galatlar<br />
(M.Ö. III. yüzyıl) ve onlardan sonraki<br />
Romalılar (M.Ö. I. yüzyıl) dönemlerinde<br />
eyalet merkezi Ankara’dır. Bizanslılar Romanın<br />
devamı olarak Ankara’ya hâkim olmuşlardır.<br />
Friglerin efsanevi kralı Midas tarafından<br />
kurulduğu kabul edilen Ankara’da bilinen<br />
en eski yerleşim izleri Frig ve Galat devirlerinde<br />
Ankara’da Hacı Bayram Camii<br />
çevresinde bulunmuştur. Roma İmparatorluğunun<br />
taşra yönetim merkezi olarak<br />
Ankara’nın seçilmiş olması ile şehrin nüfusu<br />
100.000’e çıkmış, İmparatorluğun ikiye<br />
bölünmesiyle önemini korumuş ve gelişmesine<br />
devam etmiştir (Buluç, 1994:25-<br />
29). Bu devirde Orta Anadolu’nun merkezi<br />
haline gelen şehirde büyük antik bir<br />
şehirde bulunması gereken bütün yapılar<br />
mevcuttur. Tapınak, hamam, tiyatro, çarşı,<br />
üstünde heykel bulunan Jülyen Sütunu<br />
denen anıt bunlardan bazılarıdır. “İlk<br />
Roma imparatoru Augustus’un “Res<br />
Gestae Divi Augusti” yani “Tanrılaşmış<br />
Augustus’un Yapmış Olduğu İşler” yazıtı,<br />
Roma’nın “Galatya Eyaleti” nin Başkenti<br />
olan Ankara’da bulunur. Bu yazıtın<br />
aslının, Augustus’un vasiyeti dolayısıyla<br />
Roma’da olması gerekirken, sadece<br />
Ankara’da hem Latince’sinin hem de Yunanca’sının<br />
bulunması, büyük bir imparatorluğun<br />
başlangıç tarihini aydınlatması<br />
bakımından büyük bir önem taşır”<br />
(Sargın, 2012:4-5).<br />
27<br />
T A R İ H T E
Tarih boyu Ankara’da meydana getirilen<br />
eserler bize burasının önemini göstermektedir.<br />
Mesela Roma devri Ankara’sı tapınağı,<br />
tiyatrosu, hamamı, ticari ve diğer yapıları ile<br />
antik çağların önemli bir merkezidir. Selçuklu<br />
ve beylikler devrinde yine bir merkez olarak<br />
pek çok cami medrese ve zaviye gibi yapılardan<br />
başka buradaki Ahilik teşkilatı ile bir kenara<br />
konulamayacak varlığa sahiptir. Osmanlı<br />
devrinde oldukça geniş bir alana yayılan<br />
şehir çok sayıda mimari eserlerle donatılmıştır.<br />
Bunların yanında bu devirlerden kalan,<br />
çeşitli müzelerde bulunan Ankara’ya ait kitap,<br />
ahşap, halı, kilim, metal, deri işi eserler<br />
bulunmaktadır. “Ankara, Roma Dönemi’nde<br />
hem büyük bir askeri merkez hem de kültür,<br />
ticaret ve endüstri (yün ve boya) merkeziydi.<br />
Kentte çok sayıda büyük saray ve iş yerleri<br />
bulunmakta idi. Ayrıca Praetorium denilen,<br />
eyaletin resmi önemli kurullarının da bulunduğu<br />
görkemli bir yönetim merkeziydi” (Sargın,<br />
2012:5).<br />
Heinrich Kiepert, Map of the western part of Asia Minor, 1890-1892<br />
Roma Dönemine ait Hatip Çayı üzerine yapılan su bendi,<br />
Guillaume de Jerphanion, Atila Cangır Koleksiyonu<br />
28<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI<br />
Augustus Tapınağının içi, Mamboury, 1934:254
Yolların kesişme merkezindeki Ankara, 3.yüzyılın<br />
sonundan itibaren küçülmeye başlar ve<br />
Selçuklu Dönemi’ne kadar Bizans eyaletinin<br />
başkenti olmaya devam eder. Selçuklu döneminde<br />
yaşanan hercümerçler, haçlı, Moğol<br />
ve İlhanlı saldırıları, tüm Anadolu’yu olduğu<br />
gibi Ankara’yı da etkiler.<br />
Osmanlı döneminde de Moğol saldırılarıyla<br />
karşı karşıya kalan Ankara, Çubuk<br />
Ovası’nda Yıldırım Beyazıt ile Timur arasındaki<br />
savaşın merkezi olur. Ancak bundan<br />
sonraki dönemde de Osmanlı’dan yeterli<br />
ilgiyi göremez. “19. yüzyılın ikinci yarısına<br />
kadar dünyanın sof üretim merkezi olma<br />
gibi ekonomik anlamda çıkışlar yapmasına<br />
karşın, Osmanlı İmparatorluğu’nun son<br />
dönemlerinde isyanlar, veba salgını, kıtlık,<br />
göç, yangın ve ticaretin zayıflamasıyla”<br />
(Sargın, 2012:5) Cumhuriyet’e kadar yeniden<br />
derlenip toparlanma imkânı bulamaz.<br />
Res gestae Divi<br />
Augusti Parçaları<br />
edh-www.adw.uniheidelberg.de,<br />
2017<br />
29<br />
T A R İ H T E
Tarihten Süzülüp Gelen<br />
Etimesgut<br />
Ankara’nın merkez ilçelerinden<br />
Etimes-gut’ta, pek çok höyük<br />
oluşu, Kalkolitik, Eski Tunç Çağı,<br />
Demir Çağı, Hitit, Frig, Roma<br />
ve Bizans dönemlerine ait antik<br />
malzemelerin bulunması ilçe<br />
hudutları dâhilinde ilk çağlardan<br />
itibaren insan yerleşmelerinin<br />
olduğunu göstermektedir.<br />
“Ankara ve çevresinde Alt ve<br />
daha çok Orta Paleoitik dönemlere<br />
ait çeşitli eserler bulunur. Dikmen/Çaldağı,<br />
Dodurga, Peçenek,<br />
Ergazi, Ziraat Fakültesi, Gazi Eğitim Fakültesi,<br />
Atatürk Orman Çifliği, Sincan, Sındıran/Yanıktarla,<br />
İmrahor,Gölbaşı/Virancık-<br />
Gerdel-Bursal, Eymir ve Mogan Gölü Kenarı,<br />
Taşpınar-Yalıncak arası, Çayyolu/İkipınar, Eryaman/4.Etap,<br />
İvedik, Etimesgut/Yapracık,<br />
Hacıkadın Deresi, Ludumlu (Beytepe), Kazan,<br />
Mürted, Etlik, Keçiören/Solfasol, Çubuk Çayı<br />
yakınındaki Etiyokuşu, Bağlum, Macunçay,<br />
Üreğil, Hüseyingazi Dağı etekleri, Elmadağ<br />
Etekleri, Akkaş-Gödekırı, Ayaş Güdül yakınındaki<br />
Karalar, Haymana/Yenice ve Dereköy,<br />
Bala/Beynan ve Tuz Gölünün kuzey ve doğu<br />
kıyılarında, Çeştepe (Kızılcahamam-Kazan)<br />
Ayaş/İlhan, Güdül/Karaköprü-Karaköy, Kirmir<br />
Çayı ve Gavur Kale gibi Ankara’nın merkezi ve<br />
çevresinde, E.Pittard ve M.Pfannenstiel başta<br />
olmak üzere birçok bilim adamı tarafından yoğun<br />
bir Prehistorik yaşam olduğu belirlenir”<br />
(Sargın, 2012:14).<br />
Yine bu bağlamda “Arkeolog Nurettin Can<br />
Gülekli tarafından bulunan lamba ve ok uçları,<br />
Şehit Ali Köyü, Çubuk Çayı, Şereflikoçhisar/Akın<br />
köyündeki Çatalhöyükleri ve Roma<br />
Tiyatrosunda bu döneme ait eserler (taş balta<br />
gibi) ele geçirilir” (Sargın, 2012:15).<br />
Karte von Kleinasien 1902-06,<br />
Richard Kiepert-Dietrich Reimer,<br />
Ölçek 1/400.000<br />
Kiepert’ın çizmiş olduğu haritada Etimesgut<br />
ve köylerine yer verilir: “Amaksyz (Akmasyz),<br />
Alvan, Baghlydja, Emirjaman”.<br />
Orman fidanlığında bulunan kuş başlı, arslan<br />
vücutlu ve kanatlı kabartma ile Boğa kabartmasına,<br />
Hititlerin son devirlerinin eserleri<br />
olarak bakılmaktadır. Etimesgut’ta “Emeksiz<br />
Çiftliği”nde bulunan (Buluç, 1981:423)<br />
Arslan kabartması ise Hititlerle Frigyalılar<br />
arasındaki geçiş dönemi eseri olarak değerlendirilmektedir.<br />
Roma Hac Yolunun (Pilgrims Road) geçtiği<br />
bu bölgede, Eryaman’da bu yolun kilometre<br />
taşlarından (mil stones) birinin bulunduğu<br />
tespit edilmiştir.<br />
30<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Etimesgut, Selçuklular Dönemi’nde<br />
Anadolu’nun Türkleşmesinde etkin rolleri<br />
olan hem bir ticaret hem de manevi<br />
bir birlik oluşturan ahilerin özellikle ahi<br />
zaviyelerinin vakfiyelerinin bulunduğu bir<br />
bölgedir. 438 numaralı “Anadolu Vilayeti<br />
Muhasebe Defteri”nde, Melike Hatun<br />
Vakfının gelirlerinden Etimesgut bölgesinde<br />
bulunan “Ahi Mesud Zaviyesine de<br />
pay ayrıldığı görülür” (Anadolu Vilayeti<br />
Muhasebe Defteri-1, 1993:364).<br />
Etimesgut açısından Ankara’nın öncelikle<br />
Millî Mücadele’nin merkezi ardından<br />
da yeni kurulan Cumhuriyetin başkenti<br />
olması büyük önem taşır. Ankara’nın ve<br />
Etimesgut’un önemi Kurtuluş savaşı ile yeniden<br />
canlanır. Mustafa Kemal ve dava arkadaşları,<br />
millî mücadele için merkez üssü<br />
olarak Ankara’yı seçerler. 23 Nisan 1920’de<br />
Ankara’da ilk meclis toplanır. 13 Ekim<br />
1923’te Ankara başkent seçilir ve 29 Ekim<br />
1923’te Cumhuriyet ilan edilir. Cumhuriyetin<br />
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün<br />
Ankara’yı “muasır medeniyet”ler seviyesinde<br />
çağdaş bir kent olarak tasarlarken o<br />
günün şartlarında nüfusunun %67’si köylerde<br />
yaşayan bir Türkiye için başkentin<br />
hemen yanı başında örnek bir köy kurulması<br />
kararını alarak Etimesgut’u yeniden<br />
tarih sahnesine çıkartmıştır.<br />
16 Mayıs 1928 tarihli kararnameyle “Ahimesud<br />
Örnek Köyü” oluşturulması için<br />
Ahimesud çiftliğinin satın alınması; daha<br />
sonra 28 Mayıs 1928 tarihli kararname<br />
ile örnek köyün inşasına başlanmıştır. 1<br />
Haziran 1928’de Ahimesud’un nahiye<br />
olmasına karar verilerek 16 köy ve 3 çiftlik<br />
Ahimesud’a, Ahimesud da Ankara’ya<br />
bağlanmıştır. Ardından 1930 yılında ismi<br />
Etimesut olarak değiştirilmiş, 1937’de de<br />
Etimesgut olarak bugünkü halini almıştır.<br />
Etimesgut, kendisine bağlı köylerle<br />
birlikte 1968 yılına kadar nahiye merkezi<br />
olarak kalmıştır. 1968 yılında nahiyelik kaldırılarak<br />
“İstasyon Mahallesi” adıyla Yenimahalle<br />
ilçesine bağlanmıştır. Etimesgut,<br />
20 Mayıs 1990 tarihi itibariyle ilçe statüsü<br />
kazanmıştır. 19 Ağustos 1990 tarihinde ise<br />
ilk belediye seçimi yapılarak Etimesgut<br />
Belediyesi kurulmuştur.<br />
31<br />
(Anadolu Vilayeti Muhasebe Defteri-1<br />
(937/1530), 1993:364)<br />
T A R İ H T E
1.1<br />
ANKARA VE ETİMESGUT’UN İSİMLERİ<br />
Ankara İsmi ve Tarihi<br />
Ankara, milattan önce üç binlere kadar<br />
uzanan uzun tarihi geçmişinde ve posta yolu olarak kullanılan Mezopotomnı<br />
“Ankara, ilk çağlardan itibaren ordu, ticaret<br />
Hitit, Frig, Lidya, Pers egemenliklerini<br />
görür; Büyük İskender’in, Makedonya’dan tinde sona eren ünlü “Kral Yolu”nun üzerinde<br />
ya’daki Susa kentinden başlayıp Sardes ken-<br />
Hindistan’a olan tarihi seferinde egedeki pek bulunan önemli bir ticaret ve konaklama merkeziydi.<br />
Tarih boyu Galat’lara başkentlik eden,<br />
çok yerden sonra “Galatya’daki Ankara’ya”<br />
hareketiyle Pers ordusunu burada durup beklemesi,<br />
şehrin genel konumunun ve stratejik yan ve Ahi Cumhuriyetinin merkezi olan kent,<br />
Roma egemenliğinde en parlak günlerini yaşa-<br />
öneminin de bir göstergesidir. Ünlü Roma Kralı sürekli istilalara ve yakılıp yıkılmalara maruz<br />
Augustus’un “Tanrılaşmış Augustus’un Yapmış kalmıştır” (Sargın, 2012:4) şeklinde ifade eder.<br />
Olduğu İşler” yazıtı Ankara’dadır. Avrupa’dan<br />
Bilinen tarihinde Ankara, kurulduğu tarihlerden<br />
günümüze kadar yerleşim yeri olmuş ve ilk<br />
gelip Anadolu’da muhtelif savaş ve çarpışmalarda<br />
yer alan Galatların Tektosag koluna da<br />
çağdaki adını da günümüze kadar korumuştur.<br />
başkentlik yapar Ankara. En ihtişamlı ve dingin<br />
Her yönden gelen yolların Ankara’da kesişmesi<br />
onun stratejik önemini artırmıştır. Ramsay,<br />
günlerini Roma ve Bizans dönemlerinde yaşayan<br />
kent, Harun Reşid döneminde kısa bir süre<br />
“Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası” kitabında<br />
Abbasi hükümranlığında kalır. Anadolu’nun bir<br />
milleri işaret eden taşlardan, bir kısım kaldırımlardan,<br />
köprü harabelerinden ve tepelerdeki<br />
baştan bir başa Türkleşme süreci olan Selçuklu<br />
dönemlerini yaşayan Ankara, haçlı ve Moğol<br />
kesik kayalarla tesviyelerden Anadolu’daki bu<br />
istilalarına maruz kalmış, ahilerle bir süre “kent<br />
yolların bakiyeleri” (Ramsay, 1960:47) olarak<br />
cumhuriyeti” hüviyetini yaşamıştır. Osmanlı<br />
bahseder. Kral Yolu ve İpek Yolu gibi yol ağlarının<br />
kesişim noktası olması Ankara’ya birçok<br />
döneminde de Moğol saldırıları devam etmiş,<br />
Timur’a ve “Fetret Dönemi”ne tanıklık etmiştir<br />
medeniyetin merkezinde ya da hemen yanı<br />
Ankara. Sargın, başkentimizin tarihe tanıklığı-<br />
başında olma imkânı sağlamıştır.<br />
ANKARA<br />
ANKARA ANKÜRA<br />
ANKIRA<br />
ANCYR<br />
ANKYRA<br />
ANKURA<br />
ANKURIYA<br />
ANGUR<br />
ENGURU<br />
ENGÜRÜ<br />
ENGÜRIYE<br />
ANGARA<br />
ANGORAH<br />
ANGORA<br />
32<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Bu durum Ankara’nın tarih öncesi dönemlerden<br />
bu yana dünyanın en eski yerleşmeleri,<br />
dinî yapıları, maden işçiliği örnekleri<br />
gibi insanlığın temel unsurlarının kökenlerine<br />
sahip bir kent olduğu gerçeğini<br />
göstermektedir. “Elimizde bulunan kaynakların<br />
incelenmesinden görülmektedir<br />
ki, Ankara kentinde ya hiç ara verilmeden<br />
oturulmuş ya da kent kısa süren bir aradan<br />
sonra yeniden oturulur duruma getirilmiştir.<br />
Bu devamlılık kentin adında da kendini<br />
gösteriyor. İki bin yılı aşkın çok uzun süre<br />
içinde, bir iki ses değişikliği dışında, kent<br />
İlk Çağ’daki adını sürdürmüştür. Kentin<br />
adı olarak farklı yüzyıllarda farklı kaynaklarda<br />
geçen Anküra, Ankira, Ancyr, Ancyra,<br />
Ankura, Ankuriya, Angur, Enguru,<br />
Engürü, Engüriye, Angara, Angorah,<br />
Angora ve nihayet 17. yüzyılda Osmanlı<br />
devletince resmen kabul edilen Ankara<br />
kelimeleri ses düzeni olarak birbirine çok<br />
yakındır ve kullanımda sürekliliği yansıtmaktadır.<br />
Ankara kentinin kuruluşundan<br />
bugüne sürekli iskân görmüş olmasının<br />
temel nedeni ise hiç kuşkusuz İlk Çağ’dan<br />
başlayarak Anadolu yarımadasını doğubatı<br />
doğrultusunda geçen ordu yolu, posta<br />
yolu ve ticaret yolu niteliklerini taşıyan<br />
ana ulaşım bağlantılarından birinin üzerinde<br />
olmasıdır (Aktüre, 1984:3). Ramsay, “şimal<br />
yolu üstündeki Tavium, Ankyra, Gordion,<br />
Pessinus, Orkistos, Akmonia, Satala,<br />
Sardeis gibi şehirlerin isimlerinde daha<br />
eski zamanların kokusu vardır” (Ramsay,<br />
1960:29) demektedir.<br />
Fransız seyyah ve botanist Joseph Pitton de Tournefort’un 1717 tarihli seyahatnamesinde<br />
Ankara şehrini “Angora” olarak adlandıran gravür, Günel, Kılcı, 2015: 87<br />
33<br />
T A R İ H T E
Çeşitli tarihsel hadiselerden süzülüp gelen<br />
isimleriyle Ankara, farklı dönemlerde farklı<br />
adlarla anılmıştır. Şehrin çeşitli devirlerde<br />
Ankyra, Ankras, Ankuwa, Ankura, Angora,<br />
Engürü, Engüriye gibi muhtelif şekillerde kullanılan<br />
isminin kimler tarafından konulduğu ve<br />
ne anlam taşıdığı pek çok tartışmalara neden<br />
olmuştur. “Grek tarihçisi Pausanias burayı Frig<br />
Kralı Midas’ın kurduğunu ve orada bulduğu<br />
bir gemi çapasını sembol alarak şehre Ankyra<br />
(Grekçe “gemi çapası”) ismini verdiğini rivayet<br />
etmektedir” (Sargon, TDVİA, c.3:s.201).<br />
Başka Ankaralar<br />
Erzen, Ankara ismi ile ilgili “aynı isimde<br />
üç yer vardır: bunlardan birincisi<br />
baş şehrimiz, ikincisi Frügya-Lüdya<br />
ve Müsya hududunda (şimdiki Kiliseköy<br />
civarında) bir şehir, üçüncüsü ise<br />
Makedonya’da vaktiyle Persevs tarafından tahrip<br />
edilen bir mevkidir” (Erzen; 2010:17) şeklinde<br />
üç yerde daha kullanıldığını ifade eder.<br />
Sargon ise “Antikçağ’da,<br />
biri yine Anadolu’da Simav<br />
gölünün kenarında, diğeri<br />
Makedonya’da olmak üzere<br />
iki Ankyra, Güney Sicilya’da<br />
bir Ankyrai (veya Ankyrina),<br />
Orta İtalya’da muhtemelen<br />
Parma yakınlarında bir Ankara<br />
ve Orta Mısır’da bir Ankyron şehri<br />
ile Trakya’da bir Ankyraion burnunun bulunması<br />
(RE, I/2, s. 2219-2223; Ramsay, harita<br />
2), bu adın köklü bir geleneğe sahip olduğunu<br />
göstermektedir” (Sargon, TDVİA, c.3:s.202)<br />
diyerek Ankara, isminin yaygınlığını ve tarihsel<br />
geçmişini daha detaylı belirtmiştir.<br />
Ankara’ya İsmini Kim Verdi<br />
Ankara’ya bu ismin nasıl ve kim tarafından<br />
verildiği, adının nereden geldiği ile ilgili bazı<br />
efsaneler de söz konusudur ki, “ekseri kadim<br />
şehirler gibi, Ankara’nın da menşeini birtakım<br />
efsanelere bağlamak ve adını mutat halk<br />
iştikakçılığından çıkartmak yoluna gidilmiştir<br />
(Darkot, 1978:428). “M.S. 2. yüzyılda yaşamış<br />
Yunan’lı tarihçi Pausanias’a göre Frigya’nın<br />
(Phyrigia) ünlü kıralı Gordios’un oğlu Midas’a,<br />
bir gece rüyasında ilahi bir ses, “Bir gemi çapası<br />
aramasını ve bulduğunda da oraya bir<br />
kent kurmasını” emreder. Bu çapa Ankara<br />
Kalesi’nin olduğu tepelerde bulunur. Bunun<br />
üzerine Midas, buraya “Gemi Çapası Kenti”<br />
anlamına gelen “Anker(-ium)” ya da “Ankyra”<br />
adını vererek kenti kurar ve çapayı<br />
da Zeus (Jüpiter) Tapınağında saklar.<br />
Bir diğer görüş, kentin adının<br />
Frig Krallığı döneminde kullanıldığı<br />
“Ank” sözcüğünün Frig dilinde<br />
“çengel, kıvrıntı, kayalık vadi<br />
ve darboğaz” anlamlarında olduğu<br />
ve de yazıtlarda “kayalıklar<br />
kenti” olarak kullanıldığı yönündedir”<br />
(Sargın, 2012:6).<br />
Bizanslı Stephanos Byzantios’un coğrafya<br />
sözlüğünde, M.Ö. 3. yüzyılda<br />
yaşamış, Mısırlı rahip ve bilgin<br />
Aphrodisias’lı (Aydın/Karacasu)<br />
Apollonios’un verdiği bilgiye<br />
atfen; “Ankara; Galatya’nın bir<br />
şehridir. Ankara her ikisine (Galatya<br />
ve Frügya’ya) ait olduğundan<br />
olacak ki, bazıları onu (Ankara’yı) Frügya’nın<br />
bir şehri olarak tasvir etmektedir. Zira o (Ankara)<br />
Galatlar’ın büyük Frügya hududunda bulunan<br />
bir şehirdir. Strabon’un 12.ci kitabında<br />
bildirdiğine göre, Keltler memleketinden bu<br />
bölgelere gelen Galatlar üç kabileye ayrıldıkları<br />
gibi, aynı suretle memleketi de üç parçaya<br />
böldüler. Fakat Apolloniyos yazmış olduğu<br />
Karya tarihinin 17.ci faslında, Galatların hemen<br />
gelir gelmez Mitridates ve Arıyobarzanes ile<br />
birlikte Ptolemayos’un göndermiş olduğu Mısırlılara<br />
karşı harp edip, onları denize kadar<br />
sürerek gemilerinin çapalarını zapt etmiş olduklarını<br />
bildirmektedir (Erzen; 2010:15). Yine<br />
34<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Apolloniyos’a göre kazanılan zafere karşılık<br />
Galatlar’a kent kurmak için arazi verildiği ve<br />
bu kente, zaferin sembolü olarak, yaptıkları<br />
bir kıyı savaşında ele geçirdikleri Yunanca’sı<br />
“Ankyra” (Anküra) ve Latince’si “Ancyra”<br />
(Ankira) anlamına gelen gemi çapasına izafeten<br />
bu adı verdikleri ifade edilir. “Roma<br />
hakimiyeti sırasında bile, gemi çapasının<br />
Ankara şehri arması gibi kullanıldığı, bazı<br />
sikke ve madalyalar üzerinde görülmektedir”<br />
(Darkot, 1978:438). “Onlar (Galat’lar)<br />
üç şehir kurmuşlardır: harpte iğtinam edilen<br />
gemi çapası (anküra)’na izafeten<br />
adlandırdıkları Anküra (Ankara),<br />
ikincisi kumandanlarına<br />
izafe olarak Pessinus ismini<br />
taşımakta ve diğer bir kumandan<br />
ismini alan üçüncü<br />
şehir Tavia’dır. (Ankara) sakinlerine<br />
Anküranos denilmektedir<br />
(Erzen; 2010:16).<br />
Roma İmparatoru Gallienus<br />
döneminden bir<br />
Ankyra sikkesi, Ankara<br />
adının çıpadan geldiği<br />
efsanesini yansıtıyor,<br />
Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi<br />
“Görüldüğü gibi Ankara’yı<br />
Avrupalı iki kavmin kurduğu söylenmektedir.<br />
Roma Dönemi’nde<br />
Ankara ve çevresinde basılan para<br />
ve madalyonların üzerinde gemi<br />
çapası resimlerinin yer alması,<br />
söz konusu kaynakları doğrular<br />
niteliktedir” (Sargın, 2012:5). Ancak<br />
Büyük İskender tarihçileri, Arriyanos ve<br />
Kurtiyus Ankara hakkında aynen şöyle demektedirler:<br />
“Ertesi günü kendisi (İskender)<br />
Galatya’daki Ankara’ya hareket etti… Henüz<br />
Ankara şehrine vasıl olmuştu ki, orada<br />
kıt’aların sayısı tespit olundu. Müteakiben<br />
kendisi Paflagonya dâhiline doğru, harekete<br />
geçti” (Erzen; 2010:17) “Arriyanos’un ve<br />
Kurtiyus’un verdikleri bu malûmat, İskender<br />
ordusunun resmi kayıtlarına dayanmaktadır.<br />
Şu hâlde Büyük İskender’in Ankara’dan<br />
geçtiği M.Ö.333 tarihinde Ankara’nın “Anküra”<br />
adıyla anılan bir şehir olduğunu öğrenmiş<br />
oluyoruz. Buna göre, Galatların<br />
Anadolu’ya geçiş tarihleri olan M.Ö.278<br />
yılından 55 sene önce bir küçük Asya şehri<br />
olan Ankara mevcuttur. Binaenaleyh,<br />
Galatlar’ın Ankara’yı kurmuş olmaları, dolayısıyla<br />
gemi çapası olarak adlandırmaları<br />
mümkün değildir” (Erzen; 2010:18).<br />
“Früglerce Ankara çok eski bir şehir olarak<br />
addedilerek, kuruluşu hakkında onlarında<br />
sarih malumatlarının bulunmadığı ve bundan<br />
dolayı şehrin tesisini kendi tarihlerinin,<br />
karanlık devresinin efsanevi bir şahsiyeti<br />
olan Midas’a atfetmeleridir.<br />
Bundan Ankara’nın Früglerden<br />
önce, yani Hititler zamanında<br />
mevcut bulunmuş<br />
olduğu manası çıkmaktadır.<br />
O halde, Hitit imparatorluğu<br />
sahası içinde<br />
bulunan Ankara’nın, Hititler<br />
tarafından kurulmuş ve bunun<br />
neticesi olarak adının da Hititçe<br />
olması gerekmektedir” (Erzen,<br />
2010:23). “Hitit döneminde Halep-<br />
Halab, Malatya-Malitas, Maraş-<br />
Maras, vs. olarak adlandırılıyordu.<br />
Bilim adamları, bulunan şehirler<br />
arasından bugünkü Ankara’nın<br />
kimliğini belirlemeye çalışmışlardır; listede<br />
Ankulla ve Ankuwa gibi isimleri ortaya çıkardılar.<br />
Boğazköy’e üç günlük mesafede<br />
bulunan ve Hitit krallarının kışlık konutu olarak<br />
kullanılan Ankuwa isimli yerden on beş<br />
kez bahsedilir. Ankara’nın eski Yunanca adı<br />
Ankyra olduğu için aralarında bilim adamı E.<br />
Cavaignac’ın da bulunduğu birçok uzman,<br />
bu ismin Ankuwa’dan türediğini öne sürme<br />
eğilimindeydiler” (Mamboury, 2014:59).<br />
35<br />
T A R İ H T E
Anadolu’da Hititler, historiaeweb.com, 2017<br />
“Avrupalılar arasında şehrin adını<br />
Yunanca’nın aghuridha (koruk), anguri<br />
(hıyar) kelimelerine ve Kiepert gibi, Ermenice<br />
ankur (arızalı, üstü gayr-i muntazam<br />
manasına) kelimesine bağlamak isteyenler<br />
de olmuştur. Perrot’nun işaret ettiği gibi,<br />
şehrin adı ile, Frikya diline esas farz edilen<br />
Sanskritçe’nin “ivcaclı-karışık” manasına<br />
gelen, ankas kelimesi arasındaki münasebet<br />
daha makul görünüyor; bu son kelime,<br />
Yunanca’nın ankür tabiri ile beraber, “kayalık<br />
vadi, darboğaz” manasını verebilir ve<br />
şehrin adı, hisarın yanındaki vadi şeklinden<br />
gelmiş bulunabilir. Fakat, her ne olursa olsun,<br />
Ankara’nın mazisi, yukarıda zikredilen<br />
rivayetlerin isnad edilebileceği devirlerden<br />
daha derinlere dalmaktadır. Ankara adının<br />
M.Ö. XX.-VII. asırlar arasında Anadolu’nun<br />
mühim bir kısmına hâkim olmuş bulunan<br />
Hittitlerin Ankuwa şehrinin adı ile olan münasebeti<br />
son zamanlarda nazarı dikkati çekmiş”<br />
(Darkot, 1978:438); “Berlin Üniversitesi<br />
Profesörlerinden E.Forrer, Hitit metinlerinde<br />
geçen Ankuwa isminin Ankara olduğunu<br />
iddia etmiş ise de, bilahare bunun tamamen<br />
yanlış ve Ankuwa’nın ancak Alişar olabileceği<br />
anlaşılmıştır” (Erzen, 2010:23).<br />
“Ankara’nın adını Hititlerden önceki, eski Anadolu<br />
dillerinden çıkarmakla aynı zamanda bu<br />
yerin iskanını da Küçük Asya’nın tarihten önceki<br />
devirlerine götürmüş oluyoruz. Nitekim<br />
şimdiye kadar Ankara’da ve civarında bulunmuş<br />
olan prehistorik eserlerden, Ankara’nın<br />
tarihten önceki devirlerde bir oturma yeri<br />
olduğu anlaşılmaktadır” (Erzen, 2010:26). “İlk<br />
defa R. Canpbell – Thompson 1910’da Uzağıl<br />
Mevkiinde Paleolitik devre ait taş aletler bulmuştur.<br />
Kurt Bittel ise 1931 yılında, Ankara’nın<br />
cenubi garbisinde, havagazı fabrikası dolayındaki<br />
kumlukta yine eski taş devrine ait alete<br />
tesadüf etmiştir. Bundan başka Etimesut’ta<br />
Alişar 1.eşit olan keramiği havi bir höyük bulunmuştur.<br />
Ankara kalesinde yapılan bir sondaj<br />
neticesinde Neolitikum devrine ait bir taş balta<br />
bulunmuştur. Paleolitik ve Bakır devrindeki<br />
Ankara çevresinin iskanı hakkında Dr. Şevket<br />
Aziz Kansu’nun Çubuk vadisinde yaptığı kazı<br />
umumi bir fikir vermektedir” (Erzen, 2010:26).<br />
“Karura gibi, ihtimal aslında Ankura iken sonraları<br />
Grekler tarafından Anküra şekline sokulmuştur.<br />
Muhtelif iştikaklardan dolayı Ortaçağ<br />
ve bazı Yeniçağ müelliflerinin eserlerinde;<br />
Ankira, Ankura, Ankuriya, Angur, Engürü,<br />
Engürüye, Angara, Angora şekilleri görülmektedir”<br />
(Erzen, 2010:26).<br />
36<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
“Ankyra” her ne kadar “gemi çapası” anlamına<br />
gelse de kökeni “yol kesen, durduran”<br />
demektir. Gemi çapası, gemiyi<br />
durduran bir araç olmakla birlikte esasında<br />
Ankara’daki kalenin, yolları kesen ve<br />
durduran bir noktada bulunması, ona bu<br />
adın verilmesinin nedeni olabilir (Sargın,<br />
2012:7).<br />
“İmparator Antonine (M.S.138-161) ve Caracalla<br />
(M.S. 186-217), kente “Antonianania”<br />
adını verir. Romalılar ayrıca Augustus’a<br />
saygıdan dolayı “Sebasteion” (Saygıdeğer<br />
Kent) “Sebaste Tektosagon” (Tektesagların<br />
Augustus Kenti), “Metropolis” (Anakent),<br />
“Neocoros” (İmparator adına tapınak kurarak<br />
bakımını yüklenen kişi veya kurul) ve<br />
“Lamprotote” (Roma’ya konsül olan valiler<br />
için büyük, ünlü, görkemli, anlamında)<br />
isimlerini de kullanırlar” (Sargın, 2012:8).<br />
1. Roma imparatoru Titus (79-81) zamanında basılmış<br />
bir sikkede Sebastenon Tektosagon yazıyor,<br />
coinarchives.com, 2017<br />
2. Roma imparatoru Caracalla (79-81) zamanında<br />
basılmış bir sikkede Metropolis Ankyras, yani Ankara<br />
Metropolisi yazıyor, wildwinds.com, 2017<br />
3. Roma imparatoru Gallienus (253-268) zamanında<br />
basılmış bir sikkede Metropoleos bis neokoros<br />
Ankyras yazıyor, coinarchives.com, 2017<br />
4. Önde “Mehmed Bin Murad Han”, arkasında<br />
“Hullide Mülkuhu Duribe Engüriye” yazıyor, Kamil<br />
Eron sikke koleksiyonu, 2008<br />
5. Önde “Sultan Beyazıd Bin Mehmed Han”, arkasında<br />
“Azze Nasruhu Duribe Ankara Sene 886”<br />
yazıyor, Kamil Eron sikke koleksiyonu, 2008<br />
“Ankara’ya Ungür dahi derler. Sebebi de,<br />
Ankara ve civarında, farsça bir kelime olup<br />
“Üzüm” manasını ifade eden Ungür kelimesidir.<br />
Hicri 878 senesinin Fatih mutbah<br />
(mutfak) defterinde Ungür kelimesi vardır”<br />
(Galanti, 2005:107). “… daha yakın<br />
devirlere ait bazı kaynaklarda şehre verilen<br />
Engürü adı, Farsçanın engar (üzüm)<br />
kelimesine bağlanmış, hatta kale angarya<br />
ile yaptırıldığı için, şehre böyle bir ad<br />
verildiği söylenmiştir” (Darkot, 1978:438).<br />
Evliya Çelebi meşhur Seyahatnamesinde<br />
“İran ülkesi tarihlerinde, bu kalenin, üzümü<br />
çok bol olduğundan Acem diyarında<br />
bu kaleye Engüriyye derler. Rum kayseri<br />
zamanında yedi sene her gün kırkar bin ırgat<br />
ameleler işleyip beher gün kırkar bin<br />
adama kırkar ceviz ve birer ekmek parçası<br />
ile işletip Ankariyye yani zorlama, yani<br />
ucuz işçilik ile tamamlandığı için Ankariyye<br />
Kalesi derler” (Dağlı, 2008:519) iddiasında<br />
bulunmaktadır.<br />
37<br />
T A R İ H T E
“İslam tarihçileri ise Ankara’dan<br />
“imariye”, “İmadiye”, “Amudiye”,<br />
“Beldet-i Selasil” (zincirli kent),<br />
“Kala-i Salasil”, “Zat-ül Salasil”<br />
ve “Ankori veya Angori” (Selçuklu<br />
komutanı El İdrisi’nin 12. yüzyılda<br />
adlandırması) diye söz ederler”<br />
(Sargın, 2012:8-9). Evliya Çelebi,<br />
“Arap tarihlerinde kat kat birbirine<br />
girişmiş olduğundan Mutabbak Kalesi<br />
derler. Kayser Harkil, Hazret-i<br />
Risalet-penah dünyaya geldiği<br />
sene bu kaleyi fırdolayı yedi kat demir<br />
zincirler ile kuşattığından Tarih-i<br />
Tuhfe’de Selasil (zincirler) Kalesi diye<br />
yazmıştır. Moğol dilinde Enağra Kalesi<br />
derler. Ama Nemse dilinde Osmanoğlu<br />
bu kaleye malik olduğundan Enguriyeopol<br />
ve Kostantinopol derler. Tatar<br />
dilinde Kirmen Angar derler. Türkler<br />
de Engürü, Ankırı, İnkırı, Aydınkırı, Unkuru,<br />
Enguru” (Dağlı, 2008:519-520)<br />
dendiğini ifade etmektedir. “Ankara<br />
şehrinin nam-ı kadiminde akval-i mürevvihin<br />
muhtelif olub bazılar Ammariya<br />
ve bazılar Ammariyye ve bazılar<br />
Ankara ve Engüriyye ve Kala-i Selasil<br />
ve bazılar dahi Amûdiye olmak üzere<br />
münbit sahife mekal eylemiş iseler de<br />
Ravzatü’l Ahzab’ın Şüküfe-zar tahkikini<br />
cüyibar temyiz ile ifaza iden kamûs<br />
şehr-i mezbûrun nam-ı kadimini Amûr<br />
nam zata nisbetle Amûriyye olmak<br />
üzere sahife-tıraz tedkik olmuştur”<br />
(Ankara Vilayet Salnamesi-1290,<br />
2014:96) denilerek Amûr’un da<br />
dokuzuncu göbekten Hz. Nuh’un<br />
oğlu Sam’a dayandığı ifade<br />
edilir. “Bir efsaneye göre de<br />
Nuh’un gemisinin çapası, büyük tufanda<br />
buraya düşer ve daha sonra<br />
bulunan çapanın yerine Ankara’nın<br />
kurulduğu söylenir” (Sargın, 2012:7).<br />
Ankara ismiyle ilgili bir başka iddia<br />
da “Hükümet konağı ittisalinde<br />
bulunan ma’mûl amûd (Julien<br />
sütunu) bundan (miladi 1872) bin<br />
dokuz yüz elli sene mukaddem Roma<br />
imparatorları zamanında zikr olunduğu<br />
tarihden istidlal olunup Ankara’ya<br />
Amûdiyye tesmiyesi bu amûda nisbetle<br />
olmak karin-i melhuzdur” (Ankara<br />
Vilayet Salnamesi-1290, 2014:96)<br />
şeklindedir.<br />
Ankara’nın tarihte aldığı öteki adlar<br />
ise “Ankas” (Sanskritçe’de kıvrıntı,<br />
engebe), “Ankos” (kayalık vadi,<br />
darboğaz), “Ancus” (çengel), “Ankur”<br />
(arızalı), “Ankura” (yüce anka),<br />
“Ankuria”, “Ancyre(a)”, “Ankariya”,<br />
“Ang(k)ur”, “Ancora”, “Angare”,<br />
“Ancras”, “Engura(u)”, “Enguri”,<br />
“Engüriye”, “Unguri”, “Unguriye”<br />
gibi ses düzeni olarak birbirlerine yakın<br />
isimlerdir. Tüm bu adların Latince<br />
“Anchora” (demir), engür ve kalenin<br />
angarya ile yapılmasından türediği<br />
düşünülebilir (Sargın, 2012:8).<br />
Jülian Sütunu, 2018<br />
38<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ankara<br />
Vilayeti<br />
Salnamesi,<br />
2014:140-141)<br />
Bir Yunan heyetinin kendisini ziyaretinde<br />
Atatürk, “Siz ki evvelce de Ankara’da<br />
bulunmuştunuz, bu adın nereden geldiğini<br />
bilir misiniz?” sualini irat buyurdular<br />
ve Mösyö Metaksas’a teveccühle: “İşte<br />
Ekselans, buradan geliyor” diye “Hand<br />
Atlas”taki Asya haritası üzerinde Başkal<br />
(Baykal) Gölü civarında bulunan “Ankara”<br />
(Angarsk) adını gösterdiler. Ve bu ismin<br />
oradan buraya getirilmiş olması ihtimalinin<br />
pek kuvvetli bulunduğunu söylediler<br />
ve bu mülahazatını, tarihten akınlara ve<br />
göçlere tekabül eden zamanlarda gene<br />
Orta Asya’daki Seyhun ve Ceyhun nehirleri<br />
adlarının Adana havalisine Seyhan ve<br />
Ceyhan halinde nakledilmiş olması misaliyle<br />
teyit ettiler” (Karaveli, 2011:106).<br />
“Ankulla, Ankuva, Ancyra, Ankyra, Ankira,<br />
Ankagra, Ankori, Angori, Engüriye, Engürü,<br />
Angora, Angada ve nihayet Ankara!”<br />
(Karaveli, 2011:106) “Buraya kadar verdiğimiz<br />
izahlardan, baş şehrimiz Ankara’nın<br />
insanlığın en eski kültür devresinden beri<br />
meskûn olduğu ve miladdan önce üçüncü<br />
binden şimdiye kadar, pek az değişiklikle,<br />
aynı ismi taşıdığı anlaşılmaktadır” (Erzen,<br />
2010:28).<br />
39<br />
Baykal Gölü Haritası,<br />
poland.turystyka.pl, 2017<br />
T A R İ H T E
Etimesgut İsmi ve Tarihi<br />
Ankara’nın merkez ilçelerinden Etimesgut,<br />
ilk çağlardan itibaren iskana açık, insan yerleşmelerinin<br />
olduğu bir yerdir. İlçe hudutları<br />
dâhilinde bulunan pek çok höyük, Kalkolitik,<br />
Eski Tunç Çağı, Demir Çağı, Hitit, Frig, Roma<br />
ve Bizans dönemlerine ait antik malzemelerin<br />
bulunmuş olması bu durumun açık bir<br />
göstergesidir. Ankara ve çevresinde Alt ve<br />
daha çok Orta Paleoitik dönemlere ait çeşitli<br />
eserler bulunmuştur. Bunlardan Eryaman/4.<br />
Etap ile Etimesgut/Yapracıkta Prehistorik yaşam<br />
olduğunu belirten eserler tespit edilmiş;<br />
Arkeolog Nurettin Can Gülekli tarafından<br />
Şehit Ali Köyü’nde Çatalhöyük bulunmuştur.<br />
Etimesgut’ta “Emeksiz Çiftliği”nde bulunan<br />
(Buluç, 1981:423) Arslan kabartması ise<br />
Hititlerle Frigyalılar arasındaki geçiş dönemi<br />
eseri olarak değerlendirilmektedir.<br />
Roma Hac Yolunun (Pilgrims Road) geçtiği<br />
Etimesgut ve Eryaman bölgesinde, bu yolun<br />
kilometre taşlarının (mile stones) bulunduğu<br />
tespit edilmiştir (French, 2012:180-181, 258).<br />
Mamboury, Ankara Gezi Rehberi adlı eserinde<br />
Etimesgut’u şöyle anlatır: “İstasyonun<br />
yanından aşağı inen yolun sağ tarafında,<br />
kuzeyden güneye yönelmiş en fazla 10 m.<br />
yüksekliğinde, 120 m.’ye 80 m. boyutlarında<br />
hafif eliptik biçimli bir tepecik göze çarpar.<br />
Bu, Frigyalılar, Romalılar, Bizanslıların ikamet<br />
ettikleri eski bir Hitit şehri ya da “Höyük”tür.<br />
Buraya ilk defa 1928’de geldiğimizde, etrafında<br />
farklı heykel kalıntılarıyla çevrilmiş, görkemli<br />
aslanı görebilmeyi amaçlamıştık: oyma<br />
kenarlı Roma sütun başlığı, Lidyalılara ait bir<br />
lahit parçası, Selçuklulara ait sarkıt şeklinde<br />
friz kalıntıları, Osmanlı boruları ve kırmızımtrak,<br />
kahverengimsi, siyahımsı, kahve kırmızı<br />
renkli koruyucu bir sırla kaplanmış, etrafa saçılmış<br />
bir sürü Hitit ve Frig çanak çömleği.<br />
ETIMESGUT<br />
AMAKSYZ<br />
AMAKSIS<br />
AKMASUS<br />
AHI MESUD<br />
AHI MESUT<br />
ETIMESUT<br />
ETIMESĞUT<br />
Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından kaldırılan<br />
aslan, Augustus Tapınağı’ndaki Eski Taş<br />
Müzesi’nde bulunmaktadır. 2x0.95x0.35 m.<br />
boyutlarında, yöreden çıkan bazalt döşeme<br />
taşı üzerine basit bir rölyefle ve üst zeminde<br />
dört gömme delik taşıyan bazalt bir kapak<br />
taşı üzerine zarif bir kabartmayla oyulmuş<br />
aslan, sağa doğru gidiyor gibi gösterilmiştir.<br />
Yürüyüşü asil ve sakin, kuyruğu havada, sağlam<br />
ve iyi yontulmuş kafası açık bir ağza sahip;<br />
bütün kaslar, özellikle uygun ve vurgulu<br />
arka bacak kasları başarılı bir çalışmayı göz<br />
önüne seriyor; Asurlulara ait eserleri hatırlatıyor.<br />
Bu durumda, önemli bir eski yerleşim<br />
yerinde ya da konutu süsleme imkânına sahip<br />
bir prensin sarayında duruyoruz. Yeraltına<br />
gömülü başka taşların olması da mümkün.<br />
Bu, her halükârda, Ankara Bölgesi’nin<br />
Hitit döneminde oldukça kalabalık olduğuna<br />
dair tartışılmaz bir kanıttır” (Mamboury,<br />
2014:291).<br />
40<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Kiepert’ın çizmiş olduğu haritada Etimesgut’un olduğu yer “Amaksyz (Akmasyz)” olarak<br />
belirtilirken bağlı köylerinden bazılarına da yer verilir: “Alvan, Baghlydja, Emirjaman”.<br />
“Etimesgut’un bugünkü yeri Hititler döneminde “Amaksis” olarak adlandırılmıştır. Osmanlılar<br />
ise bu yeri “Akmasus” olarak anmışlardır” (Gülekli, 1948).<br />
Ahi Mesud<br />
Ahi Mesud Türbesi, Etimesgut Belediyesi arşivi, 2018<br />
Etimesgut isminin esin kaynağı olan Ahi<br />
Mesud, Osmanlı devrinde Ankara’da yaşayan<br />
bir ahi reisidir. Ahi Mesud hakkındaki<br />
bilgiler sınırlıdır. Doğum ve ölüm<br />
tarihleri konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır.<br />
Ahi Mesud Zaviyesi 1462 yılında<br />
oğlu Minnet’in tasarrufunda olduğuna<br />
göre bu tarihten önce vefat etmiş olması<br />
gerekir. Onun ismini, Etimesgut Bağlıca<br />
Köyüne kurduğu zaviyesi ve oğlu Ahi<br />
Sinan’a ait Ahilik şeceresinden öğrenmekteyiz.<br />
Mesleği debbağlık (deri tabaklama)<br />
olan Ahi Mesud’un Kırşehir’de doğduğu,<br />
Ankara’ya da oradan geldiği kabul edilmektedir.<br />
Ahi Evrenin neslinden geldiği<br />
şeklindeki ifadeleri, akrabalık olarak kabul<br />
etmek yerine Ahilik bağı, mesleki intisap<br />
olarak kabul etmek daha doğru olur.<br />
Etimesgut bölgesi için tarihi seyir içerisinde<br />
“Amaksyz”, “Amaksız”, “Amaksis”,<br />
“Akmasus” isimleri kullanılır. Ahi<br />
Mesud’un zaviyesinin Bağluca köyünde<br />
olması hasebiyle bu köye bazen, Ahi Mesud<br />
ismi de kullanılmıştır. Mayıs 1928’de<br />
Atatürk’ün emriyle “Ahi Mesud Örnek<br />
Köyü” kurulmuş, Haziran 1928’de “Ahi<br />
Mesud Nahiyesi” ismini almıştır. 1930<br />
yılında “Etimesut” ve Aralık 1937’de de<br />
“Etimesgut” olarak ismi değişen nahiye,<br />
Mayıs 1990’da ilçe statüsü kazanmış<br />
ve Ağustos 1990 tarihinde de Etimesgut<br />
Belediyesi kurulmuştur.<br />
41<br />
T A R İ H T E
1.2<br />
ANKARA VE ETIMESGUT’TAKI ARKEOLOJIK BULGULAR<br />
Ankara Tarih öncesi devirlerden beri<br />
birçok medeniyete ev sahipliği yapmış,<br />
onlarla şekillenerek zenginleşmiştir.<br />
Ankara ve çevresinde yerleşen medeniyet<br />
ve kültürlerin ürettiği zengin kültür<br />
varlıklarının önemli bir kısmı Ankara Anadolu<br />
Medeniyetleri Müzesi’nde yer almaktadır.<br />
Ankara şehri, tarihi boyunca Anadolu’nun<br />
ortasında önemli bir merkez olarak üzerinde<br />
yaşadığı her medeniyetin bıraktığı izleri<br />
taşımaktadır.<br />
Ankara’nın ilk Paleolitik Çağ buluntuları<br />
1910 yılında R.Campbell-Thompson tarafından<br />
Uzağıl’da ve 1931’de Kurt Bittel tarafından<br />
Ankara’daki havagazı fabrikasının<br />
batısında bulunmuştur. (Kartal, 2005:50)<br />
Ankara ve çevresinde Prehistorik (Paleolitik,<br />
Mezolitik, Neolitik) devirlerine ait Uzağıl,<br />
Gavurkale’deki ile yine birkaç Paleolitik buluntu<br />
yerinin (Bağlum, Etlik, Keçiören, Hüseyingazi,<br />
Çaldağı, ve Mogan gölü çevresi,<br />
Etiyokuşu, Ergazi [Pfannenstiel, 1941]; Kalkolitik,<br />
Bakır, Erken Bronz, Hitit İmparatorluğu,<br />
Geç Hitit, Frig çağı, M. Ö. Birinci binin<br />
yarısı ve daha sonraki devirler yerleşme kalıntıları,<br />
mezarlar, çanak çömlekler, taş aletler<br />
(Osten, 1937) gibi buluntular bölgenin<br />
tarihi zenginliğini ortaya koymaktadır.<br />
Afet İnan ve Pittard 1938 yılında Ankara Merkez<br />
ile Etimesgut arasında Orta Paleolitik<br />
Çağ’a tarihledikleri Levalloiso-Moustérien<br />
aletler bulmuşlar [Pittard, 1939:res.1-8[;<br />
1939 yılında M. Pfannenstiel aynı yerde Paleolitik<br />
çağ aletleri toplamıştır [Pfannenstiel,<br />
1941:lev.I-III]. Bölgede ayrıntılı çalışmalar<br />
1946-1947 yılında Şevket Aziz Kansu ve Fikret<br />
Ozansoy uçak motoru fabrikası kazı çukuru<br />
ve daha sonra Ankara-Ayaş karayolu 9,<br />
15, 22 kilometrelerde kum ocaklarında çeşitli<br />
Paleolitik çağ aletleri bulmuşlardır (Kansu<br />
ve Ozansoy, 1952:386). Ankara’nın batısında<br />
Ergazi Köyündeki yaptıkları araştırmalardaki<br />
buluntu yerleri Ergazi yakınlarında tesadüf<br />
edilmiştir. (Müller ve Beck, 1960:116-117).<br />
Etimesgut buluntusu olarak tespit edilen 3<br />
buluntu teknik ve tipolojik açıdan orta Paleolitik<br />
dönemdendir. (Kartal, 2005:57)<br />
Kartal, 2005:68, Fig.3.<br />
Paleolitik döneme ait buluntu yerleri: Ergazi, Macunköy,<br />
Etimesgut, Elvanköy: Tayproject.org<br />
42<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Hititlerin Ankara ilindeki en önemli kalıntısı<br />
Haymana’daki Gavurkale’dir (Mamboury,<br />
2014:279). Ankara şehrinin kuruluşu<br />
ve bilinen ilk tarihi Friglerle (M.Ö. VIII.<br />
yüzyıl) başlamıştır. Friglerin efsanevi kralı<br />
Midas tarafından kurulduğu kabul edilen<br />
Ankara’da bilinen en eski yerleşim izleri<br />
Frig ve Galat devirlerinde Ankara’da Hacı<br />
Bayram Camii çevresinde bulunmuştur.<br />
Ankara çevresinde çok sayıda Frig tümülüsü<br />
olduğunu kalıntılar göstermektedir<br />
(Erzen, 1946;27).<br />
Ankara önemli bir Frig kentidir.<br />
Gordion’da 100’den fazla tümülüs,<br />
Ankara’da 20 tümülüs bunun kanıtıdır<br />
(Buluç, 1994:19). Emeksiz (Amaksiz)<br />
Çiftliğinde bulunan aslan kabartması,<br />
Atatürk Orman Çiftliği arazisinde bulunan<br />
boğa ve kanatlı grifon kabartmaları<br />
ile Ankara Eskişehir yolunun üzerinde,<br />
Ankara’ya 30 km uzaklıkta, park alanı<br />
içinde bulunan Faharet Çeşme olarak<br />
bilinen bir çeşme üzerinde biri kadın biri<br />
erkek olan ikiz tanrı Kybele sunakları<br />
olan kabartma taş (Buluç, 1994:20; Metin<br />
ve Akalın, 2001) bu bölgenin kült merkezi<br />
olduğu düşüncesini ortaya koymaktadır.<br />
Galatlar (M.Ö. III. yüzyıl) ve daha sonra<br />
Romalılar (M.Ö. I. yy.) dönemlerinde<br />
eyalet merkezi Ankara’dır. Roma devri<br />
Ankara’sı tapınağı, tiyatrosu, hamamı,<br />
ticari ve diğer yapıları ile antik çağların<br />
önemli bir merkezidir. Roma İmparatorluğunun<br />
taşra yönetim merkezi olarak<br />
Ankara’nın seçilmiş olması ile şehrin nüfusu<br />
100.000’e çıkmış, İmparatorluğun<br />
ikiye bölünmesiyle önemini korumuş<br />
ve gelişmesine devam etmiştir. (Buluç,<br />
1994:25-29) Bu devirde Orta Anadolu’nun<br />
merkezi haline gelen şehirde büyük antik<br />
bir şehirde bulunması gereken bütün yapılar<br />
mevcuttur. Tapınak, hamam, tiyatro,<br />
çarşı, üstünde heykel bulunan Jülyen<br />
Sütunu denen anıt bunlardan bazılarıdır.<br />
(Kadıoğlu, Görkay ve Mitchel, 2011)<br />
Gavurkale,<br />
Haymana, Ankara,<br />
sonkalehaymana.<br />
com, 2017<br />
Faharet Çeşme<br />
İkiz Kybele Frig Kabartması,<br />
Sevim Buluç Arşivi<br />
Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Kanatlı<br />
Grifon M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri Müzesi,<br />
2018<br />
43<br />
T A R İ H T E
Etimesgut’tan Geçen Antik Yollar<br />
Ankara, tarihte Kral Yolu, İskender Yolu ve<br />
İpek Yolu gibi isimlerle anılan önemli bir<br />
güzergâh üzerinde önemli bir şehir olmuştur.<br />
Büyük İskender’in, İran seferi esnasında Pers<br />
ordusunu Ankara’da durup beklemesi, şehrin<br />
genel konumunun ve stratejik öneminin<br />
de bir göstergesidir.<br />
Ankara, tarihte Kral Yolu, İskender Yolu ve<br />
İpek Yolu gibi isimlerle anılan önemli bir<br />
güzergâh üzerinde önemli bir şehir olmuştur.<br />
Büyük İskender’in, İran seferi esnasında Pers<br />
ordusunu Ankara’da durup beklemesi, şehrin<br />
genel konumunun ve stratejik öneminin<br />
de bir göstergesidir.<br />
David French’in Ankara ve çevresinde Galatya<br />
bölgesinde Roma döneminden kalan mil<br />
taşlarında yaptığı araştırmalarda Roma yollarının<br />
M.Ö. 129-126 yıllarında eyalet yöneticisi<br />
olan Manius Aquillius tarafından inşa edildiğini<br />
öğrenmekteyiz (French,1990:6).<br />
Franz Taeschner’in “Osmanlı kaynaklarına<br />
Göre Anadolu Yol Ağı” isimli eserinde,<br />
Ankara’ya gelen batılı ve Osmanlı yazarların<br />
kaleminden yaptığı incelemede, Ankara’ya<br />
batıdan gelen iki yoldan söz etmektedir. Bu<br />
yolların ikisi de bugünkü Etimesgut ilçesinin<br />
sınırlarında geçmektedir.<br />
Kral Yolu, balajiviswanathan.quora.com, 2017 İskender Yolu, awesomestories.com, 2017<br />
İpek Yolu - Kültür Yolu, Gökçe Günel Arşivi<br />
44<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
(Taeschner, 2010:31-32)<br />
Buna göre;<br />
Eskişehir – Ankara yolu:<br />
Dernchwamm ve Busbeck: Akköprü, Togrey - Karagedik (Hazdengri), Mesut Köy (Mazotthoy),<br />
Sangarius, Muhat (Mahatlı), Sunglie (Zugly), Jalanschy - Aly (Yılancık), Kutilin (Potuyhin),<br />
Ancira (Angur).<br />
Hacı kalfa Cihannüma: Eskişehir, Kaş, Akköprü, Oğlakçı, Sakarya suyu, Yüklü, Yılancı, Alaca<br />
atlı, Engürü.<br />
Ainsworth: Eskişehir, Atköprü, Dograi, Masud Köu, Oglakci, Sagaria, Alaca atlı, Angora (Taeschner,<br />
2010, s. 263).<br />
Baypazarı – Ankara yolu:<br />
Hacı Kalfa: Torbalı Göynük, Nasuh Paşa Hanı, diğer Nasuh Paşa Hanı, Sarılar, Beypazarı,<br />
Ayaş, İstanos, Engürü.<br />
Evliya Çelebi: Kala-i Torbalı Göynük, Köstebek Hanı, Nallı Hanı, Nasuh Paşa Hanı, Karye-i<br />
Sarılar, Beypazarı, Kasaba-i Ayaş, Karye-i Erkek su, Kala-i Angara (Engürü).<br />
Paul Lucas: Cuiniki (Göynük), Köstebek, Nalihcamp, Chaüraris (Çayırhan), Beipazar, Angoura.<br />
Ainsworth: Gönük (Torbalı), Köstebek, Nally Han, Tshayr Han (Sarılar), Bejpazar, Ajash, Ajash<br />
Beli, İstanoz, İkrek Su, Angora (Taeschner, 2010, s.264).<br />
Codex Kultur Atlas ve George E. Bean’in “A Classical Map Of Asia Minor” adlı haritalarında<br />
bu iki yolun klasik dönemlerden beri kullanıldığını görmekteyiz.<br />
45<br />
T A R İ H T E
George E. Bean:<br />
A Classical Map Of Asia Minor<br />
Fr. Fritz, Codex Kultur<br />
Atlas, Turkei, Teil 4+ Teil 5<br />
Fr. Fritz, Codex Kultur<br />
Atlas, Turkei, Teil 4+ Teil 5<br />
46<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Etimesgut Roma Dönemi Mil taşı<br />
1933 yılında Yatı Mektebi’nce yürütülen<br />
kazı çalışmaları sonucunda, Etimesgut’a<br />
üç beş dakika uzakta tren yolu kenarında<br />
60 X 70 cm. çapında, 1 m. yüksekliğinde<br />
bir yazıt bulunmuştur (Morçöl, 2007; 469).<br />
David French’in yayınından yazıt denilen<br />
bu yazılı taşın bir ‘mil taşı’ olduğu öğrenilir.<br />
Bugün Roma Hamamı’nda 113.507.99<br />
numaralı envantere kayıtlı olan mil taşı,<br />
1.22 m. yükseklikte, 0.60 m. çapında olup,<br />
mermer sütun üzerine Latince yazılıdır.<br />
Üstündeki Latin yazısından okunabildiği<br />
kadarıyla “Miltaşı, Ancyra’dan 8 mil uzakta<br />
dindar, mutlu, ülkenin babası İmparator<br />
Sezar Gaius Iulius Verus Maximus’a adanmıştır.”<br />
Ayrıca üzerinde AD 235 G. Iulius<br />
Verus Maximianus, AD 293-305 Diocletianusve<br />
Maximianus yazılıdır (French,<br />
2003:194-195).<br />
Etimesgut<br />
Mil taşı - Roma<br />
Hamamı Açıkhava<br />
Müzesi, French,<br />
2003:194<br />
47<br />
T A R İ H T E<br />
Ankara Roma Hamamı<br />
Açıkhava Müzesi,<br />
2018
Emeksiz (Amaksiz) Höyük<br />
Amaksiz Höyükte bulunan aslan rölyefi, H.H. Von Der Osten<br />
Höyük ilk kez H.H. von der Osten'in kitabında<br />
geçmektedir. Osten, Höyüğün planını çizmiş<br />
ve yayınlamıştır. Osten’e göre “Paşa Çiftlik<br />
istasyonu yanında yer alan Höyük 175 metre<br />
uzunluğunda, 100 metre genişliğinde, 8-10<br />
metre yüksekliğindedir. Höyük Kiepert'in haritasında<br />
Amaksiz olarak geçmektedir. (Bu<br />
ismi yakınlarda bulunan Emeksiz Çiftliğinden<br />
aldığı düşünülmektedir.) Höyük üzerinde yapılan<br />
araştırmada geç klasik sarkofajı, vakur<br />
kabartma bir aslan rölyefi bulunmuştur. Bu kabartma<br />
Hitit kabartmalarına benzer, ancak Frig<br />
sanat eseridir. Höyüğün güneyinde büyük bir<br />
Roma ve Bizans yerleşmesi, üzerindeki çanak<br />
çömlekten eski bir Hitit yerleşmesi ve sonraki<br />
dönemlerde nekropol olarak kullanılmıştır.”<br />
(Osten, 1926)<br />
13.04.1933’de Fidanlıkta çalışan işçiler fidan<br />
çukuru açarken sütun başlığı ve sütun parçaları<br />
bulur. Maarif Vekili’nin başında bulunduğu<br />
Etimesgut Yatı Mektebi Müdürlüğü ile fidanlık<br />
çalışanlarının höyükte yaptıkları bir sondaj<br />
çalışması sonucunda alçı kabartmalar ve<br />
sırlı seramik parçaları açığa çıkarılır. (Morçöl,<br />
2007:469)<br />
Üstte: Amaksiz Höyükte<br />
bulunan aslan<br />
rölyefi ve Atatürk<br />
Orman Çiftliği arazisinde<br />
bulunan boğa<br />
ve kanatlı grifon,<br />
Koşay, 1935:9<br />
Amakzis Höyük,<br />
Çizim: H.H. Von Der<br />
Osten<br />
Ernest Mamboury, Ankara Rehberi kitabında<br />
Amaksiz Höyük’ten söz eder: “Etimesgut’ta<br />
İstasyonun yanından aşağı inen yolun sağ tarafında,<br />
kuzeyden güneye yönelmiş en fazla 10<br />
m. yüksekliğinde, 120 m. X 80 m. boyutlarında<br />
hafif eliptik biçimli bir tepecik olduğunu, bunun<br />
Frigyalılar, Romalılar, Bizanslıların ikamet<br />
ettikleri eski bir Hitit şehri ya da Höyük olduğunu<br />
söyler. İlk kez 1928’de geldiğinde, etrafında<br />
farklı heykel kalıntılarıyla çevrilmiş, görkemli bir<br />
aslanı görmeyi beklerken, oyma kenarlı Roma<br />
sütun başlığı, Lidyalılara ait bir lahit parçası,<br />
Selçuklulara ait sarkıt şeklinde friz kalıntıları, Osmanlı<br />
boruları ve kırmızımtrak, kahverengimsi,<br />
siyahımsı, kahve kırmızı renkli koruyucu bir sırla<br />
kaplanmış, etrafa saçılmış bir sürü Hitit ve Frig<br />
çanak çömleği ortaya çıktığını görmüştür.<br />
48<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Burada bulunan aslan rölyefinin Müzeler<br />
Genel Müdürü tarafından, Augustus Tapınağı’ndaki<br />
Eski Taş Müzesi’ne kaldırıldığını<br />
öğrenmiştir. 2x0.95x0.35 m. boyutlarında,<br />
yöreden çıkan bazalt döşeme taşı üzerine<br />
ve üst zeminde dört gömme delik taşıyan<br />
bazalt bir kapak taşı üzerine zarif bir kabartmayla<br />
oyulmuş Aslan rölyefinin, sağa<br />
doğru gidiyor gibi gösterilmiştir. Yürüyüşü<br />
asil ve sakin, kuyruğu havada, sağlam ve iyi<br />
yontulmuş kafası açık bir ağza sahip; bütün<br />
kaslar, özellikle uygun ve vurgulu arka bacak<br />
kasları başarılı bir çalışmayı göz önüne<br />
seriyor; Asurlulara ait eserleri hatırlatıyor.<br />
Bu durumda, önemli bir eski yerleşim yerinde<br />
ya da konutu süsleme imkânına sahip<br />
bir prensin sarayında duruyoruz. Yeraltına<br />
gömülü başka taşların olması da mümkün.<br />
Bu, her halükârda, Ankara Bölgesi’nin Hitit<br />
döneminde oldukça kalabalık olduğuna<br />
dair tartışılmaz bir kanıttır.” (Mamboury,<br />
1934:279)<br />
Etimesgut’ta bulunan Frig Aslanı M.Ö. 1200-700,<br />
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
Hamit Zübeyir Koşay Ankara Budun Bilgisi<br />
adlı eserinde Etimesgut ve Atatürk Orman<br />
Çiftliği bölgesinde bulunan Frig dönemi<br />
kabartmalarından söz etmektedir. (Koşay,1935:7-9)<br />
Burada sözü edilen “Aslan” rölyefi bugün<br />
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde<br />
Taş Eserler Salonunda sergilenmektedir.<br />
Bu aslan kabartması gibi Atatürk Orman<br />
Çiftliği ve civarında yapılan kazılarda ortaya<br />
çıkan kanatlı grifon ve boğa heykellerinin<br />
bulunması bu bölgenin Frigler döneminde<br />
önemli bir kült ve tapınma merkezi<br />
olduğunun kanıtıdır.<br />
Sevim Buluç, Frigya Aslanı hakkında yaptığı<br />
incelemede; kızıl renkli Ankara taşından,<br />
genişlik 195 cm, yükseklik 90 cm, derinliği<br />
31 cm ve üst kısmında dört kenet oyuğu<br />
olan bu kabartmanın 1898 yılında Crowford<br />
ve Anderson tarafından Ankara’nın 14 km<br />
batısında Emeksiz Çiftliğinde bulunduğunu<br />
(Buluç, 1981:424) belirtir.<br />
Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Boğa<br />
Kabartması M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
49<br />
T A R İ H T E
Atatürk Orman Çiftliği<br />
Fidanlık’ta bulunan Boğa<br />
Kabartması M.Ö. 1200-700,<br />
Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
Hacı Bayram Cami arkasında<br />
Ahiyakup Mahallesinde bulunan<br />
kanatlı grifon M.Ö. 1200-700,<br />
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
50<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Atatürk Orman Çiftliği<br />
Fidanlık’ta bulunan Kanatlı<br />
Grifon M.Ö. 1200-700,<br />
Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
51<br />
T A R İ H T E
1.3<br />
HİTİT ÖNCESİ DÖNEM<br />
Anadolu, coğrafi konumuyla medeniyet<br />
tarihinin iki temel kıtası arasında -Asya<br />
ile Avrupa arasında- doğal bir köprü<br />
konumundadır. Asya’dan Avrupa’ya uzanan<br />
bu büyük yarımada boyutlarından beklenmeyecek<br />
kadar çok iklim ve bitki örtüsü çeşitliliğine<br />
sahiptir. Bu nedenle, iki kıta arasında<br />
uzanan Anadolu Yarımada’sının göstermiş<br />
olduğu bu çeşitlilik tarih boyunca farklı hayat<br />
biçimlerinin, pek çok sosyal hareketliliğin, ticaret<br />
ve savaş seferlerinin yol güzergâhında<br />
farklı birçok kültürün gelişmesine sahne olmuştur.<br />
“Paleolitik Çağ, yaklaşık 2 milyon yılı kapsayan<br />
çok uzun bir kültür sürecidir. İnsanoğlunun<br />
Anadolu Yarımadası’ndaki en erken yerleşmeleri<br />
Alt Paleolitik Çağ’a (Eski Taş Devri)<br />
kadar uzanır. Anadolu yarımadasında, en<br />
azından günümüzden 900.000 yıl kadar önce<br />
Konya Dursunlu’daki bulgularla başlamış olduğu<br />
bilinmektedir” (Alanyalı, 2012:4).<br />
“Ankara ve çevresinin en yaşlı jeolojik oluşumları,<br />
günümüzden 545-251,4 milyon yıl öncesi<br />
olan Paleozoik Dönem’e (Birinci Çağa) aittir.<br />
Bu dönemle ilişkilendirilen birçok fosil bulunmuştur.<br />
Ankara’nın kuzeyinde bulunan fosiller<br />
ise Mezozoik Dönem’in (İkinci Çağ 251,4-65,5<br />
milyon yıl) ilk dönemi olan Trias’tan (günümüzden<br />
251,4 milyon yıl önce başlayıp 205,1<br />
milyon yıla kadar süren jeolojik bir dönem) kalmadır.<br />
Bu dönem süresince var olan Paleotetis<br />
Denizi, sıkışma kuvvetlerinin etkisiyle kaybolur<br />
ve 40 milyon yıl sonra Liyas Dönemi’nde,<br />
Paleotetis’in güneyinde Neotetis isimli yeni bir<br />
deniz oluşur. Liyas Dönemi’nde denizde yaşayan<br />
yumuşakça sınıfından oluşan omurgasız<br />
dev boyutlu Ammonoid fosili Keçiören ilçesinin<br />
Bağlum Beldesi Kösrelik köyünde bulunur.<br />
Lytoceras adı verilen bu canlının 65 milyon yıl<br />
önce soyu tükenmiştir. Bu fosil Tabiat Tarihi<br />
Müzesinde sergilenmektedir. Ayrıca müzede<br />
bu fosilin yanında Ammonoid çeşitlerinide<br />
içeren kırmızı renkli kireç taşları da yer alır. Ta-<br />
Kara Kaplumbağası kemikleri<br />
(testudinidae) Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
Tunç Çağı madenciler, Anadolu<br />
Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
52<br />
Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
iat Tarihi Müzesinde sergilenen, Körelik’te<br />
bulunmuş 193 milyon yıl yaşındaki Ammonoid<br />
fosili ve Kızılcahamam/Beşkonak ile<br />
Güvem’deki deniz hayvanları fosilleri, Ankara<br />
ve çevresinin uzun yıllar önce bir deniz<br />
olduğunu gösterir. Kazan/Güvenç mevkiinden<br />
bol miktarda elde edilen üçüncü jeolojik<br />
zamana ait deniz kabuklarının (istiridye,<br />
midye, denizyıldızı, deniz kestanesi ve deniz<br />
minareleri gibi) fosilleri de bu durumu<br />
destekler. Dördüncü jeolojik zaman olan<br />
Kuaterner’e ilk insanın ortaya çıkmasından<br />
dolayı, Antropozoik Çağ (İnsan Çağı) da denilir.<br />
Kuaterner, Pleistosen ve Holosen diye<br />
iki alt birime ayrılır. İlk insanların yaşadığı<br />
Paleolitik Çağ, Pleistosen evrededir. Paleolitik<br />
Çağı’nın kapanmasıyla halen yaşadığımız<br />
Holosen Evre başlar. Holosen Evre’de<br />
günümüzün iklim koşulları hüküm sürerken<br />
Pleistosen’de dünyanın çoğu kesiminde<br />
dört büyük buzullaşma ve üç buzul evre vardı.<br />
Anadolu ve merkezindeki Ankara, bu buzullaşmanın<br />
uzağında olup insanın yaşaması<br />
için uygun iklim koşullarına, verimli topraklara,<br />
zengin bitkisel ve hayvansal besinlere<br />
sahipti” (Sargın, 2012:10-12).<br />
“Paleolitik Çağ ile başlayan insanlık tarihinden<br />
daha önceki Senozoik Dönem’in<br />
(Üçüncü Çağ) en uzun bölümü olan Miyosen<br />
Dönem’inde (23,8-5,32 milyon yıl öncesi)<br />
Ankara’nın Kuzey ve Kuzey Batısında<br />
yaşamış, fakat günümüzde yok olmuş memeli<br />
hayvan türlerinin (zürafa, fil, gergedan,<br />
maymun ve dev kara kaplumbağaları gibi)<br />
varlığı Kazan/Sinaptepe’de görülür. Sinap<br />
Farmasyonu adı verilen ve 1989 yılından itibaren<br />
uluslararası bir proje kapsamında yapılan<br />
çalışmalarda Ankara ilçelerinde (Kahraman<br />
Kazan, Kızılcahamam, Çubuk, Ayaş,<br />
Beypazarı, Elmadağ, Yenimahalle ve Keçiören)<br />
yüzden fazla fosil yatağı bulunmuştur.<br />
Bu fosil yatakları her üç kıtada (Asya, Afrika<br />
ve Avrupa) yok olmuş hayvan ve bitki türlerinin<br />
en zengin özelliklerini gösterir.<br />
Etimesgut’ta<br />
bulunan 140-160<br />
Milyon yıl öncesine<br />
ait (Geç Jura)<br />
Aspidoceras sp.<br />
fosili, MTA Tabiat<br />
Tarihi Müzesi<br />
Bağlum’da<br />
bulunan 100-<br />
190 Milyon yıl<br />
öncesine ait(Geç<br />
Jura Dönemi)<br />
Lytoceras<br />
(ammonit) fosili,<br />
MTA Tabiat Tarihi<br />
Müzesi<br />
Kızılcahamam’da<br />
bulunan Odonat<br />
(Tayyare Böceği<br />
fosili, üst miyosen<br />
dönem),<br />
MTA Tabiat Tarihi<br />
Müzesi<br />
53<br />
T A R İ H T E
Yine Miyosen Dönemi’n başlangıcında (23,8-<br />
15,0 milyon yıl öncesi) Çamlıdere Pelitçik Yahşihan<br />
Köyü silisleşmiş (taşlaşmış) “Ağaç Fosil<br />
Ormanı” adı altında çam ve meşe ağaçlarının<br />
bulunduğu karışık bir ormanın fosil kalıntıları<br />
mevcuttur. Çamlıdere-Kızılcahamam arasında<br />
kalan ve “Galatya Masifi” olarak adlandırılan<br />
bölge Jeopark olarak düzenlenmektedir” (Sargın,<br />
2012:12-13). “Ankara ile Etimesut arasında<br />
bulunan Ergazi köyünden uzak olmayan Ankara<br />
çayının bir graviere’i (çakıllı ve iri daneli kum)<br />
bulunmuştur” (Galanti, 2005:18).<br />
“Anadolu’daki insan karakterli ilk fosil primat<br />
kalıntıları 1955-1957 yılları arasında Fikret<br />
Ozansoy tarafından Ankara’da bulunur ve<br />
“Ankara pithecus meteai Ozansoy” (Ankara<br />
Maymunu) adı verilir. Daha sonra 1980 yılında<br />
P.Andrews ve İ.Tekkaya tarafından ikinci maymun<br />
fosili ve 1995 yılında da Kazan/Örencik-<br />
Delikayıncak Tepe’de üçüncü maymun fosili<br />
bulunur ve yaşı 9,8 milyon yıl olarak hesaplanır.<br />
Miyosen Dönem’de Ankara ormanlarında<br />
yaşayan ve “Ankara Maymunu” adı verilen bu<br />
fosilin önemi; günümüzdeki goril, orangutan,<br />
şempanze gibi kuyruksuz maymunların özelliklerini<br />
tek bir örnekte toplamasıdır” (Sargın,<br />
2012:13).<br />
“Mezolitik dönem toplulukları nehir boylarına<br />
taşınmaya başlamış ve ilk kez yerleşik düzene<br />
geçmeye başlamışlardır” (Alanyalı, 2012:10).<br />
Ankara’da da ilk yerleşimin Hatip Çayı kenarındaki<br />
hem güvenlik açısından ulaşılması zor<br />
sarp ve kayalıklı tepe, hem de gıda gereksinimi<br />
için Çubuk Ovası’na yakın Ankara Kalesi’nin<br />
bulunduğu bölge olduğu tahmin edilmektedir<br />
(Sargın, 2012:4). Ankara’nın bilinen tarihi Paleolitik<br />
Çağa kadar uzanmaktadır. Bu döneme<br />
ait çeşitli eserlere Gâvurkale, Ergazi, Lodumlu<br />
ve Maltepe’de rastlanmıştır. “1910’da İngiliz R.<br />
Campbell -Thompson, Ankara civarında Uzağıl<br />
Ankarapithecus meteai<br />
(Ankara Maymunu)<br />
Fosili, 1955-1957<br />
Fikret Ozansoy<br />
1995 yılında, Ankara- Kazan- Delikayıncaktepe<br />
kazılarında gün ışığına<br />
çıkarılan 9,8 Milyon yıllık kuyruksuz<br />
maymungillere ait fosil, Anadolu<br />
Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
54<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
adı verilen ve bugün bir çiftlik olan yerde,<br />
Orta Paleolitik devresine ait olup yontulmuş<br />
Paleolitik iki alet ile taştan bir yarım balta<br />
bulmuştur” (Galanti, 2005:15).<br />
“Anadolu ve Önasya’da bir geçiş dönemi<br />
olarak düşünmemiz gereken Mezolitik Çağ<br />
kültürleri, Anadolu’da ve Önasya’da ilk yerleşik<br />
toplulukların çıkışıyla M.Ö. 10.000’ den<br />
sonra yerini Neolitik döneme bırakır” (Alanyalı,<br />
2012:7).<br />
“Mikrolit adını verdiğimiz minik aletler yeni<br />
işlevleri karşılayacak şekilde tahta, kemik ya<br />
da boynuz saplarının üzerine yerleştirilerek<br />
farklı işlevlerde kullanılmak üzere kompozit<br />
aletler (balta, orak, ok) üretiminde kullanılmıştır.<br />
Mezolitik Çağ’da izlenen önemli bir<br />
yenilik de beslenmenin çeşitlenmesi olmuştur.<br />
Daha önceleri protein ağırlıklı beslenme<br />
türü hâkimken bu dönemde çeşitli yemiş,<br />
bitki ve köklerin beslenme alışkanlığının bir<br />
parçası hâline geldiği görülmektedir. Bu,<br />
ileride üretim devrimi olarak adlandırılacak<br />
olan Neolitik Dönemi hazırlayan önemli etkenlerden<br />
bir olmuştur. Neolitik Dönem ile<br />
birlikte karşımıza çıkan en önemli olgu hızlı<br />
ve köklü değişim sürecidir. Neolitik Dönem<br />
yeni arayışların olduğu, günümüz kültürünü<br />
oluşturan öğelerin tümünün sürekli olarak<br />
biçim değiştirdiği çok dinamik bir süreç olarak<br />
algılanmalıdır” (Alanyalı, 2012:7-8).<br />
Eti Yokuşu’nda 1937’de Türk Tarih Kurumu<br />
tarafından yapılan ve Prof. Dr. Şevket Aziz<br />
Kansu tarafından idare edilen kazıların raporu<br />
“Eti Yokuşu Hafriyatı Raporu” adıyla<br />
basılmıştır. Bu raporda buranın en az M.Ö.<br />
3.000 yıllarında iskân edildiği belirtilmektedir.<br />
Raporda birinci kısımda graviye içinde<br />
elde edilen Paleolitik aletler, ikinci kısımda<br />
ise Kalkolitik yerleşim yerinde toplanan keramik<br />
ve diğer çeşitli kültür piyesleri ayrıntılı<br />
olarak incelenmiş ve envanterleri yayınlanmıştır.<br />
Ankara’nın Hitit öncesi tarihsel gelişimini<br />
yansıtan bu bulgular, Ankara Anadolu<br />
Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.<br />
Atatürk Orman Çiftliği arazisinde bulunan Bronz<br />
Halka ve Bronz Konik Sap, Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
Ankara doğa tarihine ait buluntular, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
55<br />
T A R İ H T E
1.4<br />
HİTİTLER (ETİLER) DÖNEMİ<br />
Anadolu’da “<br />
M.Ö. ikinci bin yıllarında<br />
yaşamış ve büyük bir uygarlık kurmuş<br />
olan Hititler, bu devirlere ait arkeolojik<br />
alanların kazıları yapılmadan çok önce<br />
çeşitli kaynaklardan az da olsa tanınmakta<br />
idiler. Büyük Hitit Devleti’nin yıkılışından<br />
(M.Ö. ±1190) sonra Eski Anadolu’nun İç Güney<br />
ve Güneydoğunun bazı kısımları ile Kuzey<br />
Suriye bölgelerinde yerleşmiş olan ve<br />
de Hititler’in bir nevi devamı olarak kabul<br />
edilen bu devre Geç Hitit Devletleri/Beylikleri<br />
adı verilmektedir. Bu dönem ile ilgili bazı<br />
kişilere ait öykülerde İbranice Het oğulları ya<br />
da feminen (dişil) Hitti(m) olarak kutsal kitap<br />
Tevrat’ta daha sonra da İncil’de yer almaktadır.<br />
Ayrıca Eski Mısır ve Mezopotamya (Akad-<br />
Asur-Babil) belgelerinde de Hititler’den söz<br />
edilmektedir. Bu belgelerde geçen Hititler<br />
batı dillerine; İngilizce The Hittites, Almanca<br />
Die Hethiter, Fransızca (eski) Heteen daha<br />
sonra İngilizce yazılışına uygun olarak, Les<br />
Hittites, İtalyanca (H)ittito ya da eteo şeklinde<br />
aktarılmıştır. Türkiye’de Cumhuriyetin ilk<br />
yıllarında bu eski Anadolu toplumunun adı<br />
Fransızcanın etkisi ile Eti(ler) olarak ortaya<br />
çıksa da sonradan bilimsel olarak daha doğru<br />
olan Hitit(ler) adı benimsenmiştir” (Koç,<br />
2006:7).<br />
56<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Hititlerin kökeni, Anadolu’ya nereden<br />
geldikleri konusu tartışmalı olup bu konuda<br />
farklı görüşler vardır. M.Ö. 2000<br />
dolaylarında doğudan Kafkasya Derbent<br />
kapılarından girmiş oldukları genellikle<br />
benimsenen varsayımdır. Son yıllarda ileri<br />
sürülen bir görüşe göre ise Hititler Orta<br />
Anadolu kökenli yerli Anadolulu bir topluluktur.<br />
Farklı etnik kökenli, farklı dillerin<br />
konuşulduğu Anadolu’da ilk siyasal birlik<br />
kurma çalışmasının başında, kökeni Orta<br />
Anadolu’da Kuşşara kentine dayanan Pithana<br />
oğlu Anitta (M.Ö. 1750) yer almaktadır.<br />
Anitta, Neşa (Kültepe), Zalpa ve<br />
Hattuş (Boğazköy)’u ele geçirdikten sonra<br />
Büyük Kral unvanını almıştır. Anitta, Neşa<br />
kentini kendine başkent yapmıştır. Kültepe<br />
(Neşa)’de bir sarayda bulunan tunç<br />
mızrak ucu üzerinde Kral Anitta’nın sarayı<br />
yazılıdır. Anitta, bölgede giderek güçlenip,<br />
Anadolu beyliklerini birer birer denetim<br />
altına alarak merkezî Hitit Devleti’nin<br />
temellerini atmıştır. Anitta’dan yaklaşık<br />
yüz yıl sonra, aynı soydan gelen Kuşşaralı<br />
Labarna, Hattuş kentini başkent yapıp,<br />
kente Hattuşa, kendine de Hattuşili (Hattuşalı)<br />
adını verdi (M.Ö. 1650-1620)” (Sivas,<br />
2013:83).<br />
57<br />
Hitit Uygarlığı’nın simgesi sayılan ve<br />
bir dönem Ankara şehrinin de amblemi<br />
olan Hatti Güneş Kursları (solda<br />
ve sağda), Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
T A R İ H T E
1928’lerden itibaren Türk Tarihinin araştırılması<br />
için oluşturulup çalışmalara<br />
başlayan ‘Türk Ocağı<br />
Türk Tarihi Tetkik<br />
Cemiyeti’nin çıkardığı<br />
Türk Tarihinin<br />
Ana Hatları kitabında<br />
“Küçük Asya ahalisi, Hittite<br />
ve emsali isimlerle<br />
tanıttırılmış Türklerdir.<br />
Bunlar tarihten evvel<br />
Orta Asya yaylasından garba<br />
vukubulan muhaceretlerde buraya<br />
gelmişlerdir. Ve mezepotamyanın<br />
ilk otokton ahalisi olan Sümerlerle ve<br />
İran garbında ilk yerleşen Elamlarla<br />
akrabadırlar. Nitekim Adalar denizinin<br />
ve bunun garbındaki kıt’anın ve Trakyanın<br />
dahi ilk sakinleri ayni menşe ve ırktandırlar.<br />
Etiler brakisefal, çıkık elmacık<br />
kemikli, mukavves burunludurlar.<br />
Samîler böyle değildir. Sümerler ve<br />
Elâmlar böyledir” (Türk Tarihi Heyeti,<br />
1930:231-232). Bu çalışmalara paralel<br />
olarak yazdığı Etiler (Hititler) kitabında<br />
Selahattin Kandemir de “Etiler,<br />
Anadolu’nun ilk medeniyetlerini<br />
kuran Türk ırkının kuvvetli<br />
bir şubesidir. Bunlar<br />
binlerce sene yaşıyan kudretli bir<br />
medeniyet meydana getirmiş, özlü<br />
ve yüksek sanat yaratmış hür ve fatih<br />
bir millettir. Bu millet doğudan batıya<br />
giden medeniyet zincirinin<br />
bir halkasıdır” (Kandemir,<br />
1933:4) demektedir. Etimesgut<br />
isminin kaynağının bu<br />
tezden yola çıkılarak “Eti”lere<br />
dayandığı iddiaları da vardır.<br />
Üstte: Hitit Dönemine<br />
Ait Geyik<br />
Figürü, Altta:<br />
Pişmiş toprak.<br />
İnandık, MÖ. 17.<br />
yüzyıl, Anadolu<br />
Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
Hititlerin merkezlerinin Ankara’nın doğusunda<br />
yer alan bugünkü Çorum Boğazköy’de<br />
Hattuşa olduğu belirlenmiştir. 1906-1913 yılları<br />
arasında Alman bilim adamı Hugo Winckler<br />
tarafından burada yapılan kazılarda Hititlere<br />
ait çivi yazısı ile yazılmış yaklaşık 10400<br />
tablet meydana çıkarılmıştır. “Çivi yazılı<br />
metinlere göre Hitit ülkesinin (bugünkü<br />
Anadolu’nun büyük bir kısmı) adı<br />
Hatti Memleketidir. Hititler’den<br />
önce Anadolu’da yaşamış olan<br />
bu kavimle ilgili Boğazköy Arşiv-<br />
Kitaplığı’nda Hititçe metinler<br />
içerisinde Hatti dilinde yazılmış<br />
bölümler bulunmaktadır. Neşa kentinin<br />
dilini konuştuklarını belirten Hititler,<br />
Anadolu’ya göç ettikten sonra<br />
da ülkenin adını, değiştirmemişlerdir.<br />
Metinlerde kendilerini “Hattili adam,<br />
Hatti memleketi halkı, Hatti memleketi<br />
evlatları/çocukları”, Hitit kralları ise<br />
kendilerini “Hatti Memleketinin Büyük<br />
Kralı” olarak tanıtmaktadırlar” (Koç,<br />
2006:13).<br />
Avram Galanti, Ankara Tarihi kitabında<br />
Hititlerin ‘Het Kavmi’ ismiyle Ahdi<br />
Atik’te [Tekvin, 1, 23 üncü fasıl]<br />
yer aldığından bahseder:<br />
“1843 senesinde, ilim erbabı,<br />
Ahdı Atikin pek çok yerlerini tetkik<br />
ederek, “Het” namında bir kavmin<br />
mevcud olduğunu meydana çıkarmışlardır.<br />
Hazreti İbrahim’in karısı<br />
olan “Sara”nın vefatı üzerine, İbrahim,<br />
karısını gömmek için Het<br />
evladından 400 miskal kıymetinde<br />
bir arsa satın almıştır” (Galanti,<br />
2005:19).<br />
“Etiler, Anadolu’nun ilk medeniyetlerini kuran Türklerin<br />
kuvvetli bir şubesidir. Etimesgut isminin bu nedenle “Eti”lere<br />
dayandığı ifade edilmektedir.<br />
58<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
“Hititler, bilindik toplumlar arasından ilk<br />
olarak yerleşim yerlerinin doğusunda<br />
bulunan Babillilerle, daha sonra<br />
da güneyde bulunan Mısırlılarla<br />
iletişime geçmişlerdir. Babil tarihi,<br />
Hititlerden ilk kez, Babil’in ele<br />
geçirilmesi ve yıkımı sırasında söz<br />
eder. Babil tabletlerinden, Hitit Kralı<br />
Mursilis’in Babil’i yerlebir ettiğini ve<br />
Kral Hammurabi’nin hanedanlığına<br />
son verdiğini öğreniyoruz”<br />
(Mamboury, 2014:56).<br />
“Babil’in alınması ve yağmalanması<br />
ile (M.Ö. 1925) Hattuşili’nin<br />
Ramses’le anlaşması (M.Ö 1295)<br />
arasında, yaklaşık karanlıkta kalmış<br />
altı yüzyıl vardır. Milattan on<br />
dört yüzyıl önce, Hitit İmparatorluğu<br />
gelebileceği en yüksek noktaya<br />
ulaşmış görünüyordu ve Mısırlıların<br />
“Büyük Hatti” diye adlandırdıkları<br />
güçlü, uygar bir ülkeydi” (Mamboury,<br />
2014:56).<br />
“Hititler (MÖ 1660-1190) Anadolu’ya<br />
geldiklerinde Hatti Beylikleri’nin egemenliğine<br />
son verirler. Anadolu’da<br />
merkezi Devlet yapısını oluşturarak bir<br />
İmparatorluk kuran Hititler’in Ankara’yı<br />
Askeri Garnizon olarak kullandıkları sanılmaktadır”<br />
(Sargın, 2012:18).<br />
“1861’de Anadolu’da bir seyahate çıkan<br />
ve birkaç ay Ankara’da kalan Georges<br />
Perrot şehrin 2 km. uzağındaki<br />
Kalaba’da bir çeşmenin üzerinde,<br />
ayakta durmuş ağzı açık bir aslanı<br />
temsil eden bazalttan yapılmış bir<br />
kabartma görmüştür. Bu aslan temsili<br />
günümüzde İstanbul Müzesi’nde<br />
bulunmaktadır. Bir ikincisi ise, şehrin doğusunda<br />
yer alan Yalıncak’ta (Etimesgut)<br />
küçük boyutlu bir höyüğün üzerinde bulunuyordu.<br />
Müzeler Genel Müdürlüğünün<br />
Hasanoğlan<br />
(Ankara) kadını,<br />
gümüş heykelcik,<br />
Anadolu<br />
Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
dikkatini çektikten sonra aslanı 1928’de<br />
Ankara Müzesine naklettiren de elinizdeki<br />
bu rehberin yazarıdır (E. Mamboury).<br />
Ankara ve İstanbul Müzeleri,<br />
Boğazköy, Alacahöyük, Zincirli,<br />
Adana, Sakçagözü, Cerablus, Tel<br />
Halaf, vs. yerlerde bulunan önemli yapıların<br />
ön cephelerini süsleyen birçok<br />
kabartma/heykele sahiptir. Diğer<br />
izole heykeller yine hemen her<br />
yerde, özellikle (Alaca)Höyük,<br />
Boğazköy ve doğu vilayetlerinde<br />
bulunurlar. Ölçülü bloklar<br />
üzerindeki bu kabartmalar dışında,<br />
Boğazköy’deki Yazılıkaya’da<br />
ve Ankara’nın kuzeyinde şehre<br />
60 km. mesafedeki Haymana Platosu<br />
üzerinde, Oyaca yakınlarında<br />
Gâvurkale’de bulunan ünlü kaya<br />
kabartması vardır. İstanbul Arkeoloji<br />
Müzesi bir Hitit koleksiyonu<br />
oluşturmuş ilk müzedir. Bu müze<br />
sahip olduğu kabartma/heykeller<br />
ve Boğazköy tabletleriyle Ankara<br />
Müzesi’ndeki koleksiyonla birlikte bu<br />
alandaki en zengin müzelerden biridir”<br />
(Mamboury, 2014:58).<br />
En büyük çoğunluğu Ankara Anadolu<br />
Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen<br />
“Hitit tabletleri; Boğazköy’ün dışında,<br />
Mısır’da Tel el Amarna’da, Hatay’da<br />
Tel Açana’da, Kuzey Suriye’de Meskene/Emar’da,<br />
Ras Şamra’da,<br />
Tarsus’ta, Boğazköy’e çok yakın olan<br />
Alacahöyük’te (Çorum ilinin 45 km.<br />
güneyi), Yozgat Kerkenez Dağı Taşlık<br />
Höyükte, Çankırı Ankara arasında<br />
İnandıktepe’de, Tokat Zile Maşat<br />
Höyükte, Çorum Ortaköy’de (Çorum<br />
ilinin 53 km. güney doğusu), Sivas Şarkışla<br />
Kuşaklı ile Yıldızeli Kayalıpınar ve Samsun<br />
Viranşehir Oymaağaç’ta bulunmuştur”<br />
(Koç, 2006:14).<br />
59<br />
T A R İ H T E
AMAKSİZ (Emeksiz)<br />
Küçük Asya’daki Hitit Yerleşim Yerleri, Mamboury, 2014:57<br />
Chimera, Hem İnsan hem de Aslan Başlı Kanatlı Aslan<br />
Geç Hitit Dönemi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
“Ankara ve çevresindeki en büyük Hitit yerleşimi<br />
Haymana Külhöyük ve çevresindedir.<br />
Günümüzün ünlü Haymana Kaplıcalarının bilinen<br />
tarihi Hititlere kadar uzanır. Romalılar<br />
bu tesisleri daha da geliştirerek bir sıcak su<br />
tedavi merkezine dönüştürmüştür. Ayrıca bu<br />
dönemde Anadolu’da bulunan ve Hititlerin<br />
akrabası kabul edilen Laviler’in Beypazarı<br />
İnözü Vadisindeki mağaralarda yaşadıkları<br />
da bilinir” (Sargın, 2012:18).<br />
“Kentin bazı yerlerinde (Keçiören/Kalaba,<br />
Altındağ/İsmetpaşa Mahallesindeki Ahi Yakup<br />
Camii civarı gibi) Hititlere ait Arslan ve<br />
Sfenks denilen insan başlı Arslan gövdesi<br />
hayvan resimleri bulunmuşsa da en önemli<br />
buluntu Mürted Ovasının yakınındaki Kazan/Bitik’te<br />
Erken Hitit Dönemine yani M.Ö.<br />
2000’e tarihlendirilen bir Bitik Vazosudur.<br />
Haymana yakınlarındaki Külhöyük’e çok yakın<br />
olan Gavurkale’de ise Hititlere ait dini<br />
amaçlı yapılmış kabartmalar bulunur. Ayrıca<br />
Etimesgut, Sincan/Esenler, Yalıncak, Gölba-<br />
60<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Önasya Haritası, TTT. Cemiyeti, Tarih-1, 1932:3<br />
şı/Çayırlı, Hacılar, Taşpınar, Cemşit ve Karaoğlan,<br />
Kazan/Güvenç, Akyurt/Balıkhisar<br />
ve Elecik, Ayaş/Ilıca-Asarcık ve Tekke (Datçabelen),<br />
Polatlı/Karahöyük-Yassıhöyük,<br />
Müslüm, Sarıoba-Uludere, Beyceğiz, Karatepe,<br />
Karapınar-Yeşiltepe, Gündoğan,<br />
Eski Köseler, Temelli-Alagöz-Paşatepesi,<br />
Ballı Kuyumcu, Haymana/İkizce-Kültepe-<br />
Külhöyük, Oyaca-Karacaören, Halkavun,<br />
Döğmekale, Çubuk/Aktepe-Karadana,<br />
Güdül/Kirmirçayı kenarı mağaraları ve<br />
Güneyce, Beypazarı/Dikmen ve Oymaağaçta<br />
Hitit kalıntılarına rastlanır” (Sargın,<br />
2012:18).<br />
Ankara’nın bir Hitit şehri olduğuna<br />
şüphe olmadığını belirten Mamboury,<br />
“Ankara’da Ahi Yakub Camii yakınında ve<br />
Ankara çevresinde bulunan Gazi Çiftliği,<br />
Kalaba ve Etimesgut’ta birbirlerinden<br />
bağımsız Hitit heykelleri” bulunmuş olduğunu<br />
belirtir (Mamboury, 2014:60).<br />
Gülekli de Etimesgut’un bugünkü yerinin<br />
“Hititler döneminde ‘Amaksis’ olarak”<br />
(Gülekli, 1948) adlandırıldığını ifade eder.<br />
Mamboury Ankara Gezi Rehberinde “İstasyonun<br />
yanında aşağıya doğru inen yolun<br />
sağında yaklaşık 10 m. yüksekliğinde<br />
120 m’ye 80 m. ebadında kuzeyden güneye<br />
doğru yönelmiş biraz elipsi andıran bir<br />
tepecik dikkati çeker” şeklinde Etimesgut’taki<br />
höyüğü anlatırken buraya geliş<br />
nedeninin “burada bulunan ve çevresinde<br />
çeşitli kalıntıların olduğu muhteşem bir<br />
aslan heykelini görmek” olduğunu belirtir.<br />
Bu heykelin diğer bir kısım kalıntılarla çevrili<br />
olduğunu ve “içi kızıl ya da kahverengikızıl<br />
sırlı, kırmızı-kahverengi ve siyah renkli<br />
Hitit ve Frig dönemine ait çömlek kalıntıları<br />
bulunmakta” olduğunu söyler (Mamboury,<br />
2014:279). Etimesgut’ta bulunan<br />
Aslan heykelinin kendisinin talebi üzerine<br />
Müzeler Genel Müdürlüğünce Augustus<br />
Tapınağı’ndaki Taş Müzesi’ne kaldırıldığı-<br />
61<br />
T A R İ H T E
nı belirten Mamboury, “2m.x 0,95 m x 0,35 m<br />
boyutlarında yöreden çıkan bazalt döşeme<br />
taşı üzerine basit bir rölyefle ve üst zeminde<br />
dört gömme delik taşıyan aslan, sağa doğru<br />
gidiyor gibi gösterilmiştir. Yürüyüşü asil ve<br />
sakin, kuyruğu havada, sağlam ve iyi yontulmuş<br />
kafası açık bir ağza sahip; bütün kaslar,<br />
özellikle uygun ve vurgulu arka bacak kasları<br />
başarılı bir çalışmayı göz önüne seriyor; Asurlulara<br />
ait eserleri hatırlatıyor. Bu durumda<br />
önemli bir eski yerleşim yerinde ya da konutu<br />
süsleme imkânına sahip bir prensin sarayında<br />
duruyoruz. Yer altına gömülmüş başka<br />
taşların olması da mümkün. Bu her halükârda<br />
Ankara Bölgesi’nin Hitit döneminde oldukça<br />
kalabalık olduğuna dair tartışılmaz bir kanıttır”<br />
(Mamboury, 2014:279). Galanti “Şehrin<br />
cenub garbında bulunan Yalancak’da (Eti)<br />
(ahi mes’udda) eb’adı küçük bir höyükde, bir<br />
arslan vardır (bu arslan E. Mamboury tarafından<br />
bulunmuştur)” diyerek Etimesgut’ta bulunan<br />
arslandan bahseder (Galanti, 2005:22).<br />
Fırat ise yine Etimesgut sınırları dâhilinde Hititlere<br />
ait kalıntı olarak Ballıkuyumcu Höyük –<br />
Ankara Eskişehir karayolu 35. km, sol tarafta<br />
2 km içerde duvar kalıntılarına yer verir (Fırat,<br />
2015:10).<br />
Kral Muvatalli’nin M.Ö. 1290’da ölümünün<br />
ardından kardeşi III. Hattuşili tahta çıktı. “Dönemin<br />
en büyük diplomatı oldu; Asurlular tarafından<br />
kaydedilen ilerlemeden endişelenip<br />
bu endişelerini II. Ramses ile paylaştı ve bu iki<br />
hükümdar Hattuşaş’ta, iki tarafın da tam yetkili<br />
temsilcileri aracılığıyla, üst düzey öneme<br />
sahip diplomatik bir antlaşmaya imza attılar.<br />
Modern antlaşmaları aratmayacak düzeydeki<br />
bu antlaşma, doğru biçimde düzenlenmiş ve<br />
seçkin terminolojiyle yazılmıştır. Antlaşma,<br />
özellikle savunma ittifakı, iç isyan halinde nihai<br />
yardım, suçluların iadesi, uyarı hükümleri,<br />
karşılıklı af gibi konuları öngörüyordu. İki örneği<br />
Boğazköy’de bulunmuş olan bu anlaş-<br />
Hitit Dönemine ait eserler,<br />
Anadolu Medeniyetleri Müzesi,<br />
2018<br />
62<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
malar, Karnak ve Teb Tapınakları üzerine<br />
de kazılıydı. İmparatorluk fermanlarıyla<br />
tüm komşu krallara da gönderildi. M.Ö.<br />
1266’da II. Ramses, III. Hattuşili’nin kızıyla<br />
evlendi…M.Ö. 1258’de Mısır tunç çağındayken,<br />
Hititler, Kizzuvatna’nın müttefik<br />
ülkelerindeki demir madenlerine sahiptiler.<br />
Hititlerin demire su vermeyi bilmeleri,<br />
silahlarına karşı konulmaz bir üstünlük<br />
veriyordu. III. Hattuşili M.Ö.1255’te öldü;<br />
halefleri zafer elde edemeyerek güçsüzleştiler.<br />
Bu durum, bir imparatorluğun çöküşünün<br />
başlangıcı olmuştur. M.Ö. 1200’e<br />
doğru, Küçük Asya’nın kuzeybatısından<br />
gelen büyük bir istila, Fırat Nehri’nden<br />
Dicle Nehri kıyılarına kadar olan bölgede<br />
yoluna çıkan her şeyi mahvetti. Asur<br />
tabletlerine göre bu halklar, daha ilerde<br />
göreceğimiz Muşkiler’di (Frigler). İstila<br />
karşısında Hititler geri çekildiler; başkentleri<br />
Hattuşaş ile birlikte, refah içindeki<br />
şehirleri ve kaleleri yıkıldı. Yine de güney<br />
bölgelerde direnip, Kargamış’a (Cerablus)<br />
yerleştiler” (Mamboury, 2014:60).<br />
Hitit Dönemine ait Anitta Hançeri, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
Atatürk Orman<br />
Çiftliğinde bulunan<br />
Hitit Dönemine ait<br />
eserler, Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi,<br />
2018<br />
63<br />
T A R İ H T E
1.5<br />
FRİGLER DÖNEMİ<br />
Hitit İmparatoru III.<br />
Hattuşili M.Ö.1255’te<br />
ölünce halefler arasındaki<br />
kavgalar ülkelerini güçsüzleştirir.<br />
“Bu durum, bir imparatorluğun çöküşünün<br />
başlangıcı olmuştur. M.Ö. 1200’e doğru, Küçük<br />
Asya’nın kuzeybatısından gelen büyük bir istila,<br />
Fırat Nehri’nden Dicle Nehri kıyılarına kadar<br />
olan bölgede yoluna çıkan her şeyi mahveder.<br />
Asur tabletlerine göre bu halklar, Muşkiler’dir<br />
(Frigler). İstila karşısında Hititler geri çekilirler;<br />
başkentleri Hattuşaş ile birlikte, refah içindeki şehirleri<br />
ve kaleleri yıkılır” (Mamboury, 2014:60).<br />
“Kızılırmak yatağı boyunca tüm Anadolu’nun<br />
hâkimi olan Muşkiler nereden geldiler? Eski Yunan<br />
yazarları olan Homeros, Herodotos, Strabon,<br />
Arrianus ve Pausanias’ın çalışmalarına ve Asur<br />
tabletlerine göre, daha çok Frigler ismiyle hatırlayacağımız<br />
Muşkiler, Hint-Germen grubuna<br />
dâhildirler; ilk olarak Balkan Yarımadası’na yerleşen<br />
halka burada Frigler denmiştir, ardından<br />
M.Ö. ikinci bin yılda kesin olmayan bir<br />
tarihte Boğaz’ı geçmişlerdir” (Mamboury,<br />
2014:62). “Herodotos ve Strabon gibi Eskiçağ<br />
yazarlarına göre Frigler Makedonyalıların<br />
komşularıydı” (Dinarlı ve Çevik,<br />
2011:1). “Herodotos (485 - 421), Friglerin,<br />
Gordios’un oğlu Midas’ın kontrolünde<br />
Makedonya’nın kuzeyinden<br />
geldiklerini düşünür”<br />
(Mamboury, 2014:63).<br />
64<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Frig Krallığı’nın M.Ö. 671’de durumu<br />
“Antik batı kaynaklarındaki bilgilere göre<br />
Avrupa’da oturdukları sırada Brygler ya da<br />
Brigler adını taşıyan Frigler, Makedonya ve<br />
Trakya’dan Boğazlar yolu ile Anadolu’ya<br />
göç eden Trak boylarından biridir. Arkeolojik<br />
veriler, Trak kökenli göç hareketinin<br />
tek bir dalga hâlinde olmayıp, M.Ö.<br />
1200’lerden başlayarak M.Ö. 8. yüzyıla kadar<br />
dalgalar hâlinde devam ettiğine işaret<br />
etmektedir. Friglerin göçleri ve Anadolu’daki<br />
ilk yüzyılları arkeolojik açıdan hâlâ<br />
büyük oranda karanlıktır. Bununla birlikte,<br />
Eskiçağ yazarlarının verdikleri bilgilerden<br />
onların, başlangıçta Troya ve çevresini ele<br />
geçirdikleri, zaman içinde Askania Gölü<br />
(İznik Gölü) kıyıları ile Sangarios (Sakarya)<br />
Nehri Vadisi’ne doğru yayıldıkları anlaşılmaktadır”<br />
(Sivas, 2013:94-95)<br />
“Homeros onları, Troyalıların doğu komşuları<br />
olarak tanıtır. Kendisi de bu ırka mensup<br />
olan Troyalı Kral Priamos, Friglerle birlikte<br />
Sakarya Nehri kıyılarında bulunan Amazonlara<br />
karşı savaşmıştır” (Mamboury, 2014:62).<br />
“Frigler, buradan güney ve doğu yönde genişleyerek<br />
Anadolu içlerine yayılmaya devam<br />
etmişler, M.Ö. 11. yüzyıla doğru Polatlı<br />
yakınlarındaki daha sonra başkentleri olacak<br />
olan Gordion (Yassıhöyük)’a ulaşmışlardır”<br />
(Sivas, 2013:94-95). Frigler, Milattan Önce<br />
11. Yüzyıldan itibaren Orta Anadolu’da Ankara<br />
çevresinde görülmeye başlarlar”(Sivas,<br />
2010:5).<br />
Friglerin hakimiyet oluşturdukları bu bölge<br />
Frigya olarak anılır ki günümüzde yaklaşık<br />
olarak Ankara, Afyonkarahisar ve Eskişehir illerinin<br />
tümünü; Konya, Isparta, Burdur ve Kütahya<br />
illerinin bir bölümünü kapsamaktadır.<br />
65<br />
T A R İ H T E
Büyük Tümülüs Kakma işlemeli ahşap masa, Orta Frig Dönemi, yaklaşık M.Ö. 740,<br />
Anadolu Medeniyetleri müzesi, 2018<br />
“Yunanistan’ın Tasviri adlı eserin yazarı olan<br />
Lydia doğumlu Pausanias’a göre Ankyra bir<br />
Phyrg kentidir ve Gordios’un oğlu Midas tarafından<br />
kurulmuştur” (Kaya, 2000:78).<br />
Afif Erzen, İlkçağda Ankara kitabında Friglerden<br />
bahsederken Ankara’nın “onların efsanevi<br />
kralı Gordiyos’un oğlu Midas tarafından<br />
kurulmuş olduğuna dair, Pavsaniyas’ın<br />
eserinde mahalli ve mitolojik bir malumat”<br />
olduğunu dile getirir. Bu malumatı “donuk<br />
bir hatıra” diye niteleyen Erzen, “bununla<br />
beraber, Ankara ve çevresinde şimdiye kadar<br />
yapılan kazılar neticesinde elde edilen eserler,<br />
Ankara’nın Frügler tarafından iskân edilmiş<br />
olduğuna dair şüphe bırakmamakta ve<br />
kale ile birlikte yamaçlarda, düzlüklerde de<br />
oturulmuş ve belki daha o zaman şehir karakterini<br />
almış olduğu anlaşılmaktadır” (Erzen,<br />
2010:29) der.<br />
Alman Profesör Winckler bir Asur tabletinde<br />
Kral Sargon’un düşmanları arasında, Muşki<br />
Kralı Mita’nın da olduğunu okur. M.Ö. 715<br />
yılında Frig topraklarında bu iki kral arasında<br />
bir savaş olur. Mita yenilir ve Kilikya’da bulunan<br />
Kue’deki Harrua ve Ushnania kalelerini<br />
kaybeder. Bunun sonucunda Mita Krallığı<br />
M.Ö. 8. yüzyılın sonunda Akdeniz kıyılarına<br />
doğru bir yayılma eğilimi gösterir. Bu dönemde,<br />
Frig kayıtlarının bulunduğu Alacahöyük<br />
bölgesinin tamamı bu krallığa aittir. Ege<br />
kıyıları boyunca Yunanlılarla ilişki içinde olan<br />
III. Mita —Yunanlıların Midas’ı— da Delfi<br />
Tapınağı’na hediye olarak bir taht gönderen<br />
ilk Asyalı kraldır (Mamboury, 2014:62).<br />
66<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Etimesgut’ta Emeksiz(Ahimesut) çiftliğinde bulunan Frig Aslanı M.Ö. 1200-700,<br />
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Boğa Kabartması M.Ö. 1200-700,<br />
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
67<br />
T A R İ H T E
Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Kanatlı Grifon M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
Hacı Bayram Cami arkasında Ahiyakup Mahallesinde<br />
bulunan kanatlı grifon M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
“Ankara ve çevresi M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda Makedonya<br />
ve Trakya’dan gelen Frigler’in egemenliğine<br />
girer. Bu dönemin izlerine Augustus<br />
Tapınağının duvarlarında rastlanır. Friglerin ana<br />
tanrıçası Kybele’nin (Kibele) oturduğu tepenin<br />
bugünkü Hacı Bayram Camii ve çevresi olduğu<br />
kazılarda bulunan Frig kalıntıları ile gösterilir.<br />
Geç Hitit ve Frig kabartmaları, Atatürk Orman<br />
Çiftliği/Tren İstasyonu, Kalaba, Bahçelievler,<br />
Gölbaşı ve Etimesgut’ta ele geçirilir.<br />
Ayrıca Atatürk Orman Çiftliği,<br />
Anıtkabir ve Bahçelievler arasında Frig<br />
nekropolü oluşturan birçok tümülüs bulunur.<br />
Tümülüslerde yapılan çalışmalarda<br />
ele geçen bu eserler, Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi ile ODTÜ Müzesinde<br />
sergilenmektedir. Bunun yanında Ankara<br />
Kalesinin çevresi, Ankara İstasyonu<br />
ve çevresi, Ulus Kazısı, Çankırı Kapı,<br />
Dışkapı-Cebeci yolu, Türk Tarih Kurumu,<br />
Kalaba, Pazarlı, Bağlıca, Hacı Tuğrul,<br />
Halilören, Gölbaşı/Karaoğlan, Hacılar,<br />
Taşpınar, Yalıncak, Bitik, Halkavun, Oğulbey,<br />
Sincan Höyüklerinde, Sincan/Tatlar, Esenler,<br />
Akçaören, Ayaş/Gökler ve Asarcık, Beypazarı/<br />
Boyalı-Fasılkaya, Dikmen-Sarıoba, Oltan-Ortapınar,<br />
Güdül/Sarıkaya, Kirmir Çayı Vadisinin<br />
kaya mağaralarında, Polatlı/Beyceğiz, Şabanözü,<br />
Eskiköseler, Alagöz-Paşatepesi, Gündoğar,<br />
Çokören-Bozhöyük, Haymana/Türkhöyük,<br />
Gavurkale, Selametli ve Nallıhan/Çayırhan’da<br />
68<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Kalaba Köyünde<br />
bulunan Aslan<br />
kabartması, Anadolu<br />
Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2018<br />
Atatürk Orman Çiftliği’nde<br />
bulunan Sağa yürüyen aslan<br />
gövdesi M.Ö. 1200-700,<br />
Anadolu Medeniyetleri Müzesi,<br />
2018<br />
Kalaba köyünde bulunan aslan ve kanatlı grifon,<br />
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
(Iuliopolis) Frig eserleri görülür. Bu döneme<br />
ait en fazla eser başkent Gordion’dan sağlanır.<br />
Frigler’de kayalara oyulmuş tapınaklarla<br />
Kaya Mezarları birbirlerine çok benzer. Bunlar<br />
Eskişehir, Afyon ve Kütahya çevrelerinde<br />
fazla miktarda bulunur. Ankara civarında ise<br />
Nallıhan-Eskişehir yolunun güneydoğusunda<br />
ve yola bir kilometre uzaklıkta bulunan<br />
Karahisargölcük köyündeki mezardır. Frig<br />
dönemi eserlerine Ankara ve çevresinde çok<br />
sayıda rastlanır. Eskişehir yolunun 30’uncu<br />
kilometresindeki Karayolları Cumhur Kutlu<br />
Dinlenme parkında bulunan biri kadın,<br />
diğeri de erkek tanrıyı simgeleyen çeşme<br />
de bir Frig eseridir (Sargın: 2012:19-20).<br />
Hititlerin ardından gelen Frigler, Kale’nin<br />
görünümünü değiştirmezler. Çoğu Frig<br />
şehri ovada ve açık olmasına rağmen,<br />
Frigler yine de yolların denetimini sağlamak<br />
için birkaç yüksek noktaya sahiptirler<br />
(Mamboury, 2014:76). Friglere ait, Sakarya<br />
havzasında bulunan şehirler ve kaleler, eski<br />
yerleşmeler tarafından ovanın ortasında<br />
oluşturulan alçak tepenin üzerinde neredeyse<br />
savunmasız denecek biçimde inşa<br />
edilmiştir. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan<br />
halk, ne savaşçı ne de zorbaydı (Mamboury,<br />
2014:63). Frigya aslında bir köylü ülkesidir.<br />
Ekonomisinin temeli tarım ve hayvancılığa<br />
dayanır. Nüfusun büyük çoğunluğunu küçük<br />
yerleşmelerde yaşayan çeşitli aşiret tipi<br />
halklar oluşturur. Tarım ve hayvancılıkla geçinen<br />
köylülerin yanısıra şehirlerde yaşayan<br />
tüccar ve aydın bir soylu sınıfının var olduğu<br />
da bir gerçektir (Dinarlı ve Çevik, 2011:15).<br />
69<br />
T A R İ H T E
Orta Anadolu’da, yaşadığımız topraklarda geçen<br />
bir uygarlığın günümüze kalan izleri olacak.<br />
Midas efsaneleri dilden dile dolaşır ve Frigler<br />
yaklaşık 3 yüzyıl boyunca Orta Anadolu’nun<br />
efendisi olur. Ancak, o kadar çok gizemi de<br />
hâlâ beraberlerinde taşıyorlar (Sivas, 2010:3).<br />
1890’lı yıllarda Alman Alfred ve Gustav Körte<br />
kardeşler, Frig Krallığının ve onların başkenti<br />
Gordion’un peşine düşerler ve bugün Yassıhöyük<br />
Köyü olarak bilinen, Polatlı’nın yaklaşık<br />
23 km kadar kuzeyindeki yerleşimin büyük bir<br />
antik yerleşme olduğunu yüzey araştırmalarıyla<br />
saptarlar (Sivas, 2010:5). Arkeoloji kazılarda<br />
Yassıhöyük’ün M.Ö. 9. yüzyılın erken safhalarında<br />
bile ortostatlarla süslü binalara sahip, sur<br />
sistemi olan bir sitadel olduğu ortaya çıkmıştır.<br />
M.Ö. 9. yüzyılın sonunda ise Orta Anadolu’da<br />
çağdaşları arasında dayanıklı tahkimat surları<br />
ve eşsiz olan anıtsal yapılarıyla krali bir kale tipi<br />
yerleşme haline geldiği belirtilmektedir (Dinarlı<br />
ve Çevik, 2011:2) Bazı önemli yapılarında<br />
kabartma hayvanlar içeren ortstadlar duvarlarda<br />
kullanılmıştır.<br />
Bunlara en güzel örnekler Ankara’da dağınık<br />
olarak ele geçmiştir. Yontu sanatını yansıtan<br />
diğer grup eserleri Kybele betimlemeleri oluşturur.<br />
Bunlar adeta açık hava kaya tapınaklarının<br />
daha küçük boyda yansıtan taşınabilir<br />
örneklerdir (Dinarlı ve Çevik,<br />
2011:18).<br />
Yapılan kazılar, “o dönemde kullanılan tekniğin<br />
gerçekten ustalıklı ve sanatsal olduğunu<br />
gösteren birçok ahşap, mermer, fildişi, bronz,<br />
demir ve seramikten yapılmış eşyayı ortaya çıkarmıştır”<br />
(Mamboury, 2014:63).<br />
“Frig Medeniyeti M.Ö. 7. yüzyılda parlak bir<br />
dönem yaşamış görünür. Seyit Gazi yakınlarında<br />
bulunan “Midas Mezarı”nın dış cephesi<br />
ve Kümbet Köyü yakınındaki mezarın dış cephesi<br />
bizde bu kanıyı uyandırabilir. Zarif, ince,<br />
uyumlu heykeller, Frig heykel ustalarının ulaştığı<br />
noktayı bize göstermektedir (Mamboury,<br />
2014:63). Etnografya Müzesinin 8. salonunda<br />
M.Ö. 1100 yılından 700’e uzanan Frigya döneminden<br />
demir malzemeler, süs eşyaları, seramikler,<br />
demir ağızlı yarı tahta silahlar mevcuttur”<br />
(Mamboury, 2014:236).<br />
“Ankara’da, Çankaya ve Gazi Çiftliği arasında<br />
kalan bölgede Frig dönemine ait tümülüsler<br />
mevcuttur. Makridi Bey tarafından 1925 yılında<br />
Millî Eğitim Bakanlığı adına kazılan bütün<br />
tümülüsler bir zamanlar hazine arayıcıları tarafından<br />
yağmalanmış oldukları için, özel hiçbir<br />
bulgu sunmamışlardır. Friglere ait olduğuna<br />
inanılan tarihi Ahlatlıbel yerleşim yerine gelince,<br />
bu alan 1933 yılında Millî Eğitim Bakanlığı<br />
adına, Müzeler Genel Müdürü Hamit Zübeyir<br />
Bey tarafından kazılmış ve burada<br />
Ankara Etnografya<br />
Müzesi’nde<br />
Gordion Midas Tümülüsü, Polatlı Ankara<br />
70<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
korunmakta olan ilginç eşyalara ulaşılmıştır.<br />
M.Ö. 726’da tahta çıkan Midas, M.Ö. 696’da<br />
boğa kanıyla zehirlenerek ölmüş, Midas’ın<br />
krallığı, Kimmerlerin istilasıyla bir süreliğine<br />
sona ermiş, ancak bundan böyle tam bağımsızlığını<br />
elde edememiştir” (Mamboury,<br />
2014:63). Gordion’un yağmalandığı Kimmer<br />
istilası için Eusebios M.Ö. 696/695, S.J. Africanus<br />
ise M.Ö. 675-674 tarihlerini vermiştir.<br />
Ancak döneme ait yazılı bir belge bulunamamıştır<br />
(Dinarlı ve Çevik, 2011:2-3)<br />
Ankara önemli bir Frig kentidir. Gordion’da<br />
100’den fazla tümülüs, Ankara’da 20 tümülüs<br />
bunun kanıtıdır (Buluç, 1994:19). Emeksiz<br />
(Amaksiz) (Ahi Mesud) Çiftliğinde bulunan<br />
aslan kabartması, Atatürk Orman<br />
Çiftliği arazisinde bulunan boğa ve kanatlı<br />
grifon kabartmaları ile Ankara Eskişehir<br />
yolunun üzerinde, Ankara’ya 30 km uzaklıkta,<br />
park alanı içinde bulunan Faharet<br />
Çeşme olarak bilinen bir çeşme üzerinde<br />
biri kadın biri erkek olan ikiz tanrı Kybele<br />
sunakları olan kabartma taş (Buluç,<br />
1994:20) bu bölgenin kült merkezi olduğu<br />
düşüncesini ortaya koymaktadır. Emeksiz<br />
(Ahi Mesud) Çiftliğinde 1898 yılında Crowfoot<br />
ve Anderson tarafından bir duvara örülü<br />
olarak bulunan Etimesgut Aslanı (Buluç,<br />
1981:424), buranın Frigler için önemli bir<br />
mevki olduğunu göstermektedir.<br />
Emeksiz (Amaksiz) Çiftliğinde<br />
bulunan aslan kabartması,<br />
Atatürk Orman Çiftliği arazisinde<br />
bulunan boğa ve kanatlı grifon<br />
kabartmaları,<br />
Yine Etimesgut’ta bulunan Faharet<br />
Çeşmede biri kadın biri erkek<br />
olan ikiz tanrı Kybele sunakları<br />
olan kabartma taş,<br />
bu bölgenin kült merkezi olduğu<br />
düşüncesini ortaya koymaktadır.<br />
Frigya M.Ö. 277 yıllarında Anadolu’ya Balkanlardan<br />
gelen ve bir Kelt kavmi olan Galatlar<br />
tarafından istila edilmiştir. Artık, Ankara<br />
ve civarının Galatya olarak da anılmaya<br />
başlanılmasından sonra Frigya’nın batı kesimi<br />
M.Ö. 228 tarihinde Bergama kralı I.<br />
Attolos’un denetimine girmiştir. Bergama<br />
kralı III. Attolos’un M.Ö. 133 yılındaki ölümünden<br />
sonra Frigya Pontus kralı V. Mitridates<br />
ile Bythinia kralı II. Nikomades arasında<br />
paylaşılmıştır.<br />
Diğer taraftan, M.Ö. 116 yılında Romalıların<br />
Anadolu’ya kesin hâkim olmaları ile birlikte<br />
Frigya Asya eyaletinin sınırları içine dahil<br />
edilmiştir (Dinarlı ve Çevik, 2011:7)<br />
Etimesgut Aslanı, Ahi Yakub Camisinde<br />
bulunan kanatlı sfenks ve Gazi Çiftliğinde<br />
bulunan gagalı sfenks Ankara Anadolu<br />
Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.<br />
71<br />
T A R İ H T E
Solda: Lidya Dönemi<br />
Buhardanlık, Anadolu<br />
Medeniyetleri Müzesi, 2017<br />
Sağda: Deniz atı biçimli broş,<br />
Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2017<br />
1.6<br />
LİDYALILAR DÖNEMİ<br />
M.Ö. 696-695 yıllarında Kafkaslardan<br />
gelen Kimmerler’in Frigya’yı istilasıyla<br />
Frig Krallığı yıkılır. (Sargın: 2012:<br />
21). Kimmerler, Lidya Kralı Alyattes (M.Ö. 617-<br />
561) tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmış ve<br />
Frigler, Herodotos’un söz ettiği IV. Gordios<br />
ve IV. Midas gibi eski hanedanlık krallarının<br />
hâkimiyeti altında kendilerine yarı bağımsızlık<br />
sunmuş olan Lidyalılara boyun eğmişlerdir<br />
(Mamboury, 2014:63). Ankara’nın Phrygia<br />
Krallığı’nın yıkılmış olduğu tarihten itibaren<br />
İ.Ö. 690-547 yılları arasında Lydia Krallığı’nın<br />
sınırları içerisinde kalmış olduğu anlaşılmaktadır<br />
(Kaya, 2000:79). Tarihte ilk parayı basan<br />
Lidyalılar, M.Ö. 547’ye kadar burada hüküm<br />
sürerler (Sargın: 2012: 21).<br />
Dolayısıyla Ankara, konumu itibarıyla doğusundaki<br />
Persler ve batısındaki Site Devletleri<br />
arasında önemli bir pazar yeri olmaya<br />
başlar. Bundan sonra hem ticari hem de askeri<br />
bir merkez olma konumuna gelir (Sargın:<br />
2012: 21). M.Ö. 585 yılında Medler (Persler) ve<br />
Lidyalılar arasında yapılan Kızılırmak barışıyla<br />
birlikte Kızılırmak’ın batısında kalan topraklar<br />
Lidya egemenliğinde kalmış, doğusunda kalan<br />
topraklar Med (Pers) denetimine girmiştir<br />
(Dinarlı ve Çevik, 2011:3-4).<br />
Ankara’nın ticari ve askeri bir merkez olma<br />
durumu Lidyalıların gücünü ve zenginliğini<br />
artırır. Burada bir efsaneden de söz edilebilir:<br />
Deyimlerimiz arasına girmiş ‘Her tuttuğun<br />
altın olsun’ sözünün efsanesi. Frig Kralı “Midas,<br />
Tanrı Dionysos tarafından ödüllendirilir;<br />
Silenos’u bulması sonucunda ve ona der ki<br />
‘Benim her tuttuğum altın olsun.’ Dionysos<br />
bu özelliği Kral Midas’a bahşeder. Kral Midas<br />
her tuttuğu altın oldukça mutluluktan kendinden<br />
geçerken karnı acıkır, elini ekmeğe attığı<br />
anda ekmek altına çevrilince, bu kez açlıkla<br />
karşı karşıya gelir ve bu özelliğini terk etmek<br />
ister. Tanrı Dionysos’tan kendisini kurtarmasını<br />
ister, Tanrı Dionysos ona Sart Çayı’na<br />
gitmesini, orada yıkanmasını söyler ve Kral<br />
Midas bugün Manisa Salihli yakınlarındaki<br />
Sart Çayı’na gider, orada yıkanır ve Friglerin<br />
zenginliği, ‘Karun gibi zengin’ ifadesinin daha<br />
sonraki dönemlerde bahsedileceği Lidya<br />
Krallığına geçer” (Sivas, 2010:3). Bu aslında<br />
Orta Anadolu’daki zengin Friglerin çöküşe<br />
geçmesinden sonra Batı Anadolu’da yeni,<br />
zengin ve güçlü bir krallığın Lidyalıların ortaya<br />
çıkışının efsanesidir.<br />
Lüdya Devleti ve Pers İmparatorluğu zamanında,<br />
büyük yolların kavşağında bulunmuş<br />
olan Ankara’nın mühim bir rol oynamış olduğu<br />
muhakkaktır (Erzen, 2010:29).<br />
72<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Herodot eserinde, kral yollarının Lüdya’nın<br />
Sardes (şimdi Sart) şehrinden başlayarak<br />
Frügya dahilinden geçip Halüsü (Kızılırmak)<br />
katettikten sonra, Kapadokya’dan Kilikya<br />
hudutlarına vasıl olduğunu yazar. (Erzen,<br />
2010:32) H.Kiepert [Monatsschrift d.Berlin.<br />
Akad. 1857 s.128 v.dd.]’da Herodot’un<br />
bu kaynaklarını bahis mevzu ederek ‘Kral<br />
Yolları’nın takip ettiği istikameti ve bu yolun<br />
Frügya dâhilinde, Ankara’dan Kızılırmak’ı<br />
geçip şimalde Tokat’a kadar çıktıktan sonra,<br />
Sivas üzerinden ve Malatya’dan Fırat’a ulaştığını<br />
izah etmektedir. Zira Kiepert’e göre,<br />
merkezi Anadolu’yu katederek, Kızılırmak<br />
üzerinden şarka giden yollar Tuz gölünün<br />
şimalinden geçmişlerdir. (Erzen, 2010:32-33)<br />
Ankara’nın Lydia Krallığı yıkılınca (İ.Ö.<br />
547), bu krallığı yıkan Pers Krallığı’nın sınırları<br />
içerisinde kalmış olduğu anlaşılmaktadır<br />
(Kaya, 2000:79).<br />
Sart Çayı, Manisa, bilgitivi.com, 2017<br />
Lidya kıralı Alüyates ile Med kralı Kuaksares<br />
arasında Miladdan Önce 585 yılında vukua<br />
gelen harpte, her iki ordu krallarının idaresinde<br />
Halüs (Kızılırmak)’de birbiri ile karşılaştığı<br />
gibi, Büyük Küros ile Kroysos arasındaki<br />
Milattan Önce 547 yılı harbinde de her iki<br />
muhasım kral orduları ile yine Kızılırmak’ta<br />
muharebeye tutuşmuşlardı. Anadolu’da harekatta<br />
bulunan bu her iki muhasım kuvvetin<br />
ancak Kızılırmak’ta birbiri ile karşılaşması bir<br />
tesadüf eseri olmayacağı gibi, gerek Med<br />
ve Perslerin gerekse Lüdyalılar’ın muazzam<br />
ordularının geçebilmesi için hiç şüphe yok<br />
ki, bu bölgelerde bir ordunun sefer halindeki<br />
ihtiyaçlarını karşılayabilecek ana ve tali<br />
yolların mevcut bulunması lazım gelmekte<br />
idi. Şark-Garp istikametinde bu ordu yolunu<br />
B.Küros, Kraysos mağlup olup memleketine<br />
çekildiği zaman, Kızılırmak’ı geçtikten sonra<br />
düşmanını takip için Sart’a kadar katetmiştir<br />
(Erzen, 2010:37-38).<br />
Kroisos’un M.Ö. 540 yılında düşüşüyle, Frigya<br />
ikinci Pers Satraplığı’na bağlanmış ve<br />
artık tarih Friglerden bahsetmez olmuştur<br />
(Mamboury, 2014:63).<br />
Kral Yolu, balajiviswanathan.quora.com, 2018<br />
Krezüs’un Lidya haritası, MÖ 6. yüzyıl.<br />
73<br />
T A R İ H T E
1.7<br />
PERSLER DÖNEMİ<br />
Ankara, Lidyalılar döneminde doğu ile<br />
batı arasında önemli bir pazar yeridir.<br />
Böylece hem ticari hem de askeri<br />
bir merkez olma konumundadır. Lidya Kralı<br />
Kroesus’un (Kroisos) M.Ö. 547’de Pers Kralı<br />
II.Kyros’a (Cyrus) yenilmesiyle kent Pers<br />
egemenliğine geçer. Persler, M.Ö. 6. yüzyılda<br />
İran’da bir İmparatorluk kurmuşlardır<br />
ve batıya doğru yayılan ilk doğulu ulustur.<br />
Yaklaşık 200 yıllık Pers Dönemi’nde Ankara<br />
önemli bir ticaret merkezi olma konumunu<br />
korur. Anadolu, Pers yönetiminde birçok satraplığa<br />
bölünür. Ankara’da önce İon-Lidya<br />
sonra Daskyleion daha sonra da Büyük Frigya<br />
Satraplığı’nda yer alır. Persler Anadolu’da<br />
pek çok yol ağları inşa eder. Bunların en<br />
önemlisi Kral I.Dareios’un kurduğu ünlü<br />
“Kral Yoludur” (Sargın: 2012: 21).<br />
“M.Ö. 6. yüzyıl Anadolu’nun batısında, Ege<br />
Denizi kıyılarında yaşayan Yunan polis’lerinin<br />
(şehirlerinin) parlak dönemidir. Pazar ekonomisi<br />
gelişmekte, ticaret nedeniyle kentler zenginleşmekte,<br />
bir yandan da Akdeniz ticaretini ele<br />
geçirmek için aralarında kıyasıya bir mücadele<br />
sürmektedir. Gerçekte Persler’in Anadolu’yu<br />
yönetimleri altına almalarının temel amacı karadan<br />
geçen doğu-batı ticaret yolunu güvence<br />
altına almak ve Akdeniz ticaretini ele geçirmek<br />
olsa gerektir” (Aktüre: 1984: 4).<br />
“Persler’in Frigya satraplığında yer alan<br />
Ankara’nın bu dönemde Lidya’nın başşehri<br />
Sardes ile İran’ın başşehri Susa’yı birbirine<br />
bağlayan ve devrin en önemli, en güvenli yolunu<br />
teşkil eden Kral Yolu üzerinde bulunması<br />
sebebiyle zengin bir ticaret merkezi haline<br />
gelmiş olması gerekir” (Sargon, 2001:202).<br />
74<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Pers İmparatorluğu<br />
Haritası,<br />
M.Ö.<br />
500, rta.org.<br />
af, 2017<br />
Ankara’nın sıklıkla tahrip<br />
edildiği ama mükemmel<br />
konumu sayesinde her<br />
seferinde küllerinden<br />
yeniden doğduğu<br />
düşünülebilir”<br />
Bu dönemde karşımıza çıkan ve Ankara<br />
kentinden de geçen Kral Yolu, çok amaçlı<br />
bir yoldur. Bu yol Mezopotamya’da Susa<br />
kentinden başlayıp Anadolu’yu doğudan<br />
batıya geçer ve Sardis kentinde son bulur.<br />
Her iki kentte bölgesel başkent niteliğinde<br />
olduğundan, ordular, posta araçları,<br />
ticaret ile ilgili gruplar bu yoldan yararlanmakta<br />
ve yol üzerinde konaklama için<br />
gerekli tesisler kurulmuş bulunmaktadır.<br />
Bu işleyiş iki yüz yıl kadar sürer. Bu süre<br />
içinde Kral Yolu üzerinde bulunan Ankara<br />
kenti de önemli bir konaklama yeri ve ticaret<br />
kenti haline gelmiş olmalıdır (Aktüre:<br />
1984: 4).<br />
M.Ö. 547/546 yılında Lidya Krallığı’nın yıkılmasıyla<br />
Frigya toprakları iki yüzyılı aşkın<br />
bir süre boyunca Pers İmparatorluğu’na<br />
geçmiştir. Topraklar Kappadokia, Paflagonia<br />
ve Hellespontes ile birlikte Büyük Frigya<br />
satraplığına bağlanmıştır. Bu dönemde<br />
yerli halk geleneksel kültürünü büyük ölçüde<br />
korumuştur; eski Frig yazısı ve dilinin<br />
M.Ö. 4.-3. yüzyıla kadar kullanılmaya<br />
devam ettiği belirtilmektedir (Dinarlı ve<br />
Çevik, 2011:3-4).<br />
Kral Yolu üzerinde olan Ankara, “Persler<br />
(M.Ö. 550-334), Büyük İskender (M.Ö.<br />
334-323) ve Selevkitler (323-278) dönemleri<br />
boyunca, büyük değişimlere maruz<br />
kalmamış olmalıdır; Ankara’nın sıklıkla<br />
tahrip edildiği ama mükemmel konumu<br />
sayesinde her seferinde küllerinden yeniden<br />
doğduğu düşünülebilir” (Mamboury,<br />
2014:70).<br />
75<br />
T A R İ H T E
Büyük İskender’in Fetihler rotası, gmt.soest.hawaii.edu, 2017<br />
1.8<br />
HELENİSTİK DÖNEM<br />
Sağda: Ankara Arslanhane Camii<br />
ahşap direklerindeki Helenistik Dönem<br />
sütun başlığı, Çetintaş, 2015:83<br />
Eski eserlerden Arriyanos’ın İskender tarihinde<br />
Ankara’dan bahsedildiğini ve verilen<br />
bu malumattan Büyük İskender’in<br />
Milattan Önce 334 kışını eski Frügya’nın baş<br />
şehri olan Gordiyon’da geçirdikten<br />
sonra, 333 baharında oradan hareketle<br />
Ankara’ya vasıl olup<br />
burada yaz mevsiminin<br />
başlangıcına kadar pers<br />
ordusunun gelmesini<br />
beklediğini öğrenmekteyiz.<br />
Her ne kadar Arriyanos<br />
Büyük İskender<br />
ordusunun teyakkuzu<br />
ve Ankara hakkında fazla<br />
malumat vermemekte<br />
ise de İskender’in M.Ö. 334<br />
yılında Batı Anadolu ile cenubi<br />
Anadolu’nun bir kısmını<br />
(Lükya ve Pamfülya’yı) feth<br />
ettikten sonra, bütün kuvvetlerini<br />
kışı geçirmek üzere<br />
Frügya’da toplamış olduğu<br />
halde, Şarka gitmek için Konya<br />
üzerinden geçen yolu takip etmeyip Ankara<br />
yolunu seçmesi, şüphesiz daha önce düşünülmüş<br />
bir plana göre hareket edildiğini ve bir<br />
maksat güdüldüğünü anlatmaktadır. İskender<br />
gibi büyük bir dahi kumandanın hareket<br />
mevsiminde ilk defa olarak<br />
Ankara’da tevakkufla düşman<br />
ordusunu beklemesi ise, bu<br />
şehrin stratejik bakımdan<br />
oynadığı rolün ehemmiyetini<br />
belirtmektedir. Bilindiği<br />
üzere, bekleyen<br />
taraf için stratejik bakımdan<br />
tevakkuf mahallinin<br />
iyi seçilmiş olması,<br />
düşmanın geleceği yollara<br />
tamamıyla hâkim bulunulması<br />
gereken bu yerden, yolların her<br />
zaman göz altında tutulabilmesi<br />
ve nihayet coğrafi durum itibarıyla<br />
herhangi bir çevrilmeden<br />
veya arkadan taarruza uğramak<br />
tehlikesinden masun olması lazımdır”<br />
(Erzen, 2010:30).<br />
Üstte: Altın Örme Zincir Ucunda<br />
Medusa Başı, Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi, 2017<br />
76<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
“Makedonya Kralı İskender’in Anadolu’yu<br />
fethetmiş olduğu tarihte, yani İ.Ö. 334 yılında<br />
Ankyra öyle görülüyor ki, hala önemli<br />
bir yerleşim merkezidir. Nitekim İskender,<br />
askerlerinin sayımını yapmak için Ankara’da<br />
oyalanmış, bu arada Paphlagonia’dan gelen<br />
elçilerle görüşmüştür. Bu tarihte İskender<br />
imparatorluğunun bir parçası yapılmış<br />
olan Ankyra, İskender tarafından Kalas adlı<br />
generale bırakılmış olan Phrygia Satraplığının<br />
sınırları içerisinde kalmıştır” (Kaya,<br />
2000:79).<br />
“İskender’in mütecaviz bir vaziyette ve ecnebi<br />
toprağında tevakkuf ettiği göz önünde<br />
tutulursa, böyle bir yeri seçmekte ne<br />
kadar büyük bir itina ve ihtiyat göstermesi<br />
gerekeceği kendiliğinden anlaşılır. İşte<br />
icab eden bütün bu şartları ve hususiyetleri<br />
Ankara nefsinde toplamış bulunmaktadır.<br />
Çünkü daha sonraki zamanların, harp tarihinde<br />
gösterdiği üzere, Ankara ve civarının,<br />
topografya bakımından malik olduğu<br />
hususiyetlerden dolayı, gayet müsait stratejik<br />
durumu olduğu gibi, pers ordusunun<br />
gerek cenupdan ve hele şimalden İskender<br />
kuvvetlerini çevirmesi de kabil değildir.<br />
Zira arazi vaziyeti itibariyle Ankara kalesinin<br />
bulunduğu tepe bütün yolları tarassut edebilecek<br />
hâkim bir mevki olmakla beraber<br />
şehirde bütün istikametlerden gelen sekiz<br />
yolun birleşme noktasını teşkil etmektedir”<br />
(Erzen, 2010:30-31).<br />
Pers İmparatorluğu devrinde olduğu gibi,<br />
Büyük İskender İmparatorluğunda da Ankara,<br />
Frigya Satraplığının önemli bir şehri<br />
olmuştur. İskender’in M.Ö. 323 yılında,<br />
Babil’de ölümünden sonra imparatorluk<br />
dört parçaya ayrılır. Efsaneye göre ölümünden<br />
hemen önce bu büyük imparatorluğu<br />
kime bırakıyorsunuz sorusuna ‘En<br />
güçlünüze’ dediği söylenir. Cassander<br />
Yunanistan’a, Creatus ve Antigonos Batı<br />
Asya’ya, Selevkos Doğuya, Ptolemaios<br />
ise Mısır’a hükümdar olurlar. “Satraplıklar<br />
yeniden taksim edildiği zaman Frügya,<br />
İskender’in sağlığındaki hali üzere bırakılarak,<br />
yine Antigonos’un elinde kalmış ve<br />
Antigonos buradaki hâkimiyetini M.Ö. 301<br />
senesine kadar devam ettirmiştir” (Erzen,<br />
2010:40).<br />
Ankara ve içinde bulunduğu “bölge M.Ö.<br />
301’deki Ipsos Savaşında, Antigos’un<br />
ölümünden sonra, önce komutan satrap<br />
Lysimakhos’un, daha sonrada M.Ö.<br />
281’de Lidya’daki Kurupedion Savaşında<br />
Lysimakhos’u yenen I.Seleukos’un (Seleucus<br />
I Nicator) eline geçer. M.Ö. 240 veya<br />
239 (Kimi tarihçilere göre ise 246 veya 237<br />
yılında) Seleukos kıralı II.Callinicos ile kardeşi<br />
Antiochus Hierax arasındaki savaş;<br />
tarihte “Ankyra Savaşı” olarak yer alır. Bu<br />
savaşta Galatların oldukça etkili olduğu<br />
söylenebilir (Sargın, 2012:22).<br />
Yalıncak, Yenimahalle/Yuva Köyünden<br />
Karaca Köyüne giderken bulunan Asartepe<br />
Kalesi, Gölbaşı/Cimşit ve Çerkeshöyük,<br />
Polatlı/Çanakçı-Çanakçıkale, Malıköy<br />
-Malveren, Temelli/Tolgeri, Beypazarı/<br />
Dikmen-Dikmenkale, (Tabanlıoğlu), Bala/<br />
Suyugüzel, Gökhöyük ve Yaraşlı, Elmadağ/<br />
Edige-Kaletepe, Kazan/Kınık-Hamamdere,<br />
Nallıhan/Çayırhan, (Juliopolis), Çubuk Çayı<br />
kenarındaki Karaköyde (Sargın, 2012:22)<br />
bu döneme ait eserler bulunmaktadır.<br />
77<br />
Ankara Alaeddin Camii bahçesindeki<br />
Helenistik Döneme ait taş, Çetintaş, 2015:16<br />
T A R İ H T E
1.9<br />
GALATLAR DÖNEMİ<br />
Tarih sahnesine ilk defa günümüzdeki<br />
Orta Fransa’nın yer aldığı coğrafyada<br />
“Pausanias’a göre, Helenler tarafından<br />
Keltler; Romalılar tarafından, Gallialılar olarak<br />
adlandırılan” (Arslan, 2014:70) Galatlar, Balkanlar<br />
üzerinden Anadolu’ya geçerek Ankara<br />
ile Eskişehir yörelerine yerleşmişlerdir. Bu şekilde<br />
“Küçük Asya’ya göç edenleri hem Helenler<br />
hem de Latinler tarafından “Galatlar”<br />
şeklinde adlandırılmışlardır” (Arslan, 2014:70).<br />
M.Ö. 3. yüzyılın hemen başlarında gerçekleşen<br />
bu olay, bütün Helenistik çağ boyunca etkisini<br />
sürdürmüş, Galatlar Roma imparatorluk dönemine<br />
kadar Anadolu ve Ankara tarihinin önemli<br />
bir unsuru olmuşlardır. Helenistik dönemdeki<br />
bu etkilerinden dolayı bazıları farklı isimlendirmelerde<br />
bulunmuşlardır. “İ.Ö. 80-20 yılları arasında<br />
yaşamış olan antik tarihçi Diodoros tarafından<br />
şöyle tanımlanırlar: “Galatlara zamanla<br />
Hellenogalatai denildi. Çünkü onlar Helenlerle<br />
karışmışlardır.” Benzer bir tanımlama, İ.Ö. 2.<br />
yüzyılda yaşamış olan Yunanlı tarihçi Polybios’u<br />
kaynak olarak kullanmış bulunan Romalı tarih<br />
yazarı Livius’un (İ.Ö. 59-İ.Ö. 17) şu satırlarında<br />
görülür: “(Galatları birçok kez yenen) Atalarımız,<br />
kendi ülkelerinde doğmuş olan gerçek<br />
Galatlar (=Galler) ile savaşmışlardır. Buradakiler,<br />
başka ırklarla karıştıkları için soysuzlaşmışlardır.<br />
Gerçekten adlandırıldıkları gibi Gallograeci<br />
olmuşlardır” (Kaya, 2004/a:36).<br />
Fotoğraf: Yaşlı Galat. E. Künzl,<br />
Die Kellen des Epigonos von<br />
Pergamon, Duisburg, 1971<br />
(Kaya, 2004/b:36)<br />
Kaya’nın ifadesiyle “uygar Anadolu’da barbar<br />
bir yaşam sürmüş olan” (Kaya, 2004/b:36)<br />
ve savaşçılıklarıyla çok etkin olan Galatlarla<br />
ittifak yapmadan hiçbir devlet bu dönemde<br />
savaşa girmek istememiştir. Roma dâhil<br />
dönemin bütün devletleri Galatların cesaret<br />
ve savaşçılıklarını takdir etmişlerdir. Galatlar,<br />
önce Bithynialılar, Seleukoslar, Pontoslar ve<br />
Bergamalılar gibi Helenistik krallıklara, sonra<br />
da Romalılara paralı asker olarak Anadolu’da<br />
yaklaşık üçyüz yıl kadar önemli rol oynamışlardır.<br />
“Apolloniyos Galatlar’ın Küçük Asya’ya gelir<br />
gelmez, Pontos kralları Mitridates ve<br />
Ariyobarzanes ile ittifak yaparak Karadeniz<br />
sahilinde Mısırlılara karşı harp ettiklerini bildiriyor.<br />
Pavsaniyas, Galatlar’ın gemiler ile<br />
Asya’ya geçtikten sonra ilk önce sahil bölgelerini<br />
yağma ettiklerini, bilahare Bergama<br />
hükümdarları tarafından asıl Galatya denilen<br />
memlekete sürüldüklerini yazmaktadır.<br />
Memnon ise, Galatlar, memleket içinde her<br />
tarafa doğru birçok akınlar yaptıktan sonra,<br />
nihayet geri çekilip mağluplardan o zamanki<br />
Galatya’yı alarak, aralarında üçe taksim<br />
ettiklerini kaydetmektedir. Nihayet Polibüyos<br />
Galatların Anadolu’ya geçtikten kısa bir<br />
müddet sonra, Galatya’ya yerleştiklerini bildirmektedir”<br />
(Erzen, 2010:41-42).<br />
78<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Galatya’yı gösteren 15. yüzyıl haritasının bir parçası, 2018<br />
“İ.Ö. 281 yılında Balkan Yarımadasında<br />
akınlarda bulunan Galatlar, Bithynia Kralı<br />
I.Nikomedes (İ.Ö. 279-250) tarafından kardeşi<br />
Zipoites’e karşı yapacağı savaşta kullanılmak<br />
üzere Anadolu’ya davet edilirler.<br />
Bu davet üzerine İ.Ö. 278/277 yıllarında<br />
yarımadaya Galat boylarının başında Lonarios<br />
ve Lutarios vardır. Savaştan sonra<br />
Anadolu’ya yayılarak yağmalara başlarlar.<br />
Beraberlerinde getirdikleri karılarını ve<br />
çocuklarını güvenliklerini sağlamak için<br />
kendilerine barınacak yerler ararlar ve Tektosaglar<br />
Ankyra; Tolistoboglar Gordion ve<br />
Pessinous; Trokmiler de Halys Irmağının<br />
doğu yakasındaki Tavion yörelerine yerleşirler”<br />
(Sevin, 2016:259-261).<br />
“Strabon, Galatların üç kabilesinden, Ankara<br />
şehri etrafında oturmuş olanların Tektosaglar<br />
ve diğer ikisinin de Trokmiler ile<br />
Tolistoboglar olduklarını; Trokmilerin Pontus<br />
ve Kapadokya taraflarına, Tektosagların<br />
Büyük Frügya’ya doğru olan yerlere ve<br />
Pesinus ile Orkaakus havalisine malik olup,<br />
Ankara isminde bir kaleleri olduğunu ve<br />
Tolistobogların Bitünya ve Frügya Epiktetos<br />
ile hudutlaştıklarını bildirmektedir.<br />
Plinius, Tektosaglar bölgesinde Ankara,<br />
Trokmiler memleketinde Tavion ve Tolistobogların<br />
oturdukları yerlerde ise Pesinus<br />
şehrini zikretmektedir. Plübiyos’un verdiği<br />
malumattan ise, Tektosagların Ankara, Tolistobogların<br />
Pesinus ve Trokmilerin Tavion<br />
havalisine malik oldukları anlaşılmaktadır.<br />
Nihayet Roma İmparatorluk devrine ait sikkeler<br />
üzerindeki yazılarda en kesin bir şekilde,<br />
Tektosagların Ankara’da Tolistobogların<br />
Pesinus’ta ve Trokmilerin Tavion’da<br />
oturmuş oldukları” (Erzen, 2010:44) görülmektedir.<br />
79<br />
T A R İ H T E<br />
Galatlar Döneminden beri varlığını<br />
sürdüren Ankara Kalesi
Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası kitabında<br />
“Galatia’lılar, Paphlagonia’lıların güneyinde<br />
bulunuyorlar. Burada üç kabile vardır; bunlardan<br />
ikisi Trokmi’ler ve Tolistobog’lar, önderlerinin<br />
ismini almışlardır, halbuki, üçüncüsü olan<br />
Tektosag’lar Keltia’daki kabilenin ismini almıştır.<br />
Bu ülke, uzun zaman dolaşan ve Attalos’ları<br />
ve Bithynia krallarına tabi olan ülkeleri ele geçirerek,<br />
şimdiki Galatia ve Gallo-Graikia denen<br />
yeri, oranın sahiplerinin gönül rızasıyla<br />
alan Galatia’lılar tarafından<br />
kurulmuştur” (Strabon,<br />
2000:62) demektedir.<br />
“Büyük İskender’in M.Ö. 323 yılında Babil’de<br />
ölümü üzerine imparatorluğu satraplıklara<br />
bölünerek Ankara ve çevresi, Komutanı<br />
Monophalmos Antigonos’un payına düşer.<br />
Bölge M.Ö. 301’deki Ipsos Savaşında,<br />
Antigos’un ölümünden sonra, önce komutan<br />
satrap Lysimakhos’un, daha sonra da M.Ö.<br />
281’de Lidya’daki Kurupedion Savaşında<br />
Lysimakhos’u yenen I.Seleukos’un (Seleucus<br />
I Nicator) eline geçer” (Sargın, 2012:22).<br />
Galatlar, Leonnarios (ya da Lonorius)<br />
ve Lutarius adlı iki önderin (regulus)<br />
komutasında iki grup halinde,<br />
Anadolu’ya gelmişlerdir. Birisi<br />
Bithynia hükümdarı Nikomedes’in<br />
yardımıyla Bosporos (İstanbul) Boğazını<br />
geçerken, diğeri Hellespontos<br />
(Çanakkale) Boğazı’nın güney kısmına<br />
bu kıyı bölgesinin atlı birliği<br />
komutanı (praefectus) Antipater tarafından<br />
sağlanmış olan gemiler ve<br />
kruvazörler sayesinde ayak basmıştır.<br />
Bu şekilde Anadolu’ya geçtikten<br />
Ölen Galyalı heykeli, Capitoline Müzesi, 2018<br />
Galatlar Dönemine ait eserler, Anadolu<br />
Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />
80<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Roma döneminde Küçük Asya Haritası<br />
sonra yeniden bir araya gelen Galatlar, bu<br />
sırada Bithynia’da kardeşi Zipoetas’a karşı<br />
taht kavgası yapan Nikomedes’in yanında<br />
yer almışlardır (Kaya, 2000:80). Sargın ise<br />
aynı gelişi Antik Ankara kitabında şöyle<br />
anlatır: “Ankara, Kurupedion Savaşından<br />
sonra Seleukoslar’ın (Suriyeliler) eline geçince<br />
Bitinya Kralı I.Nikomedes, kardeşi<br />
Zipoides için hazırlanan sefere yardım için<br />
Galatlar’ı çağırır. Bunun üzerine Galatlar üç<br />
kol (Trokme, Tolistobog ve Tektosag) halinde<br />
Anadolu’ya gelir. Galatlar (Galyalılar,<br />
Gallus ya da Galliler) Avrupa’da Kelt olarak<br />
bilinen Kuzey Avrupa’dan Akdeniz’e kadar<br />
uzanan geniş, istilacı ve yıkıcı bir kavimdir.<br />
Kralları Lutarius ve Lonarius komutasında 20<br />
bin kişiyle, batıdan doğuya gelerek Sakarya<br />
(Sangarius) ve Kızılırmak (Halys) arasında<br />
daha sonra Galatya adı verilen bölgeye yerleşmişler.<br />
Bu bölge kuzeyde Bitinya,<br />
batıda Frigya ve Bergama ile doğuda<br />
Pontus ve güneydeki Likaonya<br />
ve Kapadokya krallıkları arasındadır.<br />
Galatların üç kolundan<br />
biri olan Tektosaglar, Ankara’ya<br />
gelerek burasını kendilerine Başkent<br />
yapar. (MÖ 278-189). Öteki iki<br />
koldan olan Tolistoboglar, Gordion<br />
III. Antiokhos’un resmi<br />
olan gümüş para,<br />
snible.org, 2017<br />
ile Pessinius’a (Sivrihisar/Ballıhisar) ve Trokmiler<br />
de Tavium’a (Yozgat/Büyüknefes) yerleşir.<br />
Ankara’nın belgelere dayalı düzenli<br />
tarihi Galatlar ile başlar. Galat krallarının<br />
kendi adlarına “Sikke” denilen antik madeni<br />
paralar bastırmaları sayesinde o dönem<br />
hakkında çok zengin bilgilere sahip bulunmaktayız.<br />
Ankara’nın Galatlar döneminde<br />
çok geliştiği de bilinmektedir (Sargın,<br />
2012:23).<br />
81<br />
“Galatların Anadolu’ya geldiği dönemde<br />
Batı Anadolu’da Pergamon, Kuzeybatı<br />
Anadolu’da Bithynia, Kuzey Anadolu’da<br />
Pontos ve Orta Anadolu ve Toroslar’da Seleukos<br />
hakimiyeti mevcuttur. Bu krallıklar<br />
arasında çok ciddi çekişmeler vuku bulmaktadır.<br />
Galatların bölgeye gelmesi ve bu<br />
çekişmeler içerisinde faal rol oynamaları,<br />
mücadelelerin daha da şiddetlenmesini<br />
sağlamıştır. Başlangıçta bu krallıklarda<br />
paralı asker olarak bulunmuş<br />
olan Galatlar, daha sonra bu krallıkların<br />
topraklarına yapmış oldukları<br />
yağma seferleri ile Anadolu’da<br />
terör estirmeye başlamışlardır” (Özman,<br />
1999:31).<br />
T A R İ H T E
George A. Been Küçük Asya Haritası<br />
Galatların “Seleukos hâkimiyetinde görünen<br />
Phrygia bölgesine yerleştirilmesi, I. Nikomedes<br />
ve I. Mithridates'in ülkelerini Seleukoslara<br />
karşı korumakla sorumlu tutma” (Özman,<br />
1999:27) amacına yöneliktir.<br />
“Galatlar Anadolu’yu haraca bağlar. Tüm Anadolu’daki<br />
kent ve krallar, Galatlar’dan çekinir.<br />
M.Ö. 270 yılında Seleukos Kralı I. Antiokhos,<br />
savaşta Galatları yener” (Sargın, 2012:24).<br />
“Kralla Galatlar arasında İ.Ö. 270-268 yılları<br />
arasında meydana gelen savaş, tarihe ‘Filler<br />
Savaşı’ olarak geçmiştir; çünkü, Suriye kralına<br />
bu zaferi savaş aracı ve silah olarak kullandığı<br />
filler kazandırmıştır” (Kaya, 2004/b:37). “Galatların<br />
I. Antiyohos’a karşı mağlup olduktan sonra,<br />
daha birçok zamanlar –Romalılar devrine<br />
kadar– yağma ve akınlarda bulunduklarını ve<br />
hatta Selevkoslardan Galatika namı ile bir vergi<br />
aldıkları bilinmektedir. Esasen Galatlar gibi<br />
soygunculuk ve çapulculukla iştigal eden bir<br />
kavim için ailelerini ve gasp ettikleri eşyayı emniyette<br />
bulunduracak sabit ve mahfuz bir yere<br />
ihtiyaç olmakla beraber, Galatya’nın coğrafi<br />
vaziyeti de kendilerinin Avrupa’daki ana vatanlarına<br />
benzemekte idi. Bir kavmin yeni bir yurt<br />
tutmasında her ne kadar toprağın münbit olması<br />
mühim bir amil ise de bu hususta kavimlerin<br />
psikolojik hareketlerini ve bilhassa ecnebi<br />
bir muhitte yabancı unsurların tutunabilmesi<br />
için, siyasi ve geopolitik durumun önemini küçümsememek<br />
gerekir. İşte bu cihetten dolayı,<br />
Orta Anadolu’nun boş bozkırları, o zamanlar,<br />
benzer vaziyette bulunan vatanları Fransa ve<br />
cenubi Almanya’da yağmacılık ve çobanlıkla<br />
geçinmiş olan kültürsüz Galatların yerleşmelerine<br />
uygun gelmiştir. Bununla beraber<br />
Galatların işgal etmiş oldukları yerlerin ismen<br />
dahi olsa, Selevkos II. Kallinikos zamanına kadar<br />
Selevkosların hâkimiyetinde bulunduğunu<br />
görmekteyiz. Bundan dolayı Apolloniyos’un<br />
anlattığı gibi, Galatların yaptıkları yardıma<br />
mukabil, Pontos krallarının onlara şehirler kurmak<br />
için, arazi vermiş oldukları doğru olamaz.<br />
Ancak gerek Bitünya kralı I. Nikomedes’in ve<br />
gerekse Pontos Krallarının hem Selevkoslara<br />
karşı bir mania ve hem de yapacakları harplerde<br />
onlardan yardım görebilmek düşüncesi ile<br />
Galatların sözü geçen bölgelerde yerleşmelerine<br />
muvafakat göstermiş oldukları ihtimali<br />
mevcuttur” (Erzen, 2010:42-43).<br />
“M.Ö. 240 veya 239 (Kimi tarihçilere göre ise<br />
246 veya 237 yılında) Seleukos kralı II.Callinicos<br />
ile kardeşi Antiochus Hierax arasındaki savaş;<br />
tarihte “Ankyra Savaşı” olarak yer alır. Bu savaşta<br />
Galatların oldukça etkili olduğu söylenebilir”<br />
(Sargın, 2012:22).<br />
82<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Galat Mezarı, Gordion Müzesi Bahçesi, 2017<br />
Anadolu kentleri Galatların hem onları yağmalamasından<br />
kurtulmak hem de gerektiği<br />
zamanlar da onlardan paralı asker olarak<br />
yararlanmak için para öderler. “Galatların<br />
kurmuş oldukları bütün ittifaklar ya da paralı<br />
asker olarak belirli bir krallığın himayesine<br />
girmeleri yalnızca o zamanki çıkarlarının o<br />
yönde olması ile ilgilidir. Bu sebepten ötürü<br />
Galatlar kolayca ittifaktan ayrılabilmiş ve o<br />
zamana kadar yapmış oldukları anlaşmaları<br />
bozarak müttefiklerine karşı bile saldırı düzenleyip,<br />
onların topraklarını yağmalayabilmişlerdir”<br />
(Özman, 1999:38).<br />
“Galatlara haraç ödemeyi reddeden ilk Helenistik<br />
kral, Pergamonlu Attalos olur. İ.Ö.<br />
240 ve 230 yıllarında iki kez Galatları yenen<br />
Attalos’un kazanmış olduğu bu zaferi Helen<br />
kentleri coşkuyla karşılarlar. Bu kentler tarafından<br />
‘Kurtarıcı’ (Soter) olarak selamlanan<br />
Attalos ise zaferin ardından kendi krallığını<br />
ilan eder” (Kaya, 2004/b:37).<br />
M.Ö. II. yüzyılın başlarında Roma, İtalya’da<br />
siyasi birliğini tamamlamış ve Helenistik<br />
krallıklardan Makedonia Devletini de mağlup<br />
ederek kendi ittifak sistemine sokmak<br />
Galatya paraları, wildwinds.com, 2017<br />
suretiyle doğudan gelebilecek bir tehlikenin<br />
de önünü almış görünmektedir. Ancak o<br />
sıralarda Ege Bölgesindeki boşluğu doldurmak<br />
ve bu topraklara hâkim olup İskender’in<br />
yerini almak sevdasında olan Seleukoslar<br />
Devleti’nin başında bulunan III. Antiochos<br />
vardır. III. Antiochos bu amaçlar doğrultusunda<br />
Batı Anadolu şehirlerini ele geçirmesi<br />
neticesinde, bunlar Pergamon Krallığından<br />
daha güçlü durumdaki Roma Devleti’nden<br />
yardım talebinde bulunurlar. Bunun üzerine<br />
Roma, önce Batı Anadolu, daha sonra da diğer<br />
Helenistik krallıkların hamiliğini üstlenir.<br />
Roma Devleti Anadolu’daki toprakları kendi<br />
hakimiyetine almayı tercih etmeyip, bunun<br />
yerine kazandığı toprakları savaşlar esnasında<br />
kendisine yardım eden müttefiklerine<br />
paylaştırarak, bir denge siyaseti takip eder.<br />
Böylece Roma, karışık durumdaki Anadolu<br />
topraklarında idari sorumluluk yüklenmeden<br />
kendi istekleri doğrultusunda hareket<br />
edecek müttefikler elde etmiş, her türlü kargaşa<br />
ortamında hakem rolü oynayarak buradaki<br />
meseleleri kendi çıkarlarına en uygun<br />
şekilde çözümleyerek her geçen gün siyasi<br />
baskısını arttırmıştır (Özman, 1999:43-44).<br />
83<br />
T A R İ H T E
“Galatlar rahat durmaz ve Romalılara karşı<br />
düşmanca tutumlarını sürdürürler. M.Ö. 189’da<br />
Romalı general ve konsül Cneus Manlius Vulso,<br />
Seleukus Kralı III. Antiochus ile yapılan savaşı<br />
kazanır. Bu savaşta Galatların Seleukoslara<br />
yardım etmeleri ve halka zulmettikleri şikâyeti<br />
üzerine Vulso, Galatların üzerine yürür ve onları<br />
günümüzdeki Elmadağ veya İdris Dağı ya<br />
da o zamanki adıyla Magaba Dağı’nda bulunan<br />
kalelerine çekilmek zorunda bırakır. Vulso<br />
M.Ö. 188’de yapılan “Apemeia Anlaşması” ile<br />
Ankara’yı tekrar Bergama Krallığının denetiminde<br />
Galatlar’a bırakır. Galatlar böylece Kral<br />
II.Eumenes’e bağlanır” (Sargın, 2012:24).<br />
“Bergamalılar ile Bitünyalılar arasındaki harpte<br />
Galatlar, Bitünyalıların tarafını tutarlar. Romalıların<br />
vaziyete müdahalesi üzerine, Bergamalılarla<br />
Bitünyalılar arasında sulh yapıldıktan<br />
sonra, Evmenes Galatlar üzerine yürüyerek,<br />
onları kati surette mağlup ve memleketlerini<br />
M.Ö.183 senesinde devletine ilhak eder” (Erzen,<br />
2010:46-47).<br />
“Daha sonra M.Ö. 180’de Galatlar’ın desteğini<br />
alan Pontuslar, Ankara’yı Kral I.Pharnekes’in<br />
komutasında istila eder. Bunun üzerine çıkan<br />
savaşta Bergamalılar, Pontuslar’ı yener. M.Ö.<br />
168-166 yılları arası Galatlar tekrar Bergama’ya<br />
isyan eder ve savaşta yenilirler” (Sargın,<br />
2012:24). “Lakin Galatların Roma’ya gönderdikleri,<br />
elçi heyetinin teşebbüsleri neticesinde<br />
Senatus, kendi hudutları dâhilinde ve sükûnet<br />
halinde kalmaları şartı ile Galatların hür ve serbest<br />
bir millet olduklarını ilan eder” (Erzen,<br />
2010:48).<br />
“M.Ö. 158’de Bergama Kralı olan II.Attalos,<br />
Roma’ya rağmen Galatlar ile ilişkiler kurmaya<br />
başlayarak Helenistik etkiyi artırmayı amaçlar.<br />
Bergama Kralı III.Attalos’un M.Ö. 133’de<br />
ölümü üzerine Romalılar bu topraklarda Asya<br />
eyaleti adıyla hak iddia eder. III.Eumenes,<br />
bu duruma karşı çıkarak isyan edince Konsül<br />
Marcus Ventus Perperna ile M.Ö. 130 yılında<br />
giriştiği savaşı kaybeder ve Bergama Krallığı<br />
tarihe karışır. Daha sonra Ankara’yı da içine<br />
alan Frigya, Pontus Kralı V.Mithridates’e verilir.<br />
Kralın M.Ö. 120 yılında öldürülmesi üzerine<br />
Romalılar Frigya’yı Asya eyaletine bağlar.<br />
Bu duruma Pontus Kralı VI.Mithridates isyan<br />
eder ve Romalılar ile uzun yıllar süren savaşlar<br />
yaşanır. Bu savaşlarda Galatlar Roma’nın<br />
yanında yer alır. Ankara Galatlar’ın elinde kalarak<br />
Pontus egemenliğine girmez. M.Ö. 108-<br />
107’de VI.Mithridates, Bitinya Kralı III.Nikomedes<br />
ile anlaşarak, sırasıyla Paflagonya, Galatya<br />
ve Kapadokya’yı birlikte işgal ederler. Bunun<br />
üzerine sessizliğini bozan Roma, M.Ö. 102’de<br />
Gaius ile Galatya’ya girer. Sonraki yıllarda<br />
Roma, Mithridates ve Nikomedes’in Kapadokya<br />
üzerinde hak iddia etmesini reddederek,<br />
Ariobarzenes’i kral olarak tanır. Mithridates ise<br />
buna karşı çıkar, M.Ö. 86’da yönetimine aldığı<br />
Galatya’nın “tetrarkh”larını katleder. Bu katliamdan<br />
yalnızca daha sonra kral olacak Deiotarus<br />
kurtulabilir” (Sargın, 2012:24-25).<br />
Adaören (Peium) Kalesi, Beypazarı - Ankara,<br />
arkeodenemeler.blogspot.com.tr, 2017<br />
84<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Bu olay Galatlar’ı Roma’ya yaklaştırır. Böylece<br />
M.Ö. 85’de Roma ile Pontus arasında<br />
uzun sürecek savaşlar başlar. Roma generali<br />
Sulla, bu savaşların sonucunda Grek kentlerini<br />
Roma’ya katar ve Galatya yönetimini<br />
Roma Kontrolünde Galatlar’a bırakır. M.Ö.<br />
59’da Deiotarus, Roma Senatosu tarafından<br />
kral ilan edilir ve kendisine Karadeniz’den<br />
Ermenistan’a kadar olan toprakların denetimi<br />
verilir (Sargın, 2012:25).<br />
ettirmişler; ancak dört sene sonra, tam manasıyla<br />
Roma eyalet teşkilatı vücuda getirildikten<br />
sonra, bizzat idareye başlamışlar<br />
ve M.Ö. 21 yılında Galatya için yeni bir tarih<br />
başlangıcı kabul edilmiştir. Galatya, bir<br />
probretor idaresinde Roma İmparator Eyaleti<br />
olunca, Galatlar şeref ünvanını alırlar.<br />
Ankara ise eyaletin merkezi mertebesine<br />
yükseldiğinden o da şeref ünvanına nail<br />
olur” (Erzen, 2010:51-52).<br />
“Deiotarus, Ankara yakınlarında çok iyi<br />
donanımlı kaleler olan Blucium (Kazan/<br />
Karalar’daki Asarkaya/Kalesi) ve Peium<br />
(Kirmir çayı kıyısındaki Beypazarı/Dibecik<br />
Köyü yakınındaki Tabanlıoğlu Kalesi<br />
olarakta bilinen Sedkaşı Kalesi) kalelerini<br />
inşa ettirir (Sargın, 2012:25).<br />
Roma Kralı Julius Caesar, ünlü sözü (Veni<br />
vidi vici-Geldim gördüm yendim)’nü Zela<br />
(Zile) Savaşı’nda Pontus Kralı II.Pharnakes’i<br />
M.Ö. 47 yılında yenerken söyler. Caesar<br />
savaş sonu dönüşte Ankara yakınlarında<br />
bulunan Deiotarus’un kalelerinde konaklar.<br />
Bu ara Caesar, Galatya’yı yeniden düzenleyerek<br />
Mithradetes’e Tavium civarını ve Tektosagların<br />
Gorbeus yerleşimini de Kastor<br />
Tarkhondarios’a verir M.Ö. 44’de Caesar’ın<br />
öldürülmesi üzerine Tolistobog tetrarkhı<br />
Deitaros, tüm Galatya’yı kendisine bağlar<br />
(Sargın, 2012:26).<br />
“Zamanla rakipsiz bir monark haline gelen,<br />
alçak gönüllüğü ve bilgeliği ile ün salan<br />
Deiotaros’un yerine İ.Ö. 39’da yardımcısı<br />
Amyntas getirilir. Onun İ.Ö. 25 yılındaki<br />
ölümünden sonra bölge, Augustus’un bir<br />
kararnamesiyle Pisidia, Lykaoni, Isauria ve<br />
sonrası Pontos Paphlagonia’yı da kapsayan<br />
Galatia adıyla bir Roma eyaleti durumuna<br />
getirilir (Sevin, 2016:261). “Fakat Romalılar<br />
hemen ve doğrudan idareyi ellerine almayıp,<br />
bir müddet daha memleketi eski halinde<br />
yerli Galat prensleri tarafından idare<br />
Yalıncak, Hasanoğlan, Bağlum/Hisartepe,<br />
Yenimahalle/Yuva (Yumrukaya) Kalesi, Kazan/Karalar<br />
(Asarkaya), Kınık-Hamamdere,<br />
Karaviran (Aşağıkaracaören), Gölbaşı/Cimşit,<br />
Çerkeshöyük, Oğulbey, Yurtbeyi (Gerdek)<br />
Kalesi, Sincan/Yenimahalle-Yenikayı,<br />
Akçaören, Esenler, Ayaş/Tikse (Gökçebağ)<br />
Çanıllı, Karalar, Ilıca, Asarcık, Polatlı/Basrıkale,<br />
Hisarlıkaya, Malıköy-Malverenhöyük,<br />
Çanakçı, Çağnık, Oğuzlar (Yağır) Kalesi, Güreş<br />
Kalesi, Şeyhali kalesi, Beyobası Kalesi,<br />
Kargalı Kale, Yüzükbaşı-Özhöyük, Temelli/<br />
Tolgeri, Çubuk/Sirkeli Kale, Eskiçöte, Beypazarı/Tabanlıoğlu-Dikmenkale,<br />
Tahirler,<br />
Yalnızçam, Haymana/Güzelcekale, Karacaören,<br />
Çalış Kalesi, Gölbek, Bala/Şehidhöyük,<br />
Afşar, Suyugüzel Köyü, Gökhöyük, Yaraşlı,<br />
Kızılcahamam/Çeltikçi Kale, Yukarıhöyük,<br />
Güdül/Güzelçiftlik, Yeşilöz, Elmadağ/Edige,<br />
Nallıhan/Yukarıbağdere-Yakacık’ta Galatlara<br />
ait kale kalıntıları ile yerleşim yerleri bulunur<br />
(Sargın 2012:27).<br />
85<br />
Asarkaya Kalesi, Ankara, ergir.com, 2017<br />
T A R İ H T E
1.10<br />
ROMALILAR DÖNEMİ<br />
Roma tarihi çoğu zaman; Krallar (M.Ö.<br />
753-M.Ö.509), Cumhuriyet (M.Ö.509-<br />
M.Ö.27) ve İmparatorluk devirleri<br />
olarak üçe ayrılır. M.Ö. 27’de başlayan üçüncü<br />
devir “İmparatorluk Roması” (Barrow,<br />
2006:18-19) Ankara ve Etimesgut açısından<br />
önem arz eden dönemdir.<br />
Pergamon (Bergama) kralı III. Attalos, İ.Ö.<br />
133 yılındaki ölümü, Roma’nın Anadolu’da<br />
egemenlik politikası bakımından yeni, bir<br />
dönemin başlangıcı olur. Attalos, ölmeden<br />
önce hazırlamış olduğu bir vasiyetname ile<br />
krallığının vârisi olarak Roma halkını tayin<br />
eder. Vasiyet kralın ölümünden sonra Eudemos<br />
adlı bir Pergamonlu tarafından Roma’ya<br />
götürülür. Tam on üç yıl önce Makedonya’yı<br />
eyaleti yaparak Cumhuriyetin sınırlarına<br />
dâhil eden Romalılar arasında vasiyetin gereğini<br />
yapmaya isteksiz olan hiç kimse yoktur<br />
(Kaya, 2009:206).<br />
İ.Ö. 85 yılında Romalı komutan Sulla, Mithridates<br />
ile Dardanos (Maltepe) Antlaşmasını<br />
imzalar. Sulla, kendisini Pergamon Kralının<br />
vasiyeti üzerine Roma eyaleti yapılan Asia’ya<br />
fethedilmiş ülke muamelesi yapma hakkına<br />
sahip olarak görür. Pergamon kralı Ill.<br />
Attalos’un öldüğü tarihten 58 yıl sonra Bithynia<br />
kralı IV. Nikomedes de ölmeden önce<br />
krallığının varisinin Roma halkı olduğunu<br />
ilan eden bir vasiyetname hazırlayıp bırakır.<br />
Roma senatosu Roma halkı adına burayı almaya<br />
karar verir. Roma Cumhuriyeti, böylece<br />
Anadolu’daki ikinci eyaletini kurar. Bu eyalet,<br />
Bythynia Eyaleti’dir (Kaya, 2009:216).<br />
Galatya Eyaletinin kurulmuş olduğu tarihten<br />
yaklaşık 42 yıl sonra (İ.S. 17) Kappadokia<br />
Krallığı da Roma eyaleti yapılır. Böylece<br />
Roma’nın doğrudan yönetimi altına giren<br />
Anadolu topraklarının sınırı Fırat ırmağına<br />
ulaşmış olur (Kaya, 2009:230).<br />
86<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Romalılar Zamanında Küçük Asya, Erzen, 2010:64-65<br />
Gayus Yuliyus Severus<br />
Roma İmparatorluğu’nda Galatya Eyaletinin<br />
başkenti olmasıyla Ankara, en parlak<br />
dönemini yaşamıştır. M.S. 1. ve 2.yüzyıllar<br />
Ankara tarihinin en görkemli dönemi<br />
olmuştur. Özellikle Traianus Dönemi’nde<br />
(M.S. 98-117) kent askerî açıdan stratejik ve<br />
lojistik bir öneme sahiptir (Sargın, 2012:28).<br />
Roma İmparatoru Caracalla zamanında basılmış bir<br />
sikke, Arka kısmında Metropolis Ankyras, yani Ankara<br />
Metropolisi) yazıyor, wildwinds.com, 2017<br />
Ankara’nın Roma imparatorluğu devrinde<br />
askeri ana yol üzerinde mühim merkez<br />
ve kışlak mahalli olduğunu, askeri tipteki<br />
Roma imparatorluk sikkelerinden ve<br />
Ankara’daki muhtelif kitabelerden anlaşılmaktadır.<br />
“İlkçağda Ankara” isimli kitabında<br />
Afif Erzen, “Ankara’da bulunan ve<br />
Ankaralı Gayus Yuliyus Severus namına<br />
dikilen bir şeref kitabesinde, Partlara karşı<br />
Roma imparatoru Trayanus’un sevk ettiği<br />
askeri kıtaların Ankara’dan geçtiklerine<br />
ve hatta 113-114 kışı zarfında ordu birliklerinin<br />
burada kışlamış olduklarına, Roma<br />
askerlerine ait Ankara’da bulunan birçok<br />
mezar taşlarındaki kitabelerden, Roma imparatorluğu<br />
devrinde şarka yapılan askeri<br />
hareketlerde, Ankara’nın coğrafi durumu<br />
itibariyle çok mühim bir mevkii ihraz etmiş<br />
bulunduğuna” dikkat çeker (Erzen,<br />
2010:39-40).<br />
Roma İmparatoru Caracalla zamanında basılmış bir<br />
sikke, arka kısmında Augustus Madebi bulunmaktadır,<br />
wildwinds.com, 2017<br />
87<br />
T A R İ H T E
Augustus Tapınağı, arachne.uni-koeln.de, 2017<br />
PEUTINGER HARİTASI<br />
İmparator Augustus’un savaşlarda sağ kolu olarak görev yapan ve Konsül olarak Roma’ya<br />
dönen Marcus Agrippa, o dönemde (M.Ö. 1. yy) bilinen tüm dünyanın detaylı bir haritasını<br />
yaptırır. Bu haritada dağlar, denizler, nehirler ve ormanların yanında 555 adet Roma kenti<br />
ve 3 kıtada 3500’den fazla coğrafi yerin adı ve konumu yer alır. Roma yol ağını da gösteren<br />
bu haritada Roma kentleri arasındaki rotalar, aralarındaki mesafeler ve seyahat süreleri de<br />
gösterilir. Aslı kaybolan bu haritanın 1265’te çizilen eski bir kopyası ‘Peutinger Haritası’ olarak<br />
mevcuttur. Haritada 3 kentin öne çıktığı görülür: Roma, Konstantinopolis (İstanbul) ve<br />
Antiochia (Antakya). Ayrıca Ancyra (Ankara), Nicomedia (İzmit), Nicaea (İznik), gibi önemli<br />
Roma yerleşimleri de özellikle vurgulanmıştır.<br />
88<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ankara Roma Hamamı’ndaki<br />
Roma Dönemine Ait Eserler, 2018<br />
Ankara ve Çevresi, Peutinger Haritası, 1265<br />
89<br />
T A R İ H T E
Bütün istikametlerden gelen sekiz yolun birleşme noktası olması ve bütün yolları gözleyebilecek<br />
hâkim bir mevkide olması Ankara’yı stratejik bakımdan önemli yapan en önemli unsurlardır.<br />
Ankara’dan geçen bu sekiz yol şunlardır:<br />
1. Batıya doğru Juliopolis (Emir Yunus<br />
harabesi)’e giden ana yol (Nallıhan). Bu<br />
yolun mesafe taşları; Emir Yaman (Eryaman),<br />
Irkaksı (Erkeksu) çay, Bayram köy<br />
mevkilerinde bulunmuştur.<br />
2. Kuzey batıya, Pessinus (Balahisar’ın şimalinde)<br />
ve Dorülayon (Eskişehir’in şimalinde<br />
Şar höyük)’a giden yol. Alaca<br />
atlı, Balık koyuncu (Ballıkuyumcu), Mülk<br />
mevkilerinde mesafe taşları bulunmuştur.<br />
3. Güney doğuya, Parnassos’a (Parlasan)<br />
giden ve bir numaralı yolun devamı olan<br />
ana yol (Şereflikoçhisar). Mesafe taşları;<br />
Çamlıkaya, Örencik, Çakalhöyük, Karalı,<br />
Avşar, Şehidhöyük, Parnasus civarlarında<br />
bulunmuştur. Yol devam ederek, Tüyana<br />
ve Kaysereya (Kayseri)’ya gitmektedir.<br />
4. Doğuya doğru Taviyon (Büyük Nefesköy)’a<br />
giden yol (Yozgat). Mesafe taşları; Ortaköy<br />
ve Taviyon’da bulunmuştur.<br />
5. Kuzeye, Kreteya Flaviopolis’e (Gerede)<br />
giden yol. Ankara civarında mesafe taşları<br />
bulunmuştur.<br />
6. Güneye, İkoniyon (Konya)’ya giden yol.<br />
Çalthöyüğü ve Konya civarında mesafe<br />
taşları bulunmuştur.<br />
7. Kuzey doğuya doğru, Amasya’ya giden<br />
yol. Mesafe taşları Kalecik’te bulunmuştur.<br />
8. Kuzey doğuya, Gangra (Şimdi Çankırı)’ya<br />
giden yol. Mesafe taşları; lravlı, Topoğlu<br />
Çiftliği, Elecik, Şemseddin, Martköyü<br />
mevkilerinde bulunmuştur.<br />
Juliopolis Antik Kenti, Ankara,<br />
Nallıhan Kaymakamlığı arşivi<br />
Ballıkuyumcu köyünde bulunan mil taşının<br />
üzerindeki yazılar, Roma Hamamı Müzesi,<br />
French, 2012:25,275<br />
Pessinius Antik Kenti, Eskişehir, kulturportali.gov.tr<br />
90<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Bu sekiz yolun ancak Roma’lılar devrinde<br />
mevcut olduğu anlaşılmaktadır (Erzen,<br />
2005:32).<br />
Roma yollarını detaylı bir şekilde irdeleyen<br />
Ramsay’in ‘Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası’<br />
kitabında bazı yollar şöyle yer alır:<br />
Ankaradan Geçen Yollar ve Devamları, Erzen, 2010:32-33<br />
• Ancyra XXXVI Acitoriziaco XXXIII Eccobriga<br />
XXV Lassora XVII Stabiu Tavio<br />
XIII Tonea XXX Garsi XXX Amasia<br />
(Ramsay, 1960:283).<br />
• Ankyra XXXIV Acitoriziaco XXXVİ<br />
Gangra. Şu hâlde Acitoriziacum Kalecik<br />
civarında, belki biraz kuzey yahut<br />
kuzey doğusunda bir yerdi (Ramsay,<br />
1960:285).<br />
• Ankyra XXIII Sarmalüs XX Eccobriga<br />
XXIII lassora XVIII Tavium (Ramsay,<br />
1960:285). Roma Yolu, Ulus, Ankara, 2013<br />
91<br />
T A R İ H T E
Romalılar yol yapım ve bakımına çok önem verirler ve yolla ilgili bilgi içeren mil taşlarını<br />
kullanırlar. Bunlar yol boyunca dikilen ve sınırları gösteren imparator ve valilerin isimleri yazılı<br />
taş sütunlardır. Her 1.485 metrede (1 Roma mili) 1 adet olmak üzere mil taşı dikilir. Anadolu’da<br />
10 bini aşkın mil taşından günümüze 1.100’ü gelebilmiştir. Bu mil taşlarına, Ankara’nın Roma<br />
yolları üzerinde bulunan birçok yerinde rastlanır. Yollarda “mutatio” (at değiştirme durağı) ve<br />
“mansio”lar (gece konaklama yeri) inşa edilir (Sargın, 2012:32).<br />
Nicomedia’dan (İzmit) Tarsus’a kadar olan 600 millik yola “Via Tauri” (Pilgrim’s Road-Hac Yolu)<br />
denir ve bu yol üzerinde 30 mutatio ve 51 mansio bulunur. Yol, Adana ve Antakya üzerinden<br />
Kudüs’e ulaşır (Sargın, 2012:32).<br />
Ankara’dan geçen Roma Hac Yolu (French, 2016:kapak)<br />
Etimesgut Mil taşı<br />
- Roma Hamamı<br />
Müzesi, French,<br />
2003:194<br />
Ankara Roma Hamamı Açıkhava Müzesi, 2018<br />
92<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ankara, Roma Dönemi’nde diğer Roma<br />
kentlerinde olduğu gibi birçok yapıyla donatılır.<br />
Galanti, “Roma İmparatorluğunun<br />
en meşhur mabedinin, güzel mimarisi<br />
ve güzel nisbetleriyle temeyyüz<br />
etmiş olan Ankara<br />
mabedi olduğunu” yazar.<br />
“Mabedin binası,<br />
Tiber’in (14-37) saltanatının<br />
iptidasında<br />
vakfedilmiştir.<br />
‘Augustus Vasiyetnamesi’<br />
Roma’nın<br />
idare şekliyle İmparator<br />
Augustus’un<br />
yaptıkları hakkında,<br />
gelecek nesillere aktarılmak<br />
üzere hayatının ‘hal<br />
ve harekâtını’ gösteren biri Latince,<br />
diğeri Yunanca olarak yazılmıştır.<br />
Bunlar birer kopyadır; asılları<br />
Roma’dadır. Galatya rahipleri binanın<br />
resmi açılışını yaptıktan sonra,<br />
bu mabedi ilahi Augustus ile ilahe<br />
Roma’ya vakfetmişlerdir” (Galanti,<br />
2005:34).<br />
Ankara, Hadrianus Dönemi’nin sonunda<br />
(M.S. 138) 12 mahalle veya<br />
semte (phyle/füle) bölünür. Kale<br />
ve çevresindeki ilk beş semtin adı<br />
Yunanca ve Latince olmayıp Roma<br />
öncesi tetrarkhlık sisteminden kalmadır<br />
(Sargın, 2012:28). Anlaşılan<br />
o ki, her yeni kralın tahta<br />
geçişiyle Ankara’nın büyümesi<br />
devam etmiş ve yeni<br />
krala izafe edilen yeni mahalleler<br />
oluşmuştur.<br />
Etimesgut’ta<br />
bulunan Roma<br />
Dönemine ait<br />
sütun<br />
Roma Dönemine<br />
Ait Sikkeler,<br />
Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi<br />
Roma Dönemine ait<br />
Ankyra sikkesindeki<br />
çapa dikkat çekiyor,<br />
Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi<br />
Olası Pers ve Got tehdidine kaşı Antonius<br />
Caracalla (M.S.211-217), M.S.216 yılında<br />
Ankyra’nın duvarlarını onarmıştır. Bu sebeple<br />
şehre teşekkür olarak Antoniniana<br />
ismi verilmiştir. Gallo-Yunanlar<br />
tarafından yapılan<br />
esir ticaretine rağmen,<br />
Ankyra Küçük Asya’nın<br />
en uygar ve en seçkin<br />
şehirlerinden biri olmuştur.<br />
(Mamboury<br />
1934: 66-67)<br />
93<br />
Roma’nın Galatya<br />
Eyaleti başkenti olduktan<br />
sonra varlığının<br />
en parlak dönemini<br />
yaşamaya başlayan<br />
Ankyra’da “Roma ve Augustus”<br />
Tapınağı, pazar yeri, hipodrom,<br />
gymnasium ve hamamlar<br />
bulunan yeni Roma mahallelerini<br />
korumak için bu dönemde surlar<br />
inşa edilmiştir. Şehir, İmparator Augustus<br />
şerefine ‘Sebaste’ ismini<br />
ve İmparator Neron zamanında<br />
‘Metropole’ unvanını elde eder<br />
ve şehrin sakinleri Augustus-Tektosagları<br />
adını alır. Şehrin simgesi,<br />
Roma parası ve madalyalarında<br />
görüldüğü üzere gemi çapasıdır<br />
(Erzen, 2005:32).<br />
Roma’ya tabi olan diğer kavimler<br />
gibi, Galatlar bir nevi ‘efendi<br />
tabakası’ teşkil ederler.<br />
Vaktiyle müstakil bir hayat<br />
yaşayan bu eyaletin ahalisi,<br />
eski adetlerini ve bilhassa<br />
dini muhafaza etmekte<br />
ısrar ve Firijiya (Frigya)<br />
adetlerine tamamiyle<br />
riayet etmeğe devam<br />
etmişlerdir.<br />
T A R İ H T E
Frijiyalıların merkezi olan Pessimus, Kybele<br />
üluhiyetini kabul etmektedir. Bu taabbud<br />
sistemi, sonra Roma’da ve bütün Roma İmparatorluğunda<br />
kabul olunmuştur. Küçük<br />
Asya’nın başka bir üluhiyeti de Ay ilahı<br />
olan Men’dir. Ankara, Roma zamanında<br />
da Men mabedinin merkezi olup<br />
şehrin devlet binası, ibadethanesi,<br />
Men’in ibadetine maruz kalmıştır.<br />
Ruhban vazifeleri Galatlı<br />
efendilerin elindedir. Ankara<br />
mabedinin Augustus’ün<br />
ve Roma’nın mukaddes yeri<br />
olduğu, mabedin duvarlarında<br />
bulunan yazılardan<br />
anlaşılmaktadır (Galanti,<br />
2005:27).<br />
Galanti, “Roma idaresinden<br />
evvel, 925 metre irtifaında<br />
bulunan Ankara, şimdiki halde<br />
yüksek görünen kaleye malik<br />
olduğunu ve kenarları, şimalden ve<br />
şarktan garba akan İstainos(İstanoz-<br />
Zir)’un cenub tarafından geçen ve bu<br />
şehirden elli kilometre ve Ankara’dan<br />
Ay Tanrısı (Men),<br />
Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi<br />
seksen kilometre uzak olan ve Sakarya’ya<br />
dökülen Üngur (Ankara suyu) ile muhafaza<br />
edildiğini” kaydeder. Ayrıca “Romalıların,<br />
Akropolisin duvarlarını oraya kadar uzatarak<br />
yüksek mahalleleri şehir haline getirdiklerini<br />
ve İmparator Karakalla’nın (212-217),<br />
Ankara kalesini tamir ettiği” bilgisini<br />
verir (Galanti, 2005:28).<br />
M.S. 3.yüzyılda (260’larda) İmparator<br />
Galliennus zamanında<br />
Avrupa’nın kuzeyinden gelen<br />
Gothlar, doğuda Parthlar ve<br />
Suriye’deki Palmyra’lı Arap<br />
Kraliçe Septimia Zenobia’nın<br />
kısa süreli Ankara’daki hükümdarlığı<br />
(M.S. 270) sonucunda<br />
Roma İmparatorluğu<br />
eski gücünü yitirir. Kentteki<br />
yapıların çoğu tahrip edilir. Büyük<br />
bir açlık ve kıtlık ortaya çıkar<br />
(M.S. 270-275). İmparatorlukta<br />
çıkan sosyal ve ekonomik çöküntü<br />
ve saldırılar, kent çevresinin M.S.<br />
270’den itibaren surlarla çevrilmesine<br />
neden olur. İçkaledeki yazılı bir<br />
Augustus Mabedi, 2018<br />
Augustus<br />
Tapınağı’ndaki yazıt,<br />
etpoetica.com, 2017<br />
94<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
lokta, M.S. 270 yılında zengin bir kişinin<br />
kendi parasıyla kentin dış surlarını yaptırttığı<br />
ve harap olmuş bazı önemli yapıları da<br />
onarttığı belirtilir (Sargın, 2012:34). Fakat<br />
bu felaketi telafi ederek II.asırda<br />
malik olduğu genişliği, zenginliği<br />
Ankara ilkçağda bir<br />
daha elde edememiş ve şehrin<br />
parlak devri artık geçmiştir.<br />
Ankara’nın bu zamanda<br />
sönük bir vaziyette olduğunu,<br />
Valeriya’nın uğradığı<br />
felaket devresinde<br />
artık sikke darp<br />
ettirmediği de göstermektedir<br />
(Erzen,<br />
2010:64).<br />
Ankara çevresindeki<br />
Roma dönemine ait<br />
yerleşim yerleri arasında;<br />
Yalıncak, Sincan/İlyakut, İncirli/Dutluca,<br />
Esenler, Osmaniye,<br />
Polatlar, Tatlar, Erkeksu<br />
Ulpius Aelius<br />
Pompeianus’a ait olduğu<br />
düşünülen bir tondo büst,<br />
Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi<br />
ve Akçaören, Akyurt/Taşpınar, Cücük ve<br />
Büğdüz, Çubuk Çayı/Karaköy, Beypazarı/<br />
Dikmen, Adaören Kalesi ve Tahirler, Şereflikoçhisar/Değirmenyolu,<br />
Bala/Karahamzalı,<br />
Şedithöyük ve Karaali, Haymana/<br />
Topaklı-Türkhöyük, Elmadağ, Gölbaşı/<br />
Taşpınar ve Karaoğlan, Etimesgut/Zırhlı<br />
Birlikler Okulunun Doğusu, Kızılcahamam/Çeltikçi<br />
ve Yukarıkısa,<br />
Güdül/Sarıkaya, Müslüm<br />
ve Çağa, Nallıhan/Çayırhan<br />
(Iuliopolis), Polatlı/<br />
Gündoğan-Höyük I<br />
ve Höyük II, Malıköy-<br />
Malveren, Yüzükbaşı-<br />
Özhöyük Faraşlı-Arılık<br />
Özü, Alagöz-Paşatepesi,<br />
İnler, Çubuk/Yazlıca<br />
ve Akkuzulu, Çamlıdere/<br />
Akkaya, Kalecik/Elecik-Kızıleşik,<br />
Akçataş, Karahöyük, Yeşildere<br />
ve Kazan/Karalar sayılabilir<br />
(Sargın, 2012:34-35).<br />
Ankara Roma Hamamı Açıkhava Müzesi, 2018<br />
95<br />
T A R İ H T E
Bizans Dönemine ait Lahit Kapağı, Roma Hamamı Açıkhava Müzesi, 2018<br />
1.11<br />
DOĞU ROMA (BİZANS) DÖNEMİ<br />
Ankara, Galatlar (M.Ö. III. yüzyıl) ve<br />
onlardan sonraki Romalılar (M.Ö.<br />
I. yy.) dönemlerinde eyalet merkezi<br />
olmuştur. Romanın ikiye bölünmesiyle de<br />
Ankara, Doğu Roma (Bizans), bölümünde<br />
kalmıştır. Ankara’nın en parlak dönemi Roma<br />
İmparatorluğu’nda Galatya eyaletinin başkenti<br />
olmasıyla başlar. Metropolis yani Anakent<br />
unvanı alır. Kent askerî açıdan stratejik<br />
bir öneme sahiptir. Kent, Roma döneminde<br />
birçok yapılarla donatılır ve diğer Roma kentlerinde<br />
olduğu gibi 12 semte (füle) bölünür,<br />
içişlerinde bağımsız ve demokratik olarak,<br />
halk tarafından seçilen meclislerle yönetilir.<br />
Bu dönemde kentin alt yapısı tamamlanmış<br />
ve Elmadağ’dan taş borularla su getirilmiştir.<br />
Tahıl üretimi, dokumacılık ve hayvancılık alanında<br />
büyük gelişmeler sağlanmıştır. Tarihi<br />
seyir içinde mekânların/şehirlerin her devlette<br />
farklı şekilde isimlendirildiği ya da zamanla<br />
önemini yitirip terk edilmesinden dolayı<br />
zaman zaman tarihi tespitlerin yapılmasında<br />
zorluklar yaşanabilmektedir.<br />
Oysa Ankara’nın müstahkem mevkii Ramsay’a<br />
göre “hiçbir zaman şüpheli gözükmemiştir:<br />
El’an Engürü adını taşır. Aziz Theodori’nin<br />
tercüme-i halinde Ankyra’da Petris isminde<br />
bir kadın manastırından bahsedilmektedir.<br />
Maximian zamanında, Agrippino’nun nezareti<br />
altında, Aziz Plato, Ankyra surları haricinde<br />
idam edilmiştir. Aziz Theodori’nin<br />
‘lztırapları’nda şehrin yanında olduğundan<br />
bahsedilen göl, ihtimal ki Jerusalem itinererindeki<br />
Cenaxis Palus (Eryaman Göksu)’dır”<br />
(Ramsay, 1960:267).<br />
Göksu (Susuz) Gölü eski bir fotoğraf,<br />
Etimesgut Belediyesi arşivi<br />
96<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Her ne kadar Ankara kalesi sağlam bir yapıya<br />
sahip olsa da “Roma Dönemi surları hakkında<br />
pek çok öneride bulunulmakla birlikte surların<br />
seyrettiği rota tam olarak bilinmemektedir.<br />
Bu dönem surları ile ilgili yorumlarda da bulunan<br />
Perrot, bu surlardan geriye hiçbir şey<br />
kalmadığını ve bu eski duvarların daha sonra<br />
inşa edilen yapıların altında saklı kalmış olabileceğini<br />
belirtmiştir. M.Ö. 3. yüzyılda barbar<br />
istilalarında bu surların tekrar inşa edilip sağlamlaştırıldığından<br />
ve bu durumu yine kendisinin<br />
okuduğu bir yazıtta da tespit ettiğinden<br />
bahsetmiştir” (Sülüner, 2014:20).<br />
Milattan sonra 3. yüzyıl boyunca sürekli savaş<br />
ortamında kalan Anadolu’nun doğu bölgeleri<br />
için Ankara, Roma İmparatorluğu ordularına<br />
kışlık barınak, erzak ve gereçlerin sağlandığı<br />
yer ve yeni seferler için asker toplanma merkezi<br />
olarak işlev görmüştür. Bu ortam kentin<br />
ekonomisine iç üretim yoluyla katkıda bulunmuştur<br />
(Aktüre, 1984:7-8). Dolayısıyla 3.yüzyıl<br />
boyunca saldırılara ve yıkıma uğrayan Roma<br />
Dönemi Ankara’sının kalesi defalarca tamir<br />
görmüştür. Duvarların alt kısımlarına ait taş<br />
örgü sırasındaki blokların karışık bir şekilde<br />
dizilmiş olmaları da saldırılar sırasında yapılan<br />
tamiratların yeni saldırılara karşı mümkün olduğunca<br />
hızlı gerçekleştirildiğini göstermektedir.<br />
Ankara, Diocletianus zamanında (M.S. 284-<br />
305) askeri ve ekonomik açıdan yine önemini<br />
korur. Kent yönetimi yeniden yapılandırılır.<br />
Çoklu (dörde kadar) yöneticilerin bulunduğu<br />
bir sistem olan Tetrarch getirilir. Yol çalışmalarına<br />
ağırlık verilir ve Bizans’ın yol ağıda<br />
Roma’nın devamı gibi oluşturulur. Bu dönemde<br />
surlar ve kamu binaları yenilenir. Dokumacılık<br />
ve ticaret iyice gelişir (Sargın, 2012:36).<br />
Diocletian, Nicomedia’yi Roma aleminin dört<br />
merkezinden biri ve dört hükümdarından birinin<br />
payitahtı yapar. Dolayısıyla buradan geçen<br />
yolun büyük bir ehemmiyet kesbettiği, 300-<br />
Ankara Kalesi Surlarında Bizans İzleri,<br />
French, 2003:10<br />
97<br />
T A R İ H T E
Roma yolu, Ankara, gazeteilksayfa.com, 2018<br />
330 senelerine ait olan Antonin itinererinde<br />
tarif edilmiştir. Fakat bunun asıl dikkati çeken<br />
hususiyeti, Avrupa’dan arzı mukaddese giden<br />
hacıların tabii karayolu oluşudur. Batıdan<br />
gelen hacılar için en ucuz Jerusalem seyahati,<br />
Constantinople-Roma yoliyle Nicomediya<br />
(yahut bazan gemi ile Nicaia ve oradan da<br />
Ankara-Tarsus yoludur. Bu yol birçok cihetlerden,<br />
Anadolu’nun son devre ait yollarının en<br />
şayanı dikkatidir. Büyük bir ihtimamla korunur;<br />
üzerindeki merhale ve menzillerin Constantine<br />
zamanına ait olanları aynen bugüne kadar devam<br />
edip gelmiştir. Altıncı asırda “publica regii<br />
cursus via=umum kral yollarından” bahsedilmiştir”<br />
(Ramsay, 1960:266-267).<br />
Haritalarda, arkeolojik buluntular ve belgelerin<br />
yanında, yakın tarihte Ankara’nın Ulus<br />
semtinde yapılmış kazı esnasında Roma<br />
yolu kalıntılarına rastlanmıştır. Ankara Roma<br />
Yolu ya da Cardo Maximus, Ankara’nın Ulus<br />
semtinde Ulus Şehir Çarşısı’nın [batısında<br />
Sümerbank, doğusunda Zincirli Camii ve<br />
Gelirler Genel Müdürlüğü binası, kuzeyinde<br />
Julien Sütunu ve Valilik binası, güneyinde<br />
ise Anafartalar Çarşısı bulunmakta] temel<br />
kazısı sırasında birtakım eserler ortaya çıkmıştır.<br />
Cevdet Bayburtluoğlu denetiminde,<br />
1995 yılında, yapılan kazılarda Geç Roma<br />
Dönemi’ne ait yol ortaya çıkmıştır (Temizsoy<br />
ve diğerleri, 1996:7-18).<br />
1995-1996 yıllarında Ulus Şehir Çarşısı çevresinde<br />
yapılan (Ankara Valiliği Bahçesi Roma<br />
Caddesi Kazısı) kazı çalışmaları sonucunda<br />
açığa çıkarılan Roma Yolu’nun Valilik Binası<br />
bahçesinde kalan bölümünü de Valiliğe gelen<br />
ziyaretçilere teşhir etmeyi amaçlayan,<br />
kazı çalışmaları 23 Temmuz - 21 Eylül 2007<br />
tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Yapılan<br />
kazı çalışmaları neticesinde alanda 4 mimari<br />
tabaka tespit edilmiş olup, bu tabakaların<br />
Roma Dönemi’nden 19. yy. sonuna kadar<br />
geniş bir yelpazeyi kapsadığı görülmüştür.<br />
Bahsi geçen arkeolojik dolgu içerisinde,<br />
dönemleri karakterize eden mimari unsurlar<br />
ve maddi kültür öğeleri kazı buluntuları arasında<br />
sayılmaktadır (Ankara Valiliği Bahçesi<br />
Roma Caddesi Kazısı, 2018).<br />
2006 yılında Ankara Valiliği otopark inşaatı sırasında<br />
aynı yolun devamı bulunmuştur. 216<br />
metre uzunluğundaki yol, 6.7 metre genişliğe<br />
sahiptir ve yolun kenarlarında yayalar için yapılmış<br />
20 cm yükseklikte 1.5 metrelik kaldırım<br />
blokları vardır. Yol günümüzdeki seviyenin 2<br />
ile 3.32 metre altında kalmaktadır.<br />
98<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Julien (Belkıs) Sütunu, Atila Cangır Koleksiyonu<br />
Koyu bir pagan olan Diocletianus’dan sonraki<br />
Galerius Valerius Maximianus (Galerius)<br />
Dönemi’nde (M.S. 305-306) ise Hristiyanlık<br />
yayılmaya başlar. İmparator Gaius Flavius<br />
Aurelius Constantinus (Büyük Constantinus)<br />
zamanında (M.S. 306-337) Hristiyanlığın<br />
önemi daha da artmaya başlar. M.S.<br />
313 yılında Hristiyanlığa karşı hoşgörünün<br />
bir sözleşmeye bağlandığı ‘Milano Fermanı’<br />
ile Constantinus ve Licinius, Hristiyanlığın<br />
resmiyet kazanmasını sağlar. Büyük zulüm<br />
gören Hristiyanlar artık daha rahat hareket<br />
eder. Büyük Constantinus (I. Constantinus)<br />
ve II. Constantinus (M.S. 337-361) dönemlerinde<br />
Ankara, huzurlu ve güvenli bir kent<br />
görünümündedir (Sargın, 2012:36).<br />
Ankara, Hristiyanlığın iyice yayılmasıyla<br />
dini bir merkez olma özelliği de kazanır.<br />
M.S. 314 ve M.S. 358’de Saint Synode adıyla<br />
kurulan Hristiyanlık Meclisi önemli dini<br />
kararlar alınmasında rol oynar. Bu Meclis,<br />
Ortodoksların arasındaki dinsel sorunların<br />
ve özelliklede mezhep çatışmalarının çözümlenmesine<br />
katkı sağlar. Kent Meclisi,<br />
Piskoposlara “yerel temsilcilik” görevi dahi<br />
verir (Sargın, 2012:36).<br />
“İmparator Julien [Julianus] (331-363),<br />
İranilere karşı harb etmek üzere (M.S.362-<br />
363), Ancyra’dan geçerken, büyük hürmet<br />
ve ihtifal gördü. Ankara’nın Hristiyan halkı<br />
pagan Julianus’u büyük bir coşku ile<br />
karşılar. Elyevm Ankara’da bulunan zafer<br />
sütununun ‘Julianus [Julien] Sütunu’,<br />
bu imparatorun şerefine rekzedildiği zannolunuyor.<br />
Bu amud muhakkak surette<br />
Bizans devrine aittir (Galanti, 2005:53).<br />
Julianus, dönemin Ankara Valisi Maximinus<br />
ile birlikte Hristiyanlık’ı yasaklayarak<br />
çok tanrılı pagan dinini yaymaya çalışmışsa<br />
da ani ölümü üzerine bu çalışmalar<br />
durur. Vali Maximinus zamanında (M.S.<br />
362-364) Ankara yine eski parlak günlerine<br />
döner; başta çeşme ve “nypmhaeum”lar<br />
[nypmlara adanmış anıtlar/anıtsal yapılar]<br />
olmak üzere çok sayıda yapı ile donatılır.<br />
Eğitim ve öğretime özel önem verilerek,<br />
öğretmenlerin en iyi yurttaşlar arasından<br />
seçilmeleri sağlanır. Okullarda hitabet sanatında<br />
önemli kişilerin yetişmesine özen<br />
gösterilir. Bu dönem Ankara’da refah artar”<br />
(Galanti, 2005:53).<br />
99<br />
T A R İ H T E
Bizans döneminde kilise olarak kullanılan Augustus Tapnağı, 2018<br />
100<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Augustus Tapnağı Gravürü, Texier<br />
101<br />
T A R İ H T E
Roma İmparatorluğu Sınırları, İmparatorluğun Bölünmüş Haritası, M.S.395<br />
İmparator Julien’in vefatından sonra ordu<br />
tarafından kral seçilmiş ve saltanat hil’atını<br />
Ankara’da giymiş olan Jovien (Flavius Jovianus)<br />
M.S. 363-364 yıllarında İmparatorluğu<br />
yönetir. Jovien, Engri ile Nicea (İznik)<br />
arasında yatağında ölü olarak bulunmuştur.<br />
M.S. 364 yılında Komutan Valentinianus,<br />
İmparatorluğu ikiye bölerek Batı Roma’yı<br />
kendisine, Doğu Roma’yı (Bizans) kardeşi<br />
Valensius’a (M.S. 364-378) bağlar. Valensius<br />
Dönemi’nde taht kavgalarından ötürü<br />
çıkan iç savaştan dolayı Ankara büyük bir<br />
Askeri merkez haline gelir. Doğu Roma<br />
olarak adlandırılan alanda Bizans egemenliği<br />
başlamıştır (Galanti, 2005:53; Sargın,<br />
2012:38).<br />
I.Theodosius (M.S. 379-395) zamanında Hristiyanlık<br />
tekrar yayılmaya başlar. Bu arada<br />
Galatya, Galatia Salutaris (merkezi Pessinus)<br />
ve Galatia Prima (merkezi Ankyra) olmak<br />
üzere ikiye ayrılır. Arcadius (M.S. 395-408)<br />
Dönemi’nde İstanbul Bizans’ın merkezi<br />
Ankara ise dinlenme ve tatil merkezi olur.<br />
Yazları İmparatorluk Ankara’dan yönetilir.<br />
Hatta II.Theodosius (M.S. 408-450) yazları<br />
sarayını Ankara’ya getirir. İmparatorlar<br />
Contantinopolis’in (İstanbul) nemli havasının<br />
yerine Ankara’nın kuru havasını yeğler. Dolayısı<br />
ile Ankara bir çeşit yazlık başkent gibi<br />
görev yapar. Çağın en önemli spor ve eğlence<br />
etkinliği sayılan gladyatör oyunlarının ve<br />
av şenliklerinin günlerce ve görkemlice yapıldığı<br />
bir kent olur (Sargın, 2012:38).<br />
Ayrıca imparatorların İstanbul’dan Antakya’ya<br />
giderken Ankara’ya uğramaları da kentin<br />
önemini artırır. Ankara dokuma ticaretinin<br />
merkezi olunca, Galatyalı tüccarların ünü<br />
artar. Bu arada yukarıda adı geçen imparatorlar,<br />
hem doğuda Persler ile uğraşır, hem<br />
de Hristiyanlık’ın yayılmasını engellemeye<br />
çalışırlar. Daha sonraları olumsuzluklar baş<br />
gösterir ve M.S. 386’dan itibaren Frigya’ya<br />
yerleşen kabilelerden Isauria, Gruthungi ve<br />
Ostrogotlar bölgede karışıklıklar çıkarır (Sargın,<br />
2012:39).<br />
102<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
M.S. 5.yüzyılın ilk yarısından itibaren Ankara<br />
tam anlamıyla bir Hristiyan kenti<br />
olur. Kurumsallaşan kilise örgütü, merkezi<br />
Ankyra’da olan “Galatya I” denilen bölgede<br />
ve merkezi Pessinus olan “Galatya II”<br />
olarak adlandırılan bölgede birer metropolitlik<br />
kurar. Bu dönemde kent Hristiyan din<br />
adamlarından ve onların iyilik ve yardımsever<br />
öykülerinden geçilmez. Milattan sonra<br />
4. ve 7. yüzyıl arasındaki üç yüzyıllık barış<br />
içinde geçen dönemde kentte yeni yapıların<br />
yapıldığı, savaş döneminde yıkılanların<br />
onarıldığı anlaşılmaktadır. Barış döneminin<br />
etkisiyle Etiyokuşu, Yalıncak gibi yerlerde<br />
büyük toprak sahiplerinin, zengin tabakanın<br />
sur dışında malikâneler ve çiftlikler yaptırdıkları<br />
belirtilmektedir. (Sargın, 2012:39; Aktüre,<br />
1984:7-8).<br />
Hristiyanlar Kudüs’e hacı olmaya giderken<br />
Ankara’dan geçerler. Ankara,<br />
Bizans’ın büyük bir dini merkezi olmasının<br />
yanı sıra Galatya Başpiskoposluğu’nun da<br />
merkezi durumundadır. Din adamları ve<br />
günümüze kadar gelemeyen birçok dini<br />
yapı (Katedral, Kilise, Şapel ve Manastır<br />
gibi) Ankara’nın dinsel açıdan önemini ortaya<br />
koyar. Anadolu’daki en büyük Metropolitliklerden<br />
(Ortodokslarda ‘Patrik’ten<br />
sonra gelen makam) birisiydi. Birçok azizin<br />
mezarının bulunduğu Ankara, manastırlarıyla<br />
da ünlüydü. Bu dönemde Ankara’nın<br />
Ankara’da bir manastır, Atila Cangır Koleksiyonu<br />
ilk ve en büyük din adamı olarak koruyucu<br />
aziz ilan edilen Platonis, daha sonra asılarak<br />
katledilir. Sonuç olarak Hıristiyanlığın<br />
kurumsallaşmasında Ankara tarihte önemli<br />
bir rol oynar (Sargın, 2012:37).<br />
Ankara ile Doğu Roma (Bizans)’nın başkenti<br />
olan İstanbul’un yol bağlantısına değinen<br />
Ramsay, Jerusalem itinererine göre<br />
bu yolun güzergâhını belirtir: “Constantinopoli,<br />
Calcedoniam, Massete Vll, Pancidia<br />
VII, Pontamus XIII, Libissa IX, Brunca<br />
XII, Nicomedia şehri XIII, Hyribolun X, Libum<br />
XI, Liada XII, Nicia şehri VIII, Schinae<br />
VIII, Mido VII, Chogeae VI, Thateso X, Tutal<br />
o IX, Protunica Xl, Artemis XII, Dablae<br />
VI, Ceratae VI, Finis (Cilicia hiıdudu) X,<br />
Dadastana VI, Dağdan aşmak VI, Milia XI,<br />
Juliopolis şehri VIII, Hyeron (mukaddes<br />
nehir) XIII, Agannia XI, Ipotobrogen VI,<br />
Mnizos X, Prasmon XII, Cenaxem palidem<br />
(Eryaman Göksu) XIII, Anchira Galatia şehri”<br />
(Ramsay, 1960:264). “Bu yol, Constantinople,<br />
Doğu İmparatorluğunun merkezi<br />
olduktan sonra daha büyük bir ehemmiyet<br />
kesbetmiştir; El’an da mühim bir ticaret<br />
yoludur (Ramsay, 1960:266-267).<br />
103<br />
Ankara’da Roma Tiyatrosu, 2016<br />
T A R İ H T E
Bahsi geçen kutsal yol hakkında,<br />
David French’in Ankara’dan geçen<br />
Tarsus ve Antakya’ya ulaşan<br />
Hac Yolu güzergâhındaki yerleşim<br />
birimlerinin isimlerinin yer aldığı<br />
tabloda; 111. sırada Eryaman<br />
1-2, 112. sırada Ankara Etimesgut<br />
isimleri yer almıştır.<br />
Eryaman köyünde bulunan mil taşının üzerindeki yazılar,<br />
Roma Hamamı Müzesi, French, 2012:25,271<br />
“111(A). Eryaman-1: Miltaşı<br />
(Kilometre), Eryaman köyünde<br />
‘Caminin kenarına yaslanan/dayanan<br />
büyük bir sütundur (Basit/<br />
sade bir silindir. Üstü kırık. Solmuş<br />
kireçtaşı)’ (Anderson). Caminin<br />
avlusunun içindeki kapının<br />
solunda baş aşağı ve genişçe<br />
gizlenmiş durumdadır. Üzerindeki<br />
metin aşağıda yer almaktadır”<br />
(French, 2012:180-181).<br />
“111(B). Eryaman-2: Miltaşı (Kilometre),<br />
Eryaman köyünün batısındaki mezarlığın<br />
kapısındadır (Basit/sade bir silindir. Üstten<br />
ve alttan kırılmış. Beyaz damarlı, gri kireç<br />
taşıdır. Yüzeyi biraz yıpranmıştır) Üzerindeki<br />
metin aşağıda yer almaktadır” (French,<br />
2012:180-181).<br />
Etimesgut Mil taşı - Roma<br />
Hamamı Müzesi, French,<br />
2003:194<br />
“112. Etimesgut: Bir Miltaşı<br />
(Kilometre) olarak yeniden kullanılan<br />
bir sütun. Tam. Soluk gri,<br />
beyaz damarlı mermerdir. Yüzey<br />
ve harfler biraz yıpranmıştır. Üzerindeki<br />
metin aşağıda yer almaktadır”<br />
(French, 2012:181-182).<br />
104<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ballıkuyumcu köyünde bulunan mil taşının<br />
üzerindeki yazılar, Roma Hamamı Müzesi,<br />
French, 2012:25,275<br />
“A. Larcius Macedo’nun Miltaşlarının<br />
(Kilometre) Dağılım Haritasında,<br />
Hac Yolunu gösteren güzergahta<br />
haritada 22 numara ile gösterilen<br />
111(A), Eryaman-1’i ifade etmektedir”<br />
(French, 2012:257).<br />
A. Larcius Macedo’nun<br />
Miltaşlarının (Kilometre) Dağılım<br />
Haritası, French, 2012:258-259<br />
105<br />
T A R İ H T E
Ankara’da M.S. 452 yılında etkisini gösteren büyük kıtlık ve veba salgını, tıp biliminin<br />
kentteki gelişmişliği sayesinde atlatılır. Justinianos Dönemi’nde (M.S. 527-565) çıkan isyanları<br />
önleyemeyen Galatya valisinin rütbesi Magistrate denilen ve yalnızca idari yetkileri olan<br />
bir düzeye indirilir. Ankara yine bu dönemde Vandallar’ın son kralı olan Gelimer’in sürgüne<br />
gönderildiği kent olur. M.S. 542 yılındaki büyük veba salgını önemli bir nüfus kabına yol açar.<br />
İmparatorluk, bu olumsuzlukların üstüne birde Sasaniler’in, Araplar’ın ve Avarlar’ın sürekli saldırılarına<br />
maruz kalır. Bu saldırılardan Ankara da payını alır (Sargın, 2012:39).<br />
Sasani ve Arap Baskıları<br />
7. yüzyılın başlarında Sasani ve Arapların birçok<br />
kenti yerle bir etmeleri ilk çağın sonunu<br />
getirir. Ankara, açık kent kimliğini yitirerek<br />
surların içine çekilir ve Bizans’ın sınır kenti<br />
olur. Yalnız surların dışında kalan büyük ve<br />
küçük Roma Hamamları gibi yapılar bir süre<br />
daha kullanılır. Bu dönemde surlar içindeki<br />
Ankara’nın su gereksinimi, sarnıçlar, suyolları<br />
ve hatip çayı üzerindeki Bend Deresinden<br />
sağlanır. Hatta Ankara Kalesi’nden<br />
Roma Bendine kadar gizli bir yol olduğu,<br />
Richard Pocoche ve Semavi İyice tarafından<br />
ileri sürülmektedir. Kentin su şebekesinin<br />
kullanılmadığı onarım gören birçok yapıda<br />
destek malzemesi olarak kullanılan taş su<br />
borularından anlaşılır (Sargın, 2012:40).<br />
Byzantium, Justinian I’s Empire, 527-565 A.D.<br />
Roma Su Bendi ve Ankara Kalesi, (Jerphanion),<br />
Atilla Cangır Arşivi<br />
106<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Kentin barış dönemi 7.yüzyılda Persler’in<br />
saldırılarıyla sona erer. Önceki ihtişamını yitiren<br />
kent tekrar surlar içine çekilmiştir. Buna<br />
rağmen 7. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar geçen<br />
süre içinde Ankara, ekonomisi gelişmiş,<br />
önemli bir nüfus yoğunluğunu barındıran<br />
bir kent görünümündedir. 7.yüzyıl ile<br />
8.yüzyıl arasında daha çok askerî önemi<br />
ağırlık taşırken 9. ve 10. yüzyıllarda ise ticari<br />
önemi ağırlık kazanır. Bunun nedeni bu yüzyıllarda<br />
Bizans’ın doğu ile ticari ilişkilerinin<br />
en üst düzeye ulaşmasıdır. Daha 6. yüzyıldan<br />
başlayarak ticaret Bizans ekonomisinde<br />
çok önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle<br />
İmparatorluk başkentinin (İstanbul) tüketim<br />
ihtiyaçları buna neden olmuştur. Baharat,<br />
parfüm, fildişi ve diğer bir kısım lüks tüketim<br />
maddeleri Hindistan’dan, ipek Çin’den, mücevherler<br />
ve değerli taşlar İran’dan, pamuk<br />
ve şeker Suriye ve Anadolu’dan, et ve madenler<br />
Anadolu’dan, tahıl Suriye, Mısır ve<br />
Anadolu’dan getirilmektedir. Bu ticari gelişmelerin<br />
ana yolu üzerindeki Ankara’da<br />
kent içinde en çok dikkati çeken unsurlar<br />
Pazar yeri (Agora), kiliseler, surlar, tahıl<br />
depoları, ambarlar, hamamlar olarak sıralanabilir<br />
(Aktüre, 1984:9-10-11).<br />
Ankara Roma Hamamı Açıkhava Müzesi, 2018<br />
Sasaniler, 615’de Ankara’yı da yağmalayarak<br />
İstanbul’a kadar gelirler. Sasaniler<br />
622’de büyük bir yangın çıkararak<br />
başta Büyük Roma Hamamı olmak üzere<br />
Ankara’yı tekrar talan ederler. 630<br />
yılında Heracleios (610-641) Sasani Kralı<br />
II.Hüsrev’i yenerek Ankara’yı geri alır. Harap<br />
olan kale ve surlar yeniden tamir edilmiş<br />
ve Ankara Kalesi de bugünkü görünümünü<br />
bu dönemki onarımda almıştır.<br />
Sasani tehlikesi ortadan kalkınca kent Comitetenses<br />
unvanlı askeri komutanın bulunduğu<br />
büyük bir komuta merkezi olur. 7.<br />
yüzyılda kentin ticari önemini belirten unsurlar<br />
arasında vergi toplama ve gümrük<br />
depolarının (Apotheke) merkezi olması da<br />
gösterilebilir. Ticaret amacıyla yerleşen<br />
Ermeni ve Araplar ile birlikte nüfusun<br />
25-30 bin arasında olduğu tahmin edilir<br />
(Sargın, 2012:40-41).<br />
107<br />
Ankara Kalesi, Atilla Cangır Arşivi<br />
T A R İ H T E
Ankara Roma Hamamı Açıkhava Müzesindeki Bizans Mezarı, 2018<br />
II.Constantinus Dönemi’nde (641-668) surlarla<br />
çevrilerek kale içerisine çekilen kent,<br />
654’de kısa bir süre Muaviye’nin liderliğindeki<br />
Emeviler’in eline geçer. Emeviler’in<br />
çekilmesi üzerine Kalede çok büyük<br />
bir sağlamlaştırma çalışması<br />
yapılır. 656-661 arasında<br />
Araplar kendi iç savaşları hariç<br />
olmak üzere savaş sonrası yirmi<br />
yıl boyunca neredeyse her yıl<br />
Ankara’ya saldırmışlarsa da kenti<br />
ele geçiremezler. Sadece 709’da<br />
II.Justinianus zamanında (705-<br />
711), Emevilerin Doğu Valisi Emir<br />
Mesleme, Ermeni Asıllı Ankara<br />
Valisi Simon’u yenmesine rağmen<br />
çok kısa bir süre kentte kalabilir.<br />
Araplar (Emeviler) 714 yılında Galatya<br />
(Ankara)’yı yağma ederek<br />
alırlar (Diehl, 2006:61). Daha sonra<br />
Halife Hişam’ın komutanlarından<br />
İbrahim Bin Hişam, 723 yılında<br />
Ankara’ya saldırır. Anadolu’yu tehdit<br />
eden Arap saldırıları, İmparator<br />
III.Leon (717-741) tarafından durdurulur<br />
ve İstanbul Arap işgalinden<br />
kurtarılır. Bu saldırılar Ankara’ya da büyük<br />
zarar verir. İmparator III.Leon yıkılan surları<br />
onartır ve bazı idari değişiklikler yapar (Sargın,<br />
2012:41).<br />
Bizans Dönemine ait Mezar<br />
Taşı, Roma Hamamı<br />
Açıkhava Müzesi, 2018<br />
806’da Harun ar-Raşid muazzam bir ordu ile<br />
görünerek sınır bölgesinin birçok kalesini alır,<br />
Tyana’yı işgal ederek büyükçe savaş birliğini<br />
Ankyra (Ankara) bölgesine yollar. İmparator<br />
barış ricasında bulunmak,<br />
haraç ödemeyi ve bunun üstünde<br />
de daha küçük düşürücü bir şart<br />
olarak, halifeye kendisi ve oğlu<br />
için her yıl baş vergisi olarak 3’er<br />
altın yollamayı üstlenmek zorunda<br />
kalır (Ostrogorsky, 2011:182).<br />
837’de Halife El-Mu’tasım, sadece<br />
sınır bölgesi müstahkem<br />
mevkilerine değil Anadolu’nun<br />
en önemli merkezlerine yönelen<br />
büyük bir sefere girişince durum<br />
daha da ciddileşir. Mu’tasım’ın<br />
muazzam ordusunun bir kısmı<br />
kuzey batı istikametinde ilerliyerek<br />
22 Temmuz’da Dazimon<br />
(Dazmana) yanındaki kanlı bir savaşta<br />
bizzat İmparatorun kumanda<br />
ettiği Bizans ordusunu yener<br />
ve Ankara’yı işgal eder. Bu arada<br />
Mu’tasım, ordusunun büyük kısmiyle<br />
12 Ağustos’ta Amorion’u hücumla<br />
zapteder. Bu olay Bizans’ta çok moral yıkıcı<br />
bir etki yapar. Çünkü Amorion, Anatolikon thema’sının<br />
en önemli kalesi ve ayrıca hâkim Bizans<br />
hanedanının yurd şehridir. İmparator batı<br />
Avrupa’dan, Fransa ve Venedik’ten Araplara<br />
karşı yardım ister (Ostrogorsky, 2011:195).<br />
108<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
1939 yιlιnda yapιlan İstasyon Kazιsι’nda ortaya çιkan iki Erken<br />
Bizans Çağι mezarι, Gökçe Günel Arşivi<br />
7-10.Yüzyıllar arası Bizans Ankara’sı zaman<br />
zaman darboğaza girse de ekonomisi gelişmiş,<br />
Kilisesi yine çok önemli bir kurum,<br />
entelektüel ve aynı zamanda askeri merkez<br />
olarak da bilinen bir kenttir. Kilise çok<br />
önemli olduğundan tiyatro, tapınak, palaestra,<br />
gymnasium gibi yapıların artık bir<br />
önemi kalmaz (Sargın, 2012:40).<br />
8. yüzyılda ise Araplar ile yaşanan savaşlar<br />
sonucunda yeniden yapılanmaya gidilerek<br />
yeni eyaletler oluşturulur. ‘Galatya’ adı,<br />
668’den itibaren yeniden yapılandırılan<br />
idari sistemle kaldırılır. Artık bu eyaletler<br />
birer askeri üs olan Thema adıyla anılır.<br />
Ankara, III.Leon ve V.Constantinos dönemlerinde<br />
(741-775) yarı sivil yarı askeri<br />
bir eyalet olan Bucellarion Thema’sının<br />
merkezi durumundadır. 775-776 yıllarında<br />
Arap orduları, Ankara’yı bir kez daha<br />
kuşatır. 797 yılında Abbasi Halifesi Harun<br />
El-Reşid’in komutanlarından Abdülmelik<br />
Bin Salih, Ankara’yı kısa sürede işgal eder.<br />
805’de I.Nicephoros (802-811) Ankara’yı<br />
surlarla çevirtir, yıkılan duvarları onartır<br />
(Charanis, 2011:201).<br />
Bizans Themalarının Gelişimi, M.S.750,<br />
109<br />
T A R İ H T E
806’da Ankara’ya tekrar saldıran Harun El-<br />
Reşid’în kenti alıp almadığı şüphelidir. Kent,<br />
Theophilos zamanında (829-842) 837-838<br />
yıllarında halife El-Mu’tasım ve Türkmen Komutan<br />
Afşin Beyin yağmalarına maruz kalır.<br />
859’da İmparator III.Michael (842-867) Fırat<br />
nehrine kadar olan bölgeyi Araplar’dan<br />
kurtarır ve Ankara kalesi ile surları onartır<br />
(Charanis, 2011:201; Ostrogorsky, 2011:212).<br />
Bundan dolayı imparatora kenti kuran ve<br />
koruyan anlamında “kentin banisi” unvanı<br />
verilir. Ankara bu dönemi parlak bir biçimde<br />
geçirir. 871’de Divriği (Theprike) merkezli Paulikian<br />
adlı bir Hristiyanlık mezhebi Khrysokheiros<br />
komutasında Ankara’yı ele geçirse<br />
de İmparator I.Basileios, (867-886) 872’de<br />
bunları kovar. VI.Leon döneminde (886-912)<br />
Bucellarion Theması daha da küçülür ve başına<br />
bir general getirilir. Bu yüzyılda kent nüfusunun<br />
25-30 bin olduğu hesaplanır (Sargın,<br />
2012:41-42).<br />
Bizans Themalarının Gelişimi, M.S.950,<br />
931’de yine Tarsus’taki Araplar kenti kısa süreli ele geçirseler de daha sonra Bizanslılar<br />
duruma tekrar hâkim olur. 11.yüzyıla kadar yaşanan barış döneminde ticaret daha da<br />
gelişir. Askerlere gereksinim azalınca Thema içindeki sivil otorite yine ön plana çıkar ve<br />
kentte refah yaşanmaya başlanır. 1032’deki veba salgını ve kıtlık ve 1037’deki deprem<br />
kentten göçlerin olmasına yol açar. Bu olumsuzlukların da etkisiyle tamamen surlar içine<br />
çekilen kent, tam bir orta çağ görünümü verir (Sargın, 2012:42).<br />
110<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
BIZANS VE TÜRKLER<br />
Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu Sancakları istanbulclues.com, 2017<br />
Thema’ler teşkilatı, Bizans’ın başındaki<br />
Makedonya sülalesi zamanında, en yüksek<br />
mertebesini ihraz eder. Bu devirden sonra<br />
bu sistem, kısmen Selçuki Türklerinin Anadolu’daki<br />
fütuhatı, kısmen Bizans hayatının<br />
Haçlılar devrinde uğradığı değişiklikler<br />
yüzünden, yavaş yavaş inhitat etmeğe<br />
başlar. Basil II Bulgarokton’un ölüm senesi<br />
olan 1025’ten itibaren Bizans, birtakım tesadüfi<br />
hükümdarların süratle birbirini istihlaf<br />
etmelerine ve Bizans devleti için bir<br />
nevi umumi inhitat başlamasına şahit olan<br />
bir karışıklık devrine girer ve bu karışıklık<br />
devri 25 sene sürer (1056-1081). Bu devir<br />
ancak meşhur Komnen’ler sülalesinin müessisi<br />
Aleksis Komnen ile sona ermiştir. Bu<br />
devir, sık sık imparator değişmeleri ve hükümdarların<br />
ekserisinin kabiliyetsizliği ile<br />
temayüz etmekle beraber, Bizans imparatorluğu<br />
tarihi için son derece mühimdir;<br />
çünkü bu 25 sene zarfında imparatorlukta<br />
sonraları Haçlı seferlerini doğurmuş olan<br />
hadiseler inkişaf etmiştir. Bütün bu devrenin<br />
devamı müddetince dış düşmanlar bütün<br />
cephelerden Bizans’a taarruz ettiler:<br />
garpta Normanlar, şimalde Peçenegler ve<br />
Uzlar, şarkta Selçuki Türkleri. Neticede<br />
Bizans arazisi fevkalade küçülür. İmparator<br />
Dukas 1067’de ölünce taht birkaç ay<br />
için karısı Evdokia Makrembolitissa’ya geçer.<br />
Evdokia’nın yedi aylık zaman-ı saltanatında,<br />
Selçuki sultanlarının ikincisi Alp<br />
Arslan Ermenistan’ı fethetti ve Suriye’nin<br />
bir kısmını, Kilikya ve Kapadokya’yı<br />
ve Kapadokya’nın payitahtı Cezarea<br />
(Kayseri)’yı ele geçirdi.<br />
111<br />
T A R İ H T E
Anadolu’ya Selçuklu Akınları, istanbulclues.com, 2017<br />
Askeri parti İmparatoriçeyi Kapadokyalı muktedir<br />
General Romen Diogen ile evlenmeğe<br />
icbar eder. İmparator Romen IV Diogen<br />
1067’den 1071 yılındaki Selçuklularla yaptığı<br />
Malazgirt Savaşına kadar hüküm sürer (Vasiliev,<br />
1943:443, 445, 448).<br />
Selçukilerin garbi Asya’daki hareketi İslam<br />
tarihinde olduğu gibi Bizans tarihinde<br />
de yeni bir devre açar. 11’inci asırda hilafet<br />
vahdetini kaybetmiştir. İspanya, Afrika<br />
ve Mısır, uzun müddetten beri, müstakil bir<br />
hayat sürmektedir. Suriye, Mezopotamya<br />
ve İran’da dahi birçok münferit hükümdarlar<br />
ve müstakil sülaleler mevcuttur. Selçukiler,<br />
XI inci asrın ortasında İran’ı fethettikten<br />
sonra, Mezopotamya’ya nüfuz ederler ve<br />
Bağdada girerler. O andan itibaren Bağdat<br />
halifeliği Selçukilerin himayesi altına girmiş<br />
olur. Selçuki sultanları Bağdat’ta oturmazlar,<br />
fakat, kendileri tarafından nasbolunan ve en<br />
yüksek otoriteye malik bulunan bir kumandan<br />
tarafından bu mühim şehirde temsil edilirler.<br />
Bir müddet sonra Selçuki Türklerinin<br />
kudreti, yeni Türk kabilelerinin gelmesiyle,<br />
daha fazla artar. Bunlar, kısa bir zaman içinde<br />
Afganistan’dan Bizans Anadolusuna ve Fatımilerin<br />
Mısır halifeliğine kadar uzanan bütün<br />
garbi Asya’yı fethederler (Vasiliev, 1943:448).<br />
Selçukluların Bizanslılardan devraldıkları<br />
kentlerde Türk-Müslüman nüfus oldukça yavaş<br />
bir artış göstermesine karşın Ankara ve<br />
çevresi yoğun bir şekilde Türkleşmiştir. Türk<br />
Hâkimiyetinin kitle halinde yerleşmeleri 1071<br />
Malazgirt Zaferinden sonra gerçekleşmiştir.<br />
Ankara, Malazgirt zaferinin hemen ardından<br />
1073’te Türkler tarafından fethedilir<br />
ve Bizans’ın elinden çıkmış olur.<br />
112<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ankara civarındaki Bizans yerleşimleri<br />
olarak Keçiören/Bağlum-Hisartepe, Sincan/Yenikent-Zir<br />
Kaya Mezarları, Akçaören-Hisartepe,<br />
Ankara Çayı/Osmaniye<br />
Köyü-Üç Odalar Kaya Mezarları, Çubuk/<br />
Tahtayazı, Kazan/Karalar, Kalecik Kalesi,<br />
Polatlı/Bacı Köyü, İnler-Taburoğlu (Kızılhisar)<br />
Kalesi, Karahamzalı, Çağlayık (Çağnık),<br />
Beyobası, Şeyhali, Temelli/Girmeç-Girmeçkale,<br />
Beypazarı/Setkaşı-Tabanlıoğlu<br />
Kalesi, Üreğil, Çamlıdere, Evren/Çatalpınar<br />
(Sığırcık Kalesi), Gölbaşı/Karaoğlan-<br />
Yurtbeyi, Bezirhane Kalesi, Haymana/<br />
Türkhöyük, Yenice-Güzelcekale, Nallıhan/<br />
Yukarı Bağdere-Yakacık, Çayırhan (Juliopolis),<br />
Elmadağ/Karacahasan Kalesi, Süleymanlı-Asartepe<br />
Kalesi, Bala/Üçem Kalesi<br />
sayılabilir (Sargın, 2012:43).<br />
Zir Kaya Mezarları, Zir vadisi (Yenikent), 2016<br />
113<br />
T A R İ H T E
Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu Sancakları istanbulclues.com, 2017<br />
1.12<br />
SELÇUKLULAR DÖNEMİ<br />
Hun Türklerinin 395-398 yılları arasında<br />
Anadolu’ya gelişleri, tarihte Türklerin<br />
Anadolu’ya ilk girişleri olarak<br />
kabul edilmektedir. Hun Türklerinden sonra<br />
Anadolu’ya Türklerin ikinci girişi VI. yüzyılın<br />
başlarında Sabar (Sabir veya Hazar diye<br />
de isimlendirilirler) Türkleri tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />
Hun ve Sabar Türklerinden<br />
sonra Anadolu’ya üçüncü Türk girişi, VIII.<br />
yüzyıldan itibaren Müslüman Türkler tarafından<br />
gerçekleştirilir. Özellikle Abbasiler devrinde<br />
Türkistan ve Horasan’dan Anadolu’ya<br />
getirilerek Bizans’a karşı gazalarda bulunan<br />
gönüllü gaziler arasında, çok sayıda Müslüman<br />
Türkler vardır. Selçuklu Türklerinin XI.<br />
Yüzyılda, Anadolu’nun bir Türk Yurdu haline<br />
getirilmesini sağlayan fetihlerinden önce<br />
yaklaşık 300 yıl boyunca kendi soydaşları tarafından<br />
aynı bölgede düşmana karşı sürekli<br />
mücadeleler yapılmış ve söz konusu fetihlere<br />
zemin hazırlanmıştır (Sevim, 1987:13-17).<br />
Selçuklular Oğuzların Kınık boyundan,<br />
Osmanlılar Kayı boyundandır. Önceleri<br />
Oğuzlar Çin’e komşudurlar. VIII-XI. yüzyıllarda<br />
Aral Gölü civarına gelirler. Bu gölün<br />
kuzey, doğu, batı taraflarında yerleşirler.<br />
Hazarlara Maveraünnehr’e ve Harezm’e<br />
komşu olurlar, İbn Fadlan onların liderlerine<br />
batı Kazakistan’da Üstyurt bölgesinde<br />
rastlamıştır. Bu sırada Bulgar hükümdarının<br />
Oğuz subaşısının dünürü olduğu anlaşılıyor.<br />
Oğuzlar X. asrın ikinci yarısı ile XI. yüzyılda<br />
Hazar denizinin güneyinden Selçuklularla<br />
İslam ülkelerine yayılmışlar, önemli bir<br />
kısmı, Anadolu’yu yurt edinmiştir (Şeşen,<br />
2010:XII).<br />
114<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Anadolu’ya Selçuklu Akınları, istanbulclues.com, 2017<br />
Müslüman Türklerden önce Anadolu’da<br />
Hristiyan Türkler vardır. Peçenek Türkleri<br />
Doğu Anadolu’ya yerleşmiş, bir kısmı<br />
da Anadolu’da iskân edilmiştir. Kayseri ve<br />
Ankara’ya yerleştirilen Oğuzları bir kısmını<br />
papazlar Hristiyan yapmışlardır. Bunlardan<br />
bazıları Ortodoks kilisesine, bazıları<br />
da Ermeni kilisesine bağlanırlar. Bunların<br />
adları Aslan, Kılıç, Demirtaş, Sinan gibi<br />
Türk adı iken Yorgi, Artin gibi Hristiyan adı<br />
alırlar. Bunların pek çoğu Karakeçili Türk<br />
boyuna mensup iken bir kısmı da Peçenek<br />
Türkleridir. Onuncu yüzyıldan itibaren<br />
Horasan’dan Anadolu’ya göçler olmuş ve<br />
bunlar Bizans ordusuna hizmet etmişlerdir<br />
(Şapolyo, 1972:70-72).<br />
Selçuklu Devleti kurulmadan önce Selçuklu<br />
ailesi Maveraünnehir’de, Karahanlı<br />
ve Gazneli Devletlerinin şiddetli takip ve<br />
baskıları altında çok güç şartlarda ümitsizlik<br />
içinde hayatlarını sürdürmüşlerdir.<br />
Bu dönemde kendilerine yeni yurt aramak<br />
zorunda kaldıklarında yeni yurtlarının<br />
neresi olacağı konusundaki kararlarında<br />
daha önce geldikleri ve bildikleri bölge<br />
olan Anadolu bu konuda öne çıkmıştır.<br />
Anadolu’nun yurt edinilmesi maksadıyla<br />
keşif yapma görevi Tuğrul Beyin kardeşi,<br />
Sultan Alparslan’ın babası Davut Çağrı<br />
Bey’e verilir. Çağrı Bey Selçuklu ailesi<br />
ve üç bin Türk atlısıyla Anadolu’ya hareket<br />
eder. 1015 yılında Horasan’ı geçerek<br />
Zaganos dağlarının doğusuna ulaşır. Horasan,<br />
Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya<br />
yerleşebilecekleri kanaatini 1021 yılında<br />
geri dönerek kardeşi Tuğrul beye keşif<br />
sonucunu rapor eder (Sevim, 1987:19-<br />
22). Horasan’a yönelmenin sonucunda<br />
Selçukluların 23 Mayıs 1040 (Sevim,<br />
1993:456-457; Köymen, 1979:336) yılında<br />
Gaznelilere karşı elde ettikleri Dandanakan<br />
Zaferi’nden önce Türkistan’dan<br />
Oğuzların (Türkmen) göçleri daha sınırlı<br />
sayıda iken zaferden sonra Karahanlı ve<br />
Gazneli’lerin engellemelerine rağmen<br />
göçler kitleler halinde seller gibi olmuştur<br />
(Sevim, 1987:19-22). Selçukluların Çağrı<br />
Beyin kanaatine uygun batı yönündeki harekete<br />
geçmeleri sonunda Anadolu, nihai<br />
olarak Müslüman bir Türk yurdu olur.<br />
115<br />
T A R İ H T E
Anadolu’ya akınların daha ilk dönemlerinde<br />
18 Eylül 1048 tarihinde Pasinler’de Türkler,<br />
Bizanslılarla karşılaşır. Bu savaşta Türk kuvvetlerine<br />
Tuğrul Bey’in görevlendirdiği İbrâhim<br />
Yınal, Bizans kuvvetlerine de Katakalon kumanda<br />
etmektedir. Gürcü Prensi Liparit kumandasındaki<br />
birliklerin de yardım ettiği bu<br />
Bizans ordusu Türk kuvvetleri karşısında tutunamaz<br />
ve Bizans İmparatoru Monomakhos<br />
Tuğrul Bey’le antlaşma<br />
yapmaya mecbur kalır. Aras Irmağının<br />
yukarı havzasındaki<br />
Pasinler ovasında cereyan<br />
eden bu savaş, Türkler’in<br />
Bizans’a karşı ilk zaferi<br />
(Tuncel, 1991:332-335) ve<br />
Anadolu’yu fethin ilk habercisidir.<br />
Anadolu’ya Türkmenlerin girişini<br />
engellemeye çalışan Bizanslıların<br />
ileri karakol görevini<br />
Gürcüler ve Ermeniler yapmaktadır.<br />
1046-1071 yıllarında Anadolu’ya<br />
Türkmenlerin akınları devam eder.<br />
Bizanslılar Anadolu halkından ağır<br />
vergiler almaya başlayınca<br />
Anadolu halkı kurtarıcı arayışındayken<br />
Türkler bu ihtiyacı<br />
gidermişlerdir. Anadolu<br />
halkı yüksek ahlaklı, adil<br />
olan Türkmenlere karşı<br />
koymazlar (Şapolyo,<br />
1972:70-72).<br />
Alaeddin Camisindeki<br />
Selçuklu süslemeleri,<br />
Çam ve Ersay, 2012:11<br />
Anadolu içindeki Türkmenlerle<br />
ilgili şu anlatımlara yer<br />
verilmiştir. Türkmenlerin kasabaları<br />
ve konakları yok. Daima keçe çadırda<br />
oturuyorlar. Çok hayvanları; koyunları,<br />
keçileri hatta öküz ve inekleri var. Çoban gibi<br />
yaşıyorlar. Kazanç getiren hiçbir iş yapmıyorlar.<br />
Türkler ve Türkmenler aynı soydandır.<br />
Hayvanlarını otlatmadıkları hiçbir ülke kalmamıştır.<br />
Bir yerden öteki yere göç etmek isteyince<br />
bir soy birlikte hareket eder, her şeylerini<br />
birlikte götürürler. Toprağı işlemezler. Para<br />
kullanmazlar, ihtiyaçlarını değiş-tokuş yaparak<br />
karşılarlar. Otlağa ihtiyaç duyduklarında<br />
içlerinden en bilge kişileri o yerin egemenine<br />
yollayıp bir otlak ya da bölge isterler ve<br />
anlaşmadan sonra oraya göçerler (Avcıoğlu,<br />
1978:140-141).<br />
Türklerin akınları ya da göçleri esnasında<br />
ele geçirilen şehirlerin üzerine<br />
ya da yanına yeniden şehirler<br />
yapılmıştır ki bu cümleden<br />
Ankara da bu şehirler arasında<br />
yer almaktadır (Yinanç,<br />
1944:180).<br />
Selçuklu Sultanı Alparslan,<br />
amcası Sultan Tuğrul<br />
Bey zamanında başlayan<br />
akınlara hız verir. 1071 yılında,<br />
Malazgirt’te, Romanos<br />
Diogenes’in komutasında<br />
200.000 kişilik Bizans ordusuna karşılık,<br />
Alparslan komutasında 60.000<br />
kişilik Türk ordusu savaşır. Savaş esnasında<br />
Bizans ordusu içindeki Türk<br />
Peçenekler ile Oğuzlar soydaşlarıyla<br />
savaşmama kararı alarak<br />
düşmanın sol kanadından<br />
ve toptan Selçuklu ordusuna<br />
katılırlar. Bizans ordusunda<br />
panik başlar, önce<br />
Ermeniler, sonra Franklar<br />
ve diğer Avrupa askerleri<br />
dehşete düşerek kaçmaya<br />
başlarlar. Ardından imparatorun<br />
karargahına girilerek savaş<br />
kazanılır. 28 Ağustos 1071’de<br />
Alparslan’ın otağında Romanos Diojenes<br />
ile anlaşma imzalanır. Ancak, Bizanslılar<br />
Romanos Diojenes’in gözlerine mil çektirerek<br />
öldürürler. Bunun üzerine anlaşma uygulanamaz.<br />
Alparslan bu duruma çöz üzülür ve artık<br />
anlaşma şartlarına uyulacak durum kalmayınca<br />
hedef İstanbul ileri emrini verir (Şapolyo,<br />
1972:77-87).<br />
116<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Anadolu’ya Selçuklu Akınları, istanbulclues.com, 2017<br />
Malazgirt zaferinden sonra 1073 yılında<br />
Ankara ilk kez Türkler tarafından alınır;<br />
ancak Ankara’daki bu egemenlik uzun sürmez.<br />
Normandiyalı Orsel de Boullion,<br />
Ankara’yı bir süre sonra Türkler’den geri<br />
alır. Kısa bir süre sonra Türkmenlerden<br />
İnal Bey, Ankara’yı tekrar alır. 1077’de<br />
VII. Michael Ducas ile İnal Bey, sınırlar için<br />
anlaşır. Bizanslıların iyice zayıflamasıyla kırsalda<br />
güçlü olan Türkmenler, Emir Tursan<br />
Gazi Komutasında 1081’de Ankara’ya girer.<br />
Böylece Ankara ve çevresi Malik Ahmet<br />
Danişmend’in yönetimine geçer. İlk kentli<br />
Türkler, askerlerdir. Zamanla kentin zengin<br />
ve nüfuzlu ailelerini bu kesim oluşturur. Bu<br />
dönemde Ankara Bizanslılar, Danişmendliler<br />
ve Selçuklular arasında birkaç kez el<br />
değiştirir (Sargın, 2012:44-45).<br />
Anadolu fetholunca Sultan Melikşah ve veziri<br />
Nizamü’l-Mülk, Türk elinde ve Horasan’da<br />
bulunan Türk oymaklarını oba oba alarak<br />
Anadolu’nun bütün bölgelerine yerleştirir.<br />
Çiftçiler ovalara, tüccar ve esnaf şehirlere,<br />
sürü sahibi Türkmenler de yaylak ve kışlaklara<br />
yerleştirilerek Anadolu bir Türkmenistan<br />
haline getirilir. Anadolu’ya yerleştirilen Türkmenler<br />
köylerine kendi adlarını verirler ve<br />
halen bunlar bu isimlerle yaşamaktadırlar.<br />
On birinci yüzyılda en kalabalık Türkmen<br />
Oğuz kabilelerinin göçü gerçekleşerek<br />
Anadolu’yu Türkleştirmişlerdir (Şapolyo,<br />
1972:110-111)<br />
Melikşah, imparatorluğun büyük emirlerinden<br />
Porsuk’u bir Selçuklu kuvvetiyle İznik’e<br />
yollar ve Türkiye Selçuklu Devleti’nin yönetiminin<br />
Süleymanşah’ın üzerinde kalmasını<br />
sağlar. Böylece daha da güçlenen Süleymanşah,<br />
Bizans’taki taht çatışmalarından istifade<br />
ile sınırlarını devamlı olarak genişletme<br />
fırsatları elde eder. Şöyle ki: Nikephoros<br />
Melissenos, İmparator Botaniates’e karşı<br />
Süleymanşah’la bir anlaşma yapıp Denizli ve<br />
Ankara yörelerindeki kent ve kaleleri Selçuklulara<br />
verir (Sevim ve Merçil, 1995:423).<br />
Melikşah’ın ölümünden sonra yerine geçen<br />
Börkyaruk 1092 yılında I. Kılıç Arslan’ı<br />
İznik’e gönderip tahta oturtur. Kılıç Arslan<br />
kendisini tanımayan beylerle mücadele<br />
ederek onları yola getirir ve Doğu tarafından<br />
saldıran Danişmenlilerin üzerine<br />
yürür, Danişmendlilerin elinden Ankara’yı<br />
ve Kayseri’yi alarak Anadolu’da tamamen<br />
asayişi sağlar ve ardından İstanbul’a yönelir.<br />
Bunun üzerine Anadolu üzerine tarihte<br />
haç-salip savaşları olarak bilinen haçlı<br />
seferleri başlar (Şapolyo, 1972:129-133).<br />
1095 yılı Türkler için ölüm kalım yılıdır. Kılıç<br />
Arslan İznik’te oluşturduğu harp divanı<br />
ile Haçlı ordusuna nasıl karşı konulacağını<br />
kararlaştırır ve haçlı ordusuna gerilla<br />
usulüyle büyük zaiyat verdirir (Şapolyo,<br />
1972:136-138).<br />
117<br />
T A R İ H T E
Selçuklu Devleti Haritası, 1092, Lan Miladjov, reddit.com, 2018<br />
Kılıç Arslan Bolu’da da Haçlılara karşı gerilla<br />
savaşı yapar; bu savaş 25 Ağustos 1101 akşamına<br />
kadar devam eder. Bu savaşta haçlılar<br />
160.000 kişi kaybederler (Şapolyo, 1972:145).<br />
Toulous’lu Raymond komutasındaki arda kalan<br />
haçlıların desteğiyle Alekxios Kommenos<br />
(1081- 1118) Ankara’nın 1101 yılında tekrar<br />
Bizanslılar’ın eline geçmesini sağlar (İnalcık,<br />
2017:28). Kılıç Arslan Anadolu’nun birçok yerinde<br />
mücadeleler vererek Anadolu’nun bir<br />
kısmı hariç haçlı ordusuna karşı ülkeyi savunarak<br />
Türklerin Anadolu’da yerleşmesine imkân<br />
sağlar. 34 yaşındaki Kılıç Arslan, 1107 yılında<br />
bir savaşta üzerinde bulunduğu köprünün<br />
yıkılmasıyla atıyla birlikte suda boğularak vefat<br />
eder (Şapolyo, 1972:149). Kılıç Arslan’ın<br />
ölümünde Musul Valisi bulunan büyük oğlu<br />
Şahinşah yakalanıp İsfahan’a gönderilince<br />
Selçuk tahtı sahipsiz kalır. Haçlı seferleri ve<br />
sultanın ölümü dolayısiyle Bizanslılar artık<br />
müdafaadan taarruza geçerek bütün sahilleri<br />
istirdat eylerler. Türkler her taraftan İç<br />
Anadolu’ya doğru göçmeğe başlarlar. Bu<br />
çekilişte büyük zayiata uğrarlar. Ulubat Gölü<br />
civarında toplanıp Anadolu yaylasına dönmekte<br />
olan kalabalık bir Türkmen halkı Bizanslıların<br />
şiddetli taarruzuna uğrar. Kadın,<br />
çocuk ayırmaksızın katliam yaparlar (Turan,<br />
1969:221).<br />
118<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
sancak gibi hakimiyet alametleri göndererek,<br />
tebcil etmiştir (Turan, 1969:223). Sultan<br />
Mes’ud Kilikya bölgesinde fetihlerine devam<br />
ederken ordusunda ve hayvanlarında<br />
çıkan veba sebebiyle 1154’de çekilmeğe<br />
mecbur kalır ve 1155’de de ölür.<br />
Anadolu, Sultan Mesut devletinden itibaren<br />
Turkia (Türkiye) olarak söylenip<br />
yazılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte<br />
Anadolu ülkesi, İslâm kaynaklarında Diyarı<br />
Rum (Rum diyarı) veya yalnızca Rum<br />
olarak kaydedilmiştir (Sevim ve Merçil,<br />
1995:441).<br />
1110’ dan sonra Konya’ya gelip babasının<br />
tahtını elde eden Şahinşah’ın mukabil hücumları<br />
bir takım muvaffakiyetli neticeler<br />
verir. Türkler İznik ve Bursa taraflarına kadar<br />
alanlarda bulunurlar (Turan, 1969:222).<br />
Bu arada kayınpederi Danişmendli Emir<br />
Gazi’nin desteğini alan Mesut, kardeşi<br />
Şahinşah’ı yenerek sultanlığı ele geçirir.<br />
Sultan Mes’ud’un Konya önünde Bizans ordusunu<br />
mağlub ve İslam dünyasına korku<br />
salan Haçlı ordularını imha etmesi Sultanın<br />
ve Selçuk Devletinin kudretini çok yükseltir.<br />
Artık Anadolu Türklerinin buhran devri geçmiş;<br />
siyasi birlik ve medeni ilerleme devri<br />
açılmıştır. Bu büyük zaferleri dolayısiyle<br />
Bağdad halifesi Selçuk Sultanına, hil’at ve<br />
Mes’ûd’un yerine Elbistan’a veliahd<br />
tâyin ettiği oğlu II. Kılıç Arslan sultan<br />
olur. Mes’ûd ile başlayan siyasî, askerî ve<br />
medenî hamleler bu kudretli Sultan ile<br />
çok ileri bir safhaya erişir ve Türkiye Selçukluları<br />
tarihinde yeni bir devir başlar.<br />
Fakat II. Kılıç Arslan ilk yıllarda tehlikeli<br />
ittifaklarla karşılaşır. İlk önce küçük kardeşi<br />
Şahinşâh Ankara ve Çankırı taraflarına<br />
giderek Yağıbasan ile birleşip kendisiyle<br />
mücâdeleye girişirler. İmparator Manuel<br />
ile Musul Atabeği Nureddin Zengî de<br />
II. Kılıç Arslan’a karşı 1159’da ittifak yaparlar.<br />
Kilikya Ermeni prensi II.Thosos da<br />
fırsattan faydalanarak Selçuk topraklarına<br />
tecavüz eder. Bütün siyasî tahrik ve faaliyetlerin<br />
merkezi İstanbul’a giden II. Kılıç<br />
Arslan İmparatorla yaptığı ittifak sayesinde<br />
Yağıbasan’ı ve kardeşi Şahinşâh’ı<br />
1163’de bertaraf eder. Yağıbasan’ın ölümünden<br />
sonra Dânişmendlileri de tedricen<br />
ortadan kaldırır. Atabeg Nureddin<br />
işgâl ettiği yerlerden çekilir. Mengücük<br />
oğullarını da tâbiiyetine alır. Böylece uzun<br />
bir mücâdele sonunda Sakarya’dan Fırat<br />
boylarına kadar Anadolu Kılıç Arslan idaresinde<br />
birleşir (Turan, 1969:224; Kafesoğlu,<br />
1972:92; Sargın, 2012:45-47).<br />
119<br />
T A R İ H T E
Selçuklu Askerleri, histoireislamique.wordpress.com, 2017<br />
Bu dönemde Ankara ve çevresinde aile içi<br />
taht kavgaları, Bizans ile savaş ve ayaklanmalar,<br />
birçok karışıklık yaşanır. Tarihçi Speros<br />
Vryonis’in belirttiğine göre, 1180’lerde<br />
“Sahte Aleksios” adı verilen ayaklanmalarda<br />
Ankara’nın kuzeyindeki Kalelerde yaşayan<br />
Hiristiyanlar, Bizanslılara karşı ayaklanır. III.<br />
Aleksios Kommenos kalelerin zapt edilmesi<br />
üzerine ayaklanan Hristiyanların üzerine<br />
yürüdüyse de başarılı olamaz. Ankara’nın<br />
Türkmen Emiri bu olaydan yararlanarak hem<br />
sınırlarını genişletir hem de yeni Türk yerleşimciler<br />
getirir (Sargın, 2012:46-47).<br />
Bu devrede Türklerin çoğu henüz göçebe<br />
olduğu için de Selçuk devleti yerli halka ve<br />
çiftçilere muhtaç bulunmaktadır. Bu sebeple<br />
Selçuk hükümdarları bu halkları himayeden<br />
başka elde ettikleri bölgelerden kendi devlet<br />
hudutları içine Hristiyanları kitle halinde<br />
tehcir ve iskân edip istihsali arttırmağa ve<br />
memleketlerini imâra çalışırlar. Gerçekten I.<br />
Mes’ûd, II. Kılıç Arslan, I. Gıyâseddin Keyhusrev,<br />
Dânişmendli Yağıbasan ve Artuklu<br />
hükümdarları 10.000’den 70.000 kişiye varan<br />
halkları kendi bölgelerine nakl ve iskân<br />
etmişlerdir. Kılıç Arslan’ın bir oğlu Ankara<br />
meliki Muhiddin Mes’ûd Kastamonu havalisinde<br />
fethettiği Dadybra’dan Hristiyanları çıkarıp<br />
oraya Türkleri yerleştirirken diğer oğlu<br />
Gîyâseddin Keyhusrev de 1196’da işgâl ettiği<br />
Menderes havzasından Hristiyan bir halkı<br />
Akşehir bölgesine sürüp iskân ederler. Selçukluların<br />
ziraat ve iskân siyâseti bakımından<br />
bu hâdiseler misal olarak nakle değer. Filhakika<br />
Keyhusrev sürgün ettiği bu kalabalık<br />
halkı beşer bin kişilik gruplara ayırmış; bunları<br />
ailelerine ve memleketlerine göre defterlere<br />
yazdırmış; onlara Bizans ve Haçlı muharebelerinde<br />
ıssızlaşan Akşehir bölgesinde<br />
köyler, evler, çift âletleri, tohumluk dağıtarak<br />
iskân etmiş ve bu muhacırları birkaç yıl da<br />
vergiden muaf tutmuştur. Sultan bu köylülere<br />
memleketlerine dönmek hakkını da tanıdığı<br />
halde Hristiyanlar bu yeni vatanlarından<br />
memnun kalmış ve hatta onlara imrenen ve<br />
Bizans idaresinde ezilen başka köylüler de<br />
Selçuk hâkimiyetine girmiştir. Böyle bir tehcir<br />
ve iskân münasebetiyle Artuklu hükümdarı<br />
Kara Arslan’ın: “Biz bu tehcir ettiğimiz insanları<br />
esir yapacak değiliz. Bunları köylere nakl<br />
ve iskân edeceğiz; onlar da çiftliklerinde bizim<br />
için çalışacaklar” yâni istihsal yapıp vergi<br />
ödeyecekler şeklindeki sözleri bu siyâsetin<br />
başka bir güzel örneğidir (Turan, 1969:278).<br />
II. Kılıç Arslan ölmeden önce ülkesini on bir<br />
oğlu arasında paylaştırır: Tokat ve yörelerine<br />
(Rükneddin Süleyman şah), Niksar, Koyulhisar<br />
ve havalisine (Nasırüddin Berkyaruk şah),<br />
120<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Elbistan’a (Ablis’tana) (Mugisüddin Tuğrul<br />
şah), Kayseri ve yörelerine (Nureddin<br />
Sultan şah), Sivas ve Aksaray’a (Kutbeddin<br />
Melik şah), Malatya’ya (Muizüddin Kayser<br />
şah), Konya Ereğlisi ve güney uç bölgesine<br />
(Sencer şah), Niğde’ye (Arslan şah),<br />
Amasya’ya (Nizameddin Ergun şah), Uluborlu<br />
ve Kütahya yörelerine (Gıyaseddin<br />
Keyhusrev), Ankara, Çankırı, Kastamonu<br />
ve Eskişehir’e (Muhiddin Mesud şah) melik<br />
olarak atanır (1186) (Sevim ve Merçil,<br />
1995:445-446). O memleketlerin gelirlerinden<br />
az veya çok hiçbir şey babalarının<br />
saltanat divanına ait değildir. Her sene<br />
bir kerre babalarının ziyaretine gelirler ve<br />
tekrar yerlerine dönerler. Gıyaseddin’in<br />
Padişahlığa intihap edilmesi üzerine hepsi<br />
birden mülk ve saltanat kavgasiyle harekete<br />
geçerek büyük kardeşleri Rükneddin<br />
Süleyman Şah’ın hizmetinde toplanırlar.<br />
Babalarının bu husustaki düşüncelerini<br />
‘temiz ve bol su varken fena tozlarla teyemmüm<br />
etmek ve saldıran bir kaplana<br />
karşı topal tilkiden yardım istemek’ kabilinden<br />
sayarak yanlış bulurlar. Kardeşleri<br />
bu öğütleri dinledikten sonra kafalarına<br />
yerleşen şahlık sevdasından vaz geçerler,<br />
her biri kendi vilâyetlerinin başına döner.<br />
Bu haller cereyan ettiği sırada Sultan<br />
Kılıç Arslan’ın öldüğü haber alınır,<br />
Gıyaseddin babasının saltanat<br />
tahtına oturur (İbni<br />
Bibi, 1941:24-25).<br />
Muhiddin Mes’ud’un payına Ankara düşer.<br />
Ankara’nın ilk Camisi olan Alaeddin<br />
(Alaaddin) Camii bu dönem yapılır.<br />
Mes’ud’un zamanında Ankara bir kültür<br />
ve sanat kenti olur. Kentteki ilk Selçuklu<br />
sikkesi bu dönemde basılır. 1192’de<br />
babaları ölünce, kardeşler arasında toprak<br />
kavgası çıkar. Tokat’ta bulunan kardeş II.<br />
Rükneddin Süleyman Şah (1196-1204)<br />
öteki kardeşlerin elindeki toprakları<br />
alır, yaklaşık üç yıl Ankara Kalesini kuşattıktan<br />
sonra 1024’de kaleyi ele geçirir.<br />
Bu uzun kuşatma döneminde yaşanan<br />
kıtlık, Mes’ud’u sürgün karşılığı anlaşmaya<br />
razı ettiyse de Süleyman Şah oğulları ile<br />
birlikte Muhiddin Mes’ud’u katleder. Bu<br />
olaydan beş gün sonra kendisi de ölür.<br />
Daha sonra sırasıyla III.Kılıç Arslan (1204-<br />
1205), I.Gıyaseddin Keyhüsrev (1205-1211)<br />
ve I.İzzeddin Keykavus’un (1211-1220)<br />
yönetimleri söz konusudur. 1211 yılında<br />
Keykavus’un kardeşi I.Alaeddin Keykubat<br />
ağabeyinin idaresini reddeder. İki<br />
kardeşin Kayseride’ki savaşında yenilen<br />
I.Alaeddin Keykubat, Ankara’ya kaçar ve<br />
kaleye sığınır (İbni Bibi, 1941:52).<br />
II. Keyhüsrev döneminden (1237-1243) bakır sikke.<br />
Ön yüzde “KELİME-İ TEVHİD ETRAFINDA HAM-<br />
SE...”. Arka yüzde: “ES-SULTAN’ÜL ... KEYHÜSREV<br />
...”, tepede “DURİBE Bİ-ANKARA” (Ankara’da darp<br />
edildi), [MESUD ŞAH 582-600 H.], Kamil Eron sikke<br />
koleksiyonu, 2008<br />
Alaeddin Cami’nin ahşap minberi,<br />
Çam ve Ersay, 2012:11<br />
121<br />
T A R İ H T E
Alaeddin Cami ve kaleden kuşbakışı görüntüsü, Çam ve Ersay, 2012:10<br />
Alaeddin Cami Dış Görünüşü, Ankara<br />
Gıyaseddin Keyhüsrevin Etnografya Müzesinde<br />
sergilenen tahtı, Çam ve Ersay, 2012:25<br />
Sultan İzzeddin Keykavus, bir müddet hayır<br />
ve hasenat yolunda saadetle yürüyerek işleri<br />
düzelttikten ve mühimmatını da tamamladıktan<br />
sonra, kardeşinin Ankara’ya yerleşmiş<br />
olarak orada hüküm sürmesini, devlet ve saltanatının<br />
emniyeti ve bütünlüğü bakımından<br />
mahzurlu gördüğünden, bu fitnenin ortadan<br />
kaldırılması lüzumunu duymuştur. Etraftaki<br />
beylere, asker serdarlarına büyük kuvvetlerle<br />
harekete hazırlanmalarını tebliğ ile orduyu<br />
Konya’da toplar. Muhasara ve harp hazırlıklarını<br />
bitirdikten sonra, ordu ile beraber<br />
1212 yılında Ankara hududuna doğru yola<br />
çıkar. Melik Alâeddin, kardeşinin hareketini<br />
haber alınca, tezelden asker ve müdafaa<br />
vasıtaları tedariki, şehrin ileri gelenleri ile<br />
yapılan sözleşmelerin yenilenmesi gibi işlerle,<br />
meşgul olmaya başlar. Sultan İzzeddin’in<br />
ordusu, Ankara’ya geldiği ilk günde, muntazam<br />
saflar halinde yürüyen askerin heybeti<br />
akıllara hayret verecek derecededir; derhal<br />
şehir çepe çevre sarılır. Bahar iptidalarından<br />
ertesi senenin ilk baharına kadar, her<br />
gün iki taraf bu şekilde mukabele gösterir<br />
(İbni Bibi, 1941:55-57). Ankaralılar Alâeddin<br />
Keykubad’ı, sulha razı ederek iki kardeşi<br />
barıştırır ve Keykavus 1213’te kenti büyük<br />
bir törenle teslim alır (İbn-i Bibi, 1996:155-<br />
160; Sevim ve Merçil, 1995:456, 553; Akşin,<br />
1985:213). Barış aşamasında önemli rol alan<br />
Sultan Keykavus tarafından Seyfettin Kızıl<br />
Bey bayraklar taşıyan kafile ile Ankara kalesine<br />
girer ve bayrakları kalenin burçlarına<br />
diker. Sultan da ordusuyla şehre girer.<br />
Keykavus’un ölümü üzerine I. Alâeddin Keykubat<br />
1219 yılında sultan olur.<br />
122<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Hollanda’daki Rijksmuseum’da sergilenen Ankara Manzarası isimli foroğrafın aşağı bölümünde; iplik pazarında<br />
tiftik ipliği çileleri tartılıyor, dokunuyor ve tiftik ipliği balyaları taşınıyor.<br />
Selçuklu Dönemi’nde özellikle 1220-1237<br />
arasında I. Alâeddin Keykubat’ın hükümdarlığı<br />
sırasında Ankara parlak günler<br />
yaşar. Kent askeri ve ekonomik yönden<br />
yeniden canlanır. Kale onarılır. Günümüze<br />
kadar gelen önemli eserler bırakılır.<br />
Bu dönemde; yani 13.yüzyılda başkent<br />
Konya, Kayseri ve Sivas gibi kentler, anayolların<br />
üzerinde bulunmasından ötürü<br />
daha çok gelişme gösterir. Selçuklular, bu<br />
kentlere daha çok önem verir. Ankara ise<br />
bir uç kenti olarak gelişir. Bu dönemde<br />
tiftik keçisinin yününden dokunan ünlü<br />
sof kumaşları da Bizans ve Avrupa’ya ihraç<br />
edilmektedir (Sargın, 2012:45-47).<br />
Tarihler, hisardaki Alaeddin Camii inşasını<br />
(ve Alâeddin Mahallesi) yine Alâeddin’in<br />
Laskarid’e karşı bu Uç bölgesine geldiği<br />
tarihe, 1222’ye koymaktadır (İnalcık,<br />
2017:37-38).<br />
Alaeddin Keykubad tarafından tamir ettirildiği<br />
için yanlış olarak onun adıyla bilinen<br />
fakat Selçuklu emiri Muhyiddin Mesud’un<br />
Ankara’da hüküm sürdüğü devirde sarayla<br />
birlikte yapılmış olan (1197) cami, bugüne<br />
kadar yalnızca ahşap minberi ile dikkat<br />
çekmiştir. Aslında o, yalnız Ankara’nın<br />
değil, Türk mimarisinin de bazı problemlerini<br />
aydınlatacak bazı unsur ve<br />
yenilikler içermektedir. Caminin kıble<br />
duvarındaki bir kapı, varlığı bilinmekle birlikte<br />
yeri şimdiye kadar tespit edilemeyen<br />
batıdaki saraya geçit vermektedir. Caminin<br />
doğusunda bulunan bir mihrap izi burasının<br />
daha eski bir camiyi işaret etmektedir.<br />
Osmanlılara kadar bu eski ve yeni cami bir<br />
kapı ile bağlanarak birlikte hizmet etmişlerdir.<br />
Düz damlı bu eski caminin batısına<br />
yapılan şimdiki cami, kuzeyindeki son cemaat<br />
yeri ve onun üstündeki kadınlar mahfili<br />
Muhyiddin Mesud’un eseri olup son iki<br />
unsur Türk mimarisinde türünün bilinen en<br />
eski örnekleridir. Cami, eski bölümdeki alçı<br />
kaplamalı mihrabı, ahşap minberi, ahşap<br />
örtüsü, üstü kadınlar mahfeli olarak düzenlenmiş<br />
alçak son cemaat yeri ile klasik Ankara<br />
üslubunun temel taşı olmuştur. Ayrıca<br />
minarenin yanındaki çeşme de bildiğimiz<br />
suyu devamlı akan bir çeşme olmayıp, suyu<br />
taşınarak temin edilen farklı bir çeşmedir.<br />
Yanındaki saray ise kıble duvarında kapısı<br />
bulunan diğer bazı Selçuklu devri camilerinin<br />
hemen yakınında veya bitişiğinde bir<br />
sarayın bulunabileceğine dair önemli bir<br />
işarettir (Çam ve Ersay, 2012:9).<br />
123<br />
T A R İ H T E
Kızılbey Cami ve Türbesi, Atila Cangır Koleksiyonu<br />
Ankara, Abbasi Halifelerinin Bizans’a karşı<br />
Anadolu seferlerinde en önemli üs merkezidir.<br />
Alâeddin’in Bizans’a karşı serhad<br />
deneyimi 1211 tarihinden başlar. Saltanatının<br />
ilk yıllarında ilk seferleri, Bizans’a ait<br />
topraklarda fetihlerle, 1222 veya 1223’de<br />
Kalonoros/Alaiyye fethi ve 1222’de Eskişehir-Karacahisar<br />
Uç bölgesinde Laskaridlere<br />
karşı savaşla belirlenir. Ankara’da Kızıl Bey,<br />
Kastamonu’da Hüsameddin Çoban, sipehsalar<br />
veya melikü’l-ümera unvanıyla Bizans’a<br />
karşı Uç akınlarını örgütlerler. Alâeddin tahta<br />
geçince bu Uç beyleri armağanlarını gönderirler.<br />
619/1222’de Ankara’da Alâeddin<br />
adına yapılan bugünkü Yenimahalle ilçesi<br />
Varlık mahallesindeki Akköprü, sultanın bu<br />
tarihte Ankara’ya hâkim olduğunu göstermektedir.<br />
Ankara’nın Varlık mahallesindeki<br />
13. Yüzyılda yapılan ve günümüze kadar tarihi<br />
özelliğini en iyi şekilde koruyarak gelmiş olan<br />
Akköprü, Selçuklu eserlerinden biridir.<br />
Köprü kitabesi şöyledir: “Es-Sultanu’l muazzam<br />
Alau’d-dünya ve’ddin Ebu’l-feth Keykubad<br />
bin Keyhüsrev burhanu Emiri’l müminin<br />
fi Rebi’il-ahir, sene tis’a ‘aşer ve sittemie”<br />
(Mayıs 1222) (İnalcık, 2010:16).<br />
İznik Rum imparatoru Yuannis III. Ducas Vatatzes<br />
(1222-1254), 1225-1231 döneminde<br />
Büyük Menderes’ten Eskişehir Selçuklu sınırına<br />
kadar Türklere karşı saldırı politikası<br />
gütmüştür. Mücadele, Kastamonu’dan<br />
Eskişehir-Karacahisar’a ve Menderes vadisine<br />
kadar geniş bir cephede cereyan eder<br />
ve I. Alâeddin Keykubad ordusuyla Ankara-Eskişehir<br />
bölgesine gelerek 1222’den<br />
1230’a kadar ona karşı savaşlar yapar (İnalcık,<br />
2017:35).<br />
I. Alâeddin Keykubat, Hazermşahlar ile 1230<br />
yılında yaptığı “Yassıçimen Savaşı”ında kendisini<br />
destekleyen Ertuğrul Gazi ile Karakeçili<br />
Aşireti’nin Ankara’nın güneyindeki<br />
Haymana ve Bala çevresindeki otlaklara<br />
yerleşmesini sağlar. Osmanlı Devleti’nin<br />
temelini atacak olan bu aşiret, daha sonra<br />
Söğüt-Domaniç bölgesine göçer.<br />
I. Alâeddin Keykubat, 1237’de oğlu II. Gıyaseddin<br />
Keyhüsrev tarafından öldürülünce<br />
Anadolu’da kargaşa yeniden başlar. 13.yüzyıldan<br />
itibaren Moğollar’ın ve İlhanlılar’ın<br />
saldırıları yüzünden tüm Selçuklu kentleri<br />
gibi Ankara’da çok zarar görür.<br />
124<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Selçuklular 1243’de “Kösedağ Savaşında”<br />
Moğollar’a yenilir. II. Gıyaseddin Keyhüsrev,<br />
Ankara Kalesine sığınmak zorunda<br />
kalır. Daha sonra haraç ödeme ve yönetimlerini<br />
kabul etme koşuluyla Moğollar<br />
ile anlaşılır. Anadolu’da Selçukluların güç<br />
kaybı devam eder. 13. Yüzyıldan 14.yüzyıla<br />
girerken Selçuklular, İlhanlılar, Germiyanlı<br />
Yakup Bey arasında kentte devamlı bir yönetim<br />
değişikliği olur.<br />
Anadolu’daki Türkmenler’in en yoğun yerleştiği<br />
bölge, Ankara ve (özellikle kuzey<br />
köyleri) çevresidir. 14.yüzyıldan itibaren Ankara<br />
ve çevresinin çok büyük oranda Türkmenleştiği<br />
görülür (Sargın, 2012:44-47).<br />
1927-37 yılları arasında kullanılan<br />
5 liralık banknotun arka<br />
yüzünde bulunan Akköprü<br />
resmi, TCMB Arşivi<br />
Akköprü, 1900’lü yıllar, Atila Cangır Koleksiyonu<br />
Akköprü, Atila Cangır Koleksiyonu<br />
Köprü kitabesi şöyledir: “Es-Sultanu’l muazzam<br />
Alau’d-dünya ve’ddin Ebu’l-feth Keykubad<br />
bin Keyhüsrev burhanu Emiri’l müminin fi<br />
Rebi’il-ahir, sene tis’a ‘aşer ve sittemie (Mayıs<br />
1222)”<br />
125<br />
T A R İ H T E<br />
Akköprü, 2018
I L K H A N A T E<br />
1 2 5 6 - 1 3 5 3<br />
İlhanlı Haritaları<br />
Argun Han,<br />
kucağında oğlu<br />
Gazan Han. Atın<br />
üstündeki ise<br />
İlhanlı hükümdarı<br />
Abaka Han,<br />
Jean-Paul Roux<br />
Koleksiyonu,<br />
2017<br />
1.13<br />
MOĞOL - İLHANLI - ERATNA DÖNEMİ<br />
13. Yüzyılın ilk çeyreğinde İslam dünyasına<br />
yönelen Moğollar, 3 Temmuz 1243 tarihinde<br />
Kösedağ Savaşı’nda Selçuklu ordusunu yenerek<br />
Anadolu’nun önemli bir kısmını ele geçirmişlerdir.<br />
Moğollar, Kösedağ’da kazandıkları zaferin ardından<br />
Sivas ve Kayseri’yi, dönüşleri sırasında<br />
da Erzincan’ı tahrip ve yağma edip halklarını<br />
kılıçtan geçirirler. Bu olaylar Anadolu’da<br />
görülmemiş bir panik havası yaratır. Başta<br />
hükümdar olmak üzere herkeste Moğollar’ın<br />
ülkenin her tarafını istilâ edecekleri ve hatta<br />
buradan hiç gitmeyecekleri endişesi belirir<br />
(Sümer, 2002: 272-273).<br />
Moğol istilası sonrasında II. Gıyaseddin Keyhüsrev<br />
(1237-1246), kısa bir süre Ankara’yı<br />
harekat merkezi edinmiştir. Moğolların Müslüman<br />
coğrafyaları işgali İslam dünyasında etkileri<br />
yüzyıllarca devam eden siyasi, sosyal, kültürel,<br />
ekonomik ve dini sonuçlara yol açmıştır. Bu<br />
istiladan kaçan Oğuz-Türkmen boyları yoğun<br />
olarak Anadolu’ya yönelip daha çok o zamanlar<br />
“uc” denen Batı Anadolu’daki Bizans sınırlarını<br />
yurt tutmuşlardır. Bu olgu Anadolu’nun<br />
sonraki siyasi, kültürel, dini, sosyal ve ekonomik<br />
haritasını belirleyecek olan süreci başlatmıştır<br />
(Erşahin, 2016:17).<br />
Anadolu’nun Moğollar tarafından istilası sırasında<br />
Ankara da sarsılmış ve Moğollara yenilen<br />
II. Gıyaseddin Keyhüsrev kalenin güçlü<br />
olması nedeniyle Ankara’ya sığınmıştır. Ancak;<br />
Anadolu Selçuklu Devleti’nin 1243 yılından<br />
başlayarak, Moğol egemenliği altına girmeye<br />
başlaması üzerine, Selçuk hükümdarlarının etkisi<br />
kalmamış ve 1304 yılında Ankara da Moğol<br />
egemenliği altına girmiştir. Bundan sonra<br />
kent, Moğolların denetimi altında ticaretle de<br />
uğraşan ve kendilerine Ahi Beyleri adı verilen<br />
bir çeşit eyalet valileri tarafından yönetilmiştir<br />
(Çağlar Boyu Ankara, 2018:8-9).<br />
Ankara’da Selçuklu hâkimiyetinin fiilen ne zaman<br />
sona erdiği tam olarak bilinmemektedir.<br />
Ancak, Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yıllarda<br />
(1299) burada III. Alâeddin Keykubad’ın (1298-<br />
1302) hükmünün geçtiği ileri sürülmektedir (Erşahin,<br />
2016:17).<br />
1308-1341 yılları arasında yönetimi ele alan İlhanlılar,<br />
atadıkları Valilerle Anadolu’yu yönetir.<br />
1327 yılında İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır<br />
Han’ın, Genel Vali Temurtaş hakkındaki<br />
yoğun şikâyetler üzerine; Anadolu’ya gönderdiği<br />
Uygur kökenli Alaeddin Eratna, bu sorunu<br />
çözerek Vali olur. 1328 yılında Eretna görevdeyken<br />
hükümdar, Şeyh Hasan Celayir’i vali<br />
126<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
olarak atar, ama Celayir de çok güvendiği<br />
Eratna’yı kendi yerine görevlendirir. 1335’de<br />
Ebu Said Bahadır Han’ın ölümü sonrasında<br />
Eratna, İlhanlı hükümdarı Süleyman Han’ı<br />
“Karanbük Savaşı”nda yenerek 1343’den<br />
itibaren Sivas’ı merkez yapar ve bağımsız<br />
Eratnalılar Devletini kurar. Ankara bir dönemde<br />
Eratna’nın belirlediği valilerle idare<br />
edilir. 1352’de Eratna ölünce yerine oğlu<br />
Mehmet Bey geçer. Bu dönem uzun sürmez.<br />
İlhanlılar yine duruma egemen olur.<br />
Ebu Said Bahadır Han öldüğünde Ankara’daki<br />
komutan Devlet Şah da kısa süre için<br />
bağımsızlığını ilan eder. O da ölünce yerine<br />
oğlu Bahtiyar Melik Nasır geçer. Nasır Ankara’daki<br />
son İlhanlı Valisi olur. Bu dönemde<br />
Karamanoğulları’nın, Mahmut Bey yönetiminde<br />
kenti çok kısa süreli olsa da denetim<br />
altına aldıkları görülür. Hatta Mahmut Bey’in<br />
burada katliam yaptığı, hutbe okutup para<br />
bastırttığı da söylenir. Kent yönetiminde<br />
Osmanlılar ile Karamanoğulları arasında<br />
büyük bir siyasi mücadele yaşanır (Sargın,<br />
2012:48; Akgün, 2016:17)<br />
Şikarî, Karamanname adlı eserine göre; Kara<br />
Davut isimli Ermeni Beyi, Ankara’da egemendir<br />
ve reayasındaki Müslümanlara eziyet<br />
etmektedir. Karamanoğulları, Eratnalılar<br />
ve bazı Moğol Beyleri birleşerek, 7 taraftan<br />
çarpışarak Ankara (Engürü) kalesini geri alırlar.<br />
Kiliseleri yıkıp cami yaparlar. Ankara’yı<br />
imar edip kaleye Müslümanları yerleştirirler.<br />
Karaman, Engürü (Kara Davud’un elinden<br />
alınan) yaylaklarının ve kışlaklarının tamamını<br />
Moğollara bağışlar. Görüldüğü gibi bu<br />
dönemde Ankara yönetiminde son derece<br />
karışıklıklar mevcuttur (Sözen ve Sakaoğlu,<br />
2005:113-115).<br />
Selçuklular, İlhanlılar, Eratnaoğulları arasında<br />
sürekli resmiyette el değiştiren Kent<br />
1304’te Moğolların egemenliğine girmiştir.<br />
Moğolların denetiminde idare Ahi Beylerine<br />
devredilmiştir. Esnaf teşkilatı olan Ahilik<br />
bu dönemde kurumsallaşmıştır. Ankara’ya<br />
göçen çok sayıda esnaf ve sanatkâr olmuş<br />
böylece ticaret gelişmiştir. Sofçuluk ve dericilik<br />
ilerlemiştir. 1308-1341 yılları arasında<br />
Ankara İlhanlıların hâkimiyetine girmiş daha<br />
sonra Eratnalılar Devleti’nin kurulmasının<br />
ardından bu devletin idaresine geçmiştir.<br />
1354’te Süleymanpaşa, Orhan Gazi tarafından<br />
vazifelendirilerek Ankara’ya gelmiş ve<br />
Ankara’yı savaşsız bir şekilde Ahilerden teslim<br />
almıştır (Ankara’nın Kısa Tarihi, 2018:9).<br />
Selçuklu egemenliği Batı Anadolu’daki uçlarda<br />
iyice zayıflar ve buralarda Türkmen<br />
emirlikleri ortaya çıkar. Doğuda ise Moğol-<br />
İlhanlı egemenliği hâkim olur. İlhanlı<br />
hâkimiyetine rağmen 1300’lü yıllarda Germiyanoğlu<br />
Yakub Bey’in, Selçuklu Sultanı<br />
adına Ankara’da hâkimiyeti görülür. Yakub<br />
Bey’in hâkimiyeti, Ankara Etnoğrafya<br />
Müzesi’nde bulunan Kızıl Bey Camii minberi<br />
tamir kitabesindeki metinle belgelenir.<br />
1327 yılında Ankara’da (Engüriye’de) İlhanlı<br />
hükümdarları Gazan Mahmud, Olcaytu<br />
Hüdâbende Mehmed ve Ebu Sa’id Bahadır,<br />
darbhane kurarak “sikke” bastırırlar. Ankara,<br />
vergi ödeyen en büyük üç şehir arasına<br />
girer. Günümüzde kalenin güney kapısında,<br />
Ebu Sa’id Bahadır Han adına 1330 tarihli<br />
Farsça bir vergi kitabesi bulunur.<br />
Ebû Said Bahadır Han tarafından 719 (1319)<br />
yılında Bağdat’ta bastırılan gümüş sikke (İstanbul<br />
Arkeoloji Müzeleri, Teşhir nr. 2244)<br />
https://islamansiklopedisi.org.tr/ilhanlilar<br />
Ebû Said Bahadır Han tarafından 719 (1319) yılında<br />
Bağdat’ta bastırılan gümüş sikke (İstanbul Arkeoloji<br />
Müzeleri, (Yuvalı, 2018) islamansiklopedisi.org.tr,<br />
2017<br />
İlhanlı hükümdarı Mahmud Gazan (1295-1304)<br />
tarafından Engür’de basılmış gümüş sikke. Önde:<br />
“KELİME-İ TEVHİD” ortada “DURİBE ENGÜR”<br />
(Engür’de darbedildi), etrafında “... TİS’A TİS’İN ...”.<br />
Arkada : “TEGRİİN KUCUNDUR GAZAN MAHMUD<br />
DELEDKEGÜLÜK SEN”, “Kamil Eron sikke koleksiyonu,<br />
2008<br />
127<br />
T A R İ H T E
Etimesgut Ahi Elvan Camii ve Türbesi, 2018, Etimesgut Belediyesi<br />
1.14<br />
AHİLER DÖNEMİ<br />
1071 Malazgirt Meydan Savaşından kısa bir süre sonra, Anadolu’nun büyük çoğunluğu gibi<br />
Ankara’da Türklerin eline geçmiş; bu durum bir-iki el değiştirmeden sonra kalıcı olmuştur. XIII.<br />
ve XIV. yüzyıllar boyunca Anadolu’nun Türkleşmesine paralel olarak Ankara’da bir Türk şehri<br />
özelliğini kazanmıştır. Selçuklu, Moğol-İlhanlı [Eratna] ve Osmanlı el değiştirme tarihi sürecinde<br />
Ankara zamanın anarşi döneminde, sosyo-ekonomik nitelikli dînî bir örgütlenme olan ahiliğin<br />
etkisi altında kalmış ve ahi ileri gelenlerince yönetim ve idaresi en azından bir dönem üstlenilmiştir<br />
(Metin, 2002:473).<br />
Moğol İstilası ve Ahilerin Uç Bölgelere Göçü<br />
Moğol İmparatorluğu, çevresindeki tüm toplulukları<br />
askeri gücü ile egemenliği altına almıştır.<br />
Moğollar, doğuda Çin içlerine, batıda Mısır<br />
sınırlarına kadar tüm Orta Asya, Kafkaslar, Ön<br />
Asya ve Orta Doğuyu içine alan geniş bir coğrafyaya<br />
hâkim olmuştur. XIII. yüzyılda tarihin en<br />
büyük ve en hızlı istila hareketini gerçekleştiren<br />
Moğollar, bu hızlı genişlemeye paralel olarak<br />
yönetim ve askeri zorluklardan dolayı bölünmüş<br />
ve İran’da bir Moğol devleti olan İlhanlı<br />
yönetimi kurulmuştur. İlhanlılar büyük Moğol<br />
üst otoritesini tanımışlar ve Suriye, İran, Ermenistan<br />
ve Selçuklu ülkesine hâkim olan bölgesel<br />
bir güç oluşturmuşlardır. XIII. yüzyılın ikinci<br />
ve XIV. yüzyılın ilk yarısı içinde hüküm süren<br />
İlhanlılar, kurumlaşmış ve egemen bir devlet<br />
otoritesinden çok askeri nitelikli korumacılığa<br />
dayanan bir yönetimi benimsemişlerdir.<br />
128<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
İlhanlıların bu korumacı yönetimi boyunca<br />
egemenlikleri altındaki bölgelerde çatışma<br />
ve isyanlar eksik olmamıştır (Metin,<br />
2002:474). XIII. yüzyılın ortalarında, Anadolu<br />
Selçuklu Devleti’nde birçok karışıklıklar<br />
meydana gelir. II. Gıyaseddin Keyhürev’in<br />
veziri Sadeddin Köpek, birçok Ahi ileri<br />
gelenini tutuklatır. Arkasından 1240 yılında<br />
Anadolu’da Babailer İsyanı çıkar. Ahiler<br />
ve Türkmenler takibâta uğrayarak büyük<br />
çoğunluğu Ankara bölgesi dahil olmak<br />
üzere uç bölgelere göç ederler. Daha<br />
sonra Moğol İstilâsı ile gelen 1243 yılında<br />
Kösedağ yenilgisi ile Ahi ve Türkmenler,<br />
ağır bir katliama uğrar. Moğollar pek<br />
çok Ahiyi katlederek, on binlerce Ahi<br />
ve Bacı’yı esir alırlar. Bu olaydan sonra<br />
merkezi Kayseri olan Ahi ve Bacı Teşkilâtı<br />
dağılır. Bu Ahilerin bir kısmının Ankara ve<br />
çevresine yerleştikleri düşünülebilir. (Hacıgökmen,<br />
2002:1456)<br />
Moğol İstilalarının Türk-İslam dünyasındaki<br />
yıkımı ve yarattığı tedirgin ortam birçok<br />
bölgede üretim, ticaret ve posta örgütlenmelerini<br />
bozmuştur. Kültür, sanat ve ticaret<br />
yönünden Asya’da birçok şehrin yıldızı sönerken<br />
göçebe unsurların yanında şehirli<br />
esnaf ve zanaatkar da bulundukları şehir<br />
ve kasabaları terk ederek kitleler halinde<br />
daha güvenli bölgelere göç etmişlerdir. Bu<br />
gelişmelerle doğrudan bir ilişkisi bulunan<br />
Anadolu’nun Türkleşmesi, tarihin bir dönemine<br />
yön vermesi bakımından önemlidir<br />
(Metin, 2002:474).<br />
XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren etnik<br />
yapısı hızla büyük bir değişime uğrayan<br />
Anadolu, Türklerin bu coğrafyayı yağmalamaktan<br />
çok sahiplenmeye ve yerleşmeye<br />
yönelik eğilimlerinden dolayı batılıların deyimi<br />
ile ‘Turchia’ olmaya başlamıştır. Bizans<br />
halklarının Batıya ve Karadeniz kıyılarına<br />
çekilmeleri; Ermenilerin Kafkas ve Kilikya<br />
yönündeki göçleri ve mahalli toplulukların<br />
çeşitli nedenlerle (düşman saldırıları,<br />
salgın hastalıklar, siyasi rekabetler...vb.) insan<br />
kayıpları, Doğu ve İç Anadolu’nun boş<br />
denecek kadar insansızlaşmasına yol açtı.<br />
Türkleşme ağırlıklı olarak nüfus kaybı yaşayan<br />
bu bölgelerde gerçekleşmiştir. Büyük<br />
Selçuklu İmparatorluğunun bir uzantısı olarak<br />
şekillenen Anadolu Selçuklu Devleti,<br />
Sinop’tan Boğaziçi’ne, İznik’ten Alanya’ya<br />
kadar Anadolu’nun büyük kısmını egemenliği<br />
altına alır. Haçlı Seferlerine başarıyla<br />
karşı koyan ve Bizans aleyhine genişleyen<br />
Anadolu Selçuklu Devleti, 1243’te bir Moğol<br />
ordusuna Kösedağ’da yenilmesi ile siyasal<br />
birliğini kaybeder. Taht kavgalarını ve<br />
devlet adamlarının kendi aralarındaki rekabeti<br />
körükleyen Moğolların, Selçuklu devletine<br />
iç ve dış müdahaleleri, askeri işgalleri<br />
ve ağır vergileri önemli sonuçlar doğurur.<br />
Ekonomik çöküntü, toplumsal sarsıntılar<br />
ve Türkmen babalarının başkaldırıları ile<br />
Anadolu Selçuklu Devleti bir daha toparlanamayacak<br />
biçimde dağılır. XIV. yüzyılın<br />
başında Anadolu, İlhanlıların ve uç beyliklerinin<br />
egemenliğinde çeşitli nüfus bölgelerine<br />
ayrılır. Ankara, Kırşehir, Amasya, Kayseri,<br />
Konya, Sivas, Diyarbakır ve Erzincan<br />
gibi şehirler doğrudan doğruya İlhanlıların<br />
Anadolu genel valisinin egemenliğindedir<br />
(Metin, 2002:474).<br />
İlhanlı hakimiyeti uzun sürmez ve İlhanlı<br />
hâkimiyet bölgesinin çoğunluğu İlhanlı<br />
genel valisi olan Eratna Beyin eline geçer.<br />
Eratna Devletinin yanı sıra Anadolu’da<br />
Germiyan, Karaman, Aydın Oğulları gibi<br />
irili-ufaklı birçok devletçik/ beylik ortaya<br />
çıkar. İleride büyük bir imparatorluk olarak<br />
ortaya çıkacak olan Osmanlı Oğulları da<br />
Bursa-Bilecik bölgesini ellerinde bulundurmaktadır<br />
(Metin, 2002:474-475).<br />
129<br />
T A R İ H T E
Etimesgut Ahi Mesud Türbesi, 2018, Etimesgut Belediyesi<br />
Özellikle XIII. yüzyıl Anadolu’sunda I.<br />
Alâeddin Keykubat’tan sonra merkezi otorite<br />
zayıflamış, veraset kavgaları artmış, Moğol istilası<br />
ve Rum ve Ermenilerle yapılan savaşlar,<br />
sosyal ve iktisadi düzeni tahrip etmiştir. Halk<br />
sosyal nizamsızlık ve asayişsizlikten bıkmış,<br />
maddi ve manevî bir melce arayışına girmiştir.<br />
Bu ruhi durumdaki halk kitleleri tekke ve<br />
zaviyelere koşmuş, manevî liderlerin terbiyesinde<br />
sosyal ve ruhi hayatına şekil vermeye<br />
çalışmıştır. Anadolu insanına ruhî, manevî ve<br />
sosyal sükûn vaad eden tasavvuf teşkilatları<br />
bu sosyal ortamda gelişme imkânı bulmuştur<br />
(Demirpolat ve Akça, 2004:362).<br />
Moğol istilaları sonrasında bozulan ya da altüst<br />
olan tüm dengelerin ardından serbest<br />
ticaret, ziraat ve çalışma ortamının olmamasından<br />
dolayı halkın yoksullaşmasının yanı sıra<br />
devamlı iç savaşlar, isyanlar ve yönetim değişiklikleri,<br />
huzursuz ve tedirgin olan toplumları<br />
bir arada tutan ve bir iç barışa kavuşturan dini<br />
nitelikli sosyal örgütlerin biçimlenmesine ve<br />
gelişmesine zemin hazırlar. Kolonizatör tekkelerin,<br />
vakıfların, ahi dergahlarının ve kaleşehir<br />
devletçiklerin varlığı dirlik ve düzenin<br />
kısmen de olsa sağlanmasına ve bu anarşi ve<br />
fetret döneminin en az zararla atlatılmasına<br />
yardımcı olur. Güven ve otorite bunalımlarının<br />
atlatılmasında çok önemli görevler üstlenen<br />
kurumlardan biri de Anadolu da her kesimde<br />
çok yaygın bir örgütlenme olanağı bulan Ahiliktir<br />
(Metin, 2002:475).<br />
Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde de<br />
ahîlerin ve fütüvvet akımının kesin bir rol oynadığı<br />
kuşku götürmez. Osman Gazî’nin şeyhi<br />
Ede-Bali’nin, Kırşehri’nden (bugün Kırşehir)<br />
uca göçenler arasında bulunduğu ileri sürülmüştür.<br />
Keza, Orhan Gazî ile Bursa kuşatmasında<br />
hazır bulunan Abdal Musâ da ahîlerle<br />
beraber uca göçen dervişlerdendir (İnalcık,<br />
2009:33).<br />
130<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahi Ervan Camii ve Türbesi Kolajı, Kırşehir<br />
Ahiliğin Ortaya Çıkması<br />
Ahilik, XIII. yüzyılda Anadolu’da esnaf<br />
ve sanatkârlar arasında yaygın olarak<br />
ortaya çıkan sosyo-ekonomik bir örgütlenmenin<br />
adıdır. Anlamını “kardeşim”<br />
demek olan ahi ya da “cömert”, “eli açık<br />
“demek olan akı sözcüğünden aldığı sanılmaktadır.<br />
Kökü Orta Asya’ya, Horasanlı<br />
esnaf ve sanatkarlara kadar uzanan ahiliği,<br />
bir kurum olarak, ilk kez XIII. yüzyılda<br />
Kırşehir’de, Ahi Evran’ın örgütlediği sanılmaktadır.<br />
Ahi Evran, Anadolu’ya gelen<br />
esnaf ve sanatkarları bir araya getirmiş ve<br />
“sanatta ustalık ve mesleki birlik” fikri<br />
ile “sosyal yardım ve dayanışma” duygusunu<br />
güçlendirmeye çalışmıştır (Metin,<br />
2002:475). Anadolu’da XII. ve XIII. Yüzyıllarda<br />
toplumsal değişimlerin en fazla hissedildiği<br />
bir tabak olarak orta sınıf esnaf<br />
ve sanatkâr zümresi, yaşadığı siyasî ve toplumsal<br />
çalkantılar ortamında dağınık gruplar<br />
halinde olmaktan ziyade ‘korunma içgüdüsüyle’<br />
birbiriyle dayanışmış ve disiplinli<br />
teşkilat halinde Ahilik olarak birleşmişlerdir<br />
(Kaya, 2012:194-195). Ahilik aynı zamanda<br />
mensup olan gençlere ahlakî bir karakter<br />
kazandırma gayretinde olmuştur. Ahilikte<br />
fedakârlık ve îsâr düşüncesi, kendini topluma<br />
adama ve topluma hizmet aşkı, karşılık<br />
beklemeksizin dosta, düşküne, yolcuya ikram<br />
etme ve barındırma gibi hususlar yer<br />
alır (Çakmak, 2014:155). Bu durum Fütüvvetnamelerdeki<br />
kurallarda yer almaktadır.<br />
131<br />
T A R İ H T E
Fütüvvetnamelere göre, ahinin üç şeyi açık,<br />
üç şeyi kapalı olmalıdır.<br />
Açık olanlar:<br />
1. Eli açık olmalı; yani cömert olmalı,<br />
2. Kapısı açık olmalı; yani konuksever<br />
olmalı,<br />
3. Sofrası açık olmalı; yani aç geleni tok<br />
göndermeli.<br />
Kapalı olanlar:<br />
1. Gözü kapalı olmalı; kimseye kötü bakmamalı<br />
ve kimsenin ayıbını görmemeli,<br />
2. Dili bağlı olmalı: yani kimseye<br />
kötü söz söylememeli,<br />
3. Beli bağlı olmalı:<br />
yani kimsenin ırzına,<br />
namusuna, haysiyet<br />
ve şerefine göz dikmemeli<br />
(Köksal ve<br />
diğerleri, 2008:39,<br />
41; Arı, 2008:40-<br />
41). Ahî teşkilatının<br />
inanç, adab, ilke,<br />
kural ve esaslarının<br />
yazılı olduğu kaynaklara<br />
‘Fütüvvetnâme’ adı<br />
verilir. Fütüvvetnâmeler<br />
kaynağını Kur’an ve sünnetten<br />
almaktadırlar. Teşkilata girenlerin<br />
öncelikle fütüvvetnâmelerde yer alan<br />
kural ve kaideleri kabul edip onlara<br />
uyması gerekir. Fütüvvetnâmeler, yalnız<br />
şehir ve köylerde yaşayan halka<br />
değil aynı zamanda göçebe ve yarı göçebe<br />
halka da hitap eden temel eserlerdir (Kaya,<br />
2014:551). Fütüvvetnamelere göre Ahiler, insanların<br />
kendi emekleri ile geçinmelerini ve<br />
hiç kimseye muhtaç olmamalarını isterler.<br />
Bu sebeple, Ahilerin emeğini değerlendirebilecek<br />
bir işi, özellikle bir sanatı (zanaatı)<br />
olması, ahlak kaidesi haline getirilmiştir. Bazı<br />
Osmanlı<br />
Dönemi esnaf,<br />
urgupesob.com,<br />
2018<br />
fütüvvetnamelerde işsizlik ‘batıl’ olarak kabul<br />
edilmekte ve ‘ahlaksızlık’ sayılmaktadır (Tatlılıoğlu,<br />
2013:8). Ahî nizamnamelerinde yer<br />
alan dini, ahlaki ve mesleki kurallar, Selçukludan<br />
sonra Osmanlılar aracılığı ile Rumeli,<br />
Bosna ve hatta bütün Kırım’a kadar Anadolu<br />
dışındaki coğrafyalara da yayılmıştır (Kaya,<br />
2014:551).<br />
Ahilerin toplantı yeri ve konuk evi olarak kullandıkları<br />
ahi zaviyelerine isçi ve çıraklardan<br />
başka, öğretmenler, müderrisler, kadılar, hatipler,<br />
vaizler, emirler yani bölgenin faziletli,<br />
saygılı ve ulu kişileri devam ederdi. Ahiliğe<br />
kabul şartı, iyi ahlaklılık, yardım severlik ve cömertlik<br />
olduğundan bu örgüte girenler,<br />
temiz ahlaklı ve iyiliksever<br />
kişilerdi. Ahiler arasında<br />
yüksek sırada yöneticiler,<br />
tabipler, komutanlar,<br />
müderrisler ve kadılar<br />
yetişmiştir (Çağatay,<br />
1989:92). Ahilik teşkilatında<br />
eğitim alan<br />
genç, teşkilattan öğrendiği<br />
meslekî, dinî<br />
ve ahlakî kuralları uygulayarak<br />
halk içinde<br />
örnek şahsiyet olmuştur.<br />
Ahiliğin bir amacı da öğretimle<br />
üreten, eğitimle de asil<br />
bir toplum oluşturmaktır. İnsanlar<br />
için hizmet üreten Ahilik, erdemli kalabilmeyi<br />
bilmiştir. Erdemin olduğu<br />
yerlerde eşitliğin, özgürlüğün, insan<br />
sevgisinin, adaletin de olacağı bir<br />
gerçektir (Temel, 2007:1).<br />
Anadolu’nun sosyal, siyasî, kültürel, sınaî ve<br />
ticari şartları içinde ve bu şartların etkisi ile<br />
Türklere has zevk ve selika ile İslam dünyasının<br />
hiçbir yerinde görülmeyen bir şekilde<br />
ve istikamette gelişme göstererek teşekkül<br />
etmiş ve bir esnaf ve sanatkârlar teşkilatı ha-<br />
132<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
line gelmiştir. Mefkure ve çalışma tarzı itibariyle<br />
topluma hizmet sunma ülküsü ile<br />
özel yönetmeliklerde (Ahi Şecerenameleri<br />
ve Ahi Fütüvvetnameleri) belirtilen iş ahlak<br />
disiplini, şeyh, usta, çırak, kalfa, v.s. hiyerarşi<br />
içinde çalışmayı ibadet zevki haline<br />
getiren sınaî, ticarî, siyasî, askerî, sosyal ve<br />
kültürel faaliyetlerde bulunan bir teşkilattır<br />
(Hacıgökmen, 2011:16). Ahilik, üretmeden<br />
tüketmeye, ihtiyaç fazlasını tüketmeye, israfa,<br />
güçlünün zayıfı sömürmesine, haksız<br />
kazanç sağlamaya, insanları kandırmaya<br />
karşı olan bir sistem üzerine kurulmuştur.<br />
Kısaca, ahlaki ve insani olmayan her türlü<br />
davranışa karşıdır (Tatlılıoğlu, 2012 :152).<br />
İbni Battuta, Seyahatnamesinin ‘Genç Ahilere<br />
Dair’ bölümünde, “Ahıyye, kelimesinin<br />
tekili, ahı’dır. Birinci şahıs, Arapça ‘ah’<br />
(=kardeş) kelimesini kendiyle ilgili kılarsa<br />
(=kardeşim anlamında) ortaya çıkan kalıp<br />
(=ahî), konumuz olan kelimenin tekil kalıbıdır.<br />
Onlar, Anadolu’ya yerleşmiş Türkmenlerin<br />
yaşadıkları her yerde, köy, kasaba ve<br />
şehirlerde bulunmaktadırlar. Şehirlerine<br />
gelen yabancıları misafir<br />
etme, onlarla ilgilenme,<br />
yiyeceklerini ve konaklayacakları<br />
yeri sağlama,<br />
onları eşkıyanın<br />
ve vurguncuların ellerinden kurtarma,<br />
şu veya bu sebeple haydutlara katılanları<br />
temizleme gibi konularda bunların eşine<br />
dünyada rastlanmaz. Ahı onlara göre, ‘sanatının<br />
ve zanaatının erbabını toplayan ve<br />
işi olmayan genç bekarları da bir araya getiren<br />
adam’dır. Onlar, ahı’yı başlarına geçirirler”<br />
şeklinde anlatmaktadır (İbni Battuta,<br />
2004:404).<br />
Franz Taeschner, M. Fuad Köprülü, Abdülbaki<br />
Gölpınarlı gibi bazı araştırmacılar<br />
ahiliği, Abbasi Halifesi Nasır-lidinillah<br />
(1180-1225) tarafından kurulan fütüvvet<br />
örgütünün uzantısı olarak yorumlamaktadırlar<br />
(Ocak, 2018:262). Her ne kadar ahiliğin<br />
ilke, kural, tören ve öğütlerini bir araya<br />
getiren kitaplara da ‘fütüvvetname’ deniliyorsa<br />
da, ortaya çıkış şartları, ön planda<br />
tuttukları moral değerler, örgütlenme biçimleri<br />
ve başka farklılıklardan dolayı, fütüvvet<br />
ile ahilik arasında tarihi ve organik<br />
bir bağ olduğu, kesin olarak kanıtlanamamıştır<br />
(Metin, 2002:475).<br />
Ahilik konusunda çeşitli çalışmaları bulunan<br />
Çağatay, Anadolu’da ahiliğin ortaya<br />
çıkışını hazırlayan etkenleri şöyle özetlemektedir:<br />
“Doğudan Asya’daki büyük ve<br />
uygar Türk şehirlerinden gelen çok sayıdaki<br />
sanatkarlara kolayca iş bulmak, yerli<br />
Bizans sanatkarları ile rekabet edebilmek,<br />
tutunabilmek için yaptıkları malların kalitesini<br />
korumak, üretimi ihtiyaca göre<br />
ayarlamak, sanatkarlara sanat ahlakını<br />
yerleştirmek, Türk halkını ekonomik<br />
yönden bağımsız hale getirmek,<br />
ihtiyaç sahibi olanlara<br />
her alanda yardım etmek,<br />
ülkeye yapılacak<br />
yabancı saldırılarda<br />
devletin silahlı<br />
kuvvetleri yanında<br />
savaşmak,<br />
133<br />
Ahi Evran’ın<br />
heykeli,<br />
Kırşehir<br />
T A R İ H T E
Etimesgut Ahi Elvan Camii, 2018, Etimesgut Belediyesi<br />
Türklük şuurunu sanatta, dilde, edebiyatta,<br />
müzikte, gelenek ve görenekte millî heyecanı<br />
yaratıp ayakta tutmak.” XIII. yüzyıl Anadolu<br />
sosyo-ekonomik hayatında önemli bir yeri<br />
olan ahilik, esnafın ahlaki-sosyal disiplininin<br />
sağlanması, fiyat istikrarı, ihtiyacı olanların<br />
gözetilmesi, yönetim boşluklarında asayişin<br />
sağlanması, düşmana karşı savaşta devlet<br />
güçlerinin yanında yer alınması ve özellikle<br />
Moğol istilası sırasında, işgalcilere ve onlarla<br />
işbirliği yapanlara karşı tutumları ile millî, dinî<br />
ve sosyal bir örgüt olduğu düşüncesini uyandırmaktadır<br />
(Metin, 2002:475-476).<br />
XIII. ve XIV. yüzyılın karışık ortamında bezgin<br />
ve yılgın Anadolu insanını, Yunus Emre, Hacı<br />
Bektaşi Veli, Mevlâna, Ahi Evran gibi Türk<br />
büyükleri, her biri bir başka yönden, halkın<br />
maneviyatını ayakta tutmak ve birlik-beraberliğini<br />
sağlamak için yoğun çaba harcayarak etkilediler.<br />
Bunlardan Ahi Evran, esnaf ve zanaatkarları<br />
bir araya getirerek, zanaat ve ticaret<br />
ahlakını üretici-tüketici çıkarlarını güven altına<br />
almak suretiyle, bu kötü politik atmosfer içinde,<br />
halka yaşama ve direnme gücü verdiler<br />
(Metin, 2002:476).<br />
XIII. yüzyılda ortaya çıkan Anadolu ahiliği, Ahi<br />
Evran’ın yoğun çabaları ile gelişip yayılmıştır.<br />
Ahi Evran, sürekliliğini sağlamak için ahiliği,<br />
tekke ve zaviyelere bağlamış ancak buralarda<br />
yaşayanlara alın teri ile geçinme ilkesini<br />
öğretmiştir. Bu yönü ile “Melamilik” ile karıştırılan<br />
ve dönemin tekkeleşme ve kendi dini<br />
görüşünü cazip kılan Bektaşilikle örtüşen Ahilik,<br />
uzun süre anlaşılamamıştır. Ekonomik ve<br />
sosyal yönünden dolayı halk arasında destek<br />
bulan Ahilik, köylere kadar yayılmıştır. Ahilik<br />
yalnızca bir esnaf örgütlenmesi değildir ama<br />
esnaf arasında çok yaygın örgütlenmiş olmaları<br />
bu tür yanlışlara yol açmaktadır. Bazı Batılı<br />
araştırmacılara göre Halife Nasır-lidinillah’ın<br />
bir şeyhi olan Sühreverdi (1145-1234)’nin telkinleri<br />
ile fütüvvetçiliğe olumlu yaklaşan Konya<br />
Selçuklu hükümdarı I. İzzettin Keykubatla<br />
güçlenen Ahilik, üstlendiği bir takım kolluk<br />
görevlerine bağlı olarak düzenin sağlanmasına<br />
katkıda bulunmuştur (Metin, 2002:476).<br />
Ahilik hakkında en ayrıntılı bilgiler, ünlü bilgin<br />
ve gezgin İbni Battuta’nın ‘Seyahatname’sinden<br />
öğrenilmektedir. İbni Battuta Seyahatnamesinde<br />
bize nerelerde ahi zaviyesi<br />
bulunduğunu gösterdiği gibi bu zaviyelerin<br />
134<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ankara tiftik pazarı, Atilla Cangır Arşivi<br />
yönetimleri, faaliyet ve fonksiyonları hakkında<br />
da çok değerli bilgiler vermekte,<br />
Anadolu’nun hem sosyal, kültürel ve folklorik,<br />
hem de ekonomik ve siyasî hayatı<br />
ile ilgili, Türk kültür ve medeniyet tarihine<br />
ışık tutucu birçok malzemeyi bize aktarmış<br />
bulunmaktadır. Böylece İbni Battuta, günümüzden<br />
yedi yüzyıl öncesi XIV. yüzyılda<br />
Beylikler devri Anadolu’sunun sosyal, kültürel<br />
ve iktisadî hayatına dair bilgiler vermektedir<br />
(Çakmakçı, 2006:163, 165). İbni<br />
Battuta, Anadolu’yu baştanbaşa gezmiş<br />
ve gittiği bütün şehirlerde ahilerin ne denli<br />
etkin olduklarını görmüş ve şaşırmıştır.<br />
Anadolu ahilerinin canlı şahitliğini yapmış,<br />
ahilerin dayanışma ve konukseverliğinden<br />
çok etkilenmiştir: “Şehre girdiğimiz zaman<br />
çarşıdan geçerken dükkanlardan çıkan bazı<br />
insanların hayvanlarımızı çevirerek dizginlerine<br />
sarıldıklarını gördük. Aniden başka bir<br />
grup çıkıp onları durdurdu ve çekişmeye<br />
başladılar. Aralarındaki münakaşa uzayınca<br />
bazıları hançerlerini çekip ötekilere saldırmaya<br />
kalkıştı. Konuşuyorlar ama hiçbir<br />
şey anlamıyorduk. Korkmaya başladık. Bu<br />
adamların yol kesen eşkıya olduğu kuşkusuyla<br />
kaygılandık. Malımıza, canımıza kastetmiş<br />
olabilirlerdi. Sonra Hak Teala bize<br />
Arapça bilen, hacca gitmiş bir adam gönderdi.<br />
Ona sorduk, bunlar ne istiyor diye.<br />
Şöyle cevap verdi: ‘Bu adamlar yiğit ahılardır!’<br />
Bizimle ilk karşılaşanlar Ahı Sinan’ın<br />
adamları, sonradan onları durduranlar ise<br />
Ahı Tuman’ın gençleriymiş. Her iki taraf da<br />
bizim kendi yanlarında konuk olmamızı istiyorlar,<br />
bu yüzden çekişiyorlarmış. Gösterdikleri<br />
yüksek misafirperverliğe şaşmamak<br />
mümkün değil! Sonunda işi kur’a çekmek<br />
suretiyle hallettiler, barıştılar.” (İbni Battuta,<br />
2004:409). Çağatay da Ahiliğin menşeini<br />
irdelediği makalesinde Kâbusname’de “civanmertliğin<br />
esası, sözünde sabit olmak,<br />
lüzumsuz söz söylememek, sabırlı olmak<br />
gibi üç vasıfta toplanmış ve Ayyarlar arasındaki<br />
civanmertlik, yürekli ve cesur olmak,<br />
her işte sabırlı olmak, sözünde sabit<br />
135<br />
T A R İ H T E
olmak, pâkdamen olmak, temiz kalbli olmak,<br />
kendi menfaatini başkasının ziyanına istememek,<br />
esir üzerinde eli uzunluk (dest dırazlık) etmemek,<br />
bikeslere yardım etmek, zalime karşı<br />
mazlumun hakkını korumak, doğru sözlü, helal<br />
lokma yiyen, musibeti kendisine rahat bilen<br />
kimselerin hali olarak tavsif” ettiğini belirtmektedir<br />
(Çağatay, 1952a:64). Ahilikte edebler<br />
önemlidir ve edeb çerçevesinde hareket<br />
edilir. Yahya b.Halil, fütüvvetnamesinde edeblerin,<br />
aslında 740 adet olduğunu, fakat kendisinin,<br />
bunlardan 124’ünü kaydettiğini söyler.<br />
Çobanoğlu’nun fütüvvetnamesinde ve ondan<br />
sonra yazılan fütüvvetnamelerde de mahfil,<br />
yani ahilerin hususi toplantılarından ve burada<br />
riayet edilecek edeblerden bahsedilmektedir<br />
(Çağatay, 1952b:67). Ahîlik, her şeyden üstün<br />
tutulan insanın dünyasında ve ahiretinde mutlu<br />
olabilmesi için onu bir bütün olarak ele almış<br />
ve ‘insan-ı kâmil’ diyebileceğimiz bir ideal tip<br />
ortaya koymuştur (Kemaloğlu, 2013:260).<br />
Ahilik, tekkeler etrafında örgütlenerek dini bir<br />
nitelik kazanmıştır. Herhangi bir meslekte çalışabilmek<br />
için o mesleğin ahi tekkesine bağlanmak<br />
gerektir. Ahi tekkesi dışında kalan kişinin<br />
mesleki etkinlikte bulunması çok zordur. Bir<br />
meslekte çalışabilmek için alınan, önce çırak<br />
sonra kalfa ve en sonunda usta olarak sanatında<br />
ilerler. Çırak meslekte ilerlemiş bir ustayı<br />
“ata ahi”, kalfalardan ikisini de “yol kardeşi”<br />
seçer ve böylece tekkeden üç kişinin gözetiminde<br />
yetiştirilir (Metin, 2002:477). Çıraklıktan<br />
ustalığa geçmek için ustası olunmak istenen<br />
işte uzun müddet çalıştıktan sonra, üstadların<br />
huzurunda ciddi bir imtihan vermek şarttır. Ancak<br />
bu imtihanı başarıyla geçirenlere (başka<br />
çıkanlara) merasimle üstadlık payesi verilir (Akdağ,<br />
1979:18). Bir şakirdin [çırağın/öğrencinin],<br />
ehliyet kazandıktan sonra kalfalığa ve ustalığa<br />
geçişi, eski ahi geleneğine uygun bir törenle<br />
olur, imkân bulunursa bu törende, ülkenin bütün<br />
esnafının ahisi olan, Ahi Evran soyundan<br />
gelen şeyh de bulunur. Esnafın arasına ‘Hamdestler’in<br />
[mahir olmayan, beceriksiz], yabancıların<br />
karışmaması, üretim biçim ve hacminin<br />
gelişigüzel değiştirilmemesi için sıkı kayıtlar<br />
konmuştu (Ergenç, 2013:90). Her zanaat erbabının<br />
meslek derneği de sayılan korporasyonların<br />
idare tarzlarına gelince, zanaatçıların<br />
içinden en dürüst ve hürmete değer olan, her<br />
halde yaşça da ileri bulunan bir üstad derneğin<br />
reisi olup, kendisine ‘ahi’ denir. Zanaat mensupları<br />
üzerindeki nüfuz ve tesiri itibariyle tam<br />
bir tarikat şeyhine benzeyen esnaf reisinden<br />
başka, dernek mensupları arasındaki inzibatı<br />
temin ve kendilerini tek bir kuvvet halinde tutmak<br />
için, esnaf şeyhinin bir nevi subaşısı olarak,<br />
‘fityan’a kumanda eden bir yiğitbaşı, yahut<br />
‘Server’ adında bir ikinci reis vardır. Şüphesiz<br />
her şehirdeki bütün zanaatların insanları aynı<br />
tarz teşkilata sahiptiler. Bir şehirde ne kadar<br />
zanaat şubesi varsa, sayıları da o kadar olan<br />
‘ahiler’den birisi diğerlerine reis olup, kendisine<br />
‘Ahi Baba’ denir. Şehrin iktisadi hayatında<br />
rolü en üstün olan zanaat derneğinin şeyhi,<br />
diğer bütün ‘ahiler’den üstün olarak, ‘Ahi<br />
Baba’ kabul olunur (Akdağ, 1979:18-19). Halkla<br />
iktidar makamı arasında arabulucu olan ‘Ahi<br />
Baba’, genellikle, kent belediye yönetiminin<br />
başında bulunur, loncaların gücünü üzerinde<br />
duyumsayan ‘vali’ de ondan çekinir (Gordlevski,<br />
1988:250).<br />
Ahi birlikleri bir başkan ve beş kişilik yönetim<br />
kurulu tarafından yönetilir. Yönetim kuruluna<br />
başkanlık eden ve bütün üyeleri bir baba<br />
şefkatiyle koruyan ve kollayan meslekî, siyasî,<br />
ahlakî ve dinî bir lider konumunda bulunan ‘Esnaf<br />
Şeyhi’ adı verilen yönetici geniş yetki ve sorumluluklarla<br />
donatılmıştır. Esnaf Şeyhinin bu<br />
liderlik sıfatı, her kademedeki çalışanlar arasında<br />
baba-oğul arasındakine benzer yakın ilişkilerin<br />
kurulmasını da sağlar. Ahi birliklerinin en<br />
üst organı olan büyük meclis ise bir bölgede<br />
faaliyet gösteren tüm esnaf şeyhlerinin bir araya<br />
gelmesiyle oluşur. Büyük meclisin başkanlığını<br />
‘Ahi Baba vekili’ yapar (Ekinci, 1991:40-41).<br />
136<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahilik Teşkilatı Çizelgesi, (Akdağ, 1979:19)<br />
Yerleşme birimlerinde her sanat kolu için<br />
ayrı birlikler kurulmuştur. Yeterli sayıda esnaf<br />
ve sanatkarın bulunmadığı yerleşme<br />
merkezlerinde ise birbirine yakın meslekten<br />
kişiler bir araya gelirler. Daha küçük<br />
yerlerde de bu meslekten kişiler tek birlik<br />
çatısı altında toplanır. Ülke sınırları içinde<br />
yer alan bütün birlikler, Kırşehir’de bulunan<br />
Ahi Evran Zaviyesi’ne bağlıdır (Gökçe,<br />
2017:278).<br />
Ahi tekkelerinde müderris ve kadılar tarafından<br />
düzenli olarak dersler verilir. Okuma-yazma<br />
öğretilir; yeteneğine göre herkes<br />
hat, tezhip, müzik...vb öğrenir. Kalfalar<br />
ayrıca kılıç kullanma, ata binme, ok atma<br />
gibi askerlikle ilgili beceriler de edinirler.<br />
Ahiler, hırka üstüne sarık sarılı beyaz yünden<br />
külah takar, mesh biçimi ayakkabı giyer,<br />
kemerlerinde saldırma taşırlar (Metin,<br />
2002:477).<br />
Birçok araştırmacı tarafından ortaya konulduğu<br />
gibi Ahilik, dini, siyasi ve sosyo-ekonomik<br />
bir kurum olarak Osmanlı Devleti’nin<br />
kuruluş ve gelişmesinde önemli katkılarda<br />
bulunmuştur. XV. yüzyıldan sonra ekonomik<br />
yönü ağır basan Ahilik, lonca, gedik,<br />
yaran ve imece türü dayanışma biçiminde<br />
günümüze kadar Anadolu halkı ve esnafı<br />
arasında yaşamıştır (Metin, 2002:477).<br />
Ahiliğin XIII. ve XIV. yüzyıllar arasında ne gibi<br />
bir rol oynadığı kaynaklarda tam anlamı ile<br />
belirtilmemektedir. Ancak İbni Battuta’nın<br />
ifadesiyle “Yörenin törelerinden biri de<br />
hükümdar bulunmadığı takdirde şehirde<br />
ahıların idareyi ellerine almaları, bir nevi<br />
hükümet etmeleridir. Ahı, gücü ölçüsünde<br />
gelen gideni ağırlar, giydirir, misafirin altına<br />
binek verir. Davranışları, buyrukları ve ata<br />
binişleriyle tıpkı bir hükümdar gibi hareket<br />
ediyorlar!” (İbni Battuta, 2004:415-416,<br />
Parmaksızoğlu, 1989:27)<br />
Şu halde, bir şehirde bulunan çok sayıda<br />
‘ihvan’ (yani ahiler) ve ‘Serveran’ (yani yiğitbaşılar),<br />
emirlerindeki teşkilatlı ‘fityan’<br />
sayesinde devirlerinin siyasi meselelerinde<br />
ve hükümet idaresinde tesirli söz sahibi<br />
bulunurlar ki, saltanat mücadelelerinde ve<br />
şehirlerde patlak veren birçok siyasi-içtimai<br />
karışıklıklarda bu müşahede edilmektedir<br />
(Akdağ, 1979:19).<br />
137<br />
T A R İ H T E
Ahiler<br />
Ahiler Haritası, 2018<br />
Ankara’nın Türkleşmesi<br />
Selçuklu İmparatorluğu, Orta Asya’dan gelen<br />
Türkmen kitlelerdeki aşiret yapısını değiştirerek<br />
yerleşik hayatı onlar için bir zorunluluk<br />
haline getirmeye çalışmıştır. Bu zorunluluk,<br />
bir yandan göçebe kitlelerini dağılan aşiret<br />
yapısı yerine yeni birlikler ikame etmeye zorlarken,<br />
bir yandan da söz konusu kitlelerin<br />
hayvancılığa dayalı ekonomilerini yerleşik hayat<br />
tarzının gereği olan tarım ve el sanatlarına<br />
doğru değişimine neden olmuştur (Demirpolat<br />
ve Akça, 2004:364). Anadolu’daki uç beylikleri,<br />
medenî bir hayatın kaynağı olan Türk<br />
ve İslâm dünyasının her tarafından gelmiş her<br />
sınıftan ve meslekten adamlarla doludur: İran,<br />
Mısır ve Kırım medreselerinden çıkan hocalar,<br />
orta ve şarkî Anadolu’dan gelmiş Selçııkî ve<br />
İlhânî bürokrasisine mensub şahsiyetler muhtelif<br />
tarikatlerin mümessilleri İslâm şövalye ve<br />
misyonerleri diyebileceğimiz dervişler. Bunlar<br />
arasında bilhassa Aşık Paşazade tarihinde<br />
Gaziyân-ı Rum diğer tarihlerde Alpler (kahraman,<br />
muharib mânasına) veya Alp Erenler<br />
namı altında zikredilen ve daha İslâmiyetten<br />
evvel bütün Türk dünyasında mevcut olan eski<br />
ve geniş bir teşkilâta mensub Türk şövalyeleri<br />
mevcuttur. Bunlardan şehirlerde yerleşmiş<br />
ve İslâm dünyasına mensub bazı dinî tarikatlerin<br />
tesiri altında kalmış olanların ise unvanı<br />
bilâhare ‘Gazi’ye tebdil edilmiş gözükmektedir.<br />
Yine aynı kitapta ismi geçen Ahıyân-ı Rum<br />
yani Anadolu Ahileri ile; Horasan Erenleri de<br />
denilen Abdalân-ı Rum yani ‘abdal’ ve ‘baba’<br />
ismini taşıyan ve bilhassa Türkmen kabileleri<br />
arasında telkinatta bulunan ve umumiyetle<br />
padişahlar ile bütün harplere iştirak etmiş bulunan<br />
delişmen tabiatlı ve garib etvarlı der-<br />
138<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
vişler bulunmaktadır. Ayrıca Aşık Paşazade<br />
tarihinin Bacıyân-ı Rum yani Anadolu kadınları<br />
dediği ve haklarında tafsilâta mâlik<br />
olmadığımız bir teşkilâtta vardır (Barkan,<br />
1993:11). Ankara ili topraklarında, Türkmen<br />
(Oğuz) boylarının çoğunluğunun temsilcileri<br />
toplanmıştır; Ankara ili topraklarında şu<br />
soylar: Kayı, Bayat, Alkaevli, Yazır, Dudurga.<br />
Avşar, Kızık (aslı, Kesrelik-Kızığı köyü), Beydili,<br />
Kargın, Bayındır, Peçeneg, Çavundur,<br />
İymir, Oregil, İğdir, Bügdüz (Çandır köyü),<br />
Kınık, yani Ankara toprağında 24 Oğuz boyundan,<br />
en az 17’si vardır. Burada, 24 (22)<br />
boyun birden bulunmuş olması da olanaklıdır<br />
(Gordlevski, 1988:81, 89).<br />
Orta Asya’nın büyük kentlerindeki (Buhara,<br />
Semerkant, Taşkent gibi) Türk esnaf ve<br />
zanaatkârlar 13. Yüzyıl başında Moğol hükümdarı<br />
Cengiz’den kaçarak Selçuklu’ya<br />
sığınır ve Ahi Örgütlerini kurarlar (Sargın,<br />
2012:49). Bu göçebe kitlelerden bir kısmı<br />
yerleşik hayatla daha önceden tanışmışlardır.<br />
Yerleşik hayatla tanışık olanlar, şehirlere<br />
yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Çünkü bunlar<br />
şehirlerde yaşamanın temel şartı olan bir<br />
iş ve meslek sahibi olma vasfını taşımaktadırlar.<br />
Büyük çoğunluğu teşkil eden göçebe<br />
Türkmenler ise, coğrafi uygunluğu<br />
nedeniyle İç Anadolu bozkırlarını yaşam<br />
alanları olarak tercih etmişlerdir. Bu nedenden<br />
dolayı Anadolu’nun tamamı göz<br />
önüne alındığında, Orta Anadolu, daha<br />
hızlı bir İslamlaşma ve Türkleşme seyrine<br />
sahne olmuştur. Şehirlerdeki Türkleşme ve<br />
İslamlaşmanın hız kazanmasının yolu bu<br />
göçebe kitlelerini bir sanat ve meslek sahibi<br />
yapmaktan geçmektedir. Ahi teşkilatı<br />
bu Türkmen kitlelerini iş ve meslek sahibi<br />
yaparak onların yerleşik hayata geçmelerinde<br />
önemli bir rol oynamıştır. Hatta bu<br />
teşkilatın kuruluş amaçlarından bir tanesi<br />
bu rolün ifası olmuştur. Böylece bir yandan<br />
sanat topluma benimsetilirken, diğer<br />
yandan sanat nimetlerinden toplumun istifadesi<br />
sağlanmıştır (Demirpolat ve Akça,<br />
2004:364-365). Böylece ahi birlikleri ve Ahi<br />
Mes’ud, Ahi Elvan gibi ahi reislerinin icra<br />
ettiği fonksiyon, yeni fetih ve iskân alanlarında<br />
Türkmen kitlelerinin sosyal dokuyla<br />
bütünleşmelerinin sağlanmasında karşımıza<br />
çıkmaktadır. Elbette ahilerin ‘iyi insan’<br />
modeli de burada etkin olmaktadır ki, İbni<br />
Battuta “Rum diyarı [Anadolu] diye bilinen<br />
bu ülke, dünyanın belki en güzel memleketi!<br />
Allah Teala güzellikleri öbür ülkelere ayrı<br />
ayrı dağıtırken burada hepsini bir araya<br />
toplamış! Dünyanın en güzel insanları, en<br />
temiz kıyafetli halkı burada yaşar ve en leziz<br />
yemekler de burada pişer. Allah Teala’nın<br />
yarattığı kullar içinde en şefkatli olanlar<br />
buranın halkıdır. Bu yüzden şöyle denilir:<br />
“Bolluk ve bereket Şam diyarında, sevgi<br />
ve merhamet ise Rum’da [Anadolu’da]!”<br />
(İbni Battuta, 2004:400) diyerek bu durumu<br />
özetlemektedir.<br />
Bizans kentlerine Türklerin yerleşmesi,<br />
ağırlıklı olarak 1071’den sonra olmuştur.<br />
İlk şehirleşenlerin de Selçukî kumandanların<br />
askerleri olmuştur. Türk asker ve beyleri<br />
zaptettikleri şehirlerde çabucak askeri<br />
hüviyetlerini kaybederek, hemen şehirlerin<br />
zengin ve nüfuzlu aileleri durumuna gelirler.<br />
İkta sahibi olmak karşılığında ordu<br />
hizmetine alınan bu askerler, çok defa<br />
Türkmen boylarından tedarik olundukları<br />
için, bu usul Anadolu yaylalarını dolduran<br />
Türkmenlerin şehir sakini olmalarına imkân<br />
verir. Türkmenlerin şehir hayatına alışmalarına<br />
ve şehirleşmelerine yardım eden ikinci<br />
kapı, yaylacı Türkmenlerle Rum Hıristiyan<br />
ahalinin şehir pazarlarında hararetli bir<br />
alışverişe girişmiş bulunmalarıdır. Bu hal<br />
pek çok Türkmenî şehirlerin iktisadi-sınai<br />
faaliyetine iştirak ettirmektedir (Akdağ,<br />
1979:13). Böylece XIII. ve XIV. yüzyıllar boyunca<br />
tüccar, esnaf, zanaatkar, ziraatçı gibi<br />
139<br />
T A R İ H T E
çeşitli grupların katılımı ile artar. Türkleşme<br />
her yerde aynı yoğunlukta olmamasına rağmen<br />
Türk göçlerinin yoğun olduğu Ankara’nın<br />
Türkleşmesi yerleşik Türk unsurlarının gelmesi<br />
ve göçebelerden yerleşikliğe geçişlere bağlı<br />
olarak artar (Metin, 2002:478). Ahi Hüsameddin<br />
ve Ahi Hasaneddin tarafından 1289’da Ahi<br />
Şerafeddin Camii tamir edilmiş, 1287 yılında<br />
ise Saraç Sinan tarafından bir mescit yapılmıştır.<br />
XIII. yüzyılda şehir dışına yapılan bu dinî<br />
yapılar nüfusu buraya çekerek, kalabalık mahallelerin<br />
oluşmasını sağlamıştır. Bütün bunlar,<br />
Ankara’da XIII. yüzyılın başında Türkmen<br />
nüfus yoğunluğunun sağlandığını gösterir.<br />
Dikkat edilirse bu dönemde inşaa edilen yapıların<br />
hemen hemen tamamı Ahiler tarafından<br />
yapılmıştır. Bu da Ahilerin durumları oldukça<br />
iyi olduğunu büyük bir servet sahibi olduğunu<br />
göstermektedir (Hacıgökmen, 2002:1456,<br />
1458)<br />
Anadolu Selçuklularının yönetiminde<br />
Anadolu’da ticari güvenliğin sağlanması ile<br />
tekrar canlanan ve kalesinin konumundan dolayı<br />
önemli bir askeri üs olan Ankara, Anadolu<br />
Selçukluların taht kavgalarında da adından<br />
epey söz ettirir. Anadolu Selçuklu yönetiminin<br />
dağılma dönemi olan XIV. yüzyıl ilk çeyreğinden<br />
Osmanlı yönetimine geçinceye kadar,<br />
bir sınır kenti olarak iki defa el değiştirmiştir.<br />
Bu, İlhanlıların yönetimine girdiği o dönemde<br />
basılmış paralardan ve Hisarın kapısındaki<br />
vergi alınmasına ilişkin Farsça kitabeden anlaşılmaktadır.<br />
İlhanlı yönetiminin ne zaman<br />
son bulduğunu bilmiyorsak da Ankara’nın,<br />
Osmanlıların yönetimine geçmeden bir süre<br />
önce, ahilerin elinde kaldığı çeşitli kaynaklarda<br />
belirtilmektedir (Metin, 2002:478). XIII ye<br />
XIV. yüzyıllarda, Ahilik hareketi Anadolu toplumuna<br />
egemen olur. Şehirlerde her san’at<br />
dalının mensupları, kendilerinin seçtiği bir<br />
ahinin liderliğinde örgütlenirler. Bu dönemde<br />
Anadolu’da kuvvetli bir merkezi otorite olmadığı<br />
için ahiler, şehirlerde siyasi güç haline gelirler.<br />
Başlangıçtaki esnaf birlikleri, idareci ve<br />
askeri sınıfın egemenliğine karşı halkı temsil<br />
ederler. Osmanlıların ilk devirlerinde de bu<br />
rolleri devam eder (Ergenç, 2013:101-102).<br />
Osmanlılar, Ankara’yı iki defa fethetmiştir. İlk<br />
fetih, 1354’te, Orhan Bey zamanında gerçekleşmiş;<br />
kısa bir süre sonra şehir tekrar ahilerin<br />
eline geçmiştir. Ankara’nın Orhan Bey zamanında<br />
alınmış olduğunu şu kayıt teyit etmektedir:<br />
“Ayaş’ta Ahi Beyazıd Çiftliği kadimü’leyyamdan<br />
vakıf olagelmiş. Elinde merhum<br />
Orhan Beğ ve Gazi Hüdavendigar ve Sultan<br />
Mehmet bitileri [belgeleri] vardır. El-halet-ü<br />
hazihi Ahi Beyazıd oğlu –oğlu Ahi Elvan vakfiyat<br />
üzerine mutasarrıftır” (Metin, 2002:478)<br />
Hüdâvendigâr Sultan I. Murat, Rumeli’ne<br />
sefere çıkmadan önce, doğu sınırını güvenli<br />
hale getirmek için, Ankara’yı tekrar Osmanlı<br />
ülkesine katmıştır. Ankara’nın fethi, Neşrî’nin<br />
Kitabı Cihannümasında, “serhadd-i Rûma,<br />
Kal’a-i Selâsil’e geldi-ki şimdi âna Engüri dinilür.<br />
Ol diyârun müfsidlerin kam’ itdi, Dirler ki<br />
ol vakit kal’a-i Engüriyye Ahiler elinde idi. Sultan<br />
Murad Gazi yakın gelicek, Ahiler istikbâl<br />
idüb, kal’ayı teslim itdiler.” şeklinde geçmektedir<br />
(Neşrî, 1949:191,193). Hoca Saadettin’in<br />
Tâcüt-Tevârih’inde ise aynı olay “hediyeler ve<br />
armağanlar derleyip, padişahlara özgü peşkeşlerle<br />
Sultanın otağına gelmişler, boyun<br />
eğdiklerini bildirip, kalenin anahtarlarını teslim<br />
etmişlerdi.” şeklinde anlatılır (Hoca Saadettin,<br />
1979:111)<br />
Ankara’nın 1354’te Süleyman Paşa tarafından<br />
alındığı ve bir süre otonom yönetildiği ve<br />
daha sonra I. Murat zamanında şehrin kesin<br />
olarak Osmanlı topraklarına katıldığını görüyoruz.<br />
Ankara’nın bu ikinci alınışı değişik<br />
kaynaklarda 1360, 1361 ve 1362 olarak üç ayrı<br />
tarihe denk düşmektedir (Metin, 2002:479).<br />
140<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahi Şerafettin (Aslanhane) Camisi, 2014, VGMA<br />
Ankara’da Ahi Teşkilatı<br />
Türklerin Anadolu’ya gelmesinde ve burada<br />
yer yurt sahibi olmasında Ahiliğin çok<br />
önemli rolü olmuştur. Ahiler, Anadolu’ya gelen<br />
Türkleri, önce misafirhanelerde misafir<br />
etmişler, sonra bir sanatı olanlara işyeri açmış,<br />
kurdukları zaviye ve onun yanında inşa<br />
ettikleri evler ile mahalle ve sokaklar oluşturmuş,<br />
işyerleri, siteler, çarşılar ve şehirler<br />
kurmuşlardır (Öztürk, 2010:3).<br />
Ahi Evran’ın XIII. yüzyıl ortalarında<br />
Kırşehir’de kurduğu ve önce deri işçilerini<br />
örgütlediği Ahilik, Ankara şehrinde de hızla<br />
yayılır. Ankara’nın çevresi hayvancılığa<br />
çok elverişli olduğundan dericilik ile ilgili<br />
ekonomik eylemler kentin sosyo-ekonomik<br />
yaşantısında önemli bir yer tutar. Derici esnafı<br />
kentte topluca, bugünkü Bent Deresi<br />
semtinde “Debbağlar” mahallesinde oturmaktadırlar.<br />
Bu debbağların işyerleri ve<br />
atölyeleri de dere boyunca sıralanır (Metin,<br />
2002:480).<br />
Ankara’da beş takım esnaf teşkilatı mevcut<br />
olduğu bilinmektedir. Bu beş takım da<br />
debbağlar, kavaflar, dikiciler, bostancılar,<br />
bakkallardır (Günaydın, 2015:34-35). Daha<br />
sonraki yüzyıllarda esnaf gruplarından<br />
Bezzâzân, Debbâğân, Kaftancılar, Keçeciler,<br />
Muytabân, Sof Yuyucuları, Yorgancıyân,<br />
Dülgerân, Kürkciyân, Takkeciyân,<br />
Kalpakcıyân, Dikiciyân, Terziyân, Bezirciler,<br />
Külâhçılar, Pabuçcular, Sofçular, Sof perdahçıları,<br />
Attarân, Bez Boyacıları, Tiftik Boyacıları,<br />
Hallâcân, vs. gibi zanaat erbâbı vardır<br />
(Hacıgökmen, 2002:1457). Ahilikte bütün<br />
sanatların bir pîri bulunur. Pîre bağlanmadan<br />
sanatta olgunluğa erişilemeyeceğine<br />
inanılır; bu sebeple her meslek erbabı, mesleğinin<br />
pîrine yürekten bağlanır, ona sevgi<br />
ve saygı gösterir (Arslan ve Şanlı, 2013:23).<br />
Dericiliğin yanı sıra daha sonraki yüzyıllarda<br />
Ankara’nın tarım dışı temel üretim<br />
kolu, Asya içlerinden ve Tibet yaylalarından<br />
Anadolu’ya Selçuklu Türklerince getirilen<br />
tiftik keçilerinden elde edilen soft üretimidir.<br />
Birçok yazar “Ankara softunun dünyaca tanındığını”<br />
söylemektedir (Metin, 2002:480).<br />
Çok eski zamandan beri Ankara’da sof dokunmaktadır.<br />
Ankara keçilerinin tiftiği çok iyi<br />
olduğu için dokunan soflar ipek gibi parlamakta<br />
ve dayanıklılığı rüçhanına sebep olmaktadır.<br />
Ankara sofları vaktiyle memleket<br />
dışına, Avrupa’ya da satılır, bu yüzden memlekete<br />
yabancı paranın girmesine sebep<br />
olur. Softan erkeklere kürk, cübbe; kadınlara<br />
ferace yapılır (Pakalın, C.3, 1993:241).<br />
141<br />
T A R İ H T E
Ankara’daki ahi büyükleri hakkında çok fazla<br />
bilgi yoktur. Birçok yönü karanlıkta kalmasına<br />
rağmen Ankara ahilerinin önde gelenlerinin<br />
bazılarının şecerelerinden ve bıraktıkları eserlerinden<br />
bilgiler elde edilebilmektedir. Bu bilgiler<br />
ışığında ahi ileri gelenlerinin en ünlüleri,<br />
1296’da ölen Ahi Hüsamettin ile 1350’de ölen<br />
oğlu Ahi Şerafeddin’dir. Şerafeddin’in mezar<br />
taşında şu kayıt bulunmaktadır: “Sultan ahl’alfutuvva<br />
va’l-muruvva ahi muazzam” (Metin,<br />
2002:480).<br />
Halil Edhem, ‘Ankara Ahileri’ne Aid İki Kitabe’<br />
adlı çalışmasında ahilerin silsilenamelerini incelemenin,<br />
bu silsilenamelerden bazı bilgiler<br />
edinebilmenin mümkün olduğunu söylemektedir.<br />
Ahi Hüsameddin için düşülen “O, fütüvvet<br />
ve mürüvvet sahibi ve sehavet (cömertlik)<br />
ve şecaat (cesaret) ve zühd ve ibadetle ve fakir-fukaraya<br />
yemek yedirmekle bilinir; Künyesi<br />
Rum halkının tabiri ile büyüğümüz anlamına<br />
gelen Efendi’dir.” kaydı da bunu göstermektedir<br />
(Edhem, 1332:314-315). Bu kayıttan da<br />
anlaşılacağı gibi Ankara’nın bu ileri gelen ahi<br />
ailesi, geniş ve güçlü bir ailedir. Aynı zamanda<br />
dini otoriteye de sahip olan bu ahiler, fakir-fukarayı<br />
gözetmek, çevresine cömert davranmak<br />
ve Ankara’yı korumakla mükelleftir (Metin,<br />
2002:480).<br />
Ankara’nın bilinen diğer ahilerinden hem Etimesgut<br />
sınırları dâhilinde Bağlıca köyünde<br />
hem de Kırşehir’de zaviyesi olan Ahi Mesut<br />
ile yine Etimesgut civarında mutasarrıflıkları<br />
olup köy kuran Ahi Elvan da vardır. Ahi Mesud,<br />
1300’lerin başlarında Ankara’da yaşayan<br />
“Ahi Baba” denilen bir ahi reisi olup şehirdeki<br />
diğer meslek erbabı da ona bağlıdır. Mesleği<br />
debbağlık olan Ahi Mesud’un Ankara’ya<br />
Kırşehir’den geldiği kabul edilmektedir. Ahi-<br />
Ahi Sinan Şecerenamesi İlk Sayfası, Köksal ve diğerleri, 2008:20<br />
142<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
lik bağı veya mesleki intisap olarak Ahi<br />
Evren’e nispet edilmektedir (Hacıgökmen<br />
2014:135; Şahin, 2014:134-135). Doğum ve<br />
ölüm tarihleri konusunda net bir bilgi bulunmamakla<br />
birlikte 1460’ların başında vefat<br />
etmiş olmalıdır (Şahin ve Hacıgökmen,<br />
2014:164). Ahi Mesud hakkındaki bilgiler<br />
Bağlıca Köyüne kurduğu zaviyesi ve oğlu<br />
Ahi Sinan’a ait Ahilik şeceresinden öğrenilmektedir.<br />
Nitekim 1463 tarihli tahririnde<br />
Ahi Mesud Zaviye’sinin vakfı kayıtlıdır.<br />
Ahi Sinan, sahip olduğu şeceresi ile babası<br />
Ahi Mesud’dan daha meşhur olmuştur.<br />
Kırşehir’de Ahi Sinan’a Ahi Mahmud tarafından<br />
1471 yılında Farsça ve Türkçe iki<br />
şecere verilmiştir. Halen Kırşehir Müzesinde<br />
teşhir edilen Ahi Sinan şecerelerinde<br />
Ahilik, Ahi Mesud ve Ahi Mesud’un oğlu<br />
Ahi Turud hakkında bilgiler bulunmaktadır<br />
(Köksal ve diğerleri, 2008:20-87; Hacıgökmen,<br />
2007:110; Eravcı, 2014:135). Ahi Sinan<br />
Ankara’da kurduğu çok sayıda mülkü<br />
olan vakfın gelirini evlatları için vakfetmiştir<br />
(TKGMA, 558:43). Osmanlı arşivlerindeki<br />
muhasebe defterlerinden, Etimesgut’un<br />
bulunduğu yerin Ahi Mesud’a ait bir vakıf<br />
arazisi olduğu ve burada tarımsal ürünler<br />
ile tiftik keçisi yetiştirildiği öğrenilmektedir.<br />
Nitekim 1463 tarihli tahrirde Ahi Mesud<br />
Zaviyesi’nin vakfı kayıtlıdır (Maden,<br />
2015:138).<br />
Ahi Elvan da Ankara’da birçok hayır yapan,<br />
Elvan Köyüne ismini veren, tımar sahibi bir<br />
ahidir. Ankara’da Küçek Karyesi ile Okçu<br />
Karyesi, 1463 tarihli tahrir defterinde belirtildiğine<br />
göre Murad Hüdavendigâr zamanından<br />
beri ona tımar olarak verilmiştir<br />
(Hacıgökmen 2011:37, 39, 74). Çubuk’taki<br />
Kızılcaşehir karyesi de onun kadim tımarıdır<br />
(Hacıgökmen, 2012:282). Ankara’nın<br />
önemli eserlerinden biri olan Ahi Elvan<br />
Camiinin kitabesinde “El-Hac Mehmed<br />
Bey bin Mecdeddin İsa bin Nizameddin”<br />
şeklinde Ahi Elvan’ın tam adı yazılıdır. Kitabeye<br />
göre Ahi Elvan’ın babası Mecdeddin<br />
İsa, dedesi Nizâmeddin’dir (Akyurt, 1942;<br />
Ayverdi, 1974:224; Hacıgökmen, 2011:73).<br />
Hicri 784/Miladi 1382 yılında Ankara’da<br />
vefat eden Ahi Elvan, kendi ismiyle anılan<br />
caminin yakınlarına bir zaviye yaptırmış, ancak<br />
bu zaviye günümüze gelememiştir.<br />
“Orta Zamanlarda Ankara” makalesinde<br />
Wittek, Anadolu şehirlerindeki ahi örgütlenmesi<br />
hakkında bilgi verirken ahilerin<br />
yönetim nezdinde şehrin kumandanı, kaymakamı<br />
olabildiklerini kabul ederek yönetimde<br />
söz sahibi olduklarını belirtmektedir.<br />
O ahiler arasındaki zengin tüccarların reis<br />
olduğu ve nüfuzlarının çok arttığını söylemektedir.<br />
Ayrıca ahiler arasında yabancı<br />
oldukları isimlerinden anlaşılan Seyyidlerin<br />
bulunması, ahiliğin yabancı ve dini nitelikli<br />
bir kurumun uzantısı olabileceğine dikkat<br />
çekmektedir. Wittek, Ankara’daki ahiler<br />
içinde, yine Ahi Şerafeddin ailesine dikkat<br />
çekmekte ve “diğer şehirlerdeki ahiler<br />
gibi, aynı surette hükümdârâne bir rol oynamışlardır”<br />
diyerek yönetimde söz sahibi<br />
olduklarını kabul etmektedir. Bu dönemde<br />
Cuma Camii, Ahi Elvan Camii, Ahi Şerafeddin<br />
Camii ve Çeşmesi gibi yapılar ve küçük<br />
çapta çok sayıda mescid ve imaretler yapılmıştır<br />
(Metin, 2002:480-481).<br />
Ahiler hakkındaki bilgiler; dericilik, soft üretimi<br />
ve ticaretle iktisadi; askeri üs ve posta<br />
yolu üzerinde olması ile stratejik önemi<br />
büyük olan Ankara’da XIV. yüzyılın başında<br />
yönetimi bile üstlenecek kadar etkin bir<br />
ahi örgütlenmesi olduğunu hissettirmekte<br />
ama bunu kabul ettirecek yeterli bilgi ve<br />
ayrıntı bulunmamaktadır (Metin, 2002:481).<br />
143<br />
T A R İ H T E
Ankara’da Ahiler Yönetimi<br />
Mufassal Osmanlı Tarihi’nde bu konuda şunlar<br />
yazılıdır: “Osmanlı tarihleri Ankara’nın ahilerden<br />
alındığını yazar. Fakat Selçuklular ile<br />
Osmanlılar arasında Ankara’da şehir cumhuriyetini<br />
andırır bir teşekkülün bulunup bulunmadığı<br />
hayli münakaşalıdır. Osmanlı kaynaklarının<br />
kifayetsizliği dolayısıyla bu münakaşayı kati<br />
bir neticeye bağlamak şüphesiz kolay değildir.<br />
Osmanlılar Ankara’yı aldıkları sıra da şehir<br />
Eratna Beyliği’ne bağlı bulunmakla beraber<br />
Ankara’nın fiili hâkimi, şehirde belediye vazifelerini<br />
ifa eden, bir mezhep ve sanat teşekkülü<br />
olan Ahilerdir...” (Metin, 2002:482). Sargın,<br />
konuyu değerlendirirken “Ankara’daki askeri<br />
otoritenin zayıflamasını fırsat bilen Ahiler yönetimde<br />
rol almaya başlar” şeklinde ele alır<br />
(Sargın, 2012:49).<br />
İkdam’da Ahmed Refik imzası ile çıkan “Ankara<br />
Ahilerine Dair” adlı bir makalede “Ahiler<br />
hükümet etmezler, bununla beraber hükümdarın<br />
bulunmadığı yerlerde hâkim onlardır.<br />
Ankara’da da hükümdar bulunmadığı için<br />
memleket ahilerin ellerindedir. Ahilerin saltanatla<br />
alakaları yoktur; bu sebepten, Selçukî<br />
Devletinin hâkimiyet ve inkırazı, Ahilik üzerinde<br />
hiçbir tesir icra etmemiştir. Ankara, Selçukîlerin<br />
inkırazından sonra, İlhanîlerin eline geçtiği<br />
zaman, Ahilik Ankara’da yine hâkimdir...” denilmekte<br />
ve ahilerin zorunlu olarak yönetim<br />
boşluklarında yönetimi üstlendiklerini kabul<br />
etmektedir (Metin, 2002:482). Ankara’da, bir<br />
gücün bulunmadığı dönemlerde, ahiler kendi<br />
içinden gelen bir özellikle, diğer bazı bölgelerde<br />
olduğu gibi, asayişi sağlamışlar ve otorite<br />
oldukları fikri kabul görmüştür. Giydikleri<br />
giysiler de onların sadece esnaflıkla uğraşmadıklarının<br />
en açık delilidir. Ahilerin geleneksel<br />
giysileri olan ve bir nevi üniformaları sayılan,<br />
başlarında külahları (ak börk), bellerinde kamaları<br />
bu özelliklerini ortaya koymaktadır. Diğer<br />
bölgelerden farklı, mevcut güçlere bağlı olarak<br />
yaşadıkları zamanlarda bile şehrin yönetiminde<br />
doğrudan etkili olmuşlardır. Ahiler kendi<br />
hiyerarşileri içinde Şeyhlerini, Kethüdalarını,<br />
Yiğitbaşılarını vb. seçmişler, bu arada merkezi<br />
güç ile iyi geçinmişler, yönetimi de ellerinde<br />
tutmuşlardır (Hacıgökmen, 2002:1460).<br />
Ankara’da bir “Ahi Cumhuriyeti” fikrine şiddetle<br />
karşı çıkan Paul Wittek, ahiliğin Anadolu’da<br />
oynadığı rolü kabul etmekte ve yönetimi üstlenmelerine<br />
de bir itirazı olmadığını söylemektedir.<br />
Wittek’in itirazı, “cumhuriyet” fikrinin<br />
Anadolu’daki Türklerce bilinmediği üzerinedir<br />
(Metin, 2002:482).<br />
Ahiler hakkında küçük, fakat değerli bir çalışması<br />
bulunan İlhan Tarus, ahilerin güç ve<br />
otoritesini kabul ederek Yıldırım Beyazıt döneminde<br />
Ankara’da bir “ahi isyanı” çıktığını<br />
ve devleti epey uğraştırdığını belirtmektedir.<br />
Bu bize Osmanlı Devleti’nin ilk döneminde<br />
bile Ankara ahilerinin güçlerinden henüz bir<br />
şey kaybetmediklerini göstermektedir (Metin,<br />
2002:483).<br />
Franz Taeschner bir çalışmasında Ankara’da<br />
bir ahi ailesinin iktidarı ele geçirdiğinden bahsetmektedir.<br />
Ona göre Ankara ahileri, nüfuzlu<br />
ve zengin beylerdir. İlhanlılardan Osmanlılara<br />
uzanan egemenliğin geçiş sürecinde şehrin<br />
kendi haline terk edildiği için yönetim boşluğunu<br />
ahilerin doldurduğunu kabul etmektedir<br />
(Metin, 2002:483).<br />
Ortaçağ Türk tarihi ile ilgili değerli çalışmaları<br />
olan Claude Cahen’e göre “Ankara’da bir ahi<br />
cumhuriyeti var mıydı?” sorusuna “Anadolu’da<br />
Floransa gibi bir cumhuriyetin hiçbir zaman<br />
kurulmamış olduğu doğrudur. Fakat, bir kentin<br />
ve dolaylarının sınırları içinde, kuramsal olarak<br />
bir beyin üstünlüğünü kabul etmekle beraber,<br />
özel durumlarda bir ahi başkanının gerçek otorite<br />
sahibi kimse olduğu görülmektedir. Bunun<br />
en belirgin örneğini Ankara’da görüyoruz...”<br />
demektedir (Metin, 2002:483).<br />
Ankara’da Ahi Hükûmeti ibaresini ilk kullananlardan<br />
Ahmed Tevhid, Hicri 762/Miladi<br />
1360-1361 senesine kadar devam ettiğini be-<br />
144<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
lirtirken Ankara’nın alınışını da “Memalik-i<br />
Osmaniye’nin bunların [Osmanlıya saldırılarını<br />
devam ettiren bir kısım birliklerin]<br />
mazarratından sıyaneti için Ankara kal’asına<br />
lüzum-ı mübrem var idi. Re’y-i Padişahî de<br />
Ankara’nın zabtı idi. Ahiler padişahın bu<br />
tasmîmine agâh olunca bi’l-ihtayir kal’ayı<br />
teslim ettiler. Sultan-ı mürüvvvet-şiar da<br />
Ahilerin haklarında merhamet ve nüvaziş<br />
gösterdiler. Kal’aya asâkir-i Osmaniye ikame<br />
olundu ve şehre de memur tayin edildi”<br />
şeklinde anlatmıştır (Günaydın, 2011:459)<br />
İlk kapsamlı Türkiye Tarihi denemesinin yazarı<br />
olan Yılmaz Öztuna’ya göre Ankara’da<br />
gücü ellerine geçiren ahiler, 1290-1354 yılları<br />
arasında bir cumhuriyet idaresi<br />
kurmuşlardır. Ankara’da<br />
hükümet eden ahi reislerinin<br />
aynı aileden gelmeleri<br />
bir hanedan<br />
fikri uyandırması<br />
tezadına rağmen<br />
Öztuna, Atatürk’ün<br />
Ankara’da 570 yıl<br />
sonra tekrar cumhuriyet<br />
idaresini kurduğunu<br />
öne sürmekte<br />
ve “Türklerde cumhuriyet<br />
idaresi Atatürk’ten<br />
önce meçhul olduğu için, Ahi<br />
Cumhuriyeti(nin) dikkate değer”<br />
olduğunu belirtmektedir. (Metin,<br />
2002:483).<br />
Ahilik üzerine birçok çalışması bulunan<br />
Neşet Çağatay, ahiliğin Anadolu’da<br />
oynadığı role paralel olarak Ankara’da da<br />
hükümet etmiş olmasının çok muhtemel<br />
olduğunu belirtmektedir. Onun tezi, zaten<br />
yönetim ve beledi işlerde birçok görevi üstlenen<br />
ahilerin kendi başlarına bir yönetim<br />
oluşturmalarının zor olmadığı üzerinedir<br />
(Metin, 2002:483).<br />
Osmanlı Dönemi<br />
simitçi esnaf,<br />
urgupesob.com,<br />
2018<br />
Selçuklu-İlhanlı otoritesinin çökmesi ile siyasi<br />
belirsizlik, çeşitli oluşumlarla çözülmeye<br />
çalışılmıştır. Bu oluşumlardan biri de şehirlerdeki<br />
ahi kurumları idi. İbni Batuta’nın<br />
verdiği bilgiler ışığında, üretimin yanı sıra<br />
şehirlerin düzeni ile de yakından ilişkili olan<br />
ve gücü yönetici sınıflarca kabul edilmiş<br />
olan ahiler, Anadolu Selçuklu Devletinin dağılması<br />
ile meydana gelen anarşi ve fetret<br />
döneminde siyasal alanda da etkili olmuşlardır.<br />
Bu siyasal etkinliğe verilebilecek en<br />
iyi örneklerden biri de XIV. Yüzyılın ilk yarısındaki<br />
Ankara şehridir (Metin, 2002:483).<br />
Bölge, her ne kadar Eratna Devleti’nin hakimiyeti<br />
altında gözükse de bu sırada tamamen<br />
kendi haline terkedilmiş<br />
olmalıdır. Böyle bir ortamda<br />
da Ahilerin şehri sahiplenmiş<br />
olmaları muhakkaktır.<br />
Zira Osmanlıların<br />
Ankara’yı 1354’de<br />
ilk zaptında, daha<br />
sonra da 1362 tarihindeki<br />
kesin ele<br />
geçirmesi sırasında<br />
şehri bizzat Ahilerden<br />
teslim almaları bunu<br />
açıkça göstermektedir<br />
(Çiftçioğlu, 1995:14).<br />
Selçuklu Devleti’nin son döneminde<br />
Ankara’da meydana gelen<br />
otorite boşluğundan dolayı Ahilerin<br />
yönetimi ellerine aldıkları görülmektedir.<br />
Burada kendi hiyerarşileri içinde<br />
kethüdalarını, şeyhlerini seçmişler, asayişi<br />
sağlamışlar, diğer beledî hizmetleri yerine<br />
getirmişlerdir. Görünen o ki Ankara’da yaşayan<br />
bazı Ahi Şeyhleri Anadolu’daki Ahilerin<br />
reisi durumundadır. Bu durum 1330-1361 tarihleri<br />
arasında Ankara’da bir Ahi hâkimiyeti<br />
veya Ankara Ahi Hükümeti olarak değerlendirilebilir<br />
(Hacıgökmen, 2002:1461).<br />
145<br />
T A R İ H T E
Anadolu şehirlerindeki etkin pozisyonları ve<br />
yönetici kesimlerce varlıklarının kabulü doğrultusunda,<br />
olağanüstü siyasi şartların dayatması<br />
sonucu Ahiler, yönetime ya ortakçı olmuşlar<br />
ya da bütünüyle üstlenmişlerdir. Bu yönetimi<br />
üstlenme olgusu, sanıldığı kadar özel bir durum<br />
değildir. Çünkü bu dönemdeki Anadolu<br />
şehirlerindeki Ahiler, şehirdeki asayişi sağlamak,<br />
savunmasına katkıda bulunmak, fakir ve<br />
kimsesizleri kollamak, şehre gelen konukları<br />
ağırlamak gibi dönemin yöneticileri tarafından<br />
yapılması gereken görevleri zaten üstlenmişlerdir.<br />
Diğer görevlerinde eklenmesi ile bu durum,<br />
zaten varolanın fiiliyata geçmesidir (Metin,<br />
2002:484).<br />
1330 tarihlerinde Selçuklu devleti Ankara’da<br />
hâkimiyeti kaybetmiştir. İşte bu dönemde<br />
Ahiler Ankara’da asayişi sağlamışlardır. Şehrin<br />
yönetiminde doğrudan etkili olmuşlardır.<br />
Merkezi güç ile de iyi geçinmişler, yönetimi<br />
de ellerinde tutmuşlardır. Eratna 1330 yılında<br />
Ankara’ya geldiğinde, burada Ahi Şerafeddin’i<br />
naip atamış olması muhtemeldir. Çünkü Emir<br />
Eratna hâkim olduğu bazı illere ahileri de naip<br />
atamıştır. Bundan dolayı da ahiler tarafından<br />
sevilmiştir. Ankara’da Ahilerin hükümet ettiği<br />
dönem Osmanlılar’ın fetih tarihi 1361 tarihine<br />
kadar devam etmiştir. Bu 31 yıllık dönemde<br />
ahiler, hem hükümet etmişler, asayişi sağlamışlar,<br />
hem beledî hizmetleri yerine getirmişler,<br />
hem de ticaret yapmışlardır (Hacıgökmen,<br />
2005:187).<br />
Osmanlı kaynakları, Osmanlıların Ankara’yı bir<br />
bey elinden almayıp genel bir söyleyişle ahilerden<br />
aldığını söylemesi, ahilerin şehrin yönetimine<br />
hâkim olduğunu göstermektedir. Özellikle<br />
dönemin geçerli meslek gruplarından biri<br />
olan debbağların hâkim olduğu bir ahi<br />
örgütünün yönetimi elinde tutması,<br />
sosyo-ekonomik yapılanma ile siyasi<br />
yetkinin bütünleşmesine yol açmıştır.<br />
Ankara’nın güçlü savunması ile dışarıdan<br />
gelebilecek saldırıları, eğer<br />
çok şiddetli değilse, bertaraf edebilecek güçte<br />
olması ve dönemin Ankara’sının çevresinde o<br />
güçte bir devlet veya beyliğin olmaması, bizim<br />
düşüncemize göre bir ahiler yönetiminin varlığını<br />
mümkün kılmaktadır (Metin, 2002:484).<br />
Büyük Önder Atatürk, tarihe ‘Ankara’nın ilk<br />
Cumhuriyet deneyimi’ olarak geçen Ahi Yönetimini,<br />
1924 yılında Gazeteci Yunus Nadi’ye verdiği<br />
bir mülakatta şöyle anlatır: “Ben Ankara’yı<br />
coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim<br />
ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten<br />
Selçuklu idaresinin bölünmesi üzerine<br />
Anadolu’da teşekkül eden küçük hükümetlerin<br />
isimlerini okurken bir ‘Ankara Cumhuriyeti’ni<br />
görmüştüm. Tarih sahifelerinin bana bir Cumhuriyet<br />
merkezi olarak tanıttığı Ankara’ya ilk<br />
defa geldiğim o gün gördüm ki, aradan geçen<br />
asırlara rağmen Ankara’da hala o Cumhuriyet<br />
kabiliyeti devam ediyor” (Sargın, 2012:49).<br />
Ankara’da yapılan ahi eserleri olarak; Ahi Şerafeddin<br />
Camii ve Türbesi, Ahi Elvan, Ahi<br />
Arap (Hacı Arap) Tabakhane (Debbağhane),<br />
Direkli ve Hacettepe Camileri, Hacı İvaz (Helvai),<br />
Eyüp, Geneği, Ahi Yakup, Yeşil Ahi, Saraç<br />
Sinan, Ahi Tura, Poyracı, Kulderviş, Molla Büyük,<br />
Örtmeli (Hoca Hundi), Sabuni (Karanlık),<br />
Balaban, Boyacı Ali, Hacı Doğan, Hacı Seyid,<br />
Hemhüm, Rüstem Nail (Dındın), Gecik ve Şeyh<br />
İzzeddin mescitleri sayılabilir. Bu eserlerin ortak<br />
özelliği mimarinin son derece sade oluşu,<br />
fakat iç süslemelerinin nakkaşlar (Nakkaş Mustafa,<br />
Ebubekiroğlu Mehmet gibi) tarafından<br />
büyük bir zevk ve incelikle yapılmasıdır (Sargın,<br />
2012:50).<br />
Ahi Elvan Camii, Ankara, 2006<br />
146<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahiliğin<br />
Temel İlkeleri<br />
• İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak.<br />
• Ahdinde sözünde vefalı olmak; gözü, gönlü, kalbi tok olmak.<br />
• İşinde ve hayatında kin, çekememezlik ve dedikodudan<br />
kaçınmak.<br />
• Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak.<br />
• Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak; alçak gönüllü, gururdan<br />
sakınan olmak.<br />
• Ayıpları yüze vurmamak, herkese iyilik yapmak, yapılan<br />
iyiliği başa kakmamak, güler yüzlü olmak.<br />
• Allah için sevmek, Allah için nefret etmek, inanç ve ibadetlerde<br />
samimi olmak gibi iyi, erdemli insanlarda bulunması<br />
gereken huy ve davranış sahibi olmaktır.<br />
• Ahiliğe yeni girenlerde; sıdk, vefa, emanet, takva, kerem,<br />
mürüvvet, haya özelliklerinin olması aranır.<br />
• Ahiliğe; kafirler, münafıklar, müneccimler, içki içenler, sözünde<br />
durmayanlar, kasaplar, cerrahlar, avcılar, muhtekirler,<br />
kem gözlüler, ayıp arayanlar, cimriler, gıybet edenler,<br />
iftiracılar ve yalancılar kabul edilmezler (Şenol, 2017).<br />
147<br />
T A R İ H T E
Gündüz<br />
Alp’in<br />
Beypazarı<br />
İlçesindeki<br />
türbesi<br />
1.15<br />
OSMANLI DÖNEMİ<br />
Ankara ve civarında Osmanlı hâkimiyetinin<br />
varlığı, Sultan Orhan Gazi döneminde başlar.<br />
Bu tarihten önce bu bölgede Ertuğrul<br />
Gazi ve aşiretinin (Karakeçili), süresi bilinmeyen<br />
konargöçer yaşamı vardır. Ertuğrul Gazi,<br />
Oğuzlar’ın “Günhan” kolunun “Kayı” boyuna<br />
mensup bir aşiretin beyi olan Gündüz<br />
Alp’in oğludur. Gündüz Alp’in “Alp” ünvanı<br />
ile anılması, Oğuz töresine göre bir uç beyi<br />
olabileceği ihtimalini öne çıkarır (Erdoğan,<br />
Günel ve Kılcı, 2008:10).<br />
Selçuk’ ve ‘Şerece-i Tcrakime’ gibi eserlcrde<br />
kısmen değişik şekillerde yazıldığını ifade<br />
eder. Sonra da yaptığı çizelge ile hangi kaynakta<br />
hangi boyun nasıl bir damga kullandığını<br />
belirtir (Gülensoy, 1989:60). Uzunçarşılı<br />
da Yazıcızade Ali’nin Selçukname’sinden<br />
Oğuz boyu damgalarını aktarır:<br />
Gündüz Alp’in babası Kaya Alp, onun babası<br />
Gök Alp, onun babası Sarkuk Alp, onun babası<br />
Kayı Alp olma ihtimali vardır. Ertuğrul<br />
Gazi’nin aşireti de “Karakeçili” aşireti olarak<br />
bilinir (Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:11).<br />
Gülensoy, Kaşgarlı Mahmud’un Divanu<br />
Lugati’t-Türk adlı eserinden alıntı ile Oğuz’un<br />
bir Türk boyu olduğunu belirtir. Buna göre<br />
Oğuzlar Türkmendirler. Bunlar yirmi iki bölüktür;<br />
her bölüğün ayrı bir belgesi ve hayvanlarına<br />
vurulan bir alameti vardır. Birbirlerini<br />
bu belgelerle tanırlar. Bu belgeler onların<br />
hayvanlarının, atlarınının, binitlerinin alametidir.<br />
Hayvanlar karıştığında her bölük kendi<br />
hayvanını bu belgelerden tanır. Gülensoy,<br />
Divanu Lugati’t-Türk’te sayılan bu boy adlarının<br />
ne yazık ki, ‘Cami’üt-Tevarih’, ‘Tarih-i Al-i<br />
Oğuz Boyu Damgaları, Türkay, 2012:832<br />
148<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
OĞUZLAR<br />
BOZOKLAR<br />
ÜÇOKLAR<br />
GÜNHAN AYHAN YILDIZHAN GÖKHAN DAĞHAN DENİZHAN<br />
Kayı Yazır Avşar<br />
Bayındır Salur İğdir<br />
Bayat Döğer Kızık<br />
Peçenek Eymür Büğdüz<br />
Alkaevli Dodurga Beğdili<br />
Çavuldur Alayuntlu Yıva<br />
Karaevli Yaparlı Karkın<br />
Çepni Yüreğir Kınık<br />
Ertuğrul Gazi’nin soykütüğü, İnalcık, 2017:34<br />
Anadolu’da “Kayı” adını taşıyan yerler, Köprülü, 1943<br />
Türkiye Dahiliye vekaletinin neşretmiş olduğu<br />
Köylerimiz adlı eserde de şarkta Erzincan<br />
Refahiye’den başlayarak garpda Tekirdağ’ına<br />
kadar “Erzincan, Çankırı, Ankara, Eskişehir,<br />
Isparta, Burdur, Niğde, Afyon, Kütahya,<br />
Sivas, Çorum, Zonguldak, Giresun, Denizli,<br />
Konya, Bolu, Kastamonu, Tekirdağ vilayetlerinde<br />
toplam 27 Kayı köyüne tedafüs edilmiştir<br />
(Köprülü, 1943:286).<br />
Tarihi an’aneye göre Ertuğrul Gazi’nin ataları,<br />
ilk olarak Orta Asya’dan İran Horasan bölgesine<br />
gelirler. Malazgirt savaşından önce<br />
Anadolu’ya yapılan akınlarda Sultan Ertuğrul<br />
Bey ve Alparslan’ın emirlerinin emrinde<br />
gazalara katılırlar. Bitlis Ahlat bölgesine yerleşerek,<br />
Ahlat Türkmen emirlerinin emrinde<br />
Bizans sınır şehirlerine, Gürcülere ve Trabzon<br />
Rum İmparatorluğu’na karşı savaşırlar<br />
(Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:11).<br />
Moğollar’ın Ahlat ve civarını istila etmesi<br />
üzerine Mardin’e gelerek, kendileri gibi<br />
Kayı Boyuna mensup olan Artukoğullarının<br />
emrine girerler. Moğolların Mardin ve çevresini<br />
yağmalaması üzerine Gündüz Alp ve<br />
beraberindeki Türkmenler, bu bölgeden de<br />
ayrılarak Anadolu içlerine doğru hareket<br />
ederler. Önce Erzurum yakınlarındaki Pasinler<br />
ovasına, Sürmeliçukur’a yerleşirler. Gündüz<br />
Alp burada vefat eder ve Aşiretin Reisi<br />
Ertuğrul Gazi olur. Moğol saldırılarının bu<br />
bölgelere de başlaması üzerine, ağabeyleri<br />
Sungur Tegin ve Gündoğdu, Bitlis Ahlat’a<br />
geri dönerler. Ertuğrul Gazi kardeşi Dündar<br />
Bey ile beraber batıya doğru hareket eder<br />
(Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:11).<br />
149<br />
T A R İ H T E
Sivas yakınlarına gelip konakladıklarında,<br />
burada büyük bir Selçuklu ordusu ile büyük<br />
bir Moğol birliğinin savaştığını görürler. Moğolların<br />
Selçuklu ordusunu bozmak üzere<br />
olduğu anda Ertuğrul Gazi Selçuklu ordusunun<br />
yardımına yetişir. Savaşı Selçuklular<br />
kazanır. Neşri’nin Cihannüma’sında bu savaşın<br />
Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat ile<br />
Harizmşahlar arasında 1230 yılında yapılan<br />
“Yassıçimen Savaşı” olduğu söylenmektedir.<br />
Savaştan sonra I. Alaeddin Keykubat,<br />
Ertuğrul Gaziye yardımlarından dolayı iltifatlarda<br />
bulunur, “hil’at” giydirir ve Ankara<br />
yakınlarındaki Haymana ovasının Karacadağ<br />
bölgesini “Yurtluk” olarak verir.<br />
Ertuğrul Gazi Haymana Ovası’nı “Yaylak”,<br />
kışında Karakeçili Kesikköprü bölgesini<br />
“Kışlak” olarak kullanmaya başlar (Erdoğan,<br />
Günel ve Kılcı, 2008:12; Âşık Paşazade,<br />
2003:55; Danişmend, 1971:2). XV. yüzyıl Osmanlı<br />
kaynaklarından Neşri’deki bir kayıtta<br />
Ertuğrul’un aşiretiyle Sürmeli-Çukur’a (Aras<br />
vadisi) kadar Anadolu ve Azerbaycan’da<br />
dolaştıktan sonra gelip Engüri’ye (Ankara)<br />
yakın Karacadağ’a indiği anlatılır (bugün<br />
Ankara’nın güneyindeki Karacadağ eteğinde<br />
tipik bir Türkmen köyü olan Yaraşlı vardır; buranın<br />
eski adı Gülşehri’dir (İnalcık, 2010:15).<br />
Sultan I. Alaeddin Keykubad (1220?-1237),<br />
Bizanslılarla (Laskaridler) savaşmak üzere<br />
1222-1230 döneminde çeşitli zamanlarda<br />
Ankara’ya ve Sultan-Öyüği’ne gelmiştir. Ertuğrul,<br />
Karaca-Dağ’dan Alaeddin’in ordusuna<br />
akıncı olarak katılır, Eskişehir-Karacahisar<br />
bölgesine gelir, Sultan ile Karacahisar kuşatmasına<br />
katılır. Laskarid ordusuyla bu savaş<br />
tarihi bir gerçektir (İnalcık, 2017:33).<br />
Osman Gazî’nin Karacahisar’ı (Eskişehir’e 7<br />
km uzaklıkta) fethi, onu gazîlikten uc beyliğine<br />
yükseltmiştir. Osman Gazî döneminde<br />
tüm Anadolu Türkmen beyleri, Selçuklu sultanının<br />
bir menşûrla atadığı beyler/emîrler<br />
durumundadırlar ve onlardan hiçbiri sultan<br />
ünvanını almaya cesaret edemez. Böyle bir<br />
hareket, meşrû hükümdara, Selçuklu sultanına<br />
ve İlhan’a karşı isyan anlamına gelir. Selçuklu<br />
Devleti kadrosunda, sınır bölgelerinde,<br />
Kastamonu ve Ankara’da sultanın menşûru<br />
ile atanmış “sipâh-bed” veya “sipeh-sâlâr”<br />
unvanı ile emîrler vardır. Onların emrinde<br />
sınırın en ileri kesimlerinde yerel Türkmen<br />
uc beyleri, gazâ faaliyeti gösterirler. Osman<br />
Gazî bu uc beylerinden biri, Kastamonu bölgesi<br />
sipahsâlârı olan Çoban oğullarına bağlıdır<br />
(Pachymeres). Demek ki, Osman için o<br />
zaman şöyle bir hiyerarşi mevcuttur: Osman,<br />
Kastamonu emîrine, o da Selçuklu sultanına,<br />
Sultan da İran’daki İlhan’a bağımlıdır. Siyasî<br />
otorite, bu bağımlılık zinciri içinde meşrûluk<br />
kazanmaktadır (İnalcık, 2008:17).<br />
Karacadağ, Haymana<br />
150<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
üzere harekete geçmişlerdir. Ankara’da ise<br />
ahiler şehrin hâkimiyetini ellerine almışlardır<br />
(Şimşirgil, 1999:33). Aşıkpaşazade’nin<br />
Osmanlı kroniğinde, Germiyanoğullarının<br />
14. yüzyılın ilk on-yirmi yılında Osmanlının<br />
güney kanatlarını tehdit ettiği de ileri sürülmektedir<br />
(Fleet, 2012:150).<br />
İlhanlı Egemenliği altındaki Anadolu, 1311, Uzunçarşılı, 1988:666<br />
Ankara’ da mevcut 1330 tarihli bir kitabe,<br />
İlhani nüfuz mıntıkasının Ankara’ya kadar<br />
uzandığını göstermektedir. Her halde bu<br />
sıralarda İlhani nüfuzu fiili olarak yalnız orta<br />
ve şarki Anadolu’da kalmış, garp ve cenup<br />
sahaları başlıca Türkmen beylikleri tarafından<br />
ele geçirilmiştir (Köprülü, 1991:38).<br />
Eratna’nın 1352 yılında ölümü üzerine çıkan<br />
karışıklıktan Osmanlılar yararlanır.<br />
1354 yılında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman<br />
Paşa tarafından Ankara, geçici olarak<br />
“Görevli Özerklik” verilerek Osmanlı<br />
Devleti’ne bağlanır. Ancak, Ankara bu birkaç<br />
yıl boyunca çeşitli Anadolu beylerinin<br />
çekişmelerine sahne olur. Karamanoğulları<br />
ile Küçük Ermenistan çevresinde yaşayan<br />
beyler, Osmanlı topraklarını yağmalamak<br />
Sultan I. Murad Hüdavendigar (1362-1389),<br />
1362 kışını Bursa’da geçirdikten sonra güçlü<br />
bir ordu toplayarak ertesi yılın baharında<br />
sefere çıktı. Eretna’nın Moğol birliklerini<br />
(Barımbay ve Samagar aşiret kuvvetleri)<br />
Eskişehir bölgesinde bozguna uğrattı, Karaman<br />
ordusunu püskürttü. Bunun üzerine<br />
kuşatma altında bulunan Ankara ahileriyle<br />
anlaşma sonucunda savaşsız şekilde<br />
kalenin anahtarlarını getirip teslim ettiler.<br />
Böylece Ankara tamamen Osmanlıların<br />
hakimiyetine geçmiş oldu. Karaman ve<br />
Eretna tehdidi böylece ortadan kalktı (İnalcık,<br />
2010:83; Sargın, 2012:51, Ankara Vilayeti<br />
Salnamesi 1290, Cilt: III, 2014:34; Hoca<br />
Sadettin Efendi, 1979:110-111, Özkan,<br />
2009:34-38, Kunt, 1987:41).<br />
Orhan Gâzi hayatının sonuna kadar bir<br />
an bile devlet işlerinden geri kalmamış,<br />
ömrünü gazâ ve cihad için at sırtında geçirmiştir.<br />
37 yıllık hükümdarlığı sırasında<br />
babasından devraldığı beyliği altı katına<br />
çıkarmış ve ona bir devlet özelliği kazandırmıştır.<br />
İznik, Gemlik, Armutlu, İzmit,<br />
Kirmastı, Karacabey, Mihalıç gibi Güney<br />
Marmara’daki son Bizans kaleleri, Karesioğullarından<br />
Balıkesir, Manyas ve Kapıdağı<br />
gibi şehirler, Ankara ve çevresi, Rumeli’de<br />
Çimbe kalesi, Gelibolu yarımadasının tamamı<br />
ve Doğu Trakya’nın büyük kısmı devlete<br />
katılmıştır. Fetih hareketinin yanısıra<br />
askeri ve sivil alanda yaptığı teşkilât onun<br />
devlet adamlığı vasfını ortaya koymaktadır<br />
(Şimşirgil, 1999:32).<br />
151<br />
T A R İ H T E
Ankara’nın elde bulunması Murad için pek<br />
mühimdir; zîra Orta Asya ticâretinin merkezi<br />
ve Suriye ve Ermeniyye’den Trakya<br />
ve Kilikya sahillerine giden yolların birleştiği<br />
nokta idi. Küçük Asya’nın en zengin<br />
vilâyetlerinden olan Ankara, eski asırlarda<br />
yağlı kuyruklu koyun sürüleri, uzun ve yumuşak<br />
tüylü keçileriyle meşhur olduğu gibi,<br />
zamanımızda dahî örtüleri, sûfları, bina harçlarının<br />
sağlamlığı, otuz altı çeşidi sayılan armutlarının<br />
lezzeti, eski Adorus Dağı’na “Elma<br />
Dağı” ismini verdirmiş olan elmaları, üzümleri,<br />
umumiyetle meyveleri az mâruf değildir.<br />
Vilâyet merkezi yakınında, kayalarının garabet<br />
örneği şekli ve minarelerinin genişliği ile dikkat<br />
edilmeğe değer olan Atenozi (bugünkü<br />
Etimesgut’un köylerini de içine alan İstanoz)<br />
vadisi vardır. Ankara halkıyla Kuduzlular Osmanlı<br />
memleketlerinde canbaz ve pehlivan<br />
yetiştirmek imtiyazına mâlik ve bunların maharetleri<br />
darb-ı mesel gibi şâyî’dir. Galatiye payitahtını<br />
süsleyen birçok âbideler içinde Büyük<br />
Sultân Süleyman, zamanında şöhretli mîmâr<br />
Sinan tarafından bina olunan Hacı Bayram ve<br />
Ahmed Paşa camilerini; Ahmed Paşa’nın hamamlarını;<br />
Mustafa Paşa’nın, Seyfü’d-dîn’in,<br />
Mevzuâtü’l-Ulûm sahibi Taşköprülü-zâde’nin<br />
mekteplerini; mevlevî ve abdal Hüseyin Gâzî<br />
ile II. Murad zamanında Şeyh Bayram tarafından<br />
inşâ olunan Bayramiyye dervişleri tekkelerini<br />
zikrederiz. Bu inşâatın hepsi I. Murad’ın<br />
saltanatı zamanından sonra ise de, Ankara bu<br />
Pâdişah’ın zamanında Osmanlı Devleti’nin<br />
doğu hududundaki mevkii ve san’atın kuvvetlerini<br />
ziyâdeleştirdiği tabiî istihkâmları<br />
ile büyük bir ehemmiyete mâlikdir. Türk<br />
seyyâh-ı meşhuru Evliya ki, onyedinci asırda<br />
Osmanlı memleketlerinin her tarafını ve<br />
Avusturya ve İran’ı dolaşmış ve bize Ankara<br />
ile Macaristan’da Ofen (Budin) şehirlerinin<br />
tariflerini bırakmıştır; bu iki beldenin mevkii<br />
ve istihkâmları arasında büyük bir benzerlik<br />
buluyor ve yalnız Devlet’in İran tarafından hududu<br />
üzerindeki Van müstahkem mevkii bunlara<br />
kıyâs olunabilir, diyor (Hammer, 2014:181-<br />
182).<br />
Ankara’nın Osmanlılarca ilk alınışı konusunda<br />
İsmail Hami Danişmend, “Orhan Gazi<br />
namına oğlu Süleyman Paşa’nın en kuvvetli<br />
ihtimale göre orta Anadolu’daki Sivas Sultanı<br />
Ertana oğullarından bu tarihte (1354) ilk defa<br />
olarak Ankara’yı zaptetmiş olduğu hakkında<br />
bir rivayet vardır. Bu ilk fethi müteakip Karaman<br />
oğullarının teşvikiyle Ankara’nın Ahiler<br />
tarafından işgal edildiği de rivayet edilir;<br />
her halde Ankara’nın bu devri çok karanlıktır.<br />
Ankara’nın bu ilk fethi hakkındaki rivayet doğru<br />
olduğu takdirde, daha sonra Birinci Murad<br />
devrindeki fethinin bir istirdat mahiyetinde<br />
olması lazımgelir” (Danişmend, 1971:26) demektedir.<br />
İnalcık ise Ankara’nın alınışını “Osmanlılar<br />
İpek yolu üzerinde sof imalatı ve<br />
ticaretiyle zengin bir şehir olan Ankara’yı işgal<br />
etmeye karar verirler. Süleyman’ın, şehre<br />
hâkim olan ahilerle anlaşma ve iş birliği yaptığına<br />
kuşku yoktur. Amasya Emiri Hacı Kutluşah<br />
ile anlaşan Orhan, Süleyman Paşa kumandasında<br />
orduyu harekete geçirir, Ankara<br />
ve Sivrihisar’ı alır” (İnalcık, 2010:62) şeklinde<br />
değerlendirmiştir.<br />
Osmanlı menbalarındaki klasik rivayete göre<br />
Ankara kalesi ilk olarak M.1361=H.762 tarihinde<br />
zaptedilmiştir. Bu harekete sebep<br />
olarak o sırada Ahilerin idaresinde gösterilen<br />
Ankara’nın Karaman oğullarıyla birleşerek<br />
Osmanlılara karşı cephe almak ihtimalinden<br />
bahsedilir, bununla beraber bu senenin yaz<br />
mevsiminde yirmi beş bin kişilik bir kuvvetle<br />
Ankara üzerine yürüyen Murad Bey’e karşı<br />
Ahilerin şehri müdafaaya lüzum görmiyerek<br />
derhal teslim oldukları da rivayet edilmektedir.<br />
Bir rivayete göre de Birinci Murad’ın<br />
Rumeli’ye geçmesinden istifade eden bazı<br />
Anadolu Beyliklerinin Karaman oğulları idaresinde<br />
Osmanlılara karşı ittifak edip Mongol<br />
152<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Osmanlı Devleti ve Anadolu Beylikleri Haritası, 1355, Uzunçarşılı, 1988:668<br />
hâkimiyetinden kalan Çavdar tatarlarını<br />
Osmanlı arazisinin yağmasına sevkettikleri<br />
ve işte bundan dolayı Murad Bey’in şark<br />
hududunu Ankara kalesiyle derhal tahkim<br />
etmiye lüzum gördüğü ileri sürülmektedir.<br />
Bununla beraber Ahilerin Osmanlılar aleyhindeki<br />
ittifaka dâhil olup olmadıkları pek<br />
belli değildir. Ankara’yı Murad Bey’e karşı<br />
müdafaaya lüzum görmedikleri hakkındaki<br />
rivayet düşmanlık ihtimaliyle biraz güç telif<br />
edilebilir. Hatta, ilk Osmanlı Beylerinin Ahi<br />
teşkilatına mensub oldukları ve Osmanlı<br />
devletinin kurulmasında bu teşkilatın büyük<br />
bir rol oynadığı bile tahmin edilmektedir.<br />
Ankara’nın M.1354=H.755 tarihinde<br />
ilk defa olarak Şehzade Süleyman Paşa tarafından<br />
fethi hakkındaki rivayet doğru olduğu<br />
takdirde bu seferki ikinci işgalinin bir<br />
istirdad mahiyetinde olması lazımgelir. Her<br />
halde bu şehrin o devre tesadüf eden tarihi<br />
çok karanlıktır. Ankara’nın o ilk işgalinden<br />
sonra Osmanlı hâkimiyetinden çıkması,<br />
Orhan Gazi’nin vefatında Karaman oğullarının<br />
teşviki üzerine Ahilerin istiklallerini<br />
ilan etmiş olmalarıyla izah edilmektedir,<br />
fakat bu izah şüphelidir. Çünkü şehir idaresinin<br />
o sırada Ahiler elinde bulunduğu<br />
malum olmakla beraber, bu idarenin Ankara<br />
ile mülhakatından mürekkep müstakil bir<br />
hükümet şeklini alıp almadığı kat’i surette<br />
belli değildir. Her halde şehir idaresi Ahilerin<br />
elinde olduğu halde bu havalinin orta<br />
Anadolu’da Mongol hâkimiyetini istihlaf<br />
etmiş olan “Er-Tana” Türk devletine aid olmak<br />
ihtimali daha kuvvetlidir (Danişmend,<br />
1971:34).<br />
Ankara’nın zaptı Osmanlı ülkesini şarka<br />
doğru mühim bir nisbette genişletmiş olduktan<br />
başka, Rumeli fütuhatında istifade<br />
edilebilecek Türk nüfusunun çoğalmasına<br />
da sebep olmuştur. Hatta Rumeli fütuhatiyle<br />
Anadolu fütuhatı arasında nüfus bakımından<br />
bir nevi muvazene gözetildiği hakkında<br />
bile bir nazariye vardır. Ankara’nın<br />
bu kat’i fetih tarihi Hicretin 762 senesi yaz<br />
mevsimine müsâdif gösterilir. Bu Hicret<br />
senesinin ilk ayları Miladın 1360 senesinin<br />
son kış aylarına tesadüf etmekte ve Hicri<br />
senenin üçüncü ayından itibaren Miladın<br />
1361 senesi başlamış olduğu için, burada<br />
153<br />
T A R İ H T E
1360 yerine 1361 senesi esas ittihaz edilmiştir.<br />
Bazı Garp müellifleri Ankara’nın bu kat’i fethini<br />
1362=763 tarihine müsadif gösterirlerse<br />
de doğru değildir. Ankara, Birinci Murad’ın<br />
Anadolu’da Karadeniz Ereğlisi’nden sonra aldığı<br />
ikinci şehirdir (Danişmend, 1971:35).<br />
I.Murad’ın komutanlarından Sunkur Paşa<br />
Ankara’yı kuşatır. Bahtiyar Bey’den memnun<br />
olmayan Ankaralılar, kaleyi savaşmadan<br />
Paşa’ya teslim ederler. I.Murad’ın daha sonraları<br />
Ahi olduğuna dair bilgiler vardır. Bütün<br />
Anadolu beylikleri, Osmanlı’ya katıldıktan<br />
sonra Kütahya’da bulunan Anadolu Beylerbeyi<br />
merkezi, 1393’de Ankara’ya taşınmışsa<br />
da 1462’de merkez tekrar Kütahya’ya<br />
nakledilir (Sargın, 2012:51).<br />
Ankara ile Sultan-önü havalisinin zaptına<br />
kadar Osmanlı Beyliğinin Anadolu hudutları<br />
şimali şarkide Candaroğulları, şarkta Er-<br />
Tana, cenubu şarki ve cenupta da Germiyan<br />
ve Saruhan Beyliklerine dayanırdı. Fakat bu<br />
son fütuhat üzerine Osmanlı hududunun ilk<br />
defa olarak Karaman ve Hamid Beyliklerine<br />
de dayandığı anlaşılmaktadır. Osmanlı-Karaman<br />
hududunun ittisali umumiyetle 1381=783<br />
tarihinde Germiyan ve Hamid Beyliklerinden<br />
“cihâz” ve “mübâyaa” suretleriyle birtakım<br />
yerlerin Osmanlı ülkesine ilhakı üzerine tahakkuk<br />
etmiş gösterilir. Fakat bu telakkinin doğru<br />
olmaması lazımgelir. Çünkü Anadolu’da Mongol<br />
hâkimiyetinin inhilali üzerine Konya şehrini<br />
zapteden Karamanoğulları oradan şimale<br />
doğru hudutlarını genişleterek Ankara havalisine<br />
kadar dayamışlardır. Hatta “Şikari”nin<br />
Karaman tarihinde Ankara’nın Er-Tana oğlu<br />
Gıyâsüddin Mehmed devrinde Karamanoğulları<br />
tarafından bir iki defa zaptedildiği ve<br />
Ankara beylerinin bazan Er-Tana oğullarına<br />
ve bazan da Karamanoğullarına temayülleri<br />
hakkında biraz müphem olmakla beraber pek<br />
mühim an’aneler vardır (Danişmend, 1971:36).<br />
“E.de Zambaur”un “Manuel de<br />
généalogie” adlı eserine eklediği Anadolu<br />
Beylikleri haritasiyle “René Grousset”nin<br />
“L’empire des steppes”indeki 1360 vaziyetine<br />
ait haritada ve diğer bazı tarih atlaslarında<br />
vaziyet böyle gösterilmekte ve hatta<br />
Karaman ülkesinin şimal hududu Candar<br />
oğulları ülkesine kadar bile çıkarılmaktadır.<br />
Birinci Murad’ın gene ayni Sultanönü-Ankara<br />
fütuhatı üzerine Osmanlı hududunun Sakarya<br />
cenubuna doğru da genişliyerek Hamidoğulları<br />
Beyliğinin şimal hududuna dayanmış<br />
olduğu anlaşılmaktadır. Tabiî bu vaziyet<br />
üzerine Osmanlıların Germiyan ve Karaman<br />
Beylikleri arasına kama şeklinde girmiş olmaları<br />
lazımgelir. Bundan bir müddet sonra Hamidoğullarından<br />
Yalvaç, Karaağaç, Beyşehri,<br />
Seydişehri, Akşehir ve İsparta kasabalarının<br />
“mübayaa” suretiyle alınıp Osmanlı ölkesine<br />
eklenebilmesi için her halde ondan evvel Osmanlı<br />
hududunun Hamid Beyliğine dayanmış<br />
olması lazımdır. Bazı menbalarda Şehzade<br />
Bayezid’in bir Germiyan prensesiyle izdivacı<br />
üzerine gelin cihazı olarak Kütahya, Simav,<br />
Eğrigöz ve Tavşanlı kasabalarının Osmanlılara<br />
verilmiş olması hem Osmanlı-Karaman<br />
hudutlarının birleşmesine, hem Hamidoğullarından<br />
arazi alınabilmesini temin edecek<br />
coğrafi bir vaziyet hâsıl olmasına yol açan bir<br />
hadise gibi gösterilmekteyse de, Kütahya-<br />
Tavşanlı-Eğrigöz-Simav mıntıkası Germiyan<br />
Beyliğinin şimaligarbi köşesini teşkil etmek<br />
itibariyle bu mıntakanın cenubuşarki taraflarıyla<br />
ittisal temin etmesi kabil değildir. Onun<br />
icin her halde bu ittisalin Sultanönü-Ankara<br />
seferinde Şukrullah-i Rumi’nin ifadesine<br />
göre müttefik beylikler mağlub edildiği zaman<br />
temin edilmiş olması lazımgelir (Danişmend,<br />
1971:37).<br />
154<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
René Grousset”nin “L’empire des steppes” 1360 civarında Ön (Anterior) Asya Haritası, classiques.uqac.ca, 2018<br />
Günümüzde Ankara Kalesi iç hisarda bulunan<br />
Alaeddin Camii giriş kapısı üzerinde<br />
bulunan onarım kitabesinde, “Bu<br />
mübarek camiyi büyük sultan Orhan’ın<br />
(Allah Mülkünü ebedi kılsın) valilerinden<br />
Lülü Paşa tarafından 1362 (H.763) yılında<br />
tamir ettirdi” yazılıdır. Osmanlı Valisi sadece<br />
merkezi hâkimiyeti temsil eder, şehirde<br />
ise geleneksel ahi yönetimi devam eder<br />
(Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:17-18).<br />
Çankırıkapı köprüsü, VEKAM Arşivi<br />
Ankara’daki ilk Osmanlı Eseri I.Murad tarafından<br />
Lacır Bin Muhammed’e 1375’de<br />
yaptırılan Çankırıkapı Köprüsü’dür. Günümüze<br />
kadar gelemeyen bu eserin Arapça<br />
kitabesi Etnografya Müzesindedir<br />
(Sargın, 2012:51).<br />
Aleaddin Cami giriş kapısı üzerindeki Sultan Orhan<br />
Gazi (solda) ve II.Murat’a (sağda) ait tamir kitabeleri,<br />
Çam ve Ersay, 2012:18<br />
155<br />
T A R İ H T E
Melike Hatun Türbesi, Ankara<br />
14. yüzyılda, Melike hatun, Ankara’nın hatuniye,<br />
şimdiki Doğanbey Mahallesi’nde yaşamış<br />
olup hayırsever ve hamiyetperver bir<br />
Müslüman Türk hanımdır. Varlıklı bir aileye<br />
mensuptur. Ankara’da Cami, medrese, hamam,<br />
çeşme gibi birçok hayır müesseseleri<br />
yaptırmıştır. Mahallesi’nde yaptırdığı Melike<br />
Hatun Mescidi ve Hacıdoğan (Doğanbey)<br />
Mahallesi Taşçılar Sokak da yaptırdığı Melike<br />
Hatun Medresesi hayratlarındandır. Bu medrese<br />
külliye durumunda olup, meşhur Hacı<br />
Bayram Veli’de burada müderrislik yapmıştır.<br />
Bu medrese “Kara medrese” olarak da bilinir.<br />
Melike Hatun Ankara’nın pek çok köyünden<br />
elde edilen ürünlerin gelirini bu medreseye<br />
vakfetmiştir. Kanuni Sultan Süleyman dönemine<br />
ait Hicri 937/ Miladi 1530 tarihli ‘Anadolu<br />
Vilayeti Muhasebe Defteri’ne göre Etimesgut,<br />
Ankara kazasında bulunan Melike Hatun vakıfları<br />
arasında yer almaktadır. Ayrıca, bugün<br />
İtfaiye Meydanı olarak bilinen yerde Melike<br />
Hatun’un diğer vakıflarının da bulunduğu Hacı<br />
Doğan Mahallesi’nde ve Gazi Lisesi’nin kuzeydoğusundaki<br />
“Yıkık hamam” adı ile de bilinen<br />
hamamı inşa ettirmiştir (Tekin, 1998:4-6).<br />
Hacı Bayram Camii, Ankara, ABB<br />
14. Yüzyıl sonu ile 15. yüzyıl sonu arasında<br />
geçen yaklaşık yüz yıllık dönemde Ankara<br />
kentinin mekansal yapısına ilişkin bildiğimiz<br />
olgu bu dönemde kalenin dışındaki yamaçta ve<br />
onu izleyen düzlük alanda çok sayıda camiinin<br />
ve mescitin yapılmış olmasıdır. Bunların içinden<br />
yerleri ve isimleri belirlenmiş olanlar şunlardır;<br />
Ahi Elvan Camii, Eyüp Mescidi, Genegi<br />
Mescidi, Haci İvaz (Helvai) Mescidi, Kulderviş<br />
Mescidi, Molla Büyük Mescidi, Örtmeli Mescidi,<br />
Poyracı Mescidi, Sabuni Mescidi, Ahi Tura<br />
Mescidi, Ahi Yakup Camii, Balaban Mescidi,<br />
Boyacı Ali Mescidi, Direkli Camii, Gecik Mescidi,<br />
Hacettepe Camii, Hacı Arap Camii, Hacı<br />
Doğan Mescidi, Hacı Seyid Mescidi, Hemhüm<br />
Mescidi, Rüstem Nail (Dındın) Mescidi, Şeyh<br />
İzzettin Mescidi, Karacabey Camii, Abdülkadir<br />
İsfahani (Tabakhane) Mescidi ve Hacı Bayram<br />
Camii’dir. Bu 25 cami ve mescitten herbirinin<br />
bir mahallenin çekirdeğini oluşturduğunu düşünürsek,<br />
Kale’nin içindeki mahalleler ile birlikte<br />
15. yüzyılda Ankara’da yaklaşık 30 kadar<br />
mahalle bulunmaktadır. 16. Yüzyılın ilk çeyreğinde<br />
ise mahalle sayısı 81’e çıkmıştır. Bu<br />
dönemde kentin nüfusu 12.000 - 16.000 kişi<br />
olarak saptandığına göre, 15. yüzyılda kent<br />
nüfusu 5.000 - 6.000 kişi kadar olmalıdır (Aktüre,<br />
1984:17). Ankara kentinin yerleşim yeri,<br />
toplum yapısı ve idari durum hakkında detaylı<br />
bilgi içeren Ergenç’in Osmanlı Tarihi Yazıları<br />
eserinde, “Ankara’da 16. Yüzyılın sonunda<br />
kale içinde 9 mahalle olmak üzere toplam<br />
85 mahalle vardı. Kent nüfusunun %30’u kale<br />
içinde oturmaktaydı” ifadesi yer almaktadır<br />
(Ergenç, 20102:108).<br />
156<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Özer Ergenç’in (1984) 16. yüzyıl Ankara’sı<br />
için, mahallelinin birbiri için kefil olma zorunluluğu,<br />
istenmeyen kişileri mahalleden<br />
çıkarabilme hakkı ve mahallede işlenen faili<br />
meçhul suçlardan tüm mahallenin sorumlu<br />
tutulmasına dair verdiği örneklerin 17., 18.<br />
ve hatta 19. yüzyıllarda imparatorluğun geniş<br />
coğrafyasında birbirine benzer biçimlerde<br />
uygulandığını göstermektedir (Seyitdanlıoğlu<br />
ve İnalcık, 2006:437).<br />
Ankara şehrini çeviren surun ne zaman<br />
yaptırıldığını sicillerden tesbit mümkün olabilmektedir.<br />
Şöyle ki, 26 Şubat 1607 (H.28<br />
Şevval 1015) tarihli bir fermanda, Ankara kadısının<br />
1605-1606 (H.1014) yılında, istenen<br />
avarız vergilerini ödeyemez durumda iken<br />
yeni vergilerin gelmesinden dolayı halkın<br />
perişan olduğunu arz ettiği bildirilmekte<br />
ve vergi ödemede acze düşmelerinin nedenleri<br />
sayılırken “Tavîlden ayrılan eşkiya<br />
havfından kendü malları ile sur bina”<br />
ettikleri yazılmaktadır [Bk. Ankara Şer. Sic.<br />
X/1481]. Tavîl Mehmed, 1603 (H.1012) yılından<br />
itibaren Konya, Niğde, Hamid, Karaman<br />
ve Kütahya taraflarını talan eden bir<br />
şakidir. Kütahya’yı kuşatmış ve şehri 60 bin<br />
altın haraca bağlamıştır. [Bk. Akdağ Mustafa,<br />
Celali İsyanları, Ankara 1963, s. 224-225].<br />
Buna göre surun yapımına 1604-1606 yılları<br />
arasında başlanılmış olmalıdır. Zira şehrin<br />
korunması sırasında gayretleri ile ün yapan<br />
Vildanzade Ahmed Efendi’nin Ankara<br />
kadılığına tayin tarihi 15 Eylül 1606<br />
(H.12 C. Evvel 1015)’dır [Bk. Ankara Şer. Sic.<br />
X/414]. Fiilen göreve başlaması ise 16 Kasım<br />
1606 (H.15 Receb 1015)’dır [Bk Ankara<br />
Şer. Sic. X/577]. Vildanzade 22 Haziran 1607<br />
(H.26 Safer 1016)’ye kadar görevde kalmış,<br />
bu tarihte Ankara’ya Mehmed Sadık Efendi<br />
atanmış, o da göreve 12 Ağustos<br />
1607 (H.18 R. Ahir 1016)’de<br />
başlamıştır [Bk. Ankara Şer. Sic.<br />
X/1449]. Surun yapımına Vildanzade<br />
zamanında da devam edilmiş<br />
ve ancak tamamlanmış olmalı<br />
ki, Kasım başı 1607 (H.Evasıt-ı Receb 1016)<br />
tarihli bir kayıtta “hala bina olunan sur” sözü<br />
geçmektedir [Bk. Ankara Şer. Sic. X/1274].<br />
Naima’nın, Vildanzade’nin “mukaddema<br />
natamam olan Ankara surunu tamamlayıb<br />
ve Celali mazarratından korumakda ihtimam<br />
etmek içün” tayin edildiğini beyan ederken<br />
surun natamam olduğunu belirtmesi [Tarih<br />
II, İstanbul 1280, s. 10] ile Evliya Çelebi’deki<br />
“suru Cenabı Ahmed Paşanın yaptırdığına<br />
dair” bilgiyi [Seyahatname II; İstanbul 1314,<br />
s. 430] bağdaştırmaya çalışan ve Kanuni döneminde<br />
Ankara’da bir sur inşa edilmeye<br />
başlanmış ve Vildanzade’nin kadılığı sırasında<br />
tamamlanmış olabileceğini söyleyen<br />
Semavi Eyice’nin tahmini [Bk. Ankara’nın<br />
Eski Bir Resmi, TTK Atatürk Konferansları IV,<br />
s. 73] böylece düzeltilmiş olmaktadır. Nisan<br />
sonları 1605 (H.Evail-i Zi’l-hicce 1013) tarihli<br />
bir fermanda, eski Ankara kadısı olan Çelebi<br />
Mehmed Efendi ikinci kez aynı göreve atanırken,<br />
ilk kadılığı sırasında şehrin etrafına<br />
metris’ler kazarak koruduğu için eski görevine<br />
getirildiğinden söz edilmektedir [Bk.<br />
Ankara Şer. Sic. X/1882]. Çelebi Mehmed<br />
Efendi’nin ilk kadılığı 1601 (H.1009) - 1604<br />
(H.1013) yılları arasındadır. Bu tarihlerde<br />
Ankara etrafına hendekler kazılmak suretiyle<br />
korunmuştur (Ergenç, 1980:87-88).<br />
Kentte Ortodoks sayısında önemli bir azalma<br />
olmasına rağmen, 15. yüzyıl sonlarına<br />
kadar Ankara Metropolitlik seviyesini<br />
korur. Osmanlılar duruma hâkim olsalar<br />
da Ahilik kentte yine çok önemlidir. Ahiler,<br />
edebiyat tarihçisi Abdülbaki Gölpınarlı’ya<br />
göre “Devlet içinde Devlet” gibidirler. Yönetimde<br />
hep söz sahibidirler ve Ankara’yı<br />
bir “Kent Devleti” gibi yönetirler (Sargın,<br />
2012:51).<br />
Ankara Kalesi surları<br />
157<br />
T A R İ H T E
Ankara Savaşından Önce Osmanlı Devleti, 1402, Uzunçarşılı, 1988:671<br />
Anadolu’yu 1402 yılında istila eden Timurlenk,<br />
Sırbistan Prensliği tarafından desteklenen<br />
Sultan Yıldırım I. Bayezid’ı (1389-1402)<br />
28 Temmuz 1402 yılında Çubuk Ovası’nda<br />
yapılan “Ankara Savaşında” yener (Sargın,<br />
2012:51). Timur, Türktür ve Müslümandır;<br />
ama Cengiz Han soyundan gelen bir prensesle<br />
evlenerek Moğol imparatorluk hanedanına<br />
bağlanmaktan gurur duymaktadır (Lewis,<br />
1975:29).<br />
Ankara Savaşı sonunda Bayezid (Beyazıt) Ankara<br />
Kalesinde bir süre hapis kalır. Bayezid’in<br />
1403’de ölümü ve Timurlenk’in çekilmesi<br />
üzerine şehzadeler arasında taht kavgaları<br />
yaşanır. Osmanlı Devleti’nde “Fetret Dönemi”<br />
denilen bir iktidar boşluğu oluşur. Bunu<br />
fırsat bilen Türkmen Beylikleri yeniden hareketlenir.<br />
Ankara 1403’de Mehmet Çelebi,<br />
1404’de İsa Çelebi, 1406’da Süleyman Çelebi<br />
ve daha sonra Germiyanlı Yakup Bey’in yönetimine<br />
geçmişse de bu duruma 1411 yılında<br />
Amasya’daki Bayezid’in oğlu Mehmet Çelebi<br />
(I.Mehmet) Ankara’yı yeniden alarak son verir.<br />
Çelebi Mehmet, Fetret devri ve uzun mücadelelerden<br />
sonra Osmanlı devletinin yeniden<br />
kuruluşunu gerçekleştirir (Sargın, 2012:51-53;<br />
Aka, 1999:234, Uzunçarşılı, 1988:309-320, Özkan,<br />
2009:49-51). Bu arada İsfendiyaroğlu Kasım<br />
Bey, Mehmet Çelebi’den babasıyla yaptığı<br />
bir anlaşmaya dayanarak Ankara’yı ister.<br />
Mehmet Çelebi’nin bunu kabul ettiğini ve Kasım<br />
Bey’in Ankara’da bir süre hüküm sürdüğü<br />
yaptığı eserlerden bilinmektedir (Sargın,<br />
2012:51-53).<br />
158<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Osmanlı Devleti, 1413, Uzunçarşılı, 1988:673<br />
Ankara Savaşı’nın yapıldığı Çubuk Ovası’nın bugünkü hali<br />
159<br />
T A R İ H T E
Mehmet Çelebi’nin 1421’de ölümü üzerine yerine geçen oğlu II.Murad (1421-1451)<br />
İsfendiyaroğulları’nı (Candaroğulları) Ankara’dan 1421 yılında çıkarır. Bundan sonra<br />
Osmanlı’lar için Ankara, hem askeri açıdan hem de sofçuluk, kunduracılık, debbağlık ve<br />
bağcılık gibi ticari açıdan önemli bir konuma gelir (Sargın, 2012:53).<br />
Bentderesi (Debbağhane) üzerinde bulunan Ördekçiler Köprüsü, Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:16<br />
Zaten Ahilerin yoğun etkisinin olduğu kentte<br />
Ahiler çevresinde ticari ve dini faaliyetler de<br />
artmaya başlar. Ahiler, 15.yüzyıldan itibaren<br />
Hacı Bayram Veli’nin yakınındadır. 1340’1ı<br />
yıllarda Ankara’nın Solfasıl köyünde doğan<br />
Hacı Bayram Veli’nin asıl adı Numan’dır.<br />
Gençliğinde Ankara’da medrese eğitimi görür.<br />
Tefsir, fıkıh, hadis, tasavvuf, matematik,<br />
astronomi, felsefe, Arapça, Farsça, edebiyat<br />
gibi çeşitli dersleri okuyarak icazet alır.<br />
Ankara’da “Kara Medrese”de ve Bursa’da<br />
Çelebi Sultan Mehmed Medresesinde müderrislik<br />
yapar. Şeyhinin ölümünden sonra<br />
Ankara’ya gelip 1430 yılında Ankara’da vefat<br />
eder (Oğuzoğlu, 2010:68-69). İlk Türk Tarikatı<br />
olan Bayramilik, Hacı Bayramı Veli tarafından<br />
mürşidi Somuncu Baba’nın ölümü üzerine<br />
1412’de Ankara’da kurulur. Çiftçilikle uğraşan<br />
Hacı Bayram Veli, ticaretinde içindedir.<br />
Bu tarikatın en önemli özelliği, şeyhin halifelik<br />
vermemesi, çiftçilik yapması ve yoksullara<br />
yardım toplamasıdır (Sargın, 2012:53-54, Özkan,<br />
2009:69). Böylece toplumsal dengenin<br />
sağlanması, insanların temel ihtiyaçlarının<br />
giderilerek manevi kalkınmasına da zemin hazırlanması<br />
hedeflenir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde<br />
Hacı Bayram-ı Velî’nin manevî<br />
derecesini açıklama bağlamında bir olay<br />
anlatmaktadır: Bir gün Hacı Bayram’a düzenbaz,<br />
hileci bir kadın; “Babam ruhu içün bize<br />
gelip Kur’ân-ı azîm oku” der. Bayram-ı Velî’nin<br />
de gençlik yılları imiş. Nola diye da’vete uyup<br />
düzenbaz kadının hanesine varıp Kur’ân’dan<br />
bir bölüm okuduktan sonra o fitne sahibi<br />
Züleyhâ, Hacı Bayram’ın yanına gelerek;<br />
160<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Eynebey hamamı, 2017, Ankara<br />
“Âh canım! Nedir bu sende olan çâr-ebru,<br />
âh nedir bu sende olan güzel biçimli çene<br />
ve sakal, nedir o müjgân-müjeler kirpikler,<br />
nedir o kudret eliyle sürmelenmiş ceylan<br />
gözleri, âh nedir o al yanaklı nurlu münevver<br />
yüzler ve ceylan gözü gibi gözler...”<br />
diye Hacı’ya yakınlık etmek ister. Hacı<br />
Bayram-ı Velî âciz olup;<br />
“Hatun bana biraz izin ver, ihtiyacımı giderip<br />
geleyim...” diye bir ibrik alıp bir köşede<br />
gizlenerek der:<br />
“İlâhî ve Mevlâyî, hâlim sana ma’lûmdur.<br />
Beni yüce katında yüzü karalardan eyleme.<br />
Dünyada yerilen hizmetçi olursam olayım.<br />
Beni bu kaştan, kirpikten, bıyıktan ve sakaldan<br />
kurtarıp nefret edilir yüzlü eyle.”<br />
diye yalvarınca Allah’ın emriyle o an nurlu<br />
yüzünde kıldan bir eser kalmayup abdal<br />
kabağı gibi yüzü par par parlayıp yüz bin<br />
hamd ederek hatunun yanına gelip selam<br />
verir. Hatun bunu bu şekilde görünce aklı<br />
perişan olup azizden nefret eder.<br />
Aziz Clemens Kilisesi (Yeğenbey Camii) yangιn<br />
sonrasι kalιntιlarι, arachne.uni-koeln.de, 2017<br />
“Bre cariyeler! Vurun şu nâ-mahrem gidiyi”<br />
diye evden dışarı kovar. Aziz hazretleri<br />
o vartadan bu yolla kurtulup âhirete öyle tıraşlı<br />
olarak gitmişlerdir. Onun için kızından<br />
devam eden soyuna mensup nice çelebiler<br />
köse çehreli, tatlı yüzlü çelebilerdir (Evliya<br />
Çelebi, 2008:525).<br />
Ankara’da II.Murad döneminde yapılan<br />
eserler arasında; Eynebey Hamamı(1406)<br />
Karacabey Külliyesi (1440), Yeğenbey<br />
Camii (1438-1439) ve Direkli Mescidi<br />
(1443) sayılabilir (Sargın, 2012:54).<br />
161<br />
Karacabey Camii, 2017, Ankara<br />
T A R İ H T E
İstanbul’un Fethinden önce Osmanlı Devleti, 1453, Uzunçarşılı, 1988:674<br />
II.Murad’ın ölümüyle yerine oğlu II.Mehmet<br />
geçer. Fatih Sultan Mehmet (1451-1481)<br />
ünvanı ile bilinen II.Mehmed, Ankara’yı<br />
merkez seçerek Anadolu’daki Osmanlı bütünlüğü<br />
sağlamaya çalışır. 1461’de Trabzon<br />
seferine çıkmadan önce Anadolu’daki birlikleriyle<br />
Ankara’da toplanır. 1469 ve 1470 yıllarında<br />
Karamanoğulları, Osmanlılar’a karşı<br />
yaptığı seferlerden Ankara ve çevresinde<br />
tahribata neden olmuşlardır. Fatih 1473’de<br />
“Otlukbeli Savaşı” ile Akkoyunluların egemenliğine<br />
son verdikten sonra, 1476’da<br />
Karamanoğulları’nın egemenliğini ortadan<br />
kaldırır. Ankara böylece Celali İsyanları’na<br />
kadar aşağıdaki iki olay dışında güvenli ve<br />
sakin bir Osmanlı kenti olur (Sargın, 2012:54).<br />
Ankara halkı, Fatih’in oğlu II.Beyazıd’ın<br />
(1481-1512) hükümdarlığını reddeden Kahire’deki<br />
kardeşi Cem Sultan’ı destekler.<br />
1482 Yılında Ankara’yı kuşatan Cem Sultan<br />
ve Karamanoğlu Kasım Bey, II.Beyazıd’ın<br />
ordusuyla gelmesi üzerine çekilirler. 16.yüzyıldaki<br />
Şehzade Selim ile küçük kardeşi<br />
Beyazıd’ın kavgasıyla yine muhalif tarafı<br />
tutarak Beyazıd’a destek verilir. Bu iki olay<br />
sonunda Kanuni Sultan Süleyman, devletin<br />
yanında yer almadığı düşüncesiyle Ankara’yı<br />
cezalandırır. 16.yüzyılda Kanuni devrinde<br />
Eyalet sistemi kurulurken bir süre Anadolu<br />
Eyaletinin merkezi olan Ankara, Eyalet merkezi<br />
Kütahya’ya nakledilince, “Sancak Merkezi”<br />
konumuna getirilir (Sargın, 2012:54;<br />
Âşık Paşazade, 2003:277).<br />
162<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Fatih Sultan Mehmet zamanında kente kazandırılan eserler arasında; Vezir Mahmut<br />
Paşa’nın yaptırdığı 102 dükkandan oluşan ve büyük bir ticari yapı olan Mahmut Paşa Bedesteni<br />
ile Kurşunlu Han ve İshak Paşa’nın inşa ettirdiği Tahtakale Hamamı (1461-1462)<br />
gösterilebilir (Sargın, 2012:54).<br />
Fatih Döneminde yapılan Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han, Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:34<br />
Samanpazarı ve Hanlar Bölgesi,<br />
Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:35<br />
16.yüzyılın başlarında Ankara, başkent<br />
Bursa’dan sonra Anadolu’nun en büyük<br />
kentidir. Nüfusu, Ömer Lütfi Barkan’a göre<br />
yaklaşık 15 bin kişidir. Bu yüzden 10 bin nüfusu<br />
geçen yerler büyük kent statüsünde<br />
kabul edilmektedir (Sargın, 2012:55).<br />
Mahmut Paşa Bedesteni, Günümüzde Anadolu Meeniyetleri<br />
Müzesi olarak kullanılmaktadır,<br />
2018<br />
Roma Dönemi’nin askeri garnizonu 16.yüzyılda<br />
tekrar büyük kent olma statüsüne<br />
ulaşır. Osmanlı İmparatorluğunun 15 ve<br />
16.yüzyıllara denk gelen yükselme döneminde,<br />
güvenli ticaret ve birinci dereceli<br />
yolların üzerinde olan kentte, belirgin bir<br />
gelişme sağlanır. Bu arada kentin nüfusu<br />
ve mahalle sayısı artar. 1522 yılındaki tapu<br />
tahrir defterine göre, 16.yüzyıl başlarında<br />
Kale’de beş Müslüman bir Hıristiyan<br />
mahalle, kent bölümünde 69 Müslüman,<br />
sekiz karışık, üç Hıristiyan ve bir Yahudi<br />
olmak üzere toplam 81 mahalle vardır<br />
(Sargın, 2012:55).<br />
163<br />
T A R İ H T E
1900’lü yıllarda Taşhan ve Civarı, Ankara (VEKAM) (Erdoğan ve Günel, 2007:33)<br />
Tahrir veya Tapu Defterleri (Defter-i Hakânî<br />
Serisi B.D.A.), bir yer fetholunduğu zaman,<br />
sultan bir emîn ve kâtipten oluşan bir komisyon<br />
göndererek o ülkeyi “tahrir” eder. Tahrir<br />
emînine padişah tarafından verilen yetki<br />
beratında, tahririn nasıl yapılacağı ayrıntılı<br />
biçimde anlatılır. O zamanki veri toplama yollarını<br />
bildiren bu belgede şu noktalar belirtilir:<br />
Demografik veriler, yerleşim birimleri, tarım<br />
ürünleri, fiyatlar ve bu gibi tüm konularda gelişme<br />
ve gerileme söz konusu olduğunda arşiv<br />
koleksiyonları arasında kuşkusuz en zengin istatistik<br />
bilgileri mufassal defter-i hakânîlerde<br />
yer almaktadır (İnalcık, 2013:117).<br />
17.yüzyıl başlarında Kale’de dokuz, kentte 85<br />
mahalle bulunmaktadır ve nüfus 30 bine yaklaşır.<br />
16 ile 19.yüzyıllar arasında Ankara’ya gelen<br />
birçok yabancı gezgin, seyahatnameler ve<br />
gravürlerle o dönemi anlatır. 1555 yılında Kanuni<br />
Sultan Süleyman’ın yanına gelen Elçi<br />
Baron de Busbecq’in arkadaşı olan Hans<br />
Dernschwam, kentin krokisini çizer. Kenti<br />
“Yukarısı” (Akroplis yani iç kale ve çevresi) ve<br />
“Aşağısı” (Dış Mahalleler) olmak üzere ikiye<br />
ayırarak tanımlar. Söz konusu krokiye göre<br />
Ankara, etrafında suru olmayan açık bir kenttir.<br />
Dernschwam’a göre MS 3.yüzyılda yapılan<br />
sur, 16.yüzyılda neredeyse tamamen<br />
tahrip olmuş durumdadır (Sargın, 2012:55).<br />
Tiftik keçisinin kılından üretilen ve çok kaliteli<br />
bir kumaş olan sof ticareti, Ankara’ya çok<br />
değer kazandırır. Kente gelecek tüccarlar için<br />
çok sayıda han yaptırılır (Sargın, 2012:55).<br />
Hans Dernschwam’ın Ankara krokisi, Günel ve Kılcı, 2015:85<br />
164<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
16. yüzyıldaki sof üretimi ve ticareti<br />
Ankara’ya özgü bir iş kolu oluşturur. Kente<br />
gelen tüm gezginler, sof üretiminden<br />
söz ederler. Çevresi ile beraber bin kadar<br />
sof tezgahının ve on bin kadar kişinin de<br />
bu işin içinde olduğu bilinmektedir. Sofla<br />
ilgili dört ayrı esnaf grubu (Dokumacılar,<br />
Yumacılar, Boyacılar ve Perdahcılar veya<br />
Cendereciler) oluşur. Buralarda işlenen<br />
sof, yerli ve yabancı tüccarlara istedikleri<br />
renk ve desende boyattırılarak satılır.<br />
Sof ticareti ile ilgili olarak İngilizler, Fransızlar<br />
ve Hollandalılar’ın kentte ticaret temsilcilikleri<br />
bulunur (Sargın, 2012:55). Bunların<br />
yanında Lehistan (Polonya) tüccarları da<br />
yoğun bir şekilde çalışırlar. Ankara, 16.yüzyıldan<br />
19.yüzyılın başlarına kadar sof ve şalî<br />
dokumacılığı konusunda dünyada tekel<br />
oluşturmuş konumdadır. Sofun kullanım<br />
alanı sadece giyim eşyası ile sınırlı değildir.<br />
Yelkenli gemilerde yelken bezi, perde<br />
yapımı, top namlularının temizlenmesi gibi<br />
yerlerde kullanılır (Sargın, 2012:56, Odekan,<br />
1987:333).<br />
Ankara’da inşa edilen 16.yüzyıl eserleri<br />
arasında; Cenab-ı Ahmet Paşa Külliyesi,<br />
günümüze kadar gelemeyen Evliya<br />
Çelebi Mevlevihanesi, Şengül Hamamı,<br />
Karyağdı Hatun Türbesi ve Hallaç Mahmud<br />
Mescidi ile Kurşunlu Camii sayılabilir<br />
(Sargın, 2012:56).<br />
Cenabı Ahmet Paşa Camii, Peker, 2007:23<br />
Cenabı Ahmet Paşa Camii Sütunu, Peker, 2007:22<br />
Ankara, Orta Çağ ve Osmanlı Dönemi boyunca<br />
“Hisar” adı verilen kale ve çevresini<br />
merkez alır. Ticari yaşam, kalenin güneyinde<br />
Atpazarı, onun güneyinde Koyunpazarı<br />
ve onunda güneyinde Samanpazarı<br />
etrafında şekillenir. Buralarda Kavaflar,<br />
Bakırcılar, Demirciler, Sobacılar gibi<br />
esnafın çarşıları bulunmaktadır. Mahmud<br />
Paşanın yaptırdığı Bedesten’den günümüzdeki<br />
Anafartalar Caddesini izleyerek<br />
Sebze Haline giden caddenin adı “Uzun<br />
Çarşı”dır, bu bölgeye kale ile birlikte “Yukarı<br />
Yüz”, Uzun Çarşının alt tarafına da<br />
“Aşağı Yüz” denir. Aşağı Yüzün merkezi<br />
Sebze Hali ve çevresi olup “Tahte’l-kal’a”<br />
yani “Tahtakale, Kaledibi” olarak adlandırılır.<br />
Kalenin dibinde Hatip Çayı’nın aktığı<br />
yerde deri işlenen tabakhaneler bulunmaktadır.<br />
16.yüzyıl sonunda Ankara’da<br />
esnaf kolunun sayısının 43’e kadar ulaştığı<br />
bilinmektedir (Sargın, 2012:56).<br />
165<br />
T A R İ H T E
Kanuni Sultan Süleyman döneminde merkezi<br />
idarenin üretim ve tüketime çok karışması,<br />
ekonomik düzenin bozulması, adaletsizlik ve<br />
ahlakî çöküntü üzerine eşkıyalık ortaya çıkar.<br />
Ağır vergiler nedeniyle 1519’da Tokat’ta Bozoklu<br />
Şeyh Celal ve 1526’da Baba Zünnun ve<br />
Kalenderoğlu Mehmed, 1558 yılında Şehzade<br />
Selim ile çatışan Şehzade Beyazıd’ın isyanları<br />
ve 17.yüzyılın başlarında çıkan Celali İsyanları,<br />
Ankara’ya büyük zarar verir. Bunların<br />
yanında medrese öğrencilerinin çıkardığı,<br />
Suhte (Sofi) isyanları da Ankara’da çok yaygındır.<br />
Ordu sefere çıktığında bu isyanlar<br />
artmaktadır. 16.Yüzyılın sonlarında suhtelerin<br />
yerini çeteleşen kaçak köylüler alır (Sargın,<br />
2012:56). Vergi isyanına bir örnek 1575 yılında<br />
bizzat kendisi mültezim olan Vefa Bey’in<br />
celalîleşip, çıkardığı isyandır. Ancak Vefa Bey<br />
tımarlı sipahi ve mültezim olması nedeniyle<br />
idam edilmeyerek, hapse konulmasıyla yetinilir.<br />
1584’te de Hüsam Şeyhoğulları, Celali<br />
olup Ankara’da isyan eder. Bu Celali-Osmanlı<br />
kavgasının temelinin, Osmanlı’nın Devşirme<br />
egemenliğine karşı çıkan Türkler olduğu<br />
iddia edilmektedir. Birçok isyancı arasında<br />
“Karayazıcı” olarak ünlenen Abdülhalim adlı<br />
Türkmen’in 1598-1599 yıllarında Ankara’daki<br />
isyanı, büyük boyuta ulaşır. 1602’de Celali<br />
Deli Hasan Ankara’yı kuşatır, ancak büyük<br />
bir haraç karşılığında kuşatmayı sonlandırır.<br />
1603’te Celali Karakaş Ahmed, Ankara’ya büyük<br />
zarar veren bir yağmacılık yapar. Çıkardıkları<br />
yangın da Ankara’nın bilinen ilk büyük<br />
yangını olarak tarihe geçer. Bundan sonra<br />
Çörekoğlu, kenti yağmalayanlar arasına adını<br />
yazdırır. Bu büyük zararlar karşısında, Celalilerden<br />
korunmak için 1604’den 1607 yılına kadar<br />
kenti tamamen çevreleyen bir dış sur inşa<br />
edilir. Bu surun, doğudan gelen yol (Günümüzün<br />
Ulucanlar Caddesi) için; Cenab-ı Ahmed<br />
(Kayserikapı), batı yolu (Roma Hamamının yakını)<br />
için İzmir ve Güney Yolu içinde Namazgah<br />
kapıları vardı (Sargın, 2012:57, Erdoğan,<br />
Günel ve Kılcı, 2008:63).<br />
Anadolu’da Kalenderoğlu Mehmed başta olmak<br />
üzere Celaliler büyük güç oluştururlar.<br />
1607 yılında I.Ahmed’in sadrazamı Kuyucu<br />
166<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Murat Paşa, Batı Anadolu’yu kontrol eden<br />
Celali Kalenderoğlu Mehmed’i, Celalileri<br />
bölmek amacıyla, Ankara Sancakbeyliği’ne<br />
atar. Ankara Kadısı Vildanzade Mevlana<br />
Ahmed Efendi, bu atamayı tanımayarak<br />
Celali’yi kente sokmaz. Ankara’ya saldıran<br />
Kalenderoğlu başarılı olamaz ve Karaman<br />
Beylerbeyi Tekeli Mehmet Paşanın yardıma<br />
gelmesi üzerine geri çekilmek zorunda kalır.<br />
Bu saldırılardan önce dış sur gözden geçirilerek<br />
sağlamlaştırılır. 1608’de Kuyucu<br />
Murad Paşa, Kalenderoğlu’nu yenerek<br />
Celali İsyanlarına kanlı bir şekilde son<br />
verir. Osmanlı Tarihinde “Büyük Kaçgun”<br />
yani “Büyük Kaçış” olarak bilinen bu dönem<br />
(1602-1608) sonucunda toprak sistemi<br />
değişir, ağır vergiler konulur, göçler, kıtlık,<br />
mezhep çatışmaları yaşanır ve çok sayıda<br />
insan ölür. İsyan ancak kanlı bir şekilde bastırılabilir<br />
(Sargın, 2012:57).<br />
Bütün bu olayların yanı sıra Ankara bazı<br />
Osmanlı Paşalarının saldırısına da uğrar.<br />
1623’de Erzurum Beylerbeyi Abaza<br />
Mehmet Paşa, Genç Osman’ı desteklemek<br />
amacıyla İstanbul’a saldırmaya giderken<br />
kenti altı ay kuşatır, fakat başarılı olamaz.<br />
1651’de Abaza Hasan Paşa, Türkmen aşiretleri<br />
ağalığı elinden alınınca, Sivas Beylerbeyi<br />
İpşir Paşa ile isyan ederek, İstanbul<br />
üzerine yürürken Ankara’ya gelir ve<br />
1652’de de İpşir Paşa’nın saldırısına uğrayan<br />
Ankara, Köprülüler Dönemi’nde (1656-<br />
1710) huzura kavuşur. Gezginlere göre, bu<br />
isyanlar sonucu devamlı saldırıya uğrayan<br />
kente, yukarıda söz edildiği gibi bir dış sur<br />
inşa edilir (Sargın, 2012:58).<br />
12 Ağustos 1668 yılında üç gün süren depremlerden<br />
sonra, 17 Ağustos 1668’de 8,0<br />
büyüklüğünde bir deprem Ankara’da felakete<br />
neden olur. Ankara Kalesini koruyan<br />
askerler dışında tüm kent boşaltılır (Sargın,<br />
2012:58).<br />
1683 yılında “Türedi Ayaklanması” adıyla<br />
Celali isyanları yeniden baş gösterir. Bunun<br />
yanında bazı Türkmen ve Kürt aşiretlerin de<br />
ayaklandıkları görülür (Sargın, 2012:57).<br />
Osmanlı Dönemi Ankara, Atilla Cangır Arşivi<br />
167<br />
T A R İ H T E
18.yüzyılda Ankara’da Müderriszadeler,<br />
Mimarzadeler, Zennecizadeler gibi<br />
ailelerin yönetimi görülür. Köprülüler<br />
Dönemi’nden sonra hükümet merkezinde<br />
oturan yüksek rütbeli devlet görevlileri, kendi<br />
adlarına, “Ayan” denilen o kentin ileri<br />
gelen ailelerine ve devlet tarafından atanan<br />
güvenilir kişiler olarak adlandırılan mütesellimlere<br />
sancak yönetimini bırakmışlardır (Sargın,<br />
2012:59).<br />
Aynı zamanda Ankara kadısı da olan Müderriszade<br />
Ahmet Efendi, 1740-1746 arası sürdüğü<br />
yönetiminde vergileri zimmetine geçirir.<br />
Affedilmesine rağmen, zulmü nedeniyle<br />
1768’de Bursa’ya sürülür. Sürekli gelen şikayetler<br />
üzerine yönetim, yirmisekiz yıl boyunca<br />
Ankara’da hüküm süren bu aileden alınıp<br />
Mimarzedeler’e verilir. 1769-1774 arasında<br />
görev yapan eski Müftü Mimarzade Mehmet<br />
Şakir ve sonrasında oğulları, yolsuzluk ve zulüm<br />
üzerine 1807’de sürgüne yollanır. 1797-<br />
1805 arası mütesellimlik eden Kayserili Zennecizadeler<br />
de vergi borçlarını ödeyemez. İç<br />
Anadolu’da çok güçlü olan Çapanoğulları,<br />
önce Kayseri sonrada Ankara’yı denetimleri<br />
altına alırlar ve Yozgat’tan Ankara’yı yönetirler.<br />
Ancak 1849’dan itibaren güçlerini yitirirler<br />
(Sargın, 2012:59). III.Selim Dönemi’nde<br />
(1789-1807) Ankara’da Nizam-ı Cedit<br />
Ocağı’nın kurulması görevi Mütesellim Mesut<br />
Ağa’ya (1800- 1808) verilir. Mesut Ağa’da<br />
zimmetine para geçirmekte hiç gecikmez.<br />
1829’da Mütesellim Mustafa Bey’e karşı Ankara<br />
halkı ayaklanarak O’nu katleder. Daha<br />
sonraları 1832-1833 yıllarında Mısır Valisi<br />
Mehmet Ali Paşa’nın orduları oğlu İbrahim<br />
Paşa komutasında II.Mahmut’a karşı isyana<br />
giderken kente egemen olurlar. Ankara’da<br />
altı ay kadar kalırlar ve dışkalenin ovaya bakan<br />
kısmını onarırlar. Bu arada, gezginlere<br />
göre, Ankara 17. ve 18. yüzyıllarda zengin<br />
bir ticaret merkezi ve yabancıların yaşadığı<br />
önemli bir kenttir (Sargın, 2012:60).<br />
II.Mahmud zamanında (1808-1839), 1830’da<br />
yapılan ilk genel nüfus sayımında kentin<br />
nüfusu yaklaşık 23 bin kişidir. (6108 müslüman<br />
erkek, 5050 reaya yani Tanzimat öncesi<br />
Ermeni ve diğer Hıristiyanlar ve 135 Yahudi,<br />
kadınlar sayılmadığından onların sayısının da<br />
erkekler kadar olduğu kabul edilmektedir.)<br />
(Sargın, 2012:60)<br />
Ankara 1836’da yapılan yeni bir düzenlemeyle<br />
tekrar eyalet merkezi olur ve Valiliğe (Müşirliğe)<br />
Mehmet İzzet Paşa atanır. Tanzimat’ın<br />
ilanı (1839) sonrasında 1842’de yapılan düzenlemede<br />
Vali Davut Paşa, Eyalet Meclisi<br />
Başkanı olur ve Eyalete Çankırı’ya ilaveten<br />
Kayseri, Bozok (Yozgat) ve Kastamonu Sancakları<br />
bağlanır. Bu valinin de vergileri kendisi<br />
için toplaması üzerine yerine Sadullah Paşa<br />
atanır (Sargın, 2012:60).<br />
1848-1850 ve 1855-1859 yıları arasında<br />
Çapanoğulları’nın etkisiyle Bozok eyalet yapılınca<br />
Ankara Sancağı buraya bağlanır ve nihayet<br />
1860’dan sonra yeniden eyalet merkezi<br />
olur. Bu dönemde sık sık vali ve eyalet sınırları<br />
değişiklikleri görülür. Değişmeyen tek şey, üst<br />
düzey yöneticilerin devlet adına topladıkları<br />
vergileri genelde zimmetlerine geçirmeleridir<br />
(Sargın, 2012:60).<br />
Ayan ve Mütesellimlerin, halktan silah tehdidiyle<br />
sürekli vergi dışında para toplamaları;<br />
ağır vergiler, adaletsizlik ve yağma karşısında<br />
köylüler zor durumda kalır. Ankara’nın 1590-<br />
1833 arasında incelenen Avarız (Vergi Yükümlüsü)<br />
haneleri, kentteki nüfus ve gelirin<br />
çok düştüğünü ve Celali İsyanlarından sonra<br />
kentin kendini toparlayamadığını gösterir<br />
(Sargın, 2012:60).<br />
1838’de imzalanan ticaret anlaşmasıyla tiftiğin<br />
hammadde olarak dışarı satılmasındaki<br />
sınırların kaldırılması, 19.yüzyılın ortalarından<br />
itibaren Güney Afrika, Avusturalya ve<br />
Kaliforniya’da tiftik keçisi yetiştirilmesi ve<br />
Avrupa’da Sanayi Devrimi sonrası dokumacılıkta<br />
makineleşmenin başlaması sof ticaretine<br />
darbe vurur (Sargın, 2012:60-61).<br />
168<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Sultan İkinci Abdülhamid Han, demiryollarının<br />
yapımına hız verir ve 1892 yılının<br />
Aralık ayında “Kara Tren ” Ankara<br />
Tren İstasyonu’na gelir. Tren’in gelmesi<br />
ile Ankara’da ticari hayat yeniden canlanır.<br />
Özellikle tarım ürünlerinin limanlara<br />
taşınması kolaylaşır. Bu dönemde Ankara<br />
ve kazalarının imarına ve eğitimine önem<br />
veren Abdülhamid Han, Ankara Vilayetine<br />
gönderdiği valiler sayesinde mektepler ve<br />
okullar yaptırır. Darülmuallimin, Mekteb-i<br />
Sultani ve Mekteb-i Sanayi, Çoban Mektebi<br />
inşa edilir. Saat Kulesi ve ilk Gureba<br />
Hastanesi yapılır. 1885-1891 yılları arasında<br />
Ankara valiliği yapan Abidin Paşa şehre<br />
Elmadağı’ndan içme suyu getirir ve çeşmeler<br />
yaptırır. Ankara, İkinci Abdülhamid<br />
Han zamanında ticari, ekonomik, eğitim<br />
ve tarım alanlarında kalkınma atağına<br />
geçer (Erdoğan ve Günel, 2007:25-26).<br />
1892 yılında Ankara’ya gelen ilk tren törenle karşılanır ve şenlikler yapılır, Erdoğan ve Günel, 2007:23<br />
II. Abdulhamit Han’ın yaptırdığı Darulmuallimin (Öğretmen Okulu) binası ve Millet Bahçesi<br />
Erdoğan ve Günel, 2007:27<br />
169<br />
T A R İ H T E
Paşa konağı, İplikci Camii ve Telgrafhane (A. Yüksel), Erdoğan ve Günel, 2007:34<br />
Prusyalı Binbaşı Baron Freich Von Vincke<br />
tarafından 1838’de ilk defa kentin detaylı<br />
bir planı hazırlanır. 1858’de ilk Rüştiye<br />
(Ortaokul) ve 1890’da İdadi (Lise)<br />
açılır. Telgraf, 1860 yılında İstanbul’dan<br />
Basra’ya çekilen hatla gelir. 1864’de Vilayet<br />
Nizamnamesi ile Ankara Vilayeti kurulur.<br />
Nizamname’ye göre Ankara, üç sancak<br />
(Ankara, Kayseri, Bozok) ve on iki kazadan<br />
oluşmaktadır. 1869’da ilk matbaa açılır ve<br />
1871’de Vilayet Gazetesi çıkartılır. 1880<br />
tarihli Vilayet Salnamesi’nde Ankara’nın 95<br />
Mahalleden oluştuğu belirtilir. Ankara’da<br />
ilk Polis Teşkilatı 1885’te kurulur. 1892’de<br />
Demiryolu kente ulaşır. Ankara’da ilk Banka<br />
Şubesi 1893 yılında Banka-ı Osmani Şahane<br />
(Osmanlı Bankası) tarafından açılır (Sargın,<br />
2012:61, Özkan, 2009:381).<br />
1894’de kentte kolera salgını çıkar. 1897’de<br />
bugünkü Vilayet Konağı hizmete girer.<br />
1900’lerin başlarında kurulan un fabrikaları,<br />
kiremithaneler ve yağhaneler Ankara sanayisinin<br />
öncüleri olur. 1881, 1917 ve 1922<br />
yıllarında çıkan büyük yangınlar, birçok mahallenin<br />
adeta kül olmasına yol açar. 1900-<br />
1901 yılları Vilayet Salnamesinde kentin<br />
nüfusu 32.051 olarak verilmektedir (Sargın,<br />
2012:61). 1900’de hazırlanan Salnamede bulunan<br />
Osmanlı Vilayetleri, Sancakları ve Kazaları<br />
listesinde Ankara Vilayetine bağlı 21 kaza,<br />
19 Nahiye, 2765 köy bulunmaktadır (Karpat,<br />
2006:320). 1907 (H.1325) tarihli “Ankara Vilayeti<br />
Salnamesi”nde ise Ankara vilayeti; Ankara,<br />
Kayseri, Kırşehir, Yozgat ve Çorum sancak<br />
(liva)larından meydana gelmektedir. Ankara<br />
Sancağı’nda dokuz kaza ve dokuz nahiye bulunmaktadır<br />
(Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2007:9).<br />
1900’lü yıllarda Ankara,<br />
Erdoğan ve Günel, 2007:30-31<br />
170<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Osmanlı İmparatorluğu I.Dünya Savaşından<br />
(1914-1918) yenik çıkınca 1918’de<br />
“Mondros Anlaşması” imzalanır. Anlaşma<br />
uyarınca 1919’un Aralık ayında İngiliz ve<br />
Fransızlar küçük askeri birliklerini trenle<br />
Ankara’ya gönderir. Ankara’dan ayrılmış<br />
bulunan azınlıklar yabancı askerlerin gelmesiyle<br />
geri dönerek, kendi ve hatta Türklerin<br />
mülklerini de almaya çalışırlar (Sargın,<br />
2012:61).<br />
kişilerden meydana gelmesine rağmen,<br />
millî bütünlük ve bağımsızlık konusunda<br />
hemfikirdir. İslamcı kesim bile İstanbul<br />
hükümetinin İngilizlerin yardımı ile millî<br />
hareketi yok etmek için kurduğu Kuva-yı<br />
İnzibatiye ordusunu ağır bir şekilde tenkit<br />
eder. Büyük Millet Meclisi, 81’i eski İstanbul<br />
meclisi mebusları olan 390 kişilik<br />
bir mebuslar heyeti ile 23 Nisan 1920’de<br />
Ankara’da açılır (Karpat, 2012:101).<br />
Osmanlı Devleti’nin nihai dağılması, yeni<br />
Ulusal Meclis’in Ankara’yı oluşmakta olan<br />
Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti yapmaya<br />
karar vermesinden çok kısa bir süre<br />
önce gerçekleşir (Karpat, 2006:517).<br />
19.yüzyılda büyük felaketler yaşayan<br />
Ankara’nın bu kötü giden talihi, 27 Aralık<br />
1919’da Temsil Heyeti ve Mustafa<br />
Kemal’in Ankara’ya gelmesiyle tersine döner<br />
(Sargın, 2012:62, Özkan, 2009:397).<br />
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti<br />
Heyet-i Temsiliyesi, Sivas’tan ayrılarak<br />
27 Ekim 1919’da Ankara’ya gelir ve<br />
burasını milli kurtuluş hareketinin merkezi<br />
haline getirir (Karpat, 2012:99). Mustafa<br />
Kemal, Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı<br />
bir konuşmada, milli birliğe her güçten<br />
çok yetki veren İslamiyet esaslarını göz<br />
önüne alarak Büyük Millet Meclisi’nin bütün<br />
millet işlerine doğrudan doğruya el<br />
atmasının kaçınılmaz olduğunu savunur.<br />
Birinci Büyük Millet Meclisi, çok farklı siyasi,<br />
sosyal ve dînî görüşleri benimseyen<br />
13 Ekim 1923’de Ankara Başkent ilan edilir<br />
ve 29 Ekim 1923’de de Türkiye Cumhuriyeti<br />
kurulur. Cumhuriyetin ilk yıllarında<br />
Ankara, bozkırın ortasında çorak, bakımsız,<br />
sıtmalı bir kasaba görünümündedir. Yaklaşık<br />
nüfusu 30.000 kişi dolayındadır. 1924<br />
yılında Ankara Şehremaneti Kanunu çıkarılarak<br />
Ankara Belediyesi kurulur. Böylece<br />
modern bir kente doğru ilk adımlar<br />
atılır. Ankara aradan geçen bunca yıl süresince<br />
hızla gelişir ve büyüyerek bu günlere<br />
gelir (Sargın, 2012:62).<br />
171<br />
Ankara Vilayeti Sancağı,<br />
Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2007:9<br />
T A R İ H T E
172<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Emeksiz (Akmasuz, Etimesgut)<br />
173<br />
T A R İ H T E<br />
1331(1915) tarihli Ankara<br />
haritası, Ankara’nın komşu<br />
illeri de görülmektedir,<br />
VEKAM
2<br />
Etimesgut’un<br />
Tarihi Köyleri<br />
174<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
175<br />
T A R İ H T E
1942 Ankara, 1:200000 H005, VEKAM<br />
ETİMESGUT’UN TARİHİ KÖYLERİ<br />
Başkentimiz Ankara’nın tarihi öneme haiz<br />
bir yerleşim bölgesi olarak Etimesgut,<br />
kitabımızın başlangıç kısmındaki ‘Ankara<br />
ve Etimesgut’un Tarihsel Gelişimi’ bölümünde<br />
de görüldüğü gibi Ankara tarihiyle birlikte<br />
uzun bir geçmişe sahiptir. Ankara ili ve Etimesgut<br />
gibi çok yakın çevresinde yapılan araştırmalar,<br />
bu bölgenin iskân tarihinin başlangıcını<br />
Paleolitik Çağ’a yani Yontmataş Çağı’na kadar<br />
geriye götürmemize imkan tanımaktadır<br />
(Taşkıran, 2018:13). Arkeolojik verilerle tespit<br />
edildiği üzere tarihi süreçte Milattan önce<br />
4000’lere, Hititlere ve Friglere kadar uzanan<br />
köklü bir arka plan görülmektedir. Bugün Etimesgut<br />
İlçesinde insanlığın en eski dönemlerini<br />
araştıralım, bu insanlara ait fosil kalıntıları,<br />
avladıkları hayvanların kalıntılarını ve kültürlerine<br />
ait yontmataş aletleri bulalım desek nereye<br />
bakacağız. Örnek bir köy olarak Etimesgut’un<br />
kurulduğu günlerde, köyün arkasında kalan<br />
sekiler ve düzlükler tam da bizim araştırma yapacağımız<br />
yerlerdi. Maalesef buralar da yoğun<br />
iskânın tahribatından kurtulamamışlardır.<br />
Son olarak elde edilen arkeolojik yüzey buluntularından<br />
Etimesgut çevresinin Alt Paleolitik<br />
dönemden itibaren insanlar tarafından<br />
iskân edildiğini söyleyebiliriz. Bugün itibariyle<br />
Anadolu’da en eski insan izlerini Denizli<br />
Kocabaş’ta bulunan fosil Homo erectus insan<br />
kalıntısıyla birlikte 1.200.000 yıl öncesine gö-<br />
176<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />
türmek mümkün olmuştur. Ancak henüz Ankara<br />
ve çevresinde böyle eski tarihleri gösterecek<br />
bir kanıtla karşılaşılmamıştır. Gerek<br />
Anadolu’nun diğer bölgelerinde elde edilen<br />
kanıtlardan gerekse Ankara ve Etimesgut<br />
çevresinde yüzeyden bulunan Paleolitik<br />
Çağ yontmataş aletlerinin teknolojisi<br />
ve tipolojisinden yola çıkarak bu bölgenin<br />
en eski iskân tarihini günümüzden yaklaşık<br />
500.000 yıl önce başlatmak olanaklı görülmektedir<br />
(Taşkıran, 2018:24-25).<br />
Ancak esas itibariyle bugün Etimesgut sınırları<br />
içinde yer alan tarihi öneme sahip<br />
bu bölgenin Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde<br />
Selçuklu ve Osmanlı döneminde<br />
buraya yerleşen Türkmen ve Yörüklerle yeniden<br />
kurulduğu görülmektedir. Bölgenin<br />
Malazgirt’ten hemen sonra 1073 yılında<br />
fethiyle başlayan Türkleşme, Selçuklu ve<br />
Osmanlı dönemlerinde artık yerleşik düzene<br />
geçen konar-göçer yörüklerin yerleşmeleriyle<br />
Anadolu’nun en hızlı Türkleşen<br />
bölgesi olmasını da sağlamıştır. Bunu sağlayan<br />
temel faktörlerden birisi, belki de en<br />
etkilisi, 1361 yılında Ahi hâkimiyetinden Osmanlı<br />
yönetimine geçen Ankara’nın 1393<br />
yılında kurulan Anadolu Eyaletinin merkezi<br />
olmasıdır. Ankara 1393’ten itibaren Osmanlı<br />
Devleti’nin uygulamaları dâhilinde bazen<br />
eyalet merkezi, bazen de eyalete bağlı sancak<br />
olarak varlığını, 23 Teşrini Evvel (Aralık)<br />
1923’te Cumhuriyetimizin başkenti olana<br />
kadar devam ettirmiştir.<br />
XI. yüzyıldan itibaren, kendilerine Türkmen<br />
de denilen Oğuzların, Türkiye Türkleri ile<br />
İran, Azerbaycan, Irak ve Türkmenistan<br />
Türklerinin ataları oldukları bilinmektedir.<br />
Selçuklu ve Osmanlı hanedanlarının<br />
da onlardan çıktığı hatırlanırsa Oğuzların<br />
dünya tarihinde pek mühim roller oynamış<br />
bir Türk kavmi olduğu anlaşılmıştır<br />
(Sümer, 1972:V).<br />
XI. yüzyılda Türk illerini dolaşan Kâşgarlı<br />
Mahmud, Seyhun nehri boylarında konar<br />
göçer Oğuzlar’a rastlamıştır. Bu dönemde<br />
Mâverâünnehir ve Horasan bölgesinin<br />
koyun ihtiyacı Oğuzlar tarafından karşılanmaktadır.<br />
Anadolu’nun ilk fetih yıllarından<br />
itibaren tarımcı ve şehirli Oğuzlar’ın /<br />
Türkmenler’in yanı sıra gelen konar göçerler<br />
Anadolu’nun kışlak ve yaylak mahallerine<br />
yerleşmişlerdir (Gündüz, 2002:161-163).<br />
177<br />
T A R İ H T E
Oğuzların mizaç ve seciyelerine gelince,<br />
Oğuzlar yaşadıkları hayat tarzı ve muhitin<br />
çetin şartlarının tesiri ile oldukça sert mizaçlı<br />
kimseler idiler. Savaşçı olmak başlıca faziletlerden<br />
biri idi. Buna karşılık onlar, namuslu,<br />
doğru ve konuk sever insanlardı. Türker’in<br />
son zamanlara kadar bu hasletlerini muhafaza<br />
ettikleri görülüyor. XIX. yüzyılda dahi Anadolu<br />
Türkleri, gezginler tarafından bu hasletleri<br />
ile vasıflandırılmışlardır. Oğuzlar, büyüklerine<br />
(dini ve siyasi) son derece bağlı ve saygılı insanlar<br />
idiler (Sümer, 1972:49). Anadolu’nun<br />
Türkleşmesini sağlayan Türkmen/Yörükler, konar<br />
göçer olarak Anadolu’ya yayılmışlardır.<br />
Konar göçerlik, beslenme ihtiyacını karşılamak<br />
amacıyla büyük hayvan sürülerini takip<br />
eden göçebelerden ya da belli bir coğrafî<br />
mekâna bağlı olmaksızın hayvanlarına otlak<br />
ve kışlak bölgeleri arayan göçebe çobanlıktan<br />
farklı olarak belli bir mekân dairesinde<br />
yerleşik hayatın bütünleyicisi olarak hayvancılık<br />
yapan ve ürünlerini daha çok yerleşik<br />
toplumlara pazarlayan iktisadî faaliyet<br />
biçimi ve hayat tarzıdır. Bu tarz hayat yaşayanlar,<br />
bilhassa kışlak bölgelerinde küçük<br />
yerleşim yerleri meydana getirmeleri sebebiyle<br />
yerleşik düzene daha yakındır (Gündüz,<br />
2002:161).<br />
XVI. yüzyıla ait Osmanlı tahrir kayıtlarında,<br />
bunların artan nüfuslarının bir kısmının hızlı<br />
bir şekilde yerleşik hayata geçtiği ve yeni<br />
köyler meydana getirdiğine dair bilgilere<br />
ulaşılmaktadır. Bundan dolayı konar göçer<br />
hayat tarzı göçebelikle yerleşik hayat<br />
arasında bir ara şekildir. Osmanlı arşiv kayıtlarında<br />
konar göçer kavramı yerine “göçer,<br />
haymâne taifesi, göçebe taifesi, yörük,<br />
yörükân, Türkmen taifesi” gibi tabirler de<br />
geçer. Öte yandan modern çalışmalarda<br />
konar göçer hayat tarzını ifade etmek için<br />
yaygın olarak göçebe kelimesi kullanılmaktadır<br />
(Gündüz, 2002:161).<br />
XVI. yüzyılda, daha önceki yüzyılda olduğu<br />
gibi, göçebe anlamında Yörük (yörümekten)<br />
sözü kullanılır. Ancak daha sonraları Yörük<br />
kelimesi gerçek anlamını kaybetmiş ve Batı-Anadolu<br />
ile Güney Batı-Anadolu’daki oymakların<br />
umumi adı olmuştur. Yörük adının<br />
kavmi hiçbir manası yoktur. Yörükler, Oğuz<br />
boylarından gelmektedir. Haleb Türkmenleri,<br />
Boz-Ulus, Dulkadirliler ile Boz-Ok’taki<br />
oymaklar, XVI. yüzyılda kavim adı olan Türkmen<br />
kelimesi ile vasıflandırılmışlardır. Bugün<br />
Orta ve Batı-Anadolu da bazı yerlerde<br />
yan yana Türk, Yörük ve Türkmen köylerini<br />
görmek mümkündür. Bunun izahı şudur:<br />
Türk adıyla vasıflanan köyler, o bölge veya<br />
yörenin Selçuklular ve beylikler devrinden<br />
beri yerleşmiş en eski Türk halkına ait<br />
olanlardır. Yörük adıyla vasıflanan köyler,<br />
oralarda, XVII. yüzyıldan önce yaşayan ve<br />
son asırlarda yerleşen Yörüklerin kurdukları<br />
köylerdir. Türkmen köyleri ise XVII. yüzyıldan<br />
itibaren Orta ve sonra Batı-Anadolu ile<br />
Marmara bölgesine göç etmiş ve son asırlarda<br />
oralarda yerleşmiş Boz-Ulus, Haleb<br />
Türkmenleri ve Yeni-İl’e mensup oymaklar<br />
tarafından meydana getirmiş olanlardır (Sümer,<br />
1972:174).<br />
Osmanlı Devleti’nin idari ve mali organizasyonu<br />
içindeki büyük gruplar Boz-Ulus,<br />
Yeni-İl, Halep, Şam, Dulkadirli, Danişmendli,<br />
Atçeken, Kara-Ulus Türkmenleri; Ulu Yörük,<br />
Karaca Koyunlu, Kütahya, Ankara, Bolu,<br />
Menteşe Yörükleri gibi hususi adlarla bilinmektedir.<br />
Bu isimler, konar-göçerlere genellikle<br />
merkezi idare tarafından verilmiş<br />
olmasına rağmen, bunlar gelişi güzel isimler<br />
değildir. Onların isimlendirilmesinde yaşadıkları<br />
coğrafi saha, Osmanlı döneminden<br />
önce mensup oldukları Türkmen beylikleri<br />
ile önceki idari ve sosyal teşkilatın izlerini taşıyan<br />
“il” veya “ulus” gibi tabirler büyük rol<br />
oynamıştır. İl ya da ulus ismi altında gruplandırılan<br />
konar-göçerler, boy (taife), kabile, cemaat,<br />
oymak, mahalle, oba ve aile şeklinde<br />
bölümlere ayrılmıştır (Gülten, 2010:2).<br />
178<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
OĞUZLAR<br />
BOZ-OKLAR<br />
ÜÇ-OKLAR<br />
GÜN-HAN<br />
OĞULLARI<br />
AY-HAN<br />
OĞULLARI<br />
YILDIZ-HAN<br />
OĞULLARI<br />
GÖK-HAN<br />
OĞULLARI<br />
DAĞ-HAN<br />
OĞULLARI<br />
DENİZ-HAN<br />
OĞULLARI<br />
Ongunu* Boyun Adı Anlamı<br />
Şahin<br />
Kartal<br />
Tavşancıl<br />
kuşu<br />
Sungur<br />
kuşu<br />
Üçkuş<br />
Çakır kuşu<br />
Kayı<br />
Bayat<br />
Alka-evli<br />
Muhkem, güçlü, kuvvetli, sağlam,<br />
metin.<br />
Devletli ve nimeti bol, Devlet ve<br />
nimet sahibi<br />
Nereye varsa başarı gösterir, uzlaşır,<br />
her yere yarar<br />
Boyun Kurduğu<br />
Beylik/Devlet<br />
Osmanoğulları,<br />
Çandaroğulları<br />
1<br />
Dulkadiroğulları 2<br />
Kara-evli Kara otağlı, kara çadırlı 4<br />
Yazır (Yazgır,<br />
Yazar)<br />
Döğer<br />
(Düğzer)<br />
Dodurga<br />
Yaparlı (Yıparlı)<br />
Avşar (Afşar)<br />
Kızık (Çarukluğ)<br />
Çok ülkeye hâkim, çok iller sahibi,<br />
iller ağası<br />
Kovan, sürüp çıkaran, güç bulmak<br />
için bir yere gelen<br />
Ülke olmak ve hanlık yapmak,<br />
mülkü yasası olan<br />
Zorluklara güçlüklere rağmen işini<br />
beceren<br />
Çok çabuk davranan, çevik, ava ve<br />
canavara istekli<br />
Güçlü, kuvvetli, yasakta çaba<br />
gösteren<br />
3<br />
5<br />
6<br />
7<br />
8<br />
Karamanoğulları 9<br />
Beğ-Dili Büyükler gibi aziz, sözü değerli 11<br />
Kargın (Karkın,<br />
Kargı)<br />
Bayındır<br />
Peçenek<br />
(Beçenek,<br />
Biçene)<br />
Çavundur<br />
(Çavuldur)<br />
Çepni<br />
Salur (Salgur)<br />
Eymür<br />
Ala-Yundlu<br />
Üreğir (Yüreğir)<br />
Çok ve doyuran aş, doyurucu 12<br />
Daima nimetle dolu olan yer, her<br />
zaman zengin ve nimet sahibi<br />
10<br />
Akkoyunlular 13<br />
İyi çalışır, gayret gösterir, iyi vuruşan 14<br />
Şerefli, ünü yaygın, namus ve ün<br />
sahibi<br />
Yiğit, gözüpek, düşmanı görür<br />
görmez hemen savaşır<br />
Nereye varsa kılıç ve çomağı iş<br />
görür, yetiştiği terde kılıç sallar,<br />
saldırır<br />
Son derece iyi ve zengin, sınırsız<br />
ulu zengin<br />
Yund kısrak demektir. Alakısraklı,<br />
iyi atlı<br />
Daima iyi iş ve düzen kurucu, iyilik<br />
eden, bağışlayan<br />
Karahanlılar, Kadı<br />
Burhaneddin<br />
15<br />
16<br />
17<br />
18<br />
19<br />
Ramazanoğulları 20<br />
İğdir (Iğdır) İyilik, büyüklük, yiğitlik, ululuk 21<br />
Bügdüz (Bükdüz,<br />
Bunduz)<br />
Herkese tevâzu gösterir ve hizmet<br />
eder, alçak gönüllü<br />
Yıva (Yuva) Derecesi hepsinden üstün Akkoyunlular 23<br />
Kınık<br />
Alçakgönüllü, saygıdeğer, herkesten<br />
aziz<br />
22<br />
Selçukoğulları 24<br />
*Türk boylarından her birisinin kendine özel bir Ongunu vardır. Bu genellikle kendi boylarını temsil eden, değer<br />
verdikleri, kutsiyet atfettikleri bir havyan simgesidir. Ongun geleneğinin İslam’a girdikten sonra da 16. yüzyıla<br />
kadar devam ettiğini kanıtlayan eski Türk mezarları bulunmaktadır. İslam geleneğine göre yapılmış mezar taşlarında,<br />
ölen kişinin hangi boya ait olduğunu gösteren Ongun’u kazılıdır.<br />
179<br />
T A R İ H T E
Osmanlı tahrir defterlerinde görülen Oğuz<br />
boylarına mensup oymaklar, 24 boydan<br />
21’inin Anadolu’ya gelmiş olduğunu göstermektedir.<br />
Araştırmalar, Türk-Oğuz tarihi<br />
ile Anadolu’nun fetih ve iskânında yukarıda<br />
adları sayılan boylardan Kayı, Avşar, Kınık,<br />
Eymür, Karkın, Bayındır ve Salurlar’ın diğerlerine<br />
göre daha etkin rol aldıklarını ifade etmektedir<br />
(Sümer, 1972:211-212).<br />
Erdoğan’a göre Anadolu, Suriye ve Irak’ta<br />
yaşayan Türk teşekkülleri, XVI. ve XVII. yüzyıllarda<br />
genel olarak Türkmen ve Yörük<br />
şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Türkmen adı,<br />
Anadolu’nun Kızılırmak’tan itibaren doğu ve<br />
güneyde kalan bölgeler ile Suriye ve Irak’ta<br />
yaşayan aşiretler tarafından kullanılırken Yörük<br />
tabiri, Kızılırmak’tan Adalar ve Marmara<br />
denizi kıyılarına kadar uzanan yerlerdeki te-<br />
XVI. YÜZYILDA ANKARA’DA OĞUZ BOYLARINA AİT YER ADLARI<br />
BOY ADI VASFI SANCAĞI KAZASI<br />
VERGI<br />
NÜFUSU<br />
Kayı (öbür adı:<br />
Yusuf-Şeyh)<br />
Köy Ankara Ayaş 12<br />
KAYI<br />
BAYAD<br />
(BAYAT)<br />
Kayı Ekinlik Ankara Kasaba 18<br />
Kayıcık Köy Ankara Kasaba 39<br />
Kayıcık Köy Ankara Murtaza-Abad 5<br />
Bayad Köy Ankara Yaban-Abad 12<br />
Bayad Ekinlik Ankara Kasaba -<br />
YAZIR Yazır Köy Ankara Çubuk 51<br />
DÖĞER Döğer Köy Ankara Murtaza-Abad 17<br />
DODURGA Todurga ve Kemah Köy Ankara Kasaba -<br />
Avşar Köy Ankara Bacı 14<br />
AVŞAR<br />
(AFŞAR)<br />
Yarımca-Avşar Köy Ankara Ayaş 25<br />
Boyalu-Avşar Köy Ankara Ayaş 71<br />
Avşar Ekinlik Ankara Bacı -<br />
Cay-Kızık Köy Ankara Çubuk 26<br />
K1ZIK<br />
Aşağı-Kızık (öbür adı:<br />
Kösre-Kızık)<br />
Köy Ankara Çubuk 32<br />
Algır-Kızık Köy Ankara Çubuk 49<br />
Billuce-Kızık Köy Ankara Ayaş 57<br />
Kızık Köy Ankara Ayaş 26<br />
KARKIN<br />
BAYINDIR<br />
Karkın Köy Ankara Çubuk 233<br />
Karkın Köy Ankara Ayaş 29<br />
Ece ve Bayındır Köy Ankara Yaban-Abad 56<br />
Bayındır Köy Ankara Kasaba 44<br />
180<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
şekküller ile Rumeli’nde bulunan cemaatleri<br />
ifade etmektedir. Her ne kadar ifade<br />
edildiği terim itibariyle iki grup arasında<br />
bir farklılık varmış gibi görünse de her iki<br />
grubun Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde<br />
etkili olan zümreler olduğu bilinen bir<br />
gerçektir. Bu zümrelerden biri de Ankara<br />
Yörükleri’dir (Erdoğan, 2005:119-120).<br />
Sümer, Oğuzlarla ilgili çalışmasında<br />
Ankara’ya yerleşmiş Oğuz boylarının XVI.<br />
yüzyıldaki yerleşim yerleri cetvelini çıkarmıştır<br />
(Sümer, 1972:423-458). Bu cetvele<br />
göre yer adları bağlamında incelendiğinde<br />
Oğuz’a mensup 24 boydan 17’sinin<br />
XVI. yüzyıl Ankara’sında yerleşik olduğu<br />
görülmektedir.<br />
Beçenek Köy Ankara Murtaza-Abad 40<br />
PEÇENEK<br />
Beçenek Köy Ankara Çubuk 40<br />
Beçenek Köy Ankara Kasaba 44<br />
Beçenek Köy Ankara Yaban-Abad 96<br />
ÇAVULDUR<br />
(ÇAVUNDUR)<br />
Çavundur Köy Ankara Kasaba 26<br />
Yukarı-Çavundur Köy Ankara Çubuk 95<br />
Aşağı-Çavundur Köy Ankara Çubuk 80<br />
Eymür Köy Ankara Kasaba 19<br />
EYMÜR<br />
(EYMİR)<br />
Eymür Köy Ankara Murtaza-Abad 34<br />
Eymür Köy Ankara Murtaza-Abad 25<br />
Eymür Tayı ve incucek Köy Ankara Murtaza-Abad 34<br />
Eymür Köy Ankara Çubuk 50<br />
ALA-YUNDLU<br />
Ala-Yundlu Köy Ankara Çubuk 35<br />
Ala-Yundlu Köy Ankara Kasaba 58<br />
YÜREĞİR<br />
(ÜREĞİR)<br />
Ala-Yundlu Köy Ankara Kasaba 27<br />
Yüreğir Köy Ankara Ayaş 55<br />
Yüreğir Köy Ankara Yaban-Abad 31<br />
İĞDİR Yüreğir Köy Ankara Kasaba 8<br />
YIVA İğdir Köy Ankara Çubuk 16<br />
KINIK<br />
Yıva Köy Ankara Çubuk 19<br />
Kınık Köy Ankara Bacı 14<br />
Kınık Köy Ankara Çubuk 80<br />
Ve.. Kınık Köy Ankara Yaban-Abad 27<br />
Kınık Köy Ankara Yaban-Abad 110<br />
Kınık-özü Köy Ankara Yaban-Abad 22<br />
Kınık-özü Köy Ankara Murtaza-Abad 8<br />
Kınık Köy Ankara Murtaza-Abad 24<br />
Kınık Köy Ankara Ayaş 16<br />
Kınık Köy Ankara Çubuk 10<br />
181<br />
T A R İ H T E
1463 tahririnde haklarında sınırlı verilere sahip olduğumuz<br />
Ankara Yörükleri, 1523/30 ve 1571 tahrirlerine<br />
göre, Ulu Yörük, Kasaba Yörükleri, Haymana (Büyük ve<br />
Küçük), Karalar, Taceddinlü ve Aydın Beylü taifelerinden<br />
oluşmakta olup, her dönemde geniş konar-göçer<br />
nüfusunun bulunduğu alanlardan biri olan Ankara<br />
Sancağı’nın iskân coğrafyasını yurd olarak kullanmışlardır<br />
(Erdoğan, 2005:119-120). Ankara’nın batısında<br />
yer alan Etimesgut sınırları içindeki tarihi köyler,<br />
Kasaba Yörüklerinin gelip yerleştiği mekânlardır.<br />
Bu köylerle ilgili yapılacak incelemelerde arkeolojik<br />
kalıntılardan Osmanlı arşiv kayıtlarına kadar geniş<br />
bir kaynak taraması yapılmıştır. Özellikle “Başbakanlık<br />
Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı (BOA)<br />
NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi:1842/1843 tarihli,<br />
Ankara'ya Tâbi Kasaba-i Zîr'in Nüfus Defteri”, “Hicri:1260-1261,<br />
Miladi:1844/1845 tarihindeki, Emlak ve<br />
Arazi Vergileri (Temettuatı)”, “Tapu ve Kadastro Genel<br />
Müdürlüğü Arşivi’nden Etimesgut Köyüne ilişkin<br />
Ankara Mufassal Tahrir Defteri” kayıtları, Devlet ve<br />
Vakıf kayıtlarından ilgili belgelere göre tespit edilmiştir.<br />
Belgelerin orijinal kopyaları, transkripsiyonlarıyla<br />
birlikte yer almıştır. Yine köylerdeki tarihi kalıntılara,<br />
höyüklere, camilere, çeşmelere ve köprülere<br />
belgeleriyle birlikte yer verilmiştir.<br />
Etimesgut’un<br />
Tarihi Köyleri<br />
Bugün Etimesgut ilçemize bağlı olan köy, mahalle ve<br />
mevkilerin tarihi seyir içinde idari bölünmede bazen<br />
kasaba, bazen nahiye bazen de kaza olarak tanımlanan<br />
Zir dahilinde yer aldıkları görülmektedir.<br />
Ankara’ya tabi olan Zir, farklı zamanlarda idari statüsünde<br />
değişiklikler olmuş olup bugün Etimesgut sınırları<br />
dışındadır. Yine tarihte Etimesgut’un da dâhil<br />
olduğu bölgede var olan tarihi köyler, hem 1831 tarihli<br />
Osmanlı’nın ilk genel nüfus sayımında hem de<br />
1842/1843 tarihli nüfus sayımında yer almıştır. Bu nüfus<br />
sayımlarında tespit edilen 10 adet tarihi köy<br />
aşağıda yer almaktadır (Koltuk, 2016:42-44; BOA,<br />
NFS.d.01804). Osmanlı nüfus sayımında herhangi bir<br />
vergilendirmeye tabi olmadığından bu tarihler itibariyle<br />
(1831 ve 1842/1843) kadın nüfus sayılmamış,<br />
köydeki hane (ev) sayısı ile her hanedeki erkek nüfusa<br />
yer verilmiştir.<br />
182<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
XVI. YÜZYILDA ANKARA’DA OĞUZ BOYLARINA AİT YER ADLARI<br />
1831 Sayımı 1842/1843 Sayımı<br />
Sıra<br />
Köyün Adı<br />
Hane<br />
Sayısı<br />
Nüfus<br />
(Erkek)<br />
Köyün Adı<br />
Hane Sayısı<br />
Nüfus<br />
(Erkek)<br />
1 Ahi Mesud 7 30 Ahi Mesud 14 42<br />
2<br />
Aşağı Buruncu*<br />
(Yurtçu)<br />
13 37 Aşağı Yurtçu 13 23<br />
3 Bağlıca 14 37 Bağlıca 13 35<br />
4 Ballıkuyumcu 25 72 Balıkuyumcu 20 53<br />
5 Elvan 25 55 Elvan 19 41<br />
6 Eymirhan 14 32 Emiryaman 21 47<br />
7 Güğercinlik 6 14 Güvercinlik 6 14<br />
8 Şeydali (Şehidali) 27 74 Şehid Ali 27 80<br />
9 Yapracık 20 71 Yapracık 24 82<br />
10<br />
Yukarı Buruncu*<br />
(Yurtçu)<br />
12 33 Yukarı Yurtçu 10 30<br />
*Osmanlıca metin okumasında, ibarelerin yazılışının benzerliğinden dolayı Yurtcu ibaresi Buruncu olarak<br />
okunmuş olmalıdır.<br />
Tarihi Etimesgut Köyleri Nüfus Dağılımı<br />
tablosu incelendiğinde bugünkü Etimesgut<br />
sınırlarına dahil tarihi köylerden<br />
bir tanesinin nüfusunun aynı kaldığı, üç<br />
tanesinin nüfusunun arttığı, diğerlerinin<br />
ise nüfuslarının azaldığı tespit edilmiştir.<br />
Köylerden Güvercinlik her iki nüfus sayımında<br />
da 6 hane ve 14 nüfusa sahiptir.<br />
Emir Yaman’da ilk genel nüfus sayımında<br />
14 hane, 32 nüfus var iken sonraki nüfus<br />
sayımında 21 hane, 47 nüfus; Yapracık’ta<br />
20 hane, 71 nüfus varken sonraki nüfus<br />
sayımında 24 hane, 82 nüfus görülmüştür.<br />
Şehid Ali’de ise 27 hane sayısı değişmezken<br />
nüfus 74’ten 80’e çıkmıştır.<br />
Köylerden Ahi Mesud’da 1831 sayımında<br />
7 hane 30 nüfus yaşarken 1842/1843<br />
sayımında 14 hane 42 nüfusa ulaşmıştır.<br />
Aşağı Yurtçu köyünde ilk nüfus sayımında<br />
13 hane, 37 nüfus yaşarken hane<br />
sayısı aynı kalıp nüfus 23’e düşmüştür.<br />
Bağlıca’da 14 hane, 37 nüfus varken birer<br />
azalmayla 13 hane 35 nüfusa düşmüştür.<br />
Ballıkuyumcu’da ilk sayımda 25 hanede 72<br />
kişi yaşarken 20 haneye ve 53 kişiye düşmüştür.<br />
Elvan köyünde 25 hane 55 nüfus<br />
bulunurken 19 hane 41 nüfusa gerilemiştir.<br />
Yukarı Yurtçu’da ise 12 hane 33 nüfustan,<br />
10 hane 30 nüfusa düştüğü tespit<br />
edilmiştir.<br />
183<br />
T A R İ H T E
Hicri 1258/Miladi<br />
1842-1843 tarihli nüfus<br />
defterinin kapağı ve<br />
fihristi, transkripsiyonu<br />
ile birlikte verilmiştir.<br />
Ankara’ya Tâbi Kasaba-i Zîr’in Nüfus Defteri BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843<br />
184<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Zîr Kasabasının, Hicri:1258, Miladi:1842/1843 Tarihli Nüfus Defteri Fihristi<br />
Ankara’ya Tabi Kasaba-i Zîr’in Nüfus Defteri Fihristi<br />
Sıra<br />
No<br />
Sayfa<br />
No<br />
Köy Adı<br />
Hane<br />
Sayısı<br />
Nüfus<br />
Adedi<br />
1 1 Ovacık 37 96<br />
2 4 Busaklar 38 108<br />
3 8 Galabalar 8 35<br />
4 9 Bavlum 94 253<br />
5 16 Memlük 21 93<br />
6 18 Yakacık 32 88<br />
7 21 İvedikler 23 65<br />
8 22 Ma'cun 9 31<br />
9 24 Yuva 45 117<br />
10 27 Karacakaya 13 51<br />
11 29 Susuz 49 159<br />
12 33 Çakırlar 12 29<br />
13 34 İlgazi 12 41<br />
14 35 Ahi Mesud 14 42<br />
15 36 Elvan 19 41<br />
16 38 Güvercinlik 6 14<br />
17 39 Saraycık 15 36<br />
18 40 Cimşid 9 19<br />
19 41 Sincan 31 75<br />
20 44 Emiryaman 21 47<br />
21 46 Küçük İstanos 10 22<br />
22 47 Kayı 31 96<br />
23 50 Kökler 69 203<br />
24 55 Tatlar 6 17<br />
25 56 Anayurd 6 16<br />
26 57 Germeç 9 18<br />
27 58 Hızır Şeyh 7 17<br />
28 59 Güreş 18 46<br />
29 60 Kara Ahmet 35 89<br />
30 63 Bağır 10 30<br />
31 64 Müslüm 31 63<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi:1842/1843<br />
Sıra<br />
No<br />
Sayfa<br />
No<br />
Köy Adı<br />
Hane<br />
Sayısı<br />
Nüfus<br />
Adedi<br />
32 67 Şabanözü 72 177<br />
33 73 Yağmurbaba 12 28<br />
34 74 Hacı Tuğrul 37 81<br />
35 77 Poyraz 28 65<br />
36 79 Bacı 51 131<br />
37 84 Malı 8 16<br />
38 85 Alagöz 5 13<br />
39 85 Hisarlıkaya 30 81<br />
40 88 Şehid Ali 27 80<br />
41 90 Balıkuyumcu 20 53<br />
42 92 Aşağı Yurtçu 13 23<br />
43 93 Yukarı Yurtçu 10 30<br />
44 95 Esenler 10 21<br />
45 96 Polatlar 10 18<br />
46 97 Hisarcık 7 14<br />
47 97 Kötüoba 19 51<br />
48 99 Alcı 21 53<br />
49 101 Kurd Şeyh 4 14<br />
50 102 Peçenek 20 66<br />
51 103 Yapracık 24 82<br />
52 105 Bağlıca 13 35<br />
53 107 Kutuğin 14 38<br />
54 108 Alacaatlu 22 68<br />
55 110 Tahir 8 19<br />
56 111 Dodurga 39 102<br />
57 114 İncek 4 14<br />
58 114 Lodumu 23 78<br />
59 116 Alaatlu Çakırları 2 5<br />
60 117 Kızılcaşehir 5 16<br />
61 117 Çavundur 5 14<br />
62 118 Yalıncak 18 68<br />
63 120 Karakursun 13 43<br />
64 121 Balgad 16 48<br />
65 122 Hacı Abdi Paşa Çştliği 10 37<br />
66 123 Orman 3 6<br />
67 124 Samutlu 21 52<br />
185<br />
T A R İ H T E
Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />
Vilayet d’Angora (Cuinet, 1892:247)<br />
2.1<br />
ZİR/KASABA<br />
Bugün Etimesgut ilçesine bağlı olan köy,<br />
mahalle ve mevkilerin Osmanlı idari<br />
bölünmesinde Zir Kazası dâhilinde yer<br />
aldıkları görülmektedir. 16. yüzyılda Kasaba<br />
olarak varlığı devam eden Zir, 1552 yılında<br />
nahiye olur. Daha sonra Ankara Sancağına<br />
bağlı bir kaza olan Zir, tarihi seyir içinde bazen<br />
nahiye, bazen kaza bazen de kasaba olan<br />
bir yerleşim yeridir (Sezen, 2017:813). Çınar’a<br />
göre önceleri Ankara’ya bağlı olan Kasaba<br />
Nahiyesi daha sonra bugünkü Elmadağ ve<br />
Keskin bölgelerini içine alan Kasaba-i Bâlâ<br />
ve Çukurcak Nahiyesi ile Ankara’nın batısındaki<br />
yerleri kapsayan Kasaba-i Süflâ ve Bacı<br />
Nahiyesi (Çınar, 1993:11) olarak ikiye ayrılmıştır.<br />
Bazen ‘Kasaba’ bazen de ‘Kasaba-i<br />
Süfla’ olarak adlandırılan Zir’in Osmanlı<br />
döneminde Ankara Vilayetine bağlı dört<br />
sancaktan Ankara Sancağına bağlı bir kaza<br />
olduğu görülmektedir.<br />
186<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Anadolu’da belli başlı Yörük ve Türkmen grupları,<br />
Halaçoğlu, 2009:Haritalar<br />
Kasaba Yörükleri<br />
Ankara sancağının her tarafında yarı göçebe<br />
ve çoğu az nüfuslu oymaklara rastgelinir.<br />
Sancağın Kasaba kazasında,<br />
Yaylalu ve Aziz-Beğlu, Kara-Keçilü, Tos-<br />
Boğa teşekkülleri yaşamaktadır (Sümer,<br />
1972:181-182). Anadolu’nun Türkleşmesinde<br />
Ankara bölgesine yerleşen konar<br />
göçerler/yörükler, Ankara Yörükleri olarak<br />
tarihi kayıtlarda yer alır. Ankara Yörükleri,<br />
1523/30 ve 1571 tahrirlerine göre, Ulu<br />
Yörük, Kasaba Yörükleri, Haymana (Büyük<br />
ve Küçük), Karalar, Taceddinlü ve Aydın<br />
Beylü taifelerinden oluşmaktadır (Erdoğan,<br />
2005:119-120).<br />
Yusuf Halaçoğlu, “Anadolu’da Aşiretler,<br />
Cemaatler, Oymaklar (1453-1650)” kitabında<br />
Osmanlı arşivlerinde yer alan belgelere<br />
dayanarak 16. yüzyılda Kasaba’da/<br />
Zir’de yer alan ya da Kasaba Yörüklerinden<br />
olan boy, taife ve cemaatleri sıralamıştır.<br />
Bu sıralamada Türk boylarından Kayı,<br />
Eymür, Bayındır, Çavun(l)dur, Beğdili,<br />
Yıva, Bayat, Alayundlu, Salur, Yüreğir<br />
ile Barak boylarının alt gruplarının yer aldığı<br />
görülmektedir (Halaçoğlu, 2009:209-<br />
2444).<br />
187<br />
T A R İ H T E
Kasaba’da (Zir’de) yaşayan konar göçerler/<br />
yörükler, sefer halindeki ordunun et, süt,<br />
peynir, tereyağı gibi ihtiyaçlarını ücreti karşılığı<br />
temin etmekle de yükümlüydüler. Pek<br />
çok şehirdeki debbâğhânelerin ham madde<br />
kaynağı konar göçerler sağlamıştır. Öte yandan<br />
konar göçerler arasında avcı kuşlar yetiştirenler<br />
olduğu gibi orman işleriyle meşgul<br />
olan ve kereste üretenler, maden işletmeciliği<br />
ya da muhafızlığı yapanlar, derbendlerin<br />
muhafazasında görev alanlar da olmuştur.<br />
Konar göçerlerin önemli sayıda develere<br />
sahip olmaları Anadolu’da taşımacılık tekelini<br />
ellerine geçirmelerine imkân sağlamıştır.<br />
Sefer halindeki orduda taşımacılık da yine<br />
Türkmenler’den temin edilen develerle yapılmıştır.<br />
Konar göçerler yurt, alacık, topak ev,<br />
kıl çadır, kara çadır gibi çeşitli tür ve evsafta<br />
çadırlarda otururlar. Bununla birlikte bazı kışlaklarda<br />
küçük yerleşmeler ve barınaklar da<br />
yapmışlardır (Gündüz, 2002:161-163).<br />
Cemaat<br />
adı<br />
Taife Grup Boy Yurdu Sancak Nahiye/Kaza Kaynak<br />
Aziz Beğlü<br />
Kasaba<br />
Yörükleri<br />
Kara<br />
Keçilü<br />
Bayındır Akçapınar Ank Kasaba Nah.<br />
TKA,TD, Nr.76<br />
s:51a sene:979<br />
(1571-72)<br />
Bayındır - - Bayındır Bayındır k. Ank Kasaba Nah.<br />
Boğanlu - - - Arıklar m. Ank Kasaba Nah.<br />
Çavuldur - - Çavun(l)dur Çavuldur k. Ank Kasaba Nah.<br />
Çeltük Karalar Karalu Beğdili Dulkadir Yör. Ank Kasaba Nah.<br />
TKA,TD, Nr.76<br />
s:72b,73a sene:979<br />
(1571)<br />
TKA,TD, Nr.74<br />
s:82b sene:979<br />
(1571)<br />
TKA,TD, Nr.74<br />
s:61b sene:979<br />
(1571)<br />
TKA,TD, Nr.74<br />
s:80a-b sene:979<br />
(1571)<br />
Denüz - - Bayındır<br />
İğdecik-i Bala<br />
m.<br />
Ank<br />
Kasaba Nah.<br />
TKA,TD, Nr.74<br />
s:101a sene:979<br />
(1571)<br />
Eymür - - Eymür Eymür k. Ank Kasaba Nah.<br />
Eymür - - Eymür Kızılca Eymür k. Ank Kasaba Nah.<br />
TKA,TD, Nr.74<br />
s:47b sene:979<br />
(1571)<br />
TKA,TD, Nr.74<br />
s:66a sene:979<br />
(1571)<br />
Haymene-i<br />
Ulu ve Küçük<br />
Haymene - - Alkun k. Ank Kasaba Kaz.<br />
TKA, TD, Nr.76,<br />
s:155a sene:979<br />
Kara Kimelü - - - - Ank Kasaba Nah.<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:69b sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
Kara Koyunlu -<br />
Kara<br />
Koyunlu<br />
Yıva Hisarlu m. Ank Kasaba Nah.<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:89b sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
Kayı - - Kayı Kayıcık k. Ank Kasaba Nah.<br />
Kayı - - Kayı Kayı k. Ank Kasaba Nah.<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:69b sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:90a sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
188<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Hamzalı<br />
Kasaba<br />
Yörükleri<br />
- Bayad Ebrikek m. Ank Kasaba Kaz.<br />
BOA, TD, Nr.117,<br />
s:14 sene:929<br />
(1522-23)<br />
İran Şah<br />
Kasaba<br />
Yörükleri<br />
- Alayundlu Tutak m Ank Kasaba Kaz.<br />
BOA, TD, Nr.117,<br />
s:143 sene:929<br />
(1522-23)<br />
İsa Hacılu<br />
Ulu<br />
Yörük<br />
Taifesi<br />
- Kayı<br />
Balı Kuyumcu k.<br />
Kayadere m.<br />
Yakacık k.<br />
Kurdeşen k.<br />
Ank<br />
Kasaba Kaz.<br />
TKA,TD, Nr.76<br />
s:30b-31a<br />
sene:979 (1571-<br />
72)<br />
Kokduklu Karalu Karalu Beğdili Kureyşözünden Ank Kasaba Nah.<br />
TKA, TD, Nr.74, s:<br />
sene:979 (Haziran<br />
1571)<br />
Kuluslu<br />
Dulkadirli<br />
Türkmenleri<br />
Karalu Beğdili - Ank Kasaba Nah.<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:80a sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
Kayı - - Kayı Kayı k. Ank Kasaba Nah.<br />
Perâkende - - Kayı Gerder k. Ank Kasaba Nah.<br />
Perâkende - - Kayı Poslu k. Ank Kasaba Nah.<br />
Perâkende - - Kayı Elvan k. Ank Kasaba Nah.<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:90a sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
TKA, TD, Nr.76,<br />
s:196b sene:979<br />
(1571-72)<br />
TKA, TD, Nr.76,<br />
s:197a sene:979<br />
(1571-72)<br />
TKA, TD, Nr.76,<br />
s:197b sene:979<br />
(1571-72)<br />
Menteşelü<br />
Kasaba<br />
Yörükleri<br />
Kara<br />
Keçilü<br />
Barak - Ank<br />
TKA, TD, Nr.76,<br />
s:42a sene:979<br />
(1571-72)<br />
Sendellü<br />
Kasaba<br />
Yörükleri<br />
Kara<br />
Keçilü<br />
Eymür Karga Kavağı m. Ank Kasaba Nah.<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:100b sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
Ucurat - - - Ucurat Viranı m. Ank Kasaba Nah.<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:98b sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
Yağmurlar<br />
Kara<br />
Keçilü<br />
Kara<br />
Keçilü<br />
Kayı Alınpınar m. Ank Kasaba Nah.<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:92b sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
Yıva - - Yıva Yıva k. Ank Kasaba Nah.<br />
Yörükan - - Salur Dikilütaş m. Ank Kasaba Nah.<br />
Yörükan - - Salur İnceker m. Ank Kasaba Nah.<br />
Yörükan - - Salur Akpınar m. Ank Kasaba Nah.<br />
Yüreğir - - Yüreğir Yüreğir k. Ank Kasaba Nah.<br />
(Halaçoğlu, 2009:209-2444)<br />
189<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:52a sene:979<br />
(1571-72)<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:83a sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:89b sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:99b sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
TKA, TD, Nr.74,<br />
s:69a sene:979<br />
(Haziran 1571)<br />
T A R İ H T E
Zir/Kasaba ve Sof Üretimi<br />
Özellikle sof üretim ve ihracatının önemli bir<br />
ekonomik gelir kaynağı oluşturduğu dönemlerde<br />
ismi yurt içi ve yurt dışında sof ile ilgilenen<br />
herkes tarafından bilinen bir yer olan Zir’in<br />
merkezi, tarihi adıyla İstanos’tur. Zir, sof üretiminde<br />
en önemli kırsal merkezlerden birisidir<br />
ve ekonomik olarak güçlüdür. Sof dokumacılığı<br />
ve ticaretinin önemli olduğu yılların sonuna<br />
kadar Ankara ekonomisine önemli bir katkıda<br />
bulunmuştur. Ankara keçisinin o dönem en<br />
önemli yetiştiricileri Zir ve çevresinde yaşayanlardır.<br />
Ankara keçisi kırkım yapılması, 1930,<br />
Erman Tamur Koleksiyonu<br />
“Zir, daha önceleri İstanos adıyla adlandırılıyordu;<br />
Kepir ve Ankara Çayları’nın hemen<br />
kesiştiği noktada bulunan çok eski bir yerdir.<br />
Evlerinin dağın yamacında sıralandığı köy çok<br />
şirindir. Tren köyde durmaz, köyün yakınında,<br />
Engürü’nun sol yakasında bulunan ve yola<br />
hâkim Kesiktaş’ın kaya duvarları insan eliyle<br />
oluşturulmuş ve barınak ya da kilise olarak<br />
kullanılmış mağaraları ve oyukları gösterir.<br />
Ankara’ya trenle giderken, sağ tarafta, Çubukova<br />
ve Sincanköy istasyonları arasında, bunlardan<br />
birkaçı görülebilir. Zir’in tüm çevresi,<br />
özellikle de Ayaş Beli çevresi içinde, mağaraları<br />
ve Galatların oppida’sını düşündüren ama<br />
muhtemelen daha sonraki çağlara ait olan<br />
büyük bloklardan yapılmış surları barındırır”<br />
(Mamboury, 2014:291).<br />
Evliya Çelebi de Seyahatnamesinde Ankara<br />
yolu üzerinde konakladığı “Büyük Istanoz kasabası<br />
menzili” ifadesiyle Zir’in bakımlı ve korunaklı<br />
yapısını şöyle anlatır:<br />
“Ankara paşasının subaşılığı hükmünde 150<br />
akçe nahiye kazalarından Murtatova nahiyesi<br />
hududunda iki tarafı göklere çıkmış daracık derenin<br />
kenarında bin haneli, bağsız ve bahçesiz,<br />
camili, hamamı ve küçük sultan çarşılı bakımlı<br />
bir kasabadır.<br />
Bu kasabanın iki başında büyük kapıları var<br />
imiş. Sultan III. Mehmed zamanında Celâlî Karayazıcı,<br />
kapıları söküp şehri yağmalamış. Eğer<br />
o kapılar tamir olunsa bu kasabaya bir taraftan<br />
zafer mümkün değildir. Zira iki tarafı Samanyolu<br />
gibi göklere baş uzatmış, şahin, zağanos<br />
ve miskî kartal yuvaları, yalçın sipsivri kızıl ve<br />
sarı uçurum kayalardır ki insan bakmaya cür'et<br />
edemez. Van, Şebin Karahisarı ve Mardin Kalesi<br />
kayaları gibi heybetli, tehlikeli ve ibret verici<br />
kayalardır. Kimi Bîsötun Dağı gibi altı boştur,<br />
kimi ejderha gibi yukarıdan aşağı süzülmüş,<br />
kimi arslan görünüşlü, kimi fil cüssesi gibi türlü<br />
türlü acaip yapılı kayalardır” (Dağlı, 2008:533).<br />
Çelebi, Zir’deki sof üretimine “Bin adet sof<br />
(yün) ve muhayyer (hareli kumaş) işlenir tezgâh<br />
vardır derler” şeklinde değinirken buranın<br />
“dere içi olduğundan havasının gayet sıcak”<br />
“lâkin hoş muhayyeri” olduğundan beğenildiğini<br />
ifade eder (Dağlı, 2008:533) ki, Ankara’dan<br />
dönüş yolunda Istanoz kasabasına yeniden uğradığını<br />
da belirtir (Dağlı, 2008:566).<br />
190<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Zir Vadisi Evleri, Gökçe Günel Arşivi<br />
Zir Vadisi, Zağar köprüsü, Gökçe Günel Arşivi<br />
Yenikent Zir Vadisi Evleri, Gökçe Günel Arşivi<br />
Yenikent Zir Vadisinde bir okulda bayram kutlaması, 1950’li Yıllar, Antoloji Ankara, 2018<br />
191<br />
T A R İ H T E
1290 tarihli Ankara Vilayet Salnamesi’ne<br />
göre Zir Kazası’nda “Kaimmakam Rauf Bey,<br />
Naib Mehmed Niyazi Efendi, Mal Müdürü<br />
İbrahim Efendi ve Tahrirat Kâtibi Hayreddin<br />
Efendi” görev yapmaktadır (Ankara Vilayeti<br />
Salnamesi-1290, 2014:51). Ankara’ya mesafesi<br />
5 saat (Ankara Vilayeti Salnamesi-1290,<br />
2014:94) olarak ifade edilen Zir Kazası’nın<br />
yine aynı yıl İdare Meclisi ile De’avi Meclisi de<br />
şöyledir:Hicri 1258/Miladi 1842-1843 yılı nüfus<br />
sayımı bilgilerinin yer aldığı “Ankara’ya<br />
Tabi Kasaba-i Zir’in Nüfus Defteri”ne göre<br />
daha sonra Etimesgut sınırları dahilinde yer<br />
alacak olan Ahi Mesud, Aşağı Yurtçu, Bağlıca,<br />
Balıkuyumcu, Elvan, Emiryaman, Güvercinlik,<br />
Şehid Ali, Yapracık, Yukarı Yurtçu<br />
köylerinin isimlerine rastlanmaktadır.<br />
Hicri 1300/Miladi 1882-1883 tarihli Ankara Vilayet<br />
Salnamesi’ne göre Zir Kasabası merkez<br />
nüfusu 1.286 iken Zir’e bağlı köylerin (Zir Kurası)<br />
toplam nüfusu 7.190 olarak görülmektedir.<br />
Aynı yıl Ankara’nın toplam nüfusu ise<br />
109.854’dür (Ankara Vilayeti Salnamesi-1300,<br />
2014:153).<br />
Ankara Vilayeti Salnamesi-1290, 2014:197<br />
Ankara Vilayeti Salnamesi-1300, 2014:201<br />
192<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Vilayet Dahilinde Bulunan Nüfus-ı Mevcude ile Kasaba ve Kura ve Nevahinin Ta’dadını Mübeyyen Cedveldir.<br />
ANKARA SANCAĞI<br />
Esami-İ Kaza ve<br />
Nevahi<br />
İslam<br />
Rüm<br />
Milleti<br />
Ermeni<br />
Milleti<br />
Katalik<br />
Milleti<br />
Protestan<br />
Yahudi<br />
Milleti<br />
Kıbti<br />
Müslim<br />
Gayri<br />
Müslim<br />
Ankara Kasabası 5967 909 367 3837 12 215 25 11<br />
Ankara Kurası 2533<br />
Ayaş ve<br />
Mülhakatı<br />
4160<br />
Ayaş Kurası 5920<br />
Beypazarı<br />
Kasabası<br />
2996<br />
Ve Kurası 5642<br />
Nalluhan 405 292<br />
Kurası 6132 35<br />
Seferihisar 2675 1679<br />
Kurası 7703<br />
Zir Kasabası 40 1135 111<br />
Zir Kurası 7190<br />
Bala Kazası 11240 82<br />
Haymana Kazası 10482<br />
Çubukabad<br />
Kazası<br />
7145<br />
Yabanabad<br />
Kazası<br />
21107<br />
Mihalcık<br />
Kazası<br />
167<br />
Yekun-ı Ankara 102134 909 3483 2837 123 215 142 11<br />
(Ankara Vilayeti Salnamesi-1300, 2014:153)<br />
ZİR KAZASI<br />
Kaimimakam Rauf Bey<br />
Naib Mehmed Niyazi Efendi<br />
Mal Müdürü İbrahim Efendi<br />
Tahrirat Katibi Hayreddin Efendi<br />
İDARE MECLISI<br />
Reis<br />
Kaimimakam Bey<br />
Halil Efendi<br />
Emir Efendi<br />
Aza<br />
Hatib Hasan Ağa<br />
Karabet Ağa<br />
Katip<br />
Hayreddin Efendi<br />
193<br />
Reis<br />
Mümeyyizan<br />
Mal Refiki<br />
Rüsümat Memuru<br />
Kaza Sandık Emini<br />
DE’AVI MECLISI<br />
Naib Efendi<br />
Hafız Hasan Efendi<br />
Ali Bey<br />
Mardirus Ağa<br />
Hasan Ağa<br />
Agop Efendi<br />
Hafız Mustafa Efendi<br />
Kifork Efendi<br />
Ankara Vilayeti Salnamesi, Ankara-<br />
Kayseri-Kırşehir-Yozgat, 1290, III, Ankara<br />
Büyükşehir Belediyesi Yayınları,<br />
2014, Ankara Sayfa:51<br />
T A R İ H T E
Emeksiz Çiftliği<br />
(Ahimesud)<br />
1925 yılı Ankara’nın Güneybatısını Gösteren Fiziki Harita 1/200.000<br />
2.2<br />
AHİ MESUD KÖYÜ<br />
Ahi Mes’ud Köyü Etimesgut’u oluşturan<br />
tarihi 10 köyden birisidir. Alfabetik<br />
olarak ilk sırada gelen bu köy,<br />
Etimesgut’un merkezi durumundadır. Tarihi<br />
haritalarda Ahi Mesud’un bulunduğu bölge,<br />
Emeksiz Çiftliği olarak da geçmektedir. Köy;<br />
Osmanlı Arşiv kaynaklarında Ahi Mes’ud ve<br />
Akmasus isimleriyle adlandırılmıştır. Osmanlı<br />
idari bölünmesinde belirli hane sayısını kaybeden<br />
yerleşkeler köy statüsünü yitirerek çiftlik<br />
haline gelmektedir. Bu yönüyle Ahi Mes’ud<br />
Köyü de zaman içinde nüfus kaybı ve hane<br />
sayısı azalmasıyla çiftlik hâline dönüşmüştür.<br />
Hitit öncesi dönemden itibaren bir yerleşim<br />
ve ziraat yeri olan Ahi Mes’ud’ta yapılan tarihi<br />
kazı ve araştırmalarda (Bkz:Frigler Dönemi)<br />
bulunan Etimesgut (Frig) Aslanı, Emeksiz<br />
(Ahi Mes’ud) Çiftliğinde bulunmuştur.<br />
Bu köy, arkeolojik araştırmalar bakımından<br />
Ankara ve Türkiye açısından önemli bir yere<br />
sahiptir. Halen Anadolu Medeniyetleri müzesinde<br />
sergilenen ve Etimesgut’un sembolü<br />
durumunda olan ETİMESGUT ASLANI müzede<br />
bulunan eserlerin numaralandırılmasında<br />
ilk sıralarda gelmektedir.<br />
Ahimesut’ta bulunan Frig Aslanı M.Ö. 1200-<br />
700, Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />
194<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Karte von Kleinasien 1902-06, Richard Kiepert-Dietrich Reimer, Ölçek 1/400.000<br />
Ahi Mes’ud Köyü, Anadolu’nun Türkleşmesi<br />
sürecinde Kasaba Yörüklerinin yaşadığı<br />
bir köy durumundadır. Kitabımızın<br />
Zir kazası bölümünde geniş biçimde ele<br />
aldığımız Kasaba Yörükleri, konar göçerlikten<br />
yerleşik hayata geçmiş ve Osmanlı<br />
Devleti’nin yaptığı seferlerde ordunun bir<br />
kısım ihtiyaçları ile kendilerine düşen miktarda<br />
asker temini yapan bir topluluktur.<br />
Köye ait resmi kayıtlar; Ankara’nın önemli<br />
ahilerinden Ahi Mesud’un yaşadığı 1400’lü<br />
yıllardan itibaren Osmanlı arşivlerinde<br />
yer almaktadır. 438 numaralı Muhasebe-i<br />
Vilayet-i Anadolu Defteri’nin 364’üncü sayfasında<br />
Ahi Mesud’la ilgili kayıt mevcuttur<br />
(BOA, MVAD, 438, 1993:364). Ankara’nın<br />
en eski, 14 Mayıs 1583-12 Şubat 1584 tarihli<br />
1 Numaralı Şer’iyye Sicilinde Ahimesut<br />
köyüne ait kayıt bulunmaktadır. Bu<br />
kayıtta, Ahimes’ud (Etimesut) zaviyedarı<br />
Hüseyin Çe’nin Ahimesut köyündeki Badiheva<br />
işlerini görüp gözetmeğe Karlı’yı H.<br />
15 Muharrem 992/28 Ocak 1584 tarihinde<br />
vekil olarak atadığı belirtilmektedir (Ongan,<br />
1958:113).<br />
195<br />
T A R İ H T E
Ahi Mesud Türbesi, Etimesgut Belediyesi arşivi<br />
Ahi Mesud Kimdir?<br />
Etimesgut isminin esin kaynağı olan Ahi<br />
Mesud, Osmanlı devrinde Ankara’da yaşayan<br />
“Ahi Baba” denilen bir ahi reisidir.<br />
Ankara’ya Kırşehir’den geldiği kabul edilen<br />
Ahi Mesud’un mesleği debbağlık idi. Muhtemelen<br />
Kırşehir’de doğmuştur. Ahi Evrenin<br />
neslinden geldiği şeklindeki ifadeleri,<br />
akrabalık olarak kabul etmek yerine ahilik<br />
bağı, mesleki intisap olarak kabul etmek<br />
daha doğru olur (Hacıgökmen, 2014:135).<br />
Doğum ve ölüm tarihleri konusunda net bir<br />
bilgi bulunmamaktadır. Ahi Mesud Zaviyesi<br />
Miladi 1462 yılında oğlu Minnet’in tasarrufunda<br />
olduğuna göre bu tarihten önce vefat<br />
etmiş ve zaviyenin yanındaki bu mezarlığa<br />
defnedilmiş olmalıdır. Ahi Mesud’un ismi,<br />
Bağlıca Köyünde kurduğu zaviyesi ve oğlu<br />
Ahi Sinan’a ait Ahilik şeceresinden öğrenilmektedir.<br />
Ahi Mesud’un zaviyesi Bağlıca’da<br />
kurulu olduğundan zaviyeye ilişkin bilgiler<br />
Bağlıca Köyü kısmında detaylı şekilde ele<br />
alınmıştır. Ahi Mesud Köyü arazisinin gelirlerinin<br />
bir kısmı Ahi Mesud zaviyesine aittir.<br />
Ahi Mesud’un Sinan, Minnet ve Turud isminde<br />
üç oğlu vardır.<br />
Ahi Mesud’un oğulları<br />
Bunlardan Ahi Sinan şeceresi ile Ahi<br />
Mesud’dan daha meşhur olmuştur. Ahi<br />
Sinan’ın Kırşehir Müzesinde teşhir edilen<br />
Farsça ve Türkçe iki şeceresi önemli kaynaklardır.<br />
Ahi Sinan’ın Miladi 1471 yılında<br />
Ahi Mahmud’dan aldığı, Kırşehir Müzesinde<br />
teşhir edilen bu şecere çeşitli çalışmalarda<br />
tanıtılmıştır (Köksal, Kurdoğlu, Şenödeyici<br />
2008:20-87; Hacıgökmen, 2011:51-62).<br />
Ahi Turud isimli oğlu yazılı belgelerden bilinmektedir.<br />
Ahi Sinan’ın Şecerenamesindeki<br />
şahitlerden birisi Ahi Turud’tur (Köksal, Kurdoğlu,<br />
Şenödeyici 2008:20-87). Şecere sahibi<br />
Ahi Sinan’dan başka Minnet ismindeki oğlunu<br />
Hicri 867/Miladi 1472 yılında babasının<br />
Bağlıca’daki zaviye ve çiftliğini tasarruf etmesinden<br />
öğreniyoruz (BOA, 1522, TD.117,<br />
s.20). Ahi Minnet’e ait Yapracık köyünde Ahi<br />
Minnet Çiftlik vakfı olduğu 1522 tahririnde<br />
kayıtlıdır (BOA, TD.117, s.35a). Ahi Minnet’in<br />
bir çiftliği de Kasaba (Zir) Kazasına tabii Bayracuk<br />
köyünde yer almaktadır (BOA, TD 438,<br />
s.368b.).<br />
196<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahi Mesud Zaviyesi<br />
Çok sayıda arşiv belgesinde ismi geçen<br />
Ahi Mesud Zaviyesinin hiçbir kalıntısı günümüze<br />
gelmemiştir. Ahi Mesud Zaviyesinin<br />
durumu hakkında Bağlıca Köyünün<br />
yaşlılarının söylediği rivayetten başka bir<br />
bilgi bulunmamaktadır. Onlara göre zaviye<br />
köyün yenilenen eski mezarlığın kenarında<br />
idi. Mezarlıktaki büyük bir mezar<br />
da Ahi Mesud’un mezarı idi (Hacıgökmen,<br />
2011:55). Herhangi bir kitabesi olmayan<br />
bu mezar üzerine 2018 yılında altıgen<br />
planlı, baldaken tarzında açık bir türbe yapılmıştır.<br />
Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde Ankara<br />
ve çevresinde bulunan zaviyeler toplum ve<br />
devlet için önemli rol oynamıştır. Tasavvufi<br />
hareketler bakımından Ankara ve çevresinin<br />
çok önemli bir merkez olduğunu arşiv<br />
kaynakları göstermektedir. Etimesgut’ta<br />
bulunan Ahi Mesud Zaviyesinin bir ahi<br />
kuruluşuna ait olmasının yanında buradan<br />
gelip geçen insanların bedelsiz konaklayabildiği<br />
bir tesis olması yönünden<br />
önem kazanır. Zaviyenin vakfiyesi elimize<br />
geçmediğinden aynı dönemde Kahraman<br />
Kazan Tekke Köyünde kurulmuş olan Turasan<br />
Bey Zaviyesinin 1423 tarihli vakfiyesi<br />
bir zaviyenin çalışması bakımından bize<br />
yol göstermektedir.<br />
Yeğen Bey Vakfiyesi diye de bilinen bu<br />
vakfiyede “zaviye gelen her fukaraya açıktır.<br />
Zaviyede günde iki defa yemek pişirilir;<br />
orada hazır bulunanlar, misafirler, mukîm<br />
ve mücavir olanlar ondan yerler. Oraya binek<br />
hayvanı ile bir misafir gelirse hayvanına<br />
yulaf verilir. Eğer şanlı şerefli bir kimse<br />
misafir olarak gelirse onun şanına layık en<br />
güzel şekilde ona i’zaz ve ikrâm olunur. Zaviyenin<br />
kapısı daima açık bulunacaktır. Giren<br />
girer, çıkan çıkar. İsteyen, misafir olur<br />
gider; dileyen mücavir olarak kalır. Geceyi<br />
geçirmek isteyen yatar, gitmek isteyen gider.<br />
Oradan misafir kovulmaz, azarlanmaz,<br />
men olunmaz; nasıl isterse öyle yapar, misafire<br />
tabi olunur” (VGMA, 2113:326; Kılcı,<br />
2013:71).<br />
Ahi Mesud Zaviyesi Görevlileri<br />
Ahi Mesud Zaviyesinin geliri Bağluca köyünden<br />
elde edilen vergilerdir. Bağlıca<br />
köyünden hasıl olan gelirin dörtte biri<br />
Ankara’daki Ahi Şerafeddin Zaviyesine<br />
gitmektedir. Miladi 1522 yılında yapılan<br />
tahrirde Defter-i Köhne’de (863/1463 tarihli,<br />
BOA, MAD 9 nolu defter) zaviyenin<br />
meşihatını önceden Ahi Doğan’ın yürüttüğü,<br />
Ahi Mesud’un oğlu Ahi Minnet’in<br />
nezaret ettiği, tevliyetinin (yönetiminin)<br />
de Ahi İbrahim’de olduğu kayıtlı iken halen<br />
(1522 yılında) zaviyenin meşihatını Ahi<br />
Mesud’un neslinden Mehmed oğulları Ahi<br />
Hoca ile Ahi Babalı’nın yürüttüğü, vakfın<br />
tevliyetini de diğer oğlu Emre’nin yürüttüğü<br />
kayıtlıdır (BOA, TD.117, 20b). Tahrir<br />
defterlerine göre Miladi 1463 yılında 1.365<br />
akçe olan zaviyenin geliri 1530 ve 1571 yıllarında<br />
1.574 akçeye çıkmıştır (Erdoğan,<br />
2004:190).<br />
Osmanlı devrinde Ahi Mesud Zaviyesine<br />
yapılan görevli tayinleri konusunda çok<br />
sayıda arşiv belgesi vardır. Zaviye vakfına<br />
mütevelli olarak Hicri 1070/Miladi1659-60<br />
yılında Şeyh Mehmed tayin edilmiştir (Ankara<br />
ŞSD, 448:155). Vakfın mütevelli ve zaviyedarlık<br />
görevlerine Receb 1099/Mayıs<br />
1688 tarihinde Himmet Hoca tayin edilmiştir<br />
(Ankara ŞSD, 759-274-474).<br />
197<br />
T A R İ H T E
(Ankara ŞSD, 759-274-474)<br />
Vakfın zaviyedarlık görevine 1 Zilkade 1108 /<br />
22 Mayıs 1697 tarihinde Mustafa halife tayin<br />
edilmiştir (Ankara ŞSD, 763, 323, 601). Zaviyeye<br />
24 Cemaziyelevvel 1115 /12 Ekim 1703 tarihinde<br />
de başka bir tayin daha yapılmıştır (Ankara<br />
ŞSD-768-0058-2169). 24 Rebiulahir 1113/<br />
28 Eylül 1701 tarihli kayıt Ahi Mesud Zaviyesi<br />
vakfına Şeyh ve mütevelli tayini (Ankara ŞSD-<br />
80 ) ve 5 Muharrem 1114 /1 Haziran 1702 tarihli<br />
kayıt, Ahi Mesud Zaviyesi vakfına zaviyedar tayini<br />
hakkındadır (Ankara ŞSD-80). Vakfın yarım<br />
hisse tevliyet ve şeyhliğine, 20 Zilhicce 1187/ 4<br />
Mart 1774 tarihinde bu göreve layık olduğu kabul<br />
gören Hacı Bayram-ı Veli soyundan Tayyib<br />
(Ankara ŞSD, 763, 323, 601)<br />
Baba tayin edilmiştir (AŞSD, 850- 198 ). Zaviyenin<br />
nısıf zaviyedarlık, şeyhlik ve nezaret görevlerini<br />
müştereken yürüten iki görevlinin vefatlarından<br />
sonra 9 Safer 1217/ 11 Haziran 1802<br />
tarihinde yerlerine onların çocukları Ali ve Ali<br />
bin Ali tayin edilmiştir ( VGMA, 532, 71). Ali bin<br />
Ali’nin çocuksuz vefat etmesi üzerine zaviyedar,<br />
tevliyet ve meşihat görevlerini yürütmek üzere<br />
21 Ramazan 1229/6 Eylül 1814 tarihinde Hafız<br />
Hayreddin tayin edilmiştir (AŞSD, 900, 129, 168).<br />
198<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
(AŞSD, 850- 198)<br />
(VGMA; 532 :71)<br />
11 Cemaziyelevvel 1252 /24 Ağustos 1836<br />
tarihli bir belgede Hafız Hayreddin vefat<br />
edince oğulları Seyyid Ahmed Ataullah,<br />
Seyyid Mehmed Bahaeddin, Seyyid Hasan<br />
Tahsin ve Seyyid Hüseyin Hasib halifeler<br />
verdikleri dilekçede babalarının yerine müştereken<br />
görevlendirmelerini istemişlerdir.<br />
Zaviye hizmetlerinin yürütülmesi “ayende<br />
ve revendeye it’am-ı taam olunmak” ve<br />
hayratının imarını yerine getirmek şartı ile<br />
görevlendirilmiş ve kendilerine berat verilmiştir<br />
(BOA, EV MH 00025 00040). Zaviyenin<br />
bu tarihte faal olduğunu, burada gelip<br />
giden yolcuların ihtiyacının karşıladığını gibi<br />
gösterilmekte ise de gelir miktarının azlığı<br />
şüphe uyandırmaktadır. Gurrei Zilkade 1296<br />
/ 17 Ekim 1879 tarihli belgede uzun zamandır<br />
vakfın muhasebesinin yapılmadığından<br />
zaviyenin faal olup olmadığının araştırılması<br />
istenmiştir (BOA, EV MKT 00973 00004).<br />
199<br />
T A R İ H T E
(BOA, EV MKT 00973 00004)<br />
(BOA, EV MH 00025 00040)<br />
19 Rebiulevvel 1243/ 10 Ekm 1827 tarihinde<br />
Bağlıca, Hacıköy, Ayaş İncepelit ve Ahi Mesud<br />
Zaviyeleri zaviyedarlığına Hacı Bayram-ı<br />
Veli soyundan Seyyid Ahmed Baba ibni Seyyid<br />
Mehmed Said tayin edilmiştir (VGMA, 535:96).<br />
Osmanlı devletinin son zamanlarında mali sıkıntılardan<br />
kurtulabilmek için köylerdeki vakıf<br />
arazilerinin gelirlerine devletçe el konulmuştur.<br />
Devletçe işletilen bu arazilerin gelirlerinden<br />
mütevelliler ve vakıf evlatlarına düşen paylar<br />
ödeniyordu. Ahi Mesud Zaviyesi arazileri de<br />
devlet yönetimine geçince vakfın yöneticileri<br />
ücretlerini devletten almışlardır. 29 Şaban<br />
1264/31 Temmuz 1848 tarihli bir belgede<br />
vakfın mütevellileri Seyyid Ahmed Ataullah,<br />
Seyyid Mehmed Bahaeddin ve Seyyid Hasan<br />
Tahsin Efendi ücretlerinin ödenmesini talep etmektedirler<br />
(BOA, EV. MKT.01058.00334).<br />
( BOA, EV. MKT. 01058 .00334)<br />
200<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahi Mesud Köyü Nüfusu<br />
Osmanlı Devleti’nde ilk genel nüfus sayımının olduğu 1831 yılı nüfus verilerinin<br />
kayıtlı olduğu 1738 numaralı Ankara Nüfus Defterinin ikinci bölümünü oluşturan<br />
Kasaba-i Süfla’da 66 köy bulunmaktadır. 1831 yılı nüfus sayım sonucuna göre bu<br />
66 köyde toplam 3056 kişi, Ahi Mes’ud’da ise 7 hanede 30 nüfus yaşamaktadır<br />
(Koltuk, 2016:408).<br />
Ahi Mes’ud Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />
1 Süleyman Orta boylu kara sakallı 40<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
7<br />
2 Hüseyin Süleyman Sabi<br />
3 Ali Süleyman Sabi<br />
4 Halil Süleyman Sabi<br />
5 Ahmet Süleyman Sabi<br />
6 Mustafa Süleyman Sabi<br />
7 Mehmet Yeğeni, Ter bıyık 23<br />
8 İbrahim Yeğeni 20<br />
9 Şahabeddin Yeğeni 15<br />
10 Ali Yeğeni, Ölümü: H.1247/M.1831-1832 Sabi<br />
11 İsmail Yeğeni Sabi<br />
12 Bekir Yeğeni Sabi<br />
13 Kantemir Uzun boylu kara sakallı 35<br />
14 Ahmet Kardeşi, kara sakallı 30<br />
15 Ali Kardeşi, ter bıyık 24<br />
16 Mehmet Orta boylu kara sakallı 40<br />
17 Mustafa Mehmet Oğlu Sabi<br />
18 Bekir<br />
Uzun boylu kır sakallı, Çoban, Ölümü:<br />
H.1247/M.1831-1832<br />
19 Hüseyin Bekir Oğlu 16<br />
20 Ahmet Bekir Oğlu Sabi<br />
21 Ali Bekir Oğlu Sabi<br />
22 İbrahim Orta boylu kır sakallı 48<br />
23 Hasan İbrahim Oğlu, ter bıyık 20<br />
24 Hasan<br />
Orta boylu kır sakallı, Ölümü:<br />
H.1247/M.1831-1832<br />
25 Ahmet Yeğeni 15<br />
26 Veliyüddin Yeğeni Sabi<br />
27 Hüseyin<br />
Uzun boylu sarı sakallı, Ölümü:<br />
H.1247/M.1831-1832<br />
28 Ali Hüseyin Oğlu 15<br />
29 Mehmet Hüseyin Oğlu Sabi<br />
30 Ömer Hüseyin Oğlu Sabi<br />
201<br />
50<br />
50<br />
45<br />
T A R İ H T E
Hicri 1258/Miladi 1842-1843 yılı nüfus sayımı<br />
bilgilerinin yer aldığı “Ankara’ya Tabi<br />
Kasaba-i Zir’in Nüfus Defteri”ne göre daha<br />
sonra Etimesgut sınırları dahilinde yer alacak<br />
olan Ahi Mesud Köyünün ismine rastlanmaktadır.<br />
Bu sayımda Ahi Mesud Köyünde 14<br />
hane, 42 nüfus olduğu görülmektedir. Ayrıca<br />
Hicri 1300/Miladi 1882-1883 tarihli Ankara Vilayet<br />
Salnamesi’ne göre Zir’e bağlı köylerin<br />
(Zir Kurası) toplam nüfusu olan 7.190 içinde<br />
Ahi Mesud Köyünün nüfusu da dahildir (Ankara<br />
Vilayeti Salnamesi-1300, 2014:153).<br />
Ahimesud Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:77-79<br />
202<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Karye-i Ahimesud Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
1<br />
1 Süleyman Ahmet Orta boylu kara sakallı 56 Köy muhtarı<br />
2 Hüseyin Süleyman Orta boylu ter bıyıklı 22<br />
3 Ali Süleyman Orta boylu 18 Redif süvari askeri<br />
4 Mustafa Süleyman - 9<br />
5 Mehmet Süleyman - 4<br />
6 Halil Süleyman Şâbb emred 14<br />
2 7 Bekir Alikoca Orta boylu kara bıyıklı 26 Çiftçi<br />
3<br />
8 Deli Mehmet Hüseyin Uzun boylu kumral sakallı 33 Çiftçi<br />
9 İbrahim Hüseyin Orta boylu sarı bıyıklı 29 Redif askeri<br />
10 Şahabeddin Hüseyin Orta boylu ter bıyıklı 22<br />
11 Ali Hüseyin Orta boylu 17<br />
12 Hüseyin Deli Mehmet - 3<br />
4 13 Kanber Baba oğlan Orta boylu kara sakallı 53 Kirli Çiftçi<br />
5<br />
14 Ahmet Baba oğlan Orta boylu kara sakallı 49 Kirli Çiftçi<br />
15 Halil Ahmet - 2<br />
6 16 Hacı Mehmet<br />
Manka oğlu<br />
Mustafa<br />
Uzun boylu kumral sakallı 47 Çiftçi<br />
7<br />
17 Mehmet Hüseyin Orta boylu kır sakallı 64 A’yan Çiftçi<br />
18 Mustafa Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 22<br />
19 Süleyman Mehmet Orta boylu kır sakallı 59 Dacik oğlu Çiftçi<br />
8<br />
20 Mustafa Süleyman Orta boylu ter bıyıklı 19<br />
21 Mehmet Süleyman Orta boylu 18 Asakir-i mansurede<br />
22 Hasan Süleyman Orta boylu 17<br />
23 Süleyman Mehmet Uzun boylu ak sakallı 75 İmam oğlu Çiftçi<br />
9<br />
24 Salih Süleyman Orta boylu sarı sakallı 33 İmam oğlu Çiftçi<br />
25 Ahmet Süleyman Orta boylu ter bıyıklı 20 İmam oğlu Mansure askerinde<br />
26 Ali Süleyman - 10 İmam oğlu<br />
27 Mustafa Ömer Uzun boylu kumral sakallı 34 Evran oğlu Çiftçi<br />
10<br />
28 Mehmet Ömer Orta boylu terbıyıklı 22 Evran oğlu Mansure askerinde<br />
29 Osman Ömer Orta boylu terbıyıklı 20 Evran oğlu Kolu çolak<br />
30 Ahmet Ömer Şabb emred 13 Evran oğlu<br />
31 Kara Mehmet Süleyman Orta boylu ak sakallı 77 Çiftçi<br />
11 32 Hasan Ömer Orta boylu 15 Oğulluğu<br />
33 Süleyman Kara Mehmet Orta boylu kumral bıyıklı 26 Askerden muhrec<br />
34 Feyzullah Mustafa Kısa boylu kır sakallı 70 Çiftçi<br />
12 35 Mustafa Feyzullah Uzun boylu kumral sakallı 34 Çiftçi<br />
36 Halil Feyzullah Orta boylu 16 Meczub<br />
37 Hüseyin Mehmet Orta boylu kara sakallı 45 Demirci oğlu Çiftçi<br />
38 Hasan Mehmet Şabb 8 Demirci oğlu<br />
13<br />
Oğulluğu, Bâ tezkere-i<br />
39 Ali Mehmet Orta boylu kumral bıyıklı 25<br />
Hazret-i Seraskerî<br />
Asakirden muhrec<br />
40 Musa efendi Osman Orta boylu kır sakallı 54 Köy imamı<br />
14 41 Halil Musa efendi Şabb 9<br />
42 Osman Musa efendi Şabb 7<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:77-79<br />
203<br />
T A R İ H T E
Ahi Mesud Köyü Vergileri<br />
Osmanlı Döneminde kişiye kazanç sağlayacak<br />
her türlü mal varlığı, tarla, bağ, bahçe,<br />
ev, dükkân, hayvanlar ve bundan başka gelir<br />
getiren bir mesleği varsa bunların hepsi tespit<br />
edilmiştir. Bu çerçevede her mükellefin<br />
kişisel servetine ve senelik kazancına göre<br />
vergilendirilmesi yoluna gidilerek bu bilgiler<br />
Temettuat defterlerine kaydedilmiştir.<br />
Ahi Mesud Köyü Sakinlerinin<br />
Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
Temettuat defterlerinde geçmişe dönük olarak<br />
aile ve sülale tespiti, her ailenin lakabı ile<br />
yıllık vergisi, sosyo-ekonomik yapısı ve toplumsal<br />
konumu gibi veriler elde edilebilir;<br />
köylerin eski isimlerini, köyün toplam gelirlerini<br />
bulmak ve öğrenmek de mümkündür.<br />
Defterlerin sonunda köyün tamamının vermiş<br />
olduğu toplam vergi miktarı yazıldıktan<br />
sonra köyün ihtiyar heyetinden iki/üç kişi ile<br />
muhtarın ve imamın isim ve mühürleri yer almaktadır.<br />
Burada Hicri 1260-1261 yılı temettuat defterindeki<br />
Ahi Mesud Köyünün emlak ve arazi<br />
ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna<br />
yer verilmiştir. Transkripsiyon verilirken<br />
köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş,<br />
yer darlığından ve ayrı bir çalışmasının<br />
konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer<br />
kişilerin temettuatı icmalen (özet olarak) yer<br />
almıştır.<br />
BOA, ML.VRD.<br />
TMT.d.01305, Hicri:1260-1261,<br />
Miladi:<br />
1844/1845, Sayfa:4<br />
204<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahi Mesud Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01305, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2,3<br />
205<br />
T A R İ H T E
Ahi Mesud Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01305, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />
206<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahi Mesud Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01305, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-4<br />
207<br />
T A R İ H T E
Şer’iye Sicillerinde Ahi Mesud Köyü<br />
Osmanlı Dönemi’nde insanlar arasındaki hukukî ilişkilere dair kayıtlar, şer’iye sicilleri adıyla<br />
tutulmuştur. Bu defterler, kadılar tarafından tutulan ve Osmanlı hayatının aile, toplum, ekonomi<br />
ve hukuk gibi birçok alanının tarihi için veriler içeren en önemli kaynaklardır. Kadıların Osmanlı<br />
sistemindeki etkin rolleri sebebiyle şer‘iyye sicilleri sosyal ve yerel tarih çalışmalarında<br />
da kullanılmaktadır. Kadı sicilleri de denen bu belgeler de vefat eden kişilerin miras paylaşım<br />
ve ilamından bir camiye imam atanmasına kadar bugünkü manada hukuki ya da cezai pek çok<br />
muamele ile davalara ait 500 yılı aşkın kayıtlar mevcuttur. Burada örnek olması bakımından<br />
Ahi Mesud Köyünden Hüseyin b. İbrahim’in vefatı üzerine dayısı Mehmed Ağanın talebiyle<br />
tereke tespitine ve bu terekeden eşi Havva ile oğlu Şükrü’ye düşen paylara yer verilmiştir.<br />
Ahi Mesud Köyüne Ait Şer’iye Sicili Örneği (Tereke)<br />
BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0029, Numara: 81<br />
208<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
MŞH_ŞSC_d_00783_0029, Numara: 81<br />
Ankara Vilayet-i celilesi dahilinde Zîr Kazası’na tabi’ Ahi Mesud Karyesi’nde sakin iken bundan akdem vefat eden<br />
Hüseyin ibn-i İbrahim’in veraseti zevce-i menkuhe-i metrukesi Hava bint-i Ali ile sulbî sagir oğlu Şükrü’ye münhasıra<br />
olduğu inde’ş-şer’i’l-enver zahir ve mütehakkık olduktan sonra sagir-i mezbûr Şükrü’nün pederi müteveffâ-yı<br />
mezbûrdan müntakil malını hıfza ve tesviye-i umurunu rü’yete taraf-ı şer’den bâ hüccet-i şer’iyye vasî nasb ve tayin<br />
olunan karye-i mezbûre ahalisinden dayısı Mehmed Ağa ibn-i Hasan’ın taleb ve ma’rifetleri ve ma’rifet-i şer’ ile<br />
tahrir ve beyne’l-verese ve bi’l-müzayede tevzî’ ve taksim olunan tereke-i müteveffâ-yı mezbûrdur ki ber vech-i âtî<br />
zikr ve beyan olunur. Fi 13 Muharrem sene 308<br />
Aded Kuruş Para<br />
Aded Kuruş Para<br />
Yorgan 1 35<br />
Döşek 1 30<br />
Yüz yasdık 1 10<br />
Mukaddem müteveffiye olan<br />
zevcesinden hisse alacağı 78 20<br />
Heğbe 1 20<br />
Hoşab tası 1 19<br />
Kuşhane 1 21<br />
Sahan 1 10 10<br />
Tepsi 1 21<br />
Sahan 2 15 20<br />
Tas 2 15 20<br />
Kapaklı tencere tava 2 15 10<br />
Kapaklı tencere 1 28<br />
Kapaklı sagir tencere 1 8<br />
Helke 1 19<br />
Kebir tava 1 11 10<br />
Heğbe 1 18<br />
Mendil 1 10<br />
Yale 1 19<br />
Çuval çift 1 30<br />
Sagir çuval 2 19<br />
Kazgan 1 43<br />
Yatak takım - 30<br />
Yasdık 1 8<br />
Koton işlik 1 21<br />
Yaba 1 5<br />
…. 1 2<br />
…. 1 3<br />
Orak 2 2<br />
Tırpan 2 5<br />
Ades 1 30<br />
Koyun Ru’s 6 210<br />
Keçi Ru’s 1 50<br />
Kuzu Ru’s 2 40<br />
Mısır … 10 39<br />
… 1 32 10<br />
Kara sığır öküz 2 550<br />
….. 2 100<br />
Çift takımı 1 21<br />
Hırdavat-ı menzil - 20<br />
Nühasî kırba 3 30<br />
Köhne çuval 1 2<br />
Dakik yarım 4 24<br />
Bulgur yarım 2 12<br />
Köhne şalvar 1 20<br />
Kara sığır düğesi 1 110<br />
Karye derununda mülk-i menzil - 150<br />
Mezrû’at-ı hınta yarım bi’n-nısf 3 30<br />
BOA, MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Sayfa:154, Numara 52<br />
Yekûn<br />
1679 Kuruş<br />
1177<br />
502<br />
Kuruş<br />
Şahadet delaletiyle …<br />
zimmetinde Abdi Paşa<br />
hazretlerine deyn-i müsbitesi 676<br />
Sagir-i mezbûrun<br />
validesinden hisse 200<br />
……. 20<br />
Mihr-i müeccelinden zevcesine<br />
zimmetinde deyni 230<br />
Harc-ı Kassam ve kısmet ve<br />
kaydiye ve masarif-i saire 44<br />
Para<br />
Sahhü’l-bâki li’t-taksim-i beyne’l-verese<br />
Kuruş Para<br />
Hisse-i zevce-i mezbûre Hava 65 10<br />
Hisse-i ibnü’l-mezbûr Şükrü 436 30<br />
Bâlâ-yı defter-i kassamda murakkam müteveffâ-yı<br />
mezbûrdan zevce-i mezbûre Hava hisse-i musîbesini ahz<br />
u kabz eyledikden sonra sagir-i mezbûr Şükrü’nün pederi<br />
müteveffâ-i mezbûrdan müntakil hisse-i musîbesi olan<br />
ber vech-i bâlâ dört yüz otuz altı kuruş otuz para vechü’lhıfz<br />
vasî mezbûr Mehmed Ağa’ya tamamen ve kamilen<br />
teslim olunduğu işbu mahalle şerh verildi (BOA, MŞH_<br />
ŞSC_d_00783_0029, Numara:81).<br />
209<br />
T A R İ H T E
AŞAĞI YURTÇU<br />
210<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Aşağı Yurtçu köy konağı, Etimesgut Belediyesi arşivi<br />
211<br />
T A R İ H T E
1935 Yapracık 1/25.000<br />
2.3<br />
AŞAĞI YURTÇU KÖYÜ<br />
Etimesgut’u oluşturan tarihi köylerden<br />
Aşağı Yurtçu, tarihi seyir içinde ‘Aşağı<br />
Yurtçu’ ve ‘Zir Yurtçu’ isimleriyle anılmıştır.<br />
Yapılan araştırmalar, 1073’te Ankara’nıın<br />
fethi ile başlayan Ankara çevresinin Türkleşmesi<br />
sürecinde köyün 1400‘lü yıllardan beri bir<br />
Türk yurdu olarak kullanıldığını göstermektedir.<br />
Birsen Edanur Yıldırım, 2006 yılında yapmış<br />
olduğu ‘Ankara Sancağı’nın Tarihi Coğrafya<br />
Bakımından Yerleşme ve Nüfusu (1871-1907)’<br />
başlıklı bilimsel çalışmasında Zir Kazasına bağlı<br />
olarak Aşağı Yortucu ismiyle bu köyü listeye<br />
almıştır (Yıldırım, 2006:154). Richard Kiepert’in<br />
1902 yılında çizdiği haritada Aşağı Yurtçu Köyü<br />
Yourtdji ve Ja’urtdji şeklinde yer almıştır.<br />
Muhtemelen sonraki çalışmalarda Yurtçu kelimesi<br />
ingilizce telafuzu ile Yoghurtcu olarak<br />
kayıtlara geçmiştir.<br />
Hititler ve Frigler dönemlerinden itibaren<br />
yerleşim yeri olan bu topraklar, Selçukluların<br />
1040 yılında Gaznelilere karşı elde ettikleri<br />
Dandanakan Zaferinden sonra kitleler halinde<br />
Anadolu’ya göç eden Oğuzların (Sevim,<br />
1987:19-22) en uç noktalarından biri olmuştur.<br />
Ankara ve Etimesgut Türkler tarafından ilk<br />
kez Malazgirt zaferinden hemen sonra 1073 yılında<br />
fethedilir. Bölge bu dönemde Bizanslılar,<br />
Danişmendliler ve Selçuklular arasında birkaç<br />
kez el değiştirir.<br />
212<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000<br />
Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />
Karte von Kleinasien 1902-06, Richard Kiepert-Dietrich<br />
Reimer, Ölçek 1/400.000<br />
1071’den sonra Anadolu kapıları kendine<br />
ardına kadar açılan Türkmenler, Moğol<br />
saldırılarının da tesiriyle, çok kısa bir sürede<br />
Anadolu’yu doğudan batıya, güneyden<br />
kuzeye önce kılıç gücüyle, sonra da<br />
iman gücüyle ve gönül diliyle adım adım<br />
fethetmişlerdir. Bu fetih harekâtında akıncı<br />
alperenlerin olduğu kadar, gönüller fâtihi<br />
dervişlerin ve onların lokomotifliğini yapan<br />
velilerin, şeyhlerin ve ahilerin yeri ve önemi<br />
büyüktür. Hristiyan nüfusun en yoğun olduğu<br />
Orta Anadolu’ya (Kapadokya yöresine)<br />
Hacı Bektaş-ı Velî, Mevlânâ Celâleddin-i<br />
Rûmî, Ahi Evran-ı Velî, Ahi Mesud, Ahi Elvan,<br />
Şeyh Edebâli, Aşık Paşa (babası Muhlis<br />
Paşa/dedesi Baba İlyas), Hacı Bayram-ı<br />
Velî, Tapduk Emre, Yunus Emre, Süleymân-ı<br />
Türkmânî, Kaya Şeyhi, Ahmed-i Gülşehrî<br />
gibi nice kutlu şahsın yerleşmesi ve Orta<br />
Anadolu’yu birkaç yüzyıl içinde madde ve<br />
mânâsıyla İslâm-Türk vatanının kalesi hâline<br />
getirmeleri tesadüfle izah edilemez. Hâlâ da<br />
öyle olduğu gibi, Orta Anadolu, Anadolu<br />
Türk tarihinin başından beri Oğuz-Türkmen<br />
unsurlarının, hatta başka Türk boylarının<br />
zor günlerde ana kucağı misali sığınacağı<br />
bir güvenlik bölgesi olmuştur. Dolayısıyla<br />
11. yüzyıldan beri sürekli çeşitli Türk göç ve<br />
iskân hareketleriyle nüfusunu tazelemiş ve<br />
artırmıştır (Günşen, 1997:62-63).<br />
Anadolu fetholmaya başlayınca Sultan Melikşah<br />
ve veziri Nizamü’l-Mülk, Türk elinde<br />
ve Horasan’da bulunan Türk oymaklarını<br />
oba oba alarak Anadolu’nun bütün bölgelerine<br />
yerleştirir. Çiftçiler ovalara, tüccar ve<br />
esnaf şehirlere, sürü sahibi Türkmenler de<br />
yaylak ve kışlaklara yerleştirilerek Anadolu<br />
bir Türkmenistan haline getirilir. Anadolu’ya<br />
yerleştirilen Türkmenler köylerine kendi<br />
adlarını verirler ve halen bunlar bu isimlerle<br />
yaşamaktadırlar. On birinci yüzyılda en<br />
kalabalık Türkmen Oğuz kabilelerinin göçü<br />
gerçekleşerek Anadolu’yu Türkleştirmişler<br />
(Şapolyo, 1972:110-111) bu arada Ankara<br />
ve Etimesgut da tam bir Türk Yurdu olmuştur.<br />
Esasen “Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm<br />
Medeniyeti” adlı eserinde Prof. Dr. Osman<br />
Turan’ın da belirttiği gibi Selçuklu devri<br />
kaynakları ve hususiyle vakfiyeleri en fazla<br />
Türkleşen Orta Anadolu’da, Ankara, Kırşehir,<br />
Yozgat, Çorum, Kastamonu, Çankırı<br />
ve Eskişehir vilâyetleri Türk Muhaceretinin<br />
tekâsüf ettiği, ilk Türkmenlere yurt ve otlak<br />
vazifesi gördüğü yerlerdir. Bizans devrinde<br />
de az meskûn bulunan bu havali halkı, Türk<br />
akınları karşısında yerlerini terk ederek garba<br />
doğru çekildikleri için bu vilâyetler kesif<br />
bir şekilde Türkleşmiştir.<br />
213<br />
T A R İ H T E
XII. ve XIII üncü asır vakıf kayıtları da bu hususu<br />
açıkça göstermekte ve yer adları tamamıyla<br />
Türkleşmiş bulunmaktadır (Turan, 1969:280).<br />
Bu durumu Günşen de “sayıları 52’yi bulan<br />
Oğuz ve Oğuz dışı Türk boy, aşiret, oymak ve<br />
cemâatinin bu yöreyi yurt tutup izler bırakmış<br />
olması, bu yörenin 11. yüzyıldan bu yana yoğun<br />
bir Türk nüfusuna sahip olduğunu göstermektedir.<br />
11. yüzyılda başlayan Türkmen<br />
göç ve iskân hareketi, bu vatan köşesini,<br />
bütün köy, dağ, tepe, ova, dere, ırmak vb.<br />
yer adlarına kadar Türkleştirmiştir” (Günşen,<br />
1997:62) şeklinde ifade eder..<br />
1400’lü yıllardan itibaren Aşağı Yurtçu’ya<br />
yerleşen Kasaba Yörükleri de Anadolu’nun<br />
Türkleşmesi sırasında tarihi öneme sahip işlevler<br />
yürütmüşlerdir. Konar göçerlikten yerleşik<br />
hayata geçen Kasaba Yörükleri, Osmanlı<br />
Devleti’nin yaptığı seferlerde kendilerine düşen<br />
miktarda orduya asker temini yapan bir<br />
topluluktur. Osmanlı arşiv kayıtlarında köy ile<br />
ilgili tarihi bilgilere kısmen ulaşmak mümkündür.<br />
En eski kayıtlardan olan 20 Kasım 1588-<br />
11 Temmuz 1590 tarihli Ankara’nın 2 Numaralı<br />
Şer’iyye Sicilinde H.13 Zilkade 997/M. 23<br />
Eylül 1589 tarihli “Yurtçu köyünden Hızır oğlu<br />
Hasan elinde bulunan bileği altı kaşka yava<br />
al kısrağın, Subaşının adamı Ali’ye teslim<br />
edildiğine ve günde 4 akçe yem bedeli takdir<br />
olunduğuna dair” hüccet yer almaktadır<br />
(Ongan, 1974:19). Köyün yaşlıları, Hızıroğlu<br />
Hasan’ın “Sarıoğulları” sülalesinin dedesi<br />
olduğunu rivayet etmektedir. Yine aynı Şer’iyye<br />
Sicilinde “Yurtçu köyünden İsabalı’nın,<br />
Dergâh-ı Âlî’den H. Mustafa Çavuş’a kefil<br />
olduğu hususunda” (Ongan, 1974:47) hüccet<br />
olduğu görülmektedir.<br />
Köye Aşağı Yurtçu isminin verilmesı şu şekilde<br />
rivayet edilmektedir: “Köy, geçmiş tarihinde<br />
zengin, varlıklı insanların yaşadığı bir yerdir.<br />
Halk zengin olduğu kadar aynı zamanda milli<br />
manevi değerlerine sahip çıkan mütevazi insanlardır.<br />
Halkın mütevaziliklerine atfen Yurtçu<br />
ismi Aşağı Yurtçu olarak değiştirilmiştir.” Yine<br />
aynı çerçevede köyün Türkler tarafından ilk<br />
yerleşiminin Kayı boyuna mensup kişilerce yapıldığı<br />
belirtilmektedir.<br />
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu<br />
sağlayan da Kayı boyudur. “İlk Osmanlı<br />
müverrihi (tarihçisi) Ahmedi, Osman Beğ’in<br />
babası Ertuğrul Beğ’in yoldaşlarını Oğuz olarak<br />
vasıflandırmaktadır. XIII. yüzyıldan itibaren<br />
Hıristiyanlar Anadolu’ya Türkiye ve Türkistan<br />
ve Türklere de eskiden olduğu gibi, Türk demekte<br />
Müslümanlar da daha ziyade Türkmen<br />
adını kullanmaktadırlar. Türkiye Türkleri ise<br />
kendilerini, çok değer verdikleri ve şerefli bir el<br />
saydıkları Oğuzlar’ın torunları saymaktadırlar”<br />
(Sümer, 1972:220).<br />
Malum olduğu gibi Osman Bey’in babası Ertuğrul<br />
Gazi, bir Türkmen oymağı beyidir. Bu<br />
oymağın Söğüt yöresine, bazı Osmanlı kaynaklarında<br />
belirtildiği gibi, Ankara’dan gittiği<br />
kabul edilmektedir. Osmanlı hanedanının Kayı<br />
boyundan olduğunu ilk defa söyleyen müellif,<br />
eserini II. Murad devrinde yazmış olan Yazıcıoğlu<br />
Ali’dir. Hanedan arasında II. Murad’ın<br />
(1421-1451) Oğuzlar’a ve bu boya mensup sayılmağa<br />
özel bir önem verdiği görülmektedir.<br />
Kayı damgasının onun bazı sikkelerinde (paralarında)<br />
bulunduğu bilinmektedir. Daha sonra<br />
gelenler, Kayı boyu damgasını silahlara işlemeye<br />
devam etmişlerdir.<br />
Etimesgut ve çevresindeki arkeolojik kazılar<br />
ve araştırmalar sonucunda elde edilen<br />
verilere göre ilk çağlardan beri bir yerleşim<br />
yeri olduğu düşünülen Aşağı Yurtçu Köyü,<br />
1400’lü yıllardan bu yana bir Türk yurdu olarak<br />
kayıtlara geçmiştir.<br />
Aşağı Yurtçu Köyünden, asagiyurtcukoyu.tr.gg<br />
214<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Aşağı Yurtçu Köyü Nüfusu<br />
Hicri 1247/Miladi 1831-1832 yılı nüfus verilerinin<br />
kayıtlı olduğu 1738 numaralı Ankara<br />
Nüfus Defterinde Aşağı Yurtçu’nun<br />
Aşağı Buruncu ismiyle geçtiği görülmektedir.<br />
Osmanlı Devleti’nde ilk genel nüfus<br />
sayımı olan bu sayımda Aşağı Yurtçu’nun<br />
bağlı olduğu Kasaba-i Süfla’da 66 köy bulunmaktadır.<br />
Bu 66 köyde toplam 3056,<br />
Aşağı Yurtçu’da ise 13 hanede 37 nüfus<br />
sayılmıştır. Vergi ve asker temini temelli<br />
olarak ele alınan bu sayımda kadın nüfus<br />
yer almamakta sadece erkek nüfusa yer<br />
verilmektedir. Bu sayımda Aşağı Yurtçu’da<br />
Çakır, Küçük, Fırka, Caferoğlu sülaleleri<br />
belirtilmiştir (Koltuk, 2016:44, 408).<br />
Köyde tespit edilen sülaleler şunlardır:<br />
• SARIOĞULLARI (Pehlivanlar, Demireller,<br />
Kelbekirler, Yılmazlar, Çiçektepe<br />
Köyü Acısular)<br />
• KÖTÜHASAN (Yalçınlar)<br />
• HALIKOCALAR (Kılıçarslanlar, Bozkurtlar,<br />
Sertdemirler)<br />
• BABA OĞULLARI (Gözükaralar)<br />
• SÜLÜLER (Ünverler, Suyusertler)<br />
• KOCAOĞULLARI (Örseller, Ünallar)<br />
• İMAMOĞULLARI (Gökdemirler)<br />
• MURATOĞULLARI (Gökmenler, Köksallar)<br />
• CIRIKLAR (Göksular)<br />
• KESSEKLER (Kızılkanlar)<br />
Yıllara göre köy nüfus verileri<br />
2007 678<br />
2000 624<br />
1997 570<br />
Aşağı Yurtçu Köyünden, asagiyurtcukoyu.tr.gg<br />
Aşağı buruncu (Yurtçu) Köyü Nüfusu<br />
(Miladi: 1831-1832)<br />
Hane Sıra Adı<br />
Baba<br />
Adı<br />
Özellik / Açıklama<br />
Yaşı<br />
1 Baba<br />
Kısa boylu kır<br />
sakallı<br />
70<br />
1 2 Ahmed Baba Sabi<br />
3 Halil Baba Sabi<br />
4 Ali Yeğeni, Sade-rû 17<br />
2<br />
5 Seyyid Ali Orta boylu, ter bıyık 24<br />
6 Ali Kardeşi, Sade-rû 15<br />
7 İbrahim Çakır, köse sakallı 35<br />
3 8 Hasan İbrahim Oğlu Sabi<br />
9 Mustafa İbrahim Oğlu Sabi<br />
10 Osman<br />
Kısa boylu, kumral<br />
sakallı,<br />
35<br />
4 11 Musa Osman Oğlu Sabi<br />
12 Hasan Osman Oğlu Sabi<br />
13 Hüseyin Osman Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />
Orta boylu sarı<br />
14 Dede<br />
5<br />
sakallı<br />
40<br />
15 Gökmen Dede Oğlu, oğlu Sabi<br />
16 Hasan<br />
Orta boylu köse<br />
sakallı<br />
40<br />
6 17 İbrahim Hasan Oğlu Sabi<br />
18 Mahmud Hasan Oğlu Sabi<br />
19 Cafer Hasan Oğlu Sabi<br />
20 Mehmed<br />
Küçük, Orta boylu<br />
kara sakallı<br />
38<br />
7<br />
21 Memiş Mehmed Oğlu Sabi<br />
22 Hüseyin Mehmed Oğlu Sabi<br />
23 Ali<br />
Fırka, Orta boylu<br />
kara sakallı<br />
40<br />
8<br />
24 Gökçe Yeğeni Sabi<br />
25 Osman Yeğeni Sabi<br />
26 Hüseyin<br />
Orta boylu köse<br />
sakallı<br />
40<br />
9<br />
27 Ali Hüseyin Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />
28 Mehmed Hüseyin Oğlu Sabi<br />
10<br />
29 Hüseyin Orta boylu kır sakallı 45<br />
30 Memiş Hüseyin Oğlu Sabi<br />
31 Halil<br />
Orta boylu kara<br />
bıyıklı<br />
35<br />
11<br />
32 Memiş Yeğeni Sabi<br />
33 Hasan Yeğeni Sabi<br />
34 Mehmed<br />
Uzun boylu kumral<br />
sakallı<br />
40<br />
12<br />
35 Mehmed Mehmed Oğlu 16<br />
36 İsmail Mehmed Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />
13 37 Mustafa Caferoğlu, yetim Sabi<br />
215<br />
T A R İ H T E
Aşağı Yurtçu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
BOA, NFS.d.01804, (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843), Sayfa:193<br />
216<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Aşağı Yurtçu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
Karye-i Aşağıyurtcu Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
1 1 Abdullah Murad 6 Yetimdir<br />
2<br />
Küçük<br />
Mahmut<br />
Osman Kısa boylu kır sakallı 45 Çiftçi<br />
2<br />
3 Musa Osman Şabb emred 14<br />
4 Hasan Osman 10<br />
5 Halil Osman 4<br />
3 6 İbrahim Hasan Orta boylu ter bıyıklı 18 Çiftçi<br />
7 Hüseyin Memiş Orta boylu kır sakallı 60 Çiftçi oğlu Çiftçi<br />
4<br />
8 Memiş Hüseyin Uzun boylu ter bıyıklı 20 Çiftçi oğlu<br />
9 Mustafa Cafer Şabb emred 16 Oğulluğu<br />
5 10<br />
A'rac<br />
Hüseyin<br />
Köse Ali Orta boylu kır sakallı 54 Çoban<br />
6<br />
7<br />
11 Dede Satılmış<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
12 Gökmen Dede Şabb 14<br />
13<br />
Küçük<br />
Mehmet<br />
50 Köy Muhtarı<br />
Memiş Orta boylu kır sakallı 52 Çiftçi<br />
14 Memiş Mehmet Şabb emred 17<br />
15 Hüseyin Mehmet Şabb 52 Yaşı yanlış girmiş<br />
8 16 Kırık Ali<br />
9 17 Halil<br />
Küçük<br />
Mahmut<br />
Kabasakal<br />
Memiş<br />
Orta boylu kara sakallı 55 Yekçeşm Çiftçi<br />
Orta boylu kara sakallı 47 Kabasakal Çiftçi<br />
10 18 Memiş Hasan Şabb emred 12<br />
11<br />
19 Mehmet Hüseyin<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
20 Ömer Hüseyin Şabb emred 12<br />
Kabasakal<br />
oğlu<br />
Çiftçi<br />
18 Çiftçi<br />
21 Ali Hüseyin Orta boylu kara bıyıklı 20 Mansure askerinde<br />
12 22 Mehmet Mahmut Uzun boylu kır sakallı 65 Çiftçi<br />
13 23 Molla Halil Hasan Uzun boylu kara sakallı 30 Köy İmamı<br />
BOA, NFS.d.01804, (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843), Sayfa:193<br />
217<br />
T A R İ H T E
Aşağı Yurtçu Köyü Vergileri<br />
Osmanlı Devleti’nde “herkesin kazancına göre<br />
vergi alınması usulü fermânı”ndaki eşitlik ilkesine<br />
dayanarak bireylerin ekonomik durumlarını<br />
tespit etmeye yönelik çalışmalar yapılmıştır.<br />
Bu çalışmalarda kişinin ekonomik gücüne<br />
göre yıllık kazancı üzerinden vergi tarhı yoluna<br />
gidilmiştir. Osmanlı Devleti’nde fertlerin<br />
emlâk, arazi, hayvanat ve temettüat sayımları<br />
yapılarak adına kısaca “Temettüat Defteri” denen<br />
defterlere kaydedilmiştir. Böylece kişiye<br />
kazanç sağlayacak her türlü mal varlığı, tarla,<br />
bahçe, ev, dükkan, hayvanlar ve bundan başka<br />
gelir getiren bir mesleği varsa bunların hepsi<br />
tespit edilerek her mükellefin bireysel servetine<br />
ve senelik kazancına göre vergilendirme yoluna<br />
gidilmiştir. “Tahrir-i Umumi Nizamnamesi<br />
mucebince herkesin emlak ve arazisi ve senelik<br />
kazancı tahrir ve tahmin edilerek senelik kazanç<br />
üzerine binde otuz oranında vergi konulmuştur”<br />
(Pakalın, C:3, s.454)<br />
Aşağı Yurtçu Köyü<br />
Sakinlerinin Emlak<br />
ve Arazi Vergileri<br />
(Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261,<br />
Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.<br />
TMT.d.01336,<br />
Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Sayfa:2-3<br />
218<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Adına “Emlak ve Arazi ve Hayvanat ve<br />
Temettuat” sayımları denilen ve vergilendirmeye<br />
esas mal varlığı ile gelirleri tespit<br />
amaçlı yapılan sayımlar sonucu yirmi bine<br />
yaklaşan defter serileri oluşmuştur. 9 katalog<br />
halinde Osmanlı Arşivinde araştırmaya<br />
açılan defter sayısı 17747’dir.<br />
Hicri 1260-1261 yılı temettuat defterindeki<br />
köy sakinlerinin emlak ve arazi ve temettuatlarının<br />
orijinali ile transkripsiyonuna yer<br />
verilen Aşağı Yurtçu Köyünün vergileri beyan<br />
edilirken köy muhtarının temettuatı detaylı<br />
olarak verilmiş, köydeki diğer kişilerin temettuatı<br />
ise icmalen (özet olarak) yer almıştır.<br />
Aşağı Yurtçu Köyü<br />
Sakinlerinin Emlak<br />
ve Arazi Vergileri<br />
(Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261,<br />
Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.<br />
TMT.d.01336,<br />
Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845 Sayfa:4-5<br />
219<br />
T A R İ H T E
Aşağı Yurtçu Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />
(Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845)<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01336, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845 Sayfa:2<br />
220<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Aşağı Yurtçu Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />
(Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845)<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01336, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-5<br />
221<br />
T A R İ H T E
Şer’iye Sicillerinde Aşağı Yurtçu Köyü<br />
Osmanlı Dönemi’nde insanlar arasındaki<br />
hukukî ilişkilere dair kayıtlar, şer’iye sicilleri<br />
adıyla tutulmuştur. Bu defterler, kadılar tarafından<br />
tutulan ve Osmanlı hayatının aile,<br />
toplum, ekonomi ve hukuk gibi birçok alanının<br />
tarihi için veriler içeren en önemli kaynaklardır.<br />
Kadıların Osmanlı sistemindeki etkin<br />
rolleri sebebiyle şer‘iyye sicilleri sosyal ve<br />
yerel tarih çalışmalarında da kullanılmaktadır.<br />
Kadı sicilleri de denen bu belgeler de vefat<br />
eden kişilerin miras paylaşım ve ilamından<br />
bir camiye imam atanmasına kadar bugünkü<br />
manada hukuki ya da cezai pek çok muamele<br />
ile davalara ait 500 yılı aşkın kayıtlar<br />
mevcuttur. Burada örnek olması bakımından<br />
kadı sicillerinden iki örnek verilmiştir. 6 Zilkade<br />
1324/22 Aralık 1906 (Cumartesi) tarihli<br />
Zîr Nahiyesi’nin Zîr Yurtçu Karyesi’nden Sarıoğlu<br />
Ali bin Mehmed Terekesi belgeleri ve<br />
köyün camisine yapılan hatip tayini belgeleri<br />
bu köyün çok uzun bir tarihi geçmişini ortaya<br />
koymaktadır.<br />
Aşağı Yurtçu Köyüne<br />
Ait Şer’iye Sicili<br />
(Tereke)<br />
BOA, MŞH_<br />
ŞSC_d_08911_0080,<br />
Sayfa:154, Numara 52<br />
T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı, (BOA), MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Sayfa:154, Numara 52 MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Numara 52<br />
222<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Aşağı Yurtçu Köyüne Ait Şer’iye Sicili (Tereke)<br />
ZÎR NAHIYESI’NIN ZÎR YURTÇU KARYESI’NDEN SARI OĞLU ALI BIN MEHMED TEREKESI<br />
FI 6 ZILKADE SENE 324<br />
Zevce Hadice bint-i Ahmed<br />
Bint-i sagire Akile<br />
Ahi li-ebeveyn kebir Bekir<br />
Ahi li-ebeveyn kebir Mehmed<br />
Sagire-i mezbûre Akile’nin vakt-i rüşd ve sedadına değin kıbel-i şer’den zîrde esamileri muharrer kesânın<br />
ihtiyarlarıyla mütehakkık olan validesi Hadice bint-i Ahmed vasî nasb ve tayin edilmişdir. Fi 6 Zilkade sene 324<br />
(mühür- silik) (mühür- Halil bin Mehmed) (mühür-Karye-i Zîr Yurtçu ….)<br />
Aded Kuruş Para<br />
Tencere kebir ve sagir 2 20<br />
Tabak 3<br />
Tas 2 20<br />
Tepsi 1<br />
Şorba tası 1 20<br />
El tavası 1 12<br />
72<br />
Helke 1 15<br />
Yorgan 1<br />
Minder 1<br />
Yasdık 1 60<br />
Hınta yarım - 400<br />
547<br />
Öküz koca 2 350<br />
İnek 1 250<br />
Defa koca öküz 1 200<br />
1347<br />
Saman - 30<br />
Çift âlâtı - 50<br />
Hırdavat-ı menzil - 20<br />
Karye-i mezburede vaki etrafı Koca oğlu İsmail ve Sülük oğlu<br />
Hasan ve müteveffanın biraderi Mehmed ve zokak ile mahdud 200<br />
1647<br />
Dellaliyesi - 33<br />
1614<br />
Kaydiye - 4 20<br />
1609 20<br />
Pul - 12 20<br />
1597 20<br />
Resm 26 Kanunuevvel 322, Numara: 182 40<br />
1557<br />
Taksimat<br />
Kuruş Para Akçe<br />
Zevce Hadice hissesi 194 25<br />
Bint-i sagire Akile hissesi 778 20<br />
Ahi li-ebeveyn kebir Bekir hissesi 291 37 1<br />
Ahi li-ebeveyn kebir Mehmed hissesi 291 37 1<br />
1557<br />
T A R İ H T E<br />
Müteveffa-yı merkumun eşya ve emtia ve gayr-i menkulesi bin altı yüz kırk yedi kuruşa baliğ olup ve bundan masarif-i kassam<br />
minhâ olup ve verese-i kebir hisseleri minhâ olup, baki yedi yüz yetmiş sekiz kuruş yirmi paranın iki yüz kuruşu menzil aynen baki<br />
altı yüz yetmiş sekiz kuruş bi’l-asale bâ hüccet vasîsi validesi Hadice Hatun’a teslim olunduğu işbu mahalle şerh ve tasdik kılındı<br />
Fi- 6 Zilkade sene 324<br />
Vezne Vezne Sâni Ahmed bin Hasan Muhtar Mehmed Ağa bin Halil<br />
(mühür) (mühür) (mühür)<br />
İmam: Ayaşlı Salih bin Abdullah<br />
BOA, MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Sayfa:154, Numara 52<br />
T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı, (BOA), MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Sayfa:154, Numara 52 MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Numara 52<br />
223
Aşağı Yurtçu Köyü’nde Sosyal Hayat<br />
Tarihi köyde sosyal hayat Ankara kültürünü<br />
yansıtmakta, eski köy evleri klasik Anadolu<br />
köyleri görüntüsü taşımaktadır. Köy, Eskişehir<br />
yoluna cephesi olup, köyün merkezi bu<br />
yola yaklaşık 1.750 m mesafededir.<br />
23.07.2004 tarih ve 25531 sayılı Resmi Gazetede<br />
yayımlanan 5216 sayılı Büyükşehir<br />
Belediyesi Kanununun geçici 2’nci maddesi<br />
gereği Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırlarını<br />
belirleyen 50 km yarıçap içinde kaldığından<br />
köy tüzel kişiliği sona ererek mahalleye<br />
dönüşmüştür. 2014 yılına kadar Yenimahalle<br />
ilçesine bağlı iken, 2014 Yılında 6360 sayılı<br />
yasa ile Etimesgut ilçesine bağlanmıştır.<br />
2016 yılında hizmete açılan Aşağı Yurtçu Konağı<br />
bölge sakinlerinin zamanlarını en iyi şekilde<br />
değerlendirebildikleri, hobilerini, gerçekleştirebildikleri<br />
buluşma yeridir. Günümüzde Aşağı<br />
Yurtçu ‘mahallesi, modern yaşam alanlarına<br />
dönüşmeye devam etmektedir.<br />
Aşağı Yurtçu köy konağı, Etimesgut Belediyesi arşivi<br />
Köyden mahalleye dönüşen Aşağıyurtçu,<br />
etraf yerleşim yerleri içinde en gelişmiş alt<br />
yapıya sahiptir. Yapılan imar değişiklikleriyle<br />
birlikte köye iki yeni mahalle eklenmiştir. Turkuaz<br />
ve Atayurt mahalleleri yeni yerleşim yeri<br />
olarak çağdaş kent yaşamında tercih edilen<br />
yaşam alanları hâline gelmişlerdir. Bu eserin<br />
3. cildinde Etimesgut’un tercih edilen bir<br />
yerleşim yeri olarak çağdaş Aşağı Yurtçu’ya<br />
ilişkin bilgiler detaylı olarak verilmektedir.<br />
Aşağıyurtçu Mahallesinin köy tipi yerleşim<br />
alanında ge- nellikle yaz aylarında tek katlı<br />
yada iki katlı köy tipi evlerinde 70-80 kadar<br />
hane var iken bu sayı kış aylarında<br />
30-40 haneye kadar düşmektedir.<br />
Aşağı Yurtçu<br />
yeni camii, 2018,<br />
Etimesgut<br />
Belediyesi<br />
arşivi<br />
224<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Aşağı Yurtçu Köyü Camisi<br />
Aşağı Yurtcu köyü camisi yıkılarak yeniden yapılmıştır. Eski camiye ait vakıf belgesinde<br />
Aşağı Yurtçu Köyü Camisine hatip olarak Osman oğlu Hasan Efendi’nin tayin edildiği<br />
kayıtlıdır. (VGMA, 228/2, 84, 374). Aşağı Yurtçu Mahallesi Merkez Camisi’ yaklaşık 4000<br />
kişiliktir. Caminin oturumu 930 m2 dir . Alt katında 900 metrekare büyüklüğünde çok<br />
amaçlı salon, taziye evi, gasilhane ve morg bulunmaktadır.<br />
Aşağı Yurtçu Köyü Camisine Hatip Olarak<br />
Osman Oğlu Hasan Efendi’nin Tayini (VGMA, 228/2, 84, 374)<br />
225<br />
T A R İ H T E
226<br />
Foto: 1966<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
BAĞLICA KÖYÜ<br />
227<br />
T A R İ H T E
Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />
2.4<br />
BAĞLUCA KÖYÜ (BAĞLICA)<br />
Bağlıca köyü Etimesgut’un en eski yerleşim yerlerinden biridir. Kepir mevkii ile köyiçi<br />
mevkilerindeki höyüklerde Kalkolitik, Eski Tunç Çağı, Frig ve Roma Dönemlerine ait<br />
seramik parçalarına rastlanılmış olması bu bölgenin eski çağlardan beri bir yerleşim yeri<br />
olduğunu göstermektedir. Bağlıca, Roma ve Bizans Dönemlerinde olduğu gibi Selçuklu ve<br />
Osmanlı Döneminde de bir yerleşim yeridir. Etimesgut ilçesinin eski isminin (Ahi Mesud) verilmesinde<br />
ilham kaynağı olan Bağlıca Köyündeki Ahi Mesud zaviyesi, buradaki vakıf arazileri<br />
ve camisi ile köyün, ticaret ve maneviyatı birlikte yürüten nadide yerleşim yerlerinden birisi<br />
olduğunu ortaya koymaktadır. Ahi Mes’ud Zaviyesinin Bağlıca’da oluşu, köyün en azından<br />
1400’lü yıllardan bugüne bir Türk köyü olarak yaşadığını göstermektedir.<br />
228<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
BAĞLICA KÖYÜ HÖYÜKLERI<br />
Kepir Mevkii Höyüğü<br />
Bağlıca Köyü ile Zırhlı Birlikler arasında bulunan höyükte yapılan yüzey araştırmalarında<br />
Kalkolitik, Eski Tunç Çağı, Frig ve Roma Dönemlerine ait seramik parçaları bulunmuştur.<br />
Zırhlı Birlikler Okulunun 500 m. doğusunda bulunan, kuzey–güney yönünde 120 m.<br />
doğu–batı yönünde 83 m. ve yüksekliği 6 m. olan Höyükte yapılan yüzey araştırmalarında<br />
Roma Dönemine ait seramik parçalarına rastlanılmıştır (Omura, 1996:255). 2007 yılında<br />
yapılan incelemelerde höyüğün korunduğu görülmüştür. GEEAY Kurulu’nun kararıyla<br />
1. Derece Arkeolojik Sit olarak korunmaya alınmıştır.<br />
Kepir Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />
Kepir Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />
Kepir Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />
Kepir Mevkii Höyüğünün uydu görüntüsü<br />
Kepir Mevkii Höyüğünün bugünkü görünümü, 2018<br />
229<br />
T A R İ H T E
Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü<br />
Bağlıca merkezinde yer alan höyüğün ortasından yol geçmektedir. Höyüğün çapı 150 m.,<br />
yükseklik ise 3-4 metredir. Yüzey araştırmalarında silex yonga aletler, Eski Tunç Çağı, Demir<br />
Devri ve Roma Dönemine ait seramik parçaları bulunmuştur. Höyük prehistorik dönemlerden<br />
itibaren, özellikle Tunç Çağı ve Roma dönemlerinde iskan görmüştür.<br />
Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü<br />
Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü Bugünkü Görünümü, 2018<br />
Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü Uydu Görüntüsü<br />
230<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Bağlıca Köyü Nüfusu<br />
Hicri 1247/Miladi 1831yılı Ankara Nüfus Defterinde Bağlıca’da 14 hanede 37 erkek nüfus sayılmıştır.<br />
Vergi ve asker temini temelli olarak yapılan Osmanlı’nın bu ilk genel sayımında sadece erkek<br />
nüfusa yer verilmiş kadın nüfus yer almamıştır. Bu sayımda Bağlıca Köyü’nde İbrahimoğlu, Köseoğlu,<br />
Osman, Katırcı, Edhemoğlu sülalelerinin yaşadığı ifade edilmiştir (Koltuk, 2016:44, 403-404).<br />
Bağlıca Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />
1<br />
1 Mehmed İbrahimoğlu, Uzun boylu, sarı sakallı 40<br />
2 Mehmed Mehmed Oğlu Sabi<br />
3 Ali Köseoğlu, orta boylu, kara sakallı 40<br />
4 Halil Ali Oğlu Sabi<br />
2 5 Mustafa Ali Oğlu Sabi<br />
6 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />
7 Süleyman Üvey oğlu, ter bıyık 22<br />
8 Abdullah İbrahimoğlu, kısa boylu, kara sakallı 30<br />
3 9 Hasan Abdullah Oğlu Sabi<br />
10 Halil Abdullah Oğlu Sabi<br />
11 Osman Kısa boylu, kır sakallı 55<br />
4 12 Mehmed Osman Oğlu Sabi<br />
13 Ahmed Osman Oğlu Sabi<br />
5 14 Dede Uzun boylu, kumral sakallı 45<br />
15 Hüseyin Orta boylu, kara sakallı 45<br />
6 16 İsmail Hüseyin Oğlu Sabi<br />
17 Mustafa Hüseyin Oğlu Sabi<br />
7 18 Süleyman Minnet torunu, Sade-rû 15<br />
19 Osman Katırcı, Uzun boylu, kır sakallı -<br />
20 Mustafa Osman Oğlu, Ter bıyık 20<br />
8 21 Mehmed Osman Oğlu, sade-rû 18<br />
22 Hüseyin Osman Oğlu Sabi<br />
23 Ali Osman Oğlu Sabi<br />
9<br />
24 Hüseyin İbrahimoğlu, uzun boylu, sarı sakallı 30<br />
25 Seyyid Mehmed Hüseyin Oğlu Sabi<br />
10<br />
26 Hüseyin Uzun boylu, kır sakallı 60<br />
27 İbrahim Hüseyin Oğlu, ter bıyık 20<br />
11<br />
28 Himmet Orta boylu, ak sakallı 60<br />
29 İbrahim Himmet Oğlu, Sade-rû 15<br />
30 Ömer Orta boylu, kara sakallı 50<br />
12<br />
31 Hasan Ömer Oğlu Sabi<br />
32 Hüseyin Ömer Oğlu Sabi<br />
33 İbrahim Oğulluğu, sade-rû 15<br />
13<br />
34 Seyyid Hüseyin Orta boylu, sarı bıyıklı 25<br />
35 Osman Kardeşi Sabi<br />
14<br />
36 Ali Edhemoğlu, Uzun boylu, kır sakallı 60<br />
37 Ali Ali Oğlu Sabi<br />
231<br />
T A R İ H T E
Bağlıca Köyünün tarihine ışık tutacak belgelerden Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki<br />
nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Bağlıca, Tabi-i Kasaba-i Zir”<br />
başlığında verilmiştir.<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:218-219-220<br />
232<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Bağlıca Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843<br />
Karye-i Bağlıca Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellıkleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
1<br />
2<br />
3<br />
1 Abdullah İbrahim Orta boylu kara sakallı 46 Kel Çiftçi<br />
2 Hasan Abdullah Şabb 14<br />
3 Halil Abdullah 11<br />
4 Süleyman İbrahim Uzun boylu kara sakallı 42 Irgad<br />
5 Ali Süleyman 4<br />
6 Yusuf Hasan Uzun boylu kara bıyıklı 49 Mefkud<br />
7 Ali Ali Şabb emred 14 Yiğeni, hizmetkar<br />
4 8 İbrahim Himmet Orta boylu sarı bıyıklı 29 Kalcı<br />
5<br />
6<br />
7<br />
8<br />
9<br />
10<br />
9 Hüseyin İsmail Orta boylu kır sakallı 58<br />
10 İsmail Hüseyin Şabb emred 17<br />
11 Mustafa Hüseyin 15<br />
12 Süleyman Hasan Orta boylu ter bıyıklı 25<br />
13 Gök Hüseyin<br />
Topuzayak<br />
İbrahim<br />
Gülperi<br />
oğlu<br />
Gülperi<br />
oğlu<br />
Gülperi<br />
oğlu<br />
Rençber<br />
Kaynı, Mansure<br />
askerinde<br />
Uzun boylu kumral sakallı 45 Gök Köy Muhtarı<br />
14 Mustafa Gök Hüseyin Şabb emred 7<br />
15 İbrahim Gök Hüseyin Şabb 6<br />
16 Hüseyin Hacı Ömer Orta boylu kır sakallı 74 Çiftçi<br />
17 İbiş Hüseyin Orta boylu köse sakallı 34 Çiftçi<br />
18 Ömer İbrahim 6 Hafidi<br />
19 Ali İbrahim 4 Hafidi<br />
20 Hüseyin Seyid Orta boylu kumral sakallı 45 Çiftçi<br />
21 Ahmet Seyid Orta boylu ter bıyıklı 25 Mefkud<br />
22 Osman Seyid Şabb emred 17 Çiftçi<br />
23 Mehmet Hüseyin 6<br />
24 Hasan Ömer Orta boylu kara bıyıklı 20 Mansure askerinde<br />
25 Hüseyin Ömer Şabb emred 16 Çiftçi<br />
26 İbrahim İbrahim Orta boylu kumral sakallı 27 Üveyi kardeşi, Çiftçi<br />
27 Süleyman Hasan Orta boylu kumral bıyıklı 46 Emmileri, mefkud<br />
28 Mustafa Osman Orta boylu sarı bıyıklı 32 Mansure<br />
29 Mehmet Osman Orta boylu kara bıyıklı 29 Çiftçi<br />
30 Hüseyin Osman Orta boylu ter bıyıklı 21 Çiftçi<br />
31 Ali Osman Şabb emred 12<br />
11 32 Hasan Ahmet Orta boylu kumral bıyıklı 28 Çiftçi<br />
12<br />
33 Mehmet İbrahim Uzun boylu sarı sakallı 50 Irgad<br />
34 Mehmet Mehmet Şabb emred 12<br />
13 35 Ali efendi Süleyman Orta boylu kumral sakallı 35 Köy İmamı<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi:1842/1843, Sayfa:218-220<br />
233<br />
T A R İ H T E
Ahi Mesud ve Zaviyesi<br />
Ahi Mesud, Osmanlı devri başlarında<br />
Ankara’da yaşayan “Ahi Baba” denilen bir<br />
ahi reisi olup şehirdeki diğer meslek erbabı<br />
da ona bağlı idi. Ahi Mesud hakkındaki<br />
bilgiler sınırlıdır. Muhtemelen Kırşehir’de<br />
doğmuştur. Mesleği debbağlık olan Ahi<br />
Mesud’un Ankara’ya Kırşehir’den geldiği<br />
kabul edilmektedir. Ahilik<br />
bağı veya mesleki intisap<br />
olarak Ahi Evren’e nispet<br />
edilmektedir (Hacıgökmen<br />
2014:135). Doğum ve<br />
ölüm tarihleri konusunda<br />
net bir bilgi bulunmamaktadır.<br />
Kurduğu Ahi Mesud<br />
Zaviyesi, 1463 yılında<br />
oğlu Minnet’in tasarrufunda<br />
olduğuna göre Ahi Mesud<br />
bu tarihten önce vefat<br />
etmiş olmalıdır (Şahin ve<br />
Hacıgökmen, 2014:164).<br />
Bir ahi babası olarak<br />
Ankara’da yaşayan Ahi<br />
Mesud vefat edince ömrünün<br />
son zamanlarını geçirdiği<br />
Bağlıca’daki zaviyenin<br />
yanındaki bugünkü köy mezarlığına<br />
defnedilmiş olmalıdır.<br />
Köy mezarlığında mevcut<br />
çok sayıdaki kitabesiz mezar taşı arasında<br />
ona ait olduğu söylenen kitabesiz bir mezar<br />
taşı bulunmaktadır.Ahi Sinan, Ahi Minnet ve<br />
Ahi Turud isminde üç oğlu olan Ahi Mesud<br />
hakkındaki bilgiler Bağlıca Köyüne kurduğu<br />
zaviyesi ve oğlu Ahi Sinan’a ait Ahilik şeceresinden<br />
öğrenilmektedir. Ahi Sinan, sahip<br />
olduğu şeceresi ile babası Ahi Mesud’dan<br />
daha meşhur olmuştur. Kırşehir’de Ahi<br />
Sinan’a Ahi Mahmud tarafından 1471 yılında<br />
Farsça ve Türkçe iki şecere verilmiştir.<br />
Ahi Sinan Şecerenamesi<br />
İlk Sayfası, Köksal ve<br />
diğerleri, 2008:20<br />
Halen Kırşehir Müzesinde teşhir edilen Ahi<br />
Sinan şecerelerinde ahilik ve kendisi hakkında<br />
bilgiler bulunmaktadır (Köksal ve diğerleri,<br />
2008:20-87; Hacıgökmen, 2007:110). Ahi<br />
Sinan Ankara’da kurduğu çok sayıda mülkü<br />
olan vakfın gelirini evlatları için vakfetmiştir<br />
(TKGMA, 558:43). Ahi Turud isimli diğer oğlu<br />
da Ahi Sinan’ın şecerenamesindeki<br />
şahitlerden birisidir (Köksal<br />
ve diğerleri, 2008:20-87.).<br />
Ahi Mesud’un Minnet ismindeki<br />
oğlu 867/1473 yılında Bağlıca’daki<br />
babasının çiftliğini tasarruf<br />
etmesinden öğrenilmektedir<br />
(BOA, 1522,TD.117:20). Yapracık<br />
köyündeki Ahi Minnet Çiftliğini<br />
evlatlık vakıf olarak Ahi<br />
Minnet’in vakfettiği 1522 yılında<br />
yapılan tahrirde kayıtlıdır (BOA,<br />
TD.117:35a).<br />
Ahi Mesud Zaviyesi’nin kendisi<br />
ve vakfiyesi günümüze gelememiştir.<br />
Ancak arşivlerde bulunan<br />
çok sayıdaki belge sayesinde zaviye<br />
ve vakfı hakkında bazı bilgileri<br />
bulmak mümkündür. Bağlıca<br />
Köyünde herhangi bir kalıntısı görülmeyen<br />
Ahi Mesud Zaviyesi’nin,<br />
tam olarak bulunduğu nokta, mimari<br />
şekli ve hangi bölümlerinin olduğu gibi<br />
hususları bilemiyoruz. Bu konuda Bağlıca<br />
Köyünün yaşlılarının söylediği rivayetlerden<br />
başka bir bilgi de bulunmamaktadır. Onlara<br />
göre zaviye köyün yenilenen eski mezarlığın<br />
kenarında idi. Mezarlıktaki büyük bir mezar<br />
da Ahi Mesud’un mezarı idi (Hacıgökmen,<br />
2011: 55: Erdoğan, Kırpık, Akyol, Kılcı ve Çam,<br />
2015:244). Buna göre zaviye, mezarlık ve yanındaki<br />
yenilenmiş olan Bağlıca Köyü Camisi<br />
çevresinde bir yerdeydi.<br />
234<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahi Mesut’un yenilenen kabri ve Bağlıca Mezarlığı, 2018<br />
235<br />
T A R İ H T E
AHİ MESUD<br />
TÜRBESİ VE MESCİDİ
Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde Ankara ve<br />
çevresinde bulunan tekke ve zaviyeler toplum<br />
ve devlet için mühim rol oynamıştır. Gelen<br />
her fakire açık olan zaviyelerde günde iki defa<br />
yemek pişirilirdi. Orada hazır bulunanlar, misafirler,<br />
mukîm ve mücavir olanlar ondan yerler;<br />
Oraya binek hayvanı ile bir misafir gelirse<br />
hayvanına yulaf verilirdi. Eğer şanlı şerefli bir<br />
kimse misafir olarak gelirse onun şanına layık<br />
en güzel şekilde ikrâmda bulunulurdu. Zaviyenin<br />
kapısı daima açık bulunur; giren girer,<br />
çıkan çıkar; isteyen misafir olup gider, dileyen<br />
mücavir olarak kalırdı. Oradan misafir kovulmaz,<br />
azarlanmaz, men olunmaz; nasıl isterse<br />
öyle yapar, misafire tabi olunurdu. Geceyi geçirmek<br />
isteyen yatar, gitmek isteyen giderdi<br />
(VGMA, 2113, 326; Kılcı, 2013:71). İbni Batuta,<br />
Anadolu’yu gezerken yaşadıklarını anlattığı seyahatnamesinde<br />
ahileri ve ahi zaviyelerini anlatırken<br />
“Bunlar Anadolu’ya yerleşmiş bulunan<br />
Türkmenlerin yaşadıkları her yerde, şehir, kasaba<br />
ve köylerde bulunmaktadırlar. Memleketine<br />
gelen yabancıları karşılama, onlarla ilgilenme,<br />
yiyeceklerini, içeceklerini, yatacaklarını sağlama,<br />
ihtiyaçlarını giderme, onları uğursuz ve<br />
edepsizlerin ellerinden kurtarma, şu veya bu<br />
sebeple bu yaramazlara katılanları yeryüzünden<br />
temizleme gibi konularda bunların eş ve<br />
örneklerine dünyanın hiçbir yerinde rastlamak<br />
mümkün değildir” şeklinde ifade etmektedir<br />
(Parmaksızoğlu, 1989:6)<br />
Tahrir defterlerine göre Ahi Mesud Zaviyesinin<br />
geliri Bağlıca Köyü olup buradan elde<br />
edilen gelirin dörtte üçü Ahi Mesud Zaviyesine,<br />
dörtte biri Ankara’daki Ahi Şerafeddin<br />
Zaviyesine gitmektedir. Bunlardan 1463 yılında<br />
yazılan ilk defterde Ahi Mesud Zaviyesinin<br />
zaviyedarı Ahi Mesud’un torunu Ahi Çoban<br />
olduğu kayıtlıdır (Mad-00009, 225:224b).<br />
Bu tahrire göre zaviyenin 1463 yılındaki geliri<br />
1365 akçe iken, 1530 ve 1571 yıllarında 1574<br />
akçeye çıkmıştır (Erdoğan, 2004:190). Tahrirlerde<br />
zaviyenin köyde bir değirmeni olduğu<br />
vardır. 1571 tarihli tahrirde zaviyenin köyde<br />
harap durumda bir değirmeni olduğu yazılıdır.<br />
16 Cemaziyelula 1044/7 Kasım 1634 tarihli<br />
bir belgede zaviyenin gelirlerinden olan Bağlıca<br />
köyündeki değirmenin vakıf tarafından<br />
tamir edilemediğinden yaklaşık 30 yıldan beri<br />
harap ve kullanılamaz durumda olduğu, zaviyenin<br />
şeyhi ve vakfın mütevellisi olan Şeyh<br />
Mustafa ibni el-Hac Hüseyin tarafından bildirilmekte,<br />
değirmenin onarılması şartı ile yıllık<br />
700 akçe bedel ile Hüseyin Ağa’ya uzun süreli<br />
kiraya verildiği kayıtlıdır. (AŞSD, 713. 0004: 3:<br />
7). Bu kiraya verilme sistemi günümüzde vakıf<br />
akar yapılar için uygulanan, restore et-işletdevret<br />
modelinin eski bir örneğini temsil etmektedir.<br />
Selçuklu devri ile başlayan Anadolu’nun ve<br />
Rumeli’nin Türklere bir vatan haline gelmesi<br />
çalışmaları, bu anlayıştaki tesisler sayesinde<br />
gerçekleşmiştir. Ahmet Yesevi ile başlayan bir<br />
hareketin Ankara’daki temsilcileri olan Hacı<br />
Bayram-ı Veli, Ahi Mesud, Ahi Elvan, Emiryaman,<br />
Turasan Bey gibi gönül erlerinin bu topraklara<br />
vakıf yoluyla ektikleri tohumlar sayesinde<br />
Anadolu Türklere yurt olmuştur.<br />
AŞSD, 713. 0004: 3: 7 (Üstte)<br />
238<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
1463 yılında yazılan ilk defterde<br />
Ahi Mesud Zaviyesinin<br />
zaviyedarı Ahi Mesud’un torunu<br />
Ahi Çoban olduğu kayıtlıdır<br />
(BOA, Mad, 00009. 225:<br />
224b). 1522 yılında yapılan<br />
Tahrir Defterinde ise bu deftere<br />
atıf yapılarak Defter-i<br />
Köhne’de Ahi Doğan’ın zaviyenin<br />
şeyhliğini yürüttüğü, Ahi<br />
Mesud’un oğlu Ahi Minnet’in<br />
nezaret ettiği, Ahi İbrahim’in<br />
mütevellisi olduğu kaydedildikten<br />
sonra tahririn yazıldığı<br />
1522 yılında zaviyenin meşihatini<br />
Ahi Mesud’un neslinden<br />
Mehmed oğulları Ahi Hoca ve<br />
Ahi Babalı’nın yürüttüğü, vakfın<br />
diğer oğlu Emre’nin mütevelliliği<br />
yürüttüğü kayıtlıdır<br />
(BOA, TD. 117:20b). Zaviyenin<br />
1522 yılındaki hizmetkarı Hızır<br />
biraderi Pir Ali, 1571 yılındaki<br />
hizmetkarı Ahi Mehmed oğlu<br />
Hüseyin’dir (TKGMA, 558:32a)<br />
Osmanlı devrinde Ahi Mesud<br />
Zaviyesinin zaviyedar, mütevelli<br />
ve şeyhlik görevleri hepsi veya<br />
ikisi birleştirilerek görevlendirme<br />
yapıldığı konusunda çok sa-<br />
Ankara ŞSD, 759-274-474<br />
yıda arşiv belgesi vardır. Bir şer’i sicil kaydına göre 1070/1659-60<br />
yılında zaviye vakfına mütevelli olarak Şeyh Mehmed tayin edilmiştir<br />
(Kaynak, 2001:11). Vakfın mütevelli ve zaviyedarlık görevlerine<br />
Receb 1099 / Mayıs 1688 tarihinde Himmet Hoca tayin edilmiştir<br />
(Ankara ŞSD, 759-274-474). Sadece zaviyedarlık görevine 1 Zilkade<br />
1108/22 Mayıs 1697 tarihinde Mustafa halife tayin edilmiştir (Ankara<br />
ŞSD, 763, 323, 601). Zaviyenin nısıf zaviyedarlık, şeyhlik ve nezaret<br />
görevlerini müştereken yürüten iki görevlinin vefatlarından sonra 9<br />
Safer 1217/ 11 Haziran 1802 tarihinde yerlerine onların çocukları Ali<br />
ve Ali bin Ali tayin edilmiştir (VGMA, 532, 71). Ali bin Ali’nin çocuksuz<br />
vefat etmesi üzerine zaviyedar, tevliyet ve meşihat görevlerini<br />
yürütmek üzere 21 Ramazan 1229/6 Eylül 1814 tarihinde Hafız Hayreddin<br />
tayin edilmiştir (AŞSD, 900, 129, 168).<br />
239<br />
T A R İ H T E<br />
Ankara ŞSD, 763, 323, 601
AŞSD, 900, 129, 168<br />
VGMA, 532, 71<br />
11 Cemaziyelevvel 1252 /24 Ağustos 1836<br />
tarihli bir belgede Hafız Hayreddin vefat<br />
edince oğulları Seyyid Ahmed Ataullah,<br />
Seyyid Mehmed Bahaeddin, Seyyid Hasan<br />
Tahsin ve Seyyid Hüseyin Hasib halifeler verdikleri<br />
dilekçede babalarının yerine müştereken<br />
görevlendirmelerini istemişlerdir. Zaviye<br />
hizmetlerinin yürütülmesi “ayende ve revendeye<br />
it’am-ı taam olunmak” ve hayratının<br />
imarını yerine getirmek şartı ile görevlendirilmiş<br />
ve kendilerine berat verilmiştir (BOA,<br />
EV.MH.00025.00040).<br />
BOA, EV. MH. 00025. 00040<br />
240<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahi Mesud Zaviyesinin vakfiyesi maalesef ele<br />
geçmemiştir. Ancak Vakfiyenin bazı şartları,<br />
bazı arşiv belgelerinden öğrenilebilmektedir.<br />
25 Muharrem 1129./ 9 Ocak 1717 tarihli bir Ankara<br />
şer’i sicil kaydında vâkıfın neslinden İhsan<br />
binti Mehmed isimli bir hatunun zaviyenin yönetimine<br />
görevlendirilmesi üzerine zaviyenin<br />
tevliyet ve meşihatına vakıfın neslinden sadece<br />
erkeklerin tayin edilebileceğini bildiren şartlar<br />
Ankara halkından üç kişiye de sorularak deftere<br />
yazılmıştır. Belgede “Tevliyet ve meşihatı<br />
aslah-ı ebna-i ve ebnayı ebnaya batnen bade<br />
batnin ve neslen bade neslin ve akaben bade<br />
akabin sümme’l-hükmi’l-müslimin” şeklinde<br />
şart koşulduğu yazılıdır (AŞSD, 235 00009:16).<br />
Bu şartlara uygun olarak vâkıfın neslinden gelenlerin<br />
uzun süre boyunca zaviyeyi yönettikleri<br />
belgelerde kayıtlıdır. 20 Zilhicce 1187/ 4<br />
Mart 1774 tarihli bir belgede zaviyenin erkek<br />
evlatlarından, mütevellisi ve şeyhi Ali Dede’nin<br />
çocuksuz ölmesinden sonra bu göreve layık<br />
olduğu kabul edilen Hacı Bayram-ı Veli evladından<br />
Tayyib Baba’nın tayini uygun görülmüştür<br />
(AŞSD, 850.198). Rebiulevvel 1243 / Eylül<br />
- Ekim 1827 tarihli bir belgede ise Hazreti Hacı<br />
Bayram Veli’den Seyyid Mehmed Said Baba<br />
bin Tayyib’in ölümüyle yerine oğlu Seyyid Ahmed<br />
Baba ibni Seyyid Mehmed Said’in tayini<br />
uygun görülmüştür (VGMA, 535:96).<br />
AŞSD, 840:16<br />
VGM, 535 Numaralı Hurufat Defteri, Sayfa:96<br />
241<br />
AŞSD, 850.198<br />
T A R İ H T E
Ahi Mesud Zaviyesi Vakfının çok geniş araziye<br />
sahip olduğunu, Bağlıca Köyü yakındaki<br />
çiftlikte üç bin baş koyunun on senedir,<br />
otu ve suyu ile bu arazide beslendiği<br />
konusundaki 8 Safer 1183/13 Haziran 1769<br />
tarihli bir mahkeme kararından anlaşılmaktadır.<br />
Kararda, sürü sahibinin vakfa 70<br />
baş koyun teslim etmesine hükmedilmiştir<br />
(AŞSD, 840:16 ).<br />
Osmanlı devletinin son zamanlarında mali<br />
sıkıntılardan kurtulabilmek için köylerdeki<br />
vakıf arazilerinin gelirlerine devletçe el<br />
konulmuştur. Devletçe işletilen bu arazilerin<br />
gelirlerinden mütevelliler ve vakıf<br />
evlatlarına düşen paylar ödeniyordu. Ahi<br />
Mesud Zaviyesi arazileri de devlet yönetimine<br />
geçince vakfın yöneticileri ücretlerini<br />
devletten almışlardır. 29 Şaban 1264 /<br />
31 Temmuz 1848 tarihli bir belgede vakfı,<br />
mütevellisi olarak birlikte yöneten Seyyid<br />
Ahmed Ataullah, Seyyid Mehmed Bahaeddin<br />
ve Seyyid Hasan Tahsin Efendi<br />
kendilerine tevliyet (yönetim) ücretlerinin<br />
ödenmesini talep etmektedirler (BOA,<br />
EV.MKT.01058.00334). Zaviyenin bu tarihte<br />
faal olduğunu, burada gelip giden yolcuların<br />
ihtiyacının karşıladığını gibi gösterilmekte<br />
ise de gelir miktarının azlığı şüphe<br />
uyandırmaktadır. Gurre-i Zilkade 1296 / 17<br />
Ekim 1879 tarihli belgede uzun zamandır<br />
vakfın muhasebesinin yapılmadığı, zaviyenin<br />
faal olup olmadığı bilinmediğinden<br />
bu hususların araştırılması istenmektedir<br />
(BOA, EV.MKT.00973.00004).<br />
BOA, EV. MKT. 00973. 00004<br />
BOA, EV. MKT. 01058. 00334<br />
242<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Bağlıca Köyü Vergileri<br />
Burada Bağlıca Köyüne ait (Hicri<br />
867/M.1463) tarihli Tahrir defteri, yine<br />
(Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845) tarihli<br />
Köy Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri<br />
(Temettuatı), farklı tarihlerdeki vakıf ve<br />
tapu belgeleriyle bu belgelerdeki vergilendirmelere<br />
yer verilmiştir.<br />
Hicri 867/Miladi 1463 tarihli tahrir defteri<br />
ile Hicri 979/Miladi 1571-1572 tarihli<br />
mufassal tapuda Mahmud oğlu Kasım<br />
Çelebi, Sultan Murad Hüdavendigar zamanında<br />
kendisine tımar olarak verilen<br />
malikânesini yılda bir eşkinci (asker) vermesi<br />
şartı ile evladlık olarak vakfetmiştir<br />
Bağluca Köyü Tahrir Defterleri<br />
Karye-i Bağluca,<br />
Timar-ı Mahmud veled-i Kasım Çelebi Hudavendigar zamanında hisse<br />
bir imiş amma Kasım Çelebi merhum Sultan Murad Han, vakf-ı evladdır<br />
deyü hükm el-hâleti hâzihi oğlancuğu Mahmud vakf-ı evlâd üzerine<br />
tasarruf idüb malikânesine yılda bir eşkünci vire<br />
Hamza<br />
İlyas<br />
Ali<br />
Süle<br />
Şaban<br />
İbrahim<br />
Hayati<br />
Yusuf<br />
Hoşkadem<br />
Hacı Süleyman<br />
Habil<br />
Mezid<br />
Selman Şa<br />
Musa<br />
Çift<br />
Çift<br />
Çift<br />
Çiftlü bennak<br />
Çift<br />
Çift<br />
Ekinlü bennak<br />
Bennak<br />
Çift, yaya<br />
Bennak<br />
Bennak<br />
Çift<br />
Çift<br />
Çift<br />
Üç çiftlik boz yer vardır<br />
Hınta<br />
: On iki müd<br />
Şa’ir<br />
: On üç müd<br />
Öşr-i kovan : 35<br />
Resm-i arus : 34<br />
Hane<br />
Çift : 7<br />
Nim : 1<br />
Bennak : 5<br />
Mahsûl : 114 Bir cebelü<br />
Bağlıca köyünde bulunan Mahmud oğlu Kasım Murad<br />
Hüdavendigar zamanında kendisine tımar olarak verilen<br />
malikânesini yılda bir eşkinci (asker) vermesi şartı ile evladlık<br />
olarak vakfetmiştir. Malikaneyi önceleri Mahmud Çelebi,<br />
daha sonra kızları tasarruf etmişler, onların vefatından sonra<br />
Hicri:970/Miladi:1562-3 yılında tasarrufu Emiza’ya daha sonraları<br />
Dede, Mustafa ve Mehmed isimli evlatlara verilmiştir.<br />
Vakfın yıllık geliri 2948 akçedir.<br />
BOA, MAD_d_00009_066, Hicri:867, Miladi:1463, Sayfa: 63b<br />
243<br />
T A R İ H T E
Bağluca Mufassal Tapu<br />
36- Karye-i Bağluca, tâbi’-i mezbûr,<br />
Timar-ı Mahmud veled-i Kasım Hudavendigar zamanında hisse bir imiş amma Kasım Çelebi merhum Sultan<br />
Murad Han vakf-ı evladdır deyü hükm el-hâleti hâzihi oğlancuğu Mahmud vakf-ı evlâd üzere alınub mukarrer<br />
nâme-i Padişahi tasarruf idüb malikânesine yılda bir eşkünci vire deyü kayd olmuş der defter-i köhne el-hâlet-i<br />
hazihi vech-i mezkûr üzere alınub mukarrer nâme-i padişahi var deyü defter-i köhnede mastûr hâliyâ nesl-i<br />
mezkûrenin zükûrdan kimesnesi kalmayub varislerinden Mahmud Çelebi kızları Selcik ve Hatun Bula ve Bacıya<br />
intikal idüb vakf-ı evladlık üzere mutasarrıf olub sefer-i hümâyûn vâki oldukca girü kemâkân bir cebelü<br />
eşdirmek üzere berât-ı hümâyûn sadaka olunub tasarruf iderler deyü mukayyed der defter-i atik hâliyâ yine<br />
mukarrer mezbûr hatunlarun vefatını mukaddema Alaybeyi arz idüb hakk-ı şer’iyyeti olmağıla mezkûr kızların<br />
hissesini mezbûre hatunların hisselerin birikdiriküb dokuz yüz yetmiş tarihinde mezbûr Eymirze’ye berât-ı şerif<br />
virilüb ba’dehu mezbûr Eymirze dahi vefat idüb üç nefer Dede ve Mustafa ve Mehmed nâm kullarına ber<br />
vech-i iştirak üslûb-ı sâbık üzere sefer-i hümâyûn vâki oldukca bir cebelü eşdirüb defter-i cedide kayd olundu.<br />
Süle veled-i Hıdır<br />
Hüseyin veled-i Ayvati<br />
Himmet veled-i o<br />
İsa Bali birader-i o<br />
Murad veled-i Ayvati<br />
Ali veled-i o<br />
Mürüvvet veled-i Ayvati<br />
Mahmud veled-i Sülü<br />
İlyas veled-i Mehmed<br />
Yusuf veled-i o<br />
Hasan birader-i o<br />
Habib veled-i Mehmed<br />
Selman veled-i o<br />
Mustafa veled-i Durmuş<br />
Edhem birader-i o<br />
Seydi veled-i Kulfal<br />
Himmet veled-i Ahmed<br />
Ramazan veled-i Mustafa<br />
Ferhad veled-i Hasan<br />
Hüsam veled-i o<br />
Haydar veled-i Şuayb<br />
Mehmed veled-i o<br />
k<br />
nim<br />
k<br />
k<br />
nim<br />
k<br />
k<br />
nim<br />
c<br />
k<br />
k<br />
c<br />
k<br />
c<br />
c<br />
nim<br />
k<br />
c<br />
c<br />
k<br />
c<br />
k<br />
Hasıl 2.498<br />
Hınta Müd 10 Kıymet 800<br />
Şa’ir Müd 10 Kıymet 600<br />
Burçak Müd 2 Kıymet 120<br />
Ades Keyl 20 Kıymet 80<br />
Öşr-i bağ 10<br />
Öşr-i bostan 35<br />
Öşr-i kovan 22<br />
Resm-i çayır 100<br />
Resm-i çift 333<br />
Resm-i bennak 132<br />
Âdet-i ağnam 5<br />
Bâd-ı hevâ ve deştbânî ma’a arûs ve tapû-yı zemîn 261<br />
TKGM-TADB-TTD-00074-00063, Ankara Mufassal Tahrir Defteri,<br />
Eski 74, Yeni 17, Hicri:979, Miladi:1571-1572, Sayfa: 54-a<br />
244<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Karye-i Bağluca<br />
Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki (BOA, MAD_d_00009_225, Tarih: Hicri 867 (M.1463) Sayfa:<br />
224-225) Bağlıca köyüne ait belgeye göre Ahi Mesut Zaviyesine üç pay, Ahi Şerafeddin Zaviyesine<br />
ise bir pay ayrıldığı belirtilen gelirlerin nasıl ve kimden olduğu isim isim sayılmaktadır.<br />
Bu payların tasarruflarının (kullanım haklarının) ise Ahi Mesud’un torunu Ahi Çoban (3 pay)<br />
ile Ahi Şerafeddin’in torunu Ahi Hüseyin’de (1 pay) olduğu belirtilmektedir.<br />
Üç peg ki vakf imiş Ahi Mesud Zaviyesi’ne ve bir peg ki Ahi Şerafeddin Vakfıdır Üç peg ki Ahi Mesud<br />
oğlunun oğlu Ahi Çoban ve bir peg keza Ahi Şerafeddin oğlunun oğlu Ahi Hüseyin mutasarrıfdır.<br />
Hacı İbrahim<br />
İsmail<br />
Hacı<br />
Mesud<br />
Musa<br />
Ali<br />
İdris Fakih<br />
Hacı Halil<br />
Ahmed<br />
Mehmed Fakih<br />
Süleyman<br />
İsmail<br />
Mürüvvet<br />
Murad birader-i o<br />
Durak<br />
Çift<br />
Çift<br />
Çift<br />
Bennak<br />
Çift<br />
Çift<br />
Çift, İmam<br />
Çift<br />
Çift<br />
Bennak<br />
Bennak<br />
Bennak<br />
Çift<br />
Bennak<br />
Bennak, Ortak<br />
Ahi Mesud Zaviyesi’nin üç çiftlik vakf hazır yeri vardır Durak ve Hazır ortak ekerler<br />
ve Ahi Mesud Zaviyesi’nin bir vakıf değirmeni vardır.<br />
Hınta<br />
Şa’ir<br />
Hınta<br />
Şa’ir<br />
Resm-i ganem<br />
: Ahi Hüseyin üç buçuk müd<br />
: Ahi Hüseyin dört müd<br />
: Ahi Mesud üç buçuk müd<br />
: Ahi Mesud on iki müd<br />
: otuz akçe<br />
Ahi Hüseyin’in bir çiftlik vakf-ı hassı vardır.<br />
Hane<br />
Çift : 9<br />
Bennak : 6<br />
Ortak : 2<br />
Mahsûl : 1365<br />
BOA, MAD_d_00009_225, Tarih: Hicri 867 (M.1463) Sayfa: 224-225<br />
245<br />
T A R İ H T E
Bağluca Evkaf Defterleri<br />
Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki (BOA, TD117, Hicri 928/Miladi 1528, Ankara Mufassal Tahrir<br />
Defteri (Evkaf), Sayfa:27-28) Bağlıca köyüne ait belgeye göre de vakıf gelirlerinin dörtte<br />
üçünün Ahi Mesut Zaviyesine, kalan çeyreğin (dörtte birin) ise Ahi Şerafeddin Zaviyesine<br />
verildiği belirtilmektedir.<br />
Karye-i Bağluca,<br />
Mezkûr karyeden sülüs erbâ’ Vakf-ı Zâviye-i Ahi Mesud ki<br />
meşihateş der tasarruf-ı Ahi Doğan be-hükm-i pâdişâhî<br />
mukarrer ve rub‘-ı âher Vakf-ı Zâviye-i Ahi Şerefeddin elmezbûr<br />
ve nezâreteş der tasarruf-ı Ahi Mesud veled-i Ahi<br />
Himmet be-hükm-i pâdişâhî ve tevliyeteş der tasarruf-ı<br />
Ahi İbrahim be-hükm-i pâdişâhî deyü defter-i köhnede<br />
mastûr hâliyâ nesl-i şeyhden meşihat-ı mezbûre berât-ı<br />
hümâyûnla Mehmed oğulları Ahi Hoca ve Ahi Babalı’ya<br />
ve tevliyeti müceddeden mezbûre oğlu Emre’ye verilmiş<br />
bâ-berât-ı hümâyûn<br />
İsa Fakih veled-i İdris Fakih<br />
Musa veled-i O<br />
İbrahim birader-i O<br />
Şeyh Ali veled-i İsmail<br />
Pir Ali veled-i Hazır<br />
Hüdaverdi veled-i Hacı Halil<br />
Hızır Bali veled-i Mürüvet<br />
Hızır biraderi Pir Ali<br />
Ramazan veled-i İdris Fakih<br />
Lütfi veled-i Hızır<br />
k, imâm<br />
m<br />
c<br />
c<br />
c<br />
k<br />
c<br />
Hizmetkâr-ı zâviye<br />
c<br />
c<br />
Tetimme-i Karye-i Bağluca Zaviye-i Şerefeddin<br />
Hıdır veled-i O<br />
m<br />
İbrahim birader-i O<br />
c<br />
İbrahim veled-i Ali<br />
k<br />
Sinan veled-i Ahi Mesud Nesl-i sahib-i vakf<br />
Mevlâna Seydi<br />
Halife veled-i Yusuf<br />
Kadı-yı ma’zûl<br />
Çiftlik-i hassa 4, zikr olan çiftlik ki kadîmden üçünü Ahi<br />
Mesud evladınındır ve biri Ahi Şerefeddin evlâdı mutasarrıf<br />
imiş yine kemakân<br />
Çiftlik muattal 2<br />
Nefer: 15 Hane: 9<br />
Hâsıl 1574<br />
Hınta, 12 müd 720<br />
Şair 8 müd 400<br />
Burçak 1 müd 50<br />
Asiyab-ı hassa 1 harab<br />
Resm-i ganem 70<br />
Öşr-i bostan 30<br />
Resm-i çift 279<br />
Bad-ı hevâ 25<br />
BOA, TD117, 928, Miladi 1528, Ankara Mufassal Tahrir Defteri (Evkaf), Sayfa:27-28<br />
246<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki (BOA) Hicri: 937 Miladi:1530 Tarihli 438<br />
Numaralı Defter-i Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu (Anadolu Vilayeti Muhasebe<br />
Defteri) sayfa 364’de Bağlıca Köyüne yer verilerek yine aynı şekilde<br />
dörtte üçün Ahi Mesud Zaviyesi vakfına, kalan dörtte birin de Ahi Şerafeddin<br />
Zaviyesi vakfına ayrıldığı belirtilmektedir.<br />
Vakf-ı Zaviye-i Ahi Mesud sülüs erbâ’ ve rub’-ı aher<br />
Vakf-ı Zaviye-i Ahi Şerefeddin<br />
Karye-i Bağluca<br />
Hane : 9<br />
İmam : 1<br />
Mücerred : 2<br />
Zaviyedar : 1<br />
Hasıl 1574<br />
(BOA) 438 Numaralı Defter-i Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu,<br />
Hicri: 937 Miladi:1530 Tarihli, Sayfa:364<br />
247<br />
T A R İ H T E
Ankara Mufassal Evkaf Defteri (Bağluca)<br />
Karye-i Bağluca<br />
Mezkur karyeden sülüs erbâ’ Vakf-ı Zaviye-i Ahi Mesud ki<br />
meşihat-eş der tasarruf-ı Ahi Doğan be-hükm-i padişahi<br />
mukarrer ve rub’-ı aher Vakf-ı Zaviye-i Ahi Şerefeddin elmezbur<br />
ve nezaret-eş der tasarruf-ı Ahi Mesud veled-i Ahi<br />
Himmet be-hükm-i padişahi ve tevliyet-eş der tasarruf-ı Ahi<br />
İbrahim be-hükm-i padişahi deyü defter-i köhnede mastur<br />
hâliyâ nesl-i şeyhden meşihat-i mezbure berât-ı hümayunla<br />
Muhammed oğulları Ahi Hoca ve Ahi Babalı ve tevliyeti<br />
Muhammed mezbure oğlu Emre’ye virilmiş bâ berât-ı hümayun<br />
deyü mukayyed der defter-i atik hâliyâ padişahımız<br />
e’azze’l-lâhü ensârahû hazretlerinin berât-ı hümayunuyla<br />
tevliyet-i mezbure Behram nâm kimesne mutasarrıf olmağın<br />
defter-i cedide kayd olundu.<br />
Hasıl 1574<br />
Hınta Müd 7 Kıymet 560<br />
Şa’ir Müd 2 Kıymet 12<br />
Burçak Müd 1 Kıymet 60<br />
Öşr-i bostan 60<br />
Öşr-i Küvvare 5<br />
Asiyab-ı Hassa der dest-i<br />
Mehmed ve Behram 1 bab harab -<br />
Resm-i çift 269<br />
Resm-i bennak 188<br />
Resm-i mücerred 6<br />
Adet-i ağnam 35<br />
Resm-zemîn 261<br />
Bâd-ı hevâ 6<br />
Yunus veled-i Musa<br />
c<br />
İbrahim birader-i o<br />
k<br />
Ali birader-i o<br />
k<br />
Bostan veled-i Şeyh Ali<br />
c<br />
Pir Ali veled-i Ahmet<br />
k<br />
Eymirze birader-i o<br />
k<br />
Musa veled-i Pir Ali<br />
c<br />
Durali veled-i o<br />
k<br />
Tayyib veled-i Piri -becây-ı Hızır Bali c<br />
Durmuş veled-i o<br />
k<br />
Durak veled-i Pir<br />
k<br />
Hazır veled-i Hızır<br />
k<br />
Bedir birader-i o<br />
k<br />
Mahmud veled-i Nebi<br />
c<br />
Yusuf veled-i Lütfi<br />
c<br />
Hızır veled-i o<br />
k<br />
Bali birader-i o<br />
k<br />
Hasan birader-i o<br />
k<br />
İskender mu’tak-ı İbrahim Resm 40<br />
Durmuş veled-i Selman<br />
Pir<br />
Selman veled-i o<br />
Nim<br />
Süleyman birader-i o<br />
Nim<br />
Abdurrahman birader-i o<br />
k<br />
Pir Gazi birader-i o<br />
k<br />
Mehmed veled-i Ahi Mehmed k<br />
Behram birader-i o<br />
k<br />
Hüseyin veled-i o<br />
Hizmetkar-ı Zaviye-i mezbur<br />
Hasan birader-i o<br />
k<br />
Bali birader-i o<br />
k<br />
Mustafa veled-i Ahi Mehmed<br />
k<br />
Kubad mu’tak-ı Mehmed<br />
k<br />
Ahmed veled-i Ahi Mehmed<br />
k<br />
Ahi Maksud veled-i o<br />
k<br />
Ahi Doğan birader-i o<br />
Mücerred?<br />
Ahi Ali veled-i Ahi Doğan<br />
k<br />
Koç veled-i Babalı<br />
k<br />
Zemin-i Halil Resm 37<br />
Zemin-i İskender Resm 40<br />
Zemin-i Mehmed<br />
ve Behram ve gayrih Resm 148<br />
An Hassa bâ tapu …<br />
TKGM-TADB-TTD-EVKAF-00558-00037, Ankara Evkaf Defteri Eski 558, Yeni 377,<br />
Hicri:979, Miladi: 1571-1572, Sayfa:32a<br />
248<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ahi Şerafettin Zaviyesi<br />
Bağlıca köyü gelirinin dörtte üçü köydeki<br />
Ahi Mesud Zaviyesine, dörtte biri Ankara,<br />
Ahi Şerafeddin Zaviyesine gitmekte idi<br />
(BOA, TD.117, 20b). Yapısı günümüze kadar<br />
gelen zaviye, Ankara Kalesi yakınlarındaki<br />
Aslanhane Camisinin kuzeyinde yüksekçe<br />
bir yerde bulunmaktadır. Günümüze aslı<br />
değişerek düzensiz tek katlı bir yapı olarak<br />
gelen zaviyenin kuzeyindeki avlunun kuzeyinde<br />
Ahi Şerafeddin Türbesi bulunmaktadır.<br />
Zaviyenin mevcut yapısı, kuzey ve batı<br />
kenarlarının biraz uzun tutulması ile oluşan<br />
yamuk plana sahiptir. Yapının duvarlarının<br />
alt kısımlarında bol miktarda kıymetli devşirme<br />
mimari parçalar, kesme taş, moloz<br />
taş, üstlerde kerpiç ve ahşap kullanılmıştır.<br />
Güney ve batı cephe duvarlarında devşirme<br />
ve moloz taşı birlikte kullanılmıştır. Yapının<br />
duvarları içte ve dışta sıva kaplıdır.<br />
Yapı ortada uzanan dikdörtgen bir avlunun<br />
iki yanında dizili odalardan meydana gelmektedir.<br />
Avlunun güneyini sınırlayan zaviye<br />
eski resimlerde taş temel üstüne oturan duvarları<br />
kerpiçle örülmüş iki katlı yapının üstü<br />
geniş saçaklı bir çatı ile örtülüdür.<br />
Zaviye ve türbeye Caminin karşısındaki üstü<br />
ahşap sundurmalı bir kapı ile ulaşılır. Devşirme<br />
iki sütuna oturan ahşap sundurmadan<br />
kesme taştan yapılmış basık kemerli bir<br />
kapı ile avluya girilir. Merdiven sahanlığının<br />
dış yüzünde bir çeşme vardır. Batı duvarına<br />
konulmuş aslan heykelciklerinden birisinin<br />
başı kırılmış diğeri de Etnografya Müzesine<br />
götürülmüştür. Külliyeye ismini veren aslanlar<br />
da Roma devrinden kalmadır.<br />
Ahi Şerafettin (Aslanhane) Camisi, 2014, VGMA<br />
Vakfiyesi ele geçmeyen zaviyeye ait çeşitli<br />
arşiv belgeleri vardır (Cevdet, 1932:232).<br />
Osmanlı devrinde yazılan 1530 tarihli tahrir<br />
defterinde zaviyenin vakfı, cami ve türbe<br />
vakıflarından ayrı kayıt edilmiştir (BOA,<br />
1993, MVAD, 438:364, 366) Ahî Şerafeddin<br />
Zâviyesi vakfının Ankara ve çevre kazalardaki<br />
gelirleri hakkında çeşitli bilgileri özetleyebiliriz.<br />
1522 ve 1530 tarihli tahrir defterlerinde<br />
Aslanhane Zaviyesi vakfının 2 değirmen,<br />
kervansaray, on üç Ermeni kâfirinden ispenç<br />
vergisi, 1 hane, dükkân ve 2 dükkân<br />
yerinden 8.203 akçe geliri olduğu kayıtlıdır<br />
(Nurdan, 2012:27). 1571 tarihli tahrirde defterinde<br />
zaviyenin 6.950 akçe geliri olduğu<br />
görülür (TKGMA, 588:39b)<br />
Ahi Şerafeddin 1350 yılında vefat etmiştir.<br />
Zaviyesi muhtemelen 1290 yılında cami ile<br />
birlikte yapılmış olmalıdır. Zaviyenin avlusunda<br />
çok sayıda mezar vardır. Ahi Şerafeddin<br />
Zaviyesi 2016-2017 yıllarında Vakıflar<br />
Genel Müdürlüğünce onarılmıştır (Acun ve<br />
İnci, 2016:29-58).<br />
Ahi Şerafeddin Türbesi, Onarım Öncesi, 2014, Ali Kılcı<br />
Ahi Şerafeddin Zaviyesi, Onarım Sonrası, 2017, VGMA<br />
249<br />
T A R İ H T E
Bağlıca Köyü Temettuatı<br />
Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Bağlıca Köyünün<br />
emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir. Transkripsiyon<br />
verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı<br />
bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen (özet<br />
olarak) yer almıştır.<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01321, Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845, Sayfa:2-3-4-5<br />
250<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Bağlıca Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />
(Hicri:1260-1261, Miladi MAD_d_00009/1845)<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01321, Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845, Sayfa:2<br />
251<br />
T A R İ H T E
Bağlıca Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri<br />
(Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845)<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01321, Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845, Sayfa:2-5<br />
252<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Şer’iye Sicillerinde Bağlıca Köyü<br />
Osmanlı Dönemi’nde hem hukukî hem de yönetsel bir görev alanına<br />
sahip kadılar/kadılıklar tarafından tutulan şer’iye/kadı sicilleri, Osmanlı<br />
hayatının aile, toplum, ekonomi ve hukuk gibi birçok alanının<br />
tarihi için önemli veriler içermektedir.<br />
Burada örnek olması bakımından Bağlıca Köyü Camisinin münhal bulunan<br />
hatipliğine tecvid ve kıraat sınavını başarıyla tamamlayan ‘Ali<br />
Efendi ibn-i Ahmed’in 9 Şevval 1310/26 Nisan 1893 tarihinde atanmasını<br />
içeren belge verilmiştir.<br />
Bağlıca Şer-i Sicil Kaydı (Atama)<br />
Nezaret-i Evkâf-ı Hümâyun-ı Mülûkâneye mülhak evkafdan Ankara Vilayet-i celilesi dahilinde<br />
kâin Zîr Kazası’na tâbi’ Bağlıca Karyesi’nin Câmi’-i Şerifin Hitabet Ciheti münhal<br />
olmasına mebni yeri hâli ve hizmet-i lazımesi muattal kalmağla yerine erbâb-ı istihkakdan<br />
olduğu Kaza-i mezkur Hükümet Konağı’nda Meclis-i İdare’ye mahsus olan<br />
odada akdedilen meclis-i şer’-i şerif-i enverde lede’l-imtihan tecvîden ve kırâ’aten ve<br />
cihet-i mezkureye ehliyeti ve istihkakı zahir ve nümayan olan mezkur Bağlıca Karyesi<br />
ahalisinden ve Cerîde-i Nüfus’da karye-i mezkurenin yirmi ikinci hanesinin üçüncü numarasında<br />
mukayyed yirmi bir yaşında idüğü nüfus memurluğu tarafından i’tâ edilen<br />
bir kıt’a ilmühaber müfadetinden münfehim olan işbu bâis-i arz Ali Efendi ibn-i Ahmed<br />
mahlûlünden vazife-i mersumeye şurût-ı mukarrere-i nizamiyesine tatbikan mezbûr Ali<br />
Efendi Halife’ye müstakillen tevcih ve yedine bir kıt’a berât-ı şerif-i âlişân sadaka ihsan<br />
buyurulmak recâsına bi’l-iltimas huzûr-ı meyân nüşûr-ı âlilerine arz ve i’lân olundu. Bâki<br />
emr ü ferman hazret-i men lehü’l-emrindir. Hurrire fi’l-yevmi’t-tâsi’ min şehr-i Şevvali’lmükerrem<br />
li-sene aşer ve selase mi’e ve elf. (9 Şevval 1310)<br />
BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0083, Numara:161<br />
253<br />
T A R İ H T E
Bağlıca Köyü Camisi<br />
Günümüzde kubbeli, betonarme bir yapı<br />
olan Bağlıca Camisinin yerinde 1991 yılına<br />
kadar dikdörtgen planlı çatılı küçük sade bir<br />
köy camisi bulunmakta idi. Yapı güney ve<br />
batı cephelerindeki ikişer adet dikdörtgen<br />
pencere ile aydınlanıyordu. Kuzeyindeki son<br />
cemaat yerinin kuzey doğu köşesinde silindirik<br />
gövdeli kısa tuğla minaresi yükseliyordu.<br />
Son cemaat yerinden kemerli bir kapı ile<br />
girilen cami hariminin kuzey tarafında ahşap<br />
mahfeli vardı. Caminin ahşap tavanında yer<br />
alan sekizgen göbeğin ortasındaki dairenin<br />
içi çok kollu bir yıldızla doldurulmuştu.<br />
Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma<br />
Kurulunca, yapının kapısı ve ahşap tavan göbeğinin<br />
yeni camide kullanılması ve rölövesinin<br />
hazırlanması şartı ile 1991 yılında caminin<br />
yıkımına izin verildi (VGMA, 0603020001 nolu<br />
dosya).<br />
Bağlıca Köyü Camisine ait Osmanlı devrinde<br />
çeşitli arşiv belgeleri bulunmaktadır. Hüseyin<br />
Ağa ibni Mehmed, 10 Cemaziyelahir 1056/24<br />
Haziran 1646 tarihli vakfiyesinde; 100 riyali<br />
kuruşun yıllık geliri olan onbeş riyali kuruşu<br />
cami hatibine verilmek üzere vakfetmiştir<br />
(AŞSD, 720, 50, 218). Ankara’nın Konurca<br />
Mahallesi sakinlerinden iken vefat eden Koyuncu<br />
Bayram bin Mehmed’in hanımı Şerife<br />
Alime binti es-Seyyid el-Hac Sunullah eşinin<br />
ölmeden önce Bağlıca Köyü Camisinin tamiri<br />
için 200 kuruş, köy çeşmesinin tamiri için 100<br />
kuruş vakfettiğini vasiyet olarak bildirmesi<br />
üzerine söz konusu para 160 kuruş olarak<br />
teslimi 10 Cemaziyelahir 1185/20 Eylül 1771<br />
tarihinde gerçekleşmiştir (VGMA, 844, 31).<br />
Camiye yapılan görevli tayinleri konusunda<br />
da belgeler bulunmaktadır. Vefat eden caminin<br />
hatibinin yerine oğlu Hüseyin Halife Cemaziyelahir<br />
1161/Mayıs-Haziran 1748 tarihinde<br />
tayin edilmiştir (VGMA, 1061, 123).<br />
Ancak 19 Cemaziyelahir 1311/28 Aralık 1893<br />
tarihli belgede otuz haneyi geçen yaşlı ve<br />
sakatların olduğu köyde Cuma namazı kılınamadığı,<br />
yeniden inşa edilen mescide<br />
minber konularak camiye çevrilmesi gerekmesi<br />
üzerine yapılan hatiplik imtihanını<br />
kazanan Ankara’nın Direkli Mahallesinden<br />
1274 /1857-8 doğumlu askerlikle ilişkisi bulunmayan<br />
Ömer halife ibni Ahmed’in tayini<br />
hakkındaki 19 Cemaziyelahir 1311/28 Aralık<br />
1893 tarihli kayıt (BOA, EV. MKT. 2077, 99)<br />
eski caminin son olarak bu tarihlerde yeniden<br />
yapıldığını göstermektedir.<br />
BOA, EV. MKT. 2077, 99 Ankara ŞSD, 00720.50.218 VGMA, 844, 31, Bağlıca Camisi<br />
254<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Bağlıca Eski Cami(Ali Metin),<br />
Etimesgut Belediyesi Arşivi<br />
Bağlıca Eski Cami, VGMA<br />
255<br />
Bağlıca Yeni Cami, 2018<br />
T A R İ H T E
256<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
BALLIKUYUMCU<br />
257<br />
T A R İ H T E
Richard Kiepert, Karte von Klein Asien, Berlin, 1914,<br />
Balkuyumcu, 1935, Ölçek:1/25.000<br />
2.5<br />
BALLIKUYUMCU KÖYÜ<br />
PAPIRA<br />
Tarihi belgelerde ismi, Balkuyumcu, Balıkkoyuncu, Balıkkuyumcu veya Balıkuyumcu olarak<br />
geçen Ballıkuyumcu köyü, höyükleri ve Roma köprüsüyle eski çağlardan beri yaşanan tarihi<br />
bir köydür.<br />
258<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Anadolu’nun Türkleşmesi döneminde<br />
orta Anadolu’ya hızla yerleşen yörüklerin<br />
yerleşim yerlerinden biri haline dönüşen<br />
Ballıkuyumcu, İsahacılu cemaatinin yerleşim<br />
yeridir. Hicri 937/Miladi 1530 tarihli<br />
438 numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu<br />
Defteri’ndeki (438 nolu Muhasebe-i<br />
Vilayet-i Anadolu Defteri, s.403) kayıtlarda<br />
bu durum belirtilmektedir. Halaçoğlu<br />
da Tapu Kadastro arşivinde yer alan Hicri<br />
979/Miladi 1571/1572 tarihli bir belgeye<br />
dayanarak Kayı boyuna mensup Ulu<br />
Yörük Taifesinden İsahacılu cemaatinin<br />
Ballıkuyumcu’da meskûn olduğunu ifade<br />
etmektedir (Halaçoğlu, 2009:1133).<br />
Köyün, ilkçağlardan itibaren kullanılan<br />
bir iskân ve geçiş noktası olarak<br />
Ballıkuyumcu’nun Papira ismiyle, “Codex<br />
Kultur Atlas” ve George E. Bean’in “A<br />
Classical Map Of AsiaMinor” adlı haritalarında<br />
da klasik dönemlerden beri yer<br />
aldığı görülmektedir. Bilge Umar, “Türkiye’deki<br />
Tarihsel Adlar” kitabında Papira’yı<br />
“Antoninus Rehberinde, Dorylaeion/<br />
Eskişehir’den Ankara’ya giden yol üzerinde,<br />
Ankara’nın 27 mil öncesinde bulunduğu<br />
belirtilen bir köy ya da kasaba” diye<br />
tanımlar. Ramsay’e göre “Balık Koyuncu<br />
civarında aranması lazım” geldiğini ifade<br />
eden Umar, “Balık Koyuncu derken<br />
kasdettiği, Polatlı-Ankara arasında şimdiki<br />
ana yolun 2 km. ilerisinde kalan Balkuyumcu<br />
Köyü olsa gerektir” der (Umar,<br />
1993:636).<br />
CEMAAT ADI<br />
TAİFE<br />
GRUP<br />
BOY<br />
YURDU<br />
SANCAK<br />
NAHİYE/KAZA<br />
KAYNAK<br />
İsa Hacılu<br />
Ulu Yörük Taifesi<br />
-<br />
Kayı<br />
Balı Kuyumcu k.<br />
Ank<br />
Kasaba Kaz.<br />
TKA, TD, Nr.76 s:30b-<br />
31a sene:979 (1571-72)<br />
George E. Bean: A Classical Map Of Asia Minor<br />
259<br />
T A R İ H T E
Ballıkuyumcu Höyük<br />
Ballıkuyumcu Köyünün kuzeydoğusunda Antik Papira olduğu düşünülen Höyük Ankara–<br />
Eskişehir Karayolunun solunda, Ankara’ya 37 km. uzaklıktadır. Kuzeybatısında Ballıkuyumcu<br />
Köyü, güneyinde Çirçoban deresi ve Çetinne kayalığı vardır. Höyük 400 m. uzunluğunda, 50 m.<br />
yüksekliğinde olup, Kalkolitik, Tunç, Hitit, demir çağlarına ait seramikler bulunmuştur. Höyüğün<br />
üzeri ve etekleri tahribata uğramıştır. Höyük yüzeyinde yapılan araştırmalarda, tahribatlar<br />
sonucunda duvar kalıntılarının ve irili ufaklı moloz taşların ortaya çıktığı görülmektedir (French<br />
ve Mitchell, 1973:35). AKKTVK Kurulu kararıyla 1. Derece Arkeolojik Sit edilmiştir.<br />
Ballıkuyumcu Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Ballıkuyumcu Höyüğü,<br />
David French ve Mitchell, 1973:24<br />
Ballıkuyumcu Höyüğünün Uydu Görüntüsü<br />
Ballıkuyumcu Köyünde Bulunan Pitos (Küp),<br />
AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Ballıkuyumcu Höyüğü, 2018, Ali Kılcı<br />
260<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ballıkuyumcu Roma Köprüsü<br />
Ballıkuyumcu köyünde altından dere geçen küçük bir Roma köprüsü bulunmaktadır.<br />
Köprü günümüze kadar kullanılarak gelmiştir. Köprülerin yapılmasından sonra bakım ve<br />
onarımları için de vakıf yapıldığından günümüze ulaşan bu köprü için de bir vakıf yapılmış<br />
olması mümkündür. Köprü, Ballıkuyumcu Köyü içinde, höyüğün batısında, köy çeşmesinin<br />
yakınında, Andezit blok örgülü, tek gözlü kemerlidir. Çirçoban Deresi üzerinde<br />
bulunmaktadır. Köprünün doğusunda su içinde blok taş örülü duvar temel izi görülmüştür.<br />
Günümüzde de kullanılmaktadır. AKTVK Kurulunun 24.04.1992 gün ve 2352 sayılı<br />
kararıyla korumaya alınmıştır.<br />
Ballıkuyumcu Roma Köprüsü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Roma Köprüsü, 2018<br />
261<br />
T A R İ H T E
Ballıkuyumcu Düz Yerleşim<br />
Düz Yerleşim Alanı, Ballıkuyumcu Hisarlıkaya<br />
yolunun yaklaşık 4. km.’sinde bulunmaktadır.<br />
Kent Koop Yeni Yerleşim alanının içindedir.<br />
Yüzeyde yapılan araştırmalarda Roma<br />
Dönemine ait seramik ve yapı kalıntıları<br />
rastlanılmıştır. AKTVKK 3. Derece Arkeolojik<br />
Sit olmuştur.<br />
Düz Yerleşim Alanı, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Ballıkuyumcu Köyü Camisi<br />
Günümüzde, Ballıkuyumcu köyünün eski<br />
camisi, yeni caminin yanında durmaktadır.<br />
Çatılı, dikdörtgen planlı, sade ve küçük bir<br />
yapıdır. Çok önemli bir sanat yönü olmamakla<br />
birlikte, köyün tarihinden bir parça olarak<br />
kabul edilebilir.<br />
Köy camisine ait arşiv belgelerinde camiye<br />
yapılan görevli tayinlerine ait belgeler<br />
vardır. Zilhicce 1155 / Ocak Şubat 1743 tarihinde<br />
yarım akçe ile müezzinlik yapan Durmuş<br />
vefat edince Halil Halife tayin edilmiştir<br />
(VGMA, 1061, 109). Şaban 1162 / Mayıs- Haziran<br />
1749 tarihinde yarım akçe ücretle hatip<br />
olan Seyyid Süleyman bin Seyyid Ramazan’a<br />
görevi bıraktırılarak yerine Seyyid Ebubekir<br />
bin Yahya tayin edilmiştir. Aynı tarihte kimsenin<br />
rağbet etmediği mütevellilik görevini<br />
gönüllü olarak yürütecek Seyyid Mustafa’nın<br />
tayini yapılmıştır (VGMA, 1061:125).<br />
VGMA, 1061, 125, Cemaziyelahir 1162/Mayıs-Haziran<br />
1749 Tarihinde Hatiplik Görevlendirmesi<br />
Camiye hatip olarak 15 Safer 1303/3 Kasım<br />
1885 tarihinde Mustafa ibni Hacı Hüseyin tayin<br />
edilmiştir (VGMA, 224-122-1229).<br />
VGM 224-122-1229,<br />
Ballıkuyumcu Köyü Cami Hatip Tayini<br />
Balıkuyumcu Köyü Camisi, 2018, Ali Kılcı<br />
262<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ballıkuyumcu Köyü Çeşmesi<br />
Köyün güney kenarında bir tepenin dibindedir. Yapımında düzgün kesilmiş Ankara taşı<br />
kullanılmış tek cepheli, deposuz bir çeşmedir. Çeşmenin suyu üç adet metal borudan<br />
akmaktadır. İki kenarı tek parça birer taş, üstü dışa taşkın sade bir silme ile sınırlanan çeşmenin<br />
cephesi altı sıra taş örgüye sahiptir. Çeşme sade görünümlüdür. Dört satırlık bir<br />
yazıya sahip olan Ballıkuyumcu çeşmesi, kitabesine göre 1231/1815-16 yılında Mehmed<br />
Ağa tarafından yaptırılmıştır.<br />
Ballıkuyumcu Çeşmesi, 2018, Ali Kılcı<br />
Çeşme Kitabesinde:<br />
Muceb-i çeşme ehl-i karye<br />
Su gibi Mehmed vakfıdır<br />
Allahümmağfir ya celil<br />
sahibi’l-hayrat 1231<br />
yazmaktadır.<br />
Ballıkuyumcu Çeşmesi ve Köy Halkı, 1956, (Kaynak: Fatih Yılmaz)<br />
263<br />
T A R İ H T E
Ballıkuyumcu Köyü Nüfusu<br />
Ballıkuyumcu Köyünün tarihine ışık tutacak belgelerden 1831 nüfus sayımına göre 25 hanede<br />
72 erkek nüfus kaydedilmiştir. Bu nüfus sayımında köyde Ömeroğlu, Abbasoğlu, Çukadaroğlu,<br />
Elvanoğlu, İsmailoğlu, Mehmetkethüdaoğlu, Mahmudoğlu, Mercanoğlu ve Susuzluoğlu<br />
sülalelerine yer verilmiştir (Koltuk, 2016:43, 393-394).<br />
Ballıkuyumcu Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />
1 Mustafa Hatib, Uzun boylu kara sakallı 38<br />
2 Ebubekir Kardeşi, Orta kumral sakallı 42<br />
1<br />
3 Ali Ebubekir Ebubekir’in oğlu 16<br />
4 İsmail Ebubekir Ebubekir’in oğlu 15<br />
5 Yusuf Ebubekir Ebubekir’in oğlu Sabi<br />
6 Murad Uzun boylu, kara sakallı, topal 50<br />
2<br />
7 Abdullah Murad Oğlu Sabi<br />
8 Osman Murad Oğlu Sabi<br />
9 Ali Ömeroğlu, kısa boylu, kır sakallı 47<br />
3<br />
10 Ömer Yeğeni 15<br />
11 İbrahim Damadı, kumral sakallı 38<br />
12 Abdüsselam Hizmetkârı 15<br />
13 Kasım Orta boylu, matruş 33<br />
14 Yahya Kardeşi Sabi<br />
4<br />
15 Halil Kasım Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />
16 Hüseyin Kasım Oğlu 16<br />
17 Ali Kasım Oğlu Sabi<br />
5<br />
18 Hasan Abbasoğlu, kısa boylu, kır sakallı 55<br />
19 Ebubekir Hasan Oğlu Sabi<br />
20 Halil Orta boylu, kumral sakallı 42<br />
6<br />
21 Mehmed Halil Oğlu Sabi<br />
22 Osman Kardeşi, sarı bıyıklı 33<br />
23 İbrahim Kardeşi, ter bıyık 20<br />
24 Hamid Orta boylu, kara sakallı, İmam 40<br />
7 25 Mustafa Hamid Oğlu Sabi<br />
26 İsmail Hamid Oğlu Sabi<br />
8 27 Mehmed Çukadaroğlu, Orta boylu kır sakallı 50<br />
9 28 Mustafa Orta boylu, kumral sakallı 40<br />
264<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
10<br />
29 Ahmed Ömeroğlu, Uzun boylu, ak sakallı 60<br />
30 Abdullah Oğulluğu, ter bıyık 20<br />
11 31 Ali Elvanoğlu, Kısa boylu, kır sakallı 60<br />
32 Hasan Orta boylu, kır sakallı, Âmâ 45<br />
12 33 Abdullah Hasan Sade-rû 15<br />
34 Hüseyin Hasan Sabi<br />
35 Bekir İsmailoğlu, Orta boylu, kumral sakallı 45<br />
13 36 İsmail Bekir Oğlu 15<br />
37 Salih Bekir Oğlu Sabi<br />
38 Hacı Uzun boylu, kumral bıyıklı 35<br />
14<br />
39 Mustafa Hacı Oğlu 15<br />
40 Hasan Hacı Oğlu Sabi<br />
41 Mehmed Hacı Oğlu, Doğum:1247 Sabi<br />
42 Hüseyin Mehmedkethüdaoğlu, Orta boylu, kır sakallı 55<br />
15<br />
43 Hüseyin Hüseyin Oğlu, Köse sakallı 27<br />
44 Mehmed Hüseyin Oğlu, Sarı bıyıklı 25<br />
45 Hüseyin Hüseyin Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />
46 Osman Uzun boylu, kumral sakallı 35<br />
16 47 Hasan Yeğeni 17<br />
48 Mehmed Yeğeni Sabi<br />
17 49 İsmail Mahmudoğlu, Kara bıyıklı 35<br />
50 Ahmed Orta boylu, kumral sakallı 40<br />
51 İbrahim Ahmed Oğlu Sabi<br />
18 52 Mehmed Ahmed Oğlu Sabi<br />
53 Abdullah Ahmed Oğlu Sabi<br />
54 Hüseyin Kardeşi, Askerde 22<br />
19 55 Mehmed Orta boylu, kumral sakallı 35<br />
20 56 Ali Baba Orta boylu, kara sakallı 35<br />
57 Yusuf Mercanoğlu, Orta boylu, Ekrad taifesinden 45<br />
58 Osman Yusuf Oğlu Sabi<br />
59 Bekir Yeğeni 26<br />
21<br />
60 Yusuf Kardeşi 17<br />
61 Mustafa Kardeşi, Kara sakallı 37<br />
62 Mehmed Kardeşi, Kır sakallı 50<br />
63 Hüseyin Mehmed Mehmed’in oğlu 20<br />
64 Ali Mehmed Mehmed’in oğlu Sabi<br />
65 İsmail Orta boylu, kara sakallı 40<br />
22<br />
66 Mustafa İsmail Oğlu 16<br />
67 Yusuf İsmail Oğlu 15<br />
68 Ali İsmail Oğlu Sabi<br />
23 69 Veliyüddin Orta boylu, kara sakallı 35<br />
24<br />
70 Halil Çukadaroğlu, Orta boylu, kumral sakallı 35<br />
71 Süleyman Halil Oğlu Sabi<br />
25 72 Hasan Susuzoğlu, Kumral sakallı 35<br />
265<br />
T A R İ H T E
Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında<br />
“Karye-i Balıkuyumcu, Tabi-i Kasaba-i Zir” başlığında verilmiştir.<br />
Balıkuyumcu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa: 190-191<br />
266<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa: 188-189<br />
267<br />
T A R İ H T E
Balıkuyumcu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
Karye-i Ballıkuyumcu Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
1 Abbas Ahmet Orta boylu kır sakallı 61 Elvanoğlu Köy Kethüdası<br />
1<br />
2 Hüseyin Abdullah<br />
Orta boylu kara<br />
bıyıklı<br />
26<br />
Oğulluğu, Mansure<br />
askerinde<br />
3 Mahmut Ahmet Şabb emred 17 Oğulluğu<br />
4 Abdullah Ahmet 11 Oğulluğu<br />
2<br />
5 Abdullah Tarçın Ahmet<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
6 Ahmet Abdullah 4<br />
35 Hizmetkar<br />
7 Halil Mehmet<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
51 Çiftçi<br />
3<br />
8 Osman Mehmet<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
46 Çiftçi<br />
9 İbrahim Mehmet<br />
Orta boylu kara<br />
bıyıklı<br />
37 Sivas canibinde<br />
4<br />
10 Molla Hasan Abbas Kısa boylu ak sakallı 74<br />
11 Bekir Molla Hasan Şabb emred 12<br />
Bila sanat, alîl<br />
ve ..<br />
5 12 Kasım Yahya<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
39 Çiftçi<br />
6<br />
13 Hüseyin Molla Mehmet<br />
Orta boylu kara<br />
sakallı<br />
14 Ömer Molla Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 27<br />
34 Çiftçi<br />
15 Ali Molla Mehmet Şabb emred 20<br />
16 Ali Ömer Kısa boylu kır sakallı 64 Çiftçi<br />
7<br />
17 İbrahim<br />
Kethüda<br />
Mehmet<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
18 Ahmet İbrahim Şabb 4<br />
19 Mehmet İbrahim 1<br />
50<br />
Damadı, Köy<br />
Muhtarı<br />
20 Mehmet Hacı Mustafa<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
53 Yabankı oğlu Irgad<br />
21 Mustafa Mehmet Şabb emred 15 Yabankı oğlu<br />
8<br />
22 Hasan Mehmet Şabb emred 14 Yabankı oğlu<br />
23 Mehmet Mehmet 9 Yabankı oğlu<br />
24 Halil Mehmet 7 Yabankı oğlu<br />
9 25 Mehmet Ahmet Orta boylu ak sakallı 68 Çukadar oğlu Bostancı<br />
268<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Orta boylu kumral<br />
10 26 İsmail Mahmut<br />
50 Berber oğlu Çiftçi<br />
sakallı<br />
27 Halil Abdullah Orta boylu kır sakallı 48 Çukadar oğlu Irgad<br />
11<br />
28 Süleyman Halil Orta boylu ter bıyıklı 17 Çukadar oğlu<br />
Gangöllü<br />
Mehmet<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
29 Mustafa<br />
48 Çiftçi<br />
12<br />
30 Hasan Mustafa Şabb emred 9<br />
31 Hüsam Mustafa 3<br />
13 32 Mustafa Mehmet<br />
Orta boylu sarı<br />
sakallı<br />
31 Bostancı<br />
33 Ahmet Hasan Orta boylu ak sakallı 80 Çiftçi<br />
14<br />
Orta boylu kumral<br />
34 Hasan Ahmet<br />
sakallı<br />
38 Çiftçi<br />
15<br />
35 Deli Mehmet Mehmet Orta boylu kır sakallı 54 Irgad<br />
36 Mustafa Deli Mehmet Şabb emred 20 Irgad<br />
37 Bekir<br />
Kethüda<br />
Mehmet<br />
Kısa boylu kumral<br />
sakallı<br />
55 Çiftçi<br />
16 38 Hatip Mustafa Mehmet Orta boylu kır sakallı 50 Çiftçi<br />
39 Yusuf Bekir Orta boylu ter bıyıklı 25 Çiftçi<br />
40 İsmail Bekir 1<br />
41 A'rac Murat Mahmut Orta boylu kır sakallı 70 Çiftçi<br />
17 42 Abdullah Murat<br />
Orta boylu kara<br />
bıyıklı<br />
27<br />
43 Osman Murat Orta boylu 16<br />
44 Hüseyin Hüseyin<br />
Orta boylu köse<br />
sakallı<br />
50 Keleş oğlu Çiftçi<br />
45 Mehmet Hüseyin<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
42 Çiftçi<br />
18 46 Hüseyin Hüseyin Şabb emred 12<br />
47 Ahmet Hüseyin 7<br />
48 Salih Hüseyin 5<br />
49 Hüseyin Mehmet 6<br />
50 İbrahim Yahya Orta boylu kır sakallı 48 Çiftçi<br />
19 51 Ahmet Hüseyin<br />
Orta boylu kumral<br />
bıyıklı<br />
29 Yekçeşm Oğulluğu, Çiftçi<br />
52 Abdüsselam Hüseyin Orta boylu ter bıyıklı 26 Oğulluğu, Çiftçi<br />
20 53 Molla Ahmet Ahmet<br />
Orta boylu kumral<br />
sakallı<br />
32 Köy İmamı<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:188-191<br />
269<br />
T A R İ H T E
Ballıkuyumcu Köyü Vergileri<br />
Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Ballıkuyumcu<br />
Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir. Transkripsiyon<br />
verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı<br />
bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen (özet<br />
olarak) yer almıştır.<br />
Ballıkuyumcu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Sayfa:2,3<br />
270<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ballıkuyumcu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Sayfa:4,5,6<br />
271<br />
T A R İ H T E
Ballıkuyumcu Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergileri<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />
272<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Ballıkuyumcu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-6<br />
273<br />
T A R İ H T E
Ballıkuyumcu Mufassal Tapu Tahrir Defteri<br />
Karye-i Balıkuyumcu, tâbi’-i Kasaba<br />
TKGMA, Ankara Mufassal<br />
Tahrir Defteri, Eski 74, Yeni<br />
17, Sayfa: 38-a<br />
Süleyman veled-i Yusuf çift 2<br />
Abdülkerim veled-i o nim<br />
Abdülhalim birader-i o k<br />
Yakub veled-i Yusuf<br />
c<br />
Ali Bali veled-i o<br />
k<br />
Mehmed veled-i Yusuf k<br />
Ramazan veled-i Yakub nim<br />
Cafer veled-i o<br />
c<br />
Sefer birader-i o<br />
nim<br />
Muzaffer birader-i o k, nim, 9<br />
Ayvad veled-i Yakub<br />
nim<br />
Yakub veled-i o<br />
k<br />
Satılmış birader-i o<br />
m<br />
Osman birader-i o<br />
m<br />
Hasan veled-i Seydi Ahmed k<br />
Mehmed veled-i Durak k, resm 9<br />
Şaban veled-i Elvan çift 2<br />
Himmet veled-i Aydoğmuş Pir<br />
Aydoğmuş veled-i o<br />
c<br />
Süleyman birader-i o c<br />
İne Hoca birader-i o<br />
nim<br />
Mehmed veled-i Nebi resm 22<br />
Osman veled-i o<br />
k<br />
Ömer veled-i Nebi<br />
k<br />
Mustafa veled-i Veli resm 24<br />
Veli veled-i Mehmed k<br />
Bali veled-i Ali<br />
c<br />
Ali veled-i o<br />
m<br />
Musa veled-i Ali<br />
nim<br />
Mehmed veled-i o<br />
k<br />
Mustafa veled-i Ali<br />
nim<br />
Nadir birader-i o<br />
nim<br />
Ali veled-i Namaz<br />
nim<br />
Hıdır birader-i o<br />
nim<br />
Sülmen veled-i o<br />
m<br />
Mahmud veled-i İlyas nim<br />
Hamza veled-i o<br />
k<br />
İsmail birader-i o<br />
m<br />
Ali veled-i Tursun<br />
nim<br />
Ebulkasım veled-i o<br />
k<br />
Çerkes veled-i İbrahim c<br />
Hasan veled-i o<br />
k<br />
Mehmed veled-i İsa<br />
nim<br />
Teberrük veled-i Pir Gaib k<br />
Murad veled-i Aykud nim<br />
Mehmed birader-i o<br />
nim<br />
Aykud veled-i o<br />
nim<br />
Mustafa birader-i o<br />
m<br />
Süleyman veled-i Mehmed nim<br />
Yahya veled-i Turgud nim<br />
Abdülkerim veled-i o nim<br />
İsa veled-i Mustafa<br />
k<br />
Hıdır birader-i o<br />
k<br />
Selman veled-i Hasan c<br />
Minnet veled-i Davud nim<br />
Satılmış birader-i o<br />
k<br />
Bilmiş birader-i o<br />
m<br />
Mustafa veled-i Musa nim<br />
İshak veled-i o<br />
İsmail birader-i o<br />
Musa birader-i o<br />
Ahmed veled-i Kasım<br />
Sıddık veled-i Nesimi<br />
Mehmed veled-i Durak<br />
Bilmiş veled-i Musa<br />
k<br />
k<br />
m<br />
c<br />
k<br />
k<br />
k<br />
Zemîn-i Melek Hatun<br />
becây-ı Satılmış resm 36<br />
Zemîn-i Kerim resm 18<br />
Zemîn-i İlyas resm 54<br />
Zemîn-i Hacı Ahmed resm 18<br />
Zemîn-i Emirşah resm 3<br />
Zemîn-i Aykud resm 3<br />
Zemîn-i Himmet resm 3<br />
Zemîn-i Veli resm 6<br />
Zemîn-i Ahmed resm 18<br />
Zemîn-i Cemal resm 3<br />
Zemîn-i Erkeksu der<br />
tasarruf-ı Süleyman<br />
ve Bali ve Cafer ve Satılmış resm 37<br />
Hasıl 7.000<br />
Hınta Müd 39 K 18 kıymet 3192<br />
Şa’ir Müd 20 kıymet 1200<br />
Burçak Müd 3 kıymet 180<br />
Resm-i çift 781<br />
Resm-i bennak 276<br />
Resm-i mücerred 48<br />
Resm-i küvvare 40<br />
Öşr-i bostan 50<br />
Öşr-i piyaz 20<br />
Âdet-i ağnam 40<br />
Öşr-i eşcar-ı ceviz der dest-i<br />
Hüseyin veled-i Pir Ali Çavuş 300<br />
Çiftlik-i hassa resm 125<br />
Koru-yı dağ 30<br />
Asiyab, 10 bab el-galle müd 15<br />
Asiyab-ı cedid, 2 bab el-galle müd 10,5<br />
Yaylak-ı Deliklü nezd-i Sivri<br />
Dulundaç ve Haturnak<br />
haymaneden Benlü Bey yurd ider 100<br />
Öşr-i bağçe 37<br />
Öşr-i bağ 115<br />
Asiyab, 1 bab 60<br />
Resm-i zemîn 237<br />
Asiyab harab der dest-i Budak<br />
ma’mur etmek şartıyla 1 bab resm 90<br />
Bâd-ı heva ve deştbani ma’a<br />
arus ve tapu-yı zemîn 34<br />
274<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Şer’iye Sicillerinde Ballıkuyumcu Köyü<br />
Tarihi çok eski yıllara dayanması hasebiyle oldukça geniş bir kültür havzasının ürünü olan<br />
Ballıkuyumcu Köyünün ismine Osmanlı Dönemi’yle ilgili olarak şer’iye/kadı sicillerinde de<br />
rastlanmaktadır. Burada örnek olması bakımından Ballıkuyumcu Köyünden ‘Halime bint-i<br />
Hüseyin’in veraset tespitine ve bu terekeden eşi Mehmed, babası Hacı Hüseyin, annesi<br />
Ebe Kadın, kızı Şerife ve oğlu Satılmış’a düşen paylara yer verilmiştir. Çocukların yaşları<br />
küçük olduğundan annelerinden onlara miras kalan 723 kuruş, 33 paranın muhafaza ve<br />
değerlendirmek üzere anneanneleri Ebe Kadının emanetine verildiği kaydedilmiştir.<br />
Ballıkuyumcu Köyü Şer’i Sicil Kaydı (Tereke)<br />
MŞH_ŞSC_d_00783_0026, Numara:74<br />
Bâ’is-i Defter-i Kassâm Oldur ki<br />
Zîr Kazası’na tabi’ Balıkuyumcu Karyesi’nde sakin iken bundan akdem müteveffiye olan Halime bint-i Hüseyin’in veraseti<br />
zevc-i dahili Mehmed Ağa ibn-i Hacı Halil ve pederi Hacı Hüseyin ve validesi Ebe Kadın ile sadr-ı sagir oğlu Satılmış ve<br />
sadriye-i sagire kızı Şerife’ye münhasıra olduğu bi’l-ihbar lede’ş-şer’i’l-enver zahir ve nümayan olduktan sonra sagirân-ı<br />
mezbûrânın valideleri ve müteveffiye-i mezbûreden müntakil mallarını hıfz ve tesviye-i umurlarını rü’yete taraf-ı şer’den bâ<br />
hüccet-i şer’iye vasî-i mansûbeleri büyük valideleri mezbûre Ebe Kadın ve varis-i kebirler ma’rifetleri ve ma’rifetü’ş-şer’iyye<br />
ile bi’l-müzayede tahrir ve beyne’l-verese bi’l-ferîzati’ş-şer’iyye tevzî’ ve taksim olunan tereke-i müteveffâ-yı mezbûrdur ki<br />
ber vech-i âtî zikr ve beyan olunur. Fi- 22 Zilka’de sene 307<br />
Aded Kuruş Para<br />
Döşek 7 280<br />
Yorgan 7 210<br />
Yasdık 7 80<br />
Entari ma’a solta 2 76<br />
Yale 1 35<br />
Namaz Seccadesi 1 25<br />
Kilim 5 74<br />
Tabak 5 25<br />
Kapaklı sahan 1 15<br />
Leğen ma’a ıbrık 2 20<br />
Abdülmecid altunu 13 260<br />
Tencere 1 19<br />
Hırdavat-ı menzil - 10<br />
Zevci Mehmed Ağa zimmetinde mihr-i müeccelden alacağı 661<br />
Cem’an yekûnü’l-eşya vesaire<br />
1790 Kuruş<br />
60 Harc-ı kassâm ve kaydiye ve dellaliye ve masarif-i saire<br />
1730 Sahhü’l-baki li’t-taksim-i beyne’l-verese<br />
BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0026, Numara:74<br />
Kuruş Para Akçe<br />
Hisse-i zevcü’l-mezbûr Mehmed 432 20<br />
Hisse-i ebu’l-mezbûr Hacı Hüseyin 288 13 1<br />
Hisse-i ümmü’l-mezbûre Ebe Kadın 288 13 1<br />
Hisse-i bintü’l-mezbûre Şerife 240 11<br />
Hisse-i ibnü’l-mezbûr Satılmış 480 22<br />
Bâlâ-yı kassâmda muharrer sagirân-ı mezbûrânın valideleri müteveffâ-yı mezbûreden müntakil hisse-i muayyeneleri olan<br />
yedi yüz yirmi üç kuruş otuz üç parayı li-ecli’l-hıfz ve’l-istirbah büyük validesi ve vasiyye-i mezbûre Ebe Kadın yedine<br />
tamamen eda ve teslim olunduğunu müş’ir işbu mahalle şerh verildi.<br />
275<br />
T A R İ H T E
Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />
2.6<br />
ELVAN KÖYÜ<br />
Her bir kısmı ayrı tarihi zenginliklerle<br />
dolu Etimesgut’un tarihi köylerinden<br />
birisi de Elvan Köyüdür. Bir Türk köyü<br />
olarak 1300’lü yılların ortalarında Ahi Elvan<br />
tarafından kurulmuştur. Tufan Gündüz, yaptığı<br />
araştırmalarda Elvanköyü’nün, Karakeçili<br />
aşiretleri tarafından kurulmuş olduğunu<br />
ifade etmektedir. Karakeçililer, Ankara havalisindeki<br />
en kalabalık Türkmen gruplarından<br />
birisidir. Ankara havalisinde kendisine<br />
mensup 51 cemaatin bulunduğu Karakeçililer<br />
aşiretinin III. Murat’ın hasları arasında<br />
yer aldığı tespit olunmaktadır (Gündüz 1996,<br />
50). Kavmi şuura sahip olan II. Abdülhamid,<br />
öz oymağı saydığı Karakeçili gençlerinin bulunduğu<br />
bir alay meydana getirmiş ve ona<br />
Ertuğrul alayı adını vermiştir. Ayrıca yine<br />
onun devrinde veya daha sonra “Ertuğrul’un<br />
ocağında uyandın, şehidlerin kanlarıyla boyandın”<br />
beyti ile başlayan bir marş da bestelenmiştir.<br />
II. Abdülhamid, Karakeçili oymağı<br />
mensuplarını Alman imparatoruna kendi akrabaları<br />
olarak tanıtmıştır (Sümer, 1972:221).<br />
276<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yusuf Halaçoğlu, “Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650)” kitabında<br />
Osmanlı arşivlerinde yer alan belgelere dayanarak 16. yüzyılda Kasaba’da/Zir’de boy, taife,<br />
grup ve cemaatleri sıralamıştır. Bu sıralamada Tapu Kadastro Arşivinde yer alan Hicri<br />
979/Miladi 1571-1572 senesine ait bir belgeye dayanarak Elvan Köyü’nün Kayı boyundan<br />
Perâkende cemaatinin yerleşim yeri olduğunu kaydetmiştir (Halaçoğlu, 2009:1858).<br />
CEMAAT<br />
ADI<br />
TAIFE GRUP BOY YURDU SANCAK<br />
Perâkende - - Kayı Elvan k. Ank<br />
NAHIYE/<br />
KAZA<br />
Kasaba<br />
Nah.<br />
KAYNAK<br />
TKA, TD, Nr.76,<br />
s:197b sene:979<br />
(1571-72)<br />
Elvanköy Yer altı Mahzenleri<br />
Elvan Köyünün tarihi, Roma dönemine kadar uzanmaktadır. Elvan Köyü’ndeki yeraltı<br />
mahzenleri Anakadın Çeşmesi üstü eski mandıra mevkiindedir. Yüzeyde yapılan araştırmalarda<br />
Geç Roma-Bizans Dönemine ait seramik parçalarına rastlanılmıştır. Bu alanda<br />
seramiklerin bulunması burada antik bir yerleşmenin olduğunu göstermektedir. Bu mahzenler,<br />
AKTVKK 17.12.1991 tarih ve 2134 sayılı kararıyla korumaya alınmıştır.<br />
Elvan Höyüğünün Eski Görünüşü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Elvanköy Yer Altı Mahzenleri, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
277<br />
T A R İ H T E
Ahi Elvan Kimdir?<br />
Elvan Köyüne ismini veren Ahi Elvan<br />
Ankara’da birçok hayır yapan, tımar sahibi<br />
bir beydir. 1463 tarihli tahrir defterine göre<br />
Ankara’da Küçek Karyesi ile Okçu Karyesi<br />
ona tımar olarak verilmiştir (Hacıgökmen<br />
2011:37, 39). Çubuk’taki Kızılcaşehir karyesi<br />
de onun tımarıdır (Hacıgökmen, 2012:282).<br />
Ankara’nın önemli eserlerinden biri olan<br />
Ahi Elvan Camiinin kitabesinde Ahi Elvan’ın<br />
“Nizamüddin Zehran oğlu İsa oğlu Hacı<br />
Mecdüddin oğlu Mehmed Bey oğlu Hacı<br />
Elvan” şeklinde tam adı yazılıdır. Kitabeye<br />
göre Ahi Elvan’ın babası Mecdeddin İsa,<br />
dedesi Nizâmeddin Hezâr’dır (Akyurt, 1942;<br />
Ayverdi, 1974:224; Hacıgökmen, 2011:60).<br />
Kitabeye göre 816/1413 yılında Ahi Elvan<br />
tarafından yenilenen caminin içine Harputlu<br />
Mehmed bin Beyazid’in yaptığı ceviz minber<br />
konulmuştur. Caminin ahşap tavanı ve<br />
alçı mihrabı da dikkat çeken yönleridir. Ahi<br />
Elvan, Ankara’da Ahi Elvan Camii yakınlarına<br />
bir zaviye yaptırmış, ancak bu zaviye günümüze<br />
gelememiştir.<br />
Ahi Elvan Camii, Ankara, 2006<br />
Ahi Elvan Hicri 784/Miladi 1382 yılında<br />
Ankara’da vefat etmiş, cenazesi Yenihayat<br />
Mahallesinde bulunan Yediler Mezarlığına<br />
defnedilmiştir. Bu mezarlık daha sonra Kalenin<br />
doğusundaki Kırklar mezarlığına taşınmıştır.<br />
Halen kabri Kırklar Mezarlığında Ahi<br />
Elvan’ın mezar taşında şunlar yazmaktadır:<br />
Etimesgut Ahi Elvan Camii ve Türbesi,<br />
2018, Etimesgut Belediyesi arşivi<br />
278<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Baş taşının bir yüzünde:<br />
Diğer yüzünde:<br />
1) Kale’n-Nebiyyi Rasûlullah<br />
2) el-mevt kâs ve külli’n-nâs şâribeh<br />
3) el-mevt bâb ve küllin-nas dâhileh<br />
4) el-mevt kem lâ yesel ilâ yevm’il-kıyameh<br />
1) el-mü’minûn lâ yemûtûne<br />
2) bel yenkalûne min dâr ilâ<br />
3) dâri’l-ğafûr<br />
Ahi Elvanın Mezartaşı,<br />
Kırklar Mezarlığı,<br />
Ankara, Ali Kılcı<br />
Ayak tarafındaki kabartmada:<br />
1) el-merhûm es-sa’îd eş-şehîd<br />
2) Mehmed Bey bin Hacı Mecdeddin<br />
3) ilâ rahmet’illâhi Teâlâ sene erbaa semânîn<br />
ve seb’amiyeh (784)<br />
Manası: Şehit olarak vefat eden Hacı Mecdeddin<br />
oğlu Mehmed Bey 784/1383 senesinde<br />
Allah’ın rahmetine intikal etti (Akyurt, 1942:79,<br />
Belge No.310-4)<br />
279<br />
T A R İ H T E
Yusuf Akyurt, Ahi Elvan ve çocuklarının bu mezarlıktaki mezarlarını bularak yazılarını okumuştur.<br />
Ahi Elvan’ın oğlu Emir Paşa, Gurre-i Rebiulevvel 802/1 Kasım 1399 tarihinde, kızı Sahre<br />
Hatun Ramazan 843/Şubat-Mart 1440 tarihinde vefat etmiştir (Akyurt 1942:81)<br />
VGMA, 1061:120<br />
Metni: Ankara kazasına tabi Elvan<br />
nam karyede vaki Camii şerifin<br />
kayyımı olmayub muhtac olmağla<br />
ber-vech-i hasbi müceddeden<br />
Ahmed Halife ibni İnayet Ahmed’e<br />
naibi Mustafa Efendi arzıyla tevcih.<br />
Safer sene 160, (VGMA, 1061:120)<br />
VGMA, 531:107<br />
Metni: Ankara’da kasaba-i Süflada<br />
Elvan nâm karyede cami’de nîm<br />
akçe ile hatib olan Ali fevt, mahlulünden<br />
Ahmed bin Mahmud’a<br />
naibi Ahmed Raşid arzıyla tevcih<br />
buyruldu. 19 Şevval 1210, (VGMA,<br />
531:107)<br />
VGMA, 1072:93<br />
Metni: Ankara’da Kasaba-i<br />
süflaya tabi Elvan nam karyede<br />
camiide yevmi nim akçe ile hatib<br />
olan Mehmed bin Abdullah fevt<br />
mahlûlünden Ali bin Nasuha naibi<br />
Mehmed Emin arzıyla tevcih buyruldu.<br />
Rebiu’l-evvel 1183, (VGMA,<br />
1072:93)<br />
VGM 225-104-804<br />
Elvan Köy Camisinin yanındaki bir<br />
seki üzerinde Ahi Elvan’ın kardeşleri<br />
(Hacıgökmen, 2014:71) ve Ahi<br />
Elvan’ın makam mezarı olduğu<br />
söylenen iki mezar vardır. Etimesgut<br />
Belediyesi tarafından Elvan<br />
Köy Camisi ile birlikte bu mezarların<br />
üzerine dikdörtgen planlı bir<br />
türbe yapılmıştır.<br />
280<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Muallim Cevdet, Ahi Elvanın camileri ve zaviyesinin vakfına gelir olarak, ‘‘Ayaş karyesi<br />
Mezraası-Ahi Bayezid Çiftliğinin Eski defterde eski günlerden beri vakf olageldiğini, Ahi<br />
Bayezid oğlu Ahi Elvan tasarrufunda olduğunu, 1530 tarihli tahrirde ise Ahi Elvan oğlu<br />
Ahi Mehmed ve kardeşi Yusuf vakfın şartları gereği mutasarrıf olduklarını ve ellerinde<br />
padişah beratı olduğunu’’ yazmıştır (Cevdet, 1932:241). Ahi Elvanın Vakfının gelirlerinden<br />
Kırşehir’de Kesikköprü ve Karakuyu köylerindeki dört bin dönüm miktarında mezranın<br />
ekilemediğinden satılması hakkında Gurre-i Muharrem 1318/1 Mayıs 1900 tarihli bir<br />
belge vardır (VGMA, 394, 122-123).<br />
(VGMA, 394, 122-123)<br />
281<br />
T A R İ H T E
Ahi Elvan Türbesi,<br />
Etimesgut Belediyesi,<br />
2018<br />
AHİ ELVAN<br />
CAMİİ VE TÜRBESİ<br />
282<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Elvan Köy Camisi<br />
Ahi Elvan, Etimesgut Elvan Köy’e de bir cami<br />
yaptırmış, yaptırdığı cami çeşitli bakım onarım<br />
ve yenilemelerle günümüze kadar gelmiştir.<br />
Kültür varlığı özelliği taşımayan bu<br />
cami 2017-2018 yıllarında yıkılarak Etimesgut<br />
Belediyesi tarafından yeniden yaptırılmıştır.<br />
Elvan Köy Camii’ne ait en eski belge Safer<br />
1160 / Şubat-Mart 1747 tarihlidir. Söz konusu<br />
belgede camiye hasbi (gönüllü) kayyım<br />
(koruyucu) olarak Ahmed Halife tayin edilmiş<br />
(VGMA.1061, 120), daha sonra vakfın geliri biraz<br />
artmış olmalı ki, 19 Şevval 1210/ 27 Nisan<br />
1796 tarihinde bu göreve yarım akçe ücretle<br />
Ahmed bin Mahmud tayin edilmiştir (VGMA,<br />
531, s.107). Camiye hatip olarak yarım akçe<br />
ücretle, Rebiulevvel 1183/ Temmuz Ağustos<br />
1769 tarihinde Ali bin Nasuh (VGMA, 1072:<br />
93), 2 Muharrem 1286/ 14 Nisan 1869 tarihinde<br />
Molla Ali Efendi bin Ahmed tayin edilmiştir<br />
(VGMA, 225, 104, 804).<br />
Ahi Elvan Cami, Etimesgut Belediyesi, 2018<br />
283<br />
T A R İ H T E
Elvan Köyü Nüfusu<br />
Elvan köyü, Roma ve Bizans Dönemlerinde olduğu gibi Osmanlı döneminde de bir yerleşim<br />
yeridir. Osmanlı Devleti’nde yapılan 1831 tarihli ilk genel nüfus sayımında Elvan Köyü’nde 26<br />
hanede 56 erkek nüfus sayılmıştır. Bunlardan birisi askerde olduğu için hanesi sayılmış, kendisinin<br />
ismine ve yaşına yer verilmemiştir. Bu sayımda Elvan Köyü’nde Zemre, Süleymanoğlu,<br />
Bekirlioğlu, Numan yeğeni ve Ahmedoğlu sülaleleri belirtilmiştir (Koltuk, 2016:44, 388-389).<br />
Elvan Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />
1 Babaoğlan Orta boylu köse sakallı 40<br />
1<br />
2 Memiş Babaoğlan Oğlu Sabi<br />
3 Ali Babaoğlan Oğlu Sabi<br />
2 4 Numan Uzun boylu, ak sakallı 50<br />
5 Mustafa Zemre, Uzun boylu, kumral bıyıklı traş 35<br />
3<br />
6 Hidayet Kardeşi, orta boylu, kumral bıyıklı 32<br />
7 Mustafa Yeğeni Sabi<br />
8 Mehmed Orta boylu, kara bıyıklı 40<br />
9 Hüseyin Mehmed Oğlu 15<br />
4<br />
10 Ahmed Kaynı, Orta boylu, kara bıyıklı, Tekâüd 38<br />
11 Ali Yeğeni 17<br />
12 Mehmed Yeğeni Sabi<br />
13 Hüseyin Yeğeni -<br />
14 Musa Orta boylu, ak sakallı 55<br />
5<br />
15 Ali Musa Oğlu 15<br />
16 Zeynelabidin Musa Oğlu 7<br />
17 Süleyman Oğulluğu, ter bıyık 20<br />
6 18 Osman Süleymanoğlu, yetim 15<br />
19 Ahmed Orta boylu, kara sakallı 40<br />
7<br />
20 İsmail Yeğeni 16<br />
21 Mustafa Yeğeni Sabi<br />
22 Ömer Orta boylu ak sakallı 67<br />
8<br />
23 Osman Ömer Oğlu, Ter bıyık 22<br />
24 Mehmed Ömer Oğlu 15<br />
25 İbiş Ömer Oğlu 18<br />
284<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
9<br />
26 Mehmed Uzun boylu, sarı sakallı 40<br />
27 Emir Süleyman Mehmed Oğlu Sabi<br />
10 28 Ahmed Orta boylu, kara sakallı 42<br />
11 29 İbrahim Orta boylu, köse sakallı 38<br />
12 30 Muhsin Uzun boylu, kır sakallı 50<br />
13<br />
31 Ahmed Uzun boylu, sarı sakallı 35<br />
32 Mehmed Ahmed Oğlu Sabi<br />
33 Bekir Orta boylu, sarı sakallı 43<br />
14<br />
34 Mehmed Bekir Oğlu 15<br />
35 Süleyman Bekir Oğlu Sabi<br />
15<br />
36 Osman Uzun boylu, kumral sakallı 40<br />
37 Ömer Osman Oğlu Sabi<br />
38 Hüseyin Bekirlioğlu, Uzun boylu, kara sakallı 45<br />
16<br />
39 Abdullah Hüseyin Oğlu Sabi<br />
40 Himmet Hüseyin Oğlu Sabi<br />
41 Bekir Kaynı, ter bıyık 18<br />
17<br />
42 Mustafa Uzun boylu, kır sakallı 55<br />
43 Ali Mustafa Oğlu Sabi<br />
18 44 Şeyh Mehmed Orta boylu, kır sakallı 40<br />
19<br />
45 Mehmed Orta boylu, sade-rû 17<br />
46 Mustafa Kardeşi Sabi<br />
20 47 Ali Orta boylu, ter bıyık 20<br />
21 48 Hüseyin Numanyeğeni, Uzun boylu, kara sakallı 40<br />
22 49 Ömer Ahmedoğlu, Orta boylu, ak sakallı 70<br />
50 Emir Hasan Orta boylu, kır sakallı 50<br />
23 51 Ali Yeğeni, sade-rû 16<br />
52 Hüseyin Yeğeni Sabi<br />
24 53 Molla Ahmed Köse sakallı, İmam 30<br />
54 Abdullah Uzun boylu, kır sakallı 55<br />
25<br />
55 Hüseyin Torunu Sabi<br />
26 56 - Orta boylu, kumral bıyıklı, askerde -<br />
285<br />
T A R İ H T E
Elvan Köyünün tarihi geçmişine ışık tutacak belgelerden Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki<br />
nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Güvercinlik, Tabi-i<br />
Kasaba-i Zir” başlığında verilmiştir. Bu sayıma göre köyde 19 hane ve 41 erkek nüfus vardır.<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:80-81-82<br />
286<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Elvan Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
Karye-i Elvan Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
1 Mehmet Süleyman Orta boylu sarı sakallı 52 Atacı Çiftçi<br />
2 Süleyman Mehmet Şabb 10<br />
1<br />
3 Hüseyin Mustafa Orta boylu ter bıyıklı 25 Oğulluğu<br />
4 Osman Mustafa Orta boylu ter bıyıklı 22<br />
Oğulluğu, asker-i<br />
mansure<br />
5 Mehmet Mustafa Şabb emred 18 Oğulluğu<br />
6 Seyid Mustafa Paşa Mehmet Orta boylu kumral sakallı 46 Çiftçi<br />
2 7 Paşa Mehmet Mustafa 10<br />
8 Ali Seyid Mustafa 0 2 aylık<br />
9 Kötü Osman Ömer Uzun boylu kumral sakallı 50 Çiftçi<br />
3 10 Ömer Osman Şabb emred 16<br />
11 Hüseyin Osman 1<br />
4 12 Seyid Ahmet Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 29 Mansurede<br />
13 Musa Ali Koca Orta boylu ak sakallı 63 Çiftçi<br />
5<br />
14 Ali Musa Uzun boylu kara bıyıklı 26 Mansure askerinde<br />
15 Süleyman<br />
Karaküçük oğlu<br />
Mehmet<br />
Orta boylu kara sakallı 25 Rençber<br />
16 Osman Zom Bekir Orta boylu ter bıyıklı 24 Mefkud<br />
17 Hüseyin Zom Bekir Orta boylu ter bıyıklı 22 Asker-i masurede<br />
6<br />
Hizmetkar tabi-i<br />
18 Ahmet Zom Bekir Orta boylu ter bıyıklı 19<br />
Sandık-ı emin<br />
Esad Ağa<br />
7<br />
19 Kara Hüseyin Memiş Orta boylu köse sakallı 56 Çiftçi<br />
20 Ali Kara Hüseyin 8<br />
8 21 A'rac Hidayet Paşa Orta boylu kumral sakallı 39 Çiftçi<br />
22 Mustafa İmirze Orta boylu ak sakallı 70 Deli Çoban<br />
9 23 Ali Mustafa Şabb 10<br />
24 Veli Mustafa 8<br />
25 Şeyh Mehmet Küçük Mehmet Orta boylu ak sakallı 60 Çiftçi<br />
10 26 Osman Şeyh Mehmet 5<br />
27 Hüseyin (Şeyh) Mehmet 2<br />
11<br />
28 Kavas Mehmet Osman Orta boylu kara sakallı 49 Çiftçi<br />
29 Hüseyin Kavas (Mehmet) orta boylu ter bıyıklı 20<br />
12 30 Ahmet Mustafa Orta boylu kırca sakallı 49 Sarıpaşa oğlu Çiftçi<br />
13<br />
31 İsmail İsmail Orta boylu köse sakallı 29 Çiftçi<br />
32 Mustafa İsmail Uzun boylu ter bıyıklı 17 Çiftçi<br />
14 33 Halil Mustafa Orta boylu kumral bıyıklı 29 Genç Ali oğlu Çiftçi<br />
15 34 Osman Genç Ali Orta boylu ak sakallı 69 Çiftçi<br />
35 Ahmet<br />
Mazlum<br />
Süleyman<br />
Orta boylu kumral sakallı 47 Emir Köy Muhtarı<br />
16<br />
36 Mehmet Ahmet Şabb emred 10<br />
37 Ali Ahmet Şabb 8<br />
17 38 Osman Hasan Orta boylu kumral sakallı 45 Çoban<br />
18<br />
39 Molla Ahmet Hüseyin Orta boylu kumral sakallı 45 Köy İmamı<br />
40 Osman Molla Ahmet 3<br />
19 41 Osman<br />
Çavundurlı<br />
Süleyman<br />
Uzun boylu ter bıyıklı 24<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:80-82<br />
287<br />
Asakir-i mansurede<br />
T A R İ H T E
Elvan Köyü Vergileri<br />
Bu bölümde Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Elvan Köyünün<br />
emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir. Transkripsiyon<br />
verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı<br />
bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen (özet<br />
olarak) yer almıştır.<br />
Elvan Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01307, Hicri:1260-1261, Sayfa:4-5-6<br />
288<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Elvan Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01307, Hicri:1260-1261, Sayfa:2-3<br />
289<br />
T A R İ H T E
Elvan Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
290<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Elvan Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01307, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-6<br />
291<br />
T A R İ H T E
Şer’iye/Kadı Sicillerinde Elvan Köyü<br />
Osmanlı Dönemi’nde kadılar tarafından tutulan ve Osmanlı hayatının aile, toplum, ekonomi<br />
ve hukuk gibi birçok alanının tarihi için veriler içeren şer’iye/kadı sicillerinden bir örnek olarak<br />
burada vefat eden kişinin büyük oğlunun babasının verasetinden intikal eden mallarına kendisinin<br />
kayıp olması nedeniyle bir vasi tayin edilmesi hükme bağlanmıştır.<br />
MŞH_ŞSC_d_00783_0070, Numara:94<br />
Zîr Kazası’na tâbi’ Elvan Karyesi’nde sakin iken bundan akdem vefat iden Emir oğlu Mehmed Ağa<br />
ibn-i Emir Ahmed ibn-i Abdullah’ın veraseti sulb-i kebir oğlu mefkûd satılmış babası müteveffâ yı<br />
merkûm Mehmed Ağa’dan mevrûsen müntakil mallarını hıfz ve avdetine değin tesviye-i umuruna<br />
kıbel-i şer’den bir vasî nasb ve tayin buyurulması ehem ve elzem olduğu ecilden mefkûd-ı mezbûrun<br />
anası olub istikametle ma’rûfe ve her veçhile vesayetine kâdire olduğu zeyl-i vesikada muharrerü’lesâmi<br />
müslimîn ihbarlarıyla mütehakkık olub hâkimü’ş-şer’-i mevki’-i kitâb-ı tûbâ lehû ve hüsn-i me’âb<br />
efendi hazretleri mefkûd-ı mezbûrun anası Emine bint-i Mustafa ve vasî ve Ammi Seyyid Ağa ibn-i<br />
Emir Ahmed nâm kimesne nâzır tayin buyurub onlar dahi kabul idüb kemâ yenbagî edaya müteahhid<br />
oldukları gıbbe’t-tasdik ketb ve imlâ olundu. Tahrîren fi’l-yevmi’s-salis ve’l-işrîn min şehr-i Muharremi’lharam<br />
li sene aşer ve selase mi’e ve elf. (23 Muharrem 1310)<br />
Şuhûdü’l-hâl<br />
Karye-i mezbûreden İmam efendi<br />
Ve Muhtar Ağa<br />
Ve gayrihim<br />
BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0070, Numara:94<br />
292<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
E L V A N<br />
293<br />
T A R İ H T E<br />
Elvan Köyü, 2010,<br />
Necati ÇAVDAR Arşivi
CENAXIS PALUS<br />
Digital atlas of roman empire, dare.ht.lu.se<br />
2.7<br />
EMİRYAMAN KÖYÜ (ERYAMAN)<br />
CENAXIS PALUS<br />
Ankara’nın adeta merkezinde yer alan<br />
Etimesgut ilçesi, belki de en eski yerleşim<br />
birimlerinden birisidir. Ankara<br />
ve çevresinde yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalarda<br />
Paleolitik dönemden itibaren birçok<br />
buluntuya rastlanılmıştır. Eryaman köyü,<br />
Çıngırdaklıtepe höyüklerinde bol miktarda<br />
Geç kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve Demir Çağlarına<br />
ait seramik parçalarına rastlanılmıştır.<br />
Yine Eryaman’da bulunan Göksu (geçmişte<br />
Susuz) Göleti kıyılarında yapılan teraslama<br />
çalışmaları sırasında bulunan oyma taş el<br />
aletlerinin gösterdiği gibi Etimesgut çok eski<br />
çağlardan beri insanlar tarafından yerleşim<br />
alanı olarak kullanılmaktadır.<br />
En önemli arkeolojik bulgulardan biri 1991<br />
yılında ortaya çıkartılan Etimesgut’un çok<br />
eski kalıcı insan yerleşimine ait kalıntılardır.<br />
Eryaman’da yapılan alt yapı çalışmaları sırasında<br />
M.Ö. 4000 ile 3800 yılları arasında avcılık<br />
dönemine ait Göksu Göleti’nin kıyısında<br />
yerleşik bir köyün izlerine rastlanmıştır. Bu<br />
kalıntılar çok önemli arkeolojik değere sahip<br />
olan birçok tahtadan oyma kayık, topraktan<br />
çanak-çömlek, ok ve yaylar, kemik ve taştan<br />
aletlerdir. “Etimesgut buluntusu olarak tespit<br />
edilen 3 buluntu teknik ve tipolojik açıdan<br />
orta Paleolitik dönemdendir” (Kartal,<br />
2005:57). Daha sonraki çağlarda da önemini<br />
yitirmeyen Eryaman, Kral yolu, İskender ve<br />
tarihi İpek Yolu üzerinde olduğu gibi Roma<br />
Hac Yolu üzerinde de bir durak noktası olarak<br />
‘Cenaxis Palum’ olarak tarihteki yerini almıştır.<br />
294<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
EMİRYAMAN<br />
Çıngırdaklı Tepe Höyüğü<br />
Haritalarda Ankara, VEKAM<br />
İngiliz Harita Dairesi, Asia Minor, Angora,<br />
1919, Ölçek:1/250.000<br />
295<br />
Richard Kiepert, Karte von Klein Asien, 1914.<br />
T A R İ H T E
Çıngırdaklıtepe Höyük 2, 2002, tayproject.org, 2017<br />
Çıngıldaklıtepe Höyüğü 1-2 uydu görüntüsü<br />
Çıngırdaklıtepe Höyüğü 2, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Eryaman Çıngırdaklıtepe Höyüğü 1, AKTVK Kurulu arşivi<br />
Eryaman Çıngırdaklıtepe Höyüğü 1, AKTVK Kurulu arşivi Çıngırdaklıtepe Höyüğü 2, 2018<br />
ERYAMAN KÖYÜ HÖYÜKLERI<br />
Höyük 1: Ankara-Sincan yolunun 2 km. kuzeyinde<br />
bulunan Güzelkent, Çıngırdaklı<br />
Tepe’nin önünde yer alan höyük kaçak kazılar<br />
sonucunda tahrip olmuştur. Höyük yüzeyinde<br />
yapılan yüzey araştırmalarında bol<br />
miktarda Geç kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve<br />
Demir Çağlarına ait kaba gri renkli seramik<br />
parçalarına rastlanılmıştır. Ayrıca Höyük üzerinde<br />
bulunan taşlardan burada büyük yapıların<br />
bulunduğu düşünülmektedir. AKTVK<br />
Kurulunun 4.11.1993 gün 2360 sayılı kararıyla<br />
korunmaya alınmıştır.<br />
Höyük 2: Ankara- Sincan yolunun 2 km. kuzeyinde<br />
bulunan Çıngırdaklı Tepe’nin önünde<br />
yer alan höyük kaçak kazılar sonucunda tahrip<br />
olmuştur. Özellikle batı yamaçta tahribat<br />
daha fazladır. Tahribat sırasında Hitit poternlerine<br />
benzer bir giriş bulunmaktadır. Höyük<br />
yüzeyinde yapılan yüzey araştırmalarında bol<br />
miktarda Geç kalkolitik, Eski Tunç, Hitit İmparatorluk<br />
Çağlarına ait seramik parçalarına<br />
rastlanılmıştır. Her iki höyük de AKTVKK kararıyla<br />
korumaya alınmıştır.<br />
296<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Emiryaman’ın Fethi<br />
Eryaman, tarihteki bu önemli yerini<br />
Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde de<br />
yaşamıştır. Henüz tarih 1071 olmadan Ahmet<br />
Yesevi’nin erenleri, kolonizatör Türk<br />
dervişleri Anadolu’nun her tarafına yayılmış,<br />
Ege kıyılarına kadar ulaşmıştır. Malazgirt<br />
zaferinin (1071) hemen ardından da<br />
Anadolu’da tam bir Türkleşme yaşanmıştır.<br />
Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in askerleri<br />
batıya doğru ilerleyerek 1073 yılında<br />
Ankara ve Etimesgut’u fetheder. Fethedilen<br />
yerlere de muhtelif Türk boyları gelip<br />
yerleşir. Anadolu’ya yayılan Oğuz boylarından<br />
biri olan ve 16. yüzyılda yetmiş bir<br />
yer adı ile diğer boylar arasında dördüncü<br />
sırayı alan, bugün ise ancak yirmi sekiz yer<br />
adına sahip olan İmir/Emir/Eymür boyu,<br />
Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli bir<br />
yere sahiptir. Bu boy, ANKARA, Amasya,<br />
Aydın, Bolu, Çorum, Erzurum, Kastamonu,<br />
Kayseri, Kırşehir, Malatya, Sivas, Kütahya,<br />
Antalya, Bursa, Denizli, Yozgat, Samsun,<br />
Eskişehir, Sinop, Ordu, Tokat ve Gümüşhane<br />
gibi illerimize gelip yerleşmiştir<br />
(Günşen, 1997:46). Tarihi Emiryaman Köyünün<br />
kuruluşunun da bu boydan Türkler<br />
tarafından olduğu isminden anlaşılmaktadır.<br />
Hicri 1247/Miladi 1831 yılı nüfus verilerinin<br />
kayıtlı olduğu Ankara Nüfus Defterinde<br />
de Eryaman Köyü’nün Eymirhan<br />
ismiyle kaydedildiği görülmektedir.<br />
1530 tarih ve 438 numaralı Muhasebe-i<br />
Vilayet-i Anadolu Defteri’nde Ankara<br />
Sancağının Ankara Kazasına bağlı olarak<br />
Emiryaman köyü kayıtlarda yer almıştır<br />
(Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri, TD<br />
438, 2013:354).<br />
OĞUZLAR<br />
BOZOKLAR<br />
ÜÇOKLAR<br />
GÜNHAN AYHAN YILDIZHAN GÖKHAN DAĞHAN DENİZHAN<br />
Kayı Yazır Avşar<br />
Bayındır Salur İğdir<br />
Bayat Döğer Kızık<br />
Peçenek Eymür Büğdüz<br />
Alkaevli Dodurga Beğdili<br />
Çavuldur Alayuntlu Yıva<br />
Karaevli Yaparlı Karkın<br />
Çepni Yüreğir Kınık<br />
Emiryaman‘ın kabri, 2018<br />
yılında Etimesgut Belediyesi<br />
tarafından restore edilmiştir.<br />
297<br />
T A R İ H T E
298<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
EMİRYAMAN<br />
ANIT MEZARI<br />
299<br />
T A R İ H T E
Eryaman Köyü Camii<br />
Dikdörtgen planlı çatılı sade bir yapı olan<br />
Eryaman Camisinin üstü betonarme olarak<br />
yenilenmiştir. Yapının korunması gerekli bir<br />
yapı olmadığından yenilenmesinde sakınca<br />
olmadığına dair 2011 yılında bir rapor hazırlanmıştır<br />
(VGMA).<br />
Emiryaman Köyü Camisine 27 Cemaziyelevvel<br />
1294/9 Haziran 1877 tarihinde Halil bin<br />
Zeynel niyabetiyle küçük yaştaki (sağir) Akif,<br />
hatip olarak tayin edilmiştir (VGMA, 228/1,<br />
60, 257). Belgeye göre camiye köyden bir kişi<br />
bulunamadığından hatip olarak bir öğrencinin<br />
tayin edildiği anlaşılmaktadır.<br />
Eryaman Camisinin kuzeyinde köyün kurucusu<br />
olduğu rivayet edilen Emir (İmir) Yaman’ın<br />
kabri bulunmaktadır. Burası sade bir toprak<br />
mezar olup üzerinde yuvarlak yazısız bir şahide<br />
bulunmaktadır. Etimesgut Belediyesi tarafından<br />
köyün kurucusu Emir Yaman’ın kabri<br />
üzerine 2018 yılında bir anıt mezar yapılmıştır.<br />
Emir Yaman Köyü Ankara’nın gelişme alanlarından<br />
biri olarak belirlenince köy Eryaman<br />
Mahallesi olmuştur. Köydeki kesme taştan<br />
yapılmış eski köy çeşmesi yakın yıllarda ne<br />
yazık ki yıkılmıştır.<br />
Emir Yaman Camisi, 2018, Ali Kılcı<br />
Eryaman köyü; 1959 yılında yapılan çeşme ve<br />
çamaşırhane, Necati Çavdar<br />
Emir Yaman Camisi, İmam tayin belgesi, VGMA, 228/1, 60, 257<br />
300<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Eryaman Köyü Nüfusu<br />
Eryaman köyünün Osmanlı dönemindeki durumunu aydınlatmaya yarayacak verilerden<br />
birisi nüfus defterleridir. Hicri 1247/Miladi 1831 yılı nüfus verilerinin kayıtlı olduğu Ankara<br />
Nüfus Defterinde Eryaman Köyü’nün Eymirhan ismiyle geçtiği görülmektedir. Osmanlı<br />
Devleti’nde ilk genel nüfus sayımı olan bu sayımda Eymirhan’da 14 hanede 32 erkek<br />
nüfus sayılmıştır. Vergi ve asker temini temelli olarak yapılan bu sayımda sadece erkek<br />
nüfusa yer verilmektedir. Bu sayımda Eymirhan’da Köseoğlu, Gençoğlu ve Osmançelebioğlu<br />
sülaleleri yer almıştır (Koltuk, 2016:43, 385-386).<br />
Eymirhan Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />
1 Mehmed Esad Orta boylu köse sakallı 38<br />
2 Rüstem Mehmed Esad Oğlu Sabi<br />
1 3 Mustafa Mehmed Esad Oğlu Sabi<br />
4 İbrahim Kardeşi, taze sakallı 28<br />
5 Ömer İbrahim İbrahim’in oğlu Sabi<br />
2<br />
6 Hasan Köseoğlu, Uzun boylu, kara sakallı 38<br />
7 Dede Hasan Oğlu sabi<br />
8 Mehmed Orta boylu, kara sakallı 43<br />
3 9 Hasan Mehmed Oğlu Sabi<br />
10 Ali Mehmed Oğlu Sabi<br />
11 İbrahim Orta boylu, kara sakallı, 40<br />
4 12 Alaaddin İbrahim Oğlu Sabi<br />
13 Mehmed Emin İbrahim Oğlu Sabi<br />
14 Receb Orta boylu, kır sakallı 40<br />
5 15 İbrahim Receb Oğlu Sabi<br />
16 Mustafa Receb Oğlu Sabi<br />
17 Ahmed Orta boylu, kumral sakallı 38<br />
6 18 Süleyman Ahmed Oğlu Sabi<br />
19 Mehmed Ahmed Oğlu Sabi<br />
7<br />
20 Halil Sarı bıyıklı, yekçeşm 26<br />
21 Seyyid İbrahim Kardeşi 15<br />
8 22 Emir Mehmed Orta boylu kara sakallı 45<br />
9<br />
23 Mehmed Orta boylu köse sakallı 30<br />
24 Osman Mehmed Oğlu Sabi<br />
10<br />
25 Osman Orta boylu kır sakallı 56<br />
26 Ahmed Osman Oğlu, topal 20<br />
11<br />
27 Ali Gençoğlu, sarı sakallı 39<br />
28 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />
12<br />
29 Halil Orta boylu, kır sakallı 40<br />
30 Mustafa Kardeşi 28<br />
13 31 Mehmed Osmançelebioğlu Sabi<br />
14 32 Molla Ahmed Uzun boylu, kumral sakallı, İmam, Ankara’dan gelme 42<br />
301<br />
T A R İ H T E
Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında yer alan<br />
nüfus bilgisi ise aşağıda “Karye-i Emir Yaman, Tabi-i Kasaba-i Zir” başlığında orijinali ve<br />
transkripsiyonu ile birlikte verilmiştir.<br />
Eryaman Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:95-96-97-98<br />
302<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Eryaman Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
Karye-i Emiryaman Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
Sandık<br />
1 Esad Ağa Mustafa Uzun boylu kumral sakallı 45<br />
1<br />
Emini<br />
Zîr Kazası Sandık Emini<br />
2 Mustafa Esad Ağa Şabb emred 10<br />
3 Ali Ömer Uzun boylu sarı sakallı 47 Genç Çiftçi<br />
2<br />
4 Mehmet Ali Uzun boylu ter bıyıklı 23<br />
5 Ömer Ali 6<br />
6 Seyid Ali Ali 1<br />
3<br />
7 Baba Halil İzzedin Uzun boylu kır sakallı 80 Çiftçi<br />
8 Ali Baba Halil Şabb 8<br />
9 Mustafa Sadeddin Orta boylu kır sakallı 53 Emir Çiftçi<br />
4 10 Ali Mustafa 3<br />
11 Mehmet Mustafa 1<br />
5<br />
12 Mustafa Sadeddin Orta boylu kumral sakallı 40 Çiftçi<br />
13 Sadeddin Mustafa 7<br />
6 14 Ahmet<br />
Murad oğlu<br />
Osman<br />
Orta boylu kara bıyıklı 35 Çiftçi<br />
7 15 Halil Koca İbrahim Uzun boylu kara sakallı 38 Yekçeşm Çiftçi<br />
8<br />
16 İbrahim Koca İbrahim Uzun boylu kara bıyıklı 29 Çiftçi<br />
17 İbrahim İbrahim 1<br />
18 Ahmet Süleyman Orta boylu kumral sakallı 53 İğdiş oğlu Çiftçi<br />
9 19 Süleyman Ahmet Şabb emred 15 İğdiş oğlu<br />
20 Mehmet Ahmet 6 İğdiş oğlu<br />
10<br />
21 Hasan Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 21 Çiftçi<br />
22 Ali Mehmet Şabb emred 11<br />
11 23 Osman Murad Orta boylu ak sakallı 85 Bila san’at alil<br />
24 Recep Kürd Ali Orta boylu kır sakallı 58 Çiftçi<br />
12 25 İbrahim Recep Orta boylu ter bıyıklı 25 Çiftçi<br />
26 Mustafa Recep Şabb emred 10<br />
13<br />
27 Hasan Ali Orta boylu kara sakallı 55 Köy Muhtarı<br />
28 Ağa Dede Hasan Orta boylu ter bıyıklı 19<br />
29 Mehmet Ali Orta boylu köse sakallı 34 Çiftçi<br />
14 30 Osman Mehmet Şabb emred 10<br />
31 Hüseyin Mehmet 7<br />
15<br />
32 İbrahim Kör Mehmet Orta boylu kır sakallı 59 Mecruh Çiftçi<br />
33 Alaaddin İbrahim Orta boylu ter bıyıklı 21<br />
34 Seyid Mehmet İbrahim Şabb 11<br />
35 Emin Alaaddin 2 Hafidi<br />
16 36 Mehmet Ahmet Orta boylu kumral bıyıklı 29 Köle Bila san'at<br />
37 Mehmet Emin Uzun boylu kır sakallı 55 Çiftçi<br />
17 38 Emin Mehmet Şabb emred 13<br />
39 İsmail Mehmet 4<br />
18 40 Seyid Kara Osman Şabb emred 12 Yetimdir, çiftçi hizmetkarı<br />
41 İbrahim Mustafa Uzun boylu kumral sakallı 42 İğdiş oğlu Çiftçi<br />
19 42 Ömer İbrahim Şabb emred 10 İğdiş oğlu<br />
43 Ali İbrahim 2 İğdiş oğlu<br />
44 Eyüb Mustafa Uzun boylu kara sakallı 39 … Bacı oğlu Çiftçi<br />
20 45 Halil Eyüb Şabb 10<br />
46 Mustafa Eyüb 4<br />
21 47 Mustafa Abdullah Orta boylu kır sakallı 55 Köy Çobanı<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:95-98<br />
303<br />
T A R İ H T E
Eryaman Köyü Vergileri<br />
Eryaman Köyünün tarihine ışık tutacak bir başka veri de köy sakinlerinin vergi matrahları ile<br />
vergi miktarlarının kayıtlı olduğu temettuat defterleridir. Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki,<br />
temettuat defterindeki Eryaman Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali<br />
ve transkripsiyonu bir arada verilmiştir. Transkripsiyon verilirken köy muhtarının temettuatı<br />
Eryaman Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı) Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:5,6,7<br />
304<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden<br />
köydeki diğer kişilerin temettuatı özet olarak yer almıştır. Yine aynı şekilde Tapu ve Kadastro<br />
Genel Müdürlüğü Arşivi’nden Emir Yaman Köyüne ilişkin Ankara Mufassal Tahrir<br />
Defteri kayıtları, orijinal kopyalarının eşliğinde Latin harflerine çevrilerek sunulmuştur.<br />
Eryaman Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı) Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2,3,4<br />
305<br />
T A R İ H T E
Eryaman Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
* Bir numaralı hane, köy muhtarına ait olup temettuatı detaylı olarak verilmiştir.<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />
306<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Eryaman Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-7<br />
307<br />
T A R İ H T E
Emir Yaman Köyüne Ait 1463 Tarihli Tapu Tahrir Defteri Kaydı<br />
Karye-i Emir Yaman<br />
Timar-ı Kutluca Hüdavendigar zamanında Frenk yeri imiş<br />
Ali<br />
Çift<br />
İvaz<br />
Çift<br />
Bayezid<br />
Çift<br />
Yusuf<br />
Bennak<br />
Hasan veled-i Musa Ortak<br />
İki muattal çiftlik vardır<br />
Hınta<br />
: On iki müd<br />
Şa’ir<br />
: On üç müd<br />
Öşr-i kovan : 24<br />
Keçiviran’da bir evi kumâri adlu<br />
BOA, MAD_d_00009_67, Tarih: Hicri 867 (M.1463) Sayfa: 64b<br />
Emiryaman Mufassal Tapu Tahrir Defteri<br />
80 - Karye-i Eymir Yaman, tâbi'-i Kasaba<br />
Mahmud veled-i Musa<br />
Hüsam veled-i o<br />
Hasan birader-i o<br />
Muharrem veled-i Pirce<br />
Mehmed veled-i o<br />
Mehmed veled-i Cafer<br />
Cafer birader-i o<br />
Mahmud veled-i Paşalı<br />
Paşalı veled-i o<br />
İbrahim veled-i Halil<br />
Halil veled-i o<br />
Mehmed birader-i o<br />
Ümmet veled-i Musa<br />
Hıdır veled-i o<br />
İbrahim veled-i Abdullah<br />
Mehmed veled-i Mahmud<br />
Yusuf birader-i o<br />
Bedir veled-i Seydi<br />
Bali veled-i Mahmud<br />
Ali veled-i o<br />
k<br />
k<br />
k<br />
nim<br />
m<br />
nim, müşterek<br />
k<br />
k<br />
k<br />
k<br />
k<br />
k<br />
k<br />
c, müşterek kadim<br />
k<br />
k<br />
k<br />
k<br />
k<br />
Zemîn-i ahâlî-i karye-i mezbûr Resm 30<br />
Zemîn-i Mahmud ve İbrahim ve Bedir Resm 37<br />
Zemîn-i Satılmış veled-i Receb Resm 37<br />
Kadimden ra’iyyet oğlu olmağın yine ra’iyyet kayd<br />
olundu.<br />
Ümmet veled-i Satılmış<br />
Ali veled-i Bahşi<br />
Hacı Ahmed veled-i Pir Ahmed<br />
Yusuf veled-i Mahmud<br />
Cafer birader-i o<br />
Pir<br />
k<br />
k<br />
k<br />
k<br />
Hasıl 2.500<br />
Hınta Müd 15 K 10 Kıymet 1.240<br />
Şa’ir Müd 8 Kıymet 480<br />
Burçak Müd 2 Kıymet 120<br />
Öşr-i kovan 25<br />
Ades Keyl 10 Kıymet 40<br />
Resm-i çift 74<br />
Resm-i bennak 192<br />
Resm-i mücerred 6<br />
Resm-i zemîn 104<br />
Âdet-i ağnam 10<br />
Bâd-ı hevâ ve deştbânî ma’a arûs ve tapû-yı zemîn 209<br />
TKGMA, Ankara Mufassal Tahrir Defteri, Eski 74, Yeni 17, Sayfa: 72-a,b<br />
308<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Şer’iye/Kadı Sicillerinde Eryaman Köyü<br />
Osmanlı hayatının birçok alanında önemli veriler arzeden şer’iye/kadı sicilleri; aile, toplum,<br />
ekonomi ve hukuk alanlarında bilgiler sunmaktadır. Ankara’nın 20 Kasım 1588-<br />
11 Temmuz 1590 tarihli 2 Numaralı Şer’iyye Sicilindeki kayıtta; “Taşpınar sipahisi Budak<br />
Bey’in gerek asaleten gerekse Hızır Bey ile Osman Ağa’ya vekaleten bazı tarlaları<br />
İmir Köyünden Mustafa oğlu Ahmed’e satıp tapuya verdiğine dair hüccet” (Ongan,<br />
1974:96) yer almaktadır. Kadı sicillerine bir örnek olarak vefat eden Mustafa ibni Hüseyin<br />
Ağa’nın terekesinin vârisler arasındaki paylaşımına yer verilmiştir (BOA, MŞH_<br />
ŞSC_d_00783_0089, Numara:190).<br />
MŞH_ŞSC_d_00783_0089, Numara:190<br />
Zîr Kazası’na tabi’ Emir Yaman Karyesi’nde sakin iken<br />
bundan akdem vefat eden Mustafa ibn-i Hüseyin<br />
Ağa’nın veraseti zevce-i menkuha-i metrukesi Ebe<br />
kız bint-i Mehmed ile sulbiye sagire kızı Seyyide’ye<br />
münhasıra olduğu inde’ş-şer’i’l-enver zahir ve nümayan<br />
olduktan sonra sagire-i mezbûrenin tesviye-i umuruna<br />
kıbel-i şer’den mansûb vasîsi validesi mezbûrenin<br />
taleb ve ma’rifeti ve ma’rifet-i şer’ ile mahallinde<br />
bi’l-müzayede bey’ ve tahrir ve beyne’l-verese tevzî’<br />
ve taksim olunan tereke-i müteveffâ-yı mezbûrun<br />
terekesidir ki ber vech-i âtî zikr ve beyan olunur. Hurrire<br />
fi’l-yevmi’t-tâsi’ min şehr-i Zilhicceti’ş-şerife li sene aşer<br />
ve selase mi’e ve elf. (6 Zilhicce 1310)<br />
Sahhü’l-bâki li’t-taksim-i beyne’l-vereseti’l-merkûm<br />
Kuruş Para<br />
515 20<br />
Kuruş<br />
Para<br />
Hisse-i zevce-i<br />
mezbûre Ebe kız 70 10<br />
Hisse-i bint-i<br />
mezbûre Seyyide’ye 445 10<br />
Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />
Aded Kuruş Para<br />
Nühasî kırba 3 30<br />
Köhne çuval 1 2<br />
Dakik yarım 4 24<br />
Bulgur yarım 2 12<br />
Köhne şalvar 1 20<br />
Kara sığır inek 1 182<br />
Kara sığır düğesi 1 110<br />
Karye derununda<br />
mülk-i menzil - 150<br />
Mezrû’at-ı hınta<br />
yarım bi’n-nısf 3 30<br />
Yekûn-ı tereke müteveffâ-yı mezburun<br />
680 Kuruş<br />
Minhe’l-ihracat<br />
Kuruş<br />
Para<br />
Techiz ve tekfin 40<br />
Mihr-i mü’eccel<br />
zevce-i mezbure Ebe kız 101<br />
Resm-i kısmet 17<br />
Dellaliye 5<br />
Kaydiye 1<br />
Pul 20<br />
BOA, MŞH_SC_d_00783_0089, Numara:190<br />
Vech-i meşrûh üzere verese-i kibârdan her biri hisse-i<br />
irsiyesini ahz eylediği gibi sagire-i mezbûrenin hisse-i<br />
irsiyesini vasî mezbûrenin yedine teslim olunduğu işbu<br />
mahalle şerh verildi.<br />
309<br />
T A R İ H T E
Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />
2.8<br />
GÜVERCİNLİK KÖYÜ<br />
Güvercinlik mevkii, önceleri köy olarak daha sonraları ise çiftlik olarak tarihte yer almıştır.<br />
Osmanlı dönemi sonlarında Güvercinlik köyünün bir çiftlik haline geldiği haritalarda<br />
açıkça görülmektedir (Kiepert, 1890-1892). Daha sonra buraya yapılan sanayi<br />
tesisleri sebebi ile herhangi bir yerleşim kalmamıştır.<br />
310<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Güvercinlik Höyüğü<br />
Güvercinlik sınırları içinde yer alan çimento fabrikasının karşısında bir höyük bulunmaktadır.<br />
Bu höyük, 1942 yılında Remzi Oğuz Arık tarafından Ankara çevresine gerçekleşen<br />
bir araştırma gezisinde Çimento Fabrikası’nın tam karşısında saptanmıştır.<br />
Höyük, Etimesgut İlçesi sınırları içinde, kent merkezi ile batıdaki Zir Bucağını birleştiren<br />
yolun Ankara’dan itibaren 9,5 kilometresinde bulunmaktadır. Günümüzde kentin içinde<br />
yolların arasında kalmıştır. Arık’a göre 5 m. yüksekliğinde 100 m. çapındadır. Yüzeyinden<br />
Etiyokuşu ve Ahlatlıbel İlk Tunç Çağı çanak çömleklerine benzeyen çanak çömlekler toplanmıştır.<br />
Bakır Çağ olarak nitelenenleri; İlk Tunç Çağı II. evreye tarihlenmektedir (Arık,<br />
1948:348).<br />
Çimento Fabrikası Karşısındaki Höyük, 2018<br />
Çimento Fabrikası Karşısındaki Höyüğün<br />
Uydu Görünümü, 2018<br />
311<br />
Çimento Fabrikası Karşısındaki Höyük, 2018<br />
T A R İ H T E
Güvercinlik Köyü Nüfusu<br />
Hicri 1247/Miladi 1831 yılına ait 1738 numaralı Nüfus Defterinde Güğercinlik ismiyle yer alan<br />
Köyde 6 hane ve 14 erkek nüfus sayılmıştır. Osmanlı’nın bu ilk genel sayımı, vergi ve asker<br />
temini temelli olarak yapıldığı için sadece erkek nüfusa yer verilmiştir. Bu sayımda Güvercinlik<br />
Köyü’nde Boyacıoğlu sülalesi yer almıştır (Koltuk, 2016:43, 406-407).<br />
Güğercinlik Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
1 Ahmed Boyacıoğlu, Orta boylu, kara sakallı 40<br />
2 Mehmed Ahmed Oğlu 15<br />
3 Memiş Oğulluğu 20<br />
4 Mehmed Orta boylu, kara sakallı 40<br />
5 Hasan Mehmed Oğlu Sabi<br />
6 Seyyid Mehmed Kısa boylu, köse sakallı 40<br />
7 Mustafa Mehmed Oğlu Sabi<br />
8 Hasan Uzun boylu, kara sakallı 45<br />
9 Ali Hasan Oğlu Sabi<br />
10 Hasan Kısa boylu, kara sakallı 45<br />
11 Mehmed Hasan Oğlu Sabi<br />
12 Deli Hasan Uzun boylu, kara sakallı 45<br />
13 Ali Deli Hasan Oğlu Sabi<br />
14 Mustafa Yeğeni Sabi<br />
Karye-i Güvercinlik Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
1 Halil Receb Orta boylu kır sakallı 80 Çoban<br />
1 2 Süleyman Seyid Orta boylu kara sakallı 47 Halil'in Damadı<br />
3 Muhammed Süleyman - 6<br />
2<br />
4 Ahmed Musa Kara sakallı 53 Boyacı oğlu Köy Muhtarı<br />
5 Mehmed Ahmed Ter bıyıklı 22 Boyacı oğlu<br />
6 Hüseyin Mehmed Orta boylu kara sakallı 55 Ebcel oğlu Çiftçi<br />
3 7 Hasan Hüseyin Şabb emred 9 Ebcel oğlu<br />
8 Mehmed Hüseyin - 6 Ebcel oğlu<br />
9 Seyid Mustafa Orta boylu kumral sakallı 50 Deli Çiftçi<br />
4 10 İsmail Hasan Şabb emred 12 Oğulluğu<br />
11 Mustafa Deli Seyid Şabb emred 13<br />
5<br />
12 Hacı Yusuf Hüseyin Orta boylu kır sakallı - Gözleri a’ma<br />
13 Mehmed Ahmed Orta boylu ter bıyıklı 24 Yiğeni<br />
6 14 Ömer İmamoğlu Hasan Orta boylu kara sakallı 30 Muhtarın hizmetkarı<br />
312<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Güvercinlik Köyünün tarihine ışık tutacak belgelerden Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki<br />
nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Güvercinlik,<br />
Tabi-i Kasaba-i Zir” başlığında verilmiştir.<br />
Güvercinlik Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:83-84<br />
313<br />
T A R İ H T E
1942 Ankara, 1:200000 H005, VEKAM<br />
314<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Güvercinlik Köyü Vergileri<br />
Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki<br />
Güvercinlik Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna<br />
yer verilmiştir. Transkripsiyon verilirken köy muhtarının temettuatı<br />
detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı bir çalışmasının konusunu teşkil<br />
ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen (özet olarak) yer almıştır.<br />
Güvercinlik Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
(Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845)<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01324.00002, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-3<br />
315<br />
T A R İ H T E
Güvercinlik Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergileri<br />
(Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845)<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01324.00002, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-3<br />
316<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Osmanlı Döneminde her mükellefin kişisel<br />
servetine ve senelik kazancına göre vergilendirilmesi<br />
yoluna gidilerek bu bilgilerin<br />
kaydedildiği Temettuat defterlerinin yanında<br />
Tapu Tahrir Defterlerinde ve vakıf<br />
kayıtlarının yer aldığı Evkaf Defterlerinde<br />
de Güvercinlik Köyü kayıtlarına rastlanılmıştır.<br />
Güvercinlik köyü gelirlerinden Kızıl<br />
Bey Cami ve Medresesine gittiği tahrir<br />
defterlerinde kayıtlıdır.<br />
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü<br />
Arşivi’nden Güvercinlik Köyüne ilişkin<br />
Ankara Mufassal Tahrir Defteri kayıtları<br />
ile Vakıf kayıtlarından ilgili belgeler orijinal<br />
kopyalarının eşliğinde Latin harflerine<br />
çevrilmesiyle elde edilen bilgilerle verilmiştir.<br />
317<br />
T A R İ H T E
Güvercinlik Mufassal Tapu<br />
Güvercinlik Mufassal Tapu<br />
28- Karye-i Güvercinlik, Öşr-i Vakf-ı Medrese-i Cami’-i<br />
Kızıl Bey der nefs-i Ankara ve rüsûm-ı örfiyyesi timâr<br />
Sevindik veled-i Ramazan<br />
Ramazan veled-i o<br />
Ömer birader-i o<br />
İbrahim birader-i o<br />
Osman veled-i Pir Veli<br />
Ali birader-i o<br />
Bayram birader-i o<br />
Murad veled-i Mehmed<br />
Halil veled-i Piri<br />
Mehmed veled-i Yozgat<br />
c<br />
k<br />
k<br />
m<br />
nim<br />
k<br />
k<br />
c<br />
k<br />
divane<br />
Zemîn-i Mehmed veled-i İbrahim, Resm 31<br />
Zemîn-i Mehmed ve Yahya Şehirlü Resm 17<br />
Zemîn-i Nebi Resm 24<br />
Zemîn-i Halil Resm 7<br />
HASIL 2.500<br />
Hınta Ru’s 12 Kıymet 960<br />
Şa’ir Ru’s 6 Kıymet 360<br />
Burçak Ru’s 19 Kıymet 56<br />
Öşr-i bostan 12<br />
Resm-i çift 92<br />
Resm-i bennâk 60<br />
Resm-i mücerred 6<br />
Adet-i ağnam 274<br />
Resm-i zemîn 99<br />
Resm-i zemîn-i hâric öşrün<br />
ve resmin vire 200<br />
Bâd-ı hevâ ve deştbânî<br />
ma’a arûs ve tapu-yı zemîn 381<br />
Güvercinlik Köyü, Kızıl Bey Mescidi ve<br />
Medresesi’nin Vakıf Arazisi<br />
Güvercinlik Mufassal Tapu<br />
Karye-i Güvercinlik, Kızıl Bey Mescidi ve Medresesi’nin<br />
vakfıdır. Öşr vakfa tasarruf olunur ve kalan bir öşrün nısfını<br />
Emir Sinan oğlu Hamza ve nısfını Yahşi ve Yusuf ve Şahin<br />
mutasarrıflardır. Hüdavendigar zamanında Subhi Ömer ve<br />
İvaz yerleriymiş. Mezkûr Şahin nevbetine hükm kendi hissesi<br />
mezkûr Hamza oğlu İlyas ve Hıdır bin Dedeye verildi.<br />
Hüseyin<br />
Abdi<br />
Hacı Yusuf<br />
Abdullah<br />
İsmail<br />
İvaz<br />
Mustafa<br />
Osman<br />
Yusuf veled-i Mehmed<br />
Ömer Beğin iki Hassa değirmen vardır<br />
Onbir çiftlik muattal<br />
Hane<br />
Çift : 8<br />
Bennak: 7<br />
Hınta : Yirmi üç buçuk müd<br />
Şa’ir : On dört müd<br />
Mahsûl: 1465<br />
Çift<br />
Çift<br />
Bennak<br />
Bennak<br />
Bennak<br />
Bennak<br />
Bennak<br />
Bennak<br />
Bennak<br />
Harab<br />
BOA<br />
MAD.d.00009.51,<br />
Tarih: Hicri 867,<br />
Miladi 1463,<br />
Sayfa:49a<br />
TKGM.TADB.TTD.00074.00058, Ankara Mufassal<br />
Tapu Tahrir Defteri Eski 74 Yeni 17, Sayfa: 48b<br />
318<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Kızıl Bey Câmii ve Medresesi<br />
Ankara’daki Kızıl Bey Câmii ve<br />
Medresesi’nin gelirleri arasında Güvercinlik<br />
Köyü öşrü de vardır. Söz konusu vakfın<br />
geliri; 1463 tarihli tahrir defterinde yıllık<br />
1465 akçe, 1522 tarihli tahrir defteri ile<br />
1571 tarihli tahrir defterlerinde yıllık 1860<br />
akçedir (BOA, Mad 9: 49a; BOA, 117: 31b;<br />
TKGMA, 558:43a).<br />
Ankara’da Ulus’taki Ziraat Bankası Genel<br />
Müdürlük Binası’nın yerinde bulunan Kızıl<br />
Bey Külliyesi Alâeddin Keykubad’ın Ankara<br />
valisi Melikü’l-Ümera Seyfeddin Kızıl tarafından<br />
yaptırılmıştır. Çok geniş bir alan<br />
içindeki Külliyenin arsası, çoğunluğu mezarlık<br />
olmak üzere; Ulus Meydanına kadar<br />
uzanmakta idi. Cami, medrese ve türbeden<br />
meydana gelen küçük bir külliye idi.<br />
Muhtemelen caminin bir bölümü medrese<br />
olup türbesi de doğusunda idi (Sağdıç,<br />
1991:49). Külliye, 1931 yılında Ziraat<br />
Bankası Genel Müdürlük Binası yapılması<br />
için Vakıflar Genel Müdürlüğünce daha<br />
satış işlemi yapılmadan önce yıkılmıştır.<br />
Daha sonra tamamlanan satış işleminde<br />
8.801.75 TL. bedel ödenmiştir. Yıkılan Kızılbey<br />
Külliyesi’nden Ankara Etnografya<br />
Müzesinde bazı ahşap parçaları kalmıştır<br />
(Erdoğan, 2007:143-144).<br />
1900’lü yıllarda Kızılbey Külliyesi, VEKAM Arşivi<br />
(TKGMA, 558, 43a)<br />
Güvercinlik Köyü Camisi<br />
Arşiv kayıtlarında Ali Halife’nin Güvercinlik Köyüne bir mescit yaptırdığı, Rebiulevvel<br />
1165/Ocak-Şubat 1752 tarihinde bu mescidin imamlığına kendisinin, müezzin olarak da<br />
kardeşi Hasan’ın tayininin yapıldığı kayıtlıdır (VGMA, 1061:130)<br />
VGMA, 1061:130<br />
319<br />
T A R İ H T E
Richard Kiepert, Karte von Klein Asien, 1914<br />
2.9<br />
ŞEHİDALİ KÖYÜ (ŞEHİTALİ)<br />
Anadolu hemen her bölgesi için binlerce<br />
yıllık geçmişiyle adeta bir kavimler<br />
köprüsü olarak insanlık tarihinin<br />
en önemli kara parçalarından biridir.<br />
Ankara ve çevresinde de yapılan arkeolojik<br />
kazı ve araştırmalarda Paleolitik dönemden<br />
itibaren geçmişe ait birçok buluntuya rastlanılmıştır.<br />
MÖ 8000 ila 5500 yıllarını içine alan<br />
ve ilk köylerin kurulduğu, avcılık, tarım ve<br />
hayvancılığın daha da geliştiği dönem olarak<br />
tanımlanan Neolitik Çağ ile ilgili de pek çok<br />
buluntuya rastlanılmıştır. “Arkeolog Prof. Dr.<br />
Remzi Oğuz Arık’ın Ankara Kalesinde yaptığı<br />
çalışmalarda Neolitik Çağa ait bir taş balta<br />
parçası bulunmuştu” (Sargın, 2012:15). Yine<br />
bu bağlamda “Arkeolog Nurettin Can Gülekli<br />
tarafından bulunan lamba ve ok uçları,<br />
Şehit Ali Köyü, Çubuk Çayı, Şereflikoçhisar/<br />
Akın köyündeki Çatalhöyükleri ve Roma Tiyatrosunda<br />
bu döneme ait eserler (taş balta<br />
gibi) ele geçirilir” (Sargın, 2012:15). Bu araştırmalarda<br />
ortaya çıkan veriler, Etimesgut<br />
ilçesinin en eski yerleşim yerinin Şehid Ali<br />
Köyü olduğunu göstermektedir.<br />
320<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Şehitali Köyü Camileri<br />
Köyde iki cami bulunmaktadır. Eski<br />
cami, çatılı, dikdörtgen planlı, sade bir<br />
yapıdır. Söz konusu caminin yanına yeni<br />
kubbeli bir cami yapıldığından günümüzde<br />
kullanılmamaktadır.<br />
Vakıflar Genel Müdürlüğü arşiv belgesine<br />
göre Şehitali Köyünde bulunan Mescid,<br />
cemaatinin çoğalması sebebiyle<br />
Mahmud ibni İbrahim tarafından içine<br />
minber konularak camiye çevrilmiştir.<br />
Yarım akçe ücretle Hasan bin İbrahim<br />
Muharrem 1210/Temmuz Ağustos 1795<br />
hatip olarak tayin edilmiştir (VGMA,<br />
531:108). Bu göreve daha sonra Mehmed<br />
Efendi ibni Ali 11 Receb 1280 /<br />
22 Aralık 1863 tarihinde tayin edilmiştir<br />
(VGMA, 224-28-197).<br />
Şehitali Köyü Camisine Hatip Tayini Belgesi, VGMA, 224-28-197<br />
“Şehid Ali” kimdir?<br />
Şehitali Köyü Eski ve Yeni Camileri, 2018, Ali Kılcı<br />
Şehitali köyü, köyde bulunan Şehid Ali’den ismini almaktadır. Köye ismini veren Şehid<br />
Ali konusunda ne yazık ki rivayetler dışında bir bilgiye ulaşılamamıştır. Köy sakinleri,<br />
köyü kuran Şehit Ali’nin türbesinin Osmanlı devrinde bir zaviye olduğunu, tekkeler kapatılınca<br />
buradaki tekke eşyalarının gelen memurlar tarafından alındığını yaşlılardan işittiklerini<br />
aktarmaktadırlar.<br />
321<br />
T A R İ H T E
Şehitali Köyünde Şehit Ali Türbesi İç ve Dış Görünüş, 2018<br />
Şehitali Tübesi<br />
Şehitali Köyünün üstünde bir tepe üzerinde yer alan türbe kare planlı kubbeli yeni bir yapıdır.<br />
Türbenin içi seramik, dışı mozaikle kaplanmıştır. Kubbesi dıştan metal bir örtüyle kaplıdır. İçinde<br />
tek bir toprak mezar olup üstüne bayrak örtülmüştür. Kubbe içine kalem işi süslemeler yapılmıştır.<br />
Şehitali Çeşmeleri<br />
Köy Camisinin Yanındaki Çeşme<br />
Köy camisinin kuzeyinde bir yamaca yaslanan<br />
çeşme düzgün kesme taşlarla yapılmıştır. Sade<br />
görünümlü çeşmenin üstünde yarım bit yuvarlak<br />
bir silme ile bitmektedir. Kitabesi olmayan<br />
çeşme cami ile birlikte yapılmış olabilir. Sağlam<br />
durumdaki çeşmenin suyu akmamaktadır.<br />
Köyün Dışındaki Çeşme<br />
Köyün dışında düzgün iri kesme taşlarla yapılmış,<br />
büyük ve uzun bir çeşmedir. İki kenarı ve<br />
üst kısmı düz bir silme ile sınırlanmıştır. Çeşmenin<br />
orta kısmında yer alan kitabe yeri boş<br />
durmaktadır. Sade görünümlü çeşme, genel<br />
hatları ile sağlam durumdadır.<br />
Şehitali Köyü Eski Çeşme, 2018<br />
Şehitali Köyü Dışındaki Çeşme, 2018<br />
322<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Şehitali Köyü Nüfusu<br />
Şehitali Köyü’nün ismi, Osmanlı Devleti’nde ilk genel nüfus sayımının olduğu 1831 yılı<br />
nüfus verilerinin kayıtlı olduğu Ankara Nüfus Defterinin ikinci bölümünde “Şeydali” olarak<br />
geçmektedir. Bu nüfus sayım sonucuna göre Şehitali köyünde 27 hanede 74 erkek<br />
nüfus yaşamaktadır. 1831 yılında yapılan bu sayımda Şehitali Köyü’nde İmamoğlu, Tataroğlu,<br />
Tiryakioğlu, Termelioğlu, Kethüdaoğlu, Ahmedoğlu, Osmanoğlu, Tombak ve<br />
Gökalioğlu sülaleleri yer almıştır (Koltuk, 2016:44, 397-398).<br />
Şeydali (Şehidali) Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />
1 Mehmed İmamoğlu, Orta boylu kır sakallı 55<br />
1<br />
2 Hüseyin Mehmed Oğlu, Sade-rû 16<br />
3 Hüseyin Oğulluğu Sabi<br />
2<br />
4 Ali İmamoğlu, Orta boylu, kumral sakallı 45<br />
5 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />
6 Ali Zemre, Uzun boylu, kumral bıyıklı traş 35<br />
3<br />
7 Ahmed Ali Oğlu 15<br />
8 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />
9 Gökçe Orta boylu, ak sakallı Ölüm:1247 70<br />
4<br />
10 Satılmış Gökçe Oğlu, Kumral bıyıklı 26<br />
11 Mehmed Gökçe Oğlu Sabi<br />
5 12 Mehmed Tataroğlu, kara sakallı 42<br />
13 Hüseyin Tataroğlu, kumral sakallı 40<br />
6<br />
14 Ahmed Hüseyin Oğlu Sabi<br />
15 Hasan Hüseyin Oğlu Sabi<br />
16 Ali Hüseyin Oğlu Sabi<br />
7<br />
8<br />
9<br />
10<br />
17 Ahmed Orta boylu, köse sakallı 38<br />
18 Mehmed Kardeşi 16<br />
19 Hüseyin Orta boylu, kır sakallı 50<br />
20 Ali Kardeşi, kumral bıyıklı 25<br />
21 Osman Orta boylu, kumral sakallı 48<br />
22 Ömer Osman Oğlu 17<br />
23 Mehmed Osman Oğlu Sabi<br />
24 Abdullah Osman Oğlu Sabi<br />
25 Hamza Osman Oğlu Sabi<br />
26 Hasan Tiryakioğlu, Orta boylu, kumral sakallı 32<br />
27 Halil Kardeşi, Kumral bıyıklı 25<br />
28 Ali Kardeşi, Ter bıyık 20<br />
323<br />
T A R İ H T E
29 Gökmen Kır sakallı 50<br />
11 30 Ahmed Damadı, kara bıyıklı 35<br />
31 Ahmed Gökmen Oğlu Sabi<br />
32 Baba Çelebi Kumral sakallı 45<br />
12 33 Mehmed Baba Çelebi Oğlu Sabi<br />
34 Hamza Baba Çelebi Oğlu, Yekçeşm Sabi<br />
35 Mehmed Termelioğlu, Orta boylu, kır sakallı 50<br />
13<br />
36 Ahmed Mehmed Oğlu, Sade-rû 18<br />
37 Hüseyin Damadı, Sarı sakallı 32<br />
38 Ali Hüseyin Hüseyin’in oğlu Sabi<br />
39 Mehmed Orta boylu, ak sakallı 75<br />
14<br />
40 İsmail Mehmed Oğlu 35<br />
41 Ahmed Mehmed Oğlu 15<br />
42 Mehmed Yeğeni, Kumral bıyıklı 28<br />
15<br />
43 İbrahim Kethüdaoğlu, Ak sakallı 65<br />
44 Satılmış İbrahim Oğlu 15<br />
45 Kara Mehmed Uzun boylu, kara sakallı 40<br />
46 Osman Kara Mehmed Oğlu Sabi<br />
16<br />
47 Ahmed Kara Mehmed Oğlu Sabi<br />
48 Ömer Kara Mehmed Oğlu Sabi<br />
49 Mustafa Yeğeni, Sarı bıyıklı, Topal 25<br />
50 Ali Kardeşi, Askerde -<br />
17 51 Musa Ahmedoğlu, Uzun boylu, ter bıyıklı 22<br />
18 52 Abbas Orta boylu, kumral sakallı 40<br />
19 53 Salih Osmanoğlu, Orta boylu, ter bıyıklı, Askerde 22<br />
54 Mahmud Orta boylu, kumral sakallı 40<br />
20 55 Hüseyin Mahmud Oğlu Sabi<br />
56 Hasan Kardeşi, Kara sakallı 28<br />
21<br />
57 Ali Tombak, Orta boylu, kara bıyıklı 26<br />
58 İbrahim Ali Oğlu Sabi<br />
22<br />
59 Veliyüddin Uzun boylu, kara sakallı 30<br />
60 Mahmud Veliyüddin Oğlu Sabi<br />
61 Ali Orta boylu, kara sakallı, Yekçeşm 40<br />
23 62 İbrahim Ali Oğlu, Ter bıyık 22<br />
63 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />
64 İbrahim Gökalioğlu, Ak sakallı 65<br />
65 Satılmış İbrahim Oğlu, Kumral bıyıklı 25<br />
24 66 Ali İbrahim Oğlu Sabi<br />
67 Mehmed İbrahim Oğlu Sabi<br />
68 Mustafa İbrahim Oğlu Sabi<br />
25<br />
69 Ali Orta boylu, İmam, Ankaralı 50<br />
70 Ahmed Ali Oğlu 15<br />
26<br />
71 Ebubekir Orta boylu, Sarı bıyıklı 35<br />
72 İbrahim Kardeşi Sabi<br />
27<br />
73 Seyyid Ahmed Orta boylu, Kara sakallı, Berber 36<br />
74 Hasan Seyyid Ahmed Oğlu Sabi<br />
324<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Şehitali Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
Şehitali köyünün “Başbakanlık<br />
Osmanlı Arşivi” kayıtlarında<br />
Hicri:1258, Miladi:<br />
1842/1843 yıllarındaki nüfus<br />
bilgisi “Karye-i Şehid Ali, Tabi-i<br />
Kasaba-i Zir” başlığında orijinali<br />
ve transkripsiyonu ile birlikte<br />
verilmiştir.<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258,<br />
Miladi: 1842/1843, Sayfa:183-187<br />
325<br />
T A R İ H T E
Şehitali Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
Karye-i Şehidali Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
1<br />
1 A'rac Ali Hüseyin Orta boylu ak sakallı 85 A'rac, Çiftçi<br />
2 Mehmet A'rac Ali Orta boylu ter bıyıklı 22<br />
3 Ahmet<br />
Tataroğlu<br />
Hüseyin<br />
Şabb emred 15 Çiftçi<br />
2<br />
4 Hasan Hüseyin Şabb emred 12<br />
5 Ali Hüseyin 10<br />
3<br />
6 Seyid Musa Uzun boylu kır sakallı 50 Tatar oğlu Çiftçi<br />
7 Musa Ahmet Orta boylu kara sakallı 30 Yiğeni, Çiftçi<br />
4 8 Muhammed<br />
Güzelce<br />
Hüseyin<br />
Orta boylu ter bıyıklı 22 Çiftçi<br />
5<br />
9 Ahmet Mehmet Orta boylu kumral sakallı 47 Civelek oğlu Çiftçi<br />
10 Mehmet Mehmet Uzun boylu sarı sakallı 30 Civelek oğlu Çiftçi<br />
6<br />
11 Ali İbrahim Orta boylu kara sakallı 30 Kadı oğlu Çiftçi<br />
12 İbrahim Ali 2<br />
13 Osman<br />
Manda<br />
Abdullah<br />
Orta boylu kır sakallı 65 Çiftçi<br />
14 Ömer Osman Orta boylu kır sakallı 32 Redif askeri saka<br />
7 15 Mehmet Osman Orta boylu ter bıyıklı 30 Mefkud<br />
16 Hamza Osman Şabb emred 16<br />
17 Abdullah Osman 13 Ma'zür-i çeşm<br />
18 Mustafa Lom Bekir 9 Üvey oğlu<br />
19 Hasan Ali Orta boylu kumral sakallı 45 Tiryaki oğlu Çiftçi<br />
8<br />
20 Ali Ali Orta boylu sarı bıyıklı 32 Tiryaki oğlu Mansure askerinde<br />
21 Mustafa Ali Şabb 8 Tiryaki oğlu<br />
22 Ahmet Hasan 2 Tiryaki oğlu<br />
23 Ahmet Çil Osman Orta boylu kumral sakallı 49 Çiftçi<br />
9 24 Ahmet Ahmet 8<br />
25 Gökmen Ahmet 1<br />
26 Seyid Hamza Orta boylu ter bıyıklı 22 Çiftçi<br />
10<br />
Yekçeşm<br />
27<br />
Hamza<br />
Hamza Şabb emred 17 Çiftçi, Yekçeşm<br />
11 28 Satılmış<br />
Gökçe<br />
Hüseyin<br />
Orta boylu kumral sakallı 43 Çiftçi<br />
29 Mehmet Abdullah Orta boylu ak sakallı 80 Termeli oğlu Çiftçi<br />
12 30 Ahmet Mehmet Uzun boylu köse sakallı 29 Termeli oğlu Çiftçi<br />
31 Bekir Ahmet 1 Termeli oğlu Hafidi<br />
32 Hüseyin Musa Orta boylu sarı sakallı 45 Şorbalı Çiftçi<br />
13 33 Ali Hüseyin Şabb emred 15<br />
34 Musa Hüseyin 5<br />
35 İsmail Mehmet Orta boylu kumral sakallı 56 Elvan oğlu Çiftçi<br />
14<br />
36 Mehmet Halil Orta boylu kumral sakallı 41 Oğulluğu, Çiftçi<br />
37 Ahmet İsmail Orta boylu kara bıyıklı 27 Elvan oğlu Asker-i redif<br />
38 Osman Mehmet Şabb 7<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:183-187<br />
326<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Şehitali Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
15<br />
39 İbiş Kethüda Veli Orta boylu ak sakallı 84<br />
40 Satılmış İbiş Orta boylu kara sakallı 25 Çiftçi<br />
16<br />
41 Mustafa Ömer Orta boylu köse sakallı 40 Şorbalı Zurnacı<br />
42 Ömer Mustafa 1<br />
43 Kara Mehmet Mustafa Orta boylu kır sakallı 59 Şorbalı Çiftçi<br />
44 Osman Kara Mehmet Uzun boylu ter bıyıklı 17 Çiftçi<br />
17 45 Ahmet Kara Mehmet Orta boylu 15<br />
46 Ömer Kara Mehmet Şabb 12<br />
47 Ali Kara Mehmet 5<br />
18<br />
48 Halil Hüseyin Orta boylu kara sakallı 30 Çiftçi<br />
49 Abidin Hüseyin Orta boylu kara bıyıklı 26 Mansure askerinde<br />
19<br />
50 Hasan Ali Koca Orta boylu kara sakallı 40 Çoban<br />
51 Ali Hasan 1<br />
52 Ali Mehmet Orta boylu kumral sakallı 59 Yekçeşm, Çiftçi<br />
20<br />
53 İbrahim Ali Uzun boylu sarı sakallı 30 Mansure askerinde<br />
54 Mehmet Ali Şabb emred 18<br />
55 Feyzullah Ali 8<br />
56 İbrahim Gök Ali Uzun boylu ak sakallı 80 Bila san'at<br />
57 Satılmış İbrahim Uzun boylu kara sakallı 42 Çiftçi, Köy Muhtarı<br />
58 Ali Satılmış 14 Hafidi<br />
21<br />
59 Mustafa Satılmış Orta boylu 13<br />
60 Mehmet Satılmış 10<br />
61 Ahmet Satılmış 6<br />
62 İbrahim Satılmış 5<br />
63 Esad Satılmış 1<br />
64 Mahmut Ali Koca Orta boylu sarı sakallı 49 Çiftçi<br />
22 65 Hüseyin Mahmut Şabb emred 17<br />
66 Mehmet Mahmut Şabb 9<br />
67 Mehmet Mustafa Orta boylu kır sakallı 67 İmam oğlu Çiftçi<br />
23 68 Ahmet Mehmet Orta boylu kumral bıyıklı 25 İmam oğlu Mefkud<br />
69 Hüseyin Mehmet Orta boylu kumral bıyıklı 24 İmam oğlu Redif askerinde<br />
70 Ali Mustafa Orta boylu kır sakallı 56 Çiftçi<br />
24<br />
71 Mehmet Ali Orta boylu kara bıyıklı 17 Mansure askerinde<br />
72 İsmail Ali 8<br />
73 Ahmet Ali 4<br />
25<br />
74 Hüseyin İbrahim Orta boylu ak sakallı 68 Çiftçi<br />
75 Hasan Köni Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 23 Damadı, Çiftçi<br />
26 76 İbrahim Kanlı Hasan Orta boylu ter bıyıklı 17 Irgad<br />
77 Ali Mehmet Orta boylu kara sakallı 42 Elvan oğlu Çoban<br />
27<br />
78 İpek Ali Şabb emred 10<br />
79 Mehmet Ali Şabb 8<br />
80 Hasan Ali 1<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:183-187<br />
327<br />
T A R İ H T E
Şehitali Köyü Vergileri<br />
Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Şehid Ali<br />
Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir.<br />
Transkripsiyon verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından<br />
ve ayrı bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı<br />
icmalen (özet olarak) yer almıştır.<br />
Şehitali Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı) Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01344, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-3-4-5<br />
328<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Şehitali Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01344, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />
329<br />
T A R İ H T E
Şehitali Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01344, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-5<br />
330<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Şer’iye/Kadı Sicillerinde Şehitali Köyü<br />
Tarihi Neolitik çağlara kadar dayanan Şehitali Köyünün ismine Osmanlı Dönemi’yle ilgili<br />
olarak şer’iye/kadı sicillerinde de rastlanmaktadır. Burada örnek olması bakımından Şehitali<br />
Köyünden olup Harbiye Nezareti tarafından vefatı haber verilen ‘İbrahim bin Halil’in<br />
veraset tespitine ve bu terekeden eşi ile oğlu ve kızına düşen paylara yer verilmiştir.<br />
Şehitali Köyü Şer’i Sicil Kaydı (Tereke)<br />
MŞH_ŞSC_d_08913_0040, Numara:155<br />
Medine-i Ankara Vilayeti’ne tâbi’ Zîr Nahieyesi’nin Şehid Ali Karyesi ahalisinden<br />
ve efrâd-ı askeriyeden iken Harbiye Nezaret-i Celilesi Muhasebat Dairesi Üçüncü<br />
Şube Riyaset-i Aliyyesi’nin On iki bin sekiz yüz seksen beş adedli Emirnamesi’nde<br />
vefatı müstahber İbrahim bin Halil’in veraseti zevce-i menkûhesi Azime ibnet-i<br />
Mehmed ile sulbî sagir oğlu Halil ve sagire kızı Remziye’ye münhasıra idüğü<br />
zevce-i mezbûre Meclis-i şer’de takrir ve karyesi ihtiyariyesinin mühr-i resmî ve<br />
zâtîleriyle mahtûm 22 Kanunuevvel 332 tarihli ibraz eylediği ilmühaber takrir-i<br />
meşruhu te’yid ve veraset-i mezkure vech-i meşruh üzere idüğünü karye-i<br />
mezkûreden İmam oğlu Mehmed Efendi bin Ahmed ve Zîr Kasabası İmamı Hafız<br />
İbrahim Efendi bin Hasan Efendinin alâ tariki’ş-şahade ihbarlarıyla mütehakkık<br />
olmağın ve tashih-i mesele-i mirasları yirmi dört sehimden olup, üç sehmi zevce-i<br />
mezbûre ve on dört sehmi ibn-i mezbûr ve yedi sehmi bint-i mezbûreye isabeti<br />
iktiza eylediği tescil ve Zîr Nahiyesi Mahkeme-i Şer’iyyesi’nden ilam olundu.<br />
Hurrire fi’l-yevmi’s-sâmin ve’l-işrîn min Rebîü’l-evvel sene Hamse ve selâsîn ve<br />
selâse mi’e ve elf. (28 Rebiülevvel 1335)<br />
BOA, MŞH_ŞSC_d_08913_0040, Numara 155<br />
331<br />
(Mühür)<br />
T A R İ H T E
Yapracık, 1935, Ölçek:1/25.000<br />
2.10<br />
YAPRACIK KÖYÜ<br />
Etimesgut’un en eski yerleşimlerinden olan<br />
Yapracık köyünün eski çağlardan beri var olduğunu<br />
ortaya koyan höyüklerde Kalkolitik,<br />
Eski Tunç Çağı, Frig ve Roma Dönemlerine<br />
ait seramik parçalarına rastlanılmıştır.<br />
Ankara ve Etimesgut’un bir Türk yurdu haline<br />
gelmesi sürecinde Yapracık Köyü ve çevresinin<br />
Kasaba Yörükleri tarafından önce yaylak<br />
olarak kullanılıp sonra da yerleşik düzene<br />
geçilmesiyle burası bir Türk Köyü olmuştur.<br />
Osmanlı Devletinde konar göçer yörükler,<br />
yerleşik düzene geçtiklerinde dâhil oldukları<br />
yörüklük nizamnamesi hükümlerinden<br />
ayrılıp raiyyet hukukuna tabi olurlar. Ahmet<br />
Refik, ‘Anadolu’da Türk Aşiretleri’ kitabında<br />
bu durumu şöyle ifade eder: “Yörükler konar<br />
göçerlikten vaz geçerler ve davarlarını dağıtarak<br />
ziraat ve hirasetle meşgul olurlarsa, artık<br />
yörüklükten çıkarlar, raiyyet olurlardı. Tahrir<br />
zamanı, on yıldan ziyade hangi kariyyede<br />
sakin oldukları yazılmışsa, raiyyet resmini o<br />
kariyyenin (köyün) sipahisine verirler (Refik,<br />
1930:VII). Yapracık Köyünün 1400’lü yılların<br />
ortalarından itibaren bir Türk köyü olarak<br />
yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. Çünkü<br />
Yapracık köyündeki çiftlik, Ahi Mesud’un<br />
oğlu Ahi Minnet tarafından vakfedilmiştir.<br />
332<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
YAPRACIK KÖYÜ HÖYÜKLERI<br />
Yapracık A Höyüğü<br />
Yapracık’ın tarihi bir yerleşim olduğunu gösteren bu höyük, köyün 500 m. güneydoğusunda<br />
bulunmaktadır. Höyük 150 m. çapında, 7 m. yüksekliğindedir. Yapılan yüzeyinde araştırmalarında<br />
höyükte, Eski Tunç, Hitit ve Demir Çağlarına ait seramik parçalarına rastlanılmıştır. Halen<br />
höyük üzerinde tarımsal faaliyetler sürdürülmektedir. Ankara Koruma Kurulu’nca 1. ve 3. Derece<br />
Arkeolojik Sit olarak korumaya alınmıştır.<br />
Yapracık A Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />
Yapracık A Höyüğü, 2018<br />
333<br />
T A R İ H T E
Yapracık B Höyüğü<br />
Höyük köyün güneydoğusunda, 150 m. çapında, 6 m. yüksekliğindedir. Höyük üzerinde yapılan<br />
tarımsal faaliyetler nedeniyle seviyesi düşmüştür. Höyük yüzeyinde yapılan araştırmalarda çok<br />
miktarda çakmaktaşı sileksartıklar, kaba işlenmiş yonga aletler, devetüyü hamurlu açık renk seramik<br />
ile kırmız astarlı seramikler bulunmuştur. Prehistorik, Eski Tunç, Hitit ve Demir Çağlarında<br />
iskân görmüştür. Ankara Koruma Kurulu’nca 1. ve 3. Derece Arkeolojik Sit olarak korumaya<br />
alınmıştır.<br />
Yapracık B Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />
B Höyüğünün Bugünkü Görüntüsü, 2018<br />
Yapracık A ve B Höyüğünün Uydu Görüntüsü<br />
334<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yapracık Höyük Ağaçlı Mevki<br />
Yapracık yerleşmesinin 1.5 km. kuzey-doğusunda, Horlağın Deresinin kuzeyinde, Tuzla Tepesinin<br />
doğusunda, Ağaçlı Tepesinde yer alan Höyük üzerinde Roma ve Bizans seramikleri<br />
bulunmuştur. AKTVK Kurulunca 1. Derece Arkeolojik sit olarak korunmaya alınmıştır.<br />
Yapracık Ağaçlı Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />
Höyüğün Bugünkü Görüntüsü, 2018<br />
Yapracık Ağaçlı Mevkii Höyüğünün Uydu Görüntüsü<br />
335<br />
T A R İ H T E
Yapracık Köyü Nüfusu<br />
Yapracık Köyü, höyüklerinden de anlaşıldığı gibi ilkçağlar, Hitit, Roma ve Bizans Dönemlerinde<br />
olduğu gibi Osmanlı döneminde de bir yerleşim yeridir. Osmanlı Devleti’nin ilk genel<br />
nüfus sayımı olan 1831 nüfus sayımına göre Yapracık’ta 20 hanede 71 erkek nüfus kaydedilmiştir.<br />
Bu nüfus sayımında köyde Karacaoğlu, Berberoğlu, Mavioğlu ve Deli sülalelerine yer<br />
verilmiştir (Koltuk, 2016:44, 390-391).<br />
Yapracık Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />
1 Ali Uzun boylu ak sakallı 75<br />
2 Musa Ali Oğlu, Kır sakallı 48<br />
1<br />
3 Hüseyin Ali Oğlu Sabi<br />
4 Ali Ali Oğlu Sabi<br />
5 Mahmud Ali Oğlu, Sarı bıyıklı 40<br />
6 İbrahim Ali Oğlu 33<br />
7 Ömer Karacaoğlu, kısa boylu, kır sakallı 48<br />
8 Kır Mahmud Kardeşi 45<br />
9 Ahmed Mahmud Mahmud’un Oğlu, ter bıyık 20<br />
10 Mehmed Mahmud Mahmud’un Oğlu, sade-rû 17<br />
2<br />
11 Osman Mahmud Mahmud’un Oğlu 15<br />
12 Halil Mahmud Mahmud’un Oğlu Sabi<br />
13 Hüseyin Mahmud Mahmud’un Oğlu Sabi<br />
14 Ali Mahmud Mahmud’un Oğlu Sabi<br />
15 Abdullah Mahmud Mahmud’un Oğlu, kumral bıyıklı 28<br />
16 İbrahim Abdullah Abdullah’ın Oğlu Sabi<br />
17 Ali Karacaoğlu, Orta boylu, kır sakallı 52<br />
18 Mustafa Ali Kara sakallı, Arec 32<br />
3<br />
19 İbrahim Ali Ter bıyıklı 26<br />
20 Hasan Ali Oğlu 16<br />
21 Dede Ali Oğlu Sabi<br />
4<br />
5<br />
22 Hüseyin Ali Oğlu Doğum:1247<br />
23 Ahmed Orta boylu, ak sakallı 58<br />
24 Memiş Ahmed Oğlu, kara sakallı 30<br />
25 Mustafa Ahmed Oğlu, ter bıyık 20<br />
26 Mahmud Uzun boylu, Ak sakallı 80<br />
27 İsmail Mahmud Oğlu, Kara sakallı 38<br />
28 Ahmed Mahmud Oğlu, Kara sakallı 26<br />
29 Mustafa Mahmud Oğlu Sabi<br />
336<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
6<br />
30 Mustafa Berberoğlu, Orta boylu, Kara sakallı 40<br />
31 Mehmed Kardeşi 26<br />
7<br />
32 Mehmed Emin Kısa boylu, bıyıklı 35<br />
33 Baba Kardeşi, Ter bıyık 22<br />
34 İbrahim Uzun boylu, kumral sakallı 45<br />
8<br />
35 İsmail İbrahim Oğlu Sabi<br />
36 Osman İbrahim Oğlu Sabi<br />
37 Mehmed Kardeşi, kumral sakallı 40<br />
9<br />
38 Mehmed Orta boylu, kır sakallı 40<br />
39 Osman Mehmed Oğlu Sabi<br />
40 Halil Orta boylu, sakallı 40<br />
41 Mahmud Halil Oğlu, Sade-rû 17<br />
10<br />
42 Hasan Halil Oğlu, Arec 15<br />
43 Salih Halil Oğlu Sabi<br />
44 Mehmed Halil Oğlu Sabi<br />
45 İbrahim Halil Oğlu Sabi<br />
11<br />
46 Hüseyin Uzun boylu, Bıyıklı 36<br />
47 Mehmed Kardeşi, Maraz Sabi<br />
48 Hasan Orta boylu, Kara sakallı sakallı 38<br />
12<br />
49 Ahmed Kardeşi, Sade-rû 15<br />
50 Mehmed Kardeşi, Sade-rû 12<br />
51 Musa Amcaoğlu, Maraz 18<br />
52 Osman Orta boylu, kır sakallı 55<br />
13 53 Mustafa Osman Oğlu, Bıyıklı 30<br />
54 İsmail Osman Oğlu Doğum:1247<br />
55 Süleyman Uzun boylu, kır sakallı 60<br />
56 Hüseyin Süleymen Oğlu, Kara sakallı 30<br />
14 57 Osman Süleyman Oğlu Sabi<br />
58 Musa Süleyman Oğlu Sabi<br />
59 Ali Süleyman Oğlu Sabi<br />
60 Durmuş Orta boylu, Sarı sakallı 40<br />
15<br />
61 Veliyüddin Durmuş Oğlu Sabi<br />
62 Abdurrahman Durmuş Oğlu Sabi<br />
63 Ali Durmuş Oğlu Sabi<br />
64 İbrahim Orta boylu, sarı sakallı 40<br />
16 65 Mehmed İbrahim Oğlu Sabi<br />
66 Ali İbrahim Oğlu Sabi<br />
17 67 Süleyman Uzun boylu, ter bıyık 24<br />
18 68 Hüseyin Mavioğlu, Yetim 16<br />
19 69 Mahmud Deli, Orta boylu, Ak sakallı 60<br />
20<br />
70 Mehmed Nezir Molla Kır sakallı, İmam 42<br />
71 İbrahim Mehmed Nezir Molla Oğlu Sabi<br />
337<br />
T A R İ H T E
Yapracık Köyü, höyüklerinden de anlaşıldığı gibi ilkçağlar, Hitit, Roma ve Bizans Dönemlerinde<br />
olduğu gibi Osmanlı döneminde de bir yerleşim yeridir. Burada Hicri:1258, Miladi: 1842/1843<br />
yıllarındaki nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Yapracık, Tabi’-i<br />
Kasaba-i Zir” başlığında verilmiştir.<br />
Yapracık Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:214-218<br />
338<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yapracık Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:214-218<br />
339<br />
T A R İ H T E
Yapracık Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
Karye-i Yapracık Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
1 Musa Halid oğlu Ali Orta boylu ak sakallı 60 Köy Muhtarı<br />
2 Mahmut Ali Orta boylu kara sakallı 49 Çiftçi<br />
3 İbrahim Ali Orta boylu kara sakallı 45 Çiftçi<br />
4 Hüseyin Musa Orta boylu ter bıyıklı 22 Çiftçi<br />
5 Ali Musa Şabb emred 15<br />
6 Hüseyin Hüseyin 1 Hafidi<br />
7 Süleyman İbrahim 7<br />
8 Memiş Ahmet Uzun boylu kara sakallı 50 Bıçak oğlu Çiftçi<br />
9 Ahmet Memiş 7<br />
10 Mehmet Memiş 4<br />
11 Mustafa Ahmet Orta boylu kumral sakallı 30 Bıçak oğlu Yekçeşm, çiftçi<br />
12 Ahmet Mustafa 2<br />
13 İsmail Mahmut Orta boylu kumral sakallı 46 Deli Çiftçi<br />
14 Ahmet Mahmut Orta boylu kara sakallı 54 Deli A'ma<br />
15 Mahmut İsmail 2<br />
5 16 Hüseyin Mavi Orta boylu köse sakallı 24 Çiftçi<br />
6<br />
7<br />
8<br />
9<br />
10<br />
11<br />
12<br />
13<br />
17 Mehmet Berber Ali Orta boylu kumral sakallı 34 Çiftçi<br />
18 Mustafa Mehmet 1<br />
19 Memiş Mehmet Orta boylu kara sakallı 33 Babaoğlan A'rac, Çiftçi<br />
20 Veli Durmuş Şabb emred 17 Oğulluğu<br />
21 Ali Durmuş Şabb 10 Oğulluğu<br />
22 İbrahim İsmail Orta boylu kumral sakallı 60 Çiftçi<br />
23 Mehmet İsmail Uzunca boylu kır sakallı 57 Çiftçi<br />
24 İsmail İbrahim Orta boylu ter bıyıklı 19<br />
25 Osman İbrahim Şabb 12<br />
26 Hüseyin Mehmet 5<br />
27 Ali Mehmet 3<br />
28 Mehmet Ahmet Orta boylu kumral sakallı 50 Halid oğlu Çiftçi<br />
29 Osman Mehmet Şabb emred 16<br />
30 Musa Kara Ahmet<br />
Uzun boylu kumral<br />
sakallı<br />
36 Çiftçi<br />
31 Süleyman Musa Şabb emred 6<br />
32 Halil Mustafa Orta boylu kumral sakallı 59 Çiftçi<br />
33 Mahmut Halil Orta boylu kumral sakallı 28 Çiftçi<br />
34 Hasan Halil Orta boylu ter bıyıklı 24 Çiftçi<br />
35 Salih Halil Şabb emred 12<br />
36 Mehmet Halil 7<br />
37 Hüseyin Mahmut 3 Hafidi<br />
38 Süleyman İbrahim Uzun boylu kara sakallı 39 Hizmetkar<br />
39 İbrahim Süleyman 5<br />
40 Halil Süleyman 3<br />
41 Mustafa Deli Osman Orta boylu kara sakallı 42 Çiftçi<br />
42 İsmail Mustafa 7<br />
43 Osman Mustafa 4<br />
340<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yapracık Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
14<br />
15<br />
16<br />
44 Hüseyin Kara Deli Halil Uzun boylu kara sakallı 50 Çiftçi<br />
45 Mehmet Halil Şabb emred 12 Yiğeni<br />
46 Hasan Küçük Ali Orta boylu kara sakallı 47 Çiftçi<br />
47 Ahmet Ali Orta boylu kumral sakallı 24 Çiftçi<br />
48 Mehmet Süleyman Şabb emred 13 Yiğeni<br />
49 Ali<br />
Karaca<br />
Mustafa<br />
Orta boylu kır sakallı 75 Çiftçi<br />
50 Hasan Ali Orta boylu kara sakallı 29 Çiftçi<br />
51 Mustafa Ali Orta boylu kara sakallı 46 A'rac Çiftçi<br />
52 İbrahim Ali Orta boylu kara sakallı 42 Çiftçi<br />
53 Dede Ali Orta boylu kumral bıyıklı 24<br />
54 Hüseyin Mustafa 8 Hafidi<br />
55 Ali Mustafa 6 Hafidi<br />
56<br />
Kara<br />
Mahmut<br />
Karaca<br />
Mustafa<br />
Orta boylu ak sakallı 73 Çiftçi<br />
57 Abdullah Mahmut Orta boylu sarı sakallı 40 Çiftçi<br />
58 İbrahim Abdullah 11<br />
59 Mustafa Abdullah 6<br />
60 Ahmet Mahmut Uzun boylu kara sakallı 32 Çiftçi<br />
17 61 Salahaddin Ahmet 5<br />
62 Ahmet Ahmet 2<br />
63 Mehmet Kara Mahmut Orta boylu kara sakallı 29 Çiftçi<br />
64 Osman Kara Mahmut Orta boylu ter bıyıklı 26 Mansurede<br />
65 Halil Kara Mahmut Orta boylu ter bıyıklı 24 Mansurede<br />
66 Hüseyin Kara Mahmut Orta boylu ter bıyıklı 20 Mansurede<br />
67 Ali Kara Mahmut Şabb emred 18 Mansurede<br />
18 68 İsmail Bekir Orta boylu kara sakallı 50 Çoban<br />
69 Hüseyin Osman Orta boylu kara sakallı 48 Çatalbaş oğlu Çoban<br />
19 70 Osman Hüseyin Şabb emred 9<br />
71 Mustafa Hüseyin 2<br />
20 72 Mahmut Mustafa Orta boylu kara sakallı 39 Çiftçi<br />
21 73<br />
Tat<br />
Mahmut<br />
Hasan Orta boylu ak sakallı 70 Bila san'at<br />
22 74 Hacı efendi Ali Orta boylu kumral sakallı 55 Köy İmamı<br />
23<br />
75 Emin Memiş Orta boylu kumral bıyıklı 35 Çoban<br />
76 Ali Memiş Orta boylu ter bıyıklı 23 Hizmetkar<br />
77 Süleyman Kara Osman Orta boylu ak sakallı 71 Deli Çiftçi<br />
78 Hüseyin Süleyman Uzun boylu kara sakallı 44 Çiftçi<br />
79 Musa Süleyman Orta boylu kara sakallı 25 Çiftçi<br />
24<br />
80 Ali Süleyman Şabb emred 15 Çiftçi<br />
81 Osman Hüseyin Şabb emred 11 Hafidi<br />
82 Ahmet Hüseyin 8 Hafidi<br />
83 Mustafa Hüseyin 7 Hafidi<br />
84 Mehmet Hüseyin 3 Hafidi<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:214-218<br />
341<br />
T A R İ H T E
Yapracık Köyü Vergileri<br />
Osmanlı Döneminde kişiye kazanç sağlayacak her türlü mal varlığı, emlak, arazi, hayvanlar<br />
ve bundan başka gelir getiren ne varsa bunların tespit edilip vergi tarhiyatının<br />
yapıldığı temettuat defterlerinden burada ‘Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845 tarihli<br />
Köy Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)’ne yer verilmiştir.<br />
Yapracık Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı) Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-10<br />
342<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
343<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-10<br />
T A R İ H T E
Yapracık Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />
344<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yapracık Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-11<br />
345<br />
T A R İ H T E
Ahi Minnet Vakfı<br />
Yapracık köyündeki çiftlik Ahi Mesud’un oğlu Ahi Minnet tarafından vakfedilmiştir. 1522 yılında<br />
yazılan tahrir defterinde Şeyh İvaz oğlu Mustafa Çelebi tarafından kullanıldığı. 220 akçe geliri<br />
olduğu kayıtlıdır (BOA, TD.117, 35a). Söz konusu çiftlik 1571 yılında yazılan tahrir defterinde Mustafa<br />
isimli bir kişinin tasarrufunda olduğu ve yine 220 akçe gelirinin devam ettiği görülmektedir<br />
(TKGMA, 558:51).<br />
Vakf-ı çiftlik-i Ahi Minnet der-Karye-i Yapracık tâbi-i<br />
Kasaba dertasarruf-ı Mustafa Çelebi bin Şeyh İvaz bâ<br />
berat-ı padişahi, köhne defterde bulunamadı hâliya teftiş<br />
olunur otuz kırk yıldan berü vakıf bilirüz vakıfdır vakfa<br />
tasarruf olunu gelmiş deyü mu’temed-i aleyh kimesneler<br />
şahadet eyledikleri ecilden defter-i cedide kaydolundu<br />
deyü mukayyed der-defter-i atik hâliyâ padişahımız<br />
e’azze’llahü ensarahu hazretlerinin berat-ı hümayunuyla<br />
Mustafa nam kimesne mutasarrıf olmağın defter-i cedide<br />
kaydolundu.<br />
Zemin-i Pir Mehmed Dönüm 40<br />
Zemin-i Mustafa Dönüm 15<br />
Zemin-i Bekir Dönüm 30<br />
Zemin-i Resul Dönüm 10<br />
Zemin-i Mehmed Dönüm 10<br />
Zemin-i Mehmed diğer Dönüm 10<br />
Zemin-i Umur Bey Dönüm 20<br />
Zemin-i Ali Bali Dönüm 15<br />
TKGMA, 558: 51<br />
Hasıl 220<br />
Hınta Mud 1 Kıymet 80<br />
Şa’ir Mud 1 Kıymet 60<br />
Burçak Mud 5 Kıymet 15<br />
Öşr-i bostan 15<br />
Öşr-i bağat 50<br />
TKGMA, 558: 51 devamı<br />
Şer’iye/Kadı Sicillerinde Yapracık Köyü<br />
Tarihi ilkçağlara kadar uzanan Yapracık Köyünün<br />
ismine Osmanlı Dönemi’yle ilgili olarak<br />
şer’iye/kadı sicillerinde de rastlanmaktadır.<br />
Ankara’nın 20 Kasım 1588-11 Temmuz 1590<br />
tarihli 2 Numaralı Şer’iyye Sicilinde Yapracık<br />
Köyü ile ilgili ‘El Fakir Mehmed Emin-i Haymana’<br />
imzalı ve Hicri 998 Cemaziyelahir/Mayıs<br />
1590 tarihli bir belge vardır. Bu belgede;<br />
“Vech-i tahrir-i hurüf oldur ki, karye-i Çakırlar<br />
ve Obaca ve Yapracık nam karyelerin tevabii<br />
ile dokuzyüz doksan yedi tarihinde vaki<br />
olan mahsülün sülüs sülasan hesabı üzere<br />
yine karye-i Çakırlıdan el-Hac İlyas bin Hacı<br />
Ahmed ve Deveciler zümresinden Yusuf nam<br />
kimesnelere bervech-i iltizam yüz müd galleye<br />
verilmiş idi. Hala bu zikrolunan gallenin<br />
akçesin Mezbur Hacı İlyas ve Yusuf nam kimesneler<br />
yedlerinden bi küsur ve la küsur<br />
alınınub, kabzolunub irsaliyesi içün asitane-i<br />
saadete irsal olunmağın talebleri ile yedlerine<br />
temessük verildi ki, vakt-ı hacetde ide<br />
(ler). Meblağ’ı mezbur merkumlarından tekrar<br />
taleb olunmıya” (Ongan, 1974:115).<br />
Burada şer’iye siciline örnek olması bakımından<br />
Yapracık Köyü’nden ‘Hüseyin ibn-i Musa<br />
ibn-i Abdullah’ın veraset (miras olarak bırakılanlar)<br />
tespitine ve bu terekeden eşi, üç oğlu<br />
ve dört kızı arasındaki paylaşıma yer verilmiştir.<br />
346<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
MŞH_ŞSC_d_00783_0086, Numara: 174<br />
Zîr Kazası’na tabi’ Yapracık Karyesi’nde sakin iken<br />
bundan akdem vefat eden Hüseyin ibn-i Musa ibn-i<br />
Abdullah’ın veraseti zevce-i menkuha-i metrukesi<br />
Kezban bint-i Mehmed ile sulbî kebir oğulları Musa ve<br />
Beşe Mehmed ve sulbiye kebire kızları Ayşe ve Hadice<br />
ve Şerife ve sulbî sagir oğlu Said Mehmed ve sulbiye<br />
sagire kızı Şerife’ye münhasıra olduğu inde’ş-şer’i’lenver<br />
zahir ve mütehakkık olduktan sonra sagirân-ı<br />
mezbûrânın tesviye-i umurlarına kıbel-i şer’den<br />
mansûb anaları mezbûre Kezban Hatun’un taleb ve<br />
ma’rifeti ve ma’rifet-i şer’ ile mahallinde bi’l-müzayede<br />
bey’ ve tahrir ve beyne’l-verese tevzî’ ve taksim olunan<br />
tereke-i müteveffâ-yı mezbûrun terekesidir ki ber<br />
vech-i âtî zikr ve beyan olunur. Hurrire fi’l-yevmi’s-sâni<br />
min şehr-i Zilhicceti’ş-şerife li sene aşer ve selase mi’e<br />
ve elf. (2 Zilhicce 1310)<br />
Aded Kuruş Para<br />
Nühas kırba 15 120<br />
Yatak takımı 3 85<br />
Sandık 1 10<br />
Dakik yarım<br />
ma’a çuval 3 20<br />
Pala 1 15<br />
Araba donu 1 25<br />
Kayış ma’a urgan 1 20<br />
Saban demiri 1 12 20<br />
Bulgur yarım ma’a…- 20<br />
Burçak yarım 1 5<br />
Hırdavat-ı menzil - 40<br />
Kılıç 1 19<br />
Mezrû’at-ı<br />
hınta yarım 5 30<br />
Merkeb 1 66<br />
Kara sığır danası 1 62<br />
Kara sığır öküz 1 345<br />
Araba 1 38<br />
Kuruş<br />
Zevce-i mezburenin<br />
mihr-i mü’ecceli 800<br />
Techiz ve tekfin 60<br />
Emvâl-i vergiye borcu 101<br />
Resm-i kısmet-i âdi 60<br />
Kaydiye 3<br />
Dellaliye-i eşya 16<br />
Pul 2<br />
Sahhü’l-bâki<br />
Kuruş<br />
Para<br />
Para<br />
1356 20<br />
Kuruş Para<br />
Akçe<br />
Hisse-i zevce-i mezbûre 169 28<br />
Hisse-i ibn-i mezbûr 237 16<br />
Hisse-i ibn-i mezbûr 237 16<br />
Hisse-i ibn-i mezbûr 237 16<br />
Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />
Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />
Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />
Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />
Vech-i meşrûh üzere verese-i kibârdan her birerleri<br />
hisse-i irsiyelerini tamamen ve kamilen ahz eyledikleri<br />
gibi sagirân-ı mezbûrânın hisse-i irsiyelerini vasî<br />
mezbûre Kezban Hatun’a teslim olunduğunu müş’ir<br />
işbu mahalle şerh verildi.<br />
Merkum Musa zimmetinde<br />
kara sığır öküzü bahasından 84<br />
Mülk-i menzil<br />
hane 1<br />
Ahur 1<br />
Samanhane merkum<br />
Musa üzerinde 1000<br />
Yekûn-ı tereke müteveffâ-yı mezburun<br />
2398 Kuruş<br />
Minhe’l-ihracat<br />
BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0086,<br />
Sayfa:166, Numara 174<br />
347<br />
T A R İ H T E
1522 Tarihli Evkaf Defteri Cevdet Kataloğu<br />
Vakf-ı Çiftlik-i Ahi Minnet der-karye-i Yapracuk tâbi‘i kasaba der tasarruf-ı Mustafa bin Şeyh<br />
İvaz berât-ı pâdişâhi köhne defterde bulunmadı hâliyâ teftiş olunur otuz kırk yıldan berü vakf<br />
bilirüz vakıfdır vakfa tasarruf olunu gelmişdir deyü mu‘temed-i aleyh kimesneler şehâdet eyledükleri<br />
ecilden defter-i cedîde vakıf kaydı olundu.<br />
Hâsıl: 220<br />
Hicri 937 Tarihli Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu<br />
Defteri Sayfa : 368<br />
Vakf-ı Ahi Minnet<br />
Çiftlik-i der-karye-i Yapracuk tâbi-i kasaba<br />
Hasıl: 220<br />
BOA, TD.117, Sayfa:34<br />
BOA, TD.438, Sayfa:368<br />
348<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yapracık Köyü Camii<br />
Günümüze ulaşamayan Yapracık Köyü Camii, köy ahalisinden Halid oğlu Ali Ağa tarafından<br />
19. Yüzyıl başlarında yaptırılmıştır. Gurre-i Muharrem 1270 /18 Ekim 1853 tarihli belgede<br />
camiyi yaptıran Ali Ağanın oğlu İbrahim caminin hatipliğine tayin edildiği kayıtlıdır<br />
(VGMA, 224, 310, 4075). Daha sonraki 11 Şevval 1304/ 3 Temmuz 1887 tarihli belgede hatip<br />
İbrahim’in vefat ettiği, kendisi de bu görevi yapabilecek bilgide olmadığından yerine<br />
Gökler köylü olup Yapracık köyünde oturan Muharrem oğlu Hafız Mustafa Efendi’nin<br />
tayin edildiği belirtilmektedir (AŞSD, 983 defter 132.sayfa 262.sıra). 20 Kânunusani 307/1<br />
Şubat 1892 tarihli bir belgede ise camiye hatip olarak tayin edilen Ali Efendi’nin tayininde<br />
bir sakınca olup olmadığı hususunun Daire-i Askeriyeye sorulduğu görülmektedir<br />
(BOA, EV MKT CHT 00472, 00258).<br />
BOA, EV MKT CHT 00472, 00258<br />
349<br />
T A R İ H T E
Yukarı Yurtçu, 1935, Ölçek 1/25.000<br />
2.11<br />
YUKARI YURTÇU KÖYÜ<br />
Yukarı Yurtçu, Etimesgut’un en eski yerleşim yerlerinden biridir ve eski çağlardan beri burada<br />
yaşanılmaktadır. Köydeki höyüklerde Prehistorik, Eski Tunç Çağı, Frig ve Roma Dönemlerine<br />
ait seramik parçalarına rastlanılmış olması bu bölgenin binlerce yıllık bir yerleşim yeri olduğunu<br />
ortaya koymaktadır. Yukarı Yurtçu, Roma ve Bizans Dönemlerini müteakip Selçuklu ve<br />
Osmanlı döneminde konar göçer yörükler için bir yaylak görevi görmüş, sonra da yerleşim<br />
yeri olmuştur.<br />
350<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
İngiliz Harita Dairesi, Asia Minor, Angora, 1919, Ölçek:1/250.000<br />
Etimesgut’u oluşturan tarihi köylerden Yukarı<br />
Yurtçu, tarihi seyir içinde bazen ‘Yukarı<br />
Yurtçu’ bazen ‘Bala Yurtçu’ isimleriyle<br />
anılmıştır. Birsen Edanur Yıldırım, 2006<br />
yılında yaptığı ‘Ankara Sancağı’nın Tarihi<br />
Coğrafya Bakımından Yerleşme ve Nüfusu<br />
(1871-1907)’ başlıklı akademik çalışmasında<br />
Zir Kazasına bağlı köyler arasında Yukarı<br />
Yortucu ismiyle listelemiştir (Yıldırım,<br />
2006:154).<br />
Ankara ve Etimesgut, Türkler tarafından<br />
ilk kez Malazgirt zaferinden hemen sonra<br />
1073 yılında fethedilir. Bölge bu dönemde<br />
Bizanslılar, Danişmendliler ve Selçuklular<br />
arasında birkaç kez el değiştirir. Ahmet<br />
Günşen yaptığı bilimsel çalışmada “Orta<br />
Anadolu, Anadolu Türk tarihinin başından<br />
beri Oğuz-Türkmen unsurlarının, hatta<br />
başka Türk boylarının zor günlerde ana kucağı<br />
misali sığınacağı bir güvenlik bölgesi<br />
olduğunu; dolayısıyla 11. yüzyıldan beri<br />
sürekli çeşitli Türk göç ve iskân hareketleriyle<br />
nüfusunu tazelemiş ve artırmış” olduğunu<br />
belirtir. Günşen “sayıları 52’yi bulan<br />
Türk boy, aşiret, oymak ve cemâatinin<br />
bu yöreyi yurt tutup izler bırakmış olması,<br />
bu yörenin 11. yüzyıldan bu yana yoğun<br />
bir Türk nüfusuna sahip olduğunu göstermektedir.<br />
11. yüzyılda başlayan Türkmen<br />
göç ve iskân hareketi, bu vatan köşesini,<br />
bütün köy, dağ, tepe, ova, dere, ırmak vb.<br />
yer adlarına kadar Türkleştirmiştir” (Günşen,<br />
1997:62-63) der. Yukarı Yurtçu köyünün<br />
de Aşağı Yurtçu ile ilgili anlatımlarda<br />
belirtildiği gibi Oğuz’a mensup Kayı boyu<br />
yörükleri tarafından kurulmuş olması muhtemeldir.<br />
351<br />
T A R İ H T E
YUKARI YURTÇU KÖYÜ HÖYÜKLERI VE NEKROPOLÜ<br />
Etimesgut sınırları içinde kalan en eski yerleşim<br />
yerlerinden biri olan Yukarı Yurtçu, Sivri<br />
Tepe, Yamaç Yerleşmesi, Kayalıdoruk höyük<br />
ve Nekropol (antik mezarlık) gibi yerleri sınırları<br />
içinde barındırmaktadır. Köydeki höyüklerde<br />
Prehistorik, Eski Tunç Çağı, Frig ve<br />
Roma Dönemlerine ait seramik parçalarına<br />
rastlanılmış olması bu bölgenin eski çağlardan<br />
beri bir yerleşim yeri olduğunu ortaya<br />
koymaktadır. Yine Roma ve Bizans Dönemlerinde<br />
olduğu gibi Osmanlı döneminde de<br />
bir yerleşim yeridir.<br />
Sivri Tepe Höyüğü<br />
Yukarı Yurtçu Köyünün yaklaşık 1.3 km. kuzeyinde, sivri tepenin güneydoğusundaki höyük<br />
üzerinde Eski Tunç çağına ait 2 adet çakmak taşı alet, Eski Tunç ve Roma dönemlerine ait<br />
seramikler, ayrıca Bizans çağına ait künk bulunmuştur. AKTVK Kurulunun kararıyla Arkeolojik<br />
sit alanı olarak korumaya alınmıştır.<br />
Sivri Tepe Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />
Sivri Tepe Höyüğü, 2018<br />
352<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Kayalıdoruk Höyüğü<br />
Kayalıdoruk Höyüğü Yukarı Yurtçu Köyünün yaklaşık 1 km. kuzeybatısında, çapı 200 m.<br />
yüksekliği 6. metredir. Höyük üzerinde Prehistorik aletler, Tunç, 1. Bin, 2. Bin, Roma dönemlerine<br />
ait seramikler bulunmuştur. Höyüğün Prehistorik çağdan Roma dönemine kadar<br />
iskân ettiği anlaşılmaktadır. AKTVK Kurulunun 18.3.1994 güne ve 3423 sayılı kararıyla<br />
Arkeolojik sit alanı olarak korumaya alınmıştır.<br />
Kayalıdoruk Höyüğü,<br />
AKTVK Kurulu arşivi<br />
Kayalıdoruk Höyüğü, 2018<br />
353<br />
T A R İ H T E
Yukarı Yurtçu Yamaç Yerleşmesi, Kayalıdoruk Höyük Nekropolü (Antik Mezarlık)<br />
Höyük, Yukarı Yurtçu Köyünün kuzeybatısında,<br />
sivri tepenin 500 m. güneyinde Kayalıdoruk<br />
Tepesinin 700 m. doğusunda yer alan<br />
yerleşme üzerinde kuzey-güney yönünde<br />
uzanmaktadır. Höyük 200 m. çapında, 6 m.<br />
yüksekliğindedir. Gerek höyük, gerekse Nekropol<br />
Alanı’nda kaçak kazı çukurlarına rastlanmıştır.<br />
Höyük yüzeyinde yapılan araştırmalardan,<br />
Höyüğün Prehistorik dönemlerden<br />
Roma Dönemine kadar kesintisiz iskân gördüğü<br />
anlaşılmış olup, bu dönemlere ait seramik<br />
parçaları bulunmuştur. AKTVK Kurulunun<br />
kararıyla Arkeolojik sit alanı olarak korumaya<br />
alınmıştır.<br />
Kayalıdoruk Höyük Nekropol Alanı - AKTVK Kurulu arşivi<br />
Kayalıdoruk Sit Alanı Uydu Görüntüsü<br />
Kayalıdoruk Höyük Nekropol Sit Alanı<br />
Kayalıdoruk Yamaç Yerleşmesi Höyüğü, 2018<br />
354<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Faharet Çeşme’nin de bulunduğu parktan bir görünüm, 2018<br />
355<br />
T A R İ H T E
Faharet Çeşme, 2018<br />
Faharet/Fahret Çeşme<br />
Ankara- Polatlı karayolu yolu üzerinde 29.<br />
Km’de bulunan Eski Karayolları Parkı içinde<br />
yer almaktadır. Parkın gerisinde bugün, Turkuaz<br />
Konutları bulunmaktadır. Batıya doğru<br />
yükselen bir sırta yapılan çeşmenin ön tarafı<br />
daha engindir. Tek cepheli çeşmenin yapımında<br />
iri düzgün kesme taş ve kabayonu taş<br />
kullanılmıştır. Kemeri düzgün kesme taş diğer<br />
kısımları kabayonu taş örgüdür. Buradan<br />
çıkan kaynak suyunun bolluğu sebebiyle arkasına<br />
yapılan küçük bir depodan çeşmenin<br />
suyu bağlanmıştır. Çeşmenin geniş ve derin<br />
kemeri, iki yandaki birer iri taşa oturmaktadır.<br />
Bunlardan soldakine çeşmenin dört satırlık<br />
tamir kitabesi işlenmiştir. Kemer nişinin arka<br />
kısmı düz duvardır. Nişin içinde Frig kabartması<br />
olduğu bilinmektedir (Buluç, 1991:20).<br />
Kabartmanın yeri büyük bir oyuk olarak durmaktadır.<br />
Çeşmenin sol kenarının arka kısmı<br />
yıkıldığından üstü de yıkıldığından nişin arkasında<br />
açılma olmuştur. Çeşmenin cephesi<br />
üstte kalın bir silme ile bitmektedir. Silmeler<br />
iki yana da uzanmaktadır. Çeşmedeki Frig<br />
kabartmasının yerinde durduğu sırada çekilen<br />
bir fotoğrafta iri yazılarla iki satır halinde<br />
“Amele Ferhad Bey, Hâzihi’l-çeşme” yazısı<br />
olduğu görülmektedir ki, “Bu çeşme, Ferhad<br />
Bey tarafından yapılmıştır” demektir. Frig kabartması<br />
halen Anadolu medeniyetleri müzesinde<br />
bulunmaktadır.<br />
356<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Çeşme bu kitabeye göre Börekçi Hacı Ali Efendi’nin öncülük etmesiyle Hicri 1316/Miladi<br />
1898-1899 yılında Ankaravi Çadırcızade Osman Efendi tarafından tamir edilmiştir.<br />
Çeşmenin içinde olduğu park günümüzde kullanılmadığından bakımsız durumdadır. Su<br />
alma yeri bozulduğundan kaynak suyu alttan akmaktadır.<br />
Çeşmenin dört satırlık<br />
tamir kitabesinde:<br />
İşbu çeşmenin tamiri Ankaravi<br />
Çadırcı Zade Osman Efendi tarafından<br />
icra edilmiştir.<br />
Delili Börekci Hacı Ali Efendi<br />
Allahümmağfir ya Celil<br />
Sene 1316<br />
yazmaktadır.<br />
Faharet Çeşmenin Onarım Kitabesi, 2018, Ali Kılcı<br />
Faharet Çeşme İkiz Kybele Kabartması<br />
Özellikle von der Osten’in araştırmasında<br />
ortaya çıkan ve ve Osten tarafından<br />
“Faharet Çeşme Frig Kabartması” olarak<br />
adlandırdığı kabartmanın üzerinde bulunduğu<br />
bir Osmanlı geç dönem çeşmesi<br />
tarif ettiği yerde bulunmaktadır. Osten,<br />
çeşmenin üzerinde 60 cm. yüksekliğinde<br />
ve 49 cm. genişliğinde dikdörtgen bir taş<br />
üzerine alçak kabartma olarak 2 adet yuvarlak<br />
disk ve onları taşıyan paralel ince<br />
bir boyuna sahip İkiz Frig Kybele betimi,<br />
sol altta bir svastika figürü, sağ altta hafifçe<br />
dalgalı çizgiler görülmektedir. Osten’e<br />
göre bu tasvir alışılmamış bir durumdur.<br />
Tek örnek olduğunu düşünmektedir. Aynı<br />
diskler birçok Frig altarlarında Kybele ve<br />
Attis betimlemeleri olarak bulunmaktadır.<br />
Çeşmenin üzerinde bu kabartmadan ayrı<br />
iki adet Türkçe yazıt bulunduğunu da yazmaktadır<br />
(von der Osten, 1926:59). Aynı<br />
kabartma Sevim Buluç tarafından yayınlanmıştır<br />
(Buluç, 1991:20,26).<br />
357<br />
Faharet Çeşme İkiz Kybele Frig Kabartması<br />
kaldırılmadan önce, Gökçe Günel Arşivi<br />
T A R İ H T E
Ancak günümüzde yerinde yapılan incelemede<br />
çeşmenin tam ortasında olduğu ifade<br />
edilen Kybele kabartmasının yerinde olmadığı<br />
görülmüştür. Araştırmalar sonucunda<br />
çeşme üzerinde olmayan Kybele ve Attis<br />
kabartmasının Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />
uzmanlarınca müzede korumaya alındığı<br />
öğrenilmiştir. Bu kabartma ile Sincan,<br />
Tatlar köyünde bulunan ve bugün Anadolu<br />
Medeniyetleri Müzesi’nde korumaya alınan<br />
108 cm. yüksekliğindeki ikiz idol kabartması<br />
ile benzerlik göstermektedir. Yine yakın çevrede<br />
bulunan Midas Yazılıkaya Kabartması,<br />
Kes Kaya kabartması, Karababa Ovası’ndaki<br />
kaya üzerine işlenmiş Frigya kaya kabartmaları,<br />
örneklerinin birer benzerleri olarak görülmektedir.<br />
Friglerin M.Ö. 8-6. yüzyıllarda<br />
ana tanrıça Kybele’ye ait sayısız kabartma<br />
ve heykeller bulunmaktadır (Metin ve Akalın,<br />
2001:183-184).<br />
Faharet Çeşme İkiz Kybele Frig Kabartması,<br />
Sevim Buluç Arşivi<br />
Kabartma yerinde durmakta iken, Gökçe Günel Arşivi<br />
Faharet Çeşmesinin arka kısmı, Gökçe Günel Arşivi<br />
358<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yukarı Yurtçu Çeşmesi kitabesi kırılmış, 2018, Ali Kılcı<br />
Yukarı Yurtçu Çeşmesi<br />
Köyün camisinin kuzeyinde beton sıvalı basit bir çeşme yer almaktadır. Üstünde eski kitabesinin<br />
izleri bulunmaktadır. Burada eski çeşmeden kalan, üçüncü satırı beton içinde kalmış<br />
bir kitabe olduğu izlerden anlaşılmaktadır. Çeşmenin üstünden kırılarak çalınmış mermer<br />
kitabenin sağlam fotoğrafını Abdülkerim Erdoğan yayınlamıştır (Erdoğan, 2008:471).<br />
Yukarı Yurtcu Çeşmesi Kitabesi, 2007, Abdülkerim Erdoğan<br />
359<br />
Çeşmenin kitabesinin ilk iki satırı:<br />
1. Niyaz oldur nûş ederler nar-ı<br />
şadıman – Satı Kadındır<br />
ciğerler iden şadan<br />
2. Pınarı hoş eylesun yezdan -<br />
Sahib-i Aliye rahmet eylesün<br />
3. kırılmış<br />
T A R İ H T E
Yukarı Yurtçu Eski Camii dış görünüş, 2018, Ali Kılcı<br />
Yukarıyurtçu Eski Camii<br />
Yukarı Yurtçu Eski Camii içi, 2018, Ali Kılcı<br />
Köy merkezinde, batıya doğru yükselen eğimli<br />
bir arazi üzerinde yer alır. Çatılı dikdörtgen<br />
planlı küçük bir yapıdır. Son cemaat yeri ve minaresi<br />
yoktur. Duvarları içte ahşap lambri, dışta<br />
kireç sıva ile kaplı caminin çatısı alafranga<br />
kiremitle kaplıdır. Caminin harimi güneye iki,<br />
doğuya açılan üç pencere ile harimi aydınlanır.<br />
Kuzey tarafa eklenmiş olan ahşap bir sundurmadan<br />
camiye girilir. Kuzeyde ahşap bir mahfel<br />
vardır. Çıtalı ahşap tavanın ortasında yer<br />
alan kare göbeğin merkezinde güneşi temsil<br />
eden bir daire bulunmaktadır. Caminin alçı<br />
mihrabının yuvarlak nişinin çevresini silmeler<br />
dolaşır. Ahşap minberin köşk kısmı eski olmakla<br />
birlikte alt kısmı değişmiştir.<br />
Yapı köyün eski camisi olduğu, ilk yapılış şeklini<br />
taşımış olması sebebiyle korunması gerekli<br />
kültür varlığı özelliği taşımaktadır.<br />
Yukarı Yurtçu Köyü Camisi hakkında 14 Şevval<br />
1268 /1 Ağustos 1852 tarihli bir belgede, camisi<br />
olmayan köyün nüfusunun artması sebebiyle<br />
daha önce İbrahim bin Halil tarafından<br />
yaptırılan mescide minber konularak camiye<br />
çevrildiği kayıtlıdır. Camiye hatip olarak ücretini<br />
mescit için vakfedilen para vakfı gelirinden<br />
almak üzere mescidi yaptıran İbrahim’in<br />
oğlu Mustafa Halife’nin tayin edildiği kayıtlıdır<br />
(BOA, EV MH 00362 0054).<br />
Bu belgeye göre Yukarı Yurtçu Köyüne İbrahim<br />
bin Halil tarafından 19. yüzyıl ortalarında<br />
bir mescit yaptırıldığı, daha sonra da köy<br />
nüfusunun artması sebebiyle 1852 yılında<br />
mescidin camiye çevrildiği öğrenilmektedir.<br />
360<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yukarı Yurtçu Köyü Nüfusu<br />
Yukarı Yurtçu köyünün 19. yüzyıldaki durumunu aydınlatmaya yarayacak verilerden birisi<br />
nüfus sayımları verileridir. Osmanlı’nın ilk genel nüfus sayımı olan Hicri 1247/Miladi 1831<br />
yılı nüfus verilerinin kayıtlı olduğu Ankara Nüfus Defterinde Yukarı Yurtçu’nun Yukarı Buruncu<br />
ismiyle geçtiği görülmektedir. Bu sayımda Yukarı Yurtçu’da 12 hanede 35 erkek<br />
nüfus sayılmıştır. Vergi ve asker temini temelli olarak ele alınan bu sayımda kadın nüfus<br />
yer almamakta sadece erkek nüfusa yer verilmektedir. Bu sayımda Yukarı Yurtçu’da Çıtakoğlu,<br />
Ayaşlı ve Çavuşoğlu sülaleleri belirtilmiştir (Koltuk, 2016:44, 391-392).<br />
Yukarıburuncu Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />
1 İbrahim Uzun boylu kumral sakallı 45<br />
2 Mustafa İbrahim Oğlu, Sade-rû 15<br />
1<br />
3 Ali İbrahim Oğlu Sabi<br />
4 Mehmed İbrahim Oğlu Sabi<br />
5 Musa İbrahim Oğlu Sabi<br />
6 Osman İbrahim Oğlu Sabi<br />
7 Halil Çıtakoğlu, Orta boylu, kır sakallı 48<br />
2<br />
8 Hüseyin Halil Oğlu, Ter bıyık 22<br />
9 Hasan Halil Oğlu 16<br />
10 Ali Halil Oğlu 15<br />
11 Musa Orta boylu, sarı sakallı 38<br />
3 12 Ali Musa Oğlu Sabi<br />
13 Ali Kardeşi 24<br />
14 Ali Orta boylu, Kır sakallı Topal 60<br />
4 15 İbrahim Ali Oğlu Sabi<br />
17 Musa Damadı, Uzun boylu, Kara bıyıklı 35<br />
5<br />
18 Mehmed Uzun boylu, kara sakallı 35<br />
19 Ali Mehmed Oğlu, Ter bıyık 20<br />
20 İsmail Orta boylu, Kır sakallı 45<br />
6 22 Hüseyin İsmail Oğlu 18<br />
23 Ali İsmail Oğlu Sabi<br />
7<br />
24 Ali Uzun boylu, kara sakallı 35<br />
25 Mustafa Yeğeni Sabi<br />
8 26 Mehmed Uzun boylu, kır sakallı 50<br />
27 Musa Uzun boylu, kır sakallı 50<br />
9<br />
28 Mehmed Musa Oğlu 17<br />
29 Salih Musa Oğlu 15<br />
30 Ali Musa Oğlu, Askerde 20<br />
10<br />
31 Mehmed Ayaşlı, Sade-rû 16<br />
32 Osman Kardeşi Sabi<br />
11<br />
33 Mehmed Emin Çavuşoğlu, Ter bıyık 24<br />
34 Ali Kardeşi, Sade-rû 15<br />
12 35 Abdullah Orta boylu, kır sakallı, Berber 45<br />
361<br />
T A R İ H T E
“Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Yukarı Yurtçu, Tâbi’-i Kasaba-i Zir” başlığında<br />
yer alan Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki Yukarı Yurtçu nüfus bilgisi orijinali ve<br />
transkripsiyonu ile birlikte verilmiştir. Bu verilere göre 10 hane bulunan köyde erkek nüfusun<br />
30 olduğu görülmektedir.<br />
Yukarı Yurtçu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:194-195-196<br />
362<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yukarı Yurtçu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />
Karye-i Yukarıyurtcu Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />
Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />
1<br />
1 Ali Mustafa Orta boylu kumral sakallı 32 Zeytün oğlu Çiftçi<br />
2 Hüseyin Ali 2 Zeytün oğlu<br />
3 İsmail Hüseyin Orta boylu kır sakallı 61 Çiftçi<br />
2<br />
4 Ali İsmail Şabb emred 12<br />
5 Osman İsmail 8<br />
6 Hüseyin İsmail 1<br />
7 Ali Ali Orta boylu kara sakallı 50 Bekar oğlu Çiftçi<br />
8 Ali Ali Şabb 5<br />
3<br />
9 Mehmet Ali 1<br />
10 Mustafa Mustafa Şabb emred 12 Oğulluğu<br />
11 Hasan Mehmet Şabb 22 A’rac, Hizmetkar<br />
4 12 Musa Memiş<br />
Uzunca boylu kara<br />
sakallı<br />
40 Çiftçi<br />
5 13 Mehmet Şaban Uzun boylu ak sakallı 86 Bila san’at<br />
14 Musa Mustafa Orta boylu kumral sakallı 50 Uzun oğlu Çiftçi<br />
6<br />
15 Ali Mustafa Orta boylu sarı sakallı 44 Uzun oğlu<br />
16 Ali Musa Şabb emred 16 Uzun oğlu<br />
17 Mustafa Musa 1<br />
18 İpek İbrahim Halil Orta boylu kır sakallı 61 Köy Muhtarı<br />
19 Mehmet İbrahim Kısa boylu ter bıyıklı 17 Çiftçi<br />
7<br />
20 Mustafa İpek (İbrahim) Kara sakallı 28<br />
21 Osman İpek (İbrahim) Şabb emred 14<br />
22 Musa İpek (İbrahim) 13<br />
23 Ali Mustafa 3 Hafidi<br />
24 Hüseyin Halil Orta boylu kara bıyıklı 31 Çanak oğlu Redif Çavuşu<br />
8 25 Hasan Halil Orta boylu kara bıyıklı 29 Çanak oğlu Çiftçi<br />
26 Ali Halil Orta boylu ter bıyıklı 23 Çanak oğlu Çiftçi<br />
27 Osman Hasan Kısa boylu kır sakallı 67 A’rac, Çoban<br />
9 28 Hasan Osman Şabb 7<br />
29 Süleyman Osman 3<br />
10 30<br />
Mustafa<br />
efendi<br />
İsmail Orta boylu kır sakallı 50 Köy İmamı<br />
BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:194-196<br />
363<br />
T A R İ H T E
Yukarı Yurtçu Köyü Vergileri<br />
Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Yukarı Yurtçu<br />
Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir.<br />
Transkripsiyon verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından<br />
ve ayrı bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen<br />
(özet olarak) yer almıştır. Yine aynı şekilde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi’nden<br />
Yukarı Yurtçu Köyüne ilişkin Ankara Mufassal Tahrir Defteri kayıtları, orijinal kopyalarının eşliğinde<br />
Latin harflerine çevrilerek sunulmuştur.<br />
Yukarı Yurtçu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01325, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-4<br />
364<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Yukarı Yurtçu Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01325, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />
365<br />
T A R İ H T E
Yukarı Yurtçu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />
Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />
BOA, ML.VRD.TMT.d.01325, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-4<br />
Şer’iye/Kadı Sicillerinde Yukarı Yurtçu Köyü<br />
Yukarı Yurtçu Köyünün ismine Osmanlı Dönemi’yle ilgili olarak şer’iye/kadı<br />
sicillerinde de rastlanmaktadır. Şer’iye/kadı sicilleri Osmanlı dönemi aile<br />
hayatı, toplumsal, ekonomik ve hukukî birçok alanının tarihi için önemli veriler<br />
içermektedir. Burada örnek olması bakımından Yukarı Yurtçu Köyünden<br />
vefat eden ‘Kâmil bin Süleyman’ın veraset tespitine ve bu terekeden eşi<br />
Fatma, kızları Kezban ve Naciye ile oğulları Süleyman, İbrahim ve Hasan’a<br />
düşen paylara yer verilmiştir.<br />
366<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
MŞH_ŞSC_d_08911_0082, Numara: 55<br />
Zîr Nahiyesi’nin Yukarı Yurtçu Karyesi’nden<br />
Süleyman oğlu müteveffa Kamil bin Süleyman<br />
Terekesi,<br />
Fi 9 Zilkade sene 324<br />
Zevce Fatma bint-i Mehmed<br />
Bint-i sagire Kezban<br />
Bint-i sagire Naciye<br />
İbn-i sagir Süleyman<br />
İbn-i sagir İbrahim<br />
İbn-i sagir Hasan<br />
Sagirûn-ı merkûmûnun vakt-i rüşd ve sedadlarına<br />
değin babaları müteveffâ-yı merkûm Kamil’den<br />
mevrûs ve müntakil mallarının hıfz ve tesviye-i<br />
umuruna kıbel-i şer’den bir vasî nasb ve tayin<br />
edilmesi ehem olmağla Sagirûn-ı merkûmûnun<br />
valideleri olup, emanet ile ma’rufe olduğu Karye<br />
İmamı Mustafa efendi bin Hacı Hüseyin ve Muhtar<br />
Rüstem Ağa bin Ali ve Sâni Rıza bin Mehmed ve<br />
sairleri ihtiyarlarıyla mütehakkık olduğu.<br />
(mühür- silik) (mühür- Muhtar-ı sâni der-karye-i Bâlâ<br />
Yurtçu) (mühür- silik) (mühür- silik)<br />
Taksimat<br />
Kuruş Para Akçe<br />
Zevce hissesi 98 35<br />
Bint hissesi 86 1<br />
Bint hissesi 86 1<br />
İbn hissesi 172 2<br />
İbn hissesi 172 2<br />
İbn hissesi 172 2<br />
787<br />
Verese-i mezbûrûndan zevce-i mezbûre Fatma ismi<br />
zîrinde muharrer hisse-i irsiyesi olan Doksan sekiz<br />
kuruş otuz altı parayı bi’l-asale ve sagirûnun her<br />
birerlerinin isimleri zirlerinde muharrer cem’an yedi<br />
yüz yetmiş sekiz kuruş sekiz paralarını bâ hüccet-i<br />
şer’î vasîsi olduğu hasebiyle bi’l-vesaye ve bi’lemâne<br />
ahz eylediği işbu mahalle karyemiz tarafından<br />
tasdik kılındı. Fi 9 Zilkade sene 324<br />
(Beş adet mühür- Hacı Osman, Rüstem, Muhtar-ı sâni<br />
der-Karye-i Bâlâ Yurtçu, Muhtar-ı evvel Karye-i Bâlâ<br />
Yurtçu, İmam der-Karye-i Bâlâ Yurtçu)<br />
Aded Kuruş Para<br />
Tosun çift 1 400<br />
İnek 1 100<br />
Nühas kab 5 60<br />
Yorgan 1,<br />
Minder 1, yasdık 1 3 40<br />
Defa Yorgan 1,<br />
Minder 1, yasdık 1 3 40<br />
Defa Yorgan 1,<br />
Minder 1, yasdık 1 3 40<br />
Bir mikdar saman - 20<br />
Çuval köhne 2 10<br />
Hırdavat-ı menzil - 20<br />
Hınta yarım - 200<br />
830<br />
Dellaliyesi - 17<br />
813<br />
Kaydiye - 2 20<br />
810 20<br />
Pul ve haymane<br />
vergisi - 3 20<br />
807<br />
Resm 26 Kanunuevvel<br />
322, Numara: 185 20<br />
787<br />
BOA, MŞH_ŞSC_d_08911_0082, Sayfa:158, Numara 55<br />
367<br />
T A R İ H T E
SÖZLÜK<br />
ADES: (C. Adâs) Mercimek<br />
ÂDET-İ AĞNAM: Adet-i ağnam resmi, koyun ve<br />
keçi için birer akçadan ibaretti.<br />
AĞNAM BACI:[Mal.] Pazar yerlerinde ve panayır<br />
mahallerinde ağnamın alım satımında alınan resimdi.<br />
AHİ: Debbağlar ve saraçlar gibi esnafın başlarındaki<br />
adamlara tevcih edilen resmi bir unvandı.<br />
Ahi diye anılan kişi kesin olarak bir sanat, ticaret<br />
ya da meslek sahibidir. O bununla birlikte olgun,<br />
ahlaklı, merhametli, iyiliksever ve her işinde, her<br />
davranışında dürüst ve güvenilir bir kişidir. Ahiler,<br />
şehirlerde, kasabalarda ya da mahallelerde, o<br />
bölgenin zengin ve etkili ahisince yaptırılmış bulunan<br />
ahi zaviyelerinde her akşam toplanırlardı.<br />
Burada sık sık, esnaf ve sanatkârlar topluca akşam<br />
yemekleri yerlerdi. Hele, zaviyeye yabancı yerlerden<br />
bir konuk gelirse bu şölenler daha görkemli<br />
olurdu. Bunun için gündüzden, görevli kişiler her<br />
esnaftan, akşam yenilecek yemek için para toplarlar,<br />
bununla, gerekli et, sebze ve tatlı malzemesi<br />
alınır ve bunlar akşam, bu işleri bilen ahilerce pişirilirdi.<br />
Ahilerde bu çifte nitelik nasıl öğreniliyordu?<br />
Bunlar sanata ve mesleğe çok küçük yaşta<br />
başlarlardı. Ahilik yoluna girenlerde ilk basamak,<br />
“yamaklık”tı. Bundan sonra çıraklık, onun ardından<br />
kalfalık, kalfalığın üstü de ustalıktı. Bu basamakların<br />
birinden ötekine geçiş süresi fütüvvetnamelere<br />
göre 1000 gün yaklaşık üç yıla yakın<br />
bir aradır; ama yamaklıktan çıraklığa, iki yılda<br />
geçilebilirdi. Çıraklıkla kalfalık, kalfalıkla ustalık<br />
arası, sanatına ve mesleğine göre üç yılı da<br />
aşabiliyordu. Ahi olan kişinin üç şeyi hep açık,<br />
başka üç şeyi de hep kapalı olmalıdır.<br />
Açık olması gerekenler:<br />
1-Ahinin eli açık olacak: Yoksullara, düşkünlere<br />
yardım etmek için.<br />
2-Kapısı açık olacak: Konuk olmak ya da ondan<br />
bir şey istemeye gelenler için.<br />
3-Sofrası açık olacak: Yoksullara, düşkünlere, konuklara<br />
yemek yedirmek, açları doyurmak için.<br />
Kapalı olacaklar da üçtür:<br />
1-Gözü bağlı olmalı: Kimsenin ayıbını görmemek,<br />
kimseye kötü gözle bakmamak için.<br />
2-Beli bağlı olmalı: Kimsenin ırzına, namusuna,<br />
haysiyet ve onuruna kötülük etmemek için.<br />
3-Dili bağlı olmalı: Kimseye kötü söylememek,<br />
kimse hakkında iftira etmemek, münafıklık, koğuculuk<br />
yapmamak için.<br />
AHİLİK: a.Cömertlik. Güncel Türkçe Sözlük<br />
b.Anadolu’da XIII. yüzyılda görülmeye başlayan,<br />
Selçuklu devletinin yıkılma dönemine girmesinden<br />
sonra sosyal düzeni sağlamada ve Osmanlı Devletinin<br />
kurulmasında büyük rolü olan bir tür meslek<br />
ve dayanışma örgütü. Batıdaki lonca tipi örgütlenmenin<br />
benzeridir. krş. Lonca. BSTS / İktisat Terimleri<br />
Sözlüğü 2004 c.Kökleri eski Türk törelerine<br />
dayanan ve Anadolu’da yüksek bir gelişim gösteren<br />
esnaf, zanaatçı, çiftçi vb. bütün çalışma kollarını<br />
içine alan ocak. Güncel Türkçe Sözlük, TDK<br />
Ahilik: Arapça “kardeşim” mânasındaki ahî kelimesinden<br />
gelen bu adın Türkçe’deki akıdan (cömert)<br />
türetildiğini ileri sürenler de vardır. Temelde<br />
Kur’an’a ve Hz. Peygamber’in sünnetine dayandırılan<br />
prensipleriyle İslâmî anlayışa doğrudan bağlı<br />
olan Ahîliğin, tasavvufta önemli bir yeri bulunan<br />
“uhuvvet”i hatırlatmasından dolayı da kolayca<br />
yayılması ve kabul görmesi mümkün olmuştur.<br />
Bu teşkilâtın Anadolu’da kurulmasında fütüvvet<br />
teşkilâtının büyük tesiri vardır. İslâm’ın ilk asrından<br />
itibaren görülmeye başlayan fütüvvet teşekkülleri<br />
içinde hicrî III. (IX.) yüzyıldan itibaren de esnaf<br />
birlikleri ortaya çıkmıştır. Başka bölgelerde mensuplarına<br />
civanmerd, ayyâr (ayyârân), fetâ (fityan)<br />
gibi isimler verilen fütüvvet ülküsünün, İslâm’ın<br />
yayılmasına paralel olarak Suriye, Irak, İran, Türkistan,<br />
Semerkant, Endülüs, Kuzey Afrika ve Mısır’da<br />
esnaf ve sanatkârlar arasında yaygın olduğu bilinmektedir.<br />
Türkler, İslâmiyet’i kabul etmeleri ve<br />
Anadolu’ya yerleşmelerinden itibaren fütüvvet<br />
ülküsünü benimseyip kendilerine has yiğitlik, cömertlik<br />
ve kahramanlık vasıflarıyla süslemişlerdir.<br />
Bununla birlikte Ahîliğin temel belirleyicisi olan<br />
İslâmî-tasavvufî düşünüş ve yaşayış her devirde<br />
ve bölgede geçerliliğini korumuştur (Ziya Kazıcı,<br />
Ahilik Maddesi, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt:1,<br />
S:540-542, Yıl:1988).<br />
AHİLİK TEŞKİLATI : Göçebe Türkmenlerin<br />
İslâmlaşma sürecini hızlandırmak, Anadolu’yu Türk<br />
yurdu haline getirmek, şehirlerde yaşayan Rum ve<br />
Ermeni tacirleriyle rekabet edebilmek amacıyla<br />
ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesiyle Ahi teşkilâtı<br />
Anadolu’da kuruldu. Orta Asya’da hüküm süren<br />
Oğuz Yabguluğu yıkılınca 1040 Oğuz Türkleri<br />
yavaş yavaş Selçuklu egemenliği altına girerek<br />
Anadolu’ya göç etmeye başladı. Ekseriyeti göçebe<br />
olan Oğuzlar, kopup geldikleri Orta Asya steplerine<br />
benzediği için daha çok Orta Anadolu kırsalını<br />
mesken olarak tercih ediyorlardı. Dolayısıyla<br />
368<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Orta Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşması hızlı<br />
olurken, şehirlerde bu dönüşüm yavaştı. İslam<br />
dini de, yerleşik hayatı gerekli kılıyordu. İşte<br />
bu sebeple, göçebe Türkmenlerin İslâmlaşma<br />
sürecini hızlandırmak, Anadolu’yu Türk yurdu<br />
haline getirmek, şehirlerde yaşayan Rum<br />
ve Ermeni tacirleriyle rekabet edebilmek<br />
amacıyla ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesiyle<br />
Ahi teşkilâtı Anadolu’da kuruldu. Kısacası<br />
Anadolu’da Ahiliğin şekillenmesi ve köylere<br />
kadar teşkilatlanması politik ve sosyo ekonomik<br />
bir mecburiyetin ürünüdür.<br />
AYAN: 1.Osmanlılarda, bir kentin ileri gelenleri.<br />
2.Osmanlılarda, XVIII. yüzyıldan bu yana<br />
illerin yönetiminde yetki kazanmış yerli kişiler.<br />
3.Ayan Meclisi üyesi.<br />
AYYAR: (Çoğulu: Ayyârân), fetâ (fityan) gibi<br />
isimler verilen ahilik teşkilatı mensupları fütüvvet<br />
ülküsünün, İslâm’ın yayılmasına paralel<br />
olarak Suriye, Irak, İran, Türkistan, Semerkant,<br />
Endülüs, Kuzey Afrika ve Mısır’da esnaf ve<br />
sanatkârlar arasında yaygın olduğu bilinmektedir<br />
(İslam Ansiklopedisi, Ahilik Maddesi).<br />
AKROPOLİS: Antik Yunan kentlerinde, kentlerin<br />
yanıbaşındaki yüksekliklere verilen addır.<br />
Yunanca akropolis “yukarıda bulunan şehir”<br />
anlamına gelir. Eski Yunan şehirlerinin en yüksek<br />
noktasında yer alan, idari, askeri ve dini yapıların<br />
bulunduğu savunmaya yönelik merkezi<br />
kısım.<br />
ARÂZİ-İ ÖŞRİYYE: Huk: Ziraat olundukça her<br />
sene hâsılatından beytülmâle, beytüssadakaya<br />
konulmak üzere, fakirlerin hakkı olan öşür alınan<br />
arâziler.<br />
A’ŞAR: İslam Devletleri’nde tarım ürünleri<br />
üzerinden Müslümanlardan alınan onda bir<br />
oranındaki vergidir. Aşar, Arapça da onda birler<br />
anlamına gelmektedir. Tanzimat’tan önce tımar<br />
ve zeamet sahipleri için sahipleri tarafından tahsil<br />
edilen Aşar, yerel gereksinimlerin karşılanması<br />
ve asker beslemesi için kullanıldı. Verginin<br />
ürünün belirli bir kısmını alarak tahsil edilmesi,<br />
imparatorluk dönemindeki ekonomik ve<br />
sosyal yapıya uygun düşmüştür. Çünkü pazarın<br />
gelişmediği kapalı bir ekonomide, ürünün<br />
fiyatının saptanması ve paraya çevrilmesi,<br />
dolayısıyla verginin para olarak tahsili çok zor<br />
olacaktı. Daha sonraları uygulanmasında ve<br />
tahsilinde bir takım haksızlıklar yapılmış, vergi<br />
halk üzerinde bir baskı ve zulüm aracı haline<br />
gelmiştir. İslam Devletlerinde verginin ürün<br />
üzerinden toplanması ticareti hantallaştırmış ve<br />
sermaye birikimini engellemiştir. Cumhuriyet<br />
döneminde de bir süre uygulamada kalan Aşar,<br />
17 Şubat 1925’te kaldırıldı (Bilgiç, 2012:42-43).<br />
Aşar; Osmanlı Döneminde toprak mahsullerinden<br />
alınan verginin adıdır. Aşar; onda bir manasına<br />
olan “üşr/öşr”ün çoğuludur. Lügatlerde<br />
“üşürler/öşürler” mahsulattan dini olarak alınan<br />
“ondalıklar” manasındadır. Dinlerin hepsinde<br />
araziden öşür alınması kuralı vardır. İbrahim,<br />
Yakup, Musa aleyhis’selamın aşar aldıkları tarihi<br />
kayıtlarda mevcuttur (Pakalın, C:1, 1993:96-98)<br />
AVARIZ: Vergi yükümlüsü<br />
BÂC: f. Vergi. Kudretli hükümdarın zayıf olan<br />
hükümdardan aldığı vergi. Eskiden halktan alınan<br />
öşür veya haraç ve gümrük vergisi. Renk.<br />
Çeşit.<br />
BÂCIYÂN-I RÛM: Fatma Bacı isminde ve Hacı<br />
Bektaş-ı Veli hazretlerine yakınlığı ile bilinen tasavvuf<br />
ehli bir kadının önderliğinde kurulan bu<br />
kadın Teşkilâtı, özellikle İslamlaştırma çalışmalarına<br />
aktif olarak katılması ve asker Teşkilâtında<br />
kilit roller üstlenmesiyle, modern anlamda bir<br />
“sivil inisiyatif örgütünün” belki de en sağlam<br />
örneklerinden birini teşkil ediyor. Türk tarihinde<br />
ilk kez Âşıkpaşazâde’nin XIII. yüzyıl Anadolu’sunda<br />
varlığından bahsettiği Bâcıyân-ı Rûm<br />
(Anadolu Bacıları) Teşkilâtıdır. Âşıkpaşazâde,<br />
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda rolleri olan<br />
dört taifeden bahsederken, “... ve hem de bu<br />
Rûm’da dört taife vardır: Kim misafirler içinde<br />
anılır biri Gaziyân-ı Rûm ve biri Abdalân-ı Rûm<br />
ve biri Bâcıyân-ı Rûm ve biri Ahiyân-ı Rûm...”<br />
şeklinde sıralamış, üçüncü sırada Anadolu<br />
Bacıları Teşkilâtından bahsetmiştir. Müellif<br />
devamla, “...imdi Hacı Bektaş, bunların içinden<br />
Bâciyân-ı Rûm’u ihtiyar etti kim Hatun Ana’dır<br />
anı kız edindi...” diye kaydeder.<br />
BÂLÂ: Yüksek. Yukarı. Yüce. Yüksek kat. (Farsça)<br />
Yukarı, üst. (Farsça), Boy. (Farsça)<br />
BEDESTEN: Değerli eşyanın satıldığı yer, ağır,<br />
kıymettar eşya satan esnaf çarşısı, antika eşya<br />
alınıp satılan çarşı. bk. kapalı çarşı. a. Kumaş,<br />
mücevher vb. değerli eşyaların alınıp satıldığı<br />
kapalı tarihî çarşı:Bedestende kötü şeyler arasına<br />
karışmış antika mallar gibi bunları seçmek<br />
de herkesin işi değil. -N. Hikmet.<br />
BENNAK: Raiyyet yazılı olanların timar sahibine<br />
verdikleri resimlerden birinin adıydı. Bu<br />
resim kazanç vergisi kabilinden bir vergiydi.<br />
İki kısma münkasem olan bu resimden «ekinlû<br />
bennak» elinde olan yeri nim çiftlikten az olan<br />
kimsenin verdiği resimdi, miktarı da on sekiz<br />
akçaydı. Diğeri «caba bennak» olup uhdesinde<br />
arazi olmamakla beraber evli bulunan ve çalışıp<br />
369<br />
T A R İ H T E
kazananların ödedikleri resimdi. Bunun miktarı<br />
da on iki akçaydı. Bu İkincisine «caba akçası»da<br />
denilirdi. Bu vergi mart ayında istifa olunurdu.<br />
“Defter-i Muktesit”te (C:2, s.65) «resm-i mücerret»<br />
yahut «bennak» denildikten sonra şu tafsilât<br />
verilmektedir: “İşbu resme “resm-i raiyyet” denildiği<br />
gibi «cabâ akçası» denildiği de vardır. Bu resmin<br />
mahalli vaz’ı, yeri yurdu olmadığı halde kâr ve<br />
kisbe muktedir olan eşhastır. Resm-i mücerredin<br />
mikyas ve kıstası mücerret olanlardan altı ve müteehhil<br />
bulunanlardan on iki akça almaktan ibaret<br />
olup mükellef olanların bu resimden halâs olmaları<br />
ziraat ve haraset için arazi temellük etmelerine<br />
vabestedir. Bennak resmine dair en eski kayıtlar<br />
«Başbakanlık Arşivi» nde mevcut Fâtih Mehmet<br />
Han defterlerindedir (Pakalın, C:1, 1993:204).<br />
BİN (İbn): Oğul<br />
BİNT (İbneti): Kız<br />
CABA AKÇASI: Tımar usulü cari olduğu<br />
zamanlarda uhdesinde arazi bulunmıyan ve ticaretle<br />
meşgul bulunanlardan alınan bir nevi verginin<br />
adı idi. Evlilerden senede 12, bekârlardan 6<br />
akça alınırdı. Esasta bir olmak üzere yerlerine göre<br />
resm-i badiheva, resm-i mücerret, resm-i rüyet,<br />
resm-i bennâk tâbirleri de kullanılırdı (Pakalın, C:1,<br />
1993:253).<br />
CABA BENNÂK: Tımar sahiplerinin, tımar usulü<br />
cari olduğu zamanlarda uhdesinde arazi bulunmıyan<br />
ve ticaretle meşgul bulunanlardan alınan<br />
bir nevi verginin adı idi. Evlilerden senede 12,<br />
bekârlardan 6 akça alınırdı. Buna “caba akçası” da<br />
denilirdi (Pakalın, C:1, 1993:253).<br />
CENUB: Güney, şimalin zıddı olan taraf<br />
DEBBAĞLIK: Dericilik demektir. Debbağlık ile uğraşanlara<br />
Debbağ denir. Debbağ kelimesi zaman<br />
içerisinde “Dabak” olmuş, deri işlenen yerlere<br />
de Dabakhane veya “Tabakhane” adı verilmiştir.<br />
Arapça asıllı olan bu kelimenin anlamı “hayvan<br />
postunu işleyen deri terbiye eden” demektir.<br />
Dükkânda, tezgahta geçirilen bu sürelerin türlü<br />
basamaklarındaki genç, kendi ustasından yaşam<br />
ve ahlak kurallarını öğrenirdi.<br />
EKİNLÜ BENNAK: Nim çiftlikten ekal (yarım çiftlikten<br />
az) yeri olanın verdiği vergi idi. Miktarı on<br />
sekiz akçeydi.<br />
ESNAF GRUPLARI: (Zanaat erbâbı); Bezzâzân<br />
(bezci, bez dokumacılar, manifaturacılar),<br />
Debbâğân (dericiler), Kaftancılar, Keçeciler,<br />
Muytabân (kıl dokuyanlar), Sof Yuyucuları (tiftik<br />
yıkayıcılar), Yorgancıyân (yorgancılar), Dülgerân<br />
(marangozlar), Kürkciyân (kürkcüler), Takkeciyân<br />
(takkeciler), Kalpakcıyân (kalpakcılar), Dikiciyân<br />
(dikiciler), Terziyân (terziler), Bezirciler, Külâhçılar,<br />
Pabuçcular (babuşçu), Sofçular (tiftikciler), Sof perdahtçıları<br />
(cendereciler), Attarân (attarlar- otları,<br />
çiçekleri, kökleri kurutarak ve bazıları da biribirine<br />
karıştırarak ilaç diye halka satanlar), Bez Boyacıları,<br />
Tiftik Boyacıları, Hallâcân (pamuk atanlar)<br />
EVKAF: Vakıflar, vakfedilen şeyler anlamındadır.<br />
İslam kültüründe, halkın eğitsel, toplumsal, dinsel<br />
ve kültürel gereksinmeleri karşılamak amacıyla<br />
kurulan örgütlere vakıf denilir. Vakıf örgütlerine<br />
bağışlanan veya ayrılan mal ve gelirlere de evkaf<br />
denilir. Vakıflar imaret, han, hamam, yol, köprü,<br />
kervansaray, çeşme, camii, medrese, aşevi, şifahane,<br />
mescit ve türbe gibi kuruluşları oluşturmak<br />
amacıyla örgütlenirdi. Vakıflara bağışlanan mallara<br />
ve paralara devlet karışamaz ve el koyamazdı (Bilgiç,<br />
2012:144).<br />
FETA: (Çoğulu:Fityan) Delikanlı, yiğit, genç, cömert.<br />
Gençler<br />
FETRET DÖNEMİ: a. esk. 1. İki peygamber<br />
arasında peygambersiz geçen süre. 2. İki padişah<br />
arasında padişahsız geçen süre. 3. İki olay arasındaki<br />
süre. 4. Hükûmet gücünün gevşediği bir<br />
yerde düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen<br />
süre. 5. din b. İslam dinine göre Hz. İsa ile Hz.<br />
Muhammed arasında geçen süre. İslam devletlerindeki<br />
bunalım dönemleridir. Anadolu Selcuklu<br />
Devleti’nde 1155-1175 ve 1192-1205 yılları arasında,<br />
Osmanlı Devleti’nde 1402-1413 yılları arasında<br />
yaşanmıştır. Bu dönemlerde hükümdar adaylarının<br />
savaşları ve mücadeleleri oldukça sertleşir, devlet<br />
otoritesi, zayıflar. Toplumsal, ekonomik ve siyasal<br />
alanlarda belirsizlikler yaşanır (Bilgiç, 2012:154).<br />
FÜTÜVVETNÂME: Fütüvveti konu alan veya fütüvvetin<br />
âdâb ve erkânı hakkında bilgi veren eserlerin<br />
ortak adı. Esnaf teşkilatı ile bunların riayet<br />
etmeleri lazımgelen usul ve kaidelerden bahseden<br />
eserlere verilen addır. İslâm dünyasında VIII.<br />
yüzyılda Irak ve İran’da başlayıp zamanla tasavvuf<br />
çevrelerine ve meslekî teşekküllere nüfuz eden<br />
fütüvvet kavramını konu edinen ve giderek bu<br />
teşekküllerin bir çeşit nizâmnâmesi hüviyetine<br />
bürünen risâlelere genellikle fütüvvetnâme adı<br />
verilmektedir. Bu tür eserlerin, Seyyid Muhammed<br />
Rızâvî’nin Farsça fütüvvetnâmesinde olduğu gibi<br />
(Miftâhu’d-dekâik fî beyâni’l-fütüvvet ve’l-hakâik)<br />
kendilerine has isimleri olsa bile çok defa esas<br />
isimleri unutulmakta ve fütüvvetnâme olarak bilinmektedir.<br />
Ahî Loncaları Fütüvvetnâmeleri (XIII-<br />
XVI. yüzyıllar). XIII. yüzyılda Anadolu’da Ahîlik<br />
teşkilâtının gelişme göstermesiyle birlikte Ahî<br />
fütüvvetnâmeleri ortaya çıktı. Abdülbaki Gölpınarlı<br />
bu fütüvvetnâmeler üzerine çok iyi bir inceleme,<br />
370<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
tahlil ve yorum gerçekleştirmiş, belli başlılarının<br />
tıpkıbasımını yaparak yeni harflerle yayımlamıştır.<br />
Gölpınarlı’nın biri Arapça’dan, biri manzum<br />
olmak üzere beşi Farsça’dan çeviri suretiyle<br />
yayımladığı metinler, en eski fütüvvetnâmeler<br />
olmamakla birlikte fütüvvet kurumunun erkân<br />
ve âdabını ihtiva eden eserler olması bakımından<br />
önemlidir (fütüvvetnâmelerin bir listesi için<br />
bk. Çağatay, Bir Türk Kurumu Olan Ahîlik, tür.<br />
yer.). Ahîlik kurumu çerçevesinde Anadolu’da<br />
kaleme alınan bazı Türkçe fütüvvetnâmeler de<br />
vardır. Bilindiği kadarıyla bunların ilki, Yahyâ b.<br />
Halîl b. Çoban el-Burgazî’nin tahminen XIII. yüzyılda<br />
yazdığı Fütüvvetnâme’dir. Bu eserle, yine<br />
en eski Türkçe fütüvvetnâmelerden biri olan<br />
Şeyh Seyyid Gaybî oğlu Şeyh Seyyid Hüseyin’in<br />
Fütüvvetnâme’si geniş birer inceleme ve tahlil<br />
yazısıyla birlikte Abdülbaki Gölpınarlı tarafından<br />
yayımlanmıştır. Umumiyetle fütüvvet anlayışı<br />
Hz. Âdem’den başlayarak Hz. Muhammed<br />
de dâhil olmak üzere bütün büyük peygamberlerin<br />
vasıflarıyla izah edilmiştir. Ancak fütüvvet<br />
kavramının belli bir teşkilâtı ifade etmeye<br />
başladığı XIII. yüzyıldan itibaren özellikle Ahîlik<br />
kurumu içinde yazılan fütüvvetnâmelerde bu<br />
kavramın birtakım menkıbevî rivayetlerde Hz.<br />
Ali’ye dayandırılmasına özen gösterilmiştir.<br />
Böylece fütüvvet geleneği içinde Hz. Ali’nin Hz.<br />
Peygamber’e vâris olan ve fütüvvet anlayışını<br />
en iyi temsil eden kişi olarak telakki edilmeye<br />
başlandığı görülür. Hz. Ali’yi fütüvvet telakkisiyle<br />
alâkalandırmanın, erken bir devirde ortaya<br />
çıkan ve Hz. Peygamber’e atfedilen bir hadisle<br />
(La fetâ illâ Alî, lâ seyfe illâ zülfekâr “Ali’den<br />
başka fetâ, zülfikârdan başka kılıç yoktur”)<br />
çok yakın bir ilgisi vardır. Nitekim Hz. Ali ideal<br />
“fetâ” kimliğiyle bir sembol haline getirilmiş,<br />
hemen hemen bütün fütüvvetnâmelerde özel<br />
bir yere sahip kılınmıştır. Bu eserlerde yer alan<br />
fütüvvetin ve Ahîliğin âdâb ve erkânını, mertebeler<br />
silsilesini, teşkilât özelliklerini yansıtan<br />
usul ve kaideleri ihtiva eden kısımlar ise kültür<br />
tarihi bakımından son derecede ilginç bir nitelik<br />
arzeder. Dikkatle incelendiğinde bu kısımların<br />
İslâm’dan önce Türk, Ortadoğu ve özellikle İran<br />
bölgelerinde bulunan mistik kültürlerin ve bu<br />
kültürler içinde ortaya çıkmış birtakım cemaat<br />
ve kurumların etkilerini açık biçimde yansıttıkları<br />
görülür. Gerek doğrudan doğruya fütüvvet<br />
kurumunun, gerekse buna bağlı olarak teşekkül<br />
eden Ahîliğin izah ve tahlilini yaparken sırf teorik<br />
nitelikteki eserlere dayanarak ideal bir tablo<br />
çizmek, söz konusu kurumların tarihî süreç içinde<br />
aldıkları şekli ve geçirdikleri değişimi yansıtmayacağından<br />
tarihî gerçeklere uymayacak<br />
ve büyük ölçüde yanıltıcı olacaktır (Ahmet Yaşar<br />
Ocak, Fütüvvetnâme Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi,<br />
Cilt:13; Sayfa:264-265, Yıl:1996).<br />
GARB: Batı, Güneşin battığı taraf<br />
GRİFON: “Griffon” veya “Griffin”, genellikle<br />
aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı mitolojik<br />
yaratıktır. Farklı betimlemelerinde hayvanın 4<br />
ayağı da aslan ayağı, yalnız arka ayakları aslan<br />
ayağı veya tüm ayakları kartal ayağı olabilir.<br />
HINTA: Buğday<br />
HURUFAT DEFTERİ: Vakıflar Genel Müdürlüğü<br />
Arşivi’nde Hurûfât (Rûznâmçe) Defterleri adı<br />
altında muhafaza edilen defterlerdir. Osmanlı<br />
idarî teşkilatında kaza idarî yapısı esas alınarak<br />
Arap alfabesi harf sırasına göre tutulan Hurûfât<br />
Defterleri, Osmanlı toplumsal yapısı içerisinde<br />
Askerî zümre olarak adlandırılan yönetici sınıfa<br />
ait tayin, terfi, azil gibi atama kayıtlarını içermektedir.<br />
Defterlerde yer alan vakıf, mahkeme<br />
ve esnaf teşkilatı ile şehir hayatında görev yapan<br />
kişilerin isimleri, atanma biçimleri, görevde<br />
kalış süreleri ve ayrılış sebepleri gibi toplumsal<br />
tarih bakımından önemli bilgiler içeren kayıtlardır.<br />
ITINERARIES: Yol Haritası, güzergah<br />
İDADİ: Lise<br />
İMARET: İmaret veya imarethane, Osmanlı<br />
Devleti döneminde fakirlere, yoksullara yardım<br />
ve medrese talebesine sıcak yiyecek dağıtmak<br />
amacıyla oluşturulan hayır kurumlarıdır.<br />
Başlangıçta imaretlerde; şehir dışından gelenlere,<br />
yolculara, yoksul ve düşkünlere yiyecek,<br />
sağlık ve giyecek yardımı yapılırdı. Sonraları<br />
ise imaretler sadece yemek verilen yerlere<br />
dönüşmüşlerdir.<br />
JERUSALEM: Kudüs<br />
KARYE: a. esk. Köy.<br />
KEBİR(E): Büyük<br />
KÜLLİYE: Bir caminin çevresinde camiyle birlikte<br />
yapılmış medrese, ibadet, imaret, sebil, kütüphane,<br />
kitaplık, hastane, hamam, aşevi, darüşşifa,<br />
kervansaray, çarşı, okul, hastane, tekke,<br />
zaviye gibi yapıların tümü.<br />
KÜLT: a.1. din b. Din (I). 2. din b. Yerel özellikler<br />
taşıyan dinî törenler. 3. Belli bir dönemde aşırı<br />
ilgi gören film vb.<br />
MAKYAVELİZM: Siyasal amaca ulaşmak için,<br />
her türlü ahlaksızlığı yasal sayan tutumdur. Bu<br />
tutumu savunan İtalyan düşünürü Niccola Machiavelli<br />
adından türetilmiştir. Günümüzde her<br />
türlü girişimde amaca ulaşmak için bütün ey-<br />
371<br />
T A R İ H T E
lemleri, tutarsızlıkları, ahlaksızlıkları, kalleşlikleri ve<br />
tavırları geçerli sayan davranışlar bu adla anılmaktadır<br />
(Bilgiç, 2012:255).<br />
MEKTEB: Okul<br />
MERKUM(E): (Rakam. dan) Yazılmış. Adı geçmiş.<br />
Rakamla söylenmiş. Sayılmış. Basit ve âdi insan.<br />
Cem’olmuş, toplanmış, birikmiş. Adı geçen, anılan;<br />
yazılmış.<br />
MEZBUR(E): Adı geçen. İsmi yukarıda geçen.<br />
(Bak: Merkum) * Taş ile örülmüş kuyu.<br />
MEZKUR(E): Zikri geçen. Zikredilmiş. Evvelce<br />
bahsi geçmiş olan. (Bak: Mezbur-Merkum)<br />
MEZOLİTİK ÇAĞ: Günümüzden yaklaşık 100 bin<br />
yıl öncesinden başlayarak yaşanan bir dönemdir.<br />
Yontma Taş Devri’nden (Paleolitik) Cilalı Taş<br />
Devri’ne (Neolitik) geçiş dönemidir. Bu dönemde;<br />
taş aletler çeşitlenmiştir. Köpekler evcilleştirilen<br />
ilk hayvandır. Yiyeceklerin kurutularak biriktirilmesine,<br />
mağara resimlerinin yapılmasına başlanmıştır.<br />
Türkiye’de bu dönemin izlerine rastlanan<br />
yerler; Kemerburgaz, Karain, Beldibi ve Samsun<br />
Tekeköy’dür (Bilgiç, 2012:274-275).<br />
MİRİ ARAZİ: Çıplak mülkiyeti devlete, kullanım<br />
hakkı tevfiz yoluyla ki¬şilere bırakılan topraklardır.<br />
Hâzineye ait her çeşit arazi, kışlak, yaylak, mera,<br />
koruluk ve ormanlarla benzeri yerler miri arazi sayılır.<br />
Bugünkü Türk toprak hukukunda da bazı farklı<br />
hükümler taşımakla birlikte miri arazi türü de kabul<br />
edilmiştir. Miri arazi, İslamlığın başlangıcından<br />
itibaren, fethedilen arazinin rakabesinin devlet<br />
hâzinesine kalmasına dayanan dirlik sisteminin getirdiği<br />
bir mülkiyet biçimidir. Bu arazi, üstünde kişilerin<br />
tasarruf yetkisi vardır, halk miri araziyi sadece<br />
tahıl üretiminde kullanabilir (Bilgiç, 2012:279-280).<br />
MUD: Eski bir tahıl ölçüsüdür. İki avuç dolusu buğday<br />
miktarına bu ad verilir (Bilgiç, 2012:283).<br />
MUFASSAL: sf. esk. Ayrıntılı: “Kağnı arabalarının<br />
değiştirilmesi lüzumuna dair mufassal layihalar<br />
vermişti.” (R. H. Karay. Güncel Türkçe Sözlük)<br />
MÜTESELLİM: Tanzimattan önce beylerbeyi ve<br />
sancakbeylerinin, bölgelerindeki sancak ve ilçeleri<br />
kendi adlarına yönetmekle görevlendirdikleri<br />
kimse.<br />
MÜTEVEFFA: Ölü, vefat etmiş, ölmüş. (Bak: Mevt)<br />
NEKROPOL: Nekropol arkeolojik şehirlerde mezarlıkların<br />
ve toplu mezar yerlerinin bulunduğu<br />
bölgeye verilen isimdir.<br />
NÜFUZ: a. (nüfu:zu) 1. İçine geçme. 2. mec. Söz<br />
geçirme, güçlü olma, erk: Birbirlerinin servetlerini,<br />
nüfuzlarını, rütbelerini, kabiliyetlerini bilirlerdi.<br />
-A. Ş. Hisar.<br />
ÖŞR-İ BOSTAN: Bağ ve bahçeden alınan ondalık<br />
vergi<br />
ÖŞR-İ KOVAN: Arıdan alınan ondalık vergi<br />
ÖŞÜR: Ondalık, onda bir. Mahsullerden, Kur’an-ı<br />
Kerim hükümlerince onda bir olarak alınan zekât.<br />
REAYANIN TİMAR VE ZEAMET SAHİPLERİNE<br />
ÖDİYECEKLERİ RESM (VERGİ): Kanunî tarafından<br />
vaz ve Ahmed-i evvel tarafından teyit ve ikmal<br />
olunan (Kanun-ı reaya) tebaanın timar ve zeamet<br />
sahiplerine ödiyecekleri vergiyi tayin etmiştir. Bu<br />
vergi ve rüsum şu suretle icmal edilebilir: Emlâk<br />
vergisi; (resm-i çift, resm-i dönüm), müteehhil olmıyanlar<br />
vergisi; ( resm-i mücerred), evlilik vergisi;<br />
( resm-i arus ), koyun vergisi; (resm- i ağnam), otlak<br />
vergisi; ( resm-i otlak ), kışlak vergisi; (resm-i kışlak),<br />
arı vergisi; (resm-i kovan), değirmen vergisi;<br />
(resm-i âsiyap), tütün vergisi; (resm-i duhan), esir<br />
vegisi; (resm-i esiran), dâvalardan alınacak resim;<br />
(resm-i kaza). Cizye, Haraç, öşür ve cerimeler ilâve<br />
olunacak olursa reayanın tediyesiyle mükellef oldukları<br />
rüsum hakkında tam değilse bile kâfi derecede<br />
bir fikir edinilmiş olur (Pakalın, C:3, 1993:15).<br />
RESİM: Hükûmet namına tahsil edilen vergi yerinde<br />
kullanılır bir tâbirdir. Doğrusu resm, cem’i<br />
(çoğulu) rüsumdur. Tanzimat’tan evvel verginin<br />
alındığı madde sona getirilmek suretiyle terkip<br />
halinde ve resm-i çift, resm-i ganem, resm-i kısmet<br />
ilâh, suretinde kullanılırdı. Sonraları ağnam resmi,<br />
Gümrük resmi şeklinde kullanılmıştır (Pakalın, C:3,<br />
1993:28-29).<br />
RESM-İ AĞIL: Koyunlarla keçilerden alınan vergilerden<br />
birinin adıdır. Ağıl resmi demektir. Ağıl;<br />
hayvanların barındırıldıklar yerin adıdır. Onaltıncı<br />
asırda üç yüz koyundan beş akça alınırdı (Pakalın,<br />
C:3, 1993:29).<br />
RESM-Î ARUS: Evlenen kadınların erkeklerinden<br />
alınan vergi hakkında kullanılır bir tâbirdir.<br />
Ârus; Arapça gelin demektir. Bu resm, İslâm ve<br />
Hıristiyan’a göre değiştiği gibi kocaya varanın<br />
kız veya dul olaşuna göre de tebeddül ederdi.<br />
Evlenen Müslüman kadını bakir (kız) ise 60, seyyib<br />
(dul) ise 30, gayr-ı müslim kadını bakir ise 30,<br />
seyyib ise 15 akçe alınırdı. Bu resmi, diğer vergiler<br />
gibi, timar, zeamet ve has sahipleri alırlardı. Tımarların<br />
kaldırılması üzerine bu vergi de kaldırılmıştır<br />
(Pakalın, C:3, 1993:29).<br />
NÎM: 1.yarı. 2.yarım. 3.buçuk.<br />
372<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
RESM-Î ÂSİYAB: Değirmenlerden alınan vergi<br />
hakkında kullanılır bir tâbirdir. Âsiyab; Farsça<br />
değirmen demektir. Bir sese fasılasız işliyen değirmenlerden<br />
60, altı ay işliyenlerden 30, üç ay<br />
işliyenlerden de 15 akça alınırdı. Tanzimat’tan<br />
sonra değirmenler “Temettü” (kazanç) vergisine<br />
tâbi tutulmuş, sipahilerle, zaimlerin ve has<br />
sahiplerinin aldıkları bu vergi kaldırılmıştır (Pakalın,<br />
C:3, 1993:29).<br />
RESM-İ BENNÂK: Timar sahiplerinin reayadan<br />
aldıkları vergilerden birinin adıdır. Kazanç vergisi<br />
kabilinden bir vergi idi. İkiye ayrılırdı: Ekinlü<br />
bennâk, caba bennâk. Ekinlü bennâk; elinde<br />
olan arazisi yarım çiftlikten az olanlardan, caba<br />
bennâk de toprak sahibi olmayıp ticaretle meşgul<br />
bulunanlardan alınırdı. Vergi senede 12<br />
akçe idi. Tanzimat’tan sonra kaldırılmıştır (Pakalın,<br />
C:3, 1993:29).<br />
RESM-İ ÇAYIR: 1.resim. 2.çizme. 3.fotoğraf.<br />
4.tören. 5.usül. 6.vergi.<br />
RESM-İ ÇİFT BOZAN: Çift, ve çubuğu bozup<br />
başka işe girişenlerden alınan vergi hakkında<br />
kullanılır bir tabirdir. Resm; bütün çift, yarım<br />
çift, ondan az arazideki çiftin bozulmasına göre<br />
değişirdi. Bütün çift için 300, yârım çift için 150,<br />
daha az arazi için 75 akça alınırdı. Tasarrufu altında<br />
bulunan araziyi sebepsiz 3 sene ekip biçmemek<br />
suretiyle terk ve tatil eden kimselerin<br />
arazisi zapt olunarak başkasına verilmek kanun<br />
icabından idi ise de ekip biçmeğe zorlamak için<br />
ondan az bir müddet için de bir ceza konulması<br />
düşünülmüş ve bu resm o maksatla vazedilmiş<br />
idi. Tanzimat’tan sonra kaldırılmıştır (Pakalın,<br />
C:3, 1993:30).<br />
RESM-İ ÇİFT VE BENNAK, resm-i ağnamı ve<br />
âsiyabı beyan eyler» faslında liva-i Hamit’den<br />
bahsedilirken (sayfa 28) «Bazı navahide bütün<br />
çiftlüden yirmi yedi akçe sipahi ve üç akçe Sancak<br />
beyi ve on iki akçe subaşı alur, mim çift<br />
nısf-ı zâlikdir, üslûb-i mezkûr üzere (Pakalın, C:3,<br />
1993:260).<br />
RESM-İ ÇİFT: Araziden alınan vergilerden birinin<br />
adıdır. Buna “çift akçası” da deniIirdi. Kanunen<br />
iki öküzle işlenebilecek yer çift itibar edilmiş<br />
idi. Her yerde nispeti bir değildi. Bir kısım<br />
yerlerde çok, diğer birtakım yerlerde de azdı.<br />
Her yerin defterlerinin arkalarındaki kanunnamelarde<br />
resm-i çift ne miktar yazılmış ise o<br />
miktar alınırdı. Asgari haddi 22, azamî haddi 57<br />
akça idi. Tanzimat’tan sonra kaldırılmıştır (Pakalın,<br />
C:3, 1993:30).<br />
RESM-İ GANEM: Koyun vergisi yerinde kullanılır<br />
bir tabirdir. Bunun yerine «Âdet-i ağnam»<br />
da denilirdi. Onaltıncı asırda iki koyun veya<br />
keçiden bir akça alınırdı. Sonraları değişmiş,<br />
Tanzimat’tan sonra “Ağnam resmi” adını almıştır<br />
(Pakalın, C:3, 1993:30). Osmanlı Devleti’nde<br />
hayvan (davar=koyun, keçi) sahibi Müslümanlardan<br />
alınan 1/10 oranındaki gelir vergisidir.<br />
Bu vergi Osmanlı Devleti’nin Tekalif-i Örfiye<br />
gelirlerinden biridir (Bilgiç, 2012:14).<br />
RESM-İ KOVAN: Arı vergisi<br />
RESM-İ MÜCERRED: Tımar sahiplerinin, tımar<br />
usulü cari olduğu zamanlarda ukdesinde arazi<br />
bulunmıyan ve ticaretle meşgul bulunan reayanın<br />
bekârlarından alınan vergilerden birinin adıdır.<br />
Senede 6 akça alınırdı. Tanzimattan Sonra<br />
kaldırılmıştır.<br />
RESM-İ TAPU: [Mal.] Arati-i emîriyye üzerinde<br />
yapılan binalardan ve koru, harman yeri v« saire<br />
suretiyle ziraatken alıko nulan yerlerde arazinin<br />
bu terk ve tatiline karşılık öşür makamına kaim<br />
olmak üzere maktu ve muaeeel (peşin) olarak<br />
alınan vergi yelinde kuHanılır bir tâbirdir. Âlâ<br />
yerden 50, orta yerd«n 40 ve 30, edna yerden<br />
de 20 akça alınırdı. Tanzimat’tan sonra bn tûrlü<br />
yerlerden «bedel-i öşür» ve «mukataa-i zemin»<br />
adlariyle vergi alınmaya başlanmıştır. Tımar sahipleri<br />
öşür, ağnam, çift resmi gibi matrahları<br />
başka başka olan vergileri aldıkları gibi raiyyet<br />
kaydolunan kimselerden ayrı bir vergi de<br />
alırlardı. Buna «Bennâk» resmi denilirdi. Bu iki<br />
türlü idi. Biri «Ekinlû bennâk»ti. Ekinlû bennâk:<br />
nim çiftlikten ekal (yarım çiftlikten az) yeri olanın<br />
verdiği vergi idi. Miktarı on sekiz akçeydi.<br />
Caba bennâk; uhdesinde arazi olmadığı halde<br />
evli olan kimsenin ödediği vergi idi. Bunun da<br />
miktarı on iki akçeydi (3.cilt, s:503).<br />
RÜSUMAT: (Rüsüm. C.) Gümrük idâresi<br />
RÜŞTİYE: Ortaokul<br />
SAGÎR(E): (A.) 1.küçük. 2.küçük çocuk<br />
SAHTİYAN: işlenmiş keçi derisi<br />
SALDIRMA: Ucu biraz iğrice ve yatağana benzer<br />
uzun bıçak adıdır<br />
SARKOFAJ: (Lahit), özellikle Antik Çağ’da insanların<br />
ölülerini muhafaza ettikleri, genellikle<br />
yeryüzünde sergilenen ve çoğunlukla taştan<br />
oyulan, sandık şeklinde mezar.<br />
SERVER: (Çoğulu: Serveran) baş, başkan, reis, ulu<br />
373<br />
T A R İ H T E
SOF: a. esk. 1. Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş. 2.<br />
Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş: Ankara sofu.<br />
SUBAŞI: Şimdi zabıta ve daha ziyade Belediye<br />
memurlarının gördükleri işleri gören ve kaza<br />
itibar olunan kasabaların idaresi başında bulunan<br />
memurun unvanıdır. (Âşık Paşa Zade) nin beyanına<br />
göre (Âşık Paşa Zade Tarihi, sayfa 20) Osmanlılarda<br />
ilk ihdas olunan memuriyyetlerden biri de<br />
“Subaşılık”tır. Osman Gazi Karahisar’ı fethettiği<br />
zaman hükümet işlerini oğlu (Orhan Bey)e, Subaşılığı<br />
da kardeşi (Gündüz Bey)e tevcih etmişti.<br />
(Tac-üt-Tevarih)in ifadesine nazaran (c. 1, s. 447)<br />
Fatih, İstanbul’u zaptedince (Süleyman Bey)i Subaşı<br />
tâyin ile şehrin imarını ona tefviz eylemiştir.<br />
Mehmet Ziya Bey İstanbul’un ilk subaşısı (Süleyman<br />
Bey)den bahsederken (İstanbul ve. Boğaziçi<br />
c. 1, s, 201) subaşılığı vali ve şehremini addetmiş<br />
ve eserinde onun hakkına “İstanbul’un ilk valisi<br />
ve şehremini” tâbirlerini kullanmıştır. Ziya Bey<br />
şehreminliği tâbirini Hammer’den almıştır. Filhakika<br />
Hammer (c. 3, s 224) “Vezir-i âzam”ların vazife<br />
ve salâhiyyetlerinden bahsederken “pazarların<br />
en büyük memuru demek olan muhtesip ile şehremini<br />
demek olan subaşı kendisinin refakatinde<br />
bulunduğu halde şehri teftiş etmek” fıkrası görülmektedir.<br />
Hammer bunu Fatih asrı Rum müverrihi<br />
(Kritovulos)tan nakletmiştir. Kritovulos, (Tarih-i Sultan<br />
Mehmet Han-ı Sani, s. 90) “Padişah Hazretleri<br />
(Fatih) Süleyman Bey’i Şehremini (subaşı) nasp ve<br />
şehrin imarını uhdesine tevdi edip mevaim-i sayfta<br />
(yaz mevsiminde) kendisi Edirne’ye avdet etti”<br />
diyor (Tac’üt-Tevarih) müeIlifinin subaşılığa ait gösterdiği<br />
vazife Hammer’i subaşılığın şehreminliği<br />
olması hükmünü verdirmeğe âmil olmuştur (Pakalın,<br />
C:3, 1993:259).<br />
ŞA’R: (A.) kıl.<br />
ŞABB EMRED: Henüz sakalı, bıyığı çıkmış genç,<br />
delikanlı.<br />
ŞABB: Genç, delikanlı, yiğit.<br />
ŞAÎR: (A.) arpa.<br />
ŞARK: Doğu, Güneşin doğduğu taraf<br />
ŞECERE: Bir şahsın mensup olduğa aileyi veya bir<br />
hükümdar ailesinin tâ en uzak ceddinden başlıyarak<br />
bütün kolları ve evlatlarını gösteren cetvel veya<br />
ağaç şeklinde şematik resim hakkında kullanılır bir<br />
tabirdir. Bana “Silsilename”, “Ensab kütüğü” de<br />
denir.<br />
ŞECERENAME: Soyağacını gösteren kitap veya yazı<br />
ŞER’Î MAHKEME SİCİLLERİ: Şer’î mahkemelerin<br />
tarih sırasıyla tutulan kayıtlarına verilen addır. Bunlar<br />
şöyle sıralanabilir: 1.Kadı tarafından verilen hükümler,<br />
2. Herhangi bir hadiseyi, bir şehadeti, bir<br />
ikrarı, bir hibeyi, resmiyyete raptolunması istenen<br />
bir hususu zaptedenler, 3. Devlet merkezinden gelen<br />
bütün fermanlar, emirler ve tebliğler kadı tarafından<br />
tetkik olunup doğru oldukları tespit edildikten<br />
sonra hulasaları deftere yazılanlar.<br />
ŞER’İYYE SİCİLİ: Osmanlı mahkemelerinde verilen<br />
kararların ve tutulan kayıtların toplandığı defterler.<br />
Kadı sicilleri, kadı divanı, mahkeme kayıtları,<br />
sicillât-ı şer’iyye ve yaygın kullanımı ile şer’iyye<br />
sicilleri denilen bu defterler kadı yahut nâibi<br />
tarafından tutulmakta ve çeşitli türden belgeleri<br />
içermektedir. Osmanlı Devleti’nde merkezde<br />
ve taşrada her tabakadan insanlar arasındaki<br />
hukukî ilişkilere dair kayıtları içeren bu defterler<br />
Osmanlı hayatının aile, toplum, ekonomi ve<br />
hukuk gibi birçok alanının tarihi için en önemli<br />
kaynaklardır. Kadıların Osmanlı sistemindeki etkin<br />
rolleri sebebiyle şer’iyye sicilleri sosyal ve yerel<br />
tarih çalışmalarında da ana kaynak niteliği taşımaktadır.<br />
Mahkemede görülen davaların veya<br />
kişilerin kendi aralarında yaptıkları mukavelelerin<br />
kayıt altına alınma usulleri hem fürû-i fıkıh eserlerinin<br />
“kitâbü’d-da’vâ, kitâbü’l-mehâdır ve’s-sicillât”<br />
ya da “edebü’l-kazâ/kâdî” gibi başlıkları altında,<br />
hem de erken dönemden itibaren fıkıh literatürü<br />
içinde özel bir tür haline gelen İlmü’ş-şürût ve<br />
Edebü’l-kazâ adlı eserlerde genişçe işlenmiştir. Bu<br />
eserlerde “vesika, mahzar, sicil” diye adlandırılan<br />
kayıt çeşitleri arasındaki farklar belirtilmiş ve nikâh,<br />
bey (alış-veriş) gibi model akidlerin her birine dair<br />
kayıtların şekil şartlarıyla ilgili pek çok örnek verilmiştir.<br />
Osmanlı Devleti’nde şer‘iyye sicillerinin<br />
en erken tarihli örneklerine Bursa’da rastlanmaktadır.<br />
1455 tarihli bu defterler, XIX. yüzyılın ikinci<br />
yarısında yeni mahkemelerin kurulması sebebiyle<br />
içerdiği konular açısından bir daralmaya uğramışsa<br />
da XX. yüzyıl başlarına kadar düzenli biçimde tutulmuştur.<br />
Kadılık müessesesinin Osmanlılar’ın ilk<br />
devrinden itibaren mevcudiyeti dikkate alındığında<br />
bu tür defterlerin daha erken dönemlerde de<br />
var olduğu, ancak bunların günümüze ulaşmadığı<br />
ileri sürülebilir. Sicillerin resmen koruma altına<br />
alınması ve Kudüs örneğinde görüldüğü üzere listelerinin<br />
toplanması 1290 (1873) Sicillât-ı Şer‘iyye<br />
ve Zabt-ı Deâvî Cerîdeleri Haklarında Tâlimat ile<br />
olmuştur (Akgündüz, I, 53). Nitekim demografik,<br />
siyasal, ekonomik ve coğrafî önem itibariyle birbirine<br />
yakın olan Bursa ve Edirne gibi iki şehirden<br />
ilkinin 796 defteri varken diğerinin 1538 gibi<br />
geç bir tarihten başlayan 690 defterinin bulunması<br />
ve Edirne’de neredeyse hiç i‘lâm ve hüccet<br />
kaydına tesadüf edilmemesi bazı defterlerin şans<br />
eseri korunduğu hususunda delil teşkil etmektedir.<br />
Mudanya’nın (Bursa) 1645 tarihli kayıtlarını da<br />
içeren mevcut ilk sicilinde görülen, “Kilitli tahta<br />
sandık ile yirmi altı mecelle sicil el-Hac Halil Bey<br />
374<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
İbn Mehmed’e emanet vaz‘ olundu. Unutulmaya!”<br />
ibaresi (Mudanya Sicilleri, D-2: s.91) zaman<br />
içerisinde sicillerin ne şekilde yok olduğuna bir<br />
örnek sayılır. Osmanlı dönemine ait şer‘iyye<br />
sicilleri içerisinde birçok kayıt türü vardır. Bunların<br />
bir kısmı bizzat mahkemedeki işlemler sonucu<br />
oluşanlar, bir kısmı da İstanbul’dan gelen<br />
belge sûretleridir. İ‘lâm, hüccet, tereke kayıtları<br />
birinci türden belgelere; ferman, emir, buyuruldu,<br />
tezkere, berat ise ikinci tür belgelere örnek<br />
verilebilir. İlk tür belgeler genellikle sicil defterinin<br />
ön kısmına (sicill-i mahfûz), merkezden gelen<br />
belgelerin sûretleri ise arka kısmına (sicill-i<br />
mahfûz defterlü) kaydedilmiştir. Fetva örnekleri<br />
ve kadıların şahsî notları da sicillerde bulunabilmektedir.<br />
Bu belgelerin hacmi sicil defterinin<br />
ait olduğu şehre veya kazaya göre değişmektedir.<br />
İstanbul, Bursa, Edirne, Şam gibi büyük<br />
şehirlerde belgeler türlerine göre ayrı defterlerde<br />
tutulurken daha küçük kazalarda bütün<br />
belgeler aynı defterde bir arada yer almaktadır.<br />
Edirne örneğinde görüldüğü gibi sadece terekeleri<br />
içeren defterler bile askerî kassâm ve<br />
beledî kassâm defterleri şeklinde ayrı ayrı tutulabilmektedir.<br />
Suriye, Ürdün, Kudüs gibi bölgelerin<br />
sicilleri ise “sicil, kassâm-ı âdî/Arabiyye,<br />
kassâm-ı askerî, metrûkât, evâmir” gibi defter<br />
başlıklarıyla ayrı seriler halinde muhafaza edilmiştir.<br />
İstisnaî bir örnek olan, 1786 ile 1837 yılları<br />
arasındaki su davalarına ait kayıtların tutulduğu<br />
“mâ-i lezîz” defterleri İstanbul’da Havâss-ı<br />
Refîa (Eyüp) Mahkemesi sicilleri arasında bulunmaktadır<br />
(İstanbul Şer‘iyye Sicilleri Mâ-i Lezîz<br />
Defterleri, nşr. Ahmet Kal‘a, I-XI, İstanbul 1998-<br />
2001) (Yunus Uğur, Şer’iyye Sicilleri, TDV, İslam<br />
Ansiklopedisi, Cilt:39, S:8-11, Yıl: 2010).<br />
ŞİMAL: Kuzey, sol, sol taraf, sağın ve cenubun<br />
zıddı<br />
ŞİRKET: Ortaklık<br />
TAHRİR: 1.yazma. 2.yazılma. 3.kitap yazma.<br />
4.serbest bırakma<br />
TAHRİR: Bir yer fetholunduğu zaman, sultan<br />
bir emîn ve kâtipten oluşan bir komisyon göndererek<br />
o ülkeyi “tahrir” eder. Tahrir emînine<br />
padişah tarafından verilen yetki beratında, tahririn<br />
nasıl yapılacağı ayrıntılı biçimde anlatılır. O<br />
zamanki veri toplama yollarını bildiren bu belgede<br />
şu noktalar belirtilir: Demografik veriler,<br />
yerleşim birimleri, tarım ürünleri, fiyatlar ve bu<br />
gibi tüm konularda gelişme ve gerileme söz<br />
konusu olduğunda arşiv koleksiyonları arasında<br />
kuşkusuz en zengin istatistik bilgileri mufassal<br />
defter-i hakânîlerde yer almaktadır<br />
TAHTE’L-KAL’A: Tahtakale, Kaledibi<br />
TARİK: Yol<br />
TEMETTUAT / TEMETTUÂT: (Tekili: Temettu’)<br />
Kârlar, kazançlar, faydalar.<br />
TETRARKH: Dört üyeli bir meclisle idare usulü.<br />
Ülkeyi idare eden bu üyelerden her birine Tetrarkh<br />
adı verilir.<br />
TIMAR: (I) a. esk. 1. Yara bakımı. 2. Ağaç<br />
bakımı: Merkeplere atladılar, şeftali bahçelerinden<br />
geçtikten sonra tımar görmemiş sık,<br />
gür bir ayvalığa daldılar. -R. H. Karay. 3. Binek<br />
hayvanlarının kıllarını, derisini temizleme: Tımar<br />
tam bir saat sürüyor, yarım saat hayvanın bir<br />
tarafı, yarım saat öbür yanı. (H. Taner. Güncel<br />
Türkçe Sözlük)<br />
TIMAR: (II) a. tar. Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda,<br />
belirli görev ve hizmet karşılığında<br />
kişilere verilen, yıllık geliri 3.000-20.000 akçe<br />
olan toprak (Güncel Türkçe Sözlük)<br />
TIMAR: 1. Osmanlı İmparatorluğu toprak düzeninde<br />
yıllık geliri yirmi bin akçeye kadar olan<br />
topraklar ve bu topraklardan alınan vergi. krş.<br />
zeamet, has 2. bk. tımar düzenlemesi (BSTS /<br />
İktisat Terimleri Sözlüğü 2004)<br />
TIMAR: Osm. İhtimam bk. bakım. (BSTS / Tarım<br />
Terimleri 1949)<br />
ZAVİYE: a.Tekkenin küçüğüne verilen addır.<br />
Şehir ve kasabalarla ekseriya ücra yerlerinde<br />
olan zaviye; hücre, küçük oda demek olduğu<br />
gibi mecaz yoluyla dünya, alem yerinde de kullanılır.<br />
Cem’i zevaya’dır. b. İslam kültüründe Tarikat<br />
merkezleri olan tekkelerin şubeleri gibi çalışmalar<br />
sürdüren küçük eğitim amaçlı evlerdir.<br />
ZİR: Aşağı<br />
375<br />
T A R İ H T E
KAYNAKLAR (1. VE 2. CİLT)<br />
1. Kitap / Makale / Bildiri<br />
ACIPAYAMLI, Orhan (1963) Türkiye’de Yağmur Duası<br />
ve Psiko-Sosyal Metotla İncelenmesi, Ankara Üniversitesi<br />
D.T.C.F. Dergisi, C.21, S.1-2, Ankara<br />
ACUN, Hakkı ve İNCİ, Umut (2016) Ankara Ahi Şerafettin<br />
Zaviyesi, Vakıflar Dergisi, ss.29-58, Ankara<br />
AKA, İsmail (1999) Timur Devri Anadolusu, Güler<br />
EREN (Ed.), Osmanlı, Ankara<br />
AKDAĞ, Mustafa (1979) Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai<br />
Tarihi Cilt 1 1243-1453, 3.Baskı, Tekin Yayınevi, İstanbul<br />
AKGÜN, Birol (2016) Ankara Şehir Araştırmaları Merkezi<br />
Neyi Amaçlıyor?, Ankara Şehir Araştırmaları<br />
Merkezi, ŞAR Şehir Araştırmaları Dergisi, S.1, Ankara<br />
http://ankarasar.org/dergi/SarDergi3/index.html<br />
AKGÜNDÜZ, Ahmet (1988) İslam Hukuku ve Osmanlı<br />
Tatbikatında Vakıf Müessesesi, Türk Tarih Kurumu<br />
Basımevi, Ankara<br />
AKŞİN, Sina (1985) Türkiye Tarihi 1, Osmanlı Devletine<br />
Kadar Türkler, Cem Yayınevi, Ankara<br />
AKTÜRE, Sevgi (1984) “16.Yüzyıl Öncesi Ankara’sı<br />
Üzerine Bilinenler”, Tarih İçinde Ankara, Eylül 1981<br />
Seminer Bildirileri, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,<br />
Ankara<br />
AKYURT, M. Yusuf (1942) Türk İslam Kitabeleri I. Kısım,<br />
Ankara Kitabeleri (C. XI). TTK Kütüphanesi<br />
AKYÜZ, Yahya (2012) Türk Eğitim Tarihi, M.Ö.1000-<br />
M.S.2015, Pegem Akademi Yayınları, Ankara<br />
ALANYALI, Hüseyin Sabri (2012) Anadolu Arkeolojisi,<br />
Anadolu Üniversitesi Yayını, Eskişehir<br />
ALPAGUT, Leyla (2005) Erken Cumhuriyet<br />
Dönemi’nde Ankara’daki Eğitim Yapıları, Yayımlanmamış<br />
Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal<br />
Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Ankara.<br />
ALPAGUT, Leyla (2010) Atatürk Orman Çiftliği’nde<br />
Ernst Egli’nin İzleri: Planlama, Bira Fabrikası, Konutlar<br />
ve “Geleneksel” Bir Hamam, METU/JFA 2010/2,<br />
(27:2) ss.239-264, Ankara<br />
ALPAGUT, Leyla (2010a) Modernleşme Projesinin<br />
Temsilinde Önemli Bir Yapı: İsviçreli Mimar Ernst Arnold<br />
Egli ve Ankara Siyasal Bilgiler Okulu, Alternatif<br />
Politika, C.2, S.2, ss.126-150, Ekim<br />
ALTAY, Sadet (2015), Atatürk Dönemi Sağlık Politikalarının<br />
Halka Yansımasında Öncü Kurumlar: Numune<br />
Hastaneleri (1924-1938), Yayımlanmamış Doktora<br />
Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü,<br />
Ankara<br />
ANKARA (1991) Ankara Valiliği Yayını, Türk Hava Kurumu<br />
Basımevi, Ankara<br />
ANKARA (2017) Ankara Kalkınma Ajansı, Ankara<br />
ANKARA 2023 NAZIM İMAR PLANI (2007) Plan Açıklama<br />
Raporu, ABB, Ankara https://www.ankara.bel.<br />
tr/ankara-buyuksehir-belediyesi-nazim-plan/ Erişim<br />
Tarihi:25.04.2018<br />
ANKARA MUTFAĞI (2018) Ankara Yemekleri, Turizm<br />
ve Tanıtma Platformu, http://www.tutap.com.<br />
tr/detay_tanitim/ankara-mutfagi/1041 Erişim Tarihi:16.04.2018<br />
ANKARA SANAYİ ODASI, Araştırma ve Çalışma Grubu<br />
(2013) Bozkırdan Sanayinin Başkentine: Ankara<br />
Sanayi Tarihi, Ankara Sanayi Odası Yayını, No: 62,<br />
Gözden Geçirilmiş Dijital Nüsha, Kasım, Ankara<br />
ANKARA’NIN KISA TARİHİ (2018) http://ankarasar.<br />
org/kurumsal.aspx?ID=2 Erişim Tarihi: 26.03.2018<br />
ARAŞTIRMA RAPORU (2006 ) Atatürk Orman Çiftliği<br />
Alanları Nazım İmar Planı ve Koruma Amaçlı Nazım<br />
İmar Planı, “Ankara’nın Arka Bahçesi” Ankara Büyükşehir<br />
Belediyesi Miras ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı,<br />
Ankara<br />
ARI, Mehmet (2008) Ahiliğin Siyasal Boyutları ve Günümüzde<br />
Yeniden Yorumlanması, İnönü Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2008, C.1, Yıl:9,<br />
S.16, ss.38-55<br />
ARIK, Remzi Oğuz (1948) “Anadolu’da Yeni Yerleşme<br />
Yerleri”, III. Türk Tarih Kongresi Tebliğler, 1943, Ankara<br />
Türk Tarih Kurumu Basımevi, TTK Yayınlarından 9.<br />
Seri, Sayı:3, Ankara, ss:342-352<br />
ARSLAN Murat (2014) Galatların Byzantion Kuşatması,<br />
Aktüel Arkeoloji, S:37 http://www.aktuelarkeoloji.<br />
com.tr/galatlarin-byzantion-kusatmasi Erişim Tarihi:18.01.2018<br />
ARSLAN, Ramazan, ŞANLI, Devran (2013) Osmanlı<br />
Devleti’nde Bir Esnaf Örgütlenmesi Olarak Lonca<br />
Teşkilatı, Bartın Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, C.4, S.7,<br />
ss:15-30<br />
ÂŞIK PAŞAZADE (2003) Osmanoğulları’nın Tarihi<br />
(Çeviri ve Günümüz Diline Aktarım: Kemal Yavuz ve<br />
M. A. Yekta Saraç), K Kitaplığı 28, Koç Kültür Sanat<br />
Tanıtım A.Ş., İstanbul<br />
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ (2017) Kemal ATA-<br />
TÜRK, 11 Haziran 1937, Tarihçemiz, http://www.aoc.<br />
gov.tr/Portal/KategoriIcerik/tarihce/49 Erişim Tarihi:21.12.2017<br />
ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ (AOÇ) (1953) Atatürk<br />
Orman Çiftliği Müdürlüğü Yayını, İstanbul Matbaası,<br />
İstanbul<br />
ATATÜRK VE ETİMESGUT (2003) Ankara Ticaret<br />
Odası Yayınları, Azim Matbaacılık, Ankara<br />
376<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
ATATÜRK VE HAVACILIK (2012), İrtifa Aylık Havacılık<br />
Dergisi, S.1, Ocak<br />
ATAUZ, Akın (2015) Soykırım, Ankara ve Geçen<br />
100 Yıl… Solfasol, Ankara’nın Gayri Resmi Gazetesi,<br />
Nisan, Yıl:4, Sayı:48, www.gazetesolfasol.com<br />
Erişim Tarihi: 05.01.2018<br />
AVCIOĞLU, Doğan (1978) Türklerin Tarihi 1.Kitap,<br />
Tekin Yayınevi, İstanbul<br />
AYDIN, Erdem (2002) Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş<br />
Yıllarında Sağlık Hizmetleri, Ankara Üniversitesi<br />
Eczacılık Fakültesi Dergisi, C.31 (3) ss.183-192,<br />
Ankara<br />
AYVERDİ, Ekrem Hakkı (1966) İstanbul Mimari<br />
Çağının Menşei, Osmanlı Mimarisinin İlk Devri I,<br />
630-805 (1230-1402), İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul<br />
Enstitüsü Neşriyatı No:57, Baha Matbaası,<br />
İstanbul<br />
BABUNA, Aydın (2009) “Boşnaklar ve Kimlikler:<br />
Değişiklik ve Süreklilik”, Caner Sancaktar (Ed.)<br />
Uluslararası Balkan Kongresi: Balkan Milletleri<br />
Arasında Etkileşim İçinde, TASAM, İstanbul<br />
BANCI, Selda (2006) Şeker Şirketi ve Ankara Şeker<br />
Fabrikası Yerleşkesi, Dosya, Endüstri Mirası, Bülten<br />
45 / Kasım, TMMOB Mimarlar Odası Ankara<br />
Şubesi, Ankara<br />
BARKAN, Ömer Lütfi (1993) Kolonizatör Türk Dervişleri,<br />
Hamle Yayın Dağıtım, İstanbul<br />
BARROW Reginald H. (2006) Romalılar, (Çev. Ender<br />
Gürol) İz Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul<br />
BİTTEL, Kurt (1939) “Atatürk ve İlköz Tarih Araştırmaları”,<br />
Belleten C.III, S.10, Nisan<br />
BOCUTOĞLU, Ersan ve DİNÇASLAN, Mehmet<br />
(2014) 1925- 1950 Döneminde Türk Havacılık Endüstrisi<br />
ve İkinci Dünya Savaşı Sonrası Konjonktürün<br />
Türk Havacılık Endüstrisine Etkileri, Karadeniz<br />
Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.7,<br />
ss.157-173 Trabzon http://www.ktu.edu.tr/dosyalar/sbedergisi_f98e8.pdf<br />
Erişim Tarihi: 04.02.2018<br />
BRİFİNG RAPORU (2018) Etimesgut Kaymakamlığı<br />
İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğün<br />
Brifing Raporu 2017 Yılı Faaliyetleri (1 Ocak- 31<br />
Aralık), Etimesgut<br />
BULUÇ, Sevim (1981) “Ankara Kabartmaları”, IX.<br />
Türk Tarih Kongresi, 21-25 Eylül, (I. Cilt), Ankara<br />
BULUÇ, Sevim (1991) İlkçağda Ankara, Ankara<br />
Dergisi, C.1, S.1, ss:13-28 Ankara<br />
BULUÇ, Sevim (1994) “İlkçağda Ankara”, Ankara<br />
Ankara, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul<br />
CENGİZKAN, Ali (2010) Türkiye için Modern ve<br />
Planlı bir Başkent Kurmak: Ankara 1920-1950,<br />
Goethe-Institut Ankara, http://www.goethe.de/<br />
ins/tr/ank/prj/urs/geb/sta/trindex.htm Erişim Tarihi:28.02.2018<br />
CEVDET, Muallim (1932) Zeyl-i Alâ Fasl-ı “El Ahiyyet<br />
El-Fetyan El-Türkiye” Fî Rıhleti İbn-i Batuta,<br />
(H.1351), Kurtuluş Matbaası, İstanbul<br />
CEYLAN, Mustafa (2016) Seğmen Ruhu, Mavi Kitap<br />
Yayıncılık, Antalya<br />
CİRİT OYUNU (2018) Türk Halk Oyunları Kataloğu,<br />
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/TR,78996/ciritoyunu.html<br />
Erişim Tarihi:16.04.2018<br />
ÇADIRCI, Musa; ARMAĞAN, Latif; BİNGÖL Sedat<br />
ve KOÇ, Bekir (2000) 1830 Sayımında Ankara,<br />
Ankara Büyükşehir Belediyesi Yayını, Ankara<br />
ÇAĞATAY, Neşet (1952a) Fütüvvet-Ahi Müessesesinin<br />
Menşei Meselesi, Ankara Üniversitesi İlahiyat<br />
Fakültesi Dergisi, C.1, S.1, ss.59-68<br />
ÇAĞATAY, Neşet (1952b) Fütüvvet-Ahi Müessesesinin<br />
Menşei Meselesi, Ankara Üniversitesi İlahiyat<br />
Fakültesi Dergisi, C.1, S.2, ss.61-84<br />
ÇAĞATAY, Neşet (1989) Bir Türk Kurumu Olan<br />
Ahilik, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.<br />
ÇAĞLAR BOYU ANKARA (2018) http://www.anadolumedeniyetlerimuzesi.gov.tr/TR,77789/caglarboyu-ankara.html<br />
Erişim Tarihi:26.03.2018<br />
ÇAKMAK, Muharrem (2014) Ahiliğin Tasavvufi Temelleri<br />
ve Ahilik-Fütüvvet İlişkisi, Hikmet Yurdu,<br />
Yıl:7, C:7, S.13, Ocak-Haziran 2014/1, ss:143-158<br />
ÇAKMAKÇI, Cevdet (2006) İbn Batuta<br />
Seyahatnamesi’nde Türkçe Kelimeler, Ankara Üniversitesi<br />
İlahiyat Fakültesi Dergisi (AÜİFD), C.47,<br />
S.1, ss:159-168<br />
ÇAM, Nusret ve ERSAY, Ayşe (2012) Ankara Muhyiddin<br />
Mesud (Alâeddin) Camiinin İlk Şekli ve Türk<br />
Mimarisindeki Yeri, Vakıflar Dergisi, Aralık, S.38,<br />
ss:9-42<br />
ÇINAR, Hüseyin (1993) H.1020-1021 Tarihli 13<br />
Numaralı Ankara Şer’iye Sicili -Transkripsiyon ve<br />
Değerlendirme-, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı, Basılmamış<br />
Yüksek Lisans Tezi, Ankara<br />
ÇİÇEK, İhsan (2005), “Ankara’da Şehir ve Kırsal<br />
Sıcaklık Farklarındaki Değişiklikler (1970-2002)”,<br />
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi C.15, S.2,<br />
ss.1-16, Elazığ<br />
ÇİFTÇİOĞLU, İsmail (1995) Ankara Ahileri Devleti<br />
ve Dönemi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />
Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya<br />
ÇİL, Ayşegül (1990) Batıkent Toplukonut Alanında<br />
Açık ve Yeşil Alanların İrdelenmesi Üzerine<br />
Bir Araştırma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />
A.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim<br />
Dalı, Ankara<br />
DAĞLAR, https://www.haritatr.com/ankara/daglar/68/1.html<br />
Erişim Tarihi: 15.02.2018<br />
377<br />
T A R İ H T E
DALAY, Fazıl (1988) Atatürk Ankara Orman Çiftliğini<br />
Nasıl ve Niçin Kurdu? Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,<br />
C.IV, S.11, Mart, Ankara https://www.isteataturk.<br />
com/Kronolojik/Tarih/1929/7/14/Mustafa-Kemal-<br />
Ataturk-Gazi-Orman-Ciftliginde-incelemelerdebulunurken-14071929/16<br />
Erişim Tarihi:21.12.2017<br />
DANİŞMEND, İsmail Hâmi (1971) İzahlı Osmanlı Tarihi<br />
Kronolojisi (H.656/M.1258-H.918/M.1512), C.1,<br />
Türkiye Yayınevi, İstanbul<br />
DANİŞMENT, İsmail Hami (1982) Garb Menba’larına<br />
Göre Eski Türk Seciyye ve Ahlakı, İstanbul Kitabevi,<br />
İstanbul<br />
DARKOT, Besim (1978a) Anadolu Maddesi, Millî Eğitim<br />
Bakanlığı İslam Ansiklopedisi (MEİA), C.1, ss:428-<br />
430, İstanbul<br />
DARKOT, Besim (1978b) Ankara Maddesi, Millî Eğitim<br />
Bakanlığı İslam Ansiklopedisi (MEİA), C.1, ss:437-<br />
453, İstanbul<br />
DEMİRCİ, Öznur; ARSLAN, Nihan ve ALPER, Soner<br />
(2013) Atatürk ve Havacılık, Hukuk Gündemi-Atatürk<br />
Özel Sayısı, ss.114-117<br />
DEMİREL, Muammer (2008)Türkiye’de Bosna Göçmenleri,<br />
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />
Dergisi, C.12, S.2, Erzurum http://e-dergi.atauni.edu.<br />
tr/ataunisosbil/article/view/1020000552/1020000544<br />
Erişim Tarihi:15.02.2018<br />
DEMİRKAN, Salâhaddin (1943) Eti Mesut Köyünde<br />
Neler Gördüm, Köye Doğru Dergi, 1 Agustos, C.3,<br />
S.75, İstanbul http://psi301.cankaya.edu.tr/uploads/<br />
files/II%20Abdulhamit%20donemi%20Alman%20<br />
Nufuzu.pdf , http://ankarayazilari.blogspot.com.<br />
tr/2012_11_01_archive.html Erişim Tarihi: 03.01.2018<br />
DEMİRPOLAT Anzavur, AKÇA, Gürsoy (2004) Ahilik<br />
ve Türk Sosyo-Kültürel Hayatına Katkıları, Selçuk Üniversitesi<br />
Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.15, Konya<br />
DEPREM BÖLGELERİ HARİTASI, Afet ve Acil Durum<br />
Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı,<br />
https://deprem.afad.gov.tr/deprem-bolgeleri-haritasi#<br />
Erişim Tarihi: 15.02.2018<br />
DİNARLI, Gözde (2011) Frigler, Trakya Üniversitesi,<br />
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul<br />
DURDU, Mehmet Burak (1963) İngiliz J.R. Pilling’in<br />
Osmanlı Demiryolu İmtiyazını Elegeçirme Mücadelesi,<br />
Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma<br />
ve Uygulama Merkezi Dergisi, S.17 http://dergiler.<br />
ankara.edu.tr/dergiler/19/19/29.pdf Erişim Tarihi:<br />
28.12.2017<br />
EDHEM, Halil (1332) “Ankara Ahileri’ne Aid İki Kitabe”,<br />
Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, C.7,<br />
Cüz:41, Kanun-u Evvel 1332, ss:312-315, İstanbul<br />
EKİNCİ, Yusuf (1991) Ahilik, Sistem Ofset, Ankara<br />
EMEKÇİ, Aytekin K. (1995) Ankara Etimesgut İlçesinde<br />
Açık-Yeşil Alan Problemleri ve Peyzaj Mimarlığı<br />
Açısından Alınması Gerekli Önlemler, Yayımlanmamış<br />
Yüksek Lisans Tezi, A.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü,<br />
Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Ankara<br />
EMGİLİ, Fahriye (2011) Bosna-Hersek’ten Türkiye’ye<br />
Göç (1878-1934), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü, Tarih (Türkiye Cumhuriyeti Tarihi) Anabilim<br />
Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara<br />
ERAVCI, Mustafa (2014) Ahi Mesud Zaviyesi Maddesi,<br />
Ahilik Ansiklopedisi C.1, T.C. Gümrük ve Ticaret<br />
Bakanlığı, Ankara<br />
ERDİNÇ, Zeynep, (2017) “Türkiye’de Şeker Sanayinin<br />
Gelişimi ve Şeker Sanayinde İzlenen Politikalar”,<br />
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.17,<br />
S.3 (9-26), Eskişehir<br />
ERDOĞAN, Abdülkerim (2007) Adım Adım Ankara,<br />
Ankara Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler<br />
Dairesi Başkanlığı, Ankara Tarihi ve Kültürü Dizisi: 7,<br />
Ankara<br />
ERDOĞAN, Abdülkerim ve GÜNEL, Gökçe (2007)<br />
İstiklal Savaşı’nda Ankara, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />
Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı, Ankara<br />
Tarihi ve Kültürü Dizisi: 3, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />
Yayınları, Ankara<br />
ERDOĞAN, Abdülkerim; GÜNEL, Gökçe ve KILCI,<br />
Ali (2007) Tarih İçinde Ankara, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />
Yayınları, Ankara<br />
ERDOĞAN, Abdülkerim; GÜNEL, Gökçe ve KILCI,<br />
Ali (2008) Osmanlı’da Ankara, Ankara Büyükşehir<br />
Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı,<br />
Ankara Tarihi ve Kültürü Dizisi: 2, 2.Baskı, Ankara Büyükşehir<br />
Belediyesi Yayınları, Ankara<br />
ERDOĞAN, Abdülkerim; GÜNEL, Gökçe ve NARİN-<br />
CE, Mehmet (2007) Cumhuriyet ve Başkent Ankara,<br />
Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler<br />
Dairesi Başkanlığı, Ankara Tarihi ve Kültürü Dizisi: 4,<br />
Ankara<br />
ERDOĞAN, Abdülkerim; KIRPIK, Güray; AKYOL, Hasan;<br />
KILCI, Ali ve ÇAM, Mevlüt (2015) Şehr-i Kadim<br />
Ankara, Ankara Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Ankara<br />
ERDOĞAN, Emine (2004) Ankara’nın Bütüncül Tarihi<br />
Çerçevesinde Ankara Tahrir Defterlerinin Analizi, G.<br />
Ü. SBE, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara<br />
ERDOĞAN, Emine (2005) “Ankara Yörükleri (1463,<br />
1523/30 ve 1571 Tahrirlerine Göre)”, Ankara Üniversitesi<br />
Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi<br />
Dergisi (OTAM), Sayı: 18(119-135).<br />
ERENLİ, Muhterem (1985) Atatürk ve Havacılık,<br />
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.II, S. 4, Kasım,<br />
https://isteataturk.com/g/icerik/Ataturk-ve-<br />
Havacilik/1517 Erişim Tarihi: 21.12.2017<br />
ERES, Zeynep (2008) Türkiye’de Planlı Kırsal Yerleşmelerin<br />
Tarihsel Gelişimi ve Erken Cumhuriyet Dö-<br />
378<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
nemi Planlı Kırsal Mimarisinin Korunması Sorunu,<br />
Yayımlanmamış Doktora Tezi, İTÜ Fen Bilimleri<br />
Enstitüsü<br />
ERES, Zeynep (2014) Erken Cumhuriyet Döneminde<br />
Çağdaş Kırsal Kimliğin Örneklenmesi: Planlı<br />
Göçmen Köyleri, Mimarlık, S.375, Ocak-Şubat<br />
http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayf<br />
a=mimarlik&DergiSayi=389&RecID=3306 Erişim<br />
Tarihi:05.03.2018<br />
ERGENÇ, Özer (1980) XVII. Yüzyılın Başlarında<br />
Ankara’nın Yerleşim Durumu Üzerine Bazı Bilgiler,<br />
Osmanlı Araştırmaları I, ss:85-108, İstanbul<br />
ERGENÇ, Özer (1995) XVI. Yüzyılda Ankara ve<br />
Konya: Osmanlı Klasik Kent Tarihçiliğine Katkı,<br />
Ankara Enstitüsü Vakfı, Ankara<br />
ERGENÇ, Özer (2013) Osmanlı Tarihi Yazıları Şehir,<br />
Toplum, Devlet, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul<br />
ERSOY, Yasemin (2018) Türk Mutfak<br />
Kültürü, https://www.tarihtarih.<br />
com/?Syf=26&Syz=366321&/T%C3%BCrk-<br />
Mutfak-K%C3%BClt%C3%BCr%C3%BC-/-Yrd.-<br />
Do%C3%A7.-Dr.-Yasemin-Ersoy- Erişim Tarihi:15.04.2018<br />
ERŞAHİN, Seyfettin (2016) Ankara: Hacı Bayram<br />
Veli’yi Yetiştiren Şehir, Ankara Şehir Araştırmaları<br />
Merkezi, ŞAR Şehir Araştırmaları Dergisi, S.1, Ankara<br />
http://ankarasar.org/dergi/SarDergi3/index.<br />
html<br />
ERZEN, Afif (2010) İlkçağda Ankara, Türk Tarih Kurumu<br />
Basımevi, 2.Baskı (1946 Tıpkı Basım), Ankara<br />
ETİMESGUT 2010-2014 STRATEJİK PLANI (2009)<br />
2010-2014 Stratejik Planı:2, Etimesgut Belediye<br />
Başkanlığı, Stratejik Planlama Yayın No:3, Eylül,<br />
Etimesgut<br />
ETİMESGUT BELEDİYESİ SINIRLARI, http://<br />
socbs.etimesgut.bel.tr:8080/EImar/ Erişim Tarihi:<br />
15.02.2018<br />
ETİMESGUT METEOROLOJİ İSTASYONU (1994),<br />
“İklim Değerleri Bülteni”, Devlet Meteoroloji İşleri<br />
Genel Müdürlüğü, Ankara<br />
EVLİYA ÇELEBİ (2008) Günümüz Türkçesiyle Evliyâ<br />
Çelebi Seyahatnâmesi: Bursa-Bolu-Trabzon-Erzurum-Azerbaycan-Kafkasya-Kırım-Girit<br />
(2. Cilt, 2.<br />
Kitap), 2. Baskı, (Haz.: Yücel Dağlı ve Seyit Ali Kahraman),<br />
Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Bağdat 304<br />
Numaralı Yazmadan, Yapı Kredi Yayınları No:2203,<br />
İstanbul<br />
FIRAT, Nursel (2015) Hatti Güneş Kursları, Ankara<br />
ve Çevresine Tarihsel Bakış, Sunu<br />
FİŞEK, Nusret (1981, 2 Nisan) Kitaplaşmamış Yazıları<br />
I, Sağlık Yönetimi, Atatürkçülük ve Sağlık Politikamız,<br />
Cumhuriyet Gazetesi, http://www.ttb.org.<br />
tr/n_fisek/kitap_1/3.html Erişim Tarihi: 28.02.2018<br />
FLEET, Kate (Editör) (2012) Türkiye Tarihi; Bizanstan<br />
Türkiye’ye 1071-1453, C.1, (Çev. Ali Özdamar)<br />
Kitap Yayınevi, İstanbul<br />
FRENCH, David and Mitchell, Stephen (1973)<br />
“Archaeology and History” In Ankara 50, Ankara:<br />
Ankara Turizmi, Eski Eserleri ve Müzeleri Sevenler<br />
Derneği Yayınları 5, Ankara<br />
FRENCH, David H. (1992) Galatya Bölgesi Roma<br />
Yoları ve Miltaşları, Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />
1990 Yıllığı, Ankara<br />
FRENCH, David H. (2003) Roman, Late Roman,<br />
Byzantine İnscription of Ankara A Selection, Museum<br />
of Anatolian Civilisation, Ankara<br />
FRENCH, David H. (2012) Roman Roads & Milestones<br />
of Asia Minor, Vol. 3 Milestones Fasc.3.2<br />
Galatia, British Instute at Ankara, Electronic Monograph<br />
2 http://biaa.ac.uk/ckeditor/filemanager/userfiles/rrmam%20vol.%203%20milestones.<br />
pdf Erişim Tarihi:16.12.2017<br />
FRENCH, David H. (2016) Roman Roads & Milestones<br />
of Asia Minor, Vol. 4, The Roads Fasc. 4.1,<br />
British Institute at Ankara, Electronic Monograph<br />
10 http://biaa.ac.uk/ckeditor/filemanager/userfiles/electronic_publications/previews/4.1_Notes_on_the_Itineraria_summary.pdf<br />
Erişim Tarihi:16.12.2017<br />
GALANTİ, Avram (2005) Ankara Tarihi I-II, Çağlar<br />
Yayınları, 2. Baskı, Ankara<br />
GENÇ, Reşat (1982) “XI. Yüzyılda Türk Mutfağı”,<br />
Türk Mutfağı Sempozyumu Bildirileri, Kültür ve<br />
Turizm Bakanlığı MİFAD Yayınları, Ankara, ss.57-<br />
68<br />
GENÇKAYA, Ö. Faruk (2008) Eğitimin Başkenti<br />
Ankara, TEV Vekam Ankara<br />
GOETHE-Institut Ankara (2010) Türkiye Şeker<br />
Fabrikası Ankara Yönetim Binası, http://www.goethe.de/ins/tr/ank/prj/urs/geb/ind/ver/trindex.<br />
htm Erişim Tarihi: 06.03.2018<br />
GOETHE-Institut Ankara, (2010) Etimesgut Yatı<br />
Mektebi, http://www.goethe.de/ins/tr/ank/<br />
prj/urs/geb/bil/int/trindex.htm Erişim Tarihi:<br />
22.02.2018<br />
GORDLEVSKİ, V. (1988) Anadolu Selçuklu Devleti,<br />
(Çev.Azer Yaran), Onur Yayınları, Birinci Baskı,<br />
Ankara<br />
GÖKÇE, Volkan (2017) Gelenekten Geleceğe<br />
Türk Kültürünün Birleştirici Yapıtaşı: Ahilik, Türk &<br />
İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4,<br />
S.11, Haziran, ss.276-287<br />
GÖLLER (2018) https://www.haritatr.com/ankara/<br />
goller/68/1.html Erişim Tarihi: 15.02.2018<br />
379<br />
T A R İ H T E
GÜLEKLİ, Nurettin Can (1948) Ankara Tarih-Arkeoloji,<br />
Doğuş Matbaası, Ankara<br />
GÜLENSOY, Tuncer (1989) Orhun’dan Anadolu’ya<br />
Türk Damgaları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını,<br />
İstanbul<br />
GÜLTEN, Sadullah (2010) “XVI. Yüzyılda Kütahya<br />
Sancağı’nda Yörükler”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal<br />
Bilimler Dergisi, C.10, S:28, Kütahya<br />
GÜNAYDIN, Yusuf Turan (2011) Ahmed Tevhid (Ulusoy)<br />
ve ‘Ankara Ahiler Hükûmeti’ ile İlgili Düşünceleri,<br />
1. Uluslararası Ahilik Kültürü ve Kırşehir Sempozyumu<br />
Bildiriler, C.1, ss:445-461, Kırşehir<br />
GÜNAYDIN, Yusuf Turan (2015) Ahilik Araştırmaları<br />
1913-1932, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara<br />
GÜNDÜZ, Tufan (2002) Anadolu’da Türkmen Aşiretleri<br />
(Bozulus Türkmenleri 1540-1640), Bilge Yayınları,<br />
Ankara<br />
GÜNŞEN, Ahmet (1997) Anadolu’nun Türkleşmesi<br />
Sürecinde Türk Soy, Boy, Oymak ve Cemâatleri ile<br />
Kırşehir, Ahilik Araştırma ve Kültür Vakfı Yayınları, İstanbul<br />
GÜNEL, Gökce ve KILCI, Ali (2015) Ankara Şehri 1924<br />
Haritası: Eski Bir Haritada Ankara’yı Tanımak, Ankara<br />
Araştırmaları Dergisi, S:3(1), Haziran, ss.78-104 www.<br />
journalagent.com/jas/pdfs/JAS_3_1_78_104.pdf Erişim<br />
Tarihi: 12.11.2007<br />
HACIGÖKMEN, M. Ali (2002) ‘Ankara’da Ahi<br />
Hâkimiyeti (1330?-1361)’, Türkler Ansiklopedisi, C.6,<br />
Yeni Türkiye Yayınları, Ankara<br />
HACIGÖKMEN, M. Ali (2005) Ankara Ahilerinin Ticarî<br />
Faaliyetleri ve Bacıyân-ı Rûm Hakkında Bir Araştırma,<br />
A.Ü. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi<br />
Dergisi, (OTAM) S.18, Ankara, ss:185-213<br />
HACIGÖKMEN, M. Ali (2007) “Ahi Şecere Namelerinin<br />
Tarihî Temeli ve Yazılış Sebepleri” S.Ü. İlahiyat<br />
Dergisi, S.23/Bahar, ss:107-115<br />
HACIGÖKMEN, M. Ali (2011) Ahiler Şehri Ankara,<br />
Kömen Yayınları, Konya<br />
HACIGÖKMEN, M. Ali (2012) “Anadolu’da Ahiliğin<br />
Esnaf Teşkilatına Dönüşmesi ve Tımar Sistemine Yansımaları<br />
(Ankara Örneği)”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat<br />
Araştırmaları Dergisi, Güz, S:32, ss:263-292<br />
HACIGÖKMEN, M. Ali (2014) Ahi Mesud Maddesi,<br />
Ahilik Ansiklopedisi I, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,<br />
Atalay Matbaacılık, Ankara<br />
HALAÇOĞLU, Yusuf (2009) Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler,<br />
Oymaklar (1453-1650) CİLT:1-6 (6 Cilt Takım)<br />
Türk Tarih Kurumu Yayınları, TTK Basımevi, Ankara<br />
HAMMER, Joseph von (2014) Büyük Osmanlı Tarihi,<br />
Cilt 1, https://hacikaanonaran1.files.wordpress.<br />
com/2014/12/cilt1.pdf Erişim Tarihi: 14.04.2018<br />
HAVALİMANI TARİHÇESİ (2018) http://www.<br />
esenboga.dhmi.gov.tr/havaalanlari/sayfa.<br />
aspx?hv=2&mnu=915#.WoLo6-jFLIU Erişim Tarihi:11.02.2018<br />
HOCA SADETTİN EFENDİ (1979) Tacü’t-Tevarih 1,<br />
Sadeleştiren: İsmet Parmaksızoğlu, 2.Baskı, Kültür<br />
Bakanlığı Yayınları, Ankara<br />
İNALCIK, Halil (2008) Devleti Aliyye Osmanlı İmparatorluğu<br />
Üzerine Araştırmalar 1, Klasik Dönem (1302-<br />
1606), Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim, Türkiye<br />
İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara<br />
İBNİ BATTUTA (2004) Seyahatname (Çev. A. Sait Aykut),<br />
Yapı Kredi Yayınları, 1.Cilt, 2.Baskı, Nisan, İstanbul<br />
İBNİ BİBİ (1941) Anadolu Selçuki Devleti Tarihi, Farsça<br />
Muhtasar Selçuknâmesinden (Çev. M.Nuri Gençosman;<br />
İlave: F.N.Uzluk), Uzluk Basımevi, Ankara<br />
İBNİ BİBİ (1996) El Evamirü’l-Ala’iye Fil-Umuri’l-Alaiye<br />
(Selçukname) I, (Çev. Mürsel Öztürk) Kültür Bakanlığı<br />
Yayınları, Milli Kütüphane Başkanlığı Basımevi, Ankara<br />
İLBAY, Asaf (2014) Çocukluk Arkadaşım Atatürk ve<br />
Mustafa Kemal’le 45 Yıl, Kaynak Yayınları, İstanbul<br />
İNALCIK, Halil (2009) Devlet-i ‘Aliyye Osmanlı İmparatorluğu<br />
Üzerine Araştırmalar-1, Klasik Dönem<br />
(1302-1606) Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim,<br />
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul<br />
İNALCIK, Halil (2010) Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları<br />
1302-1481, TDV İslam Araştırmaları Merkezi<br />
(İSAM) Yayınları, İstanbul<br />
İNALCIK, Halil (2013) Osmanlı ve Modern Türkiye<br />
-Araştırmalar-, Timaş Yayınları, İstanbul<br />
İNALCIK, Halil (2017) Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve<br />
Gerçekler, Kronik Kitap:25, Osmanlı Tarihi Dizisi:9, 3.<br />
Baskı, Ağustos, İstanbul<br />
İNAN, Afet (2009) Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler,<br />
(Gözden Geçirilmiş 8. Baskıya Haz.: Arı İnan ) İş<br />
Bankası Yayınları, İstanbul<br />
İVGİN, Hayrettin ve AKPINARLI, Feriha (Editör) (2017)<br />
Ankara’nın Kültürel Değerleri I, Ankara Valiliği, Ankara<br />
KAFESOĞLU, İbrahim (1972) Selçuklu Tarihi, Başbakanlık<br />
Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları, Milli Eğitim<br />
Basımevi, İstanbul<br />
KAL, Nazmi (2016) Önce Tarım Atatürk Çiftlikleri,<br />
Ekonomik Forum Dergisi, Türkiye Odalar ve Borsalar<br />
Birliği Aylık Yayın Organı, S:265, TOBB Yayını, Ankara<br />
KANDEMİR, Selâhattin (1933) Etiler (Hititler), Türk<br />
Maarif Cemiyeti Neşriyatı, Ankara<br />
KANSU, Şevket Aziz ve OZANSOY, Fikret (1952) “Ankara<br />
Civarında Paleolitik Yeni Buluntular” Türk Tarih<br />
Kongresi IV - 1948, ss:381-390 Ankara<br />
380<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
KARAL, Enver Ziya (1943) Osmanlı İmparatorluğunda<br />
İlk Nüfus Sayımı 1831, Devlet İstatistik Enstitüsü<br />
Yayınları, Ankara<br />
KARAL, Enver Ziya (2007) Osmanlı Tarihi: VI. Cilt:<br />
Islahat Fermanı Devri, 1856-1861, 7. Baskı, Türk<br />
Tarih Kurumu Yayınları, Ankara<br />
KARAVELİ, Orhan (2011) Bir Ankara Ailesinin Öyküsü,<br />
Doğan Kitap, İstanbul<br />
KARPAT, H. Kemal (2006) Osmanlı’da Değişim,<br />
Modernleşme ve Uluslaşma, (Çev. Dilek Özdemir),<br />
İmge Yayınevi Yayınları, Ankara<br />
KARPAT, H. Kemal (2012) Kısa Türkiye Tarihi 1800-<br />
2012, Timaş Yayınları, İstanbul<br />
KARTAL, Metin (2005) “Yontmataş Buluntu Toplulukları<br />
Işığında Ankara: Neyi Biliyoruz? Neyi<br />
Bilmiyoruz? Yeni Değerlendirmeler ve Sonuçlar”,<br />
Anadolu / Anatolia 28, ss:49-72<br />
KAYA, Abdullah (2014) “Anadolu’nun Türk ve<br />
İslâm Yurdu Haline Gelişinde Ahîlerin Rolü ve<br />
Önemi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi,<br />
Cilt:7, S:29, ss.547-561<br />
KAYA, İrfan (2012) Ahiliğin Tarihsel Sosyolojik Arka<br />
Planı, İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bahar 2012/<br />
3(1) ss.191-202, Malatya<br />
KAYA, Mehmet Ali (2000) “Ankyra (Ankara) ve Galatlar”,<br />
Kebikeç, S:9, Ankara<br />
KAYA, Mehmet Ali (2004/a) Hellenogalatia, Arkeoloji<br />
ve Sanat Dergisi, S:118, Kasım-Aralık<br />
KAYA, Mehmet Ali (2004/b) Anadolu’da Keltler,<br />
Toplumsal Tarih Dergisi, S:124, Nisan, ss:36-39<br />
KAYA, Mehmet Ali (2009) “Anadolu’da Roma<br />
Egemenliği”, Doğu Batı:Romalılar I, Yıl:11, S:49,<br />
Mayıs Haziran Temmuz, ss:196-233<br />
KAYNAK, Rahşan (2001) H.1070-1071 (M.1660-<br />
1661) Tarihli 46 Numaralı Ankara Şer’iyye Sicili,<br />
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış<br />
Doktora Tezi, Ankara<br />
KAYNAR, İhsan Seddar ve KORALTÜRK, Murat<br />
(2016) “Ankara’ya Demiryoluyla Göçler ve İskan<br />
Siyaseti (1890-1910)”, Ankara Araştırmaları Dergisi,<br />
4(1), ss:1-12<br />
KAZICI, Ziya (1988) Ahilik Maddesi, TDV İslâm Ansiklopedisi,<br />
Cilt:1, ss:540-542<br />
KEMALOĞLU, Muhammet (2013) Anadolu’da İlk<br />
Esnaf Teşkilatı, Hikmet Yurdu, Yıl:6, C:6, S:12, Temmuz-<br />
Aralık 2013/2, ss:253-266<br />
KESKİNOK, H. Çağatay (2000) Atatürk Orman<br />
Çiftliği: Kuruluşu, Sorunları ve Gelişme Seçenekleri<br />
İçin Öneriler, Mimarlık Dergisi, S.292, ss.43-46<br />
KESKİNOK, H. Çağatay (2005) Bir Özgürleşme Tasarısı<br />
Olarak AOÇ, Bir Çağdaşlaşma Öyküsü, Cumhuriyet<br />
Devriminin Büyük Eseri Atatürk Orman Çiftliği, Ankara<br />
KILCI, Ali (2013) “XV. Yüzyıl Ankara Ümerasından<br />
Turasan Bey ve Türbesi”, II. Uluslararası Ankara-Kazan<br />
ve Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu,<br />
ss:68-75, Ankara<br />
KIRBAÇ, Amra Dedeic (2012) “Tarih ve gelenek<br />
bağlamında Türkiye’de Boşnaklar” Uluslararası İnsan<br />
Bilimleri Dergisi, Cilt:9 S:1, ss:696-711<br />
KIRPIK, Güray; ERDOĞAN, Abdülkerim; AKYOL,<br />
Hasan; KILCI, Ali ve ÇAM, Mevlüt (2015) Şehr-i Kadim<br />
Ankara, 1.Cilt, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />
Yayınları, Ankara<br />
KIYMAZ, Taylan (2002) Şeker Politikalarında Yeni<br />
Yönelimler ve Türkiye’nin Konumu, DPT Yayını,<br />
Ocak, Ankara<br />
KIZILER, Hamdi (2015) “Osmanlı Toplumunun<br />
Sosyal Dinamiklerinden Ahilik Kurumu” İnsan<br />
ve Toplum Bilimi Araştırmaları Dergisi Cilt:4, S:2,<br />
ss.408-423<br />
KİMYON, Deniz ve SERTER, Gencay (2015) Atatürk<br />
Orman Çiftliği’nin ve Ankara’nın Değişimi<br />
Dönüşümü, Planlama; 25(1):44–63, TMMOB Şehir<br />
Plancıları Odası, Ankara<br />
KOÇ, İlker (2006) Hititler, ODTÜ Bilim ve Toplum<br />
Kitapları Dizisi, ODTÜ Yayıncılık, Ankara<br />
KOÇ, Nurgün (2012) Cumhuriyet’in İlk Yıllarında<br />
Radyo, CTAD, Yıl:8, Sayı:15, Bahar, ss:69-103<br />
KOLTUK, Nuran (2016) Osmanlı Nüfus Defterlerinde<br />
Ankara Cilt 1, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />
Kültür Yayınları, İstanbul<br />
KOPUZ, Ayşe Durukan ve TETİK, Tuğçe (2016)<br />
Trakya’da Modern Yaşamın İzleri; Alpullu Şeker<br />
Fabrikası ve İşçi Konutları, BAP Proje, Ocak http://<br />
www.academia.edu/32312981/Trakyada_Modern_Ya%C5%9Fam%C4%B1n_%C4%B0zleri_<br />
Alpullu_%C5%9Eeker_Fabrikas%C4%B1_<br />
ve_%C4%B0%C5%9F%C3%A7i_<br />
Konutlar%C4%B1_1_Traces_of_modern_life_in_<br />
Thrace_Alpullu_Sugar_Factory_and_the_Labour_Houses<br />
Erişim Tarihi: 21.02.2018<br />
KOŞAY, Hamit (Zübeyr) (1935) Ankara Budun Bilgisi,<br />
Ulus Basımevi, Ankara Halkevi, Ankara<br />
KÖKSAL, M. Fatih; KURTOĞLU, Orhan; KARAKÖ-<br />
SE, Hasan ve ŞENÖDEYİCİ, Özer (2008) Kırşehir<br />
Müzesindeki Ahilik Belgeleri-Ahi Şecerenameleri,<br />
Beratlar, Vakfiyeler, Kırşehir Valiliği Yayını, Kırşehir<br />
KÖPRÜLÜ, M. Fuad (1943) Osmanlıların Etnik<br />
Menşei, Belleten, Cilt:VII, Sayı:28, I. Teşrin, Türk<br />
Tarih Kurumu Basımevi, Ankara<br />
KÖPRÜLÜ, M. Fuad (1991) Osmanlı Devletinin<br />
Kuruluşu, 4. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları,<br />
Ankara<br />
KÖY KANUNU (442 sayılı), Kabul Tarihi:18/3/1924,<br />
Resmî Gazete Tarih ve Sayısı:7/4/1924-68<br />
381<br />
T A R İ H T E
KÖYMEN, M. Altay (1979) Büyük Selçuklu İmparatorluğu<br />
Tarihi, 1. Cilt Kuruluş Devri, Selçuklu Tarih ve<br />
Medeniyet Enstitüsü Yayınları, Ankara<br />
KUNT, Metin (1987) Siyasal Tarih (1300-1600), Sina<br />
Akşin(Ed.), Türkiye Tarihi 2, Osmanlı Devleti 1300-<br />
1600, ss:15-144, Cem Yayınevi, Ankara<br />
LEWIS, Bernard (1975) İstanbul ve Osmanlı Uygarlığı,<br />
(Çev. NiHAL ÖNOL) Varlık Yayınları, Ankara Caddesi,<br />
İstanbul<br />
MADEN, Fahri (2015) Kırşehir Şer’iyye Sicillerinde Ahi<br />
Evran ve Ahi Mesud Zaviyeleri, Türk Kültürü ve Hacı<br />
Bektaş Velî Araştırma Dergisi, Sayı:76, ss:133-146<br />
MAMBOURY, Ernest (2014), “Ankara Guide Touristique”<br />
Ankara Gezi Rehberi, (Çeviri Kurulu Editör:<br />
Çağrı Eroğlu) Fransızca 2. Basımı Güncellenmiş Baskı,<br />
Ağustos 1934, Ankara Üniversitesi Yayınları No:<br />
412, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara<br />
METE, Filiz; CANDEĞER, Ümmügülsüm ve KOCA,<br />
Tuğba (2017) “Somut Olmayan Kültürel Miras: Ferfene<br />
(Ankara Örneği)” Milli Folklor, Yıl:29, S:114<br />
METİN, Celal (2002) Ankara’da “Ahiler Yönetimi<br />
(1290-1354)” Meselesi, Türk Kültürü, Yıl:XL, Sayı:472<br />
(Ağustos 2002), ss.473-485<br />
METİN, Mustafa ve AKALIN, Mehmet (2001)<br />
Frigya’da Bulunan İkiz İdol, Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi 2000 Yıllığı, Ankara<br />
MEYDAN, Sinan (2015a) Aklı Kemal, “Atatürk’ün<br />
Akıllı Projeleri”, 5 Cilt Bir Arada (Özel Baskı), İstanbul<br />
MEYDAN, Sinan (2015b) Saklı Tarih, Atatürk’ün Akıllı<br />
Projelerinden Biri: Ahimesut (Etimesgut) Numune<br />
Köyü, Bütün Dünya, Eylül<br />
MİRZAOĞLU, Gülay (2017) “Ankara’da Geleneksel<br />
Türk Halk Müziği” Anadolu’nun Sırlı Sesi Müziğiyle<br />
Ankara, Ankara Kalkınma Ajansı Yayını, Ankara<br />
MORÇÖL, Çiğdem (2007) “Cumhuriyet’in İlk Otuz Yılında,<br />
Arşiv Belgelerinde, Ankara’da Yapılan Arkeolojik<br />
Kazı Çalışmaları”, Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />
2006 Yıllığı, ss:459-498, Ankara<br />
MÜLLER, Beck H. (1960) Neufundeaus dem<br />
Paläolithikum Anatoliens, Prähistorische Zeitschrift<br />
38, pp:111-118, Berlin<br />
NEHİRLER (2018) https://www.haritatr.com/ankara/<br />
nehirler/68/1.html Erişim Tarihi: 15.02.2018<br />
NEŞRÎ, Mehmed (1991) Kitab-ı Cihannüma-Neşrî Tarihi,<br />
Haz:Faik Reşit Unat, Mehmed A. Köymen, 1.Cilt,<br />
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara<br />
NURDAN, Semiha (2012) XV. ve XVI. Yüzyıllarda Ankara<br />
Şehri Vakıfları, G.Ü, SBE, Yayımlanmamış Yüksek<br />
Lisans Tezi, Ankara. (Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet<br />
Tasnifi 116-05 numaralı, 928 /1522 tarihli Ankara<br />
Sancağı vakıf tahrir defteri.) Ankara<br />
OCAK, Ahmet Yaşar (1996) Fütüvvetnâme Maddesi,<br />
TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt:13; ss.264-265<br />
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.<br />
php?idno=130261 Erişim Tarihi:26.04.2018<br />
ODEKAN, Ayla (1987) Mimarlık ve Sanat Tarihi, Sina<br />
Akşin (Ed.), Türkiye Tarihi 2, Osmanlı Devleti 1300-<br />
1600, (ss:211-340) Cem Yayınevi, Ankara<br />
OĞUZOĞLU, Yusuf (2010) Osmanlı’da Devlet Felsefesi:<br />
Yönetilenler’e Yaklaşım ve Bu Siyasetin Kaynakları,<br />
DoğuBatı Düşünce Dergisi, Osmanlılar III, Yıl.13,<br />
Sayı.53, Mayıs-Haziran-Temmuz, Ankara<br />
OMURA, Sachihiro (1996) 1994 Yılı İç Anadolu’da Yürütülen<br />
Yüzey Araştırmaları, XIII. Araştırma Sonuçları<br />
Toplantısı, Ankara<br />
ONGAN, Halit (1958) Ankara’nın 1 Numaralı Şer’iyye<br />
Sicili (14 Mayıs 1583-12 Şubat 1584), Ankara Üniversitesi<br />
Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Türk Tarih<br />
Kurumu Basımevi, Ankara<br />
ONGAN, Halit (1974) Ankara’nın 2 Numaralı Şer’iyye<br />
Sicili (20 Kasım 1588-11 Temmuz 1590), Türk Tarih Kurumu<br />
Yayınları, Ankara<br />
ORTAYLI, İlber (1981) İkinci Abdülhamit Döneminde<br />
Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Ankara<br />
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:<br />
479, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara http://<br />
psi301.cankaya.edu.tr/uploads/files/II%20Abdulhamit%20donemi%20Alman%20Nufuzu.pdf<br />
Erişim Tarihi:28.12.2017<br />
ORTAYLI, İlber (1984) “19. Yüzyıl Ankara’sına Demiryolunun<br />
Gelişi Hinterlandının ve Hinterlanttaki<br />
Üretim Eylemlerinin Değişimi”, Tarih İçinde Ankara<br />
Seminer Bildirileri (Eylül 1981) Orta Doğu Teknik Üniversitesi,<br />
Ankara, ss: 209-221<br />
ÖRMECİOĞLU, Hilal Tuğba (2003) 1850-1950 Yılları<br />
Arasında Türkiye’de Köycülük Çalışmaları ve Numune<br />
Köyler, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri<br />
Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mayıs,<br />
İstanbul<br />
ÖZDEMİR, Rıfat (1986) XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Ankara,<br />
Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara<br />
ÖZDEMİR, Rifat (1991) Ankara Maddesi, İslam Ansiklopedisi<br />
3. Cilt, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul, s.207<br />
ÖZKAN, Abdullah (2009) Osmanlı Tarihi 1299-1922,<br />
Boyut Kitapları, İstanbul<br />
ÖZLÜ, Hüsnü (2006) II. Dünya Savaşından Günümüze<br />
Türkiye’de Savunma Sanayii’nin Gelişimi (1939- 1990),<br />
Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi<br />
Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir<br />
ÖZMAN, Recep (1999) Eski Anadolu Tarihinde Galatlar,<br />
Yayımlanmamış Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi<br />
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya<br />
ÖZTOPRAK, İzzet (2006) Atatürk Orman Çiftliğinin<br />
Tarihi, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara<br />
382<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
ÖZTÜRK, Nazif (1983) Menşe’i ve Tarihi Gelişimi<br />
Açısından Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları,<br />
Ankara<br />
ÖZTÜRK, Nazif (1988) Ankara’nın Kuruluşunda Vakıfların<br />
Rolü, Vakıflar Dergisi, S.20, ss:329-346<br />
ÖZTÜRK, Nurettin (2010) Ahilik Teşkilatı ve Günümüz<br />
Ekonomisi, Çalışma Hayatı ve İş Ahlakı<br />
Açısından Değerlendirilmesi, http://ahilik.net/<br />
wp-content/uploads/2010/09/sosyalguvenlik.pdf<br />
Erişim Tarihi:12.04.2018<br />
PARMAKSIZOĞLU, İsmet (1989) Şark İslam Klasikleri:<br />
İbn-i Batuta Seyahatname’sinden Seçmeler,<br />
MEB Yayınları, İstanbul<br />
PEACOCK, A.C.S. (2016) Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu<br />
Yeni Bir Yorum, (Özgün Adı: Early Seljuq<br />
History: A New Interpretation) (Çev. Zeynep Rona)<br />
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2.Baskı, İstanbul<br />
PROJE EKİBİ (2012) Ankara’nın Türkiye’nin Uluslararası<br />
Transit Noktasına Dönüşümü, Ankara<br />
Kalkınma Ajansı - Türk Hava Kurumu Üniversitesi<br />
Ortak Yayını, Ankara http://www.ankaraka.org.tr/<br />
uploads/newsAttachments/d808c344dd918300<br />
663834d89bdd4371.pdf Erişim Tarihi: 10.02.2018<br />
RAMSAY, William Mitchell (1960) Anadolu’nun Tarihi<br />
Coğrafyası, Original Title: The Historical Geography<br />
of Asia Minor, (Çev. Mihri Pektaş), Milli<br />
Eğitim Basımevi, İstanbul<br />
REFİK, Ahmet (1930) Anadolu’da Türk Aşiretleri<br />
(966-1200), Devlet Matbaası, İstanbul<br />
SAĞDIÇ, Ozan (1991) Bir Zamanlar Ankara, Ankara<br />
Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Ankara<br />
SANCAKTAR, Caner (2015) “Osmanlı Hâkimiyeti<br />
Altında Boşnak Ulusunun Doğuşu” Sakarya Üniversitesi,<br />
Akademik İncelemeler Dergisi (Journal<br />
of Academic Inquiries) Cilt:10, Sayı:2, ss: 23-44<br />
SANIR, Ferruh (1948), “Ankara ve Çevresinin İklimi<br />
Hakkında” Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya<br />
Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 4. s.292-293,<br />
Ankara.<br />
SARGIN, Haluk (2012) Antik Ankara, Arkadaş Yayıncılık,<br />
Ankara<br />
SARGON, Erdem (2001) “Ankara” Maddesi,<br />
TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 03; ss:201-203,<br />
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.<br />
php?idno=030201 Erişim Tarihi:30.11.2017<br />
SATIR, Ömer Can (2015) “Ankara Halk Müziğinin<br />
Tarihsel ve Geleneksel Temelleri” Ankara Araştırmaları<br />
Dergisi, 3(1), ss:1-12<br />
SATIR, Ömer Can (2017) “Ankara Halk Müziğinin<br />
Tarihsel ve Geleneksel Temelleri” Anadolu’nun<br />
Sırlı Sesi Müziğiyle Ankara, Ankara Kalkınma<br />
Ajansı Yayını, Ankara<br />
SEVİM, Ali (1987) Anadolu’nun Fethi Selçuklular<br />
Dönemi (Başlangıçtan 1086’ya Kadar), Türk Tarih<br />
Kurumu Yayınları, Ankara<br />
SEVİM, Ali (1993) Dandanakan Savaşı Maddesi,<br />
TDV İslam Ansiklopedisi, C:8, ss:456-457, TDV<br />
İslâm Araştırmaları Merkezi https://islamansiklopedisi.org.tr/dandanakan-savasi<br />
Erişim Tarihi:<br />
06.04.2018<br />
SEVİM, Ali (2014) El-Muntazam Fî Târîhül-<br />
Ümem’de Selçuklular (H.430-485=M.1038-1092),<br />
(Abdurrahman İbnül Cevzi), Türk Tarih Kurumu,<br />
Ankara<br />
SEVİM, Ali ve MERÇİL, Erdoğan (1995) Selçuklu<br />
Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilat ve Kültür, Türk<br />
Tarih Kurumu, Ankara<br />
SEVİN, Veli (2016) Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası-1,<br />
Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara<br />
SEYİTDANLIOĞLU, Mehmet ve İNALCIK, Halil<br />
(2006) Tanzimat Değişim Sürecinde Osmalı İmparatorluğu,<br />
Phoenix Yayınevi, Ankara<br />
SEZEN, Tahir (2017) OSMANLI YER ADLARI, Başbakanlık<br />
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara<br />
SİVAS, Taciser (2013) Uygarlık Tarihi, Anadolu Üniversitesi<br />
Yayını, 2. Baskı, Eskişehir<br />
SİVAS, Taciser Tüfekçi (2010) “Frigler ve Frig Uygarlığından<br />
Günümüze Kalanlar”, İTÜ Evi, Cumartesi<br />
Söyleşileri, 06.02.2010, İstanbul<br />
SÖZEN, Metin ve SAKAOĞLU, Necdet (2005)<br />
Şikârî, Karamannâme, Zamanın Kahramanı<br />
Karamanîler’in Tarihi, Karaman Valiliği – Karaman<br />
Belediyesi Yayını, İstanbul<br />
STRABON (2000) Antik Anadolu Coğrafyası, Geographika<br />
XII, XIII, XIV, (Çev. Adnan Pekman), Arkeoloji<br />
ve Sanat Yayınları, İstanbul<br />
SÜMER, Faruk (1972) Oğuzlar (Türkmenler)<br />
Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, Ankara Üniversitesi<br />
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları,<br />
Ankara<br />
SÜMER, Faruk (2002) Kösedağ Savaşı (641/1243)<br />
maddesi, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt:26, ss:272-<br />
273<br />
ŞAHiN, İlhan (2014) ‘Ahi Mesud’ maddesi, Ahi Ansiklopedisi,<br />
Cilt:1, T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,<br />
Ankara, 2014<br />
ŞAHİN, İlhan ve HACIGÖKMEN, M.Ali (2014),<br />
“Ahi Sinan”, Ahilik Ansiklopedisi I, Gümrük ve Ticaret<br />
Bakanlığı, Atalay Matbaacılık, Ankara<br />
ŞAPOLYO, Enver Behnan (1972) Selçuklu İmparatorluğu<br />
Tarihi, Güven Matbaası, Ankara<br />
383<br />
T A R İ H T E
ŞENGÖZ, Türkay Ercan (2006) Bağlıca ve Çayyolu<br />
Köyleri (Ankara) Civarının Jeolojisi, Jeoloji Mühendisliği<br />
Uygulaması, Selçuk Üniversitesi Mühendislik Mimarlık<br />
Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Konya<br />
ŞENOL, Selim (2017) Ahi’ler-Ankara Ahi Cumhuriyeti<br />
(1290-1354) Yiğit Kardeşler, http://www.soguksuha-<br />
ber.com/ahiler-ankara-ahi-cumhuriyeti-1290-1354-<br />
makale,54.html Erişim Tarihi:28.12.2017<br />
ŞENSOY, Serhat; DEMİRCAN, Mesut; ULUPINAR,<br />
Yusuf ve BALTA, İzzet (2018) 1971-2000 Türkiye İklimi<br />
Raporu, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Klimatoloji<br />
Şubesi, Ankara. https://www.mgm.gov.tr/FILES/iklim/turkiye_iklimi.pdf<br />
Erişim:27.02.2018<br />
ŞEŞEN, Ramazan (2010) İbn Fadlan Seyahatnamesi,<br />
Yeditepe Yayınevi, 1.Baskı, Şubat, İstanbul<br />
ŞİMŞİRGİL, Ahmet (1999) Birincil Kaynaklardan Osmanlı<br />
Tarihi Kayı, Tarih Düşünce Kitapları, İstanbul<br />
T.B.M.M. Tutanak Dergisi-a, Dönem:21, Cilt:32, Yasama<br />
Yılı:2, 92 nci Birleşim, 10.5.2000<br />
T.B.M.M. Tutanak Dergisi-b, Dönem:21, Cilt:38, Yasama<br />
Yılı:2, 121 nci Birleşim, 28.6.2000<br />
TACOĞLU, Tuğca Poyraz; ARIKAN, Gülay ve SAĞIR,<br />
Adem (2012) Boşnak Göçmenlerde Göç ve Kültürel<br />
Kimlik İlişkisi: Fevziye Köyü Örneği, Turkish Studies -<br />
International Periodical For The Languages, Literature<br />
and History of Turkish or Turkic Volume 7/1 Winter,<br />
p.1941-1965 Turkey<br />
TAESCHNER, Franz (2010) Osmanlı Kaynaklarına<br />
Göre Anadolu Yol Ağı, (Çev. Nilüfer Epçeli), Bilge<br />
Kültür Sanat Yayını, İstanbul<br />
TANPINAR, Ahmet Hamdi (2005) Beş Şehir, Dergâh<br />
Yayınları, 19. Baskı, İstanbul<br />
TAŞ, Hülya (2014) Ankara’nın Bütüncül Tarihine Katkı:<br />
XVII. Yüzyılda Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2.<br />
Baskı, Ankara<br />
TAŞKIRAN, Harun (2018), ‘Paleolitik Çağ’da Ankara’<br />
Tarihte Etimesgut Sempozyumu Bildiri Kitabı, Etimesgut<br />
Belediyesi Yayınları, Ankara<br />
TATLILIOĞLU, Kasım (2012) Bir Kavram Olarak Ahilik:<br />
Sosyal Psikolojik Bir Yaklaşım, 2. Uluslararası Ahilik<br />
Sempozyumu Bildirileri Cilt:1, ss:149-163, Kırşehir<br />
TATLILIOĞLU, Kasım (2013) Ahilik Teşkilatında İş vve<br />
Meslek Ahlakının Bireylerin Kişilik, Karakter ve Sosyal<br />
Gelişimine Etkisi, III. Uluslararası Ahilik Sempozyumu<br />
Bildirileri, Cilt:1, ss:1-15<br />
TEKİN, Ahmet (1998) Dünden Bugüne Etimesgut Ahi<br />
Mesut’tan Etimesgut’a, Etimesgut Belediyesi Kültür<br />
Yayınları, Tarih Serisi, Ankara<br />
TEMEL, Hilal (2007) Ahilik Teşkilatının Halkın Eğitim<br />
ve Öğretimindeki Rolü, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />
Konya<br />
TUİK (2018) 2017 Genel Nüfus Sayımı Verileri, Türkiye<br />
İstatistik Kurumu, https://biruni.tuik.gov.tr/medas/<br />
Erişim Tarihi: 15.2.2018<br />
TUNCEL, Metin (1991) Aras Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi,<br />
C:8, ss:332-225, TDV İslâm Araştırmaları<br />
Merkezi https://islamansiklopedisi.org.tr/aras Erişim<br />
Tarihi: 06.04.2018<br />
TUNÇER, Mehmet (2001) Ankara (Angora) Şehri<br />
Merkez Gelişimi (14.-20. YY), Kültür Bakanlığı Yayınları<br />
/ 2603, Kültür Eserleri Dizisi No:292, Ankara<br />
TURAN, Osman (1969) Selçuklular Tarihi ve Türk İslam<br />
Medeniyeti, Turan Neşriyat Yurdu, 2.Baskı, İstanbul<br />
TÜRK HAVA KURUMU (2017) Tarihçemiz, http://antalya.thk.org.tr/index.php/kurumsal/tarihce<br />
Erişim<br />
Tarihi:21.12.2017<br />
TÜRK HAVA KURUMU (2018) https://isteataturk.<br />
com/g/icerik/Turk-Hava-Kurumu/734 Erişim Tarihi:15.02.2018<br />
TÜRK HAVACILIĞININ MEKTEBİ: TÜRKKUŞU<br />
(2018) http://www.bagimsizhavacilar.com/turkhavaciliginin-mektebi-turkkusu-2/<br />
Erişim Tarihi:15.02.2018<br />
TÜRK TARİHİ HEYETİ (1930) Türk Tarihinin Ana Hatları,<br />
Devlet Matbaası, İstanbul<br />
TÜRKİYE’DE UÇAK BAKIM VE ONARIMI (2018)<br />
http://www.turkishtechnic.com/kurumsal/tarihce.<br />
html Erişim Tarihi:15.02.2018<br />
TÜRKKUŞU, 3 Mayıs 1935 Yılında Atatürk Tarafından<br />
Kurulmuştur (2018) http://www.ucuyorum.<br />
com/showthread.php?54000-3-May%C4%B1s-<br />
T%C3%BCrkku%C5%9Fu-nun-Kurulu%C5%9F-<br />
Y%C4%B1ld%C3%B6n%C3%BCm%C3%BC Erişim<br />
Tarihi:18.02.2018<br />
TÜRKŞEKER, (2017) Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.<br />
2016 Sektör Raporu, Mayıs, Ankara<br />
UĞUR, Yunus (2010) Şer’iyye Sicilleri Maddesi, TDV,<br />
İslam Ansiklopedisi, Cilt:39, ss:8-11<br />
UĞURLU, Mehmet Cemil (1994) Türkiye’nin Öncü<br />
Toplum Hekimi Dr. Mehmet Cemalettin Or, Ankara<br />
Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası (1994:47-1)<br />
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/36/856/10858.<br />
pdf Erişim Tarihi: 2.2.2018<br />
ULUTAŞ, Çağla Ünlütürk (2011) Türkiye’de Sağlık Hizmeti<br />
Üretiminin Dönüşümü, Yayımlanmamış Doktora<br />
Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma<br />
Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Ankara<br />
UMAR, Bilge (1993) Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap<br />
Kitabevi, İstanbul<br />
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı (1988) Osmanlı Tarihi<br />
1.Cilt, 5.Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara<br />
384<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
ÜNAL, Meltem (2007) Bağlıca (Etimesgut) Yeraltı<br />
Sularının hidrojeokimyasal Özelliklerinin Ve Bazı<br />
Kirlilik parametrelerinin Belirlenmesi, Yayımlanmamış<br />
Yüksek Lisans Tezi Çevre Bilimleri, Gazi<br />
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara<br />
VAKIF GYO Değerleme Raporu, Rapor No:<br />
2016-VAKIFGYO-7<br />
VASILIEV, A. A. (1943) Bizans İmparatorluğu Tarihi<br />
C.1, Çev. Arif Müfid Mansel, Maarif Vekâleti (Millî<br />
Eğitim Bakanlığı) Yayını, Ankara<br />
VON DER OSTEN, H.H. (1926) Exploration in<br />
Central Anatolia, Seasons of 1926 The University<br />
of Chicago<br />
VON DER OSTEN, H.H. (1937) The Alishar Hüyük,<br />
Seosons of 1930-32, OİP XXX Chicogo<br />
VURAL, Salih (1972) Ankara ve Çevresinin Zirai<br />
Peyzaj Özellikleri, A.Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları,<br />
Ankara<br />
YALÇIN, Osman (2013) Türk Hava Kurumu’nun<br />
Kurduğu Hava Harp Sanayii Fabrikaları, Atatürk<br />
Araştırma Merkezi Dergisi Cilt: XXIX / Temmuz,<br />
Sayı: 86, s.135-180, http://www.atam.gov.tr/wpcontent/uploads/005-Osman-Yalcin2.pdf<br />
Erişim<br />
Tarihi: 05.01.2018<br />
YANMAZ, Hacer Kumandaş (2016) Galatlar ve Galatia<br />
Bölgesi Pessinus Darplı Sikkelerinde Galatların<br />
İzleri, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi,<br />
Cilt: 9 Sayı:44, Haziran, ss:716-737<br />
YAVUZ, İsmail (2018) Mustafa Kemal’in uçakları:<br />
Türkiye’nin uçak imalat tarihi, (1923-2012), İş Bankası<br />
Kültür Yayınları, 8.Baskı, İstanbul<br />
YENER, Enise (1955) Eski Ankara Kadın Kıyafetleri<br />
ve Giyiniş Tarzları, Ankara Üniversitesi D.T.C.F.<br />
Dergisi, Cilt:13, Sayı:3, Ankara<br />
YILDIRIM, Birsen Edanur (2006) Ankara Sancağı’nın<br />
Tarihi Coğrafya Bakımından Yerleşme ve Nüfusu<br />
(1871-1907), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Enstitüsü Coğrafya (Türkiye Coğrafyası) Anabilim<br />
Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara<br />
YILDIRIM, İsmail (2002) Osmanlı Demiryolu Politikasına<br />
Bir Bakış, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />
Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 1, ss: 311-324, Elazığ<br />
YILDIZ, Ece Göklen (2009) Konya Yolu - Çayyolu<br />
Arasındaki (Ankara) Akiferlerde Yeraltı Suyu Kalitesinin<br />
İncelenmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans<br />
Tezi, Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,<br />
Çevre Bilimleri, Ankara<br />
YİĞİT, İlker (2017) XVI. Yüzyıl Türkiye’sinde Ahi Adlı<br />
Yerleşmeler, ZfWT, Vol;9, No;3, ss:251-267<br />
YİNANÇ, Mükrimin Halil (1944) Türkiye Tarihi Selçuklular<br />
Devri, İstanbul Üniversitesi Yayınları, Bürhaneddin<br />
Matbaası, İstanbul<br />
YURTOĞLU, Nadir (2015) Kalkınmanın Önemli Bir<br />
Unsuru: Kuruluşundan 50 Yılına Türkiye’de Çimento<br />
Sanayi (1910-1960), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih<br />
Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,<br />
Cilt: 31, Sayı: 92, Güz, ss:113-164<br />
YUVALI, Abdülkadir (2018) İlhanlılar (1256-1353)<br />
İran’da kurulan bir Moğol devleti, TDV İslam<br />
Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/<br />
ilhanlilar Erişim Tarihi:24.03.2018<br />
YÜCEL, M. Serhan ve TAŞAR, M. Murat (2016)<br />
Demiryolunun Stratejik Önemi ve Erken Cumhuriyet<br />
Döneminde Demiryolu Siyaseti, VAKANÜVİS-<br />
Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi/ International<br />
Journal of Historical Researches, Mart/March,<br />
Yıl/Vol:1, No:1 ISSN: 2149-9535<br />
2. Sözlükler<br />
BİLGİÇ, A. Timur (2012) Tarih Terimleri Sözlüğü,<br />
Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Günyüzü Yay. Bas.<br />
Dağ., İstanbul<br />
DEVELLİOĞLU, Ferit (1960) Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik<br />
Lügat<br />
http://www.luggat.com/<br />
http://www.tdk.gov.tr/<br />
KANAR, Mehmet (2011) Osmanlı Türkçesi Sözlüğü,<br />
www.sevde.de/OsmanliTurkcesiSozlugu.pdf<br />
KANAR, Mehmet (2011) Türkçe-Osmanlı Türkçesi<br />
Sözlüğü, Say Yayınları<br />
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK, dizge24.org/tr/<br />
belgeler/osmanlica-turkce_sozluk.pdf<br />
PAKALIN, Mehmet Zeki (1993) Osmanlı Tarih Deyimleri<br />
Ve Terimleri Sözlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı<br />
Yayınları: 2505, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi: 646,<br />
Millî Eğitim Basımevi, Cilt: I, İstanbul<br />
PAKALIN, Mehmet Zeki (1993) Osmanlı Tarih Deyimleri<br />
Ve Terimleri Sözlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı<br />
Yayınları: 2506, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi: 647,<br />
Millî Eğitim Basımevi, Cilt: II, İstanbul<br />
PAKALIN, Mehmet Zeki (1993) Osmanlı Tarih Deyimleri<br />
Ve Terimleri Sözlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı<br />
Yayınları: 2507, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi: 648,<br />
Millî Eğitim Basımevi, Cilt: III, İstanbul<br />
SAMİ, Şemseddin (H.1317) Kamus-i Türki, İkdam<br />
Matbaasi, Dersaadet, İstanbul https://<br />
tr.scribd.com/document/338211948/%C5%9Eem<br />
settin-Sami-Kamus-i-Turki-pdf, https://ia801701.<br />
us.archive.org/26/items/KamusiTurki/Kamus-iTurki.pdf<br />
Erişim Tarihi: 5.11.2017<br />
Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi http://<br />
www.islamansiklopedisi.info/<br />
385<br />
T A R İ H T E
3. Arşiv Belgeleri<br />
ANKARA Mufassal Tapu Tahrir Defteri, Eski 74, Yeni<br />
17, (TKGM-TADB-TTD-00074-00063), Hicri:979, Miladi:1571-1572,<br />
TKGMA<br />
AŞSD, No:235 00009:16<br />
AŞSD, No:448:155<br />
AŞSD, No:713.0004:3, 7<br />
AŞSD, No:720:50, 218<br />
AŞSD, No:759:274, 474<br />
AŞSD, No:763:323, 601<br />
AŞSD, No:768: 0058, 2169<br />
AŞSD, No:80<br />
AŞSD, No:840:16<br />
AŞSD, No:850:198<br />
AŞSD, No:900:129, 168<br />
AŞSD, No:983:132, 262<br />
ANKARA Vilayeti Salnamesi 1290 (2014) Ankara-Kayseri-Kırşehir-Yozgat,<br />
Cilt:III, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />
Yayınları, Ankara<br />
ANKARA Vilayeti Salnamesi 1291 (2014) Ankara-Kayseri-Kırşehir-Yozgat,<br />
Cilt:IV, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />
Yayınları, Ankara<br />
ANKARA Vilayeti Salnamesi 1300 (2014) Ankara-Kayseri-Kırşehir-Yozgat,<br />
Cilt:VIII, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />
Yayınları, Ankara<br />
BOA (1992) Bosna Hersek İle İlgili Arşiv Belgeleri<br />
(1516-1919) Yayın No:7, ANKARA<br />
BOA (1993) 438 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i<br />
Anadolu Defteri, H:937/M:1530, Cilt:I, Kütahya,<br />
Karahisâr-i Sâhib, Sultan-önü, Hamid ve Ankara<br />
Livâları, Dizin ve Tıpkıbasım, Osmanlı Arşivi Daire<br />
Başkanlığı Yayınları, Ankara<br />
BOA MAD No:9 (867/1462-1463), Ankara Livası Tımarları<br />
Mufassal Defteri, (Maliyeden Müdevver)<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01305, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Ahi<br />
Mesud Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi<br />
Emiryaman Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01307, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Elvan<br />
Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi<br />
Yapracık Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01321, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi<br />
Bağluca Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01324, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Güvercinlik<br />
Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01325, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Yukarı<br />
Yurtçu Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01336, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi<br />
Aşağı Yurtçu Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01344, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Şehid<br />
Ali Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />
1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Ballıkuyumcu<br />
Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />
Mübeyyin Defteri<br />
BOA MŞH.ŞSC.d.00783<br />
BOA MŞH.ŞSC.d.08911<br />
BOA MŞH.ŞSC.d.08913<br />
BOA TD.117 nolu H.928/M.1522 tarihli Ankara Sancağı<br />
Mufassal Tahrir Defteri<br />
BOA TD.438 nolu H.937/M.1530 tarihli Muhâsebe-i<br />
Vilâyet-i Anadolu Defteri<br />
BOA NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843,<br />
Ankara’ya Tâbi Kasaba-i Zîr’in Nüfus Defteri<br />
BOA, EV. MKT.2077:99<br />
BOA, EV. MKT.CHT.00472, 00258<br />
BOA, EV.MKT.00973.00004<br />
BOA, EV.MKT.01058.00334<br />
BOA, Evkaf Defterleri Muhasebe Kalemi, BOA<br />
EV.MH.00025.00040<br />
BOA, Evkaf Defterleri Muhasebe Kalemi, BOA<br />
EV.MH.00362.0054<br />
Emiryaman Köyü Camisine 27 Cemaziyelevvel<br />
1294/9 Haziran 1877 tarihinde Akif’in hatip tayini<br />
VGMA, 228/1:60, 257<br />
Mehmet Zeki Özer’in İmam-Hatip Tayini (VGMA,<br />
228/2:148, 669)<br />
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Kuyûd-ı Kadime<br />
Arşivi, (TKGM-TADB-TTD-EVKAF-00558) Eski 558,<br />
Yeni 377 Nolu, 979/1571-1572 tarihli Ankara Evkaf<br />
Defteri<br />
386<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
VGMA, 0603020001<br />
VGMA, 1061:109, 120, 123, 125<br />
VGMA, 1072:93<br />
VGMA, 224:122-1229, Ballıkuyumcu Köyü Cami<br />
Hatip Tayini<br />
VGMA, 224:28-197 Şehitali Köyü Camisine Hatip<br />
Tayini<br />
VGMA, 224:310, 4075 Yapracık Köyü Camisine<br />
Hatip Tayini<br />
VGMA, 225:104, 804<br />
VGMA, 394:122-123<br />
VGMA, 531:107, 108<br />
VGMA, 844:31<br />
VGMA, Hurufat Defteri No:2113:326<br />
VGMA, Hurufat Defteri No:228/2, 84, 374<br />
VGMA, Hurufat Defteri No:532:71<br />
VGMA, Hurufat Defteri No:535:96<br />
(BOA, 1993, MVAD, 438:364, 366)<br />
TKGMA, 588:39b;<br />
4. Haritalar<br />
Ankara (1942) 1:200000 H005, Koç Üniversitesi,<br />
Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve<br />
Araştırma Merkezi VEKAM<br />
Ankara Gazi Merkez Çiftlikleri Haritası (1929) Ölçek:1/40.000<br />
Ankara Güneybatı Fiziki Harita (1925) Ölçek:1/200.000<br />
Safvet, Muslihiddin (2009)<br />
Türkiye’nin Sıhhi İçtimai Coğrafyası Ankara Vilayeti,<br />
Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara<br />
Asia Minor, Angora (1919) Ölçek:1/250.000, İngiliz<br />
Harita Dairesi<br />
Avrasya ve Orta Doğu’da Osmanlı Demiryolu Ağı<br />
Haritası (1914) https://www.usma.edu/history/<br />
SiteAssets/SitePages/World%20War%20I/WWOne42.jpg<br />
Erişim Tarihi: 12.12.2017<br />
Balkuyumcu Haritası (19358) Ölçek:1/25.000 VE-<br />
KAM<br />
Büyük İskender’in Anadolu Rotası, 2018, https://<br />
commons.wikimedia.org/wiki/File:Aleksanteri-<br />
Suuri-333.png Erişim Tarihi:28.02.2018<br />
Büyük İskender’in Fetihler Rotası, (2018) http://<br />
worldarkeoloji.blogspot.com/2016/02/buyuk-iskender-iii-aleksandros.html<br />
Erişim Tarihi:28.02.2018<br />
Codex Kultur Atlas ve George E. Bean “A Classical<br />
Map Of AsiaMinor”<br />
Digital atlas of the Roman Empire, www.dare.<br />
ht.lu.se Erişim Tarihi:04.01.2018<br />
Fr. Fritz, Codex Kultur Atlas, Turkei, Teil 4+ Teil 5<br />
Google (2018) Güvercinlik Havaalanı, http://www.<br />
haritamap.com/yer/100639/guvercinlik-havaalani.<br />
html<br />
GÜNEL, Gökçe (2018) İpek Yolu-Kültür Yolu<br />
Haritalarda Ankara, VEKAM<br />
Hitit Devleti Haritası, https://tarihportali.<br />
net/9-sinif-tarih-dersi-biryay-yayinlari-sayfa-68-<br />
cevaplari/<br />
İzmit-Ankara Demiryolu (Ölçek 1/1.000.000),<br />
(HRT.h., 2255, BOA), (Kaynar ve Koraltürk, 2016)<br />
KİEPERT, Heinrich (1890-1892) Map of the western<br />
part of Asia Minor, Berlin<br />
KİEPERT, Richard (1914) Karte von Klein Asien,<br />
Berlin<br />
KİEPERT, Richard and REİMER, Dietrich (1902-<br />
1906) Karte von Kleinasien, Berlin<br />
Kral Yolu ve İskender Yolu, http://www.tarihportali.org/uygarligin-dogusu-ve-ilk-uygarliklarharitalari/11604-kral-yolu-haritasi.html<br />
Erişim Tarihi:<br />
30.10.2017<br />
MAMBOURY, Ernst (2014) Haydarpaşa-Ankara<br />
Tren Hattı Güzergâhı<br />
T.T.T Cemiyeti (1932) Tarih-1, Tarihten Evvelki Zamanlar<br />
ve Eski Zamanlar, Devlet Matbaası, İstanbul<br />
https://www.tuvart.com/tarih-1-haritalar Erişim<br />
Tarihi: 12.10.2017<br />
Tayproject.org, Paleolitik döneme ait buluntu yerleri:<br />
Ergazi, Macunköy, Etimesgut, Elvanköy<br />
VİTAL Cuinet (1892) _la turquie d’Asie Geographie<br />
Administirative, Tome Premier, 1. cild_Page_247<br />
vitel cuinet vilayet d’angora<br />
Yapracık Haritası (1935) Ölçek: 1/25.000 VEKAM<br />
Yapracık haritasında Faharet Çeşmenin yeri,<br />
(1934) Ölçek: 1/25.000<br />
Yukarı Yurtçu, Aşağı Yurtçu (1935) Ölçek: 1/25.000<br />
Yukarı Yurtçu, Faharet Çeşme (1934) Ölçek:<br />
1/25.000<br />
René Grousset”nin “L’empire des steppes” 1360<br />
civarında Ön (Anterior) Asya Haritası http://classiques.uqac.ca/classiques/grousset_rene/empire_<br />
des_steppes/empire_des_steppes_cartes_liste.<br />
html Erişim Tarihi: 14.04.2018<br />
Ankara Vilayeti Sancağı, (Erdoğan, Günel ve Kılcı,<br />
2007:9)<br />
Peutinger Haritası, Avusturya Milli Kütüphanesi<br />
Resim Arşivi, Viyana, Kod. 324<br />
387<br />
T A R İ H T E
5. Kararnameler<br />
05 Mayıs 938 tarih ve 2/8743 sayılı Kararname<br />
06 Kasım 929 tarih ve 8516 sayılı Kararname<br />
09 Mart 929 tarih ve 7753 sayılı Kararname<br />
09 Mart 929 tarih ve 7778 sayılı Kararname<br />
09 Mayıs 1928 tarih ve 6577 sayılı kararname<br />
10 Haziran 928 tarih ve 6723 Sayılı Kararname<br />
10 Teşrin-i Evvel (Ekim) 928 tarih ve 7210 sayılı Kararname<br />
12 Mart 929 tarih ve 7776 sayılı Kararname<br />
14 Mayıs 930 tarih ve 9373 sayılı Kararname<br />
16 Mayıs 1928 tarih ve 6639 sayılı Kararname<br />
19 Haziran 929 tarih ve 8128 sayılı Kararname<br />
19 Şubat 930 tarih ve 8888 sayılı Kararname<br />
21 Haziran 930 tarih ve 9582 sayılı Kararname<br />
21 Teşrin-i Evvel (Ekim) 928 tarih ve 7240 sayılı Kararname<br />
21 Teşrin-i Evvel (Ekim) 928 tarih ve 7255 sayılı Kararname<br />
24 Temmuz 931 tarih ve 11515 sayılı Kararname<br />
28 Mayıs 928 tarih ve 6694 sayılı Kararname<br />
09 Eylül 928 tarih ve 7110 sayılı Kararname<br />
01 Haziran 1928 tarih ve *** sayılı Kararname Ahimesud<br />
un nahiye olması<br />
02 Ağustos 1930 tarih ve *** sayılı Kararname Etimesud<br />
ismi<br />
24 Aralık 1937 tarih ve *** sayılı Kararname Etimesgut<br />
ismi<br />
6. Fotoğraf Kaynakları<br />
1892 yılında Ankara’ya gelen ilk tren (BELKO) (Erdoğan<br />
ve Günel, 2007:23)<br />
1900’lü yıllarda Ankara (VEKAM) (Erdoğan ve Günel,<br />
2007:30-31)<br />
Acantolimon (Kardikeni) Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />
Adonis vernalis (Avcı otu) http://www.ebitki.com/index.php?hq=Adonis%20vernalis&gr=Latince<br />
Erişim<br />
Tarihi: 26.04.2018<br />
After-Jansen-1937-Tuncer-2009_fig2_324007646, Erişim<br />
Tarihi: 16 Şubat 2018<br />
Ahi Elvan Makam Türbesi, http://www.etimesgut.bel.<br />
tr Erişim Tarihi: 03.01.2018<br />
Ahi Elvan Türbesi ve Cami, http://mapio.net/<br />
pic/p-15472514/ Erişim Tarihi: 03.01.2018<br />
Ahi Şerafeddin Zaviyesi, Onarım Öncesi (2014)<br />
VGMA<br />
Ahi Şerafeddin Zaviyesi, Onarım Sonrası (2017)<br />
VGMA<br />
Ahi Şerafettin (Aslanhane) Camisi, (2014) VGMA<br />
Alpagut, Leyla (2010) AOÇ Arazisi Haritası<br />
Alyssum campestre (Altın çiçeği) http://bonnier.floraelectronica.com/menus/006-ruciferes/Alyssum%20<br />
campestre%203.html Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />
Amaksiz Frigya Aslanı, M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi<br />
Ankara Cenabî Ahmet Paşa Külliyesi Fotoğrafı: Tasarım<br />
Merkezi Dergisi, Ali Uzay Peker, Nisan 2007 s.20<br />
Ankara Çimento Fabrikasının Genel Görünüşü,<br />
(2013) Ankara Sanayi Odası<br />
Antoloji Ankara: https://twitter.com/Antoloji_Ankara<br />
Erişim Tarihi: 29 Mart 2018<br />
AOÇ arşivi: http://www.aoc.gov.tr, Erişim Tarihi: 16<br />
Şubat 2018<br />
Asri Hamam, http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.<br />
tr/yitirilen-etimesgut/#e4 15.02.2018<br />
Astragalus (Geven) Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />
Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Boğa Kabartması,<br />
M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri<br />
Müzesi<br />
Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Kanatlı<br />
Grifon, M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />
Atatürk, çiftlikte parselaj tatbikatında. (AOÇ, 1953:5)<br />
Atilla Cangır Arşivi: http://cumhuriyetinbaskenti.ankara.edu.tr,<br />
Erişim Tarihi: 28 Mart 2018<br />
Aydın, Suavi Feharet Çeşme üzerinde ikiz Kybele kabartması<br />
Bağlıca Eski Cami Kapısı, VGMA<br />
Bağlıca Eski Cami Minberi, VGMA<br />
Bağlıca Eski Cami Rölövesi, VGMA<br />
Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />
Ballıkuyumcu Düz Yerleşim Höyüğü, AKTVK Kurulu<br />
Arşivi<br />
Ballıkuyumcu Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Ballıkuyumcu Höyüğünün Batıdan Görünüşü, AKTVK<br />
Kurulu Arşivi<br />
Ballıkuyumcu Köyünde Bulunan Pitos (Küp), AKTVK<br />
Kurulu Arşivi<br />
Ballıkuyumcu Roma Köprüsü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
388<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
BULUÇ, Sevim, Faharet Çeşme, İkiz Kybele Frig<br />
Kabartması<br />
BYEGM Arşivi: http://fotolink.byegm.gov.tr/servis/galeridetay.aspx?id=362,<br />
Erişim Tarihi: 20 Mart<br />
2018<br />
Capsella Bursa postori (Çoban çantası) http://<br />
www.nazimtanrikulu.com/?Syf=26&Syz=142569<br />
Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />
Çavdar, Necati (2010) Emir Yaman Kabri Eski Hali<br />
Çavdar, Necati (2010) Eryaman Eski Köy Çeşmesi<br />
Çıngırdaklıtepe Höyük (2008) Tayproject.org<br />
Delphinium (Hazeran Çiçeği) http://www.wikiwand.com/en/Delphinium<br />
Erişim Tarihi:<br />
26.04.2018<br />
Dericizade Koleksiyonu: http://dericizade.blogspot.com.tr/<br />
Erişim Tarihi: 28 Mart 2018<br />
Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyetininin Birinci<br />
Sanayi Planı 1933 Afetinan (Prof. Dr.) (İdeal<br />
Cumhuriyet Köyü planı, İnan, 1933: ekler kısmı)<br />
Elvan Höyüğünün Eski Görünüşü, AKTVK Kurulu<br />
Arşivi<br />
Elvanköy Yer Altı Mahzenleri, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Erdoğan, Abdülkerim (2007) Yukarı Yurtçu Çeşmesi<br />
Kitabesi<br />
Erman Tamur koleksiyonu: Kebikeç Dergisi, S:25,<br />
Amsterdam’da bir Ankara Resmi, 2008<br />
Eryaman Çıngırdaklıtepe Höyüğü 1, AKTVK Kurulu<br />
Arşivi<br />
Eryaman Çıngırdaklıtepe Höyüğü 2, AKTVK Kurulu<br />
Arşivi<br />
Eski Trenler, Foto:H. Martin (Mamboury, 2014:109)<br />
Etimesgut Vakıf Hamamı, VGMA<br />
Etimesgut Yatı Mektebi (2010) Goethe-Institut Ankara<br />
Etimesgut Yatılı Okulu, VGMA<br />
Fırat, Nursel (2015) Hatti Güneş Kursları<br />
French, David ve Mitchell S. (1973) Ballıkuyumcu<br />
Höyüğü<br />
Gazi, Çiftlikte, http://aocarastirmalari.arch.metu.<br />
edu.tr/gazi-ve-kir-2/<br />
Gökçe Günel Arşivi<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Ballıkuyumcu Höyüğü<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Ballıkuyumcu Roma<br />
Köprüsü<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Çıngırdaklıtepe Höyüğü<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Etimesgut Gar Binası<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Kayalıdoruk Höyüğü<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Kayalıdoruk Yamaç<br />
Yerleşmesi Höyüğü<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Kepir Mevkii Höyüğünün<br />
Bugünkü Görünümü<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Sivri Tepe Höyüğü<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Yapracık A Höyüğü<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Yapracık Ağaçlı<br />
Mevkii Höyüğü Bugünkü Görüntüsü<br />
Gündoğdu, Bünyamin (2018) Yapracık B Höyüğü<br />
Bugünkü Görüntüsü<br />
Hacı Bayram Cami arkasında Ahiyakup Mahallesinde<br />
bulunan Kanatlı Grifon, M.Ö. 1200-700,<br />
Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />
http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/mirasve-emanet,<br />
Erişim Tarihi: 21 Mart 2018<br />
http://arachne.uni-koeln.de/drupal/, Erişim Tarihi:<br />
11 Aralık 2017<br />
http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR,132221/traditional-sohbet-meetings.html,<br />
Erişim Tarihi: 22<br />
Mart 2018<br />
http://arkeodenemeler.blogspot.com.tr/2014/08/<br />
adaoren-kalesi-ankara-galatia-beypazar.html, Erişim<br />
Tarihi: 14 Kasım 2017<br />
http://ayancuk.com/koy-2771-Fevziye-Koyu-<br />
Yenimahalle-Ankara.html , Erişim Tarihi: 4 Ocak<br />
2018<br />
http://bilgicem.com/sifali-bitkiler/gevenbitkisi-nedir-nasil-kullanilir-faydalari-ve-zararlarinelerdir/,<br />
Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />
http://bilgitivi.com/video/sardes-paktalos-cayi,<br />
Erişim Tarihi: 12 Ekim 2017<br />
http://bursagocmuzesi.com, Erişim Tarihi: 4 Ocak<br />
2018<br />
http://dogalhayat.org/turler/peganum-harmalauzerlik/,<br />
Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />
http://edh-www.adw.uni-heidelberg.de/edh/<br />
inschrift/043171, Erişim Tarihi: 3 Ekim 2017<br />
http://gmt.soest.hawaii.edu, Erişim Tarihi: 6 Aralık<br />
2017<br />
http://golgegezgin.blogspot.com.tr/2015/12/<br />
solo-hiking-21-ankara-yenimahalle.html Erişim<br />
Tarihi: 2015<br />
http://rta.org.af/eng/2018/03/17/achaemenidempire/,<br />
Erişim Tarihi: 6 Aralık 2017<br />
http://snible.org/coins/hn/syria.html, Erişim Tarihi:<br />
22 Kasım 2017<br />
389<br />
T A R İ H T E
http://web.itu.edu.tr/~afaydin/thk_pul.ht, Erişim Tarihi:<br />
15 Ocak 2018<br />
http://www.actaplantarum.org/galleria_flora/galleria1.php?view=1&id=2181,<br />
Erişim Tarihi: 23 Mart<br />
2018<br />
http://www.armut.gen.tr/ankara-armudu.html, Erişim<br />
Tarihi: 22 Mart 2018<br />
https://asagiyurtcukoyu.tr.gg/Ana-Sayfa.htm, Erişim<br />
Tarihi: 16 Mart 2018<br />
http://www.bagimsizhavacilar.com/bir-zamanlarturk-hava-kurumu/thk-7/,<br />
Erişim Tarihi: 15 Ocak 2018<br />
http://www.belediyedeniz.com/kutuphane/makale/<br />
kategori/haftanin-baskani<br />
http://www.bitkicenter.com/sigir-kuyrugu-otununkullanimi-faydalari/,<br />
Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />
http://www.coinarchives.com/a/lotviewer.php?LotID<br />
=86856&AucID=93&Lot=2082, Erişim Tarihi: 5 Ekim<br />
2017<br />
http://www.ergir.com/asterix_ankarada.htm, Erişim<br />
Tarihi: 6 Kasım 2017<br />
http://www.luontoportti.com/suomi/en/kukkakasvit/<br />
heath-speedwell, Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />
http://www.meer.org/ebook/herodotus-world-map-<br />
1a.jpg, Erişim Tarihi: 2 Ekim 2017<br />
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.442.<br />
pdf, Erişim Tarihi: 13 Şubat 2018<br />
http://www.mimdap.org/?p=22066, Erişim Tarihi: 16<br />
Şubat 2018<br />
http://www.poland.turystyka.pl/c-Plik:Karte_baikal2.<br />
png.html, Erişim Tarihi: 12 Ekim 2017<br />
http://www.sonkalehaymana.com/gavurkale-yerlesmesi,<br />
Erişim Tarihi: 23 Ekim 2017<br />
http://www.tayproject.org/TAYages.fm$Retrieve?Ca<br />
gNo=3951&html=ages_detail_t.html&layout=web,<br />
Erişim Tarihi: 6 Aralık 2017<br />
http://www.tcdd.gov.tr/content/31, Erişim Tarihi: 6<br />
Mart 2018<br />
http://www.turktraktor.com.tr/kurumsal_genel.<br />
aspx?id=86, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2018<br />
http://www.unutulmaz.net/node/245 Erişim Tarihi: 29<br />
Mart 2018<br />
http://www.urbanbotanics.co.uk/plant-bulbs-nowfor-stunning-flowers-in-spring,<br />
Erişim Tarihi: 21 Mart<br />
2018<br />
http://www.urgupesob.com/index.php/osmanlidaesnaf,<br />
Erişim Tarihi: 29 Mart 2018<br />
http://www.vintagecardprices.com/card-<br />
profile/198055/1952-Topps-Wings-THK-2-199-Non-<br />
Sports-Card-Value-Prices.htm, Erişim Tarihi: 15 Ocak<br />
2018<br />
http://www.wildwinds.com/coins/greece/galatia/<br />
ankyra/, Erişim Tarihi: 16 Ekim 2017<br />
https://aeroturk.blogspot.com.tr/2017/02/ilkturkiye-cumhuriyeti-hava-postalar.html,<br />
Erişim Tarihi:<br />
6 Mart 2018<br />
https://balajiviswanathan.quora.com/Interesting-<br />
Finds-in-World-History-Part-3, , Erişim Tarihi: 2 Ekim<br />
2017<br />
https://etpoetica.com/2014/07/19/ankara-aniti-augustus-tapinagi/,<br />
Erişim Tarihi: 11 Aralık 2017<br />
https://goclertarihi.wordpress.com, Erişim Tarihi: 4<br />
Ocak 2018<br />
https://histoireislamique.wordpress.com/category/lere-des-croisades-reconquista-en-orient-eten-occident-islamique/page/16/?epik=0xQ9_E_<br />
IWH7dy, Erişim Tarihi: 2017<br />
https://horomidis.gr/product/thymus-vulgaris-%CE<br />
%B8%CF%85%CE%BC%CE%B1%CF%81%CE%B9/<br />
?lang=en, Erişim Tarihi: 2018<br />
https://islamansiklopedisi.org.tr/ilhanlilar, Erişim Tarihi:<br />
11 Aralık 2017<br />
https://istanbulclues.com/anatolia-map-historyfacts-asia-minor/,<br />
Erişim Tarihi: 11 Aralık 2017<br />
https://isteataturk.com/g/icerik/Turk-Hava-<br />
Kurumu/734, Erişim Tarihi: 15 Ocak 2018<br />
https://www.almanac.com/plant/delphiniums, Erişim<br />
Tarihi: 22 Mart 2018<br />
https://www.awesomestories.com/asset/view/<br />
Alexander-the-Great-Route-From-India, Erişim Tarihi:<br />
23 Ekim 2017<br />
https://www.bosnakmedya.com/ankaranin-bosnakkoyu-fevziyeyi-taniyalim,<br />
Erişim Tarihi: 4 Ocak 2018<br />
https://www.google.com.tr/maps/place/Etimesgut<br />
%2FAnkara/@39.8644118,32.4999274,11z/data=!3m<br />
1!4b1!4m5!3m4!1s0x14d3385207a0de51:0x940f566<br />
1caf9866c!8m2!3d39.9310354!4d32.650351 Erişim<br />
Tarihi: 6 Şubat 2018<br />
https://www.historiaeweb.com/2015/10/10/<br />
formacion-del-imperio-hitita, Erişim Tarihi: 4 Ekim<br />
2017<br />
https://www.muhendisbeyinler.net/etimesgut-ucakfabrikasi/,<br />
Erişim Tarihi: 17 Ocak 2018<br />
https://www.mydirtygardener.com/products/1-<br />
pound-red-corn-poppy-flower-seeds-papaverrhoeas,<br />
Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />
https://www.reddit.com/r/MapPorn/comments<br />
/7nbttl/map_of_seljuk_sultanate_3190x1984/, Erişim<br />
Tarihi: 29 Mart 2018<br />
https://www.researchgate.net/figure/Ankara-Public-<br />
Plan-of-Prof-Hermann-Jansen-1932-, Erişim Tarihi: 16<br />
Şubat 2018<br />
390<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI
http://www.tarihyolu.com/buyuk-selcuklu-devleti-1040-1157/,<br />
Erişim Tarihi: 29 Mart 2018<br />
https://www.tzob.org.tr/, Erişim Tarihi: 22 Mart<br />
2018<br />
https://www.usma.edu/history/SiteAssets/SitePages/World%20War%20I/WWOne42.jpg,<br />
Erişim<br />
Tarihi: 6 Mart 2018<br />
https://www.west-crete.com/flowers/photos/<br />
acantholimon_androsaceum-7large.jpg, Erişim<br />
Tarihi: 20 Mart 2018<br />
II. Abdulhamit Han’ın yaptırdığı Darulmuallimin<br />
(Öğretmen Okulu) binası ve Millet Bahçesi (BEL-<br />
KO) (Erdoğan ve Günel, 2007:27)<br />
Işıksel, Cemal (1969) Gazi Mustafa Kemal Atatürk,<br />
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara<br />
Jean-Paul Roux Koleksiyonu: http://www.wikiwand.com/tr/Gazan_Han,<br />
Erişim Tarihi: 12 Aralık<br />
2017<br />
Kamil Eron Sikke Koleksiyonu: http://www.eroncoins.com/ilhanli/katalog/ke1027.html<br />
Erişim Tarihi:<br />
2008<br />
Kayalıdoruk Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Kayalıdoruk Höyük Nekropol Alanı, AKTVK Kurulu<br />
Arşivi<br />
Kepir Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />
Kılcı, Ali (2006) Ahi Elvan Camii, Ankara<br />
Kılcı, Ali (2006) Ahi Elvanın Mezartaşı, Kırklar Mezarlığı,<br />
Ankara<br />
Kılcı, Ali (2014) Ahi Şerafeddin Türbesi, Onarım<br />
Öncesi<br />
Kılcı, Ali (2016) Ballıkuyumcu Köyü Camisi<br />
Kılcı, Ali (2018) Aşağı Yurtçu Merkez Cami<br />
Kılcı, Ali (2018) Ballıkuyumcu Çeşmesi<br />
Kılcı, Ali (2018) Ballıkuyumcu Çeşmesi Kitabesi<br />
Kılcı, Ali (2018) Çimento Fabrikası Karşısındaki<br />
Höyük<br />
Kılcı, Ali (2018) Emir Yaman Kabri<br />
Kılcı, Ali (2018) Eryaman Camisi<br />
Kılcı, Ali (2018) Etimesgut Merkez Camisi<br />
Kılcı, Ali (2018) Faharet Çeşme<br />
Kılcı, Ali (2018) Faharet Çeşmenin Onarım Kitabesi<br />
Kılcı, Ali (2018) Fevziye Camisi<br />
Kılcı, Ali (2018) Günümüzdeki Bağlıca Camisi<br />
Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyü Dışındaki Çeşme<br />
Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyü Eski Çeşme<br />
Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyü Eski ve Yeni Camileri<br />
Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyü Eski ve Yeni Camileri<br />
Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyünde Şehit Ali Türbesi<br />
Dış Görünüş<br />
Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyünde Şehit Ali Türbesi<br />
İç Görünüş<br />
Kılcı, Ali (2018) Yukarı Yurtçu Camii<br />
Kılcı, Ali (2018) Yukarı Yurtçu Çeşmesi<br />
Kızılbey Külliyesi, 1900’lü yıllar, VEKAM<br />
Koşay, Hamit (Zübeyr) (1935) Etimesgut ve Atatürk<br />
Orman Çiftliği bölgesinde bulunan Frig dönemi<br />
kabartmaları<br />
Metin, Mustafa. Faharet Çeşme<br />
Metin, Mustafa. Kabartma yerinde durmakta iken<br />
Faharet Çeşme<br />
Metin, Mustafa. Tatlar Köyü Kybele ve Attis Kabartması<br />
Mustafa Kemal Atatürk Gazi Orman Çiftliği’nde<br />
incelemelerde bulunurken (14.07.1929), Foto: Cemal<br />
Işıksel, 1969<br />
Mustafa Kılıç Arşivi<br />
Mustafa Murat Arşivi<br />
Papaver rhoeas (Gelincik) http://www.wikiwand.<br />
com/en/Papaver Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />
Paşa konağı, İplikci Camii ve Telgrafhane (A. Yüksel)<br />
(Erdoğan ve Günel, 2007:34)<br />
Peganum (Üzerlik) Peganum-harmala-nps.jpg Erişim<br />
Tarihi: 26.04.2018<br />
Ranunculus (Düğün çiçeği) https://www.longfieldgardens.com/article/All-About-Ranunculus<br />
Erişim<br />
Tarihi: 26.04.2018<br />
Sivri Tepe Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Taeschner, Franz (2010) Osmanlı kaynaklarına<br />
Göre Anadolu Yol Ağı<br />
THK Arşivi: http://www.thk.org.tr, Erişim Tarihi: 7<br />
Mart 2018<br />
Thymus Vulgaris (Yabani Kekik) Thymus_vulgaris0.<br />
jpg Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />
TMO Arşivi: http://www.tmo.gov.tr/Main.<br />
aspx?ID=679, Erişim Tarihi: 22 Mart 2018<br />
Türkiye Şeker Fabrikası Ankara Yönetim Binası<br />
(2010) Goethe-Institut Ankara,<br />
Vakıflar Umum Müdürlüğünün Yaptırdığı Hamam,<br />
Vakıflar Umum Müdürlüğü Arşivi (VGMA)<br />
Vakıflar Umum Müdürlüğünün Yaptırdığı Yatıokulu,<br />
Vakıflar Umum Müdürlüğü Arşivi (VGMA)<br />
VEKAM Arşivi: http://digitalcollections.library.<br />
ku.edu.tr/cdm/ref/collection/AEFA/id/818, Erişim<br />
Tarihi: 27 Mart 2018<br />
Verbascum (Sığırkuyruğu) Tam çözünürlük Erişim<br />
Tarihi: 26.04.2018<br />
391<br />
T A R İ H T E
Veronica (Yavşan otu) Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />
Von der OSTEN, H.H. (1926) Amaksiz Höyükte bulunan<br />
Aslan Rölyefi<br />
Von der OSTEN, H.H. (1926) Amakzis Höyük Çizim<br />
Von der OSTEN, H.H. Faharet Çeşme:<br />
oi.uchigcago.edu<br />
Yapracık A Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Yapracık Ağaçlı Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Yapracık B Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
Yukarı Yurtçu Yamaç Yerleşmesi, AKTVK Kurulu Arşivi<br />
7. İnternet Sayfaları<br />
“Örnek Köyün Kurulması”, http://www.etimesgut.<br />
bel.tr/index.php?Page=Sayfa&No=299 Erişim Tarihi:<br />
08.02.2018<br />
Etimesgut ‘Numune Köyü’, http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/etimesgut-koy/,<br />
Erişim Tarihi:<br />
30.01.2018<br />
Fevziye Mahallesi, Google Haritalar, https://www.<br />
google.com.tr/maps/place/Fevziye,+Fevziye +Mahallesi<br />
Erişim Tarihi:05.02.2018<br />
http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/devrim-tarim-modernlesme-2/<br />
Erişim Tarihi: 30.01.2018<br />
http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/gazi-vekir-2/<br />
Erişim Tarihi: 30.01.2018<br />
http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/miras-veemanet/<br />
Erişim Tarihi: 30.01.2018<br />
http://www.aoc.gov.tr/Portal/KategoriIcerik/tarihce/49<br />
Erişim Tarihi:21.12.2017<br />
http://www.aoc.gov.tr/Portal/KategoriIcerik/tarihce/49<br />
Erişim Tarihi:21.12.2017<br />
TÜİK http://www.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=<br />
temelist<br />
392<br />
ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI