02.07.2018 Views

1.CİLT

tarihte etimesgut

tarihte etimesgut

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Etimesgut<br />

Belediye Başkanlığı<br />

1


Etimesgut Kükreyen Aslanı, Frig Dönemi, M.Ö. 1200-700


ETİMESGUT


ISBN: 978-9944-0677-2-0<br />

Etimesgut Belediye Başkanlığı<br />

Kültür Yayınları<br />

Yayın No: 3<br />

Cilt No: 1<br />

Genel Yayın Yönetmeni / Editör:<br />

Mustafa MURAT<br />

Bilim Kurulu:<br />

Prof. Dr. Mehmet ŞAHİNGÖZ<br />

Prof. Dr. Nurettin GÜZ<br />

Arkeoloji & Sanat Tarihi Araştırmaları:<br />

Gökçe GÜNEL (Uzman Sanat Tarihçisi)<br />

Vakıf Eserleri & Ahilik:<br />

Ali KILCI (Uzman Sanat Tarihçisi)<br />

Tapu Tahrir Defterleri & Salnameler:<br />

Mustafa ENGİN (Uzman Araştırmacı)<br />

Resimleme ve Redaksiyon:<br />

Suer Ar-Ge & Danışmanlık<br />

Grafik Tasarım ve Kapak:<br />

Bünyamin GÜNDOĞDU<br />

Baskı Yeri:<br />

Öznur Matbaacılık<br />

Zübeyde Hanım Mah. Kazım Karabekir Cad. No: 91<br />

06070 Altındağ, Ankara<br />

1. Baskı - Ankara, Mayıs - 2018<br />

Araştırma & Yayına Hazırlama:<br />

AR-GE & DANIŞMANLIK<br />

www.sargemdanismanlik.com<br />

0 532 623 97 37<br />

seckinistek@gmail.com<br />

Her türlü yayın ve çoğaltma hakkı Etimesgut Belediye Başkanlığı’na aittir.<br />

İzinsiz çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Kaynak verilerek alıntı yapılabilir.<br />

Para ile satılmaz.<br />

ETIMESGUT<br />

BELEDIYESI<br />

YAYINLARI


Eser, insan ve şehir...<br />

Mekânlar içinde yaşayanların kalitesiyle<br />

değer kazanır.<br />

İnsanlar yaşadıkları kentle anılır.<br />

Sevgi kenti Etimesgut, mutlu insanlar diyarı.<br />

Tarihi ve bugünü ile yarınlara güvenle<br />

yürüyen şehir.<br />

Çağdaş şehir.<br />

Huzur ve esenlik kenti.<br />

Başkentimizin kalbi, Ankara’nın gözbebeği.<br />

Atamızın emaneti.


sunuş<br />

Bir toplumu millet yapan manevi özelliklerin başında tarih bilinci gelir. Geçmişin<br />

birikimlerinden, kazanç ve kayıplarından ders çıkararak geleceğe yön veren tarih bilinci,<br />

milletlerin ortak ruhunun oluşmasına, beslenip gelişmesine katkı sağlayan en büyük<br />

hazinedir.<br />

Tarih, toplumların hafızasıdır. Belediyemiz, sağlıklı yarınların inşa edilebilmesi için geçmişi<br />

tanıyarak bu güne bakmanın gerekliliğinin bilincindedir. Bu amaçla halkımızda ve özellikle<br />

gençlerimizde tarih bilincini güçlendirme, tarihi tanıma, sevme ve sahip çıkma adına tüm<br />

fırsatları değerlendirmekteyiz.<br />

Yaptığımız doğru ve planlı çalışmalarla modern bir kimliğe kavuşan ilçemiz, günümüzde<br />

en çok tercih edilen bir yerleşim yeridir. Bir kültür ve sanat şehri olan Etimesgut, aynı<br />

zamanda tarihi derinliklere sahip bir kenttir. Bir şehre yapılabilecek en güzel hizmetlerden<br />

birisi de kenti her yönüyle bilimsel olarak tanımak ve şehri, bilim insanlarımızın gözüyle<br />

yazılı olarak ortaya koyabilmektir. Bu açıdan ilçemizin bağrında saklı olan arkeolojik ve<br />

tarihi zenginliklerin araştırılması, incelenmesi ve yazılı olarak ortaya konulması önemli bir<br />

faaliyettir. Bu çalışma ile tarihimiz her yönüyle incelenmiş, kentimize ve bilim dünyasına<br />

önemli bir kültürel eser kazandırılmıştır. İlçemizin tarihini anlatan bu eser, görev sürem<br />

içerisinde yapmış olduğum en yüksek katma değere sahip bir çalışmadır.<br />

Bu eserin hazırlanması sürecinde üç çalıştay, bir panel ve geniş katılımlı bir sempozyum<br />

yapılmıştır. Sempozyumda 120 bilim insanı, toplam 1600 sayfa tutan 100 bildiri ile kentimizi<br />

incelemiş, bulgularını sunmuşlardır. Bu çalışmalarımıza Profesör Dr. İlber Ortaylı ile birlikte<br />

seçkin üniversitelerimizin kıymetli Rektörleri sınırsız destekte bulunmuşlardır.<br />

Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın; “Ankara önemlidir, Etimesgut’ta Atatürk’ün kıymetlisidir.” sözüyle<br />

tanımladığı bu müstesna kentin Belediye Başkanı olarak, yapımına öncülük ettiğimiz 3 ciltlik<br />

“TARİHTE ETİMESGUT” kitabını ilçemize kazandırmanın onurunu yaşamaktayım.<br />

Bu kitabın hazırlanmasında özveri ile çalışan değerli araştırmacılarımıza, akademisyenlerimize<br />

gönülden teşekkür ediyorum. Bu çalışmanın ilçemize, Ankara’mıza ve bilim dünyasına<br />

hayırlı olmasını diliyorum.<br />

Enver DEMİREL<br />

Etimesgut Belediye Başkanı


Giriş<br />

Etimesgut’un<br />

tarihsel süreç<br />

içindeki<br />

gelişimini<br />

tarih ve kültür<br />

zenginliğini,<br />

tanıtmak,<br />

korumak,<br />

geliştirmek<br />

ve bugününü<br />

anlatmak<br />

amacıyla<br />

hazırlanan bu<br />

eser kapsamlı<br />

bir başucu<br />

eseridir.<br />

Şanlı ecdadımız, cihân çapında büyük medeniyetlere imza<br />

atmış, insanlığa büyük bir kültürel ve sosyal miras bırakmış<br />

bugün hâlâ yapım sırları tam olarak çözülemeyen dev eserler<br />

oluşturmuşlardır. Kurdukları yerleşim yerleri, önemli bir kültür,<br />

sanat, ticaret ve bilim şehirleri olmuşlardır.<br />

M. Kemal Atatürk: “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha<br />

büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. Ecdadımızı<br />

tanımak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihâna bildirmek bizler için<br />

bir borçtur.” diyerek genç kuşaklara, ecdadını tanıtma görevini<br />

tüm yetkili organlara yüklemiştir.<br />

Etimesgut Belediyesi, geleceğin büyük ve lider Türkiye’sinde,<br />

öncü ve önder bir hizmet anlayışı ile ecdadımızın yaptıklarını<br />

kültürel etkinlikler ile yeni nesillere aktarmıştır. Yapılan<br />

tüm eserlere ecdadımızın isimleri verilerek kültürel bir<br />

anlayışla hareket edilmiştir. Bir kentin tarihinin, kültürünün,<br />

coğrafyasının, sahip olduğu zenginliklerin bilimsel olarak<br />

incelenmesi, bilim insanlarının ve araştırmacıların gözüyle<br />

yazılı olarak ortaya konulması ve bunların kitaplaştırılması çok<br />

önemli bir hizmettir.<br />

“Tarihte Etimesgut” çalışması, kapsamlı bir başucu eseridir.<br />

Bölgenin tarihi, kültürü, geçmişi ve bugünü hakkında toplu<br />

halde bilginin olduğu başvurabilecekleri kaynak kitap<br />

olma özelliği taşımaktadır. Eserin sahip olduğu bilimsel<br />

özelliklerinden dolayı akademik yazına ve gelecekte bölge<br />

üzerine araştırma yapacak araştırmacı ve uzmanlara kaynak<br />

kitap olarak katkı sağlayacaktır. En önemlisi ise bugünü yarına<br />

aktarma ve gelecek nesillere kalıcı, doğru ve güvenilir bilgilerle<br />

donatılmış bir eser bırakma anlamında önem arzedecektir.<br />

Kuşkusuz bu çalışma çok uzun bir hazırlık ve araştırma<br />

devresinden geçmiştir. Bu sahada isim yapmış uzmanlar<br />

ve bilim insanları çok hassas ve yoğun bir gayret içerisinde<br />

olmuşlardır. Uzun yıllar Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını<br />

Koruma Kurulu Müdürlüğünü yapmış Arkeolog ve Sanat<br />

Tarihçisi Gökçe Günel, Vakıf esreleri alanında önemli çalışmalar<br />

yapan Sanat Tarihçisi Ali Kılcı, Nüfus, Tapu Tahrir Defterleri,<br />

Şer’i Sicil, ve Temettuat alanlarında Uzman Mustafa Engin ile<br />

değerli akademisyenlerimiz 1,5 yılı aşkın bir süre çalışmışlardır.<br />

Bu çalışmalarda elde edilen arkeolojik, tarihi ve kültürel<br />

veriler ile bulguların yoğunluğu “Tarihte Etimesgut” kitabını<br />

çok anlamlı hâle getirmiştir. Çalışmada yer alan bilgilerin<br />

toplanmasında tamamen akademik ve bilimsel veriler esas<br />

alınmış, alınan her bir bilginin kaynağı verilmiş ve özellikle


imkân ölçüsünde birincil kaynaklar kullanılmıştır. Arkeolojik<br />

veriler Arkeoloji uzmanı tarafından önce bilimsel birincil<br />

kaynaklardan, sonra ilgili kurum ve kuruluşların belge ve<br />

dokümanlarının incelenmesi sonrasında bizzat sahaya<br />

gidilerek yerinde tespitler yapılmış, güncel durumun<br />

fotoğrafları çekilmiş geçmişteki ve günümüzdeki fotoğraflar<br />

birlikte verilmiştir.<br />

Arşiv belgelerinin incelenmesinde ise yine konunun uzmanları<br />

tarafından Başbakanlık Osmanlı Arşivi, TKGM Arşivi gibi<br />

arşivlerdeki belgeler esas alınarak Nüfus kayıtları, Tapu<br />

Tahrir Defterleri ve Şer’i Sicil, Temettuatlar, vakıf kayıtları<br />

gibi belgeler incelenmiş; Etimesgut ile ilgili olanlar tespit<br />

edilmeye çalışılmıştır. Etimesgut’un Tarihi köylerinin nüfus<br />

kayıtları, emlak ve arazi vergileri, şer’i sicil belgeleri, vakıf<br />

kayıtları ilgili köylerde verilmiştir.<br />

Çalışmada kullanılan kaynaklardan akademik kitaplar, tezler,<br />

bilimsel makaleler, seminer ve kongrelerde sunulan bildiriler,<br />

haritalar, fotoğraflar, gazete ve dergi nüshaları, görseller ve<br />

diğer verilerin tamamında imkân ölçüsünde birincil, orijinal<br />

kaynakların kullanılmasına özen gösterilmiştir.<br />

Etimesgut’un tarihi kimliğini ortaya koymada Anadolu’nun<br />

Türkleşmesinde sürecinde özellikle Ahi Mes’ud, Ahi Elvan<br />

ve Emir Yaman olmak üzere üç isim öne çıkmaktadır. Ahi<br />

Mes’ud’tan adını alan Ahi Mes’ud köyü / Emeksiz çiftliği<br />

Atatürk tarafından Ahi Mes’ud Numune köyü olarak kurulmuş<br />

ve adı “Etimesut” olarak değiştirilmiş daha sonra ise<br />

Etimesgut olmuştur.<br />

“Tarihte Etimesgut” kitabının birinci cildinin ilk kısmında<br />

Ankara ve Etimesgut’un tarihsel gelişimi isimlerinin kaynağı,<br />

arkeolojik bulgular ve kronolojik sırayla Hititler öncesinden<br />

başlayarak Cumhuriyet dönemine kadar olan tarihi süreç<br />

yer almıştır. İkinci kısımda ise Etimesgut’un tarihi köylerine<br />

yer verilmiştir. İkinci cildin ilk kısmında Cumhuriyet dönemi,<br />

1960’lı yıllara kadar olan dönemdeki Etimesgut ayrıntılı şekilde<br />

ele alınmıştır. İkinci cildin ikinci kısmında ise Etimesgut’un<br />

coğrafi durumu, akarsular, göller, iklim ve bitki örtüsü, tarım<br />

ve hayvancılık, demografik yapı ve kültürel değerlerine yer<br />

verilmiştir.<br />

Okuyucuya kolaylık sağlamak maksadıyla çalışmaya sözlük<br />

ilave edilmiştir. Yine çalışmada yer alan ve metin içinde atıf<br />

yapılan her bir kaynak kaynakça kısmında yer almaktadır.<br />

Akılcı ve<br />

kucaklayıcı<br />

hayat tarzı ile<br />

atalarımız,<br />

Anadolu’yu<br />

kesintisiz bir<br />

medeniyet<br />

ülkesi olarak<br />

insanlığa<br />

armağan<br />

etmişlerdir.


“Günümüzde Etimesgut” kitabında ise 1960’lı yıllardan<br />

sonraki Etimesgut hakkında bilgiler yer alırken özellikle<br />

1990’da İlçe olduktan sonraki Etimesgut resim ve fotoğraflar<br />

eşliğinde verilmektedir.<br />

Anadolu, insanlık tarihi boyunca sürekli yerleşim yeri olarak<br />

tercih edilen bir toprak parçasıdır. Bu yüzden Anadolu’nun<br />

her yerinde pek çok şehir kurulmuştur. Türkler Anadolu’ya<br />

gelince kendilerine yeni şehirler kurmak yerine, genellikle<br />

tarihi şehirleri fethederek buralara yerleşmişlerdir.<br />

Ele geçirdikleri şehirleri talan ve tahrip etmek yerine, önce<br />

mevcut yapıları kullanıp daha sonra kendi geleneklerine<br />

göre binalar yaparak ve buradaki yerli halkla anlaşarak<br />

onlarla birlikte yaşamayı seçmiştir. Böylece atalarımız, bu<br />

akılcı ve kucaklayıcı hayat tarzı ile, Anadolu’yu kesintisiz<br />

bir medeniyet ülkesi olarak insanlığa armağan etmiştir.<br />

Ankara, ilk çağlardan günümüze kadar kesintisiz yaşanmış<br />

bir tarihi kent olarak dünya başkentleri arasında farklı bir<br />

yere sahiptir.<br />

Ankara’nın 18. yüzyıldan kalma bir resmi. Bu anonim eser Hollanda’daki Rijksmuseum’dadır (Günel ve Kılcı, 2015:87)


Etimesgut ise Başkentimizin arkeolojik anlamda önemli bir kesiti, tarihsel<br />

anlamda Atatürk’ün hatırası ve günümüzde ise en çok tercih edilen<br />

nüfusu bir milyona yaklaşan bir yaşam ve cazibe merkezidir. Bu kitap<br />

içeriği itibariyle günümüzün ve geleceğin dünyasına Etimesgut’u anlatan<br />

geniş kapsamlı bilgiler bütünüdür. Kuşkusuz, alanında bir ilk olan bu<br />

çalışmanın eksik yanları olacaktır. Okuyucularımızdan gelen geri dönüşler<br />

ve elde edilecek yeni bilgiler ışığında bu çalışma daha mükemmel hale<br />

getirilecektir.<br />

Bu eserin hazırlanmasında; Vehbi Koç Üniversitesi Ankara Araştırmaları<br />

Merkezi Arşivi, Millî Kütüphane, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi,<br />

Osmanlı Arşivleri, Atatürk Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi, Türk Tarih<br />

Kurumu Kütüphanesi, Ankara Arkeoloji Müzesi, Üniversite Kütüphaneleri<br />

bilgilerinden yararlanılmıştır. Bu merkezlerin değerli yöneticilerine<br />

gönülden teşekkür ediyoruz.<br />

Bilim Kurulu


ETiME


SGUT


ETİMESGUT<br />

EŞİNE AZ RASTLANIR<br />

MEDENİ BİR ŞEHİRDİR.<br />

Prof. Dr. İlber ORTAYLI<br />

Uluslararası<br />

Tarihte Etimesgut Sempozyumu<br />

29 Mart 2018


Etimesgut bir zamanların Orta Anadolu köyü idi. 19. yüzyılda<br />

Ankara merkeze yakın önemli bir demiryolu istasyonuydu. 1990'lardan<br />

sonra imar kurallarının insaflı uygulandığı, çarpık kentleşmenin<br />

olmadığı, diğer şehirlerle mukayese edilemeyecek kadar planlı, daha<br />

uygar, daha medeni yapılaşmanın olduğu bir şehirdir. 1960'lı yıllarda<br />

canımız sıkıldıkça Ankara'da banliyö trenine biner; Etimesgut'un<br />

tarihi garında inerdik. Etimesgut'tan Sincan’a yaya devam ederdik.<br />

Etimesgut şimdi çok büyüdü, gelişti, önemli bir metropol oldu<br />

Etimesgut, Türkiye'de eşine az rastlanır modern<br />

ve düzenli bir metropoldür. Görülüyor ki şehrin merkezi<br />

burası olacaktır.<br />

Başkentin hayatiyetini kazanması lazım. Konumundaki hataların düzelmesi<br />

lazım. Zannediyorsam şehir, bu tarafa doğru büyüdükçe bu<br />

hatalar daha kolay düzelecek ve daha hoş bir başkent ortaya çıkabilecek.<br />

Bu belediyeye ne kadar ağır görevlerin düştüğü ortadadır.<br />

Prof. Dr. İlber ORTAYLI<br />

29 Mart 2018 - Etimesgut


İçindekiler<br />

SUNUŞ<br />

İcindekiler<br />

GIRIŞ<br />

KISALTMALAR - 18<br />

1. ANKARA VE ETIMESGUT’UN TARIHSEL GELIŞIMI - 20<br />

1.1 Ankara ve Etimesgut’un İsimleri - 32<br />

1.2 Ankara ve Etimesgut’taki Arkeolojik Bulgular - 42<br />

1.3 Hitit Öncesi Dönem - 52<br />

1.4 Hititler (Etiler) Dönemi - 56<br />

1.5 Frigler Dönemi - 64<br />

1.6 Lidyalılar Dönemi - 72<br />

1.7 Persler Dönemi - 74<br />

1.8 Helenistik Dönem - 76<br />

1.9 Galatlar Dönemi - 78<br />

1.10 Romalılar Dönemi - 86<br />

1.11 Doğu Roma (Bizans) Dönemi - 96<br />

1.12 Selçuklular Dönemi - 114<br />

1.13 Moğol-İlhanlı-Eratna Dönemi - 126<br />

1.14 Ahiler Dönemi - 128<br />

1.15 Osmanlı Dönemi - 148


2. ETIMESGUT’UN TARIHI KÖYLERI - 174<br />

2.1 Zir / Kasaba - 186<br />

2.2 Ahi Mesud Köyü - 194<br />

2.3 Aşağı Yurtçu Köyü - 210<br />

2.4 Bağluca Köyü (Bağlıca) - 226<br />

2.5 Ballıkuyumcu Köyü - 256<br />

2.6 Elvan Köyü - 276<br />

2.7 Emiryaman Köyü (Eryaman) - 294<br />

2.8 Güvercinlik Köyü - 310<br />

2.9 Şehidali Köyü (Şehitali) - 320<br />

2.10 Yapracık Köyü - 332<br />

2.11 Yukarı Yurtçu Köyü - 350<br />

SÖZLÜK - 368<br />

KAYNAKLAR - 376<br />

T A R İ H T E


Etimesgut / Ankara<br />

18<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


KISALTMALAR<br />

AKTVKK<br />

AŞSD<br />

BOA<br />

C<br />

Çev<br />

Ed<br />

Fasc<br />

GEEAYK<br />

Haz<br />

MAD_d_00009<br />

ML.VRD.TMT.d<br />

pp<br />

S<br />

ss<br />

TKGMA<br />

VEKAM<br />

VGMA<br />

Vol<br />

:Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu<br />

:Ankara Şer’-i Sicil Defteri<br />

:Başbakanlık Osmanlı Arşivi<br />

:Cilt<br />

:Çeviren<br />

:Editör<br />

:Fascicle<br />

:Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu<br />

:Hazırlayan<br />

:Tahrir defterlerinin ilki, köhne defter<br />

:Maliye Nezareti, Varidat Muhasebesi, Temettuât Kalemi, Defteri<br />

:Pages<br />

:Sayı<br />

:Sayfalar<br />

:Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi<br />

:Koç Üniversitesi, Vehbi Koç Ankara Araştırmaları<br />

Uygulama ve Araştırma Merkezi<br />

:Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi<br />

:Volume<br />

19<br />

T A R İ H T E


1<br />

Ankara ve Etimesgut’un<br />

Tarihsel Gelişimi<br />

20<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


21<br />

T A R İ H T E


ANKARA VE ETİMESGUT’UN TARİHSEL GELİŞİMİ<br />

Küçük Asya/Anadolu<br />

Anadolu, Asya’dan Avrupa’ya bir at<br />

başı şeklinde yarımada halinde uzanan<br />

coğrafi bir köprü durumundadır.<br />

Aynı zamanda tarih içinde pek çok medeniyetin<br />

de gelip geçmesine kültürel bir köprü<br />

olmuştur.<br />

Anadolu adı henüz genel olarak kullanılmaya<br />

başlamadan önce, hemen hemen aynı saha<br />

için “Küçük Asya” tabiri kullanılmıştır. Bu<br />

isim önceleri “Ege denizi şarkında mahdut<br />

bir sahaya hasredilmiş iken, daha Herodot<br />

zamanında (M.Ö. V. asır), şimdiki Asya’nın<br />

bütün malum kısımlarına teşmil olunmuştu.<br />

Umumiyetle Asya adı, iptidada işte bu<br />

büyük Asya’nın garp kısmına evvela yalnız<br />

Kızılırmak (Halys) garbında kalan yerlere ve<br />

bilahare Karadeniz ile Akdeniz arasında uzanan<br />

bütün yarımadaya Küçük Asya denmiştir<br />

(Darkot/a, 1978:428-429).<br />

Anadolu ünlü tarihçi Herodot tarafından<br />

“Halys ırmağının bu tarafındaki ülke” diye<br />

tanımlanırken Strabon onu “berzahın bu tarafı,<br />

Kappadocia’nın batısında kalan kısım”<br />

şeklinde tarif eder (Strabon, 2000:2).<br />

Heredot’un Dünya haritası,<br />

meer.org, 2017<br />

22<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Kadim Kent: Ankara<br />

Rüzgarlı civarlarından Ankara Kalesi’ne bakış, 1930, Antoloji Ankara<br />

Ankara, tarih öncesi çağlardan beri yaşayan<br />

en eski şehirlerdendir. Yaklaşık beşaltı<br />

bin yıllık uzun bir geçmişi olan Ankara,<br />

kurulduğu tarihlerden günümüze kadar<br />

yerleşim yeri olmuş ve ilk çağdaki adını da<br />

günümüze kadar korumuştur. Sekiz yönden<br />

gelen yolların Ankara’da kesişmesi<br />

onun stratejik önemini artırmıştır. Bu konumu<br />

Ankara’ya birçok medeniyetin merkezinde<br />

ya da yakınında olma imkânı sağlamıştır.<br />

Bu durum Ankara’nın tarih öncesi<br />

dönemlerden bu yana dünyanın en eski<br />

yerleşmeleri, dinî yapıları, maden işçiliği<br />

örnekleri gibi insanlığın temel unsurlarının<br />

kökenlerine sahip bir kent olduğu gerçeğini<br />

göstermektedir. Ankara Vilayet Salnamesinde,<br />

şehrin kadim geçmişini ifade<br />

sadedinde “Ravzatü’l Ahzab’ın Şüküfezar<br />

tahkikini cüyibar temyiz ile ifaza iden<br />

kamûs şehr-i mezbûrun nam-ı kadimini<br />

Amür nam zata nisbetle Amûriyye olmak<br />

üzere sahife-tıraz tedkik olmuştur ki, bu<br />

Amûr silsile-i nisbi dokuzuncu batında<br />

Sam ibn-i Nûh ala nebiyyina ve aleyhi’sselam<br />

hazretlerine müntehi olan Amûr ise<br />

şu nispet şehr-i mezbûrun kademine delalet<br />

eder” (Ankara Vilayet Salnamesi-1290,<br />

2014:96) denilmektedir.<br />

Ailesinin anılarını paylaştığı “Bir Ankara Ailesinin<br />

Öyküsü” kitabında Orhan Karaveli,<br />

Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün bir<br />

Yunan heyetine Ankara’nın tarihi geçmişi<br />

hakkında bilgi verirken eskiden Ankara’da<br />

Yunan Elçiliği kâtibi olarak bulunmuş Mösyö<br />

Papadakis’e “Katiyetle tesbit edilemeyecek<br />

olan bu tarihin Etilerden de çok<br />

daha evvel, kablettarih (tarih öncesi) zamanlarda<br />

getirilmiş olması ihtimali bulunduğunu<br />

ve mesela on bin, on beş bin sene<br />

önce denebileceği”ni belirtir. Bunun ilk<br />

bakışta hayali, mübalağalı gibi görülebilecek<br />

bu tarih rakamlarını izam edilmiş (büyütülmüş)<br />

zannetmemek lazım geldiğini,<br />

mesela bu cümleden olmak üzere geçen<br />

gün İngiltere’de bir hafriyat neticesinde<br />

meydana çıkarılmış olan eşyada yirmi beşotuz<br />

bin senelik bir eskilik tespit edilmiş<br />

olduğunu bildiğini” bir İngiliz dergisinde<br />

gördüğünü izah eder (Karaveli, 2011:113).<br />

23<br />

T A R İ H T E


Ankara Kalesi<br />

Müstahkem Kale: Ankara<br />

Ankara’nın geçmiş yüzyıllar boyunca tarihi<br />

serüveni izlenirken onu hep: müstahkem bir<br />

kale şehri olarak görmek mümkündür. Coğrafi<br />

konumu ve askeri bir savunmaya müsait<br />

yapısı, Ankara’yı bilhassa ilk ve orta çağ<br />

dönemleri için, dikkate değer bir yerleşme<br />

noktası haline getirmiştir. “Ankara’nın tabii<br />

muhitinde avarızın hâkim unsuru, irtifaı 1000-<br />

1200 m. etrafında değişen ve derin vadilerle<br />

yarılmış bulunan yaylalar olup, bunların üzerinde,<br />

bir kaç yüz metre daha yüksek sırtlar<br />

ve tepeler uzanmakta aralarına da yer yer<br />

geniş ovalar girmiş bulunmaktadır.<br />

İşte, Bent deresinin dar vadisi, Ankara kalesinin<br />

bulunduğu eski lav tepesini yaylanın ovaya<br />

hâkim dik kenarından ayırarak, bu tepe<br />

üzerinde hem düşmanı uzaktan gözlemek<br />

hem de kolay tahkim edilebilmek bakımından,<br />

askeri ehemmiyeti haiz bir mevki hazırlamıştır.<br />

Hittit iskanının bu tepe üzerinde<br />

temerküz etmiş olması muhtemel bulunduğu<br />

gibi, Frikyalıların beldesi, Galatların müstahkem<br />

oppida’larından biri yine bu noktaya<br />

yerleşmiş, daha sonra greko-romen şehir<br />

ovaya doğru genişlerken, aynı tepe onun akropol’unu<br />

taşımıştır. Selçuk ve Osmanlı devirlerinin<br />

hisarı da yine orada yükselmiştir”<br />

(Darkot/b, 1978:438-439). Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde<br />

Ankara Kalesinden bahisle<br />

“padişahların hasreti, insan eliyle yapılmış<br />

ibret verici sağlam bir kaledir ki bütün değişik<br />

diller kralları, şahları, padişahları ve hakanları<br />

tarihlerinde yazılı, bakımlı bir kaledir”<br />

(Dağlı, 2008:519) tanımlamasında bulunur.<br />

“Tanpınar “Beş Şehir” adlı eserinde Ankara<br />

kalesinin müstahkem durumunu ifade ederken<br />

“Ankara, bana daima dâsitanî ve muharip<br />

göründü. Şurası var ki şehrin vaziyeti<br />

de buna müsaittir. Daha uzaktan gözümüze<br />

çarpan şey, iki yassı tepenin arasındaki geçidiyle<br />

tabiî bir istihkâm manzarasıdır. Bu his<br />

şehrin etrafında ve ona hâkim tepelerinden<br />

bakarken pek küçük farklarla ancak değişir”<br />

(Tanpınar, 2005:13) der.<br />

24<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Anadoludan Geçen Kervanyolları, Kültür Yolları, Gökçe Günel Arşivi<br />

Yolların Kesişim Noktası: Ankara<br />

Anadolu’nun hemen hemen tam ortasında<br />

yer almasından dolayı tüm yönlere<br />

giden yolların da kavşak noktasında bulunan<br />

Ankara, tarih öncesi çağlardan beri<br />

yaşayan en eski şehirlerdendir. Yaklaşık<br />

beş-altı bin yıllık uzun bir geçmişi olan<br />

Ankara, kurulduğu tarihlerden günümüze<br />

kadar yerleşim yeri olmuş ve ilk çağdaki<br />

adını da günümüze kadar korumuştur ki,<br />

“Ankara şehrinin nam-ı kadiminde akval-i<br />

mürevvihin muhtelif olub” (Ankara Vilayet<br />

Salnamesi-1290, 2014:96) derken isminin<br />

ne kadar eskiye dayandığı ifade edilmektedir.<br />

Her yönden gelen yolların Ankara’da kesişmesi<br />

onun stratejik önemini artırmıştır.<br />

Bu konumu Ankara’ya birçok medeniyetin<br />

merkezinde ya da yakınında olma imkânı<br />

sağlamıştır. Bazı tarihçiler Ankara’yı bir<br />

bozkır kasabası olarak nitelemiş olsa da<br />

coğrafi konumu sebebi ile burası, ilk çağlardan<br />

günümüze kadar bazen devlet merkezi,<br />

bazen eyalet ve bazen de il merkezi<br />

olarak yaşanılan; her dönemde bölgenin<br />

idari, askeri, ticari ve kültür merkezi olan<br />

bir yer olmuştur. Bu durum Ankara’nın tarih<br />

öncesi dönemlerden bu yana dünyanın<br />

en eski yerleşmeleri, dinî yapıları, maden<br />

işçiliği örnekleri gibi insanlığın temel unsurlarının<br />

kökenlerine sahip bir kent olduğu<br />

gerçeğini göstermektedir.<br />

“Yunanlı tarihçi Herodot ve İsveç Arkeolog<br />

William Mitchell Ramsay’a göre Ankara<br />

ilk çağlardan itibaren ordu, ticaret<br />

ve posta yolu olarak kullanılan Mezopotomya’daki<br />

Susa kentinden başlayıp<br />

Sardes kentinde sona eren ünlü “Kral<br />

Yolu”nun üzerinde bulunan önemli bir<br />

ticaret ve konaklama merkeziydi. Tarih<br />

boyu Galat’lara başkentlik eden, Roma<br />

egemenliğinde en parlak günlerini yaşayan<br />

ve Ahi Cumhuriyetinin merkezi olan<br />

kent, sürekli istilalara ve yakılıp yıkılmalara<br />

maruz kalmıştır” (Sargın, 2012:4).<br />

25<br />

T A R İ H T E


Kral Yolu, balajiviswanathan.quora.com, 2017<br />

“Kadim Ankara’nın yaşayışındaki ilk esaslı<br />

değişiklik, onun mahalli ehemmiyete haiz<br />

müstahkem bir mevki olmaktan çıkıp da<br />

Anadolu’yu baştan başa kat’eden ve ortadaki<br />

kurak sahadan içtinap ederek, kenar dağların<br />

dahili eteklerini takip eden büyük, yol üzerinde,<br />

gittikçe daha mühim bir mevki almasına<br />

bağlanabilir. Bu bakımdan Ankara’nın rolü,<br />

tabiatiyle, bir taraftan güzergaha hâkim olan<br />

devletlerin kudret derecesine, diğer taraftan<br />

Ankara’nın hudut yakınında yahut iç elde bulunmasına<br />

tabi kalıyordu. Tarihi hadiselerin<br />

seyrine göre, Ankara bazan sükûn içinde yaşayan<br />

ve abidelerle süslenen bir şehir, anayol<br />

(şehrah) üzerinde mühim bir ticaret merkezi,<br />

bazan müstahkem bir ordugâh olmuş, birçok<br />

defa da akınlara maruz kalmış ve istila görerek,<br />

tahrip edilmiştir. Uzun hayatı zarfında<br />

vakit vakit esaslı manialarla karşılaşmış bulunmakla<br />

beraber, gösterdiği inkişaf, onu iptidada<br />

asırlarca, adeta üzerine tünemiş gibi,<br />

yaşadığı tepenin eteğine doğru genişletmiş,<br />

ovaya doğru yaymış”tır (Darkot/b, 1978:439).<br />

Ankara banliyölerinde yapılan tarihi araştırma<br />

ve kazı çalışmaları insan yerleşimlerinin çevreye<br />

doğru yayılmasının da çok eski dönemlere<br />

ait olduğunu göstermektedir. “Ankara’nın verimli<br />

Çubuk ovasının güneyinde, su ihtiyacını<br />

temin edebileceği Hatip çayının (Bentderesi)<br />

kenarında, savunmaya son derece uygun sarp<br />

kayalık bir tepenin eteklerinde ve İlkçağ’ın en<br />

önemli yolları üzerinde kurulmuş bulunması,<br />

Anadolu’nun en eski şehirlerinden biri olduğu<br />

izlenimini bırakmaktadır. Nitekim büyük Hitit<br />

merkezlerinden pek uzakta olmayan bu bölgedeki<br />

arkeolojik kazılar Ankara’nın çevresinde<br />

Gâvurkale, Karaoğlan, Ahlatlıbel, Etiyokuşu<br />

gibi, kuruluşları Kalkolitik ve Bakırçağ dönemlerine<br />

ait olan iskân yerlerini ortaya çıkarmıştır.<br />

Ayrıca bugün bir kısmı şehrin merkezinde kalan<br />

çeşitli yerlerde Paleolitik devre ait taş aletlerle<br />

kalenin eteğinde Neolitik devre ait bir el<br />

baltasının bulunması, bu arazinin ilk insanlar<br />

tarafından da yer yer iskân edilmiş olduğunu<br />

göstermektedir” (Sargon, TDVİA, c:3, s.201).<br />

Örneğin Haymana’da bulunan Gâvurkale, Hitit<br />

medeniyetinin Ankara ilindeki en önemli kalıntılarındandır<br />

(Mamboury, 2014:279).<br />

26<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Paul Lucas’ın Ankara çizimi, Günel ve Kılcı, 2015:86<br />

Ankara, tarihte Kral Yolu ve İpek Yolu<br />

gibi isimlerle anılan önemli bir güzergâh<br />

üzerinde önemli bir şehir olmuştur. Büyük<br />

İskender’in, İran seferi esnasında<br />

Pers ordusunu Ankara’da durup beklemesi,<br />

şehrin genel konumunun ve stratejik<br />

öneminin de bir göstergesidir.<br />

Ankara şehrinin kuruluşu ve bilinen ilk<br />

tarihi Friglerle (M.Ö. VIII. yüzyıl) başlamıştır.<br />

Onların Hacı Bayram Tepesi ve<br />

eteğinde oturduğu, Ankara çevresinde<br />

çok sayıda Frig tümülüsü olduğunu kalıntılar<br />

göstermektedir (Erzen, 1946:27). Galatlar<br />

(M.Ö. III. yüzyıl) ve onlardan sonraki<br />

Romalılar (M.Ö. I. yüzyıl) dönemlerinde<br />

eyalet merkezi Ankara’dır. Bizanslılar Romanın<br />

devamı olarak Ankara’ya hâkim olmuşlardır.<br />

Friglerin efsanevi kralı Midas tarafından<br />

kurulduğu kabul edilen Ankara’da bilinen<br />

en eski yerleşim izleri Frig ve Galat devirlerinde<br />

Ankara’da Hacı Bayram Camii<br />

çevresinde bulunmuştur. Roma İmparatorluğunun<br />

taşra yönetim merkezi olarak<br />

Ankara’nın seçilmiş olması ile şehrin nüfusu<br />

100.000’e çıkmış, İmparatorluğun ikiye<br />

bölünmesiyle önemini korumuş ve gelişmesine<br />

devam etmiştir (Buluç, 1994:25-<br />

29). Bu devirde Orta Anadolu’nun merkezi<br />

haline gelen şehirde büyük antik bir<br />

şehirde bulunması gereken bütün yapılar<br />

mevcuttur. Tapınak, hamam, tiyatro, çarşı,<br />

üstünde heykel bulunan Jülyen Sütunu<br />

denen anıt bunlardan bazılarıdır. “İlk<br />

Roma imparatoru Augustus’un “Res<br />

Gestae Divi Augusti” yani “Tanrılaşmış<br />

Augustus’un Yapmış Olduğu İşler” yazıtı,<br />

Roma’nın “Galatya Eyaleti” nin Başkenti<br />

olan Ankara’da bulunur. Bu yazıtın<br />

aslının, Augustus’un vasiyeti dolayısıyla<br />

Roma’da olması gerekirken, sadece<br />

Ankara’da hem Latince’sinin hem de Yunanca’sının<br />

bulunması, büyük bir imparatorluğun<br />

başlangıç tarihini aydınlatması<br />

bakımından büyük bir önem taşır”<br />

(Sargın, 2012:4-5).<br />

27<br />

T A R İ H T E


Tarih boyu Ankara’da meydana getirilen<br />

eserler bize burasının önemini göstermektedir.<br />

Mesela Roma devri Ankara’sı tapınağı,<br />

tiyatrosu, hamamı, ticari ve diğer yapıları ile<br />

antik çağların önemli bir merkezidir. Selçuklu<br />

ve beylikler devrinde yine bir merkez olarak<br />

pek çok cami medrese ve zaviye gibi yapılardan<br />

başka buradaki Ahilik teşkilatı ile bir kenara<br />

konulamayacak varlığa sahiptir. Osmanlı<br />

devrinde oldukça geniş bir alana yayılan<br />

şehir çok sayıda mimari eserlerle donatılmıştır.<br />

Bunların yanında bu devirlerden kalan,<br />

çeşitli müzelerde bulunan Ankara’ya ait kitap,<br />

ahşap, halı, kilim, metal, deri işi eserler<br />

bulunmaktadır. “Ankara, Roma Dönemi’nde<br />

hem büyük bir askeri merkez hem de kültür,<br />

ticaret ve endüstri (yün ve boya) merkeziydi.<br />

Kentte çok sayıda büyük saray ve iş yerleri<br />

bulunmakta idi. Ayrıca Praetorium denilen,<br />

eyaletin resmi önemli kurullarının da bulunduğu<br />

görkemli bir yönetim merkeziydi” (Sargın,<br />

2012:5).<br />

Heinrich Kiepert, Map of the western part of Asia Minor, 1890-1892<br />

Roma Dönemine ait Hatip Çayı üzerine yapılan su bendi,<br />

Guillaume de Jerphanion, Atila Cangır Koleksiyonu<br />

28<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI<br />

Augustus Tapınağının içi, Mamboury, 1934:254


Yolların kesişme merkezindeki Ankara, 3.yüzyılın<br />

sonundan itibaren küçülmeye başlar ve<br />

Selçuklu Dönemi’ne kadar Bizans eyaletinin<br />

başkenti olmaya devam eder. Selçuklu döneminde<br />

yaşanan hercümerçler, haçlı, Moğol<br />

ve İlhanlı saldırıları, tüm Anadolu’yu olduğu<br />

gibi Ankara’yı da etkiler.<br />

Osmanlı döneminde de Moğol saldırılarıyla<br />

karşı karşıya kalan Ankara, Çubuk<br />

Ovası’nda Yıldırım Beyazıt ile Timur arasındaki<br />

savaşın merkezi olur. Ancak bundan<br />

sonraki dönemde de Osmanlı’dan yeterli<br />

ilgiyi göremez. “19. yüzyılın ikinci yarısına<br />

kadar dünyanın sof üretim merkezi olma<br />

gibi ekonomik anlamda çıkışlar yapmasına<br />

karşın, Osmanlı İmparatorluğu’nun son<br />

dönemlerinde isyanlar, veba salgını, kıtlık,<br />

göç, yangın ve ticaretin zayıflamasıyla”<br />

(Sargın, 2012:5) Cumhuriyet’e kadar yeniden<br />

derlenip toparlanma imkânı bulamaz.<br />

Res gestae Divi<br />

Augusti Parçaları<br />

edh-www.adw.uniheidelberg.de,<br />

2017<br />

29<br />

T A R İ H T E


Tarihten Süzülüp Gelen<br />

Etimesgut<br />

Ankara’nın merkez ilçelerinden<br />

Etimes-gut’ta, pek çok höyük<br />

oluşu, Kalkolitik, Eski Tunç Çağı,<br />

Demir Çağı, Hitit, Frig, Roma<br />

ve Bizans dönemlerine ait antik<br />

malzemelerin bulunması ilçe<br />

hudutları dâhilinde ilk çağlardan<br />

itibaren insan yerleşmelerinin<br />

olduğunu göstermektedir.<br />

“Ankara ve çevresinde Alt ve<br />

daha çok Orta Paleoitik dönemlere<br />

ait çeşitli eserler bulunur. Dikmen/Çaldağı,<br />

Dodurga, Peçenek,<br />

Ergazi, Ziraat Fakültesi, Gazi Eğitim Fakültesi,<br />

Atatürk Orman Çifliği, Sincan, Sındıran/Yanıktarla,<br />

İmrahor,Gölbaşı/Virancık-<br />

Gerdel-Bursal, Eymir ve Mogan Gölü Kenarı,<br />

Taşpınar-Yalıncak arası, Çayyolu/İkipınar, Eryaman/4.Etap,<br />

İvedik, Etimesgut/Yapracık,<br />

Hacıkadın Deresi, Ludumlu (Beytepe), Kazan,<br />

Mürted, Etlik, Keçiören/Solfasol, Çubuk Çayı<br />

yakınındaki Etiyokuşu, Bağlum, Macunçay,<br />

Üreğil, Hüseyingazi Dağı etekleri, Elmadağ<br />

Etekleri, Akkaş-Gödekırı, Ayaş Güdül yakınındaki<br />

Karalar, Haymana/Yenice ve Dereköy,<br />

Bala/Beynan ve Tuz Gölünün kuzey ve doğu<br />

kıyılarında, Çeştepe (Kızılcahamam-Kazan)<br />

Ayaş/İlhan, Güdül/Karaköprü-Karaköy, Kirmir<br />

Çayı ve Gavur Kale gibi Ankara’nın merkezi ve<br />

çevresinde, E.Pittard ve M.Pfannenstiel başta<br />

olmak üzere birçok bilim adamı tarafından yoğun<br />

bir Prehistorik yaşam olduğu belirlenir”<br />

(Sargın, 2012:14).<br />

Yine bu bağlamda “Arkeolog Nurettin Can<br />

Gülekli tarafından bulunan lamba ve ok uçları,<br />

Şehit Ali Köyü, Çubuk Çayı, Şereflikoçhisar/Akın<br />

köyündeki Çatalhöyükleri ve Roma<br />

Tiyatrosunda bu döneme ait eserler (taş balta<br />

gibi) ele geçirilir” (Sargın, 2012:15).<br />

Karte von Kleinasien 1902-06,<br />

Richard Kiepert-Dietrich Reimer,<br />

Ölçek 1/400.000<br />

Kiepert’ın çizmiş olduğu haritada Etimesgut<br />

ve köylerine yer verilir: “Amaksyz (Akmasyz),<br />

Alvan, Baghlydja, Emirjaman”.<br />

Orman fidanlığında bulunan kuş başlı, arslan<br />

vücutlu ve kanatlı kabartma ile Boğa kabartmasına,<br />

Hititlerin son devirlerinin eserleri<br />

olarak bakılmaktadır. Etimesgut’ta “Emeksiz<br />

Çiftliği”nde bulunan (Buluç, 1981:423)<br />

Arslan kabartması ise Hititlerle Frigyalılar<br />

arasındaki geçiş dönemi eseri olarak değerlendirilmektedir.<br />

Roma Hac Yolunun (Pilgrims Road) geçtiği<br />

bu bölgede, Eryaman’da bu yolun kilometre<br />

taşlarından (mil stones) birinin bulunduğu<br />

tespit edilmiştir.<br />

30<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Etimesgut, Selçuklular Dönemi’nde<br />

Anadolu’nun Türkleşmesinde etkin rolleri<br />

olan hem bir ticaret hem de manevi<br />

bir birlik oluşturan ahilerin özellikle ahi<br />

zaviyelerinin vakfiyelerinin bulunduğu bir<br />

bölgedir. 438 numaralı “Anadolu Vilayeti<br />

Muhasebe Defteri”nde, Melike Hatun<br />

Vakfının gelirlerinden Etimesgut bölgesinde<br />

bulunan “Ahi Mesud Zaviyesine de<br />

pay ayrıldığı görülür” (Anadolu Vilayeti<br />

Muhasebe Defteri-1, 1993:364).<br />

Etimesgut açısından Ankara’nın öncelikle<br />

Millî Mücadele’nin merkezi ardından<br />

da yeni kurulan Cumhuriyetin başkenti<br />

olması büyük önem taşır. Ankara’nın ve<br />

Etimesgut’un önemi Kurtuluş savaşı ile yeniden<br />

canlanır. Mustafa Kemal ve dava arkadaşları,<br />

millî mücadele için merkez üssü<br />

olarak Ankara’yı seçerler. 23 Nisan 1920’de<br />

Ankara’da ilk meclis toplanır. 13 Ekim<br />

1923’te Ankara başkent seçilir ve 29 Ekim<br />

1923’te Cumhuriyet ilan edilir. Cumhuriyetin<br />

kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün<br />

Ankara’yı “muasır medeniyet”ler seviyesinde<br />

çağdaş bir kent olarak tasarlarken o<br />

günün şartlarında nüfusunun %67’si köylerde<br />

yaşayan bir Türkiye için başkentin<br />

hemen yanı başında örnek bir köy kurulması<br />

kararını alarak Etimesgut’u yeniden<br />

tarih sahnesine çıkartmıştır.<br />

16 Mayıs 1928 tarihli kararnameyle “Ahimesud<br />

Örnek Köyü” oluşturulması için<br />

Ahimesud çiftliğinin satın alınması; daha<br />

sonra 28 Mayıs 1928 tarihli kararname<br />

ile örnek köyün inşasına başlanmıştır. 1<br />

Haziran 1928’de Ahimesud’un nahiye<br />

olmasına karar verilerek 16 köy ve 3 çiftlik<br />

Ahimesud’a, Ahimesud da Ankara’ya<br />

bağlanmıştır. Ardından 1930 yılında ismi<br />

Etimesut olarak değiştirilmiş, 1937’de de<br />

Etimesgut olarak bugünkü halini almıştır.<br />

Etimesgut, kendisine bağlı köylerle<br />

birlikte 1968 yılına kadar nahiye merkezi<br />

olarak kalmıştır. 1968 yılında nahiyelik kaldırılarak<br />

“İstasyon Mahallesi” adıyla Yenimahalle<br />

ilçesine bağlanmıştır. Etimesgut,<br />

20 Mayıs 1990 tarihi itibariyle ilçe statüsü<br />

kazanmıştır. 19 Ağustos 1990 tarihinde ise<br />

ilk belediye seçimi yapılarak Etimesgut<br />

Belediyesi kurulmuştur.<br />

31<br />

(Anadolu Vilayeti Muhasebe Defteri-1<br />

(937/1530), 1993:364)<br />

T A R İ H T E


1.1<br />

ANKARA VE ETİMESGUT’UN İSİMLERİ<br />

Ankara İsmi ve Tarihi<br />

Ankara, milattan önce üç binlere kadar<br />

uzanan uzun tarihi geçmişinde ve posta yolu olarak kullanılan Mezopotomnı<br />

“Ankara, ilk çağlardan itibaren ordu, ticaret<br />

Hitit, Frig, Lidya, Pers egemenliklerini<br />

görür; Büyük İskender’in, Makedonya’dan tinde sona eren ünlü “Kral Yolu”nun üzerinde<br />

ya’daki Susa kentinden başlayıp Sardes ken-<br />

Hindistan’a olan tarihi seferinde egedeki pek bulunan önemli bir ticaret ve konaklama merkeziydi.<br />

Tarih boyu Galat’lara başkentlik eden,<br />

çok yerden sonra “Galatya’daki Ankara’ya”<br />

hareketiyle Pers ordusunu burada durup beklemesi,<br />

şehrin genel konumunun ve stratejik yan ve Ahi Cumhuriyetinin merkezi olan kent,<br />

Roma egemenliğinde en parlak günlerini yaşa-<br />

öneminin de bir göstergesidir. Ünlü Roma Kralı sürekli istilalara ve yakılıp yıkılmalara maruz<br />

Augustus’un “Tanrılaşmış Augustus’un Yapmış kalmıştır” (Sargın, 2012:4) şeklinde ifade eder.<br />

Olduğu İşler” yazıtı Ankara’dadır. Avrupa’dan<br />

Bilinen tarihinde Ankara, kurulduğu tarihlerden<br />

günümüze kadar yerleşim yeri olmuş ve ilk<br />

gelip Anadolu’da muhtelif savaş ve çarpışmalarda<br />

yer alan Galatların Tektosag koluna da<br />

çağdaki adını da günümüze kadar korumuştur.<br />

başkentlik yapar Ankara. En ihtişamlı ve dingin<br />

Her yönden gelen yolların Ankara’da kesişmesi<br />

onun stratejik önemini artırmıştır. Ramsay,<br />

günlerini Roma ve Bizans dönemlerinde yaşayan<br />

kent, Harun Reşid döneminde kısa bir süre<br />

“Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası” kitabında<br />

Abbasi hükümranlığında kalır. Anadolu’nun bir<br />

milleri işaret eden taşlardan, bir kısım kaldırımlardan,<br />

köprü harabelerinden ve tepelerdeki<br />

baştan bir başa Türkleşme süreci olan Selçuklu<br />

dönemlerini yaşayan Ankara, haçlı ve Moğol<br />

kesik kayalarla tesviyelerden Anadolu’daki bu<br />

istilalarına maruz kalmış, ahilerle bir süre “kent<br />

yolların bakiyeleri” (Ramsay, 1960:47) olarak<br />

cumhuriyeti” hüviyetini yaşamıştır. Osmanlı<br />

bahseder. Kral Yolu ve İpek Yolu gibi yol ağlarının<br />

kesişim noktası olması Ankara’ya birçok<br />

döneminde de Moğol saldırıları devam etmiş,<br />

Timur’a ve “Fetret Dönemi”ne tanıklık etmiştir<br />

medeniyetin merkezinde ya da hemen yanı<br />

Ankara. Sargın, başkentimizin tarihe tanıklığı-<br />

başında olma imkânı sağlamıştır.<br />

ANKARA<br />

ANKARA ANKÜRA<br />

ANKIRA<br />

ANCYR<br />

ANKYRA<br />

ANKURA<br />

ANKURIYA<br />

ANGUR<br />

ENGURU<br />

ENGÜRÜ<br />

ENGÜRIYE<br />

ANGARA<br />

ANGORAH<br />

ANGORA<br />

32<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Bu durum Ankara’nın tarih öncesi dönemlerden<br />

bu yana dünyanın en eski yerleşmeleri,<br />

dinî yapıları, maden işçiliği örnekleri<br />

gibi insanlığın temel unsurlarının kökenlerine<br />

sahip bir kent olduğu gerçeğini<br />

göstermektedir. “Elimizde bulunan kaynakların<br />

incelenmesinden görülmektedir<br />

ki, Ankara kentinde ya hiç ara verilmeden<br />

oturulmuş ya da kent kısa süren bir aradan<br />

sonra yeniden oturulur duruma getirilmiştir.<br />

Bu devamlılık kentin adında da kendini<br />

gösteriyor. İki bin yılı aşkın çok uzun süre<br />

içinde, bir iki ses değişikliği dışında, kent<br />

İlk Çağ’daki adını sürdürmüştür. Kentin<br />

adı olarak farklı yüzyıllarda farklı kaynaklarda<br />

geçen Anküra, Ankira, Ancyr, Ancyra,<br />

Ankura, Ankuriya, Angur, Enguru,<br />

Engürü, Engüriye, Angara, Angorah,<br />

Angora ve nihayet 17. yüzyılda Osmanlı<br />

devletince resmen kabul edilen Ankara<br />

kelimeleri ses düzeni olarak birbirine çok<br />

yakındır ve kullanımda sürekliliği yansıtmaktadır.<br />

Ankara kentinin kuruluşundan<br />

bugüne sürekli iskân görmüş olmasının<br />

temel nedeni ise hiç kuşkusuz İlk Çağ’dan<br />

başlayarak Anadolu yarımadasını doğubatı<br />

doğrultusunda geçen ordu yolu, posta<br />

yolu ve ticaret yolu niteliklerini taşıyan<br />

ana ulaşım bağlantılarından birinin üzerinde<br />

olmasıdır (Aktüre, 1984:3). Ramsay, “şimal<br />

yolu üstündeki Tavium, Ankyra, Gordion,<br />

Pessinus, Orkistos, Akmonia, Satala,<br />

Sardeis gibi şehirlerin isimlerinde daha<br />

eski zamanların kokusu vardır” (Ramsay,<br />

1960:29) demektedir.<br />

Fransız seyyah ve botanist Joseph Pitton de Tournefort’un 1717 tarihli seyahatnamesinde<br />

Ankara şehrini “Angora” olarak adlandıran gravür, Günel, Kılcı, 2015: 87<br />

33<br />

T A R İ H T E


Çeşitli tarihsel hadiselerden süzülüp gelen<br />

isimleriyle Ankara, farklı dönemlerde farklı<br />

adlarla anılmıştır. Şehrin çeşitli devirlerde<br />

Ankyra, Ankras, Ankuwa, Ankura, Angora,<br />

Engürü, Engüriye gibi muhtelif şekillerde kullanılan<br />

isminin kimler tarafından konulduğu ve<br />

ne anlam taşıdığı pek çok tartışmalara neden<br />

olmuştur. “Grek tarihçisi Pausanias burayı Frig<br />

Kralı Midas’ın kurduğunu ve orada bulduğu<br />

bir gemi çapasını sembol alarak şehre Ankyra<br />

(Grekçe “gemi çapası”) ismini verdiğini rivayet<br />

etmektedir” (Sargon, TDVİA, c.3:s.201).<br />

Başka Ankaralar<br />

Erzen, Ankara ismi ile ilgili “aynı isimde<br />

üç yer vardır: bunlardan birincisi<br />

baş şehrimiz, ikincisi Frügya-Lüdya<br />

ve Müsya hududunda (şimdiki Kiliseköy<br />

civarında) bir şehir, üçüncüsü ise<br />

Makedonya’da vaktiyle Persevs tarafından tahrip<br />

edilen bir mevkidir” (Erzen; 2010:17) şeklinde<br />

üç yerde daha kullanıldığını ifade eder.<br />

Sargon ise “Antikçağ’da,<br />

biri yine Anadolu’da Simav<br />

gölünün kenarında, diğeri<br />

Makedonya’da olmak üzere<br />

iki Ankyra, Güney Sicilya’da<br />

bir Ankyrai (veya Ankyrina),<br />

Orta İtalya’da muhtemelen<br />

Parma yakınlarında bir Ankara<br />

ve Orta Mısır’da bir Ankyron şehri<br />

ile Trakya’da bir Ankyraion burnunun bulunması<br />

(RE, I/2, s. 2219-2223; Ramsay, harita<br />

2), bu adın köklü bir geleneğe sahip olduğunu<br />

göstermektedir” (Sargon, TDVİA, c.3:s.202)<br />

diyerek Ankara, isminin yaygınlığını ve tarihsel<br />

geçmişini daha detaylı belirtmiştir.<br />

Ankara’ya İsmini Kim Verdi<br />

Ankara’ya bu ismin nasıl ve kim tarafından<br />

verildiği, adının nereden geldiği ile ilgili bazı<br />

efsaneler de söz konusudur ki, “ekseri kadim<br />

şehirler gibi, Ankara’nın da menşeini birtakım<br />

efsanelere bağlamak ve adını mutat halk<br />

iştikakçılığından çıkartmak yoluna gidilmiştir<br />

(Darkot, 1978:428). “M.S. 2. yüzyılda yaşamış<br />

Yunan’lı tarihçi Pausanias’a göre Frigya’nın<br />

(Phyrigia) ünlü kıralı Gordios’un oğlu Midas’a,<br />

bir gece rüyasında ilahi bir ses, “Bir gemi çapası<br />

aramasını ve bulduğunda da oraya bir<br />

kent kurmasını” emreder. Bu çapa Ankara<br />

Kalesi’nin olduğu tepelerde bulunur. Bunun<br />

üzerine Midas, buraya “Gemi Çapası Kenti”<br />

anlamına gelen “Anker(-ium)” ya da “Ankyra”<br />

adını vererek kenti kurar ve çapayı<br />

da Zeus (Jüpiter) Tapınağında saklar.<br />

Bir diğer görüş, kentin adının<br />

Frig Krallığı döneminde kullanıldığı<br />

“Ank” sözcüğünün Frig dilinde<br />

“çengel, kıvrıntı, kayalık vadi<br />

ve darboğaz” anlamlarında olduğu<br />

ve de yazıtlarda “kayalıklar<br />

kenti” olarak kullanıldığı yönündedir”<br />

(Sargın, 2012:6).<br />

Bizanslı Stephanos Byzantios’un coğrafya<br />

sözlüğünde, M.Ö. 3. yüzyılda<br />

yaşamış, Mısırlı rahip ve bilgin<br />

Aphrodisias’lı (Aydın/Karacasu)<br />

Apollonios’un verdiği bilgiye<br />

atfen; “Ankara; Galatya’nın bir<br />

şehridir. Ankara her ikisine (Galatya<br />

ve Frügya’ya) ait olduğundan<br />

olacak ki, bazıları onu (Ankara’yı) Frügya’nın<br />

bir şehri olarak tasvir etmektedir. Zira o (Ankara)<br />

Galatlar’ın büyük Frügya hududunda bulunan<br />

bir şehirdir. Strabon’un 12.ci kitabında<br />

bildirdiğine göre, Keltler memleketinden bu<br />

bölgelere gelen Galatlar üç kabileye ayrıldıkları<br />

gibi, aynı suretle memleketi de üç parçaya<br />

böldüler. Fakat Apolloniyos yazmış olduğu<br />

Karya tarihinin 17.ci faslında, Galatların hemen<br />

gelir gelmez Mitridates ve Arıyobarzanes ile<br />

birlikte Ptolemayos’un göndermiş olduğu Mısırlılara<br />

karşı harp edip, onları denize kadar<br />

sürerek gemilerinin çapalarını zapt etmiş olduklarını<br />

bildirmektedir (Erzen; 2010:15). Yine<br />

34<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Apolloniyos’a göre kazanılan zafere karşılık<br />

Galatlar’a kent kurmak için arazi verildiği ve<br />

bu kente, zaferin sembolü olarak, yaptıkları<br />

bir kıyı savaşında ele geçirdikleri Yunanca’sı<br />

“Ankyra” (Anküra) ve Latince’si “Ancyra”<br />

(Ankira) anlamına gelen gemi çapasına izafeten<br />

bu adı verdikleri ifade edilir. “Roma<br />

hakimiyeti sırasında bile, gemi çapasının<br />

Ankara şehri arması gibi kullanıldığı, bazı<br />

sikke ve madalyalar üzerinde görülmektedir”<br />

(Darkot, 1978:438). “Onlar (Galat’lar)<br />

üç şehir kurmuşlardır: harpte iğtinam edilen<br />

gemi çapası (anküra)’na izafeten<br />

adlandırdıkları Anküra (Ankara),<br />

ikincisi kumandanlarına<br />

izafe olarak Pessinus ismini<br />

taşımakta ve diğer bir kumandan<br />

ismini alan üçüncü<br />

şehir Tavia’dır. (Ankara) sakinlerine<br />

Anküranos denilmektedir<br />

(Erzen; 2010:16).<br />

Roma İmparatoru Gallienus<br />

döneminden bir<br />

Ankyra sikkesi, Ankara<br />

adının çıpadan geldiği<br />

efsanesini yansıtıyor,<br />

Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi<br />

“Görüldüğü gibi Ankara’yı<br />

Avrupalı iki kavmin kurduğu söylenmektedir.<br />

Roma Dönemi’nde<br />

Ankara ve çevresinde basılan para<br />

ve madalyonların üzerinde gemi<br />

çapası resimlerinin yer alması,<br />

söz konusu kaynakları doğrular<br />

niteliktedir” (Sargın, 2012:5). Ancak<br />

Büyük İskender tarihçileri, Arriyanos ve<br />

Kurtiyus Ankara hakkında aynen şöyle demektedirler:<br />

“Ertesi günü kendisi (İskender)<br />

Galatya’daki Ankara’ya hareket etti… Henüz<br />

Ankara şehrine vasıl olmuştu ki, orada<br />

kıt’aların sayısı tespit olundu. Müteakiben<br />

kendisi Paflagonya dâhiline doğru, harekete<br />

geçti” (Erzen; 2010:17) “Arriyanos’un ve<br />

Kurtiyus’un verdikleri bu malûmat, İskender<br />

ordusunun resmi kayıtlarına dayanmaktadır.<br />

Şu hâlde Büyük İskender’in Ankara’dan<br />

geçtiği M.Ö.333 tarihinde Ankara’nın “Anküra”<br />

adıyla anılan bir şehir olduğunu öğrenmiş<br />

oluyoruz. Buna göre, Galatların<br />

Anadolu’ya geçiş tarihleri olan M.Ö.278<br />

yılından 55 sene önce bir küçük Asya şehri<br />

olan Ankara mevcuttur. Binaenaleyh,<br />

Galatlar’ın Ankara’yı kurmuş olmaları, dolayısıyla<br />

gemi çapası olarak adlandırmaları<br />

mümkün değildir” (Erzen; 2010:18).<br />

“Früglerce Ankara çok eski bir şehir olarak<br />

addedilerek, kuruluşu hakkında onlarında<br />

sarih malumatlarının bulunmadığı ve bundan<br />

dolayı şehrin tesisini kendi tarihlerinin,<br />

karanlık devresinin efsanevi bir şahsiyeti<br />

olan Midas’a atfetmeleridir.<br />

Bundan Ankara’nın Früglerden<br />

önce, yani Hititler zamanında<br />

mevcut bulunmuş<br />

olduğu manası çıkmaktadır.<br />

O halde, Hitit imparatorluğu<br />

sahası içinde<br />

bulunan Ankara’nın, Hititler<br />

tarafından kurulmuş ve bunun<br />

neticesi olarak adının da Hititçe<br />

olması gerekmektedir” (Erzen,<br />

2010:23). “Hitit döneminde Halep-<br />

Halab, Malatya-Malitas, Maraş-<br />

Maras, vs. olarak adlandırılıyordu.<br />

Bilim adamları, bulunan şehirler<br />

arasından bugünkü Ankara’nın<br />

kimliğini belirlemeye çalışmışlardır; listede<br />

Ankulla ve Ankuwa gibi isimleri ortaya çıkardılar.<br />

Boğazköy’e üç günlük mesafede<br />

bulunan ve Hitit krallarının kışlık konutu olarak<br />

kullanılan Ankuwa isimli yerden on beş<br />

kez bahsedilir. Ankara’nın eski Yunanca adı<br />

Ankyra olduğu için aralarında bilim adamı E.<br />

Cavaignac’ın da bulunduğu birçok uzman,<br />

bu ismin Ankuwa’dan türediğini öne sürme<br />

eğilimindeydiler” (Mamboury, 2014:59).<br />

35<br />

T A R İ H T E


Anadolu’da Hititler, historiaeweb.com, 2017<br />

“Avrupalılar arasında şehrin adını<br />

Yunanca’nın aghuridha (koruk), anguri<br />

(hıyar) kelimelerine ve Kiepert gibi, Ermenice<br />

ankur (arızalı, üstü gayr-i muntazam<br />

manasına) kelimesine bağlamak isteyenler<br />

de olmuştur. Perrot’nun işaret ettiği gibi,<br />

şehrin adı ile, Frikya diline esas farz edilen<br />

Sanskritçe’nin “ivcaclı-karışık” manasına<br />

gelen, ankas kelimesi arasındaki münasebet<br />

daha makul görünüyor; bu son kelime,<br />

Yunanca’nın ankür tabiri ile beraber, “kayalık<br />

vadi, darboğaz” manasını verebilir ve<br />

şehrin adı, hisarın yanındaki vadi şeklinden<br />

gelmiş bulunabilir. Fakat, her ne olursa olsun,<br />

Ankara’nın mazisi, yukarıda zikredilen<br />

rivayetlerin isnad edilebileceği devirlerden<br />

daha derinlere dalmaktadır. Ankara adının<br />

M.Ö. XX.-VII. asırlar arasında Anadolu’nun<br />

mühim bir kısmına hâkim olmuş bulunan<br />

Hittitlerin Ankuwa şehrinin adı ile olan münasebeti<br />

son zamanlarda nazarı dikkati çekmiş”<br />

(Darkot, 1978:438); “Berlin Üniversitesi<br />

Profesörlerinden E.Forrer, Hitit metinlerinde<br />

geçen Ankuwa isminin Ankara olduğunu<br />

iddia etmiş ise de, bilahare bunun tamamen<br />

yanlış ve Ankuwa’nın ancak Alişar olabileceği<br />

anlaşılmıştır” (Erzen, 2010:23).<br />

“Ankara’nın adını Hititlerden önceki, eski Anadolu<br />

dillerinden çıkarmakla aynı zamanda bu<br />

yerin iskanını da Küçük Asya’nın tarihten önceki<br />

devirlerine götürmüş oluyoruz. Nitekim<br />

şimdiye kadar Ankara’da ve civarında bulunmuş<br />

olan prehistorik eserlerden, Ankara’nın<br />

tarihten önceki devirlerde bir oturma yeri<br />

olduğu anlaşılmaktadır” (Erzen, 2010:26). “İlk<br />

defa R. Canpbell – Thompson 1910’da Uzağıl<br />

Mevkiinde Paleolitik devre ait taş aletler bulmuştur.<br />

Kurt Bittel ise 1931 yılında, Ankara’nın<br />

cenubi garbisinde, havagazı fabrikası dolayındaki<br />

kumlukta yine eski taş devrine ait alete<br />

tesadüf etmiştir. Bundan başka Etimesut’ta<br />

Alişar 1.eşit olan keramiği havi bir höyük bulunmuştur.<br />

Ankara kalesinde yapılan bir sondaj<br />

neticesinde Neolitikum devrine ait bir taş balta<br />

bulunmuştur. Paleolitik ve Bakır devrindeki<br />

Ankara çevresinin iskanı hakkında Dr. Şevket<br />

Aziz Kansu’nun Çubuk vadisinde yaptığı kazı<br />

umumi bir fikir vermektedir” (Erzen, 2010:26).<br />

“Karura gibi, ihtimal aslında Ankura iken sonraları<br />

Grekler tarafından Anküra şekline sokulmuştur.<br />

Muhtelif iştikaklardan dolayı Ortaçağ<br />

ve bazı Yeniçağ müelliflerinin eserlerinde;<br />

Ankira, Ankura, Ankuriya, Angur, Engürü,<br />

Engürüye, Angara, Angora şekilleri görülmektedir”<br />

(Erzen, 2010:26).<br />

36<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

“Ankyra” her ne kadar “gemi çapası” anlamına<br />

gelse de kökeni “yol kesen, durduran”<br />

demektir. Gemi çapası, gemiyi<br />

durduran bir araç olmakla birlikte esasında<br />

Ankara’daki kalenin, yolları kesen ve<br />

durduran bir noktada bulunması, ona bu<br />

adın verilmesinin nedeni olabilir (Sargın,<br />

2012:7).<br />

“İmparator Antonine (M.S.138-161) ve Caracalla<br />

(M.S. 186-217), kente “Antonianania”<br />

adını verir. Romalılar ayrıca Augustus’a<br />

saygıdan dolayı “Sebasteion” (Saygıdeğer<br />

Kent) “Sebaste Tektosagon” (Tektesagların<br />

Augustus Kenti), “Metropolis” (Anakent),<br />

“Neocoros” (İmparator adına tapınak kurarak<br />

bakımını yüklenen kişi veya kurul) ve<br />

“Lamprotote” (Roma’ya konsül olan valiler<br />

için büyük, ünlü, görkemli, anlamında)<br />

isimlerini de kullanırlar” (Sargın, 2012:8).<br />

1. Roma imparatoru Titus (79-81) zamanında basılmış<br />

bir sikkede Sebastenon Tektosagon yazıyor,<br />

coinarchives.com, 2017<br />

2. Roma imparatoru Caracalla (79-81) zamanında<br />

basılmış bir sikkede Metropolis Ankyras, yani Ankara<br />

Metropolisi yazıyor, wildwinds.com, 2017<br />

3. Roma imparatoru Gallienus (253-268) zamanında<br />

basılmış bir sikkede Metropoleos bis neokoros<br />

Ankyras yazıyor, coinarchives.com, 2017<br />

4. Önde “Mehmed Bin Murad Han”, arkasında<br />

“Hullide Mülkuhu Duribe Engüriye” yazıyor, Kamil<br />

Eron sikke koleksiyonu, 2008<br />

5. Önde “Sultan Beyazıd Bin Mehmed Han”, arkasında<br />

“Azze Nasruhu Duribe Ankara Sene 886”<br />

yazıyor, Kamil Eron sikke koleksiyonu, 2008<br />

“Ankara’ya Ungür dahi derler. Sebebi de,<br />

Ankara ve civarında, farsça bir kelime olup<br />

“Üzüm” manasını ifade eden Ungür kelimesidir.<br />

Hicri 878 senesinin Fatih mutbah<br />

(mutfak) defterinde Ungür kelimesi vardır”<br />

(Galanti, 2005:107). “… daha yakın<br />

devirlere ait bazı kaynaklarda şehre verilen<br />

Engürü adı, Farsçanın engar (üzüm)<br />

kelimesine bağlanmış, hatta kale angarya<br />

ile yaptırıldığı için, şehre böyle bir ad<br />

verildiği söylenmiştir” (Darkot, 1978:438).<br />

Evliya Çelebi meşhur Seyahatnamesinde<br />

“İran ülkesi tarihlerinde, bu kalenin, üzümü<br />

çok bol olduğundan Acem diyarında<br />

bu kaleye Engüriyye derler. Rum kayseri<br />

zamanında yedi sene her gün kırkar bin ırgat<br />

ameleler işleyip beher gün kırkar bin<br />

adama kırkar ceviz ve birer ekmek parçası<br />

ile işletip Ankariyye yani zorlama, yani<br />

ucuz işçilik ile tamamlandığı için Ankariyye<br />

Kalesi derler” (Dağlı, 2008:519) iddiasında<br />

bulunmaktadır.<br />

37<br />

T A R İ H T E


“İslam tarihçileri ise Ankara’dan<br />

“imariye”, “İmadiye”, “Amudiye”,<br />

“Beldet-i Selasil” (zincirli kent),<br />

“Kala-i Salasil”, “Zat-ül Salasil”<br />

ve “Ankori veya Angori” (Selçuklu<br />

komutanı El İdrisi’nin 12. yüzyılda<br />

adlandırması) diye söz ederler”<br />

(Sargın, 2012:8-9). Evliya Çelebi,<br />

“Arap tarihlerinde kat kat birbirine<br />

girişmiş olduğundan Mutabbak Kalesi<br />

derler. Kayser Harkil, Hazret-i<br />

Risalet-penah dünyaya geldiği<br />

sene bu kaleyi fırdolayı yedi kat demir<br />

zincirler ile kuşattığından Tarih-i<br />

Tuhfe’de Selasil (zincirler) Kalesi diye<br />

yazmıştır. Moğol dilinde Enağra Kalesi<br />

derler. Ama Nemse dilinde Osmanoğlu<br />

bu kaleye malik olduğundan Enguriyeopol<br />

ve Kostantinopol derler. Tatar<br />

dilinde Kirmen Angar derler. Türkler<br />

de Engürü, Ankırı, İnkırı, Aydınkırı, Unkuru,<br />

Enguru” (Dağlı, 2008:519-520)<br />

dendiğini ifade etmektedir. “Ankara<br />

şehrinin nam-ı kadiminde akval-i mürevvihin<br />

muhtelif olub bazılar Ammariya<br />

ve bazılar Ammariyye ve bazılar<br />

Ankara ve Engüriyye ve Kala-i Selasil<br />

ve bazılar dahi Amûdiye olmak üzere<br />

münbit sahife mekal eylemiş iseler de<br />

Ravzatü’l Ahzab’ın Şüküfe-zar tahkikini<br />

cüyibar temyiz ile ifaza iden kamûs<br />

şehr-i mezbûrun nam-ı kadimini Amûr<br />

nam zata nisbetle Amûriyye olmak<br />

üzere sahife-tıraz tedkik olmuştur”<br />

(Ankara Vilayet Salnamesi-1290,<br />

2014:96) denilerek Amûr’un da<br />

dokuzuncu göbekten Hz. Nuh’un<br />

oğlu Sam’a dayandığı ifade<br />

edilir. “Bir efsaneye göre de<br />

Nuh’un gemisinin çapası, büyük tufanda<br />

buraya düşer ve daha sonra<br />

bulunan çapanın yerine Ankara’nın<br />

kurulduğu söylenir” (Sargın, 2012:7).<br />

Ankara ismiyle ilgili bir başka iddia<br />

da “Hükümet konağı ittisalinde<br />

bulunan ma’mûl amûd (Julien<br />

sütunu) bundan (miladi 1872) bin<br />

dokuz yüz elli sene mukaddem Roma<br />

imparatorları zamanında zikr olunduğu<br />

tarihden istidlal olunup Ankara’ya<br />

Amûdiyye tesmiyesi bu amûda nisbetle<br />

olmak karin-i melhuzdur” (Ankara<br />

Vilayet Salnamesi-1290, 2014:96)<br />

şeklindedir.<br />

Ankara’nın tarihte aldığı öteki adlar<br />

ise “Ankas” (Sanskritçe’de kıvrıntı,<br />

engebe), “Ankos” (kayalık vadi,<br />

darboğaz), “Ancus” (çengel), “Ankur”<br />

(arızalı), “Ankura” (yüce anka),<br />

“Ankuria”, “Ancyre(a)”, “Ankariya”,<br />

“Ang(k)ur”, “Ancora”, “Angare”,<br />

“Ancras”, “Engura(u)”, “Enguri”,<br />

“Engüriye”, “Unguri”, “Unguriye”<br />

gibi ses düzeni olarak birbirlerine yakın<br />

isimlerdir. Tüm bu adların Latince<br />

“Anchora” (demir), engür ve kalenin<br />

angarya ile yapılmasından türediği<br />

düşünülebilir (Sargın, 2012:8).<br />

Jülian Sütunu, 2018<br />

38<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ankara<br />

Vilayeti<br />

Salnamesi,<br />

2014:140-141)<br />

Bir Yunan heyetinin kendisini ziyaretinde<br />

Atatürk, “Siz ki evvelce de Ankara’da<br />

bulunmuştunuz, bu adın nereden geldiğini<br />

bilir misiniz?” sualini irat buyurdular<br />

ve Mösyö Metaksas’a teveccühle: “İşte<br />

Ekselans, buradan geliyor” diye “Hand<br />

Atlas”taki Asya haritası üzerinde Başkal<br />

(Baykal) Gölü civarında bulunan “Ankara”<br />

(Angarsk) adını gösterdiler. Ve bu ismin<br />

oradan buraya getirilmiş olması ihtimalinin<br />

pek kuvvetli bulunduğunu söylediler<br />

ve bu mülahazatını, tarihten akınlara ve<br />

göçlere tekabül eden zamanlarda gene<br />

Orta Asya’daki Seyhun ve Ceyhun nehirleri<br />

adlarının Adana havalisine Seyhan ve<br />

Ceyhan halinde nakledilmiş olması misaliyle<br />

teyit ettiler” (Karaveli, 2011:106).<br />

“Ankulla, Ankuva, Ancyra, Ankyra, Ankira,<br />

Ankagra, Ankori, Angori, Engüriye, Engürü,<br />

Angora, Angada ve nihayet Ankara!”<br />

(Karaveli, 2011:106) “Buraya kadar verdiğimiz<br />

izahlardan, baş şehrimiz Ankara’nın<br />

insanlığın en eski kültür devresinden beri<br />

meskûn olduğu ve miladdan önce üçüncü<br />

binden şimdiye kadar, pek az değişiklikle,<br />

aynı ismi taşıdığı anlaşılmaktadır” (Erzen,<br />

2010:28).<br />

39<br />

Baykal Gölü Haritası,<br />

poland.turystyka.pl, 2017<br />

T A R İ H T E


Etimesgut İsmi ve Tarihi<br />

Ankara’nın merkez ilçelerinden Etimesgut,<br />

ilk çağlardan itibaren iskana açık, insan yerleşmelerinin<br />

olduğu bir yerdir. İlçe hudutları<br />

dâhilinde bulunan pek çok höyük, Kalkolitik,<br />

Eski Tunç Çağı, Demir Çağı, Hitit, Frig, Roma<br />

ve Bizans dönemlerine ait antik malzemelerin<br />

bulunmuş olması bu durumun açık bir<br />

göstergesidir. Ankara ve çevresinde Alt ve<br />

daha çok Orta Paleoitik dönemlere ait çeşitli<br />

eserler bulunmuştur. Bunlardan Eryaman/4.<br />

Etap ile Etimesgut/Yapracıkta Prehistorik yaşam<br />

olduğunu belirten eserler tespit edilmiş;<br />

Arkeolog Nurettin Can Gülekli tarafından<br />

Şehit Ali Köyü’nde Çatalhöyük bulunmuştur.<br />

Etimesgut’ta “Emeksiz Çiftliği”nde bulunan<br />

(Buluç, 1981:423) Arslan kabartması ise<br />

Hititlerle Frigyalılar arasındaki geçiş dönemi<br />

eseri olarak değerlendirilmektedir.<br />

Roma Hac Yolunun (Pilgrims Road) geçtiği<br />

Etimesgut ve Eryaman bölgesinde, bu yolun<br />

kilometre taşlarının (mile stones) bulunduğu<br />

tespit edilmiştir (French, 2012:180-181, 258).<br />

Mamboury, Ankara Gezi Rehberi adlı eserinde<br />

Etimesgut’u şöyle anlatır: “İstasyonun<br />

yanından aşağı inen yolun sağ tarafında,<br />

kuzeyden güneye yönelmiş en fazla 10 m.<br />

yüksekliğinde, 120 m.’ye 80 m. boyutlarında<br />

hafif eliptik biçimli bir tepecik göze çarpar.<br />

Bu, Frigyalılar, Romalılar, Bizanslıların ikamet<br />

ettikleri eski bir Hitit şehri ya da “Höyük”tür.<br />

Buraya ilk defa 1928’de geldiğimizde, etrafında<br />

farklı heykel kalıntılarıyla çevrilmiş, görkemli<br />

aslanı görebilmeyi amaçlamıştık: oyma<br />

kenarlı Roma sütun başlığı, Lidyalılara ait bir<br />

lahit parçası, Selçuklulara ait sarkıt şeklinde<br />

friz kalıntıları, Osmanlı boruları ve kırmızımtrak,<br />

kahverengimsi, siyahımsı, kahve kırmızı<br />

renkli koruyucu bir sırla kaplanmış, etrafa saçılmış<br />

bir sürü Hitit ve Frig çanak çömleği.<br />

ETIMESGUT<br />

AMAKSYZ<br />

AMAKSIS<br />

AKMASUS<br />

AHI MESUD<br />

AHI MESUT<br />

ETIMESUT<br />

ETIMESĞUT<br />

Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından kaldırılan<br />

aslan, Augustus Tapınağı’ndaki Eski Taş<br />

Müzesi’nde bulunmaktadır. 2x0.95x0.35 m.<br />

boyutlarında, yöreden çıkan bazalt döşeme<br />

taşı üzerine basit bir rölyefle ve üst zeminde<br />

dört gömme delik taşıyan bazalt bir kapak<br />

taşı üzerine zarif bir kabartmayla oyulmuş<br />

aslan, sağa doğru gidiyor gibi gösterilmiştir.<br />

Yürüyüşü asil ve sakin, kuyruğu havada, sağlam<br />

ve iyi yontulmuş kafası açık bir ağza sahip;<br />

bütün kaslar, özellikle uygun ve vurgulu<br />

arka bacak kasları başarılı bir çalışmayı göz<br />

önüne seriyor; Asurlulara ait eserleri hatırlatıyor.<br />

Bu durumda, önemli bir eski yerleşim<br />

yerinde ya da konutu süsleme imkânına sahip<br />

bir prensin sarayında duruyoruz. Yeraltına<br />

gömülü başka taşların olması da mümkün.<br />

Bu, her halükârda, Ankara Bölgesi’nin<br />

Hitit döneminde oldukça kalabalık olduğuna<br />

dair tartışılmaz bir kanıttır” (Mamboury,<br />

2014:291).<br />

40<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Kiepert’ın çizmiş olduğu haritada Etimesgut’un olduğu yer “Amaksyz (Akmasyz)” olarak<br />

belirtilirken bağlı köylerinden bazılarına da yer verilir: “Alvan, Baghlydja, Emirjaman”.<br />

“Etimesgut’un bugünkü yeri Hititler döneminde “Amaksis” olarak adlandırılmıştır. Osmanlılar<br />

ise bu yeri “Akmasus” olarak anmışlardır” (Gülekli, 1948).<br />

Ahi Mesud<br />

Ahi Mesud Türbesi, Etimesgut Belediyesi arşivi, 2018<br />

Etimesgut isminin esin kaynağı olan Ahi<br />

Mesud, Osmanlı devrinde Ankara’da yaşayan<br />

bir ahi reisidir. Ahi Mesud hakkındaki<br />

bilgiler sınırlıdır. Doğum ve ölüm<br />

tarihleri konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır.<br />

Ahi Mesud Zaviyesi 1462 yılında<br />

oğlu Minnet’in tasarrufunda olduğuna<br />

göre bu tarihten önce vefat etmiş olması<br />

gerekir. Onun ismini, Etimesgut Bağlıca<br />

Köyüne kurduğu zaviyesi ve oğlu Ahi<br />

Sinan’a ait Ahilik şeceresinden öğrenmekteyiz.<br />

Mesleği debbağlık (deri tabaklama)<br />

olan Ahi Mesud’un Kırşehir’de doğduğu,<br />

Ankara’ya da oradan geldiği kabul edilmektedir.<br />

Ahi Evrenin neslinden geldiği<br />

şeklindeki ifadeleri, akrabalık olarak kabul<br />

etmek yerine Ahilik bağı, mesleki intisap<br />

olarak kabul etmek daha doğru olur.<br />

Etimesgut bölgesi için tarihi seyir içerisinde<br />

“Amaksyz”, “Amaksız”, “Amaksis”,<br />

“Akmasus” isimleri kullanılır. Ahi<br />

Mesud’un zaviyesinin Bağluca köyünde<br />

olması hasebiyle bu köye bazen, Ahi Mesud<br />

ismi de kullanılmıştır. Mayıs 1928’de<br />

Atatürk’ün emriyle “Ahi Mesud Örnek<br />

Köyü” kurulmuş, Haziran 1928’de “Ahi<br />

Mesud Nahiyesi” ismini almıştır. 1930<br />

yılında “Etimesut” ve Aralık 1937’de de<br />

“Etimesgut” olarak ismi değişen nahiye,<br />

Mayıs 1990’da ilçe statüsü kazanmış<br />

ve Ağustos 1990 tarihinde de Etimesgut<br />

Belediyesi kurulmuştur.<br />

41<br />

T A R İ H T E


1.2<br />

ANKARA VE ETIMESGUT’TAKI ARKEOLOJIK BULGULAR<br />

Ankara Tarih öncesi devirlerden beri<br />

birçok medeniyete ev sahipliği yapmış,<br />

onlarla şekillenerek zenginleşmiştir.<br />

Ankara ve çevresinde yerleşen medeniyet<br />

ve kültürlerin ürettiği zengin kültür<br />

varlıklarının önemli bir kısmı Ankara Anadolu<br />

Medeniyetleri Müzesi’nde yer almaktadır.<br />

Ankara şehri, tarihi boyunca Anadolu’nun<br />

ortasında önemli bir merkez olarak üzerinde<br />

yaşadığı her medeniyetin bıraktığı izleri<br />

taşımaktadır.<br />

Ankara’nın ilk Paleolitik Çağ buluntuları<br />

1910 yılında R.Campbell-Thompson tarafından<br />

Uzağıl’da ve 1931’de Kurt Bittel tarafından<br />

Ankara’daki havagazı fabrikasının<br />

batısında bulunmuştur. (Kartal, 2005:50)<br />

Ankara ve çevresinde Prehistorik (Paleolitik,<br />

Mezolitik, Neolitik) devirlerine ait Uzağıl,<br />

Gavurkale’deki ile yine birkaç Paleolitik buluntu<br />

yerinin (Bağlum, Etlik, Keçiören, Hüseyingazi,<br />

Çaldağı, ve Mogan gölü çevresi,<br />

Etiyokuşu, Ergazi [Pfannenstiel, 1941]; Kalkolitik,<br />

Bakır, Erken Bronz, Hitit İmparatorluğu,<br />

Geç Hitit, Frig çağı, M. Ö. Birinci binin<br />

yarısı ve daha sonraki devirler yerleşme kalıntıları,<br />

mezarlar, çanak çömlekler, taş aletler<br />

(Osten, 1937) gibi buluntular bölgenin<br />

tarihi zenginliğini ortaya koymaktadır.<br />

Afet İnan ve Pittard 1938 yılında Ankara Merkez<br />

ile Etimesgut arasında Orta Paleolitik<br />

Çağ’a tarihledikleri Levalloiso-Moustérien<br />

aletler bulmuşlar [Pittard, 1939:res.1-8[;<br />

1939 yılında M. Pfannenstiel aynı yerde Paleolitik<br />

çağ aletleri toplamıştır [Pfannenstiel,<br />

1941:lev.I-III]. Bölgede ayrıntılı çalışmalar<br />

1946-1947 yılında Şevket Aziz Kansu ve Fikret<br />

Ozansoy uçak motoru fabrikası kazı çukuru<br />

ve daha sonra Ankara-Ayaş karayolu 9,<br />

15, 22 kilometrelerde kum ocaklarında çeşitli<br />

Paleolitik çağ aletleri bulmuşlardır (Kansu<br />

ve Ozansoy, 1952:386). Ankara’nın batısında<br />

Ergazi Köyündeki yaptıkları araştırmalardaki<br />

buluntu yerleri Ergazi yakınlarında tesadüf<br />

edilmiştir. (Müller ve Beck, 1960:116-117).<br />

Etimesgut buluntusu olarak tespit edilen 3<br />

buluntu teknik ve tipolojik açıdan orta Paleolitik<br />

dönemdendir. (Kartal, 2005:57)<br />

Kartal, 2005:68, Fig.3.<br />

Paleolitik döneme ait buluntu yerleri: Ergazi, Macunköy,<br />

Etimesgut, Elvanköy: Tayproject.org<br />

42<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Hititlerin Ankara ilindeki en önemli kalıntısı<br />

Haymana’daki Gavurkale’dir (Mamboury,<br />

2014:279). Ankara şehrinin kuruluşu<br />

ve bilinen ilk tarihi Friglerle (M.Ö. VIII.<br />

yüzyıl) başlamıştır. Friglerin efsanevi kralı<br />

Midas tarafından kurulduğu kabul edilen<br />

Ankara’da bilinen en eski yerleşim izleri<br />

Frig ve Galat devirlerinde Ankara’da Hacı<br />

Bayram Camii çevresinde bulunmuştur.<br />

Ankara çevresinde çok sayıda Frig tümülüsü<br />

olduğunu kalıntılar göstermektedir<br />

(Erzen, 1946;27).<br />

Ankara önemli bir Frig kentidir.<br />

Gordion’da 100’den fazla tümülüs,<br />

Ankara’da 20 tümülüs bunun kanıtıdır<br />

(Buluç, 1994:19). Emeksiz (Amaksiz)<br />

Çiftliğinde bulunan aslan kabartması,<br />

Atatürk Orman Çiftliği arazisinde bulunan<br />

boğa ve kanatlı grifon kabartmaları<br />

ile Ankara Eskişehir yolunun üzerinde,<br />

Ankara’ya 30 km uzaklıkta, park alanı<br />

içinde bulunan Faharet Çeşme olarak<br />

bilinen bir çeşme üzerinde biri kadın biri<br />

erkek olan ikiz tanrı Kybele sunakları<br />

olan kabartma taş (Buluç, 1994:20; Metin<br />

ve Akalın, 2001) bu bölgenin kült merkezi<br />

olduğu düşüncesini ortaya koymaktadır.<br />

Galatlar (M.Ö. III. yüzyıl) ve daha sonra<br />

Romalılar (M.Ö. I. yy.) dönemlerinde<br />

eyalet merkezi Ankara’dır. Roma devri<br />

Ankara’sı tapınağı, tiyatrosu, hamamı,<br />

ticari ve diğer yapıları ile antik çağların<br />

önemli bir merkezidir. Roma İmparatorluğunun<br />

taşra yönetim merkezi olarak<br />

Ankara’nın seçilmiş olması ile şehrin nüfusu<br />

100.000’e çıkmış, İmparatorluğun<br />

ikiye bölünmesiyle önemini korumuş<br />

ve gelişmesine devam etmiştir. (Buluç,<br />

1994:25-29) Bu devirde Orta Anadolu’nun<br />

merkezi haline gelen şehirde büyük antik<br />

bir şehirde bulunması gereken bütün yapılar<br />

mevcuttur. Tapınak, hamam, tiyatro,<br />

çarşı, üstünde heykel bulunan Jülyen<br />

Sütunu denen anıt bunlardan bazılarıdır.<br />

(Kadıoğlu, Görkay ve Mitchel, 2011)<br />

Gavurkale,<br />

Haymana, Ankara,<br />

sonkalehaymana.<br />

com, 2017<br />

Faharet Çeşme<br />

İkiz Kybele Frig Kabartması,<br />

Sevim Buluç Arşivi<br />

Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Kanatlı<br />

Grifon M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri Müzesi,<br />

2018<br />

43<br />

T A R İ H T E


Etimesgut’tan Geçen Antik Yollar<br />

Ankara, tarihte Kral Yolu, İskender Yolu ve<br />

İpek Yolu gibi isimlerle anılan önemli bir<br />

güzergâh üzerinde önemli bir şehir olmuştur.<br />

Büyük İskender’in, İran seferi esnasında Pers<br />

ordusunu Ankara’da durup beklemesi, şehrin<br />

genel konumunun ve stratejik öneminin<br />

de bir göstergesidir.<br />

Ankara, tarihte Kral Yolu, İskender Yolu ve<br />

İpek Yolu gibi isimlerle anılan önemli bir<br />

güzergâh üzerinde önemli bir şehir olmuştur.<br />

Büyük İskender’in, İran seferi esnasında Pers<br />

ordusunu Ankara’da durup beklemesi, şehrin<br />

genel konumunun ve stratejik öneminin<br />

de bir göstergesidir.<br />

David French’in Ankara ve çevresinde Galatya<br />

bölgesinde Roma döneminden kalan mil<br />

taşlarında yaptığı araştırmalarda Roma yollarının<br />

M.Ö. 129-126 yıllarında eyalet yöneticisi<br />

olan Manius Aquillius tarafından inşa edildiğini<br />

öğrenmekteyiz (French,1990:6).<br />

Franz Taeschner’in “Osmanlı kaynaklarına<br />

Göre Anadolu Yol Ağı” isimli eserinde,<br />

Ankara’ya gelen batılı ve Osmanlı yazarların<br />

kaleminden yaptığı incelemede, Ankara’ya<br />

batıdan gelen iki yoldan söz etmektedir. Bu<br />

yolların ikisi de bugünkü Etimesgut ilçesinin<br />

sınırlarında geçmektedir.<br />

Kral Yolu, balajiviswanathan.quora.com, 2017 İskender Yolu, awesomestories.com, 2017<br />

İpek Yolu - Kültür Yolu, Gökçe Günel Arşivi<br />

44<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


(Taeschner, 2010:31-32)<br />

Buna göre;<br />

Eskişehir – Ankara yolu:<br />

Dernchwamm ve Busbeck: Akköprü, Togrey - Karagedik (Hazdengri), Mesut Köy (Mazotthoy),<br />

Sangarius, Muhat (Mahatlı), Sunglie (Zugly), Jalanschy - Aly (Yılancık), Kutilin (Potuyhin),<br />

Ancira (Angur).<br />

Hacı kalfa Cihannüma: Eskişehir, Kaş, Akköprü, Oğlakçı, Sakarya suyu, Yüklü, Yılancı, Alaca<br />

atlı, Engürü.<br />

Ainsworth: Eskişehir, Atköprü, Dograi, Masud Köu, Oglakci, Sagaria, Alaca atlı, Angora (Taeschner,<br />

2010, s. 263).<br />

Baypazarı – Ankara yolu:<br />

Hacı Kalfa: Torbalı Göynük, Nasuh Paşa Hanı, diğer Nasuh Paşa Hanı, Sarılar, Beypazarı,<br />

Ayaş, İstanos, Engürü.<br />

Evliya Çelebi: Kala-i Torbalı Göynük, Köstebek Hanı, Nallı Hanı, Nasuh Paşa Hanı, Karye-i<br />

Sarılar, Beypazarı, Kasaba-i Ayaş, Karye-i Erkek su, Kala-i Angara (Engürü).<br />

Paul Lucas: Cuiniki (Göynük), Köstebek, Nalihcamp, Chaüraris (Çayırhan), Beipazar, Angoura.<br />

Ainsworth: Gönük (Torbalı), Köstebek, Nally Han, Tshayr Han (Sarılar), Bejpazar, Ajash, Ajash<br />

Beli, İstanoz, İkrek Su, Angora (Taeschner, 2010, s.264).<br />

Codex Kultur Atlas ve George E. Bean’in “A Classical Map Of Asia Minor” adlı haritalarında<br />

bu iki yolun klasik dönemlerden beri kullanıldığını görmekteyiz.<br />

45<br />

T A R İ H T E


George E. Bean:<br />

A Classical Map Of Asia Minor<br />

Fr. Fritz, Codex Kultur<br />

Atlas, Turkei, Teil 4+ Teil 5<br />

Fr. Fritz, Codex Kultur<br />

Atlas, Turkei, Teil 4+ Teil 5<br />

46<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Etimesgut Roma Dönemi Mil taşı<br />

1933 yılında Yatı Mektebi’nce yürütülen<br />

kazı çalışmaları sonucunda, Etimesgut’a<br />

üç beş dakika uzakta tren yolu kenarında<br />

60 X 70 cm. çapında, 1 m. yüksekliğinde<br />

bir yazıt bulunmuştur (Morçöl, 2007; 469).<br />

David French’in yayınından yazıt denilen<br />

bu yazılı taşın bir ‘mil taşı’ olduğu öğrenilir.<br />

Bugün Roma Hamamı’nda 113.507.99<br />

numaralı envantere kayıtlı olan mil taşı,<br />

1.22 m. yükseklikte, 0.60 m. çapında olup,<br />

mermer sütun üzerine Latince yazılıdır.<br />

Üstündeki Latin yazısından okunabildiği<br />

kadarıyla “Miltaşı, Ancyra’dan 8 mil uzakta<br />

dindar, mutlu, ülkenin babası İmparator<br />

Sezar Gaius Iulius Verus Maximus’a adanmıştır.”<br />

Ayrıca üzerinde AD 235 G. Iulius<br />

Verus Maximianus, AD 293-305 Diocletianusve<br />

Maximianus yazılıdır (French,<br />

2003:194-195).<br />

Etimesgut<br />

Mil taşı - Roma<br />

Hamamı Açıkhava<br />

Müzesi, French,<br />

2003:194<br />

47<br />

T A R İ H T E<br />

Ankara Roma Hamamı<br />

Açıkhava Müzesi,<br />

2018


Emeksiz (Amaksiz) Höyük<br />

Amaksiz Höyükte bulunan aslan rölyefi, H.H. Von Der Osten<br />

Höyük ilk kez H.H. von der Osten'in kitabında<br />

geçmektedir. Osten, Höyüğün planını çizmiş<br />

ve yayınlamıştır. Osten’e göre “Paşa Çiftlik<br />

istasyonu yanında yer alan Höyük 175 metre<br />

uzunluğunda, 100 metre genişliğinde, 8-10<br />

metre yüksekliğindedir. Höyük Kiepert'in haritasında<br />

Amaksiz olarak geçmektedir. (Bu<br />

ismi yakınlarda bulunan Emeksiz Çiftliğinden<br />

aldığı düşünülmektedir.) Höyük üzerinde yapılan<br />

araştırmada geç klasik sarkofajı, vakur<br />

kabartma bir aslan rölyefi bulunmuştur. Bu kabartma<br />

Hitit kabartmalarına benzer, ancak Frig<br />

sanat eseridir. Höyüğün güneyinde büyük bir<br />

Roma ve Bizans yerleşmesi, üzerindeki çanak<br />

çömlekten eski bir Hitit yerleşmesi ve sonraki<br />

dönemlerde nekropol olarak kullanılmıştır.”<br />

(Osten, 1926)<br />

13.04.1933’de Fidanlıkta çalışan işçiler fidan<br />

çukuru açarken sütun başlığı ve sütun parçaları<br />

bulur. Maarif Vekili’nin başında bulunduğu<br />

Etimesgut Yatı Mektebi Müdürlüğü ile fidanlık<br />

çalışanlarının höyükte yaptıkları bir sondaj<br />

çalışması sonucunda alçı kabartmalar ve<br />

sırlı seramik parçaları açığa çıkarılır. (Morçöl,<br />

2007:469)<br />

Üstte: Amaksiz Höyükte<br />

bulunan aslan<br />

rölyefi ve Atatürk<br />

Orman Çiftliği arazisinde<br />

bulunan boğa<br />

ve kanatlı grifon,<br />

Koşay, 1935:9<br />

Amakzis Höyük,<br />

Çizim: H.H. Von Der<br />

Osten<br />

Ernest Mamboury, Ankara Rehberi kitabında<br />

Amaksiz Höyük’ten söz eder: “Etimesgut’ta<br />

İstasyonun yanından aşağı inen yolun sağ tarafında,<br />

kuzeyden güneye yönelmiş en fazla 10<br />

m. yüksekliğinde, 120 m. X 80 m. boyutlarında<br />

hafif eliptik biçimli bir tepecik olduğunu, bunun<br />

Frigyalılar, Romalılar, Bizanslıların ikamet<br />

ettikleri eski bir Hitit şehri ya da Höyük olduğunu<br />

söyler. İlk kez 1928’de geldiğinde, etrafında<br />

farklı heykel kalıntılarıyla çevrilmiş, görkemli bir<br />

aslanı görmeyi beklerken, oyma kenarlı Roma<br />

sütun başlığı, Lidyalılara ait bir lahit parçası,<br />

Selçuklulara ait sarkıt şeklinde friz kalıntıları, Osmanlı<br />

boruları ve kırmızımtrak, kahverengimsi,<br />

siyahımsı, kahve kırmızı renkli koruyucu bir sırla<br />

kaplanmış, etrafa saçılmış bir sürü Hitit ve Frig<br />

çanak çömleği ortaya çıktığını görmüştür.<br />

48<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Burada bulunan aslan rölyefinin Müzeler<br />

Genel Müdürü tarafından, Augustus Tapınağı’ndaki<br />

Eski Taş Müzesi’ne kaldırıldığını<br />

öğrenmiştir. 2x0.95x0.35 m. boyutlarında,<br />

yöreden çıkan bazalt döşeme taşı üzerine<br />

ve üst zeminde dört gömme delik taşıyan<br />

bazalt bir kapak taşı üzerine zarif bir kabartmayla<br />

oyulmuş Aslan rölyefinin, sağa<br />

doğru gidiyor gibi gösterilmiştir. Yürüyüşü<br />

asil ve sakin, kuyruğu havada, sağlam ve iyi<br />

yontulmuş kafası açık bir ağza sahip; bütün<br />

kaslar, özellikle uygun ve vurgulu arka bacak<br />

kasları başarılı bir çalışmayı göz önüne<br />

seriyor; Asurlulara ait eserleri hatırlatıyor.<br />

Bu durumda, önemli bir eski yerleşim yerinde<br />

ya da konutu süsleme imkânına sahip<br />

bir prensin sarayında duruyoruz. Yeraltına<br />

gömülü başka taşların olması da mümkün.<br />

Bu, her halükârda, Ankara Bölgesi’nin Hitit<br />

döneminde oldukça kalabalık olduğuna<br />

dair tartışılmaz bir kanıttır.” (Mamboury,<br />

1934:279)<br />

Etimesgut’ta bulunan Frig Aslanı M.Ö. 1200-700,<br />

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

Hamit Zübeyir Koşay Ankara Budun Bilgisi<br />

adlı eserinde Etimesgut ve Atatürk Orman<br />

Çiftliği bölgesinde bulunan Frig dönemi<br />

kabartmalarından söz etmektedir. (Koşay,1935:7-9)<br />

Burada sözü edilen “Aslan” rölyefi bugün<br />

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde<br />

Taş Eserler Salonunda sergilenmektedir.<br />

Bu aslan kabartması gibi Atatürk Orman<br />

Çiftliği ve civarında yapılan kazılarda ortaya<br />

çıkan kanatlı grifon ve boğa heykellerinin<br />

bulunması bu bölgenin Frigler döneminde<br />

önemli bir kült ve tapınma merkezi<br />

olduğunun kanıtıdır.<br />

Sevim Buluç, Frigya Aslanı hakkında yaptığı<br />

incelemede; kızıl renkli Ankara taşından,<br />

genişlik 195 cm, yükseklik 90 cm, derinliği<br />

31 cm ve üst kısmında dört kenet oyuğu<br />

olan bu kabartmanın 1898 yılında Crowford<br />

ve Anderson tarafından Ankara’nın 14 km<br />

batısında Emeksiz Çiftliğinde bulunduğunu<br />

(Buluç, 1981:424) belirtir.<br />

Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Boğa<br />

Kabartması M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

49<br />

T A R İ H T E


Atatürk Orman Çiftliği<br />

Fidanlık’ta bulunan Boğa<br />

Kabartması M.Ö. 1200-700,<br />

Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

Hacı Bayram Cami arkasında<br />

Ahiyakup Mahallesinde bulunan<br />

kanatlı grifon M.Ö. 1200-700,<br />

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

50<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Atatürk Orman Çiftliği<br />

Fidanlık’ta bulunan Kanatlı<br />

Grifon M.Ö. 1200-700,<br />

Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

51<br />

T A R İ H T E


1.3<br />

HİTİT ÖNCESİ DÖNEM<br />

Anadolu, coğrafi konumuyla medeniyet<br />

tarihinin iki temel kıtası arasında -Asya<br />

ile Avrupa arasında- doğal bir köprü<br />

konumundadır. Asya’dan Avrupa’ya uzanan<br />

bu büyük yarımada boyutlarından beklenmeyecek<br />

kadar çok iklim ve bitki örtüsü çeşitliliğine<br />

sahiptir. Bu nedenle, iki kıta arasında<br />

uzanan Anadolu Yarımada’sının göstermiş<br />

olduğu bu çeşitlilik tarih boyunca farklı hayat<br />

biçimlerinin, pek çok sosyal hareketliliğin, ticaret<br />

ve savaş seferlerinin yol güzergâhında<br />

farklı birçok kültürün gelişmesine sahne olmuştur.<br />

“Paleolitik Çağ, yaklaşık 2 milyon yılı kapsayan<br />

çok uzun bir kültür sürecidir. İnsanoğlunun<br />

Anadolu Yarımadası’ndaki en erken yerleşmeleri<br />

Alt Paleolitik Çağ’a (Eski Taş Devri)<br />

kadar uzanır. Anadolu yarımadasında, en<br />

azından günümüzden 900.000 yıl kadar önce<br />

Konya Dursunlu’daki bulgularla başlamış olduğu<br />

bilinmektedir” (Alanyalı, 2012:4).<br />

“Ankara ve çevresinin en yaşlı jeolojik oluşumları,<br />

günümüzden 545-251,4 milyon yıl öncesi<br />

olan Paleozoik Dönem’e (Birinci Çağa) aittir.<br />

Bu dönemle ilişkilendirilen birçok fosil bulunmuştur.<br />

Ankara’nın kuzeyinde bulunan fosiller<br />

ise Mezozoik Dönem’in (İkinci Çağ 251,4-65,5<br />

milyon yıl) ilk dönemi olan Trias’tan (günümüzden<br />

251,4 milyon yıl önce başlayıp 205,1<br />

milyon yıla kadar süren jeolojik bir dönem) kalmadır.<br />

Bu dönem süresince var olan Paleotetis<br />

Denizi, sıkışma kuvvetlerinin etkisiyle kaybolur<br />

ve 40 milyon yıl sonra Liyas Dönemi’nde,<br />

Paleotetis’in güneyinde Neotetis isimli yeni bir<br />

deniz oluşur. Liyas Dönemi’nde denizde yaşayan<br />

yumuşakça sınıfından oluşan omurgasız<br />

dev boyutlu Ammonoid fosili Keçiören ilçesinin<br />

Bağlum Beldesi Kösrelik köyünde bulunur.<br />

Lytoceras adı verilen bu canlının 65 milyon yıl<br />

önce soyu tükenmiştir. Bu fosil Tabiat Tarihi<br />

Müzesinde sergilenmektedir. Ayrıca müzede<br />

bu fosilin yanında Ammonoid çeşitlerinide<br />

içeren kırmızı renkli kireç taşları da yer alır. Ta-<br />

Kara Kaplumbağası kemikleri<br />

(testudinidae) Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

Tunç Çağı madenciler, Anadolu<br />

Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

52<br />

Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


iat Tarihi Müzesinde sergilenen, Körelik’te<br />

bulunmuş 193 milyon yıl yaşındaki Ammonoid<br />

fosili ve Kızılcahamam/Beşkonak ile<br />

Güvem’deki deniz hayvanları fosilleri, Ankara<br />

ve çevresinin uzun yıllar önce bir deniz<br />

olduğunu gösterir. Kazan/Güvenç mevkiinden<br />

bol miktarda elde edilen üçüncü jeolojik<br />

zamana ait deniz kabuklarının (istiridye,<br />

midye, denizyıldızı, deniz kestanesi ve deniz<br />

minareleri gibi) fosilleri de bu durumu<br />

destekler. Dördüncü jeolojik zaman olan<br />

Kuaterner’e ilk insanın ortaya çıkmasından<br />

dolayı, Antropozoik Çağ (İnsan Çağı) da denilir.<br />

Kuaterner, Pleistosen ve Holosen diye<br />

iki alt birime ayrılır. İlk insanların yaşadığı<br />

Paleolitik Çağ, Pleistosen evrededir. Paleolitik<br />

Çağı’nın kapanmasıyla halen yaşadığımız<br />

Holosen Evre başlar. Holosen Evre’de<br />

günümüzün iklim koşulları hüküm sürerken<br />

Pleistosen’de dünyanın çoğu kesiminde<br />

dört büyük buzullaşma ve üç buzul evre vardı.<br />

Anadolu ve merkezindeki Ankara, bu buzullaşmanın<br />

uzağında olup insanın yaşaması<br />

için uygun iklim koşullarına, verimli topraklara,<br />

zengin bitkisel ve hayvansal besinlere<br />

sahipti” (Sargın, 2012:10-12).<br />

“Paleolitik Çağ ile başlayan insanlık tarihinden<br />

daha önceki Senozoik Dönem’in<br />

(Üçüncü Çağ) en uzun bölümü olan Miyosen<br />

Dönem’inde (23,8-5,32 milyon yıl öncesi)<br />

Ankara’nın Kuzey ve Kuzey Batısında<br />

yaşamış, fakat günümüzde yok olmuş memeli<br />

hayvan türlerinin (zürafa, fil, gergedan,<br />

maymun ve dev kara kaplumbağaları gibi)<br />

varlığı Kazan/Sinaptepe’de görülür. Sinap<br />

Farmasyonu adı verilen ve 1989 yılından itibaren<br />

uluslararası bir proje kapsamında yapılan<br />

çalışmalarda Ankara ilçelerinde (Kahraman<br />

Kazan, Kızılcahamam, Çubuk, Ayaş,<br />

Beypazarı, Elmadağ, Yenimahalle ve Keçiören)<br />

yüzden fazla fosil yatağı bulunmuştur.<br />

Bu fosil yatakları her üç kıtada (Asya, Afrika<br />

ve Avrupa) yok olmuş hayvan ve bitki türlerinin<br />

en zengin özelliklerini gösterir.<br />

Etimesgut’ta<br />

bulunan 140-160<br />

Milyon yıl öncesine<br />

ait (Geç Jura)<br />

Aspidoceras sp.<br />

fosili, MTA Tabiat<br />

Tarihi Müzesi<br />

Bağlum’da<br />

bulunan 100-<br />

190 Milyon yıl<br />

öncesine ait(Geç<br />

Jura Dönemi)<br />

Lytoceras<br />

(ammonit) fosili,<br />

MTA Tabiat Tarihi<br />

Müzesi<br />

Kızılcahamam’da<br />

bulunan Odonat<br />

(Tayyare Böceği<br />

fosili, üst miyosen<br />

dönem),<br />

MTA Tabiat Tarihi<br />

Müzesi<br />

53<br />

T A R İ H T E


Yine Miyosen Dönemi’n başlangıcında (23,8-<br />

15,0 milyon yıl öncesi) Çamlıdere Pelitçik Yahşihan<br />

Köyü silisleşmiş (taşlaşmış) “Ağaç Fosil<br />

Ormanı” adı altında çam ve meşe ağaçlarının<br />

bulunduğu karışık bir ormanın fosil kalıntıları<br />

mevcuttur. Çamlıdere-Kızılcahamam arasında<br />

kalan ve “Galatya Masifi” olarak adlandırılan<br />

bölge Jeopark olarak düzenlenmektedir” (Sargın,<br />

2012:12-13). “Ankara ile Etimesut arasında<br />

bulunan Ergazi köyünden uzak olmayan Ankara<br />

çayının bir graviere’i (çakıllı ve iri daneli kum)<br />

bulunmuştur” (Galanti, 2005:18).<br />

“Anadolu’daki insan karakterli ilk fosil primat<br />

kalıntıları 1955-1957 yılları arasında Fikret<br />

Ozansoy tarafından Ankara’da bulunur ve<br />

“Ankara pithecus meteai Ozansoy” (Ankara<br />

Maymunu) adı verilir. Daha sonra 1980 yılında<br />

P.Andrews ve İ.Tekkaya tarafından ikinci maymun<br />

fosili ve 1995 yılında da Kazan/Örencik-<br />

Delikayıncak Tepe’de üçüncü maymun fosili<br />

bulunur ve yaşı 9,8 milyon yıl olarak hesaplanır.<br />

Miyosen Dönem’de Ankara ormanlarında<br />

yaşayan ve “Ankara Maymunu” adı verilen bu<br />

fosilin önemi; günümüzdeki goril, orangutan,<br />

şempanze gibi kuyruksuz maymunların özelliklerini<br />

tek bir örnekte toplamasıdır” (Sargın,<br />

2012:13).<br />

“Mezolitik dönem toplulukları nehir boylarına<br />

taşınmaya başlamış ve ilk kez yerleşik düzene<br />

geçmeye başlamışlardır” (Alanyalı, 2012:10).<br />

Ankara’da da ilk yerleşimin Hatip Çayı kenarındaki<br />

hem güvenlik açısından ulaşılması zor<br />

sarp ve kayalıklı tepe, hem de gıda gereksinimi<br />

için Çubuk Ovası’na yakın Ankara Kalesi’nin<br />

bulunduğu bölge olduğu tahmin edilmektedir<br />

(Sargın, 2012:4). Ankara’nın bilinen tarihi Paleolitik<br />

Çağa kadar uzanmaktadır. Bu döneme<br />

ait çeşitli eserlere Gâvurkale, Ergazi, Lodumlu<br />

ve Maltepe’de rastlanmıştır. “1910’da İngiliz R.<br />

Campbell -Thompson, Ankara civarında Uzağıl<br />

Ankarapithecus meteai<br />

(Ankara Maymunu)<br />

Fosili, 1955-1957<br />

Fikret Ozansoy<br />

1995 yılında, Ankara- Kazan- Delikayıncaktepe<br />

kazılarında gün ışığına<br />

çıkarılan 9,8 Milyon yıllık kuyruksuz<br />

maymungillere ait fosil, Anadolu<br />

Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

54<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


adı verilen ve bugün bir çiftlik olan yerde,<br />

Orta Paleolitik devresine ait olup yontulmuş<br />

Paleolitik iki alet ile taştan bir yarım balta<br />

bulmuştur” (Galanti, 2005:15).<br />

“Anadolu ve Önasya’da bir geçiş dönemi<br />

olarak düşünmemiz gereken Mezolitik Çağ<br />

kültürleri, Anadolu’da ve Önasya’da ilk yerleşik<br />

toplulukların çıkışıyla M.Ö. 10.000’ den<br />

sonra yerini Neolitik döneme bırakır” (Alanyalı,<br />

2012:7).<br />

“Mikrolit adını verdiğimiz minik aletler yeni<br />

işlevleri karşılayacak şekilde tahta, kemik ya<br />

da boynuz saplarının üzerine yerleştirilerek<br />

farklı işlevlerde kullanılmak üzere kompozit<br />

aletler (balta, orak, ok) üretiminde kullanılmıştır.<br />

Mezolitik Çağ’da izlenen önemli bir<br />

yenilik de beslenmenin çeşitlenmesi olmuştur.<br />

Daha önceleri protein ağırlıklı beslenme<br />

türü hâkimken bu dönemde çeşitli yemiş,<br />

bitki ve köklerin beslenme alışkanlığının bir<br />

parçası hâline geldiği görülmektedir. Bu,<br />

ileride üretim devrimi olarak adlandırılacak<br />

olan Neolitik Dönemi hazırlayan önemli etkenlerden<br />

bir olmuştur. Neolitik Dönem ile<br />

birlikte karşımıza çıkan en önemli olgu hızlı<br />

ve köklü değişim sürecidir. Neolitik Dönem<br />

yeni arayışların olduğu, günümüz kültürünü<br />

oluşturan öğelerin tümünün sürekli olarak<br />

biçim değiştirdiği çok dinamik bir süreç olarak<br />

algılanmalıdır” (Alanyalı, 2012:7-8).<br />

Eti Yokuşu’nda 1937’de Türk Tarih Kurumu<br />

tarafından yapılan ve Prof. Dr. Şevket Aziz<br />

Kansu tarafından idare edilen kazıların raporu<br />

“Eti Yokuşu Hafriyatı Raporu” adıyla<br />

basılmıştır. Bu raporda buranın en az M.Ö.<br />

3.000 yıllarında iskân edildiği belirtilmektedir.<br />

Raporda birinci kısımda graviye içinde<br />

elde edilen Paleolitik aletler, ikinci kısımda<br />

ise Kalkolitik yerleşim yerinde toplanan keramik<br />

ve diğer çeşitli kültür piyesleri ayrıntılı<br />

olarak incelenmiş ve envanterleri yayınlanmıştır.<br />

Ankara’nın Hitit öncesi tarihsel gelişimini<br />

yansıtan bu bulgular, Ankara Anadolu<br />

Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.<br />

Atatürk Orman Çiftliği arazisinde bulunan Bronz<br />

Halka ve Bronz Konik Sap, Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

Ankara doğa tarihine ait buluntular, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

55<br />

T A R İ H T E


1.4<br />

HİTİTLER (ETİLER) DÖNEMİ<br />

Anadolu’da “<br />

M.Ö. ikinci bin yıllarında<br />

yaşamış ve büyük bir uygarlık kurmuş<br />

olan Hititler, bu devirlere ait arkeolojik<br />

alanların kazıları yapılmadan çok önce<br />

çeşitli kaynaklardan az da olsa tanınmakta<br />

idiler. Büyük Hitit Devleti’nin yıkılışından<br />

(M.Ö. ±1190) sonra Eski Anadolu’nun İç Güney<br />

ve Güneydoğunun bazı kısımları ile Kuzey<br />

Suriye bölgelerinde yerleşmiş olan ve<br />

de Hititler’in bir nevi devamı olarak kabul<br />

edilen bu devre Geç Hitit Devletleri/Beylikleri<br />

adı verilmektedir. Bu dönem ile ilgili bazı<br />

kişilere ait öykülerde İbranice Het oğulları ya<br />

da feminen (dişil) Hitti(m) olarak kutsal kitap<br />

Tevrat’ta daha sonra da İncil’de yer almaktadır.<br />

Ayrıca Eski Mısır ve Mezopotamya (Akad-<br />

Asur-Babil) belgelerinde de Hititler’den söz<br />

edilmektedir. Bu belgelerde geçen Hititler<br />

batı dillerine; İngilizce The Hittites, Almanca<br />

Die Hethiter, Fransızca (eski) Heteen daha<br />

sonra İngilizce yazılışına uygun olarak, Les<br />

Hittites, İtalyanca (H)ittito ya da eteo şeklinde<br />

aktarılmıştır. Türkiye’de Cumhuriyetin ilk<br />

yıllarında bu eski Anadolu toplumunun adı<br />

Fransızcanın etkisi ile Eti(ler) olarak ortaya<br />

çıksa da sonradan bilimsel olarak daha doğru<br />

olan Hitit(ler) adı benimsenmiştir” (Koç,<br />

2006:7).<br />

56<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Hititlerin kökeni, Anadolu’ya nereden<br />

geldikleri konusu tartışmalı olup bu konuda<br />

farklı görüşler vardır. M.Ö. 2000<br />

dolaylarında doğudan Kafkasya Derbent<br />

kapılarından girmiş oldukları genellikle<br />

benimsenen varsayımdır. Son yıllarda ileri<br />

sürülen bir görüşe göre ise Hititler Orta<br />

Anadolu kökenli yerli Anadolulu bir topluluktur.<br />

Farklı etnik kökenli, farklı dillerin<br />

konuşulduğu Anadolu’da ilk siyasal birlik<br />

kurma çalışmasının başında, kökeni Orta<br />

Anadolu’da Kuşşara kentine dayanan Pithana<br />

oğlu Anitta (M.Ö. 1750) yer almaktadır.<br />

Anitta, Neşa (Kültepe), Zalpa ve<br />

Hattuş (Boğazköy)’u ele geçirdikten sonra<br />

Büyük Kral unvanını almıştır. Anitta, Neşa<br />

kentini kendine başkent yapmıştır. Kültepe<br />

(Neşa)’de bir sarayda bulunan tunç<br />

mızrak ucu üzerinde Kral Anitta’nın sarayı<br />

yazılıdır. Anitta, bölgede giderek güçlenip,<br />

Anadolu beyliklerini birer birer denetim<br />

altına alarak merkezî Hitit Devleti’nin<br />

temellerini atmıştır. Anitta’dan yaklaşık<br />

yüz yıl sonra, aynı soydan gelen Kuşşaralı<br />

Labarna, Hattuş kentini başkent yapıp,<br />

kente Hattuşa, kendine de Hattuşili (Hattuşalı)<br />

adını verdi (M.Ö. 1650-1620)” (Sivas,<br />

2013:83).<br />

57<br />

Hitit Uygarlığı’nın simgesi sayılan ve<br />

bir dönem Ankara şehrinin de amblemi<br />

olan Hatti Güneş Kursları (solda<br />

ve sağda), Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

T A R İ H T E


1928’lerden itibaren Türk Tarihinin araştırılması<br />

için oluşturulup çalışmalara<br />

başlayan ‘Türk Ocağı<br />

Türk Tarihi Tetkik<br />

Cemiyeti’nin çıkardığı<br />

Türk Tarihinin<br />

Ana Hatları kitabında<br />

“Küçük Asya ahalisi, Hittite<br />

ve emsali isimlerle<br />

tanıttırılmış Türklerdir.<br />

Bunlar tarihten evvel<br />

Orta Asya yaylasından garba<br />

vukubulan muhaceretlerde buraya<br />

gelmişlerdir. Ve mezepotamyanın<br />

ilk otokton ahalisi olan Sümerlerle ve<br />

İran garbında ilk yerleşen Elamlarla<br />

akrabadırlar. Nitekim Adalar denizinin<br />

ve bunun garbındaki kıt’anın ve Trakyanın<br />

dahi ilk sakinleri ayni menşe ve ırktandırlar.<br />

Etiler brakisefal, çıkık elmacık<br />

kemikli, mukavves burunludurlar.<br />

Samîler böyle değildir. Sümerler ve<br />

Elâmlar böyledir” (Türk Tarihi Heyeti,<br />

1930:231-232). Bu çalışmalara paralel<br />

olarak yazdığı Etiler (Hititler) kitabında<br />

Selahattin Kandemir de “Etiler,<br />

Anadolu’nun ilk medeniyetlerini<br />

kuran Türk ırkının kuvvetli<br />

bir şubesidir. Bunlar<br />

binlerce sene yaşıyan kudretli bir<br />

medeniyet meydana getirmiş, özlü<br />

ve yüksek sanat yaratmış hür ve fatih<br />

bir millettir. Bu millet doğudan batıya<br />

giden medeniyet zincirinin<br />

bir halkasıdır” (Kandemir,<br />

1933:4) demektedir. Etimesgut<br />

isminin kaynağının bu<br />

tezden yola çıkılarak “Eti”lere<br />

dayandığı iddiaları da vardır.<br />

Üstte: Hitit Dönemine<br />

Ait Geyik<br />

Figürü, Altta:<br />

Pişmiş toprak.<br />

İnandık, MÖ. 17.<br />

yüzyıl, Anadolu<br />

Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

Hititlerin merkezlerinin Ankara’nın doğusunda<br />

yer alan bugünkü Çorum Boğazköy’de<br />

Hattuşa olduğu belirlenmiştir. 1906-1913 yılları<br />

arasında Alman bilim adamı Hugo Winckler<br />

tarafından burada yapılan kazılarda Hititlere<br />

ait çivi yazısı ile yazılmış yaklaşık 10400<br />

tablet meydana çıkarılmıştır. “Çivi yazılı<br />

metinlere göre Hitit ülkesinin (bugünkü<br />

Anadolu’nun büyük bir kısmı) adı<br />

Hatti Memleketidir. Hititler’den<br />

önce Anadolu’da yaşamış olan<br />

bu kavimle ilgili Boğazköy Arşiv-<br />

Kitaplığı’nda Hititçe metinler<br />

içerisinde Hatti dilinde yazılmış<br />

bölümler bulunmaktadır. Neşa kentinin<br />

dilini konuştuklarını belirten Hititler,<br />

Anadolu’ya göç ettikten sonra<br />

da ülkenin adını, değiştirmemişlerdir.<br />

Metinlerde kendilerini “Hattili adam,<br />

Hatti memleketi halkı, Hatti memleketi<br />

evlatları/çocukları”, Hitit kralları ise<br />

kendilerini “Hatti Memleketinin Büyük<br />

Kralı” olarak tanıtmaktadırlar” (Koç,<br />

2006:13).<br />

Avram Galanti, Ankara Tarihi kitabında<br />

Hititlerin ‘Het Kavmi’ ismiyle Ahdi<br />

Atik’te [Tekvin, 1, 23 üncü fasıl]<br />

yer aldığından bahseder:<br />

“1843 senesinde, ilim erbabı,<br />

Ahdı Atikin pek çok yerlerini tetkik<br />

ederek, “Het” namında bir kavmin<br />

mevcud olduğunu meydana çıkarmışlardır.<br />

Hazreti İbrahim’in karısı<br />

olan “Sara”nın vefatı üzerine, İbrahim,<br />

karısını gömmek için Het<br />

evladından 400 miskal kıymetinde<br />

bir arsa satın almıştır” (Galanti,<br />

2005:19).<br />

“Etiler, Anadolu’nun ilk medeniyetlerini kuran Türklerin<br />

kuvvetli bir şubesidir. Etimesgut isminin bu nedenle “Eti”lere<br />

dayandığı ifade edilmektedir.<br />

58<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


“Hititler, bilindik toplumlar arasından ilk<br />

olarak yerleşim yerlerinin doğusunda<br />

bulunan Babillilerle, daha sonra<br />

da güneyde bulunan Mısırlılarla<br />

iletişime geçmişlerdir. Babil tarihi,<br />

Hititlerden ilk kez, Babil’in ele<br />

geçirilmesi ve yıkımı sırasında söz<br />

eder. Babil tabletlerinden, Hitit Kralı<br />

Mursilis’in Babil’i yerlebir ettiğini ve<br />

Kral Hammurabi’nin hanedanlığına<br />

son verdiğini öğreniyoruz”<br />

(Mamboury, 2014:56).<br />

“Babil’in alınması ve yağmalanması<br />

ile (M.Ö. 1925) Hattuşili’nin<br />

Ramses’le anlaşması (M.Ö 1295)<br />

arasında, yaklaşık karanlıkta kalmış<br />

altı yüzyıl vardır. Milattan on<br />

dört yüzyıl önce, Hitit İmparatorluğu<br />

gelebileceği en yüksek noktaya<br />

ulaşmış görünüyordu ve Mısırlıların<br />

“Büyük Hatti” diye adlandırdıkları<br />

güçlü, uygar bir ülkeydi” (Mamboury,<br />

2014:56).<br />

“Hititler (MÖ 1660-1190) Anadolu’ya<br />

geldiklerinde Hatti Beylikleri’nin egemenliğine<br />

son verirler. Anadolu’da<br />

merkezi Devlet yapısını oluşturarak bir<br />

İmparatorluk kuran Hititler’in Ankara’yı<br />

Askeri Garnizon olarak kullandıkları sanılmaktadır”<br />

(Sargın, 2012:18).<br />

“1861’de Anadolu’da bir seyahate çıkan<br />

ve birkaç ay Ankara’da kalan Georges<br />

Perrot şehrin 2 km. uzağındaki<br />

Kalaba’da bir çeşmenin üzerinde,<br />

ayakta durmuş ağzı açık bir aslanı<br />

temsil eden bazalttan yapılmış bir<br />

kabartma görmüştür. Bu aslan temsili<br />

günümüzde İstanbul Müzesi’nde<br />

bulunmaktadır. Bir ikincisi ise, şehrin doğusunda<br />

yer alan Yalıncak’ta (Etimesgut)<br />

küçük boyutlu bir höyüğün üzerinde bulunuyordu.<br />

Müzeler Genel Müdürlüğünün<br />

Hasanoğlan<br />

(Ankara) kadını,<br />

gümüş heykelcik,<br />

Anadolu<br />

Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

dikkatini çektikten sonra aslanı 1928’de<br />

Ankara Müzesine naklettiren de elinizdeki<br />

bu rehberin yazarıdır (E. Mamboury).<br />

Ankara ve İstanbul Müzeleri,<br />

Boğazköy, Alacahöyük, Zincirli,<br />

Adana, Sakçagözü, Cerablus, Tel<br />

Halaf, vs. yerlerde bulunan önemli yapıların<br />

ön cephelerini süsleyen birçok<br />

kabartma/heykele sahiptir. Diğer<br />

izole heykeller yine hemen her<br />

yerde, özellikle (Alaca)Höyük,<br />

Boğazköy ve doğu vilayetlerinde<br />

bulunurlar. Ölçülü bloklar<br />

üzerindeki bu kabartmalar dışında,<br />

Boğazköy’deki Yazılıkaya’da<br />

ve Ankara’nın kuzeyinde şehre<br />

60 km. mesafedeki Haymana Platosu<br />

üzerinde, Oyaca yakınlarında<br />

Gâvurkale’de bulunan ünlü kaya<br />

kabartması vardır. İstanbul Arkeoloji<br />

Müzesi bir Hitit koleksiyonu<br />

oluşturmuş ilk müzedir. Bu müze<br />

sahip olduğu kabartma/heykeller<br />

ve Boğazköy tabletleriyle Ankara<br />

Müzesi’ndeki koleksiyonla birlikte bu<br />

alandaki en zengin müzelerden biridir”<br />

(Mamboury, 2014:58).<br />

En büyük çoğunluğu Ankara Anadolu<br />

Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen<br />

“Hitit tabletleri; Boğazköy’ün dışında,<br />

Mısır’da Tel el Amarna’da, Hatay’da<br />

Tel Açana’da, Kuzey Suriye’de Meskene/Emar’da,<br />

Ras Şamra’da,<br />

Tarsus’ta, Boğazköy’e çok yakın olan<br />

Alacahöyük’te (Çorum ilinin 45 km.<br />

güneyi), Yozgat Kerkenez Dağı Taşlık<br />

Höyükte, Çankırı Ankara arasında<br />

İnandıktepe’de, Tokat Zile Maşat<br />

Höyükte, Çorum Ortaköy’de (Çorum<br />

ilinin 53 km. güney doğusu), Sivas Şarkışla<br />

Kuşaklı ile Yıldızeli Kayalıpınar ve Samsun<br />

Viranşehir Oymaağaç’ta bulunmuştur”<br />

(Koç, 2006:14).<br />

59<br />

T A R İ H T E


AMAKSİZ (Emeksiz)<br />

Küçük Asya’daki Hitit Yerleşim Yerleri, Mamboury, 2014:57<br />

Chimera, Hem İnsan hem de Aslan Başlı Kanatlı Aslan<br />

Geç Hitit Dönemi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

“Ankara ve çevresindeki en büyük Hitit yerleşimi<br />

Haymana Külhöyük ve çevresindedir.<br />

Günümüzün ünlü Haymana Kaplıcalarının bilinen<br />

tarihi Hititlere kadar uzanır. Romalılar<br />

bu tesisleri daha da geliştirerek bir sıcak su<br />

tedavi merkezine dönüştürmüştür. Ayrıca bu<br />

dönemde Anadolu’da bulunan ve Hititlerin<br />

akrabası kabul edilen Laviler’in Beypazarı<br />

İnözü Vadisindeki mağaralarda yaşadıkları<br />

da bilinir” (Sargın, 2012:18).<br />

“Kentin bazı yerlerinde (Keçiören/Kalaba,<br />

Altındağ/İsmetpaşa Mahallesindeki Ahi Yakup<br />

Camii civarı gibi) Hititlere ait Arslan ve<br />

Sfenks denilen insan başlı Arslan gövdesi<br />

hayvan resimleri bulunmuşsa da en önemli<br />

buluntu Mürted Ovasının yakınındaki Kazan/Bitik’te<br />

Erken Hitit Dönemine yani M.Ö.<br />

2000’e tarihlendirilen bir Bitik Vazosudur.<br />

Haymana yakınlarındaki Külhöyük’e çok yakın<br />

olan Gavurkale’de ise Hititlere ait dini<br />

amaçlı yapılmış kabartmalar bulunur. Ayrıca<br />

Etimesgut, Sincan/Esenler, Yalıncak, Gölba-<br />

60<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Önasya Haritası, TTT. Cemiyeti, Tarih-1, 1932:3<br />

şı/Çayırlı, Hacılar, Taşpınar, Cemşit ve Karaoğlan,<br />

Kazan/Güvenç, Akyurt/Balıkhisar<br />

ve Elecik, Ayaş/Ilıca-Asarcık ve Tekke (Datçabelen),<br />

Polatlı/Karahöyük-Yassıhöyük,<br />

Müslüm, Sarıoba-Uludere, Beyceğiz, Karatepe,<br />

Karapınar-Yeşiltepe, Gündoğan,<br />

Eski Köseler, Temelli-Alagöz-Paşatepesi,<br />

Ballı Kuyumcu, Haymana/İkizce-Kültepe-<br />

Külhöyük, Oyaca-Karacaören, Halkavun,<br />

Döğmekale, Çubuk/Aktepe-Karadana,<br />

Güdül/Kirmirçayı kenarı mağaraları ve<br />

Güneyce, Beypazarı/Dikmen ve Oymaağaçta<br />

Hitit kalıntılarına rastlanır” (Sargın,<br />

2012:18).<br />

Ankara’nın bir Hitit şehri olduğuna<br />

şüphe olmadığını belirten Mamboury,<br />

“Ankara’da Ahi Yakub Camii yakınında ve<br />

Ankara çevresinde bulunan Gazi Çiftliği,<br />

Kalaba ve Etimesgut’ta birbirlerinden<br />

bağımsız Hitit heykelleri” bulunmuş olduğunu<br />

belirtir (Mamboury, 2014:60).<br />

Gülekli de Etimesgut’un bugünkü yerinin<br />

“Hititler döneminde ‘Amaksis’ olarak”<br />

(Gülekli, 1948) adlandırıldığını ifade eder.<br />

Mamboury Ankara Gezi Rehberinde “İstasyonun<br />

yanında aşağıya doğru inen yolun<br />

sağında yaklaşık 10 m. yüksekliğinde<br />

120 m’ye 80 m. ebadında kuzeyden güneye<br />

doğru yönelmiş biraz elipsi andıran bir<br />

tepecik dikkati çeker” şeklinde Etimesgut’taki<br />

höyüğü anlatırken buraya geliş<br />

nedeninin “burada bulunan ve çevresinde<br />

çeşitli kalıntıların olduğu muhteşem bir<br />

aslan heykelini görmek” olduğunu belirtir.<br />

Bu heykelin diğer bir kısım kalıntılarla çevrili<br />

olduğunu ve “içi kızıl ya da kahverengikızıl<br />

sırlı, kırmızı-kahverengi ve siyah renkli<br />

Hitit ve Frig dönemine ait çömlek kalıntıları<br />

bulunmakta” olduğunu söyler (Mamboury,<br />

2014:279). Etimesgut’ta bulunan<br />

Aslan heykelinin kendisinin talebi üzerine<br />

Müzeler Genel Müdürlüğünce Augustus<br />

Tapınağı’ndaki Taş Müzesi’ne kaldırıldığı-<br />

61<br />

T A R İ H T E


nı belirten Mamboury, “2m.x 0,95 m x 0,35 m<br />

boyutlarında yöreden çıkan bazalt döşeme<br />

taşı üzerine basit bir rölyefle ve üst zeminde<br />

dört gömme delik taşıyan aslan, sağa doğru<br />

gidiyor gibi gösterilmiştir. Yürüyüşü asil ve<br />

sakin, kuyruğu havada, sağlam ve iyi yontulmuş<br />

kafası açık bir ağza sahip; bütün kaslar,<br />

özellikle uygun ve vurgulu arka bacak kasları<br />

başarılı bir çalışmayı göz önüne seriyor; Asurlulara<br />

ait eserleri hatırlatıyor. Bu durumda<br />

önemli bir eski yerleşim yerinde ya da konutu<br />

süsleme imkânına sahip bir prensin sarayında<br />

duruyoruz. Yer altına gömülmüş başka<br />

taşların olması da mümkün. Bu her halükârda<br />

Ankara Bölgesi’nin Hitit döneminde oldukça<br />

kalabalık olduğuna dair tartışılmaz bir kanıttır”<br />

(Mamboury, 2014:279). Galanti “Şehrin<br />

cenub garbında bulunan Yalancak’da (Eti)<br />

(ahi mes’udda) eb’adı küçük bir höyükde, bir<br />

arslan vardır (bu arslan E. Mamboury tarafından<br />

bulunmuştur)” diyerek Etimesgut’ta bulunan<br />

arslandan bahseder (Galanti, 2005:22).<br />

Fırat ise yine Etimesgut sınırları dâhilinde Hititlere<br />

ait kalıntı olarak Ballıkuyumcu Höyük –<br />

Ankara Eskişehir karayolu 35. km, sol tarafta<br />

2 km içerde duvar kalıntılarına yer verir (Fırat,<br />

2015:10).<br />

Kral Muvatalli’nin M.Ö. 1290’da ölümünün<br />

ardından kardeşi III. Hattuşili tahta çıktı. “Dönemin<br />

en büyük diplomatı oldu; Asurlular tarafından<br />

kaydedilen ilerlemeden endişelenip<br />

bu endişelerini II. Ramses ile paylaştı ve bu iki<br />

hükümdar Hattuşaş’ta, iki tarafın da tam yetkili<br />

temsilcileri aracılığıyla, üst düzey öneme<br />

sahip diplomatik bir antlaşmaya imza attılar.<br />

Modern antlaşmaları aratmayacak düzeydeki<br />

bu antlaşma, doğru biçimde düzenlenmiş ve<br />

seçkin terminolojiyle yazılmıştır. Antlaşma,<br />

özellikle savunma ittifakı, iç isyan halinde nihai<br />

yardım, suçluların iadesi, uyarı hükümleri,<br />

karşılıklı af gibi konuları öngörüyordu. İki örneği<br />

Boğazköy’de bulunmuş olan bu anlaş-<br />

Hitit Dönemine ait eserler,<br />

Anadolu Medeniyetleri Müzesi,<br />

2018<br />

62<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


malar, Karnak ve Teb Tapınakları üzerine<br />

de kazılıydı. İmparatorluk fermanlarıyla<br />

tüm komşu krallara da gönderildi. M.Ö.<br />

1266’da II. Ramses, III. Hattuşili’nin kızıyla<br />

evlendi…M.Ö. 1258’de Mısır tunç çağındayken,<br />

Hititler, Kizzuvatna’nın müttefik<br />

ülkelerindeki demir madenlerine sahiptiler.<br />

Hititlerin demire su vermeyi bilmeleri,<br />

silahlarına karşı konulmaz bir üstünlük<br />

veriyordu. III. Hattuşili M.Ö.1255’te öldü;<br />

halefleri zafer elde edemeyerek güçsüzleştiler.<br />

Bu durum, bir imparatorluğun çöküşünün<br />

başlangıcı olmuştur. M.Ö. 1200’e<br />

doğru, Küçük Asya’nın kuzeybatısından<br />

gelen büyük bir istila, Fırat Nehri’nden<br />

Dicle Nehri kıyılarına kadar olan bölgede<br />

yoluna çıkan her şeyi mahvetti. Asur<br />

tabletlerine göre bu halklar, daha ilerde<br />

göreceğimiz Muşkiler’di (Frigler). İstila<br />

karşısında Hititler geri çekildiler; başkentleri<br />

Hattuşaş ile birlikte, refah içindeki<br />

şehirleri ve kaleleri yıkıldı. Yine de güney<br />

bölgelerde direnip, Kargamış’a (Cerablus)<br />

yerleştiler” (Mamboury, 2014:60).<br />

Hitit Dönemine ait Anitta Hançeri, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

Atatürk Orman<br />

Çiftliğinde bulunan<br />

Hitit Dönemine ait<br />

eserler, Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi,<br />

2018<br />

63<br />

T A R İ H T E


1.5<br />

FRİGLER DÖNEMİ<br />

Hitit İmparatoru III.<br />

Hattuşili M.Ö.1255’te<br />

ölünce halefler arasındaki<br />

kavgalar ülkelerini güçsüzleştirir.<br />

“Bu durum, bir imparatorluğun çöküşünün<br />

başlangıcı olmuştur. M.Ö. 1200’e doğru, Küçük<br />

Asya’nın kuzeybatısından gelen büyük bir istila,<br />

Fırat Nehri’nden Dicle Nehri kıyılarına kadar<br />

olan bölgede yoluna çıkan her şeyi mahveder.<br />

Asur tabletlerine göre bu halklar, Muşkiler’dir<br />

(Frigler). İstila karşısında Hititler geri çekilirler;<br />

başkentleri Hattuşaş ile birlikte, refah içindeki şehirleri<br />

ve kaleleri yıkılır” (Mamboury, 2014:60).<br />

“Kızılırmak yatağı boyunca tüm Anadolu’nun<br />

hâkimi olan Muşkiler nereden geldiler? Eski Yunan<br />

yazarları olan Homeros, Herodotos, Strabon,<br />

Arrianus ve Pausanias’ın çalışmalarına ve Asur<br />

tabletlerine göre, daha çok Frigler ismiyle hatırlayacağımız<br />

Muşkiler, Hint-Germen grubuna<br />

dâhildirler; ilk olarak Balkan Yarımadası’na yerleşen<br />

halka burada Frigler denmiştir, ardından<br />

M.Ö. ikinci bin yılda kesin olmayan bir<br />

tarihte Boğaz’ı geçmişlerdir” (Mamboury,<br />

2014:62). “Herodotos ve Strabon gibi Eskiçağ<br />

yazarlarına göre Frigler Makedonyalıların<br />

komşularıydı” (Dinarlı ve Çevik,<br />

2011:1). “Herodotos (485 - 421), Friglerin,<br />

Gordios’un oğlu Midas’ın kontrolünde<br />

Makedonya’nın kuzeyinden<br />

geldiklerini düşünür”<br />

(Mamboury, 2014:63).<br />

64<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Frig Krallığı’nın M.Ö. 671’de durumu<br />

“Antik batı kaynaklarındaki bilgilere göre<br />

Avrupa’da oturdukları sırada Brygler ya da<br />

Brigler adını taşıyan Frigler, Makedonya ve<br />

Trakya’dan Boğazlar yolu ile Anadolu’ya<br />

göç eden Trak boylarından biridir. Arkeolojik<br />

veriler, Trak kökenli göç hareketinin<br />

tek bir dalga hâlinde olmayıp, M.Ö.<br />

1200’lerden başlayarak M.Ö. 8. yüzyıla kadar<br />

dalgalar hâlinde devam ettiğine işaret<br />

etmektedir. Friglerin göçleri ve Anadolu’daki<br />

ilk yüzyılları arkeolojik açıdan hâlâ<br />

büyük oranda karanlıktır. Bununla birlikte,<br />

Eskiçağ yazarlarının verdikleri bilgilerden<br />

onların, başlangıçta Troya ve çevresini ele<br />

geçirdikleri, zaman içinde Askania Gölü<br />

(İznik Gölü) kıyıları ile Sangarios (Sakarya)<br />

Nehri Vadisi’ne doğru yayıldıkları anlaşılmaktadır”<br />

(Sivas, 2013:94-95)<br />

“Homeros onları, Troyalıların doğu komşuları<br />

olarak tanıtır. Kendisi de bu ırka mensup<br />

olan Troyalı Kral Priamos, Friglerle birlikte<br />

Sakarya Nehri kıyılarında bulunan Amazonlara<br />

karşı savaşmıştır” (Mamboury, 2014:62).<br />

“Frigler, buradan güney ve doğu yönde genişleyerek<br />

Anadolu içlerine yayılmaya devam<br />

etmişler, M.Ö. 11. yüzyıla doğru Polatlı<br />

yakınlarındaki daha sonra başkentleri olacak<br />

olan Gordion (Yassıhöyük)’a ulaşmışlardır”<br />

(Sivas, 2013:94-95). Frigler, Milattan Önce<br />

11. Yüzyıldan itibaren Orta Anadolu’da Ankara<br />

çevresinde görülmeye başlarlar”(Sivas,<br />

2010:5).<br />

Friglerin hakimiyet oluşturdukları bu bölge<br />

Frigya olarak anılır ki günümüzde yaklaşık<br />

olarak Ankara, Afyonkarahisar ve Eskişehir illerinin<br />

tümünü; Konya, Isparta, Burdur ve Kütahya<br />

illerinin bir bölümünü kapsamaktadır.<br />

65<br />

T A R İ H T E


Büyük Tümülüs Kakma işlemeli ahşap masa, Orta Frig Dönemi, yaklaşık M.Ö. 740,<br />

Anadolu Medeniyetleri müzesi, 2018<br />

“Yunanistan’ın Tasviri adlı eserin yazarı olan<br />

Lydia doğumlu Pausanias’a göre Ankyra bir<br />

Phyrg kentidir ve Gordios’un oğlu Midas tarafından<br />

kurulmuştur” (Kaya, 2000:78).<br />

Afif Erzen, İlkçağda Ankara kitabında Friglerden<br />

bahsederken Ankara’nın “onların efsanevi<br />

kralı Gordiyos’un oğlu Midas tarafından<br />

kurulmuş olduğuna dair, Pavsaniyas’ın<br />

eserinde mahalli ve mitolojik bir malumat”<br />

olduğunu dile getirir. Bu malumatı “donuk<br />

bir hatıra” diye niteleyen Erzen, “bununla<br />

beraber, Ankara ve çevresinde şimdiye kadar<br />

yapılan kazılar neticesinde elde edilen eserler,<br />

Ankara’nın Frügler tarafından iskân edilmiş<br />

olduğuna dair şüphe bırakmamakta ve<br />

kale ile birlikte yamaçlarda, düzlüklerde de<br />

oturulmuş ve belki daha o zaman şehir karakterini<br />

almış olduğu anlaşılmaktadır” (Erzen,<br />

2010:29) der.<br />

Alman Profesör Winckler bir Asur tabletinde<br />

Kral Sargon’un düşmanları arasında, Muşki<br />

Kralı Mita’nın da olduğunu okur. M.Ö. 715<br />

yılında Frig topraklarında bu iki kral arasında<br />

bir savaş olur. Mita yenilir ve Kilikya’da bulunan<br />

Kue’deki Harrua ve Ushnania kalelerini<br />

kaybeder. Bunun sonucunda Mita Krallığı<br />

M.Ö. 8. yüzyılın sonunda Akdeniz kıyılarına<br />

doğru bir yayılma eğilimi gösterir. Bu dönemde,<br />

Frig kayıtlarının bulunduğu Alacahöyük<br />

bölgesinin tamamı bu krallığa aittir. Ege<br />

kıyıları boyunca Yunanlılarla ilişki içinde olan<br />

III. Mita —Yunanlıların Midas’ı— da Delfi<br />

Tapınağı’na hediye olarak bir taht gönderen<br />

ilk Asyalı kraldır (Mamboury, 2014:62).<br />

66<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Etimesgut’ta Emeksiz(Ahimesut) çiftliğinde bulunan Frig Aslanı M.Ö. 1200-700,<br />

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Boğa Kabartması M.Ö. 1200-700,<br />

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

67<br />

T A R İ H T E


Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Kanatlı Grifon M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

Hacı Bayram Cami arkasında Ahiyakup Mahallesinde<br />

bulunan kanatlı grifon M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

“Ankara ve çevresi M.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda Makedonya<br />

ve Trakya’dan gelen Frigler’in egemenliğine<br />

girer. Bu dönemin izlerine Augustus<br />

Tapınağının duvarlarında rastlanır. Friglerin ana<br />

tanrıçası Kybele’nin (Kibele) oturduğu tepenin<br />

bugünkü Hacı Bayram Camii ve çevresi olduğu<br />

kazılarda bulunan Frig kalıntıları ile gösterilir.<br />

Geç Hitit ve Frig kabartmaları, Atatürk Orman<br />

Çiftliği/Tren İstasyonu, Kalaba, Bahçelievler,<br />

Gölbaşı ve Etimesgut’ta ele geçirilir.<br />

Ayrıca Atatürk Orman Çiftliği,<br />

Anıtkabir ve Bahçelievler arasında Frig<br />

nekropolü oluşturan birçok tümülüs bulunur.<br />

Tümülüslerde yapılan çalışmalarda<br />

ele geçen bu eserler, Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi ile ODTÜ Müzesinde<br />

sergilenmektedir. Bunun yanında Ankara<br />

Kalesinin çevresi, Ankara İstasyonu<br />

ve çevresi, Ulus Kazısı, Çankırı Kapı,<br />

Dışkapı-Cebeci yolu, Türk Tarih Kurumu,<br />

Kalaba, Pazarlı, Bağlıca, Hacı Tuğrul,<br />

Halilören, Gölbaşı/Karaoğlan, Hacılar,<br />

Taşpınar, Yalıncak, Bitik, Halkavun, Oğulbey,<br />

Sincan Höyüklerinde, Sincan/Tatlar, Esenler,<br />

Akçaören, Ayaş/Gökler ve Asarcık, Beypazarı/<br />

Boyalı-Fasılkaya, Dikmen-Sarıoba, Oltan-Ortapınar,<br />

Güdül/Sarıkaya, Kirmir Çayı Vadisinin<br />

kaya mağaralarında, Polatlı/Beyceğiz, Şabanözü,<br />

Eskiköseler, Alagöz-Paşatepesi, Gündoğar,<br />

Çokören-Bozhöyük, Haymana/Türkhöyük,<br />

Gavurkale, Selametli ve Nallıhan/Çayırhan’da<br />

68<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Kalaba Köyünde<br />

bulunan Aslan<br />

kabartması, Anadolu<br />

Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2018<br />

Atatürk Orman Çiftliği’nde<br />

bulunan Sağa yürüyen aslan<br />

gövdesi M.Ö. 1200-700,<br />

Anadolu Medeniyetleri Müzesi,<br />

2018<br />

Kalaba köyünde bulunan aslan ve kanatlı grifon,<br />

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

(Iuliopolis) Frig eserleri görülür. Bu döneme<br />

ait en fazla eser başkent Gordion’dan sağlanır.<br />

Frigler’de kayalara oyulmuş tapınaklarla<br />

Kaya Mezarları birbirlerine çok benzer. Bunlar<br />

Eskişehir, Afyon ve Kütahya çevrelerinde<br />

fazla miktarda bulunur. Ankara civarında ise<br />

Nallıhan-Eskişehir yolunun güneydoğusunda<br />

ve yola bir kilometre uzaklıkta bulunan<br />

Karahisargölcük köyündeki mezardır. Frig<br />

dönemi eserlerine Ankara ve çevresinde çok<br />

sayıda rastlanır. Eskişehir yolunun 30’uncu<br />

kilometresindeki Karayolları Cumhur Kutlu<br />

Dinlenme parkında bulunan biri kadın,<br />

diğeri de erkek tanrıyı simgeleyen çeşme<br />

de bir Frig eseridir (Sargın: 2012:19-20).<br />

Hititlerin ardından gelen Frigler, Kale’nin<br />

görünümünü değiştirmezler. Çoğu Frig<br />

şehri ovada ve açık olmasına rağmen,<br />

Frigler yine de yolların denetimini sağlamak<br />

için birkaç yüksek noktaya sahiptirler<br />

(Mamboury, 2014:76). Friglere ait, Sakarya<br />

havzasında bulunan şehirler ve kaleler, eski<br />

yerleşmeler tarafından ovanın ortasında<br />

oluşturulan alçak tepenin üzerinde neredeyse<br />

savunmasız denecek biçimde inşa<br />

edilmiştir. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan<br />

halk, ne savaşçı ne de zorbaydı (Mamboury,<br />

2014:63). Frigya aslında bir köylü ülkesidir.<br />

Ekonomisinin temeli tarım ve hayvancılığa<br />

dayanır. Nüfusun büyük çoğunluğunu küçük<br />

yerleşmelerde yaşayan çeşitli aşiret tipi<br />

halklar oluşturur. Tarım ve hayvancılıkla geçinen<br />

köylülerin yanısıra şehirlerde yaşayan<br />

tüccar ve aydın bir soylu sınıfının var olduğu<br />

da bir gerçektir (Dinarlı ve Çevik, 2011:15).<br />

69<br />

T A R İ H T E


Orta Anadolu’da, yaşadığımız topraklarda geçen<br />

bir uygarlığın günümüze kalan izleri olacak.<br />

Midas efsaneleri dilden dile dolaşır ve Frigler<br />

yaklaşık 3 yüzyıl boyunca Orta Anadolu’nun<br />

efendisi olur. Ancak, o kadar çok gizemi de<br />

hâlâ beraberlerinde taşıyorlar (Sivas, 2010:3).<br />

1890’lı yıllarda Alman Alfred ve Gustav Körte<br />

kardeşler, Frig Krallığının ve onların başkenti<br />

Gordion’un peşine düşerler ve bugün Yassıhöyük<br />

Köyü olarak bilinen, Polatlı’nın yaklaşık<br />

23 km kadar kuzeyindeki yerleşimin büyük bir<br />

antik yerleşme olduğunu yüzey araştırmalarıyla<br />

saptarlar (Sivas, 2010:5). Arkeoloji kazılarda<br />

Yassıhöyük’ün M.Ö. 9. yüzyılın erken safhalarında<br />

bile ortostatlarla süslü binalara sahip, sur<br />

sistemi olan bir sitadel olduğu ortaya çıkmıştır.<br />

M.Ö. 9. yüzyılın sonunda ise Orta Anadolu’da<br />

çağdaşları arasında dayanıklı tahkimat surları<br />

ve eşsiz olan anıtsal yapılarıyla krali bir kale tipi<br />

yerleşme haline geldiği belirtilmektedir (Dinarlı<br />

ve Çevik, 2011:2) Bazı önemli yapılarında<br />

kabartma hayvanlar içeren ortstadlar duvarlarda<br />

kullanılmıştır.<br />

Bunlara en güzel örnekler Ankara’da dağınık<br />

olarak ele geçmiştir. Yontu sanatını yansıtan<br />

diğer grup eserleri Kybele betimlemeleri oluşturur.<br />

Bunlar adeta açık hava kaya tapınaklarının<br />

daha küçük boyda yansıtan taşınabilir<br />

örneklerdir (Dinarlı ve Çevik,<br />

2011:18).<br />

Yapılan kazılar, “o dönemde kullanılan tekniğin<br />

gerçekten ustalıklı ve sanatsal olduğunu<br />

gösteren birçok ahşap, mermer, fildişi, bronz,<br />

demir ve seramikten yapılmış eşyayı ortaya çıkarmıştır”<br />

(Mamboury, 2014:63).<br />

“Frig Medeniyeti M.Ö. 7. yüzyılda parlak bir<br />

dönem yaşamış görünür. Seyit Gazi yakınlarında<br />

bulunan “Midas Mezarı”nın dış cephesi<br />

ve Kümbet Köyü yakınındaki mezarın dış cephesi<br />

bizde bu kanıyı uyandırabilir. Zarif, ince,<br />

uyumlu heykeller, Frig heykel ustalarının ulaştığı<br />

noktayı bize göstermektedir (Mamboury,<br />

2014:63). Etnografya Müzesinin 8. salonunda<br />

M.Ö. 1100 yılından 700’e uzanan Frigya döneminden<br />

demir malzemeler, süs eşyaları, seramikler,<br />

demir ağızlı yarı tahta silahlar mevcuttur”<br />

(Mamboury, 2014:236).<br />

“Ankara’da, Çankaya ve Gazi Çiftliği arasında<br />

kalan bölgede Frig dönemine ait tümülüsler<br />

mevcuttur. Makridi Bey tarafından 1925 yılında<br />

Millî Eğitim Bakanlığı adına kazılan bütün<br />

tümülüsler bir zamanlar hazine arayıcıları tarafından<br />

yağmalanmış oldukları için, özel hiçbir<br />

bulgu sunmamışlardır. Friglere ait olduğuna<br />

inanılan tarihi Ahlatlıbel yerleşim yerine gelince,<br />

bu alan 1933 yılında Millî Eğitim Bakanlığı<br />

adına, Müzeler Genel Müdürü Hamit Zübeyir<br />

Bey tarafından kazılmış ve burada<br />

Ankara Etnografya<br />

Müzesi’nde<br />

Gordion Midas Tümülüsü, Polatlı Ankara<br />

70<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


korunmakta olan ilginç eşyalara ulaşılmıştır.<br />

M.Ö. 726’da tahta çıkan Midas, M.Ö. 696’da<br />

boğa kanıyla zehirlenerek ölmüş, Midas’ın<br />

krallığı, Kimmerlerin istilasıyla bir süreliğine<br />

sona ermiş, ancak bundan böyle tam bağımsızlığını<br />

elde edememiştir” (Mamboury,<br />

2014:63). Gordion’un yağmalandığı Kimmer<br />

istilası için Eusebios M.Ö. 696/695, S.J. Africanus<br />

ise M.Ö. 675-674 tarihlerini vermiştir.<br />

Ancak döneme ait yazılı bir belge bulunamamıştır<br />

(Dinarlı ve Çevik, 2011:2-3)<br />

Ankara önemli bir Frig kentidir. Gordion’da<br />

100’den fazla tümülüs, Ankara’da 20 tümülüs<br />

bunun kanıtıdır (Buluç, 1994:19). Emeksiz<br />

(Amaksiz) (Ahi Mesud) Çiftliğinde bulunan<br />

aslan kabartması, Atatürk Orman<br />

Çiftliği arazisinde bulunan boğa ve kanatlı<br />

grifon kabartmaları ile Ankara Eskişehir<br />

yolunun üzerinde, Ankara’ya 30 km uzaklıkta,<br />

park alanı içinde bulunan Faharet<br />

Çeşme olarak bilinen bir çeşme üzerinde<br />

biri kadın biri erkek olan ikiz tanrı Kybele<br />

sunakları olan kabartma taş (Buluç,<br />

1994:20) bu bölgenin kült merkezi olduğu<br />

düşüncesini ortaya koymaktadır. Emeksiz<br />

(Ahi Mesud) Çiftliğinde 1898 yılında Crowfoot<br />

ve Anderson tarafından bir duvara örülü<br />

olarak bulunan Etimesgut Aslanı (Buluç,<br />

1981:424), buranın Frigler için önemli bir<br />

mevki olduğunu göstermektedir.<br />

Emeksiz (Amaksiz) Çiftliğinde<br />

bulunan aslan kabartması,<br />

Atatürk Orman Çiftliği arazisinde<br />

bulunan boğa ve kanatlı grifon<br />

kabartmaları,<br />

Yine Etimesgut’ta bulunan Faharet<br />

Çeşmede biri kadın biri erkek<br />

olan ikiz tanrı Kybele sunakları<br />

olan kabartma taş,<br />

bu bölgenin kült merkezi olduğu<br />

düşüncesini ortaya koymaktadır.<br />

Frigya M.Ö. 277 yıllarında Anadolu’ya Balkanlardan<br />

gelen ve bir Kelt kavmi olan Galatlar<br />

tarafından istila edilmiştir. Artık, Ankara<br />

ve civarının Galatya olarak da anılmaya<br />

başlanılmasından sonra Frigya’nın batı kesimi<br />

M.Ö. 228 tarihinde Bergama kralı I.<br />

Attolos’un denetimine girmiştir. Bergama<br />

kralı III. Attolos’un M.Ö. 133 yılındaki ölümünden<br />

sonra Frigya Pontus kralı V. Mitridates<br />

ile Bythinia kralı II. Nikomades arasında<br />

paylaşılmıştır.<br />

Diğer taraftan, M.Ö. 116 yılında Romalıların<br />

Anadolu’ya kesin hâkim olmaları ile birlikte<br />

Frigya Asya eyaletinin sınırları içine dahil<br />

edilmiştir (Dinarlı ve Çevik, 2011:7)<br />

Etimesgut Aslanı, Ahi Yakub Camisinde<br />

bulunan kanatlı sfenks ve Gazi Çiftliğinde<br />

bulunan gagalı sfenks Ankara Anadolu<br />

Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.<br />

71<br />

T A R İ H T E


Solda: Lidya Dönemi<br />

Buhardanlık, Anadolu<br />

Medeniyetleri Müzesi, 2017<br />

Sağda: Deniz atı biçimli broş,<br />

Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2017<br />

1.6<br />

LİDYALILAR DÖNEMİ<br />

M.Ö. 696-695 yıllarında Kafkaslardan<br />

gelen Kimmerler’in Frigya’yı istilasıyla<br />

Frig Krallığı yıkılır. (Sargın: 2012:<br />

21). Kimmerler, Lidya Kralı Alyattes (M.Ö. 617-<br />

561) tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmış ve<br />

Frigler, Herodotos’un söz ettiği IV. Gordios<br />

ve IV. Midas gibi eski hanedanlık krallarının<br />

hâkimiyeti altında kendilerine yarı bağımsızlık<br />

sunmuş olan Lidyalılara boyun eğmişlerdir<br />

(Mamboury, 2014:63). Ankara’nın Phrygia<br />

Krallığı’nın yıkılmış olduğu tarihten itibaren<br />

İ.Ö. 690-547 yılları arasında Lydia Krallığı’nın<br />

sınırları içerisinde kalmış olduğu anlaşılmaktadır<br />

(Kaya, 2000:79). Tarihte ilk parayı basan<br />

Lidyalılar, M.Ö. 547’ye kadar burada hüküm<br />

sürerler (Sargın: 2012: 21).<br />

Dolayısıyla Ankara, konumu itibarıyla doğusundaki<br />

Persler ve batısındaki Site Devletleri<br />

arasında önemli bir pazar yeri olmaya<br />

başlar. Bundan sonra hem ticari hem de askeri<br />

bir merkez olma konumuna gelir (Sargın:<br />

2012: 21). M.Ö. 585 yılında Medler (Persler) ve<br />

Lidyalılar arasında yapılan Kızılırmak barışıyla<br />

birlikte Kızılırmak’ın batısında kalan topraklar<br />

Lidya egemenliğinde kalmış, doğusunda kalan<br />

topraklar Med (Pers) denetimine girmiştir<br />

(Dinarlı ve Çevik, 2011:3-4).<br />

Ankara’nın ticari ve askeri bir merkez olma<br />

durumu Lidyalıların gücünü ve zenginliğini<br />

artırır. Burada bir efsaneden de söz edilebilir:<br />

Deyimlerimiz arasına girmiş ‘Her tuttuğun<br />

altın olsun’ sözünün efsanesi. Frig Kralı “Midas,<br />

Tanrı Dionysos tarafından ödüllendirilir;<br />

Silenos’u bulması sonucunda ve ona der ki<br />

‘Benim her tuttuğum altın olsun.’ Dionysos<br />

bu özelliği Kral Midas’a bahşeder. Kral Midas<br />

her tuttuğu altın oldukça mutluluktan kendinden<br />

geçerken karnı acıkır, elini ekmeğe attığı<br />

anda ekmek altına çevrilince, bu kez açlıkla<br />

karşı karşıya gelir ve bu özelliğini terk etmek<br />

ister. Tanrı Dionysos’tan kendisini kurtarmasını<br />

ister, Tanrı Dionysos ona Sart Çayı’na<br />

gitmesini, orada yıkanmasını söyler ve Kral<br />

Midas bugün Manisa Salihli yakınlarındaki<br />

Sart Çayı’na gider, orada yıkanır ve Friglerin<br />

zenginliği, ‘Karun gibi zengin’ ifadesinin daha<br />

sonraki dönemlerde bahsedileceği Lidya<br />

Krallığına geçer” (Sivas, 2010:3). Bu aslında<br />

Orta Anadolu’daki zengin Friglerin çöküşe<br />

geçmesinden sonra Batı Anadolu’da yeni,<br />

zengin ve güçlü bir krallığın Lidyalıların ortaya<br />

çıkışının efsanesidir.<br />

Lüdya Devleti ve Pers İmparatorluğu zamanında,<br />

büyük yolların kavşağında bulunmuş<br />

olan Ankara’nın mühim bir rol oynamış olduğu<br />

muhakkaktır (Erzen, 2010:29).<br />

72<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Herodot eserinde, kral yollarının Lüdya’nın<br />

Sardes (şimdi Sart) şehrinden başlayarak<br />

Frügya dahilinden geçip Halüsü (Kızılırmak)<br />

katettikten sonra, Kapadokya’dan Kilikya<br />

hudutlarına vasıl olduğunu yazar. (Erzen,<br />

2010:32) H.Kiepert [Monatsschrift d.Berlin.<br />

Akad. 1857 s.128 v.dd.]’da Herodot’un<br />

bu kaynaklarını bahis mevzu ederek ‘Kral<br />

Yolları’nın takip ettiği istikameti ve bu yolun<br />

Frügya dâhilinde, Ankara’dan Kızılırmak’ı<br />

geçip şimalde Tokat’a kadar çıktıktan sonra,<br />

Sivas üzerinden ve Malatya’dan Fırat’a ulaştığını<br />

izah etmektedir. Zira Kiepert’e göre,<br />

merkezi Anadolu’yu katederek, Kızılırmak<br />

üzerinden şarka giden yollar Tuz gölünün<br />

şimalinden geçmişlerdir. (Erzen, 2010:32-33)<br />

Ankara’nın Lydia Krallığı yıkılınca (İ.Ö.<br />

547), bu krallığı yıkan Pers Krallığı’nın sınırları<br />

içerisinde kalmış olduğu anlaşılmaktadır<br />

(Kaya, 2000:79).<br />

Sart Çayı, Manisa, bilgitivi.com, 2017<br />

Lidya kıralı Alüyates ile Med kralı Kuaksares<br />

arasında Miladdan Önce 585 yılında vukua<br />

gelen harpte, her iki ordu krallarının idaresinde<br />

Halüs (Kızılırmak)’de birbiri ile karşılaştığı<br />

gibi, Büyük Küros ile Kroysos arasındaki<br />

Milattan Önce 547 yılı harbinde de her iki<br />

muhasım kral orduları ile yine Kızılırmak’ta<br />

muharebeye tutuşmuşlardı. Anadolu’da harekatta<br />

bulunan bu her iki muhasım kuvvetin<br />

ancak Kızılırmak’ta birbiri ile karşılaşması bir<br />

tesadüf eseri olmayacağı gibi, gerek Med<br />

ve Perslerin gerekse Lüdyalılar’ın muazzam<br />

ordularının geçebilmesi için hiç şüphe yok<br />

ki, bu bölgelerde bir ordunun sefer halindeki<br />

ihtiyaçlarını karşılayabilecek ana ve tali<br />

yolların mevcut bulunması lazım gelmekte<br />

idi. Şark-Garp istikametinde bu ordu yolunu<br />

B.Küros, Kraysos mağlup olup memleketine<br />

çekildiği zaman, Kızılırmak’ı geçtikten sonra<br />

düşmanını takip için Sart’a kadar katetmiştir<br />

(Erzen, 2010:37-38).<br />

Kroisos’un M.Ö. 540 yılında düşüşüyle, Frigya<br />

ikinci Pers Satraplığı’na bağlanmış ve<br />

artık tarih Friglerden bahsetmez olmuştur<br />

(Mamboury, 2014:63).<br />

Kral Yolu, balajiviswanathan.quora.com, 2018<br />

Krezüs’un Lidya haritası, MÖ 6. yüzyıl.<br />

73<br />

T A R İ H T E


1.7<br />

PERSLER DÖNEMİ<br />

Ankara, Lidyalılar döneminde doğu ile<br />

batı arasında önemli bir pazar yeridir.<br />

Böylece hem ticari hem de askeri<br />

bir merkez olma konumundadır. Lidya Kralı<br />

Kroesus’un (Kroisos) M.Ö. 547’de Pers Kralı<br />

II.Kyros’a (Cyrus) yenilmesiyle kent Pers<br />

egemenliğine geçer. Persler, M.Ö. 6. yüzyılda<br />

İran’da bir İmparatorluk kurmuşlardır<br />

ve batıya doğru yayılan ilk doğulu ulustur.<br />

Yaklaşık 200 yıllık Pers Dönemi’nde Ankara<br />

önemli bir ticaret merkezi olma konumunu<br />

korur. Anadolu, Pers yönetiminde birçok satraplığa<br />

bölünür. Ankara’da önce İon-Lidya<br />

sonra Daskyleion daha sonra da Büyük Frigya<br />

Satraplığı’nda yer alır. Persler Anadolu’da<br />

pek çok yol ağları inşa eder. Bunların en<br />

önemlisi Kral I.Dareios’un kurduğu ünlü<br />

“Kral Yoludur” (Sargın: 2012: 21).<br />

“M.Ö. 6. yüzyıl Anadolu’nun batısında, Ege<br />

Denizi kıyılarında yaşayan Yunan polis’lerinin<br />

(şehirlerinin) parlak dönemidir. Pazar ekonomisi<br />

gelişmekte, ticaret nedeniyle kentler zenginleşmekte,<br />

bir yandan da Akdeniz ticaretini ele<br />

geçirmek için aralarında kıyasıya bir mücadele<br />

sürmektedir. Gerçekte Persler’in Anadolu’yu<br />

yönetimleri altına almalarının temel amacı karadan<br />

geçen doğu-batı ticaret yolunu güvence<br />

altına almak ve Akdeniz ticaretini ele geçirmek<br />

olsa gerektir” (Aktüre: 1984: 4).<br />

“Persler’in Frigya satraplığında yer alan<br />

Ankara’nın bu dönemde Lidya’nın başşehri<br />

Sardes ile İran’ın başşehri Susa’yı birbirine<br />

bağlayan ve devrin en önemli, en güvenli yolunu<br />

teşkil eden Kral Yolu üzerinde bulunması<br />

sebebiyle zengin bir ticaret merkezi haline<br />

gelmiş olması gerekir” (Sargon, 2001:202).<br />

74<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Pers İmparatorluğu<br />

Haritası,<br />

M.Ö.<br />

500, rta.org.<br />

af, 2017<br />

Ankara’nın sıklıkla tahrip<br />

edildiği ama mükemmel<br />

konumu sayesinde her<br />

seferinde küllerinden<br />

yeniden doğduğu<br />

düşünülebilir”<br />

Bu dönemde karşımıza çıkan ve Ankara<br />

kentinden de geçen Kral Yolu, çok amaçlı<br />

bir yoldur. Bu yol Mezopotamya’da Susa<br />

kentinden başlayıp Anadolu’yu doğudan<br />

batıya geçer ve Sardis kentinde son bulur.<br />

Her iki kentte bölgesel başkent niteliğinde<br />

olduğundan, ordular, posta araçları,<br />

ticaret ile ilgili gruplar bu yoldan yararlanmakta<br />

ve yol üzerinde konaklama için<br />

gerekli tesisler kurulmuş bulunmaktadır.<br />

Bu işleyiş iki yüz yıl kadar sürer. Bu süre<br />

içinde Kral Yolu üzerinde bulunan Ankara<br />

kenti de önemli bir konaklama yeri ve ticaret<br />

kenti haline gelmiş olmalıdır (Aktüre:<br />

1984: 4).<br />

M.Ö. 547/546 yılında Lidya Krallığı’nın yıkılmasıyla<br />

Frigya toprakları iki yüzyılı aşkın<br />

bir süre boyunca Pers İmparatorluğu’na<br />

geçmiştir. Topraklar Kappadokia, Paflagonia<br />

ve Hellespontes ile birlikte Büyük Frigya<br />

satraplığına bağlanmıştır. Bu dönemde<br />

yerli halk geleneksel kültürünü büyük ölçüde<br />

korumuştur; eski Frig yazısı ve dilinin<br />

M.Ö. 4.-3. yüzyıla kadar kullanılmaya<br />

devam ettiği belirtilmektedir (Dinarlı ve<br />

Çevik, 2011:3-4).<br />

Kral Yolu üzerinde olan Ankara, “Persler<br />

(M.Ö. 550-334), Büyük İskender (M.Ö.<br />

334-323) ve Selevkitler (323-278) dönemleri<br />

boyunca, büyük değişimlere maruz<br />

kalmamış olmalıdır; Ankara’nın sıklıkla<br />

tahrip edildiği ama mükemmel konumu<br />

sayesinde her seferinde küllerinden yeniden<br />

doğduğu düşünülebilir” (Mamboury,<br />

2014:70).<br />

75<br />

T A R İ H T E


Büyük İskender’in Fetihler rotası, gmt.soest.hawaii.edu, 2017<br />

1.8<br />

HELENİSTİK DÖNEM<br />

Sağda: Ankara Arslanhane Camii<br />

ahşap direklerindeki Helenistik Dönem<br />

sütun başlığı, Çetintaş, 2015:83<br />

Eski eserlerden Arriyanos’ın İskender tarihinde<br />

Ankara’dan bahsedildiğini ve verilen<br />

bu malumattan Büyük İskender’in<br />

Milattan Önce 334 kışını eski Frügya’nın baş<br />

şehri olan Gordiyon’da geçirdikten<br />

sonra, 333 baharında oradan hareketle<br />

Ankara’ya vasıl olup<br />

burada yaz mevsiminin<br />

başlangıcına kadar pers<br />

ordusunun gelmesini<br />

beklediğini öğrenmekteyiz.<br />

Her ne kadar Arriyanos<br />

Büyük İskender<br />

ordusunun teyakkuzu<br />

ve Ankara hakkında fazla<br />

malumat vermemekte<br />

ise de İskender’in M.Ö. 334<br />

yılında Batı Anadolu ile cenubi<br />

Anadolu’nun bir kısmını<br />

(Lükya ve Pamfülya’yı) feth<br />

ettikten sonra, bütün kuvvetlerini<br />

kışı geçirmek üzere<br />

Frügya’da toplamış olduğu<br />

halde, Şarka gitmek için Konya<br />

üzerinden geçen yolu takip etmeyip Ankara<br />

yolunu seçmesi, şüphesiz daha önce düşünülmüş<br />

bir plana göre hareket edildiğini ve bir<br />

maksat güdüldüğünü anlatmaktadır. İskender<br />

gibi büyük bir dahi kumandanın hareket<br />

mevsiminde ilk defa olarak<br />

Ankara’da tevakkufla düşman<br />

ordusunu beklemesi ise, bu<br />

şehrin stratejik bakımdan<br />

oynadığı rolün ehemmiyetini<br />

belirtmektedir. Bilindiği<br />

üzere, bekleyen<br />

taraf için stratejik bakımdan<br />

tevakkuf mahallinin<br />

iyi seçilmiş olması,<br />

düşmanın geleceği yollara<br />

tamamıyla hâkim bulunulması<br />

gereken bu yerden, yolların her<br />

zaman göz altında tutulabilmesi<br />

ve nihayet coğrafi durum itibarıyla<br />

herhangi bir çevrilmeden<br />

veya arkadan taarruza uğramak<br />

tehlikesinden masun olması lazımdır”<br />

(Erzen, 2010:30).<br />

Üstte: Altın Örme Zincir Ucunda<br />

Medusa Başı, Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi, 2017<br />

76<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


“Makedonya Kralı İskender’in Anadolu’yu<br />

fethetmiş olduğu tarihte, yani İ.Ö. 334 yılında<br />

Ankyra öyle görülüyor ki, hala önemli<br />

bir yerleşim merkezidir. Nitekim İskender,<br />

askerlerinin sayımını yapmak için Ankara’da<br />

oyalanmış, bu arada Paphlagonia’dan gelen<br />

elçilerle görüşmüştür. Bu tarihte İskender<br />

imparatorluğunun bir parçası yapılmış<br />

olan Ankyra, İskender tarafından Kalas adlı<br />

generale bırakılmış olan Phrygia Satraplığının<br />

sınırları içerisinde kalmıştır” (Kaya,<br />

2000:79).<br />

“İskender’in mütecaviz bir vaziyette ve ecnebi<br />

toprağında tevakkuf ettiği göz önünde<br />

tutulursa, böyle bir yeri seçmekte ne<br />

kadar büyük bir itina ve ihtiyat göstermesi<br />

gerekeceği kendiliğinden anlaşılır. İşte<br />

icab eden bütün bu şartları ve hususiyetleri<br />

Ankara nefsinde toplamış bulunmaktadır.<br />

Çünkü daha sonraki zamanların, harp tarihinde<br />

gösterdiği üzere, Ankara ve civarının,<br />

topografya bakımından malik olduğu<br />

hususiyetlerden dolayı, gayet müsait stratejik<br />

durumu olduğu gibi, pers ordusunun<br />

gerek cenupdan ve hele şimalden İskender<br />

kuvvetlerini çevirmesi de kabil değildir.<br />

Zira arazi vaziyeti itibariyle Ankara kalesinin<br />

bulunduğu tepe bütün yolları tarassut edebilecek<br />

hâkim bir mevki olmakla beraber<br />

şehirde bütün istikametlerden gelen sekiz<br />

yolun birleşme noktasını teşkil etmektedir”<br />

(Erzen, 2010:30-31).<br />

Pers İmparatorluğu devrinde olduğu gibi,<br />

Büyük İskender İmparatorluğunda da Ankara,<br />

Frigya Satraplığının önemli bir şehri<br />

olmuştur. İskender’in M.Ö. 323 yılında,<br />

Babil’de ölümünden sonra imparatorluk<br />

dört parçaya ayrılır. Efsaneye göre ölümünden<br />

hemen önce bu büyük imparatorluğu<br />

kime bırakıyorsunuz sorusuna ‘En<br />

güçlünüze’ dediği söylenir. Cassander<br />

Yunanistan’a, Creatus ve Antigonos Batı<br />

Asya’ya, Selevkos Doğuya, Ptolemaios<br />

ise Mısır’a hükümdar olurlar. “Satraplıklar<br />

yeniden taksim edildiği zaman Frügya,<br />

İskender’in sağlığındaki hali üzere bırakılarak,<br />

yine Antigonos’un elinde kalmış ve<br />

Antigonos buradaki hâkimiyetini M.Ö. 301<br />

senesine kadar devam ettirmiştir” (Erzen,<br />

2010:40).<br />

Ankara ve içinde bulunduğu “bölge M.Ö.<br />

301’deki Ipsos Savaşında, Antigos’un<br />

ölümünden sonra, önce komutan satrap<br />

Lysimakhos’un, daha sonrada M.Ö.<br />

281’de Lidya’daki Kurupedion Savaşında<br />

Lysimakhos’u yenen I.Seleukos’un (Seleucus<br />

I Nicator) eline geçer. M.Ö. 240 veya<br />

239 (Kimi tarihçilere göre ise 246 veya 237<br />

yılında) Seleukos kıralı II.Callinicos ile kardeşi<br />

Antiochus Hierax arasındaki savaş;<br />

tarihte “Ankyra Savaşı” olarak yer alır. Bu<br />

savaşta Galatların oldukça etkili olduğu<br />

söylenebilir (Sargın, 2012:22).<br />

Yalıncak, Yenimahalle/Yuva Köyünden<br />

Karaca Köyüne giderken bulunan Asartepe<br />

Kalesi, Gölbaşı/Cimşit ve Çerkeshöyük,<br />

Polatlı/Çanakçı-Çanakçıkale, Malıköy<br />

-Malveren, Temelli/Tolgeri, Beypazarı/<br />

Dikmen-Dikmenkale, (Tabanlıoğlu), Bala/<br />

Suyugüzel, Gökhöyük ve Yaraşlı, Elmadağ/<br />

Edige-Kaletepe, Kazan/Kınık-Hamamdere,<br />

Nallıhan/Çayırhan, (Juliopolis), Çubuk Çayı<br />

kenarındaki Karaköyde (Sargın, 2012:22)<br />

bu döneme ait eserler bulunmaktadır.<br />

77<br />

Ankara Alaeddin Camii bahçesindeki<br />

Helenistik Döneme ait taş, Çetintaş, 2015:16<br />

T A R İ H T E


1.9<br />

GALATLAR DÖNEMİ<br />

Tarih sahnesine ilk defa günümüzdeki<br />

Orta Fransa’nın yer aldığı coğrafyada<br />

“Pausanias’a göre, Helenler tarafından<br />

Keltler; Romalılar tarafından, Gallialılar olarak<br />

adlandırılan” (Arslan, 2014:70) Galatlar, Balkanlar<br />

üzerinden Anadolu’ya geçerek Ankara<br />

ile Eskişehir yörelerine yerleşmişlerdir. Bu şekilde<br />

“Küçük Asya’ya göç edenleri hem Helenler<br />

hem de Latinler tarafından “Galatlar”<br />

şeklinde adlandırılmışlardır” (Arslan, 2014:70).<br />

M.Ö. 3. yüzyılın hemen başlarında gerçekleşen<br />

bu olay, bütün Helenistik çağ boyunca etkisini<br />

sürdürmüş, Galatlar Roma imparatorluk dönemine<br />

kadar Anadolu ve Ankara tarihinin önemli<br />

bir unsuru olmuşlardır. Helenistik dönemdeki<br />

bu etkilerinden dolayı bazıları farklı isimlendirmelerde<br />

bulunmuşlardır. “İ.Ö. 80-20 yılları arasında<br />

yaşamış olan antik tarihçi Diodoros tarafından<br />

şöyle tanımlanırlar: “Galatlara zamanla<br />

Hellenogalatai denildi. Çünkü onlar Helenlerle<br />

karışmışlardır.” Benzer bir tanımlama, İ.Ö. 2.<br />

yüzyılda yaşamış olan Yunanlı tarihçi Polybios’u<br />

kaynak olarak kullanmış bulunan Romalı tarih<br />

yazarı Livius’un (İ.Ö. 59-İ.Ö. 17) şu satırlarında<br />

görülür: “(Galatları birçok kez yenen) Atalarımız,<br />

kendi ülkelerinde doğmuş olan gerçek<br />

Galatlar (=Galler) ile savaşmışlardır. Buradakiler,<br />

başka ırklarla karıştıkları için soysuzlaşmışlardır.<br />

Gerçekten adlandırıldıkları gibi Gallograeci<br />

olmuşlardır” (Kaya, 2004/a:36).<br />

Fotoğraf: Yaşlı Galat. E. Künzl,<br />

Die Kellen des Epigonos von<br />

Pergamon, Duisburg, 1971<br />

(Kaya, 2004/b:36)<br />

Kaya’nın ifadesiyle “uygar Anadolu’da barbar<br />

bir yaşam sürmüş olan” (Kaya, 2004/b:36)<br />

ve savaşçılıklarıyla çok etkin olan Galatlarla<br />

ittifak yapmadan hiçbir devlet bu dönemde<br />

savaşa girmek istememiştir. Roma dâhil<br />

dönemin bütün devletleri Galatların cesaret<br />

ve savaşçılıklarını takdir etmişlerdir. Galatlar,<br />

önce Bithynialılar, Seleukoslar, Pontoslar ve<br />

Bergamalılar gibi Helenistik krallıklara, sonra<br />

da Romalılara paralı asker olarak Anadolu’da<br />

yaklaşık üçyüz yıl kadar önemli rol oynamışlardır.<br />

“Apolloniyos Galatlar’ın Küçük Asya’ya gelir<br />

gelmez, Pontos kralları Mitridates ve<br />

Ariyobarzanes ile ittifak yaparak Karadeniz<br />

sahilinde Mısırlılara karşı harp ettiklerini bildiriyor.<br />

Pavsaniyas, Galatlar’ın gemiler ile<br />

Asya’ya geçtikten sonra ilk önce sahil bölgelerini<br />

yağma ettiklerini, bilahare Bergama<br />

hükümdarları tarafından asıl Galatya denilen<br />

memlekete sürüldüklerini yazmaktadır.<br />

Memnon ise, Galatlar, memleket içinde her<br />

tarafa doğru birçok akınlar yaptıktan sonra,<br />

nihayet geri çekilip mağluplardan o zamanki<br />

Galatya’yı alarak, aralarında üçe taksim<br />

ettiklerini kaydetmektedir. Nihayet Polibüyos<br />

Galatların Anadolu’ya geçtikten kısa bir<br />

müddet sonra, Galatya’ya yerleştiklerini bildirmektedir”<br />

(Erzen, 2010:41-42).<br />

78<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Galatya’yı gösteren 15. yüzyıl haritasının bir parçası, 2018<br />

“İ.Ö. 281 yılında Balkan Yarımadasında<br />

akınlarda bulunan Galatlar, Bithynia Kralı<br />

I.Nikomedes (İ.Ö. 279-250) tarafından kardeşi<br />

Zipoites’e karşı yapacağı savaşta kullanılmak<br />

üzere Anadolu’ya davet edilirler.<br />

Bu davet üzerine İ.Ö. 278/277 yıllarında<br />

yarımadaya Galat boylarının başında Lonarios<br />

ve Lutarios vardır. Savaştan sonra<br />

Anadolu’ya yayılarak yağmalara başlarlar.<br />

Beraberlerinde getirdikleri karılarını ve<br />

çocuklarını güvenliklerini sağlamak için<br />

kendilerine barınacak yerler ararlar ve Tektosaglar<br />

Ankyra; Tolistoboglar Gordion ve<br />

Pessinous; Trokmiler de Halys Irmağının<br />

doğu yakasındaki Tavion yörelerine yerleşirler”<br />

(Sevin, 2016:259-261).<br />

“Strabon, Galatların üç kabilesinden, Ankara<br />

şehri etrafında oturmuş olanların Tektosaglar<br />

ve diğer ikisinin de Trokmiler ile<br />

Tolistoboglar olduklarını; Trokmilerin Pontus<br />

ve Kapadokya taraflarına, Tektosagların<br />

Büyük Frügya’ya doğru olan yerlere ve<br />

Pesinus ile Orkaakus havalisine malik olup,<br />

Ankara isminde bir kaleleri olduğunu ve<br />

Tolistobogların Bitünya ve Frügya Epiktetos<br />

ile hudutlaştıklarını bildirmektedir.<br />

Plinius, Tektosaglar bölgesinde Ankara,<br />

Trokmiler memleketinde Tavion ve Tolistobogların<br />

oturdukları yerlerde ise Pesinus<br />

şehrini zikretmektedir. Plübiyos’un verdiği<br />

malumattan ise, Tektosagların Ankara, Tolistobogların<br />

Pesinus ve Trokmilerin Tavion<br />

havalisine malik oldukları anlaşılmaktadır.<br />

Nihayet Roma İmparatorluk devrine ait sikkeler<br />

üzerindeki yazılarda en kesin bir şekilde,<br />

Tektosagların Ankara’da Tolistobogların<br />

Pesinus’ta ve Trokmilerin Tavion’da<br />

oturmuş oldukları” (Erzen, 2010:44) görülmektedir.<br />

79<br />

T A R İ H T E<br />

Galatlar Döneminden beri varlığını<br />

sürdüren Ankara Kalesi


Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası kitabında<br />

“Galatia’lılar, Paphlagonia’lıların güneyinde<br />

bulunuyorlar. Burada üç kabile vardır; bunlardan<br />

ikisi Trokmi’ler ve Tolistobog’lar, önderlerinin<br />

ismini almışlardır, halbuki, üçüncüsü olan<br />

Tektosag’lar Keltia’daki kabilenin ismini almıştır.<br />

Bu ülke, uzun zaman dolaşan ve Attalos’ları<br />

ve Bithynia krallarına tabi olan ülkeleri ele geçirerek,<br />

şimdiki Galatia ve Gallo-Graikia denen<br />

yeri, oranın sahiplerinin gönül rızasıyla<br />

alan Galatia’lılar tarafından<br />

kurulmuştur” (Strabon,<br />

2000:62) demektedir.<br />

“Büyük İskender’in M.Ö. 323 yılında Babil’de<br />

ölümü üzerine imparatorluğu satraplıklara<br />

bölünerek Ankara ve çevresi, Komutanı<br />

Monophalmos Antigonos’un payına düşer.<br />

Bölge M.Ö. 301’deki Ipsos Savaşında,<br />

Antigos’un ölümünden sonra, önce komutan<br />

satrap Lysimakhos’un, daha sonra da M.Ö.<br />

281’de Lidya’daki Kurupedion Savaşında<br />

Lysimakhos’u yenen I.Seleukos’un (Seleucus<br />

I Nicator) eline geçer” (Sargın, 2012:22).<br />

Galatlar, Leonnarios (ya da Lonorius)<br />

ve Lutarius adlı iki önderin (regulus)<br />

komutasında iki grup halinde,<br />

Anadolu’ya gelmişlerdir. Birisi<br />

Bithynia hükümdarı Nikomedes’in<br />

yardımıyla Bosporos (İstanbul) Boğazını<br />

geçerken, diğeri Hellespontos<br />

(Çanakkale) Boğazı’nın güney kısmına<br />

bu kıyı bölgesinin atlı birliği<br />

komutanı (praefectus) Antipater tarafından<br />

sağlanmış olan gemiler ve<br />

kruvazörler sayesinde ayak basmıştır.<br />

Bu şekilde Anadolu’ya geçtikten<br />

Ölen Galyalı heykeli, Capitoline Müzesi, 2018<br />

Galatlar Dönemine ait eserler, Anadolu<br />

Medeniyetleri Müzesi, 2018<br />

80<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Roma döneminde Küçük Asya Haritası<br />

sonra yeniden bir araya gelen Galatlar, bu<br />

sırada Bithynia’da kardeşi Zipoetas’a karşı<br />

taht kavgası yapan Nikomedes’in yanında<br />

yer almışlardır (Kaya, 2000:80). Sargın ise<br />

aynı gelişi Antik Ankara kitabında şöyle<br />

anlatır: “Ankara, Kurupedion Savaşından<br />

sonra Seleukoslar’ın (Suriyeliler) eline geçince<br />

Bitinya Kralı I.Nikomedes, kardeşi<br />

Zipoides için hazırlanan sefere yardım için<br />

Galatlar’ı çağırır. Bunun üzerine Galatlar üç<br />

kol (Trokme, Tolistobog ve Tektosag) halinde<br />

Anadolu’ya gelir. Galatlar (Galyalılar,<br />

Gallus ya da Galliler) Avrupa’da Kelt olarak<br />

bilinen Kuzey Avrupa’dan Akdeniz’e kadar<br />

uzanan geniş, istilacı ve yıkıcı bir kavimdir.<br />

Kralları Lutarius ve Lonarius komutasında 20<br />

bin kişiyle, batıdan doğuya gelerek Sakarya<br />

(Sangarius) ve Kızılırmak (Halys) arasında<br />

daha sonra Galatya adı verilen bölgeye yerleşmişler.<br />

Bu bölge kuzeyde Bitinya,<br />

batıda Frigya ve Bergama ile doğuda<br />

Pontus ve güneydeki Likaonya<br />

ve Kapadokya krallıkları arasındadır.<br />

Galatların üç kolundan<br />

biri olan Tektosaglar, Ankara’ya<br />

gelerek burasını kendilerine Başkent<br />

yapar. (MÖ 278-189). Öteki iki<br />

koldan olan Tolistoboglar, Gordion<br />

III. Antiokhos’un resmi<br />

olan gümüş para,<br />

snible.org, 2017<br />

ile Pessinius’a (Sivrihisar/Ballıhisar) ve Trokmiler<br />

de Tavium’a (Yozgat/Büyüknefes) yerleşir.<br />

Ankara’nın belgelere dayalı düzenli<br />

tarihi Galatlar ile başlar. Galat krallarının<br />

kendi adlarına “Sikke” denilen antik madeni<br />

paralar bastırmaları sayesinde o dönem<br />

hakkında çok zengin bilgilere sahip bulunmaktayız.<br />

Ankara’nın Galatlar döneminde<br />

çok geliştiği de bilinmektedir (Sargın,<br />

2012:23).<br />

81<br />

“Galatların Anadolu’ya geldiği dönemde<br />

Batı Anadolu’da Pergamon, Kuzeybatı<br />

Anadolu’da Bithynia, Kuzey Anadolu’da<br />

Pontos ve Orta Anadolu ve Toroslar’da Seleukos<br />

hakimiyeti mevcuttur. Bu krallıklar<br />

arasında çok ciddi çekişmeler vuku bulmaktadır.<br />

Galatların bölgeye gelmesi ve bu<br />

çekişmeler içerisinde faal rol oynamaları,<br />

mücadelelerin daha da şiddetlenmesini<br />

sağlamıştır. Başlangıçta bu krallıklarda<br />

paralı asker olarak bulunmuş<br />

olan Galatlar, daha sonra bu krallıkların<br />

topraklarına yapmış oldukları<br />

yağma seferleri ile Anadolu’da<br />

terör estirmeye başlamışlardır” (Özman,<br />

1999:31).<br />

T A R İ H T E


George A. Been Küçük Asya Haritası<br />

Galatların “Seleukos hâkimiyetinde görünen<br />

Phrygia bölgesine yerleştirilmesi, I. Nikomedes<br />

ve I. Mithridates'in ülkelerini Seleukoslara<br />

karşı korumakla sorumlu tutma” (Özman,<br />

1999:27) amacına yöneliktir.<br />

“Galatlar Anadolu’yu haraca bağlar. Tüm Anadolu’daki<br />

kent ve krallar, Galatlar’dan çekinir.<br />

M.Ö. 270 yılında Seleukos Kralı I. Antiokhos,<br />

savaşta Galatları yener” (Sargın, 2012:24).<br />

“Kralla Galatlar arasında İ.Ö. 270-268 yılları<br />

arasında meydana gelen savaş, tarihe ‘Filler<br />

Savaşı’ olarak geçmiştir; çünkü, Suriye kralına<br />

bu zaferi savaş aracı ve silah olarak kullandığı<br />

filler kazandırmıştır” (Kaya, 2004/b:37). “Galatların<br />

I. Antiyohos’a karşı mağlup olduktan sonra,<br />

daha birçok zamanlar –Romalılar devrine<br />

kadar– yağma ve akınlarda bulunduklarını ve<br />

hatta Selevkoslardan Galatika namı ile bir vergi<br />

aldıkları bilinmektedir. Esasen Galatlar gibi<br />

soygunculuk ve çapulculukla iştigal eden bir<br />

kavim için ailelerini ve gasp ettikleri eşyayı emniyette<br />

bulunduracak sabit ve mahfuz bir yere<br />

ihtiyaç olmakla beraber, Galatya’nın coğrafi<br />

vaziyeti de kendilerinin Avrupa’daki ana vatanlarına<br />

benzemekte idi. Bir kavmin yeni bir yurt<br />

tutmasında her ne kadar toprağın münbit olması<br />

mühim bir amil ise de bu hususta kavimlerin<br />

psikolojik hareketlerini ve bilhassa ecnebi<br />

bir muhitte yabancı unsurların tutunabilmesi<br />

için, siyasi ve geopolitik durumun önemini küçümsememek<br />

gerekir. İşte bu cihetten dolayı,<br />

Orta Anadolu’nun boş bozkırları, o zamanlar,<br />

benzer vaziyette bulunan vatanları Fransa ve<br />

cenubi Almanya’da yağmacılık ve çobanlıkla<br />

geçinmiş olan kültürsüz Galatların yerleşmelerine<br />

uygun gelmiştir. Bununla beraber<br />

Galatların işgal etmiş oldukları yerlerin ismen<br />

dahi olsa, Selevkos II. Kallinikos zamanına kadar<br />

Selevkosların hâkimiyetinde bulunduğunu<br />

görmekteyiz. Bundan dolayı Apolloniyos’un<br />

anlattığı gibi, Galatların yaptıkları yardıma<br />

mukabil, Pontos krallarının onlara şehirler kurmak<br />

için, arazi vermiş oldukları doğru olamaz.<br />

Ancak gerek Bitünya kralı I. Nikomedes’in ve<br />

gerekse Pontos Krallarının hem Selevkoslara<br />

karşı bir mania ve hem de yapacakları harplerde<br />

onlardan yardım görebilmek düşüncesi ile<br />

Galatların sözü geçen bölgelerde yerleşmelerine<br />

muvafakat göstermiş oldukları ihtimali<br />

mevcuttur” (Erzen, 2010:42-43).<br />

“M.Ö. 240 veya 239 (Kimi tarihçilere göre ise<br />

246 veya 237 yılında) Seleukos kralı II.Callinicos<br />

ile kardeşi Antiochus Hierax arasındaki savaş;<br />

tarihte “Ankyra Savaşı” olarak yer alır. Bu savaşta<br />

Galatların oldukça etkili olduğu söylenebilir”<br />

(Sargın, 2012:22).<br />

82<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Galat Mezarı, Gordion Müzesi Bahçesi, 2017<br />

Anadolu kentleri Galatların hem onları yağmalamasından<br />

kurtulmak hem de gerektiği<br />

zamanlar da onlardan paralı asker olarak<br />

yararlanmak için para öderler. “Galatların<br />

kurmuş oldukları bütün ittifaklar ya da paralı<br />

asker olarak belirli bir krallığın himayesine<br />

girmeleri yalnızca o zamanki çıkarlarının o<br />

yönde olması ile ilgilidir. Bu sebepten ötürü<br />

Galatlar kolayca ittifaktan ayrılabilmiş ve o<br />

zamana kadar yapmış oldukları anlaşmaları<br />

bozarak müttefiklerine karşı bile saldırı düzenleyip,<br />

onların topraklarını yağmalayabilmişlerdir”<br />

(Özman, 1999:38).<br />

“Galatlara haraç ödemeyi reddeden ilk Helenistik<br />

kral, Pergamonlu Attalos olur. İ.Ö.<br />

240 ve 230 yıllarında iki kez Galatları yenen<br />

Attalos’un kazanmış olduğu bu zaferi Helen<br />

kentleri coşkuyla karşılarlar. Bu kentler tarafından<br />

‘Kurtarıcı’ (Soter) olarak selamlanan<br />

Attalos ise zaferin ardından kendi krallığını<br />

ilan eder” (Kaya, 2004/b:37).<br />

M.Ö. II. yüzyılın başlarında Roma, İtalya’da<br />

siyasi birliğini tamamlamış ve Helenistik<br />

krallıklardan Makedonia Devletini de mağlup<br />

ederek kendi ittifak sistemine sokmak<br />

Galatya paraları, wildwinds.com, 2017<br />

suretiyle doğudan gelebilecek bir tehlikenin<br />

de önünü almış görünmektedir. Ancak o<br />

sıralarda Ege Bölgesindeki boşluğu doldurmak<br />

ve bu topraklara hâkim olup İskender’in<br />

yerini almak sevdasında olan Seleukoslar<br />

Devleti’nin başında bulunan III. Antiochos<br />

vardır. III. Antiochos bu amaçlar doğrultusunda<br />

Batı Anadolu şehirlerini ele geçirmesi<br />

neticesinde, bunlar Pergamon Krallığından<br />

daha güçlü durumdaki Roma Devleti’nden<br />

yardım talebinde bulunurlar. Bunun üzerine<br />

Roma, önce Batı Anadolu, daha sonra da diğer<br />

Helenistik krallıkların hamiliğini üstlenir.<br />

Roma Devleti Anadolu’daki toprakları kendi<br />

hakimiyetine almayı tercih etmeyip, bunun<br />

yerine kazandığı toprakları savaşlar esnasında<br />

kendisine yardım eden müttefiklerine<br />

paylaştırarak, bir denge siyaseti takip eder.<br />

Böylece Roma, karışık durumdaki Anadolu<br />

topraklarında idari sorumluluk yüklenmeden<br />

kendi istekleri doğrultusunda hareket<br />

edecek müttefikler elde etmiş, her türlü kargaşa<br />

ortamında hakem rolü oynayarak buradaki<br />

meseleleri kendi çıkarlarına en uygun<br />

şekilde çözümleyerek her geçen gün siyasi<br />

baskısını arttırmıştır (Özman, 1999:43-44).<br />

83<br />

T A R İ H T E


“Galatlar rahat durmaz ve Romalılara karşı<br />

düşmanca tutumlarını sürdürürler. M.Ö. 189’da<br />

Romalı general ve konsül Cneus Manlius Vulso,<br />

Seleukus Kralı III. Antiochus ile yapılan savaşı<br />

kazanır. Bu savaşta Galatların Seleukoslara<br />

yardım etmeleri ve halka zulmettikleri şikâyeti<br />

üzerine Vulso, Galatların üzerine yürür ve onları<br />

günümüzdeki Elmadağ veya İdris Dağı ya<br />

da o zamanki adıyla Magaba Dağı’nda bulunan<br />

kalelerine çekilmek zorunda bırakır. Vulso<br />

M.Ö. 188’de yapılan “Apemeia Anlaşması” ile<br />

Ankara’yı tekrar Bergama Krallığının denetiminde<br />

Galatlar’a bırakır. Galatlar böylece Kral<br />

II.Eumenes’e bağlanır” (Sargın, 2012:24).<br />

“Bergamalılar ile Bitünyalılar arasındaki harpte<br />

Galatlar, Bitünyalıların tarafını tutarlar. Romalıların<br />

vaziyete müdahalesi üzerine, Bergamalılarla<br />

Bitünyalılar arasında sulh yapıldıktan<br />

sonra, Evmenes Galatlar üzerine yürüyerek,<br />

onları kati surette mağlup ve memleketlerini<br />

M.Ö.183 senesinde devletine ilhak eder” (Erzen,<br />

2010:46-47).<br />

“Daha sonra M.Ö. 180’de Galatlar’ın desteğini<br />

alan Pontuslar, Ankara’yı Kral I.Pharnekes’in<br />

komutasında istila eder. Bunun üzerine çıkan<br />

savaşta Bergamalılar, Pontuslar’ı yener. M.Ö.<br />

168-166 yılları arası Galatlar tekrar Bergama’ya<br />

isyan eder ve savaşta yenilirler” (Sargın,<br />

2012:24). “Lakin Galatların Roma’ya gönderdikleri,<br />

elçi heyetinin teşebbüsleri neticesinde<br />

Senatus, kendi hudutları dâhilinde ve sükûnet<br />

halinde kalmaları şartı ile Galatların hür ve serbest<br />

bir millet olduklarını ilan eder” (Erzen,<br />

2010:48).<br />

“M.Ö. 158’de Bergama Kralı olan II.Attalos,<br />

Roma’ya rağmen Galatlar ile ilişkiler kurmaya<br />

başlayarak Helenistik etkiyi artırmayı amaçlar.<br />

Bergama Kralı III.Attalos’un M.Ö. 133’de<br />

ölümü üzerine Romalılar bu topraklarda Asya<br />

eyaleti adıyla hak iddia eder. III.Eumenes,<br />

bu duruma karşı çıkarak isyan edince Konsül<br />

Marcus Ventus Perperna ile M.Ö. 130 yılında<br />

giriştiği savaşı kaybeder ve Bergama Krallığı<br />

tarihe karışır. Daha sonra Ankara’yı da içine<br />

alan Frigya, Pontus Kralı V.Mithridates’e verilir.<br />

Kralın M.Ö. 120 yılında öldürülmesi üzerine<br />

Romalılar Frigya’yı Asya eyaletine bağlar.<br />

Bu duruma Pontus Kralı VI.Mithridates isyan<br />

eder ve Romalılar ile uzun yıllar süren savaşlar<br />

yaşanır. Bu savaşlarda Galatlar Roma’nın<br />

yanında yer alır. Ankara Galatlar’ın elinde kalarak<br />

Pontus egemenliğine girmez. M.Ö. 108-<br />

107’de VI.Mithridates, Bitinya Kralı III.Nikomedes<br />

ile anlaşarak, sırasıyla Paflagonya, Galatya<br />

ve Kapadokya’yı birlikte işgal ederler. Bunun<br />

üzerine sessizliğini bozan Roma, M.Ö. 102’de<br />

Gaius ile Galatya’ya girer. Sonraki yıllarda<br />

Roma, Mithridates ve Nikomedes’in Kapadokya<br />

üzerinde hak iddia etmesini reddederek,<br />

Ariobarzenes’i kral olarak tanır. Mithridates ise<br />

buna karşı çıkar, M.Ö. 86’da yönetimine aldığı<br />

Galatya’nın “tetrarkh”larını katleder. Bu katliamdan<br />

yalnızca daha sonra kral olacak Deiotarus<br />

kurtulabilir” (Sargın, 2012:24-25).<br />

Adaören (Peium) Kalesi, Beypazarı - Ankara,<br />

arkeodenemeler.blogspot.com.tr, 2017<br />

84<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Bu olay Galatlar’ı Roma’ya yaklaştırır. Böylece<br />

M.Ö. 85’de Roma ile Pontus arasında<br />

uzun sürecek savaşlar başlar. Roma generali<br />

Sulla, bu savaşların sonucunda Grek kentlerini<br />

Roma’ya katar ve Galatya yönetimini<br />

Roma Kontrolünde Galatlar’a bırakır. M.Ö.<br />

59’da Deiotarus, Roma Senatosu tarafından<br />

kral ilan edilir ve kendisine Karadeniz’den<br />

Ermenistan’a kadar olan toprakların denetimi<br />

verilir (Sargın, 2012:25).<br />

ettirmişler; ancak dört sene sonra, tam manasıyla<br />

Roma eyalet teşkilatı vücuda getirildikten<br />

sonra, bizzat idareye başlamışlar<br />

ve M.Ö. 21 yılında Galatya için yeni bir tarih<br />

başlangıcı kabul edilmiştir. Galatya, bir<br />

probretor idaresinde Roma İmparator Eyaleti<br />

olunca, Galatlar şeref ünvanını alırlar.<br />

Ankara ise eyaletin merkezi mertebesine<br />

yükseldiğinden o da şeref ünvanına nail<br />

olur” (Erzen, 2010:51-52).<br />

“Deiotarus, Ankara yakınlarında çok iyi<br />

donanımlı kaleler olan Blucium (Kazan/<br />

Karalar’daki Asarkaya/Kalesi) ve Peium<br />

(Kirmir çayı kıyısındaki Beypazarı/Dibecik<br />

Köyü yakınındaki Tabanlıoğlu Kalesi<br />

olarakta bilinen Sedkaşı Kalesi) kalelerini<br />

inşa ettirir (Sargın, 2012:25).<br />

Roma Kralı Julius Caesar, ünlü sözü (Veni<br />

vidi vici-Geldim gördüm yendim)’nü Zela<br />

(Zile) Savaşı’nda Pontus Kralı II.Pharnakes’i<br />

M.Ö. 47 yılında yenerken söyler. Caesar<br />

savaş sonu dönüşte Ankara yakınlarında<br />

bulunan Deiotarus’un kalelerinde konaklar.<br />

Bu ara Caesar, Galatya’yı yeniden düzenleyerek<br />

Mithradetes’e Tavium civarını ve Tektosagların<br />

Gorbeus yerleşimini de Kastor<br />

Tarkhondarios’a verir M.Ö. 44’de Caesar’ın<br />

öldürülmesi üzerine Tolistobog tetrarkhı<br />

Deitaros, tüm Galatya’yı kendisine bağlar<br />

(Sargın, 2012:26).<br />

“Zamanla rakipsiz bir monark haline gelen,<br />

alçak gönüllüğü ve bilgeliği ile ün salan<br />

Deiotaros’un yerine İ.Ö. 39’da yardımcısı<br />

Amyntas getirilir. Onun İ.Ö. 25 yılındaki<br />

ölümünden sonra bölge, Augustus’un bir<br />

kararnamesiyle Pisidia, Lykaoni, Isauria ve<br />

sonrası Pontos Paphlagonia’yı da kapsayan<br />

Galatia adıyla bir Roma eyaleti durumuna<br />

getirilir (Sevin, 2016:261). “Fakat Romalılar<br />

hemen ve doğrudan idareyi ellerine almayıp,<br />

bir müddet daha memleketi eski halinde<br />

yerli Galat prensleri tarafından idare<br />

Yalıncak, Hasanoğlan, Bağlum/Hisartepe,<br />

Yenimahalle/Yuva (Yumrukaya) Kalesi, Kazan/Karalar<br />

(Asarkaya), Kınık-Hamamdere,<br />

Karaviran (Aşağıkaracaören), Gölbaşı/Cimşit,<br />

Çerkeshöyük, Oğulbey, Yurtbeyi (Gerdek)<br />

Kalesi, Sincan/Yenimahalle-Yenikayı,<br />

Akçaören, Esenler, Ayaş/Tikse (Gökçebağ)<br />

Çanıllı, Karalar, Ilıca, Asarcık, Polatlı/Basrıkale,<br />

Hisarlıkaya, Malıköy-Malverenhöyük,<br />

Çanakçı, Çağnık, Oğuzlar (Yağır) Kalesi, Güreş<br />

Kalesi, Şeyhali kalesi, Beyobası Kalesi,<br />

Kargalı Kale, Yüzükbaşı-Özhöyük, Temelli/<br />

Tolgeri, Çubuk/Sirkeli Kale, Eskiçöte, Beypazarı/Tabanlıoğlu-Dikmenkale,<br />

Tahirler,<br />

Yalnızçam, Haymana/Güzelcekale, Karacaören,<br />

Çalış Kalesi, Gölbek, Bala/Şehidhöyük,<br />

Afşar, Suyugüzel Köyü, Gökhöyük, Yaraşlı,<br />

Kızılcahamam/Çeltikçi Kale, Yukarıhöyük,<br />

Güdül/Güzelçiftlik, Yeşilöz, Elmadağ/Edige,<br />

Nallıhan/Yukarıbağdere-Yakacık’ta Galatlara<br />

ait kale kalıntıları ile yerleşim yerleri bulunur<br />

(Sargın 2012:27).<br />

85<br />

Asarkaya Kalesi, Ankara, ergir.com, 2017<br />

T A R İ H T E


1.10<br />

ROMALILAR DÖNEMİ<br />

Roma tarihi çoğu zaman; Krallar (M.Ö.<br />

753-M.Ö.509), Cumhuriyet (M.Ö.509-<br />

M.Ö.27) ve İmparatorluk devirleri<br />

olarak üçe ayrılır. M.Ö. 27’de başlayan üçüncü<br />

devir “İmparatorluk Roması” (Barrow,<br />

2006:18-19) Ankara ve Etimesgut açısından<br />

önem arz eden dönemdir.<br />

Pergamon (Bergama) kralı III. Attalos, İ.Ö.<br />

133 yılındaki ölümü, Roma’nın Anadolu’da<br />

egemenlik politikası bakımından yeni, bir<br />

dönemin başlangıcı olur. Attalos, ölmeden<br />

önce hazırlamış olduğu bir vasiyetname ile<br />

krallığının vârisi olarak Roma halkını tayin<br />

eder. Vasiyet kralın ölümünden sonra Eudemos<br />

adlı bir Pergamonlu tarafından Roma’ya<br />

götürülür. Tam on üç yıl önce Makedonya’yı<br />

eyaleti yaparak Cumhuriyetin sınırlarına<br />

dâhil eden Romalılar arasında vasiyetin gereğini<br />

yapmaya isteksiz olan hiç kimse yoktur<br />

(Kaya, 2009:206).<br />

İ.Ö. 85 yılında Romalı komutan Sulla, Mithridates<br />

ile Dardanos (Maltepe) Antlaşmasını<br />

imzalar. Sulla, kendisini Pergamon Kralının<br />

vasiyeti üzerine Roma eyaleti yapılan Asia’ya<br />

fethedilmiş ülke muamelesi yapma hakkına<br />

sahip olarak görür. Pergamon kralı Ill.<br />

Attalos’un öldüğü tarihten 58 yıl sonra Bithynia<br />

kralı IV. Nikomedes de ölmeden önce<br />

krallığının varisinin Roma halkı olduğunu<br />

ilan eden bir vasiyetname hazırlayıp bırakır.<br />

Roma senatosu Roma halkı adına burayı almaya<br />

karar verir. Roma Cumhuriyeti, böylece<br />

Anadolu’daki ikinci eyaletini kurar. Bu eyalet,<br />

Bythynia Eyaleti’dir (Kaya, 2009:216).<br />

Galatya Eyaletinin kurulmuş olduğu tarihten<br />

yaklaşık 42 yıl sonra (İ.S. 17) Kappadokia<br />

Krallığı da Roma eyaleti yapılır. Böylece<br />

Roma’nın doğrudan yönetimi altına giren<br />

Anadolu topraklarının sınırı Fırat ırmağına<br />

ulaşmış olur (Kaya, 2009:230).<br />

86<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Romalılar Zamanında Küçük Asya, Erzen, 2010:64-65<br />

Gayus Yuliyus Severus<br />

Roma İmparatorluğu’nda Galatya Eyaletinin<br />

başkenti olmasıyla Ankara, en parlak<br />

dönemini yaşamıştır. M.S. 1. ve 2.yüzyıllar<br />

Ankara tarihinin en görkemli dönemi<br />

olmuştur. Özellikle Traianus Dönemi’nde<br />

(M.S. 98-117) kent askerî açıdan stratejik ve<br />

lojistik bir öneme sahiptir (Sargın, 2012:28).<br />

Roma İmparatoru Caracalla zamanında basılmış bir<br />

sikke, Arka kısmında Metropolis Ankyras, yani Ankara<br />

Metropolisi) yazıyor, wildwinds.com, 2017<br />

Ankara’nın Roma imparatorluğu devrinde<br />

askeri ana yol üzerinde mühim merkez<br />

ve kışlak mahalli olduğunu, askeri tipteki<br />

Roma imparatorluk sikkelerinden ve<br />

Ankara’daki muhtelif kitabelerden anlaşılmaktadır.<br />

“İlkçağda Ankara” isimli kitabında<br />

Afif Erzen, “Ankara’da bulunan ve<br />

Ankaralı Gayus Yuliyus Severus namına<br />

dikilen bir şeref kitabesinde, Partlara karşı<br />

Roma imparatoru Trayanus’un sevk ettiği<br />

askeri kıtaların Ankara’dan geçtiklerine<br />

ve hatta 113-114 kışı zarfında ordu birliklerinin<br />

burada kışlamış olduklarına, Roma<br />

askerlerine ait Ankara’da bulunan birçok<br />

mezar taşlarındaki kitabelerden, Roma imparatorluğu<br />

devrinde şarka yapılan askeri<br />

hareketlerde, Ankara’nın coğrafi durumu<br />

itibariyle çok mühim bir mevkii ihraz etmiş<br />

bulunduğuna” dikkat çeker (Erzen,<br />

2010:39-40).<br />

Roma İmparatoru Caracalla zamanında basılmış bir<br />

sikke, arka kısmında Augustus Madebi bulunmaktadır,<br />

wildwinds.com, 2017<br />

87<br />

T A R İ H T E


Augustus Tapınağı, arachne.uni-koeln.de, 2017<br />

PEUTINGER HARİTASI<br />

İmparator Augustus’un savaşlarda sağ kolu olarak görev yapan ve Konsül olarak Roma’ya<br />

dönen Marcus Agrippa, o dönemde (M.Ö. 1. yy) bilinen tüm dünyanın detaylı bir haritasını<br />

yaptırır. Bu haritada dağlar, denizler, nehirler ve ormanların yanında 555 adet Roma kenti<br />

ve 3 kıtada 3500’den fazla coğrafi yerin adı ve konumu yer alır. Roma yol ağını da gösteren<br />

bu haritada Roma kentleri arasındaki rotalar, aralarındaki mesafeler ve seyahat süreleri de<br />

gösterilir. Aslı kaybolan bu haritanın 1265’te çizilen eski bir kopyası ‘Peutinger Haritası’ olarak<br />

mevcuttur. Haritada 3 kentin öne çıktığı görülür: Roma, Konstantinopolis (İstanbul) ve<br />

Antiochia (Antakya). Ayrıca Ancyra (Ankara), Nicomedia (İzmit), Nicaea (İznik), gibi önemli<br />

Roma yerleşimleri de özellikle vurgulanmıştır.<br />

88<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ankara Roma Hamamı’ndaki<br />

Roma Dönemine Ait Eserler, 2018<br />

Ankara ve Çevresi, Peutinger Haritası, 1265<br />

89<br />

T A R İ H T E


Bütün istikametlerden gelen sekiz yolun birleşme noktası olması ve bütün yolları gözleyebilecek<br />

hâkim bir mevkide olması Ankara’yı stratejik bakımdan önemli yapan en önemli unsurlardır.<br />

Ankara’dan geçen bu sekiz yol şunlardır:<br />

1. Batıya doğru Juliopolis (Emir Yunus<br />

harabesi)’e giden ana yol (Nallıhan). Bu<br />

yolun mesafe taşları; Emir Yaman (Eryaman),<br />

Irkaksı (Erkeksu) çay, Bayram köy<br />

mevkilerinde bulunmuştur.<br />

2. Kuzey batıya, Pessinus (Balahisar’ın şimalinde)<br />

ve Dorülayon (Eskişehir’in şimalinde<br />

Şar höyük)’a giden yol. Alaca<br />

atlı, Balık koyuncu (Ballıkuyumcu), Mülk<br />

mevkilerinde mesafe taşları bulunmuştur.<br />

3. Güney doğuya, Parnassos’a (Parlasan)<br />

giden ve bir numaralı yolun devamı olan<br />

ana yol (Şereflikoçhisar). Mesafe taşları;<br />

Çamlıkaya, Örencik, Çakalhöyük, Karalı,<br />

Avşar, Şehidhöyük, Parnasus civarlarında<br />

bulunmuştur. Yol devam ederek, Tüyana<br />

ve Kaysereya (Kayseri)’ya gitmektedir.<br />

4. Doğuya doğru Taviyon (Büyük Nefesköy)’a<br />

giden yol (Yozgat). Mesafe taşları; Ortaköy<br />

ve Taviyon’da bulunmuştur.<br />

5. Kuzeye, Kreteya Flaviopolis’e (Gerede)<br />

giden yol. Ankara civarında mesafe taşları<br />

bulunmuştur.<br />

6. Güneye, İkoniyon (Konya)’ya giden yol.<br />

Çalthöyüğü ve Konya civarında mesafe<br />

taşları bulunmuştur.<br />

7. Kuzey doğuya doğru, Amasya’ya giden<br />

yol. Mesafe taşları Kalecik’te bulunmuştur.<br />

8. Kuzey doğuya, Gangra (Şimdi Çankırı)’ya<br />

giden yol. Mesafe taşları; lravlı, Topoğlu<br />

Çiftliği, Elecik, Şemseddin, Martköyü<br />

mevkilerinde bulunmuştur.<br />

Juliopolis Antik Kenti, Ankara,<br />

Nallıhan Kaymakamlığı arşivi<br />

Ballıkuyumcu köyünde bulunan mil taşının<br />

üzerindeki yazılar, Roma Hamamı Müzesi,<br />

French, 2012:25,275<br />

Pessinius Antik Kenti, Eskişehir, kulturportali.gov.tr<br />

90<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Bu sekiz yolun ancak Roma’lılar devrinde<br />

mevcut olduğu anlaşılmaktadır (Erzen,<br />

2005:32).<br />

Roma yollarını detaylı bir şekilde irdeleyen<br />

Ramsay’in ‘Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası’<br />

kitabında bazı yollar şöyle yer alır:<br />

Ankaradan Geçen Yollar ve Devamları, Erzen, 2010:32-33<br />

• Ancyra XXXVI Acitoriziaco XXXIII Eccobriga<br />

XXV Lassora XVII Stabiu Tavio<br />

XIII Tonea XXX Garsi XXX Amasia<br />

(Ramsay, 1960:283).<br />

• Ankyra XXXIV Acitoriziaco XXXVİ<br />

Gangra. Şu hâlde Acitoriziacum Kalecik<br />

civarında, belki biraz kuzey yahut<br />

kuzey doğusunda bir yerdi (Ramsay,<br />

1960:285).<br />

• Ankyra XXIII Sarmalüs XX Eccobriga<br />

XXIII lassora XVIII Tavium (Ramsay,<br />

1960:285). Roma Yolu, Ulus, Ankara, 2013<br />

91<br />

T A R İ H T E


Romalılar yol yapım ve bakımına çok önem verirler ve yolla ilgili bilgi içeren mil taşlarını<br />

kullanırlar. Bunlar yol boyunca dikilen ve sınırları gösteren imparator ve valilerin isimleri yazılı<br />

taş sütunlardır. Her 1.485 metrede (1 Roma mili) 1 adet olmak üzere mil taşı dikilir. Anadolu’da<br />

10 bini aşkın mil taşından günümüze 1.100’ü gelebilmiştir. Bu mil taşlarına, Ankara’nın Roma<br />

yolları üzerinde bulunan birçok yerinde rastlanır. Yollarda “mutatio” (at değiştirme durağı) ve<br />

“mansio”lar (gece konaklama yeri) inşa edilir (Sargın, 2012:32).<br />

Nicomedia’dan (İzmit) Tarsus’a kadar olan 600 millik yola “Via Tauri” (Pilgrim’s Road-Hac Yolu)<br />

denir ve bu yol üzerinde 30 mutatio ve 51 mansio bulunur. Yol, Adana ve Antakya üzerinden<br />

Kudüs’e ulaşır (Sargın, 2012:32).<br />

Ankara’dan geçen Roma Hac Yolu (French, 2016:kapak)<br />

Etimesgut Mil taşı<br />

- Roma Hamamı<br />

Müzesi, French,<br />

2003:194<br />

Ankara Roma Hamamı Açıkhava Müzesi, 2018<br />

92<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ankara, Roma Dönemi’nde diğer Roma<br />

kentlerinde olduğu gibi birçok yapıyla donatılır.<br />

Galanti, “Roma İmparatorluğunun<br />

en meşhur mabedinin, güzel mimarisi<br />

ve güzel nisbetleriyle temeyyüz<br />

etmiş olan Ankara<br />

mabedi olduğunu” yazar.<br />

“Mabedin binası,<br />

Tiber’in (14-37) saltanatının<br />

iptidasında<br />

vakfedilmiştir.<br />

‘Augustus Vasiyetnamesi’<br />

Roma’nın<br />

idare şekliyle İmparator<br />

Augustus’un<br />

yaptıkları hakkında,<br />

gelecek nesillere aktarılmak<br />

üzere hayatının ‘hal<br />

ve harekâtını’ gösteren biri Latince,<br />

diğeri Yunanca olarak yazılmıştır.<br />

Bunlar birer kopyadır; asılları<br />

Roma’dadır. Galatya rahipleri binanın<br />

resmi açılışını yaptıktan sonra,<br />

bu mabedi ilahi Augustus ile ilahe<br />

Roma’ya vakfetmişlerdir” (Galanti,<br />

2005:34).<br />

Ankara, Hadrianus Dönemi’nin sonunda<br />

(M.S. 138) 12 mahalle veya<br />

semte (phyle/füle) bölünür. Kale<br />

ve çevresindeki ilk beş semtin adı<br />

Yunanca ve Latince olmayıp Roma<br />

öncesi tetrarkhlık sisteminden kalmadır<br />

(Sargın, 2012:28). Anlaşılan<br />

o ki, her yeni kralın tahta<br />

geçişiyle Ankara’nın büyümesi<br />

devam etmiş ve yeni<br />

krala izafe edilen yeni mahalleler<br />

oluşmuştur.<br />

Etimesgut’ta<br />

bulunan Roma<br />

Dönemine ait<br />

sütun<br />

Roma Dönemine<br />

Ait Sikkeler,<br />

Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi<br />

Roma Dönemine ait<br />

Ankyra sikkesindeki<br />

çapa dikkat çekiyor,<br />

Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi<br />

Olası Pers ve Got tehdidine kaşı Antonius<br />

Caracalla (M.S.211-217), M.S.216 yılında<br />

Ankyra’nın duvarlarını onarmıştır. Bu sebeple<br />

şehre teşekkür olarak Antoniniana<br />

ismi verilmiştir. Gallo-Yunanlar<br />

tarafından yapılan<br />

esir ticaretine rağmen,<br />

Ankyra Küçük Asya’nın<br />

en uygar ve en seçkin<br />

şehirlerinden biri olmuştur.<br />

(Mamboury<br />

1934: 66-67)<br />

93<br />

Roma’nın Galatya<br />

Eyaleti başkenti olduktan<br />

sonra varlığının<br />

en parlak dönemini<br />

yaşamaya başlayan<br />

Ankyra’da “Roma ve Augustus”<br />

Tapınağı, pazar yeri, hipodrom,<br />

gymnasium ve hamamlar<br />

bulunan yeni Roma mahallelerini<br />

korumak için bu dönemde surlar<br />

inşa edilmiştir. Şehir, İmparator Augustus<br />

şerefine ‘Sebaste’ ismini<br />

ve İmparator Neron zamanında<br />

‘Metropole’ unvanını elde eder<br />

ve şehrin sakinleri Augustus-Tektosagları<br />

adını alır. Şehrin simgesi,<br />

Roma parası ve madalyalarında<br />

görüldüğü üzere gemi çapasıdır<br />

(Erzen, 2005:32).<br />

Roma’ya tabi olan diğer kavimler<br />

gibi, Galatlar bir nevi ‘efendi<br />

tabakası’ teşkil ederler.<br />

Vaktiyle müstakil bir hayat<br />

yaşayan bu eyaletin ahalisi,<br />

eski adetlerini ve bilhassa<br />

dini muhafaza etmekte<br />

ısrar ve Firijiya (Frigya)<br />

adetlerine tamamiyle<br />

riayet etmeğe devam<br />

etmişlerdir.<br />

T A R İ H T E


Frijiyalıların merkezi olan Pessimus, Kybele<br />

üluhiyetini kabul etmektedir. Bu taabbud<br />

sistemi, sonra Roma’da ve bütün Roma İmparatorluğunda<br />

kabul olunmuştur. Küçük<br />

Asya’nın başka bir üluhiyeti de Ay ilahı<br />

olan Men’dir. Ankara, Roma zamanında<br />

da Men mabedinin merkezi olup<br />

şehrin devlet binası, ibadethanesi,<br />

Men’in ibadetine maruz kalmıştır.<br />

Ruhban vazifeleri Galatlı<br />

efendilerin elindedir. Ankara<br />

mabedinin Augustus’ün<br />

ve Roma’nın mukaddes yeri<br />

olduğu, mabedin duvarlarında<br />

bulunan yazılardan<br />

anlaşılmaktadır (Galanti,<br />

2005:27).<br />

Galanti, “Roma idaresinden<br />

evvel, 925 metre irtifaında<br />

bulunan Ankara, şimdiki halde<br />

yüksek görünen kaleye malik<br />

olduğunu ve kenarları, şimalden ve<br />

şarktan garba akan İstainos(İstanoz-<br />

Zir)’un cenub tarafından geçen ve bu<br />

şehirden elli kilometre ve Ankara’dan<br />

Ay Tanrısı (Men),<br />

Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi<br />

seksen kilometre uzak olan ve Sakarya’ya<br />

dökülen Üngur (Ankara suyu) ile muhafaza<br />

edildiğini” kaydeder. Ayrıca “Romalıların,<br />

Akropolisin duvarlarını oraya kadar uzatarak<br />

yüksek mahalleleri şehir haline getirdiklerini<br />

ve İmparator Karakalla’nın (212-217),<br />

Ankara kalesini tamir ettiği” bilgisini<br />

verir (Galanti, 2005:28).<br />

M.S. 3.yüzyılda (260’larda) İmparator<br />

Galliennus zamanında<br />

Avrupa’nın kuzeyinden gelen<br />

Gothlar, doğuda Parthlar ve<br />

Suriye’deki Palmyra’lı Arap<br />

Kraliçe Septimia Zenobia’nın<br />

kısa süreli Ankara’daki hükümdarlığı<br />

(M.S. 270) sonucunda<br />

Roma İmparatorluğu<br />

eski gücünü yitirir. Kentteki<br />

yapıların çoğu tahrip edilir. Büyük<br />

bir açlık ve kıtlık ortaya çıkar<br />

(M.S. 270-275). İmparatorlukta<br />

çıkan sosyal ve ekonomik çöküntü<br />

ve saldırılar, kent çevresinin M.S.<br />

270’den itibaren surlarla çevrilmesine<br />

neden olur. İçkaledeki yazılı bir<br />

Augustus Mabedi, 2018<br />

Augustus<br />

Tapınağı’ndaki yazıt,<br />

etpoetica.com, 2017<br />

94<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


lokta, M.S. 270 yılında zengin bir kişinin<br />

kendi parasıyla kentin dış surlarını yaptırttığı<br />

ve harap olmuş bazı önemli yapıları da<br />

onarttığı belirtilir (Sargın, 2012:34). Fakat<br />

bu felaketi telafi ederek II.asırda<br />

malik olduğu genişliği, zenginliği<br />

Ankara ilkçağda bir<br />

daha elde edememiş ve şehrin<br />

parlak devri artık geçmiştir.<br />

Ankara’nın bu zamanda<br />

sönük bir vaziyette olduğunu,<br />

Valeriya’nın uğradığı<br />

felaket devresinde<br />

artık sikke darp<br />

ettirmediği de göstermektedir<br />

(Erzen,<br />

2010:64).<br />

Ankara çevresindeki<br />

Roma dönemine ait<br />

yerleşim yerleri arasında;<br />

Yalıncak, Sincan/İlyakut, İncirli/Dutluca,<br />

Esenler, Osmaniye,<br />

Polatlar, Tatlar, Erkeksu<br />

Ulpius Aelius<br />

Pompeianus’a ait olduğu<br />

düşünülen bir tondo büst,<br />

Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi<br />

ve Akçaören, Akyurt/Taşpınar, Cücük ve<br />

Büğdüz, Çubuk Çayı/Karaköy, Beypazarı/<br />

Dikmen, Adaören Kalesi ve Tahirler, Şereflikoçhisar/Değirmenyolu,<br />

Bala/Karahamzalı,<br />

Şedithöyük ve Karaali, Haymana/<br />

Topaklı-Türkhöyük, Elmadağ, Gölbaşı/<br />

Taşpınar ve Karaoğlan, Etimesgut/Zırhlı<br />

Birlikler Okulunun Doğusu, Kızılcahamam/Çeltikçi<br />

ve Yukarıkısa,<br />

Güdül/Sarıkaya, Müslüm<br />

ve Çağa, Nallıhan/Çayırhan<br />

(Iuliopolis), Polatlı/<br />

Gündoğan-Höyük I<br />

ve Höyük II, Malıköy-<br />

Malveren, Yüzükbaşı-<br />

Özhöyük Faraşlı-Arılık<br />

Özü, Alagöz-Paşatepesi,<br />

İnler, Çubuk/Yazlıca<br />

ve Akkuzulu, Çamlıdere/<br />

Akkaya, Kalecik/Elecik-Kızıleşik,<br />

Akçataş, Karahöyük, Yeşildere<br />

ve Kazan/Karalar sayılabilir<br />

(Sargın, 2012:34-35).<br />

Ankara Roma Hamamı Açıkhava Müzesi, 2018<br />

95<br />

T A R İ H T E


Bizans Dönemine ait Lahit Kapağı, Roma Hamamı Açıkhava Müzesi, 2018<br />

1.11<br />

DOĞU ROMA (BİZANS) DÖNEMİ<br />

Ankara, Galatlar (M.Ö. III. yüzyıl) ve<br />

onlardan sonraki Romalılar (M.Ö.<br />

I. yy.) dönemlerinde eyalet merkezi<br />

olmuştur. Romanın ikiye bölünmesiyle de<br />

Ankara, Doğu Roma (Bizans), bölümünde<br />

kalmıştır. Ankara’nın en parlak dönemi Roma<br />

İmparatorluğu’nda Galatya eyaletinin başkenti<br />

olmasıyla başlar. Metropolis yani Anakent<br />

unvanı alır. Kent askerî açıdan stratejik<br />

bir öneme sahiptir. Kent, Roma döneminde<br />

birçok yapılarla donatılır ve diğer Roma kentlerinde<br />

olduğu gibi 12 semte (füle) bölünür,<br />

içişlerinde bağımsız ve demokratik olarak,<br />

halk tarafından seçilen meclislerle yönetilir.<br />

Bu dönemde kentin alt yapısı tamamlanmış<br />

ve Elmadağ’dan taş borularla su getirilmiştir.<br />

Tahıl üretimi, dokumacılık ve hayvancılık alanında<br />

büyük gelişmeler sağlanmıştır. Tarihi<br />

seyir içinde mekânların/şehirlerin her devlette<br />

farklı şekilde isimlendirildiği ya da zamanla<br />

önemini yitirip terk edilmesinden dolayı<br />

zaman zaman tarihi tespitlerin yapılmasında<br />

zorluklar yaşanabilmektedir.<br />

Oysa Ankara’nın müstahkem mevkii Ramsay’a<br />

göre “hiçbir zaman şüpheli gözükmemiştir:<br />

El’an Engürü adını taşır. Aziz Theodori’nin<br />

tercüme-i halinde Ankyra’da Petris isminde<br />

bir kadın manastırından bahsedilmektedir.<br />

Maximian zamanında, Agrippino’nun nezareti<br />

altında, Aziz Plato, Ankyra surları haricinde<br />

idam edilmiştir. Aziz Theodori’nin<br />

‘lztırapları’nda şehrin yanında olduğundan<br />

bahsedilen göl, ihtimal ki Jerusalem itinererindeki<br />

Cenaxis Palus (Eryaman Göksu)’dır”<br />

(Ramsay, 1960:267).<br />

Göksu (Susuz) Gölü eski bir fotoğraf,<br />

Etimesgut Belediyesi arşivi<br />

96<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Her ne kadar Ankara kalesi sağlam bir yapıya<br />

sahip olsa da “Roma Dönemi surları hakkında<br />

pek çok öneride bulunulmakla birlikte surların<br />

seyrettiği rota tam olarak bilinmemektedir.<br />

Bu dönem surları ile ilgili yorumlarda da bulunan<br />

Perrot, bu surlardan geriye hiçbir şey<br />

kalmadığını ve bu eski duvarların daha sonra<br />

inşa edilen yapıların altında saklı kalmış olabileceğini<br />

belirtmiştir. M.Ö. 3. yüzyılda barbar<br />

istilalarında bu surların tekrar inşa edilip sağlamlaştırıldığından<br />

ve bu durumu yine kendisinin<br />

okuduğu bir yazıtta da tespit ettiğinden<br />

bahsetmiştir” (Sülüner, 2014:20).<br />

Milattan sonra 3. yüzyıl boyunca sürekli savaş<br />

ortamında kalan Anadolu’nun doğu bölgeleri<br />

için Ankara, Roma İmparatorluğu ordularına<br />

kışlık barınak, erzak ve gereçlerin sağlandığı<br />

yer ve yeni seferler için asker toplanma merkezi<br />

olarak işlev görmüştür. Bu ortam kentin<br />

ekonomisine iç üretim yoluyla katkıda bulunmuştur<br />

(Aktüre, 1984:7-8). Dolayısıyla 3.yüzyıl<br />

boyunca saldırılara ve yıkıma uğrayan Roma<br />

Dönemi Ankara’sının kalesi defalarca tamir<br />

görmüştür. Duvarların alt kısımlarına ait taş<br />

örgü sırasındaki blokların karışık bir şekilde<br />

dizilmiş olmaları da saldırılar sırasında yapılan<br />

tamiratların yeni saldırılara karşı mümkün olduğunca<br />

hızlı gerçekleştirildiğini göstermektedir.<br />

Ankara, Diocletianus zamanında (M.S. 284-<br />

305) askeri ve ekonomik açıdan yine önemini<br />

korur. Kent yönetimi yeniden yapılandırılır.<br />

Çoklu (dörde kadar) yöneticilerin bulunduğu<br />

bir sistem olan Tetrarch getirilir. Yol çalışmalarına<br />

ağırlık verilir ve Bizans’ın yol ağıda<br />

Roma’nın devamı gibi oluşturulur. Bu dönemde<br />

surlar ve kamu binaları yenilenir. Dokumacılık<br />

ve ticaret iyice gelişir (Sargın, 2012:36).<br />

Diocletian, Nicomedia’yi Roma aleminin dört<br />

merkezinden biri ve dört hükümdarından birinin<br />

payitahtı yapar. Dolayısıyla buradan geçen<br />

yolun büyük bir ehemmiyet kesbettiği, 300-<br />

Ankara Kalesi Surlarında Bizans İzleri,<br />

French, 2003:10<br />

97<br />

T A R İ H T E


Roma yolu, Ankara, gazeteilksayfa.com, 2018<br />

330 senelerine ait olan Antonin itinererinde<br />

tarif edilmiştir. Fakat bunun asıl dikkati çeken<br />

hususiyeti, Avrupa’dan arzı mukaddese giden<br />

hacıların tabii karayolu oluşudur. Batıdan<br />

gelen hacılar için en ucuz Jerusalem seyahati,<br />

Constantinople-Roma yoliyle Nicomediya<br />

(yahut bazan gemi ile Nicaia ve oradan da<br />

Ankara-Tarsus yoludur. Bu yol birçok cihetlerden,<br />

Anadolu’nun son devre ait yollarının en<br />

şayanı dikkatidir. Büyük bir ihtimamla korunur;<br />

üzerindeki merhale ve menzillerin Constantine<br />

zamanına ait olanları aynen bugüne kadar devam<br />

edip gelmiştir. Altıncı asırda “publica regii<br />

cursus via=umum kral yollarından” bahsedilmiştir”<br />

(Ramsay, 1960:266-267).<br />

Haritalarda, arkeolojik buluntular ve belgelerin<br />

yanında, yakın tarihte Ankara’nın Ulus<br />

semtinde yapılmış kazı esnasında Roma<br />

yolu kalıntılarına rastlanmıştır. Ankara Roma<br />

Yolu ya da Cardo Maximus, Ankara’nın Ulus<br />

semtinde Ulus Şehir Çarşısı’nın [batısında<br />

Sümerbank, doğusunda Zincirli Camii ve<br />

Gelirler Genel Müdürlüğü binası, kuzeyinde<br />

Julien Sütunu ve Valilik binası, güneyinde<br />

ise Anafartalar Çarşısı bulunmakta] temel<br />

kazısı sırasında birtakım eserler ortaya çıkmıştır.<br />

Cevdet Bayburtluoğlu denetiminde,<br />

1995 yılında, yapılan kazılarda Geç Roma<br />

Dönemi’ne ait yol ortaya çıkmıştır (Temizsoy<br />

ve diğerleri, 1996:7-18).<br />

1995-1996 yıllarında Ulus Şehir Çarşısı çevresinde<br />

yapılan (Ankara Valiliği Bahçesi Roma<br />

Caddesi Kazısı) kazı çalışmaları sonucunda<br />

açığa çıkarılan Roma Yolu’nun Valilik Binası<br />

bahçesinde kalan bölümünü de Valiliğe gelen<br />

ziyaretçilere teşhir etmeyi amaçlayan,<br />

kazı çalışmaları 23 Temmuz - 21 Eylül 2007<br />

tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Yapılan<br />

kazı çalışmaları neticesinde alanda 4 mimari<br />

tabaka tespit edilmiş olup, bu tabakaların<br />

Roma Dönemi’nden 19. yy. sonuna kadar<br />

geniş bir yelpazeyi kapsadığı görülmüştür.<br />

Bahsi geçen arkeolojik dolgu içerisinde,<br />

dönemleri karakterize eden mimari unsurlar<br />

ve maddi kültür öğeleri kazı buluntuları arasında<br />

sayılmaktadır (Ankara Valiliği Bahçesi<br />

Roma Caddesi Kazısı, 2018).<br />

2006 yılında Ankara Valiliği otopark inşaatı sırasında<br />

aynı yolun devamı bulunmuştur. 216<br />

metre uzunluğundaki yol, 6.7 metre genişliğe<br />

sahiptir ve yolun kenarlarında yayalar için yapılmış<br />

20 cm yükseklikte 1.5 metrelik kaldırım<br />

blokları vardır. Yol günümüzdeki seviyenin 2<br />

ile 3.32 metre altında kalmaktadır.<br />

98<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Julien (Belkıs) Sütunu, Atila Cangır Koleksiyonu<br />

Koyu bir pagan olan Diocletianus’dan sonraki<br />

Galerius Valerius Maximianus (Galerius)<br />

Dönemi’nde (M.S. 305-306) ise Hristiyanlık<br />

yayılmaya başlar. İmparator Gaius Flavius<br />

Aurelius Constantinus (Büyük Constantinus)<br />

zamanında (M.S. 306-337) Hristiyanlığın<br />

önemi daha da artmaya başlar. M.S.<br />

313 yılında Hristiyanlığa karşı hoşgörünün<br />

bir sözleşmeye bağlandığı ‘Milano Fermanı’<br />

ile Constantinus ve Licinius, Hristiyanlığın<br />

resmiyet kazanmasını sağlar. Büyük zulüm<br />

gören Hristiyanlar artık daha rahat hareket<br />

eder. Büyük Constantinus (I. Constantinus)<br />

ve II. Constantinus (M.S. 337-361) dönemlerinde<br />

Ankara, huzurlu ve güvenli bir kent<br />

görünümündedir (Sargın, 2012:36).<br />

Ankara, Hristiyanlığın iyice yayılmasıyla<br />

dini bir merkez olma özelliği de kazanır.<br />

M.S. 314 ve M.S. 358’de Saint Synode adıyla<br />

kurulan Hristiyanlık Meclisi önemli dini<br />

kararlar alınmasında rol oynar. Bu Meclis,<br />

Ortodoksların arasındaki dinsel sorunların<br />

ve özelliklede mezhep çatışmalarının çözümlenmesine<br />

katkı sağlar. Kent Meclisi,<br />

Piskoposlara “yerel temsilcilik” görevi dahi<br />

verir (Sargın, 2012:36).<br />

“İmparator Julien [Julianus] (331-363),<br />

İranilere karşı harb etmek üzere (M.S.362-<br />

363), Ancyra’dan geçerken, büyük hürmet<br />

ve ihtifal gördü. Ankara’nın Hristiyan halkı<br />

pagan Julianus’u büyük bir coşku ile<br />

karşılar. Elyevm Ankara’da bulunan zafer<br />

sütununun ‘Julianus [Julien] Sütunu’,<br />

bu imparatorun şerefine rekzedildiği zannolunuyor.<br />

Bu amud muhakkak surette<br />

Bizans devrine aittir (Galanti, 2005:53).<br />

Julianus, dönemin Ankara Valisi Maximinus<br />

ile birlikte Hristiyanlık’ı yasaklayarak<br />

çok tanrılı pagan dinini yaymaya çalışmışsa<br />

da ani ölümü üzerine bu çalışmalar<br />

durur. Vali Maximinus zamanında (M.S.<br />

362-364) Ankara yine eski parlak günlerine<br />

döner; başta çeşme ve “nypmhaeum”lar<br />

[nypmlara adanmış anıtlar/anıtsal yapılar]<br />

olmak üzere çok sayıda yapı ile donatılır.<br />

Eğitim ve öğretime özel önem verilerek,<br />

öğretmenlerin en iyi yurttaşlar arasından<br />

seçilmeleri sağlanır. Okullarda hitabet sanatında<br />

önemli kişilerin yetişmesine özen<br />

gösterilir. Bu dönem Ankara’da refah artar”<br />

(Galanti, 2005:53).<br />

99<br />

T A R İ H T E


Bizans döneminde kilise olarak kullanılan Augustus Tapnağı, 2018<br />

100<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Augustus Tapnağı Gravürü, Texier<br />

101<br />

T A R İ H T E


Roma İmparatorluğu Sınırları, İmparatorluğun Bölünmüş Haritası, M.S.395<br />

İmparator Julien’in vefatından sonra ordu<br />

tarafından kral seçilmiş ve saltanat hil’atını<br />

Ankara’da giymiş olan Jovien (Flavius Jovianus)<br />

M.S. 363-364 yıllarında İmparatorluğu<br />

yönetir. Jovien, Engri ile Nicea (İznik)<br />

arasında yatağında ölü olarak bulunmuştur.<br />

M.S. 364 yılında Komutan Valentinianus,<br />

İmparatorluğu ikiye bölerek Batı Roma’yı<br />

kendisine, Doğu Roma’yı (Bizans) kardeşi<br />

Valensius’a (M.S. 364-378) bağlar. Valensius<br />

Dönemi’nde taht kavgalarından ötürü<br />

çıkan iç savaştan dolayı Ankara büyük bir<br />

Askeri merkez haline gelir. Doğu Roma<br />

olarak adlandırılan alanda Bizans egemenliği<br />

başlamıştır (Galanti, 2005:53; Sargın,<br />

2012:38).<br />

I.Theodosius (M.S. 379-395) zamanında Hristiyanlık<br />

tekrar yayılmaya başlar. Bu arada<br />

Galatya, Galatia Salutaris (merkezi Pessinus)<br />

ve Galatia Prima (merkezi Ankyra) olmak<br />

üzere ikiye ayrılır. Arcadius (M.S. 395-408)<br />

Dönemi’nde İstanbul Bizans’ın merkezi<br />

Ankara ise dinlenme ve tatil merkezi olur.<br />

Yazları İmparatorluk Ankara’dan yönetilir.<br />

Hatta II.Theodosius (M.S. 408-450) yazları<br />

sarayını Ankara’ya getirir. İmparatorlar<br />

Contantinopolis’in (İstanbul) nemli havasının<br />

yerine Ankara’nın kuru havasını yeğler. Dolayısı<br />

ile Ankara bir çeşit yazlık başkent gibi<br />

görev yapar. Çağın en önemli spor ve eğlence<br />

etkinliği sayılan gladyatör oyunlarının ve<br />

av şenliklerinin günlerce ve görkemlice yapıldığı<br />

bir kent olur (Sargın, 2012:38).<br />

Ayrıca imparatorların İstanbul’dan Antakya’ya<br />

giderken Ankara’ya uğramaları da kentin<br />

önemini artırır. Ankara dokuma ticaretinin<br />

merkezi olunca, Galatyalı tüccarların ünü<br />

artar. Bu arada yukarıda adı geçen imparatorlar,<br />

hem doğuda Persler ile uğraşır, hem<br />

de Hristiyanlık’ın yayılmasını engellemeye<br />

çalışırlar. Daha sonraları olumsuzluklar baş<br />

gösterir ve M.S. 386’dan itibaren Frigya’ya<br />

yerleşen kabilelerden Isauria, Gruthungi ve<br />

Ostrogotlar bölgede karışıklıklar çıkarır (Sargın,<br />

2012:39).<br />

102<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


M.S. 5.yüzyılın ilk yarısından itibaren Ankara<br />

tam anlamıyla bir Hristiyan kenti<br />

olur. Kurumsallaşan kilise örgütü, merkezi<br />

Ankyra’da olan “Galatya I” denilen bölgede<br />

ve merkezi Pessinus olan “Galatya II”<br />

olarak adlandırılan bölgede birer metropolitlik<br />

kurar. Bu dönemde kent Hristiyan din<br />

adamlarından ve onların iyilik ve yardımsever<br />

öykülerinden geçilmez. Milattan sonra<br />

4. ve 7. yüzyıl arasındaki üç yüzyıllık barış<br />

içinde geçen dönemde kentte yeni yapıların<br />

yapıldığı, savaş döneminde yıkılanların<br />

onarıldığı anlaşılmaktadır. Barış döneminin<br />

etkisiyle Etiyokuşu, Yalıncak gibi yerlerde<br />

büyük toprak sahiplerinin, zengin tabakanın<br />

sur dışında malikâneler ve çiftlikler yaptırdıkları<br />

belirtilmektedir. (Sargın, 2012:39; Aktüre,<br />

1984:7-8).<br />

Hristiyanlar Kudüs’e hacı olmaya giderken<br />

Ankara’dan geçerler. Ankara,<br />

Bizans’ın büyük bir dini merkezi olmasının<br />

yanı sıra Galatya Başpiskoposluğu’nun da<br />

merkezi durumundadır. Din adamları ve<br />

günümüze kadar gelemeyen birçok dini<br />

yapı (Katedral, Kilise, Şapel ve Manastır<br />

gibi) Ankara’nın dinsel açıdan önemini ortaya<br />

koyar. Anadolu’daki en büyük Metropolitliklerden<br />

(Ortodokslarda ‘Patrik’ten<br />

sonra gelen makam) birisiydi. Birçok azizin<br />

mezarının bulunduğu Ankara, manastırlarıyla<br />

da ünlüydü. Bu dönemde Ankara’nın<br />

Ankara’da bir manastır, Atila Cangır Koleksiyonu<br />

ilk ve en büyük din adamı olarak koruyucu<br />

aziz ilan edilen Platonis, daha sonra asılarak<br />

katledilir. Sonuç olarak Hıristiyanlığın<br />

kurumsallaşmasında Ankara tarihte önemli<br />

bir rol oynar (Sargın, 2012:37).<br />

Ankara ile Doğu Roma (Bizans)’nın başkenti<br />

olan İstanbul’un yol bağlantısına değinen<br />

Ramsay, Jerusalem itinererine göre<br />

bu yolun güzergâhını belirtir: “Constantinopoli,<br />

Calcedoniam, Massete Vll, Pancidia<br />

VII, Pontamus XIII, Libissa IX, Brunca<br />

XII, Nicomedia şehri XIII, Hyribolun X, Libum<br />

XI, Liada XII, Nicia şehri VIII, Schinae<br />

VIII, Mido VII, Chogeae VI, Thateso X, Tutal<br />

o IX, Protunica Xl, Artemis XII, Dablae<br />

VI, Ceratae VI, Finis (Cilicia hiıdudu) X,<br />

Dadastana VI, Dağdan aşmak VI, Milia XI,<br />

Juliopolis şehri VIII, Hyeron (mukaddes<br />

nehir) XIII, Agannia XI, Ipotobrogen VI,<br />

Mnizos X, Prasmon XII, Cenaxem palidem<br />

(Eryaman Göksu) XIII, Anchira Galatia şehri”<br />

(Ramsay, 1960:264). “Bu yol, Constantinople,<br />

Doğu İmparatorluğunun merkezi<br />

olduktan sonra daha büyük bir ehemmiyet<br />

kesbetmiştir; El’an da mühim bir ticaret<br />

yoludur (Ramsay, 1960:266-267).<br />

103<br />

Ankara’da Roma Tiyatrosu, 2016<br />

T A R İ H T E


Bahsi geçen kutsal yol hakkında,<br />

David French’in Ankara’dan geçen<br />

Tarsus ve Antakya’ya ulaşan<br />

Hac Yolu güzergâhındaki yerleşim<br />

birimlerinin isimlerinin yer aldığı<br />

tabloda; 111. sırada Eryaman<br />

1-2, 112. sırada Ankara Etimesgut<br />

isimleri yer almıştır.<br />

Eryaman köyünde bulunan mil taşının üzerindeki yazılar,<br />

Roma Hamamı Müzesi, French, 2012:25,271<br />

“111(A). Eryaman-1: Miltaşı<br />

(Kilometre), Eryaman köyünde<br />

‘Caminin kenarına yaslanan/dayanan<br />

büyük bir sütundur (Basit/<br />

sade bir silindir. Üstü kırık. Solmuş<br />

kireçtaşı)’ (Anderson). Caminin<br />

avlusunun içindeki kapının<br />

solunda baş aşağı ve genişçe<br />

gizlenmiş durumdadır. Üzerindeki<br />

metin aşağıda yer almaktadır”<br />

(French, 2012:180-181).<br />

“111(B). Eryaman-2: Miltaşı (Kilometre),<br />

Eryaman köyünün batısındaki mezarlığın<br />

kapısındadır (Basit/sade bir silindir. Üstten<br />

ve alttan kırılmış. Beyaz damarlı, gri kireç<br />

taşıdır. Yüzeyi biraz yıpranmıştır) Üzerindeki<br />

metin aşağıda yer almaktadır” (French,<br />

2012:180-181).<br />

Etimesgut Mil taşı - Roma<br />

Hamamı Müzesi, French,<br />

2003:194<br />

“112. Etimesgut: Bir Miltaşı<br />

(Kilometre) olarak yeniden kullanılan<br />

bir sütun. Tam. Soluk gri,<br />

beyaz damarlı mermerdir. Yüzey<br />

ve harfler biraz yıpranmıştır. Üzerindeki<br />

metin aşağıda yer almaktadır”<br />

(French, 2012:181-182).<br />

104<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ballıkuyumcu köyünde bulunan mil taşının<br />

üzerindeki yazılar, Roma Hamamı Müzesi,<br />

French, 2012:25,275<br />

“A. Larcius Macedo’nun Miltaşlarının<br />

(Kilometre) Dağılım Haritasında,<br />

Hac Yolunu gösteren güzergahta<br />

haritada 22 numara ile gösterilen<br />

111(A), Eryaman-1’i ifade etmektedir”<br />

(French, 2012:257).<br />

A. Larcius Macedo’nun<br />

Miltaşlarının (Kilometre) Dağılım<br />

Haritası, French, 2012:258-259<br />

105<br />

T A R İ H T E


Ankara’da M.S. 452 yılında etkisini gösteren büyük kıtlık ve veba salgını, tıp biliminin<br />

kentteki gelişmişliği sayesinde atlatılır. Justinianos Dönemi’nde (M.S. 527-565) çıkan isyanları<br />

önleyemeyen Galatya valisinin rütbesi Magistrate denilen ve yalnızca idari yetkileri olan<br />

bir düzeye indirilir. Ankara yine bu dönemde Vandallar’ın son kralı olan Gelimer’in sürgüne<br />

gönderildiği kent olur. M.S. 542 yılındaki büyük veba salgını önemli bir nüfus kabına yol açar.<br />

İmparatorluk, bu olumsuzlukların üstüne birde Sasaniler’in, Araplar’ın ve Avarlar’ın sürekli saldırılarına<br />

maruz kalır. Bu saldırılardan Ankara da payını alır (Sargın, 2012:39).<br />

Sasani ve Arap Baskıları<br />

7. yüzyılın başlarında Sasani ve Arapların birçok<br />

kenti yerle bir etmeleri ilk çağın sonunu<br />

getirir. Ankara, açık kent kimliğini yitirerek<br />

surların içine çekilir ve Bizans’ın sınır kenti<br />

olur. Yalnız surların dışında kalan büyük ve<br />

küçük Roma Hamamları gibi yapılar bir süre<br />

daha kullanılır. Bu dönemde surlar içindeki<br />

Ankara’nın su gereksinimi, sarnıçlar, suyolları<br />

ve hatip çayı üzerindeki Bend Deresinden<br />

sağlanır. Hatta Ankara Kalesi’nden<br />

Roma Bendine kadar gizli bir yol olduğu,<br />

Richard Pocoche ve Semavi İyice tarafından<br />

ileri sürülmektedir. Kentin su şebekesinin<br />

kullanılmadığı onarım gören birçok yapıda<br />

destek malzemesi olarak kullanılan taş su<br />

borularından anlaşılır (Sargın, 2012:40).<br />

Byzantium, Justinian I’s Empire, 527-565 A.D.<br />

Roma Su Bendi ve Ankara Kalesi, (Jerphanion),<br />

Atilla Cangır Arşivi<br />

106<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Kentin barış dönemi 7.yüzyılda Persler’in<br />

saldırılarıyla sona erer. Önceki ihtişamını yitiren<br />

kent tekrar surlar içine çekilmiştir. Buna<br />

rağmen 7. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar geçen<br />

süre içinde Ankara, ekonomisi gelişmiş,<br />

önemli bir nüfus yoğunluğunu barındıran<br />

bir kent görünümündedir. 7.yüzyıl ile<br />

8.yüzyıl arasında daha çok askerî önemi<br />

ağırlık taşırken 9. ve 10. yüzyıllarda ise ticari<br />

önemi ağırlık kazanır. Bunun nedeni bu yüzyıllarda<br />

Bizans’ın doğu ile ticari ilişkilerinin<br />

en üst düzeye ulaşmasıdır. Daha 6. yüzyıldan<br />

başlayarak ticaret Bizans ekonomisinde<br />

çok önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle<br />

İmparatorluk başkentinin (İstanbul) tüketim<br />

ihtiyaçları buna neden olmuştur. Baharat,<br />

parfüm, fildişi ve diğer bir kısım lüks tüketim<br />

maddeleri Hindistan’dan, ipek Çin’den, mücevherler<br />

ve değerli taşlar İran’dan, pamuk<br />

ve şeker Suriye ve Anadolu’dan, et ve madenler<br />

Anadolu’dan, tahıl Suriye, Mısır ve<br />

Anadolu’dan getirilmektedir. Bu ticari gelişmelerin<br />

ana yolu üzerindeki Ankara’da<br />

kent içinde en çok dikkati çeken unsurlar<br />

Pazar yeri (Agora), kiliseler, surlar, tahıl<br />

depoları, ambarlar, hamamlar olarak sıralanabilir<br />

(Aktüre, 1984:9-10-11).<br />

Ankara Roma Hamamı Açıkhava Müzesi, 2018<br />

Sasaniler, 615’de Ankara’yı da yağmalayarak<br />

İstanbul’a kadar gelirler. Sasaniler<br />

622’de büyük bir yangın çıkararak<br />

başta Büyük Roma Hamamı olmak üzere<br />

Ankara’yı tekrar talan ederler. 630<br />

yılında Heracleios (610-641) Sasani Kralı<br />

II.Hüsrev’i yenerek Ankara’yı geri alır. Harap<br />

olan kale ve surlar yeniden tamir edilmiş<br />

ve Ankara Kalesi de bugünkü görünümünü<br />

bu dönemki onarımda almıştır.<br />

Sasani tehlikesi ortadan kalkınca kent Comitetenses<br />

unvanlı askeri komutanın bulunduğu<br />

büyük bir komuta merkezi olur. 7.<br />

yüzyılda kentin ticari önemini belirten unsurlar<br />

arasında vergi toplama ve gümrük<br />

depolarının (Apotheke) merkezi olması da<br />

gösterilebilir. Ticaret amacıyla yerleşen<br />

Ermeni ve Araplar ile birlikte nüfusun<br />

25-30 bin arasında olduğu tahmin edilir<br />

(Sargın, 2012:40-41).<br />

107<br />

Ankara Kalesi, Atilla Cangır Arşivi<br />

T A R İ H T E


Ankara Roma Hamamı Açıkhava Müzesindeki Bizans Mezarı, 2018<br />

II.Constantinus Dönemi’nde (641-668) surlarla<br />

çevrilerek kale içerisine çekilen kent,<br />

654’de kısa bir süre Muaviye’nin liderliğindeki<br />

Emeviler’in eline geçer. Emeviler’in<br />

çekilmesi üzerine Kalede çok büyük<br />

bir sağlamlaştırma çalışması<br />

yapılır. 656-661 arasında<br />

Araplar kendi iç savaşları hariç<br />

olmak üzere savaş sonrası yirmi<br />

yıl boyunca neredeyse her yıl<br />

Ankara’ya saldırmışlarsa da kenti<br />

ele geçiremezler. Sadece 709’da<br />

II.Justinianus zamanında (705-<br />

711), Emevilerin Doğu Valisi Emir<br />

Mesleme, Ermeni Asıllı Ankara<br />

Valisi Simon’u yenmesine rağmen<br />

çok kısa bir süre kentte kalabilir.<br />

Araplar (Emeviler) 714 yılında Galatya<br />

(Ankara)’yı yağma ederek<br />

alırlar (Diehl, 2006:61). Daha sonra<br />

Halife Hişam’ın komutanlarından<br />

İbrahim Bin Hişam, 723 yılında<br />

Ankara’ya saldırır. Anadolu’yu tehdit<br />

eden Arap saldırıları, İmparator<br />

III.Leon (717-741) tarafından durdurulur<br />

ve İstanbul Arap işgalinden<br />

kurtarılır. Bu saldırılar Ankara’ya da büyük<br />

zarar verir. İmparator III.Leon yıkılan surları<br />

onartır ve bazı idari değişiklikler yapar (Sargın,<br />

2012:41).<br />

Bizans Dönemine ait Mezar<br />

Taşı, Roma Hamamı<br />

Açıkhava Müzesi, 2018<br />

806’da Harun ar-Raşid muazzam bir ordu ile<br />

görünerek sınır bölgesinin birçok kalesini alır,<br />

Tyana’yı işgal ederek büyükçe savaş birliğini<br />

Ankyra (Ankara) bölgesine yollar. İmparator<br />

barış ricasında bulunmak,<br />

haraç ödemeyi ve bunun üstünde<br />

de daha küçük düşürücü bir şart<br />

olarak, halifeye kendisi ve oğlu<br />

için her yıl baş vergisi olarak 3’er<br />

altın yollamayı üstlenmek zorunda<br />

kalır (Ostrogorsky, 2011:182).<br />

837’de Halife El-Mu’tasım, sadece<br />

sınır bölgesi müstahkem<br />

mevkilerine değil Anadolu’nun<br />

en önemli merkezlerine yönelen<br />

büyük bir sefere girişince durum<br />

daha da ciddileşir. Mu’tasım’ın<br />

muazzam ordusunun bir kısmı<br />

kuzey batı istikametinde ilerliyerek<br />

22 Temmuz’da Dazimon<br />

(Dazmana) yanındaki kanlı bir savaşta<br />

bizzat İmparatorun kumanda<br />

ettiği Bizans ordusunu yener<br />

ve Ankara’yı işgal eder. Bu arada<br />

Mu’tasım, ordusunun büyük kısmiyle<br />

12 Ağustos’ta Amorion’u hücumla<br />

zapteder. Bu olay Bizans’ta çok moral yıkıcı<br />

bir etki yapar. Çünkü Amorion, Anatolikon thema’sının<br />

en önemli kalesi ve ayrıca hâkim Bizans<br />

hanedanının yurd şehridir. İmparator batı<br />

Avrupa’dan, Fransa ve Venedik’ten Araplara<br />

karşı yardım ister (Ostrogorsky, 2011:195).<br />

108<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


1939 yιlιnda yapιlan İstasyon Kazιsι’nda ortaya çιkan iki Erken<br />

Bizans Çağι mezarι, Gökçe Günel Arşivi<br />

7-10.Yüzyıllar arası Bizans Ankara’sı zaman<br />

zaman darboğaza girse de ekonomisi gelişmiş,<br />

Kilisesi yine çok önemli bir kurum,<br />

entelektüel ve aynı zamanda askeri merkez<br />

olarak da bilinen bir kenttir. Kilise çok<br />

önemli olduğundan tiyatro, tapınak, palaestra,<br />

gymnasium gibi yapıların artık bir<br />

önemi kalmaz (Sargın, 2012:40).<br />

8. yüzyılda ise Araplar ile yaşanan savaşlar<br />

sonucunda yeniden yapılanmaya gidilerek<br />

yeni eyaletler oluşturulur. ‘Galatya’ adı,<br />

668’den itibaren yeniden yapılandırılan<br />

idari sistemle kaldırılır. Artık bu eyaletler<br />

birer askeri üs olan Thema adıyla anılır.<br />

Ankara, III.Leon ve V.Constantinos dönemlerinde<br />

(741-775) yarı sivil yarı askeri<br />

bir eyalet olan Bucellarion Thema’sının<br />

merkezi durumundadır. 775-776 yıllarında<br />

Arap orduları, Ankara’yı bir kez daha<br />

kuşatır. 797 yılında Abbasi Halifesi Harun<br />

El-Reşid’in komutanlarından Abdülmelik<br />

Bin Salih, Ankara’yı kısa sürede işgal eder.<br />

805’de I.Nicephoros (802-811) Ankara’yı<br />

surlarla çevirtir, yıkılan duvarları onartır<br />

(Charanis, 2011:201).<br />

Bizans Themalarının Gelişimi, M.S.750,<br />

109<br />

T A R İ H T E


806’da Ankara’ya tekrar saldıran Harun El-<br />

Reşid’în kenti alıp almadığı şüphelidir. Kent,<br />

Theophilos zamanında (829-842) 837-838<br />

yıllarında halife El-Mu’tasım ve Türkmen Komutan<br />

Afşin Beyin yağmalarına maruz kalır.<br />

859’da İmparator III.Michael (842-867) Fırat<br />

nehrine kadar olan bölgeyi Araplar’dan<br />

kurtarır ve Ankara kalesi ile surları onartır<br />

(Charanis, 2011:201; Ostrogorsky, 2011:212).<br />

Bundan dolayı imparatora kenti kuran ve<br />

koruyan anlamında “kentin banisi” unvanı<br />

verilir. Ankara bu dönemi parlak bir biçimde<br />

geçirir. 871’de Divriği (Theprike) merkezli Paulikian<br />

adlı bir Hristiyanlık mezhebi Khrysokheiros<br />

komutasında Ankara’yı ele geçirse<br />

de İmparator I.Basileios, (867-886) 872’de<br />

bunları kovar. VI.Leon döneminde (886-912)<br />

Bucellarion Theması daha da küçülür ve başına<br />

bir general getirilir. Bu yüzyılda kent nüfusunun<br />

25-30 bin olduğu hesaplanır (Sargın,<br />

2012:41-42).<br />

Bizans Themalarının Gelişimi, M.S.950,<br />

931’de yine Tarsus’taki Araplar kenti kısa süreli ele geçirseler de daha sonra Bizanslılar<br />

duruma tekrar hâkim olur. 11.yüzyıla kadar yaşanan barış döneminde ticaret daha da<br />

gelişir. Askerlere gereksinim azalınca Thema içindeki sivil otorite yine ön plana çıkar ve<br />

kentte refah yaşanmaya başlanır. 1032’deki veba salgını ve kıtlık ve 1037’deki deprem<br />

kentten göçlerin olmasına yol açar. Bu olumsuzlukların da etkisiyle tamamen surlar içine<br />

çekilen kent, tam bir orta çağ görünümü verir (Sargın, 2012:42).<br />

110<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


BIZANS VE TÜRKLER<br />

Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu Sancakları istanbulclues.com, 2017<br />

Thema’ler teşkilatı, Bizans’ın başındaki<br />

Makedonya sülalesi zamanında, en yüksek<br />

mertebesini ihraz eder. Bu devirden sonra<br />

bu sistem, kısmen Selçuki Türklerinin Anadolu’daki<br />

fütuhatı, kısmen Bizans hayatının<br />

Haçlılar devrinde uğradığı değişiklikler<br />

yüzünden, yavaş yavaş inhitat etmeğe<br />

başlar. Basil II Bulgarokton’un ölüm senesi<br />

olan 1025’ten itibaren Bizans, birtakım tesadüfi<br />

hükümdarların süratle birbirini istihlaf<br />

etmelerine ve Bizans devleti için bir<br />

nevi umumi inhitat başlamasına şahit olan<br />

bir karışıklık devrine girer ve bu karışıklık<br />

devri 25 sene sürer (1056-1081). Bu devir<br />

ancak meşhur Komnen’ler sülalesinin müessisi<br />

Aleksis Komnen ile sona ermiştir. Bu<br />

devir, sık sık imparator değişmeleri ve hükümdarların<br />

ekserisinin kabiliyetsizliği ile<br />

temayüz etmekle beraber, Bizans imparatorluğu<br />

tarihi için son derece mühimdir;<br />

çünkü bu 25 sene zarfında imparatorlukta<br />

sonraları Haçlı seferlerini doğurmuş olan<br />

hadiseler inkişaf etmiştir. Bütün bu devrenin<br />

devamı müddetince dış düşmanlar bütün<br />

cephelerden Bizans’a taarruz ettiler:<br />

garpta Normanlar, şimalde Peçenegler ve<br />

Uzlar, şarkta Selçuki Türkleri. Neticede<br />

Bizans arazisi fevkalade küçülür. İmparator<br />

Dukas 1067’de ölünce taht birkaç ay<br />

için karısı Evdokia Makrembolitissa’ya geçer.<br />

Evdokia’nın yedi aylık zaman-ı saltanatında,<br />

Selçuki sultanlarının ikincisi Alp<br />

Arslan Ermenistan’ı fethetti ve Suriye’nin<br />

bir kısmını, Kilikya ve Kapadokya’yı<br />

ve Kapadokya’nın payitahtı Cezarea<br />

(Kayseri)’yı ele geçirdi.<br />

111<br />

T A R İ H T E


Anadolu’ya Selçuklu Akınları, istanbulclues.com, 2017<br />

Askeri parti İmparatoriçeyi Kapadokyalı muktedir<br />

General Romen Diogen ile evlenmeğe<br />

icbar eder. İmparator Romen IV Diogen<br />

1067’den 1071 yılındaki Selçuklularla yaptığı<br />

Malazgirt Savaşına kadar hüküm sürer (Vasiliev,<br />

1943:443, 445, 448).<br />

Selçukilerin garbi Asya’daki hareketi İslam<br />

tarihinde olduğu gibi Bizans tarihinde<br />

de yeni bir devre açar. 11’inci asırda hilafet<br />

vahdetini kaybetmiştir. İspanya, Afrika<br />

ve Mısır, uzun müddetten beri, müstakil bir<br />

hayat sürmektedir. Suriye, Mezopotamya<br />

ve İran’da dahi birçok münferit hükümdarlar<br />

ve müstakil sülaleler mevcuttur. Selçukiler,<br />

XI inci asrın ortasında İran’ı fethettikten<br />

sonra, Mezopotamya’ya nüfuz ederler ve<br />

Bağdada girerler. O andan itibaren Bağdat<br />

halifeliği Selçukilerin himayesi altına girmiş<br />

olur. Selçuki sultanları Bağdat’ta oturmazlar,<br />

fakat, kendileri tarafından nasbolunan ve en<br />

yüksek otoriteye malik bulunan bir kumandan<br />

tarafından bu mühim şehirde temsil edilirler.<br />

Bir müddet sonra Selçuki Türklerinin<br />

kudreti, yeni Türk kabilelerinin gelmesiyle,<br />

daha fazla artar. Bunlar, kısa bir zaman içinde<br />

Afganistan’dan Bizans Anadolusuna ve Fatımilerin<br />

Mısır halifeliğine kadar uzanan bütün<br />

garbi Asya’yı fethederler (Vasiliev, 1943:448).<br />

Selçukluların Bizanslılardan devraldıkları<br />

kentlerde Türk-Müslüman nüfus oldukça yavaş<br />

bir artış göstermesine karşın Ankara ve<br />

çevresi yoğun bir şekilde Türkleşmiştir. Türk<br />

Hâkimiyetinin kitle halinde yerleşmeleri 1071<br />

Malazgirt Zaferinden sonra gerçekleşmiştir.<br />

Ankara, Malazgirt zaferinin hemen ardından<br />

1073’te Türkler tarafından fethedilir<br />

ve Bizans’ın elinden çıkmış olur.<br />

112<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ankara civarındaki Bizans yerleşimleri<br />

olarak Keçiören/Bağlum-Hisartepe, Sincan/Yenikent-Zir<br />

Kaya Mezarları, Akçaören-Hisartepe,<br />

Ankara Çayı/Osmaniye<br />

Köyü-Üç Odalar Kaya Mezarları, Çubuk/<br />

Tahtayazı, Kazan/Karalar, Kalecik Kalesi,<br />

Polatlı/Bacı Köyü, İnler-Taburoğlu (Kızılhisar)<br />

Kalesi, Karahamzalı, Çağlayık (Çağnık),<br />

Beyobası, Şeyhali, Temelli/Girmeç-Girmeçkale,<br />

Beypazarı/Setkaşı-Tabanlıoğlu<br />

Kalesi, Üreğil, Çamlıdere, Evren/Çatalpınar<br />

(Sığırcık Kalesi), Gölbaşı/Karaoğlan-<br />

Yurtbeyi, Bezirhane Kalesi, Haymana/<br />

Türkhöyük, Yenice-Güzelcekale, Nallıhan/<br />

Yukarı Bağdere-Yakacık, Çayırhan (Juliopolis),<br />

Elmadağ/Karacahasan Kalesi, Süleymanlı-Asartepe<br />

Kalesi, Bala/Üçem Kalesi<br />

sayılabilir (Sargın, 2012:43).<br />

Zir Kaya Mezarları, Zir vadisi (Yenikent), 2016<br />

113<br />

T A R İ H T E


Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu Sancakları istanbulclues.com, 2017<br />

1.12<br />

SELÇUKLULAR DÖNEMİ<br />

Hun Türklerinin 395-398 yılları arasında<br />

Anadolu’ya gelişleri, tarihte Türklerin<br />

Anadolu’ya ilk girişleri olarak<br />

kabul edilmektedir. Hun Türklerinden sonra<br />

Anadolu’ya Türklerin ikinci girişi VI. yüzyılın<br />

başlarında Sabar (Sabir veya Hazar diye<br />

de isimlendirilirler) Türkleri tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />

Hun ve Sabar Türklerinden<br />

sonra Anadolu’ya üçüncü Türk girişi, VIII.<br />

yüzyıldan itibaren Müslüman Türkler tarafından<br />

gerçekleştirilir. Özellikle Abbasiler devrinde<br />

Türkistan ve Horasan’dan Anadolu’ya<br />

getirilerek Bizans’a karşı gazalarda bulunan<br />

gönüllü gaziler arasında, çok sayıda Müslüman<br />

Türkler vardır. Selçuklu Türklerinin XI.<br />

Yüzyılda, Anadolu’nun bir Türk Yurdu haline<br />

getirilmesini sağlayan fetihlerinden önce<br />

yaklaşık 300 yıl boyunca kendi soydaşları tarafından<br />

aynı bölgede düşmana karşı sürekli<br />

mücadeleler yapılmış ve söz konusu fetihlere<br />

zemin hazırlanmıştır (Sevim, 1987:13-17).<br />

Selçuklular Oğuzların Kınık boyundan,<br />

Osmanlılar Kayı boyundandır. Önceleri<br />

Oğuzlar Çin’e komşudurlar. VIII-XI. yüzyıllarda<br />

Aral Gölü civarına gelirler. Bu gölün<br />

kuzey, doğu, batı taraflarında yerleşirler.<br />

Hazarlara Maveraünnehr’e ve Harezm’e<br />

komşu olurlar, İbn Fadlan onların liderlerine<br />

batı Kazakistan’da Üstyurt bölgesinde<br />

rastlamıştır. Bu sırada Bulgar hükümdarının<br />

Oğuz subaşısının dünürü olduğu anlaşılıyor.<br />

Oğuzlar X. asrın ikinci yarısı ile XI. yüzyılda<br />

Hazar denizinin güneyinden Selçuklularla<br />

İslam ülkelerine yayılmışlar, önemli bir<br />

kısmı, Anadolu’yu yurt edinmiştir (Şeşen,<br />

2010:XII).<br />

114<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Anadolu’ya Selçuklu Akınları, istanbulclues.com, 2017<br />

Müslüman Türklerden önce Anadolu’da<br />

Hristiyan Türkler vardır. Peçenek Türkleri<br />

Doğu Anadolu’ya yerleşmiş, bir kısmı<br />

da Anadolu’da iskân edilmiştir. Kayseri ve<br />

Ankara’ya yerleştirilen Oğuzları bir kısmını<br />

papazlar Hristiyan yapmışlardır. Bunlardan<br />

bazıları Ortodoks kilisesine, bazıları<br />

da Ermeni kilisesine bağlanırlar. Bunların<br />

adları Aslan, Kılıç, Demirtaş, Sinan gibi<br />

Türk adı iken Yorgi, Artin gibi Hristiyan adı<br />

alırlar. Bunların pek çoğu Karakeçili Türk<br />

boyuna mensup iken bir kısmı da Peçenek<br />

Türkleridir. Onuncu yüzyıldan itibaren<br />

Horasan’dan Anadolu’ya göçler olmuş ve<br />

bunlar Bizans ordusuna hizmet etmişlerdir<br />

(Şapolyo, 1972:70-72).<br />

Selçuklu Devleti kurulmadan önce Selçuklu<br />

ailesi Maveraünnehir’de, Karahanlı<br />

ve Gazneli Devletlerinin şiddetli takip ve<br />

baskıları altında çok güç şartlarda ümitsizlik<br />

içinde hayatlarını sürdürmüşlerdir.<br />

Bu dönemde kendilerine yeni yurt aramak<br />

zorunda kaldıklarında yeni yurtlarının<br />

neresi olacağı konusundaki kararlarında<br />

daha önce geldikleri ve bildikleri bölge<br />

olan Anadolu bu konuda öne çıkmıştır.<br />

Anadolu’nun yurt edinilmesi maksadıyla<br />

keşif yapma görevi Tuğrul Beyin kardeşi,<br />

Sultan Alparslan’ın babası Davut Çağrı<br />

Bey’e verilir. Çağrı Bey Selçuklu ailesi<br />

ve üç bin Türk atlısıyla Anadolu’ya hareket<br />

eder. 1015 yılında Horasan’ı geçerek<br />

Zaganos dağlarının doğusuna ulaşır. Horasan,<br />

Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya<br />

yerleşebilecekleri kanaatini 1021 yılında<br />

geri dönerek kardeşi Tuğrul beye keşif<br />

sonucunu rapor eder (Sevim, 1987:19-<br />

22). Horasan’a yönelmenin sonucunda<br />

Selçukluların 23 Mayıs 1040 (Sevim,<br />

1993:456-457; Köymen, 1979:336) yılında<br />

Gaznelilere karşı elde ettikleri Dandanakan<br />

Zaferi’nden önce Türkistan’dan<br />

Oğuzların (Türkmen) göçleri daha sınırlı<br />

sayıda iken zaferden sonra Karahanlı ve<br />

Gazneli’lerin engellemelerine rağmen<br />

göçler kitleler halinde seller gibi olmuştur<br />

(Sevim, 1987:19-22). Selçukluların Çağrı<br />

Beyin kanaatine uygun batı yönündeki harekete<br />

geçmeleri sonunda Anadolu, nihai<br />

olarak Müslüman bir Türk yurdu olur.<br />

115<br />

T A R İ H T E


Anadolu’ya akınların daha ilk dönemlerinde<br />

18 Eylül 1048 tarihinde Pasinler’de Türkler,<br />

Bizanslılarla karşılaşır. Bu savaşta Türk kuvvetlerine<br />

Tuğrul Bey’in görevlendirdiği İbrâhim<br />

Yınal, Bizans kuvvetlerine de Katakalon kumanda<br />

etmektedir. Gürcü Prensi Liparit kumandasındaki<br />

birliklerin de yardım ettiği bu<br />

Bizans ordusu Türk kuvvetleri karşısında tutunamaz<br />

ve Bizans İmparatoru Monomakhos<br />

Tuğrul Bey’le antlaşma<br />

yapmaya mecbur kalır. Aras Irmağının<br />

yukarı havzasındaki<br />

Pasinler ovasında cereyan<br />

eden bu savaş, Türkler’in<br />

Bizans’a karşı ilk zaferi<br />

(Tuncel, 1991:332-335) ve<br />

Anadolu’yu fethin ilk habercisidir.<br />

Anadolu’ya Türkmenlerin girişini<br />

engellemeye çalışan Bizanslıların<br />

ileri karakol görevini<br />

Gürcüler ve Ermeniler yapmaktadır.<br />

1046-1071 yıllarında Anadolu’ya<br />

Türkmenlerin akınları devam eder.<br />

Bizanslılar Anadolu halkından ağır<br />

vergiler almaya başlayınca<br />

Anadolu halkı kurtarıcı arayışındayken<br />

Türkler bu ihtiyacı<br />

gidermişlerdir. Anadolu<br />

halkı yüksek ahlaklı, adil<br />

olan Türkmenlere karşı<br />

koymazlar (Şapolyo,<br />

1972:70-72).<br />

Alaeddin Camisindeki<br />

Selçuklu süslemeleri,<br />

Çam ve Ersay, 2012:11<br />

Anadolu içindeki Türkmenlerle<br />

ilgili şu anlatımlara yer<br />

verilmiştir. Türkmenlerin kasabaları<br />

ve konakları yok. Daima keçe çadırda<br />

oturuyorlar. Çok hayvanları; koyunları,<br />

keçileri hatta öküz ve inekleri var. Çoban gibi<br />

yaşıyorlar. Kazanç getiren hiçbir iş yapmıyorlar.<br />

Türkler ve Türkmenler aynı soydandır.<br />

Hayvanlarını otlatmadıkları hiçbir ülke kalmamıştır.<br />

Bir yerden öteki yere göç etmek isteyince<br />

bir soy birlikte hareket eder, her şeylerini<br />

birlikte götürürler. Toprağı işlemezler. Para<br />

kullanmazlar, ihtiyaçlarını değiş-tokuş yaparak<br />

karşılarlar. Otlağa ihtiyaç duyduklarında<br />

içlerinden en bilge kişileri o yerin egemenine<br />

yollayıp bir otlak ya da bölge isterler ve<br />

anlaşmadan sonra oraya göçerler (Avcıoğlu,<br />

1978:140-141).<br />

Türklerin akınları ya da göçleri esnasında<br />

ele geçirilen şehirlerin üzerine<br />

ya da yanına yeniden şehirler<br />

yapılmıştır ki bu cümleden<br />

Ankara da bu şehirler arasında<br />

yer almaktadır (Yinanç,<br />

1944:180).<br />

Selçuklu Sultanı Alparslan,<br />

amcası Sultan Tuğrul<br />

Bey zamanında başlayan<br />

akınlara hız verir. 1071 yılında,<br />

Malazgirt’te, Romanos<br />

Diogenes’in komutasında<br />

200.000 kişilik Bizans ordusuna karşılık,<br />

Alparslan komutasında 60.000<br />

kişilik Türk ordusu savaşır. Savaş esnasında<br />

Bizans ordusu içindeki Türk<br />

Peçenekler ile Oğuzlar soydaşlarıyla<br />

savaşmama kararı alarak<br />

düşmanın sol kanadından<br />

ve toptan Selçuklu ordusuna<br />

katılırlar. Bizans ordusunda<br />

panik başlar, önce<br />

Ermeniler, sonra Franklar<br />

ve diğer Avrupa askerleri<br />

dehşete düşerek kaçmaya<br />

başlarlar. Ardından imparatorun<br />

karargahına girilerek savaş<br />

kazanılır. 28 Ağustos 1071’de<br />

Alparslan’ın otağında Romanos Diojenes<br />

ile anlaşma imzalanır. Ancak, Bizanslılar<br />

Romanos Diojenes’in gözlerine mil çektirerek<br />

öldürürler. Bunun üzerine anlaşma uygulanamaz.<br />

Alparslan bu duruma çöz üzülür ve artık<br />

anlaşma şartlarına uyulacak durum kalmayınca<br />

hedef İstanbul ileri emrini verir (Şapolyo,<br />

1972:77-87).<br />

116<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Anadolu’ya Selçuklu Akınları, istanbulclues.com, 2017<br />

Malazgirt zaferinden sonra 1073 yılında<br />

Ankara ilk kez Türkler tarafından alınır;<br />

ancak Ankara’daki bu egemenlik uzun sürmez.<br />

Normandiyalı Orsel de Boullion,<br />

Ankara’yı bir süre sonra Türkler’den geri<br />

alır. Kısa bir süre sonra Türkmenlerden<br />

İnal Bey, Ankara’yı tekrar alır. 1077’de<br />

VII. Michael Ducas ile İnal Bey, sınırlar için<br />

anlaşır. Bizanslıların iyice zayıflamasıyla kırsalda<br />

güçlü olan Türkmenler, Emir Tursan<br />

Gazi Komutasında 1081’de Ankara’ya girer.<br />

Böylece Ankara ve çevresi Malik Ahmet<br />

Danişmend’in yönetimine geçer. İlk kentli<br />

Türkler, askerlerdir. Zamanla kentin zengin<br />

ve nüfuzlu ailelerini bu kesim oluşturur. Bu<br />

dönemde Ankara Bizanslılar, Danişmendliler<br />

ve Selçuklular arasında birkaç kez el<br />

değiştirir (Sargın, 2012:44-45).<br />

Anadolu fetholunca Sultan Melikşah ve veziri<br />

Nizamü’l-Mülk, Türk elinde ve Horasan’da<br />

bulunan Türk oymaklarını oba oba alarak<br />

Anadolu’nun bütün bölgelerine yerleştirir.<br />

Çiftçiler ovalara, tüccar ve esnaf şehirlere,<br />

sürü sahibi Türkmenler de yaylak ve kışlaklara<br />

yerleştirilerek Anadolu bir Türkmenistan<br />

haline getirilir. Anadolu’ya yerleştirilen Türkmenler<br />

köylerine kendi adlarını verirler ve<br />

halen bunlar bu isimlerle yaşamaktadırlar.<br />

On birinci yüzyılda en kalabalık Türkmen<br />

Oğuz kabilelerinin göçü gerçekleşerek<br />

Anadolu’yu Türkleştirmişlerdir (Şapolyo,<br />

1972:110-111)<br />

Melikşah, imparatorluğun büyük emirlerinden<br />

Porsuk’u bir Selçuklu kuvvetiyle İznik’e<br />

yollar ve Türkiye Selçuklu Devleti’nin yönetiminin<br />

Süleymanşah’ın üzerinde kalmasını<br />

sağlar. Böylece daha da güçlenen Süleymanşah,<br />

Bizans’taki taht çatışmalarından istifade<br />

ile sınırlarını devamlı olarak genişletme<br />

fırsatları elde eder. Şöyle ki: Nikephoros<br />

Melissenos, İmparator Botaniates’e karşı<br />

Süleymanşah’la bir anlaşma yapıp Denizli ve<br />

Ankara yörelerindeki kent ve kaleleri Selçuklulara<br />

verir (Sevim ve Merçil, 1995:423).<br />

Melikşah’ın ölümünden sonra yerine geçen<br />

Börkyaruk 1092 yılında I. Kılıç Arslan’ı<br />

İznik’e gönderip tahta oturtur. Kılıç Arslan<br />

kendisini tanımayan beylerle mücadele<br />

ederek onları yola getirir ve Doğu tarafından<br />

saldıran Danişmenlilerin üzerine<br />

yürür, Danişmendlilerin elinden Ankara’yı<br />

ve Kayseri’yi alarak Anadolu’da tamamen<br />

asayişi sağlar ve ardından İstanbul’a yönelir.<br />

Bunun üzerine Anadolu üzerine tarihte<br />

haç-salip savaşları olarak bilinen haçlı<br />

seferleri başlar (Şapolyo, 1972:129-133).<br />

1095 yılı Türkler için ölüm kalım yılıdır. Kılıç<br />

Arslan İznik’te oluşturduğu harp divanı<br />

ile Haçlı ordusuna nasıl karşı konulacağını<br />

kararlaştırır ve haçlı ordusuna gerilla<br />

usulüyle büyük zaiyat verdirir (Şapolyo,<br />

1972:136-138).<br />

117<br />

T A R İ H T E


Selçuklu Devleti Haritası, 1092, Lan Miladjov, reddit.com, 2018<br />

Kılıç Arslan Bolu’da da Haçlılara karşı gerilla<br />

savaşı yapar; bu savaş 25 Ağustos 1101 akşamına<br />

kadar devam eder. Bu savaşta haçlılar<br />

160.000 kişi kaybederler (Şapolyo, 1972:145).<br />

Toulous’lu Raymond komutasındaki arda kalan<br />

haçlıların desteğiyle Alekxios Kommenos<br />

(1081- 1118) Ankara’nın 1101 yılında tekrar<br />

Bizanslılar’ın eline geçmesini sağlar (İnalcık,<br />

2017:28). Kılıç Arslan Anadolu’nun birçok yerinde<br />

mücadeleler vererek Anadolu’nun bir<br />

kısmı hariç haçlı ordusuna karşı ülkeyi savunarak<br />

Türklerin Anadolu’da yerleşmesine imkân<br />

sağlar. 34 yaşındaki Kılıç Arslan, 1107 yılında<br />

bir savaşta üzerinde bulunduğu köprünün<br />

yıkılmasıyla atıyla birlikte suda boğularak vefat<br />

eder (Şapolyo, 1972:149). Kılıç Arslan’ın<br />

ölümünde Musul Valisi bulunan büyük oğlu<br />

Şahinşah yakalanıp İsfahan’a gönderilince<br />

Selçuk tahtı sahipsiz kalır. Haçlı seferleri ve<br />

sultanın ölümü dolayısiyle Bizanslılar artık<br />

müdafaadan taarruza geçerek bütün sahilleri<br />

istirdat eylerler. Türkler her taraftan İç<br />

Anadolu’ya doğru göçmeğe başlarlar. Bu<br />

çekilişte büyük zayiata uğrarlar. Ulubat Gölü<br />

civarında toplanıp Anadolu yaylasına dönmekte<br />

olan kalabalık bir Türkmen halkı Bizanslıların<br />

şiddetli taarruzuna uğrar. Kadın,<br />

çocuk ayırmaksızın katliam yaparlar (Turan,<br />

1969:221).<br />

118<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


sancak gibi hakimiyet alametleri göndererek,<br />

tebcil etmiştir (Turan, 1969:223). Sultan<br />

Mes’ud Kilikya bölgesinde fetihlerine devam<br />

ederken ordusunda ve hayvanlarında<br />

çıkan veba sebebiyle 1154’de çekilmeğe<br />

mecbur kalır ve 1155’de de ölür.<br />

Anadolu, Sultan Mesut devletinden itibaren<br />

Turkia (Türkiye) olarak söylenip<br />

yazılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte<br />

Anadolu ülkesi, İslâm kaynaklarında Diyarı<br />

Rum (Rum diyarı) veya yalnızca Rum<br />

olarak kaydedilmiştir (Sevim ve Merçil,<br />

1995:441).<br />

1110’ dan sonra Konya’ya gelip babasının<br />

tahtını elde eden Şahinşah’ın mukabil hücumları<br />

bir takım muvaffakiyetli neticeler<br />

verir. Türkler İznik ve Bursa taraflarına kadar<br />

alanlarda bulunurlar (Turan, 1969:222).<br />

Bu arada kayınpederi Danişmendli Emir<br />

Gazi’nin desteğini alan Mesut, kardeşi<br />

Şahinşah’ı yenerek sultanlığı ele geçirir.<br />

Sultan Mes’ud’un Konya önünde Bizans ordusunu<br />

mağlub ve İslam dünyasına korku<br />

salan Haçlı ordularını imha etmesi Sultanın<br />

ve Selçuk Devletinin kudretini çok yükseltir.<br />

Artık Anadolu Türklerinin buhran devri geçmiş;<br />

siyasi birlik ve medeni ilerleme devri<br />

açılmıştır. Bu büyük zaferleri dolayısiyle<br />

Bağdad halifesi Selçuk Sultanına, hil’at ve<br />

Mes’ûd’un yerine Elbistan’a veliahd<br />

tâyin ettiği oğlu II. Kılıç Arslan sultan<br />

olur. Mes’ûd ile başlayan siyasî, askerî ve<br />

medenî hamleler bu kudretli Sultan ile<br />

çok ileri bir safhaya erişir ve Türkiye Selçukluları<br />

tarihinde yeni bir devir başlar.<br />

Fakat II. Kılıç Arslan ilk yıllarda tehlikeli<br />

ittifaklarla karşılaşır. İlk önce küçük kardeşi<br />

Şahinşâh Ankara ve Çankırı taraflarına<br />

giderek Yağıbasan ile birleşip kendisiyle<br />

mücâdeleye girişirler. İmparator Manuel<br />

ile Musul Atabeği Nureddin Zengî de<br />

II. Kılıç Arslan’a karşı 1159’da ittifak yaparlar.<br />

Kilikya Ermeni prensi II.Thosos da<br />

fırsattan faydalanarak Selçuk topraklarına<br />

tecavüz eder. Bütün siyasî tahrik ve faaliyetlerin<br />

merkezi İstanbul’a giden II. Kılıç<br />

Arslan İmparatorla yaptığı ittifak sayesinde<br />

Yağıbasan’ı ve kardeşi Şahinşâh’ı<br />

1163’de bertaraf eder. Yağıbasan’ın ölümünden<br />

sonra Dânişmendlileri de tedricen<br />

ortadan kaldırır. Atabeg Nureddin<br />

işgâl ettiği yerlerden çekilir. Mengücük<br />

oğullarını da tâbiiyetine alır. Böylece uzun<br />

bir mücâdele sonunda Sakarya’dan Fırat<br />

boylarına kadar Anadolu Kılıç Arslan idaresinde<br />

birleşir (Turan, 1969:224; Kafesoğlu,<br />

1972:92; Sargın, 2012:45-47).<br />

119<br />

T A R İ H T E


Selçuklu Askerleri, histoireislamique.wordpress.com, 2017<br />

Bu dönemde Ankara ve çevresinde aile içi<br />

taht kavgaları, Bizans ile savaş ve ayaklanmalar,<br />

birçok karışıklık yaşanır. Tarihçi Speros<br />

Vryonis’in belirttiğine göre, 1180’lerde<br />

“Sahte Aleksios” adı verilen ayaklanmalarda<br />

Ankara’nın kuzeyindeki Kalelerde yaşayan<br />

Hiristiyanlar, Bizanslılara karşı ayaklanır. III.<br />

Aleksios Kommenos kalelerin zapt edilmesi<br />

üzerine ayaklanan Hristiyanların üzerine<br />

yürüdüyse de başarılı olamaz. Ankara’nın<br />

Türkmen Emiri bu olaydan yararlanarak hem<br />

sınırlarını genişletir hem de yeni Türk yerleşimciler<br />

getirir (Sargın, 2012:46-47).<br />

Bu devrede Türklerin çoğu henüz göçebe<br />

olduğu için de Selçuk devleti yerli halka ve<br />

çiftçilere muhtaç bulunmaktadır. Bu sebeple<br />

Selçuk hükümdarları bu halkları himayeden<br />

başka elde ettikleri bölgelerden kendi devlet<br />

hudutları içine Hristiyanları kitle halinde<br />

tehcir ve iskân edip istihsali arttırmağa ve<br />

memleketlerini imâra çalışırlar. Gerçekten I.<br />

Mes’ûd, II. Kılıç Arslan, I. Gıyâseddin Keyhusrev,<br />

Dânişmendli Yağıbasan ve Artuklu<br />

hükümdarları 10.000’den 70.000 kişiye varan<br />

halkları kendi bölgelerine nakl ve iskân<br />

etmişlerdir. Kılıç Arslan’ın bir oğlu Ankara<br />

meliki Muhiddin Mes’ûd Kastamonu havalisinde<br />

fethettiği Dadybra’dan Hristiyanları çıkarıp<br />

oraya Türkleri yerleştirirken diğer oğlu<br />

Gîyâseddin Keyhusrev de 1196’da işgâl ettiği<br />

Menderes havzasından Hristiyan bir halkı<br />

Akşehir bölgesine sürüp iskân ederler. Selçukluların<br />

ziraat ve iskân siyâseti bakımından<br />

bu hâdiseler misal olarak nakle değer. Filhakika<br />

Keyhusrev sürgün ettiği bu kalabalık<br />

halkı beşer bin kişilik gruplara ayırmış; bunları<br />

ailelerine ve memleketlerine göre defterlere<br />

yazdırmış; onlara Bizans ve Haçlı muharebelerinde<br />

ıssızlaşan Akşehir bölgesinde<br />

köyler, evler, çift âletleri, tohumluk dağıtarak<br />

iskân etmiş ve bu muhacırları birkaç yıl da<br />

vergiden muaf tutmuştur. Sultan bu köylülere<br />

memleketlerine dönmek hakkını da tanıdığı<br />

halde Hristiyanlar bu yeni vatanlarından<br />

memnun kalmış ve hatta onlara imrenen ve<br />

Bizans idaresinde ezilen başka köylüler de<br />

Selçuk hâkimiyetine girmiştir. Böyle bir tehcir<br />

ve iskân münasebetiyle Artuklu hükümdarı<br />

Kara Arslan’ın: “Biz bu tehcir ettiğimiz insanları<br />

esir yapacak değiliz. Bunları köylere nakl<br />

ve iskân edeceğiz; onlar da çiftliklerinde bizim<br />

için çalışacaklar” yâni istihsal yapıp vergi<br />

ödeyecekler şeklindeki sözleri bu siyâsetin<br />

başka bir güzel örneğidir (Turan, 1969:278).<br />

II. Kılıç Arslan ölmeden önce ülkesini on bir<br />

oğlu arasında paylaştırır: Tokat ve yörelerine<br />

(Rükneddin Süleyman şah), Niksar, Koyulhisar<br />

ve havalisine (Nasırüddin Berkyaruk şah),<br />

120<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Elbistan’a (Ablis’tana) (Mugisüddin Tuğrul<br />

şah), Kayseri ve yörelerine (Nureddin<br />

Sultan şah), Sivas ve Aksaray’a (Kutbeddin<br />

Melik şah), Malatya’ya (Muizüddin Kayser<br />

şah), Konya Ereğlisi ve güney uç bölgesine<br />

(Sencer şah), Niğde’ye (Arslan şah),<br />

Amasya’ya (Nizameddin Ergun şah), Uluborlu<br />

ve Kütahya yörelerine (Gıyaseddin<br />

Keyhusrev), Ankara, Çankırı, Kastamonu<br />

ve Eskişehir’e (Muhiddin Mesud şah) melik<br />

olarak atanır (1186) (Sevim ve Merçil,<br />

1995:445-446). O memleketlerin gelirlerinden<br />

az veya çok hiçbir şey babalarının<br />

saltanat divanına ait değildir. Her sene<br />

bir kerre babalarının ziyaretine gelirler ve<br />

tekrar yerlerine dönerler. Gıyaseddin’in<br />

Padişahlığa intihap edilmesi üzerine hepsi<br />

birden mülk ve saltanat kavgasiyle harekete<br />

geçerek büyük kardeşleri Rükneddin<br />

Süleyman Şah’ın hizmetinde toplanırlar.<br />

Babalarının bu husustaki düşüncelerini<br />

‘temiz ve bol su varken fena tozlarla teyemmüm<br />

etmek ve saldıran bir kaplana<br />

karşı topal tilkiden yardım istemek’ kabilinden<br />

sayarak yanlış bulurlar. Kardeşleri<br />

bu öğütleri dinledikten sonra kafalarına<br />

yerleşen şahlık sevdasından vaz geçerler,<br />

her biri kendi vilâyetlerinin başına döner.<br />

Bu haller cereyan ettiği sırada Sultan<br />

Kılıç Arslan’ın öldüğü haber alınır,<br />

Gıyaseddin babasının saltanat<br />

tahtına oturur (İbni<br />

Bibi, 1941:24-25).<br />

Muhiddin Mes’ud’un payına Ankara düşer.<br />

Ankara’nın ilk Camisi olan Alaeddin<br />

(Alaaddin) Camii bu dönem yapılır.<br />

Mes’ud’un zamanında Ankara bir kültür<br />

ve sanat kenti olur. Kentteki ilk Selçuklu<br />

sikkesi bu dönemde basılır. 1192’de<br />

babaları ölünce, kardeşler arasında toprak<br />

kavgası çıkar. Tokat’ta bulunan kardeş II.<br />

Rükneddin Süleyman Şah (1196-1204)<br />

öteki kardeşlerin elindeki toprakları<br />

alır, yaklaşık üç yıl Ankara Kalesini kuşattıktan<br />

sonra 1024’de kaleyi ele geçirir.<br />

Bu uzun kuşatma döneminde yaşanan<br />

kıtlık, Mes’ud’u sürgün karşılığı anlaşmaya<br />

razı ettiyse de Süleyman Şah oğulları ile<br />

birlikte Muhiddin Mes’ud’u katleder. Bu<br />

olaydan beş gün sonra kendisi de ölür.<br />

Daha sonra sırasıyla III.Kılıç Arslan (1204-<br />

1205), I.Gıyaseddin Keyhüsrev (1205-1211)<br />

ve I.İzzeddin Keykavus’un (1211-1220)<br />

yönetimleri söz konusudur. 1211 yılında<br />

Keykavus’un kardeşi I.Alaeddin Keykubat<br />

ağabeyinin idaresini reddeder. İki<br />

kardeşin Kayseride’ki savaşında yenilen<br />

I.Alaeddin Keykubat, Ankara’ya kaçar ve<br />

kaleye sığınır (İbni Bibi, 1941:52).<br />

II. Keyhüsrev döneminden (1237-1243) bakır sikke.<br />

Ön yüzde “KELİME-İ TEVHİD ETRAFINDA HAM-<br />

SE...”. Arka yüzde: “ES-SULTAN’ÜL ... KEYHÜSREV<br />

...”, tepede “DURİBE Bİ-ANKARA” (Ankara’da darp<br />

edildi), [MESUD ŞAH 582-600 H.], Kamil Eron sikke<br />

koleksiyonu, 2008<br />

Alaeddin Cami’nin ahşap minberi,<br />

Çam ve Ersay, 2012:11<br />

121<br />

T A R İ H T E


Alaeddin Cami ve kaleden kuşbakışı görüntüsü, Çam ve Ersay, 2012:10<br />

Alaeddin Cami Dış Görünüşü, Ankara<br />

Gıyaseddin Keyhüsrevin Etnografya Müzesinde<br />

sergilenen tahtı, Çam ve Ersay, 2012:25<br />

Sultan İzzeddin Keykavus, bir müddet hayır<br />

ve hasenat yolunda saadetle yürüyerek işleri<br />

düzelttikten ve mühimmatını da tamamladıktan<br />

sonra, kardeşinin Ankara’ya yerleşmiş<br />

olarak orada hüküm sürmesini, devlet ve saltanatının<br />

emniyeti ve bütünlüğü bakımından<br />

mahzurlu gördüğünden, bu fitnenin ortadan<br />

kaldırılması lüzumunu duymuştur. Etraftaki<br />

beylere, asker serdarlarına büyük kuvvetlerle<br />

harekete hazırlanmalarını tebliğ ile orduyu<br />

Konya’da toplar. Muhasara ve harp hazırlıklarını<br />

bitirdikten sonra, ordu ile beraber<br />

1212 yılında Ankara hududuna doğru yola<br />

çıkar. Melik Alâeddin, kardeşinin hareketini<br />

haber alınca, tezelden asker ve müdafaa<br />

vasıtaları tedariki, şehrin ileri gelenleri ile<br />

yapılan sözleşmelerin yenilenmesi gibi işlerle,<br />

meşgul olmaya başlar. Sultan İzzeddin’in<br />

ordusu, Ankara’ya geldiği ilk günde, muntazam<br />

saflar halinde yürüyen askerin heybeti<br />

akıllara hayret verecek derecededir; derhal<br />

şehir çepe çevre sarılır. Bahar iptidalarından<br />

ertesi senenin ilk baharına kadar, her<br />

gün iki taraf bu şekilde mukabele gösterir<br />

(İbni Bibi, 1941:55-57). Ankaralılar Alâeddin<br />

Keykubad’ı, sulha razı ederek iki kardeşi<br />

barıştırır ve Keykavus 1213’te kenti büyük<br />

bir törenle teslim alır (İbn-i Bibi, 1996:155-<br />

160; Sevim ve Merçil, 1995:456, 553; Akşin,<br />

1985:213). Barış aşamasında önemli rol alan<br />

Sultan Keykavus tarafından Seyfettin Kızıl<br />

Bey bayraklar taşıyan kafile ile Ankara kalesine<br />

girer ve bayrakları kalenin burçlarına<br />

diker. Sultan da ordusuyla şehre girer.<br />

Keykavus’un ölümü üzerine I. Alâeddin Keykubat<br />

1219 yılında sultan olur.<br />

122<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Hollanda’daki Rijksmuseum’da sergilenen Ankara Manzarası isimli foroğrafın aşağı bölümünde; iplik pazarında<br />

tiftik ipliği çileleri tartılıyor, dokunuyor ve tiftik ipliği balyaları taşınıyor.<br />

Selçuklu Dönemi’nde özellikle 1220-1237<br />

arasında I. Alâeddin Keykubat’ın hükümdarlığı<br />

sırasında Ankara parlak günler<br />

yaşar. Kent askeri ve ekonomik yönden<br />

yeniden canlanır. Kale onarılır. Günümüze<br />

kadar gelen önemli eserler bırakılır.<br />

Bu dönemde; yani 13.yüzyılda başkent<br />

Konya, Kayseri ve Sivas gibi kentler, anayolların<br />

üzerinde bulunmasından ötürü<br />

daha çok gelişme gösterir. Selçuklular, bu<br />

kentlere daha çok önem verir. Ankara ise<br />

bir uç kenti olarak gelişir. Bu dönemde<br />

tiftik keçisinin yününden dokunan ünlü<br />

sof kumaşları da Bizans ve Avrupa’ya ihraç<br />

edilmektedir (Sargın, 2012:45-47).<br />

Tarihler, hisardaki Alaeddin Camii inşasını<br />

(ve Alâeddin Mahallesi) yine Alâeddin’in<br />

Laskarid’e karşı bu Uç bölgesine geldiği<br />

tarihe, 1222’ye koymaktadır (İnalcık,<br />

2017:37-38).<br />

Alaeddin Keykubad tarafından tamir ettirildiği<br />

için yanlış olarak onun adıyla bilinen<br />

fakat Selçuklu emiri Muhyiddin Mesud’un<br />

Ankara’da hüküm sürdüğü devirde sarayla<br />

birlikte yapılmış olan (1197) cami, bugüne<br />

kadar yalnızca ahşap minberi ile dikkat<br />

çekmiştir. Aslında o, yalnız Ankara’nın<br />

değil, Türk mimarisinin de bazı problemlerini<br />

aydınlatacak bazı unsur ve<br />

yenilikler içermektedir. Caminin kıble<br />

duvarındaki bir kapı, varlığı bilinmekle birlikte<br />

yeri şimdiye kadar tespit edilemeyen<br />

batıdaki saraya geçit vermektedir. Caminin<br />

doğusunda bulunan bir mihrap izi burasının<br />

daha eski bir camiyi işaret etmektedir.<br />

Osmanlılara kadar bu eski ve yeni cami bir<br />

kapı ile bağlanarak birlikte hizmet etmişlerdir.<br />

Düz damlı bu eski caminin batısına<br />

yapılan şimdiki cami, kuzeyindeki son cemaat<br />

yeri ve onun üstündeki kadınlar mahfili<br />

Muhyiddin Mesud’un eseri olup son iki<br />

unsur Türk mimarisinde türünün bilinen en<br />

eski örnekleridir. Cami, eski bölümdeki alçı<br />

kaplamalı mihrabı, ahşap minberi, ahşap<br />

örtüsü, üstü kadınlar mahfeli olarak düzenlenmiş<br />

alçak son cemaat yeri ile klasik Ankara<br />

üslubunun temel taşı olmuştur. Ayrıca<br />

minarenin yanındaki çeşme de bildiğimiz<br />

suyu devamlı akan bir çeşme olmayıp, suyu<br />

taşınarak temin edilen farklı bir çeşmedir.<br />

Yanındaki saray ise kıble duvarında kapısı<br />

bulunan diğer bazı Selçuklu devri camilerinin<br />

hemen yakınında veya bitişiğinde bir<br />

sarayın bulunabileceğine dair önemli bir<br />

işarettir (Çam ve Ersay, 2012:9).<br />

123<br />

T A R İ H T E


Kızılbey Cami ve Türbesi, Atila Cangır Koleksiyonu<br />

Ankara, Abbasi Halifelerinin Bizans’a karşı<br />

Anadolu seferlerinde en önemli üs merkezidir.<br />

Alâeddin’in Bizans’a karşı serhad<br />

deneyimi 1211 tarihinden başlar. Saltanatının<br />

ilk yıllarında ilk seferleri, Bizans’a ait<br />

topraklarda fetihlerle, 1222 veya 1223’de<br />

Kalonoros/Alaiyye fethi ve 1222’de Eskişehir-Karacahisar<br />

Uç bölgesinde Laskaridlere<br />

karşı savaşla belirlenir. Ankara’da Kızıl Bey,<br />

Kastamonu’da Hüsameddin Çoban, sipehsalar<br />

veya melikü’l-ümera unvanıyla Bizans’a<br />

karşı Uç akınlarını örgütlerler. Alâeddin tahta<br />

geçince bu Uç beyleri armağanlarını gönderirler.<br />

619/1222’de Ankara’da Alâeddin<br />

adına yapılan bugünkü Yenimahalle ilçesi<br />

Varlık mahallesindeki Akköprü, sultanın bu<br />

tarihte Ankara’ya hâkim olduğunu göstermektedir.<br />

Ankara’nın Varlık mahallesindeki<br />

13. Yüzyılda yapılan ve günümüze kadar tarihi<br />

özelliğini en iyi şekilde koruyarak gelmiş olan<br />

Akköprü, Selçuklu eserlerinden biridir.<br />

Köprü kitabesi şöyledir: “Es-Sultanu’l muazzam<br />

Alau’d-dünya ve’ddin Ebu’l-feth Keykubad<br />

bin Keyhüsrev burhanu Emiri’l müminin<br />

fi Rebi’il-ahir, sene tis’a ‘aşer ve sittemie”<br />

(Mayıs 1222) (İnalcık, 2010:16).<br />

İznik Rum imparatoru Yuannis III. Ducas Vatatzes<br />

(1222-1254), 1225-1231 döneminde<br />

Büyük Menderes’ten Eskişehir Selçuklu sınırına<br />

kadar Türklere karşı saldırı politikası<br />

gütmüştür. Mücadele, Kastamonu’dan<br />

Eskişehir-Karacahisar’a ve Menderes vadisine<br />

kadar geniş bir cephede cereyan eder<br />

ve I. Alâeddin Keykubad ordusuyla Ankara-Eskişehir<br />

bölgesine gelerek 1222’den<br />

1230’a kadar ona karşı savaşlar yapar (İnalcık,<br />

2017:35).<br />

I. Alâeddin Keykubat, Hazermşahlar ile 1230<br />

yılında yaptığı “Yassıçimen Savaşı”ında kendisini<br />

destekleyen Ertuğrul Gazi ile Karakeçili<br />

Aşireti’nin Ankara’nın güneyindeki<br />

Haymana ve Bala çevresindeki otlaklara<br />

yerleşmesini sağlar. Osmanlı Devleti’nin<br />

temelini atacak olan bu aşiret, daha sonra<br />

Söğüt-Domaniç bölgesine göçer.<br />

I. Alâeddin Keykubat, 1237’de oğlu II. Gıyaseddin<br />

Keyhüsrev tarafından öldürülünce<br />

Anadolu’da kargaşa yeniden başlar. 13.yüzyıldan<br />

itibaren Moğollar’ın ve İlhanlılar’ın<br />

saldırıları yüzünden tüm Selçuklu kentleri<br />

gibi Ankara’da çok zarar görür.<br />

124<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Selçuklular 1243’de “Kösedağ Savaşında”<br />

Moğollar’a yenilir. II. Gıyaseddin Keyhüsrev,<br />

Ankara Kalesine sığınmak zorunda<br />

kalır. Daha sonra haraç ödeme ve yönetimlerini<br />

kabul etme koşuluyla Moğollar<br />

ile anlaşılır. Anadolu’da Selçukluların güç<br />

kaybı devam eder. 13. Yüzyıldan 14.yüzyıla<br />

girerken Selçuklular, İlhanlılar, Germiyanlı<br />

Yakup Bey arasında kentte devamlı bir yönetim<br />

değişikliği olur.<br />

Anadolu’daki Türkmenler’in en yoğun yerleştiği<br />

bölge, Ankara ve (özellikle kuzey<br />

köyleri) çevresidir. 14.yüzyıldan itibaren Ankara<br />

ve çevresinin çok büyük oranda Türkmenleştiği<br />

görülür (Sargın, 2012:44-47).<br />

1927-37 yılları arasında kullanılan<br />

5 liralık banknotun arka<br />

yüzünde bulunan Akköprü<br />

resmi, TCMB Arşivi<br />

Akköprü, 1900’lü yıllar, Atila Cangır Koleksiyonu<br />

Akköprü, Atila Cangır Koleksiyonu<br />

Köprü kitabesi şöyledir: “Es-Sultanu’l muazzam<br />

Alau’d-dünya ve’ddin Ebu’l-feth Keykubad<br />

bin Keyhüsrev burhanu Emiri’l müminin fi<br />

Rebi’il-ahir, sene tis’a ‘aşer ve sittemie (Mayıs<br />

1222)”<br />

125<br />

T A R İ H T E<br />

Akköprü, 2018


I L K H A N A T E<br />

1 2 5 6 - 1 3 5 3<br />

İlhanlı Haritaları<br />

Argun Han,<br />

kucağında oğlu<br />

Gazan Han. Atın<br />

üstündeki ise<br />

İlhanlı hükümdarı<br />

Abaka Han,<br />

Jean-Paul Roux<br />

Koleksiyonu,<br />

2017<br />

1.13<br />

MOĞOL - İLHANLI - ERATNA DÖNEMİ<br />

13. Yüzyılın ilk çeyreğinde İslam dünyasına<br />

yönelen Moğollar, 3 Temmuz 1243 tarihinde<br />

Kösedağ Savaşı’nda Selçuklu ordusunu yenerek<br />

Anadolu’nun önemli bir kısmını ele geçirmişlerdir.<br />

Moğollar, Kösedağ’da kazandıkları zaferin ardından<br />

Sivas ve Kayseri’yi, dönüşleri sırasında<br />

da Erzincan’ı tahrip ve yağma edip halklarını<br />

kılıçtan geçirirler. Bu olaylar Anadolu’da<br />

görülmemiş bir panik havası yaratır. Başta<br />

hükümdar olmak üzere herkeste Moğollar’ın<br />

ülkenin her tarafını istilâ edecekleri ve hatta<br />

buradan hiç gitmeyecekleri endişesi belirir<br />

(Sümer, 2002: 272-273).<br />

Moğol istilası sonrasında II. Gıyaseddin Keyhüsrev<br />

(1237-1246), kısa bir süre Ankara’yı<br />

harekat merkezi edinmiştir. Moğolların Müslüman<br />

coğrafyaları işgali İslam dünyasında etkileri<br />

yüzyıllarca devam eden siyasi, sosyal, kültürel,<br />

ekonomik ve dini sonuçlara yol açmıştır. Bu<br />

istiladan kaçan Oğuz-Türkmen boyları yoğun<br />

olarak Anadolu’ya yönelip daha çok o zamanlar<br />

“uc” denen Batı Anadolu’daki Bizans sınırlarını<br />

yurt tutmuşlardır. Bu olgu Anadolu’nun<br />

sonraki siyasi, kültürel, dini, sosyal ve ekonomik<br />

haritasını belirleyecek olan süreci başlatmıştır<br />

(Erşahin, 2016:17).<br />

Anadolu’nun Moğollar tarafından istilası sırasında<br />

Ankara da sarsılmış ve Moğollara yenilen<br />

II. Gıyaseddin Keyhüsrev kalenin güçlü<br />

olması nedeniyle Ankara’ya sığınmıştır. Ancak;<br />

Anadolu Selçuklu Devleti’nin 1243 yılından<br />

başlayarak, Moğol egemenliği altına girmeye<br />

başlaması üzerine, Selçuk hükümdarlarının etkisi<br />

kalmamış ve 1304 yılında Ankara da Moğol<br />

egemenliği altına girmiştir. Bundan sonra<br />

kent, Moğolların denetimi altında ticaretle de<br />

uğraşan ve kendilerine Ahi Beyleri adı verilen<br />

bir çeşit eyalet valileri tarafından yönetilmiştir<br />

(Çağlar Boyu Ankara, 2018:8-9).<br />

Ankara’da Selçuklu hâkimiyetinin fiilen ne zaman<br />

sona erdiği tam olarak bilinmemektedir.<br />

Ancak, Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yıllarda<br />

(1299) burada III. Alâeddin Keykubad’ın (1298-<br />

1302) hükmünün geçtiği ileri sürülmektedir (Erşahin,<br />

2016:17).<br />

1308-1341 yılları arasında yönetimi ele alan İlhanlılar,<br />

atadıkları Valilerle Anadolu’yu yönetir.<br />

1327 yılında İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır<br />

Han’ın, Genel Vali Temurtaş hakkındaki<br />

yoğun şikâyetler üzerine; Anadolu’ya gönderdiği<br />

Uygur kökenli Alaeddin Eratna, bu sorunu<br />

çözerek Vali olur. 1328 yılında Eretna görevdeyken<br />

hükümdar, Şeyh Hasan Celayir’i vali<br />

126<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


olarak atar, ama Celayir de çok güvendiği<br />

Eratna’yı kendi yerine görevlendirir. 1335’de<br />

Ebu Said Bahadır Han’ın ölümü sonrasında<br />

Eratna, İlhanlı hükümdarı Süleyman Han’ı<br />

“Karanbük Savaşı”nda yenerek 1343’den<br />

itibaren Sivas’ı merkez yapar ve bağımsız<br />

Eratnalılar Devletini kurar. Ankara bir dönemde<br />

Eratna’nın belirlediği valilerle idare<br />

edilir. 1352’de Eratna ölünce yerine oğlu<br />

Mehmet Bey geçer. Bu dönem uzun sürmez.<br />

İlhanlılar yine duruma egemen olur.<br />

Ebu Said Bahadır Han öldüğünde Ankara’daki<br />

komutan Devlet Şah da kısa süre için<br />

bağımsızlığını ilan eder. O da ölünce yerine<br />

oğlu Bahtiyar Melik Nasır geçer. Nasır Ankara’daki<br />

son İlhanlı Valisi olur. Bu dönemde<br />

Karamanoğulları’nın, Mahmut Bey yönetiminde<br />

kenti çok kısa süreli olsa da denetim<br />

altına aldıkları görülür. Hatta Mahmut Bey’in<br />

burada katliam yaptığı, hutbe okutup para<br />

bastırttığı da söylenir. Kent yönetiminde<br />

Osmanlılar ile Karamanoğulları arasında<br />

büyük bir siyasi mücadele yaşanır (Sargın,<br />

2012:48; Akgün, 2016:17)<br />

Şikarî, Karamanname adlı eserine göre; Kara<br />

Davut isimli Ermeni Beyi, Ankara’da egemendir<br />

ve reayasındaki Müslümanlara eziyet<br />

etmektedir. Karamanoğulları, Eratnalılar<br />

ve bazı Moğol Beyleri birleşerek, 7 taraftan<br />

çarpışarak Ankara (Engürü) kalesini geri alırlar.<br />

Kiliseleri yıkıp cami yaparlar. Ankara’yı<br />

imar edip kaleye Müslümanları yerleştirirler.<br />

Karaman, Engürü (Kara Davud’un elinden<br />

alınan) yaylaklarının ve kışlaklarının tamamını<br />

Moğollara bağışlar. Görüldüğü gibi bu<br />

dönemde Ankara yönetiminde son derece<br />

karışıklıklar mevcuttur (Sözen ve Sakaoğlu,<br />

2005:113-115).<br />

Selçuklular, İlhanlılar, Eratnaoğulları arasında<br />

sürekli resmiyette el değiştiren Kent<br />

1304’te Moğolların egemenliğine girmiştir.<br />

Moğolların denetiminde idare Ahi Beylerine<br />

devredilmiştir. Esnaf teşkilatı olan Ahilik<br />

bu dönemde kurumsallaşmıştır. Ankara’ya<br />

göçen çok sayıda esnaf ve sanatkâr olmuş<br />

böylece ticaret gelişmiştir. Sofçuluk ve dericilik<br />

ilerlemiştir. 1308-1341 yılları arasında<br />

Ankara İlhanlıların hâkimiyetine girmiş daha<br />

sonra Eratnalılar Devleti’nin kurulmasının<br />

ardından bu devletin idaresine geçmiştir.<br />

1354’te Süleymanpaşa, Orhan Gazi tarafından<br />

vazifelendirilerek Ankara’ya gelmiş ve<br />

Ankara’yı savaşsız bir şekilde Ahilerden teslim<br />

almıştır (Ankara’nın Kısa Tarihi, 2018:9).<br />

Selçuklu egemenliği Batı Anadolu’daki uçlarda<br />

iyice zayıflar ve buralarda Türkmen<br />

emirlikleri ortaya çıkar. Doğuda ise Moğol-<br />

İlhanlı egemenliği hâkim olur. İlhanlı<br />

hâkimiyetine rağmen 1300’lü yıllarda Germiyanoğlu<br />

Yakub Bey’in, Selçuklu Sultanı<br />

adına Ankara’da hâkimiyeti görülür. Yakub<br />

Bey’in hâkimiyeti, Ankara Etnoğrafya<br />

Müzesi’nde bulunan Kızıl Bey Camii minberi<br />

tamir kitabesindeki metinle belgelenir.<br />

1327 yılında Ankara’da (Engüriye’de) İlhanlı<br />

hükümdarları Gazan Mahmud, Olcaytu<br />

Hüdâbende Mehmed ve Ebu Sa’id Bahadır,<br />

darbhane kurarak “sikke” bastırırlar. Ankara,<br />

vergi ödeyen en büyük üç şehir arasına<br />

girer. Günümüzde kalenin güney kapısında,<br />

Ebu Sa’id Bahadır Han adına 1330 tarihli<br />

Farsça bir vergi kitabesi bulunur.<br />

Ebû Said Bahadır Han tarafından 719 (1319)<br />

yılında Bağdat’ta bastırılan gümüş sikke (İstanbul<br />

Arkeoloji Müzeleri, Teşhir nr. 2244)<br />

https://islamansiklopedisi.org.tr/ilhanlilar<br />

Ebû Said Bahadır Han tarafından 719 (1319) yılında<br />

Bağdat’ta bastırılan gümüş sikke (İstanbul Arkeoloji<br />

Müzeleri, (Yuvalı, 2018) islamansiklopedisi.org.tr,<br />

2017<br />

İlhanlı hükümdarı Mahmud Gazan (1295-1304)<br />

tarafından Engür’de basılmış gümüş sikke. Önde:<br />

“KELİME-İ TEVHİD” ortada “DURİBE ENGÜR”<br />

(Engür’de darbedildi), etrafında “... TİS’A TİS’İN ...”.<br />

Arkada : “TEGRİİN KUCUNDUR GAZAN MAHMUD<br />

DELEDKEGÜLÜK SEN”, “Kamil Eron sikke koleksiyonu,<br />

2008<br />

127<br />

T A R İ H T E


Etimesgut Ahi Elvan Camii ve Türbesi, 2018, Etimesgut Belediyesi<br />

1.14<br />

AHİLER DÖNEMİ<br />

1071 Malazgirt Meydan Savaşından kısa bir süre sonra, Anadolu’nun büyük çoğunluğu gibi<br />

Ankara’da Türklerin eline geçmiş; bu durum bir-iki el değiştirmeden sonra kalıcı olmuştur. XIII.<br />

ve XIV. yüzyıllar boyunca Anadolu’nun Türkleşmesine paralel olarak Ankara’da bir Türk şehri<br />

özelliğini kazanmıştır. Selçuklu, Moğol-İlhanlı [Eratna] ve Osmanlı el değiştirme tarihi sürecinde<br />

Ankara zamanın anarşi döneminde, sosyo-ekonomik nitelikli dînî bir örgütlenme olan ahiliğin<br />

etkisi altında kalmış ve ahi ileri gelenlerince yönetim ve idaresi en azından bir dönem üstlenilmiştir<br />

(Metin, 2002:473).<br />

Moğol İstilası ve Ahilerin Uç Bölgelere Göçü<br />

Moğol İmparatorluğu, çevresindeki tüm toplulukları<br />

askeri gücü ile egemenliği altına almıştır.<br />

Moğollar, doğuda Çin içlerine, batıda Mısır<br />

sınırlarına kadar tüm Orta Asya, Kafkaslar, Ön<br />

Asya ve Orta Doğuyu içine alan geniş bir coğrafyaya<br />

hâkim olmuştur. XIII. yüzyılda tarihin en<br />

büyük ve en hızlı istila hareketini gerçekleştiren<br />

Moğollar, bu hızlı genişlemeye paralel olarak<br />

yönetim ve askeri zorluklardan dolayı bölünmüş<br />

ve İran’da bir Moğol devleti olan İlhanlı<br />

yönetimi kurulmuştur. İlhanlılar büyük Moğol<br />

üst otoritesini tanımışlar ve Suriye, İran, Ermenistan<br />

ve Selçuklu ülkesine hâkim olan bölgesel<br />

bir güç oluşturmuşlardır. XIII. yüzyılın ikinci<br />

ve XIV. yüzyılın ilk yarısı içinde hüküm süren<br />

İlhanlılar, kurumlaşmış ve egemen bir devlet<br />

otoritesinden çok askeri nitelikli korumacılığa<br />

dayanan bir yönetimi benimsemişlerdir.<br />

128<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


İlhanlıların bu korumacı yönetimi boyunca<br />

egemenlikleri altındaki bölgelerde çatışma<br />

ve isyanlar eksik olmamıştır (Metin,<br />

2002:474). XIII. yüzyılın ortalarında, Anadolu<br />

Selçuklu Devleti’nde birçok karışıklıklar<br />

meydana gelir. II. Gıyaseddin Keyhürev’in<br />

veziri Sadeddin Köpek, birçok Ahi ileri<br />

gelenini tutuklatır. Arkasından 1240 yılında<br />

Anadolu’da Babailer İsyanı çıkar. Ahiler<br />

ve Türkmenler takibâta uğrayarak büyük<br />

çoğunluğu Ankara bölgesi dahil olmak<br />

üzere uç bölgelere göç ederler. Daha<br />

sonra Moğol İstilâsı ile gelen 1243 yılında<br />

Kösedağ yenilgisi ile Ahi ve Türkmenler,<br />

ağır bir katliama uğrar. Moğollar pek<br />

çok Ahiyi katlederek, on binlerce Ahi<br />

ve Bacı’yı esir alırlar. Bu olaydan sonra<br />

merkezi Kayseri olan Ahi ve Bacı Teşkilâtı<br />

dağılır. Bu Ahilerin bir kısmının Ankara ve<br />

çevresine yerleştikleri düşünülebilir. (Hacıgökmen,<br />

2002:1456)<br />

Moğol İstilalarının Türk-İslam dünyasındaki<br />

yıkımı ve yarattığı tedirgin ortam birçok<br />

bölgede üretim, ticaret ve posta örgütlenmelerini<br />

bozmuştur. Kültür, sanat ve ticaret<br />

yönünden Asya’da birçok şehrin yıldızı sönerken<br />

göçebe unsurların yanında şehirli<br />

esnaf ve zanaatkar da bulundukları şehir<br />

ve kasabaları terk ederek kitleler halinde<br />

daha güvenli bölgelere göç etmişlerdir. Bu<br />

gelişmelerle doğrudan bir ilişkisi bulunan<br />

Anadolu’nun Türkleşmesi, tarihin bir dönemine<br />

yön vermesi bakımından önemlidir<br />

(Metin, 2002:474).<br />

XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren etnik<br />

yapısı hızla büyük bir değişime uğrayan<br />

Anadolu, Türklerin bu coğrafyayı yağmalamaktan<br />

çok sahiplenmeye ve yerleşmeye<br />

yönelik eğilimlerinden dolayı batılıların deyimi<br />

ile ‘Turchia’ olmaya başlamıştır. Bizans<br />

halklarının Batıya ve Karadeniz kıyılarına<br />

çekilmeleri; Ermenilerin Kafkas ve Kilikya<br />

yönündeki göçleri ve mahalli toplulukların<br />

çeşitli nedenlerle (düşman saldırıları,<br />

salgın hastalıklar, siyasi rekabetler...vb.) insan<br />

kayıpları, Doğu ve İç Anadolu’nun boş<br />

denecek kadar insansızlaşmasına yol açtı.<br />

Türkleşme ağırlıklı olarak nüfus kaybı yaşayan<br />

bu bölgelerde gerçekleşmiştir. Büyük<br />

Selçuklu İmparatorluğunun bir uzantısı olarak<br />

şekillenen Anadolu Selçuklu Devleti,<br />

Sinop’tan Boğaziçi’ne, İznik’ten Alanya’ya<br />

kadar Anadolu’nun büyük kısmını egemenliği<br />

altına alır. Haçlı Seferlerine başarıyla<br />

karşı koyan ve Bizans aleyhine genişleyen<br />

Anadolu Selçuklu Devleti, 1243’te bir Moğol<br />

ordusuna Kösedağ’da yenilmesi ile siyasal<br />

birliğini kaybeder. Taht kavgalarını ve<br />

devlet adamlarının kendi aralarındaki rekabeti<br />

körükleyen Moğolların, Selçuklu devletine<br />

iç ve dış müdahaleleri, askeri işgalleri<br />

ve ağır vergileri önemli sonuçlar doğurur.<br />

Ekonomik çöküntü, toplumsal sarsıntılar<br />

ve Türkmen babalarının başkaldırıları ile<br />

Anadolu Selçuklu Devleti bir daha toparlanamayacak<br />

biçimde dağılır. XIV. yüzyılın<br />

başında Anadolu, İlhanlıların ve uç beyliklerinin<br />

egemenliğinde çeşitli nüfus bölgelerine<br />

ayrılır. Ankara, Kırşehir, Amasya, Kayseri,<br />

Konya, Sivas, Diyarbakır ve Erzincan<br />

gibi şehirler doğrudan doğruya İlhanlıların<br />

Anadolu genel valisinin egemenliğindedir<br />

(Metin, 2002:474).<br />

İlhanlı hakimiyeti uzun sürmez ve İlhanlı<br />

hâkimiyet bölgesinin çoğunluğu İlhanlı<br />

genel valisi olan Eratna Beyin eline geçer.<br />

Eratna Devletinin yanı sıra Anadolu’da<br />

Germiyan, Karaman, Aydın Oğulları gibi<br />

irili-ufaklı birçok devletçik/ beylik ortaya<br />

çıkar. İleride büyük bir imparatorluk olarak<br />

ortaya çıkacak olan Osmanlı Oğulları da<br />

Bursa-Bilecik bölgesini ellerinde bulundurmaktadır<br />

(Metin, 2002:474-475).<br />

129<br />

T A R İ H T E


Etimesgut Ahi Mesud Türbesi, 2018, Etimesgut Belediyesi<br />

Özellikle XIII. yüzyıl Anadolu’sunda I.<br />

Alâeddin Keykubat’tan sonra merkezi otorite<br />

zayıflamış, veraset kavgaları artmış, Moğol istilası<br />

ve Rum ve Ermenilerle yapılan savaşlar,<br />

sosyal ve iktisadi düzeni tahrip etmiştir. Halk<br />

sosyal nizamsızlık ve asayişsizlikten bıkmış,<br />

maddi ve manevî bir melce arayışına girmiştir.<br />

Bu ruhi durumdaki halk kitleleri tekke ve<br />

zaviyelere koşmuş, manevî liderlerin terbiyesinde<br />

sosyal ve ruhi hayatına şekil vermeye<br />

çalışmıştır. Anadolu insanına ruhî, manevî ve<br />

sosyal sükûn vaad eden tasavvuf teşkilatları<br />

bu sosyal ortamda gelişme imkânı bulmuştur<br />

(Demirpolat ve Akça, 2004:362).<br />

Moğol istilaları sonrasında bozulan ya da altüst<br />

olan tüm dengelerin ardından serbest<br />

ticaret, ziraat ve çalışma ortamının olmamasından<br />

dolayı halkın yoksullaşmasının yanı sıra<br />

devamlı iç savaşlar, isyanlar ve yönetim değişiklikleri,<br />

huzursuz ve tedirgin olan toplumları<br />

bir arada tutan ve bir iç barışa kavuşturan dini<br />

nitelikli sosyal örgütlerin biçimlenmesine ve<br />

gelişmesine zemin hazırlar. Kolonizatör tekkelerin,<br />

vakıfların, ahi dergahlarının ve kaleşehir<br />

devletçiklerin varlığı dirlik ve düzenin<br />

kısmen de olsa sağlanmasına ve bu anarşi ve<br />

fetret döneminin en az zararla atlatılmasına<br />

yardımcı olur. Güven ve otorite bunalımlarının<br />

atlatılmasında çok önemli görevler üstlenen<br />

kurumlardan biri de Anadolu da her kesimde<br />

çok yaygın bir örgütlenme olanağı bulan Ahiliktir<br />

(Metin, 2002:475).<br />

Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde de<br />

ahîlerin ve fütüvvet akımının kesin bir rol oynadığı<br />

kuşku götürmez. Osman Gazî’nin şeyhi<br />

Ede-Bali’nin, Kırşehri’nden (bugün Kırşehir)<br />

uca göçenler arasında bulunduğu ileri sürülmüştür.<br />

Keza, Orhan Gazî ile Bursa kuşatmasında<br />

hazır bulunan Abdal Musâ da ahîlerle<br />

beraber uca göçen dervişlerdendir (İnalcık,<br />

2009:33).<br />

130<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahi Ervan Camii ve Türbesi Kolajı, Kırşehir<br />

Ahiliğin Ortaya Çıkması<br />

Ahilik, XIII. yüzyılda Anadolu’da esnaf<br />

ve sanatkârlar arasında yaygın olarak<br />

ortaya çıkan sosyo-ekonomik bir örgütlenmenin<br />

adıdır. Anlamını “kardeşim”<br />

demek olan ahi ya da “cömert”, “eli açık<br />

“demek olan akı sözcüğünden aldığı sanılmaktadır.<br />

Kökü Orta Asya’ya, Horasanlı<br />

esnaf ve sanatkarlara kadar uzanan ahiliği,<br />

bir kurum olarak, ilk kez XIII. yüzyılda<br />

Kırşehir’de, Ahi Evran’ın örgütlediği sanılmaktadır.<br />

Ahi Evran, Anadolu’ya gelen<br />

esnaf ve sanatkarları bir araya getirmiş ve<br />

“sanatta ustalık ve mesleki birlik” fikri<br />

ile “sosyal yardım ve dayanışma” duygusunu<br />

güçlendirmeye çalışmıştır (Metin,<br />

2002:475). Anadolu’da XII. ve XIII. Yüzyıllarda<br />

toplumsal değişimlerin en fazla hissedildiği<br />

bir tabak olarak orta sınıf esnaf<br />

ve sanatkâr zümresi, yaşadığı siyasî ve toplumsal<br />

çalkantılar ortamında dağınık gruplar<br />

halinde olmaktan ziyade ‘korunma içgüdüsüyle’<br />

birbiriyle dayanışmış ve disiplinli<br />

teşkilat halinde Ahilik olarak birleşmişlerdir<br />

(Kaya, 2012:194-195). Ahilik aynı zamanda<br />

mensup olan gençlere ahlakî bir karakter<br />

kazandırma gayretinde olmuştur. Ahilikte<br />

fedakârlık ve îsâr düşüncesi, kendini topluma<br />

adama ve topluma hizmet aşkı, karşılık<br />

beklemeksizin dosta, düşküne, yolcuya ikram<br />

etme ve barındırma gibi hususlar yer<br />

alır (Çakmak, 2014:155). Bu durum Fütüvvetnamelerdeki<br />

kurallarda yer almaktadır.<br />

131<br />

T A R İ H T E


Fütüvvetnamelere göre, ahinin üç şeyi açık,<br />

üç şeyi kapalı olmalıdır.<br />

Açık olanlar:<br />

1. Eli açık olmalı; yani cömert olmalı,<br />

2. Kapısı açık olmalı; yani konuksever<br />

olmalı,<br />

3. Sofrası açık olmalı; yani aç geleni tok<br />

göndermeli.<br />

Kapalı olanlar:<br />

1. Gözü kapalı olmalı; kimseye kötü bakmamalı<br />

ve kimsenin ayıbını görmemeli,<br />

2. Dili bağlı olmalı: yani kimseye<br />

kötü söz söylememeli,<br />

3. Beli bağlı olmalı:<br />

yani kimsenin ırzına,<br />

namusuna, haysiyet<br />

ve şerefine göz dikmemeli<br />

(Köksal ve<br />

diğerleri, 2008:39,<br />

41; Arı, 2008:40-<br />

41). Ahî teşkilatının<br />

inanç, adab, ilke,<br />

kural ve esaslarının<br />

yazılı olduğu kaynaklara<br />

‘Fütüvvetnâme’ adı<br />

verilir. Fütüvvetnâmeler<br />

kaynağını Kur’an ve sünnetten<br />

almaktadırlar. Teşkilata girenlerin<br />

öncelikle fütüvvetnâmelerde yer alan<br />

kural ve kaideleri kabul edip onlara<br />

uyması gerekir. Fütüvvetnâmeler, yalnız<br />

şehir ve köylerde yaşayan halka<br />

değil aynı zamanda göçebe ve yarı göçebe<br />

halka da hitap eden temel eserlerdir (Kaya,<br />

2014:551). Fütüvvetnamelere göre Ahiler, insanların<br />

kendi emekleri ile geçinmelerini ve<br />

hiç kimseye muhtaç olmamalarını isterler.<br />

Bu sebeple, Ahilerin emeğini değerlendirebilecek<br />

bir işi, özellikle bir sanatı (zanaatı)<br />

olması, ahlak kaidesi haline getirilmiştir. Bazı<br />

Osmanlı<br />

Dönemi esnaf,<br />

urgupesob.com,<br />

2018<br />

fütüvvetnamelerde işsizlik ‘batıl’ olarak kabul<br />

edilmekte ve ‘ahlaksızlık’ sayılmaktadır (Tatlılıoğlu,<br />

2013:8). Ahî nizamnamelerinde yer<br />

alan dini, ahlaki ve mesleki kurallar, Selçukludan<br />

sonra Osmanlılar aracılığı ile Rumeli,<br />

Bosna ve hatta bütün Kırım’a kadar Anadolu<br />

dışındaki coğrafyalara da yayılmıştır (Kaya,<br />

2014:551).<br />

Ahilerin toplantı yeri ve konuk evi olarak kullandıkları<br />

ahi zaviyelerine isçi ve çıraklardan<br />

başka, öğretmenler, müderrisler, kadılar, hatipler,<br />

vaizler, emirler yani bölgenin faziletli,<br />

saygılı ve ulu kişileri devam ederdi. Ahiliğe<br />

kabul şartı, iyi ahlaklılık, yardım severlik ve cömertlik<br />

olduğundan bu örgüte girenler,<br />

temiz ahlaklı ve iyiliksever<br />

kişilerdi. Ahiler arasında<br />

yüksek sırada yöneticiler,<br />

tabipler, komutanlar,<br />

müderrisler ve kadılar<br />

yetişmiştir (Çağatay,<br />

1989:92). Ahilik teşkilatında<br />

eğitim alan<br />

genç, teşkilattan öğrendiği<br />

meslekî, dinî<br />

ve ahlakî kuralları uygulayarak<br />

halk içinde<br />

örnek şahsiyet olmuştur.<br />

Ahiliğin bir amacı da öğretimle<br />

üreten, eğitimle de asil<br />

bir toplum oluşturmaktır. İnsanlar<br />

için hizmet üreten Ahilik, erdemli kalabilmeyi<br />

bilmiştir. Erdemin olduğu<br />

yerlerde eşitliğin, özgürlüğün, insan<br />

sevgisinin, adaletin de olacağı bir<br />

gerçektir (Temel, 2007:1).<br />

Anadolu’nun sosyal, siyasî, kültürel, sınaî ve<br />

ticari şartları içinde ve bu şartların etkisi ile<br />

Türklere has zevk ve selika ile İslam dünyasının<br />

hiçbir yerinde görülmeyen bir şekilde<br />

ve istikamette gelişme göstererek teşekkül<br />

etmiş ve bir esnaf ve sanatkârlar teşkilatı ha-<br />

132<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


line gelmiştir. Mefkure ve çalışma tarzı itibariyle<br />

topluma hizmet sunma ülküsü ile<br />

özel yönetmeliklerde (Ahi Şecerenameleri<br />

ve Ahi Fütüvvetnameleri) belirtilen iş ahlak<br />

disiplini, şeyh, usta, çırak, kalfa, v.s. hiyerarşi<br />

içinde çalışmayı ibadet zevki haline<br />

getiren sınaî, ticarî, siyasî, askerî, sosyal ve<br />

kültürel faaliyetlerde bulunan bir teşkilattır<br />

(Hacıgökmen, 2011:16). Ahilik, üretmeden<br />

tüketmeye, ihtiyaç fazlasını tüketmeye, israfa,<br />

güçlünün zayıfı sömürmesine, haksız<br />

kazanç sağlamaya, insanları kandırmaya<br />

karşı olan bir sistem üzerine kurulmuştur.<br />

Kısaca, ahlaki ve insani olmayan her türlü<br />

davranışa karşıdır (Tatlılıoğlu, 2012 :152).<br />

İbni Battuta, Seyahatnamesinin ‘Genç Ahilere<br />

Dair’ bölümünde, “Ahıyye, kelimesinin<br />

tekili, ahı’dır. Birinci şahıs, Arapça ‘ah’<br />

(=kardeş) kelimesini kendiyle ilgili kılarsa<br />

(=kardeşim anlamında) ortaya çıkan kalıp<br />

(=ahî), konumuz olan kelimenin tekil kalıbıdır.<br />

Onlar, Anadolu’ya yerleşmiş Türkmenlerin<br />

yaşadıkları her yerde, köy, kasaba ve<br />

şehirlerde bulunmaktadırlar. Şehirlerine<br />

gelen yabancıları misafir<br />

etme, onlarla ilgilenme,<br />

yiyeceklerini ve konaklayacakları<br />

yeri sağlama,<br />

onları eşkıyanın<br />

ve vurguncuların ellerinden kurtarma,<br />

şu veya bu sebeple haydutlara katılanları<br />

temizleme gibi konularda bunların eşine<br />

dünyada rastlanmaz. Ahı onlara göre, ‘sanatının<br />

ve zanaatının erbabını toplayan ve<br />

işi olmayan genç bekarları da bir araya getiren<br />

adam’dır. Onlar, ahı’yı başlarına geçirirler”<br />

şeklinde anlatmaktadır (İbni Battuta,<br />

2004:404).<br />

Franz Taeschner, M. Fuad Köprülü, Abdülbaki<br />

Gölpınarlı gibi bazı araştırmacılar<br />

ahiliği, Abbasi Halifesi Nasır-lidinillah<br />

(1180-1225) tarafından kurulan fütüvvet<br />

örgütünün uzantısı olarak yorumlamaktadırlar<br />

(Ocak, 2018:262). Her ne kadar ahiliğin<br />

ilke, kural, tören ve öğütlerini bir araya<br />

getiren kitaplara da ‘fütüvvetname’ deniliyorsa<br />

da, ortaya çıkış şartları, ön planda<br />

tuttukları moral değerler, örgütlenme biçimleri<br />

ve başka farklılıklardan dolayı, fütüvvet<br />

ile ahilik arasında tarihi ve organik<br />

bir bağ olduğu, kesin olarak kanıtlanamamıştır<br />

(Metin, 2002:475).<br />

Ahilik konusunda çeşitli çalışmaları bulunan<br />

Çağatay, Anadolu’da ahiliğin ortaya<br />

çıkışını hazırlayan etkenleri şöyle özetlemektedir:<br />

“Doğudan Asya’daki büyük ve<br />

uygar Türk şehirlerinden gelen çok sayıdaki<br />

sanatkarlara kolayca iş bulmak, yerli<br />

Bizans sanatkarları ile rekabet edebilmek,<br />

tutunabilmek için yaptıkları malların kalitesini<br />

korumak, üretimi ihtiyaca göre<br />

ayarlamak, sanatkarlara sanat ahlakını<br />

yerleştirmek, Türk halkını ekonomik<br />

yönden bağımsız hale getirmek,<br />

ihtiyaç sahibi olanlara<br />

her alanda yardım etmek,<br />

ülkeye yapılacak<br />

yabancı saldırılarda<br />

devletin silahlı<br />

kuvvetleri yanında<br />

savaşmak,<br />

133<br />

Ahi Evran’ın<br />

heykeli,<br />

Kırşehir<br />

T A R İ H T E


Etimesgut Ahi Elvan Camii, 2018, Etimesgut Belediyesi<br />

Türklük şuurunu sanatta, dilde, edebiyatta,<br />

müzikte, gelenek ve görenekte millî heyecanı<br />

yaratıp ayakta tutmak.” XIII. yüzyıl Anadolu<br />

sosyo-ekonomik hayatında önemli bir yeri<br />

olan ahilik, esnafın ahlaki-sosyal disiplininin<br />

sağlanması, fiyat istikrarı, ihtiyacı olanların<br />

gözetilmesi, yönetim boşluklarında asayişin<br />

sağlanması, düşmana karşı savaşta devlet<br />

güçlerinin yanında yer alınması ve özellikle<br />

Moğol istilası sırasında, işgalcilere ve onlarla<br />

işbirliği yapanlara karşı tutumları ile millî, dinî<br />

ve sosyal bir örgüt olduğu düşüncesini uyandırmaktadır<br />

(Metin, 2002:475-476).<br />

XIII. ve XIV. yüzyılın karışık ortamında bezgin<br />

ve yılgın Anadolu insanını, Yunus Emre, Hacı<br />

Bektaşi Veli, Mevlâna, Ahi Evran gibi Türk<br />

büyükleri, her biri bir başka yönden, halkın<br />

maneviyatını ayakta tutmak ve birlik-beraberliğini<br />

sağlamak için yoğun çaba harcayarak etkilediler.<br />

Bunlardan Ahi Evran, esnaf ve zanaatkarları<br />

bir araya getirerek, zanaat ve ticaret<br />

ahlakını üretici-tüketici çıkarlarını güven altına<br />

almak suretiyle, bu kötü politik atmosfer içinde,<br />

halka yaşama ve direnme gücü verdiler<br />

(Metin, 2002:476).<br />

XIII. yüzyılda ortaya çıkan Anadolu ahiliği, Ahi<br />

Evran’ın yoğun çabaları ile gelişip yayılmıştır.<br />

Ahi Evran, sürekliliğini sağlamak için ahiliği,<br />

tekke ve zaviyelere bağlamış ancak buralarda<br />

yaşayanlara alın teri ile geçinme ilkesini<br />

öğretmiştir. Bu yönü ile “Melamilik” ile karıştırılan<br />

ve dönemin tekkeleşme ve kendi dini<br />

görüşünü cazip kılan Bektaşilikle örtüşen Ahilik,<br />

uzun süre anlaşılamamıştır. Ekonomik ve<br />

sosyal yönünden dolayı halk arasında destek<br />

bulan Ahilik, köylere kadar yayılmıştır. Ahilik<br />

yalnızca bir esnaf örgütlenmesi değildir ama<br />

esnaf arasında çok yaygın örgütlenmiş olmaları<br />

bu tür yanlışlara yol açmaktadır. Bazı Batılı<br />

araştırmacılara göre Halife Nasır-lidinillah’ın<br />

bir şeyhi olan Sühreverdi (1145-1234)’nin telkinleri<br />

ile fütüvvetçiliğe olumlu yaklaşan Konya<br />

Selçuklu hükümdarı I. İzzettin Keykubatla<br />

güçlenen Ahilik, üstlendiği bir takım kolluk<br />

görevlerine bağlı olarak düzenin sağlanmasına<br />

katkıda bulunmuştur (Metin, 2002:476).<br />

Ahilik hakkında en ayrıntılı bilgiler, ünlü bilgin<br />

ve gezgin İbni Battuta’nın ‘Seyahatname’sinden<br />

öğrenilmektedir. İbni Battuta Seyahatnamesinde<br />

bize nerelerde ahi zaviyesi<br />

bulunduğunu gösterdiği gibi bu zaviyelerin<br />

134<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ankara tiftik pazarı, Atilla Cangır Arşivi<br />

yönetimleri, faaliyet ve fonksiyonları hakkında<br />

da çok değerli bilgiler vermekte,<br />

Anadolu’nun hem sosyal, kültürel ve folklorik,<br />

hem de ekonomik ve siyasî hayatı<br />

ile ilgili, Türk kültür ve medeniyet tarihine<br />

ışık tutucu birçok malzemeyi bize aktarmış<br />

bulunmaktadır. Böylece İbni Battuta, günümüzden<br />

yedi yüzyıl öncesi XIV. yüzyılda<br />

Beylikler devri Anadolu’sunun sosyal, kültürel<br />

ve iktisadî hayatına dair bilgiler vermektedir<br />

(Çakmakçı, 2006:163, 165). İbni<br />

Battuta, Anadolu’yu baştanbaşa gezmiş<br />

ve gittiği bütün şehirlerde ahilerin ne denli<br />

etkin olduklarını görmüş ve şaşırmıştır.<br />

Anadolu ahilerinin canlı şahitliğini yapmış,<br />

ahilerin dayanışma ve konukseverliğinden<br />

çok etkilenmiştir: “Şehre girdiğimiz zaman<br />

çarşıdan geçerken dükkanlardan çıkan bazı<br />

insanların hayvanlarımızı çevirerek dizginlerine<br />

sarıldıklarını gördük. Aniden başka bir<br />

grup çıkıp onları durdurdu ve çekişmeye<br />

başladılar. Aralarındaki münakaşa uzayınca<br />

bazıları hançerlerini çekip ötekilere saldırmaya<br />

kalkıştı. Konuşuyorlar ama hiçbir<br />

şey anlamıyorduk. Korkmaya başladık. Bu<br />

adamların yol kesen eşkıya olduğu kuşkusuyla<br />

kaygılandık. Malımıza, canımıza kastetmiş<br />

olabilirlerdi. Sonra Hak Teala bize<br />

Arapça bilen, hacca gitmiş bir adam gönderdi.<br />

Ona sorduk, bunlar ne istiyor diye.<br />

Şöyle cevap verdi: ‘Bu adamlar yiğit ahılardır!’<br />

Bizimle ilk karşılaşanlar Ahı Sinan’ın<br />

adamları, sonradan onları durduranlar ise<br />

Ahı Tuman’ın gençleriymiş. Her iki taraf da<br />

bizim kendi yanlarında konuk olmamızı istiyorlar,<br />

bu yüzden çekişiyorlarmış. Gösterdikleri<br />

yüksek misafirperverliğe şaşmamak<br />

mümkün değil! Sonunda işi kur’a çekmek<br />

suretiyle hallettiler, barıştılar.” (İbni Battuta,<br />

2004:409). Çağatay da Ahiliğin menşeini<br />

irdelediği makalesinde Kâbusname’de “civanmertliğin<br />

esası, sözünde sabit olmak,<br />

lüzumsuz söz söylememek, sabırlı olmak<br />

gibi üç vasıfta toplanmış ve Ayyarlar arasındaki<br />

civanmertlik, yürekli ve cesur olmak,<br />

her işte sabırlı olmak, sözünde sabit<br />

135<br />

T A R İ H T E


olmak, pâkdamen olmak, temiz kalbli olmak,<br />

kendi menfaatini başkasının ziyanına istememek,<br />

esir üzerinde eli uzunluk (dest dırazlık) etmemek,<br />

bikeslere yardım etmek, zalime karşı<br />

mazlumun hakkını korumak, doğru sözlü, helal<br />

lokma yiyen, musibeti kendisine rahat bilen<br />

kimselerin hali olarak tavsif” ettiğini belirtmektedir<br />

(Çağatay, 1952a:64). Ahilikte edebler<br />

önemlidir ve edeb çerçevesinde hareket<br />

edilir. Yahya b.Halil, fütüvvetnamesinde edeblerin,<br />

aslında 740 adet olduğunu, fakat kendisinin,<br />

bunlardan 124’ünü kaydettiğini söyler.<br />

Çobanoğlu’nun fütüvvetnamesinde ve ondan<br />

sonra yazılan fütüvvetnamelerde de mahfil,<br />

yani ahilerin hususi toplantılarından ve burada<br />

riayet edilecek edeblerden bahsedilmektedir<br />

(Çağatay, 1952b:67). Ahîlik, her şeyden üstün<br />

tutulan insanın dünyasında ve ahiretinde mutlu<br />

olabilmesi için onu bir bütün olarak ele almış<br />

ve ‘insan-ı kâmil’ diyebileceğimiz bir ideal tip<br />

ortaya koymuştur (Kemaloğlu, 2013:260).<br />

Ahilik, tekkeler etrafında örgütlenerek dini bir<br />

nitelik kazanmıştır. Herhangi bir meslekte çalışabilmek<br />

için o mesleğin ahi tekkesine bağlanmak<br />

gerektir. Ahi tekkesi dışında kalan kişinin<br />

mesleki etkinlikte bulunması çok zordur. Bir<br />

meslekte çalışabilmek için alınan, önce çırak<br />

sonra kalfa ve en sonunda usta olarak sanatında<br />

ilerler. Çırak meslekte ilerlemiş bir ustayı<br />

“ata ahi”, kalfalardan ikisini de “yol kardeşi”<br />

seçer ve böylece tekkeden üç kişinin gözetiminde<br />

yetiştirilir (Metin, 2002:477). Çıraklıktan<br />

ustalığa geçmek için ustası olunmak istenen<br />

işte uzun müddet çalıştıktan sonra, üstadların<br />

huzurunda ciddi bir imtihan vermek şarttır. Ancak<br />

bu imtihanı başarıyla geçirenlere (başka<br />

çıkanlara) merasimle üstadlık payesi verilir (Akdağ,<br />

1979:18). Bir şakirdin [çırağın/öğrencinin],<br />

ehliyet kazandıktan sonra kalfalığa ve ustalığa<br />

geçişi, eski ahi geleneğine uygun bir törenle<br />

olur, imkân bulunursa bu törende, ülkenin bütün<br />

esnafının ahisi olan, Ahi Evran soyundan<br />

gelen şeyh de bulunur. Esnafın arasına ‘Hamdestler’in<br />

[mahir olmayan, beceriksiz], yabancıların<br />

karışmaması, üretim biçim ve hacminin<br />

gelişigüzel değiştirilmemesi için sıkı kayıtlar<br />

konmuştu (Ergenç, 2013:90). Her zanaat erbabının<br />

meslek derneği de sayılan korporasyonların<br />

idare tarzlarına gelince, zanaatçıların<br />

içinden en dürüst ve hürmete değer olan, her<br />

halde yaşça da ileri bulunan bir üstad derneğin<br />

reisi olup, kendisine ‘ahi’ denir. Zanaat mensupları<br />

üzerindeki nüfuz ve tesiri itibariyle tam<br />

bir tarikat şeyhine benzeyen esnaf reisinden<br />

başka, dernek mensupları arasındaki inzibatı<br />

temin ve kendilerini tek bir kuvvet halinde tutmak<br />

için, esnaf şeyhinin bir nevi subaşısı olarak,<br />

‘fityan’a kumanda eden bir yiğitbaşı, yahut<br />

‘Server’ adında bir ikinci reis vardır. Şüphesiz<br />

her şehirdeki bütün zanaatların insanları aynı<br />

tarz teşkilata sahiptiler. Bir şehirde ne kadar<br />

zanaat şubesi varsa, sayıları da o kadar olan<br />

‘ahiler’den birisi diğerlerine reis olup, kendisine<br />

‘Ahi Baba’ denir. Şehrin iktisadi hayatında<br />

rolü en üstün olan zanaat derneğinin şeyhi,<br />

diğer bütün ‘ahiler’den üstün olarak, ‘Ahi<br />

Baba’ kabul olunur (Akdağ, 1979:18-19). Halkla<br />

iktidar makamı arasında arabulucu olan ‘Ahi<br />

Baba’, genellikle, kent belediye yönetiminin<br />

başında bulunur, loncaların gücünü üzerinde<br />

duyumsayan ‘vali’ de ondan çekinir (Gordlevski,<br />

1988:250).<br />

Ahi birlikleri bir başkan ve beş kişilik yönetim<br />

kurulu tarafından yönetilir. Yönetim kuruluna<br />

başkanlık eden ve bütün üyeleri bir baba<br />

şefkatiyle koruyan ve kollayan meslekî, siyasî,<br />

ahlakî ve dinî bir lider konumunda bulunan ‘Esnaf<br />

Şeyhi’ adı verilen yönetici geniş yetki ve sorumluluklarla<br />

donatılmıştır. Esnaf Şeyhinin bu<br />

liderlik sıfatı, her kademedeki çalışanlar arasında<br />

baba-oğul arasındakine benzer yakın ilişkilerin<br />

kurulmasını da sağlar. Ahi birliklerinin en<br />

üst organı olan büyük meclis ise bir bölgede<br />

faaliyet gösteren tüm esnaf şeyhlerinin bir araya<br />

gelmesiyle oluşur. Büyük meclisin başkanlığını<br />

‘Ahi Baba vekili’ yapar (Ekinci, 1991:40-41).<br />

136<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahilik Teşkilatı Çizelgesi, (Akdağ, 1979:19)<br />

Yerleşme birimlerinde her sanat kolu için<br />

ayrı birlikler kurulmuştur. Yeterli sayıda esnaf<br />

ve sanatkarın bulunmadığı yerleşme<br />

merkezlerinde ise birbirine yakın meslekten<br />

kişiler bir araya gelirler. Daha küçük<br />

yerlerde de bu meslekten kişiler tek birlik<br />

çatısı altında toplanır. Ülke sınırları içinde<br />

yer alan bütün birlikler, Kırşehir’de bulunan<br />

Ahi Evran Zaviyesi’ne bağlıdır (Gökçe,<br />

2017:278).<br />

Ahi tekkelerinde müderris ve kadılar tarafından<br />

düzenli olarak dersler verilir. Okuma-yazma<br />

öğretilir; yeteneğine göre herkes<br />

hat, tezhip, müzik...vb öğrenir. Kalfalar<br />

ayrıca kılıç kullanma, ata binme, ok atma<br />

gibi askerlikle ilgili beceriler de edinirler.<br />

Ahiler, hırka üstüne sarık sarılı beyaz yünden<br />

külah takar, mesh biçimi ayakkabı giyer,<br />

kemerlerinde saldırma taşırlar (Metin,<br />

2002:477).<br />

Birçok araştırmacı tarafından ortaya konulduğu<br />

gibi Ahilik, dini, siyasi ve sosyo-ekonomik<br />

bir kurum olarak Osmanlı Devleti’nin<br />

kuruluş ve gelişmesinde önemli katkılarda<br />

bulunmuştur. XV. yüzyıldan sonra ekonomik<br />

yönü ağır basan Ahilik, lonca, gedik,<br />

yaran ve imece türü dayanışma biçiminde<br />

günümüze kadar Anadolu halkı ve esnafı<br />

arasında yaşamıştır (Metin, 2002:477).<br />

Ahiliğin XIII. ve XIV. yüzyıllar arasında ne gibi<br />

bir rol oynadığı kaynaklarda tam anlamı ile<br />

belirtilmemektedir. Ancak İbni Battuta’nın<br />

ifadesiyle “Yörenin törelerinden biri de<br />

hükümdar bulunmadığı takdirde şehirde<br />

ahıların idareyi ellerine almaları, bir nevi<br />

hükümet etmeleridir. Ahı, gücü ölçüsünde<br />

gelen gideni ağırlar, giydirir, misafirin altına<br />

binek verir. Davranışları, buyrukları ve ata<br />

binişleriyle tıpkı bir hükümdar gibi hareket<br />

ediyorlar!” (İbni Battuta, 2004:415-416,<br />

Parmaksızoğlu, 1989:27)<br />

Şu halde, bir şehirde bulunan çok sayıda<br />

‘ihvan’ (yani ahiler) ve ‘Serveran’ (yani yiğitbaşılar),<br />

emirlerindeki teşkilatlı ‘fityan’<br />

sayesinde devirlerinin siyasi meselelerinde<br />

ve hükümet idaresinde tesirli söz sahibi<br />

bulunurlar ki, saltanat mücadelelerinde ve<br />

şehirlerde patlak veren birçok siyasi-içtimai<br />

karışıklıklarda bu müşahede edilmektedir<br />

(Akdağ, 1979:19).<br />

137<br />

T A R İ H T E


Ahiler<br />

Ahiler Haritası, 2018<br />

Ankara’nın Türkleşmesi<br />

Selçuklu İmparatorluğu, Orta Asya’dan gelen<br />

Türkmen kitlelerdeki aşiret yapısını değiştirerek<br />

yerleşik hayatı onlar için bir zorunluluk<br />

haline getirmeye çalışmıştır. Bu zorunluluk,<br />

bir yandan göçebe kitlelerini dağılan aşiret<br />

yapısı yerine yeni birlikler ikame etmeye zorlarken,<br />

bir yandan da söz konusu kitlelerin<br />

hayvancılığa dayalı ekonomilerini yerleşik hayat<br />

tarzının gereği olan tarım ve el sanatlarına<br />

doğru değişimine neden olmuştur (Demirpolat<br />

ve Akça, 2004:364). Anadolu’daki uç beylikleri,<br />

medenî bir hayatın kaynağı olan Türk<br />

ve İslâm dünyasının her tarafından gelmiş her<br />

sınıftan ve meslekten adamlarla doludur: İran,<br />

Mısır ve Kırım medreselerinden çıkan hocalar,<br />

orta ve şarkî Anadolu’dan gelmiş Selçııkî ve<br />

İlhânî bürokrasisine mensub şahsiyetler muhtelif<br />

tarikatlerin mümessilleri İslâm şövalye ve<br />

misyonerleri diyebileceğimiz dervişler. Bunlar<br />

arasında bilhassa Aşık Paşazade tarihinde<br />

Gaziyân-ı Rum diğer tarihlerde Alpler (kahraman,<br />

muharib mânasına) veya Alp Erenler<br />

namı altında zikredilen ve daha İslâmiyetten<br />

evvel bütün Türk dünyasında mevcut olan eski<br />

ve geniş bir teşkilâta mensub Türk şövalyeleri<br />

mevcuttur. Bunlardan şehirlerde yerleşmiş<br />

ve İslâm dünyasına mensub bazı dinî tarikatlerin<br />

tesiri altında kalmış olanların ise unvanı<br />

bilâhare ‘Gazi’ye tebdil edilmiş gözükmektedir.<br />

Yine aynı kitapta ismi geçen Ahıyân-ı Rum<br />

yani Anadolu Ahileri ile; Horasan Erenleri de<br />

denilen Abdalân-ı Rum yani ‘abdal’ ve ‘baba’<br />

ismini taşıyan ve bilhassa Türkmen kabileleri<br />

arasında telkinatta bulunan ve umumiyetle<br />

padişahlar ile bütün harplere iştirak etmiş bulunan<br />

delişmen tabiatlı ve garib etvarlı der-<br />

138<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


vişler bulunmaktadır. Ayrıca Aşık Paşazade<br />

tarihinin Bacıyân-ı Rum yani Anadolu kadınları<br />

dediği ve haklarında tafsilâta mâlik<br />

olmadığımız bir teşkilâtta vardır (Barkan,<br />

1993:11). Ankara ili topraklarında, Türkmen<br />

(Oğuz) boylarının çoğunluğunun temsilcileri<br />

toplanmıştır; Ankara ili topraklarında şu<br />

soylar: Kayı, Bayat, Alkaevli, Yazır, Dudurga.<br />

Avşar, Kızık (aslı, Kesrelik-Kızığı köyü), Beydili,<br />

Kargın, Bayındır, Peçeneg, Çavundur,<br />

İymir, Oregil, İğdir, Bügdüz (Çandır köyü),<br />

Kınık, yani Ankara toprağında 24 Oğuz boyundan,<br />

en az 17’si vardır. Burada, 24 (22)<br />

boyun birden bulunmuş olması da olanaklıdır<br />

(Gordlevski, 1988:81, 89).<br />

Orta Asya’nın büyük kentlerindeki (Buhara,<br />

Semerkant, Taşkent gibi) Türk esnaf ve<br />

zanaatkârlar 13. Yüzyıl başında Moğol hükümdarı<br />

Cengiz’den kaçarak Selçuklu’ya<br />

sığınır ve Ahi Örgütlerini kurarlar (Sargın,<br />

2012:49). Bu göçebe kitlelerden bir kısmı<br />

yerleşik hayatla daha önceden tanışmışlardır.<br />

Yerleşik hayatla tanışık olanlar, şehirlere<br />

yerleşmeyi tercih etmişlerdir. Çünkü bunlar<br />

şehirlerde yaşamanın temel şartı olan bir<br />

iş ve meslek sahibi olma vasfını taşımaktadırlar.<br />

Büyük çoğunluğu teşkil eden göçebe<br />

Türkmenler ise, coğrafi uygunluğu<br />

nedeniyle İç Anadolu bozkırlarını yaşam<br />

alanları olarak tercih etmişlerdir. Bu nedenden<br />

dolayı Anadolu’nun tamamı göz<br />

önüne alındığında, Orta Anadolu, daha<br />

hızlı bir İslamlaşma ve Türkleşme seyrine<br />

sahne olmuştur. Şehirlerdeki Türkleşme ve<br />

İslamlaşmanın hız kazanmasının yolu bu<br />

göçebe kitlelerini bir sanat ve meslek sahibi<br />

yapmaktan geçmektedir. Ahi teşkilatı<br />

bu Türkmen kitlelerini iş ve meslek sahibi<br />

yaparak onların yerleşik hayata geçmelerinde<br />

önemli bir rol oynamıştır. Hatta bu<br />

teşkilatın kuruluş amaçlarından bir tanesi<br />

bu rolün ifası olmuştur. Böylece bir yandan<br />

sanat topluma benimsetilirken, diğer<br />

yandan sanat nimetlerinden toplumun istifadesi<br />

sağlanmıştır (Demirpolat ve Akça,<br />

2004:364-365). Böylece ahi birlikleri ve Ahi<br />

Mes’ud, Ahi Elvan gibi ahi reislerinin icra<br />

ettiği fonksiyon, yeni fetih ve iskân alanlarında<br />

Türkmen kitlelerinin sosyal dokuyla<br />

bütünleşmelerinin sağlanmasında karşımıza<br />

çıkmaktadır. Elbette ahilerin ‘iyi insan’<br />

modeli de burada etkin olmaktadır ki, İbni<br />

Battuta “Rum diyarı [Anadolu] diye bilinen<br />

bu ülke, dünyanın belki en güzel memleketi!<br />

Allah Teala güzellikleri öbür ülkelere ayrı<br />

ayrı dağıtırken burada hepsini bir araya<br />

toplamış! Dünyanın en güzel insanları, en<br />

temiz kıyafetli halkı burada yaşar ve en leziz<br />

yemekler de burada pişer. Allah Teala’nın<br />

yarattığı kullar içinde en şefkatli olanlar<br />

buranın halkıdır. Bu yüzden şöyle denilir:<br />

“Bolluk ve bereket Şam diyarında, sevgi<br />

ve merhamet ise Rum’da [Anadolu’da]!”<br />

(İbni Battuta, 2004:400) diyerek bu durumu<br />

özetlemektedir.<br />

Bizans kentlerine Türklerin yerleşmesi,<br />

ağırlıklı olarak 1071’den sonra olmuştur.<br />

İlk şehirleşenlerin de Selçukî kumandanların<br />

askerleri olmuştur. Türk asker ve beyleri<br />

zaptettikleri şehirlerde çabucak askeri<br />

hüviyetlerini kaybederek, hemen şehirlerin<br />

zengin ve nüfuzlu aileleri durumuna gelirler.<br />

İkta sahibi olmak karşılığında ordu<br />

hizmetine alınan bu askerler, çok defa<br />

Türkmen boylarından tedarik olundukları<br />

için, bu usul Anadolu yaylalarını dolduran<br />

Türkmenlerin şehir sakini olmalarına imkân<br />

verir. Türkmenlerin şehir hayatına alışmalarına<br />

ve şehirleşmelerine yardım eden ikinci<br />

kapı, yaylacı Türkmenlerle Rum Hıristiyan<br />

ahalinin şehir pazarlarında hararetli bir<br />

alışverişe girişmiş bulunmalarıdır. Bu hal<br />

pek çok Türkmenî şehirlerin iktisadi-sınai<br />

faaliyetine iştirak ettirmektedir (Akdağ,<br />

1979:13). Böylece XIII. ve XIV. yüzyıllar boyunca<br />

tüccar, esnaf, zanaatkar, ziraatçı gibi<br />

139<br />

T A R İ H T E


çeşitli grupların katılımı ile artar. Türkleşme<br />

her yerde aynı yoğunlukta olmamasına rağmen<br />

Türk göçlerinin yoğun olduğu Ankara’nın<br />

Türkleşmesi yerleşik Türk unsurlarının gelmesi<br />

ve göçebelerden yerleşikliğe geçişlere bağlı<br />

olarak artar (Metin, 2002:478). Ahi Hüsameddin<br />

ve Ahi Hasaneddin tarafından 1289’da Ahi<br />

Şerafeddin Camii tamir edilmiş, 1287 yılında<br />

ise Saraç Sinan tarafından bir mescit yapılmıştır.<br />

XIII. yüzyılda şehir dışına yapılan bu dinî<br />

yapılar nüfusu buraya çekerek, kalabalık mahallelerin<br />

oluşmasını sağlamıştır. Bütün bunlar,<br />

Ankara’da XIII. yüzyılın başında Türkmen<br />

nüfus yoğunluğunun sağlandığını gösterir.<br />

Dikkat edilirse bu dönemde inşaa edilen yapıların<br />

hemen hemen tamamı Ahiler tarafından<br />

yapılmıştır. Bu da Ahilerin durumları oldukça<br />

iyi olduğunu büyük bir servet sahibi olduğunu<br />

göstermektedir (Hacıgökmen, 2002:1456,<br />

1458)<br />

Anadolu Selçuklularının yönetiminde<br />

Anadolu’da ticari güvenliğin sağlanması ile<br />

tekrar canlanan ve kalesinin konumundan dolayı<br />

önemli bir askeri üs olan Ankara, Anadolu<br />

Selçukluların taht kavgalarında da adından<br />

epey söz ettirir. Anadolu Selçuklu yönetiminin<br />

dağılma dönemi olan XIV. yüzyıl ilk çeyreğinden<br />

Osmanlı yönetimine geçinceye kadar,<br />

bir sınır kenti olarak iki defa el değiştirmiştir.<br />

Bu, İlhanlıların yönetimine girdiği o dönemde<br />

basılmış paralardan ve Hisarın kapısındaki<br />

vergi alınmasına ilişkin Farsça kitabeden anlaşılmaktadır.<br />

İlhanlı yönetiminin ne zaman<br />

son bulduğunu bilmiyorsak da Ankara’nın,<br />

Osmanlıların yönetimine geçmeden bir süre<br />

önce, ahilerin elinde kaldığı çeşitli kaynaklarda<br />

belirtilmektedir (Metin, 2002:478). XIII ye<br />

XIV. yüzyıllarda, Ahilik hareketi Anadolu toplumuna<br />

egemen olur. Şehirlerde her san’at<br />

dalının mensupları, kendilerinin seçtiği bir<br />

ahinin liderliğinde örgütlenirler. Bu dönemde<br />

Anadolu’da kuvvetli bir merkezi otorite olmadığı<br />

için ahiler, şehirlerde siyasi güç haline gelirler.<br />

Başlangıçtaki esnaf birlikleri, idareci ve<br />

askeri sınıfın egemenliğine karşı halkı temsil<br />

ederler. Osmanlıların ilk devirlerinde de bu<br />

rolleri devam eder (Ergenç, 2013:101-102).<br />

Osmanlılar, Ankara’yı iki defa fethetmiştir. İlk<br />

fetih, 1354’te, Orhan Bey zamanında gerçekleşmiş;<br />

kısa bir süre sonra şehir tekrar ahilerin<br />

eline geçmiştir. Ankara’nın Orhan Bey zamanında<br />

alınmış olduğunu şu kayıt teyit etmektedir:<br />

“Ayaş’ta Ahi Beyazıd Çiftliği kadimü’leyyamdan<br />

vakıf olagelmiş. Elinde merhum<br />

Orhan Beğ ve Gazi Hüdavendigar ve Sultan<br />

Mehmet bitileri [belgeleri] vardır. El-halet-ü<br />

hazihi Ahi Beyazıd oğlu –oğlu Ahi Elvan vakfiyat<br />

üzerine mutasarrıftır” (Metin, 2002:478)<br />

Hüdâvendigâr Sultan I. Murat, Rumeli’ne<br />

sefere çıkmadan önce, doğu sınırını güvenli<br />

hale getirmek için, Ankara’yı tekrar Osmanlı<br />

ülkesine katmıştır. Ankara’nın fethi, Neşrî’nin<br />

Kitabı Cihannümasında, “serhadd-i Rûma,<br />

Kal’a-i Selâsil’e geldi-ki şimdi âna Engüri dinilür.<br />

Ol diyârun müfsidlerin kam’ itdi, Dirler ki<br />

ol vakit kal’a-i Engüriyye Ahiler elinde idi. Sultan<br />

Murad Gazi yakın gelicek, Ahiler istikbâl<br />

idüb, kal’ayı teslim itdiler.” şeklinde geçmektedir<br />

(Neşrî, 1949:191,193). Hoca Saadettin’in<br />

Tâcüt-Tevârih’inde ise aynı olay “hediyeler ve<br />

armağanlar derleyip, padişahlara özgü peşkeşlerle<br />

Sultanın otağına gelmişler, boyun<br />

eğdiklerini bildirip, kalenin anahtarlarını teslim<br />

etmişlerdi.” şeklinde anlatılır (Hoca Saadettin,<br />

1979:111)<br />

Ankara’nın 1354’te Süleyman Paşa tarafından<br />

alındığı ve bir süre otonom yönetildiği ve<br />

daha sonra I. Murat zamanında şehrin kesin<br />

olarak Osmanlı topraklarına katıldığını görüyoruz.<br />

Ankara’nın bu ikinci alınışı değişik<br />

kaynaklarda 1360, 1361 ve 1362 olarak üç ayrı<br />

tarihe denk düşmektedir (Metin, 2002:479).<br />

140<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahi Şerafettin (Aslanhane) Camisi, 2014, VGMA<br />

Ankara’da Ahi Teşkilatı<br />

Türklerin Anadolu’ya gelmesinde ve burada<br />

yer yurt sahibi olmasında Ahiliğin çok<br />

önemli rolü olmuştur. Ahiler, Anadolu’ya gelen<br />

Türkleri, önce misafirhanelerde misafir<br />

etmişler, sonra bir sanatı olanlara işyeri açmış,<br />

kurdukları zaviye ve onun yanında inşa<br />

ettikleri evler ile mahalle ve sokaklar oluşturmuş,<br />

işyerleri, siteler, çarşılar ve şehirler<br />

kurmuşlardır (Öztürk, 2010:3).<br />

Ahi Evran’ın XIII. yüzyıl ortalarında<br />

Kırşehir’de kurduğu ve önce deri işçilerini<br />

örgütlediği Ahilik, Ankara şehrinde de hızla<br />

yayılır. Ankara’nın çevresi hayvancılığa<br />

çok elverişli olduğundan dericilik ile ilgili<br />

ekonomik eylemler kentin sosyo-ekonomik<br />

yaşantısında önemli bir yer tutar. Derici esnafı<br />

kentte topluca, bugünkü Bent Deresi<br />

semtinde “Debbağlar” mahallesinde oturmaktadırlar.<br />

Bu debbağların işyerleri ve<br />

atölyeleri de dere boyunca sıralanır (Metin,<br />

2002:480).<br />

Ankara’da beş takım esnaf teşkilatı mevcut<br />

olduğu bilinmektedir. Bu beş takım da<br />

debbağlar, kavaflar, dikiciler, bostancılar,<br />

bakkallardır (Günaydın, 2015:34-35). Daha<br />

sonraki yüzyıllarda esnaf gruplarından<br />

Bezzâzân, Debbâğân, Kaftancılar, Keçeciler,<br />

Muytabân, Sof Yuyucuları, Yorgancıyân,<br />

Dülgerân, Kürkciyân, Takkeciyân,<br />

Kalpakcıyân, Dikiciyân, Terziyân, Bezirciler,<br />

Külâhçılar, Pabuçcular, Sofçular, Sof perdahçıları,<br />

Attarân, Bez Boyacıları, Tiftik Boyacıları,<br />

Hallâcân, vs. gibi zanaat erbâbı vardır<br />

(Hacıgökmen, 2002:1457). Ahilikte bütün<br />

sanatların bir pîri bulunur. Pîre bağlanmadan<br />

sanatta olgunluğa erişilemeyeceğine<br />

inanılır; bu sebeple her meslek erbabı, mesleğinin<br />

pîrine yürekten bağlanır, ona sevgi<br />

ve saygı gösterir (Arslan ve Şanlı, 2013:23).<br />

Dericiliğin yanı sıra daha sonraki yüzyıllarda<br />

Ankara’nın tarım dışı temel üretim<br />

kolu, Asya içlerinden ve Tibet yaylalarından<br />

Anadolu’ya Selçuklu Türklerince getirilen<br />

tiftik keçilerinden elde edilen soft üretimidir.<br />

Birçok yazar “Ankara softunun dünyaca tanındığını”<br />

söylemektedir (Metin, 2002:480).<br />

Çok eski zamandan beri Ankara’da sof dokunmaktadır.<br />

Ankara keçilerinin tiftiği çok iyi<br />

olduğu için dokunan soflar ipek gibi parlamakta<br />

ve dayanıklılığı rüçhanına sebep olmaktadır.<br />

Ankara sofları vaktiyle memleket<br />

dışına, Avrupa’ya da satılır, bu yüzden memlekete<br />

yabancı paranın girmesine sebep<br />

olur. Softan erkeklere kürk, cübbe; kadınlara<br />

ferace yapılır (Pakalın, C.3, 1993:241).<br />

141<br />

T A R İ H T E


Ankara’daki ahi büyükleri hakkında çok fazla<br />

bilgi yoktur. Birçok yönü karanlıkta kalmasına<br />

rağmen Ankara ahilerinin önde gelenlerinin<br />

bazılarının şecerelerinden ve bıraktıkları eserlerinden<br />

bilgiler elde edilebilmektedir. Bu bilgiler<br />

ışığında ahi ileri gelenlerinin en ünlüleri,<br />

1296’da ölen Ahi Hüsamettin ile 1350’de ölen<br />

oğlu Ahi Şerafeddin’dir. Şerafeddin’in mezar<br />

taşında şu kayıt bulunmaktadır: “Sultan ahl’alfutuvva<br />

va’l-muruvva ahi muazzam” (Metin,<br />

2002:480).<br />

Halil Edhem, ‘Ankara Ahileri’ne Aid İki Kitabe’<br />

adlı çalışmasında ahilerin silsilenamelerini incelemenin,<br />

bu silsilenamelerden bazı bilgiler<br />

edinebilmenin mümkün olduğunu söylemektedir.<br />

Ahi Hüsameddin için düşülen “O, fütüvvet<br />

ve mürüvvet sahibi ve sehavet (cömertlik)<br />

ve şecaat (cesaret) ve zühd ve ibadetle ve fakir-fukaraya<br />

yemek yedirmekle bilinir; Künyesi<br />

Rum halkının tabiri ile büyüğümüz anlamına<br />

gelen Efendi’dir.” kaydı da bunu göstermektedir<br />

(Edhem, 1332:314-315). Bu kayıttan da<br />

anlaşılacağı gibi Ankara’nın bu ileri gelen ahi<br />

ailesi, geniş ve güçlü bir ailedir. Aynı zamanda<br />

dini otoriteye de sahip olan bu ahiler, fakir-fukarayı<br />

gözetmek, çevresine cömert davranmak<br />

ve Ankara’yı korumakla mükelleftir (Metin,<br />

2002:480).<br />

Ankara’nın bilinen diğer ahilerinden hem Etimesgut<br />

sınırları dâhilinde Bağlıca köyünde<br />

hem de Kırşehir’de zaviyesi olan Ahi Mesut<br />

ile yine Etimesgut civarında mutasarrıflıkları<br />

olup köy kuran Ahi Elvan da vardır. Ahi Mesud,<br />

1300’lerin başlarında Ankara’da yaşayan<br />

“Ahi Baba” denilen bir ahi reisi olup şehirdeki<br />

diğer meslek erbabı da ona bağlıdır. Mesleği<br />

debbağlık olan Ahi Mesud’un Ankara’ya<br />

Kırşehir’den geldiği kabul edilmektedir. Ahi-<br />

Ahi Sinan Şecerenamesi İlk Sayfası, Köksal ve diğerleri, 2008:20<br />

142<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


lik bağı veya mesleki intisap olarak Ahi<br />

Evren’e nispet edilmektedir (Hacıgökmen<br />

2014:135; Şahin, 2014:134-135). Doğum ve<br />

ölüm tarihleri konusunda net bir bilgi bulunmamakla<br />

birlikte 1460’ların başında vefat<br />

etmiş olmalıdır (Şahin ve Hacıgökmen,<br />

2014:164). Ahi Mesud hakkındaki bilgiler<br />

Bağlıca Köyüne kurduğu zaviyesi ve oğlu<br />

Ahi Sinan’a ait Ahilik şeceresinden öğrenilmektedir.<br />

Nitekim 1463 tarihli tahririnde<br />

Ahi Mesud Zaviye’sinin vakfı kayıtlıdır.<br />

Ahi Sinan, sahip olduğu şeceresi ile babası<br />

Ahi Mesud’dan daha meşhur olmuştur.<br />

Kırşehir’de Ahi Sinan’a Ahi Mahmud tarafından<br />

1471 yılında Farsça ve Türkçe iki<br />

şecere verilmiştir. Halen Kırşehir Müzesinde<br />

teşhir edilen Ahi Sinan şecerelerinde<br />

Ahilik, Ahi Mesud ve Ahi Mesud’un oğlu<br />

Ahi Turud hakkında bilgiler bulunmaktadır<br />

(Köksal ve diğerleri, 2008:20-87; Hacıgökmen,<br />

2007:110; Eravcı, 2014:135). Ahi Sinan<br />

Ankara’da kurduğu çok sayıda mülkü<br />

olan vakfın gelirini evlatları için vakfetmiştir<br />

(TKGMA, 558:43). Osmanlı arşivlerindeki<br />

muhasebe defterlerinden, Etimesgut’un<br />

bulunduğu yerin Ahi Mesud’a ait bir vakıf<br />

arazisi olduğu ve burada tarımsal ürünler<br />

ile tiftik keçisi yetiştirildiği öğrenilmektedir.<br />

Nitekim 1463 tarihli tahrirde Ahi Mesud<br />

Zaviyesi’nin vakfı kayıtlıdır (Maden,<br />

2015:138).<br />

Ahi Elvan da Ankara’da birçok hayır yapan,<br />

Elvan Köyüne ismini veren, tımar sahibi bir<br />

ahidir. Ankara’da Küçek Karyesi ile Okçu<br />

Karyesi, 1463 tarihli tahrir defterinde belirtildiğine<br />

göre Murad Hüdavendigâr zamanından<br />

beri ona tımar olarak verilmiştir<br />

(Hacıgökmen 2011:37, 39, 74). Çubuk’taki<br />

Kızılcaşehir karyesi de onun kadim tımarıdır<br />

(Hacıgökmen, 2012:282). Ankara’nın<br />

önemli eserlerinden biri olan Ahi Elvan<br />

Camiinin kitabesinde “El-Hac Mehmed<br />

Bey bin Mecdeddin İsa bin Nizameddin”<br />

şeklinde Ahi Elvan’ın tam adı yazılıdır. Kitabeye<br />

göre Ahi Elvan’ın babası Mecdeddin<br />

İsa, dedesi Nizâmeddin’dir (Akyurt, 1942;<br />

Ayverdi, 1974:224; Hacıgökmen, 2011:73).<br />

Hicri 784/Miladi 1382 yılında Ankara’da<br />

vefat eden Ahi Elvan, kendi ismiyle anılan<br />

caminin yakınlarına bir zaviye yaptırmış, ancak<br />

bu zaviye günümüze gelememiştir.<br />

“Orta Zamanlarda Ankara” makalesinde<br />

Wittek, Anadolu şehirlerindeki ahi örgütlenmesi<br />

hakkında bilgi verirken ahilerin<br />

yönetim nezdinde şehrin kumandanı, kaymakamı<br />

olabildiklerini kabul ederek yönetimde<br />

söz sahibi olduklarını belirtmektedir.<br />

O ahiler arasındaki zengin tüccarların reis<br />

olduğu ve nüfuzlarının çok arttığını söylemektedir.<br />

Ayrıca ahiler arasında yabancı<br />

oldukları isimlerinden anlaşılan Seyyidlerin<br />

bulunması, ahiliğin yabancı ve dini nitelikli<br />

bir kurumun uzantısı olabileceğine dikkat<br />

çekmektedir. Wittek, Ankara’daki ahiler<br />

içinde, yine Ahi Şerafeddin ailesine dikkat<br />

çekmekte ve “diğer şehirlerdeki ahiler<br />

gibi, aynı surette hükümdârâne bir rol oynamışlardır”<br />

diyerek yönetimde söz sahibi<br />

olduklarını kabul etmektedir. Bu dönemde<br />

Cuma Camii, Ahi Elvan Camii, Ahi Şerafeddin<br />

Camii ve Çeşmesi gibi yapılar ve küçük<br />

çapta çok sayıda mescid ve imaretler yapılmıştır<br />

(Metin, 2002:480-481).<br />

Ahiler hakkındaki bilgiler; dericilik, soft üretimi<br />

ve ticaretle iktisadi; askeri üs ve posta<br />

yolu üzerinde olması ile stratejik önemi<br />

büyük olan Ankara’da XIV. yüzyılın başında<br />

yönetimi bile üstlenecek kadar etkin bir<br />

ahi örgütlenmesi olduğunu hissettirmekte<br />

ama bunu kabul ettirecek yeterli bilgi ve<br />

ayrıntı bulunmamaktadır (Metin, 2002:481).<br />

143<br />

T A R İ H T E


Ankara’da Ahiler Yönetimi<br />

Mufassal Osmanlı Tarihi’nde bu konuda şunlar<br />

yazılıdır: “Osmanlı tarihleri Ankara’nın ahilerden<br />

alındığını yazar. Fakat Selçuklular ile<br />

Osmanlılar arasında Ankara’da şehir cumhuriyetini<br />

andırır bir teşekkülün bulunup bulunmadığı<br />

hayli münakaşalıdır. Osmanlı kaynaklarının<br />

kifayetsizliği dolayısıyla bu münakaşayı kati<br />

bir neticeye bağlamak şüphesiz kolay değildir.<br />

Osmanlılar Ankara’yı aldıkları sıra da şehir<br />

Eratna Beyliği’ne bağlı bulunmakla beraber<br />

Ankara’nın fiili hâkimi, şehirde belediye vazifelerini<br />

ifa eden, bir mezhep ve sanat teşekkülü<br />

olan Ahilerdir...” (Metin, 2002:482). Sargın,<br />

konuyu değerlendirirken “Ankara’daki askeri<br />

otoritenin zayıflamasını fırsat bilen Ahiler yönetimde<br />

rol almaya başlar” şeklinde ele alır<br />

(Sargın, 2012:49).<br />

İkdam’da Ahmed Refik imzası ile çıkan “Ankara<br />

Ahilerine Dair” adlı bir makalede “Ahiler<br />

hükümet etmezler, bununla beraber hükümdarın<br />

bulunmadığı yerlerde hâkim onlardır.<br />

Ankara’da da hükümdar bulunmadığı için<br />

memleket ahilerin ellerindedir. Ahilerin saltanatla<br />

alakaları yoktur; bu sebepten, Selçukî<br />

Devletinin hâkimiyet ve inkırazı, Ahilik üzerinde<br />

hiçbir tesir icra etmemiştir. Ankara, Selçukîlerin<br />

inkırazından sonra, İlhanîlerin eline geçtiği<br />

zaman, Ahilik Ankara’da yine hâkimdir...” denilmekte<br />

ve ahilerin zorunlu olarak yönetim<br />

boşluklarında yönetimi üstlendiklerini kabul<br />

etmektedir (Metin, 2002:482). Ankara’da, bir<br />

gücün bulunmadığı dönemlerde, ahiler kendi<br />

içinden gelen bir özellikle, diğer bazı bölgelerde<br />

olduğu gibi, asayişi sağlamışlar ve otorite<br />

oldukları fikri kabul görmüştür. Giydikleri<br />

giysiler de onların sadece esnaflıkla uğraşmadıklarının<br />

en açık delilidir. Ahilerin geleneksel<br />

giysileri olan ve bir nevi üniformaları sayılan,<br />

başlarında külahları (ak börk), bellerinde kamaları<br />

bu özelliklerini ortaya koymaktadır. Diğer<br />

bölgelerden farklı, mevcut güçlere bağlı olarak<br />

yaşadıkları zamanlarda bile şehrin yönetiminde<br />

doğrudan etkili olmuşlardır. Ahiler kendi<br />

hiyerarşileri içinde Şeyhlerini, Kethüdalarını,<br />

Yiğitbaşılarını vb. seçmişler, bu arada merkezi<br />

güç ile iyi geçinmişler, yönetimi de ellerinde<br />

tutmuşlardır (Hacıgökmen, 2002:1460).<br />

Ankara’da bir “Ahi Cumhuriyeti” fikrine şiddetle<br />

karşı çıkan Paul Wittek, ahiliğin Anadolu’da<br />

oynadığı rolü kabul etmekte ve yönetimi üstlenmelerine<br />

de bir itirazı olmadığını söylemektedir.<br />

Wittek’in itirazı, “cumhuriyet” fikrinin<br />

Anadolu’daki Türklerce bilinmediği üzerinedir<br />

(Metin, 2002:482).<br />

Ahiler hakkında küçük, fakat değerli bir çalışması<br />

bulunan İlhan Tarus, ahilerin güç ve<br />

otoritesini kabul ederek Yıldırım Beyazıt döneminde<br />

Ankara’da bir “ahi isyanı” çıktığını<br />

ve devleti epey uğraştırdığını belirtmektedir.<br />

Bu bize Osmanlı Devleti’nin ilk döneminde<br />

bile Ankara ahilerinin güçlerinden henüz bir<br />

şey kaybetmediklerini göstermektedir (Metin,<br />

2002:483).<br />

Franz Taeschner bir çalışmasında Ankara’da<br />

bir ahi ailesinin iktidarı ele geçirdiğinden bahsetmektedir.<br />

Ona göre Ankara ahileri, nüfuzlu<br />

ve zengin beylerdir. İlhanlılardan Osmanlılara<br />

uzanan egemenliğin geçiş sürecinde şehrin<br />

kendi haline terk edildiği için yönetim boşluğunu<br />

ahilerin doldurduğunu kabul etmektedir<br />

(Metin, 2002:483).<br />

Ortaçağ Türk tarihi ile ilgili değerli çalışmaları<br />

olan Claude Cahen’e göre “Ankara’da bir ahi<br />

cumhuriyeti var mıydı?” sorusuna “Anadolu’da<br />

Floransa gibi bir cumhuriyetin hiçbir zaman<br />

kurulmamış olduğu doğrudur. Fakat, bir kentin<br />

ve dolaylarının sınırları içinde, kuramsal olarak<br />

bir beyin üstünlüğünü kabul etmekle beraber,<br />

özel durumlarda bir ahi başkanının gerçek otorite<br />

sahibi kimse olduğu görülmektedir. Bunun<br />

en belirgin örneğini Ankara’da görüyoruz...”<br />

demektedir (Metin, 2002:483).<br />

Ankara’da Ahi Hükûmeti ibaresini ilk kullananlardan<br />

Ahmed Tevhid, Hicri 762/Miladi<br />

1360-1361 senesine kadar devam ettiğini be-<br />

144<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


lirtirken Ankara’nın alınışını da “Memalik-i<br />

Osmaniye’nin bunların [Osmanlıya saldırılarını<br />

devam ettiren bir kısım birliklerin]<br />

mazarratından sıyaneti için Ankara kal’asına<br />

lüzum-ı mübrem var idi. Re’y-i Padişahî de<br />

Ankara’nın zabtı idi. Ahiler padişahın bu<br />

tasmîmine agâh olunca bi’l-ihtayir kal’ayı<br />

teslim ettiler. Sultan-ı mürüvvvet-şiar da<br />

Ahilerin haklarında merhamet ve nüvaziş<br />

gösterdiler. Kal’aya asâkir-i Osmaniye ikame<br />

olundu ve şehre de memur tayin edildi”<br />

şeklinde anlatmıştır (Günaydın, 2011:459)<br />

İlk kapsamlı Türkiye Tarihi denemesinin yazarı<br />

olan Yılmaz Öztuna’ya göre Ankara’da<br />

gücü ellerine geçiren ahiler, 1290-1354 yılları<br />

arasında bir cumhuriyet idaresi<br />

kurmuşlardır. Ankara’da<br />

hükümet eden ahi reislerinin<br />

aynı aileden gelmeleri<br />

bir hanedan<br />

fikri uyandırması<br />

tezadına rağmen<br />

Öztuna, Atatürk’ün<br />

Ankara’da 570 yıl<br />

sonra tekrar cumhuriyet<br />

idaresini kurduğunu<br />

öne sürmekte<br />

ve “Türklerde cumhuriyet<br />

idaresi Atatürk’ten<br />

önce meçhul olduğu için, Ahi<br />

Cumhuriyeti(nin) dikkate değer”<br />

olduğunu belirtmektedir. (Metin,<br />

2002:483).<br />

Ahilik üzerine birçok çalışması bulunan<br />

Neşet Çağatay, ahiliğin Anadolu’da<br />

oynadığı role paralel olarak Ankara’da da<br />

hükümet etmiş olmasının çok muhtemel<br />

olduğunu belirtmektedir. Onun tezi, zaten<br />

yönetim ve beledi işlerde birçok görevi üstlenen<br />

ahilerin kendi başlarına bir yönetim<br />

oluşturmalarının zor olmadığı üzerinedir<br />

(Metin, 2002:483).<br />

Osmanlı Dönemi<br />

simitçi esnaf,<br />

urgupesob.com,<br />

2018<br />

Selçuklu-İlhanlı otoritesinin çökmesi ile siyasi<br />

belirsizlik, çeşitli oluşumlarla çözülmeye<br />

çalışılmıştır. Bu oluşumlardan biri de şehirlerdeki<br />

ahi kurumları idi. İbni Batuta’nın<br />

verdiği bilgiler ışığında, üretimin yanı sıra<br />

şehirlerin düzeni ile de yakından ilişkili olan<br />

ve gücü yönetici sınıflarca kabul edilmiş<br />

olan ahiler, Anadolu Selçuklu Devletinin dağılması<br />

ile meydana gelen anarşi ve fetret<br />

döneminde siyasal alanda da etkili olmuşlardır.<br />

Bu siyasal etkinliğe verilebilecek en<br />

iyi örneklerden biri de XIV. Yüzyılın ilk yarısındaki<br />

Ankara şehridir (Metin, 2002:483).<br />

Bölge, her ne kadar Eratna Devleti’nin hakimiyeti<br />

altında gözükse de bu sırada tamamen<br />

kendi haline terkedilmiş<br />

olmalıdır. Böyle bir ortamda<br />

da Ahilerin şehri sahiplenmiş<br />

olmaları muhakkaktır.<br />

Zira Osmanlıların<br />

Ankara’yı 1354’de<br />

ilk zaptında, daha<br />

sonra da 1362 tarihindeki<br />

kesin ele<br />

geçirmesi sırasında<br />

şehri bizzat Ahilerden<br />

teslim almaları bunu<br />

açıkça göstermektedir<br />

(Çiftçioğlu, 1995:14).<br />

Selçuklu Devleti’nin son döneminde<br />

Ankara’da meydana gelen<br />

otorite boşluğundan dolayı Ahilerin<br />

yönetimi ellerine aldıkları görülmektedir.<br />

Burada kendi hiyerarşileri içinde<br />

kethüdalarını, şeyhlerini seçmişler, asayişi<br />

sağlamışlar, diğer beledî hizmetleri yerine<br />

getirmişlerdir. Görünen o ki Ankara’da yaşayan<br />

bazı Ahi Şeyhleri Anadolu’daki Ahilerin<br />

reisi durumundadır. Bu durum 1330-1361 tarihleri<br />

arasında Ankara’da bir Ahi hâkimiyeti<br />

veya Ankara Ahi Hükümeti olarak değerlendirilebilir<br />

(Hacıgökmen, 2002:1461).<br />

145<br />

T A R İ H T E


Anadolu şehirlerindeki etkin pozisyonları ve<br />

yönetici kesimlerce varlıklarının kabulü doğrultusunda,<br />

olağanüstü siyasi şartların dayatması<br />

sonucu Ahiler, yönetime ya ortakçı olmuşlar<br />

ya da bütünüyle üstlenmişlerdir. Bu yönetimi<br />

üstlenme olgusu, sanıldığı kadar özel bir durum<br />

değildir. Çünkü bu dönemdeki Anadolu<br />

şehirlerindeki Ahiler, şehirdeki asayişi sağlamak,<br />

savunmasına katkıda bulunmak, fakir ve<br />

kimsesizleri kollamak, şehre gelen konukları<br />

ağırlamak gibi dönemin yöneticileri tarafından<br />

yapılması gereken görevleri zaten üstlenmişlerdir.<br />

Diğer görevlerinde eklenmesi ile bu durum,<br />

zaten varolanın fiiliyata geçmesidir (Metin,<br />

2002:484).<br />

1330 tarihlerinde Selçuklu devleti Ankara’da<br />

hâkimiyeti kaybetmiştir. İşte bu dönemde<br />

Ahiler Ankara’da asayişi sağlamışlardır. Şehrin<br />

yönetiminde doğrudan etkili olmuşlardır.<br />

Merkezi güç ile de iyi geçinmişler, yönetimi<br />

de ellerinde tutmuşlardır. Eratna 1330 yılında<br />

Ankara’ya geldiğinde, burada Ahi Şerafeddin’i<br />

naip atamış olması muhtemeldir. Çünkü Emir<br />

Eratna hâkim olduğu bazı illere ahileri de naip<br />

atamıştır. Bundan dolayı da ahiler tarafından<br />

sevilmiştir. Ankara’da Ahilerin hükümet ettiği<br />

dönem Osmanlılar’ın fetih tarihi 1361 tarihine<br />

kadar devam etmiştir. Bu 31 yıllık dönemde<br />

ahiler, hem hükümet etmişler, asayişi sağlamışlar,<br />

hem beledî hizmetleri yerine getirmişler,<br />

hem de ticaret yapmışlardır (Hacıgökmen,<br />

2005:187).<br />

Osmanlı kaynakları, Osmanlıların Ankara’yı bir<br />

bey elinden almayıp genel bir söyleyişle ahilerden<br />

aldığını söylemesi, ahilerin şehrin yönetimine<br />

hâkim olduğunu göstermektedir. Özellikle<br />

dönemin geçerli meslek gruplarından biri<br />

olan debbağların hâkim olduğu bir ahi<br />

örgütünün yönetimi elinde tutması,<br />

sosyo-ekonomik yapılanma ile siyasi<br />

yetkinin bütünleşmesine yol açmıştır.<br />

Ankara’nın güçlü savunması ile dışarıdan<br />

gelebilecek saldırıları, eğer<br />

çok şiddetli değilse, bertaraf edebilecek güçte<br />

olması ve dönemin Ankara’sının çevresinde o<br />

güçte bir devlet veya beyliğin olmaması, bizim<br />

düşüncemize göre bir ahiler yönetiminin varlığını<br />

mümkün kılmaktadır (Metin, 2002:484).<br />

Büyük Önder Atatürk, tarihe ‘Ankara’nın ilk<br />

Cumhuriyet deneyimi’ olarak geçen Ahi Yönetimini,<br />

1924 yılında Gazeteci Yunus Nadi’ye verdiği<br />

bir mülakatta şöyle anlatır: “Ben Ankara’yı<br />

coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim<br />

ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten<br />

Selçuklu idaresinin bölünmesi üzerine<br />

Anadolu’da teşekkül eden küçük hükümetlerin<br />

isimlerini okurken bir ‘Ankara Cumhuriyeti’ni<br />

görmüştüm. Tarih sahifelerinin bana bir Cumhuriyet<br />

merkezi olarak tanıttığı Ankara’ya ilk<br />

defa geldiğim o gün gördüm ki, aradan geçen<br />

asırlara rağmen Ankara’da hala o Cumhuriyet<br />

kabiliyeti devam ediyor” (Sargın, 2012:49).<br />

Ankara’da yapılan ahi eserleri olarak; Ahi Şerafeddin<br />

Camii ve Türbesi, Ahi Elvan, Ahi<br />

Arap (Hacı Arap) Tabakhane (Debbağhane),<br />

Direkli ve Hacettepe Camileri, Hacı İvaz (Helvai),<br />

Eyüp, Geneği, Ahi Yakup, Yeşil Ahi, Saraç<br />

Sinan, Ahi Tura, Poyracı, Kulderviş, Molla Büyük,<br />

Örtmeli (Hoca Hundi), Sabuni (Karanlık),<br />

Balaban, Boyacı Ali, Hacı Doğan, Hacı Seyid,<br />

Hemhüm, Rüstem Nail (Dındın), Gecik ve Şeyh<br />

İzzeddin mescitleri sayılabilir. Bu eserlerin ortak<br />

özelliği mimarinin son derece sade oluşu,<br />

fakat iç süslemelerinin nakkaşlar (Nakkaş Mustafa,<br />

Ebubekiroğlu Mehmet gibi) tarafından<br />

büyük bir zevk ve incelikle yapılmasıdır (Sargın,<br />

2012:50).<br />

Ahi Elvan Camii, Ankara, 2006<br />

146<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahiliğin<br />

Temel İlkeleri<br />

• İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak.<br />

• Ahdinde sözünde vefalı olmak; gözü, gönlü, kalbi tok olmak.<br />

• İşinde ve hayatında kin, çekememezlik ve dedikodudan<br />

kaçınmak.<br />

• Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak.<br />

• Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak; alçak gönüllü, gururdan<br />

sakınan olmak.<br />

• Ayıpları yüze vurmamak, herkese iyilik yapmak, yapılan<br />

iyiliği başa kakmamak, güler yüzlü olmak.<br />

• Allah için sevmek, Allah için nefret etmek, inanç ve ibadetlerde<br />

samimi olmak gibi iyi, erdemli insanlarda bulunması<br />

gereken huy ve davranış sahibi olmaktır.<br />

• Ahiliğe yeni girenlerde; sıdk, vefa, emanet, takva, kerem,<br />

mürüvvet, haya özelliklerinin olması aranır.<br />

• Ahiliğe; kafirler, münafıklar, müneccimler, içki içenler, sözünde<br />

durmayanlar, kasaplar, cerrahlar, avcılar, muhtekirler,<br />

kem gözlüler, ayıp arayanlar, cimriler, gıybet edenler,<br />

iftiracılar ve yalancılar kabul edilmezler (Şenol, 2017).<br />

147<br />

T A R İ H T E


Gündüz<br />

Alp’in<br />

Beypazarı<br />

İlçesindeki<br />

türbesi<br />

1.15<br />

OSMANLI DÖNEMİ<br />

Ankara ve civarında Osmanlı hâkimiyetinin<br />

varlığı, Sultan Orhan Gazi döneminde başlar.<br />

Bu tarihten önce bu bölgede Ertuğrul<br />

Gazi ve aşiretinin (Karakeçili), süresi bilinmeyen<br />

konargöçer yaşamı vardır. Ertuğrul Gazi,<br />

Oğuzlar’ın “Günhan” kolunun “Kayı” boyuna<br />

mensup bir aşiretin beyi olan Gündüz<br />

Alp’in oğludur. Gündüz Alp’in “Alp” ünvanı<br />

ile anılması, Oğuz töresine göre bir uç beyi<br />

olabileceği ihtimalini öne çıkarır (Erdoğan,<br />

Günel ve Kılcı, 2008:10).<br />

Selçuk’ ve ‘Şerece-i Tcrakime’ gibi eserlcrde<br />

kısmen değişik şekillerde yazıldığını ifade<br />

eder. Sonra da yaptığı çizelge ile hangi kaynakta<br />

hangi boyun nasıl bir damga kullandığını<br />

belirtir (Gülensoy, 1989:60). Uzunçarşılı<br />

da Yazıcızade Ali’nin Selçukname’sinden<br />

Oğuz boyu damgalarını aktarır:<br />

Gündüz Alp’in babası Kaya Alp, onun babası<br />

Gök Alp, onun babası Sarkuk Alp, onun babası<br />

Kayı Alp olma ihtimali vardır. Ertuğrul<br />

Gazi’nin aşireti de “Karakeçili” aşireti olarak<br />

bilinir (Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:11).<br />

Gülensoy, Kaşgarlı Mahmud’un Divanu<br />

Lugati’t-Türk adlı eserinden alıntı ile Oğuz’un<br />

bir Türk boyu olduğunu belirtir. Buna göre<br />

Oğuzlar Türkmendirler. Bunlar yirmi iki bölüktür;<br />

her bölüğün ayrı bir belgesi ve hayvanlarına<br />

vurulan bir alameti vardır. Birbirlerini<br />

bu belgelerle tanırlar. Bu belgeler onların<br />

hayvanlarının, atlarınının, binitlerinin alametidir.<br />

Hayvanlar karıştığında her bölük kendi<br />

hayvanını bu belgelerden tanır. Gülensoy,<br />

Divanu Lugati’t-Türk’te sayılan bu boy adlarının<br />

ne yazık ki, ‘Cami’üt-Tevarih’, ‘Tarih-i Al-i<br />

Oğuz Boyu Damgaları, Türkay, 2012:832<br />

148<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


OĞUZLAR<br />

BOZOKLAR<br />

ÜÇOKLAR<br />

GÜNHAN AYHAN YILDIZHAN GÖKHAN DAĞHAN DENİZHAN<br />

Kayı Yazır Avşar<br />

Bayındır Salur İğdir<br />

Bayat Döğer Kızık<br />

Peçenek Eymür Büğdüz<br />

Alkaevli Dodurga Beğdili<br />

Çavuldur Alayuntlu Yıva<br />

Karaevli Yaparlı Karkın<br />

Çepni Yüreğir Kınık<br />

Ertuğrul Gazi’nin soykütüğü, İnalcık, 2017:34<br />

Anadolu’da “Kayı” adını taşıyan yerler, Köprülü, 1943<br />

Türkiye Dahiliye vekaletinin neşretmiş olduğu<br />

Köylerimiz adlı eserde de şarkta Erzincan<br />

Refahiye’den başlayarak garpda Tekirdağ’ına<br />

kadar “Erzincan, Çankırı, Ankara, Eskişehir,<br />

Isparta, Burdur, Niğde, Afyon, Kütahya,<br />

Sivas, Çorum, Zonguldak, Giresun, Denizli,<br />

Konya, Bolu, Kastamonu, Tekirdağ vilayetlerinde<br />

toplam 27 Kayı köyüne tedafüs edilmiştir<br />

(Köprülü, 1943:286).<br />

Tarihi an’aneye göre Ertuğrul Gazi’nin ataları,<br />

ilk olarak Orta Asya’dan İran Horasan bölgesine<br />

gelirler. Malazgirt savaşından önce<br />

Anadolu’ya yapılan akınlarda Sultan Ertuğrul<br />

Bey ve Alparslan’ın emirlerinin emrinde<br />

gazalara katılırlar. Bitlis Ahlat bölgesine yerleşerek,<br />

Ahlat Türkmen emirlerinin emrinde<br />

Bizans sınır şehirlerine, Gürcülere ve Trabzon<br />

Rum İmparatorluğu’na karşı savaşırlar<br />

(Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:11).<br />

Moğollar’ın Ahlat ve civarını istila etmesi<br />

üzerine Mardin’e gelerek, kendileri gibi<br />

Kayı Boyuna mensup olan Artukoğullarının<br />

emrine girerler. Moğolların Mardin ve çevresini<br />

yağmalaması üzerine Gündüz Alp ve<br />

beraberindeki Türkmenler, bu bölgeden de<br />

ayrılarak Anadolu içlerine doğru hareket<br />

ederler. Önce Erzurum yakınlarındaki Pasinler<br />

ovasına, Sürmeliçukur’a yerleşirler. Gündüz<br />

Alp burada vefat eder ve Aşiretin Reisi<br />

Ertuğrul Gazi olur. Moğol saldırılarının bu<br />

bölgelere de başlaması üzerine, ağabeyleri<br />

Sungur Tegin ve Gündoğdu, Bitlis Ahlat’a<br />

geri dönerler. Ertuğrul Gazi kardeşi Dündar<br />

Bey ile beraber batıya doğru hareket eder<br />

(Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:11).<br />

149<br />

T A R İ H T E


Sivas yakınlarına gelip konakladıklarında,<br />

burada büyük bir Selçuklu ordusu ile büyük<br />

bir Moğol birliğinin savaştığını görürler. Moğolların<br />

Selçuklu ordusunu bozmak üzere<br />

olduğu anda Ertuğrul Gazi Selçuklu ordusunun<br />

yardımına yetişir. Savaşı Selçuklular<br />

kazanır. Neşri’nin Cihannüma’sında bu savaşın<br />

Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat ile<br />

Harizmşahlar arasında 1230 yılında yapılan<br />

“Yassıçimen Savaşı” olduğu söylenmektedir.<br />

Savaştan sonra I. Alaeddin Keykubat,<br />

Ertuğrul Gaziye yardımlarından dolayı iltifatlarda<br />

bulunur, “hil’at” giydirir ve Ankara<br />

yakınlarındaki Haymana ovasının Karacadağ<br />

bölgesini “Yurtluk” olarak verir.<br />

Ertuğrul Gazi Haymana Ovası’nı “Yaylak”,<br />

kışında Karakeçili Kesikköprü bölgesini<br />

“Kışlak” olarak kullanmaya başlar (Erdoğan,<br />

Günel ve Kılcı, 2008:12; Âşık Paşazade,<br />

2003:55; Danişmend, 1971:2). XV. yüzyıl Osmanlı<br />

kaynaklarından Neşri’deki bir kayıtta<br />

Ertuğrul’un aşiretiyle Sürmeli-Çukur’a (Aras<br />

vadisi) kadar Anadolu ve Azerbaycan’da<br />

dolaştıktan sonra gelip Engüri’ye (Ankara)<br />

yakın Karacadağ’a indiği anlatılır (bugün<br />

Ankara’nın güneyindeki Karacadağ eteğinde<br />

tipik bir Türkmen köyü olan Yaraşlı vardır; buranın<br />

eski adı Gülşehri’dir (İnalcık, 2010:15).<br />

Sultan I. Alaeddin Keykubad (1220?-1237),<br />

Bizanslılarla (Laskaridler) savaşmak üzere<br />

1222-1230 döneminde çeşitli zamanlarda<br />

Ankara’ya ve Sultan-Öyüği’ne gelmiştir. Ertuğrul,<br />

Karaca-Dağ’dan Alaeddin’in ordusuna<br />

akıncı olarak katılır, Eskişehir-Karacahisar<br />

bölgesine gelir, Sultan ile Karacahisar kuşatmasına<br />

katılır. Laskarid ordusuyla bu savaş<br />

tarihi bir gerçektir (İnalcık, 2017:33).<br />

Osman Gazî’nin Karacahisar’ı (Eskişehir’e 7<br />

km uzaklıkta) fethi, onu gazîlikten uc beyliğine<br />

yükseltmiştir. Osman Gazî döneminde<br />

tüm Anadolu Türkmen beyleri, Selçuklu sultanının<br />

bir menşûrla atadığı beyler/emîrler<br />

durumundadırlar ve onlardan hiçbiri sultan<br />

ünvanını almaya cesaret edemez. Böyle bir<br />

hareket, meşrû hükümdara, Selçuklu sultanına<br />

ve İlhan’a karşı isyan anlamına gelir. Selçuklu<br />

Devleti kadrosunda, sınır bölgelerinde,<br />

Kastamonu ve Ankara’da sultanın menşûru<br />

ile atanmış “sipâh-bed” veya “sipeh-sâlâr”<br />

unvanı ile emîrler vardır. Onların emrinde<br />

sınırın en ileri kesimlerinde yerel Türkmen<br />

uc beyleri, gazâ faaliyeti gösterirler. Osman<br />

Gazî bu uc beylerinden biri, Kastamonu bölgesi<br />

sipahsâlârı olan Çoban oğullarına bağlıdır<br />

(Pachymeres). Demek ki, Osman için o<br />

zaman şöyle bir hiyerarşi mevcuttur: Osman,<br />

Kastamonu emîrine, o da Selçuklu sultanına,<br />

Sultan da İran’daki İlhan’a bağımlıdır. Siyasî<br />

otorite, bu bağımlılık zinciri içinde meşrûluk<br />

kazanmaktadır (İnalcık, 2008:17).<br />

Karacadağ, Haymana<br />

150<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


üzere harekete geçmişlerdir. Ankara’da ise<br />

ahiler şehrin hâkimiyetini ellerine almışlardır<br />

(Şimşirgil, 1999:33). Aşıkpaşazade’nin<br />

Osmanlı kroniğinde, Germiyanoğullarının<br />

14. yüzyılın ilk on-yirmi yılında Osmanlının<br />

güney kanatlarını tehdit ettiği de ileri sürülmektedir<br />

(Fleet, 2012:150).<br />

İlhanlı Egemenliği altındaki Anadolu, 1311, Uzunçarşılı, 1988:666<br />

Ankara’ da mevcut 1330 tarihli bir kitabe,<br />

İlhani nüfuz mıntıkasının Ankara’ya kadar<br />

uzandığını göstermektedir. Her halde bu<br />

sıralarda İlhani nüfuzu fiili olarak yalnız orta<br />

ve şarki Anadolu’da kalmış, garp ve cenup<br />

sahaları başlıca Türkmen beylikleri tarafından<br />

ele geçirilmiştir (Köprülü, 1991:38).<br />

Eratna’nın 1352 yılında ölümü üzerine çıkan<br />

karışıklıktan Osmanlılar yararlanır.<br />

1354 yılında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman<br />

Paşa tarafından Ankara, geçici olarak<br />

“Görevli Özerklik” verilerek Osmanlı<br />

Devleti’ne bağlanır. Ancak, Ankara bu birkaç<br />

yıl boyunca çeşitli Anadolu beylerinin<br />

çekişmelerine sahne olur. Karamanoğulları<br />

ile Küçük Ermenistan çevresinde yaşayan<br />

beyler, Osmanlı topraklarını yağmalamak<br />

Sultan I. Murad Hüdavendigar (1362-1389),<br />

1362 kışını Bursa’da geçirdikten sonra güçlü<br />

bir ordu toplayarak ertesi yılın baharında<br />

sefere çıktı. Eretna’nın Moğol birliklerini<br />

(Barımbay ve Samagar aşiret kuvvetleri)<br />

Eskişehir bölgesinde bozguna uğrattı, Karaman<br />

ordusunu püskürttü. Bunun üzerine<br />

kuşatma altında bulunan Ankara ahileriyle<br />

anlaşma sonucunda savaşsız şekilde<br />

kalenin anahtarlarını getirip teslim ettiler.<br />

Böylece Ankara tamamen Osmanlıların<br />

hakimiyetine geçmiş oldu. Karaman ve<br />

Eretna tehdidi böylece ortadan kalktı (İnalcık,<br />

2010:83; Sargın, 2012:51, Ankara Vilayeti<br />

Salnamesi 1290, Cilt: III, 2014:34; Hoca<br />

Sadettin Efendi, 1979:110-111, Özkan,<br />

2009:34-38, Kunt, 1987:41).<br />

Orhan Gâzi hayatının sonuna kadar bir<br />

an bile devlet işlerinden geri kalmamış,<br />

ömrünü gazâ ve cihad için at sırtında geçirmiştir.<br />

37 yıllık hükümdarlığı sırasında<br />

babasından devraldığı beyliği altı katına<br />

çıkarmış ve ona bir devlet özelliği kazandırmıştır.<br />

İznik, Gemlik, Armutlu, İzmit,<br />

Kirmastı, Karacabey, Mihalıç gibi Güney<br />

Marmara’daki son Bizans kaleleri, Karesioğullarından<br />

Balıkesir, Manyas ve Kapıdağı<br />

gibi şehirler, Ankara ve çevresi, Rumeli’de<br />

Çimbe kalesi, Gelibolu yarımadasının tamamı<br />

ve Doğu Trakya’nın büyük kısmı devlete<br />

katılmıştır. Fetih hareketinin yanısıra<br />

askeri ve sivil alanda yaptığı teşkilât onun<br />

devlet adamlığı vasfını ortaya koymaktadır<br />

(Şimşirgil, 1999:32).<br />

151<br />

T A R İ H T E


Ankara’nın elde bulunması Murad için pek<br />

mühimdir; zîra Orta Asya ticâretinin merkezi<br />

ve Suriye ve Ermeniyye’den Trakya<br />

ve Kilikya sahillerine giden yolların birleştiği<br />

nokta idi. Küçük Asya’nın en zengin<br />

vilâyetlerinden olan Ankara, eski asırlarda<br />

yağlı kuyruklu koyun sürüleri, uzun ve yumuşak<br />

tüylü keçileriyle meşhur olduğu gibi,<br />

zamanımızda dahî örtüleri, sûfları, bina harçlarının<br />

sağlamlığı, otuz altı çeşidi sayılan armutlarının<br />

lezzeti, eski Adorus Dağı’na “Elma<br />

Dağı” ismini verdirmiş olan elmaları, üzümleri,<br />

umumiyetle meyveleri az mâruf değildir.<br />

Vilâyet merkezi yakınında, kayalarının garabet<br />

örneği şekli ve minarelerinin genişliği ile dikkat<br />

edilmeğe değer olan Atenozi (bugünkü<br />

Etimesgut’un köylerini de içine alan İstanoz)<br />

vadisi vardır. Ankara halkıyla Kuduzlular Osmanlı<br />

memleketlerinde canbaz ve pehlivan<br />

yetiştirmek imtiyazına mâlik ve bunların maharetleri<br />

darb-ı mesel gibi şâyî’dir. Galatiye payitahtını<br />

süsleyen birçok âbideler içinde Büyük<br />

Sultân Süleyman, zamanında şöhretli mîmâr<br />

Sinan tarafından bina olunan Hacı Bayram ve<br />

Ahmed Paşa camilerini; Ahmed Paşa’nın hamamlarını;<br />

Mustafa Paşa’nın, Seyfü’d-dîn’in,<br />

Mevzuâtü’l-Ulûm sahibi Taşköprülü-zâde’nin<br />

mekteplerini; mevlevî ve abdal Hüseyin Gâzî<br />

ile II. Murad zamanında Şeyh Bayram tarafından<br />

inşâ olunan Bayramiyye dervişleri tekkelerini<br />

zikrederiz. Bu inşâatın hepsi I. Murad’ın<br />

saltanatı zamanından sonra ise de, Ankara bu<br />

Pâdişah’ın zamanında Osmanlı Devleti’nin<br />

doğu hududundaki mevkii ve san’atın kuvvetlerini<br />

ziyâdeleştirdiği tabiî istihkâmları<br />

ile büyük bir ehemmiyete mâlikdir. Türk<br />

seyyâh-ı meşhuru Evliya ki, onyedinci asırda<br />

Osmanlı memleketlerinin her tarafını ve<br />

Avusturya ve İran’ı dolaşmış ve bize Ankara<br />

ile Macaristan’da Ofen (Budin) şehirlerinin<br />

tariflerini bırakmıştır; bu iki beldenin mevkii<br />

ve istihkâmları arasında büyük bir benzerlik<br />

buluyor ve yalnız Devlet’in İran tarafından hududu<br />

üzerindeki Van müstahkem mevkii bunlara<br />

kıyâs olunabilir, diyor (Hammer, 2014:181-<br />

182).<br />

Ankara’nın Osmanlılarca ilk alınışı konusunda<br />

İsmail Hami Danişmend, “Orhan Gazi<br />

namına oğlu Süleyman Paşa’nın en kuvvetli<br />

ihtimale göre orta Anadolu’daki Sivas Sultanı<br />

Ertana oğullarından bu tarihte (1354) ilk defa<br />

olarak Ankara’yı zaptetmiş olduğu hakkında<br />

bir rivayet vardır. Bu ilk fethi müteakip Karaman<br />

oğullarının teşvikiyle Ankara’nın Ahiler<br />

tarafından işgal edildiği de rivayet edilir;<br />

her halde Ankara’nın bu devri çok karanlıktır.<br />

Ankara’nın bu ilk fethi hakkındaki rivayet doğru<br />

olduğu takdirde, daha sonra Birinci Murad<br />

devrindeki fethinin bir istirdat mahiyetinde<br />

olması lazımgelir” (Danişmend, 1971:26) demektedir.<br />

İnalcık ise Ankara’nın alınışını “Osmanlılar<br />

İpek yolu üzerinde sof imalatı ve<br />

ticaretiyle zengin bir şehir olan Ankara’yı işgal<br />

etmeye karar verirler. Süleyman’ın, şehre<br />

hâkim olan ahilerle anlaşma ve iş birliği yaptığına<br />

kuşku yoktur. Amasya Emiri Hacı Kutluşah<br />

ile anlaşan Orhan, Süleyman Paşa kumandasında<br />

orduyu harekete geçirir, Ankara<br />

ve Sivrihisar’ı alır” (İnalcık, 2010:62) şeklinde<br />

değerlendirmiştir.<br />

Osmanlı menbalarındaki klasik rivayete göre<br />

Ankara kalesi ilk olarak M.1361=H.762 tarihinde<br />

zaptedilmiştir. Bu harekete sebep<br />

olarak o sırada Ahilerin idaresinde gösterilen<br />

Ankara’nın Karaman oğullarıyla birleşerek<br />

Osmanlılara karşı cephe almak ihtimalinden<br />

bahsedilir, bununla beraber bu senenin yaz<br />

mevsiminde yirmi beş bin kişilik bir kuvvetle<br />

Ankara üzerine yürüyen Murad Bey’e karşı<br />

Ahilerin şehri müdafaaya lüzum görmiyerek<br />

derhal teslim oldukları da rivayet edilmektedir.<br />

Bir rivayete göre de Birinci Murad’ın<br />

Rumeli’ye geçmesinden istifade eden bazı<br />

Anadolu Beyliklerinin Karaman oğulları idaresinde<br />

Osmanlılara karşı ittifak edip Mongol<br />

152<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Osmanlı Devleti ve Anadolu Beylikleri Haritası, 1355, Uzunçarşılı, 1988:668<br />

hâkimiyetinden kalan Çavdar tatarlarını<br />

Osmanlı arazisinin yağmasına sevkettikleri<br />

ve işte bundan dolayı Murad Bey’in şark<br />

hududunu Ankara kalesiyle derhal tahkim<br />

etmiye lüzum gördüğü ileri sürülmektedir.<br />

Bununla beraber Ahilerin Osmanlılar aleyhindeki<br />

ittifaka dâhil olup olmadıkları pek<br />

belli değildir. Ankara’yı Murad Bey’e karşı<br />

müdafaaya lüzum görmedikleri hakkındaki<br />

rivayet düşmanlık ihtimaliyle biraz güç telif<br />

edilebilir. Hatta, ilk Osmanlı Beylerinin Ahi<br />

teşkilatına mensub oldukları ve Osmanlı<br />

devletinin kurulmasında bu teşkilatın büyük<br />

bir rol oynadığı bile tahmin edilmektedir.<br />

Ankara’nın M.1354=H.755 tarihinde<br />

ilk defa olarak Şehzade Süleyman Paşa tarafından<br />

fethi hakkındaki rivayet doğru olduğu<br />

takdirde bu seferki ikinci işgalinin bir<br />

istirdad mahiyetinde olması lazımgelir. Her<br />

halde bu şehrin o devre tesadüf eden tarihi<br />

çok karanlıktır. Ankara’nın o ilk işgalinden<br />

sonra Osmanlı hâkimiyetinden çıkması,<br />

Orhan Gazi’nin vefatında Karaman oğullarının<br />

teşviki üzerine Ahilerin istiklallerini<br />

ilan etmiş olmalarıyla izah edilmektedir,<br />

fakat bu izah şüphelidir. Çünkü şehir idaresinin<br />

o sırada Ahiler elinde bulunduğu<br />

malum olmakla beraber, bu idarenin Ankara<br />

ile mülhakatından mürekkep müstakil bir<br />

hükümet şeklini alıp almadığı kat’i surette<br />

belli değildir. Her halde şehir idaresi Ahilerin<br />

elinde olduğu halde bu havalinin orta<br />

Anadolu’da Mongol hâkimiyetini istihlaf<br />

etmiş olan “Er-Tana” Türk devletine aid olmak<br />

ihtimali daha kuvvetlidir (Danişmend,<br />

1971:34).<br />

Ankara’nın zaptı Osmanlı ülkesini şarka<br />

doğru mühim bir nisbette genişletmiş olduktan<br />

başka, Rumeli fütuhatında istifade<br />

edilebilecek Türk nüfusunun çoğalmasına<br />

da sebep olmuştur. Hatta Rumeli fütuhatiyle<br />

Anadolu fütuhatı arasında nüfus bakımından<br />

bir nevi muvazene gözetildiği hakkında<br />

bile bir nazariye vardır. Ankara’nın<br />

bu kat’i fetih tarihi Hicretin 762 senesi yaz<br />

mevsimine müsâdif gösterilir. Bu Hicret<br />

senesinin ilk ayları Miladın 1360 senesinin<br />

son kış aylarına tesadüf etmekte ve Hicri<br />

senenin üçüncü ayından itibaren Miladın<br />

1361 senesi başlamış olduğu için, burada<br />

153<br />

T A R İ H T E


1360 yerine 1361 senesi esas ittihaz edilmiştir.<br />

Bazı Garp müellifleri Ankara’nın bu kat’i fethini<br />

1362=763 tarihine müsadif gösterirlerse<br />

de doğru değildir. Ankara, Birinci Murad’ın<br />

Anadolu’da Karadeniz Ereğlisi’nden sonra aldığı<br />

ikinci şehirdir (Danişmend, 1971:35).<br />

I.Murad’ın komutanlarından Sunkur Paşa<br />

Ankara’yı kuşatır. Bahtiyar Bey’den memnun<br />

olmayan Ankaralılar, kaleyi savaşmadan<br />

Paşa’ya teslim ederler. I.Murad’ın daha sonraları<br />

Ahi olduğuna dair bilgiler vardır. Bütün<br />

Anadolu beylikleri, Osmanlı’ya katıldıktan<br />

sonra Kütahya’da bulunan Anadolu Beylerbeyi<br />

merkezi, 1393’de Ankara’ya taşınmışsa<br />

da 1462’de merkez tekrar Kütahya’ya<br />

nakledilir (Sargın, 2012:51).<br />

Ankara ile Sultan-önü havalisinin zaptına<br />

kadar Osmanlı Beyliğinin Anadolu hudutları<br />

şimali şarkide Candaroğulları, şarkta Er-<br />

Tana, cenubu şarki ve cenupta da Germiyan<br />

ve Saruhan Beyliklerine dayanırdı. Fakat bu<br />

son fütuhat üzerine Osmanlı hududunun ilk<br />

defa olarak Karaman ve Hamid Beyliklerine<br />

de dayandığı anlaşılmaktadır. Osmanlı-Karaman<br />

hududunun ittisali umumiyetle 1381=783<br />

tarihinde Germiyan ve Hamid Beyliklerinden<br />

“cihâz” ve “mübâyaa” suretleriyle birtakım<br />

yerlerin Osmanlı ülkesine ilhakı üzerine tahakkuk<br />

etmiş gösterilir. Fakat bu telakkinin doğru<br />

olmaması lazımgelir. Çünkü Anadolu’da Mongol<br />

hâkimiyetinin inhilali üzerine Konya şehrini<br />

zapteden Karamanoğulları oradan şimale<br />

doğru hudutlarını genişleterek Ankara havalisine<br />

kadar dayamışlardır. Hatta “Şikari”nin<br />

Karaman tarihinde Ankara’nın Er-Tana oğlu<br />

Gıyâsüddin Mehmed devrinde Karamanoğulları<br />

tarafından bir iki defa zaptedildiği ve<br />

Ankara beylerinin bazan Er-Tana oğullarına<br />

ve bazan da Karamanoğullarına temayülleri<br />

hakkında biraz müphem olmakla beraber pek<br />

mühim an’aneler vardır (Danişmend, 1971:36).<br />

“E.de Zambaur”un “Manuel de<br />

généalogie” adlı eserine eklediği Anadolu<br />

Beylikleri haritasiyle “René Grousset”nin<br />

“L’empire des steppes”indeki 1360 vaziyetine<br />

ait haritada ve diğer bazı tarih atlaslarında<br />

vaziyet böyle gösterilmekte ve hatta<br />

Karaman ülkesinin şimal hududu Candar<br />

oğulları ülkesine kadar bile çıkarılmaktadır.<br />

Birinci Murad’ın gene ayni Sultanönü-Ankara<br />

fütuhatı üzerine Osmanlı hududunun Sakarya<br />

cenubuna doğru da genişliyerek Hamidoğulları<br />

Beyliğinin şimal hududuna dayanmış<br />

olduğu anlaşılmaktadır. Tabiî bu vaziyet<br />

üzerine Osmanlıların Germiyan ve Karaman<br />

Beylikleri arasına kama şeklinde girmiş olmaları<br />

lazımgelir. Bundan bir müddet sonra Hamidoğullarından<br />

Yalvaç, Karaağaç, Beyşehri,<br />

Seydişehri, Akşehir ve İsparta kasabalarının<br />

“mübayaa” suretiyle alınıp Osmanlı ölkesine<br />

eklenebilmesi için her halde ondan evvel Osmanlı<br />

hududunun Hamid Beyliğine dayanmış<br />

olması lazımdır. Bazı menbalarda Şehzade<br />

Bayezid’in bir Germiyan prensesiyle izdivacı<br />

üzerine gelin cihazı olarak Kütahya, Simav,<br />

Eğrigöz ve Tavşanlı kasabalarının Osmanlılara<br />

verilmiş olması hem Osmanlı-Karaman<br />

hudutlarının birleşmesine, hem Hamidoğullarından<br />

arazi alınabilmesini temin edecek<br />

coğrafi bir vaziyet hâsıl olmasına yol açan bir<br />

hadise gibi gösterilmekteyse de, Kütahya-<br />

Tavşanlı-Eğrigöz-Simav mıntıkası Germiyan<br />

Beyliğinin şimaligarbi köşesini teşkil etmek<br />

itibariyle bu mıntakanın cenubuşarki taraflarıyla<br />

ittisal temin etmesi kabil değildir. Onun<br />

icin her halde bu ittisalin Sultanönü-Ankara<br />

seferinde Şukrullah-i Rumi’nin ifadesine<br />

göre müttefik beylikler mağlub edildiği zaman<br />

temin edilmiş olması lazımgelir (Danişmend,<br />

1971:37).<br />

154<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


René Grousset”nin “L’empire des steppes” 1360 civarında Ön (Anterior) Asya Haritası, classiques.uqac.ca, 2018<br />

Günümüzde Ankara Kalesi iç hisarda bulunan<br />

Alaeddin Camii giriş kapısı üzerinde<br />

bulunan onarım kitabesinde, “Bu<br />

mübarek camiyi büyük sultan Orhan’ın<br />

(Allah Mülkünü ebedi kılsın) valilerinden<br />

Lülü Paşa tarafından 1362 (H.763) yılında<br />

tamir ettirdi” yazılıdır. Osmanlı Valisi sadece<br />

merkezi hâkimiyeti temsil eder, şehirde<br />

ise geleneksel ahi yönetimi devam eder<br />

(Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:17-18).<br />

Çankırıkapı köprüsü, VEKAM Arşivi<br />

Ankara’daki ilk Osmanlı Eseri I.Murad tarafından<br />

Lacır Bin Muhammed’e 1375’de<br />

yaptırılan Çankırıkapı Köprüsü’dür. Günümüze<br />

kadar gelemeyen bu eserin Arapça<br />

kitabesi Etnografya Müzesindedir<br />

(Sargın, 2012:51).<br />

Aleaddin Cami giriş kapısı üzerindeki Sultan Orhan<br />

Gazi (solda) ve II.Murat’a (sağda) ait tamir kitabeleri,<br />

Çam ve Ersay, 2012:18<br />

155<br />

T A R İ H T E


Melike Hatun Türbesi, Ankara<br />

14. yüzyılda, Melike hatun, Ankara’nın hatuniye,<br />

şimdiki Doğanbey Mahallesi’nde yaşamış<br />

olup hayırsever ve hamiyetperver bir<br />

Müslüman Türk hanımdır. Varlıklı bir aileye<br />

mensuptur. Ankara’da Cami, medrese, hamam,<br />

çeşme gibi birçok hayır müesseseleri<br />

yaptırmıştır. Mahallesi’nde yaptırdığı Melike<br />

Hatun Mescidi ve Hacıdoğan (Doğanbey)<br />

Mahallesi Taşçılar Sokak da yaptırdığı Melike<br />

Hatun Medresesi hayratlarındandır. Bu medrese<br />

külliye durumunda olup, meşhur Hacı<br />

Bayram Veli’de burada müderrislik yapmıştır.<br />

Bu medrese “Kara medrese” olarak da bilinir.<br />

Melike Hatun Ankara’nın pek çok köyünden<br />

elde edilen ürünlerin gelirini bu medreseye<br />

vakfetmiştir. Kanuni Sultan Süleyman dönemine<br />

ait Hicri 937/ Miladi 1530 tarihli ‘Anadolu<br />

Vilayeti Muhasebe Defteri’ne göre Etimesgut,<br />

Ankara kazasında bulunan Melike Hatun vakıfları<br />

arasında yer almaktadır. Ayrıca, bugün<br />

İtfaiye Meydanı olarak bilinen yerde Melike<br />

Hatun’un diğer vakıflarının da bulunduğu Hacı<br />

Doğan Mahallesi’nde ve Gazi Lisesi’nin kuzeydoğusundaki<br />

“Yıkık hamam” adı ile de bilinen<br />

hamamı inşa ettirmiştir (Tekin, 1998:4-6).<br />

Hacı Bayram Camii, Ankara, ABB<br />

14. Yüzyıl sonu ile 15. yüzyıl sonu arasında<br />

geçen yaklaşık yüz yıllık dönemde Ankara<br />

kentinin mekansal yapısına ilişkin bildiğimiz<br />

olgu bu dönemde kalenin dışındaki yamaçta ve<br />

onu izleyen düzlük alanda çok sayıda camiinin<br />

ve mescitin yapılmış olmasıdır. Bunların içinden<br />

yerleri ve isimleri belirlenmiş olanlar şunlardır;<br />

Ahi Elvan Camii, Eyüp Mescidi, Genegi<br />

Mescidi, Haci İvaz (Helvai) Mescidi, Kulderviş<br />

Mescidi, Molla Büyük Mescidi, Örtmeli Mescidi,<br />

Poyracı Mescidi, Sabuni Mescidi, Ahi Tura<br />

Mescidi, Ahi Yakup Camii, Balaban Mescidi,<br />

Boyacı Ali Mescidi, Direkli Camii, Gecik Mescidi,<br />

Hacettepe Camii, Hacı Arap Camii, Hacı<br />

Doğan Mescidi, Hacı Seyid Mescidi, Hemhüm<br />

Mescidi, Rüstem Nail (Dındın) Mescidi, Şeyh<br />

İzzettin Mescidi, Karacabey Camii, Abdülkadir<br />

İsfahani (Tabakhane) Mescidi ve Hacı Bayram<br />

Camii’dir. Bu 25 cami ve mescitten herbirinin<br />

bir mahallenin çekirdeğini oluşturduğunu düşünürsek,<br />

Kale’nin içindeki mahalleler ile birlikte<br />

15. yüzyılda Ankara’da yaklaşık 30 kadar<br />

mahalle bulunmaktadır. 16. Yüzyılın ilk çeyreğinde<br />

ise mahalle sayısı 81’e çıkmıştır. Bu<br />

dönemde kentin nüfusu 12.000 - 16.000 kişi<br />

olarak saptandığına göre, 15. yüzyılda kent<br />

nüfusu 5.000 - 6.000 kişi kadar olmalıdır (Aktüre,<br />

1984:17). Ankara kentinin yerleşim yeri,<br />

toplum yapısı ve idari durum hakkında detaylı<br />

bilgi içeren Ergenç’in Osmanlı Tarihi Yazıları<br />

eserinde, “Ankara’da 16. Yüzyılın sonunda<br />

kale içinde 9 mahalle olmak üzere toplam<br />

85 mahalle vardı. Kent nüfusunun %30’u kale<br />

içinde oturmaktaydı” ifadesi yer almaktadır<br />

(Ergenç, 20102:108).<br />

156<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Özer Ergenç’in (1984) 16. yüzyıl Ankara’sı<br />

için, mahallelinin birbiri için kefil olma zorunluluğu,<br />

istenmeyen kişileri mahalleden<br />

çıkarabilme hakkı ve mahallede işlenen faili<br />

meçhul suçlardan tüm mahallenin sorumlu<br />

tutulmasına dair verdiği örneklerin 17., 18.<br />

ve hatta 19. yüzyıllarda imparatorluğun geniş<br />

coğrafyasında birbirine benzer biçimlerde<br />

uygulandığını göstermektedir (Seyitdanlıoğlu<br />

ve İnalcık, 2006:437).<br />

Ankara şehrini çeviren surun ne zaman<br />

yaptırıldığını sicillerden tesbit mümkün olabilmektedir.<br />

Şöyle ki, 26 Şubat 1607 (H.28<br />

Şevval 1015) tarihli bir fermanda, Ankara kadısının<br />

1605-1606 (H.1014) yılında, istenen<br />

avarız vergilerini ödeyemez durumda iken<br />

yeni vergilerin gelmesinden dolayı halkın<br />

perişan olduğunu arz ettiği bildirilmekte<br />

ve vergi ödemede acze düşmelerinin nedenleri<br />

sayılırken “Tavîlden ayrılan eşkiya<br />

havfından kendü malları ile sur bina”<br />

ettikleri yazılmaktadır [Bk. Ankara Şer. Sic.<br />

X/1481]. Tavîl Mehmed, 1603 (H.1012) yılından<br />

itibaren Konya, Niğde, Hamid, Karaman<br />

ve Kütahya taraflarını talan eden bir<br />

şakidir. Kütahya’yı kuşatmış ve şehri 60 bin<br />

altın haraca bağlamıştır. [Bk. Akdağ Mustafa,<br />

Celali İsyanları, Ankara 1963, s. 224-225].<br />

Buna göre surun yapımına 1604-1606 yılları<br />

arasında başlanılmış olmalıdır. Zira şehrin<br />

korunması sırasında gayretleri ile ün yapan<br />

Vildanzade Ahmed Efendi’nin Ankara<br />

kadılığına tayin tarihi 15 Eylül 1606<br />

(H.12 C. Evvel 1015)’dır [Bk. Ankara Şer. Sic.<br />

X/414]. Fiilen göreve başlaması ise 16 Kasım<br />

1606 (H.15 Receb 1015)’dır [Bk Ankara<br />

Şer. Sic. X/577]. Vildanzade 22 Haziran 1607<br />

(H.26 Safer 1016)’ye kadar görevde kalmış,<br />

bu tarihte Ankara’ya Mehmed Sadık Efendi<br />

atanmış, o da göreve 12 Ağustos<br />

1607 (H.18 R. Ahir 1016)’de<br />

başlamıştır [Bk. Ankara Şer. Sic.<br />

X/1449]. Surun yapımına Vildanzade<br />

zamanında da devam edilmiş<br />

ve ancak tamamlanmış olmalı<br />

ki, Kasım başı 1607 (H.Evasıt-ı Receb 1016)<br />

tarihli bir kayıtta “hala bina olunan sur” sözü<br />

geçmektedir [Bk. Ankara Şer. Sic. X/1274].<br />

Naima’nın, Vildanzade’nin “mukaddema<br />

natamam olan Ankara surunu tamamlayıb<br />

ve Celali mazarratından korumakda ihtimam<br />

etmek içün” tayin edildiğini beyan ederken<br />

surun natamam olduğunu belirtmesi [Tarih<br />

II, İstanbul 1280, s. 10] ile Evliya Çelebi’deki<br />

“suru Cenabı Ahmed Paşanın yaptırdığına<br />

dair” bilgiyi [Seyahatname II; İstanbul 1314,<br />

s. 430] bağdaştırmaya çalışan ve Kanuni döneminde<br />

Ankara’da bir sur inşa edilmeye<br />

başlanmış ve Vildanzade’nin kadılığı sırasında<br />

tamamlanmış olabileceğini söyleyen<br />

Semavi Eyice’nin tahmini [Bk. Ankara’nın<br />

Eski Bir Resmi, TTK Atatürk Konferansları IV,<br />

s. 73] böylece düzeltilmiş olmaktadır. Nisan<br />

sonları 1605 (H.Evail-i Zi’l-hicce 1013) tarihli<br />

bir fermanda, eski Ankara kadısı olan Çelebi<br />

Mehmed Efendi ikinci kez aynı göreve atanırken,<br />

ilk kadılığı sırasında şehrin etrafına<br />

metris’ler kazarak koruduğu için eski görevine<br />

getirildiğinden söz edilmektedir [Bk.<br />

Ankara Şer. Sic. X/1882]. Çelebi Mehmed<br />

Efendi’nin ilk kadılığı 1601 (H.1009) - 1604<br />

(H.1013) yılları arasındadır. Bu tarihlerde<br />

Ankara etrafına hendekler kazılmak suretiyle<br />

korunmuştur (Ergenç, 1980:87-88).<br />

Kentte Ortodoks sayısında önemli bir azalma<br />

olmasına rağmen, 15. yüzyıl sonlarına<br />

kadar Ankara Metropolitlik seviyesini<br />

korur. Osmanlılar duruma hâkim olsalar<br />

da Ahilik kentte yine çok önemlidir. Ahiler,<br />

edebiyat tarihçisi Abdülbaki Gölpınarlı’ya<br />

göre “Devlet içinde Devlet” gibidirler. Yönetimde<br />

hep söz sahibidirler ve Ankara’yı<br />

bir “Kent Devleti” gibi yönetirler (Sargın,<br />

2012:51).<br />

Ankara Kalesi surları<br />

157<br />

T A R İ H T E


Ankara Savaşından Önce Osmanlı Devleti, 1402, Uzunçarşılı, 1988:671<br />

Anadolu’yu 1402 yılında istila eden Timurlenk,<br />

Sırbistan Prensliği tarafından desteklenen<br />

Sultan Yıldırım I. Bayezid’ı (1389-1402)<br />

28 Temmuz 1402 yılında Çubuk Ovası’nda<br />

yapılan “Ankara Savaşında” yener (Sargın,<br />

2012:51). Timur, Türktür ve Müslümandır;<br />

ama Cengiz Han soyundan gelen bir prensesle<br />

evlenerek Moğol imparatorluk hanedanına<br />

bağlanmaktan gurur duymaktadır (Lewis,<br />

1975:29).<br />

Ankara Savaşı sonunda Bayezid (Beyazıt) Ankara<br />

Kalesinde bir süre hapis kalır. Bayezid’in<br />

1403’de ölümü ve Timurlenk’in çekilmesi<br />

üzerine şehzadeler arasında taht kavgaları<br />

yaşanır. Osmanlı Devleti’nde “Fetret Dönemi”<br />

denilen bir iktidar boşluğu oluşur. Bunu<br />

fırsat bilen Türkmen Beylikleri yeniden hareketlenir.<br />

Ankara 1403’de Mehmet Çelebi,<br />

1404’de İsa Çelebi, 1406’da Süleyman Çelebi<br />

ve daha sonra Germiyanlı Yakup Bey’in yönetimine<br />

geçmişse de bu duruma 1411 yılında<br />

Amasya’daki Bayezid’in oğlu Mehmet Çelebi<br />

(I.Mehmet) Ankara’yı yeniden alarak son verir.<br />

Çelebi Mehmet, Fetret devri ve uzun mücadelelerden<br />

sonra Osmanlı devletinin yeniden<br />

kuruluşunu gerçekleştirir (Sargın, 2012:51-53;<br />

Aka, 1999:234, Uzunçarşılı, 1988:309-320, Özkan,<br />

2009:49-51). Bu arada İsfendiyaroğlu Kasım<br />

Bey, Mehmet Çelebi’den babasıyla yaptığı<br />

bir anlaşmaya dayanarak Ankara’yı ister.<br />

Mehmet Çelebi’nin bunu kabul ettiğini ve Kasım<br />

Bey’in Ankara’da bir süre hüküm sürdüğü<br />

yaptığı eserlerden bilinmektedir (Sargın,<br />

2012:51-53).<br />

158<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Osmanlı Devleti, 1413, Uzunçarşılı, 1988:673<br />

Ankara Savaşı’nın yapıldığı Çubuk Ovası’nın bugünkü hali<br />

159<br />

T A R İ H T E


Mehmet Çelebi’nin 1421’de ölümü üzerine yerine geçen oğlu II.Murad (1421-1451)<br />

İsfendiyaroğulları’nı (Candaroğulları) Ankara’dan 1421 yılında çıkarır. Bundan sonra<br />

Osmanlı’lar için Ankara, hem askeri açıdan hem de sofçuluk, kunduracılık, debbağlık ve<br />

bağcılık gibi ticari açıdan önemli bir konuma gelir (Sargın, 2012:53).<br />

Bentderesi (Debbağhane) üzerinde bulunan Ördekçiler Köprüsü, Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:16<br />

Zaten Ahilerin yoğun etkisinin olduğu kentte<br />

Ahiler çevresinde ticari ve dini faaliyetler de<br />

artmaya başlar. Ahiler, 15.yüzyıldan itibaren<br />

Hacı Bayram Veli’nin yakınındadır. 1340’1ı<br />

yıllarda Ankara’nın Solfasıl köyünde doğan<br />

Hacı Bayram Veli’nin asıl adı Numan’dır.<br />

Gençliğinde Ankara’da medrese eğitimi görür.<br />

Tefsir, fıkıh, hadis, tasavvuf, matematik,<br />

astronomi, felsefe, Arapça, Farsça, edebiyat<br />

gibi çeşitli dersleri okuyarak icazet alır.<br />

Ankara’da “Kara Medrese”de ve Bursa’da<br />

Çelebi Sultan Mehmed Medresesinde müderrislik<br />

yapar. Şeyhinin ölümünden sonra<br />

Ankara’ya gelip 1430 yılında Ankara’da vefat<br />

eder (Oğuzoğlu, 2010:68-69). İlk Türk Tarikatı<br />

olan Bayramilik, Hacı Bayramı Veli tarafından<br />

mürşidi Somuncu Baba’nın ölümü üzerine<br />

1412’de Ankara’da kurulur. Çiftçilikle uğraşan<br />

Hacı Bayram Veli, ticaretinde içindedir.<br />

Bu tarikatın en önemli özelliği, şeyhin halifelik<br />

vermemesi, çiftçilik yapması ve yoksullara<br />

yardım toplamasıdır (Sargın, 2012:53-54, Özkan,<br />

2009:69). Böylece toplumsal dengenin<br />

sağlanması, insanların temel ihtiyaçlarının<br />

giderilerek manevi kalkınmasına da zemin hazırlanması<br />

hedeflenir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde<br />

Hacı Bayram-ı Velî’nin manevî<br />

derecesini açıklama bağlamında bir olay<br />

anlatmaktadır: Bir gün Hacı Bayram’a düzenbaz,<br />

hileci bir kadın; “Babam ruhu içün bize<br />

gelip Kur’ân-ı azîm oku” der. Bayram-ı Velî’nin<br />

de gençlik yılları imiş. Nola diye da’vete uyup<br />

düzenbaz kadının hanesine varıp Kur’ân’dan<br />

bir bölüm okuduktan sonra o fitne sahibi<br />

Züleyhâ, Hacı Bayram’ın yanına gelerek;<br />

160<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Eynebey hamamı, 2017, Ankara<br />

“Âh canım! Nedir bu sende olan çâr-ebru,<br />

âh nedir bu sende olan güzel biçimli çene<br />

ve sakal, nedir o müjgân-müjeler kirpikler,<br />

nedir o kudret eliyle sürmelenmiş ceylan<br />

gözleri, âh nedir o al yanaklı nurlu münevver<br />

yüzler ve ceylan gözü gibi gözler...”<br />

diye Hacı’ya yakınlık etmek ister. Hacı<br />

Bayram-ı Velî âciz olup;<br />

“Hatun bana biraz izin ver, ihtiyacımı giderip<br />

geleyim...” diye bir ibrik alıp bir köşede<br />

gizlenerek der:<br />

“İlâhî ve Mevlâyî, hâlim sana ma’lûmdur.<br />

Beni yüce katında yüzü karalardan eyleme.<br />

Dünyada yerilen hizmetçi olursam olayım.<br />

Beni bu kaştan, kirpikten, bıyıktan ve sakaldan<br />

kurtarıp nefret edilir yüzlü eyle.”<br />

diye yalvarınca Allah’ın emriyle o an nurlu<br />

yüzünde kıldan bir eser kalmayup abdal<br />

kabağı gibi yüzü par par parlayıp yüz bin<br />

hamd ederek hatunun yanına gelip selam<br />

verir. Hatun bunu bu şekilde görünce aklı<br />

perişan olup azizden nefret eder.<br />

Aziz Clemens Kilisesi (Yeğenbey Camii) yangιn<br />

sonrasι kalιntιlarι, arachne.uni-koeln.de, 2017<br />

“Bre cariyeler! Vurun şu nâ-mahrem gidiyi”<br />

diye evden dışarı kovar. Aziz hazretleri<br />

o vartadan bu yolla kurtulup âhirete öyle tıraşlı<br />

olarak gitmişlerdir. Onun için kızından<br />

devam eden soyuna mensup nice çelebiler<br />

köse çehreli, tatlı yüzlü çelebilerdir (Evliya<br />

Çelebi, 2008:525).<br />

Ankara’da II.Murad döneminde yapılan<br />

eserler arasında; Eynebey Hamamı(1406)<br />

Karacabey Külliyesi (1440), Yeğenbey<br />

Camii (1438-1439) ve Direkli Mescidi<br />

(1443) sayılabilir (Sargın, 2012:54).<br />

161<br />

Karacabey Camii, 2017, Ankara<br />

T A R İ H T E


İstanbul’un Fethinden önce Osmanlı Devleti, 1453, Uzunçarşılı, 1988:674<br />

II.Murad’ın ölümüyle yerine oğlu II.Mehmet<br />

geçer. Fatih Sultan Mehmet (1451-1481)<br />

ünvanı ile bilinen II.Mehmed, Ankara’yı<br />

merkez seçerek Anadolu’daki Osmanlı bütünlüğü<br />

sağlamaya çalışır. 1461’de Trabzon<br />

seferine çıkmadan önce Anadolu’daki birlikleriyle<br />

Ankara’da toplanır. 1469 ve 1470 yıllarında<br />

Karamanoğulları, Osmanlılar’a karşı<br />

yaptığı seferlerden Ankara ve çevresinde<br />

tahribata neden olmuşlardır. Fatih 1473’de<br />

“Otlukbeli Savaşı” ile Akkoyunluların egemenliğine<br />

son verdikten sonra, 1476’da<br />

Karamanoğulları’nın egemenliğini ortadan<br />

kaldırır. Ankara böylece Celali İsyanları’na<br />

kadar aşağıdaki iki olay dışında güvenli ve<br />

sakin bir Osmanlı kenti olur (Sargın, 2012:54).<br />

Ankara halkı, Fatih’in oğlu II.Beyazıd’ın<br />

(1481-1512) hükümdarlığını reddeden Kahire’deki<br />

kardeşi Cem Sultan’ı destekler.<br />

1482 Yılında Ankara’yı kuşatan Cem Sultan<br />

ve Karamanoğlu Kasım Bey, II.Beyazıd’ın<br />

ordusuyla gelmesi üzerine çekilirler. 16.yüzyıldaki<br />

Şehzade Selim ile küçük kardeşi<br />

Beyazıd’ın kavgasıyla yine muhalif tarafı<br />

tutarak Beyazıd’a destek verilir. Bu iki olay<br />

sonunda Kanuni Sultan Süleyman, devletin<br />

yanında yer almadığı düşüncesiyle Ankara’yı<br />

cezalandırır. 16.yüzyılda Kanuni devrinde<br />

Eyalet sistemi kurulurken bir süre Anadolu<br />

Eyaletinin merkezi olan Ankara, Eyalet merkezi<br />

Kütahya’ya nakledilince, “Sancak Merkezi”<br />

konumuna getirilir (Sargın, 2012:54;<br />

Âşık Paşazade, 2003:277).<br />

162<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Fatih Sultan Mehmet zamanında kente kazandırılan eserler arasında; Vezir Mahmut<br />

Paşa’nın yaptırdığı 102 dükkandan oluşan ve büyük bir ticari yapı olan Mahmut Paşa Bedesteni<br />

ile Kurşunlu Han ve İshak Paşa’nın inşa ettirdiği Tahtakale Hamamı (1461-1462)<br />

gösterilebilir (Sargın, 2012:54).<br />

Fatih Döneminde yapılan Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han, Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:34<br />

Samanpazarı ve Hanlar Bölgesi,<br />

Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2008:35<br />

16.yüzyılın başlarında Ankara, başkent<br />

Bursa’dan sonra Anadolu’nun en büyük<br />

kentidir. Nüfusu, Ömer Lütfi Barkan’a göre<br />

yaklaşık 15 bin kişidir. Bu yüzden 10 bin nüfusu<br />

geçen yerler büyük kent statüsünde<br />

kabul edilmektedir (Sargın, 2012:55).<br />

Mahmut Paşa Bedesteni, Günümüzde Anadolu Meeniyetleri<br />

Müzesi olarak kullanılmaktadır,<br />

2018<br />

Roma Dönemi’nin askeri garnizonu 16.yüzyılda<br />

tekrar büyük kent olma statüsüne<br />

ulaşır. Osmanlı İmparatorluğunun 15 ve<br />

16.yüzyıllara denk gelen yükselme döneminde,<br />

güvenli ticaret ve birinci dereceli<br />

yolların üzerinde olan kentte, belirgin bir<br />

gelişme sağlanır. Bu arada kentin nüfusu<br />

ve mahalle sayısı artar. 1522 yılındaki tapu<br />

tahrir defterine göre, 16.yüzyıl başlarında<br />

Kale’de beş Müslüman bir Hıristiyan<br />

mahalle, kent bölümünde 69 Müslüman,<br />

sekiz karışık, üç Hıristiyan ve bir Yahudi<br />

olmak üzere toplam 81 mahalle vardır<br />

(Sargın, 2012:55).<br />

163<br />

T A R İ H T E


1900’lü yıllarda Taşhan ve Civarı, Ankara (VEKAM) (Erdoğan ve Günel, 2007:33)<br />

Tahrir veya Tapu Defterleri (Defter-i Hakânî<br />

Serisi B.D.A.), bir yer fetholunduğu zaman,<br />

sultan bir emîn ve kâtipten oluşan bir komisyon<br />

göndererek o ülkeyi “tahrir” eder. Tahrir<br />

emînine padişah tarafından verilen yetki<br />

beratında, tahririn nasıl yapılacağı ayrıntılı<br />

biçimde anlatılır. O zamanki veri toplama yollarını<br />

bildiren bu belgede şu noktalar belirtilir:<br />

Demografik veriler, yerleşim birimleri, tarım<br />

ürünleri, fiyatlar ve bu gibi tüm konularda gelişme<br />

ve gerileme söz konusu olduğunda arşiv<br />

koleksiyonları arasında kuşkusuz en zengin istatistik<br />

bilgileri mufassal defter-i hakânîlerde<br />

yer almaktadır (İnalcık, 2013:117).<br />

17.yüzyıl başlarında Kale’de dokuz, kentte 85<br />

mahalle bulunmaktadır ve nüfus 30 bine yaklaşır.<br />

16 ile 19.yüzyıllar arasında Ankara’ya gelen<br />

birçok yabancı gezgin, seyahatnameler ve<br />

gravürlerle o dönemi anlatır. 1555 yılında Kanuni<br />

Sultan Süleyman’ın yanına gelen Elçi<br />

Baron de Busbecq’in arkadaşı olan Hans<br />

Dernschwam, kentin krokisini çizer. Kenti<br />

“Yukarısı” (Akroplis yani iç kale ve çevresi) ve<br />

“Aşağısı” (Dış Mahalleler) olmak üzere ikiye<br />

ayırarak tanımlar. Söz konusu krokiye göre<br />

Ankara, etrafında suru olmayan açık bir kenttir.<br />

Dernschwam’a göre MS 3.yüzyılda yapılan<br />

sur, 16.yüzyılda neredeyse tamamen<br />

tahrip olmuş durumdadır (Sargın, 2012:55).<br />

Tiftik keçisinin kılından üretilen ve çok kaliteli<br />

bir kumaş olan sof ticareti, Ankara’ya çok<br />

değer kazandırır. Kente gelecek tüccarlar için<br />

çok sayıda han yaptırılır (Sargın, 2012:55).<br />

Hans Dernschwam’ın Ankara krokisi, Günel ve Kılcı, 2015:85<br />

164<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


16. yüzyıldaki sof üretimi ve ticareti<br />

Ankara’ya özgü bir iş kolu oluşturur. Kente<br />

gelen tüm gezginler, sof üretiminden<br />

söz ederler. Çevresi ile beraber bin kadar<br />

sof tezgahının ve on bin kadar kişinin de<br />

bu işin içinde olduğu bilinmektedir. Sofla<br />

ilgili dört ayrı esnaf grubu (Dokumacılar,<br />

Yumacılar, Boyacılar ve Perdahcılar veya<br />

Cendereciler) oluşur. Buralarda işlenen<br />

sof, yerli ve yabancı tüccarlara istedikleri<br />

renk ve desende boyattırılarak satılır.<br />

Sof ticareti ile ilgili olarak İngilizler, Fransızlar<br />

ve Hollandalılar’ın kentte ticaret temsilcilikleri<br />

bulunur (Sargın, 2012:55). Bunların<br />

yanında Lehistan (Polonya) tüccarları da<br />

yoğun bir şekilde çalışırlar. Ankara, 16.yüzyıldan<br />

19.yüzyılın başlarına kadar sof ve şalî<br />

dokumacılığı konusunda dünyada tekel<br />

oluşturmuş konumdadır. Sofun kullanım<br />

alanı sadece giyim eşyası ile sınırlı değildir.<br />

Yelkenli gemilerde yelken bezi, perde<br />

yapımı, top namlularının temizlenmesi gibi<br />

yerlerde kullanılır (Sargın, 2012:56, Odekan,<br />

1987:333).<br />

Ankara’da inşa edilen 16.yüzyıl eserleri<br />

arasında; Cenab-ı Ahmet Paşa Külliyesi,<br />

günümüze kadar gelemeyen Evliya<br />

Çelebi Mevlevihanesi, Şengül Hamamı,<br />

Karyağdı Hatun Türbesi ve Hallaç Mahmud<br />

Mescidi ile Kurşunlu Camii sayılabilir<br />

(Sargın, 2012:56).<br />

Cenabı Ahmet Paşa Camii, Peker, 2007:23<br />

Cenabı Ahmet Paşa Camii Sütunu, Peker, 2007:22<br />

Ankara, Orta Çağ ve Osmanlı Dönemi boyunca<br />

“Hisar” adı verilen kale ve çevresini<br />

merkez alır. Ticari yaşam, kalenin güneyinde<br />

Atpazarı, onun güneyinde Koyunpazarı<br />

ve onunda güneyinde Samanpazarı<br />

etrafında şekillenir. Buralarda Kavaflar,<br />

Bakırcılar, Demirciler, Sobacılar gibi<br />

esnafın çarşıları bulunmaktadır. Mahmud<br />

Paşanın yaptırdığı Bedesten’den günümüzdeki<br />

Anafartalar Caddesini izleyerek<br />

Sebze Haline giden caddenin adı “Uzun<br />

Çarşı”dır, bu bölgeye kale ile birlikte “Yukarı<br />

Yüz”, Uzun Çarşının alt tarafına da<br />

“Aşağı Yüz” denir. Aşağı Yüzün merkezi<br />

Sebze Hali ve çevresi olup “Tahte’l-kal’a”<br />

yani “Tahtakale, Kaledibi” olarak adlandırılır.<br />

Kalenin dibinde Hatip Çayı’nın aktığı<br />

yerde deri işlenen tabakhaneler bulunmaktadır.<br />

16.yüzyıl sonunda Ankara’da<br />

esnaf kolunun sayısının 43’e kadar ulaştığı<br />

bilinmektedir (Sargın, 2012:56).<br />

165<br />

T A R İ H T E


Kanuni Sultan Süleyman döneminde merkezi<br />

idarenin üretim ve tüketime çok karışması,<br />

ekonomik düzenin bozulması, adaletsizlik ve<br />

ahlakî çöküntü üzerine eşkıyalık ortaya çıkar.<br />

Ağır vergiler nedeniyle 1519’da Tokat’ta Bozoklu<br />

Şeyh Celal ve 1526’da Baba Zünnun ve<br />

Kalenderoğlu Mehmed, 1558 yılında Şehzade<br />

Selim ile çatışan Şehzade Beyazıd’ın isyanları<br />

ve 17.yüzyılın başlarında çıkan Celali İsyanları,<br />

Ankara’ya büyük zarar verir. Bunların<br />

yanında medrese öğrencilerinin çıkardığı,<br />

Suhte (Sofi) isyanları da Ankara’da çok yaygındır.<br />

Ordu sefere çıktığında bu isyanlar<br />

artmaktadır. 16.Yüzyılın sonlarında suhtelerin<br />

yerini çeteleşen kaçak köylüler alır (Sargın,<br />

2012:56). Vergi isyanına bir örnek 1575 yılında<br />

bizzat kendisi mültezim olan Vefa Bey’in<br />

celalîleşip, çıkardığı isyandır. Ancak Vefa Bey<br />

tımarlı sipahi ve mültezim olması nedeniyle<br />

idam edilmeyerek, hapse konulmasıyla yetinilir.<br />

1584’te de Hüsam Şeyhoğulları, Celali<br />

olup Ankara’da isyan eder. Bu Celali-Osmanlı<br />

kavgasının temelinin, Osmanlı’nın Devşirme<br />

egemenliğine karşı çıkan Türkler olduğu<br />

iddia edilmektedir. Birçok isyancı arasında<br />

“Karayazıcı” olarak ünlenen Abdülhalim adlı<br />

Türkmen’in 1598-1599 yıllarında Ankara’daki<br />

isyanı, büyük boyuta ulaşır. 1602’de Celali<br />

Deli Hasan Ankara’yı kuşatır, ancak büyük<br />

bir haraç karşılığında kuşatmayı sonlandırır.<br />

1603’te Celali Karakaş Ahmed, Ankara’ya büyük<br />

zarar veren bir yağmacılık yapar. Çıkardıkları<br />

yangın da Ankara’nın bilinen ilk büyük<br />

yangını olarak tarihe geçer. Bundan sonra<br />

Çörekoğlu, kenti yağmalayanlar arasına adını<br />

yazdırır. Bu büyük zararlar karşısında, Celalilerden<br />

korunmak için 1604’den 1607 yılına kadar<br />

kenti tamamen çevreleyen bir dış sur inşa<br />

edilir. Bu surun, doğudan gelen yol (Günümüzün<br />

Ulucanlar Caddesi) için; Cenab-ı Ahmed<br />

(Kayserikapı), batı yolu (Roma Hamamının yakını)<br />

için İzmir ve Güney Yolu içinde Namazgah<br />

kapıları vardı (Sargın, 2012:57, Erdoğan,<br />

Günel ve Kılcı, 2008:63).<br />

Anadolu’da Kalenderoğlu Mehmed başta olmak<br />

üzere Celaliler büyük güç oluştururlar.<br />

1607 yılında I.Ahmed’in sadrazamı Kuyucu<br />

166<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Murat Paşa, Batı Anadolu’yu kontrol eden<br />

Celali Kalenderoğlu Mehmed’i, Celalileri<br />

bölmek amacıyla, Ankara Sancakbeyliği’ne<br />

atar. Ankara Kadısı Vildanzade Mevlana<br />

Ahmed Efendi, bu atamayı tanımayarak<br />

Celali’yi kente sokmaz. Ankara’ya saldıran<br />

Kalenderoğlu başarılı olamaz ve Karaman<br />

Beylerbeyi Tekeli Mehmet Paşanın yardıma<br />

gelmesi üzerine geri çekilmek zorunda kalır.<br />

Bu saldırılardan önce dış sur gözden geçirilerek<br />

sağlamlaştırılır. 1608’de Kuyucu<br />

Murad Paşa, Kalenderoğlu’nu yenerek<br />

Celali İsyanlarına kanlı bir şekilde son<br />

verir. Osmanlı Tarihinde “Büyük Kaçgun”<br />

yani “Büyük Kaçış” olarak bilinen bu dönem<br />

(1602-1608) sonucunda toprak sistemi<br />

değişir, ağır vergiler konulur, göçler, kıtlık,<br />

mezhep çatışmaları yaşanır ve çok sayıda<br />

insan ölür. İsyan ancak kanlı bir şekilde bastırılabilir<br />

(Sargın, 2012:57).<br />

Bütün bu olayların yanı sıra Ankara bazı<br />

Osmanlı Paşalarının saldırısına da uğrar.<br />

1623’de Erzurum Beylerbeyi Abaza<br />

Mehmet Paşa, Genç Osman’ı desteklemek<br />

amacıyla İstanbul’a saldırmaya giderken<br />

kenti altı ay kuşatır, fakat başarılı olamaz.<br />

1651’de Abaza Hasan Paşa, Türkmen aşiretleri<br />

ağalığı elinden alınınca, Sivas Beylerbeyi<br />

İpşir Paşa ile isyan ederek, İstanbul<br />

üzerine yürürken Ankara’ya gelir ve<br />

1652’de de İpşir Paşa’nın saldırısına uğrayan<br />

Ankara, Köprülüler Dönemi’nde (1656-<br />

1710) huzura kavuşur. Gezginlere göre, bu<br />

isyanlar sonucu devamlı saldırıya uğrayan<br />

kente, yukarıda söz edildiği gibi bir dış sur<br />

inşa edilir (Sargın, 2012:58).<br />

12 Ağustos 1668 yılında üç gün süren depremlerden<br />

sonra, 17 Ağustos 1668’de 8,0<br />

büyüklüğünde bir deprem Ankara’da felakete<br />

neden olur. Ankara Kalesini koruyan<br />

askerler dışında tüm kent boşaltılır (Sargın,<br />

2012:58).<br />

1683 yılında “Türedi Ayaklanması” adıyla<br />

Celali isyanları yeniden baş gösterir. Bunun<br />

yanında bazı Türkmen ve Kürt aşiretlerin de<br />

ayaklandıkları görülür (Sargın, 2012:57).<br />

Osmanlı Dönemi Ankara, Atilla Cangır Arşivi<br />

167<br />

T A R İ H T E


18.yüzyılda Ankara’da Müderriszadeler,<br />

Mimarzadeler, Zennecizadeler gibi<br />

ailelerin yönetimi görülür. Köprülüler<br />

Dönemi’nden sonra hükümet merkezinde<br />

oturan yüksek rütbeli devlet görevlileri, kendi<br />

adlarına, “Ayan” denilen o kentin ileri<br />

gelen ailelerine ve devlet tarafından atanan<br />

güvenilir kişiler olarak adlandırılan mütesellimlere<br />

sancak yönetimini bırakmışlardır (Sargın,<br />

2012:59).<br />

Aynı zamanda Ankara kadısı da olan Müderriszade<br />

Ahmet Efendi, 1740-1746 arası sürdüğü<br />

yönetiminde vergileri zimmetine geçirir.<br />

Affedilmesine rağmen, zulmü nedeniyle<br />

1768’de Bursa’ya sürülür. Sürekli gelen şikayetler<br />

üzerine yönetim, yirmisekiz yıl boyunca<br />

Ankara’da hüküm süren bu aileden alınıp<br />

Mimarzedeler’e verilir. 1769-1774 arasında<br />

görev yapan eski Müftü Mimarzade Mehmet<br />

Şakir ve sonrasında oğulları, yolsuzluk ve zulüm<br />

üzerine 1807’de sürgüne yollanır. 1797-<br />

1805 arası mütesellimlik eden Kayserili Zennecizadeler<br />

de vergi borçlarını ödeyemez. İç<br />

Anadolu’da çok güçlü olan Çapanoğulları,<br />

önce Kayseri sonrada Ankara’yı denetimleri<br />

altına alırlar ve Yozgat’tan Ankara’yı yönetirler.<br />

Ancak 1849’dan itibaren güçlerini yitirirler<br />

(Sargın, 2012:59). III.Selim Dönemi’nde<br />

(1789-1807) Ankara’da Nizam-ı Cedit<br />

Ocağı’nın kurulması görevi Mütesellim Mesut<br />

Ağa’ya (1800- 1808) verilir. Mesut Ağa’da<br />

zimmetine para geçirmekte hiç gecikmez.<br />

1829’da Mütesellim Mustafa Bey’e karşı Ankara<br />

halkı ayaklanarak O’nu katleder. Daha<br />

sonraları 1832-1833 yıllarında Mısır Valisi<br />

Mehmet Ali Paşa’nın orduları oğlu İbrahim<br />

Paşa komutasında II.Mahmut’a karşı isyana<br />

giderken kente egemen olurlar. Ankara’da<br />

altı ay kadar kalırlar ve dışkalenin ovaya bakan<br />

kısmını onarırlar. Bu arada, gezginlere<br />

göre, Ankara 17. ve 18. yüzyıllarda zengin<br />

bir ticaret merkezi ve yabancıların yaşadığı<br />

önemli bir kenttir (Sargın, 2012:60).<br />

II.Mahmud zamanında (1808-1839), 1830’da<br />

yapılan ilk genel nüfus sayımında kentin<br />

nüfusu yaklaşık 23 bin kişidir. (6108 müslüman<br />

erkek, 5050 reaya yani Tanzimat öncesi<br />

Ermeni ve diğer Hıristiyanlar ve 135 Yahudi,<br />

kadınlar sayılmadığından onların sayısının da<br />

erkekler kadar olduğu kabul edilmektedir.)<br />

(Sargın, 2012:60)<br />

Ankara 1836’da yapılan yeni bir düzenlemeyle<br />

tekrar eyalet merkezi olur ve Valiliğe (Müşirliğe)<br />

Mehmet İzzet Paşa atanır. Tanzimat’ın<br />

ilanı (1839) sonrasında 1842’de yapılan düzenlemede<br />

Vali Davut Paşa, Eyalet Meclisi<br />

Başkanı olur ve Eyalete Çankırı’ya ilaveten<br />

Kayseri, Bozok (Yozgat) ve Kastamonu Sancakları<br />

bağlanır. Bu valinin de vergileri kendisi<br />

için toplaması üzerine yerine Sadullah Paşa<br />

atanır (Sargın, 2012:60).<br />

1848-1850 ve 1855-1859 yıları arasında<br />

Çapanoğulları’nın etkisiyle Bozok eyalet yapılınca<br />

Ankara Sancağı buraya bağlanır ve nihayet<br />

1860’dan sonra yeniden eyalet merkezi<br />

olur. Bu dönemde sık sık vali ve eyalet sınırları<br />

değişiklikleri görülür. Değişmeyen tek şey, üst<br />

düzey yöneticilerin devlet adına topladıkları<br />

vergileri genelde zimmetlerine geçirmeleridir<br />

(Sargın, 2012:60).<br />

Ayan ve Mütesellimlerin, halktan silah tehdidiyle<br />

sürekli vergi dışında para toplamaları;<br />

ağır vergiler, adaletsizlik ve yağma karşısında<br />

köylüler zor durumda kalır. Ankara’nın 1590-<br />

1833 arasında incelenen Avarız (Vergi Yükümlüsü)<br />

haneleri, kentteki nüfus ve gelirin<br />

çok düştüğünü ve Celali İsyanlarından sonra<br />

kentin kendini toparlayamadığını gösterir<br />

(Sargın, 2012:60).<br />

1838’de imzalanan ticaret anlaşmasıyla tiftiğin<br />

hammadde olarak dışarı satılmasındaki<br />

sınırların kaldırılması, 19.yüzyılın ortalarından<br />

itibaren Güney Afrika, Avusturalya ve<br />

Kaliforniya’da tiftik keçisi yetiştirilmesi ve<br />

Avrupa’da Sanayi Devrimi sonrası dokumacılıkta<br />

makineleşmenin başlaması sof ticaretine<br />

darbe vurur (Sargın, 2012:60-61).<br />

168<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Sultan İkinci Abdülhamid Han, demiryollarının<br />

yapımına hız verir ve 1892 yılının<br />

Aralık ayında “Kara Tren ” Ankara<br />

Tren İstasyonu’na gelir. Tren’in gelmesi<br />

ile Ankara’da ticari hayat yeniden canlanır.<br />

Özellikle tarım ürünlerinin limanlara<br />

taşınması kolaylaşır. Bu dönemde Ankara<br />

ve kazalarının imarına ve eğitimine önem<br />

veren Abdülhamid Han, Ankara Vilayetine<br />

gönderdiği valiler sayesinde mektepler ve<br />

okullar yaptırır. Darülmuallimin, Mekteb-i<br />

Sultani ve Mekteb-i Sanayi, Çoban Mektebi<br />

inşa edilir. Saat Kulesi ve ilk Gureba<br />

Hastanesi yapılır. 1885-1891 yılları arasında<br />

Ankara valiliği yapan Abidin Paşa şehre<br />

Elmadağı’ndan içme suyu getirir ve çeşmeler<br />

yaptırır. Ankara, İkinci Abdülhamid<br />

Han zamanında ticari, ekonomik, eğitim<br />

ve tarım alanlarında kalkınma atağına<br />

geçer (Erdoğan ve Günel, 2007:25-26).<br />

1892 yılında Ankara’ya gelen ilk tren törenle karşılanır ve şenlikler yapılır, Erdoğan ve Günel, 2007:23<br />

II. Abdulhamit Han’ın yaptırdığı Darulmuallimin (Öğretmen Okulu) binası ve Millet Bahçesi<br />

Erdoğan ve Günel, 2007:27<br />

169<br />

T A R İ H T E


Paşa konağı, İplikci Camii ve Telgrafhane (A. Yüksel), Erdoğan ve Günel, 2007:34<br />

Prusyalı Binbaşı Baron Freich Von Vincke<br />

tarafından 1838’de ilk defa kentin detaylı<br />

bir planı hazırlanır. 1858’de ilk Rüştiye<br />

(Ortaokul) ve 1890’da İdadi (Lise)<br />

açılır. Telgraf, 1860 yılında İstanbul’dan<br />

Basra’ya çekilen hatla gelir. 1864’de Vilayet<br />

Nizamnamesi ile Ankara Vilayeti kurulur.<br />

Nizamname’ye göre Ankara, üç sancak<br />

(Ankara, Kayseri, Bozok) ve on iki kazadan<br />

oluşmaktadır. 1869’da ilk matbaa açılır ve<br />

1871’de Vilayet Gazetesi çıkartılır. 1880<br />

tarihli Vilayet Salnamesi’nde Ankara’nın 95<br />

Mahalleden oluştuğu belirtilir. Ankara’da<br />

ilk Polis Teşkilatı 1885’te kurulur. 1892’de<br />

Demiryolu kente ulaşır. Ankara’da ilk Banka<br />

Şubesi 1893 yılında Banka-ı Osmani Şahane<br />

(Osmanlı Bankası) tarafından açılır (Sargın,<br />

2012:61, Özkan, 2009:381).<br />

1894’de kentte kolera salgını çıkar. 1897’de<br />

bugünkü Vilayet Konağı hizmete girer.<br />

1900’lerin başlarında kurulan un fabrikaları,<br />

kiremithaneler ve yağhaneler Ankara sanayisinin<br />

öncüleri olur. 1881, 1917 ve 1922<br />

yıllarında çıkan büyük yangınlar, birçok mahallenin<br />

adeta kül olmasına yol açar. 1900-<br />

1901 yılları Vilayet Salnamesinde kentin<br />

nüfusu 32.051 olarak verilmektedir (Sargın,<br />

2012:61). 1900’de hazırlanan Salnamede bulunan<br />

Osmanlı Vilayetleri, Sancakları ve Kazaları<br />

listesinde Ankara Vilayetine bağlı 21 kaza,<br />

19 Nahiye, 2765 köy bulunmaktadır (Karpat,<br />

2006:320). 1907 (H.1325) tarihli “Ankara Vilayeti<br />

Salnamesi”nde ise Ankara vilayeti; Ankara,<br />

Kayseri, Kırşehir, Yozgat ve Çorum sancak<br />

(liva)larından meydana gelmektedir. Ankara<br />

Sancağı’nda dokuz kaza ve dokuz nahiye bulunmaktadır<br />

(Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2007:9).<br />

1900’lü yıllarda Ankara,<br />

Erdoğan ve Günel, 2007:30-31<br />

170<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Osmanlı İmparatorluğu I.Dünya Savaşından<br />

(1914-1918) yenik çıkınca 1918’de<br />

“Mondros Anlaşması” imzalanır. Anlaşma<br />

uyarınca 1919’un Aralık ayında İngiliz ve<br />

Fransızlar küçük askeri birliklerini trenle<br />

Ankara’ya gönderir. Ankara’dan ayrılmış<br />

bulunan azınlıklar yabancı askerlerin gelmesiyle<br />

geri dönerek, kendi ve hatta Türklerin<br />

mülklerini de almaya çalışırlar (Sargın,<br />

2012:61).<br />

kişilerden meydana gelmesine rağmen,<br />

millî bütünlük ve bağımsızlık konusunda<br />

hemfikirdir. İslamcı kesim bile İstanbul<br />

hükümetinin İngilizlerin yardımı ile millî<br />

hareketi yok etmek için kurduğu Kuva-yı<br />

İnzibatiye ordusunu ağır bir şekilde tenkit<br />

eder. Büyük Millet Meclisi, 81’i eski İstanbul<br />

meclisi mebusları olan 390 kişilik<br />

bir mebuslar heyeti ile 23 Nisan 1920’de<br />

Ankara’da açılır (Karpat, 2012:101).<br />

Osmanlı Devleti’nin nihai dağılması, yeni<br />

Ulusal Meclis’in Ankara’yı oluşmakta olan<br />

Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti yapmaya<br />

karar vermesinden çok kısa bir süre<br />

önce gerçekleşir (Karpat, 2006:517).<br />

19.yüzyılda büyük felaketler yaşayan<br />

Ankara’nın bu kötü giden talihi, 27 Aralık<br />

1919’da Temsil Heyeti ve Mustafa<br />

Kemal’in Ankara’ya gelmesiyle tersine döner<br />

(Sargın, 2012:62, Özkan, 2009:397).<br />

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti<br />

Heyet-i Temsiliyesi, Sivas’tan ayrılarak<br />

27 Ekim 1919’da Ankara’ya gelir ve<br />

burasını milli kurtuluş hareketinin merkezi<br />

haline getirir (Karpat, 2012:99). Mustafa<br />

Kemal, Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı<br />

bir konuşmada, milli birliğe her güçten<br />

çok yetki veren İslamiyet esaslarını göz<br />

önüne alarak Büyük Millet Meclisi’nin bütün<br />

millet işlerine doğrudan doğruya el<br />

atmasının kaçınılmaz olduğunu savunur.<br />

Birinci Büyük Millet Meclisi, çok farklı siyasi,<br />

sosyal ve dînî görüşleri benimseyen<br />

13 Ekim 1923’de Ankara Başkent ilan edilir<br />

ve 29 Ekim 1923’de de Türkiye Cumhuriyeti<br />

kurulur. Cumhuriyetin ilk yıllarında<br />

Ankara, bozkırın ortasında çorak, bakımsız,<br />

sıtmalı bir kasaba görünümündedir. Yaklaşık<br />

nüfusu 30.000 kişi dolayındadır. 1924<br />

yılında Ankara Şehremaneti Kanunu çıkarılarak<br />

Ankara Belediyesi kurulur. Böylece<br />

modern bir kente doğru ilk adımlar<br />

atılır. Ankara aradan geçen bunca yıl süresince<br />

hızla gelişir ve büyüyerek bu günlere<br />

gelir (Sargın, 2012:62).<br />

171<br />

Ankara Vilayeti Sancağı,<br />

Erdoğan, Günel ve Kılcı, 2007:9<br />

T A R İ H T E


172<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Emeksiz (Akmasuz, Etimesgut)<br />

173<br />

T A R İ H T E<br />

1331(1915) tarihli Ankara<br />

haritası, Ankara’nın komşu<br />

illeri de görülmektedir,<br />

VEKAM


2<br />

Etimesgut’un<br />

Tarihi Köyleri<br />

174<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


175<br />

T A R İ H T E


1942 Ankara, 1:200000 H005, VEKAM<br />

ETİMESGUT’UN TARİHİ KÖYLERİ<br />

Başkentimiz Ankara’nın tarihi öneme haiz<br />

bir yerleşim bölgesi olarak Etimesgut,<br />

kitabımızın başlangıç kısmındaki ‘Ankara<br />

ve Etimesgut’un Tarihsel Gelişimi’ bölümünde<br />

de görüldüğü gibi Ankara tarihiyle birlikte<br />

uzun bir geçmişe sahiptir. Ankara ili ve Etimesgut<br />

gibi çok yakın çevresinde yapılan araştırmalar,<br />

bu bölgenin iskân tarihinin başlangıcını<br />

Paleolitik Çağ’a yani Yontmataş Çağı’na kadar<br />

geriye götürmemize imkan tanımaktadır<br />

(Taşkıran, 2018:13). Arkeolojik verilerle tespit<br />

edildiği üzere tarihi süreçte Milattan önce<br />

4000’lere, Hititlere ve Friglere kadar uzanan<br />

köklü bir arka plan görülmektedir. Bugün Etimesgut<br />

İlçesinde insanlığın en eski dönemlerini<br />

araştıralım, bu insanlara ait fosil kalıntıları,<br />

avladıkları hayvanların kalıntılarını ve kültürlerine<br />

ait yontmataş aletleri bulalım desek nereye<br />

bakacağız. Örnek bir köy olarak Etimesgut’un<br />

kurulduğu günlerde, köyün arkasında kalan<br />

sekiler ve düzlükler tam da bizim araştırma yapacağımız<br />

yerlerdi. Maalesef buralar da yoğun<br />

iskânın tahribatından kurtulamamışlardır.<br />

Son olarak elde edilen arkeolojik yüzey buluntularından<br />

Etimesgut çevresinin Alt Paleolitik<br />

dönemden itibaren insanlar tarafından<br />

iskân edildiğini söyleyebiliriz. Bugün itibariyle<br />

Anadolu’da en eski insan izlerini Denizli<br />

Kocabaş’ta bulunan fosil Homo erectus insan<br />

kalıntısıyla birlikte 1.200.000 yıl öncesine gö-<br />

176<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />

türmek mümkün olmuştur. Ancak henüz Ankara<br />

ve çevresinde böyle eski tarihleri gösterecek<br />

bir kanıtla karşılaşılmamıştır. Gerek<br />

Anadolu’nun diğer bölgelerinde elde edilen<br />

kanıtlardan gerekse Ankara ve Etimesgut<br />

çevresinde yüzeyden bulunan Paleolitik<br />

Çağ yontmataş aletlerinin teknolojisi<br />

ve tipolojisinden yola çıkarak bu bölgenin<br />

en eski iskân tarihini günümüzden yaklaşık<br />

500.000 yıl önce başlatmak olanaklı görülmektedir<br />

(Taşkıran, 2018:24-25).<br />

Ancak esas itibariyle bugün Etimesgut sınırları<br />

içinde yer alan tarihi öneme sahip<br />

bu bölgenin Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde<br />

Selçuklu ve Osmanlı döneminde<br />

buraya yerleşen Türkmen ve Yörüklerle yeniden<br />

kurulduğu görülmektedir. Bölgenin<br />

Malazgirt’ten hemen sonra 1073 yılında<br />

fethiyle başlayan Türkleşme, Selçuklu ve<br />

Osmanlı dönemlerinde artık yerleşik düzene<br />

geçen konar-göçer yörüklerin yerleşmeleriyle<br />

Anadolu’nun en hızlı Türkleşen<br />

bölgesi olmasını da sağlamıştır. Bunu sağlayan<br />

temel faktörlerden birisi, belki de en<br />

etkilisi, 1361 yılında Ahi hâkimiyetinden Osmanlı<br />

yönetimine geçen Ankara’nın 1393<br />

yılında kurulan Anadolu Eyaletinin merkezi<br />

olmasıdır. Ankara 1393’ten itibaren Osmanlı<br />

Devleti’nin uygulamaları dâhilinde bazen<br />

eyalet merkezi, bazen de eyalete bağlı sancak<br />

olarak varlığını, 23 Teşrini Evvel (Aralık)<br />

1923’te Cumhuriyetimizin başkenti olana<br />

kadar devam ettirmiştir.<br />

XI. yüzyıldan itibaren, kendilerine Türkmen<br />

de denilen Oğuzların, Türkiye Türkleri ile<br />

İran, Azerbaycan, Irak ve Türkmenistan<br />

Türklerinin ataları oldukları bilinmektedir.<br />

Selçuklu ve Osmanlı hanedanlarının<br />

da onlardan çıktığı hatırlanırsa Oğuzların<br />

dünya tarihinde pek mühim roller oynamış<br />

bir Türk kavmi olduğu anlaşılmıştır<br />

(Sümer, 1972:V).<br />

XI. yüzyılda Türk illerini dolaşan Kâşgarlı<br />

Mahmud, Seyhun nehri boylarında konar<br />

göçer Oğuzlar’a rastlamıştır. Bu dönemde<br />

Mâverâünnehir ve Horasan bölgesinin<br />

koyun ihtiyacı Oğuzlar tarafından karşılanmaktadır.<br />

Anadolu’nun ilk fetih yıllarından<br />

itibaren tarımcı ve şehirli Oğuzlar’ın /<br />

Türkmenler’in yanı sıra gelen konar göçerler<br />

Anadolu’nun kışlak ve yaylak mahallerine<br />

yerleşmişlerdir (Gündüz, 2002:161-163).<br />

177<br />

T A R İ H T E


Oğuzların mizaç ve seciyelerine gelince,<br />

Oğuzlar yaşadıkları hayat tarzı ve muhitin<br />

çetin şartlarının tesiri ile oldukça sert mizaçlı<br />

kimseler idiler. Savaşçı olmak başlıca faziletlerden<br />

biri idi. Buna karşılık onlar, namuslu,<br />

doğru ve konuk sever insanlardı. Türker’in<br />

son zamanlara kadar bu hasletlerini muhafaza<br />

ettikleri görülüyor. XIX. yüzyılda dahi Anadolu<br />

Türkleri, gezginler tarafından bu hasletleri<br />

ile vasıflandırılmışlardır. Oğuzlar, büyüklerine<br />

(dini ve siyasi) son derece bağlı ve saygılı insanlar<br />

idiler (Sümer, 1972:49). Anadolu’nun<br />

Türkleşmesini sağlayan Türkmen/Yörükler, konar<br />

göçer olarak Anadolu’ya yayılmışlardır.<br />

Konar göçerlik, beslenme ihtiyacını karşılamak<br />

amacıyla büyük hayvan sürülerini takip<br />

eden göçebelerden ya da belli bir coğrafî<br />

mekâna bağlı olmaksızın hayvanlarına otlak<br />

ve kışlak bölgeleri arayan göçebe çobanlıktan<br />

farklı olarak belli bir mekân dairesinde<br />

yerleşik hayatın bütünleyicisi olarak hayvancılık<br />

yapan ve ürünlerini daha çok yerleşik<br />

toplumlara pazarlayan iktisadî faaliyet<br />

biçimi ve hayat tarzıdır. Bu tarz hayat yaşayanlar,<br />

bilhassa kışlak bölgelerinde küçük<br />

yerleşim yerleri meydana getirmeleri sebebiyle<br />

yerleşik düzene daha yakındır (Gündüz,<br />

2002:161).<br />

XVI. yüzyıla ait Osmanlı tahrir kayıtlarında,<br />

bunların artan nüfuslarının bir kısmının hızlı<br />

bir şekilde yerleşik hayata geçtiği ve yeni<br />

köyler meydana getirdiğine dair bilgilere<br />

ulaşılmaktadır. Bundan dolayı konar göçer<br />

hayat tarzı göçebelikle yerleşik hayat<br />

arasında bir ara şekildir. Osmanlı arşiv kayıtlarında<br />

konar göçer kavramı yerine “göçer,<br />

haymâne taifesi, göçebe taifesi, yörük,<br />

yörükân, Türkmen taifesi” gibi tabirler de<br />

geçer. Öte yandan modern çalışmalarda<br />

konar göçer hayat tarzını ifade etmek için<br />

yaygın olarak göçebe kelimesi kullanılmaktadır<br />

(Gündüz, 2002:161).<br />

XVI. yüzyılda, daha önceki yüzyılda olduğu<br />

gibi, göçebe anlamında Yörük (yörümekten)<br />

sözü kullanılır. Ancak daha sonraları Yörük<br />

kelimesi gerçek anlamını kaybetmiş ve Batı-Anadolu<br />

ile Güney Batı-Anadolu’daki oymakların<br />

umumi adı olmuştur. Yörük adının<br />

kavmi hiçbir manası yoktur. Yörükler, Oğuz<br />

boylarından gelmektedir. Haleb Türkmenleri,<br />

Boz-Ulus, Dulkadirliler ile Boz-Ok’taki<br />

oymaklar, XVI. yüzyılda kavim adı olan Türkmen<br />

kelimesi ile vasıflandırılmışlardır. Bugün<br />

Orta ve Batı-Anadolu da bazı yerlerde<br />

yan yana Türk, Yörük ve Türkmen köylerini<br />

görmek mümkündür. Bunun izahı şudur:<br />

Türk adıyla vasıflanan köyler, o bölge veya<br />

yörenin Selçuklular ve beylikler devrinden<br />

beri yerleşmiş en eski Türk halkına ait<br />

olanlardır. Yörük adıyla vasıflanan köyler,<br />

oralarda, XVII. yüzyıldan önce yaşayan ve<br />

son asırlarda yerleşen Yörüklerin kurdukları<br />

köylerdir. Türkmen köyleri ise XVII. yüzyıldan<br />

itibaren Orta ve sonra Batı-Anadolu ile<br />

Marmara bölgesine göç etmiş ve son asırlarda<br />

oralarda yerleşmiş Boz-Ulus, Haleb<br />

Türkmenleri ve Yeni-İl’e mensup oymaklar<br />

tarafından meydana getirmiş olanlardır (Sümer,<br />

1972:174).<br />

Osmanlı Devleti’nin idari ve mali organizasyonu<br />

içindeki büyük gruplar Boz-Ulus,<br />

Yeni-İl, Halep, Şam, Dulkadirli, Danişmendli,<br />

Atçeken, Kara-Ulus Türkmenleri; Ulu Yörük,<br />

Karaca Koyunlu, Kütahya, Ankara, Bolu,<br />

Menteşe Yörükleri gibi hususi adlarla bilinmektedir.<br />

Bu isimler, konar-göçerlere genellikle<br />

merkezi idare tarafından verilmiş<br />

olmasına rağmen, bunlar gelişi güzel isimler<br />

değildir. Onların isimlendirilmesinde yaşadıkları<br />

coğrafi saha, Osmanlı döneminden<br />

önce mensup oldukları Türkmen beylikleri<br />

ile önceki idari ve sosyal teşkilatın izlerini taşıyan<br />

“il” veya “ulus” gibi tabirler büyük rol<br />

oynamıştır. İl ya da ulus ismi altında gruplandırılan<br />

konar-göçerler, boy (taife), kabile, cemaat,<br />

oymak, mahalle, oba ve aile şeklinde<br />

bölümlere ayrılmıştır (Gülten, 2010:2).<br />

178<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


OĞUZLAR<br />

BOZ-OKLAR<br />

ÜÇ-OKLAR<br />

GÜN-HAN<br />

OĞULLARI<br />

AY-HAN<br />

OĞULLARI<br />

YILDIZ-HAN<br />

OĞULLARI<br />

GÖK-HAN<br />

OĞULLARI<br />

DAĞ-HAN<br />

OĞULLARI<br />

DENİZ-HAN<br />

OĞULLARI<br />

Ongunu* Boyun Adı Anlamı<br />

Şahin<br />

Kartal<br />

Tavşancıl<br />

kuşu<br />

Sungur<br />

kuşu<br />

Üçkuş<br />

Çakır kuşu<br />

Kayı<br />

Bayat<br />

Alka-evli<br />

Muhkem, güçlü, kuvvetli, sağlam,<br />

metin.<br />

Devletli ve nimeti bol, Devlet ve<br />

nimet sahibi<br />

Nereye varsa başarı gösterir, uzlaşır,<br />

her yere yarar<br />

Boyun Kurduğu<br />

Beylik/Devlet<br />

Osmanoğulları,<br />

Çandaroğulları<br />

1<br />

Dulkadiroğulları 2<br />

Kara-evli Kara otağlı, kara çadırlı 4<br />

Yazır (Yazgır,<br />

Yazar)<br />

Döğer<br />

(Düğzer)<br />

Dodurga<br />

Yaparlı (Yıparlı)<br />

Avşar (Afşar)<br />

Kızık (Çarukluğ)<br />

Çok ülkeye hâkim, çok iller sahibi,<br />

iller ağası<br />

Kovan, sürüp çıkaran, güç bulmak<br />

için bir yere gelen<br />

Ülke olmak ve hanlık yapmak,<br />

mülkü yasası olan<br />

Zorluklara güçlüklere rağmen işini<br />

beceren<br />

Çok çabuk davranan, çevik, ava ve<br />

canavara istekli<br />

Güçlü, kuvvetli, yasakta çaba<br />

gösteren<br />

3<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

Karamanoğulları 9<br />

Beğ-Dili Büyükler gibi aziz, sözü değerli 11<br />

Kargın (Karkın,<br />

Kargı)<br />

Bayındır<br />

Peçenek<br />

(Beçenek,<br />

Biçene)<br />

Çavundur<br />

(Çavuldur)<br />

Çepni<br />

Salur (Salgur)<br />

Eymür<br />

Ala-Yundlu<br />

Üreğir (Yüreğir)<br />

Çok ve doyuran aş, doyurucu 12<br />

Daima nimetle dolu olan yer, her<br />

zaman zengin ve nimet sahibi<br />

10<br />

Akkoyunlular 13<br />

İyi çalışır, gayret gösterir, iyi vuruşan 14<br />

Şerefli, ünü yaygın, namus ve ün<br />

sahibi<br />

Yiğit, gözüpek, düşmanı görür<br />

görmez hemen savaşır<br />

Nereye varsa kılıç ve çomağı iş<br />

görür, yetiştiği terde kılıç sallar,<br />

saldırır<br />

Son derece iyi ve zengin, sınırsız<br />

ulu zengin<br />

Yund kısrak demektir. Alakısraklı,<br />

iyi atlı<br />

Daima iyi iş ve düzen kurucu, iyilik<br />

eden, bağışlayan<br />

Karahanlılar, Kadı<br />

Burhaneddin<br />

15<br />

16<br />

17<br />

18<br />

19<br />

Ramazanoğulları 20<br />

İğdir (Iğdır) İyilik, büyüklük, yiğitlik, ululuk 21<br />

Bügdüz (Bükdüz,<br />

Bunduz)<br />

Herkese tevâzu gösterir ve hizmet<br />

eder, alçak gönüllü<br />

Yıva (Yuva) Derecesi hepsinden üstün Akkoyunlular 23<br />

Kınık<br />

Alçakgönüllü, saygıdeğer, herkesten<br />

aziz<br />

22<br />

Selçukoğulları 24<br />

*Türk boylarından her birisinin kendine özel bir Ongunu vardır. Bu genellikle kendi boylarını temsil eden, değer<br />

verdikleri, kutsiyet atfettikleri bir havyan simgesidir. Ongun geleneğinin İslam’a girdikten sonra da 16. yüzyıla<br />

kadar devam ettiğini kanıtlayan eski Türk mezarları bulunmaktadır. İslam geleneğine göre yapılmış mezar taşlarında,<br />

ölen kişinin hangi boya ait olduğunu gösteren Ongun’u kazılıdır.<br />

179<br />

T A R İ H T E


Osmanlı tahrir defterlerinde görülen Oğuz<br />

boylarına mensup oymaklar, 24 boydan<br />

21’inin Anadolu’ya gelmiş olduğunu göstermektedir.<br />

Araştırmalar, Türk-Oğuz tarihi<br />

ile Anadolu’nun fetih ve iskânında yukarıda<br />

adları sayılan boylardan Kayı, Avşar, Kınık,<br />

Eymür, Karkın, Bayındır ve Salurlar’ın diğerlerine<br />

göre daha etkin rol aldıklarını ifade etmektedir<br />

(Sümer, 1972:211-212).<br />

Erdoğan’a göre Anadolu, Suriye ve Irak’ta<br />

yaşayan Türk teşekkülleri, XVI. ve XVII. yüzyıllarda<br />

genel olarak Türkmen ve Yörük<br />

şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Türkmen adı,<br />

Anadolu’nun Kızılırmak’tan itibaren doğu ve<br />

güneyde kalan bölgeler ile Suriye ve Irak’ta<br />

yaşayan aşiretler tarafından kullanılırken Yörük<br />

tabiri, Kızılırmak’tan Adalar ve Marmara<br />

denizi kıyılarına kadar uzanan yerlerdeki te-<br />

XVI. YÜZYILDA ANKARA’DA OĞUZ BOYLARINA AİT YER ADLARI<br />

BOY ADI VASFI SANCAĞI KAZASI<br />

VERGI<br />

NÜFUSU<br />

Kayı (öbür adı:<br />

Yusuf-Şeyh)<br />

Köy Ankara Ayaş 12<br />

KAYI<br />

BAYAD<br />

(BAYAT)<br />

Kayı Ekinlik Ankara Kasaba 18<br />

Kayıcık Köy Ankara Kasaba 39<br />

Kayıcık Köy Ankara Murtaza-Abad 5<br />

Bayad Köy Ankara Yaban-Abad 12<br />

Bayad Ekinlik Ankara Kasaba -<br />

YAZIR Yazır Köy Ankara Çubuk 51<br />

DÖĞER Döğer Köy Ankara Murtaza-Abad 17<br />

DODURGA Todurga ve Kemah Köy Ankara Kasaba -<br />

Avşar Köy Ankara Bacı 14<br />

AVŞAR<br />

(AFŞAR)<br />

Yarımca-Avşar Köy Ankara Ayaş 25<br />

Boyalu-Avşar Köy Ankara Ayaş 71<br />

Avşar Ekinlik Ankara Bacı -<br />

Cay-Kızık Köy Ankara Çubuk 26<br />

K1ZIK<br />

Aşağı-Kızık (öbür adı:<br />

Kösre-Kızık)<br />

Köy Ankara Çubuk 32<br />

Algır-Kızık Köy Ankara Çubuk 49<br />

Billuce-Kızık Köy Ankara Ayaş 57<br />

Kızık Köy Ankara Ayaş 26<br />

KARKIN<br />

BAYINDIR<br />

Karkın Köy Ankara Çubuk 233<br />

Karkın Köy Ankara Ayaş 29<br />

Ece ve Bayındır Köy Ankara Yaban-Abad 56<br />

Bayındır Köy Ankara Kasaba 44<br />

180<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


şekküller ile Rumeli’nde bulunan cemaatleri<br />

ifade etmektedir. Her ne kadar ifade<br />

edildiği terim itibariyle iki grup arasında<br />

bir farklılık varmış gibi görünse de her iki<br />

grubun Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde<br />

etkili olan zümreler olduğu bilinen bir<br />

gerçektir. Bu zümrelerden biri de Ankara<br />

Yörükleri’dir (Erdoğan, 2005:119-120).<br />

Sümer, Oğuzlarla ilgili çalışmasında<br />

Ankara’ya yerleşmiş Oğuz boylarının XVI.<br />

yüzyıldaki yerleşim yerleri cetvelini çıkarmıştır<br />

(Sümer, 1972:423-458). Bu cetvele<br />

göre yer adları bağlamında incelendiğinde<br />

Oğuz’a mensup 24 boydan 17’sinin<br />

XVI. yüzyıl Ankara’sında yerleşik olduğu<br />

görülmektedir.<br />

Beçenek Köy Ankara Murtaza-Abad 40<br />

PEÇENEK<br />

Beçenek Köy Ankara Çubuk 40<br />

Beçenek Köy Ankara Kasaba 44<br />

Beçenek Köy Ankara Yaban-Abad 96<br />

ÇAVULDUR<br />

(ÇAVUNDUR)<br />

Çavundur Köy Ankara Kasaba 26<br />

Yukarı-Çavundur Köy Ankara Çubuk 95<br />

Aşağı-Çavundur Köy Ankara Çubuk 80<br />

Eymür Köy Ankara Kasaba 19<br />

EYMÜR<br />

(EYMİR)<br />

Eymür Köy Ankara Murtaza-Abad 34<br />

Eymür Köy Ankara Murtaza-Abad 25<br />

Eymür Tayı ve incucek Köy Ankara Murtaza-Abad 34<br />

Eymür Köy Ankara Çubuk 50<br />

ALA-YUNDLU<br />

Ala-Yundlu Köy Ankara Çubuk 35<br />

Ala-Yundlu Köy Ankara Kasaba 58<br />

YÜREĞİR<br />

(ÜREĞİR)<br />

Ala-Yundlu Köy Ankara Kasaba 27<br />

Yüreğir Köy Ankara Ayaş 55<br />

Yüreğir Köy Ankara Yaban-Abad 31<br />

İĞDİR Yüreğir Köy Ankara Kasaba 8<br />

YIVA İğdir Köy Ankara Çubuk 16<br />

KINIK<br />

Yıva Köy Ankara Çubuk 19<br />

Kınık Köy Ankara Bacı 14<br />

Kınık Köy Ankara Çubuk 80<br />

Ve.. Kınık Köy Ankara Yaban-Abad 27<br />

Kınık Köy Ankara Yaban-Abad 110<br />

Kınık-özü Köy Ankara Yaban-Abad 22<br />

Kınık-özü Köy Ankara Murtaza-Abad 8<br />

Kınık Köy Ankara Murtaza-Abad 24<br />

Kınık Köy Ankara Ayaş 16<br />

Kınık Köy Ankara Çubuk 10<br />

181<br />

T A R İ H T E


1463 tahririnde haklarında sınırlı verilere sahip olduğumuz<br />

Ankara Yörükleri, 1523/30 ve 1571 tahrirlerine<br />

göre, Ulu Yörük, Kasaba Yörükleri, Haymana (Büyük ve<br />

Küçük), Karalar, Taceddinlü ve Aydın Beylü taifelerinden<br />

oluşmakta olup, her dönemde geniş konar-göçer<br />

nüfusunun bulunduğu alanlardan biri olan Ankara<br />

Sancağı’nın iskân coğrafyasını yurd olarak kullanmışlardır<br />

(Erdoğan, 2005:119-120). Ankara’nın batısında<br />

yer alan Etimesgut sınırları içindeki tarihi köyler,<br />

Kasaba Yörüklerinin gelip yerleştiği mekânlardır.<br />

Bu köylerle ilgili yapılacak incelemelerde arkeolojik<br />

kalıntılardan Osmanlı arşiv kayıtlarına kadar geniş<br />

bir kaynak taraması yapılmıştır. Özellikle “Başbakanlık<br />

Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı (BOA)<br />

NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi:1842/1843 tarihli,<br />

Ankara'ya Tâbi Kasaba-i Zîr'in Nüfus Defteri”, “Hicri:1260-1261,<br />

Miladi:1844/1845 tarihindeki, Emlak ve<br />

Arazi Vergileri (Temettuatı)”, “Tapu ve Kadastro Genel<br />

Müdürlüğü Arşivi’nden Etimesgut Köyüne ilişkin<br />

Ankara Mufassal Tahrir Defteri” kayıtları, Devlet ve<br />

Vakıf kayıtlarından ilgili belgelere göre tespit edilmiştir.<br />

Belgelerin orijinal kopyaları, transkripsiyonlarıyla<br />

birlikte yer almıştır. Yine köylerdeki tarihi kalıntılara,<br />

höyüklere, camilere, çeşmelere ve köprülere<br />

belgeleriyle birlikte yer verilmiştir.<br />

Etimesgut’un<br />

Tarihi Köyleri<br />

Bugün Etimesgut ilçemize bağlı olan köy, mahalle ve<br />

mevkilerin tarihi seyir içinde idari bölünmede bazen<br />

kasaba, bazen nahiye bazen de kaza olarak tanımlanan<br />

Zir dahilinde yer aldıkları görülmektedir.<br />

Ankara’ya tabi olan Zir, farklı zamanlarda idari statüsünde<br />

değişiklikler olmuş olup bugün Etimesgut sınırları<br />

dışındadır. Yine tarihte Etimesgut’un da dâhil<br />

olduğu bölgede var olan tarihi köyler, hem 1831 tarihli<br />

Osmanlı’nın ilk genel nüfus sayımında hem de<br />

1842/1843 tarihli nüfus sayımında yer almıştır. Bu nüfus<br />

sayımlarında tespit edilen 10 adet tarihi köy<br />

aşağıda yer almaktadır (Koltuk, 2016:42-44; BOA,<br />

NFS.d.01804). Osmanlı nüfus sayımında herhangi bir<br />

vergilendirmeye tabi olmadığından bu tarihler itibariyle<br />

(1831 ve 1842/1843) kadın nüfus sayılmamış,<br />

köydeki hane (ev) sayısı ile her hanedeki erkek nüfusa<br />

yer verilmiştir.<br />

182<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


XVI. YÜZYILDA ANKARA’DA OĞUZ BOYLARINA AİT YER ADLARI<br />

1831 Sayımı 1842/1843 Sayımı<br />

Sıra<br />

Köyün Adı<br />

Hane<br />

Sayısı<br />

Nüfus<br />

(Erkek)<br />

Köyün Adı<br />

Hane Sayısı<br />

Nüfus<br />

(Erkek)<br />

1 Ahi Mesud 7 30 Ahi Mesud 14 42<br />

2<br />

Aşağı Buruncu*<br />

(Yurtçu)<br />

13 37 Aşağı Yurtçu 13 23<br />

3 Bağlıca 14 37 Bağlıca 13 35<br />

4 Ballıkuyumcu 25 72 Balıkuyumcu 20 53<br />

5 Elvan 25 55 Elvan 19 41<br />

6 Eymirhan 14 32 Emiryaman 21 47<br />

7 Güğercinlik 6 14 Güvercinlik 6 14<br />

8 Şeydali (Şehidali) 27 74 Şehid Ali 27 80<br />

9 Yapracık 20 71 Yapracık 24 82<br />

10<br />

Yukarı Buruncu*<br />

(Yurtçu)<br />

12 33 Yukarı Yurtçu 10 30<br />

*Osmanlıca metin okumasında, ibarelerin yazılışının benzerliğinden dolayı Yurtcu ibaresi Buruncu olarak<br />

okunmuş olmalıdır.<br />

Tarihi Etimesgut Köyleri Nüfus Dağılımı<br />

tablosu incelendiğinde bugünkü Etimesgut<br />

sınırlarına dahil tarihi köylerden<br />

bir tanesinin nüfusunun aynı kaldığı, üç<br />

tanesinin nüfusunun arttığı, diğerlerinin<br />

ise nüfuslarının azaldığı tespit edilmiştir.<br />

Köylerden Güvercinlik her iki nüfus sayımında<br />

da 6 hane ve 14 nüfusa sahiptir.<br />

Emir Yaman’da ilk genel nüfus sayımında<br />

14 hane, 32 nüfus var iken sonraki nüfus<br />

sayımında 21 hane, 47 nüfus; Yapracık’ta<br />

20 hane, 71 nüfus varken sonraki nüfus<br />

sayımında 24 hane, 82 nüfus görülmüştür.<br />

Şehid Ali’de ise 27 hane sayısı değişmezken<br />

nüfus 74’ten 80’e çıkmıştır.<br />

Köylerden Ahi Mesud’da 1831 sayımında<br />

7 hane 30 nüfus yaşarken 1842/1843<br />

sayımında 14 hane 42 nüfusa ulaşmıştır.<br />

Aşağı Yurtçu köyünde ilk nüfus sayımında<br />

13 hane, 37 nüfus yaşarken hane<br />

sayısı aynı kalıp nüfus 23’e düşmüştür.<br />

Bağlıca’da 14 hane, 37 nüfus varken birer<br />

azalmayla 13 hane 35 nüfusa düşmüştür.<br />

Ballıkuyumcu’da ilk sayımda 25 hanede 72<br />

kişi yaşarken 20 haneye ve 53 kişiye düşmüştür.<br />

Elvan köyünde 25 hane 55 nüfus<br />

bulunurken 19 hane 41 nüfusa gerilemiştir.<br />

Yukarı Yurtçu’da ise 12 hane 33 nüfustan,<br />

10 hane 30 nüfusa düştüğü tespit<br />

edilmiştir.<br />

183<br />

T A R İ H T E


Hicri 1258/Miladi<br />

1842-1843 tarihli nüfus<br />

defterinin kapağı ve<br />

fihristi, transkripsiyonu<br />

ile birlikte verilmiştir.<br />

Ankara’ya Tâbi Kasaba-i Zîr’in Nüfus Defteri BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843<br />

184<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Zîr Kasabasının, Hicri:1258, Miladi:1842/1843 Tarihli Nüfus Defteri Fihristi<br />

Ankara’ya Tabi Kasaba-i Zîr’in Nüfus Defteri Fihristi<br />

Sıra<br />

No<br />

Sayfa<br />

No<br />

Köy Adı<br />

Hane<br />

Sayısı<br />

Nüfus<br />

Adedi<br />

1 1 Ovacık 37 96<br />

2 4 Busaklar 38 108<br />

3 8 Galabalar 8 35<br />

4 9 Bavlum 94 253<br />

5 16 Memlük 21 93<br />

6 18 Yakacık 32 88<br />

7 21 İvedikler 23 65<br />

8 22 Ma'cun 9 31<br />

9 24 Yuva 45 117<br />

10 27 Karacakaya 13 51<br />

11 29 Susuz 49 159<br />

12 33 Çakırlar 12 29<br />

13 34 İlgazi 12 41<br />

14 35 Ahi Mesud 14 42<br />

15 36 Elvan 19 41<br />

16 38 Güvercinlik 6 14<br />

17 39 Saraycık 15 36<br />

18 40 Cimşid 9 19<br />

19 41 Sincan 31 75<br />

20 44 Emiryaman 21 47<br />

21 46 Küçük İstanos 10 22<br />

22 47 Kayı 31 96<br />

23 50 Kökler 69 203<br />

24 55 Tatlar 6 17<br />

25 56 Anayurd 6 16<br />

26 57 Germeç 9 18<br />

27 58 Hızır Şeyh 7 17<br />

28 59 Güreş 18 46<br />

29 60 Kara Ahmet 35 89<br />

30 63 Bağır 10 30<br />

31 64 Müslüm 31 63<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi:1842/1843<br />

Sıra<br />

No<br />

Sayfa<br />

No<br />

Köy Adı<br />

Hane<br />

Sayısı<br />

Nüfus<br />

Adedi<br />

32 67 Şabanözü 72 177<br />

33 73 Yağmurbaba 12 28<br />

34 74 Hacı Tuğrul 37 81<br />

35 77 Poyraz 28 65<br />

36 79 Bacı 51 131<br />

37 84 Malı 8 16<br />

38 85 Alagöz 5 13<br />

39 85 Hisarlıkaya 30 81<br />

40 88 Şehid Ali 27 80<br />

41 90 Balıkuyumcu 20 53<br />

42 92 Aşağı Yurtçu 13 23<br />

43 93 Yukarı Yurtçu 10 30<br />

44 95 Esenler 10 21<br />

45 96 Polatlar 10 18<br />

46 97 Hisarcık 7 14<br />

47 97 Kötüoba 19 51<br />

48 99 Alcı 21 53<br />

49 101 Kurd Şeyh 4 14<br />

50 102 Peçenek 20 66<br />

51 103 Yapracık 24 82<br />

52 105 Bağlıca 13 35<br />

53 107 Kutuğin 14 38<br />

54 108 Alacaatlu 22 68<br />

55 110 Tahir 8 19<br />

56 111 Dodurga 39 102<br />

57 114 İncek 4 14<br />

58 114 Lodumu 23 78<br />

59 116 Alaatlu Çakırları 2 5<br />

60 117 Kızılcaşehir 5 16<br />

61 117 Çavundur 5 14<br />

62 118 Yalıncak 18 68<br />

63 120 Karakursun 13 43<br />

64 121 Balgad 16 48<br />

65 122 Hacı Abdi Paşa Çştliği 10 37<br />

66 123 Orman 3 6<br />

67 124 Samutlu 21 52<br />

185<br />

T A R İ H T E


Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />

Vilayet d’Angora (Cuinet, 1892:247)<br />

2.1<br />

ZİR/KASABA<br />

Bugün Etimesgut ilçesine bağlı olan köy,<br />

mahalle ve mevkilerin Osmanlı idari<br />

bölünmesinde Zir Kazası dâhilinde yer<br />

aldıkları görülmektedir. 16. yüzyılda Kasaba<br />

olarak varlığı devam eden Zir, 1552 yılında<br />

nahiye olur. Daha sonra Ankara Sancağına<br />

bağlı bir kaza olan Zir, tarihi seyir içinde bazen<br />

nahiye, bazen kaza bazen de kasaba olan<br />

bir yerleşim yeridir (Sezen, 2017:813). Çınar’a<br />

göre önceleri Ankara’ya bağlı olan Kasaba<br />

Nahiyesi daha sonra bugünkü Elmadağ ve<br />

Keskin bölgelerini içine alan Kasaba-i Bâlâ<br />

ve Çukurcak Nahiyesi ile Ankara’nın batısındaki<br />

yerleri kapsayan Kasaba-i Süflâ ve Bacı<br />

Nahiyesi (Çınar, 1993:11) olarak ikiye ayrılmıştır.<br />

Bazen ‘Kasaba’ bazen de ‘Kasaba-i<br />

Süfla’ olarak adlandırılan Zir’in Osmanlı<br />

döneminde Ankara Vilayetine bağlı dört<br />

sancaktan Ankara Sancağına bağlı bir kaza<br />

olduğu görülmektedir.<br />

186<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Anadolu’da belli başlı Yörük ve Türkmen grupları,<br />

Halaçoğlu, 2009:Haritalar<br />

Kasaba Yörükleri<br />

Ankara sancağının her tarafında yarı göçebe<br />

ve çoğu az nüfuslu oymaklara rastgelinir.<br />

Sancağın Kasaba kazasında,<br />

Yaylalu ve Aziz-Beğlu, Kara-Keçilü, Tos-<br />

Boğa teşekkülleri yaşamaktadır (Sümer,<br />

1972:181-182). Anadolu’nun Türkleşmesinde<br />

Ankara bölgesine yerleşen konar<br />

göçerler/yörükler, Ankara Yörükleri olarak<br />

tarihi kayıtlarda yer alır. Ankara Yörükleri,<br />

1523/30 ve 1571 tahrirlerine göre, Ulu<br />

Yörük, Kasaba Yörükleri, Haymana (Büyük<br />

ve Küçük), Karalar, Taceddinlü ve Aydın<br />

Beylü taifelerinden oluşmaktadır (Erdoğan,<br />

2005:119-120).<br />

Yusuf Halaçoğlu, “Anadolu’da Aşiretler,<br />

Cemaatler, Oymaklar (1453-1650)” kitabında<br />

Osmanlı arşivlerinde yer alan belgelere<br />

dayanarak 16. yüzyılda Kasaba’da/<br />

Zir’de yer alan ya da Kasaba Yörüklerinden<br />

olan boy, taife ve cemaatleri sıralamıştır.<br />

Bu sıralamada Türk boylarından Kayı,<br />

Eymür, Bayındır, Çavun(l)dur, Beğdili,<br />

Yıva, Bayat, Alayundlu, Salur, Yüreğir<br />

ile Barak boylarının alt gruplarının yer aldığı<br />

görülmektedir (Halaçoğlu, 2009:209-<br />

2444).<br />

187<br />

T A R İ H T E


Kasaba’da (Zir’de) yaşayan konar göçerler/<br />

yörükler, sefer halindeki ordunun et, süt,<br />

peynir, tereyağı gibi ihtiyaçlarını ücreti karşılığı<br />

temin etmekle de yükümlüydüler. Pek<br />

çok şehirdeki debbâğhânelerin ham madde<br />

kaynağı konar göçerler sağlamıştır. Öte yandan<br />

konar göçerler arasında avcı kuşlar yetiştirenler<br />

olduğu gibi orman işleriyle meşgul<br />

olan ve kereste üretenler, maden işletmeciliği<br />

ya da muhafızlığı yapanlar, derbendlerin<br />

muhafazasında görev alanlar da olmuştur.<br />

Konar göçerlerin önemli sayıda develere<br />

sahip olmaları Anadolu’da taşımacılık tekelini<br />

ellerine geçirmelerine imkân sağlamıştır.<br />

Sefer halindeki orduda taşımacılık da yine<br />

Türkmenler’den temin edilen develerle yapılmıştır.<br />

Konar göçerler yurt, alacık, topak ev,<br />

kıl çadır, kara çadır gibi çeşitli tür ve evsafta<br />

çadırlarda otururlar. Bununla birlikte bazı kışlaklarda<br />

küçük yerleşmeler ve barınaklar da<br />

yapmışlardır (Gündüz, 2002:161-163).<br />

Cemaat<br />

adı<br />

Taife Grup Boy Yurdu Sancak Nahiye/Kaza Kaynak<br />

Aziz Beğlü<br />

Kasaba<br />

Yörükleri<br />

Kara<br />

Keçilü<br />

Bayındır Akçapınar Ank Kasaba Nah.<br />

TKA,TD, Nr.76<br />

s:51a sene:979<br />

(1571-72)<br />

Bayındır - - Bayındır Bayındır k. Ank Kasaba Nah.<br />

Boğanlu - - - Arıklar m. Ank Kasaba Nah.<br />

Çavuldur - - Çavun(l)dur Çavuldur k. Ank Kasaba Nah.<br />

Çeltük Karalar Karalu Beğdili Dulkadir Yör. Ank Kasaba Nah.<br />

TKA,TD, Nr.76<br />

s:72b,73a sene:979<br />

(1571)<br />

TKA,TD, Nr.74<br />

s:82b sene:979<br />

(1571)<br />

TKA,TD, Nr.74<br />

s:61b sene:979<br />

(1571)<br />

TKA,TD, Nr.74<br />

s:80a-b sene:979<br />

(1571)<br />

Denüz - - Bayındır<br />

İğdecik-i Bala<br />

m.<br />

Ank<br />

Kasaba Nah.<br />

TKA,TD, Nr.74<br />

s:101a sene:979<br />

(1571)<br />

Eymür - - Eymür Eymür k. Ank Kasaba Nah.<br />

Eymür - - Eymür Kızılca Eymür k. Ank Kasaba Nah.<br />

TKA,TD, Nr.74<br />

s:47b sene:979<br />

(1571)<br />

TKA,TD, Nr.74<br />

s:66a sene:979<br />

(1571)<br />

Haymene-i<br />

Ulu ve Küçük<br />

Haymene - - Alkun k. Ank Kasaba Kaz.<br />

TKA, TD, Nr.76,<br />

s:155a sene:979<br />

Kara Kimelü - - - - Ank Kasaba Nah.<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:69b sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

Kara Koyunlu -<br />

Kara<br />

Koyunlu<br />

Yıva Hisarlu m. Ank Kasaba Nah.<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:89b sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

Kayı - - Kayı Kayıcık k. Ank Kasaba Nah.<br />

Kayı - - Kayı Kayı k. Ank Kasaba Nah.<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:69b sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:90a sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

188<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Hamzalı<br />

Kasaba<br />

Yörükleri<br />

- Bayad Ebrikek m. Ank Kasaba Kaz.<br />

BOA, TD, Nr.117,<br />

s:14 sene:929<br />

(1522-23)<br />

İran Şah<br />

Kasaba<br />

Yörükleri<br />

- Alayundlu Tutak m Ank Kasaba Kaz.<br />

BOA, TD, Nr.117,<br />

s:143 sene:929<br />

(1522-23)<br />

İsa Hacılu<br />

Ulu<br />

Yörük<br />

Taifesi<br />

- Kayı<br />

Balı Kuyumcu k.<br />

Kayadere m.<br />

Yakacık k.<br />

Kurdeşen k.<br />

Ank<br />

Kasaba Kaz.<br />

TKA,TD, Nr.76<br />

s:30b-31a<br />

sene:979 (1571-<br />

72)<br />

Kokduklu Karalu Karalu Beğdili Kureyşözünden Ank Kasaba Nah.<br />

TKA, TD, Nr.74, s:<br />

sene:979 (Haziran<br />

1571)<br />

Kuluslu<br />

Dulkadirli<br />

Türkmenleri<br />

Karalu Beğdili - Ank Kasaba Nah.<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:80a sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

Kayı - - Kayı Kayı k. Ank Kasaba Nah.<br />

Perâkende - - Kayı Gerder k. Ank Kasaba Nah.<br />

Perâkende - - Kayı Poslu k. Ank Kasaba Nah.<br />

Perâkende - - Kayı Elvan k. Ank Kasaba Nah.<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:90a sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

TKA, TD, Nr.76,<br />

s:196b sene:979<br />

(1571-72)<br />

TKA, TD, Nr.76,<br />

s:197a sene:979<br />

(1571-72)<br />

TKA, TD, Nr.76,<br />

s:197b sene:979<br />

(1571-72)<br />

Menteşelü<br />

Kasaba<br />

Yörükleri<br />

Kara<br />

Keçilü<br />

Barak - Ank<br />

TKA, TD, Nr.76,<br />

s:42a sene:979<br />

(1571-72)<br />

Sendellü<br />

Kasaba<br />

Yörükleri<br />

Kara<br />

Keçilü<br />

Eymür Karga Kavağı m. Ank Kasaba Nah.<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:100b sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

Ucurat - - - Ucurat Viranı m. Ank Kasaba Nah.<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:98b sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

Yağmurlar<br />

Kara<br />

Keçilü<br />

Kara<br />

Keçilü<br />

Kayı Alınpınar m. Ank Kasaba Nah.<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:92b sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

Yıva - - Yıva Yıva k. Ank Kasaba Nah.<br />

Yörükan - - Salur Dikilütaş m. Ank Kasaba Nah.<br />

Yörükan - - Salur İnceker m. Ank Kasaba Nah.<br />

Yörükan - - Salur Akpınar m. Ank Kasaba Nah.<br />

Yüreğir - - Yüreğir Yüreğir k. Ank Kasaba Nah.<br />

(Halaçoğlu, 2009:209-2444)<br />

189<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:52a sene:979<br />

(1571-72)<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:83a sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:89b sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:99b sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

TKA, TD, Nr.74,<br />

s:69a sene:979<br />

(Haziran 1571)<br />

T A R İ H T E


Zir/Kasaba ve Sof Üretimi<br />

Özellikle sof üretim ve ihracatının önemli bir<br />

ekonomik gelir kaynağı oluşturduğu dönemlerde<br />

ismi yurt içi ve yurt dışında sof ile ilgilenen<br />

herkes tarafından bilinen bir yer olan Zir’in<br />

merkezi, tarihi adıyla İstanos’tur. Zir, sof üretiminde<br />

en önemli kırsal merkezlerden birisidir<br />

ve ekonomik olarak güçlüdür. Sof dokumacılığı<br />

ve ticaretinin önemli olduğu yılların sonuna<br />

kadar Ankara ekonomisine önemli bir katkıda<br />

bulunmuştur. Ankara keçisinin o dönem en<br />

önemli yetiştiricileri Zir ve çevresinde yaşayanlardır.<br />

Ankara keçisi kırkım yapılması, 1930,<br />

Erman Tamur Koleksiyonu<br />

“Zir, daha önceleri İstanos adıyla adlandırılıyordu;<br />

Kepir ve Ankara Çayları’nın hemen<br />

kesiştiği noktada bulunan çok eski bir yerdir.<br />

Evlerinin dağın yamacında sıralandığı köy çok<br />

şirindir. Tren köyde durmaz, köyün yakınında,<br />

Engürü’nun sol yakasında bulunan ve yola<br />

hâkim Kesiktaş’ın kaya duvarları insan eliyle<br />

oluşturulmuş ve barınak ya da kilise olarak<br />

kullanılmış mağaraları ve oyukları gösterir.<br />

Ankara’ya trenle giderken, sağ tarafta, Çubukova<br />

ve Sincanköy istasyonları arasında, bunlardan<br />

birkaçı görülebilir. Zir’in tüm çevresi,<br />

özellikle de Ayaş Beli çevresi içinde, mağaraları<br />

ve Galatların oppida’sını düşündüren ama<br />

muhtemelen daha sonraki çağlara ait olan<br />

büyük bloklardan yapılmış surları barındırır”<br />

(Mamboury, 2014:291).<br />

Evliya Çelebi de Seyahatnamesinde Ankara<br />

yolu üzerinde konakladığı “Büyük Istanoz kasabası<br />

menzili” ifadesiyle Zir’in bakımlı ve korunaklı<br />

yapısını şöyle anlatır:<br />

“Ankara paşasının subaşılığı hükmünde 150<br />

akçe nahiye kazalarından Murtatova nahiyesi<br />

hududunda iki tarafı göklere çıkmış daracık derenin<br />

kenarında bin haneli, bağsız ve bahçesiz,<br />

camili, hamamı ve küçük sultan çarşılı bakımlı<br />

bir kasabadır.<br />

Bu kasabanın iki başında büyük kapıları var<br />

imiş. Sultan III. Mehmed zamanında Celâlî Karayazıcı,<br />

kapıları söküp şehri yağmalamış. Eğer<br />

o kapılar tamir olunsa bu kasabaya bir taraftan<br />

zafer mümkün değildir. Zira iki tarafı Samanyolu<br />

gibi göklere baş uzatmış, şahin, zağanos<br />

ve miskî kartal yuvaları, yalçın sipsivri kızıl ve<br />

sarı uçurum kayalardır ki insan bakmaya cür'et<br />

edemez. Van, Şebin Karahisarı ve Mardin Kalesi<br />

kayaları gibi heybetli, tehlikeli ve ibret verici<br />

kayalardır. Kimi Bîsötun Dağı gibi altı boştur,<br />

kimi ejderha gibi yukarıdan aşağı süzülmüş,<br />

kimi arslan görünüşlü, kimi fil cüssesi gibi türlü<br />

türlü acaip yapılı kayalardır” (Dağlı, 2008:533).<br />

Çelebi, Zir’deki sof üretimine “Bin adet sof<br />

(yün) ve muhayyer (hareli kumaş) işlenir tezgâh<br />

vardır derler” şeklinde değinirken buranın<br />

“dere içi olduğundan havasının gayet sıcak”<br />

“lâkin hoş muhayyeri” olduğundan beğenildiğini<br />

ifade eder (Dağlı, 2008:533) ki, Ankara’dan<br />

dönüş yolunda Istanoz kasabasına yeniden uğradığını<br />

da belirtir (Dağlı, 2008:566).<br />

190<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Zir Vadisi Evleri, Gökçe Günel Arşivi<br />

Zir Vadisi, Zağar köprüsü, Gökçe Günel Arşivi<br />

Yenikent Zir Vadisi Evleri, Gökçe Günel Arşivi<br />

Yenikent Zir Vadisinde bir okulda bayram kutlaması, 1950’li Yıllar, Antoloji Ankara, 2018<br />

191<br />

T A R İ H T E


1290 tarihli Ankara Vilayet Salnamesi’ne<br />

göre Zir Kazası’nda “Kaimmakam Rauf Bey,<br />

Naib Mehmed Niyazi Efendi, Mal Müdürü<br />

İbrahim Efendi ve Tahrirat Kâtibi Hayreddin<br />

Efendi” görev yapmaktadır (Ankara Vilayeti<br />

Salnamesi-1290, 2014:51). Ankara’ya mesafesi<br />

5 saat (Ankara Vilayeti Salnamesi-1290,<br />

2014:94) olarak ifade edilen Zir Kazası’nın<br />

yine aynı yıl İdare Meclisi ile De’avi Meclisi de<br />

şöyledir:Hicri 1258/Miladi 1842-1843 yılı nüfus<br />

sayımı bilgilerinin yer aldığı “Ankara’ya<br />

Tabi Kasaba-i Zir’in Nüfus Defteri”ne göre<br />

daha sonra Etimesgut sınırları dahilinde yer<br />

alacak olan Ahi Mesud, Aşağı Yurtçu, Bağlıca,<br />

Balıkuyumcu, Elvan, Emiryaman, Güvercinlik,<br />

Şehid Ali, Yapracık, Yukarı Yurtçu<br />

köylerinin isimlerine rastlanmaktadır.<br />

Hicri 1300/Miladi 1882-1883 tarihli Ankara Vilayet<br />

Salnamesi’ne göre Zir Kasabası merkez<br />

nüfusu 1.286 iken Zir’e bağlı köylerin (Zir Kurası)<br />

toplam nüfusu 7.190 olarak görülmektedir.<br />

Aynı yıl Ankara’nın toplam nüfusu ise<br />

109.854’dür (Ankara Vilayeti Salnamesi-1300,<br />

2014:153).<br />

Ankara Vilayeti Salnamesi-1290, 2014:197<br />

Ankara Vilayeti Salnamesi-1300, 2014:201<br />

192<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Vilayet Dahilinde Bulunan Nüfus-ı Mevcude ile Kasaba ve Kura ve Nevahinin Ta’dadını Mübeyyen Cedveldir.<br />

ANKARA SANCAĞI<br />

Esami-İ Kaza ve<br />

Nevahi<br />

İslam<br />

Rüm<br />

Milleti<br />

Ermeni<br />

Milleti<br />

Katalik<br />

Milleti<br />

Protestan<br />

Yahudi<br />

Milleti<br />

Kıbti<br />

Müslim<br />

Gayri<br />

Müslim<br />

Ankara Kasabası 5967 909 367 3837 12 215 25 11<br />

Ankara Kurası 2533<br />

Ayaş ve<br />

Mülhakatı<br />

4160<br />

Ayaş Kurası 5920<br />

Beypazarı<br />

Kasabası<br />

2996<br />

Ve Kurası 5642<br />

Nalluhan 405 292<br />

Kurası 6132 35<br />

Seferihisar 2675 1679<br />

Kurası 7703<br />

Zir Kasabası 40 1135 111<br />

Zir Kurası 7190<br />

Bala Kazası 11240 82<br />

Haymana Kazası 10482<br />

Çubukabad<br />

Kazası<br />

7145<br />

Yabanabad<br />

Kazası<br />

21107<br />

Mihalcık<br />

Kazası<br />

167<br />

Yekun-ı Ankara 102134 909 3483 2837 123 215 142 11<br />

(Ankara Vilayeti Salnamesi-1300, 2014:153)<br />

ZİR KAZASI<br />

Kaimimakam Rauf Bey<br />

Naib Mehmed Niyazi Efendi<br />

Mal Müdürü İbrahim Efendi<br />

Tahrirat Katibi Hayreddin Efendi<br />

İDARE MECLISI<br />

Reis<br />

Kaimimakam Bey<br />

Halil Efendi<br />

Emir Efendi<br />

Aza<br />

Hatib Hasan Ağa<br />

Karabet Ağa<br />

Katip<br />

Hayreddin Efendi<br />

193<br />

Reis<br />

Mümeyyizan<br />

Mal Refiki<br />

Rüsümat Memuru<br />

Kaza Sandık Emini<br />

DE’AVI MECLISI<br />

Naib Efendi<br />

Hafız Hasan Efendi<br />

Ali Bey<br />

Mardirus Ağa<br />

Hasan Ağa<br />

Agop Efendi<br />

Hafız Mustafa Efendi<br />

Kifork Efendi<br />

Ankara Vilayeti Salnamesi, Ankara-<br />

Kayseri-Kırşehir-Yozgat, 1290, III, Ankara<br />

Büyükşehir Belediyesi Yayınları,<br />

2014, Ankara Sayfa:51<br />

T A R İ H T E


Emeksiz Çiftliği<br />

(Ahimesud)<br />

1925 yılı Ankara’nın Güneybatısını Gösteren Fiziki Harita 1/200.000<br />

2.2<br />

AHİ MESUD KÖYÜ<br />

Ahi Mes’ud Köyü Etimesgut’u oluşturan<br />

tarihi 10 köyden birisidir. Alfabetik<br />

olarak ilk sırada gelen bu köy,<br />

Etimesgut’un merkezi durumundadır. Tarihi<br />

haritalarda Ahi Mesud’un bulunduğu bölge,<br />

Emeksiz Çiftliği olarak da geçmektedir. Köy;<br />

Osmanlı Arşiv kaynaklarında Ahi Mes’ud ve<br />

Akmasus isimleriyle adlandırılmıştır. Osmanlı<br />

idari bölünmesinde belirli hane sayısını kaybeden<br />

yerleşkeler köy statüsünü yitirerek çiftlik<br />

haline gelmektedir. Bu yönüyle Ahi Mes’ud<br />

Köyü de zaman içinde nüfus kaybı ve hane<br />

sayısı azalmasıyla çiftlik hâline dönüşmüştür.<br />

Hitit öncesi dönemden itibaren bir yerleşim<br />

ve ziraat yeri olan Ahi Mes’ud’ta yapılan tarihi<br />

kazı ve araştırmalarda (Bkz:Frigler Dönemi)<br />

bulunan Etimesgut (Frig) Aslanı, Emeksiz<br />

(Ahi Mes’ud) Çiftliğinde bulunmuştur.<br />

Bu köy, arkeolojik araştırmalar bakımından<br />

Ankara ve Türkiye açısından önemli bir yere<br />

sahiptir. Halen Anadolu Medeniyetleri müzesinde<br />

sergilenen ve Etimesgut’un sembolü<br />

durumunda olan ETİMESGUT ASLANI müzede<br />

bulunan eserlerin numaralandırılmasında<br />

ilk sıralarda gelmektedir.<br />

Ahimesut’ta bulunan Frig Aslanı M.Ö. 1200-<br />

700, Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />

194<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Karte von Kleinasien 1902-06, Richard Kiepert-Dietrich Reimer, Ölçek 1/400.000<br />

Ahi Mes’ud Köyü, Anadolu’nun Türkleşmesi<br />

sürecinde Kasaba Yörüklerinin yaşadığı<br />

bir köy durumundadır. Kitabımızın<br />

Zir kazası bölümünde geniş biçimde ele<br />

aldığımız Kasaba Yörükleri, konar göçerlikten<br />

yerleşik hayata geçmiş ve Osmanlı<br />

Devleti’nin yaptığı seferlerde ordunun bir<br />

kısım ihtiyaçları ile kendilerine düşen miktarda<br />

asker temini yapan bir topluluktur.<br />

Köye ait resmi kayıtlar; Ankara’nın önemli<br />

ahilerinden Ahi Mesud’un yaşadığı 1400’lü<br />

yıllardan itibaren Osmanlı arşivlerinde<br />

yer almaktadır. 438 numaralı Muhasebe-i<br />

Vilayet-i Anadolu Defteri’nin 364’üncü sayfasında<br />

Ahi Mesud’la ilgili kayıt mevcuttur<br />

(BOA, MVAD, 438, 1993:364). Ankara’nın<br />

en eski, 14 Mayıs 1583-12 Şubat 1584 tarihli<br />

1 Numaralı Şer’iyye Sicilinde Ahimesut<br />

köyüne ait kayıt bulunmaktadır. Bu<br />

kayıtta, Ahimes’ud (Etimesut) zaviyedarı<br />

Hüseyin Çe’nin Ahimesut köyündeki Badiheva<br />

işlerini görüp gözetmeğe Karlı’yı H.<br />

15 Muharrem 992/28 Ocak 1584 tarihinde<br />

vekil olarak atadığı belirtilmektedir (Ongan,<br />

1958:113).<br />

195<br />

T A R İ H T E


Ahi Mesud Türbesi, Etimesgut Belediyesi arşivi<br />

Ahi Mesud Kimdir?<br />

Etimesgut isminin esin kaynağı olan Ahi<br />

Mesud, Osmanlı devrinde Ankara’da yaşayan<br />

“Ahi Baba” denilen bir ahi reisidir.<br />

Ankara’ya Kırşehir’den geldiği kabul edilen<br />

Ahi Mesud’un mesleği debbağlık idi. Muhtemelen<br />

Kırşehir’de doğmuştur. Ahi Evrenin<br />

neslinden geldiği şeklindeki ifadeleri,<br />

akrabalık olarak kabul etmek yerine ahilik<br />

bağı, mesleki intisap olarak kabul etmek<br />

daha doğru olur (Hacıgökmen, 2014:135).<br />

Doğum ve ölüm tarihleri konusunda net bir<br />

bilgi bulunmamaktadır. Ahi Mesud Zaviyesi<br />

Miladi 1462 yılında oğlu Minnet’in tasarrufunda<br />

olduğuna göre bu tarihten önce vefat<br />

etmiş ve zaviyenin yanındaki bu mezarlığa<br />

defnedilmiş olmalıdır. Ahi Mesud’un ismi,<br />

Bağlıca Köyünde kurduğu zaviyesi ve oğlu<br />

Ahi Sinan’a ait Ahilik şeceresinden öğrenilmektedir.<br />

Ahi Mesud’un zaviyesi Bağlıca’da<br />

kurulu olduğundan zaviyeye ilişkin bilgiler<br />

Bağlıca Köyü kısmında detaylı şekilde ele<br />

alınmıştır. Ahi Mesud Köyü arazisinin gelirlerinin<br />

bir kısmı Ahi Mesud zaviyesine aittir.<br />

Ahi Mesud’un Sinan, Minnet ve Turud isminde<br />

üç oğlu vardır.<br />

Ahi Mesud’un oğulları<br />

Bunlardan Ahi Sinan şeceresi ile Ahi<br />

Mesud’dan daha meşhur olmuştur. Ahi<br />

Sinan’ın Kırşehir Müzesinde teşhir edilen<br />

Farsça ve Türkçe iki şeceresi önemli kaynaklardır.<br />

Ahi Sinan’ın Miladi 1471 yılında<br />

Ahi Mahmud’dan aldığı, Kırşehir Müzesinde<br />

teşhir edilen bu şecere çeşitli çalışmalarda<br />

tanıtılmıştır (Köksal, Kurdoğlu, Şenödeyici<br />

2008:20-87; Hacıgökmen, 2011:51-62).<br />

Ahi Turud isimli oğlu yazılı belgelerden bilinmektedir.<br />

Ahi Sinan’ın Şecerenamesindeki<br />

şahitlerden birisi Ahi Turud’tur (Köksal, Kurdoğlu,<br />

Şenödeyici 2008:20-87). Şecere sahibi<br />

Ahi Sinan’dan başka Minnet ismindeki oğlunu<br />

Hicri 867/Miladi 1472 yılında babasının<br />

Bağlıca’daki zaviye ve çiftliğini tasarruf etmesinden<br />

öğreniyoruz (BOA, 1522, TD.117,<br />

s.20). Ahi Minnet’e ait Yapracık köyünde Ahi<br />

Minnet Çiftlik vakfı olduğu 1522 tahririnde<br />

kayıtlıdır (BOA, TD.117, s.35a). Ahi Minnet’in<br />

bir çiftliği de Kasaba (Zir) Kazasına tabii Bayracuk<br />

köyünde yer almaktadır (BOA, TD 438,<br />

s.368b.).<br />

196<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahi Mesud Zaviyesi<br />

Çok sayıda arşiv belgesinde ismi geçen<br />

Ahi Mesud Zaviyesinin hiçbir kalıntısı günümüze<br />

gelmemiştir. Ahi Mesud Zaviyesinin<br />

durumu hakkında Bağlıca Köyünün<br />

yaşlılarının söylediği rivayetten başka bir<br />

bilgi bulunmamaktadır. Onlara göre zaviye<br />

köyün yenilenen eski mezarlığın kenarında<br />

idi. Mezarlıktaki büyük bir mezar<br />

da Ahi Mesud’un mezarı idi (Hacıgökmen,<br />

2011:55). Herhangi bir kitabesi olmayan<br />

bu mezar üzerine 2018 yılında altıgen<br />

planlı, baldaken tarzında açık bir türbe yapılmıştır.<br />

Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde Ankara<br />

ve çevresinde bulunan zaviyeler toplum ve<br />

devlet için önemli rol oynamıştır. Tasavvufi<br />

hareketler bakımından Ankara ve çevresinin<br />

çok önemli bir merkez olduğunu arşiv<br />

kaynakları göstermektedir. Etimesgut’ta<br />

bulunan Ahi Mesud Zaviyesinin bir ahi<br />

kuruluşuna ait olmasının yanında buradan<br />

gelip geçen insanların bedelsiz konaklayabildiği<br />

bir tesis olması yönünden<br />

önem kazanır. Zaviyenin vakfiyesi elimize<br />

geçmediğinden aynı dönemde Kahraman<br />

Kazan Tekke Köyünde kurulmuş olan Turasan<br />

Bey Zaviyesinin 1423 tarihli vakfiyesi<br />

bir zaviyenin çalışması bakımından bize<br />

yol göstermektedir.<br />

Yeğen Bey Vakfiyesi diye de bilinen bu<br />

vakfiyede “zaviye gelen her fukaraya açıktır.<br />

Zaviyede günde iki defa yemek pişirilir;<br />

orada hazır bulunanlar, misafirler, mukîm<br />

ve mücavir olanlar ondan yerler. Oraya binek<br />

hayvanı ile bir misafir gelirse hayvanına<br />

yulaf verilir. Eğer şanlı şerefli bir kimse<br />

misafir olarak gelirse onun şanına layık en<br />

güzel şekilde ona i’zaz ve ikrâm olunur. Zaviyenin<br />

kapısı daima açık bulunacaktır. Giren<br />

girer, çıkan çıkar. İsteyen, misafir olur<br />

gider; dileyen mücavir olarak kalır. Geceyi<br />

geçirmek isteyen yatar, gitmek isteyen gider.<br />

Oradan misafir kovulmaz, azarlanmaz,<br />

men olunmaz; nasıl isterse öyle yapar, misafire<br />

tabi olunur” (VGMA, 2113:326; Kılcı,<br />

2013:71).<br />

Ahi Mesud Zaviyesi Görevlileri<br />

Ahi Mesud Zaviyesinin geliri Bağluca köyünden<br />

elde edilen vergilerdir. Bağlıca<br />

köyünden hasıl olan gelirin dörtte biri<br />

Ankara’daki Ahi Şerafeddin Zaviyesine<br />

gitmektedir. Miladi 1522 yılında yapılan<br />

tahrirde Defter-i Köhne’de (863/1463 tarihli,<br />

BOA, MAD 9 nolu defter) zaviyenin<br />

meşihatını önceden Ahi Doğan’ın yürüttüğü,<br />

Ahi Mesud’un oğlu Ahi Minnet’in<br />

nezaret ettiği, tevliyetinin (yönetiminin)<br />

de Ahi İbrahim’de olduğu kayıtlı iken halen<br />

(1522 yılında) zaviyenin meşihatını Ahi<br />

Mesud’un neslinden Mehmed oğulları Ahi<br />

Hoca ile Ahi Babalı’nın yürüttüğü, vakfın<br />

tevliyetini de diğer oğlu Emre’nin yürüttüğü<br />

kayıtlıdır (BOA, TD.117, 20b). Tahrir<br />

defterlerine göre Miladi 1463 yılında 1.365<br />

akçe olan zaviyenin geliri 1530 ve 1571 yıllarında<br />

1.574 akçeye çıkmıştır (Erdoğan,<br />

2004:190).<br />

Osmanlı devrinde Ahi Mesud Zaviyesine<br />

yapılan görevli tayinleri konusunda çok<br />

sayıda arşiv belgesi vardır. Zaviye vakfına<br />

mütevelli olarak Hicri 1070/Miladi1659-60<br />

yılında Şeyh Mehmed tayin edilmiştir (Ankara<br />

ŞSD, 448:155). Vakfın mütevelli ve zaviyedarlık<br />

görevlerine Receb 1099/Mayıs<br />

1688 tarihinde Himmet Hoca tayin edilmiştir<br />

(Ankara ŞSD, 759-274-474).<br />

197<br />

T A R İ H T E


(Ankara ŞSD, 759-274-474)<br />

Vakfın zaviyedarlık görevine 1 Zilkade 1108 /<br />

22 Mayıs 1697 tarihinde Mustafa halife tayin<br />

edilmiştir (Ankara ŞSD, 763, 323, 601). Zaviyeye<br />

24 Cemaziyelevvel 1115 /12 Ekim 1703 tarihinde<br />

de başka bir tayin daha yapılmıştır (Ankara<br />

ŞSD-768-0058-2169). 24 Rebiulahir 1113/<br />

28 Eylül 1701 tarihli kayıt Ahi Mesud Zaviyesi<br />

vakfına Şeyh ve mütevelli tayini (Ankara ŞSD-<br />

80 ) ve 5 Muharrem 1114 /1 Haziran 1702 tarihli<br />

kayıt, Ahi Mesud Zaviyesi vakfına zaviyedar tayini<br />

hakkındadır (Ankara ŞSD-80). Vakfın yarım<br />

hisse tevliyet ve şeyhliğine, 20 Zilhicce 1187/ 4<br />

Mart 1774 tarihinde bu göreve layık olduğu kabul<br />

gören Hacı Bayram-ı Veli soyundan Tayyib<br />

(Ankara ŞSD, 763, 323, 601)<br />

Baba tayin edilmiştir (AŞSD, 850- 198 ). Zaviyenin<br />

nısıf zaviyedarlık, şeyhlik ve nezaret görevlerini<br />

müştereken yürüten iki görevlinin vefatlarından<br />

sonra 9 Safer 1217/ 11 Haziran 1802<br />

tarihinde yerlerine onların çocukları Ali ve Ali<br />

bin Ali tayin edilmiştir ( VGMA, 532, 71). Ali bin<br />

Ali’nin çocuksuz vefat etmesi üzerine zaviyedar,<br />

tevliyet ve meşihat görevlerini yürütmek üzere<br />

21 Ramazan 1229/6 Eylül 1814 tarihinde Hafız<br />

Hayreddin tayin edilmiştir (AŞSD, 900, 129, 168).<br />

198<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


(AŞSD, 850- 198)<br />

(VGMA; 532 :71)<br />

11 Cemaziyelevvel 1252 /24 Ağustos 1836<br />

tarihli bir belgede Hafız Hayreddin vefat<br />

edince oğulları Seyyid Ahmed Ataullah,<br />

Seyyid Mehmed Bahaeddin, Seyyid Hasan<br />

Tahsin ve Seyyid Hüseyin Hasib halifeler<br />

verdikleri dilekçede babalarının yerine müştereken<br />

görevlendirmelerini istemişlerdir.<br />

Zaviye hizmetlerinin yürütülmesi “ayende<br />

ve revendeye it’am-ı taam olunmak” ve<br />

hayratının imarını yerine getirmek şartı ile<br />

görevlendirilmiş ve kendilerine berat verilmiştir<br />

(BOA, EV MH 00025 00040). Zaviyenin<br />

bu tarihte faal olduğunu, burada gelip<br />

giden yolcuların ihtiyacının karşıladığını gibi<br />

gösterilmekte ise de gelir miktarının azlığı<br />

şüphe uyandırmaktadır. Gurrei Zilkade 1296<br />

/ 17 Ekim 1879 tarihli belgede uzun zamandır<br />

vakfın muhasebesinin yapılmadığından<br />

zaviyenin faal olup olmadığının araştırılması<br />

istenmiştir (BOA, EV MKT 00973 00004).<br />

199<br />

T A R İ H T E


(BOA, EV MKT 00973 00004)<br />

(BOA, EV MH 00025 00040)<br />

19 Rebiulevvel 1243/ 10 Ekm 1827 tarihinde<br />

Bağlıca, Hacıköy, Ayaş İncepelit ve Ahi Mesud<br />

Zaviyeleri zaviyedarlığına Hacı Bayram-ı<br />

Veli soyundan Seyyid Ahmed Baba ibni Seyyid<br />

Mehmed Said tayin edilmiştir (VGMA, 535:96).<br />

Osmanlı devletinin son zamanlarında mali sıkıntılardan<br />

kurtulabilmek için köylerdeki vakıf<br />

arazilerinin gelirlerine devletçe el konulmuştur.<br />

Devletçe işletilen bu arazilerin gelirlerinden<br />

mütevelliler ve vakıf evlatlarına düşen paylar<br />

ödeniyordu. Ahi Mesud Zaviyesi arazileri de<br />

devlet yönetimine geçince vakfın yöneticileri<br />

ücretlerini devletten almışlardır. 29 Şaban<br />

1264/31 Temmuz 1848 tarihli bir belgede<br />

vakfın mütevellileri Seyyid Ahmed Ataullah,<br />

Seyyid Mehmed Bahaeddin ve Seyyid Hasan<br />

Tahsin Efendi ücretlerinin ödenmesini talep etmektedirler<br />

(BOA, EV. MKT.01058.00334).<br />

( BOA, EV. MKT. 01058 .00334)<br />

200<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahi Mesud Köyü Nüfusu<br />

Osmanlı Devleti’nde ilk genel nüfus sayımının olduğu 1831 yılı nüfus verilerinin<br />

kayıtlı olduğu 1738 numaralı Ankara Nüfus Defterinin ikinci bölümünü oluşturan<br />

Kasaba-i Süfla’da 66 köy bulunmaktadır. 1831 yılı nüfus sayım sonucuna göre bu<br />

66 köyde toplam 3056 kişi, Ahi Mes’ud’da ise 7 hanede 30 nüfus yaşamaktadır<br />

(Koltuk, 2016:408).<br />

Ahi Mes’ud Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />

1 Süleyman Orta boylu kara sakallı 40<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

7<br />

2 Hüseyin Süleyman Sabi<br />

3 Ali Süleyman Sabi<br />

4 Halil Süleyman Sabi<br />

5 Ahmet Süleyman Sabi<br />

6 Mustafa Süleyman Sabi<br />

7 Mehmet Yeğeni, Ter bıyık 23<br />

8 İbrahim Yeğeni 20<br />

9 Şahabeddin Yeğeni 15<br />

10 Ali Yeğeni, Ölümü: H.1247/M.1831-1832 Sabi<br />

11 İsmail Yeğeni Sabi<br />

12 Bekir Yeğeni Sabi<br />

13 Kantemir Uzun boylu kara sakallı 35<br />

14 Ahmet Kardeşi, kara sakallı 30<br />

15 Ali Kardeşi, ter bıyık 24<br />

16 Mehmet Orta boylu kara sakallı 40<br />

17 Mustafa Mehmet Oğlu Sabi<br />

18 Bekir<br />

Uzun boylu kır sakallı, Çoban, Ölümü:<br />

H.1247/M.1831-1832<br />

19 Hüseyin Bekir Oğlu 16<br />

20 Ahmet Bekir Oğlu Sabi<br />

21 Ali Bekir Oğlu Sabi<br />

22 İbrahim Orta boylu kır sakallı 48<br />

23 Hasan İbrahim Oğlu, ter bıyık 20<br />

24 Hasan<br />

Orta boylu kır sakallı, Ölümü:<br />

H.1247/M.1831-1832<br />

25 Ahmet Yeğeni 15<br />

26 Veliyüddin Yeğeni Sabi<br />

27 Hüseyin<br />

Uzun boylu sarı sakallı, Ölümü:<br />

H.1247/M.1831-1832<br />

28 Ali Hüseyin Oğlu 15<br />

29 Mehmet Hüseyin Oğlu Sabi<br />

30 Ömer Hüseyin Oğlu Sabi<br />

201<br />

50<br />

50<br />

45<br />

T A R İ H T E


Hicri 1258/Miladi 1842-1843 yılı nüfus sayımı<br />

bilgilerinin yer aldığı “Ankara’ya Tabi<br />

Kasaba-i Zir’in Nüfus Defteri”ne göre daha<br />

sonra Etimesgut sınırları dahilinde yer alacak<br />

olan Ahi Mesud Köyünün ismine rastlanmaktadır.<br />

Bu sayımda Ahi Mesud Köyünde 14<br />

hane, 42 nüfus olduğu görülmektedir. Ayrıca<br />

Hicri 1300/Miladi 1882-1883 tarihli Ankara Vilayet<br />

Salnamesi’ne göre Zir’e bağlı köylerin<br />

(Zir Kurası) toplam nüfusu olan 7.190 içinde<br />

Ahi Mesud Köyünün nüfusu da dahildir (Ankara<br />

Vilayeti Salnamesi-1300, 2014:153).<br />

Ahimesud Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:77-79<br />

202<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Karye-i Ahimesud Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

1<br />

1 Süleyman Ahmet Orta boylu kara sakallı 56 Köy muhtarı<br />

2 Hüseyin Süleyman Orta boylu ter bıyıklı 22<br />

3 Ali Süleyman Orta boylu 18 Redif süvari askeri<br />

4 Mustafa Süleyman - 9<br />

5 Mehmet Süleyman - 4<br />

6 Halil Süleyman Şâbb emred 14<br />

2 7 Bekir Alikoca Orta boylu kara bıyıklı 26 Çiftçi<br />

3<br />

8 Deli Mehmet Hüseyin Uzun boylu kumral sakallı 33 Çiftçi<br />

9 İbrahim Hüseyin Orta boylu sarı bıyıklı 29 Redif askeri<br />

10 Şahabeddin Hüseyin Orta boylu ter bıyıklı 22<br />

11 Ali Hüseyin Orta boylu 17<br />

12 Hüseyin Deli Mehmet - 3<br />

4 13 Kanber Baba oğlan Orta boylu kara sakallı 53 Kirli Çiftçi<br />

5<br />

14 Ahmet Baba oğlan Orta boylu kara sakallı 49 Kirli Çiftçi<br />

15 Halil Ahmet - 2<br />

6 16 Hacı Mehmet<br />

Manka oğlu<br />

Mustafa<br />

Uzun boylu kumral sakallı 47 Çiftçi<br />

7<br />

17 Mehmet Hüseyin Orta boylu kır sakallı 64 A’yan Çiftçi<br />

18 Mustafa Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 22<br />

19 Süleyman Mehmet Orta boylu kır sakallı 59 Dacik oğlu Çiftçi<br />

8<br />

20 Mustafa Süleyman Orta boylu ter bıyıklı 19<br />

21 Mehmet Süleyman Orta boylu 18 Asakir-i mansurede<br />

22 Hasan Süleyman Orta boylu 17<br />

23 Süleyman Mehmet Uzun boylu ak sakallı 75 İmam oğlu Çiftçi<br />

9<br />

24 Salih Süleyman Orta boylu sarı sakallı 33 İmam oğlu Çiftçi<br />

25 Ahmet Süleyman Orta boylu ter bıyıklı 20 İmam oğlu Mansure askerinde<br />

26 Ali Süleyman - 10 İmam oğlu<br />

27 Mustafa Ömer Uzun boylu kumral sakallı 34 Evran oğlu Çiftçi<br />

10<br />

28 Mehmet Ömer Orta boylu terbıyıklı 22 Evran oğlu Mansure askerinde<br />

29 Osman Ömer Orta boylu terbıyıklı 20 Evran oğlu Kolu çolak<br />

30 Ahmet Ömer Şabb emred 13 Evran oğlu<br />

31 Kara Mehmet Süleyman Orta boylu ak sakallı 77 Çiftçi<br />

11 32 Hasan Ömer Orta boylu 15 Oğulluğu<br />

33 Süleyman Kara Mehmet Orta boylu kumral bıyıklı 26 Askerden muhrec<br />

34 Feyzullah Mustafa Kısa boylu kır sakallı 70 Çiftçi<br />

12 35 Mustafa Feyzullah Uzun boylu kumral sakallı 34 Çiftçi<br />

36 Halil Feyzullah Orta boylu 16 Meczub<br />

37 Hüseyin Mehmet Orta boylu kara sakallı 45 Demirci oğlu Çiftçi<br />

38 Hasan Mehmet Şabb 8 Demirci oğlu<br />

13<br />

Oğulluğu, Bâ tezkere-i<br />

39 Ali Mehmet Orta boylu kumral bıyıklı 25<br />

Hazret-i Seraskerî<br />

Asakirden muhrec<br />

40 Musa efendi Osman Orta boylu kır sakallı 54 Köy imamı<br />

14 41 Halil Musa efendi Şabb 9<br />

42 Osman Musa efendi Şabb 7<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:77-79<br />

203<br />

T A R İ H T E


Ahi Mesud Köyü Vergileri<br />

Osmanlı Döneminde kişiye kazanç sağlayacak<br />

her türlü mal varlığı, tarla, bağ, bahçe,<br />

ev, dükkân, hayvanlar ve bundan başka gelir<br />

getiren bir mesleği varsa bunların hepsi tespit<br />

edilmiştir. Bu çerçevede her mükellefin<br />

kişisel servetine ve senelik kazancına göre<br />

vergilendirilmesi yoluna gidilerek bu bilgiler<br />

Temettuat defterlerine kaydedilmiştir.<br />

Ahi Mesud Köyü Sakinlerinin<br />

Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

Temettuat defterlerinde geçmişe dönük olarak<br />

aile ve sülale tespiti, her ailenin lakabı ile<br />

yıllık vergisi, sosyo-ekonomik yapısı ve toplumsal<br />

konumu gibi veriler elde edilebilir;<br />

köylerin eski isimlerini, köyün toplam gelirlerini<br />

bulmak ve öğrenmek de mümkündür.<br />

Defterlerin sonunda köyün tamamının vermiş<br />

olduğu toplam vergi miktarı yazıldıktan<br />

sonra köyün ihtiyar heyetinden iki/üç kişi ile<br />

muhtarın ve imamın isim ve mühürleri yer almaktadır.<br />

Burada Hicri 1260-1261 yılı temettuat defterindeki<br />

Ahi Mesud Köyünün emlak ve arazi<br />

ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna<br />

yer verilmiştir. Transkripsiyon verilirken<br />

köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş,<br />

yer darlığından ve ayrı bir çalışmasının<br />

konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer<br />

kişilerin temettuatı icmalen (özet olarak) yer<br />

almıştır.<br />

BOA, ML.VRD.<br />

TMT.d.01305, Hicri:1260-1261,<br />

Miladi:<br />

1844/1845, Sayfa:4<br />

204<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahi Mesud Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01305, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2,3<br />

205<br />

T A R İ H T E


Ahi Mesud Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01305, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />

206<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahi Mesud Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01305, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-4<br />

207<br />

T A R İ H T E


Şer’iye Sicillerinde Ahi Mesud Köyü<br />

Osmanlı Dönemi’nde insanlar arasındaki hukukî ilişkilere dair kayıtlar, şer’iye sicilleri adıyla<br />

tutulmuştur. Bu defterler, kadılar tarafından tutulan ve Osmanlı hayatının aile, toplum, ekonomi<br />

ve hukuk gibi birçok alanının tarihi için veriler içeren en önemli kaynaklardır. Kadıların Osmanlı<br />

sistemindeki etkin rolleri sebebiyle şer‘iyye sicilleri sosyal ve yerel tarih çalışmalarında<br />

da kullanılmaktadır. Kadı sicilleri de denen bu belgeler de vefat eden kişilerin miras paylaşım<br />

ve ilamından bir camiye imam atanmasına kadar bugünkü manada hukuki ya da cezai pek çok<br />

muamele ile davalara ait 500 yılı aşkın kayıtlar mevcuttur. Burada örnek olması bakımından<br />

Ahi Mesud Köyünden Hüseyin b. İbrahim’in vefatı üzerine dayısı Mehmed Ağanın talebiyle<br />

tereke tespitine ve bu terekeden eşi Havva ile oğlu Şükrü’ye düşen paylara yer verilmiştir.<br />

Ahi Mesud Köyüne Ait Şer’iye Sicili Örneği (Tereke)<br />

BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0029, Numara: 81<br />

208<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


MŞH_ŞSC_d_00783_0029, Numara: 81<br />

Ankara Vilayet-i celilesi dahilinde Zîr Kazası’na tabi’ Ahi Mesud Karyesi’nde sakin iken bundan akdem vefat eden<br />

Hüseyin ibn-i İbrahim’in veraseti zevce-i menkuhe-i metrukesi Hava bint-i Ali ile sulbî sagir oğlu Şükrü’ye münhasıra<br />

olduğu inde’ş-şer’i’l-enver zahir ve mütehakkık olduktan sonra sagir-i mezbûr Şükrü’nün pederi müteveffâ-yı<br />

mezbûrdan müntakil malını hıfza ve tesviye-i umurunu rü’yete taraf-ı şer’den bâ hüccet-i şer’iyye vasî nasb ve tayin<br />

olunan karye-i mezbûre ahalisinden dayısı Mehmed Ağa ibn-i Hasan’ın taleb ve ma’rifetleri ve ma’rifet-i şer’ ile<br />

tahrir ve beyne’l-verese ve bi’l-müzayede tevzî’ ve taksim olunan tereke-i müteveffâ-yı mezbûrdur ki ber vech-i âtî<br />

zikr ve beyan olunur. Fi 13 Muharrem sene 308<br />

Aded Kuruş Para<br />

Aded Kuruş Para<br />

Yorgan 1 35<br />

Döşek 1 30<br />

Yüz yasdık 1 10<br />

Mukaddem müteveffiye olan<br />

zevcesinden hisse alacağı 78 20<br />

Heğbe 1 20<br />

Hoşab tası 1 19<br />

Kuşhane 1 21<br />

Sahan 1 10 10<br />

Tepsi 1 21<br />

Sahan 2 15 20<br />

Tas 2 15 20<br />

Kapaklı tencere tava 2 15 10<br />

Kapaklı tencere 1 28<br />

Kapaklı sagir tencere 1 8<br />

Helke 1 19<br />

Kebir tava 1 11 10<br />

Heğbe 1 18<br />

Mendil 1 10<br />

Yale 1 19<br />

Çuval çift 1 30<br />

Sagir çuval 2 19<br />

Kazgan 1 43<br />

Yatak takım - 30<br />

Yasdık 1 8<br />

Koton işlik 1 21<br />

Yaba 1 5<br />

…. 1 2<br />

…. 1 3<br />

Orak 2 2<br />

Tırpan 2 5<br />

Ades 1 30<br />

Koyun Ru’s 6 210<br />

Keçi Ru’s 1 50<br />

Kuzu Ru’s 2 40<br />

Mısır … 10 39<br />

… 1 32 10<br />

Kara sığır öküz 2 550<br />

….. 2 100<br />

Çift takımı 1 21<br />

Hırdavat-ı menzil - 20<br />

Nühasî kırba 3 30<br />

Köhne çuval 1 2<br />

Dakik yarım 4 24<br />

Bulgur yarım 2 12<br />

Köhne şalvar 1 20<br />

Kara sığır düğesi 1 110<br />

Karye derununda mülk-i menzil - 150<br />

Mezrû’at-ı hınta yarım bi’n-nısf 3 30<br />

BOA, MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Sayfa:154, Numara 52<br />

Yekûn<br />

1679 Kuruş<br />

1177<br />

502<br />

Kuruş<br />

Şahadet delaletiyle …<br />

zimmetinde Abdi Paşa<br />

hazretlerine deyn-i müsbitesi 676<br />

Sagir-i mezbûrun<br />

validesinden hisse 200<br />

……. 20<br />

Mihr-i müeccelinden zevcesine<br />

zimmetinde deyni 230<br />

Harc-ı Kassam ve kısmet ve<br />

kaydiye ve masarif-i saire 44<br />

Para<br />

Sahhü’l-bâki li’t-taksim-i beyne’l-verese<br />

Kuruş Para<br />

Hisse-i zevce-i mezbûre Hava 65 10<br />

Hisse-i ibnü’l-mezbûr Şükrü 436 30<br />

Bâlâ-yı defter-i kassamda murakkam müteveffâ-yı<br />

mezbûrdan zevce-i mezbûre Hava hisse-i musîbesini ahz<br />

u kabz eyledikden sonra sagir-i mezbûr Şükrü’nün pederi<br />

müteveffâ-i mezbûrdan müntakil hisse-i musîbesi olan<br />

ber vech-i bâlâ dört yüz otuz altı kuruş otuz para vechü’lhıfz<br />

vasî mezbûr Mehmed Ağa’ya tamamen ve kamilen<br />

teslim olunduğu işbu mahalle şerh verildi (BOA, MŞH_<br />

ŞSC_d_00783_0029, Numara:81).<br />

209<br />

T A R İ H T E


AŞAĞI YURTÇU<br />

210<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Aşağı Yurtçu köy konağı, Etimesgut Belediyesi arşivi<br />

211<br />

T A R İ H T E


1935 Yapracık 1/25.000<br />

2.3<br />

AŞAĞI YURTÇU KÖYÜ<br />

Etimesgut’u oluşturan tarihi köylerden<br />

Aşağı Yurtçu, tarihi seyir içinde ‘Aşağı<br />

Yurtçu’ ve ‘Zir Yurtçu’ isimleriyle anılmıştır.<br />

Yapılan araştırmalar, 1073’te Ankara’nıın<br />

fethi ile başlayan Ankara çevresinin Türkleşmesi<br />

sürecinde köyün 1400‘lü yıllardan beri bir<br />

Türk yurdu olarak kullanıldığını göstermektedir.<br />

Birsen Edanur Yıldırım, 2006 yılında yapmış<br />

olduğu ‘Ankara Sancağı’nın Tarihi Coğrafya<br />

Bakımından Yerleşme ve Nüfusu (1871-1907)’<br />

başlıklı bilimsel çalışmasında Zir Kazasına bağlı<br />

olarak Aşağı Yortucu ismiyle bu köyü listeye<br />

almıştır (Yıldırım, 2006:154). Richard Kiepert’in<br />

1902 yılında çizdiği haritada Aşağı Yurtçu Köyü<br />

Yourtdji ve Ja’urtdji şeklinde yer almıştır.<br />

Muhtemelen sonraki çalışmalarda Yurtçu kelimesi<br />

ingilizce telafuzu ile Yoghurtcu olarak<br />

kayıtlara geçmiştir.<br />

Hititler ve Frigler dönemlerinden itibaren<br />

yerleşim yeri olan bu topraklar, Selçukluların<br />

1040 yılında Gaznelilere karşı elde ettikleri<br />

Dandanakan Zaferinden sonra kitleler halinde<br />

Anadolu’ya göç eden Oğuzların (Sevim,<br />

1987:19-22) en uç noktalarından biri olmuştur.<br />

Ankara ve Etimesgut Türkler tarafından ilk<br />

kez Malazgirt zaferinden hemen sonra 1073 yılında<br />

fethedilir. Bölge bu dönemde Bizanslılar,<br />

Danişmendliler ve Selçuklular arasında birkaç<br />

kez el değiştirir.<br />

212<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000<br />

Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />

Karte von Kleinasien 1902-06, Richard Kiepert-Dietrich<br />

Reimer, Ölçek 1/400.000<br />

1071’den sonra Anadolu kapıları kendine<br />

ardına kadar açılan Türkmenler, Moğol<br />

saldırılarının da tesiriyle, çok kısa bir sürede<br />

Anadolu’yu doğudan batıya, güneyden<br />

kuzeye önce kılıç gücüyle, sonra da<br />

iman gücüyle ve gönül diliyle adım adım<br />

fethetmişlerdir. Bu fetih harekâtında akıncı<br />

alperenlerin olduğu kadar, gönüller fâtihi<br />

dervişlerin ve onların lokomotifliğini yapan<br />

velilerin, şeyhlerin ve ahilerin yeri ve önemi<br />

büyüktür. Hristiyan nüfusun en yoğun olduğu<br />

Orta Anadolu’ya (Kapadokya yöresine)<br />

Hacı Bektaş-ı Velî, Mevlânâ Celâleddin-i<br />

Rûmî, Ahi Evran-ı Velî, Ahi Mesud, Ahi Elvan,<br />

Şeyh Edebâli, Aşık Paşa (babası Muhlis<br />

Paşa/dedesi Baba İlyas), Hacı Bayram-ı<br />

Velî, Tapduk Emre, Yunus Emre, Süleymân-ı<br />

Türkmânî, Kaya Şeyhi, Ahmed-i Gülşehrî<br />

gibi nice kutlu şahsın yerleşmesi ve Orta<br />

Anadolu’yu birkaç yüzyıl içinde madde ve<br />

mânâsıyla İslâm-Türk vatanının kalesi hâline<br />

getirmeleri tesadüfle izah edilemez. Hâlâ da<br />

öyle olduğu gibi, Orta Anadolu, Anadolu<br />

Türk tarihinin başından beri Oğuz-Türkmen<br />

unsurlarının, hatta başka Türk boylarının<br />

zor günlerde ana kucağı misali sığınacağı<br />

bir güvenlik bölgesi olmuştur. Dolayısıyla<br />

11. yüzyıldan beri sürekli çeşitli Türk göç ve<br />

iskân hareketleriyle nüfusunu tazelemiş ve<br />

artırmıştır (Günşen, 1997:62-63).<br />

Anadolu fetholmaya başlayınca Sultan Melikşah<br />

ve veziri Nizamü’l-Mülk, Türk elinde<br />

ve Horasan’da bulunan Türk oymaklarını<br />

oba oba alarak Anadolu’nun bütün bölgelerine<br />

yerleştirir. Çiftçiler ovalara, tüccar ve<br />

esnaf şehirlere, sürü sahibi Türkmenler de<br />

yaylak ve kışlaklara yerleştirilerek Anadolu<br />

bir Türkmenistan haline getirilir. Anadolu’ya<br />

yerleştirilen Türkmenler köylerine kendi<br />

adlarını verirler ve halen bunlar bu isimlerle<br />

yaşamaktadırlar. On birinci yüzyılda en<br />

kalabalık Türkmen Oğuz kabilelerinin göçü<br />

gerçekleşerek Anadolu’yu Türkleştirmişler<br />

(Şapolyo, 1972:110-111) bu arada Ankara<br />

ve Etimesgut da tam bir Türk Yurdu olmuştur.<br />

Esasen “Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm<br />

Medeniyeti” adlı eserinde Prof. Dr. Osman<br />

Turan’ın da belirttiği gibi Selçuklu devri<br />

kaynakları ve hususiyle vakfiyeleri en fazla<br />

Türkleşen Orta Anadolu’da, Ankara, Kırşehir,<br />

Yozgat, Çorum, Kastamonu, Çankırı<br />

ve Eskişehir vilâyetleri Türk Muhaceretinin<br />

tekâsüf ettiği, ilk Türkmenlere yurt ve otlak<br />

vazifesi gördüğü yerlerdir. Bizans devrinde<br />

de az meskûn bulunan bu havali halkı, Türk<br />

akınları karşısında yerlerini terk ederek garba<br />

doğru çekildikleri için bu vilâyetler kesif<br />

bir şekilde Türkleşmiştir.<br />

213<br />

T A R İ H T E


XII. ve XIII üncü asır vakıf kayıtları da bu hususu<br />

açıkça göstermekte ve yer adları tamamıyla<br />

Türkleşmiş bulunmaktadır (Turan, 1969:280).<br />

Bu durumu Günşen de “sayıları 52’yi bulan<br />

Oğuz ve Oğuz dışı Türk boy, aşiret, oymak ve<br />

cemâatinin bu yöreyi yurt tutup izler bırakmış<br />

olması, bu yörenin 11. yüzyıldan bu yana yoğun<br />

bir Türk nüfusuna sahip olduğunu göstermektedir.<br />

11. yüzyılda başlayan Türkmen<br />

göç ve iskân hareketi, bu vatan köşesini,<br />

bütün köy, dağ, tepe, ova, dere, ırmak vb.<br />

yer adlarına kadar Türkleştirmiştir” (Günşen,<br />

1997:62) şeklinde ifade eder..<br />

1400’lü yıllardan itibaren Aşağı Yurtçu’ya<br />

yerleşen Kasaba Yörükleri de Anadolu’nun<br />

Türkleşmesi sırasında tarihi öneme sahip işlevler<br />

yürütmüşlerdir. Konar göçerlikten yerleşik<br />

hayata geçen Kasaba Yörükleri, Osmanlı<br />

Devleti’nin yaptığı seferlerde kendilerine düşen<br />

miktarda orduya asker temini yapan bir<br />

topluluktur. Osmanlı arşiv kayıtlarında köy ile<br />

ilgili tarihi bilgilere kısmen ulaşmak mümkündür.<br />

En eski kayıtlardan olan 20 Kasım 1588-<br />

11 Temmuz 1590 tarihli Ankara’nın 2 Numaralı<br />

Şer’iyye Sicilinde H.13 Zilkade 997/M. 23<br />

Eylül 1589 tarihli “Yurtçu köyünden Hızır oğlu<br />

Hasan elinde bulunan bileği altı kaşka yava<br />

al kısrağın, Subaşının adamı Ali’ye teslim<br />

edildiğine ve günde 4 akçe yem bedeli takdir<br />

olunduğuna dair” hüccet yer almaktadır<br />

(Ongan, 1974:19). Köyün yaşlıları, Hızıroğlu<br />

Hasan’ın “Sarıoğulları” sülalesinin dedesi<br />

olduğunu rivayet etmektedir. Yine aynı Şer’iyye<br />

Sicilinde “Yurtçu köyünden İsabalı’nın,<br />

Dergâh-ı Âlî’den H. Mustafa Çavuş’a kefil<br />

olduğu hususunda” (Ongan, 1974:47) hüccet<br />

olduğu görülmektedir.<br />

Köye Aşağı Yurtçu isminin verilmesı şu şekilde<br />

rivayet edilmektedir: “Köy, geçmiş tarihinde<br />

zengin, varlıklı insanların yaşadığı bir yerdir.<br />

Halk zengin olduğu kadar aynı zamanda milli<br />

manevi değerlerine sahip çıkan mütevazi insanlardır.<br />

Halkın mütevaziliklerine atfen Yurtçu<br />

ismi Aşağı Yurtçu olarak değiştirilmiştir.” Yine<br />

aynı çerçevede köyün Türkler tarafından ilk<br />

yerleşiminin Kayı boyuna mensup kişilerce yapıldığı<br />

belirtilmektedir.<br />

Bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu<br />

sağlayan da Kayı boyudur. “İlk Osmanlı<br />

müverrihi (tarihçisi) Ahmedi, Osman Beğ’in<br />

babası Ertuğrul Beğ’in yoldaşlarını Oğuz olarak<br />

vasıflandırmaktadır. XIII. yüzyıldan itibaren<br />

Hıristiyanlar Anadolu’ya Türkiye ve Türkistan<br />

ve Türklere de eskiden olduğu gibi, Türk demekte<br />

Müslümanlar da daha ziyade Türkmen<br />

adını kullanmaktadırlar. Türkiye Türkleri ise<br />

kendilerini, çok değer verdikleri ve şerefli bir el<br />

saydıkları Oğuzlar’ın torunları saymaktadırlar”<br />

(Sümer, 1972:220).<br />

Malum olduğu gibi Osman Bey’in babası Ertuğrul<br />

Gazi, bir Türkmen oymağı beyidir. Bu<br />

oymağın Söğüt yöresine, bazı Osmanlı kaynaklarında<br />

belirtildiği gibi, Ankara’dan gittiği<br />

kabul edilmektedir. Osmanlı hanedanının Kayı<br />

boyundan olduğunu ilk defa söyleyen müellif,<br />

eserini II. Murad devrinde yazmış olan Yazıcıoğlu<br />

Ali’dir. Hanedan arasında II. Murad’ın<br />

(1421-1451) Oğuzlar’a ve bu boya mensup sayılmağa<br />

özel bir önem verdiği görülmektedir.<br />

Kayı damgasının onun bazı sikkelerinde (paralarında)<br />

bulunduğu bilinmektedir. Daha sonra<br />

gelenler, Kayı boyu damgasını silahlara işlemeye<br />

devam etmişlerdir.<br />

Etimesgut ve çevresindeki arkeolojik kazılar<br />

ve araştırmalar sonucunda elde edilen<br />

verilere göre ilk çağlardan beri bir yerleşim<br />

yeri olduğu düşünülen Aşağı Yurtçu Köyü,<br />

1400’lü yıllardan bu yana bir Türk yurdu olarak<br />

kayıtlara geçmiştir.<br />

Aşağı Yurtçu Köyünden, asagiyurtcukoyu.tr.gg<br />

214<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Aşağı Yurtçu Köyü Nüfusu<br />

Hicri 1247/Miladi 1831-1832 yılı nüfus verilerinin<br />

kayıtlı olduğu 1738 numaralı Ankara<br />

Nüfus Defterinde Aşağı Yurtçu’nun<br />

Aşağı Buruncu ismiyle geçtiği görülmektedir.<br />

Osmanlı Devleti’nde ilk genel nüfus<br />

sayımı olan bu sayımda Aşağı Yurtçu’nun<br />

bağlı olduğu Kasaba-i Süfla’da 66 köy bulunmaktadır.<br />

Bu 66 köyde toplam 3056,<br />

Aşağı Yurtçu’da ise 13 hanede 37 nüfus<br />

sayılmıştır. Vergi ve asker temini temelli<br />

olarak ele alınan bu sayımda kadın nüfus<br />

yer almamakta sadece erkek nüfusa yer<br />

verilmektedir. Bu sayımda Aşağı Yurtçu’da<br />

Çakır, Küçük, Fırka, Caferoğlu sülaleleri<br />

belirtilmiştir (Koltuk, 2016:44, 408).<br />

Köyde tespit edilen sülaleler şunlardır:<br />

• SARIOĞULLARI (Pehlivanlar, Demireller,<br />

Kelbekirler, Yılmazlar, Çiçektepe<br />

Köyü Acısular)<br />

• KÖTÜHASAN (Yalçınlar)<br />

• HALIKOCALAR (Kılıçarslanlar, Bozkurtlar,<br />

Sertdemirler)<br />

• BABA OĞULLARI (Gözükaralar)<br />

• SÜLÜLER (Ünverler, Suyusertler)<br />

• KOCAOĞULLARI (Örseller, Ünallar)<br />

• İMAMOĞULLARI (Gökdemirler)<br />

• MURATOĞULLARI (Gökmenler, Köksallar)<br />

• CIRIKLAR (Göksular)<br />

• KESSEKLER (Kızılkanlar)<br />

Yıllara göre köy nüfus verileri<br />

2007 678<br />

2000 624<br />

1997 570<br />

Aşağı Yurtçu Köyünden, asagiyurtcukoyu.tr.gg<br />

Aşağı buruncu (Yurtçu) Köyü Nüfusu<br />

(Miladi: 1831-1832)<br />

Hane Sıra Adı<br />

Baba<br />

Adı<br />

Özellik / Açıklama<br />

Yaşı<br />

1 Baba<br />

Kısa boylu kır<br />

sakallı<br />

70<br />

1 2 Ahmed Baba Sabi<br />

3 Halil Baba Sabi<br />

4 Ali Yeğeni, Sade-rû 17<br />

2<br />

5 Seyyid Ali Orta boylu, ter bıyık 24<br />

6 Ali Kardeşi, Sade-rû 15<br />

7 İbrahim Çakır, köse sakallı 35<br />

3 8 Hasan İbrahim Oğlu Sabi<br />

9 Mustafa İbrahim Oğlu Sabi<br />

10 Osman<br />

Kısa boylu, kumral<br />

sakallı,<br />

35<br />

4 11 Musa Osman Oğlu Sabi<br />

12 Hasan Osman Oğlu Sabi<br />

13 Hüseyin Osman Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />

Orta boylu sarı<br />

14 Dede<br />

5<br />

sakallı<br />

40<br />

15 Gökmen Dede Oğlu, oğlu Sabi<br />

16 Hasan<br />

Orta boylu köse<br />

sakallı<br />

40<br />

6 17 İbrahim Hasan Oğlu Sabi<br />

18 Mahmud Hasan Oğlu Sabi<br />

19 Cafer Hasan Oğlu Sabi<br />

20 Mehmed<br />

Küçük, Orta boylu<br />

kara sakallı<br />

38<br />

7<br />

21 Memiş Mehmed Oğlu Sabi<br />

22 Hüseyin Mehmed Oğlu Sabi<br />

23 Ali<br />

Fırka, Orta boylu<br />

kara sakallı<br />

40<br />

8<br />

24 Gökçe Yeğeni Sabi<br />

25 Osman Yeğeni Sabi<br />

26 Hüseyin<br />

Orta boylu köse<br />

sakallı<br />

40<br />

9<br />

27 Ali Hüseyin Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />

28 Mehmed Hüseyin Oğlu Sabi<br />

10<br />

29 Hüseyin Orta boylu kır sakallı 45<br />

30 Memiş Hüseyin Oğlu Sabi<br />

31 Halil<br />

Orta boylu kara<br />

bıyıklı<br />

35<br />

11<br />

32 Memiş Yeğeni Sabi<br />

33 Hasan Yeğeni Sabi<br />

34 Mehmed<br />

Uzun boylu kumral<br />

sakallı<br />

40<br />

12<br />

35 Mehmed Mehmed Oğlu 16<br />

36 İsmail Mehmed Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />

13 37 Mustafa Caferoğlu, yetim Sabi<br />

215<br />

T A R İ H T E


Aşağı Yurtçu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

BOA, NFS.d.01804, (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843), Sayfa:193<br />

216<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Aşağı Yurtçu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

Karye-i Aşağıyurtcu Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

1 1 Abdullah Murad 6 Yetimdir<br />

2<br />

Küçük<br />

Mahmut<br />

Osman Kısa boylu kır sakallı 45 Çiftçi<br />

2<br />

3 Musa Osman Şabb emred 14<br />

4 Hasan Osman 10<br />

5 Halil Osman 4<br />

3 6 İbrahim Hasan Orta boylu ter bıyıklı 18 Çiftçi<br />

7 Hüseyin Memiş Orta boylu kır sakallı 60 Çiftçi oğlu Çiftçi<br />

4<br />

8 Memiş Hüseyin Uzun boylu ter bıyıklı 20 Çiftçi oğlu<br />

9 Mustafa Cafer Şabb emred 16 Oğulluğu<br />

5 10<br />

A'rac<br />

Hüseyin<br />

Köse Ali Orta boylu kır sakallı 54 Çoban<br />

6<br />

7<br />

11 Dede Satılmış<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

12 Gökmen Dede Şabb 14<br />

13<br />

Küçük<br />

Mehmet<br />

50 Köy Muhtarı<br />

Memiş Orta boylu kır sakallı 52 Çiftçi<br />

14 Memiş Mehmet Şabb emred 17<br />

15 Hüseyin Mehmet Şabb 52 Yaşı yanlış girmiş<br />

8 16 Kırık Ali<br />

9 17 Halil<br />

Küçük<br />

Mahmut<br />

Kabasakal<br />

Memiş<br />

Orta boylu kara sakallı 55 Yekçeşm Çiftçi<br />

Orta boylu kara sakallı 47 Kabasakal Çiftçi<br />

10 18 Memiş Hasan Şabb emred 12<br />

11<br />

19 Mehmet Hüseyin<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

20 Ömer Hüseyin Şabb emred 12<br />

Kabasakal<br />

oğlu<br />

Çiftçi<br />

18 Çiftçi<br />

21 Ali Hüseyin Orta boylu kara bıyıklı 20 Mansure askerinde<br />

12 22 Mehmet Mahmut Uzun boylu kır sakallı 65 Çiftçi<br />

13 23 Molla Halil Hasan Uzun boylu kara sakallı 30 Köy İmamı<br />

BOA, NFS.d.01804, (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843), Sayfa:193<br />

217<br />

T A R İ H T E


Aşağı Yurtçu Köyü Vergileri<br />

Osmanlı Devleti’nde “herkesin kazancına göre<br />

vergi alınması usulü fermânı”ndaki eşitlik ilkesine<br />

dayanarak bireylerin ekonomik durumlarını<br />

tespit etmeye yönelik çalışmalar yapılmıştır.<br />

Bu çalışmalarda kişinin ekonomik gücüne<br />

göre yıllık kazancı üzerinden vergi tarhı yoluna<br />

gidilmiştir. Osmanlı Devleti’nde fertlerin<br />

emlâk, arazi, hayvanat ve temettüat sayımları<br />

yapılarak adına kısaca “Temettüat Defteri” denen<br />

defterlere kaydedilmiştir. Böylece kişiye<br />

kazanç sağlayacak her türlü mal varlığı, tarla,<br />

bahçe, ev, dükkan, hayvanlar ve bundan başka<br />

gelir getiren bir mesleği varsa bunların hepsi<br />

tespit edilerek her mükellefin bireysel servetine<br />

ve senelik kazancına göre vergilendirme yoluna<br />

gidilmiştir. “Tahrir-i Umumi Nizamnamesi<br />

mucebince herkesin emlak ve arazisi ve senelik<br />

kazancı tahrir ve tahmin edilerek senelik kazanç<br />

üzerine binde otuz oranında vergi konulmuştur”<br />

(Pakalın, C:3, s.454)<br />

Aşağı Yurtçu Köyü<br />

Sakinlerinin Emlak<br />

ve Arazi Vergileri<br />

(Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261,<br />

Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.<br />

TMT.d.01336,<br />

Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Sayfa:2-3<br />

218<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Adına “Emlak ve Arazi ve Hayvanat ve<br />

Temettuat” sayımları denilen ve vergilendirmeye<br />

esas mal varlığı ile gelirleri tespit<br />

amaçlı yapılan sayımlar sonucu yirmi bine<br />

yaklaşan defter serileri oluşmuştur. 9 katalog<br />

halinde Osmanlı Arşivinde araştırmaya<br />

açılan defter sayısı 17747’dir.<br />

Hicri 1260-1261 yılı temettuat defterindeki<br />

köy sakinlerinin emlak ve arazi ve temettuatlarının<br />

orijinali ile transkripsiyonuna yer<br />

verilen Aşağı Yurtçu Köyünün vergileri beyan<br />

edilirken köy muhtarının temettuatı detaylı<br />

olarak verilmiş, köydeki diğer kişilerin temettuatı<br />

ise icmalen (özet olarak) yer almıştır.<br />

Aşağı Yurtçu Köyü<br />

Sakinlerinin Emlak<br />

ve Arazi Vergileri<br />

(Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261,<br />

Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.<br />

TMT.d.01336,<br />

Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845 Sayfa:4-5<br />

219<br />

T A R İ H T E


Aşağı Yurtçu Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />

(Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845)<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01336, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845 Sayfa:2<br />

220<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Aşağı Yurtçu Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />

(Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845)<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01336, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-5<br />

221<br />

T A R İ H T E


Şer’iye Sicillerinde Aşağı Yurtçu Köyü<br />

Osmanlı Dönemi’nde insanlar arasındaki<br />

hukukî ilişkilere dair kayıtlar, şer’iye sicilleri<br />

adıyla tutulmuştur. Bu defterler, kadılar tarafından<br />

tutulan ve Osmanlı hayatının aile,<br />

toplum, ekonomi ve hukuk gibi birçok alanının<br />

tarihi için veriler içeren en önemli kaynaklardır.<br />

Kadıların Osmanlı sistemindeki etkin<br />

rolleri sebebiyle şer‘iyye sicilleri sosyal ve<br />

yerel tarih çalışmalarında da kullanılmaktadır.<br />

Kadı sicilleri de denen bu belgeler de vefat<br />

eden kişilerin miras paylaşım ve ilamından<br />

bir camiye imam atanmasına kadar bugünkü<br />

manada hukuki ya da cezai pek çok muamele<br />

ile davalara ait 500 yılı aşkın kayıtlar<br />

mevcuttur. Burada örnek olması bakımından<br />

kadı sicillerinden iki örnek verilmiştir. 6 Zilkade<br />

1324/22 Aralık 1906 (Cumartesi) tarihli<br />

Zîr Nahiyesi’nin Zîr Yurtçu Karyesi’nden Sarıoğlu<br />

Ali bin Mehmed Terekesi belgeleri ve<br />

köyün camisine yapılan hatip tayini belgeleri<br />

bu köyün çok uzun bir tarihi geçmişini ortaya<br />

koymaktadır.<br />

Aşağı Yurtçu Köyüne<br />

Ait Şer’iye Sicili<br />

(Tereke)<br />

BOA, MŞH_<br />

ŞSC_d_08911_0080,<br />

Sayfa:154, Numara 52<br />

T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı, (BOA), MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Sayfa:154, Numara 52 MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Numara 52<br />

222<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Aşağı Yurtçu Köyüne Ait Şer’iye Sicili (Tereke)<br />

ZÎR NAHIYESI’NIN ZÎR YURTÇU KARYESI’NDEN SARI OĞLU ALI BIN MEHMED TEREKESI<br />

FI 6 ZILKADE SENE 324<br />

Zevce Hadice bint-i Ahmed<br />

Bint-i sagire Akile<br />

Ahi li-ebeveyn kebir Bekir<br />

Ahi li-ebeveyn kebir Mehmed<br />

Sagire-i mezbûre Akile’nin vakt-i rüşd ve sedadına değin kıbel-i şer’den zîrde esamileri muharrer kesânın<br />

ihtiyarlarıyla mütehakkık olan validesi Hadice bint-i Ahmed vasî nasb ve tayin edilmişdir. Fi 6 Zilkade sene 324<br />

(mühür- silik) (mühür- Halil bin Mehmed) (mühür-Karye-i Zîr Yurtçu ….)<br />

Aded Kuruş Para<br />

Tencere kebir ve sagir 2 20<br />

Tabak 3<br />

Tas 2 20<br />

Tepsi 1<br />

Şorba tası 1 20<br />

El tavası 1 12<br />

72<br />

Helke 1 15<br />

Yorgan 1<br />

Minder 1<br />

Yasdık 1 60<br />

Hınta yarım - 400<br />

547<br />

Öküz koca 2 350<br />

İnek 1 250<br />

Defa koca öküz 1 200<br />

1347<br />

Saman - 30<br />

Çift âlâtı - 50<br />

Hırdavat-ı menzil - 20<br />

Karye-i mezburede vaki etrafı Koca oğlu İsmail ve Sülük oğlu<br />

Hasan ve müteveffanın biraderi Mehmed ve zokak ile mahdud 200<br />

1647<br />

Dellaliyesi - 33<br />

1614<br />

Kaydiye - 4 20<br />

1609 20<br />

Pul - 12 20<br />

1597 20<br />

Resm 26 Kanunuevvel 322, Numara: 182 40<br />

1557<br />

Taksimat<br />

Kuruş Para Akçe<br />

Zevce Hadice hissesi 194 25<br />

Bint-i sagire Akile hissesi 778 20<br />

Ahi li-ebeveyn kebir Bekir hissesi 291 37 1<br />

Ahi li-ebeveyn kebir Mehmed hissesi 291 37 1<br />

1557<br />

T A R İ H T E<br />

Müteveffa-yı merkumun eşya ve emtia ve gayr-i menkulesi bin altı yüz kırk yedi kuruşa baliğ olup ve bundan masarif-i kassam<br />

minhâ olup ve verese-i kebir hisseleri minhâ olup, baki yedi yüz yetmiş sekiz kuruş yirmi paranın iki yüz kuruşu menzil aynen baki<br />

altı yüz yetmiş sekiz kuruş bi’l-asale bâ hüccet vasîsi validesi Hadice Hatun’a teslim olunduğu işbu mahalle şerh ve tasdik kılındı<br />

Fi- 6 Zilkade sene 324<br />

Vezne Vezne Sâni Ahmed bin Hasan Muhtar Mehmed Ağa bin Halil<br />

(mühür) (mühür) (mühür)<br />

İmam: Ayaşlı Salih bin Abdullah<br />

BOA, MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Sayfa:154, Numara 52<br />

T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı, (BOA), MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Sayfa:154, Numara 52 MŞH_ŞSC_d_08911_0080, Numara 52<br />

223


Aşağı Yurtçu Köyü’nde Sosyal Hayat<br />

Tarihi köyde sosyal hayat Ankara kültürünü<br />

yansıtmakta, eski köy evleri klasik Anadolu<br />

köyleri görüntüsü taşımaktadır. Köy, Eskişehir<br />

yoluna cephesi olup, köyün merkezi bu<br />

yola yaklaşık 1.750 m mesafededir.<br />

23.07.2004 tarih ve 25531 sayılı Resmi Gazetede<br />

yayımlanan 5216 sayılı Büyükşehir<br />

Belediyesi Kanununun geçici 2’nci maddesi<br />

gereği Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırlarını<br />

belirleyen 50 km yarıçap içinde kaldığından<br />

köy tüzel kişiliği sona ererek mahalleye<br />

dönüşmüştür. 2014 yılına kadar Yenimahalle<br />

ilçesine bağlı iken, 2014 Yılında 6360 sayılı<br />

yasa ile Etimesgut ilçesine bağlanmıştır.<br />

2016 yılında hizmete açılan Aşağı Yurtçu Konağı<br />

bölge sakinlerinin zamanlarını en iyi şekilde<br />

değerlendirebildikleri, hobilerini, gerçekleştirebildikleri<br />

buluşma yeridir. Günümüzde Aşağı<br />

Yurtçu ‘mahallesi, modern yaşam alanlarına<br />

dönüşmeye devam etmektedir.<br />

Aşağı Yurtçu köy konağı, Etimesgut Belediyesi arşivi<br />

Köyden mahalleye dönüşen Aşağıyurtçu,<br />

etraf yerleşim yerleri içinde en gelişmiş alt<br />

yapıya sahiptir. Yapılan imar değişiklikleriyle<br />

birlikte köye iki yeni mahalle eklenmiştir. Turkuaz<br />

ve Atayurt mahalleleri yeni yerleşim yeri<br />

olarak çağdaş kent yaşamında tercih edilen<br />

yaşam alanları hâline gelmişlerdir. Bu eserin<br />

3. cildinde Etimesgut’un tercih edilen bir<br />

yerleşim yeri olarak çağdaş Aşağı Yurtçu’ya<br />

ilişkin bilgiler detaylı olarak verilmektedir.<br />

Aşağıyurtçu Mahallesinin köy tipi yerleşim<br />

alanında ge- nellikle yaz aylarında tek katlı<br />

yada iki katlı köy tipi evlerinde 70-80 kadar<br />

hane var iken bu sayı kış aylarında<br />

30-40 haneye kadar düşmektedir.<br />

Aşağı Yurtçu<br />

yeni camii, 2018,<br />

Etimesgut<br />

Belediyesi<br />

arşivi<br />

224<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Aşağı Yurtçu Köyü Camisi<br />

Aşağı Yurtcu köyü camisi yıkılarak yeniden yapılmıştır. Eski camiye ait vakıf belgesinde<br />

Aşağı Yurtçu Köyü Camisine hatip olarak Osman oğlu Hasan Efendi’nin tayin edildiği<br />

kayıtlıdır. (VGMA, 228/2, 84, 374). Aşağı Yurtçu Mahallesi Merkez Camisi’ yaklaşık 4000<br />

kişiliktir. Caminin oturumu 930 m2 dir . Alt katında 900 metrekare büyüklüğünde çok<br />

amaçlı salon, taziye evi, gasilhane ve morg bulunmaktadır.<br />

Aşağı Yurtçu Köyü Camisine Hatip Olarak<br />

Osman Oğlu Hasan Efendi’nin Tayini (VGMA, 228/2, 84, 374)<br />

225<br />

T A R İ H T E


226<br />

Foto: 1966<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


BAĞLICA KÖYÜ<br />

227<br />

T A R İ H T E


Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />

2.4<br />

BAĞLUCA KÖYÜ (BAĞLICA)<br />

Bağlıca köyü Etimesgut’un en eski yerleşim yerlerinden biridir. Kepir mevkii ile köyiçi<br />

mevkilerindeki höyüklerde Kalkolitik, Eski Tunç Çağı, Frig ve Roma Dönemlerine ait<br />

seramik parçalarına rastlanılmış olması bu bölgenin eski çağlardan beri bir yerleşim yeri<br />

olduğunu göstermektedir. Bağlıca, Roma ve Bizans Dönemlerinde olduğu gibi Selçuklu ve<br />

Osmanlı Döneminde de bir yerleşim yeridir. Etimesgut ilçesinin eski isminin (Ahi Mesud) verilmesinde<br />

ilham kaynağı olan Bağlıca Köyündeki Ahi Mesud zaviyesi, buradaki vakıf arazileri<br />

ve camisi ile köyün, ticaret ve maneviyatı birlikte yürüten nadide yerleşim yerlerinden birisi<br />

olduğunu ortaya koymaktadır. Ahi Mes’ud Zaviyesinin Bağlıca’da oluşu, köyün en azından<br />

1400’lü yıllardan bugüne bir Türk köyü olarak yaşadığını göstermektedir.<br />

228<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


BAĞLICA KÖYÜ HÖYÜKLERI<br />

Kepir Mevkii Höyüğü<br />

Bağlıca Köyü ile Zırhlı Birlikler arasında bulunan höyükte yapılan yüzey araştırmalarında<br />

Kalkolitik, Eski Tunç Çağı, Frig ve Roma Dönemlerine ait seramik parçaları bulunmuştur.<br />

Zırhlı Birlikler Okulunun 500 m. doğusunda bulunan, kuzey–güney yönünde 120 m.<br />

doğu–batı yönünde 83 m. ve yüksekliği 6 m. olan Höyükte yapılan yüzey araştırmalarında<br />

Roma Dönemine ait seramik parçalarına rastlanılmıştır (Omura, 1996:255). 2007 yılında<br />

yapılan incelemelerde höyüğün korunduğu görülmüştür. GEEAY Kurulu’nun kararıyla<br />

1. Derece Arkeolojik Sit olarak korunmaya alınmıştır.<br />

Kepir Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />

Kepir Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />

Kepir Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />

Kepir Mevkii Höyüğünün uydu görüntüsü<br />

Kepir Mevkii Höyüğünün bugünkü görünümü, 2018<br />

229<br />

T A R İ H T E


Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü<br />

Bağlıca merkezinde yer alan höyüğün ortasından yol geçmektedir. Höyüğün çapı 150 m.,<br />

yükseklik ise 3-4 metredir. Yüzey araştırmalarında silex yonga aletler, Eski Tunç Çağı, Demir<br />

Devri ve Roma Dönemine ait seramik parçaları bulunmuştur. Höyük prehistorik dönemlerden<br />

itibaren, özellikle Tunç Çağı ve Roma dönemlerinde iskan görmüştür.<br />

Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü<br />

Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü Bugünkü Görünümü, 2018<br />

Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü Uydu Görüntüsü<br />

230<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Bağlıca Köyü Nüfusu<br />

Hicri 1247/Miladi 1831yılı Ankara Nüfus Defterinde Bağlıca’da 14 hanede 37 erkek nüfus sayılmıştır.<br />

Vergi ve asker temini temelli olarak yapılan Osmanlı’nın bu ilk genel sayımında sadece erkek<br />

nüfusa yer verilmiş kadın nüfus yer almamıştır. Bu sayımda Bağlıca Köyü’nde İbrahimoğlu, Köseoğlu,<br />

Osman, Katırcı, Edhemoğlu sülalelerinin yaşadığı ifade edilmiştir (Koltuk, 2016:44, 403-404).<br />

Bağlıca Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />

1<br />

1 Mehmed İbrahimoğlu, Uzun boylu, sarı sakallı 40<br />

2 Mehmed Mehmed Oğlu Sabi<br />

3 Ali Köseoğlu, orta boylu, kara sakallı 40<br />

4 Halil Ali Oğlu Sabi<br />

2 5 Mustafa Ali Oğlu Sabi<br />

6 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />

7 Süleyman Üvey oğlu, ter bıyık 22<br />

8 Abdullah İbrahimoğlu, kısa boylu, kara sakallı 30<br />

3 9 Hasan Abdullah Oğlu Sabi<br />

10 Halil Abdullah Oğlu Sabi<br />

11 Osman Kısa boylu, kır sakallı 55<br />

4 12 Mehmed Osman Oğlu Sabi<br />

13 Ahmed Osman Oğlu Sabi<br />

5 14 Dede Uzun boylu, kumral sakallı 45<br />

15 Hüseyin Orta boylu, kara sakallı 45<br />

6 16 İsmail Hüseyin Oğlu Sabi<br />

17 Mustafa Hüseyin Oğlu Sabi<br />

7 18 Süleyman Minnet torunu, Sade-rû 15<br />

19 Osman Katırcı, Uzun boylu, kır sakallı -<br />

20 Mustafa Osman Oğlu, Ter bıyık 20<br />

8 21 Mehmed Osman Oğlu, sade-rû 18<br />

22 Hüseyin Osman Oğlu Sabi<br />

23 Ali Osman Oğlu Sabi<br />

9<br />

24 Hüseyin İbrahimoğlu, uzun boylu, sarı sakallı 30<br />

25 Seyyid Mehmed Hüseyin Oğlu Sabi<br />

10<br />

26 Hüseyin Uzun boylu, kır sakallı 60<br />

27 İbrahim Hüseyin Oğlu, ter bıyık 20<br />

11<br />

28 Himmet Orta boylu, ak sakallı 60<br />

29 İbrahim Himmet Oğlu, Sade-rû 15<br />

30 Ömer Orta boylu, kara sakallı 50<br />

12<br />

31 Hasan Ömer Oğlu Sabi<br />

32 Hüseyin Ömer Oğlu Sabi<br />

33 İbrahim Oğulluğu, sade-rû 15<br />

13<br />

34 Seyyid Hüseyin Orta boylu, sarı bıyıklı 25<br />

35 Osman Kardeşi Sabi<br />

14<br />

36 Ali Edhemoğlu, Uzun boylu, kır sakallı 60<br />

37 Ali Ali Oğlu Sabi<br />

231<br />

T A R İ H T E


Bağlıca Köyünün tarihine ışık tutacak belgelerden Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki<br />

nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Bağlıca, Tabi-i Kasaba-i Zir”<br />

başlığında verilmiştir.<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:218-219-220<br />

232<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Bağlıca Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843<br />

Karye-i Bağlıca Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellıkleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

1<br />

2<br />

3<br />

1 Abdullah İbrahim Orta boylu kara sakallı 46 Kel Çiftçi<br />

2 Hasan Abdullah Şabb 14<br />

3 Halil Abdullah 11<br />

4 Süleyman İbrahim Uzun boylu kara sakallı 42 Irgad<br />

5 Ali Süleyman 4<br />

6 Yusuf Hasan Uzun boylu kara bıyıklı 49 Mefkud<br />

7 Ali Ali Şabb emred 14 Yiğeni, hizmetkar<br />

4 8 İbrahim Himmet Orta boylu sarı bıyıklı 29 Kalcı<br />

5<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

9 Hüseyin İsmail Orta boylu kır sakallı 58<br />

10 İsmail Hüseyin Şabb emred 17<br />

11 Mustafa Hüseyin 15<br />

12 Süleyman Hasan Orta boylu ter bıyıklı 25<br />

13 Gök Hüseyin<br />

Topuzayak<br />

İbrahim<br />

Gülperi<br />

oğlu<br />

Gülperi<br />

oğlu<br />

Gülperi<br />

oğlu<br />

Rençber<br />

Kaynı, Mansure<br />

askerinde<br />

Uzun boylu kumral sakallı 45 Gök Köy Muhtarı<br />

14 Mustafa Gök Hüseyin Şabb emred 7<br />

15 İbrahim Gök Hüseyin Şabb 6<br />

16 Hüseyin Hacı Ömer Orta boylu kır sakallı 74 Çiftçi<br />

17 İbiş Hüseyin Orta boylu köse sakallı 34 Çiftçi<br />

18 Ömer İbrahim 6 Hafidi<br />

19 Ali İbrahim 4 Hafidi<br />

20 Hüseyin Seyid Orta boylu kumral sakallı 45 Çiftçi<br />

21 Ahmet Seyid Orta boylu ter bıyıklı 25 Mefkud<br />

22 Osman Seyid Şabb emred 17 Çiftçi<br />

23 Mehmet Hüseyin 6<br />

24 Hasan Ömer Orta boylu kara bıyıklı 20 Mansure askerinde<br />

25 Hüseyin Ömer Şabb emred 16 Çiftçi<br />

26 İbrahim İbrahim Orta boylu kumral sakallı 27 Üveyi kardeşi, Çiftçi<br />

27 Süleyman Hasan Orta boylu kumral bıyıklı 46 Emmileri, mefkud<br />

28 Mustafa Osman Orta boylu sarı bıyıklı 32 Mansure<br />

29 Mehmet Osman Orta boylu kara bıyıklı 29 Çiftçi<br />

30 Hüseyin Osman Orta boylu ter bıyıklı 21 Çiftçi<br />

31 Ali Osman Şabb emred 12<br />

11 32 Hasan Ahmet Orta boylu kumral bıyıklı 28 Çiftçi<br />

12<br />

33 Mehmet İbrahim Uzun boylu sarı sakallı 50 Irgad<br />

34 Mehmet Mehmet Şabb emred 12<br />

13 35 Ali efendi Süleyman Orta boylu kumral sakallı 35 Köy İmamı<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi:1842/1843, Sayfa:218-220<br />

233<br />

T A R İ H T E


Ahi Mesud ve Zaviyesi<br />

Ahi Mesud, Osmanlı devri başlarında<br />

Ankara’da yaşayan “Ahi Baba” denilen bir<br />

ahi reisi olup şehirdeki diğer meslek erbabı<br />

da ona bağlı idi. Ahi Mesud hakkındaki<br />

bilgiler sınırlıdır. Muhtemelen Kırşehir’de<br />

doğmuştur. Mesleği debbağlık olan Ahi<br />

Mesud’un Ankara’ya Kırşehir’den geldiği<br />

kabul edilmektedir. Ahilik<br />

bağı veya mesleki intisap<br />

olarak Ahi Evren’e nispet<br />

edilmektedir (Hacıgökmen<br />

2014:135). Doğum ve<br />

ölüm tarihleri konusunda<br />

net bir bilgi bulunmamaktadır.<br />

Kurduğu Ahi Mesud<br />

Zaviyesi, 1463 yılında<br />

oğlu Minnet’in tasarrufunda<br />

olduğuna göre Ahi Mesud<br />

bu tarihten önce vefat<br />

etmiş olmalıdır (Şahin ve<br />

Hacıgökmen, 2014:164).<br />

Bir ahi babası olarak<br />

Ankara’da yaşayan Ahi<br />

Mesud vefat edince ömrünün<br />

son zamanlarını geçirdiği<br />

Bağlıca’daki zaviyenin<br />

yanındaki bugünkü köy mezarlığına<br />

defnedilmiş olmalıdır.<br />

Köy mezarlığında mevcut<br />

çok sayıdaki kitabesiz mezar taşı arasında<br />

ona ait olduğu söylenen kitabesiz bir mezar<br />

taşı bulunmaktadır.Ahi Sinan, Ahi Minnet ve<br />

Ahi Turud isminde üç oğlu olan Ahi Mesud<br />

hakkındaki bilgiler Bağlıca Köyüne kurduğu<br />

zaviyesi ve oğlu Ahi Sinan’a ait Ahilik şeceresinden<br />

öğrenilmektedir. Ahi Sinan, sahip<br />

olduğu şeceresi ile babası Ahi Mesud’dan<br />

daha meşhur olmuştur. Kırşehir’de Ahi<br />

Sinan’a Ahi Mahmud tarafından 1471 yılında<br />

Farsça ve Türkçe iki şecere verilmiştir.<br />

Ahi Sinan Şecerenamesi<br />

İlk Sayfası, Köksal ve<br />

diğerleri, 2008:20<br />

Halen Kırşehir Müzesinde teşhir edilen Ahi<br />

Sinan şecerelerinde ahilik ve kendisi hakkında<br />

bilgiler bulunmaktadır (Köksal ve diğerleri,<br />

2008:20-87; Hacıgökmen, 2007:110). Ahi<br />

Sinan Ankara’da kurduğu çok sayıda mülkü<br />

olan vakfın gelirini evlatları için vakfetmiştir<br />

(TKGMA, 558:43). Ahi Turud isimli diğer oğlu<br />

da Ahi Sinan’ın şecerenamesindeki<br />

şahitlerden birisidir (Köksal<br />

ve diğerleri, 2008:20-87.).<br />

Ahi Mesud’un Minnet ismindeki<br />

oğlu 867/1473 yılında Bağlıca’daki<br />

babasının çiftliğini tasarruf<br />

etmesinden öğrenilmektedir<br />

(BOA, 1522,TD.117:20). Yapracık<br />

köyündeki Ahi Minnet Çiftliğini<br />

evlatlık vakıf olarak Ahi<br />

Minnet’in vakfettiği 1522 yılında<br />

yapılan tahrirde kayıtlıdır (BOA,<br />

TD.117:35a).<br />

Ahi Mesud Zaviyesi’nin kendisi<br />

ve vakfiyesi günümüze gelememiştir.<br />

Ancak arşivlerde bulunan<br />

çok sayıdaki belge sayesinde zaviye<br />

ve vakfı hakkında bazı bilgileri<br />

bulmak mümkündür. Bağlıca<br />

Köyünde herhangi bir kalıntısı görülmeyen<br />

Ahi Mesud Zaviyesi’nin,<br />

tam olarak bulunduğu nokta, mimari<br />

şekli ve hangi bölümlerinin olduğu gibi<br />

hususları bilemiyoruz. Bu konuda Bağlıca<br />

Köyünün yaşlılarının söylediği rivayetlerden<br />

başka bir bilgi de bulunmamaktadır. Onlara<br />

göre zaviye köyün yenilenen eski mezarlığın<br />

kenarında idi. Mezarlıktaki büyük bir mezar<br />

da Ahi Mesud’un mezarı idi (Hacıgökmen,<br />

2011: 55: Erdoğan, Kırpık, Akyol, Kılcı ve Çam,<br />

2015:244). Buna göre zaviye, mezarlık ve yanındaki<br />

yenilenmiş olan Bağlıca Köyü Camisi<br />

çevresinde bir yerdeydi.<br />

234<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahi Mesut’un yenilenen kabri ve Bağlıca Mezarlığı, 2018<br />

235<br />

T A R İ H T E


AHİ MESUD<br />

TÜRBESİ VE MESCİDİ


Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde Ankara ve<br />

çevresinde bulunan tekke ve zaviyeler toplum<br />

ve devlet için mühim rol oynamıştır. Gelen<br />

her fakire açık olan zaviyelerde günde iki defa<br />

yemek pişirilirdi. Orada hazır bulunanlar, misafirler,<br />

mukîm ve mücavir olanlar ondan yerler;<br />

Oraya binek hayvanı ile bir misafir gelirse<br />

hayvanına yulaf verilirdi. Eğer şanlı şerefli bir<br />

kimse misafir olarak gelirse onun şanına layık<br />

en güzel şekilde ikrâmda bulunulurdu. Zaviyenin<br />

kapısı daima açık bulunur; giren girer,<br />

çıkan çıkar; isteyen misafir olup gider, dileyen<br />

mücavir olarak kalırdı. Oradan misafir kovulmaz,<br />

azarlanmaz, men olunmaz; nasıl isterse<br />

öyle yapar, misafire tabi olunurdu. Geceyi geçirmek<br />

isteyen yatar, gitmek isteyen giderdi<br />

(VGMA, 2113, 326; Kılcı, 2013:71). İbni Batuta,<br />

Anadolu’yu gezerken yaşadıklarını anlattığı seyahatnamesinde<br />

ahileri ve ahi zaviyelerini anlatırken<br />

“Bunlar Anadolu’ya yerleşmiş bulunan<br />

Türkmenlerin yaşadıkları her yerde, şehir, kasaba<br />

ve köylerde bulunmaktadırlar. Memleketine<br />

gelen yabancıları karşılama, onlarla ilgilenme,<br />

yiyeceklerini, içeceklerini, yatacaklarını sağlama,<br />

ihtiyaçlarını giderme, onları uğursuz ve<br />

edepsizlerin ellerinden kurtarma, şu veya bu<br />

sebeple bu yaramazlara katılanları yeryüzünden<br />

temizleme gibi konularda bunların eş ve<br />

örneklerine dünyanın hiçbir yerinde rastlamak<br />

mümkün değildir” şeklinde ifade etmektedir<br />

(Parmaksızoğlu, 1989:6)<br />

Tahrir defterlerine göre Ahi Mesud Zaviyesinin<br />

geliri Bağlıca Köyü olup buradan elde<br />

edilen gelirin dörtte üçü Ahi Mesud Zaviyesine,<br />

dörtte biri Ankara’daki Ahi Şerafeddin<br />

Zaviyesine gitmektedir. Bunlardan 1463 yılında<br />

yazılan ilk defterde Ahi Mesud Zaviyesinin<br />

zaviyedarı Ahi Mesud’un torunu Ahi Çoban<br />

olduğu kayıtlıdır (Mad-00009, 225:224b).<br />

Bu tahrire göre zaviyenin 1463 yılındaki geliri<br />

1365 akçe iken, 1530 ve 1571 yıllarında 1574<br />

akçeye çıkmıştır (Erdoğan, 2004:190). Tahrirlerde<br />

zaviyenin köyde bir değirmeni olduğu<br />

vardır. 1571 tarihli tahrirde zaviyenin köyde<br />

harap durumda bir değirmeni olduğu yazılıdır.<br />

16 Cemaziyelula 1044/7 Kasım 1634 tarihli<br />

bir belgede zaviyenin gelirlerinden olan Bağlıca<br />

köyündeki değirmenin vakıf tarafından<br />

tamir edilemediğinden yaklaşık 30 yıldan beri<br />

harap ve kullanılamaz durumda olduğu, zaviyenin<br />

şeyhi ve vakfın mütevellisi olan Şeyh<br />

Mustafa ibni el-Hac Hüseyin tarafından bildirilmekte,<br />

değirmenin onarılması şartı ile yıllık<br />

700 akçe bedel ile Hüseyin Ağa’ya uzun süreli<br />

kiraya verildiği kayıtlıdır. (AŞSD, 713. 0004: 3:<br />

7). Bu kiraya verilme sistemi günümüzde vakıf<br />

akar yapılar için uygulanan, restore et-işletdevret<br />

modelinin eski bir örneğini temsil etmektedir.<br />

Selçuklu devri ile başlayan Anadolu’nun ve<br />

Rumeli’nin Türklere bir vatan haline gelmesi<br />

çalışmaları, bu anlayıştaki tesisler sayesinde<br />

gerçekleşmiştir. Ahmet Yesevi ile başlayan bir<br />

hareketin Ankara’daki temsilcileri olan Hacı<br />

Bayram-ı Veli, Ahi Mesud, Ahi Elvan, Emiryaman,<br />

Turasan Bey gibi gönül erlerinin bu topraklara<br />

vakıf yoluyla ektikleri tohumlar sayesinde<br />

Anadolu Türklere yurt olmuştur.<br />

AŞSD, 713. 0004: 3: 7 (Üstte)<br />

238<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


1463 yılında yazılan ilk defterde<br />

Ahi Mesud Zaviyesinin<br />

zaviyedarı Ahi Mesud’un torunu<br />

Ahi Çoban olduğu kayıtlıdır<br />

(BOA, Mad, 00009. 225:<br />

224b). 1522 yılında yapılan<br />

Tahrir Defterinde ise bu deftere<br />

atıf yapılarak Defter-i<br />

Köhne’de Ahi Doğan’ın zaviyenin<br />

şeyhliğini yürüttüğü, Ahi<br />

Mesud’un oğlu Ahi Minnet’in<br />

nezaret ettiği, Ahi İbrahim’in<br />

mütevellisi olduğu kaydedildikten<br />

sonra tahririn yazıldığı<br />

1522 yılında zaviyenin meşihatini<br />

Ahi Mesud’un neslinden<br />

Mehmed oğulları Ahi Hoca ve<br />

Ahi Babalı’nın yürüttüğü, vakfın<br />

diğer oğlu Emre’nin mütevelliliği<br />

yürüttüğü kayıtlıdır<br />

(BOA, TD. 117:20b). Zaviyenin<br />

1522 yılındaki hizmetkarı Hızır<br />

biraderi Pir Ali, 1571 yılındaki<br />

hizmetkarı Ahi Mehmed oğlu<br />

Hüseyin’dir (TKGMA, 558:32a)<br />

Osmanlı devrinde Ahi Mesud<br />

Zaviyesinin zaviyedar, mütevelli<br />

ve şeyhlik görevleri hepsi veya<br />

ikisi birleştirilerek görevlendirme<br />

yapıldığı konusunda çok sa-<br />

Ankara ŞSD, 759-274-474<br />

yıda arşiv belgesi vardır. Bir şer’i sicil kaydına göre 1070/1659-60<br />

yılında zaviye vakfına mütevelli olarak Şeyh Mehmed tayin edilmiştir<br />

(Kaynak, 2001:11). Vakfın mütevelli ve zaviyedarlık görevlerine<br />

Receb 1099 / Mayıs 1688 tarihinde Himmet Hoca tayin edilmiştir<br />

(Ankara ŞSD, 759-274-474). Sadece zaviyedarlık görevine 1 Zilkade<br />

1108/22 Mayıs 1697 tarihinde Mustafa halife tayin edilmiştir (Ankara<br />

ŞSD, 763, 323, 601). Zaviyenin nısıf zaviyedarlık, şeyhlik ve nezaret<br />

görevlerini müştereken yürüten iki görevlinin vefatlarından sonra 9<br />

Safer 1217/ 11 Haziran 1802 tarihinde yerlerine onların çocukları Ali<br />

ve Ali bin Ali tayin edilmiştir (VGMA, 532, 71). Ali bin Ali’nin çocuksuz<br />

vefat etmesi üzerine zaviyedar, tevliyet ve meşihat görevlerini<br />

yürütmek üzere 21 Ramazan 1229/6 Eylül 1814 tarihinde Hafız Hayreddin<br />

tayin edilmiştir (AŞSD, 900, 129, 168).<br />

239<br />

T A R İ H T E<br />

Ankara ŞSD, 763, 323, 601


AŞSD, 900, 129, 168<br />

VGMA, 532, 71<br />

11 Cemaziyelevvel 1252 /24 Ağustos 1836<br />

tarihli bir belgede Hafız Hayreddin vefat<br />

edince oğulları Seyyid Ahmed Ataullah,<br />

Seyyid Mehmed Bahaeddin, Seyyid Hasan<br />

Tahsin ve Seyyid Hüseyin Hasib halifeler verdikleri<br />

dilekçede babalarının yerine müştereken<br />

görevlendirmelerini istemişlerdir. Zaviye<br />

hizmetlerinin yürütülmesi “ayende ve revendeye<br />

it’am-ı taam olunmak” ve hayratının<br />

imarını yerine getirmek şartı ile görevlendirilmiş<br />

ve kendilerine berat verilmiştir (BOA,<br />

EV.MH.00025.00040).<br />

BOA, EV. MH. 00025. 00040<br />

240<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahi Mesud Zaviyesinin vakfiyesi maalesef ele<br />

geçmemiştir. Ancak Vakfiyenin bazı şartları,<br />

bazı arşiv belgelerinden öğrenilebilmektedir.<br />

25 Muharrem 1129./ 9 Ocak 1717 tarihli bir Ankara<br />

şer’i sicil kaydında vâkıfın neslinden İhsan<br />

binti Mehmed isimli bir hatunun zaviyenin yönetimine<br />

görevlendirilmesi üzerine zaviyenin<br />

tevliyet ve meşihatına vakıfın neslinden sadece<br />

erkeklerin tayin edilebileceğini bildiren şartlar<br />

Ankara halkından üç kişiye de sorularak deftere<br />

yazılmıştır. Belgede “Tevliyet ve meşihatı<br />

aslah-ı ebna-i ve ebnayı ebnaya batnen bade<br />

batnin ve neslen bade neslin ve akaben bade<br />

akabin sümme’l-hükmi’l-müslimin” şeklinde<br />

şart koşulduğu yazılıdır (AŞSD, 235 00009:16).<br />

Bu şartlara uygun olarak vâkıfın neslinden gelenlerin<br />

uzun süre boyunca zaviyeyi yönettikleri<br />

belgelerde kayıtlıdır. 20 Zilhicce 1187/ 4<br />

Mart 1774 tarihli bir belgede zaviyenin erkek<br />

evlatlarından, mütevellisi ve şeyhi Ali Dede’nin<br />

çocuksuz ölmesinden sonra bu göreve layık<br />

olduğu kabul edilen Hacı Bayram-ı Veli evladından<br />

Tayyib Baba’nın tayini uygun görülmüştür<br />

(AŞSD, 850.198). Rebiulevvel 1243 / Eylül<br />

- Ekim 1827 tarihli bir belgede ise Hazreti Hacı<br />

Bayram Veli’den Seyyid Mehmed Said Baba<br />

bin Tayyib’in ölümüyle yerine oğlu Seyyid Ahmed<br />

Baba ibni Seyyid Mehmed Said’in tayini<br />

uygun görülmüştür (VGMA, 535:96).<br />

AŞSD, 840:16<br />

VGM, 535 Numaralı Hurufat Defteri, Sayfa:96<br />

241<br />

AŞSD, 850.198<br />

T A R İ H T E


Ahi Mesud Zaviyesi Vakfının çok geniş araziye<br />

sahip olduğunu, Bağlıca Köyü yakındaki<br />

çiftlikte üç bin baş koyunun on senedir,<br />

otu ve suyu ile bu arazide beslendiği<br />

konusundaki 8 Safer 1183/13 Haziran 1769<br />

tarihli bir mahkeme kararından anlaşılmaktadır.<br />

Kararda, sürü sahibinin vakfa 70<br />

baş koyun teslim etmesine hükmedilmiştir<br />

(AŞSD, 840:16 ).<br />

Osmanlı devletinin son zamanlarında mali<br />

sıkıntılardan kurtulabilmek için köylerdeki<br />

vakıf arazilerinin gelirlerine devletçe el<br />

konulmuştur. Devletçe işletilen bu arazilerin<br />

gelirlerinden mütevelliler ve vakıf<br />

evlatlarına düşen paylar ödeniyordu. Ahi<br />

Mesud Zaviyesi arazileri de devlet yönetimine<br />

geçince vakfın yöneticileri ücretlerini<br />

devletten almışlardır. 29 Şaban 1264 /<br />

31 Temmuz 1848 tarihli bir belgede vakfı,<br />

mütevellisi olarak birlikte yöneten Seyyid<br />

Ahmed Ataullah, Seyyid Mehmed Bahaeddin<br />

ve Seyyid Hasan Tahsin Efendi<br />

kendilerine tevliyet (yönetim) ücretlerinin<br />

ödenmesini talep etmektedirler (BOA,<br />

EV.MKT.01058.00334). Zaviyenin bu tarihte<br />

faal olduğunu, burada gelip giden yolcuların<br />

ihtiyacının karşıladığını gibi gösterilmekte<br />

ise de gelir miktarının azlığı şüphe<br />

uyandırmaktadır. Gurre-i Zilkade 1296 / 17<br />

Ekim 1879 tarihli belgede uzun zamandır<br />

vakfın muhasebesinin yapılmadığı, zaviyenin<br />

faal olup olmadığı bilinmediğinden<br />

bu hususların araştırılması istenmektedir<br />

(BOA, EV.MKT.00973.00004).<br />

BOA, EV. MKT. 00973. 00004<br />

BOA, EV. MKT. 01058. 00334<br />

242<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Bağlıca Köyü Vergileri<br />

Burada Bağlıca Köyüne ait (Hicri<br />

867/M.1463) tarihli Tahrir defteri, yine<br />

(Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845) tarihli<br />

Köy Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri<br />

(Temettuatı), farklı tarihlerdeki vakıf ve<br />

tapu belgeleriyle bu belgelerdeki vergilendirmelere<br />

yer verilmiştir.<br />

Hicri 867/Miladi 1463 tarihli tahrir defteri<br />

ile Hicri 979/Miladi 1571-1572 tarihli<br />

mufassal tapuda Mahmud oğlu Kasım<br />

Çelebi, Sultan Murad Hüdavendigar zamanında<br />

kendisine tımar olarak verilen<br />

malikânesini yılda bir eşkinci (asker) vermesi<br />

şartı ile evladlık olarak vakfetmiştir<br />

Bağluca Köyü Tahrir Defterleri<br />

Karye-i Bağluca,<br />

Timar-ı Mahmud veled-i Kasım Çelebi Hudavendigar zamanında hisse<br />

bir imiş amma Kasım Çelebi merhum Sultan Murad Han, vakf-ı evladdır<br />

deyü hükm el-hâleti hâzihi oğlancuğu Mahmud vakf-ı evlâd üzerine<br />

tasarruf idüb malikânesine yılda bir eşkünci vire<br />

Hamza<br />

İlyas<br />

Ali<br />

Süle<br />

Şaban<br />

İbrahim<br />

Hayati<br />

Yusuf<br />

Hoşkadem<br />

Hacı Süleyman<br />

Habil<br />

Mezid<br />

Selman Şa<br />

Musa<br />

Çift<br />

Çift<br />

Çift<br />

Çiftlü bennak<br />

Çift<br />

Çift<br />

Ekinlü bennak<br />

Bennak<br />

Çift, yaya<br />

Bennak<br />

Bennak<br />

Çift<br />

Çift<br />

Çift<br />

Üç çiftlik boz yer vardır<br />

Hınta<br />

: On iki müd<br />

Şa’ir<br />

: On üç müd<br />

Öşr-i kovan : 35<br />

Resm-i arus : 34<br />

Hane<br />

Çift : 7<br />

Nim : 1<br />

Bennak : 5<br />

Mahsûl : 114 Bir cebelü<br />

Bağlıca köyünde bulunan Mahmud oğlu Kasım Murad<br />

Hüdavendigar zamanında kendisine tımar olarak verilen<br />

malikânesini yılda bir eşkinci (asker) vermesi şartı ile evladlık<br />

olarak vakfetmiştir. Malikaneyi önceleri Mahmud Çelebi,<br />

daha sonra kızları tasarruf etmişler, onların vefatından sonra<br />

Hicri:970/Miladi:1562-3 yılında tasarrufu Emiza’ya daha sonraları<br />

Dede, Mustafa ve Mehmed isimli evlatlara verilmiştir.<br />

Vakfın yıllık geliri 2948 akçedir.<br />

BOA, MAD_d_00009_066, Hicri:867, Miladi:1463, Sayfa: 63b<br />

243<br />

T A R İ H T E


Bağluca Mufassal Tapu<br />

36- Karye-i Bağluca, tâbi’-i mezbûr,<br />

Timar-ı Mahmud veled-i Kasım Hudavendigar zamanında hisse bir imiş amma Kasım Çelebi merhum Sultan<br />

Murad Han vakf-ı evladdır deyü hükm el-hâleti hâzihi oğlancuğu Mahmud vakf-ı evlâd üzere alınub mukarrer<br />

nâme-i Padişahi tasarruf idüb malikânesine yılda bir eşkünci vire deyü kayd olmuş der defter-i köhne el-hâlet-i<br />

hazihi vech-i mezkûr üzere alınub mukarrer nâme-i padişahi var deyü defter-i köhnede mastûr hâliyâ nesl-i<br />

mezkûrenin zükûrdan kimesnesi kalmayub varislerinden Mahmud Çelebi kızları Selcik ve Hatun Bula ve Bacıya<br />

intikal idüb vakf-ı evladlık üzere mutasarrıf olub sefer-i hümâyûn vâki oldukca girü kemâkân bir cebelü<br />

eşdirmek üzere berât-ı hümâyûn sadaka olunub tasarruf iderler deyü mukayyed der defter-i atik hâliyâ yine<br />

mukarrer mezbûr hatunlarun vefatını mukaddema Alaybeyi arz idüb hakk-ı şer’iyyeti olmağıla mezkûr kızların<br />

hissesini mezbûre hatunların hisselerin birikdiriküb dokuz yüz yetmiş tarihinde mezbûr Eymirze’ye berât-ı şerif<br />

virilüb ba’dehu mezbûr Eymirze dahi vefat idüb üç nefer Dede ve Mustafa ve Mehmed nâm kullarına ber<br />

vech-i iştirak üslûb-ı sâbık üzere sefer-i hümâyûn vâki oldukca bir cebelü eşdirüb defter-i cedide kayd olundu.<br />

Süle veled-i Hıdır<br />

Hüseyin veled-i Ayvati<br />

Himmet veled-i o<br />

İsa Bali birader-i o<br />

Murad veled-i Ayvati<br />

Ali veled-i o<br />

Mürüvvet veled-i Ayvati<br />

Mahmud veled-i Sülü<br />

İlyas veled-i Mehmed<br />

Yusuf veled-i o<br />

Hasan birader-i o<br />

Habib veled-i Mehmed<br />

Selman veled-i o<br />

Mustafa veled-i Durmuş<br />

Edhem birader-i o<br />

Seydi veled-i Kulfal<br />

Himmet veled-i Ahmed<br />

Ramazan veled-i Mustafa<br />

Ferhad veled-i Hasan<br />

Hüsam veled-i o<br />

Haydar veled-i Şuayb<br />

Mehmed veled-i o<br />

k<br />

nim<br />

k<br />

k<br />

nim<br />

k<br />

k<br />

nim<br />

c<br />

k<br />

k<br />

c<br />

k<br />

c<br />

c<br />

nim<br />

k<br />

c<br />

c<br />

k<br />

c<br />

k<br />

Hasıl 2.498<br />

Hınta Müd 10 Kıymet 800<br />

Şa’ir Müd 10 Kıymet 600<br />

Burçak Müd 2 Kıymet 120<br />

Ades Keyl 20 Kıymet 80<br />

Öşr-i bağ 10<br />

Öşr-i bostan 35<br />

Öşr-i kovan 22<br />

Resm-i çayır 100<br />

Resm-i çift 333<br />

Resm-i bennak 132<br />

Âdet-i ağnam 5<br />

Bâd-ı hevâ ve deştbânî ma’a arûs ve tapû-yı zemîn 261<br />

TKGM-TADB-TTD-00074-00063, Ankara Mufassal Tahrir Defteri,<br />

Eski 74, Yeni 17, Hicri:979, Miladi:1571-1572, Sayfa: 54-a<br />

244<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Karye-i Bağluca<br />

Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki (BOA, MAD_d_00009_225, Tarih: Hicri 867 (M.1463) Sayfa:<br />

224-225) Bağlıca köyüne ait belgeye göre Ahi Mesut Zaviyesine üç pay, Ahi Şerafeddin Zaviyesine<br />

ise bir pay ayrıldığı belirtilen gelirlerin nasıl ve kimden olduğu isim isim sayılmaktadır.<br />

Bu payların tasarruflarının (kullanım haklarının) ise Ahi Mesud’un torunu Ahi Çoban (3 pay)<br />

ile Ahi Şerafeddin’in torunu Ahi Hüseyin’de (1 pay) olduğu belirtilmektedir.<br />

Üç peg ki vakf imiş Ahi Mesud Zaviyesi’ne ve bir peg ki Ahi Şerafeddin Vakfıdır Üç peg ki Ahi Mesud<br />

oğlunun oğlu Ahi Çoban ve bir peg keza Ahi Şerafeddin oğlunun oğlu Ahi Hüseyin mutasarrıfdır.<br />

Hacı İbrahim<br />

İsmail<br />

Hacı<br />

Mesud<br />

Musa<br />

Ali<br />

İdris Fakih<br />

Hacı Halil<br />

Ahmed<br />

Mehmed Fakih<br />

Süleyman<br />

İsmail<br />

Mürüvvet<br />

Murad birader-i o<br />

Durak<br />

Çift<br />

Çift<br />

Çift<br />

Bennak<br />

Çift<br />

Çift<br />

Çift, İmam<br />

Çift<br />

Çift<br />

Bennak<br />

Bennak<br />

Bennak<br />

Çift<br />

Bennak<br />

Bennak, Ortak<br />

Ahi Mesud Zaviyesi’nin üç çiftlik vakf hazır yeri vardır Durak ve Hazır ortak ekerler<br />

ve Ahi Mesud Zaviyesi’nin bir vakıf değirmeni vardır.<br />

Hınta<br />

Şa’ir<br />

Hınta<br />

Şa’ir<br />

Resm-i ganem<br />

: Ahi Hüseyin üç buçuk müd<br />

: Ahi Hüseyin dört müd<br />

: Ahi Mesud üç buçuk müd<br />

: Ahi Mesud on iki müd<br />

: otuz akçe<br />

Ahi Hüseyin’in bir çiftlik vakf-ı hassı vardır.<br />

Hane<br />

Çift : 9<br />

Bennak : 6<br />

Ortak : 2<br />

Mahsûl : 1365<br />

BOA, MAD_d_00009_225, Tarih: Hicri 867 (M.1463) Sayfa: 224-225<br />

245<br />

T A R İ H T E


Bağluca Evkaf Defterleri<br />

Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki (BOA, TD117, Hicri 928/Miladi 1528, Ankara Mufassal Tahrir<br />

Defteri (Evkaf), Sayfa:27-28) Bağlıca köyüne ait belgeye göre de vakıf gelirlerinin dörtte<br />

üçünün Ahi Mesut Zaviyesine, kalan çeyreğin (dörtte birin) ise Ahi Şerafeddin Zaviyesine<br />

verildiği belirtilmektedir.<br />

Karye-i Bağluca,<br />

Mezkûr karyeden sülüs erbâ’ Vakf-ı Zâviye-i Ahi Mesud ki<br />

meşihateş der tasarruf-ı Ahi Doğan be-hükm-i pâdişâhî<br />

mukarrer ve rub‘-ı âher Vakf-ı Zâviye-i Ahi Şerefeddin elmezbûr<br />

ve nezâreteş der tasarruf-ı Ahi Mesud veled-i Ahi<br />

Himmet be-hükm-i pâdişâhî ve tevliyeteş der tasarruf-ı<br />

Ahi İbrahim be-hükm-i pâdişâhî deyü defter-i köhnede<br />

mastûr hâliyâ nesl-i şeyhden meşihat-ı mezbûre berât-ı<br />

hümâyûnla Mehmed oğulları Ahi Hoca ve Ahi Babalı’ya<br />

ve tevliyeti müceddeden mezbûre oğlu Emre’ye verilmiş<br />

bâ-berât-ı hümâyûn<br />

İsa Fakih veled-i İdris Fakih<br />

Musa veled-i O<br />

İbrahim birader-i O<br />

Şeyh Ali veled-i İsmail<br />

Pir Ali veled-i Hazır<br />

Hüdaverdi veled-i Hacı Halil<br />

Hızır Bali veled-i Mürüvet<br />

Hızır biraderi Pir Ali<br />

Ramazan veled-i İdris Fakih<br />

Lütfi veled-i Hızır<br />

k, imâm<br />

m<br />

c<br />

c<br />

c<br />

k<br />

c<br />

Hizmetkâr-ı zâviye<br />

c<br />

c<br />

Tetimme-i Karye-i Bağluca Zaviye-i Şerefeddin<br />

Hıdır veled-i O<br />

m<br />

İbrahim birader-i O<br />

c<br />

İbrahim veled-i Ali<br />

k<br />

Sinan veled-i Ahi Mesud Nesl-i sahib-i vakf<br />

Mevlâna Seydi<br />

Halife veled-i Yusuf<br />

Kadı-yı ma’zûl<br />

Çiftlik-i hassa 4, zikr olan çiftlik ki kadîmden üçünü Ahi<br />

Mesud evladınındır ve biri Ahi Şerefeddin evlâdı mutasarrıf<br />

imiş yine kemakân<br />

Çiftlik muattal 2<br />

Nefer: 15 Hane: 9<br />

Hâsıl 1574<br />

Hınta, 12 müd 720<br />

Şair 8 müd 400<br />

Burçak 1 müd 50<br />

Asiyab-ı hassa 1 harab<br />

Resm-i ganem 70<br />

Öşr-i bostan 30<br />

Resm-i çift 279<br />

Bad-ı hevâ 25<br />

BOA, TD117, 928, Miladi 1528, Ankara Mufassal Tahrir Defteri (Evkaf), Sayfa:27-28<br />

246<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki (BOA) Hicri: 937 Miladi:1530 Tarihli 438<br />

Numaralı Defter-i Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu (Anadolu Vilayeti Muhasebe<br />

Defteri) sayfa 364’de Bağlıca Köyüne yer verilerek yine aynı şekilde<br />

dörtte üçün Ahi Mesud Zaviyesi vakfına, kalan dörtte birin de Ahi Şerafeddin<br />

Zaviyesi vakfına ayrıldığı belirtilmektedir.<br />

Vakf-ı Zaviye-i Ahi Mesud sülüs erbâ’ ve rub’-ı aher<br />

Vakf-ı Zaviye-i Ahi Şerefeddin<br />

Karye-i Bağluca<br />

Hane : 9<br />

İmam : 1<br />

Mücerred : 2<br />

Zaviyedar : 1<br />

Hasıl 1574<br />

(BOA) 438 Numaralı Defter-i Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu,<br />

Hicri: 937 Miladi:1530 Tarihli, Sayfa:364<br />

247<br />

T A R İ H T E


Ankara Mufassal Evkaf Defteri (Bağluca)<br />

Karye-i Bağluca<br />

Mezkur karyeden sülüs erbâ’ Vakf-ı Zaviye-i Ahi Mesud ki<br />

meşihat-eş der tasarruf-ı Ahi Doğan be-hükm-i padişahi<br />

mukarrer ve rub’-ı aher Vakf-ı Zaviye-i Ahi Şerefeddin elmezbur<br />

ve nezaret-eş der tasarruf-ı Ahi Mesud veled-i Ahi<br />

Himmet be-hükm-i padişahi ve tevliyet-eş der tasarruf-ı Ahi<br />

İbrahim be-hükm-i padişahi deyü defter-i köhnede mastur<br />

hâliyâ nesl-i şeyhden meşihat-i mezbure berât-ı hümayunla<br />

Muhammed oğulları Ahi Hoca ve Ahi Babalı ve tevliyeti<br />

Muhammed mezbure oğlu Emre’ye virilmiş bâ berât-ı hümayun<br />

deyü mukayyed der defter-i atik hâliyâ padişahımız<br />

e’azze’l-lâhü ensârahû hazretlerinin berât-ı hümayunuyla<br />

tevliyet-i mezbure Behram nâm kimesne mutasarrıf olmağın<br />

defter-i cedide kayd olundu.<br />

Hasıl 1574<br />

Hınta Müd 7 Kıymet 560<br />

Şa’ir Müd 2 Kıymet 12<br />

Burçak Müd 1 Kıymet 60<br />

Öşr-i bostan 60<br />

Öşr-i Küvvare 5<br />

Asiyab-ı Hassa der dest-i<br />

Mehmed ve Behram 1 bab harab -<br />

Resm-i çift 269<br />

Resm-i bennak 188<br />

Resm-i mücerred 6<br />

Adet-i ağnam 35<br />

Resm-zemîn 261<br />

Bâd-ı hevâ 6<br />

Yunus veled-i Musa<br />

c<br />

İbrahim birader-i o<br />

k<br />

Ali birader-i o<br />

k<br />

Bostan veled-i Şeyh Ali<br />

c<br />

Pir Ali veled-i Ahmet<br />

k<br />

Eymirze birader-i o<br />

k<br />

Musa veled-i Pir Ali<br />

c<br />

Durali veled-i o<br />

k<br />

Tayyib veled-i Piri -becây-ı Hızır Bali c<br />

Durmuş veled-i o<br />

k<br />

Durak veled-i Pir<br />

k<br />

Hazır veled-i Hızır<br />

k<br />

Bedir birader-i o<br />

k<br />

Mahmud veled-i Nebi<br />

c<br />

Yusuf veled-i Lütfi<br />

c<br />

Hızır veled-i o<br />

k<br />

Bali birader-i o<br />

k<br />

Hasan birader-i o<br />

k<br />

İskender mu’tak-ı İbrahim Resm 40<br />

Durmuş veled-i Selman<br />

Pir<br />

Selman veled-i o<br />

Nim<br />

Süleyman birader-i o<br />

Nim<br />

Abdurrahman birader-i o<br />

k<br />

Pir Gazi birader-i o<br />

k<br />

Mehmed veled-i Ahi Mehmed k<br />

Behram birader-i o<br />

k<br />

Hüseyin veled-i o<br />

Hizmetkar-ı Zaviye-i mezbur<br />

Hasan birader-i o<br />

k<br />

Bali birader-i o<br />

k<br />

Mustafa veled-i Ahi Mehmed<br />

k<br />

Kubad mu’tak-ı Mehmed<br />

k<br />

Ahmed veled-i Ahi Mehmed<br />

k<br />

Ahi Maksud veled-i o<br />

k<br />

Ahi Doğan birader-i o<br />

Mücerred?<br />

Ahi Ali veled-i Ahi Doğan<br />

k<br />

Koç veled-i Babalı<br />

k<br />

Zemin-i Halil Resm 37<br />

Zemin-i İskender Resm 40<br />

Zemin-i Mehmed<br />

ve Behram ve gayrih Resm 148<br />

An Hassa bâ tapu …<br />

TKGM-TADB-TTD-EVKAF-00558-00037, Ankara Evkaf Defteri Eski 558, Yeni 377,<br />

Hicri:979, Miladi: 1571-1572, Sayfa:32a<br />

248<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ahi Şerafettin Zaviyesi<br />

Bağlıca köyü gelirinin dörtte üçü köydeki<br />

Ahi Mesud Zaviyesine, dörtte biri Ankara,<br />

Ahi Şerafeddin Zaviyesine gitmekte idi<br />

(BOA, TD.117, 20b). Yapısı günümüze kadar<br />

gelen zaviye, Ankara Kalesi yakınlarındaki<br />

Aslanhane Camisinin kuzeyinde yüksekçe<br />

bir yerde bulunmaktadır. Günümüze aslı<br />

değişerek düzensiz tek katlı bir yapı olarak<br />

gelen zaviyenin kuzeyindeki avlunun kuzeyinde<br />

Ahi Şerafeddin Türbesi bulunmaktadır.<br />

Zaviyenin mevcut yapısı, kuzey ve batı<br />

kenarlarının biraz uzun tutulması ile oluşan<br />

yamuk plana sahiptir. Yapının duvarlarının<br />

alt kısımlarında bol miktarda kıymetli devşirme<br />

mimari parçalar, kesme taş, moloz<br />

taş, üstlerde kerpiç ve ahşap kullanılmıştır.<br />

Güney ve batı cephe duvarlarında devşirme<br />

ve moloz taşı birlikte kullanılmıştır. Yapının<br />

duvarları içte ve dışta sıva kaplıdır.<br />

Yapı ortada uzanan dikdörtgen bir avlunun<br />

iki yanında dizili odalardan meydana gelmektedir.<br />

Avlunun güneyini sınırlayan zaviye<br />

eski resimlerde taş temel üstüne oturan duvarları<br />

kerpiçle örülmüş iki katlı yapının üstü<br />

geniş saçaklı bir çatı ile örtülüdür.<br />

Zaviye ve türbeye Caminin karşısındaki üstü<br />

ahşap sundurmalı bir kapı ile ulaşılır. Devşirme<br />

iki sütuna oturan ahşap sundurmadan<br />

kesme taştan yapılmış basık kemerli bir<br />

kapı ile avluya girilir. Merdiven sahanlığının<br />

dış yüzünde bir çeşme vardır. Batı duvarına<br />

konulmuş aslan heykelciklerinden birisinin<br />

başı kırılmış diğeri de Etnografya Müzesine<br />

götürülmüştür. Külliyeye ismini veren aslanlar<br />

da Roma devrinden kalmadır.<br />

Ahi Şerafettin (Aslanhane) Camisi, 2014, VGMA<br />

Vakfiyesi ele geçmeyen zaviyeye ait çeşitli<br />

arşiv belgeleri vardır (Cevdet, 1932:232).<br />

Osmanlı devrinde yazılan 1530 tarihli tahrir<br />

defterinde zaviyenin vakfı, cami ve türbe<br />

vakıflarından ayrı kayıt edilmiştir (BOA,<br />

1993, MVAD, 438:364, 366) Ahî Şerafeddin<br />

Zâviyesi vakfının Ankara ve çevre kazalardaki<br />

gelirleri hakkında çeşitli bilgileri özetleyebiliriz.<br />

1522 ve 1530 tarihli tahrir defterlerinde<br />

Aslanhane Zaviyesi vakfının 2 değirmen,<br />

kervansaray, on üç Ermeni kâfirinden ispenç<br />

vergisi, 1 hane, dükkân ve 2 dükkân<br />

yerinden 8.203 akçe geliri olduğu kayıtlıdır<br />

(Nurdan, 2012:27). 1571 tarihli tahrirde defterinde<br />

zaviyenin 6.950 akçe geliri olduğu<br />

görülür (TKGMA, 588:39b)<br />

Ahi Şerafeddin 1350 yılında vefat etmiştir.<br />

Zaviyesi muhtemelen 1290 yılında cami ile<br />

birlikte yapılmış olmalıdır. Zaviyenin avlusunda<br />

çok sayıda mezar vardır. Ahi Şerafeddin<br />

Zaviyesi 2016-2017 yıllarında Vakıflar<br />

Genel Müdürlüğünce onarılmıştır (Acun ve<br />

İnci, 2016:29-58).<br />

Ahi Şerafeddin Türbesi, Onarım Öncesi, 2014, Ali Kılcı<br />

Ahi Şerafeddin Zaviyesi, Onarım Sonrası, 2017, VGMA<br />

249<br />

T A R İ H T E


Bağlıca Köyü Temettuatı<br />

Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Bağlıca Köyünün<br />

emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir. Transkripsiyon<br />

verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı<br />

bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen (özet<br />

olarak) yer almıştır.<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01321, Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845, Sayfa:2-3-4-5<br />

250<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Bağlıca Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />

(Hicri:1260-1261, Miladi MAD_d_00009/1845)<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01321, Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845, Sayfa:2<br />

251<br />

T A R İ H T E


Bağlıca Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri<br />

(Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845)<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01321, Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845, Sayfa:2-5<br />

252<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Şer’iye Sicillerinde Bağlıca Köyü<br />

Osmanlı Dönemi’nde hem hukukî hem de yönetsel bir görev alanına<br />

sahip kadılar/kadılıklar tarafından tutulan şer’iye/kadı sicilleri, Osmanlı<br />

hayatının aile, toplum, ekonomi ve hukuk gibi birçok alanının<br />

tarihi için önemli veriler içermektedir.<br />

Burada örnek olması bakımından Bağlıca Köyü Camisinin münhal bulunan<br />

hatipliğine tecvid ve kıraat sınavını başarıyla tamamlayan ‘Ali<br />

Efendi ibn-i Ahmed’in 9 Şevval 1310/26 Nisan 1893 tarihinde atanmasını<br />

içeren belge verilmiştir.<br />

Bağlıca Şer-i Sicil Kaydı (Atama)<br />

Nezaret-i Evkâf-ı Hümâyun-ı Mülûkâneye mülhak evkafdan Ankara Vilayet-i celilesi dahilinde<br />

kâin Zîr Kazası’na tâbi’ Bağlıca Karyesi’nin Câmi’-i Şerifin Hitabet Ciheti münhal<br />

olmasına mebni yeri hâli ve hizmet-i lazımesi muattal kalmağla yerine erbâb-ı istihkakdan<br />

olduğu Kaza-i mezkur Hükümet Konağı’nda Meclis-i İdare’ye mahsus olan<br />

odada akdedilen meclis-i şer’-i şerif-i enverde lede’l-imtihan tecvîden ve kırâ’aten ve<br />

cihet-i mezkureye ehliyeti ve istihkakı zahir ve nümayan olan mezkur Bağlıca Karyesi<br />

ahalisinden ve Cerîde-i Nüfus’da karye-i mezkurenin yirmi ikinci hanesinin üçüncü numarasında<br />

mukayyed yirmi bir yaşında idüğü nüfus memurluğu tarafından i’tâ edilen<br />

bir kıt’a ilmühaber müfadetinden münfehim olan işbu bâis-i arz Ali Efendi ibn-i Ahmed<br />

mahlûlünden vazife-i mersumeye şurût-ı mukarrere-i nizamiyesine tatbikan mezbûr Ali<br />

Efendi Halife’ye müstakillen tevcih ve yedine bir kıt’a berât-ı şerif-i âlişân sadaka ihsan<br />

buyurulmak recâsına bi’l-iltimas huzûr-ı meyân nüşûr-ı âlilerine arz ve i’lân olundu. Bâki<br />

emr ü ferman hazret-i men lehü’l-emrindir. Hurrire fi’l-yevmi’t-tâsi’ min şehr-i Şevvali’lmükerrem<br />

li-sene aşer ve selase mi’e ve elf. (9 Şevval 1310)<br />

BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0083, Numara:161<br />

253<br />

T A R İ H T E


Bağlıca Köyü Camisi<br />

Günümüzde kubbeli, betonarme bir yapı<br />

olan Bağlıca Camisinin yerinde 1991 yılına<br />

kadar dikdörtgen planlı çatılı küçük sade bir<br />

köy camisi bulunmakta idi. Yapı güney ve<br />

batı cephelerindeki ikişer adet dikdörtgen<br />

pencere ile aydınlanıyordu. Kuzeyindeki son<br />

cemaat yerinin kuzey doğu köşesinde silindirik<br />

gövdeli kısa tuğla minaresi yükseliyordu.<br />

Son cemaat yerinden kemerli bir kapı ile<br />

girilen cami hariminin kuzey tarafında ahşap<br />

mahfeli vardı. Caminin ahşap tavanında yer<br />

alan sekizgen göbeğin ortasındaki dairenin<br />

içi çok kollu bir yıldızla doldurulmuştu.<br />

Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma<br />

Kurulunca, yapının kapısı ve ahşap tavan göbeğinin<br />

yeni camide kullanılması ve rölövesinin<br />

hazırlanması şartı ile 1991 yılında caminin<br />

yıkımına izin verildi (VGMA, 0603020001 nolu<br />

dosya).<br />

Bağlıca Köyü Camisine ait Osmanlı devrinde<br />

çeşitli arşiv belgeleri bulunmaktadır. Hüseyin<br />

Ağa ibni Mehmed, 10 Cemaziyelahir 1056/24<br />

Haziran 1646 tarihli vakfiyesinde; 100 riyali<br />

kuruşun yıllık geliri olan onbeş riyali kuruşu<br />

cami hatibine verilmek üzere vakfetmiştir<br />

(AŞSD, 720, 50, 218). Ankara’nın Konurca<br />

Mahallesi sakinlerinden iken vefat eden Koyuncu<br />

Bayram bin Mehmed’in hanımı Şerife<br />

Alime binti es-Seyyid el-Hac Sunullah eşinin<br />

ölmeden önce Bağlıca Köyü Camisinin tamiri<br />

için 200 kuruş, köy çeşmesinin tamiri için 100<br />

kuruş vakfettiğini vasiyet olarak bildirmesi<br />

üzerine söz konusu para 160 kuruş olarak<br />

teslimi 10 Cemaziyelahir 1185/20 Eylül 1771<br />

tarihinde gerçekleşmiştir (VGMA, 844, 31).<br />

Camiye yapılan görevli tayinleri konusunda<br />

da belgeler bulunmaktadır. Vefat eden caminin<br />

hatibinin yerine oğlu Hüseyin Halife Cemaziyelahir<br />

1161/Mayıs-Haziran 1748 tarihinde<br />

tayin edilmiştir (VGMA, 1061, 123).<br />

Ancak 19 Cemaziyelahir 1311/28 Aralık 1893<br />

tarihli belgede otuz haneyi geçen yaşlı ve<br />

sakatların olduğu köyde Cuma namazı kılınamadığı,<br />

yeniden inşa edilen mescide<br />

minber konularak camiye çevrilmesi gerekmesi<br />

üzerine yapılan hatiplik imtihanını<br />

kazanan Ankara’nın Direkli Mahallesinden<br />

1274 /1857-8 doğumlu askerlikle ilişkisi bulunmayan<br />

Ömer halife ibni Ahmed’in tayini<br />

hakkındaki 19 Cemaziyelahir 1311/28 Aralık<br />

1893 tarihli kayıt (BOA, EV. MKT. 2077, 99)<br />

eski caminin son olarak bu tarihlerde yeniden<br />

yapıldığını göstermektedir.<br />

BOA, EV. MKT. 2077, 99 Ankara ŞSD, 00720.50.218 VGMA, 844, 31, Bağlıca Camisi<br />

254<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Bağlıca Eski Cami(Ali Metin),<br />

Etimesgut Belediyesi Arşivi<br />

Bağlıca Eski Cami, VGMA<br />

255<br />

Bağlıca Yeni Cami, 2018<br />

T A R İ H T E


256<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


BALLIKUYUMCU<br />

257<br />

T A R İ H T E


Richard Kiepert, Karte von Klein Asien, Berlin, 1914,<br />

Balkuyumcu, 1935, Ölçek:1/25.000<br />

2.5<br />

BALLIKUYUMCU KÖYÜ<br />

PAPIRA<br />

Tarihi belgelerde ismi, Balkuyumcu, Balıkkoyuncu, Balıkkuyumcu veya Balıkuyumcu olarak<br />

geçen Ballıkuyumcu köyü, höyükleri ve Roma köprüsüyle eski çağlardan beri yaşanan tarihi<br />

bir köydür.<br />

258<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Anadolu’nun Türkleşmesi döneminde<br />

orta Anadolu’ya hızla yerleşen yörüklerin<br />

yerleşim yerlerinden biri haline dönüşen<br />

Ballıkuyumcu, İsahacılu cemaatinin yerleşim<br />

yeridir. Hicri 937/Miladi 1530 tarihli<br />

438 numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu<br />

Defteri’ndeki (438 nolu Muhasebe-i<br />

Vilayet-i Anadolu Defteri, s.403) kayıtlarda<br />

bu durum belirtilmektedir. Halaçoğlu<br />

da Tapu Kadastro arşivinde yer alan Hicri<br />

979/Miladi 1571/1572 tarihli bir belgeye<br />

dayanarak Kayı boyuna mensup Ulu<br />

Yörük Taifesinden İsahacılu cemaatinin<br />

Ballıkuyumcu’da meskûn olduğunu ifade<br />

etmektedir (Halaçoğlu, 2009:1133).<br />

Köyün, ilkçağlardan itibaren kullanılan<br />

bir iskân ve geçiş noktası olarak<br />

Ballıkuyumcu’nun Papira ismiyle, “Codex<br />

Kultur Atlas” ve George E. Bean’in “A<br />

Classical Map Of AsiaMinor” adlı haritalarında<br />

da klasik dönemlerden beri yer<br />

aldığı görülmektedir. Bilge Umar, “Türkiye’deki<br />

Tarihsel Adlar” kitabında Papira’yı<br />

“Antoninus Rehberinde, Dorylaeion/<br />

Eskişehir’den Ankara’ya giden yol üzerinde,<br />

Ankara’nın 27 mil öncesinde bulunduğu<br />

belirtilen bir köy ya da kasaba” diye<br />

tanımlar. Ramsay’e göre “Balık Koyuncu<br />

civarında aranması lazım” geldiğini ifade<br />

eden Umar, “Balık Koyuncu derken<br />

kasdettiği, Polatlı-Ankara arasında şimdiki<br />

ana yolun 2 km. ilerisinde kalan Balkuyumcu<br />

Köyü olsa gerektir” der (Umar,<br />

1993:636).<br />

CEMAAT ADI<br />

TAİFE<br />

GRUP<br />

BOY<br />

YURDU<br />

SANCAK<br />

NAHİYE/KAZA<br />

KAYNAK<br />

İsa Hacılu<br />

Ulu Yörük Taifesi<br />

-<br />

Kayı<br />

Balı Kuyumcu k.<br />

Ank<br />

Kasaba Kaz.<br />

TKA, TD, Nr.76 s:30b-<br />

31a sene:979 (1571-72)<br />

George E. Bean: A Classical Map Of Asia Minor<br />

259<br />

T A R İ H T E


Ballıkuyumcu Höyük<br />

Ballıkuyumcu Köyünün kuzeydoğusunda Antik Papira olduğu düşünülen Höyük Ankara–<br />

Eskişehir Karayolunun solunda, Ankara’ya 37 km. uzaklıktadır. Kuzeybatısında Ballıkuyumcu<br />

Köyü, güneyinde Çirçoban deresi ve Çetinne kayalığı vardır. Höyük 400 m. uzunluğunda, 50 m.<br />

yüksekliğinde olup, Kalkolitik, Tunç, Hitit, demir çağlarına ait seramikler bulunmuştur. Höyüğün<br />

üzeri ve etekleri tahribata uğramıştır. Höyük yüzeyinde yapılan araştırmalarda, tahribatlar<br />

sonucunda duvar kalıntılarının ve irili ufaklı moloz taşların ortaya çıktığı görülmektedir (French<br />

ve Mitchell, 1973:35). AKKTVK Kurulu kararıyla 1. Derece Arkeolojik Sit edilmiştir.<br />

Ballıkuyumcu Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Ballıkuyumcu Höyüğü,<br />

David French ve Mitchell, 1973:24<br />

Ballıkuyumcu Höyüğünün Uydu Görüntüsü<br />

Ballıkuyumcu Köyünde Bulunan Pitos (Küp),<br />

AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Ballıkuyumcu Höyüğü, 2018, Ali Kılcı<br />

260<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ballıkuyumcu Roma Köprüsü<br />

Ballıkuyumcu köyünde altından dere geçen küçük bir Roma köprüsü bulunmaktadır.<br />

Köprü günümüze kadar kullanılarak gelmiştir. Köprülerin yapılmasından sonra bakım ve<br />

onarımları için de vakıf yapıldığından günümüze ulaşan bu köprü için de bir vakıf yapılmış<br />

olması mümkündür. Köprü, Ballıkuyumcu Köyü içinde, höyüğün batısında, köy çeşmesinin<br />

yakınında, Andezit blok örgülü, tek gözlü kemerlidir. Çirçoban Deresi üzerinde<br />

bulunmaktadır. Köprünün doğusunda su içinde blok taş örülü duvar temel izi görülmüştür.<br />

Günümüzde de kullanılmaktadır. AKTVK Kurulunun 24.04.1992 gün ve 2352 sayılı<br />

kararıyla korumaya alınmıştır.<br />

Ballıkuyumcu Roma Köprüsü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Roma Köprüsü, 2018<br />

261<br />

T A R İ H T E


Ballıkuyumcu Düz Yerleşim<br />

Düz Yerleşim Alanı, Ballıkuyumcu Hisarlıkaya<br />

yolunun yaklaşık 4. km.’sinde bulunmaktadır.<br />

Kent Koop Yeni Yerleşim alanının içindedir.<br />

Yüzeyde yapılan araştırmalarda Roma<br />

Dönemine ait seramik ve yapı kalıntıları<br />

rastlanılmıştır. AKTVKK 3. Derece Arkeolojik<br />

Sit olmuştur.<br />

Düz Yerleşim Alanı, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Ballıkuyumcu Köyü Camisi<br />

Günümüzde, Ballıkuyumcu köyünün eski<br />

camisi, yeni caminin yanında durmaktadır.<br />

Çatılı, dikdörtgen planlı, sade ve küçük bir<br />

yapıdır. Çok önemli bir sanat yönü olmamakla<br />

birlikte, köyün tarihinden bir parça olarak<br />

kabul edilebilir.<br />

Köy camisine ait arşiv belgelerinde camiye<br />

yapılan görevli tayinlerine ait belgeler<br />

vardır. Zilhicce 1155 / Ocak Şubat 1743 tarihinde<br />

yarım akçe ile müezzinlik yapan Durmuş<br />

vefat edince Halil Halife tayin edilmiştir<br />

(VGMA, 1061, 109). Şaban 1162 / Mayıs- Haziran<br />

1749 tarihinde yarım akçe ücretle hatip<br />

olan Seyyid Süleyman bin Seyyid Ramazan’a<br />

görevi bıraktırılarak yerine Seyyid Ebubekir<br />

bin Yahya tayin edilmiştir. Aynı tarihte kimsenin<br />

rağbet etmediği mütevellilik görevini<br />

gönüllü olarak yürütecek Seyyid Mustafa’nın<br />

tayini yapılmıştır (VGMA, 1061:125).<br />

VGMA, 1061, 125, Cemaziyelahir 1162/Mayıs-Haziran<br />

1749 Tarihinde Hatiplik Görevlendirmesi<br />

Camiye hatip olarak 15 Safer 1303/3 Kasım<br />

1885 tarihinde Mustafa ibni Hacı Hüseyin tayin<br />

edilmiştir (VGMA, 224-122-1229).<br />

VGM 224-122-1229,<br />

Ballıkuyumcu Köyü Cami Hatip Tayini<br />

Balıkuyumcu Köyü Camisi, 2018, Ali Kılcı<br />

262<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ballıkuyumcu Köyü Çeşmesi<br />

Köyün güney kenarında bir tepenin dibindedir. Yapımında düzgün kesilmiş Ankara taşı<br />

kullanılmış tek cepheli, deposuz bir çeşmedir. Çeşmenin suyu üç adet metal borudan<br />

akmaktadır. İki kenarı tek parça birer taş, üstü dışa taşkın sade bir silme ile sınırlanan çeşmenin<br />

cephesi altı sıra taş örgüye sahiptir. Çeşme sade görünümlüdür. Dört satırlık bir<br />

yazıya sahip olan Ballıkuyumcu çeşmesi, kitabesine göre 1231/1815-16 yılında Mehmed<br />

Ağa tarafından yaptırılmıştır.<br />

Ballıkuyumcu Çeşmesi, 2018, Ali Kılcı<br />

Çeşme Kitabesinde:<br />

Muceb-i çeşme ehl-i karye<br />

Su gibi Mehmed vakfıdır<br />

Allahümmağfir ya celil<br />

sahibi’l-hayrat 1231<br />

yazmaktadır.<br />

Ballıkuyumcu Çeşmesi ve Köy Halkı, 1956, (Kaynak: Fatih Yılmaz)<br />

263<br />

T A R İ H T E


Ballıkuyumcu Köyü Nüfusu<br />

Ballıkuyumcu Köyünün tarihine ışık tutacak belgelerden 1831 nüfus sayımına göre 25 hanede<br />

72 erkek nüfus kaydedilmiştir. Bu nüfus sayımında köyde Ömeroğlu, Abbasoğlu, Çukadaroğlu,<br />

Elvanoğlu, İsmailoğlu, Mehmetkethüdaoğlu, Mahmudoğlu, Mercanoğlu ve Susuzluoğlu<br />

sülalelerine yer verilmiştir (Koltuk, 2016:43, 393-394).<br />

Ballıkuyumcu Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />

1 Mustafa Hatib, Uzun boylu kara sakallı 38<br />

2 Ebubekir Kardeşi, Orta kumral sakallı 42<br />

1<br />

3 Ali Ebubekir Ebubekir’in oğlu 16<br />

4 İsmail Ebubekir Ebubekir’in oğlu 15<br />

5 Yusuf Ebubekir Ebubekir’in oğlu Sabi<br />

6 Murad Uzun boylu, kara sakallı, topal 50<br />

2<br />

7 Abdullah Murad Oğlu Sabi<br />

8 Osman Murad Oğlu Sabi<br />

9 Ali Ömeroğlu, kısa boylu, kır sakallı 47<br />

3<br />

10 Ömer Yeğeni 15<br />

11 İbrahim Damadı, kumral sakallı 38<br />

12 Abdüsselam Hizmetkârı 15<br />

13 Kasım Orta boylu, matruş 33<br />

14 Yahya Kardeşi Sabi<br />

4<br />

15 Halil Kasım Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />

16 Hüseyin Kasım Oğlu 16<br />

17 Ali Kasım Oğlu Sabi<br />

5<br />

18 Hasan Abbasoğlu, kısa boylu, kır sakallı 55<br />

19 Ebubekir Hasan Oğlu Sabi<br />

20 Halil Orta boylu, kumral sakallı 42<br />

6<br />

21 Mehmed Halil Oğlu Sabi<br />

22 Osman Kardeşi, sarı bıyıklı 33<br />

23 İbrahim Kardeşi, ter bıyık 20<br />

24 Hamid Orta boylu, kara sakallı, İmam 40<br />

7 25 Mustafa Hamid Oğlu Sabi<br />

26 İsmail Hamid Oğlu Sabi<br />

8 27 Mehmed Çukadaroğlu, Orta boylu kır sakallı 50<br />

9 28 Mustafa Orta boylu, kumral sakallı 40<br />

264<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


10<br />

29 Ahmed Ömeroğlu, Uzun boylu, ak sakallı 60<br />

30 Abdullah Oğulluğu, ter bıyık 20<br />

11 31 Ali Elvanoğlu, Kısa boylu, kır sakallı 60<br />

32 Hasan Orta boylu, kır sakallı, Âmâ 45<br />

12 33 Abdullah Hasan Sade-rû 15<br />

34 Hüseyin Hasan Sabi<br />

35 Bekir İsmailoğlu, Orta boylu, kumral sakallı 45<br />

13 36 İsmail Bekir Oğlu 15<br />

37 Salih Bekir Oğlu Sabi<br />

38 Hacı Uzun boylu, kumral bıyıklı 35<br />

14<br />

39 Mustafa Hacı Oğlu 15<br />

40 Hasan Hacı Oğlu Sabi<br />

41 Mehmed Hacı Oğlu, Doğum:1247 Sabi<br />

42 Hüseyin Mehmedkethüdaoğlu, Orta boylu, kır sakallı 55<br />

15<br />

43 Hüseyin Hüseyin Oğlu, Köse sakallı 27<br />

44 Mehmed Hüseyin Oğlu, Sarı bıyıklı 25<br />

45 Hüseyin Hüseyin Oğlu, Ölüm:1247 Sabi<br />

46 Osman Uzun boylu, kumral sakallı 35<br />

16 47 Hasan Yeğeni 17<br />

48 Mehmed Yeğeni Sabi<br />

17 49 İsmail Mahmudoğlu, Kara bıyıklı 35<br />

50 Ahmed Orta boylu, kumral sakallı 40<br />

51 İbrahim Ahmed Oğlu Sabi<br />

18 52 Mehmed Ahmed Oğlu Sabi<br />

53 Abdullah Ahmed Oğlu Sabi<br />

54 Hüseyin Kardeşi, Askerde 22<br />

19 55 Mehmed Orta boylu, kumral sakallı 35<br />

20 56 Ali Baba Orta boylu, kara sakallı 35<br />

57 Yusuf Mercanoğlu, Orta boylu, Ekrad taifesinden 45<br />

58 Osman Yusuf Oğlu Sabi<br />

59 Bekir Yeğeni 26<br />

21<br />

60 Yusuf Kardeşi 17<br />

61 Mustafa Kardeşi, Kara sakallı 37<br />

62 Mehmed Kardeşi, Kır sakallı 50<br />

63 Hüseyin Mehmed Mehmed’in oğlu 20<br />

64 Ali Mehmed Mehmed’in oğlu Sabi<br />

65 İsmail Orta boylu, kara sakallı 40<br />

22<br />

66 Mustafa İsmail Oğlu 16<br />

67 Yusuf İsmail Oğlu 15<br />

68 Ali İsmail Oğlu Sabi<br />

23 69 Veliyüddin Orta boylu, kara sakallı 35<br />

24<br />

70 Halil Çukadaroğlu, Orta boylu, kumral sakallı 35<br />

71 Süleyman Halil Oğlu Sabi<br />

25 72 Hasan Susuzoğlu, Kumral sakallı 35<br />

265<br />

T A R İ H T E


Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında<br />

“Karye-i Balıkuyumcu, Tabi-i Kasaba-i Zir” başlığında verilmiştir.<br />

Balıkuyumcu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa: 190-191<br />

266<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa: 188-189<br />

267<br />

T A R İ H T E


Balıkuyumcu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

Karye-i Ballıkuyumcu Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

1 Abbas Ahmet Orta boylu kır sakallı 61 Elvanoğlu Köy Kethüdası<br />

1<br />

2 Hüseyin Abdullah<br />

Orta boylu kara<br />

bıyıklı<br />

26<br />

Oğulluğu, Mansure<br />

askerinde<br />

3 Mahmut Ahmet Şabb emred 17 Oğulluğu<br />

4 Abdullah Ahmet 11 Oğulluğu<br />

2<br />

5 Abdullah Tarçın Ahmet<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

6 Ahmet Abdullah 4<br />

35 Hizmetkar<br />

7 Halil Mehmet<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

51 Çiftçi<br />

3<br />

8 Osman Mehmet<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

46 Çiftçi<br />

9 İbrahim Mehmet<br />

Orta boylu kara<br />

bıyıklı<br />

37 Sivas canibinde<br />

4<br />

10 Molla Hasan Abbas Kısa boylu ak sakallı 74<br />

11 Bekir Molla Hasan Şabb emred 12<br />

Bila sanat, alîl<br />

ve ..<br />

5 12 Kasım Yahya<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

39 Çiftçi<br />

6<br />

13 Hüseyin Molla Mehmet<br />

Orta boylu kara<br />

sakallı<br />

14 Ömer Molla Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 27<br />

34 Çiftçi<br />

15 Ali Molla Mehmet Şabb emred 20<br />

16 Ali Ömer Kısa boylu kır sakallı 64 Çiftçi<br />

7<br />

17 İbrahim<br />

Kethüda<br />

Mehmet<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

18 Ahmet İbrahim Şabb 4<br />

19 Mehmet İbrahim 1<br />

50<br />

Damadı, Köy<br />

Muhtarı<br />

20 Mehmet Hacı Mustafa<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

53 Yabankı oğlu Irgad<br />

21 Mustafa Mehmet Şabb emred 15 Yabankı oğlu<br />

8<br />

22 Hasan Mehmet Şabb emred 14 Yabankı oğlu<br />

23 Mehmet Mehmet 9 Yabankı oğlu<br />

24 Halil Mehmet 7 Yabankı oğlu<br />

9 25 Mehmet Ahmet Orta boylu ak sakallı 68 Çukadar oğlu Bostancı<br />

268<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Orta boylu kumral<br />

10 26 İsmail Mahmut<br />

50 Berber oğlu Çiftçi<br />

sakallı<br />

27 Halil Abdullah Orta boylu kır sakallı 48 Çukadar oğlu Irgad<br />

11<br />

28 Süleyman Halil Orta boylu ter bıyıklı 17 Çukadar oğlu<br />

Gangöllü<br />

Mehmet<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

29 Mustafa<br />

48 Çiftçi<br />

12<br />

30 Hasan Mustafa Şabb emred 9<br />

31 Hüsam Mustafa 3<br />

13 32 Mustafa Mehmet<br />

Orta boylu sarı<br />

sakallı<br />

31 Bostancı<br />

33 Ahmet Hasan Orta boylu ak sakallı 80 Çiftçi<br />

14<br />

Orta boylu kumral<br />

34 Hasan Ahmet<br />

sakallı<br />

38 Çiftçi<br />

15<br />

35 Deli Mehmet Mehmet Orta boylu kır sakallı 54 Irgad<br />

36 Mustafa Deli Mehmet Şabb emred 20 Irgad<br />

37 Bekir<br />

Kethüda<br />

Mehmet<br />

Kısa boylu kumral<br />

sakallı<br />

55 Çiftçi<br />

16 38 Hatip Mustafa Mehmet Orta boylu kır sakallı 50 Çiftçi<br />

39 Yusuf Bekir Orta boylu ter bıyıklı 25 Çiftçi<br />

40 İsmail Bekir 1<br />

41 A'rac Murat Mahmut Orta boylu kır sakallı 70 Çiftçi<br />

17 42 Abdullah Murat<br />

Orta boylu kara<br />

bıyıklı<br />

27<br />

43 Osman Murat Orta boylu 16<br />

44 Hüseyin Hüseyin<br />

Orta boylu köse<br />

sakallı<br />

50 Keleş oğlu Çiftçi<br />

45 Mehmet Hüseyin<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

42 Çiftçi<br />

18 46 Hüseyin Hüseyin Şabb emred 12<br />

47 Ahmet Hüseyin 7<br />

48 Salih Hüseyin 5<br />

49 Hüseyin Mehmet 6<br />

50 İbrahim Yahya Orta boylu kır sakallı 48 Çiftçi<br />

19 51 Ahmet Hüseyin<br />

Orta boylu kumral<br />

bıyıklı<br />

29 Yekçeşm Oğulluğu, Çiftçi<br />

52 Abdüsselam Hüseyin Orta boylu ter bıyıklı 26 Oğulluğu, Çiftçi<br />

20 53 Molla Ahmet Ahmet<br />

Orta boylu kumral<br />

sakallı<br />

32 Köy İmamı<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:188-191<br />

269<br />

T A R İ H T E


Ballıkuyumcu Köyü Vergileri<br />

Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Ballıkuyumcu<br />

Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir. Transkripsiyon<br />

verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı<br />

bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen (özet<br />

olarak) yer almıştır.<br />

Ballıkuyumcu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Sayfa:2,3<br />

270<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ballıkuyumcu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Sayfa:4,5,6<br />

271<br />

T A R İ H T E


Ballıkuyumcu Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergileri<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />

272<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Ballıkuyumcu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-6<br />

273<br />

T A R İ H T E


Ballıkuyumcu Mufassal Tapu Tahrir Defteri<br />

Karye-i Balıkuyumcu, tâbi’-i Kasaba<br />

TKGMA, Ankara Mufassal<br />

Tahrir Defteri, Eski 74, Yeni<br />

17, Sayfa: 38-a<br />

Süleyman veled-i Yusuf çift 2<br />

Abdülkerim veled-i o nim<br />

Abdülhalim birader-i o k<br />

Yakub veled-i Yusuf<br />

c<br />

Ali Bali veled-i o<br />

k<br />

Mehmed veled-i Yusuf k<br />

Ramazan veled-i Yakub nim<br />

Cafer veled-i o<br />

c<br />

Sefer birader-i o<br />

nim<br />

Muzaffer birader-i o k, nim, 9<br />

Ayvad veled-i Yakub<br />

nim<br />

Yakub veled-i o<br />

k<br />

Satılmış birader-i o<br />

m<br />

Osman birader-i o<br />

m<br />

Hasan veled-i Seydi Ahmed k<br />

Mehmed veled-i Durak k, resm 9<br />

Şaban veled-i Elvan çift 2<br />

Himmet veled-i Aydoğmuş Pir<br />

Aydoğmuş veled-i o<br />

c<br />

Süleyman birader-i o c<br />

İne Hoca birader-i o<br />

nim<br />

Mehmed veled-i Nebi resm 22<br />

Osman veled-i o<br />

k<br />

Ömer veled-i Nebi<br />

k<br />

Mustafa veled-i Veli resm 24<br />

Veli veled-i Mehmed k<br />

Bali veled-i Ali<br />

c<br />

Ali veled-i o<br />

m<br />

Musa veled-i Ali<br />

nim<br />

Mehmed veled-i o<br />

k<br />

Mustafa veled-i Ali<br />

nim<br />

Nadir birader-i o<br />

nim<br />

Ali veled-i Namaz<br />

nim<br />

Hıdır birader-i o<br />

nim<br />

Sülmen veled-i o<br />

m<br />

Mahmud veled-i İlyas nim<br />

Hamza veled-i o<br />

k<br />

İsmail birader-i o<br />

m<br />

Ali veled-i Tursun<br />

nim<br />

Ebulkasım veled-i o<br />

k<br />

Çerkes veled-i İbrahim c<br />

Hasan veled-i o<br />

k<br />

Mehmed veled-i İsa<br />

nim<br />

Teberrük veled-i Pir Gaib k<br />

Murad veled-i Aykud nim<br />

Mehmed birader-i o<br />

nim<br />

Aykud veled-i o<br />

nim<br />

Mustafa birader-i o<br />

m<br />

Süleyman veled-i Mehmed nim<br />

Yahya veled-i Turgud nim<br />

Abdülkerim veled-i o nim<br />

İsa veled-i Mustafa<br />

k<br />

Hıdır birader-i o<br />

k<br />

Selman veled-i Hasan c<br />

Minnet veled-i Davud nim<br />

Satılmış birader-i o<br />

k<br />

Bilmiş birader-i o<br />

m<br />

Mustafa veled-i Musa nim<br />

İshak veled-i o<br />

İsmail birader-i o<br />

Musa birader-i o<br />

Ahmed veled-i Kasım<br />

Sıddık veled-i Nesimi<br />

Mehmed veled-i Durak<br />

Bilmiş veled-i Musa<br />

k<br />

k<br />

m<br />

c<br />

k<br />

k<br />

k<br />

Zemîn-i Melek Hatun<br />

becây-ı Satılmış resm 36<br />

Zemîn-i Kerim resm 18<br />

Zemîn-i İlyas resm 54<br />

Zemîn-i Hacı Ahmed resm 18<br />

Zemîn-i Emirşah resm 3<br />

Zemîn-i Aykud resm 3<br />

Zemîn-i Himmet resm 3<br />

Zemîn-i Veli resm 6<br />

Zemîn-i Ahmed resm 18<br />

Zemîn-i Cemal resm 3<br />

Zemîn-i Erkeksu der<br />

tasarruf-ı Süleyman<br />

ve Bali ve Cafer ve Satılmış resm 37<br />

Hasıl 7.000<br />

Hınta Müd 39 K 18 kıymet 3192<br />

Şa’ir Müd 20 kıymet 1200<br />

Burçak Müd 3 kıymet 180<br />

Resm-i çift 781<br />

Resm-i bennak 276<br />

Resm-i mücerred 48<br />

Resm-i küvvare 40<br />

Öşr-i bostan 50<br />

Öşr-i piyaz 20<br />

Âdet-i ağnam 40<br />

Öşr-i eşcar-ı ceviz der dest-i<br />

Hüseyin veled-i Pir Ali Çavuş 300<br />

Çiftlik-i hassa resm 125<br />

Koru-yı dağ 30<br />

Asiyab, 10 bab el-galle müd 15<br />

Asiyab-ı cedid, 2 bab el-galle müd 10,5<br />

Yaylak-ı Deliklü nezd-i Sivri<br />

Dulundaç ve Haturnak<br />

haymaneden Benlü Bey yurd ider 100<br />

Öşr-i bağçe 37<br />

Öşr-i bağ 115<br />

Asiyab, 1 bab 60<br />

Resm-i zemîn 237<br />

Asiyab harab der dest-i Budak<br />

ma’mur etmek şartıyla 1 bab resm 90<br />

Bâd-ı heva ve deştbani ma’a<br />

arus ve tapu-yı zemîn 34<br />

274<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Şer’iye Sicillerinde Ballıkuyumcu Köyü<br />

Tarihi çok eski yıllara dayanması hasebiyle oldukça geniş bir kültür havzasının ürünü olan<br />

Ballıkuyumcu Köyünün ismine Osmanlı Dönemi’yle ilgili olarak şer’iye/kadı sicillerinde de<br />

rastlanmaktadır. Burada örnek olması bakımından Ballıkuyumcu Köyünden ‘Halime bint-i<br />

Hüseyin’in veraset tespitine ve bu terekeden eşi Mehmed, babası Hacı Hüseyin, annesi<br />

Ebe Kadın, kızı Şerife ve oğlu Satılmış’a düşen paylara yer verilmiştir. Çocukların yaşları<br />

küçük olduğundan annelerinden onlara miras kalan 723 kuruş, 33 paranın muhafaza ve<br />

değerlendirmek üzere anneanneleri Ebe Kadının emanetine verildiği kaydedilmiştir.<br />

Ballıkuyumcu Köyü Şer’i Sicil Kaydı (Tereke)<br />

MŞH_ŞSC_d_00783_0026, Numara:74<br />

Bâ’is-i Defter-i Kassâm Oldur ki<br />

Zîr Kazası’na tabi’ Balıkuyumcu Karyesi’nde sakin iken bundan akdem müteveffiye olan Halime bint-i Hüseyin’in veraseti<br />

zevc-i dahili Mehmed Ağa ibn-i Hacı Halil ve pederi Hacı Hüseyin ve validesi Ebe Kadın ile sadr-ı sagir oğlu Satılmış ve<br />

sadriye-i sagire kızı Şerife’ye münhasıra olduğu bi’l-ihbar lede’ş-şer’i’l-enver zahir ve nümayan olduktan sonra sagirân-ı<br />

mezbûrânın valideleri ve müteveffiye-i mezbûreden müntakil mallarını hıfz ve tesviye-i umurlarını rü’yete taraf-ı şer’den bâ<br />

hüccet-i şer’iye vasî-i mansûbeleri büyük valideleri mezbûre Ebe Kadın ve varis-i kebirler ma’rifetleri ve ma’rifetü’ş-şer’iyye<br />

ile bi’l-müzayede tahrir ve beyne’l-verese bi’l-ferîzati’ş-şer’iyye tevzî’ ve taksim olunan tereke-i müteveffâ-yı mezbûrdur ki<br />

ber vech-i âtî zikr ve beyan olunur. Fi- 22 Zilka’de sene 307<br />

Aded Kuruş Para<br />

Döşek 7 280<br />

Yorgan 7 210<br />

Yasdık 7 80<br />

Entari ma’a solta 2 76<br />

Yale 1 35<br />

Namaz Seccadesi 1 25<br />

Kilim 5 74<br />

Tabak 5 25<br />

Kapaklı sahan 1 15<br />

Leğen ma’a ıbrık 2 20<br />

Abdülmecid altunu 13 260<br />

Tencere 1 19<br />

Hırdavat-ı menzil - 10<br />

Zevci Mehmed Ağa zimmetinde mihr-i müeccelden alacağı 661<br />

Cem’an yekûnü’l-eşya vesaire<br />

1790 Kuruş<br />

60 Harc-ı kassâm ve kaydiye ve dellaliye ve masarif-i saire<br />

1730 Sahhü’l-baki li’t-taksim-i beyne’l-verese<br />

BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0026, Numara:74<br />

Kuruş Para Akçe<br />

Hisse-i zevcü’l-mezbûr Mehmed 432 20<br />

Hisse-i ebu’l-mezbûr Hacı Hüseyin 288 13 1<br />

Hisse-i ümmü’l-mezbûre Ebe Kadın 288 13 1<br />

Hisse-i bintü’l-mezbûre Şerife 240 11<br />

Hisse-i ibnü’l-mezbûr Satılmış 480 22<br />

Bâlâ-yı kassâmda muharrer sagirân-ı mezbûrânın valideleri müteveffâ-yı mezbûreden müntakil hisse-i muayyeneleri olan<br />

yedi yüz yirmi üç kuruş otuz üç parayı li-ecli’l-hıfz ve’l-istirbah büyük validesi ve vasiyye-i mezbûre Ebe Kadın yedine<br />

tamamen eda ve teslim olunduğunu müş’ir işbu mahalle şerh verildi.<br />

275<br />

T A R İ H T E


Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />

2.6<br />

ELVAN KÖYÜ<br />

Her bir kısmı ayrı tarihi zenginliklerle<br />

dolu Etimesgut’un tarihi köylerinden<br />

birisi de Elvan Köyüdür. Bir Türk köyü<br />

olarak 1300’lü yılların ortalarında Ahi Elvan<br />

tarafından kurulmuştur. Tufan Gündüz, yaptığı<br />

araştırmalarda Elvanköyü’nün, Karakeçili<br />

aşiretleri tarafından kurulmuş olduğunu<br />

ifade etmektedir. Karakeçililer, Ankara havalisindeki<br />

en kalabalık Türkmen gruplarından<br />

birisidir. Ankara havalisinde kendisine<br />

mensup 51 cemaatin bulunduğu Karakeçililer<br />

aşiretinin III. Murat’ın hasları arasında<br />

yer aldığı tespit olunmaktadır (Gündüz 1996,<br />

50). Kavmi şuura sahip olan II. Abdülhamid,<br />

öz oymağı saydığı Karakeçili gençlerinin bulunduğu<br />

bir alay meydana getirmiş ve ona<br />

Ertuğrul alayı adını vermiştir. Ayrıca yine<br />

onun devrinde veya daha sonra “Ertuğrul’un<br />

ocağında uyandın, şehidlerin kanlarıyla boyandın”<br />

beyti ile başlayan bir marş da bestelenmiştir.<br />

II. Abdülhamid, Karakeçili oymağı<br />

mensuplarını Alman imparatoruna kendi akrabaları<br />

olarak tanıtmıştır (Sümer, 1972:221).<br />

276<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yusuf Halaçoğlu, “Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650)” kitabında<br />

Osmanlı arşivlerinde yer alan belgelere dayanarak 16. yüzyılda Kasaba’da/Zir’de boy, taife,<br />

grup ve cemaatleri sıralamıştır. Bu sıralamada Tapu Kadastro Arşivinde yer alan Hicri<br />

979/Miladi 1571-1572 senesine ait bir belgeye dayanarak Elvan Köyü’nün Kayı boyundan<br />

Perâkende cemaatinin yerleşim yeri olduğunu kaydetmiştir (Halaçoğlu, 2009:1858).<br />

CEMAAT<br />

ADI<br />

TAIFE GRUP BOY YURDU SANCAK<br />

Perâkende - - Kayı Elvan k. Ank<br />

NAHIYE/<br />

KAZA<br />

Kasaba<br />

Nah.<br />

KAYNAK<br />

TKA, TD, Nr.76,<br />

s:197b sene:979<br />

(1571-72)<br />

Elvanköy Yer altı Mahzenleri<br />

Elvan Köyünün tarihi, Roma dönemine kadar uzanmaktadır. Elvan Köyü’ndeki yeraltı<br />

mahzenleri Anakadın Çeşmesi üstü eski mandıra mevkiindedir. Yüzeyde yapılan araştırmalarda<br />

Geç Roma-Bizans Dönemine ait seramik parçalarına rastlanılmıştır. Bu alanda<br />

seramiklerin bulunması burada antik bir yerleşmenin olduğunu göstermektedir. Bu mahzenler,<br />

AKTVKK 17.12.1991 tarih ve 2134 sayılı kararıyla korumaya alınmıştır.<br />

Elvan Höyüğünün Eski Görünüşü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Elvanköy Yer Altı Mahzenleri, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

277<br />

T A R İ H T E


Ahi Elvan Kimdir?<br />

Elvan Köyüne ismini veren Ahi Elvan<br />

Ankara’da birçok hayır yapan, tımar sahibi<br />

bir beydir. 1463 tarihli tahrir defterine göre<br />

Ankara’da Küçek Karyesi ile Okçu Karyesi<br />

ona tımar olarak verilmiştir (Hacıgökmen<br />

2011:37, 39). Çubuk’taki Kızılcaşehir karyesi<br />

de onun tımarıdır (Hacıgökmen, 2012:282).<br />

Ankara’nın önemli eserlerinden biri olan<br />

Ahi Elvan Camiinin kitabesinde Ahi Elvan’ın<br />

“Nizamüddin Zehran oğlu İsa oğlu Hacı<br />

Mecdüddin oğlu Mehmed Bey oğlu Hacı<br />

Elvan” şeklinde tam adı yazılıdır. Kitabeye<br />

göre Ahi Elvan’ın babası Mecdeddin İsa,<br />

dedesi Nizâmeddin Hezâr’dır (Akyurt, 1942;<br />

Ayverdi, 1974:224; Hacıgökmen, 2011:60).<br />

Kitabeye göre 816/1413 yılında Ahi Elvan<br />

tarafından yenilenen caminin içine Harputlu<br />

Mehmed bin Beyazid’in yaptığı ceviz minber<br />

konulmuştur. Caminin ahşap tavanı ve<br />

alçı mihrabı da dikkat çeken yönleridir. Ahi<br />

Elvan, Ankara’da Ahi Elvan Camii yakınlarına<br />

bir zaviye yaptırmış, ancak bu zaviye günümüze<br />

gelememiştir.<br />

Ahi Elvan Camii, Ankara, 2006<br />

Ahi Elvan Hicri 784/Miladi 1382 yılında<br />

Ankara’da vefat etmiş, cenazesi Yenihayat<br />

Mahallesinde bulunan Yediler Mezarlığına<br />

defnedilmiştir. Bu mezarlık daha sonra Kalenin<br />

doğusundaki Kırklar mezarlığına taşınmıştır.<br />

Halen kabri Kırklar Mezarlığında Ahi<br />

Elvan’ın mezar taşında şunlar yazmaktadır:<br />

Etimesgut Ahi Elvan Camii ve Türbesi,<br />

2018, Etimesgut Belediyesi arşivi<br />

278<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Baş taşının bir yüzünde:<br />

Diğer yüzünde:<br />

1) Kale’n-Nebiyyi Rasûlullah<br />

2) el-mevt kâs ve külli’n-nâs şâribeh<br />

3) el-mevt bâb ve küllin-nas dâhileh<br />

4) el-mevt kem lâ yesel ilâ yevm’il-kıyameh<br />

1) el-mü’minûn lâ yemûtûne<br />

2) bel yenkalûne min dâr ilâ<br />

3) dâri’l-ğafûr<br />

Ahi Elvanın Mezartaşı,<br />

Kırklar Mezarlığı,<br />

Ankara, Ali Kılcı<br />

Ayak tarafındaki kabartmada:<br />

1) el-merhûm es-sa’îd eş-şehîd<br />

2) Mehmed Bey bin Hacı Mecdeddin<br />

3) ilâ rahmet’illâhi Teâlâ sene erbaa semânîn<br />

ve seb’amiyeh (784)<br />

Manası: Şehit olarak vefat eden Hacı Mecdeddin<br />

oğlu Mehmed Bey 784/1383 senesinde<br />

Allah’ın rahmetine intikal etti (Akyurt, 1942:79,<br />

Belge No.310-4)<br />

279<br />

T A R İ H T E


Yusuf Akyurt, Ahi Elvan ve çocuklarının bu mezarlıktaki mezarlarını bularak yazılarını okumuştur.<br />

Ahi Elvan’ın oğlu Emir Paşa, Gurre-i Rebiulevvel 802/1 Kasım 1399 tarihinde, kızı Sahre<br />

Hatun Ramazan 843/Şubat-Mart 1440 tarihinde vefat etmiştir (Akyurt 1942:81)<br />

VGMA, 1061:120<br />

Metni: Ankara kazasına tabi Elvan<br />

nam karyede vaki Camii şerifin<br />

kayyımı olmayub muhtac olmağla<br />

ber-vech-i hasbi müceddeden<br />

Ahmed Halife ibni İnayet Ahmed’e<br />

naibi Mustafa Efendi arzıyla tevcih.<br />

Safer sene 160, (VGMA, 1061:120)<br />

VGMA, 531:107<br />

Metni: Ankara’da kasaba-i Süflada<br />

Elvan nâm karyede cami’de nîm<br />

akçe ile hatib olan Ali fevt, mahlulünden<br />

Ahmed bin Mahmud’a<br />

naibi Ahmed Raşid arzıyla tevcih<br />

buyruldu. 19 Şevval 1210, (VGMA,<br />

531:107)<br />

VGMA, 1072:93<br />

Metni: Ankara’da Kasaba-i<br />

süflaya tabi Elvan nam karyede<br />

camiide yevmi nim akçe ile hatib<br />

olan Mehmed bin Abdullah fevt<br />

mahlûlünden Ali bin Nasuha naibi<br />

Mehmed Emin arzıyla tevcih buyruldu.<br />

Rebiu’l-evvel 1183, (VGMA,<br />

1072:93)<br />

VGM 225-104-804<br />

Elvan Köy Camisinin yanındaki bir<br />

seki üzerinde Ahi Elvan’ın kardeşleri<br />

(Hacıgökmen, 2014:71) ve Ahi<br />

Elvan’ın makam mezarı olduğu<br />

söylenen iki mezar vardır. Etimesgut<br />

Belediyesi tarafından Elvan<br />

Köy Camisi ile birlikte bu mezarların<br />

üzerine dikdörtgen planlı bir<br />

türbe yapılmıştır.<br />

280<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Muallim Cevdet, Ahi Elvanın camileri ve zaviyesinin vakfına gelir olarak, ‘‘Ayaş karyesi<br />

Mezraası-Ahi Bayezid Çiftliğinin Eski defterde eski günlerden beri vakf olageldiğini, Ahi<br />

Bayezid oğlu Ahi Elvan tasarrufunda olduğunu, 1530 tarihli tahrirde ise Ahi Elvan oğlu<br />

Ahi Mehmed ve kardeşi Yusuf vakfın şartları gereği mutasarrıf olduklarını ve ellerinde<br />

padişah beratı olduğunu’’ yazmıştır (Cevdet, 1932:241). Ahi Elvanın Vakfının gelirlerinden<br />

Kırşehir’de Kesikköprü ve Karakuyu köylerindeki dört bin dönüm miktarında mezranın<br />

ekilemediğinden satılması hakkında Gurre-i Muharrem 1318/1 Mayıs 1900 tarihli bir<br />

belge vardır (VGMA, 394, 122-123).<br />

(VGMA, 394, 122-123)<br />

281<br />

T A R İ H T E


Ahi Elvan Türbesi,<br />

Etimesgut Belediyesi,<br />

2018<br />

AHİ ELVAN<br />

CAMİİ VE TÜRBESİ<br />

282<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Elvan Köy Camisi<br />

Ahi Elvan, Etimesgut Elvan Köy’e de bir cami<br />

yaptırmış, yaptırdığı cami çeşitli bakım onarım<br />

ve yenilemelerle günümüze kadar gelmiştir.<br />

Kültür varlığı özelliği taşımayan bu<br />

cami 2017-2018 yıllarında yıkılarak Etimesgut<br />

Belediyesi tarafından yeniden yaptırılmıştır.<br />

Elvan Köy Camii’ne ait en eski belge Safer<br />

1160 / Şubat-Mart 1747 tarihlidir. Söz konusu<br />

belgede camiye hasbi (gönüllü) kayyım<br />

(koruyucu) olarak Ahmed Halife tayin edilmiş<br />

(VGMA.1061, 120), daha sonra vakfın geliri biraz<br />

artmış olmalı ki, 19 Şevval 1210/ 27 Nisan<br />

1796 tarihinde bu göreve yarım akçe ücretle<br />

Ahmed bin Mahmud tayin edilmiştir (VGMA,<br />

531, s.107). Camiye hatip olarak yarım akçe<br />

ücretle, Rebiulevvel 1183/ Temmuz Ağustos<br />

1769 tarihinde Ali bin Nasuh (VGMA, 1072:<br />

93), 2 Muharrem 1286/ 14 Nisan 1869 tarihinde<br />

Molla Ali Efendi bin Ahmed tayin edilmiştir<br />

(VGMA, 225, 104, 804).<br />

Ahi Elvan Cami, Etimesgut Belediyesi, 2018<br />

283<br />

T A R İ H T E


Elvan Köyü Nüfusu<br />

Elvan köyü, Roma ve Bizans Dönemlerinde olduğu gibi Osmanlı döneminde de bir yerleşim<br />

yeridir. Osmanlı Devleti’nde yapılan 1831 tarihli ilk genel nüfus sayımında Elvan Köyü’nde 26<br />

hanede 56 erkek nüfus sayılmıştır. Bunlardan birisi askerde olduğu için hanesi sayılmış, kendisinin<br />

ismine ve yaşına yer verilmemiştir. Bu sayımda Elvan Köyü’nde Zemre, Süleymanoğlu,<br />

Bekirlioğlu, Numan yeğeni ve Ahmedoğlu sülaleleri belirtilmiştir (Koltuk, 2016:44, 388-389).<br />

Elvan Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />

1 Babaoğlan Orta boylu köse sakallı 40<br />

1<br />

2 Memiş Babaoğlan Oğlu Sabi<br />

3 Ali Babaoğlan Oğlu Sabi<br />

2 4 Numan Uzun boylu, ak sakallı 50<br />

5 Mustafa Zemre, Uzun boylu, kumral bıyıklı traş 35<br />

3<br />

6 Hidayet Kardeşi, orta boylu, kumral bıyıklı 32<br />

7 Mustafa Yeğeni Sabi<br />

8 Mehmed Orta boylu, kara bıyıklı 40<br />

9 Hüseyin Mehmed Oğlu 15<br />

4<br />

10 Ahmed Kaynı, Orta boylu, kara bıyıklı, Tekâüd 38<br />

11 Ali Yeğeni 17<br />

12 Mehmed Yeğeni Sabi<br />

13 Hüseyin Yeğeni -<br />

14 Musa Orta boylu, ak sakallı 55<br />

5<br />

15 Ali Musa Oğlu 15<br />

16 Zeynelabidin Musa Oğlu 7<br />

17 Süleyman Oğulluğu, ter bıyık 20<br />

6 18 Osman Süleymanoğlu, yetim 15<br />

19 Ahmed Orta boylu, kara sakallı 40<br />

7<br />

20 İsmail Yeğeni 16<br />

21 Mustafa Yeğeni Sabi<br />

22 Ömer Orta boylu ak sakallı 67<br />

8<br />

23 Osman Ömer Oğlu, Ter bıyık 22<br />

24 Mehmed Ömer Oğlu 15<br />

25 İbiş Ömer Oğlu 18<br />

284<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


9<br />

26 Mehmed Uzun boylu, sarı sakallı 40<br />

27 Emir Süleyman Mehmed Oğlu Sabi<br />

10 28 Ahmed Orta boylu, kara sakallı 42<br />

11 29 İbrahim Orta boylu, köse sakallı 38<br />

12 30 Muhsin Uzun boylu, kır sakallı 50<br />

13<br />

31 Ahmed Uzun boylu, sarı sakallı 35<br />

32 Mehmed Ahmed Oğlu Sabi<br />

33 Bekir Orta boylu, sarı sakallı 43<br />

14<br />

34 Mehmed Bekir Oğlu 15<br />

35 Süleyman Bekir Oğlu Sabi<br />

15<br />

36 Osman Uzun boylu, kumral sakallı 40<br />

37 Ömer Osman Oğlu Sabi<br />

38 Hüseyin Bekirlioğlu, Uzun boylu, kara sakallı 45<br />

16<br />

39 Abdullah Hüseyin Oğlu Sabi<br />

40 Himmet Hüseyin Oğlu Sabi<br />

41 Bekir Kaynı, ter bıyık 18<br />

17<br />

42 Mustafa Uzun boylu, kır sakallı 55<br />

43 Ali Mustafa Oğlu Sabi<br />

18 44 Şeyh Mehmed Orta boylu, kır sakallı 40<br />

19<br />

45 Mehmed Orta boylu, sade-rû 17<br />

46 Mustafa Kardeşi Sabi<br />

20 47 Ali Orta boylu, ter bıyık 20<br />

21 48 Hüseyin Numanyeğeni, Uzun boylu, kara sakallı 40<br />

22 49 Ömer Ahmedoğlu, Orta boylu, ak sakallı 70<br />

50 Emir Hasan Orta boylu, kır sakallı 50<br />

23 51 Ali Yeğeni, sade-rû 16<br />

52 Hüseyin Yeğeni Sabi<br />

24 53 Molla Ahmed Köse sakallı, İmam 30<br />

54 Abdullah Uzun boylu, kır sakallı 55<br />

25<br />

55 Hüseyin Torunu Sabi<br />

26 56 - Orta boylu, kumral bıyıklı, askerde -<br />

285<br />

T A R İ H T E


Elvan Köyünün tarihi geçmişine ışık tutacak belgelerden Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki<br />

nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Güvercinlik, Tabi-i<br />

Kasaba-i Zir” başlığında verilmiştir. Bu sayıma göre köyde 19 hane ve 41 erkek nüfus vardır.<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:80-81-82<br />

286<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Elvan Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

Karye-i Elvan Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

1 Mehmet Süleyman Orta boylu sarı sakallı 52 Atacı Çiftçi<br />

2 Süleyman Mehmet Şabb 10<br />

1<br />

3 Hüseyin Mustafa Orta boylu ter bıyıklı 25 Oğulluğu<br />

4 Osman Mustafa Orta boylu ter bıyıklı 22<br />

Oğulluğu, asker-i<br />

mansure<br />

5 Mehmet Mustafa Şabb emred 18 Oğulluğu<br />

6 Seyid Mustafa Paşa Mehmet Orta boylu kumral sakallı 46 Çiftçi<br />

2 7 Paşa Mehmet Mustafa 10<br />

8 Ali Seyid Mustafa 0 2 aylık<br />

9 Kötü Osman Ömer Uzun boylu kumral sakallı 50 Çiftçi<br />

3 10 Ömer Osman Şabb emred 16<br />

11 Hüseyin Osman 1<br />

4 12 Seyid Ahmet Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 29 Mansurede<br />

13 Musa Ali Koca Orta boylu ak sakallı 63 Çiftçi<br />

5<br />

14 Ali Musa Uzun boylu kara bıyıklı 26 Mansure askerinde<br />

15 Süleyman<br />

Karaküçük oğlu<br />

Mehmet<br />

Orta boylu kara sakallı 25 Rençber<br />

16 Osman Zom Bekir Orta boylu ter bıyıklı 24 Mefkud<br />

17 Hüseyin Zom Bekir Orta boylu ter bıyıklı 22 Asker-i masurede<br />

6<br />

Hizmetkar tabi-i<br />

18 Ahmet Zom Bekir Orta boylu ter bıyıklı 19<br />

Sandık-ı emin<br />

Esad Ağa<br />

7<br />

19 Kara Hüseyin Memiş Orta boylu köse sakallı 56 Çiftçi<br />

20 Ali Kara Hüseyin 8<br />

8 21 A'rac Hidayet Paşa Orta boylu kumral sakallı 39 Çiftçi<br />

22 Mustafa İmirze Orta boylu ak sakallı 70 Deli Çoban<br />

9 23 Ali Mustafa Şabb 10<br />

24 Veli Mustafa 8<br />

25 Şeyh Mehmet Küçük Mehmet Orta boylu ak sakallı 60 Çiftçi<br />

10 26 Osman Şeyh Mehmet 5<br />

27 Hüseyin (Şeyh) Mehmet 2<br />

11<br />

28 Kavas Mehmet Osman Orta boylu kara sakallı 49 Çiftçi<br />

29 Hüseyin Kavas (Mehmet) orta boylu ter bıyıklı 20<br />

12 30 Ahmet Mustafa Orta boylu kırca sakallı 49 Sarıpaşa oğlu Çiftçi<br />

13<br />

31 İsmail İsmail Orta boylu köse sakallı 29 Çiftçi<br />

32 Mustafa İsmail Uzun boylu ter bıyıklı 17 Çiftçi<br />

14 33 Halil Mustafa Orta boylu kumral bıyıklı 29 Genç Ali oğlu Çiftçi<br />

15 34 Osman Genç Ali Orta boylu ak sakallı 69 Çiftçi<br />

35 Ahmet<br />

Mazlum<br />

Süleyman<br />

Orta boylu kumral sakallı 47 Emir Köy Muhtarı<br />

16<br />

36 Mehmet Ahmet Şabb emred 10<br />

37 Ali Ahmet Şabb 8<br />

17 38 Osman Hasan Orta boylu kumral sakallı 45 Çoban<br />

18<br />

39 Molla Ahmet Hüseyin Orta boylu kumral sakallı 45 Köy İmamı<br />

40 Osman Molla Ahmet 3<br />

19 41 Osman<br />

Çavundurlı<br />

Süleyman<br />

Uzun boylu ter bıyıklı 24<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:80-82<br />

287<br />

Asakir-i mansurede<br />

T A R İ H T E


Elvan Köyü Vergileri<br />

Bu bölümde Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Elvan Köyünün<br />

emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir. Transkripsiyon<br />

verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı<br />

bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen (özet<br />

olarak) yer almıştır.<br />

Elvan Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01307, Hicri:1260-1261, Sayfa:4-5-6<br />

288<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Elvan Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01307, Hicri:1260-1261, Sayfa:2-3<br />

289<br />

T A R İ H T E


Elvan Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

290<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Elvan Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01307, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-6<br />

291<br />

T A R İ H T E


Şer’iye/Kadı Sicillerinde Elvan Köyü<br />

Osmanlı Dönemi’nde kadılar tarafından tutulan ve Osmanlı hayatının aile, toplum, ekonomi<br />

ve hukuk gibi birçok alanının tarihi için veriler içeren şer’iye/kadı sicillerinden bir örnek olarak<br />

burada vefat eden kişinin büyük oğlunun babasının verasetinden intikal eden mallarına kendisinin<br />

kayıp olması nedeniyle bir vasi tayin edilmesi hükme bağlanmıştır.<br />

MŞH_ŞSC_d_00783_0070, Numara:94<br />

Zîr Kazası’na tâbi’ Elvan Karyesi’nde sakin iken bundan akdem vefat iden Emir oğlu Mehmed Ağa<br />

ibn-i Emir Ahmed ibn-i Abdullah’ın veraseti sulb-i kebir oğlu mefkûd satılmış babası müteveffâ yı<br />

merkûm Mehmed Ağa’dan mevrûsen müntakil mallarını hıfz ve avdetine değin tesviye-i umuruna<br />

kıbel-i şer’den bir vasî nasb ve tayin buyurulması ehem ve elzem olduğu ecilden mefkûd-ı mezbûrun<br />

anası olub istikametle ma’rûfe ve her veçhile vesayetine kâdire olduğu zeyl-i vesikada muharrerü’lesâmi<br />

müslimîn ihbarlarıyla mütehakkık olub hâkimü’ş-şer’-i mevki’-i kitâb-ı tûbâ lehû ve hüsn-i me’âb<br />

efendi hazretleri mefkûd-ı mezbûrun anası Emine bint-i Mustafa ve vasî ve Ammi Seyyid Ağa ibn-i<br />

Emir Ahmed nâm kimesne nâzır tayin buyurub onlar dahi kabul idüb kemâ yenbagî edaya müteahhid<br />

oldukları gıbbe’t-tasdik ketb ve imlâ olundu. Tahrîren fi’l-yevmi’s-salis ve’l-işrîn min şehr-i Muharremi’lharam<br />

li sene aşer ve selase mi’e ve elf. (23 Muharrem 1310)<br />

Şuhûdü’l-hâl<br />

Karye-i mezbûreden İmam efendi<br />

Ve Muhtar Ağa<br />

Ve gayrihim<br />

BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0070, Numara:94<br />

292<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


E L V A N<br />

293<br />

T A R İ H T E<br />

Elvan Köyü, 2010,<br />

Necati ÇAVDAR Arşivi


CENAXIS PALUS<br />

Digital atlas of roman empire, dare.ht.lu.se<br />

2.7<br />

EMİRYAMAN KÖYÜ (ERYAMAN)<br />

CENAXIS PALUS<br />

Ankara’nın adeta merkezinde yer alan<br />

Etimesgut ilçesi, belki de en eski yerleşim<br />

birimlerinden birisidir. Ankara<br />

ve çevresinde yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalarda<br />

Paleolitik dönemden itibaren birçok<br />

buluntuya rastlanılmıştır. Eryaman köyü,<br />

Çıngırdaklıtepe höyüklerinde bol miktarda<br />

Geç kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve Demir Çağlarına<br />

ait seramik parçalarına rastlanılmıştır.<br />

Yine Eryaman’da bulunan Göksu (geçmişte<br />

Susuz) Göleti kıyılarında yapılan teraslama<br />

çalışmaları sırasında bulunan oyma taş el<br />

aletlerinin gösterdiği gibi Etimesgut çok eski<br />

çağlardan beri insanlar tarafından yerleşim<br />

alanı olarak kullanılmaktadır.<br />

En önemli arkeolojik bulgulardan biri 1991<br />

yılında ortaya çıkartılan Etimesgut’un çok<br />

eski kalıcı insan yerleşimine ait kalıntılardır.<br />

Eryaman’da yapılan alt yapı çalışmaları sırasında<br />

M.Ö. 4000 ile 3800 yılları arasında avcılık<br />

dönemine ait Göksu Göleti’nin kıyısında<br />

yerleşik bir köyün izlerine rastlanmıştır. Bu<br />

kalıntılar çok önemli arkeolojik değere sahip<br />

olan birçok tahtadan oyma kayık, topraktan<br />

çanak-çömlek, ok ve yaylar, kemik ve taştan<br />

aletlerdir. “Etimesgut buluntusu olarak tespit<br />

edilen 3 buluntu teknik ve tipolojik açıdan<br />

orta Paleolitik dönemdendir” (Kartal,<br />

2005:57). Daha sonraki çağlarda da önemini<br />

yitirmeyen Eryaman, Kral yolu, İskender ve<br />

tarihi İpek Yolu üzerinde olduğu gibi Roma<br />

Hac Yolu üzerinde de bir durak noktası olarak<br />

‘Cenaxis Palum’ olarak tarihteki yerini almıştır.<br />

294<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


EMİRYAMAN<br />

Çıngırdaklı Tepe Höyüğü<br />

Haritalarda Ankara, VEKAM<br />

İngiliz Harita Dairesi, Asia Minor, Angora,<br />

1919, Ölçek:1/250.000<br />

295<br />

Richard Kiepert, Karte von Klein Asien, 1914.<br />

T A R İ H T E


Çıngırdaklıtepe Höyük 2, 2002, tayproject.org, 2017<br />

Çıngıldaklıtepe Höyüğü 1-2 uydu görüntüsü<br />

Çıngırdaklıtepe Höyüğü 2, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Eryaman Çıngırdaklıtepe Höyüğü 1, AKTVK Kurulu arşivi<br />

Eryaman Çıngırdaklıtepe Höyüğü 1, AKTVK Kurulu arşivi Çıngırdaklıtepe Höyüğü 2, 2018<br />

ERYAMAN KÖYÜ HÖYÜKLERI<br />

Höyük 1: Ankara-Sincan yolunun 2 km. kuzeyinde<br />

bulunan Güzelkent, Çıngırdaklı<br />

Tepe’nin önünde yer alan höyük kaçak kazılar<br />

sonucunda tahrip olmuştur. Höyük yüzeyinde<br />

yapılan yüzey araştırmalarında bol<br />

miktarda Geç kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve<br />

Demir Çağlarına ait kaba gri renkli seramik<br />

parçalarına rastlanılmıştır. Ayrıca Höyük üzerinde<br />

bulunan taşlardan burada büyük yapıların<br />

bulunduğu düşünülmektedir. AKTVK<br />

Kurulunun 4.11.1993 gün 2360 sayılı kararıyla<br />

korunmaya alınmıştır.<br />

Höyük 2: Ankara- Sincan yolunun 2 km. kuzeyinde<br />

bulunan Çıngırdaklı Tepe’nin önünde<br />

yer alan höyük kaçak kazılar sonucunda tahrip<br />

olmuştur. Özellikle batı yamaçta tahribat<br />

daha fazladır. Tahribat sırasında Hitit poternlerine<br />

benzer bir giriş bulunmaktadır. Höyük<br />

yüzeyinde yapılan yüzey araştırmalarında bol<br />

miktarda Geç kalkolitik, Eski Tunç, Hitit İmparatorluk<br />

Çağlarına ait seramik parçalarına<br />

rastlanılmıştır. Her iki höyük de AKTVKK kararıyla<br />

korumaya alınmıştır.<br />

296<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Emiryaman’ın Fethi<br />

Eryaman, tarihteki bu önemli yerini<br />

Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde de<br />

yaşamıştır. Henüz tarih 1071 olmadan Ahmet<br />

Yesevi’nin erenleri, kolonizatör Türk<br />

dervişleri Anadolu’nun her tarafına yayılmış,<br />

Ege kıyılarına kadar ulaşmıştır. Malazgirt<br />

zaferinin (1071) hemen ardından da<br />

Anadolu’da tam bir Türkleşme yaşanmıştır.<br />

Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in askerleri<br />

batıya doğru ilerleyerek 1073 yılında<br />

Ankara ve Etimesgut’u fetheder. Fethedilen<br />

yerlere de muhtelif Türk boyları gelip<br />

yerleşir. Anadolu’ya yayılan Oğuz boylarından<br />

biri olan ve 16. yüzyılda yetmiş bir<br />

yer adı ile diğer boylar arasında dördüncü<br />

sırayı alan, bugün ise ancak yirmi sekiz yer<br />

adına sahip olan İmir/Emir/Eymür boyu,<br />

Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli bir<br />

yere sahiptir. Bu boy, ANKARA, Amasya,<br />

Aydın, Bolu, Çorum, Erzurum, Kastamonu,<br />

Kayseri, Kırşehir, Malatya, Sivas, Kütahya,<br />

Antalya, Bursa, Denizli, Yozgat, Samsun,<br />

Eskişehir, Sinop, Ordu, Tokat ve Gümüşhane<br />

gibi illerimize gelip yerleşmiştir<br />

(Günşen, 1997:46). Tarihi Emiryaman Köyünün<br />

kuruluşunun da bu boydan Türkler<br />

tarafından olduğu isminden anlaşılmaktadır.<br />

Hicri 1247/Miladi 1831 yılı nüfus verilerinin<br />

kayıtlı olduğu Ankara Nüfus Defterinde<br />

de Eryaman Köyü’nün Eymirhan<br />

ismiyle kaydedildiği görülmektedir.<br />

1530 tarih ve 438 numaralı Muhasebe-i<br />

Vilayet-i Anadolu Defteri’nde Ankara<br />

Sancağının Ankara Kazasına bağlı olarak<br />

Emiryaman köyü kayıtlarda yer almıştır<br />

(Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri, TD<br />

438, 2013:354).<br />

OĞUZLAR<br />

BOZOKLAR<br />

ÜÇOKLAR<br />

GÜNHAN AYHAN YILDIZHAN GÖKHAN DAĞHAN DENİZHAN<br />

Kayı Yazır Avşar<br />

Bayındır Salur İğdir<br />

Bayat Döğer Kızık<br />

Peçenek Eymür Büğdüz<br />

Alkaevli Dodurga Beğdili<br />

Çavuldur Alayuntlu Yıva<br />

Karaevli Yaparlı Karkın<br />

Çepni Yüreğir Kınık<br />

Emiryaman‘ın kabri, 2018<br />

yılında Etimesgut Belediyesi<br />

tarafından restore edilmiştir.<br />

297<br />

T A R İ H T E


298<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


EMİRYAMAN<br />

ANIT MEZARI<br />

299<br />

T A R İ H T E


Eryaman Köyü Camii<br />

Dikdörtgen planlı çatılı sade bir yapı olan<br />

Eryaman Camisinin üstü betonarme olarak<br />

yenilenmiştir. Yapının korunması gerekli bir<br />

yapı olmadığından yenilenmesinde sakınca<br />

olmadığına dair 2011 yılında bir rapor hazırlanmıştır<br />

(VGMA).<br />

Emiryaman Köyü Camisine 27 Cemaziyelevvel<br />

1294/9 Haziran 1877 tarihinde Halil bin<br />

Zeynel niyabetiyle küçük yaştaki (sağir) Akif,<br />

hatip olarak tayin edilmiştir (VGMA, 228/1,<br />

60, 257). Belgeye göre camiye köyden bir kişi<br />

bulunamadığından hatip olarak bir öğrencinin<br />

tayin edildiği anlaşılmaktadır.<br />

Eryaman Camisinin kuzeyinde köyün kurucusu<br />

olduğu rivayet edilen Emir (İmir) Yaman’ın<br />

kabri bulunmaktadır. Burası sade bir toprak<br />

mezar olup üzerinde yuvarlak yazısız bir şahide<br />

bulunmaktadır. Etimesgut Belediyesi tarafından<br />

köyün kurucusu Emir Yaman’ın kabri<br />

üzerine 2018 yılında bir anıt mezar yapılmıştır.<br />

Emir Yaman Köyü Ankara’nın gelişme alanlarından<br />

biri olarak belirlenince köy Eryaman<br />

Mahallesi olmuştur. Köydeki kesme taştan<br />

yapılmış eski köy çeşmesi yakın yıllarda ne<br />

yazık ki yıkılmıştır.<br />

Emir Yaman Camisi, 2018, Ali Kılcı<br />

Eryaman köyü; 1959 yılında yapılan çeşme ve<br />

çamaşırhane, Necati Çavdar<br />

Emir Yaman Camisi, İmam tayin belgesi, VGMA, 228/1, 60, 257<br />

300<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Eryaman Köyü Nüfusu<br />

Eryaman köyünün Osmanlı dönemindeki durumunu aydınlatmaya yarayacak verilerden<br />

birisi nüfus defterleridir. Hicri 1247/Miladi 1831 yılı nüfus verilerinin kayıtlı olduğu Ankara<br />

Nüfus Defterinde Eryaman Köyü’nün Eymirhan ismiyle geçtiği görülmektedir. Osmanlı<br />

Devleti’nde ilk genel nüfus sayımı olan bu sayımda Eymirhan’da 14 hanede 32 erkek<br />

nüfus sayılmıştır. Vergi ve asker temini temelli olarak yapılan bu sayımda sadece erkek<br />

nüfusa yer verilmektedir. Bu sayımda Eymirhan’da Köseoğlu, Gençoğlu ve Osmançelebioğlu<br />

sülaleleri yer almıştır (Koltuk, 2016:43, 385-386).<br />

Eymirhan Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />

1 Mehmed Esad Orta boylu köse sakallı 38<br />

2 Rüstem Mehmed Esad Oğlu Sabi<br />

1 3 Mustafa Mehmed Esad Oğlu Sabi<br />

4 İbrahim Kardeşi, taze sakallı 28<br />

5 Ömer İbrahim İbrahim’in oğlu Sabi<br />

2<br />

6 Hasan Köseoğlu, Uzun boylu, kara sakallı 38<br />

7 Dede Hasan Oğlu sabi<br />

8 Mehmed Orta boylu, kara sakallı 43<br />

3 9 Hasan Mehmed Oğlu Sabi<br />

10 Ali Mehmed Oğlu Sabi<br />

11 İbrahim Orta boylu, kara sakallı, 40<br />

4 12 Alaaddin İbrahim Oğlu Sabi<br />

13 Mehmed Emin İbrahim Oğlu Sabi<br />

14 Receb Orta boylu, kır sakallı 40<br />

5 15 İbrahim Receb Oğlu Sabi<br />

16 Mustafa Receb Oğlu Sabi<br />

17 Ahmed Orta boylu, kumral sakallı 38<br />

6 18 Süleyman Ahmed Oğlu Sabi<br />

19 Mehmed Ahmed Oğlu Sabi<br />

7<br />

20 Halil Sarı bıyıklı, yekçeşm 26<br />

21 Seyyid İbrahim Kardeşi 15<br />

8 22 Emir Mehmed Orta boylu kara sakallı 45<br />

9<br />

23 Mehmed Orta boylu köse sakallı 30<br />

24 Osman Mehmed Oğlu Sabi<br />

10<br />

25 Osman Orta boylu kır sakallı 56<br />

26 Ahmed Osman Oğlu, topal 20<br />

11<br />

27 Ali Gençoğlu, sarı sakallı 39<br />

28 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />

12<br />

29 Halil Orta boylu, kır sakallı 40<br />

30 Mustafa Kardeşi 28<br />

13 31 Mehmed Osmançelebioğlu Sabi<br />

14 32 Molla Ahmed Uzun boylu, kumral sakallı, İmam, Ankara’dan gelme 42<br />

301<br />

T A R İ H T E


Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında yer alan<br />

nüfus bilgisi ise aşağıda “Karye-i Emir Yaman, Tabi-i Kasaba-i Zir” başlığında orijinali ve<br />

transkripsiyonu ile birlikte verilmiştir.<br />

Eryaman Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:95-96-97-98<br />

302<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Eryaman Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

Karye-i Emiryaman Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

Sandık<br />

1 Esad Ağa Mustafa Uzun boylu kumral sakallı 45<br />

1<br />

Emini<br />

Zîr Kazası Sandık Emini<br />

2 Mustafa Esad Ağa Şabb emred 10<br />

3 Ali Ömer Uzun boylu sarı sakallı 47 Genç Çiftçi<br />

2<br />

4 Mehmet Ali Uzun boylu ter bıyıklı 23<br />

5 Ömer Ali 6<br />

6 Seyid Ali Ali 1<br />

3<br />

7 Baba Halil İzzedin Uzun boylu kır sakallı 80 Çiftçi<br />

8 Ali Baba Halil Şabb 8<br />

9 Mustafa Sadeddin Orta boylu kır sakallı 53 Emir Çiftçi<br />

4 10 Ali Mustafa 3<br />

11 Mehmet Mustafa 1<br />

5<br />

12 Mustafa Sadeddin Orta boylu kumral sakallı 40 Çiftçi<br />

13 Sadeddin Mustafa 7<br />

6 14 Ahmet<br />

Murad oğlu<br />

Osman<br />

Orta boylu kara bıyıklı 35 Çiftçi<br />

7 15 Halil Koca İbrahim Uzun boylu kara sakallı 38 Yekçeşm Çiftçi<br />

8<br />

16 İbrahim Koca İbrahim Uzun boylu kara bıyıklı 29 Çiftçi<br />

17 İbrahim İbrahim 1<br />

18 Ahmet Süleyman Orta boylu kumral sakallı 53 İğdiş oğlu Çiftçi<br />

9 19 Süleyman Ahmet Şabb emred 15 İğdiş oğlu<br />

20 Mehmet Ahmet 6 İğdiş oğlu<br />

10<br />

21 Hasan Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 21 Çiftçi<br />

22 Ali Mehmet Şabb emred 11<br />

11 23 Osman Murad Orta boylu ak sakallı 85 Bila san’at alil<br />

24 Recep Kürd Ali Orta boylu kır sakallı 58 Çiftçi<br />

12 25 İbrahim Recep Orta boylu ter bıyıklı 25 Çiftçi<br />

26 Mustafa Recep Şabb emred 10<br />

13<br />

27 Hasan Ali Orta boylu kara sakallı 55 Köy Muhtarı<br />

28 Ağa Dede Hasan Orta boylu ter bıyıklı 19<br />

29 Mehmet Ali Orta boylu köse sakallı 34 Çiftçi<br />

14 30 Osman Mehmet Şabb emred 10<br />

31 Hüseyin Mehmet 7<br />

15<br />

32 İbrahim Kör Mehmet Orta boylu kır sakallı 59 Mecruh Çiftçi<br />

33 Alaaddin İbrahim Orta boylu ter bıyıklı 21<br />

34 Seyid Mehmet İbrahim Şabb 11<br />

35 Emin Alaaddin 2 Hafidi<br />

16 36 Mehmet Ahmet Orta boylu kumral bıyıklı 29 Köle Bila san'at<br />

37 Mehmet Emin Uzun boylu kır sakallı 55 Çiftçi<br />

17 38 Emin Mehmet Şabb emred 13<br />

39 İsmail Mehmet 4<br />

18 40 Seyid Kara Osman Şabb emred 12 Yetimdir, çiftçi hizmetkarı<br />

41 İbrahim Mustafa Uzun boylu kumral sakallı 42 İğdiş oğlu Çiftçi<br />

19 42 Ömer İbrahim Şabb emred 10 İğdiş oğlu<br />

43 Ali İbrahim 2 İğdiş oğlu<br />

44 Eyüb Mustafa Uzun boylu kara sakallı 39 … Bacı oğlu Çiftçi<br />

20 45 Halil Eyüb Şabb 10<br />

46 Mustafa Eyüb 4<br />

21 47 Mustafa Abdullah Orta boylu kır sakallı 55 Köy Çobanı<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:95-98<br />

303<br />

T A R İ H T E


Eryaman Köyü Vergileri<br />

Eryaman Köyünün tarihine ışık tutacak bir başka veri de köy sakinlerinin vergi matrahları ile<br />

vergi miktarlarının kayıtlı olduğu temettuat defterleridir. Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki,<br />

temettuat defterindeki Eryaman Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali<br />

ve transkripsiyonu bir arada verilmiştir. Transkripsiyon verilirken köy muhtarının temettuatı<br />

Eryaman Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı) Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:5,6,7<br />

304<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden<br />

köydeki diğer kişilerin temettuatı özet olarak yer almıştır. Yine aynı şekilde Tapu ve Kadastro<br />

Genel Müdürlüğü Arşivi’nden Emir Yaman Köyüne ilişkin Ankara Mufassal Tahrir<br />

Defteri kayıtları, orijinal kopyalarının eşliğinde Latin harflerine çevrilerek sunulmuştur.<br />

Eryaman Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı) Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2,3,4<br />

305<br />

T A R İ H T E


Eryaman Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

* Bir numaralı hane, köy muhtarına ait olup temettuatı detaylı olarak verilmiştir.<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />

306<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Eryaman Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-7<br />

307<br />

T A R İ H T E


Emir Yaman Köyüne Ait 1463 Tarihli Tapu Tahrir Defteri Kaydı<br />

Karye-i Emir Yaman<br />

Timar-ı Kutluca Hüdavendigar zamanında Frenk yeri imiş<br />

Ali<br />

Çift<br />

İvaz<br />

Çift<br />

Bayezid<br />

Çift<br />

Yusuf<br />

Bennak<br />

Hasan veled-i Musa Ortak<br />

İki muattal çiftlik vardır<br />

Hınta<br />

: On iki müd<br />

Şa’ir<br />

: On üç müd<br />

Öşr-i kovan : 24<br />

Keçiviran’da bir evi kumâri adlu<br />

BOA, MAD_d_00009_67, Tarih: Hicri 867 (M.1463) Sayfa: 64b<br />

Emiryaman Mufassal Tapu Tahrir Defteri<br />

80 - Karye-i Eymir Yaman, tâbi'-i Kasaba<br />

Mahmud veled-i Musa<br />

Hüsam veled-i o<br />

Hasan birader-i o<br />

Muharrem veled-i Pirce<br />

Mehmed veled-i o<br />

Mehmed veled-i Cafer<br />

Cafer birader-i o<br />

Mahmud veled-i Paşalı<br />

Paşalı veled-i o<br />

İbrahim veled-i Halil<br />

Halil veled-i o<br />

Mehmed birader-i o<br />

Ümmet veled-i Musa<br />

Hıdır veled-i o<br />

İbrahim veled-i Abdullah<br />

Mehmed veled-i Mahmud<br />

Yusuf birader-i o<br />

Bedir veled-i Seydi<br />

Bali veled-i Mahmud<br />

Ali veled-i o<br />

k<br />

k<br />

k<br />

nim<br />

m<br />

nim, müşterek<br />

k<br />

k<br />

k<br />

k<br />

k<br />

k<br />

k<br />

c, müşterek kadim<br />

k<br />

k<br />

k<br />

k<br />

k<br />

Zemîn-i ahâlî-i karye-i mezbûr Resm 30<br />

Zemîn-i Mahmud ve İbrahim ve Bedir Resm 37<br />

Zemîn-i Satılmış veled-i Receb Resm 37<br />

Kadimden ra’iyyet oğlu olmağın yine ra’iyyet kayd<br />

olundu.<br />

Ümmet veled-i Satılmış<br />

Ali veled-i Bahşi<br />

Hacı Ahmed veled-i Pir Ahmed<br />

Yusuf veled-i Mahmud<br />

Cafer birader-i o<br />

Pir<br />

k<br />

k<br />

k<br />

k<br />

Hasıl 2.500<br />

Hınta Müd 15 K 10 Kıymet 1.240<br />

Şa’ir Müd 8 Kıymet 480<br />

Burçak Müd 2 Kıymet 120<br />

Öşr-i kovan 25<br />

Ades Keyl 10 Kıymet 40<br />

Resm-i çift 74<br />

Resm-i bennak 192<br />

Resm-i mücerred 6<br />

Resm-i zemîn 104<br />

Âdet-i ağnam 10<br />

Bâd-ı hevâ ve deştbânî ma’a arûs ve tapû-yı zemîn 209<br />

TKGMA, Ankara Mufassal Tahrir Defteri, Eski 74, Yeni 17, Sayfa: 72-a,b<br />

308<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Şer’iye/Kadı Sicillerinde Eryaman Köyü<br />

Osmanlı hayatının birçok alanında önemli veriler arzeden şer’iye/kadı sicilleri; aile, toplum,<br />

ekonomi ve hukuk alanlarında bilgiler sunmaktadır. Ankara’nın 20 Kasım 1588-<br />

11 Temmuz 1590 tarihli 2 Numaralı Şer’iyye Sicilindeki kayıtta; “Taşpınar sipahisi Budak<br />

Bey’in gerek asaleten gerekse Hızır Bey ile Osman Ağa’ya vekaleten bazı tarlaları<br />

İmir Köyünden Mustafa oğlu Ahmed’e satıp tapuya verdiğine dair hüccet” (Ongan,<br />

1974:96) yer almaktadır. Kadı sicillerine bir örnek olarak vefat eden Mustafa ibni Hüseyin<br />

Ağa’nın terekesinin vârisler arasındaki paylaşımına yer verilmiştir (BOA, MŞH_<br />

ŞSC_d_00783_0089, Numara:190).<br />

MŞH_ŞSC_d_00783_0089, Numara:190<br />

Zîr Kazası’na tabi’ Emir Yaman Karyesi’nde sakin iken<br />

bundan akdem vefat eden Mustafa ibn-i Hüseyin<br />

Ağa’nın veraseti zevce-i menkuha-i metrukesi Ebe<br />

kız bint-i Mehmed ile sulbiye sagire kızı Seyyide’ye<br />

münhasıra olduğu inde’ş-şer’i’l-enver zahir ve nümayan<br />

olduktan sonra sagire-i mezbûrenin tesviye-i umuruna<br />

kıbel-i şer’den mansûb vasîsi validesi mezbûrenin<br />

taleb ve ma’rifeti ve ma’rifet-i şer’ ile mahallinde<br />

bi’l-müzayede bey’ ve tahrir ve beyne’l-verese tevzî’<br />

ve taksim olunan tereke-i müteveffâ-yı mezbûrun<br />

terekesidir ki ber vech-i âtî zikr ve beyan olunur. Hurrire<br />

fi’l-yevmi’t-tâsi’ min şehr-i Zilhicceti’ş-şerife li sene aşer<br />

ve selase mi’e ve elf. (6 Zilhicce 1310)<br />

Sahhü’l-bâki li’t-taksim-i beyne’l-vereseti’l-merkûm<br />

Kuruş Para<br />

515 20<br />

Kuruş<br />

Para<br />

Hisse-i zevce-i<br />

mezbûre Ebe kız 70 10<br />

Hisse-i bint-i<br />

mezbûre Seyyide’ye 445 10<br />

Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />

Aded Kuruş Para<br />

Nühasî kırba 3 30<br />

Köhne çuval 1 2<br />

Dakik yarım 4 24<br />

Bulgur yarım 2 12<br />

Köhne şalvar 1 20<br />

Kara sığır inek 1 182<br />

Kara sığır düğesi 1 110<br />

Karye derununda<br />

mülk-i menzil - 150<br />

Mezrû’at-ı hınta<br />

yarım bi’n-nısf 3 30<br />

Yekûn-ı tereke müteveffâ-yı mezburun<br />

680 Kuruş<br />

Minhe’l-ihracat<br />

Kuruş<br />

Para<br />

Techiz ve tekfin 40<br />

Mihr-i mü’eccel<br />

zevce-i mezbure Ebe kız 101<br />

Resm-i kısmet 17<br />

Dellaliye 5<br />

Kaydiye 1<br />

Pul 20<br />

BOA, MŞH_SC_d_00783_0089, Numara:190<br />

Vech-i meşrûh üzere verese-i kibârdan her biri hisse-i<br />

irsiyesini ahz eylediği gibi sagire-i mezbûrenin hisse-i<br />

irsiyesini vasî mezbûrenin yedine teslim olunduğu işbu<br />

mahalle şerh verildi.<br />

309<br />

T A R İ H T E


Karte von Kleinasien 1902-1906, Ölçek 1/400.000 Richard Kiepert Dietrich Reimer Berlin<br />

2.8<br />

GÜVERCİNLİK KÖYÜ<br />

Güvercinlik mevkii, önceleri köy olarak daha sonraları ise çiftlik olarak tarihte yer almıştır.<br />

Osmanlı dönemi sonlarında Güvercinlik köyünün bir çiftlik haline geldiği haritalarda<br />

açıkça görülmektedir (Kiepert, 1890-1892). Daha sonra buraya yapılan sanayi<br />

tesisleri sebebi ile herhangi bir yerleşim kalmamıştır.<br />

310<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Güvercinlik Höyüğü<br />

Güvercinlik sınırları içinde yer alan çimento fabrikasının karşısında bir höyük bulunmaktadır.<br />

Bu höyük, 1942 yılında Remzi Oğuz Arık tarafından Ankara çevresine gerçekleşen<br />

bir araştırma gezisinde Çimento Fabrikası’nın tam karşısında saptanmıştır.<br />

Höyük, Etimesgut İlçesi sınırları içinde, kent merkezi ile batıdaki Zir Bucağını birleştiren<br />

yolun Ankara’dan itibaren 9,5 kilometresinde bulunmaktadır. Günümüzde kentin içinde<br />

yolların arasında kalmıştır. Arık’a göre 5 m. yüksekliğinde 100 m. çapındadır. Yüzeyinden<br />

Etiyokuşu ve Ahlatlıbel İlk Tunç Çağı çanak çömleklerine benzeyen çanak çömlekler toplanmıştır.<br />

Bakır Çağ olarak nitelenenleri; İlk Tunç Çağı II. evreye tarihlenmektedir (Arık,<br />

1948:348).<br />

Çimento Fabrikası Karşısındaki Höyük, 2018<br />

Çimento Fabrikası Karşısındaki Höyüğün<br />

Uydu Görünümü, 2018<br />

311<br />

Çimento Fabrikası Karşısındaki Höyük, 2018<br />

T A R İ H T E


Güvercinlik Köyü Nüfusu<br />

Hicri 1247/Miladi 1831 yılına ait 1738 numaralı Nüfus Defterinde Güğercinlik ismiyle yer alan<br />

Köyde 6 hane ve 14 erkek nüfus sayılmıştır. Osmanlı’nın bu ilk genel sayımı, vergi ve asker<br />

temini temelli olarak yapıldığı için sadece erkek nüfusa yer verilmiştir. Bu sayımda Güvercinlik<br />

Köyü’nde Boyacıoğlu sülalesi yer almıştır (Koltuk, 2016:43, 406-407).<br />

Güğercinlik Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

5<br />

6<br />

1 Ahmed Boyacıoğlu, Orta boylu, kara sakallı 40<br />

2 Mehmed Ahmed Oğlu 15<br />

3 Memiş Oğulluğu 20<br />

4 Mehmed Orta boylu, kara sakallı 40<br />

5 Hasan Mehmed Oğlu Sabi<br />

6 Seyyid Mehmed Kısa boylu, köse sakallı 40<br />

7 Mustafa Mehmed Oğlu Sabi<br />

8 Hasan Uzun boylu, kara sakallı 45<br />

9 Ali Hasan Oğlu Sabi<br />

10 Hasan Kısa boylu, kara sakallı 45<br />

11 Mehmed Hasan Oğlu Sabi<br />

12 Deli Hasan Uzun boylu, kara sakallı 45<br />

13 Ali Deli Hasan Oğlu Sabi<br />

14 Mustafa Yeğeni Sabi<br />

Karye-i Güvercinlik Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

1 Halil Receb Orta boylu kır sakallı 80 Çoban<br />

1 2 Süleyman Seyid Orta boylu kara sakallı 47 Halil'in Damadı<br />

3 Muhammed Süleyman - 6<br />

2<br />

4 Ahmed Musa Kara sakallı 53 Boyacı oğlu Köy Muhtarı<br />

5 Mehmed Ahmed Ter bıyıklı 22 Boyacı oğlu<br />

6 Hüseyin Mehmed Orta boylu kara sakallı 55 Ebcel oğlu Çiftçi<br />

3 7 Hasan Hüseyin Şabb emred 9 Ebcel oğlu<br />

8 Mehmed Hüseyin - 6 Ebcel oğlu<br />

9 Seyid Mustafa Orta boylu kumral sakallı 50 Deli Çiftçi<br />

4 10 İsmail Hasan Şabb emred 12 Oğulluğu<br />

11 Mustafa Deli Seyid Şabb emred 13<br />

5<br />

12 Hacı Yusuf Hüseyin Orta boylu kır sakallı - Gözleri a’ma<br />

13 Mehmed Ahmed Orta boylu ter bıyıklı 24 Yiğeni<br />

6 14 Ömer İmamoğlu Hasan Orta boylu kara sakallı 30 Muhtarın hizmetkarı<br />

312<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Güvercinlik Köyünün tarihine ışık tutacak belgelerden Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki<br />

nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Güvercinlik,<br />

Tabi-i Kasaba-i Zir” başlığında verilmiştir.<br />

Güvercinlik Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:83-84<br />

313<br />

T A R İ H T E


1942 Ankara, 1:200000 H005, VEKAM<br />

314<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Güvercinlik Köyü Vergileri<br />

Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki<br />

Güvercinlik Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna<br />

yer verilmiştir. Transkripsiyon verilirken köy muhtarının temettuatı<br />

detaylı olarak verilmiş, yer darlığından ve ayrı bir çalışmasının konusunu teşkil<br />

ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen (özet olarak) yer almıştır.<br />

Güvercinlik Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

(Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845)<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01324.00002, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-3<br />

315<br />

T A R İ H T E


Güvercinlik Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergileri<br />

(Hicri:1260-1261, Miladi 1844/1845)<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01324.00002, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-3<br />

316<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Osmanlı Döneminde her mükellefin kişisel<br />

servetine ve senelik kazancına göre vergilendirilmesi<br />

yoluna gidilerek bu bilgilerin<br />

kaydedildiği Temettuat defterlerinin yanında<br />

Tapu Tahrir Defterlerinde ve vakıf<br />

kayıtlarının yer aldığı Evkaf Defterlerinde<br />

de Güvercinlik Köyü kayıtlarına rastlanılmıştır.<br />

Güvercinlik köyü gelirlerinden Kızıl<br />

Bey Cami ve Medresesine gittiği tahrir<br />

defterlerinde kayıtlıdır.<br />

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü<br />

Arşivi’nden Güvercinlik Köyüne ilişkin<br />

Ankara Mufassal Tahrir Defteri kayıtları<br />

ile Vakıf kayıtlarından ilgili belgeler orijinal<br />

kopyalarının eşliğinde Latin harflerine<br />

çevrilmesiyle elde edilen bilgilerle verilmiştir.<br />

317<br />

T A R İ H T E


Güvercinlik Mufassal Tapu<br />

Güvercinlik Mufassal Tapu<br />

28- Karye-i Güvercinlik, Öşr-i Vakf-ı Medrese-i Cami’-i<br />

Kızıl Bey der nefs-i Ankara ve rüsûm-ı örfiyyesi timâr<br />

Sevindik veled-i Ramazan<br />

Ramazan veled-i o<br />

Ömer birader-i o<br />

İbrahim birader-i o<br />

Osman veled-i Pir Veli<br />

Ali birader-i o<br />

Bayram birader-i o<br />

Murad veled-i Mehmed<br />

Halil veled-i Piri<br />

Mehmed veled-i Yozgat<br />

c<br />

k<br />

k<br />

m<br />

nim<br />

k<br />

k<br />

c<br />

k<br />

divane<br />

Zemîn-i Mehmed veled-i İbrahim, Resm 31<br />

Zemîn-i Mehmed ve Yahya Şehirlü Resm 17<br />

Zemîn-i Nebi Resm 24<br />

Zemîn-i Halil Resm 7<br />

HASIL 2.500<br />

Hınta Ru’s 12 Kıymet 960<br />

Şa’ir Ru’s 6 Kıymet 360<br />

Burçak Ru’s 19 Kıymet 56<br />

Öşr-i bostan 12<br />

Resm-i çift 92<br />

Resm-i bennâk 60<br />

Resm-i mücerred 6<br />

Adet-i ağnam 274<br />

Resm-i zemîn 99<br />

Resm-i zemîn-i hâric öşrün<br />

ve resmin vire 200<br />

Bâd-ı hevâ ve deştbânî<br />

ma’a arûs ve tapu-yı zemîn 381<br />

Güvercinlik Köyü, Kızıl Bey Mescidi ve<br />

Medresesi’nin Vakıf Arazisi<br />

Güvercinlik Mufassal Tapu<br />

Karye-i Güvercinlik, Kızıl Bey Mescidi ve Medresesi’nin<br />

vakfıdır. Öşr vakfa tasarruf olunur ve kalan bir öşrün nısfını<br />

Emir Sinan oğlu Hamza ve nısfını Yahşi ve Yusuf ve Şahin<br />

mutasarrıflardır. Hüdavendigar zamanında Subhi Ömer ve<br />

İvaz yerleriymiş. Mezkûr Şahin nevbetine hükm kendi hissesi<br />

mezkûr Hamza oğlu İlyas ve Hıdır bin Dedeye verildi.<br />

Hüseyin<br />

Abdi<br />

Hacı Yusuf<br />

Abdullah<br />

İsmail<br />

İvaz<br />

Mustafa<br />

Osman<br />

Yusuf veled-i Mehmed<br />

Ömer Beğin iki Hassa değirmen vardır<br />

Onbir çiftlik muattal<br />

Hane<br />

Çift : 8<br />

Bennak: 7<br />

Hınta : Yirmi üç buçuk müd<br />

Şa’ir : On dört müd<br />

Mahsûl: 1465<br />

Çift<br />

Çift<br />

Bennak<br />

Bennak<br />

Bennak<br />

Bennak<br />

Bennak<br />

Bennak<br />

Bennak<br />

Harab<br />

BOA<br />

MAD.d.00009.51,<br />

Tarih: Hicri 867,<br />

Miladi 1463,<br />

Sayfa:49a<br />

TKGM.TADB.TTD.00074.00058, Ankara Mufassal<br />

Tapu Tahrir Defteri Eski 74 Yeni 17, Sayfa: 48b<br />

318<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Kızıl Bey Câmii ve Medresesi<br />

Ankara’daki Kızıl Bey Câmii ve<br />

Medresesi’nin gelirleri arasında Güvercinlik<br />

Köyü öşrü de vardır. Söz konusu vakfın<br />

geliri; 1463 tarihli tahrir defterinde yıllık<br />

1465 akçe, 1522 tarihli tahrir defteri ile<br />

1571 tarihli tahrir defterlerinde yıllık 1860<br />

akçedir (BOA, Mad 9: 49a; BOA, 117: 31b;<br />

TKGMA, 558:43a).<br />

Ankara’da Ulus’taki Ziraat Bankası Genel<br />

Müdürlük Binası’nın yerinde bulunan Kızıl<br />

Bey Külliyesi Alâeddin Keykubad’ın Ankara<br />

valisi Melikü’l-Ümera Seyfeddin Kızıl tarafından<br />

yaptırılmıştır. Çok geniş bir alan<br />

içindeki Külliyenin arsası, çoğunluğu mezarlık<br />

olmak üzere; Ulus Meydanına kadar<br />

uzanmakta idi. Cami, medrese ve türbeden<br />

meydana gelen küçük bir külliye idi.<br />

Muhtemelen caminin bir bölümü medrese<br />

olup türbesi de doğusunda idi (Sağdıç,<br />

1991:49). Külliye, 1931 yılında Ziraat<br />

Bankası Genel Müdürlük Binası yapılması<br />

için Vakıflar Genel Müdürlüğünce daha<br />

satış işlemi yapılmadan önce yıkılmıştır.<br />

Daha sonra tamamlanan satış işleminde<br />

8.801.75 TL. bedel ödenmiştir. Yıkılan Kızılbey<br />

Külliyesi’nden Ankara Etnografya<br />

Müzesinde bazı ahşap parçaları kalmıştır<br />

(Erdoğan, 2007:143-144).<br />

1900’lü yıllarda Kızılbey Külliyesi, VEKAM Arşivi<br />

(TKGMA, 558, 43a)<br />

Güvercinlik Köyü Camisi<br />

Arşiv kayıtlarında Ali Halife’nin Güvercinlik Köyüne bir mescit yaptırdığı, Rebiulevvel<br />

1165/Ocak-Şubat 1752 tarihinde bu mescidin imamlığına kendisinin, müezzin olarak da<br />

kardeşi Hasan’ın tayininin yapıldığı kayıtlıdır (VGMA, 1061:130)<br />

VGMA, 1061:130<br />

319<br />

T A R İ H T E


Richard Kiepert, Karte von Klein Asien, 1914<br />

2.9<br />

ŞEHİDALİ KÖYÜ (ŞEHİTALİ)<br />

Anadolu hemen her bölgesi için binlerce<br />

yıllık geçmişiyle adeta bir kavimler<br />

köprüsü olarak insanlık tarihinin<br />

en önemli kara parçalarından biridir.<br />

Ankara ve çevresinde de yapılan arkeolojik<br />

kazı ve araştırmalarda Paleolitik dönemden<br />

itibaren geçmişe ait birçok buluntuya rastlanılmıştır.<br />

MÖ 8000 ila 5500 yıllarını içine alan<br />

ve ilk köylerin kurulduğu, avcılık, tarım ve<br />

hayvancılığın daha da geliştiği dönem olarak<br />

tanımlanan Neolitik Çağ ile ilgili de pek çok<br />

buluntuya rastlanılmıştır. “Arkeolog Prof. Dr.<br />

Remzi Oğuz Arık’ın Ankara Kalesinde yaptığı<br />

çalışmalarda Neolitik Çağa ait bir taş balta<br />

parçası bulunmuştu” (Sargın, 2012:15). Yine<br />

bu bağlamda “Arkeolog Nurettin Can Gülekli<br />

tarafından bulunan lamba ve ok uçları,<br />

Şehit Ali Köyü, Çubuk Çayı, Şereflikoçhisar/<br />

Akın köyündeki Çatalhöyükleri ve Roma Tiyatrosunda<br />

bu döneme ait eserler (taş balta<br />

gibi) ele geçirilir” (Sargın, 2012:15). Bu araştırmalarda<br />

ortaya çıkan veriler, Etimesgut<br />

ilçesinin en eski yerleşim yerinin Şehid Ali<br />

Köyü olduğunu göstermektedir.<br />

320<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Şehitali Köyü Camileri<br />

Köyde iki cami bulunmaktadır. Eski<br />

cami, çatılı, dikdörtgen planlı, sade bir<br />

yapıdır. Söz konusu caminin yanına yeni<br />

kubbeli bir cami yapıldığından günümüzde<br />

kullanılmamaktadır.<br />

Vakıflar Genel Müdürlüğü arşiv belgesine<br />

göre Şehitali Köyünde bulunan Mescid,<br />

cemaatinin çoğalması sebebiyle<br />

Mahmud ibni İbrahim tarafından içine<br />

minber konularak camiye çevrilmiştir.<br />

Yarım akçe ücretle Hasan bin İbrahim<br />

Muharrem 1210/Temmuz Ağustos 1795<br />

hatip olarak tayin edilmiştir (VGMA,<br />

531:108). Bu göreve daha sonra Mehmed<br />

Efendi ibni Ali 11 Receb 1280 /<br />

22 Aralık 1863 tarihinde tayin edilmiştir<br />

(VGMA, 224-28-197).<br />

Şehitali Köyü Camisine Hatip Tayini Belgesi, VGMA, 224-28-197<br />

“Şehid Ali” kimdir?<br />

Şehitali Köyü Eski ve Yeni Camileri, 2018, Ali Kılcı<br />

Şehitali köyü, köyde bulunan Şehid Ali’den ismini almaktadır. Köye ismini veren Şehid<br />

Ali konusunda ne yazık ki rivayetler dışında bir bilgiye ulaşılamamıştır. Köy sakinleri,<br />

köyü kuran Şehit Ali’nin türbesinin Osmanlı devrinde bir zaviye olduğunu, tekkeler kapatılınca<br />

buradaki tekke eşyalarının gelen memurlar tarafından alındığını yaşlılardan işittiklerini<br />

aktarmaktadırlar.<br />

321<br />

T A R İ H T E


Şehitali Köyünde Şehit Ali Türbesi İç ve Dış Görünüş, 2018<br />

Şehitali Tübesi<br />

Şehitali Köyünün üstünde bir tepe üzerinde yer alan türbe kare planlı kubbeli yeni bir yapıdır.<br />

Türbenin içi seramik, dışı mozaikle kaplanmıştır. Kubbesi dıştan metal bir örtüyle kaplıdır. İçinde<br />

tek bir toprak mezar olup üstüne bayrak örtülmüştür. Kubbe içine kalem işi süslemeler yapılmıştır.<br />

Şehitali Çeşmeleri<br />

Köy Camisinin Yanındaki Çeşme<br />

Köy camisinin kuzeyinde bir yamaca yaslanan<br />

çeşme düzgün kesme taşlarla yapılmıştır. Sade<br />

görünümlü çeşmenin üstünde yarım bit yuvarlak<br />

bir silme ile bitmektedir. Kitabesi olmayan<br />

çeşme cami ile birlikte yapılmış olabilir. Sağlam<br />

durumdaki çeşmenin suyu akmamaktadır.<br />

Köyün Dışındaki Çeşme<br />

Köyün dışında düzgün iri kesme taşlarla yapılmış,<br />

büyük ve uzun bir çeşmedir. İki kenarı ve<br />

üst kısmı düz bir silme ile sınırlanmıştır. Çeşmenin<br />

orta kısmında yer alan kitabe yeri boş<br />

durmaktadır. Sade görünümlü çeşme, genel<br />

hatları ile sağlam durumdadır.<br />

Şehitali Köyü Eski Çeşme, 2018<br />

Şehitali Köyü Dışındaki Çeşme, 2018<br />

322<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Şehitali Köyü Nüfusu<br />

Şehitali Köyü’nün ismi, Osmanlı Devleti’nde ilk genel nüfus sayımının olduğu 1831 yılı<br />

nüfus verilerinin kayıtlı olduğu Ankara Nüfus Defterinin ikinci bölümünde “Şeydali” olarak<br />

geçmektedir. Bu nüfus sayım sonucuna göre Şehitali köyünde 27 hanede 74 erkek<br />

nüfus yaşamaktadır. 1831 yılında yapılan bu sayımda Şehitali Köyü’nde İmamoğlu, Tataroğlu,<br />

Tiryakioğlu, Termelioğlu, Kethüdaoğlu, Ahmedoğlu, Osmanoğlu, Tombak ve<br />

Gökalioğlu sülaleleri yer almıştır (Koltuk, 2016:44, 397-398).<br />

Şeydali (Şehidali) Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />

1 Mehmed İmamoğlu, Orta boylu kır sakallı 55<br />

1<br />

2 Hüseyin Mehmed Oğlu, Sade-rû 16<br />

3 Hüseyin Oğulluğu Sabi<br />

2<br />

4 Ali İmamoğlu, Orta boylu, kumral sakallı 45<br />

5 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />

6 Ali Zemre, Uzun boylu, kumral bıyıklı traş 35<br />

3<br />

7 Ahmed Ali Oğlu 15<br />

8 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />

9 Gökçe Orta boylu, ak sakallı Ölüm:1247 70<br />

4<br />

10 Satılmış Gökçe Oğlu, Kumral bıyıklı 26<br />

11 Mehmed Gökçe Oğlu Sabi<br />

5 12 Mehmed Tataroğlu, kara sakallı 42<br />

13 Hüseyin Tataroğlu, kumral sakallı 40<br />

6<br />

14 Ahmed Hüseyin Oğlu Sabi<br />

15 Hasan Hüseyin Oğlu Sabi<br />

16 Ali Hüseyin Oğlu Sabi<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

17 Ahmed Orta boylu, köse sakallı 38<br />

18 Mehmed Kardeşi 16<br />

19 Hüseyin Orta boylu, kır sakallı 50<br />

20 Ali Kardeşi, kumral bıyıklı 25<br />

21 Osman Orta boylu, kumral sakallı 48<br />

22 Ömer Osman Oğlu 17<br />

23 Mehmed Osman Oğlu Sabi<br />

24 Abdullah Osman Oğlu Sabi<br />

25 Hamza Osman Oğlu Sabi<br />

26 Hasan Tiryakioğlu, Orta boylu, kumral sakallı 32<br />

27 Halil Kardeşi, Kumral bıyıklı 25<br />

28 Ali Kardeşi, Ter bıyık 20<br />

323<br />

T A R İ H T E


29 Gökmen Kır sakallı 50<br />

11 30 Ahmed Damadı, kara bıyıklı 35<br />

31 Ahmed Gökmen Oğlu Sabi<br />

32 Baba Çelebi Kumral sakallı 45<br />

12 33 Mehmed Baba Çelebi Oğlu Sabi<br />

34 Hamza Baba Çelebi Oğlu, Yekçeşm Sabi<br />

35 Mehmed Termelioğlu, Orta boylu, kır sakallı 50<br />

13<br />

36 Ahmed Mehmed Oğlu, Sade-rû 18<br />

37 Hüseyin Damadı, Sarı sakallı 32<br />

38 Ali Hüseyin Hüseyin’in oğlu Sabi<br />

39 Mehmed Orta boylu, ak sakallı 75<br />

14<br />

40 İsmail Mehmed Oğlu 35<br />

41 Ahmed Mehmed Oğlu 15<br />

42 Mehmed Yeğeni, Kumral bıyıklı 28<br />

15<br />

43 İbrahim Kethüdaoğlu, Ak sakallı 65<br />

44 Satılmış İbrahim Oğlu 15<br />

45 Kara Mehmed Uzun boylu, kara sakallı 40<br />

46 Osman Kara Mehmed Oğlu Sabi<br />

16<br />

47 Ahmed Kara Mehmed Oğlu Sabi<br />

48 Ömer Kara Mehmed Oğlu Sabi<br />

49 Mustafa Yeğeni, Sarı bıyıklı, Topal 25<br />

50 Ali Kardeşi, Askerde -<br />

17 51 Musa Ahmedoğlu, Uzun boylu, ter bıyıklı 22<br />

18 52 Abbas Orta boylu, kumral sakallı 40<br />

19 53 Salih Osmanoğlu, Orta boylu, ter bıyıklı, Askerde 22<br />

54 Mahmud Orta boylu, kumral sakallı 40<br />

20 55 Hüseyin Mahmud Oğlu Sabi<br />

56 Hasan Kardeşi, Kara sakallı 28<br />

21<br />

57 Ali Tombak, Orta boylu, kara bıyıklı 26<br />

58 İbrahim Ali Oğlu Sabi<br />

22<br />

59 Veliyüddin Uzun boylu, kara sakallı 30<br />

60 Mahmud Veliyüddin Oğlu Sabi<br />

61 Ali Orta boylu, kara sakallı, Yekçeşm 40<br />

23 62 İbrahim Ali Oğlu, Ter bıyık 22<br />

63 Mehmed Ali Oğlu Sabi<br />

64 İbrahim Gökalioğlu, Ak sakallı 65<br />

65 Satılmış İbrahim Oğlu, Kumral bıyıklı 25<br />

24 66 Ali İbrahim Oğlu Sabi<br />

67 Mehmed İbrahim Oğlu Sabi<br />

68 Mustafa İbrahim Oğlu Sabi<br />

25<br />

69 Ali Orta boylu, İmam, Ankaralı 50<br />

70 Ahmed Ali Oğlu 15<br />

26<br />

71 Ebubekir Orta boylu, Sarı bıyıklı 35<br />

72 İbrahim Kardeşi Sabi<br />

27<br />

73 Seyyid Ahmed Orta boylu, Kara sakallı, Berber 36<br />

74 Hasan Seyyid Ahmed Oğlu Sabi<br />

324<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Şehitali Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

Şehitali köyünün “Başbakanlık<br />

Osmanlı Arşivi” kayıtlarında<br />

Hicri:1258, Miladi:<br />

1842/1843 yıllarındaki nüfus<br />

bilgisi “Karye-i Şehid Ali, Tabi-i<br />

Kasaba-i Zir” başlığında orijinali<br />

ve transkripsiyonu ile birlikte<br />

verilmiştir.<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258,<br />

Miladi: 1842/1843, Sayfa:183-187<br />

325<br />

T A R İ H T E


Şehitali Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

Karye-i Şehidali Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

1<br />

1 A'rac Ali Hüseyin Orta boylu ak sakallı 85 A'rac, Çiftçi<br />

2 Mehmet A'rac Ali Orta boylu ter bıyıklı 22<br />

3 Ahmet<br />

Tataroğlu<br />

Hüseyin<br />

Şabb emred 15 Çiftçi<br />

2<br />

4 Hasan Hüseyin Şabb emred 12<br />

5 Ali Hüseyin 10<br />

3<br />

6 Seyid Musa Uzun boylu kır sakallı 50 Tatar oğlu Çiftçi<br />

7 Musa Ahmet Orta boylu kara sakallı 30 Yiğeni, Çiftçi<br />

4 8 Muhammed<br />

Güzelce<br />

Hüseyin<br />

Orta boylu ter bıyıklı 22 Çiftçi<br />

5<br />

9 Ahmet Mehmet Orta boylu kumral sakallı 47 Civelek oğlu Çiftçi<br />

10 Mehmet Mehmet Uzun boylu sarı sakallı 30 Civelek oğlu Çiftçi<br />

6<br />

11 Ali İbrahim Orta boylu kara sakallı 30 Kadı oğlu Çiftçi<br />

12 İbrahim Ali 2<br />

13 Osman<br />

Manda<br />

Abdullah<br />

Orta boylu kır sakallı 65 Çiftçi<br />

14 Ömer Osman Orta boylu kır sakallı 32 Redif askeri saka<br />

7 15 Mehmet Osman Orta boylu ter bıyıklı 30 Mefkud<br />

16 Hamza Osman Şabb emred 16<br />

17 Abdullah Osman 13 Ma'zür-i çeşm<br />

18 Mustafa Lom Bekir 9 Üvey oğlu<br />

19 Hasan Ali Orta boylu kumral sakallı 45 Tiryaki oğlu Çiftçi<br />

8<br />

20 Ali Ali Orta boylu sarı bıyıklı 32 Tiryaki oğlu Mansure askerinde<br />

21 Mustafa Ali Şabb 8 Tiryaki oğlu<br />

22 Ahmet Hasan 2 Tiryaki oğlu<br />

23 Ahmet Çil Osman Orta boylu kumral sakallı 49 Çiftçi<br />

9 24 Ahmet Ahmet 8<br />

25 Gökmen Ahmet 1<br />

26 Seyid Hamza Orta boylu ter bıyıklı 22 Çiftçi<br />

10<br />

Yekçeşm<br />

27<br />

Hamza<br />

Hamza Şabb emred 17 Çiftçi, Yekçeşm<br />

11 28 Satılmış<br />

Gökçe<br />

Hüseyin<br />

Orta boylu kumral sakallı 43 Çiftçi<br />

29 Mehmet Abdullah Orta boylu ak sakallı 80 Termeli oğlu Çiftçi<br />

12 30 Ahmet Mehmet Uzun boylu köse sakallı 29 Termeli oğlu Çiftçi<br />

31 Bekir Ahmet 1 Termeli oğlu Hafidi<br />

32 Hüseyin Musa Orta boylu sarı sakallı 45 Şorbalı Çiftçi<br />

13 33 Ali Hüseyin Şabb emred 15<br />

34 Musa Hüseyin 5<br />

35 İsmail Mehmet Orta boylu kumral sakallı 56 Elvan oğlu Çiftçi<br />

14<br />

36 Mehmet Halil Orta boylu kumral sakallı 41 Oğulluğu, Çiftçi<br />

37 Ahmet İsmail Orta boylu kara bıyıklı 27 Elvan oğlu Asker-i redif<br />

38 Osman Mehmet Şabb 7<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:183-187<br />

326<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Şehitali Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

15<br />

39 İbiş Kethüda Veli Orta boylu ak sakallı 84<br />

40 Satılmış İbiş Orta boylu kara sakallı 25 Çiftçi<br />

16<br />

41 Mustafa Ömer Orta boylu köse sakallı 40 Şorbalı Zurnacı<br />

42 Ömer Mustafa 1<br />

43 Kara Mehmet Mustafa Orta boylu kır sakallı 59 Şorbalı Çiftçi<br />

44 Osman Kara Mehmet Uzun boylu ter bıyıklı 17 Çiftçi<br />

17 45 Ahmet Kara Mehmet Orta boylu 15<br />

46 Ömer Kara Mehmet Şabb 12<br />

47 Ali Kara Mehmet 5<br />

18<br />

48 Halil Hüseyin Orta boylu kara sakallı 30 Çiftçi<br />

49 Abidin Hüseyin Orta boylu kara bıyıklı 26 Mansure askerinde<br />

19<br />

50 Hasan Ali Koca Orta boylu kara sakallı 40 Çoban<br />

51 Ali Hasan 1<br />

52 Ali Mehmet Orta boylu kumral sakallı 59 Yekçeşm, Çiftçi<br />

20<br />

53 İbrahim Ali Uzun boylu sarı sakallı 30 Mansure askerinde<br />

54 Mehmet Ali Şabb emred 18<br />

55 Feyzullah Ali 8<br />

56 İbrahim Gök Ali Uzun boylu ak sakallı 80 Bila san'at<br />

57 Satılmış İbrahim Uzun boylu kara sakallı 42 Çiftçi, Köy Muhtarı<br />

58 Ali Satılmış 14 Hafidi<br />

21<br />

59 Mustafa Satılmış Orta boylu 13<br />

60 Mehmet Satılmış 10<br />

61 Ahmet Satılmış 6<br />

62 İbrahim Satılmış 5<br />

63 Esad Satılmış 1<br />

64 Mahmut Ali Koca Orta boylu sarı sakallı 49 Çiftçi<br />

22 65 Hüseyin Mahmut Şabb emred 17<br />

66 Mehmet Mahmut Şabb 9<br />

67 Mehmet Mustafa Orta boylu kır sakallı 67 İmam oğlu Çiftçi<br />

23 68 Ahmet Mehmet Orta boylu kumral bıyıklı 25 İmam oğlu Mefkud<br />

69 Hüseyin Mehmet Orta boylu kumral bıyıklı 24 İmam oğlu Redif askerinde<br />

70 Ali Mustafa Orta boylu kır sakallı 56 Çiftçi<br />

24<br />

71 Mehmet Ali Orta boylu kara bıyıklı 17 Mansure askerinde<br />

72 İsmail Ali 8<br />

73 Ahmet Ali 4<br />

25<br />

74 Hüseyin İbrahim Orta boylu ak sakallı 68 Çiftçi<br />

75 Hasan Köni Mehmet Orta boylu ter bıyıklı 23 Damadı, Çiftçi<br />

26 76 İbrahim Kanlı Hasan Orta boylu ter bıyıklı 17 Irgad<br />

77 Ali Mehmet Orta boylu kara sakallı 42 Elvan oğlu Çoban<br />

27<br />

78 İpek Ali Şabb emred 10<br />

79 Mehmet Ali Şabb 8<br />

80 Hasan Ali 1<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:183-187<br />

327<br />

T A R İ H T E


Şehitali Köyü Vergileri<br />

Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Şehid Ali<br />

Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir.<br />

Transkripsiyon verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından<br />

ve ayrı bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı<br />

icmalen (özet olarak) yer almıştır.<br />

Şehitali Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı) Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01344, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-3-4-5<br />

328<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Şehitali Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01344, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />

329<br />

T A R İ H T E


Şehitali Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01344, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-5<br />

330<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Şer’iye/Kadı Sicillerinde Şehitali Köyü<br />

Tarihi Neolitik çağlara kadar dayanan Şehitali Köyünün ismine Osmanlı Dönemi’yle ilgili<br />

olarak şer’iye/kadı sicillerinde de rastlanmaktadır. Burada örnek olması bakımından Şehitali<br />

Köyünden olup Harbiye Nezareti tarafından vefatı haber verilen ‘İbrahim bin Halil’in<br />

veraset tespitine ve bu terekeden eşi ile oğlu ve kızına düşen paylara yer verilmiştir.<br />

Şehitali Köyü Şer’i Sicil Kaydı (Tereke)<br />

MŞH_ŞSC_d_08913_0040, Numara:155<br />

Medine-i Ankara Vilayeti’ne tâbi’ Zîr Nahieyesi’nin Şehid Ali Karyesi ahalisinden<br />

ve efrâd-ı askeriyeden iken Harbiye Nezaret-i Celilesi Muhasebat Dairesi Üçüncü<br />

Şube Riyaset-i Aliyyesi’nin On iki bin sekiz yüz seksen beş adedli Emirnamesi’nde<br />

vefatı müstahber İbrahim bin Halil’in veraseti zevce-i menkûhesi Azime ibnet-i<br />

Mehmed ile sulbî sagir oğlu Halil ve sagire kızı Remziye’ye münhasıra idüğü<br />

zevce-i mezbûre Meclis-i şer’de takrir ve karyesi ihtiyariyesinin mühr-i resmî ve<br />

zâtîleriyle mahtûm 22 Kanunuevvel 332 tarihli ibraz eylediği ilmühaber takrir-i<br />

meşruhu te’yid ve veraset-i mezkure vech-i meşruh üzere idüğünü karye-i<br />

mezkûreden İmam oğlu Mehmed Efendi bin Ahmed ve Zîr Kasabası İmamı Hafız<br />

İbrahim Efendi bin Hasan Efendinin alâ tariki’ş-şahade ihbarlarıyla mütehakkık<br />

olmağın ve tashih-i mesele-i mirasları yirmi dört sehimden olup, üç sehmi zevce-i<br />

mezbûre ve on dört sehmi ibn-i mezbûr ve yedi sehmi bint-i mezbûreye isabeti<br />

iktiza eylediği tescil ve Zîr Nahiyesi Mahkeme-i Şer’iyyesi’nden ilam olundu.<br />

Hurrire fi’l-yevmi’s-sâmin ve’l-işrîn min Rebîü’l-evvel sene Hamse ve selâsîn ve<br />

selâse mi’e ve elf. (28 Rebiülevvel 1335)<br />

BOA, MŞH_ŞSC_d_08913_0040, Numara 155<br />

331<br />

(Mühür)<br />

T A R İ H T E


Yapracık, 1935, Ölçek:1/25.000<br />

2.10<br />

YAPRACIK KÖYÜ<br />

Etimesgut’un en eski yerleşimlerinden olan<br />

Yapracık köyünün eski çağlardan beri var olduğunu<br />

ortaya koyan höyüklerde Kalkolitik,<br />

Eski Tunç Çağı, Frig ve Roma Dönemlerine<br />

ait seramik parçalarına rastlanılmıştır.<br />

Ankara ve Etimesgut’un bir Türk yurdu haline<br />

gelmesi sürecinde Yapracık Köyü ve çevresinin<br />

Kasaba Yörükleri tarafından önce yaylak<br />

olarak kullanılıp sonra da yerleşik düzene<br />

geçilmesiyle burası bir Türk Köyü olmuştur.<br />

Osmanlı Devletinde konar göçer yörükler,<br />

yerleşik düzene geçtiklerinde dâhil oldukları<br />

yörüklük nizamnamesi hükümlerinden<br />

ayrılıp raiyyet hukukuna tabi olurlar. Ahmet<br />

Refik, ‘Anadolu’da Türk Aşiretleri’ kitabında<br />

bu durumu şöyle ifade eder: “Yörükler konar<br />

göçerlikten vaz geçerler ve davarlarını dağıtarak<br />

ziraat ve hirasetle meşgul olurlarsa, artık<br />

yörüklükten çıkarlar, raiyyet olurlardı. Tahrir<br />

zamanı, on yıldan ziyade hangi kariyyede<br />

sakin oldukları yazılmışsa, raiyyet resmini o<br />

kariyyenin (köyün) sipahisine verirler (Refik,<br />

1930:VII). Yapracık Köyünün 1400’lü yılların<br />

ortalarından itibaren bir Türk köyü olarak<br />

yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. Çünkü<br />

Yapracık köyündeki çiftlik, Ahi Mesud’un<br />

oğlu Ahi Minnet tarafından vakfedilmiştir.<br />

332<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


YAPRACIK KÖYÜ HÖYÜKLERI<br />

Yapracık A Höyüğü<br />

Yapracık’ın tarihi bir yerleşim olduğunu gösteren bu höyük, köyün 500 m. güneydoğusunda<br />

bulunmaktadır. Höyük 150 m. çapında, 7 m. yüksekliğindedir. Yapılan yüzeyinde araştırmalarında<br />

höyükte, Eski Tunç, Hitit ve Demir Çağlarına ait seramik parçalarına rastlanılmıştır. Halen<br />

höyük üzerinde tarımsal faaliyetler sürdürülmektedir. Ankara Koruma Kurulu’nca 1. ve 3. Derece<br />

Arkeolojik Sit olarak korumaya alınmıştır.<br />

Yapracık A Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />

Yapracık A Höyüğü, 2018<br />

333<br />

T A R İ H T E


Yapracık B Höyüğü<br />

Höyük köyün güneydoğusunda, 150 m. çapında, 6 m. yüksekliğindedir. Höyük üzerinde yapılan<br />

tarımsal faaliyetler nedeniyle seviyesi düşmüştür. Höyük yüzeyinde yapılan araştırmalarda çok<br />

miktarda çakmaktaşı sileksartıklar, kaba işlenmiş yonga aletler, devetüyü hamurlu açık renk seramik<br />

ile kırmız astarlı seramikler bulunmuştur. Prehistorik, Eski Tunç, Hitit ve Demir Çağlarında<br />

iskân görmüştür. Ankara Koruma Kurulu’nca 1. ve 3. Derece Arkeolojik Sit olarak korumaya<br />

alınmıştır.<br />

Yapracık B Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />

B Höyüğünün Bugünkü Görüntüsü, 2018<br />

Yapracık A ve B Höyüğünün Uydu Görüntüsü<br />

334<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yapracık Höyük Ağaçlı Mevki<br />

Yapracık yerleşmesinin 1.5 km. kuzey-doğusunda, Horlağın Deresinin kuzeyinde, Tuzla Tepesinin<br />

doğusunda, Ağaçlı Tepesinde yer alan Höyük üzerinde Roma ve Bizans seramikleri<br />

bulunmuştur. AKTVK Kurulunca 1. Derece Arkeolojik sit olarak korunmaya alınmıştır.<br />

Yapracık Ağaçlı Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />

Höyüğün Bugünkü Görüntüsü, 2018<br />

Yapracık Ağaçlı Mevkii Höyüğünün Uydu Görüntüsü<br />

335<br />

T A R İ H T E


Yapracık Köyü Nüfusu<br />

Yapracık Köyü, höyüklerinden de anlaşıldığı gibi ilkçağlar, Hitit, Roma ve Bizans Dönemlerinde<br />

olduğu gibi Osmanlı döneminde de bir yerleşim yeridir. Osmanlı Devleti’nin ilk genel<br />

nüfus sayımı olan 1831 nüfus sayımına göre Yapracık’ta 20 hanede 71 erkek nüfus kaydedilmiştir.<br />

Bu nüfus sayımında köyde Karacaoğlu, Berberoğlu, Mavioğlu ve Deli sülalelerine yer<br />

verilmiştir (Koltuk, 2016:44, 390-391).<br />

Yapracık Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />

1 Ali Uzun boylu ak sakallı 75<br />

2 Musa Ali Oğlu, Kır sakallı 48<br />

1<br />

3 Hüseyin Ali Oğlu Sabi<br />

4 Ali Ali Oğlu Sabi<br />

5 Mahmud Ali Oğlu, Sarı bıyıklı 40<br />

6 İbrahim Ali Oğlu 33<br />

7 Ömer Karacaoğlu, kısa boylu, kır sakallı 48<br />

8 Kır Mahmud Kardeşi 45<br />

9 Ahmed Mahmud Mahmud’un Oğlu, ter bıyık 20<br />

10 Mehmed Mahmud Mahmud’un Oğlu, sade-rû 17<br />

2<br />

11 Osman Mahmud Mahmud’un Oğlu 15<br />

12 Halil Mahmud Mahmud’un Oğlu Sabi<br />

13 Hüseyin Mahmud Mahmud’un Oğlu Sabi<br />

14 Ali Mahmud Mahmud’un Oğlu Sabi<br />

15 Abdullah Mahmud Mahmud’un Oğlu, kumral bıyıklı 28<br />

16 İbrahim Abdullah Abdullah’ın Oğlu Sabi<br />

17 Ali Karacaoğlu, Orta boylu, kır sakallı 52<br />

18 Mustafa Ali Kara sakallı, Arec 32<br />

3<br />

19 İbrahim Ali Ter bıyıklı 26<br />

20 Hasan Ali Oğlu 16<br />

21 Dede Ali Oğlu Sabi<br />

4<br />

5<br />

22 Hüseyin Ali Oğlu Doğum:1247<br />

23 Ahmed Orta boylu, ak sakallı 58<br />

24 Memiş Ahmed Oğlu, kara sakallı 30<br />

25 Mustafa Ahmed Oğlu, ter bıyık 20<br />

26 Mahmud Uzun boylu, Ak sakallı 80<br />

27 İsmail Mahmud Oğlu, Kara sakallı 38<br />

28 Ahmed Mahmud Oğlu, Kara sakallı 26<br />

29 Mustafa Mahmud Oğlu Sabi<br />

336<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


6<br />

30 Mustafa Berberoğlu, Orta boylu, Kara sakallı 40<br />

31 Mehmed Kardeşi 26<br />

7<br />

32 Mehmed Emin Kısa boylu, bıyıklı 35<br />

33 Baba Kardeşi, Ter bıyık 22<br />

34 İbrahim Uzun boylu, kumral sakallı 45<br />

8<br />

35 İsmail İbrahim Oğlu Sabi<br />

36 Osman İbrahim Oğlu Sabi<br />

37 Mehmed Kardeşi, kumral sakallı 40<br />

9<br />

38 Mehmed Orta boylu, kır sakallı 40<br />

39 Osman Mehmed Oğlu Sabi<br />

40 Halil Orta boylu, sakallı 40<br />

41 Mahmud Halil Oğlu, Sade-rû 17<br />

10<br />

42 Hasan Halil Oğlu, Arec 15<br />

43 Salih Halil Oğlu Sabi<br />

44 Mehmed Halil Oğlu Sabi<br />

45 İbrahim Halil Oğlu Sabi<br />

11<br />

46 Hüseyin Uzun boylu, Bıyıklı 36<br />

47 Mehmed Kardeşi, Maraz Sabi<br />

48 Hasan Orta boylu, Kara sakallı sakallı 38<br />

12<br />

49 Ahmed Kardeşi, Sade-rû 15<br />

50 Mehmed Kardeşi, Sade-rû 12<br />

51 Musa Amcaoğlu, Maraz 18<br />

52 Osman Orta boylu, kır sakallı 55<br />

13 53 Mustafa Osman Oğlu, Bıyıklı 30<br />

54 İsmail Osman Oğlu Doğum:1247<br />

55 Süleyman Uzun boylu, kır sakallı 60<br />

56 Hüseyin Süleymen Oğlu, Kara sakallı 30<br />

14 57 Osman Süleyman Oğlu Sabi<br />

58 Musa Süleyman Oğlu Sabi<br />

59 Ali Süleyman Oğlu Sabi<br />

60 Durmuş Orta boylu, Sarı sakallı 40<br />

15<br />

61 Veliyüddin Durmuş Oğlu Sabi<br />

62 Abdurrahman Durmuş Oğlu Sabi<br />

63 Ali Durmuş Oğlu Sabi<br />

64 İbrahim Orta boylu, sarı sakallı 40<br />

16 65 Mehmed İbrahim Oğlu Sabi<br />

66 Ali İbrahim Oğlu Sabi<br />

17 67 Süleyman Uzun boylu, ter bıyık 24<br />

18 68 Hüseyin Mavioğlu, Yetim 16<br />

19 69 Mahmud Deli, Orta boylu, Ak sakallı 60<br />

20<br />

70 Mehmed Nezir Molla Kır sakallı, İmam 42<br />

71 İbrahim Mehmed Nezir Molla Oğlu Sabi<br />

337<br />

T A R İ H T E


Yapracık Köyü, höyüklerinden de anlaşıldığı gibi ilkçağlar, Hitit, Roma ve Bizans Dönemlerinde<br />

olduğu gibi Osmanlı döneminde de bir yerleşim yeridir. Burada Hicri:1258, Miladi: 1842/1843<br />

yıllarındaki nüfus bilgisi “Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Yapracık, Tabi’-i<br />

Kasaba-i Zir” başlığında verilmiştir.<br />

Yapracık Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:214-218<br />

338<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yapracık Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:214-218<br />

339<br />

T A R İ H T E


Yapracık Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

Karye-i Yapracık Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

1<br />

2<br />

3<br />

4<br />

1 Musa Halid oğlu Ali Orta boylu ak sakallı 60 Köy Muhtarı<br />

2 Mahmut Ali Orta boylu kara sakallı 49 Çiftçi<br />

3 İbrahim Ali Orta boylu kara sakallı 45 Çiftçi<br />

4 Hüseyin Musa Orta boylu ter bıyıklı 22 Çiftçi<br />

5 Ali Musa Şabb emred 15<br />

6 Hüseyin Hüseyin 1 Hafidi<br />

7 Süleyman İbrahim 7<br />

8 Memiş Ahmet Uzun boylu kara sakallı 50 Bıçak oğlu Çiftçi<br />

9 Ahmet Memiş 7<br />

10 Mehmet Memiş 4<br />

11 Mustafa Ahmet Orta boylu kumral sakallı 30 Bıçak oğlu Yekçeşm, çiftçi<br />

12 Ahmet Mustafa 2<br />

13 İsmail Mahmut Orta boylu kumral sakallı 46 Deli Çiftçi<br />

14 Ahmet Mahmut Orta boylu kara sakallı 54 Deli A'ma<br />

15 Mahmut İsmail 2<br />

5 16 Hüseyin Mavi Orta boylu köse sakallı 24 Çiftçi<br />

6<br />

7<br />

8<br />

9<br />

10<br />

11<br />

12<br />

13<br />

17 Mehmet Berber Ali Orta boylu kumral sakallı 34 Çiftçi<br />

18 Mustafa Mehmet 1<br />

19 Memiş Mehmet Orta boylu kara sakallı 33 Babaoğlan A'rac, Çiftçi<br />

20 Veli Durmuş Şabb emred 17 Oğulluğu<br />

21 Ali Durmuş Şabb 10 Oğulluğu<br />

22 İbrahim İsmail Orta boylu kumral sakallı 60 Çiftçi<br />

23 Mehmet İsmail Uzunca boylu kır sakallı 57 Çiftçi<br />

24 İsmail İbrahim Orta boylu ter bıyıklı 19<br />

25 Osman İbrahim Şabb 12<br />

26 Hüseyin Mehmet 5<br />

27 Ali Mehmet 3<br />

28 Mehmet Ahmet Orta boylu kumral sakallı 50 Halid oğlu Çiftçi<br />

29 Osman Mehmet Şabb emred 16<br />

30 Musa Kara Ahmet<br />

Uzun boylu kumral<br />

sakallı<br />

36 Çiftçi<br />

31 Süleyman Musa Şabb emred 6<br />

32 Halil Mustafa Orta boylu kumral sakallı 59 Çiftçi<br />

33 Mahmut Halil Orta boylu kumral sakallı 28 Çiftçi<br />

34 Hasan Halil Orta boylu ter bıyıklı 24 Çiftçi<br />

35 Salih Halil Şabb emred 12<br />

36 Mehmet Halil 7<br />

37 Hüseyin Mahmut 3 Hafidi<br />

38 Süleyman İbrahim Uzun boylu kara sakallı 39 Hizmetkar<br />

39 İbrahim Süleyman 5<br />

40 Halil Süleyman 3<br />

41 Mustafa Deli Osman Orta boylu kara sakallı 42 Çiftçi<br />

42 İsmail Mustafa 7<br />

43 Osman Mustafa 4<br />

340<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yapracık Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

14<br />

15<br />

16<br />

44 Hüseyin Kara Deli Halil Uzun boylu kara sakallı 50 Çiftçi<br />

45 Mehmet Halil Şabb emred 12 Yiğeni<br />

46 Hasan Küçük Ali Orta boylu kara sakallı 47 Çiftçi<br />

47 Ahmet Ali Orta boylu kumral sakallı 24 Çiftçi<br />

48 Mehmet Süleyman Şabb emred 13 Yiğeni<br />

49 Ali<br />

Karaca<br />

Mustafa<br />

Orta boylu kır sakallı 75 Çiftçi<br />

50 Hasan Ali Orta boylu kara sakallı 29 Çiftçi<br />

51 Mustafa Ali Orta boylu kara sakallı 46 A'rac Çiftçi<br />

52 İbrahim Ali Orta boylu kara sakallı 42 Çiftçi<br />

53 Dede Ali Orta boylu kumral bıyıklı 24<br />

54 Hüseyin Mustafa 8 Hafidi<br />

55 Ali Mustafa 6 Hafidi<br />

56<br />

Kara<br />

Mahmut<br />

Karaca<br />

Mustafa<br />

Orta boylu ak sakallı 73 Çiftçi<br />

57 Abdullah Mahmut Orta boylu sarı sakallı 40 Çiftçi<br />

58 İbrahim Abdullah 11<br />

59 Mustafa Abdullah 6<br />

60 Ahmet Mahmut Uzun boylu kara sakallı 32 Çiftçi<br />

17 61 Salahaddin Ahmet 5<br />

62 Ahmet Ahmet 2<br />

63 Mehmet Kara Mahmut Orta boylu kara sakallı 29 Çiftçi<br />

64 Osman Kara Mahmut Orta boylu ter bıyıklı 26 Mansurede<br />

65 Halil Kara Mahmut Orta boylu ter bıyıklı 24 Mansurede<br />

66 Hüseyin Kara Mahmut Orta boylu ter bıyıklı 20 Mansurede<br />

67 Ali Kara Mahmut Şabb emred 18 Mansurede<br />

18 68 İsmail Bekir Orta boylu kara sakallı 50 Çoban<br />

69 Hüseyin Osman Orta boylu kara sakallı 48 Çatalbaş oğlu Çoban<br />

19 70 Osman Hüseyin Şabb emred 9<br />

71 Mustafa Hüseyin 2<br />

20 72 Mahmut Mustafa Orta boylu kara sakallı 39 Çiftçi<br />

21 73<br />

Tat<br />

Mahmut<br />

Hasan Orta boylu ak sakallı 70 Bila san'at<br />

22 74 Hacı efendi Ali Orta boylu kumral sakallı 55 Köy İmamı<br />

23<br />

75 Emin Memiş Orta boylu kumral bıyıklı 35 Çoban<br />

76 Ali Memiş Orta boylu ter bıyıklı 23 Hizmetkar<br />

77 Süleyman Kara Osman Orta boylu ak sakallı 71 Deli Çiftçi<br />

78 Hüseyin Süleyman Uzun boylu kara sakallı 44 Çiftçi<br />

79 Musa Süleyman Orta boylu kara sakallı 25 Çiftçi<br />

24<br />

80 Ali Süleyman Şabb emred 15 Çiftçi<br />

81 Osman Hüseyin Şabb emred 11 Hafidi<br />

82 Ahmet Hüseyin 8 Hafidi<br />

83 Mustafa Hüseyin 7 Hafidi<br />

84 Mehmet Hüseyin 3 Hafidi<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:214-218<br />

341<br />

T A R İ H T E


Yapracık Köyü Vergileri<br />

Osmanlı Döneminde kişiye kazanç sağlayacak her türlü mal varlığı, emlak, arazi, hayvanlar<br />

ve bundan başka gelir getiren ne varsa bunların tespit edilip vergi tarhiyatının<br />

yapıldığı temettuat defterlerinden burada ‘Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845 tarihli<br />

Köy Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)’ne yer verilmiştir.<br />

Yapracık Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı) Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-10<br />

342<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


343<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-10<br />

T A R İ H T E


Yapracık Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />

344<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yapracık Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-11<br />

345<br />

T A R İ H T E


Ahi Minnet Vakfı<br />

Yapracık köyündeki çiftlik Ahi Mesud’un oğlu Ahi Minnet tarafından vakfedilmiştir. 1522 yılında<br />

yazılan tahrir defterinde Şeyh İvaz oğlu Mustafa Çelebi tarafından kullanıldığı. 220 akçe geliri<br />

olduğu kayıtlıdır (BOA, TD.117, 35a). Söz konusu çiftlik 1571 yılında yazılan tahrir defterinde Mustafa<br />

isimli bir kişinin tasarrufunda olduğu ve yine 220 akçe gelirinin devam ettiği görülmektedir<br />

(TKGMA, 558:51).<br />

Vakf-ı çiftlik-i Ahi Minnet der-Karye-i Yapracık tâbi-i<br />

Kasaba dertasarruf-ı Mustafa Çelebi bin Şeyh İvaz bâ<br />

berat-ı padişahi, köhne defterde bulunamadı hâliya teftiş<br />

olunur otuz kırk yıldan berü vakıf bilirüz vakıfdır vakfa<br />

tasarruf olunu gelmiş deyü mu’temed-i aleyh kimesneler<br />

şahadet eyledikleri ecilden defter-i cedide kaydolundu<br />

deyü mukayyed der-defter-i atik hâliyâ padişahımız<br />

e’azze’llahü ensarahu hazretlerinin berat-ı hümayunuyla<br />

Mustafa nam kimesne mutasarrıf olmağın defter-i cedide<br />

kaydolundu.<br />

Zemin-i Pir Mehmed Dönüm 40<br />

Zemin-i Mustafa Dönüm 15<br />

Zemin-i Bekir Dönüm 30<br />

Zemin-i Resul Dönüm 10<br />

Zemin-i Mehmed Dönüm 10<br />

Zemin-i Mehmed diğer Dönüm 10<br />

Zemin-i Umur Bey Dönüm 20<br />

Zemin-i Ali Bali Dönüm 15<br />

TKGMA, 558: 51<br />

Hasıl 220<br />

Hınta Mud 1 Kıymet 80<br />

Şa’ir Mud 1 Kıymet 60<br />

Burçak Mud 5 Kıymet 15<br />

Öşr-i bostan 15<br />

Öşr-i bağat 50<br />

TKGMA, 558: 51 devamı<br />

Şer’iye/Kadı Sicillerinde Yapracık Köyü<br />

Tarihi ilkçağlara kadar uzanan Yapracık Köyünün<br />

ismine Osmanlı Dönemi’yle ilgili olarak<br />

şer’iye/kadı sicillerinde de rastlanmaktadır.<br />

Ankara’nın 20 Kasım 1588-11 Temmuz 1590<br />

tarihli 2 Numaralı Şer’iyye Sicilinde Yapracık<br />

Köyü ile ilgili ‘El Fakir Mehmed Emin-i Haymana’<br />

imzalı ve Hicri 998 Cemaziyelahir/Mayıs<br />

1590 tarihli bir belge vardır. Bu belgede;<br />

“Vech-i tahrir-i hurüf oldur ki, karye-i Çakırlar<br />

ve Obaca ve Yapracık nam karyelerin tevabii<br />

ile dokuzyüz doksan yedi tarihinde vaki<br />

olan mahsülün sülüs sülasan hesabı üzere<br />

yine karye-i Çakırlıdan el-Hac İlyas bin Hacı<br />

Ahmed ve Deveciler zümresinden Yusuf nam<br />

kimesnelere bervech-i iltizam yüz müd galleye<br />

verilmiş idi. Hala bu zikrolunan gallenin<br />

akçesin Mezbur Hacı İlyas ve Yusuf nam kimesneler<br />

yedlerinden bi küsur ve la küsur<br />

alınınub, kabzolunub irsaliyesi içün asitane-i<br />

saadete irsal olunmağın talebleri ile yedlerine<br />

temessük verildi ki, vakt-ı hacetde ide<br />

(ler). Meblağ’ı mezbur merkumlarından tekrar<br />

taleb olunmıya” (Ongan, 1974:115).<br />

Burada şer’iye siciline örnek olması bakımından<br />

Yapracık Köyü’nden ‘Hüseyin ibn-i Musa<br />

ibn-i Abdullah’ın veraset (miras olarak bırakılanlar)<br />

tespitine ve bu terekeden eşi, üç oğlu<br />

ve dört kızı arasındaki paylaşıma yer verilmiştir.<br />

346<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


MŞH_ŞSC_d_00783_0086, Numara: 174<br />

Zîr Kazası’na tabi’ Yapracık Karyesi’nde sakin iken<br />

bundan akdem vefat eden Hüseyin ibn-i Musa ibn-i<br />

Abdullah’ın veraseti zevce-i menkuha-i metrukesi<br />

Kezban bint-i Mehmed ile sulbî kebir oğulları Musa ve<br />

Beşe Mehmed ve sulbiye kebire kızları Ayşe ve Hadice<br />

ve Şerife ve sulbî sagir oğlu Said Mehmed ve sulbiye<br />

sagire kızı Şerife’ye münhasıra olduğu inde’ş-şer’i’lenver<br />

zahir ve mütehakkık olduktan sonra sagirân-ı<br />

mezbûrânın tesviye-i umurlarına kıbel-i şer’den<br />

mansûb anaları mezbûre Kezban Hatun’un taleb ve<br />

ma’rifeti ve ma’rifet-i şer’ ile mahallinde bi’l-müzayede<br />

bey’ ve tahrir ve beyne’l-verese tevzî’ ve taksim olunan<br />

tereke-i müteveffâ-yı mezbûrun terekesidir ki ber<br />

vech-i âtî zikr ve beyan olunur. Hurrire fi’l-yevmi’s-sâni<br />

min şehr-i Zilhicceti’ş-şerife li sene aşer ve selase mi’e<br />

ve elf. (2 Zilhicce 1310)<br />

Aded Kuruş Para<br />

Nühas kırba 15 120<br />

Yatak takımı 3 85<br />

Sandık 1 10<br />

Dakik yarım<br />

ma’a çuval 3 20<br />

Pala 1 15<br />

Araba donu 1 25<br />

Kayış ma’a urgan 1 20<br />

Saban demiri 1 12 20<br />

Bulgur yarım ma’a…- 20<br />

Burçak yarım 1 5<br />

Hırdavat-ı menzil - 40<br />

Kılıç 1 19<br />

Mezrû’at-ı<br />

hınta yarım 5 30<br />

Merkeb 1 66<br />

Kara sığır danası 1 62<br />

Kara sığır öküz 1 345<br />

Araba 1 38<br />

Kuruş<br />

Zevce-i mezburenin<br />

mihr-i mü’ecceli 800<br />

Techiz ve tekfin 60<br />

Emvâl-i vergiye borcu 101<br />

Resm-i kısmet-i âdi 60<br />

Kaydiye 3<br />

Dellaliye-i eşya 16<br />

Pul 2<br />

Sahhü’l-bâki<br />

Kuruş<br />

Para<br />

Para<br />

1356 20<br />

Kuruş Para<br />

Akçe<br />

Hisse-i zevce-i mezbûre 169 28<br />

Hisse-i ibn-i mezbûr 237 16<br />

Hisse-i ibn-i mezbûr 237 16<br />

Hisse-i ibn-i mezbûr 237 16<br />

Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />

Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />

Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />

Hisse-i bint-i mezbûre 118 28<br />

Vech-i meşrûh üzere verese-i kibârdan her birerleri<br />

hisse-i irsiyelerini tamamen ve kamilen ahz eyledikleri<br />

gibi sagirân-ı mezbûrânın hisse-i irsiyelerini vasî<br />

mezbûre Kezban Hatun’a teslim olunduğunu müş’ir<br />

işbu mahalle şerh verildi.<br />

Merkum Musa zimmetinde<br />

kara sığır öküzü bahasından 84<br />

Mülk-i menzil<br />

hane 1<br />

Ahur 1<br />

Samanhane merkum<br />

Musa üzerinde 1000<br />

Yekûn-ı tereke müteveffâ-yı mezburun<br />

2398 Kuruş<br />

Minhe’l-ihracat<br />

BOA, MŞH_ŞSC_d_00783_0086,<br />

Sayfa:166, Numara 174<br />

347<br />

T A R İ H T E


1522 Tarihli Evkaf Defteri Cevdet Kataloğu<br />

Vakf-ı Çiftlik-i Ahi Minnet der-karye-i Yapracuk tâbi‘i kasaba der tasarruf-ı Mustafa bin Şeyh<br />

İvaz berât-ı pâdişâhi köhne defterde bulunmadı hâliyâ teftiş olunur otuz kırk yıldan berü vakf<br />

bilirüz vakıfdır vakfa tasarruf olunu gelmişdir deyü mu‘temed-i aleyh kimesneler şehâdet eyledükleri<br />

ecilden defter-i cedîde vakıf kaydı olundu.<br />

Hâsıl: 220<br />

Hicri 937 Tarihli Muhasebe-i Vilâyet-i Anadolu<br />

Defteri Sayfa : 368<br />

Vakf-ı Ahi Minnet<br />

Çiftlik-i der-karye-i Yapracuk tâbi-i kasaba<br />

Hasıl: 220<br />

BOA, TD.117, Sayfa:34<br />

BOA, TD.438, Sayfa:368<br />

348<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yapracık Köyü Camii<br />

Günümüze ulaşamayan Yapracık Köyü Camii, köy ahalisinden Halid oğlu Ali Ağa tarafından<br />

19. Yüzyıl başlarında yaptırılmıştır. Gurre-i Muharrem 1270 /18 Ekim 1853 tarihli belgede<br />

camiyi yaptıran Ali Ağanın oğlu İbrahim caminin hatipliğine tayin edildiği kayıtlıdır<br />

(VGMA, 224, 310, 4075). Daha sonraki 11 Şevval 1304/ 3 Temmuz 1887 tarihli belgede hatip<br />

İbrahim’in vefat ettiği, kendisi de bu görevi yapabilecek bilgide olmadığından yerine<br />

Gökler köylü olup Yapracık köyünde oturan Muharrem oğlu Hafız Mustafa Efendi’nin<br />

tayin edildiği belirtilmektedir (AŞSD, 983 defter 132.sayfa 262.sıra). 20 Kânunusani 307/1<br />

Şubat 1892 tarihli bir belgede ise camiye hatip olarak tayin edilen Ali Efendi’nin tayininde<br />

bir sakınca olup olmadığı hususunun Daire-i Askeriyeye sorulduğu görülmektedir<br />

(BOA, EV MKT CHT 00472, 00258).<br />

BOA, EV MKT CHT 00472, 00258<br />

349<br />

T A R İ H T E


Yukarı Yurtçu, 1935, Ölçek 1/25.000<br />

2.11<br />

YUKARI YURTÇU KÖYÜ<br />

Yukarı Yurtçu, Etimesgut’un en eski yerleşim yerlerinden biridir ve eski çağlardan beri burada<br />

yaşanılmaktadır. Köydeki höyüklerde Prehistorik, Eski Tunç Çağı, Frig ve Roma Dönemlerine<br />

ait seramik parçalarına rastlanılmış olması bu bölgenin binlerce yıllık bir yerleşim yeri olduğunu<br />

ortaya koymaktadır. Yukarı Yurtçu, Roma ve Bizans Dönemlerini müteakip Selçuklu ve<br />

Osmanlı döneminde konar göçer yörükler için bir yaylak görevi görmüş, sonra da yerleşim<br />

yeri olmuştur.<br />

350<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


İngiliz Harita Dairesi, Asia Minor, Angora, 1919, Ölçek:1/250.000<br />

Etimesgut’u oluşturan tarihi köylerden Yukarı<br />

Yurtçu, tarihi seyir içinde bazen ‘Yukarı<br />

Yurtçu’ bazen ‘Bala Yurtçu’ isimleriyle<br />

anılmıştır. Birsen Edanur Yıldırım, 2006<br />

yılında yaptığı ‘Ankara Sancağı’nın Tarihi<br />

Coğrafya Bakımından Yerleşme ve Nüfusu<br />

(1871-1907)’ başlıklı akademik çalışmasında<br />

Zir Kazasına bağlı köyler arasında Yukarı<br />

Yortucu ismiyle listelemiştir (Yıldırım,<br />

2006:154).<br />

Ankara ve Etimesgut, Türkler tarafından<br />

ilk kez Malazgirt zaferinden hemen sonra<br />

1073 yılında fethedilir. Bölge bu dönemde<br />

Bizanslılar, Danişmendliler ve Selçuklular<br />

arasında birkaç kez el değiştirir. Ahmet<br />

Günşen yaptığı bilimsel çalışmada “Orta<br />

Anadolu, Anadolu Türk tarihinin başından<br />

beri Oğuz-Türkmen unsurlarının, hatta<br />

başka Türk boylarının zor günlerde ana kucağı<br />

misali sığınacağı bir güvenlik bölgesi<br />

olduğunu; dolayısıyla 11. yüzyıldan beri<br />

sürekli çeşitli Türk göç ve iskân hareketleriyle<br />

nüfusunu tazelemiş ve artırmış” olduğunu<br />

belirtir. Günşen “sayıları 52’yi bulan<br />

Türk boy, aşiret, oymak ve cemâatinin<br />

bu yöreyi yurt tutup izler bırakmış olması,<br />

bu yörenin 11. yüzyıldan bu yana yoğun<br />

bir Türk nüfusuna sahip olduğunu göstermektedir.<br />

11. yüzyılda başlayan Türkmen<br />

göç ve iskân hareketi, bu vatan köşesini,<br />

bütün köy, dağ, tepe, ova, dere, ırmak vb.<br />

yer adlarına kadar Türkleştirmiştir” (Günşen,<br />

1997:62-63) der. Yukarı Yurtçu köyünün<br />

de Aşağı Yurtçu ile ilgili anlatımlarda<br />

belirtildiği gibi Oğuz’a mensup Kayı boyu<br />

yörükleri tarafından kurulmuş olması muhtemeldir.<br />

351<br />

T A R İ H T E


YUKARI YURTÇU KÖYÜ HÖYÜKLERI VE NEKROPOLÜ<br />

Etimesgut sınırları içinde kalan en eski yerleşim<br />

yerlerinden biri olan Yukarı Yurtçu, Sivri<br />

Tepe, Yamaç Yerleşmesi, Kayalıdoruk höyük<br />

ve Nekropol (antik mezarlık) gibi yerleri sınırları<br />

içinde barındırmaktadır. Köydeki höyüklerde<br />

Prehistorik, Eski Tunç Çağı, Frig ve<br />

Roma Dönemlerine ait seramik parçalarına<br />

rastlanılmış olması bu bölgenin eski çağlardan<br />

beri bir yerleşim yeri olduğunu ortaya<br />

koymaktadır. Yine Roma ve Bizans Dönemlerinde<br />

olduğu gibi Osmanlı döneminde de<br />

bir yerleşim yeridir.<br />

Sivri Tepe Höyüğü<br />

Yukarı Yurtçu Köyünün yaklaşık 1.3 km. kuzeyinde, sivri tepenin güneydoğusundaki höyük<br />

üzerinde Eski Tunç çağına ait 2 adet çakmak taşı alet, Eski Tunç ve Roma dönemlerine ait<br />

seramikler, ayrıca Bizans çağına ait künk bulunmuştur. AKTVK Kurulunun kararıyla Arkeolojik<br />

sit alanı olarak korumaya alınmıştır.<br />

Sivri Tepe Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />

Sivri Tepe Höyüğü, 2018<br />

352<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Kayalıdoruk Höyüğü<br />

Kayalıdoruk Höyüğü Yukarı Yurtçu Köyünün yaklaşık 1 km. kuzeybatısında, çapı 200 m.<br />

yüksekliği 6. metredir. Höyük üzerinde Prehistorik aletler, Tunç, 1. Bin, 2. Bin, Roma dönemlerine<br />

ait seramikler bulunmuştur. Höyüğün Prehistorik çağdan Roma dönemine kadar<br />

iskân ettiği anlaşılmaktadır. AKTVK Kurulunun 18.3.1994 güne ve 3423 sayılı kararıyla<br />

Arkeolojik sit alanı olarak korumaya alınmıştır.<br />

Kayalıdoruk Höyüğü,<br />

AKTVK Kurulu arşivi<br />

Kayalıdoruk Höyüğü, 2018<br />

353<br />

T A R İ H T E


Yukarı Yurtçu Yamaç Yerleşmesi, Kayalıdoruk Höyük Nekropolü (Antik Mezarlık)<br />

Höyük, Yukarı Yurtçu Köyünün kuzeybatısında,<br />

sivri tepenin 500 m. güneyinde Kayalıdoruk<br />

Tepesinin 700 m. doğusunda yer alan<br />

yerleşme üzerinde kuzey-güney yönünde<br />

uzanmaktadır. Höyük 200 m. çapında, 6 m.<br />

yüksekliğindedir. Gerek höyük, gerekse Nekropol<br />

Alanı’nda kaçak kazı çukurlarına rastlanmıştır.<br />

Höyük yüzeyinde yapılan araştırmalardan,<br />

Höyüğün Prehistorik dönemlerden<br />

Roma Dönemine kadar kesintisiz iskân gördüğü<br />

anlaşılmış olup, bu dönemlere ait seramik<br />

parçaları bulunmuştur. AKTVK Kurulunun<br />

kararıyla Arkeolojik sit alanı olarak korumaya<br />

alınmıştır.<br />

Kayalıdoruk Höyük Nekropol Alanı - AKTVK Kurulu arşivi<br />

Kayalıdoruk Sit Alanı Uydu Görüntüsü<br />

Kayalıdoruk Höyük Nekropol Sit Alanı<br />

Kayalıdoruk Yamaç Yerleşmesi Höyüğü, 2018<br />

354<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Faharet Çeşme’nin de bulunduğu parktan bir görünüm, 2018<br />

355<br />

T A R İ H T E


Faharet Çeşme, 2018<br />

Faharet/Fahret Çeşme<br />

Ankara- Polatlı karayolu yolu üzerinde 29.<br />

Km’de bulunan Eski Karayolları Parkı içinde<br />

yer almaktadır. Parkın gerisinde bugün, Turkuaz<br />

Konutları bulunmaktadır. Batıya doğru<br />

yükselen bir sırta yapılan çeşmenin ön tarafı<br />

daha engindir. Tek cepheli çeşmenin yapımında<br />

iri düzgün kesme taş ve kabayonu taş<br />

kullanılmıştır. Kemeri düzgün kesme taş diğer<br />

kısımları kabayonu taş örgüdür. Buradan<br />

çıkan kaynak suyunun bolluğu sebebiyle arkasına<br />

yapılan küçük bir depodan çeşmenin<br />

suyu bağlanmıştır. Çeşmenin geniş ve derin<br />

kemeri, iki yandaki birer iri taşa oturmaktadır.<br />

Bunlardan soldakine çeşmenin dört satırlık<br />

tamir kitabesi işlenmiştir. Kemer nişinin arka<br />

kısmı düz duvardır. Nişin içinde Frig kabartması<br />

olduğu bilinmektedir (Buluç, 1991:20).<br />

Kabartmanın yeri büyük bir oyuk olarak durmaktadır.<br />

Çeşmenin sol kenarının arka kısmı<br />

yıkıldığından üstü de yıkıldığından nişin arkasında<br />

açılma olmuştur. Çeşmenin cephesi<br />

üstte kalın bir silme ile bitmektedir. Silmeler<br />

iki yana da uzanmaktadır. Çeşmedeki Frig<br />

kabartmasının yerinde durduğu sırada çekilen<br />

bir fotoğrafta iri yazılarla iki satır halinde<br />

“Amele Ferhad Bey, Hâzihi’l-çeşme” yazısı<br />

olduğu görülmektedir ki, “Bu çeşme, Ferhad<br />

Bey tarafından yapılmıştır” demektir. Frig kabartması<br />

halen Anadolu medeniyetleri müzesinde<br />

bulunmaktadır.<br />

356<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Çeşme bu kitabeye göre Börekçi Hacı Ali Efendi’nin öncülük etmesiyle Hicri 1316/Miladi<br />

1898-1899 yılında Ankaravi Çadırcızade Osman Efendi tarafından tamir edilmiştir.<br />

Çeşmenin içinde olduğu park günümüzde kullanılmadığından bakımsız durumdadır. Su<br />

alma yeri bozulduğundan kaynak suyu alttan akmaktadır.<br />

Çeşmenin dört satırlık<br />

tamir kitabesinde:<br />

İşbu çeşmenin tamiri Ankaravi<br />

Çadırcı Zade Osman Efendi tarafından<br />

icra edilmiştir.<br />

Delili Börekci Hacı Ali Efendi<br />

Allahümmağfir ya Celil<br />

Sene 1316<br />

yazmaktadır.<br />

Faharet Çeşmenin Onarım Kitabesi, 2018, Ali Kılcı<br />

Faharet Çeşme İkiz Kybele Kabartması<br />

Özellikle von der Osten’in araştırmasında<br />

ortaya çıkan ve ve Osten tarafından<br />

“Faharet Çeşme Frig Kabartması” olarak<br />

adlandırdığı kabartmanın üzerinde bulunduğu<br />

bir Osmanlı geç dönem çeşmesi<br />

tarif ettiği yerde bulunmaktadır. Osten,<br />

çeşmenin üzerinde 60 cm. yüksekliğinde<br />

ve 49 cm. genişliğinde dikdörtgen bir taş<br />

üzerine alçak kabartma olarak 2 adet yuvarlak<br />

disk ve onları taşıyan paralel ince<br />

bir boyuna sahip İkiz Frig Kybele betimi,<br />

sol altta bir svastika figürü, sağ altta hafifçe<br />

dalgalı çizgiler görülmektedir. Osten’e<br />

göre bu tasvir alışılmamış bir durumdur.<br />

Tek örnek olduğunu düşünmektedir. Aynı<br />

diskler birçok Frig altarlarında Kybele ve<br />

Attis betimlemeleri olarak bulunmaktadır.<br />

Çeşmenin üzerinde bu kabartmadan ayrı<br />

iki adet Türkçe yazıt bulunduğunu da yazmaktadır<br />

(von der Osten, 1926:59). Aynı<br />

kabartma Sevim Buluç tarafından yayınlanmıştır<br />

(Buluç, 1991:20,26).<br />

357<br />

Faharet Çeşme İkiz Kybele Frig Kabartması<br />

kaldırılmadan önce, Gökçe Günel Arşivi<br />

T A R İ H T E


Ancak günümüzde yerinde yapılan incelemede<br />

çeşmenin tam ortasında olduğu ifade<br />

edilen Kybele kabartmasının yerinde olmadığı<br />

görülmüştür. Araştırmalar sonucunda<br />

çeşme üzerinde olmayan Kybele ve Attis<br />

kabartmasının Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />

uzmanlarınca müzede korumaya alındığı<br />

öğrenilmiştir. Bu kabartma ile Sincan,<br />

Tatlar köyünde bulunan ve bugün Anadolu<br />

Medeniyetleri Müzesi’nde korumaya alınan<br />

108 cm. yüksekliğindeki ikiz idol kabartması<br />

ile benzerlik göstermektedir. Yine yakın çevrede<br />

bulunan Midas Yazılıkaya Kabartması,<br />

Kes Kaya kabartması, Karababa Ovası’ndaki<br />

kaya üzerine işlenmiş Frigya kaya kabartmaları,<br />

örneklerinin birer benzerleri olarak görülmektedir.<br />

Friglerin M.Ö. 8-6. yüzyıllarda<br />

ana tanrıça Kybele’ye ait sayısız kabartma<br />

ve heykeller bulunmaktadır (Metin ve Akalın,<br />

2001:183-184).<br />

Faharet Çeşme İkiz Kybele Frig Kabartması,<br />

Sevim Buluç Arşivi<br />

Kabartma yerinde durmakta iken, Gökçe Günel Arşivi<br />

Faharet Çeşmesinin arka kısmı, Gökçe Günel Arşivi<br />

358<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yukarı Yurtçu Çeşmesi kitabesi kırılmış, 2018, Ali Kılcı<br />

Yukarı Yurtçu Çeşmesi<br />

Köyün camisinin kuzeyinde beton sıvalı basit bir çeşme yer almaktadır. Üstünde eski kitabesinin<br />

izleri bulunmaktadır. Burada eski çeşmeden kalan, üçüncü satırı beton içinde kalmış<br />

bir kitabe olduğu izlerden anlaşılmaktadır. Çeşmenin üstünden kırılarak çalınmış mermer<br />

kitabenin sağlam fotoğrafını Abdülkerim Erdoğan yayınlamıştır (Erdoğan, 2008:471).<br />

Yukarı Yurtcu Çeşmesi Kitabesi, 2007, Abdülkerim Erdoğan<br />

359<br />

Çeşmenin kitabesinin ilk iki satırı:<br />

1. Niyaz oldur nûş ederler nar-ı<br />

şadıman – Satı Kadındır<br />

ciğerler iden şadan<br />

2. Pınarı hoş eylesun yezdan -<br />

Sahib-i Aliye rahmet eylesün<br />

3. kırılmış<br />

T A R İ H T E


Yukarı Yurtçu Eski Camii dış görünüş, 2018, Ali Kılcı<br />

Yukarıyurtçu Eski Camii<br />

Yukarı Yurtçu Eski Camii içi, 2018, Ali Kılcı<br />

Köy merkezinde, batıya doğru yükselen eğimli<br />

bir arazi üzerinde yer alır. Çatılı dikdörtgen<br />

planlı küçük bir yapıdır. Son cemaat yeri ve minaresi<br />

yoktur. Duvarları içte ahşap lambri, dışta<br />

kireç sıva ile kaplı caminin çatısı alafranga<br />

kiremitle kaplıdır. Caminin harimi güneye iki,<br />

doğuya açılan üç pencere ile harimi aydınlanır.<br />

Kuzey tarafa eklenmiş olan ahşap bir sundurmadan<br />

camiye girilir. Kuzeyde ahşap bir mahfel<br />

vardır. Çıtalı ahşap tavanın ortasında yer<br />

alan kare göbeğin merkezinde güneşi temsil<br />

eden bir daire bulunmaktadır. Caminin alçı<br />

mihrabının yuvarlak nişinin çevresini silmeler<br />

dolaşır. Ahşap minberin köşk kısmı eski olmakla<br />

birlikte alt kısmı değişmiştir.<br />

Yapı köyün eski camisi olduğu, ilk yapılış şeklini<br />

taşımış olması sebebiyle korunması gerekli<br />

kültür varlığı özelliği taşımaktadır.<br />

Yukarı Yurtçu Köyü Camisi hakkında 14 Şevval<br />

1268 /1 Ağustos 1852 tarihli bir belgede, camisi<br />

olmayan köyün nüfusunun artması sebebiyle<br />

daha önce İbrahim bin Halil tarafından<br />

yaptırılan mescide minber konularak camiye<br />

çevrildiği kayıtlıdır. Camiye hatip olarak ücretini<br />

mescit için vakfedilen para vakfı gelirinden<br />

almak üzere mescidi yaptıran İbrahim’in<br />

oğlu Mustafa Halife’nin tayin edildiği kayıtlıdır<br />

(BOA, EV MH 00362 0054).<br />

Bu belgeye göre Yukarı Yurtçu Köyüne İbrahim<br />

bin Halil tarafından 19. yüzyıl ortalarında<br />

bir mescit yaptırıldığı, daha sonra da köy<br />

nüfusunun artması sebebiyle 1852 yılında<br />

mescidin camiye çevrildiği öğrenilmektedir.<br />

360<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yukarı Yurtçu Köyü Nüfusu<br />

Yukarı Yurtçu köyünün 19. yüzyıldaki durumunu aydınlatmaya yarayacak verilerden birisi<br />

nüfus sayımları verileridir. Osmanlı’nın ilk genel nüfus sayımı olan Hicri 1247/Miladi 1831<br />

yılı nüfus verilerinin kayıtlı olduğu Ankara Nüfus Defterinde Yukarı Yurtçu’nun Yukarı Buruncu<br />

ismiyle geçtiği görülmektedir. Bu sayımda Yukarı Yurtçu’da 12 hanede 35 erkek<br />

nüfus sayılmıştır. Vergi ve asker temini temelli olarak ele alınan bu sayımda kadın nüfus<br />

yer almamakta sadece erkek nüfusa yer verilmektedir. Bu sayımda Yukarı Yurtçu’da Çıtakoğlu,<br />

Ayaşlı ve Çavuşoğlu sülaleleri belirtilmiştir (Koltuk, 2016:44, 391-392).<br />

Yukarıburuncu Köyü Nüfusu (Miladi: 1831)<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellik / Açıklama Yaşı<br />

1 İbrahim Uzun boylu kumral sakallı 45<br />

2 Mustafa İbrahim Oğlu, Sade-rû 15<br />

1<br />

3 Ali İbrahim Oğlu Sabi<br />

4 Mehmed İbrahim Oğlu Sabi<br />

5 Musa İbrahim Oğlu Sabi<br />

6 Osman İbrahim Oğlu Sabi<br />

7 Halil Çıtakoğlu, Orta boylu, kır sakallı 48<br />

2<br />

8 Hüseyin Halil Oğlu, Ter bıyık 22<br />

9 Hasan Halil Oğlu 16<br />

10 Ali Halil Oğlu 15<br />

11 Musa Orta boylu, sarı sakallı 38<br />

3 12 Ali Musa Oğlu Sabi<br />

13 Ali Kardeşi 24<br />

14 Ali Orta boylu, Kır sakallı Topal 60<br />

4 15 İbrahim Ali Oğlu Sabi<br />

17 Musa Damadı, Uzun boylu, Kara bıyıklı 35<br />

5<br />

18 Mehmed Uzun boylu, kara sakallı 35<br />

19 Ali Mehmed Oğlu, Ter bıyık 20<br />

20 İsmail Orta boylu, Kır sakallı 45<br />

6 22 Hüseyin İsmail Oğlu 18<br />

23 Ali İsmail Oğlu Sabi<br />

7<br />

24 Ali Uzun boylu, kara sakallı 35<br />

25 Mustafa Yeğeni Sabi<br />

8 26 Mehmed Uzun boylu, kır sakallı 50<br />

27 Musa Uzun boylu, kır sakallı 50<br />

9<br />

28 Mehmed Musa Oğlu 17<br />

29 Salih Musa Oğlu 15<br />

30 Ali Musa Oğlu, Askerde 20<br />

10<br />

31 Mehmed Ayaşlı, Sade-rû 16<br />

32 Osman Kardeşi Sabi<br />

11<br />

33 Mehmed Emin Çavuşoğlu, Ter bıyık 24<br />

34 Ali Kardeşi, Sade-rû 15<br />

12 35 Abdullah Orta boylu, kır sakallı, Berber 45<br />

361<br />

T A R İ H T E


“Başbakanlık Osmanlı Arşivi” kayıtlarında “Karye-i Yukarı Yurtçu, Tâbi’-i Kasaba-i Zir” başlığında<br />

yer alan Hicri:1258, Miladi: 1842/1843 yıllarındaki Yukarı Yurtçu nüfus bilgisi orijinali ve<br />

transkripsiyonu ile birlikte verilmiştir. Bu verilere göre 10 hane bulunan köyde erkek nüfusun<br />

30 olduğu görülmektedir.<br />

Yukarı Yurtçu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:194-195-196<br />

362<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yukarı Yurtçu Köyü Nüfusu (Hicri:1258, Miladi: 1842/1843)<br />

Karye-i Yukarıyurtcu Tâbi’-i Kasaba-i Zîr<br />

Hane Sıra Adı Baba Adı Özellikleri Yaşı Lakabı Açıklama<br />

1<br />

1 Ali Mustafa Orta boylu kumral sakallı 32 Zeytün oğlu Çiftçi<br />

2 Hüseyin Ali 2 Zeytün oğlu<br />

3 İsmail Hüseyin Orta boylu kır sakallı 61 Çiftçi<br />

2<br />

4 Ali İsmail Şabb emred 12<br />

5 Osman İsmail 8<br />

6 Hüseyin İsmail 1<br />

7 Ali Ali Orta boylu kara sakallı 50 Bekar oğlu Çiftçi<br />

8 Ali Ali Şabb 5<br />

3<br />

9 Mehmet Ali 1<br />

10 Mustafa Mustafa Şabb emred 12 Oğulluğu<br />

11 Hasan Mehmet Şabb 22 A’rac, Hizmetkar<br />

4 12 Musa Memiş<br />

Uzunca boylu kara<br />

sakallı<br />

40 Çiftçi<br />

5 13 Mehmet Şaban Uzun boylu ak sakallı 86 Bila san’at<br />

14 Musa Mustafa Orta boylu kumral sakallı 50 Uzun oğlu Çiftçi<br />

6<br />

15 Ali Mustafa Orta boylu sarı sakallı 44 Uzun oğlu<br />

16 Ali Musa Şabb emred 16 Uzun oğlu<br />

17 Mustafa Musa 1<br />

18 İpek İbrahim Halil Orta boylu kır sakallı 61 Köy Muhtarı<br />

19 Mehmet İbrahim Kısa boylu ter bıyıklı 17 Çiftçi<br />

7<br />

20 Mustafa İpek (İbrahim) Kara sakallı 28<br />

21 Osman İpek (İbrahim) Şabb emred 14<br />

22 Musa İpek (İbrahim) 13<br />

23 Ali Mustafa 3 Hafidi<br />

24 Hüseyin Halil Orta boylu kara bıyıklı 31 Çanak oğlu Redif Çavuşu<br />

8 25 Hasan Halil Orta boylu kara bıyıklı 29 Çanak oğlu Çiftçi<br />

26 Ali Halil Orta boylu ter bıyıklı 23 Çanak oğlu Çiftçi<br />

27 Osman Hasan Kısa boylu kır sakallı 67 A’rac, Çoban<br />

9 28 Hasan Osman Şabb 7<br />

29 Süleyman Osman 3<br />

10 30<br />

Mustafa<br />

efendi<br />

İsmail Orta boylu kır sakallı 50 Köy İmamı<br />

BOA, NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843, Sayfa:194-196<br />

363<br />

T A R İ H T E


Yukarı Yurtçu Köyü Vergileri<br />

Burada Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihindeki, temettuat defterindeki Yukarı Yurtçu<br />

Köyünün emlak ve arazi ve temettuatlarının orijinali ile transkripsiyonuna yer verilmiştir.<br />

Transkripsiyon verilirken köy muhtarının temettuatı detaylı olarak verilmiş, yer darlığından<br />

ve ayrı bir çalışmasının konusunu teşkil ettiğinden köydeki diğer kişilerin temettuatı icmalen<br />

(özet olarak) yer almıştır. Yine aynı şekilde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi’nden<br />

Yukarı Yurtçu Köyüne ilişkin Ankara Mufassal Tahrir Defteri kayıtları, orijinal kopyalarının eşliğinde<br />

Latin harflerine çevrilerek sunulmuştur.<br />

Yukarı Yurtçu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01325, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-4<br />

364<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Yukarı Yurtçu Köyü Muhtarının Emlak ve Arazi Vergisi<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01325, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2<br />

365<br />

T A R İ H T E


Yukarı Yurtçu Köyü Sakinlerinin Emlak ve Arazi Vergileri (Temettuatı)<br />

Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845<br />

BOA, ML.VRD.TMT.d.01325, Hicri:1260-1261, Miladi: 1844/1845, Sayfa:2-4<br />

Şer’iye/Kadı Sicillerinde Yukarı Yurtçu Köyü<br />

Yukarı Yurtçu Köyünün ismine Osmanlı Dönemi’yle ilgili olarak şer’iye/kadı<br />

sicillerinde de rastlanmaktadır. Şer’iye/kadı sicilleri Osmanlı dönemi aile<br />

hayatı, toplumsal, ekonomik ve hukukî birçok alanının tarihi için önemli veriler<br />

içermektedir. Burada örnek olması bakımından Yukarı Yurtçu Köyünden<br />

vefat eden ‘Kâmil bin Süleyman’ın veraset tespitine ve bu terekeden eşi<br />

Fatma, kızları Kezban ve Naciye ile oğulları Süleyman, İbrahim ve Hasan’a<br />

düşen paylara yer verilmiştir.<br />

366<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


MŞH_ŞSC_d_08911_0082, Numara: 55<br />

Zîr Nahiyesi’nin Yukarı Yurtçu Karyesi’nden<br />

Süleyman oğlu müteveffa Kamil bin Süleyman<br />

Terekesi,<br />

Fi 9 Zilkade sene 324<br />

Zevce Fatma bint-i Mehmed<br />

Bint-i sagire Kezban<br />

Bint-i sagire Naciye<br />

İbn-i sagir Süleyman<br />

İbn-i sagir İbrahim<br />

İbn-i sagir Hasan<br />

Sagirûn-ı merkûmûnun vakt-i rüşd ve sedadlarına<br />

değin babaları müteveffâ-yı merkûm Kamil’den<br />

mevrûs ve müntakil mallarının hıfz ve tesviye-i<br />

umuruna kıbel-i şer’den bir vasî nasb ve tayin<br />

edilmesi ehem olmağla Sagirûn-ı merkûmûnun<br />

valideleri olup, emanet ile ma’rufe olduğu Karye<br />

İmamı Mustafa efendi bin Hacı Hüseyin ve Muhtar<br />

Rüstem Ağa bin Ali ve Sâni Rıza bin Mehmed ve<br />

sairleri ihtiyarlarıyla mütehakkık olduğu.<br />

(mühür- silik) (mühür- Muhtar-ı sâni der-karye-i Bâlâ<br />

Yurtçu) (mühür- silik) (mühür- silik)<br />

Taksimat<br />

Kuruş Para Akçe<br />

Zevce hissesi 98 35<br />

Bint hissesi 86 1<br />

Bint hissesi 86 1<br />

İbn hissesi 172 2<br />

İbn hissesi 172 2<br />

İbn hissesi 172 2<br />

787<br />

Verese-i mezbûrûndan zevce-i mezbûre Fatma ismi<br />

zîrinde muharrer hisse-i irsiyesi olan Doksan sekiz<br />

kuruş otuz altı parayı bi’l-asale ve sagirûnun her<br />

birerlerinin isimleri zirlerinde muharrer cem’an yedi<br />

yüz yetmiş sekiz kuruş sekiz paralarını bâ hüccet-i<br />

şer’î vasîsi olduğu hasebiyle bi’l-vesaye ve bi’lemâne<br />

ahz eylediği işbu mahalle karyemiz tarafından<br />

tasdik kılındı. Fi 9 Zilkade sene 324<br />

(Beş adet mühür- Hacı Osman, Rüstem, Muhtar-ı sâni<br />

der-Karye-i Bâlâ Yurtçu, Muhtar-ı evvel Karye-i Bâlâ<br />

Yurtçu, İmam der-Karye-i Bâlâ Yurtçu)<br />

Aded Kuruş Para<br />

Tosun çift 1 400<br />

İnek 1 100<br />

Nühas kab 5 60<br />

Yorgan 1,<br />

Minder 1, yasdık 1 3 40<br />

Defa Yorgan 1,<br />

Minder 1, yasdık 1 3 40<br />

Defa Yorgan 1,<br />

Minder 1, yasdık 1 3 40<br />

Bir mikdar saman - 20<br />

Çuval köhne 2 10<br />

Hırdavat-ı menzil - 20<br />

Hınta yarım - 200<br />

830<br />

Dellaliyesi - 17<br />

813<br />

Kaydiye - 2 20<br />

810 20<br />

Pul ve haymane<br />

vergisi - 3 20<br />

807<br />

Resm 26 Kanunuevvel<br />

322, Numara: 185 20<br />

787<br />

BOA, MŞH_ŞSC_d_08911_0082, Sayfa:158, Numara 55<br />

367<br />

T A R İ H T E


SÖZLÜK<br />

ADES: (C. Adâs) Mercimek<br />

ÂDET-İ AĞNAM: Adet-i ağnam resmi, koyun ve<br />

keçi için birer akçadan ibaretti.<br />

AĞNAM BACI:[Mal.] Pazar yerlerinde ve panayır<br />

mahallerinde ağnamın alım satımında alınan resimdi.<br />

AHİ: Debbağlar ve saraçlar gibi esnafın başlarındaki<br />

adamlara tevcih edilen resmi bir unvandı.<br />

Ahi diye anılan kişi kesin olarak bir sanat, ticaret<br />

ya da meslek sahibidir. O bununla birlikte olgun,<br />

ahlaklı, merhametli, iyiliksever ve her işinde, her<br />

davranışında dürüst ve güvenilir bir kişidir. Ahiler,<br />

şehirlerde, kasabalarda ya da mahallelerde, o<br />

bölgenin zengin ve etkili ahisince yaptırılmış bulunan<br />

ahi zaviyelerinde her akşam toplanırlardı.<br />

Burada sık sık, esnaf ve sanatkârlar topluca akşam<br />

yemekleri yerlerdi. Hele, zaviyeye yabancı yerlerden<br />

bir konuk gelirse bu şölenler daha görkemli<br />

olurdu. Bunun için gündüzden, görevli kişiler her<br />

esnaftan, akşam yenilecek yemek için para toplarlar,<br />

bununla, gerekli et, sebze ve tatlı malzemesi<br />

alınır ve bunlar akşam, bu işleri bilen ahilerce pişirilirdi.<br />

Ahilerde bu çifte nitelik nasıl öğreniliyordu?<br />

Bunlar sanata ve mesleğe çok küçük yaşta<br />

başlarlardı. Ahilik yoluna girenlerde ilk basamak,<br />

“yamaklık”tı. Bundan sonra çıraklık, onun ardından<br />

kalfalık, kalfalığın üstü de ustalıktı. Bu basamakların<br />

birinden ötekine geçiş süresi fütüvvetnamelere<br />

göre 1000 gün yaklaşık üç yıla yakın<br />

bir aradır; ama yamaklıktan çıraklığa, iki yılda<br />

geçilebilirdi. Çıraklıkla kalfalık, kalfalıkla ustalık<br />

arası, sanatına ve mesleğine göre üç yılı da<br />

aşabiliyordu. Ahi olan kişinin üç şeyi hep açık,<br />

başka üç şeyi de hep kapalı olmalıdır.<br />

Açık olması gerekenler:<br />

1-Ahinin eli açık olacak: Yoksullara, düşkünlere<br />

yardım etmek için.<br />

2-Kapısı açık olacak: Konuk olmak ya da ondan<br />

bir şey istemeye gelenler için.<br />

3-Sofrası açık olacak: Yoksullara, düşkünlere, konuklara<br />

yemek yedirmek, açları doyurmak için.<br />

Kapalı olacaklar da üçtür:<br />

1-Gözü bağlı olmalı: Kimsenin ayıbını görmemek,<br />

kimseye kötü gözle bakmamak için.<br />

2-Beli bağlı olmalı: Kimsenin ırzına, namusuna,<br />

haysiyet ve onuruna kötülük etmemek için.<br />

3-Dili bağlı olmalı: Kimseye kötü söylememek,<br />

kimse hakkında iftira etmemek, münafıklık, koğuculuk<br />

yapmamak için.<br />

AHİLİK: a.Cömertlik. Güncel Türkçe Sözlük<br />

b.Anadolu’da XIII. yüzyılda görülmeye başlayan,<br />

Selçuklu devletinin yıkılma dönemine girmesinden<br />

sonra sosyal düzeni sağlamada ve Osmanlı Devletinin<br />

kurulmasında büyük rolü olan bir tür meslek<br />

ve dayanışma örgütü. Batıdaki lonca tipi örgütlenmenin<br />

benzeridir. krş. Lonca. BSTS / İktisat Terimleri<br />

Sözlüğü 2004 c.Kökleri eski Türk törelerine<br />

dayanan ve Anadolu’da yüksek bir gelişim gösteren<br />

esnaf, zanaatçı, çiftçi vb. bütün çalışma kollarını<br />

içine alan ocak. Güncel Türkçe Sözlük, TDK<br />

Ahilik: Arapça “kardeşim” mânasındaki ahî kelimesinden<br />

gelen bu adın Türkçe’deki akıdan (cömert)<br />

türetildiğini ileri sürenler de vardır. Temelde<br />

Kur’an’a ve Hz. Peygamber’in sünnetine dayandırılan<br />

prensipleriyle İslâmî anlayışa doğrudan bağlı<br />

olan Ahîliğin, tasavvufta önemli bir yeri bulunan<br />

“uhuvvet”i hatırlatmasından dolayı da kolayca<br />

yayılması ve kabul görmesi mümkün olmuştur.<br />

Bu teşkilâtın Anadolu’da kurulmasında fütüvvet<br />

teşkilâtının büyük tesiri vardır. İslâm’ın ilk asrından<br />

itibaren görülmeye başlayan fütüvvet teşekkülleri<br />

içinde hicrî III. (IX.) yüzyıldan itibaren de esnaf<br />

birlikleri ortaya çıkmıştır. Başka bölgelerde mensuplarına<br />

civanmerd, ayyâr (ayyârân), fetâ (fityan)<br />

gibi isimler verilen fütüvvet ülküsünün, İslâm’ın<br />

yayılmasına paralel olarak Suriye, Irak, İran, Türkistan,<br />

Semerkant, Endülüs, Kuzey Afrika ve Mısır’da<br />

esnaf ve sanatkârlar arasında yaygın olduğu bilinmektedir.<br />

Türkler, İslâmiyet’i kabul etmeleri ve<br />

Anadolu’ya yerleşmelerinden itibaren fütüvvet<br />

ülküsünü benimseyip kendilerine has yiğitlik, cömertlik<br />

ve kahramanlık vasıflarıyla süslemişlerdir.<br />

Bununla birlikte Ahîliğin temel belirleyicisi olan<br />

İslâmî-tasavvufî düşünüş ve yaşayış her devirde<br />

ve bölgede geçerliliğini korumuştur (Ziya Kazıcı,<br />

Ahilik Maddesi, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt:1,<br />

S:540-542, Yıl:1988).<br />

AHİLİK TEŞKİLATI : Göçebe Türkmenlerin<br />

İslâmlaşma sürecini hızlandırmak, Anadolu’yu Türk<br />

yurdu haline getirmek, şehirlerde yaşayan Rum ve<br />

Ermeni tacirleriyle rekabet edebilmek amacıyla<br />

ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesiyle Ahi teşkilâtı<br />

Anadolu’da kuruldu. Orta Asya’da hüküm süren<br />

Oğuz Yabguluğu yıkılınca 1040 Oğuz Türkleri<br />

yavaş yavaş Selçuklu egemenliği altına girerek<br />

Anadolu’ya göç etmeye başladı. Ekseriyeti göçebe<br />

olan Oğuzlar, kopup geldikleri Orta Asya steplerine<br />

benzediği için daha çok Orta Anadolu kırsalını<br />

mesken olarak tercih ediyorlardı. Dolayısıyla<br />

368<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


Orta Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşması hızlı<br />

olurken, şehirlerde bu dönüşüm yavaştı. İslam<br />

dini de, yerleşik hayatı gerekli kılıyordu. İşte<br />

bu sebeple, göçebe Türkmenlerin İslâmlaşma<br />

sürecini hızlandırmak, Anadolu’yu Türk yurdu<br />

haline getirmek, şehirlerde yaşayan Rum<br />

ve Ermeni tacirleriyle rekabet edebilmek<br />

amacıyla ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesiyle<br />

Ahi teşkilâtı Anadolu’da kuruldu. Kısacası<br />

Anadolu’da Ahiliğin şekillenmesi ve köylere<br />

kadar teşkilatlanması politik ve sosyo ekonomik<br />

bir mecburiyetin ürünüdür.<br />

AYAN: 1.Osmanlılarda, bir kentin ileri gelenleri.<br />

2.Osmanlılarda, XVIII. yüzyıldan bu yana<br />

illerin yönetiminde yetki kazanmış yerli kişiler.<br />

3.Ayan Meclisi üyesi.<br />

AYYAR: (Çoğulu: Ayyârân), fetâ (fityan) gibi<br />

isimler verilen ahilik teşkilatı mensupları fütüvvet<br />

ülküsünün, İslâm’ın yayılmasına paralel<br />

olarak Suriye, Irak, İran, Türkistan, Semerkant,<br />

Endülüs, Kuzey Afrika ve Mısır’da esnaf ve<br />

sanatkârlar arasında yaygın olduğu bilinmektedir<br />

(İslam Ansiklopedisi, Ahilik Maddesi).<br />

AKROPOLİS: Antik Yunan kentlerinde, kentlerin<br />

yanıbaşındaki yüksekliklere verilen addır.<br />

Yunanca akropolis “yukarıda bulunan şehir”<br />

anlamına gelir. Eski Yunan şehirlerinin en yüksek<br />

noktasında yer alan, idari, askeri ve dini yapıların<br />

bulunduğu savunmaya yönelik merkezi<br />

kısım.<br />

ARÂZİ-İ ÖŞRİYYE: Huk: Ziraat olundukça her<br />

sene hâsılatından beytülmâle, beytüssadakaya<br />

konulmak üzere, fakirlerin hakkı olan öşür alınan<br />

arâziler.<br />

A’ŞAR: İslam Devletleri’nde tarım ürünleri<br />

üzerinden Müslümanlardan alınan onda bir<br />

oranındaki vergidir. Aşar, Arapça da onda birler<br />

anlamına gelmektedir. Tanzimat’tan önce tımar<br />

ve zeamet sahipleri için sahipleri tarafından tahsil<br />

edilen Aşar, yerel gereksinimlerin karşılanması<br />

ve asker beslemesi için kullanıldı. Verginin<br />

ürünün belirli bir kısmını alarak tahsil edilmesi,<br />

imparatorluk dönemindeki ekonomik ve<br />

sosyal yapıya uygun düşmüştür. Çünkü pazarın<br />

gelişmediği kapalı bir ekonomide, ürünün<br />

fiyatının saptanması ve paraya çevrilmesi,<br />

dolayısıyla verginin para olarak tahsili çok zor<br />

olacaktı. Daha sonraları uygulanmasında ve<br />

tahsilinde bir takım haksızlıklar yapılmış, vergi<br />

halk üzerinde bir baskı ve zulüm aracı haline<br />

gelmiştir. İslam Devletlerinde verginin ürün<br />

üzerinden toplanması ticareti hantallaştırmış ve<br />

sermaye birikimini engellemiştir. Cumhuriyet<br />

döneminde de bir süre uygulamada kalan Aşar,<br />

17 Şubat 1925’te kaldırıldı (Bilgiç, 2012:42-43).<br />

Aşar; Osmanlı Döneminde toprak mahsullerinden<br />

alınan verginin adıdır. Aşar; onda bir manasına<br />

olan “üşr/öşr”ün çoğuludur. Lügatlerde<br />

“üşürler/öşürler” mahsulattan dini olarak alınan<br />

“ondalıklar” manasındadır. Dinlerin hepsinde<br />

araziden öşür alınması kuralı vardır. İbrahim,<br />

Yakup, Musa aleyhis’selamın aşar aldıkları tarihi<br />

kayıtlarda mevcuttur (Pakalın, C:1, 1993:96-98)<br />

AVARIZ: Vergi yükümlüsü<br />

BÂC: f. Vergi. Kudretli hükümdarın zayıf olan<br />

hükümdardan aldığı vergi. Eskiden halktan alınan<br />

öşür veya haraç ve gümrük vergisi. Renk.<br />

Çeşit.<br />

BÂCIYÂN-I RÛM: Fatma Bacı isminde ve Hacı<br />

Bektaş-ı Veli hazretlerine yakınlığı ile bilinen tasavvuf<br />

ehli bir kadının önderliğinde kurulan bu<br />

kadın Teşkilâtı, özellikle İslamlaştırma çalışmalarına<br />

aktif olarak katılması ve asker Teşkilâtında<br />

kilit roller üstlenmesiyle, modern anlamda bir<br />

“sivil inisiyatif örgütünün” belki de en sağlam<br />

örneklerinden birini teşkil ediyor. Türk tarihinde<br />

ilk kez Âşıkpaşazâde’nin XIII. yüzyıl Anadolu’sunda<br />

varlığından bahsettiği Bâcıyân-ı Rûm<br />

(Anadolu Bacıları) Teşkilâtıdır. Âşıkpaşazâde,<br />

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda rolleri olan<br />

dört taifeden bahsederken, “... ve hem de bu<br />

Rûm’da dört taife vardır: Kim misafirler içinde<br />

anılır biri Gaziyân-ı Rûm ve biri Abdalân-ı Rûm<br />

ve biri Bâcıyân-ı Rûm ve biri Ahiyân-ı Rûm...”<br />

şeklinde sıralamış, üçüncü sırada Anadolu<br />

Bacıları Teşkilâtından bahsetmiştir. Müellif<br />

devamla, “...imdi Hacı Bektaş, bunların içinden<br />

Bâciyân-ı Rûm’u ihtiyar etti kim Hatun Ana’dır<br />

anı kız edindi...” diye kaydeder.<br />

BÂLÂ: Yüksek. Yukarı. Yüce. Yüksek kat. (Farsça)<br />

Yukarı, üst. (Farsça), Boy. (Farsça)<br />

BEDESTEN: Değerli eşyanın satıldığı yer, ağır,<br />

kıymettar eşya satan esnaf çarşısı, antika eşya<br />

alınıp satılan çarşı. bk. kapalı çarşı. a. Kumaş,<br />

mücevher vb. değerli eşyaların alınıp satıldığı<br />

kapalı tarihî çarşı:Bedestende kötü şeyler arasına<br />

karışmış antika mallar gibi bunları seçmek<br />

de herkesin işi değil. -N. Hikmet.<br />

BENNAK: Raiyyet yazılı olanların timar sahibine<br />

verdikleri resimlerden birinin adıydı. Bu<br />

resim kazanç vergisi kabilinden bir vergiydi.<br />

İki kısma münkasem olan bu resimden «ekinlû<br />

bennak» elinde olan yeri nim çiftlikten az olan<br />

kimsenin verdiği resimdi, miktarı da on sekiz<br />

akçaydı. Diğeri «caba bennak» olup uhdesinde<br />

arazi olmamakla beraber evli bulunan ve çalışıp<br />

369<br />

T A R İ H T E


kazananların ödedikleri resimdi. Bunun miktarı<br />

da on iki akçaydı. Bu İkincisine «caba akçası»da<br />

denilirdi. Bu vergi mart ayında istifa olunurdu.<br />

“Defter-i Muktesit”te (C:2, s.65) «resm-i mücerret»<br />

yahut «bennak» denildikten sonra şu tafsilât<br />

verilmektedir: “İşbu resme “resm-i raiyyet” denildiği<br />

gibi «cabâ akçası» denildiği de vardır. Bu resmin<br />

mahalli vaz’ı, yeri yurdu olmadığı halde kâr ve<br />

kisbe muktedir olan eşhastır. Resm-i mücerredin<br />

mikyas ve kıstası mücerret olanlardan altı ve müteehhil<br />

bulunanlardan on iki akça almaktan ibaret<br />

olup mükellef olanların bu resimden halâs olmaları<br />

ziraat ve haraset için arazi temellük etmelerine<br />

vabestedir. Bennak resmine dair en eski kayıtlar<br />

«Başbakanlık Arşivi» nde mevcut Fâtih Mehmet<br />

Han defterlerindedir (Pakalın, C:1, 1993:204).<br />

BİN (İbn): Oğul<br />

BİNT (İbneti): Kız<br />

CABA AKÇASI: Tımar usulü cari olduğu<br />

zamanlarda uhdesinde arazi bulunmıyan ve ticaretle<br />

meşgul bulunanlardan alınan bir nevi verginin<br />

adı idi. Evlilerden senede 12, bekârlardan 6<br />

akça alınırdı. Esasta bir olmak üzere yerlerine göre<br />

resm-i badiheva, resm-i mücerret, resm-i rüyet,<br />

resm-i bennâk tâbirleri de kullanılırdı (Pakalın, C:1,<br />

1993:253).<br />

CABA BENNÂK: Tımar sahiplerinin, tımar usulü<br />

cari olduğu zamanlarda uhdesinde arazi bulunmıyan<br />

ve ticaretle meşgul bulunanlardan alınan<br />

bir nevi verginin adı idi. Evlilerden senede 12,<br />

bekârlardan 6 akça alınırdı. Buna “caba akçası” da<br />

denilirdi (Pakalın, C:1, 1993:253).<br />

CENUB: Güney, şimalin zıddı olan taraf<br />

DEBBAĞLIK: Dericilik demektir. Debbağlık ile uğraşanlara<br />

Debbağ denir. Debbağ kelimesi zaman<br />

içerisinde “Dabak” olmuş, deri işlenen yerlere<br />

de Dabakhane veya “Tabakhane” adı verilmiştir.<br />

Arapça asıllı olan bu kelimenin anlamı “hayvan<br />

postunu işleyen deri terbiye eden” demektir.<br />

Dükkânda, tezgahta geçirilen bu sürelerin türlü<br />

basamaklarındaki genç, kendi ustasından yaşam<br />

ve ahlak kurallarını öğrenirdi.<br />

EKİNLÜ BENNAK: Nim çiftlikten ekal (yarım çiftlikten<br />

az) yeri olanın verdiği vergi idi. Miktarı on<br />

sekiz akçeydi.<br />

ESNAF GRUPLARI: (Zanaat erbâbı); Bezzâzân<br />

(bezci, bez dokumacılar, manifaturacılar),<br />

Debbâğân (dericiler), Kaftancılar, Keçeciler,<br />

Muytabân (kıl dokuyanlar), Sof Yuyucuları (tiftik<br />

yıkayıcılar), Yorgancıyân (yorgancılar), Dülgerân<br />

(marangozlar), Kürkciyân (kürkcüler), Takkeciyân<br />

(takkeciler), Kalpakcıyân (kalpakcılar), Dikiciyân<br />

(dikiciler), Terziyân (terziler), Bezirciler, Külâhçılar,<br />

Pabuçcular (babuşçu), Sofçular (tiftikciler), Sof perdahtçıları<br />

(cendereciler), Attarân (attarlar- otları,<br />

çiçekleri, kökleri kurutarak ve bazıları da biribirine<br />

karıştırarak ilaç diye halka satanlar), Bez Boyacıları,<br />

Tiftik Boyacıları, Hallâcân (pamuk atanlar)<br />

EVKAF: Vakıflar, vakfedilen şeyler anlamındadır.<br />

İslam kültüründe, halkın eğitsel, toplumsal, dinsel<br />

ve kültürel gereksinmeleri karşılamak amacıyla<br />

kurulan örgütlere vakıf denilir. Vakıf örgütlerine<br />

bağışlanan veya ayrılan mal ve gelirlere de evkaf<br />

denilir. Vakıflar imaret, han, hamam, yol, köprü,<br />

kervansaray, çeşme, camii, medrese, aşevi, şifahane,<br />

mescit ve türbe gibi kuruluşları oluşturmak<br />

amacıyla örgütlenirdi. Vakıflara bağışlanan mallara<br />

ve paralara devlet karışamaz ve el koyamazdı (Bilgiç,<br />

2012:144).<br />

FETA: (Çoğulu:Fityan) Delikanlı, yiğit, genç, cömert.<br />

Gençler<br />

FETRET DÖNEMİ: a. esk. 1. İki peygamber<br />

arasında peygambersiz geçen süre. 2. İki padişah<br />

arasında padişahsız geçen süre. 3. İki olay arasındaki<br />

süre. 4. Hükûmet gücünün gevşediği bir<br />

yerde düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen<br />

süre. 5. din b. İslam dinine göre Hz. İsa ile Hz.<br />

Muhammed arasında geçen süre. İslam devletlerindeki<br />

bunalım dönemleridir. Anadolu Selcuklu<br />

Devleti’nde 1155-1175 ve 1192-1205 yılları arasında,<br />

Osmanlı Devleti’nde 1402-1413 yılları arasında<br />

yaşanmıştır. Bu dönemlerde hükümdar adaylarının<br />

savaşları ve mücadeleleri oldukça sertleşir, devlet<br />

otoritesi, zayıflar. Toplumsal, ekonomik ve siyasal<br />

alanlarda belirsizlikler yaşanır (Bilgiç, 2012:154).<br />

FÜTÜVVETNÂME: Fütüvveti konu alan veya fütüvvetin<br />

âdâb ve erkânı hakkında bilgi veren eserlerin<br />

ortak adı. Esnaf teşkilatı ile bunların riayet<br />

etmeleri lazımgelen usul ve kaidelerden bahseden<br />

eserlere verilen addır. İslâm dünyasında VIII.<br />

yüzyılda Irak ve İran’da başlayıp zamanla tasavvuf<br />

çevrelerine ve meslekî teşekküllere nüfuz eden<br />

fütüvvet kavramını konu edinen ve giderek bu<br />

teşekküllerin bir çeşit nizâmnâmesi hüviyetine<br />

bürünen risâlelere genellikle fütüvvetnâme adı<br />

verilmektedir. Bu tür eserlerin, Seyyid Muhammed<br />

Rızâvî’nin Farsça fütüvvetnâmesinde olduğu gibi<br />

(Miftâhu’d-dekâik fî beyâni’l-fütüvvet ve’l-hakâik)<br />

kendilerine has isimleri olsa bile çok defa esas<br />

isimleri unutulmakta ve fütüvvetnâme olarak bilinmektedir.<br />

Ahî Loncaları Fütüvvetnâmeleri (XIII-<br />

XVI. yüzyıllar). XIII. yüzyılda Anadolu’da Ahîlik<br />

teşkilâtının gelişme göstermesiyle birlikte Ahî<br />

fütüvvetnâmeleri ortaya çıktı. Abdülbaki Gölpınarlı<br />

bu fütüvvetnâmeler üzerine çok iyi bir inceleme,<br />

370<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


tahlil ve yorum gerçekleştirmiş, belli başlılarının<br />

tıpkıbasımını yaparak yeni harflerle yayımlamıştır.<br />

Gölpınarlı’nın biri Arapça’dan, biri manzum<br />

olmak üzere beşi Farsça’dan çeviri suretiyle<br />

yayımladığı metinler, en eski fütüvvetnâmeler<br />

olmamakla birlikte fütüvvet kurumunun erkân<br />

ve âdabını ihtiva eden eserler olması bakımından<br />

önemlidir (fütüvvetnâmelerin bir listesi için<br />

bk. Çağatay, Bir Türk Kurumu Olan Ahîlik, tür.<br />

yer.). Ahîlik kurumu çerçevesinde Anadolu’da<br />

kaleme alınan bazı Türkçe fütüvvetnâmeler de<br />

vardır. Bilindiği kadarıyla bunların ilki, Yahyâ b.<br />

Halîl b. Çoban el-Burgazî’nin tahminen XIII. yüzyılda<br />

yazdığı Fütüvvetnâme’dir. Bu eserle, yine<br />

en eski Türkçe fütüvvetnâmelerden biri olan<br />

Şeyh Seyyid Gaybî oğlu Şeyh Seyyid Hüseyin’in<br />

Fütüvvetnâme’si geniş birer inceleme ve tahlil<br />

yazısıyla birlikte Abdülbaki Gölpınarlı tarafından<br />

yayımlanmıştır. Umumiyetle fütüvvet anlayışı<br />

Hz. Âdem’den başlayarak Hz. Muhammed<br />

de dâhil olmak üzere bütün büyük peygamberlerin<br />

vasıflarıyla izah edilmiştir. Ancak fütüvvet<br />

kavramının belli bir teşkilâtı ifade etmeye<br />

başladığı XIII. yüzyıldan itibaren özellikle Ahîlik<br />

kurumu içinde yazılan fütüvvetnâmelerde bu<br />

kavramın birtakım menkıbevî rivayetlerde Hz.<br />

Ali’ye dayandırılmasına özen gösterilmiştir.<br />

Böylece fütüvvet geleneği içinde Hz. Ali’nin Hz.<br />

Peygamber’e vâris olan ve fütüvvet anlayışını<br />

en iyi temsil eden kişi olarak telakki edilmeye<br />

başlandığı görülür. Hz. Ali’yi fütüvvet telakkisiyle<br />

alâkalandırmanın, erken bir devirde ortaya<br />

çıkan ve Hz. Peygamber’e atfedilen bir hadisle<br />

(La fetâ illâ Alî, lâ seyfe illâ zülfekâr “Ali’den<br />

başka fetâ, zülfikârdan başka kılıç yoktur”)<br />

çok yakın bir ilgisi vardır. Nitekim Hz. Ali ideal<br />

“fetâ” kimliğiyle bir sembol haline getirilmiş,<br />

hemen hemen bütün fütüvvetnâmelerde özel<br />

bir yere sahip kılınmıştır. Bu eserlerde yer alan<br />

fütüvvetin ve Ahîliğin âdâb ve erkânını, mertebeler<br />

silsilesini, teşkilât özelliklerini yansıtan<br />

usul ve kaideleri ihtiva eden kısımlar ise kültür<br />

tarihi bakımından son derecede ilginç bir nitelik<br />

arzeder. Dikkatle incelendiğinde bu kısımların<br />

İslâm’dan önce Türk, Ortadoğu ve özellikle İran<br />

bölgelerinde bulunan mistik kültürlerin ve bu<br />

kültürler içinde ortaya çıkmış birtakım cemaat<br />

ve kurumların etkilerini açık biçimde yansıttıkları<br />

görülür. Gerek doğrudan doğruya fütüvvet<br />

kurumunun, gerekse buna bağlı olarak teşekkül<br />

eden Ahîliğin izah ve tahlilini yaparken sırf teorik<br />

nitelikteki eserlere dayanarak ideal bir tablo<br />

çizmek, söz konusu kurumların tarihî süreç içinde<br />

aldıkları şekli ve geçirdikleri değişimi yansıtmayacağından<br />

tarihî gerçeklere uymayacak<br />

ve büyük ölçüde yanıltıcı olacaktır (Ahmet Yaşar<br />

Ocak, Fütüvvetnâme Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi,<br />

Cilt:13; Sayfa:264-265, Yıl:1996).<br />

GARB: Batı, Güneşin battığı taraf<br />

GRİFON: “Griffon” veya “Griffin”, genellikle<br />

aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı mitolojik<br />

yaratıktır. Farklı betimlemelerinde hayvanın 4<br />

ayağı da aslan ayağı, yalnız arka ayakları aslan<br />

ayağı veya tüm ayakları kartal ayağı olabilir.<br />

HINTA: Buğday<br />

HURUFAT DEFTERİ: Vakıflar Genel Müdürlüğü<br />

Arşivi’nde Hurûfât (Rûznâmçe) Defterleri adı<br />

altında muhafaza edilen defterlerdir. Osmanlı<br />

idarî teşkilatında kaza idarî yapısı esas alınarak<br />

Arap alfabesi harf sırasına göre tutulan Hurûfât<br />

Defterleri, Osmanlı toplumsal yapısı içerisinde<br />

Askerî zümre olarak adlandırılan yönetici sınıfa<br />

ait tayin, terfi, azil gibi atama kayıtlarını içermektedir.<br />

Defterlerde yer alan vakıf, mahkeme<br />

ve esnaf teşkilatı ile şehir hayatında görev yapan<br />

kişilerin isimleri, atanma biçimleri, görevde<br />

kalış süreleri ve ayrılış sebepleri gibi toplumsal<br />

tarih bakımından önemli bilgiler içeren kayıtlardır.<br />

ITINERARIES: Yol Haritası, güzergah<br />

İDADİ: Lise<br />

İMARET: İmaret veya imarethane, Osmanlı<br />

Devleti döneminde fakirlere, yoksullara yardım<br />

ve medrese talebesine sıcak yiyecek dağıtmak<br />

amacıyla oluşturulan hayır kurumlarıdır.<br />

Başlangıçta imaretlerde; şehir dışından gelenlere,<br />

yolculara, yoksul ve düşkünlere yiyecek,<br />

sağlık ve giyecek yardımı yapılırdı. Sonraları<br />

ise imaretler sadece yemek verilen yerlere<br />

dönüşmüşlerdir.<br />

JERUSALEM: Kudüs<br />

KARYE: a. esk. Köy.<br />

KEBİR(E): Büyük<br />

KÜLLİYE: Bir caminin çevresinde camiyle birlikte<br />

yapılmış medrese, ibadet, imaret, sebil, kütüphane,<br />

kitaplık, hastane, hamam, aşevi, darüşşifa,<br />

kervansaray, çarşı, okul, hastane, tekke,<br />

zaviye gibi yapıların tümü.<br />

KÜLT: a.1. din b. Din (I). 2. din b. Yerel özellikler<br />

taşıyan dinî törenler. 3. Belli bir dönemde aşırı<br />

ilgi gören film vb.<br />

MAKYAVELİZM: Siyasal amaca ulaşmak için,<br />

her türlü ahlaksızlığı yasal sayan tutumdur. Bu<br />

tutumu savunan İtalyan düşünürü Niccola Machiavelli<br />

adından türetilmiştir. Günümüzde her<br />

türlü girişimde amaca ulaşmak için bütün ey-<br />

371<br />

T A R İ H T E


lemleri, tutarsızlıkları, ahlaksızlıkları, kalleşlikleri ve<br />

tavırları geçerli sayan davranışlar bu adla anılmaktadır<br />

(Bilgiç, 2012:255).<br />

MEKTEB: Okul<br />

MERKUM(E): (Rakam. dan) Yazılmış. Adı geçmiş.<br />

Rakamla söylenmiş. Sayılmış. Basit ve âdi insan.<br />

Cem’olmuş, toplanmış, birikmiş. Adı geçen, anılan;<br />

yazılmış.<br />

MEZBUR(E): Adı geçen. İsmi yukarıda geçen.<br />

(Bak: Merkum) * Taş ile örülmüş kuyu.<br />

MEZKUR(E): Zikri geçen. Zikredilmiş. Evvelce<br />

bahsi geçmiş olan. (Bak: Mezbur-Merkum)<br />

MEZOLİTİK ÇAĞ: Günümüzden yaklaşık 100 bin<br />

yıl öncesinden başlayarak yaşanan bir dönemdir.<br />

Yontma Taş Devri’nden (Paleolitik) Cilalı Taş<br />

Devri’ne (Neolitik) geçiş dönemidir. Bu dönemde;<br />

taş aletler çeşitlenmiştir. Köpekler evcilleştirilen<br />

ilk hayvandır. Yiyeceklerin kurutularak biriktirilmesine,<br />

mağara resimlerinin yapılmasına başlanmıştır.<br />

Türkiye’de bu dönemin izlerine rastlanan<br />

yerler; Kemerburgaz, Karain, Beldibi ve Samsun<br />

Tekeköy’dür (Bilgiç, 2012:274-275).<br />

MİRİ ARAZİ: Çıplak mülkiyeti devlete, kullanım<br />

hakkı tevfiz yoluyla ki¬şilere bırakılan topraklardır.<br />

Hâzineye ait her çeşit arazi, kışlak, yaylak, mera,<br />

koruluk ve ormanlarla benzeri yerler miri arazi sayılır.<br />

Bugünkü Türk toprak hukukunda da bazı farklı<br />

hükümler taşımakla birlikte miri arazi türü de kabul<br />

edilmiştir. Miri arazi, İslamlığın başlangıcından<br />

itibaren, fethedilen arazinin rakabesinin devlet<br />

hâzinesine kalmasına dayanan dirlik sisteminin getirdiği<br />

bir mülkiyet biçimidir. Bu arazi, üstünde kişilerin<br />

tasarruf yetkisi vardır, halk miri araziyi sadece<br />

tahıl üretiminde kullanabilir (Bilgiç, 2012:279-280).<br />

MUD: Eski bir tahıl ölçüsüdür. İki avuç dolusu buğday<br />

miktarına bu ad verilir (Bilgiç, 2012:283).<br />

MUFASSAL: sf. esk. Ayrıntılı: “Kağnı arabalarının<br />

değiştirilmesi lüzumuna dair mufassal layihalar<br />

vermişti.” (R. H. Karay. Güncel Türkçe Sözlük)<br />

MÜTESELLİM: Tanzimattan önce beylerbeyi ve<br />

sancakbeylerinin, bölgelerindeki sancak ve ilçeleri<br />

kendi adlarına yönetmekle görevlendirdikleri<br />

kimse.<br />

MÜTEVEFFA: Ölü, vefat etmiş, ölmüş. (Bak: Mevt)<br />

NEKROPOL: Nekropol arkeolojik şehirlerde mezarlıkların<br />

ve toplu mezar yerlerinin bulunduğu<br />

bölgeye verilen isimdir.<br />

NÜFUZ: a. (nüfu:zu) 1. İçine geçme. 2. mec. Söz<br />

geçirme, güçlü olma, erk: Birbirlerinin servetlerini,<br />

nüfuzlarını, rütbelerini, kabiliyetlerini bilirlerdi.<br />

-A. Ş. Hisar.<br />

ÖŞR-İ BOSTAN: Bağ ve bahçeden alınan ondalık<br />

vergi<br />

ÖŞR-İ KOVAN: Arıdan alınan ondalık vergi<br />

ÖŞÜR: Ondalık, onda bir. Mahsullerden, Kur’an-ı<br />

Kerim hükümlerince onda bir olarak alınan zekât.<br />

REAYANIN TİMAR VE ZEAMET SAHİPLERİNE<br />

ÖDİYECEKLERİ RESM (VERGİ): Kanunî tarafından<br />

vaz ve Ahmed-i evvel tarafından teyit ve ikmal<br />

olunan (Kanun-ı reaya) tebaanın timar ve zeamet<br />

sahiplerine ödiyecekleri vergiyi tayin etmiştir. Bu<br />

vergi ve rüsum şu suretle icmal edilebilir: Emlâk<br />

vergisi; (resm-i çift, resm-i dönüm), müteehhil olmıyanlar<br />

vergisi; ( resm-i mücerred), evlilik vergisi;<br />

( resm-i arus ), koyun vergisi; (resm- i ağnam), otlak<br />

vergisi; ( resm-i otlak ), kışlak vergisi; (resm-i kışlak),<br />

arı vergisi; (resm-i kovan), değirmen vergisi;<br />

(resm-i âsiyap), tütün vergisi; (resm-i duhan), esir<br />

vegisi; (resm-i esiran), dâvalardan alınacak resim;<br />

(resm-i kaza). Cizye, Haraç, öşür ve cerimeler ilâve<br />

olunacak olursa reayanın tediyesiyle mükellef oldukları<br />

rüsum hakkında tam değilse bile kâfi derecede<br />

bir fikir edinilmiş olur (Pakalın, C:3, 1993:15).<br />

RESİM: Hükûmet namına tahsil edilen vergi yerinde<br />

kullanılır bir tâbirdir. Doğrusu resm, cem’i<br />

(çoğulu) rüsumdur. Tanzimat’tan evvel verginin<br />

alındığı madde sona getirilmek suretiyle terkip<br />

halinde ve resm-i çift, resm-i ganem, resm-i kısmet<br />

ilâh, suretinde kullanılırdı. Sonraları ağnam resmi,<br />

Gümrük resmi şeklinde kullanılmıştır (Pakalın, C:3,<br />

1993:28-29).<br />

RESM-İ AĞIL: Koyunlarla keçilerden alınan vergilerden<br />

birinin adıdır. Ağıl resmi demektir. Ağıl;<br />

hayvanların barındırıldıklar yerin adıdır. Onaltıncı<br />

asırda üç yüz koyundan beş akça alınırdı (Pakalın,<br />

C:3, 1993:29).<br />

RESM-Î ARUS: Evlenen kadınların erkeklerinden<br />

alınan vergi hakkında kullanılır bir tâbirdir.<br />

Ârus; Arapça gelin demektir. Bu resm, İslâm ve<br />

Hıristiyan’a göre değiştiği gibi kocaya varanın<br />

kız veya dul olaşuna göre de tebeddül ederdi.<br />

Evlenen Müslüman kadını bakir (kız) ise 60, seyyib<br />

(dul) ise 30, gayr-ı müslim kadını bakir ise 30,<br />

seyyib ise 15 akçe alınırdı. Bu resmi, diğer vergiler<br />

gibi, timar, zeamet ve has sahipleri alırlardı. Tımarların<br />

kaldırılması üzerine bu vergi de kaldırılmıştır<br />

(Pakalın, C:3, 1993:29).<br />

NÎM: 1.yarı. 2.yarım. 3.buçuk.<br />

372<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


RESM-Î ÂSİYAB: Değirmenlerden alınan vergi<br />

hakkında kullanılır bir tâbirdir. Âsiyab; Farsça<br />

değirmen demektir. Bir sese fasılasız işliyen değirmenlerden<br />

60, altı ay işliyenlerden 30, üç ay<br />

işliyenlerden de 15 akça alınırdı. Tanzimat’tan<br />

sonra değirmenler “Temettü” (kazanç) vergisine<br />

tâbi tutulmuş, sipahilerle, zaimlerin ve has<br />

sahiplerinin aldıkları bu vergi kaldırılmıştır (Pakalın,<br />

C:3, 1993:29).<br />

RESM-İ BENNÂK: Timar sahiplerinin reayadan<br />

aldıkları vergilerden birinin adıdır. Kazanç vergisi<br />

kabilinden bir vergi idi. İkiye ayrılırdı: Ekinlü<br />

bennâk, caba bennâk. Ekinlü bennâk; elinde<br />

olan arazisi yarım çiftlikten az olanlardan, caba<br />

bennâk de toprak sahibi olmayıp ticaretle meşgul<br />

bulunanlardan alınırdı. Vergi senede 12<br />

akçe idi. Tanzimat’tan sonra kaldırılmıştır (Pakalın,<br />

C:3, 1993:29).<br />

RESM-İ ÇAYIR: 1.resim. 2.çizme. 3.fotoğraf.<br />

4.tören. 5.usül. 6.vergi.<br />

RESM-İ ÇİFT BOZAN: Çift, ve çubuğu bozup<br />

başka işe girişenlerden alınan vergi hakkında<br />

kullanılır bir tabirdir. Resm; bütün çift, yarım<br />

çift, ondan az arazideki çiftin bozulmasına göre<br />

değişirdi. Bütün çift için 300, yârım çift için 150,<br />

daha az arazi için 75 akça alınırdı. Tasarrufu altında<br />

bulunan araziyi sebepsiz 3 sene ekip biçmemek<br />

suretiyle terk ve tatil eden kimselerin<br />

arazisi zapt olunarak başkasına verilmek kanun<br />

icabından idi ise de ekip biçmeğe zorlamak için<br />

ondan az bir müddet için de bir ceza konulması<br />

düşünülmüş ve bu resm o maksatla vazedilmiş<br />

idi. Tanzimat’tan sonra kaldırılmıştır (Pakalın,<br />

C:3, 1993:30).<br />

RESM-İ ÇİFT VE BENNAK, resm-i ağnamı ve<br />

âsiyabı beyan eyler» faslında liva-i Hamit’den<br />

bahsedilirken (sayfa 28) «Bazı navahide bütün<br />

çiftlüden yirmi yedi akçe sipahi ve üç akçe Sancak<br />

beyi ve on iki akçe subaşı alur, mim çift<br />

nısf-ı zâlikdir, üslûb-i mezkûr üzere (Pakalın, C:3,<br />

1993:260).<br />

RESM-İ ÇİFT: Araziden alınan vergilerden birinin<br />

adıdır. Buna “çift akçası” da deniIirdi. Kanunen<br />

iki öküzle işlenebilecek yer çift itibar edilmiş<br />

idi. Her yerde nispeti bir değildi. Bir kısım<br />

yerlerde çok, diğer birtakım yerlerde de azdı.<br />

Her yerin defterlerinin arkalarındaki kanunnamelarde<br />

resm-i çift ne miktar yazılmış ise o<br />

miktar alınırdı. Asgari haddi 22, azamî haddi 57<br />

akça idi. Tanzimat’tan sonra kaldırılmıştır (Pakalın,<br />

C:3, 1993:30).<br />

RESM-İ GANEM: Koyun vergisi yerinde kullanılır<br />

bir tabirdir. Bunun yerine «Âdet-i ağnam»<br />

da denilirdi. Onaltıncı asırda iki koyun veya<br />

keçiden bir akça alınırdı. Sonraları değişmiş,<br />

Tanzimat’tan sonra “Ağnam resmi” adını almıştır<br />

(Pakalın, C:3, 1993:30). Osmanlı Devleti’nde<br />

hayvan (davar=koyun, keçi) sahibi Müslümanlardan<br />

alınan 1/10 oranındaki gelir vergisidir.<br />

Bu vergi Osmanlı Devleti’nin Tekalif-i Örfiye<br />

gelirlerinden biridir (Bilgiç, 2012:14).<br />

RESM-İ KOVAN: Arı vergisi<br />

RESM-İ MÜCERRED: Tımar sahiplerinin, tımar<br />

usulü cari olduğu zamanlarda ukdesinde arazi<br />

bulunmıyan ve ticaretle meşgul bulunan reayanın<br />

bekârlarından alınan vergilerden birinin adıdır.<br />

Senede 6 akça alınırdı. Tanzimattan Sonra<br />

kaldırılmıştır.<br />

RESM-İ TAPU: [Mal.] Arati-i emîriyye üzerinde<br />

yapılan binalardan ve koru, harman yeri v« saire<br />

suretiyle ziraatken alıko nulan yerlerde arazinin<br />

bu terk ve tatiline karşılık öşür makamına kaim<br />

olmak üzere maktu ve muaeeel (peşin) olarak<br />

alınan vergi yelinde kuHanılır bir tâbirdir. Âlâ<br />

yerden 50, orta yerd«n 40 ve 30, edna yerden<br />

de 20 akça alınırdı. Tanzimat’tan sonra bn tûrlü<br />

yerlerden «bedel-i öşür» ve «mukataa-i zemin»<br />

adlariyle vergi alınmaya başlanmıştır. Tımar sahipleri<br />

öşür, ağnam, çift resmi gibi matrahları<br />

başka başka olan vergileri aldıkları gibi raiyyet<br />

kaydolunan kimselerden ayrı bir vergi de<br />

alırlardı. Buna «Bennâk» resmi denilirdi. Bu iki<br />

türlü idi. Biri «Ekinlû bennâk»ti. Ekinlû bennâk:<br />

nim çiftlikten ekal (yarım çiftlikten az) yeri olanın<br />

verdiği vergi idi. Miktarı on sekiz akçeydi.<br />

Caba bennâk; uhdesinde arazi olmadığı halde<br />

evli olan kimsenin ödediği vergi idi. Bunun da<br />

miktarı on iki akçeydi (3.cilt, s:503).<br />

RÜSUMAT: (Rüsüm. C.) Gümrük idâresi<br />

RÜŞTİYE: Ortaokul<br />

SAGÎR(E): (A.) 1.küçük. 2.küçük çocuk<br />

SAHTİYAN: işlenmiş keçi derisi<br />

SALDIRMA: Ucu biraz iğrice ve yatağana benzer<br />

uzun bıçak adıdır<br />

SARKOFAJ: (Lahit), özellikle Antik Çağ’da insanların<br />

ölülerini muhafaza ettikleri, genellikle<br />

yeryüzünde sergilenen ve çoğunlukla taştan<br />

oyulan, sandık şeklinde mezar.<br />

SERVER: (Çoğulu: Serveran) baş, başkan, reis, ulu<br />

373<br />

T A R İ H T E


SOF: a. esk. 1. Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş. 2.<br />

Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş: Ankara sofu.<br />

SUBAŞI: Şimdi zabıta ve daha ziyade Belediye<br />

memurlarının gördükleri işleri gören ve kaza<br />

itibar olunan kasabaların idaresi başında bulunan<br />

memurun unvanıdır. (Âşık Paşa Zade) nin beyanına<br />

göre (Âşık Paşa Zade Tarihi, sayfa 20) Osmanlılarda<br />

ilk ihdas olunan memuriyyetlerden biri de<br />

“Subaşılık”tır. Osman Gazi Karahisar’ı fethettiği<br />

zaman hükümet işlerini oğlu (Orhan Bey)e, Subaşılığı<br />

da kardeşi (Gündüz Bey)e tevcih etmişti.<br />

(Tac-üt-Tevarih)in ifadesine nazaran (c. 1, s. 447)<br />

Fatih, İstanbul’u zaptedince (Süleyman Bey)i Subaşı<br />

tâyin ile şehrin imarını ona tefviz eylemiştir.<br />

Mehmet Ziya Bey İstanbul’un ilk subaşısı (Süleyman<br />

Bey)den bahsederken (İstanbul ve. Boğaziçi<br />

c. 1, s, 201) subaşılığı vali ve şehremini addetmiş<br />

ve eserinde onun hakkına “İstanbul’un ilk valisi<br />

ve şehremini” tâbirlerini kullanmıştır. Ziya Bey<br />

şehreminliği tâbirini Hammer’den almıştır. Filhakika<br />

Hammer (c. 3, s 224) “Vezir-i âzam”ların vazife<br />

ve salâhiyyetlerinden bahsederken “pazarların<br />

en büyük memuru demek olan muhtesip ile şehremini<br />

demek olan subaşı kendisinin refakatinde<br />

bulunduğu halde şehri teftiş etmek” fıkrası görülmektedir.<br />

Hammer bunu Fatih asrı Rum müverrihi<br />

(Kritovulos)tan nakletmiştir. Kritovulos, (Tarih-i Sultan<br />

Mehmet Han-ı Sani, s. 90) “Padişah Hazretleri<br />

(Fatih) Süleyman Bey’i Şehremini (subaşı) nasp ve<br />

şehrin imarını uhdesine tevdi edip mevaim-i sayfta<br />

(yaz mevsiminde) kendisi Edirne’ye avdet etti”<br />

diyor (Tac’üt-Tevarih) müeIlifinin subaşılığa ait gösterdiği<br />

vazife Hammer’i subaşılığın şehreminliği<br />

olması hükmünü verdirmeğe âmil olmuştur (Pakalın,<br />

C:3, 1993:259).<br />

ŞA’R: (A.) kıl.<br />

ŞABB EMRED: Henüz sakalı, bıyığı çıkmış genç,<br />

delikanlı.<br />

ŞABB: Genç, delikanlı, yiğit.<br />

ŞAÎR: (A.) arpa.<br />

ŞARK: Doğu, Güneşin doğduğu taraf<br />

ŞECERE: Bir şahsın mensup olduğa aileyi veya bir<br />

hükümdar ailesinin tâ en uzak ceddinden başlıyarak<br />

bütün kolları ve evlatlarını gösteren cetvel veya<br />

ağaç şeklinde şematik resim hakkında kullanılır bir<br />

tabirdir. Bana “Silsilename”, “Ensab kütüğü” de<br />

denir.<br />

ŞECERENAME: Soyağacını gösteren kitap veya yazı<br />

ŞER’Î MAHKEME SİCİLLERİ: Şer’î mahkemelerin<br />

tarih sırasıyla tutulan kayıtlarına verilen addır. Bunlar<br />

şöyle sıralanabilir: 1.Kadı tarafından verilen hükümler,<br />

2. Herhangi bir hadiseyi, bir şehadeti, bir<br />

ikrarı, bir hibeyi, resmiyyete raptolunması istenen<br />

bir hususu zaptedenler, 3. Devlet merkezinden gelen<br />

bütün fermanlar, emirler ve tebliğler kadı tarafından<br />

tetkik olunup doğru oldukları tespit edildikten<br />

sonra hulasaları deftere yazılanlar.<br />

ŞER’İYYE SİCİLİ: Osmanlı mahkemelerinde verilen<br />

kararların ve tutulan kayıtların toplandığı defterler.<br />

Kadı sicilleri, kadı divanı, mahkeme kayıtları,<br />

sicillât-ı şer’iyye ve yaygın kullanımı ile şer’iyye<br />

sicilleri denilen bu defterler kadı yahut nâibi<br />

tarafından tutulmakta ve çeşitli türden belgeleri<br />

içermektedir. Osmanlı Devleti’nde merkezde<br />

ve taşrada her tabakadan insanlar arasındaki<br />

hukukî ilişkilere dair kayıtları içeren bu defterler<br />

Osmanlı hayatının aile, toplum, ekonomi ve<br />

hukuk gibi birçok alanının tarihi için en önemli<br />

kaynaklardır. Kadıların Osmanlı sistemindeki etkin<br />

rolleri sebebiyle şer’iyye sicilleri sosyal ve yerel<br />

tarih çalışmalarında da ana kaynak niteliği taşımaktadır.<br />

Mahkemede görülen davaların veya<br />

kişilerin kendi aralarında yaptıkları mukavelelerin<br />

kayıt altına alınma usulleri hem fürû-i fıkıh eserlerinin<br />

“kitâbü’d-da’vâ, kitâbü’l-mehâdır ve’s-sicillât”<br />

ya da “edebü’l-kazâ/kâdî” gibi başlıkları altında,<br />

hem de erken dönemden itibaren fıkıh literatürü<br />

içinde özel bir tür haline gelen İlmü’ş-şürût ve<br />

Edebü’l-kazâ adlı eserlerde genişçe işlenmiştir. Bu<br />

eserlerde “vesika, mahzar, sicil” diye adlandırılan<br />

kayıt çeşitleri arasındaki farklar belirtilmiş ve nikâh,<br />

bey (alış-veriş) gibi model akidlerin her birine dair<br />

kayıtların şekil şartlarıyla ilgili pek çok örnek verilmiştir.<br />

Osmanlı Devleti’nde şer‘iyye sicillerinin<br />

en erken tarihli örneklerine Bursa’da rastlanmaktadır.<br />

1455 tarihli bu defterler, XIX. yüzyılın ikinci<br />

yarısında yeni mahkemelerin kurulması sebebiyle<br />

içerdiği konular açısından bir daralmaya uğramışsa<br />

da XX. yüzyıl başlarına kadar düzenli biçimde tutulmuştur.<br />

Kadılık müessesesinin Osmanlılar’ın ilk<br />

devrinden itibaren mevcudiyeti dikkate alındığında<br />

bu tür defterlerin daha erken dönemlerde de<br />

var olduğu, ancak bunların günümüze ulaşmadığı<br />

ileri sürülebilir. Sicillerin resmen koruma altına<br />

alınması ve Kudüs örneğinde görüldüğü üzere listelerinin<br />

toplanması 1290 (1873) Sicillât-ı Şer‘iyye<br />

ve Zabt-ı Deâvî Cerîdeleri Haklarında Tâlimat ile<br />

olmuştur (Akgündüz, I, 53). Nitekim demografik,<br />

siyasal, ekonomik ve coğrafî önem itibariyle birbirine<br />

yakın olan Bursa ve Edirne gibi iki şehirden<br />

ilkinin 796 defteri varken diğerinin 1538 gibi<br />

geç bir tarihten başlayan 690 defterinin bulunması<br />

ve Edirne’de neredeyse hiç i‘lâm ve hüccet<br />

kaydına tesadüf edilmemesi bazı defterlerin şans<br />

eseri korunduğu hususunda delil teşkil etmektedir.<br />

Mudanya’nın (Bursa) 1645 tarihli kayıtlarını da<br />

içeren mevcut ilk sicilinde görülen, “Kilitli tahta<br />

sandık ile yirmi altı mecelle sicil el-Hac Halil Bey<br />

374<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


İbn Mehmed’e emanet vaz‘ olundu. Unutulmaya!”<br />

ibaresi (Mudanya Sicilleri, D-2: s.91) zaman<br />

içerisinde sicillerin ne şekilde yok olduğuna bir<br />

örnek sayılır. Osmanlı dönemine ait şer‘iyye<br />

sicilleri içerisinde birçok kayıt türü vardır. Bunların<br />

bir kısmı bizzat mahkemedeki işlemler sonucu<br />

oluşanlar, bir kısmı da İstanbul’dan gelen<br />

belge sûretleridir. İ‘lâm, hüccet, tereke kayıtları<br />

birinci türden belgelere; ferman, emir, buyuruldu,<br />

tezkere, berat ise ikinci tür belgelere örnek<br />

verilebilir. İlk tür belgeler genellikle sicil defterinin<br />

ön kısmına (sicill-i mahfûz), merkezden gelen<br />

belgelerin sûretleri ise arka kısmına (sicill-i<br />

mahfûz defterlü) kaydedilmiştir. Fetva örnekleri<br />

ve kadıların şahsî notları da sicillerde bulunabilmektedir.<br />

Bu belgelerin hacmi sicil defterinin<br />

ait olduğu şehre veya kazaya göre değişmektedir.<br />

İstanbul, Bursa, Edirne, Şam gibi büyük<br />

şehirlerde belgeler türlerine göre ayrı defterlerde<br />

tutulurken daha küçük kazalarda bütün<br />

belgeler aynı defterde bir arada yer almaktadır.<br />

Edirne örneğinde görüldüğü gibi sadece terekeleri<br />

içeren defterler bile askerî kassâm ve<br />

beledî kassâm defterleri şeklinde ayrı ayrı tutulabilmektedir.<br />

Suriye, Ürdün, Kudüs gibi bölgelerin<br />

sicilleri ise “sicil, kassâm-ı âdî/Arabiyye,<br />

kassâm-ı askerî, metrûkât, evâmir” gibi defter<br />

başlıklarıyla ayrı seriler halinde muhafaza edilmiştir.<br />

İstisnaî bir örnek olan, 1786 ile 1837 yılları<br />

arasındaki su davalarına ait kayıtların tutulduğu<br />

“mâ-i lezîz” defterleri İstanbul’da Havâss-ı<br />

Refîa (Eyüp) Mahkemesi sicilleri arasında bulunmaktadır<br />

(İstanbul Şer‘iyye Sicilleri Mâ-i Lezîz<br />

Defterleri, nşr. Ahmet Kal‘a, I-XI, İstanbul 1998-<br />

2001) (Yunus Uğur, Şer’iyye Sicilleri, TDV, İslam<br />

Ansiklopedisi, Cilt:39, S:8-11, Yıl: 2010).<br />

ŞİMAL: Kuzey, sol, sol taraf, sağın ve cenubun<br />

zıddı<br />

ŞİRKET: Ortaklık<br />

TAHRİR: 1.yazma. 2.yazılma. 3.kitap yazma.<br />

4.serbest bırakma<br />

TAHRİR: Bir yer fetholunduğu zaman, sultan<br />

bir emîn ve kâtipten oluşan bir komisyon göndererek<br />

o ülkeyi “tahrir” eder. Tahrir emînine<br />

padişah tarafından verilen yetki beratında, tahririn<br />

nasıl yapılacağı ayrıntılı biçimde anlatılır. O<br />

zamanki veri toplama yollarını bildiren bu belgede<br />

şu noktalar belirtilir: Demografik veriler,<br />

yerleşim birimleri, tarım ürünleri, fiyatlar ve bu<br />

gibi tüm konularda gelişme ve gerileme söz<br />

konusu olduğunda arşiv koleksiyonları arasında<br />

kuşkusuz en zengin istatistik bilgileri mufassal<br />

defter-i hakânîlerde yer almaktadır<br />

TAHTE’L-KAL’A: Tahtakale, Kaledibi<br />

TARİK: Yol<br />

TEMETTUAT / TEMETTUÂT: (Tekili: Temettu’)<br />

Kârlar, kazançlar, faydalar.<br />

TETRARKH: Dört üyeli bir meclisle idare usulü.<br />

Ülkeyi idare eden bu üyelerden her birine Tetrarkh<br />

adı verilir.<br />

TIMAR: (I) a. esk. 1. Yara bakımı. 2. Ağaç<br />

bakımı: Merkeplere atladılar, şeftali bahçelerinden<br />

geçtikten sonra tımar görmemiş sık,<br />

gür bir ayvalığa daldılar. -R. H. Karay. 3. Binek<br />

hayvanlarının kıllarını, derisini temizleme: Tımar<br />

tam bir saat sürüyor, yarım saat hayvanın bir<br />

tarafı, yarım saat öbür yanı. (H. Taner. Güncel<br />

Türkçe Sözlük)<br />

TIMAR: (II) a. tar. Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda,<br />

belirli görev ve hizmet karşılığında<br />

kişilere verilen, yıllık geliri 3.000-20.000 akçe<br />

olan toprak (Güncel Türkçe Sözlük)<br />

TIMAR: 1. Osmanlı İmparatorluğu toprak düzeninde<br />

yıllık geliri yirmi bin akçeye kadar olan<br />

topraklar ve bu topraklardan alınan vergi. krş.<br />

zeamet, has 2. bk. tımar düzenlemesi (BSTS /<br />

İktisat Terimleri Sözlüğü 2004)<br />

TIMAR: Osm. İhtimam bk. bakım. (BSTS / Tarım<br />

Terimleri 1949)<br />

ZAVİYE: a.Tekkenin küçüğüne verilen addır.<br />

Şehir ve kasabalarla ekseriya ücra yerlerinde<br />

olan zaviye; hücre, küçük oda demek olduğu<br />

gibi mecaz yoluyla dünya, alem yerinde de kullanılır.<br />

Cem’i zevaya’dır. b. İslam kültüründe Tarikat<br />

merkezleri olan tekkelerin şubeleri gibi çalışmalar<br />

sürdüren küçük eğitim amaçlı evlerdir.<br />

ZİR: Aşağı<br />

375<br />

T A R İ H T E


KAYNAKLAR (1. VE 2. CİLT)<br />

1. Kitap / Makale / Bildiri<br />

ACIPAYAMLI, Orhan (1963) Türkiye’de Yağmur Duası<br />

ve Psiko-Sosyal Metotla İncelenmesi, Ankara Üniversitesi<br />

D.T.C.F. Dergisi, C.21, S.1-2, Ankara<br />

ACUN, Hakkı ve İNCİ, Umut (2016) Ankara Ahi Şerafettin<br />

Zaviyesi, Vakıflar Dergisi, ss.29-58, Ankara<br />

AKA, İsmail (1999) Timur Devri Anadolusu, Güler<br />

EREN (Ed.), Osmanlı, Ankara<br />

AKDAĞ, Mustafa (1979) Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai<br />

Tarihi Cilt 1 1243-1453, 3.Baskı, Tekin Yayınevi, İstanbul<br />

AKGÜN, Birol (2016) Ankara Şehir Araştırmaları Merkezi<br />

Neyi Amaçlıyor?, Ankara Şehir Araştırmaları<br />

Merkezi, ŞAR Şehir Araştırmaları Dergisi, S.1, Ankara<br />

http://ankarasar.org/dergi/SarDergi3/index.html<br />

AKGÜNDÜZ, Ahmet (1988) İslam Hukuku ve Osmanlı<br />

Tatbikatında Vakıf Müessesesi, Türk Tarih Kurumu<br />

Basımevi, Ankara<br />

AKŞİN, Sina (1985) Türkiye Tarihi 1, Osmanlı Devletine<br />

Kadar Türkler, Cem Yayınevi, Ankara<br />

AKTÜRE, Sevgi (1984) “16.Yüzyıl Öncesi Ankara’sı<br />

Üzerine Bilinenler”, Tarih İçinde Ankara, Eylül 1981<br />

Seminer Bildirileri, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,<br />

Ankara<br />

AKYURT, M. Yusuf (1942) Türk İslam Kitabeleri I. Kısım,<br />

Ankara Kitabeleri (C. XI). TTK Kütüphanesi<br />

AKYÜZ, Yahya (2012) Türk Eğitim Tarihi, M.Ö.1000-<br />

M.S.2015, Pegem Akademi Yayınları, Ankara<br />

ALANYALI, Hüseyin Sabri (2012) Anadolu Arkeolojisi,<br />

Anadolu Üniversitesi Yayını, Eskişehir<br />

ALPAGUT, Leyla (2005) Erken Cumhuriyet<br />

Dönemi’nde Ankara’daki Eğitim Yapıları, Yayımlanmamış<br />

Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal<br />

Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Ankara.<br />

ALPAGUT, Leyla (2010) Atatürk Orman Çiftliği’nde<br />

Ernst Egli’nin İzleri: Planlama, Bira Fabrikası, Konutlar<br />

ve “Geleneksel” Bir Hamam, METU/JFA 2010/2,<br />

(27:2) ss.239-264, Ankara<br />

ALPAGUT, Leyla (2010a) Modernleşme Projesinin<br />

Temsilinde Önemli Bir Yapı: İsviçreli Mimar Ernst Arnold<br />

Egli ve Ankara Siyasal Bilgiler Okulu, Alternatif<br />

Politika, C.2, S.2, ss.126-150, Ekim<br />

ALTAY, Sadet (2015), Atatürk Dönemi Sağlık Politikalarının<br />

Halka Yansımasında Öncü Kurumlar: Numune<br />

Hastaneleri (1924-1938), Yayımlanmamış Doktora<br />

Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü,<br />

Ankara<br />

ANKARA (1991) Ankara Valiliği Yayını, Türk Hava Kurumu<br />

Basımevi, Ankara<br />

ANKARA (2017) Ankara Kalkınma Ajansı, Ankara<br />

ANKARA 2023 NAZIM İMAR PLANI (2007) Plan Açıklama<br />

Raporu, ABB, Ankara https://www.ankara.bel.<br />

tr/ankara-buyuksehir-belediyesi-nazim-plan/ Erişim<br />

Tarihi:25.04.2018<br />

ANKARA MUTFAĞI (2018) Ankara Yemekleri, Turizm<br />

ve Tanıtma Platformu, http://www.tutap.com.<br />

tr/detay_tanitim/ankara-mutfagi/1041 Erişim Tarihi:16.04.2018<br />

ANKARA SANAYİ ODASI, Araştırma ve Çalışma Grubu<br />

(2013) Bozkırdan Sanayinin Başkentine: Ankara<br />

Sanayi Tarihi, Ankara Sanayi Odası Yayını, No: 62,<br />

Gözden Geçirilmiş Dijital Nüsha, Kasım, Ankara<br />

ANKARA’NIN KISA TARİHİ (2018) http://ankarasar.<br />

org/kurumsal.aspx?ID=2 Erişim Tarihi: 26.03.2018<br />

ARAŞTIRMA RAPORU (2006 ) Atatürk Orman Çiftliği<br />

Alanları Nazım İmar Planı ve Koruma Amaçlı Nazım<br />

İmar Planı, “Ankara’nın Arka Bahçesi” Ankara Büyükşehir<br />

Belediyesi Miras ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı,<br />

Ankara<br />

ARI, Mehmet (2008) Ahiliğin Siyasal Boyutları ve Günümüzde<br />

Yeniden Yorumlanması, İnönü Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2008, C.1, Yıl:9,<br />

S.16, ss.38-55<br />

ARIK, Remzi Oğuz (1948) “Anadolu’da Yeni Yerleşme<br />

Yerleri”, III. Türk Tarih Kongresi Tebliğler, 1943, Ankara<br />

Türk Tarih Kurumu Basımevi, TTK Yayınlarından 9.<br />

Seri, Sayı:3, Ankara, ss:342-352<br />

ARSLAN Murat (2014) Galatların Byzantion Kuşatması,<br />

Aktüel Arkeoloji, S:37 http://www.aktuelarkeoloji.<br />

com.tr/galatlarin-byzantion-kusatmasi Erişim Tarihi:18.01.2018<br />

ARSLAN, Ramazan, ŞANLI, Devran (2013) Osmanlı<br />

Devleti’nde Bir Esnaf Örgütlenmesi Olarak Lonca<br />

Teşkilatı, Bartın Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, C.4, S.7,<br />

ss:15-30<br />

ÂŞIK PAŞAZADE (2003) Osmanoğulları’nın Tarihi<br />

(Çeviri ve Günümüz Diline Aktarım: Kemal Yavuz ve<br />

M. A. Yekta Saraç), K Kitaplığı 28, Koç Kültür Sanat<br />

Tanıtım A.Ş., İstanbul<br />

ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ (2017) Kemal ATA-<br />

TÜRK, 11 Haziran 1937, Tarihçemiz, http://www.aoc.<br />

gov.tr/Portal/KategoriIcerik/tarihce/49 Erişim Tarihi:21.12.2017<br />

ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ (AOÇ) (1953) Atatürk<br />

Orman Çiftliği Müdürlüğü Yayını, İstanbul Matbaası,<br />

İstanbul<br />

ATATÜRK VE ETİMESGUT (2003) Ankara Ticaret<br />

Odası Yayınları, Azim Matbaacılık, Ankara<br />

376<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


ATATÜRK VE HAVACILIK (2012), İrtifa Aylık Havacılık<br />

Dergisi, S.1, Ocak<br />

ATAUZ, Akın (2015) Soykırım, Ankara ve Geçen<br />

100 Yıl… Solfasol, Ankara’nın Gayri Resmi Gazetesi,<br />

Nisan, Yıl:4, Sayı:48, www.gazetesolfasol.com<br />

Erişim Tarihi: 05.01.2018<br />

AVCIOĞLU, Doğan (1978) Türklerin Tarihi 1.Kitap,<br />

Tekin Yayınevi, İstanbul<br />

AYDIN, Erdem (2002) Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş<br />

Yıllarında Sağlık Hizmetleri, Ankara Üniversitesi<br />

Eczacılık Fakültesi Dergisi, C.31 (3) ss.183-192,<br />

Ankara<br />

AYVERDİ, Ekrem Hakkı (1966) İstanbul Mimari<br />

Çağının Menşei, Osmanlı Mimarisinin İlk Devri I,<br />

630-805 (1230-1402), İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul<br />

Enstitüsü Neşriyatı No:57, Baha Matbaası,<br />

İstanbul<br />

BABUNA, Aydın (2009) “Boşnaklar ve Kimlikler:<br />

Değişiklik ve Süreklilik”, Caner Sancaktar (Ed.)<br />

Uluslararası Balkan Kongresi: Balkan Milletleri<br />

Arasında Etkileşim İçinde, TASAM, İstanbul<br />

BANCI, Selda (2006) Şeker Şirketi ve Ankara Şeker<br />

Fabrikası Yerleşkesi, Dosya, Endüstri Mirası, Bülten<br />

45 / Kasım, TMMOB Mimarlar Odası Ankara<br />

Şubesi, Ankara<br />

BARKAN, Ömer Lütfi (1993) Kolonizatör Türk Dervişleri,<br />

Hamle Yayın Dağıtım, İstanbul<br />

BARROW Reginald H. (2006) Romalılar, (Çev. Ender<br />

Gürol) İz Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul<br />

BİTTEL, Kurt (1939) “Atatürk ve İlköz Tarih Araştırmaları”,<br />

Belleten C.III, S.10, Nisan<br />

BOCUTOĞLU, Ersan ve DİNÇASLAN, Mehmet<br />

(2014) 1925- 1950 Döneminde Türk Havacılık Endüstrisi<br />

ve İkinci Dünya Savaşı Sonrası Konjonktürün<br />

Türk Havacılık Endüstrisine Etkileri, Karadeniz<br />

Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.7,<br />

ss.157-173 Trabzon http://www.ktu.edu.tr/dosyalar/sbedergisi_f98e8.pdf<br />

Erişim Tarihi: 04.02.2018<br />

BRİFİNG RAPORU (2018) Etimesgut Kaymakamlığı<br />

İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğün<br />

Brifing Raporu 2017 Yılı Faaliyetleri (1 Ocak- 31<br />

Aralık), Etimesgut<br />

BULUÇ, Sevim (1981) “Ankara Kabartmaları”, IX.<br />

Türk Tarih Kongresi, 21-25 Eylül, (I. Cilt), Ankara<br />

BULUÇ, Sevim (1991) İlkçağda Ankara, Ankara<br />

Dergisi, C.1, S.1, ss:13-28 Ankara<br />

BULUÇ, Sevim (1994) “İlkçağda Ankara”, Ankara<br />

Ankara, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul<br />

CENGİZKAN, Ali (2010) Türkiye için Modern ve<br />

Planlı bir Başkent Kurmak: Ankara 1920-1950,<br />

Goethe-Institut Ankara, http://www.goethe.de/<br />

ins/tr/ank/prj/urs/geb/sta/trindex.htm Erişim Tarihi:28.02.2018<br />

CEVDET, Muallim (1932) Zeyl-i Alâ Fasl-ı “El Ahiyyet<br />

El-Fetyan El-Türkiye” Fî Rıhleti İbn-i Batuta,<br />

(H.1351), Kurtuluş Matbaası, İstanbul<br />

CEYLAN, Mustafa (2016) Seğmen Ruhu, Mavi Kitap<br />

Yayıncılık, Antalya<br />

CİRİT OYUNU (2018) Türk Halk Oyunları Kataloğu,<br />

http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/TR,78996/ciritoyunu.html<br />

Erişim Tarihi:16.04.2018<br />

ÇADIRCI, Musa; ARMAĞAN, Latif; BİNGÖL Sedat<br />

ve KOÇ, Bekir (2000) 1830 Sayımında Ankara,<br />

Ankara Büyükşehir Belediyesi Yayını, Ankara<br />

ÇAĞATAY, Neşet (1952a) Fütüvvet-Ahi Müessesesinin<br />

Menşei Meselesi, Ankara Üniversitesi İlahiyat<br />

Fakültesi Dergisi, C.1, S.1, ss.59-68<br />

ÇAĞATAY, Neşet (1952b) Fütüvvet-Ahi Müessesesinin<br />

Menşei Meselesi, Ankara Üniversitesi İlahiyat<br />

Fakültesi Dergisi, C.1, S.2, ss.61-84<br />

ÇAĞATAY, Neşet (1989) Bir Türk Kurumu Olan<br />

Ahilik, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.<br />

ÇAĞLAR BOYU ANKARA (2018) http://www.anadolumedeniyetlerimuzesi.gov.tr/TR,77789/caglarboyu-ankara.html<br />

Erişim Tarihi:26.03.2018<br />

ÇAKMAK, Muharrem (2014) Ahiliğin Tasavvufi Temelleri<br />

ve Ahilik-Fütüvvet İlişkisi, Hikmet Yurdu,<br />

Yıl:7, C:7, S.13, Ocak-Haziran 2014/1, ss:143-158<br />

ÇAKMAKÇI, Cevdet (2006) İbn Batuta<br />

Seyahatnamesi’nde Türkçe Kelimeler, Ankara Üniversitesi<br />

İlahiyat Fakültesi Dergisi (AÜİFD), C.47,<br />

S.1, ss:159-168<br />

ÇAM, Nusret ve ERSAY, Ayşe (2012) Ankara Muhyiddin<br />

Mesud (Alâeddin) Camiinin İlk Şekli ve Türk<br />

Mimarisindeki Yeri, Vakıflar Dergisi, Aralık, S.38,<br />

ss:9-42<br />

ÇINAR, Hüseyin (1993) H.1020-1021 Tarihli 13<br />

Numaralı Ankara Şer’iye Sicili -Transkripsiyon ve<br />

Değerlendirme-, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı, Basılmamış<br />

Yüksek Lisans Tezi, Ankara<br />

ÇİÇEK, İhsan (2005), “Ankara’da Şehir ve Kırsal<br />

Sıcaklık Farklarındaki Değişiklikler (1970-2002)”,<br />

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi C.15, S.2,<br />

ss.1-16, Elazığ<br />

ÇİFTÇİOĞLU, İsmail (1995) Ankara Ahileri Devleti<br />

ve Dönemi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />

Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya<br />

ÇİL, Ayşegül (1990) Batıkent Toplukonut Alanında<br />

Açık ve Yeşil Alanların İrdelenmesi Üzerine<br />

Bir Araştırma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />

A.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim<br />

Dalı, Ankara<br />

DAĞLAR, https://www.haritatr.com/ankara/daglar/68/1.html<br />

Erişim Tarihi: 15.02.2018<br />

377<br />

T A R İ H T E


DALAY, Fazıl (1988) Atatürk Ankara Orman Çiftliğini<br />

Nasıl ve Niçin Kurdu? Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,<br />

C.IV, S.11, Mart, Ankara https://www.isteataturk.<br />

com/Kronolojik/Tarih/1929/7/14/Mustafa-Kemal-<br />

Ataturk-Gazi-Orman-Ciftliginde-incelemelerdebulunurken-14071929/16<br />

Erişim Tarihi:21.12.2017<br />

DANİŞMEND, İsmail Hâmi (1971) İzahlı Osmanlı Tarihi<br />

Kronolojisi (H.656/M.1258-H.918/M.1512), C.1,<br />

Türkiye Yayınevi, İstanbul<br />

DANİŞMENT, İsmail Hami (1982) Garb Menba’larına<br />

Göre Eski Türk Seciyye ve Ahlakı, İstanbul Kitabevi,<br />

İstanbul<br />

DARKOT, Besim (1978a) Anadolu Maddesi, Millî Eğitim<br />

Bakanlığı İslam Ansiklopedisi (MEİA), C.1, ss:428-<br />

430, İstanbul<br />

DARKOT, Besim (1978b) Ankara Maddesi, Millî Eğitim<br />

Bakanlığı İslam Ansiklopedisi (MEİA), C.1, ss:437-<br />

453, İstanbul<br />

DEMİRCİ, Öznur; ARSLAN, Nihan ve ALPER, Soner<br />

(2013) Atatürk ve Havacılık, Hukuk Gündemi-Atatürk<br />

Özel Sayısı, ss.114-117<br />

DEMİREL, Muammer (2008)Türkiye’de Bosna Göçmenleri,<br />

Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />

Dergisi, C.12, S.2, Erzurum http://e-dergi.atauni.edu.<br />

tr/ataunisosbil/article/view/1020000552/1020000544<br />

Erişim Tarihi:15.02.2018<br />

DEMİRKAN, Salâhaddin (1943) Eti Mesut Köyünde<br />

Neler Gördüm, Köye Doğru Dergi, 1 Agustos, C.3,<br />

S.75, İstanbul http://psi301.cankaya.edu.tr/uploads/<br />

files/II%20Abdulhamit%20donemi%20Alman%20<br />

Nufuzu.pdf , http://ankarayazilari.blogspot.com.<br />

tr/2012_11_01_archive.html Erişim Tarihi: 03.01.2018<br />

DEMİRPOLAT Anzavur, AKÇA, Gürsoy (2004) Ahilik<br />

ve Türk Sosyo-Kültürel Hayatına Katkıları, Selçuk Üniversitesi<br />

Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.15, Konya<br />

DEPREM BÖLGELERİ HARİTASI, Afet ve Acil Durum<br />

Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı,<br />

https://deprem.afad.gov.tr/deprem-bolgeleri-haritasi#<br />

Erişim Tarihi: 15.02.2018<br />

DİNARLI, Gözde (2011) Frigler, Trakya Üniversitesi,<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul<br />

DURDU, Mehmet Burak (1963) İngiliz J.R. Pilling’in<br />

Osmanlı Demiryolu İmtiyazını Elegeçirme Mücadelesi,<br />

Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma<br />

ve Uygulama Merkezi Dergisi, S.17 http://dergiler.<br />

ankara.edu.tr/dergiler/19/19/29.pdf Erişim Tarihi:<br />

28.12.2017<br />

EDHEM, Halil (1332) “Ankara Ahileri’ne Aid İki Kitabe”,<br />

Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, C.7,<br />

Cüz:41, Kanun-u Evvel 1332, ss:312-315, İstanbul<br />

EKİNCİ, Yusuf (1991) Ahilik, Sistem Ofset, Ankara<br />

EMEKÇİ, Aytekin K. (1995) Ankara Etimesgut İlçesinde<br />

Açık-Yeşil Alan Problemleri ve Peyzaj Mimarlığı<br />

Açısından Alınması Gerekli Önlemler, Yayımlanmamış<br />

Yüksek Lisans Tezi, A.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü,<br />

Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Ankara<br />

EMGİLİ, Fahriye (2011) Bosna-Hersek’ten Türkiye’ye<br />

Göç (1878-1934), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü, Tarih (Türkiye Cumhuriyeti Tarihi) Anabilim<br />

Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara<br />

ERAVCI, Mustafa (2014) Ahi Mesud Zaviyesi Maddesi,<br />

Ahilik Ansiklopedisi C.1, T.C. Gümrük ve Ticaret<br />

Bakanlığı, Ankara<br />

ERDİNÇ, Zeynep, (2017) “Türkiye’de Şeker Sanayinin<br />

Gelişimi ve Şeker Sanayinde İzlenen Politikalar”,<br />

Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.17,<br />

S.3 (9-26), Eskişehir<br />

ERDOĞAN, Abdülkerim (2007) Adım Adım Ankara,<br />

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler<br />

Dairesi Başkanlığı, Ankara Tarihi ve Kültürü Dizisi: 7,<br />

Ankara<br />

ERDOĞAN, Abdülkerim ve GÜNEL, Gökçe (2007)<br />

İstiklal Savaşı’nda Ankara, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />

Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı, Ankara<br />

Tarihi ve Kültürü Dizisi: 3, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />

Yayınları, Ankara<br />

ERDOĞAN, Abdülkerim; GÜNEL, Gökçe ve KILCI,<br />

Ali (2007) Tarih İçinde Ankara, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />

Yayınları, Ankara<br />

ERDOĞAN, Abdülkerim; GÜNEL, Gökçe ve KILCI,<br />

Ali (2008) Osmanlı’da Ankara, Ankara Büyükşehir<br />

Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı,<br />

Ankara Tarihi ve Kültürü Dizisi: 2, 2.Baskı, Ankara Büyükşehir<br />

Belediyesi Yayınları, Ankara<br />

ERDOĞAN, Abdülkerim; GÜNEL, Gökçe ve NARİN-<br />

CE, Mehmet (2007) Cumhuriyet ve Başkent Ankara,<br />

Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler<br />

Dairesi Başkanlığı, Ankara Tarihi ve Kültürü Dizisi: 4,<br />

Ankara<br />

ERDOĞAN, Abdülkerim; KIRPIK, Güray; AKYOL, Hasan;<br />

KILCI, Ali ve ÇAM, Mevlüt (2015) Şehr-i Kadim<br />

Ankara, Ankara Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Ankara<br />

ERDOĞAN, Emine (2004) Ankara’nın Bütüncül Tarihi<br />

Çerçevesinde Ankara Tahrir Defterlerinin Analizi, G.<br />

Ü. SBE, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara<br />

ERDOĞAN, Emine (2005) “Ankara Yörükleri (1463,<br />

1523/30 ve 1571 Tahrirlerine Göre)”, Ankara Üniversitesi<br />

Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi<br />

Dergisi (OTAM), Sayı: 18(119-135).<br />

ERENLİ, Muhterem (1985) Atatürk ve Havacılık,<br />

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C.II, S. 4, Kasım,<br />

https://isteataturk.com/g/icerik/Ataturk-ve-<br />

Havacilik/1517 Erişim Tarihi: 21.12.2017<br />

ERES, Zeynep (2008) Türkiye’de Planlı Kırsal Yerleşmelerin<br />

Tarihsel Gelişimi ve Erken Cumhuriyet Dö-<br />

378<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


nemi Planlı Kırsal Mimarisinin Korunması Sorunu,<br />

Yayımlanmamış Doktora Tezi, İTÜ Fen Bilimleri<br />

Enstitüsü<br />

ERES, Zeynep (2014) Erken Cumhuriyet Döneminde<br />

Çağdaş Kırsal Kimliğin Örneklenmesi: Planlı<br />

Göçmen Köyleri, Mimarlık, S.375, Ocak-Şubat<br />

http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayf<br />

a=mimarlik&DergiSayi=389&RecID=3306 Erişim<br />

Tarihi:05.03.2018<br />

ERGENÇ, Özer (1980) XVII. Yüzyılın Başlarında<br />

Ankara’nın Yerleşim Durumu Üzerine Bazı Bilgiler,<br />

Osmanlı Araştırmaları I, ss:85-108, İstanbul<br />

ERGENÇ, Özer (1995) XVI. Yüzyılda Ankara ve<br />

Konya: Osmanlı Klasik Kent Tarihçiliğine Katkı,<br />

Ankara Enstitüsü Vakfı, Ankara<br />

ERGENÇ, Özer (2013) Osmanlı Tarihi Yazıları Şehir,<br />

Toplum, Devlet, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul<br />

ERSOY, Yasemin (2018) Türk Mutfak<br />

Kültürü, https://www.tarihtarih.<br />

com/?Syf=26&Syz=366321&/T%C3%BCrk-<br />

Mutfak-K%C3%BClt%C3%BCr%C3%BC-/-Yrd.-<br />

Do%C3%A7.-Dr.-Yasemin-Ersoy- Erişim Tarihi:15.04.2018<br />

ERŞAHİN, Seyfettin (2016) Ankara: Hacı Bayram<br />

Veli’yi Yetiştiren Şehir, Ankara Şehir Araştırmaları<br />

Merkezi, ŞAR Şehir Araştırmaları Dergisi, S.1, Ankara<br />

http://ankarasar.org/dergi/SarDergi3/index.<br />

html<br />

ERZEN, Afif (2010) İlkçağda Ankara, Türk Tarih Kurumu<br />

Basımevi, 2.Baskı (1946 Tıpkı Basım), Ankara<br />

ETİMESGUT 2010-2014 STRATEJİK PLANI (2009)<br />

2010-2014 Stratejik Planı:2, Etimesgut Belediye<br />

Başkanlığı, Stratejik Planlama Yayın No:3, Eylül,<br />

Etimesgut<br />

ETİMESGUT BELEDİYESİ SINIRLARI, http://<br />

socbs.etimesgut.bel.tr:8080/EImar/ Erişim Tarihi:<br />

15.02.2018<br />

ETİMESGUT METEOROLOJİ İSTASYONU (1994),<br />

“İklim Değerleri Bülteni”, Devlet Meteoroloji İşleri<br />

Genel Müdürlüğü, Ankara<br />

EVLİYA ÇELEBİ (2008) Günümüz Türkçesiyle Evliyâ<br />

Çelebi Seyahatnâmesi: Bursa-Bolu-Trabzon-Erzurum-Azerbaycan-Kafkasya-Kırım-Girit<br />

(2. Cilt, 2.<br />

Kitap), 2. Baskı, (Haz.: Yücel Dağlı ve Seyit Ali Kahraman),<br />

Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Bağdat 304<br />

Numaralı Yazmadan, Yapı Kredi Yayınları No:2203,<br />

İstanbul<br />

FIRAT, Nursel (2015) Hatti Güneş Kursları, Ankara<br />

ve Çevresine Tarihsel Bakış, Sunu<br />

FİŞEK, Nusret (1981, 2 Nisan) Kitaplaşmamış Yazıları<br />

I, Sağlık Yönetimi, Atatürkçülük ve Sağlık Politikamız,<br />

Cumhuriyet Gazetesi, http://www.ttb.org.<br />

tr/n_fisek/kitap_1/3.html Erişim Tarihi: 28.02.2018<br />

FLEET, Kate (Editör) (2012) Türkiye Tarihi; Bizanstan<br />

Türkiye’ye 1071-1453, C.1, (Çev. Ali Özdamar)<br />

Kitap Yayınevi, İstanbul<br />

FRENCH, David and Mitchell, Stephen (1973)<br />

“Archaeology and History” In Ankara 50, Ankara:<br />

Ankara Turizmi, Eski Eserleri ve Müzeleri Sevenler<br />

Derneği Yayınları 5, Ankara<br />

FRENCH, David H. (1992) Galatya Bölgesi Roma<br />

Yoları ve Miltaşları, Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />

1990 Yıllığı, Ankara<br />

FRENCH, David H. (2003) Roman, Late Roman,<br />

Byzantine İnscription of Ankara A Selection, Museum<br />

of Anatolian Civilisation, Ankara<br />

FRENCH, David H. (2012) Roman Roads & Milestones<br />

of Asia Minor, Vol. 3 Milestones Fasc.3.2<br />

Galatia, British Instute at Ankara, Electronic Monograph<br />

2 http://biaa.ac.uk/ckeditor/filemanager/userfiles/rrmam%20vol.%203%20milestones.<br />

pdf Erişim Tarihi:16.12.2017<br />

FRENCH, David H. (2016) Roman Roads & Milestones<br />

of Asia Minor, Vol. 4, The Roads Fasc. 4.1,<br />

British Institute at Ankara, Electronic Monograph<br />

10 http://biaa.ac.uk/ckeditor/filemanager/userfiles/electronic_publications/previews/4.1_Notes_on_the_Itineraria_summary.pdf<br />

Erişim Tarihi:16.12.2017<br />

GALANTİ, Avram (2005) Ankara Tarihi I-II, Çağlar<br />

Yayınları, 2. Baskı, Ankara<br />

GENÇ, Reşat (1982) “XI. Yüzyılda Türk Mutfağı”,<br />

Türk Mutfağı Sempozyumu Bildirileri, Kültür ve<br />

Turizm Bakanlığı MİFAD Yayınları, Ankara, ss.57-<br />

68<br />

GENÇKAYA, Ö. Faruk (2008) Eğitimin Başkenti<br />

Ankara, TEV Vekam Ankara<br />

GOETHE-Institut Ankara (2010) Türkiye Şeker<br />

Fabrikası Ankara Yönetim Binası, http://www.goethe.de/ins/tr/ank/prj/urs/geb/ind/ver/trindex.<br />

htm Erişim Tarihi: 06.03.2018<br />

GOETHE-Institut Ankara, (2010) Etimesgut Yatı<br />

Mektebi, http://www.goethe.de/ins/tr/ank/<br />

prj/urs/geb/bil/int/trindex.htm Erişim Tarihi:<br />

22.02.2018<br />

GORDLEVSKİ, V. (1988) Anadolu Selçuklu Devleti,<br />

(Çev.Azer Yaran), Onur Yayınları, Birinci Baskı,<br />

Ankara<br />

GÖKÇE, Volkan (2017) Gelenekten Geleceğe<br />

Türk Kültürünün Birleştirici Yapıtaşı: Ahilik, Türk &<br />

İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4,<br />

S.11, Haziran, ss.276-287<br />

GÖLLER (2018) https://www.haritatr.com/ankara/<br />

goller/68/1.html Erişim Tarihi: 15.02.2018<br />

379<br />

T A R İ H T E


GÜLEKLİ, Nurettin Can (1948) Ankara Tarih-Arkeoloji,<br />

Doğuş Matbaası, Ankara<br />

GÜLENSOY, Tuncer (1989) Orhun’dan Anadolu’ya<br />

Türk Damgaları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını,<br />

İstanbul<br />

GÜLTEN, Sadullah (2010) “XVI. Yüzyılda Kütahya<br />

Sancağı’nda Yörükler”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal<br />

Bilimler Dergisi, C.10, S:28, Kütahya<br />

GÜNAYDIN, Yusuf Turan (2011) Ahmed Tevhid (Ulusoy)<br />

ve ‘Ankara Ahiler Hükûmeti’ ile İlgili Düşünceleri,<br />

1. Uluslararası Ahilik Kültürü ve Kırşehir Sempozyumu<br />

Bildiriler, C.1, ss:445-461, Kırşehir<br />

GÜNAYDIN, Yusuf Turan (2015) Ahilik Araştırmaları<br />

1913-1932, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara<br />

GÜNDÜZ, Tufan (2002) Anadolu’da Türkmen Aşiretleri<br />

(Bozulus Türkmenleri 1540-1640), Bilge Yayınları,<br />

Ankara<br />

GÜNŞEN, Ahmet (1997) Anadolu’nun Türkleşmesi<br />

Sürecinde Türk Soy, Boy, Oymak ve Cemâatleri ile<br />

Kırşehir, Ahilik Araştırma ve Kültür Vakfı Yayınları, İstanbul<br />

GÜNEL, Gökce ve KILCI, Ali (2015) Ankara Şehri 1924<br />

Haritası: Eski Bir Haritada Ankara’yı Tanımak, Ankara<br />

Araştırmaları Dergisi, S:3(1), Haziran, ss.78-104 www.<br />

journalagent.com/jas/pdfs/JAS_3_1_78_104.pdf Erişim<br />

Tarihi: 12.11.2007<br />

HACIGÖKMEN, M. Ali (2002) ‘Ankara’da Ahi<br />

Hâkimiyeti (1330?-1361)’, Türkler Ansiklopedisi, C.6,<br />

Yeni Türkiye Yayınları, Ankara<br />

HACIGÖKMEN, M. Ali (2005) Ankara Ahilerinin Ticarî<br />

Faaliyetleri ve Bacıyân-ı Rûm Hakkında Bir Araştırma,<br />

A.Ü. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi<br />

Dergisi, (OTAM) S.18, Ankara, ss:185-213<br />

HACIGÖKMEN, M. Ali (2007) “Ahi Şecere Namelerinin<br />

Tarihî Temeli ve Yazılış Sebepleri” S.Ü. İlahiyat<br />

Dergisi, S.23/Bahar, ss:107-115<br />

HACIGÖKMEN, M. Ali (2011) Ahiler Şehri Ankara,<br />

Kömen Yayınları, Konya<br />

HACIGÖKMEN, M. Ali (2012) “Anadolu’da Ahiliğin<br />

Esnaf Teşkilatına Dönüşmesi ve Tımar Sistemine Yansımaları<br />

(Ankara Örneği)”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat<br />

Araştırmaları Dergisi, Güz, S:32, ss:263-292<br />

HACIGÖKMEN, M. Ali (2014) Ahi Mesud Maddesi,<br />

Ahilik Ansiklopedisi I, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,<br />

Atalay Matbaacılık, Ankara<br />

HALAÇOĞLU, Yusuf (2009) Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler,<br />

Oymaklar (1453-1650) CİLT:1-6 (6 Cilt Takım)<br />

Türk Tarih Kurumu Yayınları, TTK Basımevi, Ankara<br />

HAMMER, Joseph von (2014) Büyük Osmanlı Tarihi,<br />

Cilt 1, https://hacikaanonaran1.files.wordpress.<br />

com/2014/12/cilt1.pdf Erişim Tarihi: 14.04.2018<br />

HAVALİMANI TARİHÇESİ (2018) http://www.<br />

esenboga.dhmi.gov.tr/havaalanlari/sayfa.<br />

aspx?hv=2&mnu=915#.WoLo6-jFLIU Erişim Tarihi:11.02.2018<br />

HOCA SADETTİN EFENDİ (1979) Tacü’t-Tevarih 1,<br />

Sadeleştiren: İsmet Parmaksızoğlu, 2.Baskı, Kültür<br />

Bakanlığı Yayınları, Ankara<br />

İNALCIK, Halil (2008) Devleti Aliyye Osmanlı İmparatorluğu<br />

Üzerine Araştırmalar 1, Klasik Dönem (1302-<br />

1606), Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim, Türkiye<br />

İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara<br />

İBNİ BATTUTA (2004) Seyahatname (Çev. A. Sait Aykut),<br />

Yapı Kredi Yayınları, 1.Cilt, 2.Baskı, Nisan, İstanbul<br />

İBNİ BİBİ (1941) Anadolu Selçuki Devleti Tarihi, Farsça<br />

Muhtasar Selçuknâmesinden (Çev. M.Nuri Gençosman;<br />

İlave: F.N.Uzluk), Uzluk Basımevi, Ankara<br />

İBNİ BİBİ (1996) El Evamirü’l-Ala’iye Fil-Umuri’l-Alaiye<br />

(Selçukname) I, (Çev. Mürsel Öztürk) Kültür Bakanlığı<br />

Yayınları, Milli Kütüphane Başkanlığı Basımevi, Ankara<br />

İLBAY, Asaf (2014) Çocukluk Arkadaşım Atatürk ve<br />

Mustafa Kemal’le 45 Yıl, Kaynak Yayınları, İstanbul<br />

İNALCIK, Halil (2009) Devlet-i ‘Aliyye Osmanlı İmparatorluğu<br />

Üzerine Araştırmalar-1, Klasik Dönem<br />

(1302-1606) Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim,<br />

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul<br />

İNALCIK, Halil (2010) Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları<br />

1302-1481, TDV İslam Araştırmaları Merkezi<br />

(İSAM) Yayınları, İstanbul<br />

İNALCIK, Halil (2013) Osmanlı ve Modern Türkiye<br />

-Araştırmalar-, Timaş Yayınları, İstanbul<br />

İNALCIK, Halil (2017) Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve<br />

Gerçekler, Kronik Kitap:25, Osmanlı Tarihi Dizisi:9, 3.<br />

Baskı, Ağustos, İstanbul<br />

İNAN, Afet (2009) Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler,<br />

(Gözden Geçirilmiş 8. Baskıya Haz.: Arı İnan ) İş<br />

Bankası Yayınları, İstanbul<br />

İVGİN, Hayrettin ve AKPINARLI, Feriha (Editör) (2017)<br />

Ankara’nın Kültürel Değerleri I, Ankara Valiliği, Ankara<br />

KAFESOĞLU, İbrahim (1972) Selçuklu Tarihi, Başbakanlık<br />

Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları, Milli Eğitim<br />

Basımevi, İstanbul<br />

KAL, Nazmi (2016) Önce Tarım Atatürk Çiftlikleri,<br />

Ekonomik Forum Dergisi, Türkiye Odalar ve Borsalar<br />

Birliği Aylık Yayın Organı, S:265, TOBB Yayını, Ankara<br />

KANDEMİR, Selâhattin (1933) Etiler (Hititler), Türk<br />

Maarif Cemiyeti Neşriyatı, Ankara<br />

KANSU, Şevket Aziz ve OZANSOY, Fikret (1952) “Ankara<br />

Civarında Paleolitik Yeni Buluntular” Türk Tarih<br />

Kongresi IV - 1948, ss:381-390 Ankara<br />

380<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


KARAL, Enver Ziya (1943) Osmanlı İmparatorluğunda<br />

İlk Nüfus Sayımı 1831, Devlet İstatistik Enstitüsü<br />

Yayınları, Ankara<br />

KARAL, Enver Ziya (2007) Osmanlı Tarihi: VI. Cilt:<br />

Islahat Fermanı Devri, 1856-1861, 7. Baskı, Türk<br />

Tarih Kurumu Yayınları, Ankara<br />

KARAVELİ, Orhan (2011) Bir Ankara Ailesinin Öyküsü,<br />

Doğan Kitap, İstanbul<br />

KARPAT, H. Kemal (2006) Osmanlı’da Değişim,<br />

Modernleşme ve Uluslaşma, (Çev. Dilek Özdemir),<br />

İmge Yayınevi Yayınları, Ankara<br />

KARPAT, H. Kemal (2012) Kısa Türkiye Tarihi 1800-<br />

2012, Timaş Yayınları, İstanbul<br />

KARTAL, Metin (2005) “Yontmataş Buluntu Toplulukları<br />

Işığında Ankara: Neyi Biliyoruz? Neyi<br />

Bilmiyoruz? Yeni Değerlendirmeler ve Sonuçlar”,<br />

Anadolu / Anatolia 28, ss:49-72<br />

KAYA, Abdullah (2014) “Anadolu’nun Türk ve<br />

İslâm Yurdu Haline Gelişinde Ahîlerin Rolü ve<br />

Önemi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi,<br />

Cilt:7, S:29, ss.547-561<br />

KAYA, İrfan (2012) Ahiliğin Tarihsel Sosyolojik Arka<br />

Planı, İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bahar 2012/<br />

3(1) ss.191-202, Malatya<br />

KAYA, Mehmet Ali (2000) “Ankyra (Ankara) ve Galatlar”,<br />

Kebikeç, S:9, Ankara<br />

KAYA, Mehmet Ali (2004/a) Hellenogalatia, Arkeoloji<br />

ve Sanat Dergisi, S:118, Kasım-Aralık<br />

KAYA, Mehmet Ali (2004/b) Anadolu’da Keltler,<br />

Toplumsal Tarih Dergisi, S:124, Nisan, ss:36-39<br />

KAYA, Mehmet Ali (2009) “Anadolu’da Roma<br />

Egemenliği”, Doğu Batı:Romalılar I, Yıl:11, S:49,<br />

Mayıs Haziran Temmuz, ss:196-233<br />

KAYNAK, Rahşan (2001) H.1070-1071 (M.1660-<br />

1661) Tarihli 46 Numaralı Ankara Şer’iyye Sicili,<br />

Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış<br />

Doktora Tezi, Ankara<br />

KAYNAR, İhsan Seddar ve KORALTÜRK, Murat<br />

(2016) “Ankara’ya Demiryoluyla Göçler ve İskan<br />

Siyaseti (1890-1910)”, Ankara Araştırmaları Dergisi,<br />

4(1), ss:1-12<br />

KAZICI, Ziya (1988) Ahilik Maddesi, TDV İslâm Ansiklopedisi,<br />

Cilt:1, ss:540-542<br />

KEMALOĞLU, Muhammet (2013) Anadolu’da İlk<br />

Esnaf Teşkilatı, Hikmet Yurdu, Yıl:6, C:6, S:12, Temmuz-<br />

Aralık 2013/2, ss:253-266<br />

KESKİNOK, H. Çağatay (2000) Atatürk Orman<br />

Çiftliği: Kuruluşu, Sorunları ve Gelişme Seçenekleri<br />

İçin Öneriler, Mimarlık Dergisi, S.292, ss.43-46<br />

KESKİNOK, H. Çağatay (2005) Bir Özgürleşme Tasarısı<br />

Olarak AOÇ, Bir Çağdaşlaşma Öyküsü, Cumhuriyet<br />

Devriminin Büyük Eseri Atatürk Orman Çiftliği, Ankara<br />

KILCI, Ali (2013) “XV. Yüzyıl Ankara Ümerasından<br />

Turasan Bey ve Türbesi”, II. Uluslararası Ankara-Kazan<br />

ve Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu,<br />

ss:68-75, Ankara<br />

KIRBAÇ, Amra Dedeic (2012) “Tarih ve gelenek<br />

bağlamında Türkiye’de Boşnaklar” Uluslararası İnsan<br />

Bilimleri Dergisi, Cilt:9 S:1, ss:696-711<br />

KIRPIK, Güray; ERDOĞAN, Abdülkerim; AKYOL,<br />

Hasan; KILCI, Ali ve ÇAM, Mevlüt (2015) Şehr-i Kadim<br />

Ankara, 1.Cilt, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />

Yayınları, Ankara<br />

KIYMAZ, Taylan (2002) Şeker Politikalarında Yeni<br />

Yönelimler ve Türkiye’nin Konumu, DPT Yayını,<br />

Ocak, Ankara<br />

KIZILER, Hamdi (2015) “Osmanlı Toplumunun<br />

Sosyal Dinamiklerinden Ahilik Kurumu” İnsan<br />

ve Toplum Bilimi Araştırmaları Dergisi Cilt:4, S:2,<br />

ss.408-423<br />

KİMYON, Deniz ve SERTER, Gencay (2015) Atatürk<br />

Orman Çiftliği’nin ve Ankara’nın Değişimi<br />

Dönüşümü, Planlama; 25(1):44–63, TMMOB Şehir<br />

Plancıları Odası, Ankara<br />

KOÇ, İlker (2006) Hititler, ODTÜ Bilim ve Toplum<br />

Kitapları Dizisi, ODTÜ Yayıncılık, Ankara<br />

KOÇ, Nurgün (2012) Cumhuriyet’in İlk Yıllarında<br />

Radyo, CTAD, Yıl:8, Sayı:15, Bahar, ss:69-103<br />

KOLTUK, Nuran (2016) Osmanlı Nüfus Defterlerinde<br />

Ankara Cilt 1, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />

Kültür Yayınları, İstanbul<br />

KOPUZ, Ayşe Durukan ve TETİK, Tuğçe (2016)<br />

Trakya’da Modern Yaşamın İzleri; Alpullu Şeker<br />

Fabrikası ve İşçi Konutları, BAP Proje, Ocak http://<br />

www.academia.edu/32312981/Trakyada_Modern_Ya%C5%9Fam%C4%B1n_%C4%B0zleri_<br />

Alpullu_%C5%9Eeker_Fabrikas%C4%B1_<br />

ve_%C4%B0%C5%9F%C3%A7i_<br />

Konutlar%C4%B1_1_Traces_of_modern_life_in_<br />

Thrace_Alpullu_Sugar_Factory_and_the_Labour_Houses<br />

Erişim Tarihi: 21.02.2018<br />

KOŞAY, Hamit (Zübeyr) (1935) Ankara Budun Bilgisi,<br />

Ulus Basımevi, Ankara Halkevi, Ankara<br />

KÖKSAL, M. Fatih; KURTOĞLU, Orhan; KARAKÖ-<br />

SE, Hasan ve ŞENÖDEYİCİ, Özer (2008) Kırşehir<br />

Müzesindeki Ahilik Belgeleri-Ahi Şecerenameleri,<br />

Beratlar, Vakfiyeler, Kırşehir Valiliği Yayını, Kırşehir<br />

KÖPRÜLÜ, M. Fuad (1943) Osmanlıların Etnik<br />

Menşei, Belleten, Cilt:VII, Sayı:28, I. Teşrin, Türk<br />

Tarih Kurumu Basımevi, Ankara<br />

KÖPRÜLÜ, M. Fuad (1991) Osmanlı Devletinin<br />

Kuruluşu, 4. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları,<br />

Ankara<br />

KÖY KANUNU (442 sayılı), Kabul Tarihi:18/3/1924,<br />

Resmî Gazete Tarih ve Sayısı:7/4/1924-68<br />

381<br />

T A R İ H T E


KÖYMEN, M. Altay (1979) Büyük Selçuklu İmparatorluğu<br />

Tarihi, 1. Cilt Kuruluş Devri, Selçuklu Tarih ve<br />

Medeniyet Enstitüsü Yayınları, Ankara<br />

KUNT, Metin (1987) Siyasal Tarih (1300-1600), Sina<br />

Akşin(Ed.), Türkiye Tarihi 2, Osmanlı Devleti 1300-<br />

1600, ss:15-144, Cem Yayınevi, Ankara<br />

LEWIS, Bernard (1975) İstanbul ve Osmanlı Uygarlığı,<br />

(Çev. NiHAL ÖNOL) Varlık Yayınları, Ankara Caddesi,<br />

İstanbul<br />

MADEN, Fahri (2015) Kırşehir Şer’iyye Sicillerinde Ahi<br />

Evran ve Ahi Mesud Zaviyeleri, Türk Kültürü ve Hacı<br />

Bektaş Velî Araştırma Dergisi, Sayı:76, ss:133-146<br />

MAMBOURY, Ernest (2014), “Ankara Guide Touristique”<br />

Ankara Gezi Rehberi, (Çeviri Kurulu Editör:<br />

Çağrı Eroğlu) Fransızca 2. Basımı Güncellenmiş Baskı,<br />

Ağustos 1934, Ankara Üniversitesi Yayınları No:<br />

412, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara<br />

METE, Filiz; CANDEĞER, Ümmügülsüm ve KOCA,<br />

Tuğba (2017) “Somut Olmayan Kültürel Miras: Ferfene<br />

(Ankara Örneği)” Milli Folklor, Yıl:29, S:114<br />

METİN, Celal (2002) Ankara’da “Ahiler Yönetimi<br />

(1290-1354)” Meselesi, Türk Kültürü, Yıl:XL, Sayı:472<br />

(Ağustos 2002), ss.473-485<br />

METİN, Mustafa ve AKALIN, Mehmet (2001)<br />

Frigya’da Bulunan İkiz İdol, Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi 2000 Yıllığı, Ankara<br />

MEYDAN, Sinan (2015a) Aklı Kemal, “Atatürk’ün<br />

Akıllı Projeleri”, 5 Cilt Bir Arada (Özel Baskı), İstanbul<br />

MEYDAN, Sinan (2015b) Saklı Tarih, Atatürk’ün Akıllı<br />

Projelerinden Biri: Ahimesut (Etimesgut) Numune<br />

Köyü, Bütün Dünya, Eylül<br />

MİRZAOĞLU, Gülay (2017) “Ankara’da Geleneksel<br />

Türk Halk Müziği” Anadolu’nun Sırlı Sesi Müziğiyle<br />

Ankara, Ankara Kalkınma Ajansı Yayını, Ankara<br />

MORÇÖL, Çiğdem (2007) “Cumhuriyet’in İlk Otuz Yılında,<br />

Arşiv Belgelerinde, Ankara’da Yapılan Arkeolojik<br />

Kazı Çalışmaları”, Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />

2006 Yıllığı, ss:459-498, Ankara<br />

MÜLLER, Beck H. (1960) Neufundeaus dem<br />

Paläolithikum Anatoliens, Prähistorische Zeitschrift<br />

38, pp:111-118, Berlin<br />

NEHİRLER (2018) https://www.haritatr.com/ankara/<br />

nehirler/68/1.html Erişim Tarihi: 15.02.2018<br />

NEŞRÎ, Mehmed (1991) Kitab-ı Cihannüma-Neşrî Tarihi,<br />

Haz:Faik Reşit Unat, Mehmed A. Köymen, 1.Cilt,<br />

Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara<br />

NURDAN, Semiha (2012) XV. ve XVI. Yüzyıllarda Ankara<br />

Şehri Vakıfları, G.Ü, SBE, Yayımlanmamış Yüksek<br />

Lisans Tezi, Ankara. (Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet<br />

Tasnifi 116-05 numaralı, 928 /1522 tarihli Ankara<br />

Sancağı vakıf tahrir defteri.) Ankara<br />

OCAK, Ahmet Yaşar (1996) Fütüvvetnâme Maddesi,<br />

TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt:13; ss.264-265<br />

http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.<br />

php?idno=130261 Erişim Tarihi:26.04.2018<br />

ODEKAN, Ayla (1987) Mimarlık ve Sanat Tarihi, Sina<br />

Akşin (Ed.), Türkiye Tarihi 2, Osmanlı Devleti 1300-<br />

1600, (ss:211-340) Cem Yayınevi, Ankara<br />

OĞUZOĞLU, Yusuf (2010) Osmanlı’da Devlet Felsefesi:<br />

Yönetilenler’e Yaklaşım ve Bu Siyasetin Kaynakları,<br />

DoğuBatı Düşünce Dergisi, Osmanlılar III, Yıl.13,<br />

Sayı.53, Mayıs-Haziran-Temmuz, Ankara<br />

OMURA, Sachihiro (1996) 1994 Yılı İç Anadolu’da Yürütülen<br />

Yüzey Araştırmaları, XIII. Araştırma Sonuçları<br />

Toplantısı, Ankara<br />

ONGAN, Halit (1958) Ankara’nın 1 Numaralı Şer’iyye<br />

Sicili (14 Mayıs 1583-12 Şubat 1584), Ankara Üniversitesi<br />

Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Türk Tarih<br />

Kurumu Basımevi, Ankara<br />

ONGAN, Halit (1974) Ankara’nın 2 Numaralı Şer’iyye<br />

Sicili (20 Kasım 1588-11 Temmuz 1590), Türk Tarih Kurumu<br />

Yayınları, Ankara<br />

ORTAYLI, İlber (1981) İkinci Abdülhamit Döneminde<br />

Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Ankara<br />

Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:<br />

479, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara http://<br />

psi301.cankaya.edu.tr/uploads/files/II%20Abdulhamit%20donemi%20Alman%20Nufuzu.pdf<br />

Erişim Tarihi:28.12.2017<br />

ORTAYLI, İlber (1984) “19. Yüzyıl Ankara’sına Demiryolunun<br />

Gelişi Hinterlandının ve Hinterlanttaki<br />

Üretim Eylemlerinin Değişimi”, Tarih İçinde Ankara<br />

Seminer Bildirileri (Eylül 1981) Orta Doğu Teknik Üniversitesi,<br />

Ankara, ss: 209-221<br />

ÖRMECİOĞLU, Hilal Tuğba (2003) 1850-1950 Yılları<br />

Arasında Türkiye’de Köycülük Çalışmaları ve Numune<br />

Köyler, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri<br />

Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mayıs,<br />

İstanbul<br />

ÖZDEMİR, Rıfat (1986) XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Ankara,<br />

Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara<br />

ÖZDEMİR, Rifat (1991) Ankara Maddesi, İslam Ansiklopedisi<br />

3. Cilt, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul, s.207<br />

ÖZKAN, Abdullah (2009) Osmanlı Tarihi 1299-1922,<br />

Boyut Kitapları, İstanbul<br />

ÖZLÜ, Hüsnü (2006) II. Dünya Savaşından Günümüze<br />

Türkiye’de Savunma Sanayii’nin Gelişimi (1939- 1990),<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi<br />

Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir<br />

ÖZMAN, Recep (1999) Eski Anadolu Tarihinde Galatlar,<br />

Yayımlanmamış Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya<br />

ÖZTOPRAK, İzzet (2006) Atatürk Orman Çiftliğinin<br />

Tarihi, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara<br />

382<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


ÖZTÜRK, Nazif (1983) Menşe’i ve Tarihi Gelişimi<br />

Açısından Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları,<br />

Ankara<br />

ÖZTÜRK, Nazif (1988) Ankara’nın Kuruluşunda Vakıfların<br />

Rolü, Vakıflar Dergisi, S.20, ss:329-346<br />

ÖZTÜRK, Nurettin (2010) Ahilik Teşkilatı ve Günümüz<br />

Ekonomisi, Çalışma Hayatı ve İş Ahlakı<br />

Açısından Değerlendirilmesi, http://ahilik.net/<br />

wp-content/uploads/2010/09/sosyalguvenlik.pdf<br />

Erişim Tarihi:12.04.2018<br />

PARMAKSIZOĞLU, İsmet (1989) Şark İslam Klasikleri:<br />

İbn-i Batuta Seyahatname’sinden Seçmeler,<br />

MEB Yayınları, İstanbul<br />

PEACOCK, A.C.S. (2016) Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu<br />

Yeni Bir Yorum, (Özgün Adı: Early Seljuq<br />

History: A New Interpretation) (Çev. Zeynep Rona)<br />

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2.Baskı, İstanbul<br />

PROJE EKİBİ (2012) Ankara’nın Türkiye’nin Uluslararası<br />

Transit Noktasına Dönüşümü, Ankara<br />

Kalkınma Ajansı - Türk Hava Kurumu Üniversitesi<br />

Ortak Yayını, Ankara http://www.ankaraka.org.tr/<br />

uploads/newsAttachments/d808c344dd918300<br />

663834d89bdd4371.pdf Erişim Tarihi: 10.02.2018<br />

RAMSAY, William Mitchell (1960) Anadolu’nun Tarihi<br />

Coğrafyası, Original Title: The Historical Geography<br />

of Asia Minor, (Çev. Mihri Pektaş), Milli<br />

Eğitim Basımevi, İstanbul<br />

REFİK, Ahmet (1930) Anadolu’da Türk Aşiretleri<br />

(966-1200), Devlet Matbaası, İstanbul<br />

SAĞDIÇ, Ozan (1991) Bir Zamanlar Ankara, Ankara<br />

Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Ankara<br />

SANCAKTAR, Caner (2015) “Osmanlı Hâkimiyeti<br />

Altında Boşnak Ulusunun Doğuşu” Sakarya Üniversitesi,<br />

Akademik İncelemeler Dergisi (Journal<br />

of Academic Inquiries) Cilt:10, Sayı:2, ss: 23-44<br />

SANIR, Ferruh (1948), “Ankara ve Çevresinin İklimi<br />

Hakkında” Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya<br />

Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 4. s.292-293,<br />

Ankara.<br />

SARGIN, Haluk (2012) Antik Ankara, Arkadaş Yayıncılık,<br />

Ankara<br />

SARGON, Erdem (2001) “Ankara” Maddesi,<br />

TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 03; ss:201-203,<br />

http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.<br />

php?idno=030201 Erişim Tarihi:30.11.2017<br />

SATIR, Ömer Can (2015) “Ankara Halk Müziğinin<br />

Tarihsel ve Geleneksel Temelleri” Ankara Araştırmaları<br />

Dergisi, 3(1), ss:1-12<br />

SATIR, Ömer Can (2017) “Ankara Halk Müziğinin<br />

Tarihsel ve Geleneksel Temelleri” Anadolu’nun<br />

Sırlı Sesi Müziğiyle Ankara, Ankara Kalkınma<br />

Ajansı Yayını, Ankara<br />

SEVİM, Ali (1987) Anadolu’nun Fethi Selçuklular<br />

Dönemi (Başlangıçtan 1086’ya Kadar), Türk Tarih<br />

Kurumu Yayınları, Ankara<br />

SEVİM, Ali (1993) Dandanakan Savaşı Maddesi,<br />

TDV İslam Ansiklopedisi, C:8, ss:456-457, TDV<br />

İslâm Araştırmaları Merkezi https://islamansiklopedisi.org.tr/dandanakan-savasi<br />

Erişim Tarihi:<br />

06.04.2018<br />

SEVİM, Ali (2014) El-Muntazam Fî Târîhül-<br />

Ümem’de Selçuklular (H.430-485=M.1038-1092),<br />

(Abdurrahman İbnül Cevzi), Türk Tarih Kurumu,<br />

Ankara<br />

SEVİM, Ali ve MERÇİL, Erdoğan (1995) Selçuklu<br />

Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilat ve Kültür, Türk<br />

Tarih Kurumu, Ankara<br />

SEVİN, Veli (2016) Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası-1,<br />

Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara<br />

SEYİTDANLIOĞLU, Mehmet ve İNALCIK, Halil<br />

(2006) Tanzimat Değişim Sürecinde Osmalı İmparatorluğu,<br />

Phoenix Yayınevi, Ankara<br />

SEZEN, Tahir (2017) OSMANLI YER ADLARI, Başbakanlık<br />

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara<br />

SİVAS, Taciser (2013) Uygarlık Tarihi, Anadolu Üniversitesi<br />

Yayını, 2. Baskı, Eskişehir<br />

SİVAS, Taciser Tüfekçi (2010) “Frigler ve Frig Uygarlığından<br />

Günümüze Kalanlar”, İTÜ Evi, Cumartesi<br />

Söyleşileri, 06.02.2010, İstanbul<br />

SÖZEN, Metin ve SAKAOĞLU, Necdet (2005)<br />

Şikârî, Karamannâme, Zamanın Kahramanı<br />

Karamanîler’in Tarihi, Karaman Valiliği – Karaman<br />

Belediyesi Yayını, İstanbul<br />

STRABON (2000) Antik Anadolu Coğrafyası, Geographika<br />

XII, XIII, XIV, (Çev. Adnan Pekman), Arkeoloji<br />

ve Sanat Yayınları, İstanbul<br />

SÜMER, Faruk (1972) Oğuzlar (Türkmenler)<br />

Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, Ankara Üniversitesi<br />

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları,<br />

Ankara<br />

SÜMER, Faruk (2002) Kösedağ Savaşı (641/1243)<br />

maddesi, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt:26, ss:272-<br />

273<br />

ŞAHiN, İlhan (2014) ‘Ahi Mesud’ maddesi, Ahi Ansiklopedisi,<br />

Cilt:1, T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,<br />

Ankara, 2014<br />

ŞAHİN, İlhan ve HACIGÖKMEN, M.Ali (2014),<br />

“Ahi Sinan”, Ahilik Ansiklopedisi I, Gümrük ve Ticaret<br />

Bakanlığı, Atalay Matbaacılık, Ankara<br />

ŞAPOLYO, Enver Behnan (1972) Selçuklu İmparatorluğu<br />

Tarihi, Güven Matbaası, Ankara<br />

383<br />

T A R İ H T E


ŞENGÖZ, Türkay Ercan (2006) Bağlıca ve Çayyolu<br />

Köyleri (Ankara) Civarının Jeolojisi, Jeoloji Mühendisliği<br />

Uygulaması, Selçuk Üniversitesi Mühendislik Mimarlık<br />

Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Konya<br />

ŞENOL, Selim (2017) Ahi’ler-Ankara Ahi Cumhuriyeti<br />

(1290-1354) Yiğit Kardeşler, http://www.soguksuha-<br />

ber.com/ahiler-ankara-ahi-cumhuriyeti-1290-1354-<br />

makale,54.html Erişim Tarihi:28.12.2017<br />

ŞENSOY, Serhat; DEMİRCAN, Mesut; ULUPINAR,<br />

Yusuf ve BALTA, İzzet (2018) 1971-2000 Türkiye İklimi<br />

Raporu, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Klimatoloji<br />

Şubesi, Ankara. https://www.mgm.gov.tr/FILES/iklim/turkiye_iklimi.pdf<br />

Erişim:27.02.2018<br />

ŞEŞEN, Ramazan (2010) İbn Fadlan Seyahatnamesi,<br />

Yeditepe Yayınevi, 1.Baskı, Şubat, İstanbul<br />

ŞİMŞİRGİL, Ahmet (1999) Birincil Kaynaklardan Osmanlı<br />

Tarihi Kayı, Tarih Düşünce Kitapları, İstanbul<br />

T.B.M.M. Tutanak Dergisi-a, Dönem:21, Cilt:32, Yasama<br />

Yılı:2, 92 nci Birleşim, 10.5.2000<br />

T.B.M.M. Tutanak Dergisi-b, Dönem:21, Cilt:38, Yasama<br />

Yılı:2, 121 nci Birleşim, 28.6.2000<br />

TACOĞLU, Tuğca Poyraz; ARIKAN, Gülay ve SAĞIR,<br />

Adem (2012) Boşnak Göçmenlerde Göç ve Kültürel<br />

Kimlik İlişkisi: Fevziye Köyü Örneği, Turkish Studies -<br />

International Periodical For The Languages, Literature<br />

and History of Turkish or Turkic Volume 7/1 Winter,<br />

p.1941-1965 Turkey<br />

TAESCHNER, Franz (2010) Osmanlı Kaynaklarına<br />

Göre Anadolu Yol Ağı, (Çev. Nilüfer Epçeli), Bilge<br />

Kültür Sanat Yayını, İstanbul<br />

TANPINAR, Ahmet Hamdi (2005) Beş Şehir, Dergâh<br />

Yayınları, 19. Baskı, İstanbul<br />

TAŞ, Hülya (2014) Ankara’nın Bütüncül Tarihine Katkı:<br />

XVII. Yüzyılda Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2.<br />

Baskı, Ankara<br />

TAŞKIRAN, Harun (2018), ‘Paleolitik Çağ’da Ankara’<br />

Tarihte Etimesgut Sempozyumu Bildiri Kitabı, Etimesgut<br />

Belediyesi Yayınları, Ankara<br />

TATLILIOĞLU, Kasım (2012) Bir Kavram Olarak Ahilik:<br />

Sosyal Psikolojik Bir Yaklaşım, 2. Uluslararası Ahilik<br />

Sempozyumu Bildirileri Cilt:1, ss:149-163, Kırşehir<br />

TATLILIOĞLU, Kasım (2013) Ahilik Teşkilatında İş vve<br />

Meslek Ahlakının Bireylerin Kişilik, Karakter ve Sosyal<br />

Gelişimine Etkisi, III. Uluslararası Ahilik Sempozyumu<br />

Bildirileri, Cilt:1, ss:1-15<br />

TEKİN, Ahmet (1998) Dünden Bugüne Etimesgut Ahi<br />

Mesut’tan Etimesgut’a, Etimesgut Belediyesi Kültür<br />

Yayınları, Tarih Serisi, Ankara<br />

TEMEL, Hilal (2007) Ahilik Teşkilatının Halkın Eğitim<br />

ve Öğretimindeki Rolü, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,<br />

Konya<br />

TUİK (2018) 2017 Genel Nüfus Sayımı Verileri, Türkiye<br />

İstatistik Kurumu, https://biruni.tuik.gov.tr/medas/<br />

Erişim Tarihi: 15.2.2018<br />

TUNCEL, Metin (1991) Aras Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi,<br />

C:8, ss:332-225, TDV İslâm Araştırmaları<br />

Merkezi https://islamansiklopedisi.org.tr/aras Erişim<br />

Tarihi: 06.04.2018<br />

TUNÇER, Mehmet (2001) Ankara (Angora) Şehri<br />

Merkez Gelişimi (14.-20. YY), Kültür Bakanlığı Yayınları<br />

/ 2603, Kültür Eserleri Dizisi No:292, Ankara<br />

TURAN, Osman (1969) Selçuklular Tarihi ve Türk İslam<br />

Medeniyeti, Turan Neşriyat Yurdu, 2.Baskı, İstanbul<br />

TÜRK HAVA KURUMU (2017) Tarihçemiz, http://antalya.thk.org.tr/index.php/kurumsal/tarihce<br />

Erişim<br />

Tarihi:21.12.2017<br />

TÜRK HAVA KURUMU (2018) https://isteataturk.<br />

com/g/icerik/Turk-Hava-Kurumu/734 Erişim Tarihi:15.02.2018<br />

TÜRK HAVACILIĞININ MEKTEBİ: TÜRKKUŞU<br />

(2018) http://www.bagimsizhavacilar.com/turkhavaciliginin-mektebi-turkkusu-2/<br />

Erişim Tarihi:15.02.2018<br />

TÜRK TARİHİ HEYETİ (1930) Türk Tarihinin Ana Hatları,<br />

Devlet Matbaası, İstanbul<br />

TÜRKİYE’DE UÇAK BAKIM VE ONARIMI (2018)<br />

http://www.turkishtechnic.com/kurumsal/tarihce.<br />

html Erişim Tarihi:15.02.2018<br />

TÜRKKUŞU, 3 Mayıs 1935 Yılında Atatürk Tarafından<br />

Kurulmuştur (2018) http://www.ucuyorum.<br />

com/showthread.php?54000-3-May%C4%B1s-<br />

T%C3%BCrkku%C5%9Fu-nun-Kurulu%C5%9F-<br />

Y%C4%B1ld%C3%B6n%C3%BCm%C3%BC Erişim<br />

Tarihi:18.02.2018<br />

TÜRKŞEKER, (2017) Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.<br />

2016 Sektör Raporu, Mayıs, Ankara<br />

UĞUR, Yunus (2010) Şer’iyye Sicilleri Maddesi, TDV,<br />

İslam Ansiklopedisi, Cilt:39, ss:8-11<br />

UĞURLU, Mehmet Cemil (1994) Türkiye’nin Öncü<br />

Toplum Hekimi Dr. Mehmet Cemalettin Or, Ankara<br />

Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası (1994:47-1)<br />

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/36/856/10858.<br />

pdf Erişim Tarihi: 2.2.2018<br />

ULUTAŞ, Çağla Ünlütürk (2011) Türkiye’de Sağlık Hizmeti<br />

Üretiminin Dönüşümü, Yayımlanmamış Doktora<br />

Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma<br />

Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Ankara<br />

UMAR, Bilge (1993) Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap<br />

Kitabevi, İstanbul<br />

UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı (1988) Osmanlı Tarihi<br />

1.Cilt, 5.Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara<br />

384<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


ÜNAL, Meltem (2007) Bağlıca (Etimesgut) Yeraltı<br />

Sularının hidrojeokimyasal Özelliklerinin Ve Bazı<br />

Kirlilik parametrelerinin Belirlenmesi, Yayımlanmamış<br />

Yüksek Lisans Tezi Çevre Bilimleri, Gazi<br />

Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara<br />

VAKIF GYO Değerleme Raporu, Rapor No:<br />

2016-VAKIFGYO-7<br />

VASILIEV, A. A. (1943) Bizans İmparatorluğu Tarihi<br />

C.1, Çev. Arif Müfid Mansel, Maarif Vekâleti (Millî<br />

Eğitim Bakanlığı) Yayını, Ankara<br />

VON DER OSTEN, H.H. (1926) Exploration in<br />

Central Anatolia, Seasons of 1926 The University<br />

of Chicago<br />

VON DER OSTEN, H.H. (1937) The Alishar Hüyük,<br />

Seosons of 1930-32, OİP XXX Chicogo<br />

VURAL, Salih (1972) Ankara ve Çevresinin Zirai<br />

Peyzaj Özellikleri, A.Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları,<br />

Ankara<br />

YALÇIN, Osman (2013) Türk Hava Kurumu’nun<br />

Kurduğu Hava Harp Sanayii Fabrikaları, Atatürk<br />

Araştırma Merkezi Dergisi Cilt: XXIX / Temmuz,<br />

Sayı: 86, s.135-180, http://www.atam.gov.tr/wpcontent/uploads/005-Osman-Yalcin2.pdf<br />

Erişim<br />

Tarihi: 05.01.2018<br />

YANMAZ, Hacer Kumandaş (2016) Galatlar ve Galatia<br />

Bölgesi Pessinus Darplı Sikkelerinde Galatların<br />

İzleri, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi,<br />

Cilt: 9 Sayı:44, Haziran, ss:716-737<br />

YAVUZ, İsmail (2018) Mustafa Kemal’in uçakları:<br />

Türkiye’nin uçak imalat tarihi, (1923-2012), İş Bankası<br />

Kültür Yayınları, 8.Baskı, İstanbul<br />

YENER, Enise (1955) Eski Ankara Kadın Kıyafetleri<br />

ve Giyiniş Tarzları, Ankara Üniversitesi D.T.C.F.<br />

Dergisi, Cilt:13, Sayı:3, Ankara<br />

YILDIRIM, Birsen Edanur (2006) Ankara Sancağı’nın<br />

Tarihi Coğrafya Bakımından Yerleşme ve Nüfusu<br />

(1871-1907), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Enstitüsü Coğrafya (Türkiye Coğrafyası) Anabilim<br />

Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara<br />

YILDIRIM, İsmail (2002) Osmanlı Demiryolu Politikasına<br />

Bir Bakış, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler<br />

Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 1, ss: 311-324, Elazığ<br />

YILDIZ, Ece Göklen (2009) Konya Yolu - Çayyolu<br />

Arasındaki (Ankara) Akiferlerde Yeraltı Suyu Kalitesinin<br />

İncelenmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans<br />

Tezi, Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,<br />

Çevre Bilimleri, Ankara<br />

YİĞİT, İlker (2017) XVI. Yüzyıl Türkiye’sinde Ahi Adlı<br />

Yerleşmeler, ZfWT, Vol;9, No;3, ss:251-267<br />

YİNANÇ, Mükrimin Halil (1944) Türkiye Tarihi Selçuklular<br />

Devri, İstanbul Üniversitesi Yayınları, Bürhaneddin<br />

Matbaası, İstanbul<br />

YURTOĞLU, Nadir (2015) Kalkınmanın Önemli Bir<br />

Unsuru: Kuruluşundan 50 Yılına Türkiye’de Çimento<br />

Sanayi (1910-1960), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih<br />

Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,<br />

Cilt: 31, Sayı: 92, Güz, ss:113-164<br />

YUVALI, Abdülkadir (2018) İlhanlılar (1256-1353)<br />

İran’da kurulan bir Moğol devleti, TDV İslam<br />

Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/<br />

ilhanlilar Erişim Tarihi:24.03.2018<br />

YÜCEL, M. Serhan ve TAŞAR, M. Murat (2016)<br />

Demiryolunun Stratejik Önemi ve Erken Cumhuriyet<br />

Döneminde Demiryolu Siyaseti, VAKANÜVİS-<br />

Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi/ International<br />

Journal of Historical Researches, Mart/March,<br />

Yıl/Vol:1, No:1 ISSN: 2149-9535<br />

2. Sözlükler<br />

BİLGİÇ, A. Timur (2012) Tarih Terimleri Sözlüğü,<br />

Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Günyüzü Yay. Bas.<br />

Dağ., İstanbul<br />

DEVELLİOĞLU, Ferit (1960) Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik<br />

Lügat<br />

http://www.luggat.com/<br />

http://www.tdk.gov.tr/<br />

KANAR, Mehmet (2011) Osmanlı Türkçesi Sözlüğü,<br />

www.sevde.de/OsmanliTurkcesiSozlugu.pdf<br />

KANAR, Mehmet (2011) Türkçe-Osmanlı Türkçesi<br />

Sözlüğü, Say Yayınları<br />

OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK, dizge24.org/tr/<br />

belgeler/osmanlica-turkce_sozluk.pdf<br />

PAKALIN, Mehmet Zeki (1993) Osmanlı Tarih Deyimleri<br />

Ve Terimleri Sözlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı<br />

Yayınları: 2505, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi: 646,<br />

Millî Eğitim Basımevi, Cilt: I, İstanbul<br />

PAKALIN, Mehmet Zeki (1993) Osmanlı Tarih Deyimleri<br />

Ve Terimleri Sözlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı<br />

Yayınları: 2506, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi: 647,<br />

Millî Eğitim Basımevi, Cilt: II, İstanbul<br />

PAKALIN, Mehmet Zeki (1993) Osmanlı Tarih Deyimleri<br />

Ve Terimleri Sözlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı<br />

Yayınları: 2507, Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi: 648,<br />

Millî Eğitim Basımevi, Cilt: III, İstanbul<br />

SAMİ, Şemseddin (H.1317) Kamus-i Türki, İkdam<br />

Matbaasi, Dersaadet, İstanbul https://<br />

tr.scribd.com/document/338211948/%C5%9Eem<br />

settin-Sami-Kamus-i-Turki-pdf, https://ia801701.<br />

us.archive.org/26/items/KamusiTurki/Kamus-iTurki.pdf<br />

Erişim Tarihi: 5.11.2017<br />

Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi http://<br />

www.islamansiklopedisi.info/<br />

385<br />

T A R İ H T E


3. Arşiv Belgeleri<br />

ANKARA Mufassal Tapu Tahrir Defteri, Eski 74, Yeni<br />

17, (TKGM-TADB-TTD-00074-00063), Hicri:979, Miladi:1571-1572,<br />

TKGMA<br />

AŞSD, No:235 00009:16<br />

AŞSD, No:448:155<br />

AŞSD, No:713.0004:3, 7<br />

AŞSD, No:720:50, 218<br />

AŞSD, No:759:274, 474<br />

AŞSD, No:763:323, 601<br />

AŞSD, No:768: 0058, 2169<br />

AŞSD, No:80<br />

AŞSD, No:840:16<br />

AŞSD, No:850:198<br />

AŞSD, No:900:129, 168<br />

AŞSD, No:983:132, 262<br />

ANKARA Vilayeti Salnamesi 1290 (2014) Ankara-Kayseri-Kırşehir-Yozgat,<br />

Cilt:III, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />

Yayınları, Ankara<br />

ANKARA Vilayeti Salnamesi 1291 (2014) Ankara-Kayseri-Kırşehir-Yozgat,<br />

Cilt:IV, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />

Yayınları, Ankara<br />

ANKARA Vilayeti Salnamesi 1300 (2014) Ankara-Kayseri-Kırşehir-Yozgat,<br />

Cilt:VIII, Ankara Büyükşehir Belediyesi<br />

Yayınları, Ankara<br />

BOA (1992) Bosna Hersek İle İlgili Arşiv Belgeleri<br />

(1516-1919) Yayın No:7, ANKARA<br />

BOA (1993) 438 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i<br />

Anadolu Defteri, H:937/M:1530, Cilt:I, Kütahya,<br />

Karahisâr-i Sâhib, Sultan-önü, Hamid ve Ankara<br />

Livâları, Dizin ve Tıpkıbasım, Osmanlı Arşivi Daire<br />

Başkanlığı Yayınları, Ankara<br />

BOA MAD No:9 (867/1462-1463), Ankara Livası Tımarları<br />

Mufassal Defteri, (Maliyeden Müdevver)<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01305, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Ahi<br />

Mesud Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01306, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi<br />

Emiryaman Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01307, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Elvan<br />

Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01312, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi<br />

Yapracık Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01321, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi<br />

Bağluca Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01324, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Güvercinlik<br />

Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01325, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Yukarı<br />

Yurtçu Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01336, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi<br />

Aşağı Yurtçu Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01344, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Şehid<br />

Ali Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA ML.VRD.TMT.d.01347, Hicri:1260-1261, Miladi:<br />

1844/1845, Ankara’ya Muzâfa Kasaba-i Zîr’e Tâbi Ballıkuyumcu<br />

Karyesi Ahalilerinin Emlak ve Arazi Temettuatlarını<br />

Mübeyyin Defteri<br />

BOA MŞH.ŞSC.d.00783<br />

BOA MŞH.ŞSC.d.08911<br />

BOA MŞH.ŞSC.d.08913<br />

BOA TD.117 nolu H.928/M.1522 tarihli Ankara Sancağı<br />

Mufassal Tahrir Defteri<br />

BOA TD.438 nolu H.937/M.1530 tarihli Muhâsebe-i<br />

Vilâyet-i Anadolu Defteri<br />

BOA NFS.d.01804, Hicri:1258, Miladi: 1842/1843,<br />

Ankara’ya Tâbi Kasaba-i Zîr’in Nüfus Defteri<br />

BOA, EV. MKT.2077:99<br />

BOA, EV. MKT.CHT.00472, 00258<br />

BOA, EV.MKT.00973.00004<br />

BOA, EV.MKT.01058.00334<br />

BOA, Evkaf Defterleri Muhasebe Kalemi, BOA<br />

EV.MH.00025.00040<br />

BOA, Evkaf Defterleri Muhasebe Kalemi, BOA<br />

EV.MH.00362.0054<br />

Emiryaman Köyü Camisine 27 Cemaziyelevvel<br />

1294/9 Haziran 1877 tarihinde Akif’in hatip tayini<br />

VGMA, 228/1:60, 257<br />

Mehmet Zeki Özer’in İmam-Hatip Tayini (VGMA,<br />

228/2:148, 669)<br />

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Kuyûd-ı Kadime<br />

Arşivi, (TKGM-TADB-TTD-EVKAF-00558) Eski 558,<br />

Yeni 377 Nolu, 979/1571-1572 tarihli Ankara Evkaf<br />

Defteri<br />

386<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


VGMA, 0603020001<br />

VGMA, 1061:109, 120, 123, 125<br />

VGMA, 1072:93<br />

VGMA, 224:122-1229, Ballıkuyumcu Köyü Cami<br />

Hatip Tayini<br />

VGMA, 224:28-197 Şehitali Köyü Camisine Hatip<br />

Tayini<br />

VGMA, 224:310, 4075 Yapracık Köyü Camisine<br />

Hatip Tayini<br />

VGMA, 225:104, 804<br />

VGMA, 394:122-123<br />

VGMA, 531:107, 108<br />

VGMA, 844:31<br />

VGMA, Hurufat Defteri No:2113:326<br />

VGMA, Hurufat Defteri No:228/2, 84, 374<br />

VGMA, Hurufat Defteri No:532:71<br />

VGMA, Hurufat Defteri No:535:96<br />

(BOA, 1993, MVAD, 438:364, 366)<br />

TKGMA, 588:39b;<br />

4. Haritalar<br />

Ankara (1942) 1:200000 H005, Koç Üniversitesi,<br />

Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve<br />

Araştırma Merkezi VEKAM<br />

Ankara Gazi Merkez Çiftlikleri Haritası (1929) Ölçek:1/40.000<br />

Ankara Güneybatı Fiziki Harita (1925) Ölçek:1/200.000<br />

Safvet, Muslihiddin (2009)<br />

Türkiye’nin Sıhhi İçtimai Coğrafyası Ankara Vilayeti,<br />

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara<br />

Asia Minor, Angora (1919) Ölçek:1/250.000, İngiliz<br />

Harita Dairesi<br />

Avrasya ve Orta Doğu’da Osmanlı Demiryolu Ağı<br />

Haritası (1914) https://www.usma.edu/history/<br />

SiteAssets/SitePages/World%20War%20I/WWOne42.jpg<br />

Erişim Tarihi: 12.12.2017<br />

Balkuyumcu Haritası (19358) Ölçek:1/25.000 VE-<br />

KAM<br />

Büyük İskender’in Anadolu Rotası, 2018, https://<br />

commons.wikimedia.org/wiki/File:Aleksanteri-<br />

Suuri-333.png Erişim Tarihi:28.02.2018<br />

Büyük İskender’in Fetihler Rotası, (2018) http://<br />

worldarkeoloji.blogspot.com/2016/02/buyuk-iskender-iii-aleksandros.html<br />

Erişim Tarihi:28.02.2018<br />

Codex Kultur Atlas ve George E. Bean “A Classical<br />

Map Of AsiaMinor”<br />

Digital atlas of the Roman Empire, www.dare.<br />

ht.lu.se Erişim Tarihi:04.01.2018<br />

Fr. Fritz, Codex Kultur Atlas, Turkei, Teil 4+ Teil 5<br />

Google (2018) Güvercinlik Havaalanı, http://www.<br />

haritamap.com/yer/100639/guvercinlik-havaalani.<br />

html<br />

GÜNEL, Gökçe (2018) İpek Yolu-Kültür Yolu<br />

Haritalarda Ankara, VEKAM<br />

Hitit Devleti Haritası, https://tarihportali.<br />

net/9-sinif-tarih-dersi-biryay-yayinlari-sayfa-68-<br />

cevaplari/<br />

İzmit-Ankara Demiryolu (Ölçek 1/1.000.000),<br />

(HRT.h., 2255, BOA), (Kaynar ve Koraltürk, 2016)<br />

KİEPERT, Heinrich (1890-1892) Map of the western<br />

part of Asia Minor, Berlin<br />

KİEPERT, Richard (1914) Karte von Klein Asien,<br />

Berlin<br />

KİEPERT, Richard and REİMER, Dietrich (1902-<br />

1906) Karte von Kleinasien, Berlin<br />

Kral Yolu ve İskender Yolu, http://www.tarihportali.org/uygarligin-dogusu-ve-ilk-uygarliklarharitalari/11604-kral-yolu-haritasi.html<br />

Erişim Tarihi:<br />

30.10.2017<br />

MAMBOURY, Ernst (2014) Haydarpaşa-Ankara<br />

Tren Hattı Güzergâhı<br />

T.T.T Cemiyeti (1932) Tarih-1, Tarihten Evvelki Zamanlar<br />

ve Eski Zamanlar, Devlet Matbaası, İstanbul<br />

https://www.tuvart.com/tarih-1-haritalar Erişim<br />

Tarihi: 12.10.2017<br />

Tayproject.org, Paleolitik döneme ait buluntu yerleri:<br />

Ergazi, Macunköy, Etimesgut, Elvanköy<br />

VİTAL Cuinet (1892) _la turquie d’Asie Geographie<br />

Administirative, Tome Premier, 1. cild_Page_247<br />

vitel cuinet vilayet d’angora<br />

Yapracık Haritası (1935) Ölçek: 1/25.000 VEKAM<br />

Yapracık haritasında Faharet Çeşmenin yeri,<br />

(1934) Ölçek: 1/25.000<br />

Yukarı Yurtçu, Aşağı Yurtçu (1935) Ölçek: 1/25.000<br />

Yukarı Yurtçu, Faharet Çeşme (1934) Ölçek:<br />

1/25.000<br />

René Grousset”nin “L’empire des steppes” 1360<br />

civarında Ön (Anterior) Asya Haritası http://classiques.uqac.ca/classiques/grousset_rene/empire_<br />

des_steppes/empire_des_steppes_cartes_liste.<br />

html Erişim Tarihi: 14.04.2018<br />

Ankara Vilayeti Sancağı, (Erdoğan, Günel ve Kılcı,<br />

2007:9)<br />

Peutinger Haritası, Avusturya Milli Kütüphanesi<br />

Resim Arşivi, Viyana, Kod. 324<br />

387<br />

T A R İ H T E


5. Kararnameler<br />

05 Mayıs 938 tarih ve 2/8743 sayılı Kararname<br />

06 Kasım 929 tarih ve 8516 sayılı Kararname<br />

09 Mart 929 tarih ve 7753 sayılı Kararname<br />

09 Mart 929 tarih ve 7778 sayılı Kararname<br />

09 Mayıs 1928 tarih ve 6577 sayılı kararname<br />

10 Haziran 928 tarih ve 6723 Sayılı Kararname<br />

10 Teşrin-i Evvel (Ekim) 928 tarih ve 7210 sayılı Kararname<br />

12 Mart 929 tarih ve 7776 sayılı Kararname<br />

14 Mayıs 930 tarih ve 9373 sayılı Kararname<br />

16 Mayıs 1928 tarih ve 6639 sayılı Kararname<br />

19 Haziran 929 tarih ve 8128 sayılı Kararname<br />

19 Şubat 930 tarih ve 8888 sayılı Kararname<br />

21 Haziran 930 tarih ve 9582 sayılı Kararname<br />

21 Teşrin-i Evvel (Ekim) 928 tarih ve 7240 sayılı Kararname<br />

21 Teşrin-i Evvel (Ekim) 928 tarih ve 7255 sayılı Kararname<br />

24 Temmuz 931 tarih ve 11515 sayılı Kararname<br />

28 Mayıs 928 tarih ve 6694 sayılı Kararname<br />

09 Eylül 928 tarih ve 7110 sayılı Kararname<br />

01 Haziran 1928 tarih ve *** sayılı Kararname Ahimesud<br />

un nahiye olması<br />

02 Ağustos 1930 tarih ve *** sayılı Kararname Etimesud<br />

ismi<br />

24 Aralık 1937 tarih ve *** sayılı Kararname Etimesgut<br />

ismi<br />

6. Fotoğraf Kaynakları<br />

1892 yılında Ankara’ya gelen ilk tren (BELKO) (Erdoğan<br />

ve Günel, 2007:23)<br />

1900’lü yıllarda Ankara (VEKAM) (Erdoğan ve Günel,<br />

2007:30-31)<br />

Acantolimon (Kardikeni) Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />

Adonis vernalis (Avcı otu) http://www.ebitki.com/index.php?hq=Adonis%20vernalis&gr=Latince<br />

Erişim<br />

Tarihi: 26.04.2018<br />

After-Jansen-1937-Tuncer-2009_fig2_324007646, Erişim<br />

Tarihi: 16 Şubat 2018<br />

Ahi Elvan Makam Türbesi, http://www.etimesgut.bel.<br />

tr Erişim Tarihi: 03.01.2018<br />

Ahi Elvan Türbesi ve Cami, http://mapio.net/<br />

pic/p-15472514/ Erişim Tarihi: 03.01.2018<br />

Ahi Şerafeddin Zaviyesi, Onarım Öncesi (2014)<br />

VGMA<br />

Ahi Şerafeddin Zaviyesi, Onarım Sonrası (2017)<br />

VGMA<br />

Ahi Şerafettin (Aslanhane) Camisi, (2014) VGMA<br />

Alpagut, Leyla (2010) AOÇ Arazisi Haritası<br />

Alyssum campestre (Altın çiçeği) http://bonnier.floraelectronica.com/menus/006-ruciferes/Alyssum%20<br />

campestre%203.html Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />

Amaksiz Frigya Aslanı, M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi<br />

Ankara Cenabî Ahmet Paşa Külliyesi Fotoğrafı: Tasarım<br />

Merkezi Dergisi, Ali Uzay Peker, Nisan 2007 s.20<br />

Ankara Çimento Fabrikasının Genel Görünüşü,<br />

(2013) Ankara Sanayi Odası<br />

Antoloji Ankara: https://twitter.com/Antoloji_Ankara<br />

Erişim Tarihi: 29 Mart 2018<br />

AOÇ arşivi: http://www.aoc.gov.tr, Erişim Tarihi: 16<br />

Şubat 2018<br />

Asri Hamam, http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.<br />

tr/yitirilen-etimesgut/#e4 15.02.2018<br />

Astragalus (Geven) Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />

Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Boğa Kabartması,<br />

M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri<br />

Müzesi<br />

Atatürk Orman Çiftliği Fidanlık’ta bulunan Kanatlı<br />

Grifon, M.Ö. 1200-700, Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />

Atatürk, çiftlikte parselaj tatbikatında. (AOÇ, 1953:5)<br />

Atilla Cangır Arşivi: http://cumhuriyetinbaskenti.ankara.edu.tr,<br />

Erişim Tarihi: 28 Mart 2018<br />

Aydın, Suavi Feharet Çeşme üzerinde ikiz Kybele kabartması<br />

Bağlıca Eski Cami Kapısı, VGMA<br />

Bağlıca Eski Cami Minberi, VGMA<br />

Bağlıca Eski Cami Rölövesi, VGMA<br />

Bağlıca Köyiçi Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />

Ballıkuyumcu Düz Yerleşim Höyüğü, AKTVK Kurulu<br />

Arşivi<br />

Ballıkuyumcu Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Ballıkuyumcu Höyüğünün Batıdan Görünüşü, AKTVK<br />

Kurulu Arşivi<br />

Ballıkuyumcu Köyünde Bulunan Pitos (Küp), AKTVK<br />

Kurulu Arşivi<br />

Ballıkuyumcu Roma Köprüsü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

388<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


BULUÇ, Sevim, Faharet Çeşme, İkiz Kybele Frig<br />

Kabartması<br />

BYEGM Arşivi: http://fotolink.byegm.gov.tr/servis/galeridetay.aspx?id=362,<br />

Erişim Tarihi: 20 Mart<br />

2018<br />

Capsella Bursa postori (Çoban çantası) http://<br />

www.nazimtanrikulu.com/?Syf=26&Syz=142569<br />

Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />

Çavdar, Necati (2010) Emir Yaman Kabri Eski Hali<br />

Çavdar, Necati (2010) Eryaman Eski Köy Çeşmesi<br />

Çıngırdaklıtepe Höyük (2008) Tayproject.org<br />

Delphinium (Hazeran Çiçeği) http://www.wikiwand.com/en/Delphinium<br />

Erişim Tarihi:<br />

26.04.2018<br />

Dericizade Koleksiyonu: http://dericizade.blogspot.com.tr/<br />

Erişim Tarihi: 28 Mart 2018<br />

Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyetininin Birinci<br />

Sanayi Planı 1933 Afetinan (Prof. Dr.) (İdeal<br />

Cumhuriyet Köyü planı, İnan, 1933: ekler kısmı)<br />

Elvan Höyüğünün Eski Görünüşü, AKTVK Kurulu<br />

Arşivi<br />

Elvanköy Yer Altı Mahzenleri, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Erdoğan, Abdülkerim (2007) Yukarı Yurtçu Çeşmesi<br />

Kitabesi<br />

Erman Tamur koleksiyonu: Kebikeç Dergisi, S:25,<br />

Amsterdam’da bir Ankara Resmi, 2008<br />

Eryaman Çıngırdaklıtepe Höyüğü 1, AKTVK Kurulu<br />

Arşivi<br />

Eryaman Çıngırdaklıtepe Höyüğü 2, AKTVK Kurulu<br />

Arşivi<br />

Eski Trenler, Foto:H. Martin (Mamboury, 2014:109)<br />

Etimesgut Vakıf Hamamı, VGMA<br />

Etimesgut Yatı Mektebi (2010) Goethe-Institut Ankara<br />

Etimesgut Yatılı Okulu, VGMA<br />

Fırat, Nursel (2015) Hatti Güneş Kursları<br />

French, David ve Mitchell S. (1973) Ballıkuyumcu<br />

Höyüğü<br />

Gazi, Çiftlikte, http://aocarastirmalari.arch.metu.<br />

edu.tr/gazi-ve-kir-2/<br />

Gökçe Günel Arşivi<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Ballıkuyumcu Höyüğü<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Ballıkuyumcu Roma<br />

Köprüsü<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Çıngırdaklıtepe Höyüğü<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Etimesgut Gar Binası<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Kayalıdoruk Höyüğü<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Kayalıdoruk Yamaç<br />

Yerleşmesi Höyüğü<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Kepir Mevkii Höyüğünün<br />

Bugünkü Görünümü<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Sivri Tepe Höyüğü<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Yapracık A Höyüğü<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Yapracık Ağaçlı<br />

Mevkii Höyüğü Bugünkü Görüntüsü<br />

Gündoğdu, Bünyamin (2018) Yapracık B Höyüğü<br />

Bugünkü Görüntüsü<br />

Hacı Bayram Cami arkasında Ahiyakup Mahallesinde<br />

bulunan Kanatlı Grifon, M.Ö. 1200-700,<br />

Anadolu Medeniyetleri Müzesi<br />

http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/mirasve-emanet,<br />

Erişim Tarihi: 21 Mart 2018<br />

http://arachne.uni-koeln.de/drupal/, Erişim Tarihi:<br />

11 Aralık 2017<br />

http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR,132221/traditional-sohbet-meetings.html,<br />

Erişim Tarihi: 22<br />

Mart 2018<br />

http://arkeodenemeler.blogspot.com.tr/2014/08/<br />

adaoren-kalesi-ankara-galatia-beypazar.html, Erişim<br />

Tarihi: 14 Kasım 2017<br />

http://ayancuk.com/koy-2771-Fevziye-Koyu-<br />

Yenimahalle-Ankara.html , Erişim Tarihi: 4 Ocak<br />

2018<br />

http://bilgicem.com/sifali-bitkiler/gevenbitkisi-nedir-nasil-kullanilir-faydalari-ve-zararlarinelerdir/,<br />

Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />

http://bilgitivi.com/video/sardes-paktalos-cayi,<br />

Erişim Tarihi: 12 Ekim 2017<br />

http://bursagocmuzesi.com, Erişim Tarihi: 4 Ocak<br />

2018<br />

http://dogalhayat.org/turler/peganum-harmalauzerlik/,<br />

Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />

http://edh-www.adw.uni-heidelberg.de/edh/<br />

inschrift/043171, Erişim Tarihi: 3 Ekim 2017<br />

http://gmt.soest.hawaii.edu, Erişim Tarihi: 6 Aralık<br />

2017<br />

http://golgegezgin.blogspot.com.tr/2015/12/<br />

solo-hiking-21-ankara-yenimahalle.html Erişim<br />

Tarihi: 2015<br />

http://rta.org.af/eng/2018/03/17/achaemenidempire/,<br />

Erişim Tarihi: 6 Aralık 2017<br />

http://snible.org/coins/hn/syria.html, Erişim Tarihi:<br />

22 Kasım 2017<br />

389<br />

T A R İ H T E


http://web.itu.edu.tr/~afaydin/thk_pul.ht, Erişim Tarihi:<br />

15 Ocak 2018<br />

http://www.actaplantarum.org/galleria_flora/galleria1.php?view=1&id=2181,<br />

Erişim Tarihi: 23 Mart<br />

2018<br />

http://www.armut.gen.tr/ankara-armudu.html, Erişim<br />

Tarihi: 22 Mart 2018<br />

https://asagiyurtcukoyu.tr.gg/Ana-Sayfa.htm, Erişim<br />

Tarihi: 16 Mart 2018<br />

http://www.bagimsizhavacilar.com/bir-zamanlarturk-hava-kurumu/thk-7/,<br />

Erişim Tarihi: 15 Ocak 2018<br />

http://www.belediyedeniz.com/kutuphane/makale/<br />

kategori/haftanin-baskani<br />

http://www.bitkicenter.com/sigir-kuyrugu-otununkullanimi-faydalari/,<br />

Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />

http://www.coinarchives.com/a/lotviewer.php?LotID<br />

=86856&AucID=93&Lot=2082, Erişim Tarihi: 5 Ekim<br />

2017<br />

http://www.ergir.com/asterix_ankarada.htm, Erişim<br />

Tarihi: 6 Kasım 2017<br />

http://www.luontoportti.com/suomi/en/kukkakasvit/<br />

heath-speedwell, Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />

http://www.meer.org/ebook/herodotus-world-map-<br />

1a.jpg, Erişim Tarihi: 2 Ekim 2017<br />

http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.442.<br />

pdf, Erişim Tarihi: 13 Şubat 2018<br />

http://www.mimdap.org/?p=22066, Erişim Tarihi: 16<br />

Şubat 2018<br />

http://www.poland.turystyka.pl/c-Plik:Karte_baikal2.<br />

png.html, Erişim Tarihi: 12 Ekim 2017<br />

http://www.sonkalehaymana.com/gavurkale-yerlesmesi,<br />

Erişim Tarihi: 23 Ekim 2017<br />

http://www.tayproject.org/TAYages.fm$Retrieve?Ca<br />

gNo=3951&html=ages_detail_t.html&layout=web,<br />

Erişim Tarihi: 6 Aralık 2017<br />

http://www.tcdd.gov.tr/content/31, Erişim Tarihi: 6<br />

Mart 2018<br />

http://www.turktraktor.com.tr/kurumsal_genel.<br />

aspx?id=86, Erişim Tarihi: 17 Ocak 2018<br />

http://www.unutulmaz.net/node/245 Erişim Tarihi: 29<br />

Mart 2018<br />

http://www.urbanbotanics.co.uk/plant-bulbs-nowfor-stunning-flowers-in-spring,<br />

Erişim Tarihi: 21 Mart<br />

2018<br />

http://www.urgupesob.com/index.php/osmanlidaesnaf,<br />

Erişim Tarihi: 29 Mart 2018<br />

http://www.vintagecardprices.com/card-<br />

profile/198055/1952-Topps-Wings-THK-2-199-Non-<br />

Sports-Card-Value-Prices.htm, Erişim Tarihi: 15 Ocak<br />

2018<br />

http://www.wildwinds.com/coins/greece/galatia/<br />

ankyra/, Erişim Tarihi: 16 Ekim 2017<br />

https://aeroturk.blogspot.com.tr/2017/02/ilkturkiye-cumhuriyeti-hava-postalar.html,<br />

Erişim Tarihi:<br />

6 Mart 2018<br />

https://balajiviswanathan.quora.com/Interesting-<br />

Finds-in-World-History-Part-3, , Erişim Tarihi: 2 Ekim<br />

2017<br />

https://etpoetica.com/2014/07/19/ankara-aniti-augustus-tapinagi/,<br />

Erişim Tarihi: 11 Aralık 2017<br />

https://goclertarihi.wordpress.com, Erişim Tarihi: 4<br />

Ocak 2018<br />

https://histoireislamique.wordpress.com/category/lere-des-croisades-reconquista-en-orient-eten-occident-islamique/page/16/?epik=0xQ9_E_<br />

IWH7dy, Erişim Tarihi: 2017<br />

https://horomidis.gr/product/thymus-vulgaris-%CE<br />

%B8%CF%85%CE%BC%CE%B1%CF%81%CE%B9/<br />

?lang=en, Erişim Tarihi: 2018<br />

https://islamansiklopedisi.org.tr/ilhanlilar, Erişim Tarihi:<br />

11 Aralık 2017<br />

https://istanbulclues.com/anatolia-map-historyfacts-asia-minor/,<br />

Erişim Tarihi: 11 Aralık 2017<br />

https://isteataturk.com/g/icerik/Turk-Hava-<br />

Kurumu/734, Erişim Tarihi: 15 Ocak 2018<br />

https://www.almanac.com/plant/delphiniums, Erişim<br />

Tarihi: 22 Mart 2018<br />

https://www.awesomestories.com/asset/view/<br />

Alexander-the-Great-Route-From-India, Erişim Tarihi:<br />

23 Ekim 2017<br />

https://www.bosnakmedya.com/ankaranin-bosnakkoyu-fevziyeyi-taniyalim,<br />

Erişim Tarihi: 4 Ocak 2018<br />

https://www.google.com.tr/maps/place/Etimesgut<br />

%2FAnkara/@39.8644118,32.4999274,11z/data=!3m<br />

1!4b1!4m5!3m4!1s0x14d3385207a0de51:0x940f566<br />

1caf9866c!8m2!3d39.9310354!4d32.650351 Erişim<br />

Tarihi: 6 Şubat 2018<br />

https://www.historiaeweb.com/2015/10/10/<br />

formacion-del-imperio-hitita, Erişim Tarihi: 4 Ekim<br />

2017<br />

https://www.muhendisbeyinler.net/etimesgut-ucakfabrikasi/,<br />

Erişim Tarihi: 17 Ocak 2018<br />

https://www.mydirtygardener.com/products/1-<br />

pound-red-corn-poppy-flower-seeds-papaverrhoeas,<br />

Erişim Tarihi: 20 Mart 2018<br />

https://www.reddit.com/r/MapPorn/comments<br />

/7nbttl/map_of_seljuk_sultanate_3190x1984/, Erişim<br />

Tarihi: 29 Mart 2018<br />

https://www.researchgate.net/figure/Ankara-Public-<br />

Plan-of-Prof-Hermann-Jansen-1932-, Erişim Tarihi: 16<br />

Şubat 2018<br />

390<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI


http://www.tarihyolu.com/buyuk-selcuklu-devleti-1040-1157/,<br />

Erişim Tarihi: 29 Mart 2018<br />

https://www.tzob.org.tr/, Erişim Tarihi: 22 Mart<br />

2018<br />

https://www.usma.edu/history/SiteAssets/SitePages/World%20War%20I/WWOne42.jpg,<br />

Erişim<br />

Tarihi: 6 Mart 2018<br />

https://www.west-crete.com/flowers/photos/<br />

acantholimon_androsaceum-7large.jpg, Erişim<br />

Tarihi: 20 Mart 2018<br />

II. Abdulhamit Han’ın yaptırdığı Darulmuallimin<br />

(Öğretmen Okulu) binası ve Millet Bahçesi (BEL-<br />

KO) (Erdoğan ve Günel, 2007:27)<br />

Işıksel, Cemal (1969) Gazi Mustafa Kemal Atatürk,<br />

Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara<br />

Jean-Paul Roux Koleksiyonu: http://www.wikiwand.com/tr/Gazan_Han,<br />

Erişim Tarihi: 12 Aralık<br />

2017<br />

Kamil Eron Sikke Koleksiyonu: http://www.eroncoins.com/ilhanli/katalog/ke1027.html<br />

Erişim Tarihi:<br />

2008<br />

Kayalıdoruk Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Kayalıdoruk Höyük Nekropol Alanı, AKTVK Kurulu<br />

Arşivi<br />

Kepir Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu arşivi<br />

Kılcı, Ali (2006) Ahi Elvan Camii, Ankara<br />

Kılcı, Ali (2006) Ahi Elvanın Mezartaşı, Kırklar Mezarlığı,<br />

Ankara<br />

Kılcı, Ali (2014) Ahi Şerafeddin Türbesi, Onarım<br />

Öncesi<br />

Kılcı, Ali (2016) Ballıkuyumcu Köyü Camisi<br />

Kılcı, Ali (2018) Aşağı Yurtçu Merkez Cami<br />

Kılcı, Ali (2018) Ballıkuyumcu Çeşmesi<br />

Kılcı, Ali (2018) Ballıkuyumcu Çeşmesi Kitabesi<br />

Kılcı, Ali (2018) Çimento Fabrikası Karşısındaki<br />

Höyük<br />

Kılcı, Ali (2018) Emir Yaman Kabri<br />

Kılcı, Ali (2018) Eryaman Camisi<br />

Kılcı, Ali (2018) Etimesgut Merkez Camisi<br />

Kılcı, Ali (2018) Faharet Çeşme<br />

Kılcı, Ali (2018) Faharet Çeşmenin Onarım Kitabesi<br />

Kılcı, Ali (2018) Fevziye Camisi<br />

Kılcı, Ali (2018) Günümüzdeki Bağlıca Camisi<br />

Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyü Dışındaki Çeşme<br />

Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyü Eski Çeşme<br />

Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyü Eski ve Yeni Camileri<br />

Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyü Eski ve Yeni Camileri<br />

Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyünde Şehit Ali Türbesi<br />

Dış Görünüş<br />

Kılcı, Ali (2018) Şehitali Köyünde Şehit Ali Türbesi<br />

İç Görünüş<br />

Kılcı, Ali (2018) Yukarı Yurtçu Camii<br />

Kılcı, Ali (2018) Yukarı Yurtçu Çeşmesi<br />

Kızılbey Külliyesi, 1900’lü yıllar, VEKAM<br />

Koşay, Hamit (Zübeyr) (1935) Etimesgut ve Atatürk<br />

Orman Çiftliği bölgesinde bulunan Frig dönemi<br />

kabartmaları<br />

Metin, Mustafa. Faharet Çeşme<br />

Metin, Mustafa. Kabartma yerinde durmakta iken<br />

Faharet Çeşme<br />

Metin, Mustafa. Tatlar Köyü Kybele ve Attis Kabartması<br />

Mustafa Kemal Atatürk Gazi Orman Çiftliği’nde<br />

incelemelerde bulunurken (14.07.1929), Foto: Cemal<br />

Işıksel, 1969<br />

Mustafa Kılıç Arşivi<br />

Mustafa Murat Arşivi<br />

Papaver rhoeas (Gelincik) http://www.wikiwand.<br />

com/en/Papaver Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />

Paşa konağı, İplikci Camii ve Telgrafhane (A. Yüksel)<br />

(Erdoğan ve Günel, 2007:34)<br />

Peganum (Üzerlik) Peganum-harmala-nps.jpg Erişim<br />

Tarihi: 26.04.2018<br />

Ranunculus (Düğün çiçeği) https://www.longfieldgardens.com/article/All-About-Ranunculus<br />

Erişim<br />

Tarihi: 26.04.2018<br />

Sivri Tepe Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Taeschner, Franz (2010) Osmanlı kaynaklarına<br />

Göre Anadolu Yol Ağı<br />

THK Arşivi: http://www.thk.org.tr, Erişim Tarihi: 7<br />

Mart 2018<br />

Thymus Vulgaris (Yabani Kekik) Thymus_vulgaris0.<br />

jpg Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />

TMO Arşivi: http://www.tmo.gov.tr/Main.<br />

aspx?ID=679, Erişim Tarihi: 22 Mart 2018<br />

Türkiye Şeker Fabrikası Ankara Yönetim Binası<br />

(2010) Goethe-Institut Ankara,<br />

Vakıflar Umum Müdürlüğünün Yaptırdığı Hamam,<br />

Vakıflar Umum Müdürlüğü Arşivi (VGMA)<br />

Vakıflar Umum Müdürlüğünün Yaptırdığı Yatıokulu,<br />

Vakıflar Umum Müdürlüğü Arşivi (VGMA)<br />

VEKAM Arşivi: http://digitalcollections.library.<br />

ku.edu.tr/cdm/ref/collection/AEFA/id/818, Erişim<br />

Tarihi: 27 Mart 2018<br />

Verbascum (Sığırkuyruğu) Tam çözünürlük Erişim<br />

Tarihi: 26.04.2018<br />

391<br />

T A R İ H T E


Veronica (Yavşan otu) Erişim Tarihi: 26.04.2018<br />

Von der OSTEN, H.H. (1926) Amaksiz Höyükte bulunan<br />

Aslan Rölyefi<br />

Von der OSTEN, H.H. (1926) Amakzis Höyük Çizim<br />

Von der OSTEN, H.H. Faharet Çeşme:<br />

oi.uchigcago.edu<br />

Yapracık A Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Yapracık Ağaçlı Mevkii Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Yapracık B Höyüğü, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

Yukarı Yurtçu Yamaç Yerleşmesi, AKTVK Kurulu Arşivi<br />

7. İnternet Sayfaları<br />

“Örnek Köyün Kurulması”, http://www.etimesgut.<br />

bel.tr/index.php?Page=Sayfa&No=299 Erişim Tarihi:<br />

08.02.2018<br />

Etimesgut ‘Numune Köyü’, http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/etimesgut-koy/,<br />

Erişim Tarihi:<br />

30.01.2018<br />

Fevziye Mahallesi, Google Haritalar, https://www.<br />

google.com.tr/maps/place/Fevziye,+Fevziye +Mahallesi<br />

Erişim Tarihi:05.02.2018<br />

http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/devrim-tarim-modernlesme-2/<br />

Erişim Tarihi: 30.01.2018<br />

http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/gazi-vekir-2/<br />

Erişim Tarihi: 30.01.2018<br />

http://aocarastirmalari.arch.metu.edu.tr/miras-veemanet/<br />

Erişim Tarihi: 30.01.2018<br />

http://www.aoc.gov.tr/Portal/KategoriIcerik/tarihce/49<br />

Erişim Tarihi:21.12.2017<br />

http://www.aoc.gov.tr/Portal/KategoriIcerik/tarihce/49<br />

Erişim Tarihi:21.12.2017<br />

TÜİK http://www.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=<br />

temelist<br />

392<br />

ETİMESGUT BELEDİYE BAŞKANLIĞI

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!