09.10.2018 Views

mevzubahis

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ereketi, vakitlerinde hisseder. Öyle<br />

geniştir Kudüs üzerindeki bereket.<br />

Müslümanlar bu kıymetin farkında<br />

olmalı ki sıklıkla Kudüs fotoğraflarına,<br />

şiirlerine, Kudüs’le ilgili programlara<br />

rastlıyoruz günümüzde. Ama birçok<br />

meselede olduğu gibi Kudüs söz konusu<br />

olunca da tek başına sevgi yeterli<br />

olmuyor. Biz Kudüs’ü severken, onun<br />

tarihini, içinde barındırdığı yapıları,<br />

coğrafyasını, sosyolojisini, günümüz<br />

siyasi problemlerini, işgal politikalarını<br />

bilmemize gerek yokmuş gibi davransak<br />

da tüm bunlar da sevgiye dâhil<br />

değil mi? Zira Selahaddin Eyyübi’nin<br />

Kudüs’ü fethi kendisinden çok önce<br />

İmadüddin Zengi’nin ortaya koyduğu<br />

fetih stratejisinin bir sonucuydu.<br />

PEKI O ZAMAN NERESIDIR KUDÜS?<br />

Kudüs; Mısır, Mezopotamya ve<br />

Anadolu bölgelerinin kesiştiği noktada<br />

bulunan, Akdeniz’in Suriye kıyılarına<br />

yakın bir şehir. Lut gölünün 24 km<br />

batısında bulunan Kudüs Akdeniz<br />

kıyılarına da 52 km uzaklıkta. Kutsal<br />

mekânları barındırmasının yanında<br />

Filistin toprakları; Asya, Afrika ve<br />

Avrupa gibi stratejik önemi büyük olan<br />

kıtaların kavşak noktası. Bu nedenle de<br />

kültür, sanat ve medeniyet alışverişlerinin<br />

yoğun olduğu bölgeler arasında<br />

bir köprü vazifesi görmüş. Oryantalistler<br />

Kudüs’ün tarihini şehrin kuruluşuna<br />

dayandırsalar da:<br />

“Ebû Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor:<br />

Ben, Rasûlullâh’a Yeryüzünde<br />

ilk önce hangi mescidin bina edilip<br />

konulduğunu sordum, bana: ‘el-Mescidü’l-Harâm’<br />

buyurdu. ‘Sonra hangisi’<br />

dedim, ‘el-Mescidü’l-Aksâ’ buyurdu.<br />

Sonra ben: ‘Bu iki mescidin kuruluşu<br />

arasında ne kadar zaman vardır’<br />

dedim, ‘Kırk sene’ buyurdu…”(Buhari,<br />

Enbiya, 60/40)<br />

rivayetinden yola çıkarak bu tarihin<br />

ne kadar eskilere dayandığını anlayabiliriz.<br />

Adının geçtiği, bilinen, en eski<br />

belgelerin ise milattan önce 19 ve 18.<br />

yüzyıllara ait Mısır metinleri olduğu<br />

kudüs köşesi<br />

söyleniyor. Çok kez istilalara uğramış ve birçok devletin hâkimiyeti altına<br />

girmiş olan şehir farklı isimlerle anılmış. Urusalim, Yeruşalem, Jebus,<br />

Jerusalem, İliya bunlardan bazıları. Müslümanların şehri almasıyla İliya<br />

ismi terkedilerek Beytü’l Makdis ismi kullanılmaya başlanmış. Kudüs<br />

ismi Memlükler döneminde yaygınlaşan bir isim. Osmanlı döneminde<br />

buna Şerif kelimesi eklenerek Kudsü’ş-Şerif olarak ifade edilmiştir.<br />

Osmanlı dönemine ait belge ve sicillerde de şehir bu ismiyle zikredilir.<br />

Tarih boyunca Kudüs için birçok isim kullanılmıştır. Bu isimlere baktığımızda<br />

genellikle şehrin kutsallıkla ya da barışla nitelendirildiği isimler<br />

olduğunu farkederiz. Mescid-i Aksa ismi ise 144 dönümlük etrafı surla<br />

çevrili alan için İsra suresinin nüzulünden itibaren kullanılmıştır. Müslümanların<br />

idaresinde olduğu müddet içerisinde bu kutsal mescidin içine<br />

Kıble Mescidi, Kubbetü’s-Sahra, Mervan ve Burak Mescidi gibi mescidler,<br />

çok sayıda çeşme, kubbe ve çeşitli yapılar inşa edilmiş.<br />

İslam tarihinde Kudüs’ün ilk fatihi olan Hz. Ömer, şehre Cebelü<br />

Mükebbir (Tekbir Dağı)’den girmiş ve hiç kan akıtmadan şehrin anahtarını<br />

patrikten teslim almıştır. Müslümanlara iki rekât namaz kıldıran<br />

Hz.Ömer’in namazın birinci rekatında İsra suresi ikinci rekatında ise Sâd<br />

suresi okuduğu rivayet edilir. İsra suresinin sebebini anlayabilsek de<br />

neden Sâd suresini okuduğuna dair daha derin bir tefekkür gerekiyor sanırım.<br />

Davud aleyhi selamın kıssasının bulunduğu Sad suresini okuyarak<br />

Hz. Ömer, Davud aleyhi selamın torunları olduğunu ve kutsal toprakların<br />

gerçek fatihlerinin geldiği mesajını mı veriyordu acaba?<br />

Sonrasında Emeviler, Abbasiler, Memlükler, Eyyübiler, Osmanlı… O<br />

kadar çok iz var ki Mescid-i Aksa’da, Kudüs sokaklarında, şehrin etrafında.<br />

Zeytin dağından şehre baktığınızda bütün asırların, devletlerin, medeniyetlerin<br />

bir tabloya nasıl sığdığına şahit oluyorsunuz. İnsana, zamanda<br />

yolculuğa çıktığı hissini veren bir tablo. Hangi dönemde yaşadığını<br />

insana unutturan, şehre gözünden ziyade yüreğiyle bakanları içine katıp<br />

eriten bir tablo. Sanki şehirleri, insanları değiştiren ve dönüştüren yeni<br />

zaman bu şehre hiç tesir etmemiş gibi. Hem de işgal devletinin şehrin<br />

İslami kimliğini değiştirmek için yaptığı tüm çalışmalara rağmen. Kudüs<br />

yalnız işgale değil, bozulmaya, yozlaşmaya, kimliksizleşmeye, modernleşme<br />

dedikleri ama aslı betonlaşma olan bir musibete ve bunun gibi<br />

birçok şeye direniyor. Bu sahne içinde bizim vazifemiz, rolümüz de sanki<br />

insanı kendi içerisinde bir yolculuğa çıkaran o izlerin peşine düşmek,<br />

bu direnişte şehre destek olmakmış gibi. Sokak sokak, adım adım tarihi<br />

çeşmeleriyle, medreseleriyle, vakıflarıyla Kudüs’ü tanımakmış gibi.<br />

Tanıdıkça seviyoruz Kudüs’ü, sevdikçe daha fazla tanıyoruz. Ahmet<br />

Murat’ın da dediği gibi “Bir şehri taşına kadar sevmeyi beceren kimsenin<br />

elinden o şehri alamazsınız” diyor meydan okuyoruz. Kudüs bizim için<br />

sadece bir toprak parçası değil. Kudüs bizim pusulamız, yolumuzu aydınlatan<br />

yıldızımız, dostu düşmanı ayırt ettiğimiz turnusol kağıdımız…<br />

37

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!