Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
SAYI:2<br />
HAZİRAN <strong>2019</strong>
İÇİNDEKİLER<br />
1) Okul Müdürümüzün Yazısı<br />
2) Editör Yazısı<br />
3) Kocaman Kalpli Minik Şairler<br />
4) Şehitler Köşesi<br />
5) Kısa Hikayeler<br />
6) Bunları Okudunuz Mu<br />
7) Deyimler ve Atasözleri Dile Geliyor<br />
8) Yazar Tanıtımı<br />
9) Tarihe İmza Atmış Türk Bilim Adamları<br />
10) Nasıl İletişim Kurarım<br />
11) Sanal Bağımlılık<br />
12) Sınav Kaygısı<br />
13) Öğrencilerimize Mesaj Var<br />
14) Kısa Hikayeler<br />
15) Öğrenci Çizimleri<br />
16) Okul Temsilcimiz<br />
17) Okulumuzda Spor<br />
18) Okulumuzdaki Etkinlikler<br />
19) Eğlence Köşemiz<br />
2
Eğitim-öğretim faaliyetlerinin en önemli amacı bir ülkenin geleceği<br />
olan çocukları iyi insan ve iyi vatandaşlar olarak yetiştirmektir. Bir<br />
ortaokul olarak birinci varlık nedenimiz; Türk Milli Eğitiminin amaç<br />
ve ilkelerine uygun olarak önce vatanına ve milletine, daha <strong>son</strong>ra<br />
ailesine ve çevresine yararlı bireyler yetiştirebilmektir. Bu öz<br />
görevimizi gerçekleştirmek, kaliteli bir eğitim vermek ile mümkündür.<br />
Eğitim, geciktirilmeden verilmesi gereken ve yararları uzun dönemde<br />
görülebilen bir hizmettir. Bu hizmetin sağlıklı bir ortamda ve çağın<br />
gereklerine göre verilebilmesi için devlet, elinden geleni yapmaktadır.<br />
Biz eğitimciler de bu hizmette yapılabileceklerin en iyisini yapmanın<br />
gayreti içerisindeyiz.<br />
Eğitim ve öğretim faaliyetlerinde ailenin rolü ve önemi kavrandıkça bu<br />
hizmetin daha yararlı <strong>son</strong>uçlar vereceğine inanıyorum. İbni Sina<br />
kadrosu olarak öğrencilerimize hem akademik hem de sosyal alanda<br />
kendini geliştirebilecek fırsatlar sunmaya gayret ediyoruz.<br />
Okulumuzda yürüttüğümüz sosyal faaliyetler bu gayretin <strong>son</strong>ucudur.<br />
Bu çalışmalarımızı okul dergimiz vesilesiyle sizlere sunma<br />
imkanıbulduk. <strong>Dergi</strong>mizin herkese faydalı olmasını diliyorum.<strong>Dergi</strong><br />
çalışmamızın uzun soluklu olmasını temenni eder, emeği geçen bütün<br />
öğretmen ve öğrencilerimi yürekten kutlarım.<br />
3
EDİTÖRDEN<br />
İnsan doğası gereği yalnızlığa alışkın değildir. Yalnız<br />
kaldığına inandığı anlarda bile ister istemez ya bir<br />
hayalle bozar yalnızlığını ya bir nesne ile ya da doğa<br />
ile…<br />
Yazmak bir iletişimdir. Bizi kendimizle ve<br />
diğerleriyle bağlar. Yazılar defter aralarında<br />
duracağına insanlara aktarılmalıdır.<br />
…<br />
Okulun yoğun ve stresli havasından sizleri biraz<br />
olsun uzaklaştıracak, okulumuza ayrı bir renk katacak<br />
dergimize merhaba!<br />
Okuyucularımıza dergimizde eğlencenin yanı sıra<br />
muhteva zenginliği de sunmaya gayret gösterdik.<br />
Yaşadıklarımızla, paylaşımlarımızla ve<br />
çalışmalarımızla yüreklerinize dokunmak istedik.<br />
Başta girişimimizi gönülden destekleyen Okul<br />
Müdürümüze dergimizin hazırlanmasından yayına<br />
geçme aşamasına kadar emeği geçen değerli<br />
öğretmen arkadaşlarıma ve sevgili öğrencilerime<br />
teşekkürlerimi sunuyorum.<br />
Bir dahaki Tükenmez Kalem’de buluşmak üzere…<br />
4
TEŞEKKÜR EDERİM ÖĞRETMENİM<br />
Sizi anam ,babam bildim.<br />
Okumayı, yazmayı sizinle öğrendim.<br />
Sizi kendime hep örnek edindim.<br />
Teşekkür ederim öğretmenim.<br />
Saygının, sevginin önemini anlattınız.<br />
Bizi sorumluluk sahibi yaptınız.<br />
Okulu ikinci evimiz saydınız.<br />
Teşekkür ederim öğretmenim.<br />
Doktoru, avukatı, polisi,<br />
Siz yetiştirdiniz inanın hepsini.<br />
Verin öpelim, o mübarek elinizi,<br />
Teşekkür ederim öğretmenim.<br />
Karanlığa güneş gibi doğdunuz.<br />
İçimizi sevgiyle doldurdunuz.<br />
Ne yıldınız, ne yoruldunuz.<br />
Teşekkür ederim öğretmenim<br />
Ceylin Yılmaz<br />
5/B Sınıfı<br />
ANNE BABA HAKKI<br />
Anne sabaha kadar bekler<br />
Baba gecelere kadar çalışır<br />
Ane yemez yedirir ,içmez içirir<br />
Baba <strong>son</strong> kuruşa kadar verir<br />
Düşünürki o da bana bakacak büyünce<br />
Atma onları kullanılmış mendil gibi bir yere<br />
O sana güvendi büyütü seni<br />
Senin ona yaptığını düşün bir hak etti mi ?<br />
Ağçlar yıkılınca beli olur yerleri<br />
Bir daha görülmez o mübarek gözleri<br />
Ana baba hakları ödemesek<br />
Son pişmanlık nafile, hayattayken kıymetleri<br />
bilinmeli<br />
Senin görevindir onlara bakmak<br />
Onların hakkıdır senin evinde yaşamak<br />
Yediğinden yeyecek içtiğinden içecek<br />
Bu böyle olursa ,mutlu bir ömür sürecek<br />
Şevval Sel<br />
7/A Sınıfı<br />
MELEK ANNEM BENİM<br />
Zorlukla açtım gözlerimi, hastaydım.<br />
Sen de başucumdaydın.<br />
Bir an olsun ayrılmadın.<br />
Bütün gün yanımda kaldın.<br />
Melek annem benim,<br />
Hakkını nasıl öderim.<br />
Bilmem ki ben ne ederim.<br />
Ama seni hep çok severim.<br />
Söz çıkarmam emeğini boşa,<br />
Bir damla sürdürmem gözlerini yaşa,<br />
Hele bir sıkıntı gelse başa,<br />
Hiç beklemem hemen gelirim annem.<br />
İklim Gül Ceviz<br />
6/C Sınıfı<br />
5
GÜZEL İNSAN ATATÜRK<br />
Doğdu 1881’de şirin evde<br />
Kurdu kalbimize tahtını bu ülkede<br />
Şu an aramızda olmasa da<br />
Yaşıyor güzel insan hep kalbimizde<br />
Dolmabahçe’ de saat 9’u 5 geçe<br />
Hastalık bırakmadı götürdü ecele<br />
Yas tuttuk tüm dünya kardeşçe<br />
Gerekirse biz de yürürüz vatan için ebediyete<br />
Al bayraklarımız yarıya iner<br />
Her yıl 10 Kasımda çalar sirenler<br />
Atatürk’ ün vefatı geldikçe aklımıza yüreğimiz inler<br />
Yurdumuzda gözü olanlar paşa paşa giderler<br />
Gözlerinin maviliği, tam bir deniz gibi<br />
Saçlarının sarısı, güneş parlaklığı<br />
İleri görüşlülüğün zihnimizi aydınlatan ışık gibi<br />
Bir de seni göremeyenlerin şansızlığı<br />
Nehir Maviş<br />
7/C Sınıfı<br />
10 KASIM<br />
1881’de doğdu büyük kahraman<br />
Zekasıyla bizleri aydınlatan<br />
Artık vardı geleceğimize yön verecek bir adam<br />
İnsanlığa güneş gibi doğan<br />
Benim ileri görüşlü atam<br />
Yurdumuzu kurtardı, bizleri aydınlattı<br />
Onca savaşlar verip, bize çağdaş bir ülke bıraktı<br />
Her şeyini bizlere feda edip, kendi hayatından vazgeçti<br />
Kanının <strong>son</strong> damlasına kadar yılmadan savaştı<br />
Bize cumhuriyeti emanet bıraktı<br />
Bağımsızlığı savunan, düşmanı yurttan atan<br />
Yurdumuzu kurtaran benim değerli atam<br />
Bir <strong>son</strong>bahar sabahıydı herkesin içini sızlatan<br />
Tek bir söz bile çıkmadı hiçbir ağızdan<br />
Çünkü gitmişti artık benim koca yürekli atam<br />
Özge Alp<br />
8/C Sınıfı<br />
CUMHURİYET UĞRUNA<br />
Milletimizin azmiyle düşman kovuldu yurttan<br />
Ülkesi için savaşan çocuklar ayrıldı silahtan<br />
Bu ülke bize en güzel hediyedir atamızdan,<br />
Onca fedakarlık uğruna bugünümüze miras kalan<br />
Çoktu bağımsızlığımızı içine sindiremeyen<br />
Arkasına bakmadan koşa koşa gittiler<br />
Cumhuriyet edilince ilan korktu düşman<br />
Bazı şeylerin ilacı olmuştu zaman<br />
Onca çabalarla yazmış olduğumuz mazimiz<br />
Dağlarda savaşarak kazanıldı hakimiyetimiz<br />
Bu yolda kaybetmiş olduğumuz onca şehidimiz<br />
Rahat uyusun artık şanlı toprağımızda Mehmet’ imiz<br />
Hep birlikte el ele savunduk hürriyeti<br />
Hiçbir zaman kaybetmedik biz içimizdeki cevheri<br />
Hür irademizle savunduk şu güzel ülkemizi<br />
Daha niceleri başarır bu muzaffer Türk milleti<br />
Beyza Gül Pelit<br />
8/B Sınıfı<br />
6
ASLA UNUTULMAYACAKLAR!<br />
BU MİLLET SENİ HİÇ UNUTUR MU?<br />
ON BEŞTEMMUZ GECESİ<br />
O gec ehit verildi, gözyaşları döküldü.<br />
Geldiler tanklarla, attılar bombaları.<br />
Koruduk vatanımızı, e kara gündü, herkes<br />
sokaklara döküldü.<br />
Binlerce ş<br />
biz de alıp silahları.<br />
15 TEMMUZ<br />
SİZİN İÇİN NE<br />
İFADE EDİYOR?<br />
MİLLETİMİZİN AZMİ<br />
ÖZGE ALP<br />
8/C SINIFI<br />
BİRLİK BERABERLİK<br />
NEHİR MAVİŞ<br />
7/C SINIFI<br />
TANKLARIN ALTINA<br />
YATAN İNSANLAR<br />
GİZEM SAKCAK<br />
7/C SINIFI<br />
TÜRKİYEMİZİ<br />
KURTARMAK<br />
YILDIZ İNAN<br />
8/B SINIFI<br />
On beş Temmuz gecesinde,<br />
Namlulara göğüs gerip ebediyete göçtüler.<br />
Onlar cennetin yolunu buldu.<br />
Evlere kara dumanlar doldu.<br />
VATAN İÇİN ÖLENLER<br />
AHMET UYSAL<br />
7/A SINIFI<br />
ÜLKEMİZE YAPILAN<br />
İHANET<br />
MELİSA SÜRER<br />
7/A SINIFI<br />
Türkiye’ yi askerlerimiz korudu.<br />
Egemenliği milletimiz sağladı.<br />
Mutluyuz bu yoldayken, milletin başındayken.<br />
Unutulur mu o kara günler,<br />
Zaferin peşindeyken?<br />
Beyza Gül Pelit<br />
8/B Sınıfı<br />
DARBE<br />
RUMEYSA BORA<br />
7/B SINIFI<br />
BİRLİK BERABERLİK<br />
BEYZA GÜL PELİT<br />
8/B SINIFI<br />
MİLLET SEVGİSİ<br />
İKLİM GÜL CEVİZ<br />
6/C SINIFI<br />
MİLLETİMİZİN<br />
DİMDİK AYAKTA<br />
DURMASI<br />
SONERALTINKAYNAK<br />
7/A SINIFI<br />
7
ŞEHİTLERİMİZ<br />
Şehitlerimiz vatanımızın birliği ve beraberliği<br />
bozulmasın, başka güçler ülkemizi esir etmesin diye<br />
namusumuzu ve şerefimizi korumak için canını vatan<br />
için feda eden büyük Türk Milleti nin kutsal analarının<br />
kahraman evlatlarıdır. Geçmişten bu yana ülkemizi<br />
bölmek isteyen birtakım iç ve dış güçler bizi yıkmaya<br />
çalışmakta ve bu uğurda nice canlarımız, vatan<br />
evlatlarımız şehit düşmektedir.<br />
Onlar vatan denilince hiçbir şeyi gözü görmeyen,<br />
geride bırakacaklarını düşünmeden önce vatanım<br />
diyen muhteşem insanlardır. Ülkemizin birlik ve<br />
beraberlik bozulmasın diye, gelecek nesiller özgür ve<br />
hür yaşasın diye bir çok Mehmetçiğimiz toprağı<br />
uğruna kanının akıtmış ve vatanının düşmana<br />
bırakmamıştır.<br />
Bizler de şanlı ve kutsal şehitlerimize layık olabilmek<br />
için , gün birlik ve beraberlik günüdür diyerek ülkemizi<br />
bugünkü terör bataklığından kurtarmak için tıpkı<br />
Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi birlik ve beraberlik içinde<br />
hareket etmeli ve Türkiye Cumhuriyetine sahip<br />
çıkmalıyız. Sen yerinde rahat uyu şehidim! Hiçbir<br />
vatan haini ülkemizi kan gölüne çeviremeyecek ve<br />
dirliğimizi bozamayacaktır. Çünkü milletimiz, insanımız<br />
vatanında sahip çıkacak ve ülkesini düşmanlara asla<br />
teslim etmeyecektir.<br />
8
Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş.<br />
“Arkadaşlarınla tartışıp, kavga ettiğin her zaman bu tahtaya bir çivi çak” demiş.<br />
Genç, ilk gün tahtaya 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendini kontrol<br />
etmeye çalışmış ve geçen her gün daha az çivi çakmış.<br />
Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu<br />
yeniden tahtanın önüne götürmüş. Gence “Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga<br />
etmediğin her gün için tahtadan bir çivi çıkar sök” demiş.<br />
Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası ona “Aferin iyi<br />
davrandın ama butahtaya dikkatli bak. Çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel<br />
olmayacak” demiş.<br />
Arkadaşlarla tartışılıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü<br />
kelime bir yara (delik) bırakır.Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini<br />
söyleyebilirsin, ama bu delik aynen kalacak kapanmayacak. Bir arkadaş ender<br />
bulunan bir mücevher gibidir. Seni güldürür, yüreklendirir, ihtiyaç duyduğunda<br />
sana yardımcı olur, seni dinler ve sana yüreğini açar” demiş.<br />
9
İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen<br />
şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü<br />
insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka<br />
oturdu, başının ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı. Tam bu sırada<br />
birden, önünde yaşlı bir adam durdu ‘Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli…<br />
Benimle paylaşmak ister misin ?’ diye sordum yaşlı. İşadamının yakınmalarını dinledikten <strong>son</strong>ra da, ‘Sana<br />
yardım edebilirim ‘ dedi. Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de<br />
şöyle dedi: ‘Bu para senin. Bir yıl <strong>son</strong>ra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al<br />
‘dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu. İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar<br />
azıyordu ve imza ise John Rockefeller’ e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına. ‘ Tüm borçlarımı<br />
hemen ödeyebilirim ‘diye düşündüm. John Rockefeller ‘e ait bu çekle her şeyi çözebilirim. Ama çeki<br />
bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki Kasasına koydu. Onun kasasında olduğunu bilmemi güveniyle yepyeni<br />
bir iyimserlikle işine tekrar dört eli sarıldı. Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme<br />
planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri doğurdu. Bir kaç ay <strong>son</strong>ra tekrar işlerini yoluna<br />
koyabilmişti. Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmaya başlamıştı. Tüm bir<br />
yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl <strong>son</strong>ra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin<br />
gelmesini bekledi. Tam zamanında yaşlı adam hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı<br />
öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire’ onu bulduğuma çok sevindim,<br />
umurum sizi rahatsız etmemiştir’ dedi. ‘Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor.<br />
Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor’ diye ekledi. Hemşire adamın girip onunla birlikte<br />
uzaklaştı. İş adamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı. Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasından yarım<br />
milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı. Birden, hayatının akışının değiştiren şeyin para<br />
olmadığını fark etti. Hayatını değiştirenin yeniden kendine bulduğu kendine güven ve inançtı. Başarının sırrı,<br />
kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır. Başka yerde aramaya gerek yok.<br />
10
BUNLARI OKUDUNUZ MU?<br />
EYVAH KİTAP (MİNE SOYSAL)<br />
Çok beğendim, Mine Soysal ilkokul çağından lise çağına kadar olan çocukların-gençlerin neden kitap okumadıklarını, aslında hepsinin biraz okuyucu olduğunu,<br />
sandıkları gibi kitap okumanın sıkıcı olmadığını anlatmaya çalışmış. Kitabı tek nefeste bitirdim. Çocukların kimi zaman masum, kimi zaman komik, bazen<br />
isyankar, bazen de yürek burkan düşüncelerinin ardı arkası kesilmedi... Onlar aslında ne istediklerini yetişkinlerden daha iyi biliyor ve anne babaların istemeyerek<br />
de olsa sergilediği tutum (belki iletişim de diyebiliriz), çocuklarının kitaba karşı yaklaşımlarını da etkiliyor. Özellikle anne babaların okumalarını tavsiye ederim.<br />
Henüz bir ebeveyn değilim, fakat ilerde çocuk sahibi olursam onun bir okuyucu olması için nasıl yaklaşmam konusunda ışık tuttu bu kitap. Sadece çocuklar için<br />
de değil. Mine Soysal'ın da dediği gibi, kitap herkesin çocukluktan kazandığı bir alışkanlık değil. Bazılarımız gençlikte, bazılarımız ise daha ileri yaşlarda<br />
ısınabiliyor kitaplara...<br />
Hasan Sel 5/B Sınıfı<br />
IŞIN ÇAĞI ÇOCUKLARI (GÜLTEN DAYIOĞLU)<br />
Doğum evlerinde kaçırılan üstün zekalı bebekleri dağda kurulmuş olan gizli bir çiftlikten çok özel yöntemlerle beslenip,çeşitli dallarda bilgin olarak yetişirler. Bu<br />
bilginler dünya barışını sağlamak, insanları uzun ömürlü, sağlıklı ve mutlu kılmak için buluşlar yapmışlardır.Bilginlerin bir bölümü de uzayda insanların<br />
yaşayabileceği bir dünya kurup orada tam besin niteliğindeki duygu ürününü yetiştirmeyi üstlenir. Bir gün uzay araçları bozulur ve uzayda öyle kalırlar.<br />
Sonrasında 100 yıl boyunca donmuş vaziyette birilerini beklerler. Işın çağı insanları da onları da hep anarlar. Bu bilginler sayesinde Dünya artık birbirlerinin<br />
canına ve özgürlüğüne içtenlikle saygı gösteren ışın çağı insanlarının dünyasıydı. Ve hep öyle kalacaktı.<br />
Tuğçe Yılmaz 7/B Sınıfı<br />
HARİTADA KAYBOLMAK (VLADİMİR TUMANOV)<br />
Aynı kitabı bende okudum. sana kısaca anlatayım."iki kardeş var birisi Crish 12 yaşında diğeri Francis 11 yaşında. bu iki kardeş bir gün sinemadan dönerken<br />
"Chagrin hobi ve tuhaflık çeşitleri" adlı bir dükkana girerler ve içerisi çok kötü küf koktuğu için çıkmak isterler ama yağmur çok bastırmıştır bu yüzden çıkmazlar<br />
ve gezmeye başlarlar. Chris kardeşinin bir şeye dokunma merakı olduğunu bildiğinden onu önceden uyarır ve birkaç küçük heykelcikler görürler. biraz incelerler.<br />
Francis masanın üzerinde şekerlemeler görür ve ağzına atar abisi onu görünce kızar tabii ama <strong>son</strong>unda kendiside alır. Bu şekerlemeler sayesinde çok çabuk<br />
yaşlanırlar yani gün geçtikçe büyürler ve bu durumu çözmek için toprak ile ilgili 10 tane bilmece çözmeleri gerekir fakat çok dikkat etmesi gerekir çünkü bir<br />
programcı bu durumun peşini hiç bırakmaz. dükkanda karşılaştıkları heykeller yardımıyla 10 tane bilmeceyi çözerler. Ve geri aynı yaşlarına dönerler fakat bu<br />
onlar için bu kadar kolay olmadı.<br />
Buse Naz Demir 6/B Sınıfı<br />
YILDIZLARLA UYUMAK (MEHMET NURİ YARDIM)<br />
Güneydoğu Anadolu’muzun şirin bir kasabasında 1970’li yıllarda geçen bir hikaye Aile, komşuluk ve akraba ilişkileri yoğun ve sıcak bir şekilde yaşanıyor<br />
kitapta… Orta halli bir ailenin afacan çocuğu Kerem’in hayatı, okuyucuyu farklı bir dünyanın gizemli yollarında gezdirirken tadı yüksek heyecanlar da yaşatıyor.<br />
Sosyal, kültürel ve dini bir hayatı bütün gerçekliğiyle benimseyen küçük çocuğun gözlemleri, büyüleyici ve şaşırtıcı. Romanda geleneklerin izini süren ve<br />
çocukluktan delikanlılığa uzanan süreçteki gencin azimli ve kararlın mücadelesi görülüyor. Yüreğinde hep taşıyan Kerem’in bu ilginç hikayesini çok seveceksiniz.<br />
İklim Gül Ceviz 6/C Sınıfı<br />
BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE(GrigoryPetrov)<br />
Az sayıda aydın ve din adamlarından oluşan bir grubun köyleri gezip gönül tokluğu ve özverili çalışmalarıyla insanları nasıl motive ederek kalkınma hamlesi başlattıklarını<br />
anlatmaktadır. Beyaz zambaklar ülkesinde Finlandiya’nın esaret içinde bir ülke olmaktan,özgür bir beyaz zambaklar ülkesine nasıl dönüştüğünü anlatır. Kitabın kahramanı<br />
“SNELMAN” adında bir aydındır. Snelman toplumu için çalışır ve fakir bir ülke olan Finlandiya’yı eğitimle kalkındırır. Bu kitap tüm olumsuz koşullara rağmen bir avuç insanın<br />
önderliğinde Finlandiya’nın nasıl geri kalmışlıktan kurulduğunu anlatıyor.<br />
Onur Şahin 8/A Sınıfı<br />
11
12
Yükseköğretimde kimya mühendisliği eğitimi almış olan Sevim Ak edebiyat alanına da<br />
yatkındır ve kendini bu alanda geliştirmiştir. Bilhassa çocuk kitapları alanında çok<br />
tanınmış bir yazardır. 1985 senesinden bu yana çocuk edebiyatı eserleri yazmaktadır.<br />
Akademi Öykü Ödülü aldığı ve aynı zamanda ilk kitabı olan kitabın ismi Uçurtmam<br />
Bulut Şimdi’dir. Pek çok çocuk dergisinde yayımlanan öyküleri vardır. Milliyet Çocuk, Doğan<br />
Çocuk, Başak Çocuk, Vakıf Çocuk gibi tirajı yüksek dergilerde de öyküleri yayımlanmıştır.<br />
Portakal ve “Zıpzıldır” isimli çocuk programına da senaryo yazarak uzun süre TRT’de görev<br />
yapmıştır. Balkan dillerine de çevrilen eserleri bu ülkelerde de yayımlanmıştır. Tel Aviv<br />
Belediyesi Ruh Sağlığı Merkezi ve Marmara Üniversitesi Vakfı işbirliğiyle yürütülmüş olan<br />
Marmara Depremi Psikososyal Rehabilitasyon Projesi 17<br />
Ağustos depreminin akabininde hayata geçmişti ve bu projenin çıkış noktası<br />
Sevim Ak’ın çocuk korkusunu konu alan 13 eseri idi. Fransa’da 2006 senesinde yaratıcı öykü<br />
yazma ve okuma teknikleri isimli çalışmasıyla ödül almıştır. Çocukların en çok<br />
beğendikleri kitapları Çilekli Dondurma, Sıcak Çikolatalı Yolculuklar, Küçük Sırlar, Eskiler<br />
Alırım, Toto ve Şemsiyesi, Babamın Gözleri Kedi Gözleri isimli eserleridir.<br />
13
TARİHE İMZA ATMIŞ TÜRK BİLİM ADAMLARI<br />
PİRİ REİS<br />
Asıl adı Muhiddin Piri olan Piri Reis, 1465 yılında Gelibo öv onun hayatında önemli bir yeri<br />
vardır. Denize ilk amcasıyla birlikte açıldı 1487 ile 1493 yılları arasında Akdeniz’de yapılan<br />
akınlara katıldı. 1486’da Osmanlı Devleti’nin görevlendirmesi üzerine, amcası ile birlikte<br />
İspanya’da katliama uğrayan Müslümanlar’ın yardımına gitti. 1494 yılında ise Osmanlı<br />
donanmasının resmi olarak hizmetine girdi. 1500 yılında yapılan Moran Seferi’nde gösterdiği<br />
üstün başarıyla ön plana çıktı. Bu sefere sırasında Osmanlı kaptan-ı Deryası’ nın hayatını<br />
kurtarmıştı. Amcası Kemal Reis, 1511’de ölünce bir süre Gelibolu ‘ya yerleşti. Burada ‘’<br />
Kitab-ı Bahriye’’ adlı kitabı üzerinde çalıştı. 1513 yılından gerçeğe en yakın ilk dünya<br />
haritasını çizdi. 1516 ‘da yapılan Mısır Seferi ‘ne ve 1522 de’ yapılan Rodos Seferi’ne katıldı.<br />
1525yılında hazırladığı çalışması Kitab-ı Bahriye’yi Kanuni Sultan Süleyman ‘a sundu. 1554<br />
yılında idam edildi<br />
MİMAR SİNAN<br />
Mimar Sinan Osmanlı Devleti’nin baş mimarıdır. 29 Mayıs 1489 yılında Kayseri<br />
Ağırnas köyünde doğan Sinan, Yavuz Sultan Selim döneminde devşirilmiştir. Aslen<br />
Rum ya da Ermeni’dir. Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki seferlerde gösterdiği<br />
gayretler, savaş alanında yaptığı eserler nedeni ile 49 yaşında yeniçerilikten<br />
başmimarlık rütbesine yükseltildi. Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim ile başladığı<br />
görevine Kanuni Sultan Süleyman ile devam etmiş ve 2. Selim ve 3. Murat döneminde<br />
de devam etmiştir. 49 yıl baş mimar olarak görev yapan mimar Sinan 1588 yılında<br />
İstanbul’da 99 yaşında vefat etmiştir. Mezarı Selimiye Camii yanındaki türbededir.<br />
EL FARABİ<br />
Farabi, Türkistan’da küçük bir köy olan Vasic’te 872’de dünyaya geldi. Aslen İranlı olan<br />
aile,Türkistan’daki göçmen ailelerdendir. Farabi‘nin etnik kökeninin ne olduğu hala<br />
tartışmalıdır.Bazı kaynaklar Türk olduğunu söylerkenbazı kaynaklar Fars kökenli olduğunu<br />
söyler.Bağdat’ da kendini birçok alanda geliştiren Farabi bilgisini arttırmak ve araştırmalar<br />
yapmak için birçok seyahatte de bulundu.Bunlar arasında Şam,Mısır ve Halep de<br />
vardı.Ancak Halep’e gittikten <strong>son</strong>ra bu seyahatleri <strong>son</strong> buldu.Burada keskin zekası ve<br />
bilgisini ispatlayan Farabi saray danışmanı oldu.İlk önce kadı olan Farabi, daha <strong>son</strong>ra kendi<br />
isteğiyle öğretmenlik yapmaya başladı.Çalışmalarını burada da sürdüren Farabi, 950<br />
yılında,80 yaşındayken hayatını kaybetti.<br />
EL BİRUNİ<br />
Bîrûnî, İran sınırları içinde bulunan Kas şehrinde 973 de doğdu.Gökbilim, matematik,doğa<br />
bilimleri, coğrafya, tarih alanındaki çalışmalarıyla bilinir. Harezmşah hanedanından meşhur<br />
matematikçi Ebu Nasr Mansur, Bîrûnî'yi himayesine alarak yetiştirdi. Arapça ve Farsça'nın<br />
yanı sıra Sanskritçe İbranice Rumca Süryanice ve Yunanca'yı da öğrenen Bîrûnî,<br />
astronominin yanı sıra tıp fizik matematik tarih kronoloji ve din ilimlerinde de büyük<br />
ilerleme gösterdi. Bu bilim dallarında toplam 196 eser yazdı. Bîrûnî 1049 yılında Gazne'de<br />
vefat etti.<br />
İBNİ SİNA<br />
Türkistan’da Farab yakınlarında ki küçük bir köy olan Vasic’te 872’de dünyaya geldi.Aslen İranlı olan aile,<br />
Türkistan’daki göçmen ailelerdendir. Farabi‘nin etnik kökeninin ne olduğu hala tartışmalıdır.Bazı<br />
kaynaklar Türk olduğunu söylerken,bazı kaynaklar Fars kökenli olduğunu söyler.Bağdat’ da kendini birçok<br />
alanda geliştiren Farabi,bilgisini arttırmak ve araştırmalar yapmak için birçok seyahatte de bulundu.Bunlar<br />
arasında Şam,Mısır ve Halep de vardı ve gittiği her yerde çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürdü.Ancak<br />
Halep’e gittikten <strong>son</strong>ra Seyfü’d Devle’nin sayını ziyaretinden <strong>son</strong>ra bu seyahatleri <strong>son</strong> buldu.Burada keskin<br />
zekası ve bilgisini ıspatlayan Farabi,saray danışmanı oldu.İlk önce kadı olan Farabi, daha <strong>son</strong>ra kendi<br />
isteğiyle öğretmenlik yapmaya başladı.Çalışmalarını burada da sürdüren Farabi, 950 yılında,80<br />
yaşındayken hayatını kaybetti.<br />
14
NASIL<br />
KURARIM<br />
NASIL İLETİŞİM KURULUR<br />
Kişisel imajımız başkalarının sizi nasıl algıladığı, sizi nasıl tanıdığı, sizin<br />
hakkınızda başkalarının zihninde oluşan resimlerle bağlantıdır. Unutmayın ki,<br />
sizin içinizde ne kadar değer, bilgi ve birikim olursa olsun diğer insanlar sizi<br />
sadece ifade ettiğiniz kadarı ile tanırlar.<br />
“ Hayata başladığınızda bizlere bir blok mermer verilir. Onu ya el değmemiş<br />
durumda arkamızdan sürükleriz ya da parçalar çakıl gibi dökeriz. Daha<br />
görkemli bir heykel yaparız .”(RİCHARD BACK)<br />
Genel olarak özetlersek nasıl algılanıyorsak oyuz. İnsanların bize davranış<br />
şekli bizim ne olduğumuzdan daha çok bizi “nasıl bildiklerine” bağlıdır.<br />
İlk izlenimler 30 saniye ila 4 dakika gibi kısa bir sürede oluşur.İlk izlenimlerin<br />
%55’ ini görüntü ve beden dili ,%38’ini konuşma ve ses tonu ,%7’sini de ne<br />
söylediğimiz oluşturur. İlk izlenimlerin önemi, <strong>son</strong>radan gelen izlenimleri<br />
etkilemesidir.<br />
Jest: El sıkmak, kucaklaşmak, öpmek, el sallamak gibi jestler bilinçli<br />
eylemlerdir. Kulak çekiştirmek, ense kaşıtmak , kağıtları küçük küçük<br />
parçalara bölmek türünden olanlar bilinçsizce yapılır ve bunlara dikkat<br />
etmek gerekir .<br />
Böbürlenme: Kompleks ve kibirliği simgeler.<br />
Kendini Çok Fazla Eleştirme: Bu alçak gönüllü olmak , samimiyet<br />
ve hoşgörünün tam tersine kendine duyulan güvensizliğin işareti<br />
olabilir .<br />
Abartı: Kendine değersiz gören insanlar abartılı anlatımlarla kendini<br />
kabul ettirmeye çalışırlar.<br />
Sesin Titremesi ve Kekelemek: Kendine güvensizlik, heyecan ,<br />
aşırı meşguliyet , yorgunluk , hastalık , emin olmamak , üzüntülü<br />
olmak gibi durumların göstergesidir.<br />
Ve En Önemlisi Güçlü Bir Ses Tonu: Kendinden emin girişken ,<br />
kontrollü bir karakteri simgeler.<br />
EL VE KOLLARA DİKKAT ;<br />
Kollar Göğüs Üzerinde Ve Çapraz Halde Tutuluyorsa ; Kapalılık ,<br />
kızgınlık , olumsuz ruh halinde olma savunmaya geçme hali …<br />
Kafayı Kaşımak : Düşünme zor durumda kalma , savunmaya geçme<br />
hali ,tereddüt , karar vermeme .<br />
Eller Kenetlemek: Olumsuzluk ve iletişime kapalılık .<br />
ETKİLEYİCİ DURUŞ<br />
Gözler :Göz temaslarını kaçırmayın. Gözleri aşağı indirmek kişiyi<br />
itaatkar utangaç gösterir. Kendinize güvenmediğiniz imajı oluştur.<br />
Yüz: Yedi temel duyguların merkezidir. Korku, öfke, şaşırma ,iğrenme<br />
, mutluluk, üzüntü , acı . Yüzümüzü dik tutmak bizi kendimizden emin<br />
gösterir. Yüzü yere eğmek ise kişiyi itaatkarve utangaç gösterir.<br />
Ellerin Ürkekle Birleşik Tutulması : Suçluluk , mahcup olma ,<br />
güvensizlik .<br />
Gözün Elle Ovuşturulması : Yalan ,.<br />
Parmakların Ağızın İçinde Olması : Heyecan ,panik , korku ,çaresiz<br />
kalma .;<br />
Kaşlar: Birinin bakışını yakaladığınız anda kaşlarınızı iki saniye için<br />
yukarı kaldırmak, dostluk ve güven işaretidir.<br />
Burun Ucundan Bakmak: Birine bakarken başınızı çok<br />
kaldırırsanız,üstünlük taslıyor gibi görünürsünüz .<br />
Duruş: Omurganızdan geçirilmiş, ensenizden uzanan ve başınızın<br />
üstünden dışarı çıkan bir tel olduğunu farz edin. Bu tel yukarıdan<br />
yumuşakça çekilirse aşama aşamagöğsünüzü, omuzlarınızı ve başınızı<br />
kaldırıp düzleştirilecektir. Dik durmak da yine insanı güçlü gösterir.<br />
15
Bağımlılık denince çoğunlukla akıllara alkol, sigara, madde kullanmak gibi ergen ve yetişkinlerde görülen bir çeşit davranış<br />
bozukluğu gelir. Günümüzde özellikle teknolojinin de ilerlemesiyle her yaştan birçok kişinin, özellikle de çocukların cep<br />
telefonlarına, bilgisayarlara erişimi daha da kolaylaştı. Artık her çocuğun bir cep telefonu olmasa da mutlaka her evde bir bilgisayar<br />
yer alıyor. Ve bunların aşırı kullanılması ne yazık ki çocuklarda bağımlılığa yol açabiliyor.<br />
Daha sosyal bir tanımlama ile bağımlılık; birey ve nesne arasında bireyin seçimi ile başlayan aynılık ve süreklilik özelliği taşıyan<br />
boyutlu bir ilişki olarak tanımlanmıştır. Bu ilişki her ne kadar bireyin özgür iradesi ile başlamış ise de, bireyin özerkliği zaman<br />
içinde ortadan kalkmaktadır. Bağımlılığın gelişmesiyle ortadan kalkmaya başlayan özerklik, bireyin daha önce dağarcığında<br />
bulunmayan yeni tür tutum ve davranışlar edinmesine yol açar.<br />
Çocukların bilgisayara bu kadar bağımlı olmasının sebepleri:<br />
• Çocuklar yaşam içerisinde okul, aile, arkadaş vb. problemlerde kaçmak için bilgisayara yönelebilirler. Bilgisayar ve<br />
internet içindeki dünya, gerçeklerden kaçmak için çocuklara ve ergenlere olanak sağlamaktadır.<br />
• Sosyal yaşam içerisinde kendini değersiz hisseden çocuklar bir yere, bir gruba ait olmak, kendilerini ifade<br />
edebilecekleri bir ortama ihtiyaç duyarlar. Sanal gruplar bir anlamda iletişim kurmalarına olanak sağlamaktadır.<br />
• Sanal ortamda olmak istedikleri kişiliğe rahatlıkla bürünebildikleri ve istedikleri gibi iletişim kurabildikleri için<br />
bilgisayara karşı bağımlılık geliştirebilirler.<br />
• Çocukların ve ergenlerin gerçek yaşamlarında elde edemedikleri kazanma, başarılı olma, rekabet edebilme duygularını<br />
sanal ortamda doyurmaya çalışmaları bağımlılığa yol açmaktadır. Bilgisayar kullanımının yarattığı sağlık sorunları:<br />
• Uzun süreli bilgisayar kullanımın neden olduğu sağlık problemleri az çok tüm kullanıcılarda görülmektedir.<br />
• Birçok kişi bilgisayar kullanırken nasıl oturduğunu çoktan unutmuş, gözleri ekrana kilitlenmiş, sırt öne eğilmiş, eller<br />
klavye ya da fare üstünde saatlerini bilgisayar başında geçirmektedir. Bu aşırı bilgisayar kullanımı ve çalışma alışkanlıkları<br />
<strong>son</strong>ucu bazı bedensel bozukluklar ve sorunlar gelişir.<br />
• Bu bozukluk ve sorunlardan belli başlıları şunlardır:<br />
• El Bileği Sendromu: Klavyeyi veya fareyi kullanırken yapılan küçük hareketlerin hastalığa yol açması şaşırtıcı g<br />
• Boyun kaslarında tutulma: Belli bir duruşta uzun süre kalmakla boyun kasları kasılır. Bu durum boyunda, bazen<br />
boyunla beraber başın arka kısımlarında ağrı sertlik ve uyuşmaya yol açar. Çalışırken kişinin stresli olması, monitörün baş<br />
hizasından yukarıda olması, aynı baş duruşunu değiştirmeksiniz uzun süre sürdürmek boyun tutulmasını kolaylaştırır.<br />
• Uyku saatlerinin azalması: Bilgisayar tutkunları, birazdan kalkacağım diyerek gece geç vakte kadar otururlar. Oysa<br />
sabah kalkıp işe gideceklerdir. Bilgisayar tutkunu gecenin geç saatlerine kadar bilgisayar başındadır. Uyku azlığı <strong>son</strong>ucu sürekli<br />
olarak kendini yorgun hisseder, çabuk sinirlenir, konsantrasyon gücü azalmıştır, iş verimi düşer.<br />
• Gözlerde yorulma: Sabit bir noktaya sürekli bakmak gözleri yorar. Gözlerin hareketi göz küresini hareket ettiren 6<br />
değişik kasla sağlanır. Ayrıca gözler yakına ve uzağa baktığında, görüntünün retinaya odaklaşmasını sağlamak için, göz<br />
merceğini bombeleştirip yassılaştıran göz içindeki kaslar çalışır.<br />
• Aile ilişkilerinde aksama: İnternet tutkunu, çocuğuna, arkadaşlarına, eşine vereceği zamanı sanal dünyaya verir. Ev<br />
işlerini ihmal eder. İşinde, okulda bilgisayarla ilgili hayaller kurar. Sanal dünyayı gerçek dünyadaki ilişkilere tercih eder.<br />
Bilgisayar tutkunluğu nedeniyle çevreden eleştiri ve uyarılar alır.<br />
• Verim azlığı ve başarısızlık: İnternet tutkusu nedeniyle mektuplar açılmaz, gazeteler okunmaz, dergiler birikir, günlük<br />
küçük düzenlemeler yapılmaz, ev işleri ihmal edilir. Öğrenci vaktini ders çalışma yerine bilgisayar başında geçirir. Uykusuzluk,<br />
yorgunluk bunlara eklenir, İş ve okul başarısı düşer.<br />
16
FACEBOOK ZAMANI YER<br />
SANAL ALEM<br />
BEYİN YIKAR<br />
TABİ KSLIRSA<br />
SANAL UYUŞTURUCU<br />
FACEBOOK BAĞIMLILIĞI<br />
SANAL ALEM ÇARMIHA<br />
GERER<br />
TEKNOLOJİ KİTABI<br />
ESİR ALIR<br />
FACEBOOK HASTALIĞI<br />
İNTERNETİN SENİ<br />
ESİR ETMESİNE İZİN<br />
VERME<br />
AİLE İLİŞKİLERİ<br />
ZEDELENİR<br />
TUTSAK OLMA ÖZGÜR OL<br />
AİLE KOPUKLUĞU<br />
SANAL<br />
BAĞIMLILIK<br />
BİRBİRİNDEN KOPUK<br />
BİREYLER<br />
İNTERNET HASTALIĞI<br />
GENÇLERİMİZİN YÜZDE<br />
YETMİŞİ SIRT VE KOL AĞRISI<br />
ÇEKMEKTEDİR.<br />
17
En genel anlamıyla kişinin içsel bir uyaranla karşı karşıya kaldığında yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel değişimlerle kendini<br />
gösteren bir uyarılmışlık ve stres durumuna kaygı denir. Burada içsel uyaran kavramın açıklamak gerekirse; aslında kaygı, korkudan<br />
farklı olarak somut olarak var olmayan, tamamen kendi içimizde ihtimaller doğrultusunda zihnimizde geliştirdiğimiz uyaranlara<br />
duyulan bir tepki niteliği taşır.<br />
Sınav Kaygısının Üstesinden Gelmek İçin Öğrencilere Öneriler<br />
- Düşünce ve inançlarınızı sorgulayın: Olumlu düşüncelerin olumlu duyguları beraberin de getirdiği gibi tam tersi olumsuz düşünceler<br />
de kişide olumsuz duygulara yol açar. Aşırı kaygıyı da olumsuz bir duygu olarak ele alırsak bu duygunun arka planında büyük oranda<br />
yanlış olumsuz düşünceler mevcuttur. “Eğer sınavı geçemezsem hayatım mahvolur”, “Eğer sınavda başarısız olursam herkes benle<br />
dalga geçer”, “Başarısız biriyim benden bir halt olmaz” ya da “Bu sınavda kesin başarısız olacağım” gibi doğruluk payı hemen hemen<br />
hiç olmayan düşünceler öğrencilerin zihninden sık sık geçer ve öğrencide aşırı kaygıya neden olur. Bu durumda öğrencinin yapması<br />
gereken etkili yöntem zihninden geçen bu düşünceleri tespit edip bu düşüncelerin ne kadar sağlıklı ya da gerçekçi olduğu hakkında<br />
derinlemesine düşünmektir. Büyük oranda öğrenci sınava, çevreye ve kendi durumuna yönelik geçerliliği olmayan anlam yüklediğini<br />
fark edecektir. Bu tablo karşısında öğrencinin faydasına olan tutum olumsuz düşünceleri daha olumlu hale getirmek olacaktır. Örneğin<br />
“Bu sınavda başarılı olamayacağım” yerine “Bu sınavda başarılı olmak için elimden geleni yapacağım” ya da “Bu sınav hayatta başarılı<br />
olmanın tek yolu” yerine “Bu sınav hayatta başarıya giden yollardan sadece bir tanesi” gibi olaya farklı bir bakış açısı getiren<br />
düşünceleri kendisine hatırlatması etkili olacaktır.<br />
- Vücudunuzu gevşetmeyi öğrenin: Kaygı, stres, korku, öfke gibi olumsuz duygulara maruz kalındığında doğal olarak vücutta bir<br />
gerginlik oluşur, oluşan bu gerginlik hissedilen olumsuz duyguyu daha da arttırdığı gibi içinde bulunulan durumdan çıkmayı engelleyici<br />
bir rol alabilir. Dolayısıyla düzenli egzersiz yapmak ve vücudu gevşetme tekniklerini öğrenmek hem sınava hazırlık döneminde hem de<br />
sınav anında yaşanılan kaygıyı azaltmak için <strong>son</strong> derece etkili yöntemlerdir.<br />
- Diyafram nefesi almayı öğrenin: Doğru nefes alabilmek hem fiziksel hem de ruhsal sağlık için kilit bir önem taşır. Yaşanılan olumsuz<br />
duygu durumlarında insanların fizyolojik ve ruhsal dengeleri bozulur, insan için hayati önem taşıyan nefes almak da böyle durumlarda<br />
normalden farklı çalışır. Bu yanlış bir nefes alma şekli olduğu gibi mevcut olumsuz duyguyu arttıran bir nitelik taşır. Oysa alınan doğru<br />
nefes vücudu tekrar dengeye sokar ve kişide büyük bir rahatlama ve gevşeme duygusunu beraberinde getirir. Doğru nefes vücudun<br />
diyaframından ritmik bir şekilde alınan nefestir. Doğru nefesin nasıl alındığını daha net açıklamak gerekirse; sol elimizi göğsümüzün<br />
üst kısmına, sağ elimizi de göbek deliğimizin üstüne koyduktan <strong>son</strong>ra nefes aldığımızda sağ elimiz daha çok oynuyorsa doğru nefes ya<br />
da diyafram nefesi alıyoruz anlamı taşır, sol elimiz daha çok kalkıp iniyorsa yanlış nefes alıyoruz demektir.<br />
- Planlı ve programlı hareket edin: Plansız ve programsız olmak her işte olduğu gibi sınavlara hazırlık sürecinde de öğrencileri olumsuz<br />
etkileyen bir sorun teşkil eder. Hangi konunun ne zaman ve ne kadar süreyle çalışılacağını belirlemek ve bu duruma mümkün olduğunca<br />
uygun davranmak hazırlık sürecini daha sistematik hale getirdiği gibi öğrencinin kendinden daha emin hareket etmesine olanak sağlar.<br />
Tam tersi plansız ve programsız hareket edildiğinde konular birikir ve öğrenci için içinden çıkılmaz bir hal oluşturabilir, bu durum da<br />
doğal olarak öğrenci üzerinde ekstra bir kaygı ve stresi beraberinde getirir.<br />
- Uykunuza ve beslenmenize dikkat edin: Özellikle sınava hazırlık sürecinde öğrencilerin yaptığı en büyük hatalardan biri de kendilerini<br />
zihinsel ve fiziksel olarak aşırı yıpratmalarıdır. Dershane, okul, etütler ve bireysel çalışmalara ekstra harcanan zihinsel ve fiziksel enerji<br />
kişide dinlenme ve sağlıklı beslenme ihtiyacını arttırıcı bir etki yaratır. Eğer bu ihtiyaçlar öğrenci tarafından giderilmezse bir süre <strong>son</strong>ra<br />
zihin ve beden yorgun düşer. Yorgun bir zihin ve beden kaygıyla baş etmenin önünde bir engel teşkil ettiği gibi mevcut kaygıyı arttırıcı<br />
bir nitelik taşır. Dolayısıyla öğrencinin uykusuna özen göstermesi, yatış ve kalkış saatlerini mümkün olduğunca düzenli tutması, doğal<br />
besinlerden günlük protein, mineral ve vitamin ihtiyaçlarını karşılaması kaygıyla baş etmede oldukça önemli bir rol taşır.<br />
Özellikle vurgulanması gereken bir diğer konu ise şudur; kaygının belli bir seviyede olması kişiyi motive ederek yaşamda daha aktif<br />
bir rol almasını, ortaya çıkabilecek tehlikelere karşı kendini korumasını sağlar, ancak ölçüyü aşan bir kaygı hem bedensel, hem zihinsel<br />
hem de duygusal olarak olumsuz etkiler bırakarak kişinin potansiyelini hayata aktarmasında ciddi bir engel teşkil edebilir.<br />
18
Öğretmenlik zor, sorumluluğu yüksek ve yenilikçi;<br />
ama bir o kadar da güzel, duygulu ve kutsal bir meslektir. Bir<br />
insan öğretmenlikte tattığı duyguları başka hiçbir meslekte<br />
tadamaz. Kim bilir? Belki de bu yüzden küçükken hep<br />
öğretmen olmak istedim. Bunda üzerimde etki eden ve beni<br />
cesaretlendiren öğretmenlerimin rolü büyüktür. Kendimi<br />
okuduğum okullara hep borçlu hissettim ve bir gün mutlaka<br />
borcumu ödeyeceğimi düşündüm. Bugün mesleğimin 10. yılı ve<br />
ben öğrencilik yıllarımın geçtiği, şuan sizlerin okumakta olduğu,<br />
İbni Sina’da 4 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Borcumu bir nebze<br />
de olsa ödediğimi düşünüyorum.<br />
“Eğitim çocuğu sevmekle başlar.” der Mustafa Kemal<br />
Atatürk. Sizleri çok seviyorum çocuklar. Hayatta bir hedefiniz<br />
olsun. Zira “Rotasız gemiye rüzgar yardım etmez.”<br />
Hayatınızda her zaman başarılı olmanız dileklerimle…<br />
Merhaba Sevgili Arkadaşlar,<br />
Bir zamanlar şu an sizlerin yaptığı gibi İbni Sina’nın<br />
bahçesinde koşar, oyunlar oynardık. Ben de sizler gibi<br />
o mahallenin çocuğuyum. Her sokağında ayrı<br />
anılarımın yaşadığı mahallenin.Sınırların içindesınır<br />
tanımadan,umutsuzluğa kapılmadan<br />
,eğlendiğimizmahalemiz.Belki de şu an birçoğunuz<br />
umutsuzdur. Bizim imkanlarımız sınırlı diye<br />
düşünüyorsunuzdur. Önemli olan imkansizligin içinde<br />
başarıyı elde edebilmektir.Zoru başarmaktir. Bunun<br />
tadı tarif edilemez. Hiç bir zaman umudumuzu<br />
yitirmeyelim bizler imkansızlığın içinde zoru başaran<br />
insanlarız.<br />
Ancak umudumuz olduğu sürece…<br />
Sevgili Arkadaşalar,<br />
Ben Mustafa Özdemir.1993 yılında İbni Sina İlkokulu’ndan mezun<br />
oldum. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimimi<br />
tamamlamamın ardından doktor olarak göreve başladım. Şu an<br />
İzmir’de yaşıyorum. Görevime burada devam etmekteyim. Şu an<br />
sizlerin yaşadığı mahalleyi, yani benim çocukluğumun geçtiği<br />
mahalleyi, çok fazla özlüyorum. Şimdi sizlerin oyunlar oynadığı o<br />
bahçede ben arkadaşlarımla top oynardım. O bahçede sıra olurduk.<br />
İmkânlarımız o zaman sizinkilerden çok daha kısıtlıydı. Ama ben<br />
okulumda her şeye rağmen çok mutluydum. Çünkü sınırlı imkânlar<br />
mutluluğun önüne geçemez. Aynı başarınınkine geçemediği gibi. Bunu<br />
nerden mi öğrendim? Öğretmenlerimden…Bu cümleyi hep aklınızda<br />
tutun. Gelecek ile ilgili hayaller kurarken korkmayın. Siz istedikten<br />
<strong>son</strong>ra gerçekleşemeyecek bir şey yoktur. Genç arkadaşlarıma<br />
sevgiler…<br />
Daha yoksul zamanlarda, teknolojik imkânların daha<br />
kısıtlı olduğu bir çağda öğrenci olduk. O günlerle<br />
bugünler arasında önemi hiç değişmeyen ve değerini<br />
hiç yitirmeyen yegâne şeyin kitap olduğunu<br />
söyleyebilirim. Sizinle aynı okulu paylaşmış bir<br />
arkadaşınız olarak benden tek bir tavsiye isteseydiniz<br />
size bol bol kitap okumanızı önerirdim. Kitap okumak,<br />
insanın düşünce dünyasını koca bir evren haline<br />
getiren en basit mucizedir. Barındırdığı bilgilerle<br />
<strong>son</strong>suz en âlim öğretmendir.<br />
19
Şirin mi şirin o okulumun sıcaklığı,hayata attığımız önemli<br />
adımda bana kucak açan o yer ve imkânsızlıklar içinde<br />
yaşadığımız o dönemde tek imkânımızın okumak olduğunu<br />
sürekli bize hatırlatan o küçük ve özel okulum evet şu an<br />
sizlerin okumakta olduğu okulumuzdur beni şu an polis<br />
yapan…<br />
Severek yaptığım mesleğimin her döneminde beni bu<br />
noktalara getiren, hedefime ulaştıran o güzide okulumu ve<br />
öğretmenlerimi asla unutmayacağım. Eğer hedefinizi<br />
belirleyip buna inanmışsanız geriye tek bir şey kalmış<br />
demektir.O da hedefinize ulaşmanız için geçmesi gereken<br />
zaman…<br />
Hepinize sevgilerimi iletiyorum…<br />
Merhaba,<br />
Ben İbrahim ÖZDEMİR. Çevre ve Şehircilik Bakanlığında<br />
Bilgisayar Mühendisi olarak görev yapıyorum. 1992 yılında<br />
İbniSina İlkokulunda eğitim görmeye başladım. İlkokul <strong>son</strong><br />
sınıfta hocalarımın yardımı ve gayretim sayesinde Turhal<br />
Anadolu Lisesi’ni kazandım. Daha <strong>son</strong>ra Sakarya Üniversitesi<br />
Mühendislik Fakültesi’nde üniversite öğrenimimi<br />
tamamladım. Okulda arkadaşları ve öğretmenleri tarafından<br />
sevilen, her zaman saygılı bir öğrenciydim. Başarımın sırrının<br />
bu olduğunu söyleyebilirim. Siz de derslerinize çalışıp saygılı<br />
ve birer öğrenci olursanız, hem çevreniz tarafından sevilen ve<br />
sayılan hem de ulaşmak istediği başarıyı elde edebilen biri<br />
olursunuz. Hepinize iyi çalışmalar diliyorum.<br />
Yarınlarımız, Sevgili Arkadaşlar,<br />
İsmim Erkan ERYILMAZ. Kendimi bildiğim yaştan üniversiteye gidene dek Varvara Mahallesi’nde yaşadım.2004 yılında<br />
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girmeye hak kazandım. Burada eğitimimi tamamladıktan <strong>son</strong>ra İstanbul Barosu bünyesinde<br />
bağımsız avukat olarak yine İstanbul’da çalışmaya başladım. Hala bağımsız avukatlık görevimi sürdürmekteyim.<br />
Sizlerle kıymeti olan bir ortak yönümüz var: Okulumuz. Tek farkı o zamanlar isminin İbni Sina İlkokulu olmasıdır. Evet, şu an<br />
sizlerin oturmakta olduğu o sıralarda bir zamanlar bizler oturuyorduk. Derslerimizde geleceğimizi düşlüyor, teneffüslerimizde<br />
çocukluğun neşeli günlerini arkadaşlarımızla geçiriyorduk. Ne kadar uğraşsam da, tüm zorluklarına rağmen o günlerin ne kadar<br />
muhteşem olduğunu anlatmak pek mümkün değil, bu idrakimin ve kelimelerimin gücünü aşıyor.<br />
Çocukluğuma dair en güzel anılarım, şu an sizin koşuşturduğunuz okulun bahçesinde ve okulun etrafındaki sokaklarda<br />
bulunmaktadır. Kışın, üşüyen ellerimizi ve ayaklarımızı ısıtmak için etrafına toplandığımız sobalarımız, baharda yeşillenen dallarının<br />
gölgesinde oynadığımız ağaçlarımız vardı. Mavi önlüklerimiz, beyaz yakalıklarımız küçük bir dünyamız ancak büyük hayallerimiz vardı.<br />
Değerli arkadaşlar, yazımın başında sizlere hitap ederken “Yarınlarımız” kelimesini seçmem tesadüf değildir. Emin olun<br />
uzak sandığınız yarın, beklediğinizden çok daha hızlı bir şekilde karşınızda duracaktır. Asla bitmeyecek sandığınız okullarınızdan<br />
mezun olacak, <strong>son</strong> bulmayacak dediğiniz sınavları bir bir geçeceksiniz… Zaman, onunla nasıl geçindiğinize bağlı olarak değişen çok<br />
yakın bir dost ya da çok yaman bir düşmandır. Her günümüz, geleceğimize giden ve asla döndüremeyeceğimiz bir trenin vagonları<br />
olarak düşünürsek, ilerde kimsenin boş vagonlarla karşılaşmak istemeyeceğini biliyor gibiyim. O vagonları sevgiyle, bilgiyle, azimle ve<br />
güzel ahlakla doldurmak gibisi yoktur. Bu yolda verilen çaba sizi her istediğiniz güzel hedefe kolaylıkla ulaştıracaktır.<br />
Sizlerle bu satırlarda tanışma fırsatı bulmuş olmayı kendim için çok büyük bir mutluluk sayıyorum. Bu imkânı bizlere<br />
sağlayan benim sınıf arkadaşım, sizlerin öğretmeni olan Canan Sünbül’ e çok teşekkür ediyorum. Aynı mutluluğu paylaştığımızı<br />
umuyor, günün birinde hepinizin gözlerinin içine bakarak sohbet etmeyi gönülden diliyorum.<br />
Sonsuz sevgi ve saygılarımla<br />
20
DÜNYA’ YI DÜZELTMEK<br />
Selim Bey, bir haftanın yorgunluğundan <strong>son</strong>ra Pazar sabahı katlığında keyifle eline gazetesini<br />
aldı.Bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal ediyordu. Tam bunları düşünürken<br />
oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu. İki gün önce oğluna söz vermişti;<br />
onu bu hafta <strong>son</strong>u parka götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane<br />
uydurması gerekiyordu Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne<br />
ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı:<br />
-Eğer bu haritayı düzeltebilirsen beni parka götüreceğim! dedi. Sonra düşündü ve içinden “Oh<br />
be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar<br />
düzeltemez!” diyerek oğlunun başından atmanın yolunu bulduğu içi biraz daha gururlu bir<br />
şekilde koltuğu yayıldı.<br />
Aradan on dakika geçtikten <strong>son</strong>ra oğlu yanına koşarak geldi:<br />
-Babacığım, haritayı düzeltim. Artık parka gidebiliriz! dedi.<br />
Selim Bey önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu<br />
nasıl yaptığını sordu.<br />
Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı:<br />
-Bana verdiğin haritanınarkasında bir insan resmi vardı.İnsanı düzelttiği zaman dünya<br />
kendiliğinden düzeldi!<br />
21
YOLUN ORTASINDAKİ KAYA<br />
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de neler<br />
olacağını görmek için pencereye oturmuştu<br />
Sabahtan oğlene kadar ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer<br />
geldiler ve hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi.<br />
Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyor.<br />
Daha <strong>son</strong>ra Saraya meyve ve sebze getiren bir köylü çıkageldi.<br />
Sırtında taşıdığı küfeyi yere indirerek iki eli ile kayaya sarıldı. Ikına sıkına itmeye başladı.<br />
Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekmeyi başardı.<br />
Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı..<br />
Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde..<br />
“Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir” diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında<br />
olmadığı bir ders almıştı.<br />
“Her engel, yaşam koşullarınızı iyileştirmenizi sağlayacak bir fırsattır..”<br />
22
ÖĞRENCİ ÇİZİMLERİ<br />
23
Bu Yıl Okulumuzda Gerçekleşen Demokrasi Meclisi<br />
Okul Başkanlığı Seçimlerinde En Çok Oyu Alarak<br />
Okul Temsilciliğine Hak Kazanan 8/A Sınıfı<br />
Öğrencilerinden Berfin Ada Su Bolat’ı Tebrik Ederiz.<br />
Saygıdeğer Öğretmenlerim,<br />
Sevgili Arkadaşlar,<br />
Ahlaki değerlerin yanı sıra kültürüne önem veren, milli ve manevi hassasiyetlerini unutmayan bir nesil için eğitim<br />
hayatının büyük bir önemi vardır.Öğrenci arkadaşlarıma bu konuda destek sağlayabilmek amacıyla okul<br />
temsilciliğine adaylığımı koydum ve kazandım.<br />
Okulumuz ile ilgili çalışmalar yaparken gerek öğretmenlerimle gerekse sınıf temsilcileri ile istişare de<br />
bulunuyorum.Bu şekilde daha faydalı <strong>son</strong>uçlara varıyoruz.Hepimizin de amaçladığı gibi ilk hedefimiz okulumuzdaki<br />
öğrencilere daha iyi bir eğitim ortamı sunmak ve okulumuzu en iyi şekilde temsil etmektir.<br />
Okulumuza ait kütüphanemiz ve oyun sahalarımız var. Öğretmen ve öğrencilerimiz gibi velilerimiz ve çevredeki<br />
insanlar da bunlardan faydalanabiliyor.<br />
Okulumuz olarak çeşitli turnuvalar,eğlenceli aktiviteler,piknikler ve geziler yapıp öğrencilerimizin neşesini ve<br />
özgüvenini artırmaya çalışıyoruz.Bende okul temsilcisi olarak üzerime düşen görevi yapmakta sorumluyum.<br />
Beni bu göreve layık gören öğretmenlerime ve arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.Ve eğer başarmayı istersek<br />
çaba göstermemiz gerektiğini hatırlatıyor ve sözlerime <strong>son</strong> veriyorum.<br />
24
25
EVDE EĞİTİM ÖĞRENCİMİZ EFE…<br />
VELİ ZİYARETLERİMİZ<br />
OKULUMUZDA SONBAHAR<br />
26
OKULUMUZDAKİ ETKİNLİKLER<br />
Bu Yıl 18 Mart’ ta Çanakkale Ruhunu Daha İyi Hissettirebilmek İçin Öğrencilerimize Hoşaf Dağıtıldı.<br />
Okulumuzda “Beşkardeşler Projesi” Kapsamında Belirlenen Kitaplar Öğrenci Gruplarımız Tarafından Okunup<br />
Tartışılıyor.<br />
Okulumuzda Her Sabah Öğrencilerimize Egzersiz Yaptırılıyor<br />
Okulumuz Öğrencileri Sinema İle Buluştu<br />
ömk<br />
27
KOMİK SORULAR<br />
1-Bir elma diskoya ne için gider?<br />
(Kurtlarını dökmek için)<br />
2-Bir kız kitap okurken ölmüş. Niçin?<br />
SÖZCÜK AVI<br />
Aşağıdaki ku1-tucukların üzerinde karışık<br />
olarak verilen harfleri doğru bir şekilde<br />
sıralayarak doğru kelimeleri bulalım.<br />
(Çünkü satır başına gelmiş)<br />
3-Çocuklar hangi ilimizi sevmez?<br />
(Tokat)<br />
4-Sürahi bardağa ne demiş?<br />
(Sen olmasaydın içimi kime dökerdim<br />
demiş)<br />
5-Büyük su küçük suya ne demiş?<br />
(Sucuk)<br />
6-Erkek kuşa ne denir?<br />
(Baykuş)<br />
7-Hangi kalemle yazı yazılmaz?<br />
(Kontrol Kalemi ile)<br />
8-Kırmızı giyen adama ne denir?<br />
(Albay)<br />
9-Metal mıknatısa ne demiş?<br />
(Çok çekicisin demiş)<br />
10-Arı hangi kovana bal yapmaz?<br />
(Yelkovana)<br />
1-<br />
2-<br />
3-<br />
4-<br />
5-<br />
6-<br />
N A E N<br />
M Ç A<br />
L B E Ö M<br />
A R M K A<br />
P İ T K A<br />
O K Ç U C<br />
7-<br />
K Ü G L Z Ö<br />
28