ATATURK
Sie wollen auch ein ePaper? Erhöhen Sie die Reichweite Ihrer Titel.
YUMPU macht aus Druck-PDFs automatisch weboptimierte ePaper, die Google liebt.
<strong>ATATURK</strong>
Eine amerikanische Journalistin, Atatürk: ‚‘ Wie Sie in Ihrem Unternehmen<br />
erfolgreich sein? ‚‘ Er fragte und hatte geantwortet: ‚‘ Ich denke nicht, wie<br />
ein erfolgreiches Unternehmen zu sein. Es tut, was es verhindert, ich denke<br />
schon. Habe ich die Hindernisse zu beseitigen, hat die Arbeit bereits fahr<br />
selbst. ‚‘
Bir Amerikalı kadın gazeteci, Atatürk'e:<br />
''İşlerinizde nasıl başarılı oluyorsunuz ? '' diye sormuş ve şu cevabı almıştı:<br />
''Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işe neler engel olur,<br />
diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı, iş zaten kendi kendine<br />
yürür.''
• Salihan Bozoklar erzählt: Einen Tag gingen wir in ein<br />
Bauernhaus in der Nähe von Cankaya. Wir haben die Hütte, ein<br />
alter Bauer trat und seine Frau saßen. Sie bieten uns Kaffee<br />
trinken. Atatürk, sagte er mir, um die Dorfbewohner zu<br />
sprechen. Ich fragte meines ersten Gedanken bärtiger Bauer,<br />
den Auftrag zu gehorchen: ‚‘ Kennen Sie Gazi Mustafa Kemal?<br />
‚‘ Der alte Mann sah mich spöttisch an dass ich unsinnig Frage<br />
gefragt: ‚‘Ist jemand kennt ihn nicht?‘ Er sagte und füghte<br />
hinzu: ‚‘ ich habe nicht gesehen, aber er macht jede Woche<br />
Haci Bayram Veli Moschee Freitagsgebet beten. Er hatte Bärte<br />
bis zur Bauch. Er hatte ein strahlendes Gesicht wie ein Engel<br />
hat, wie ein alter heiliger Prophet! ‚‘ Ich versuchte, nicht zu<br />
lachen und Atatürk’s bartlos und junges Gesicht geschaut.<br />
Atatürk, hat seine Augenbrauen aufgehoben und mir ihn<br />
vorstellen befohlen. Wenn wir sind rausgegangen lachte er: ‚‘<br />
Es gibt, sollte er es wissen. Vielleicht er trauern wenn die<br />
Wahrheit erfahren. Der netten bärtigen Mann in seinem Traum<br />
töten ist unnötig.‘
• Salih Bozok anlatıyor:<br />
• Bir gün Çankaya civarında bir köylü evine gitmiştik. Girdiğimiz<br />
kulübede, ihtiyar bir köylü ile karısı oturuyordu. Bize ikram ettikleri<br />
kahveleri içerken Atatürk, köylü ile konuşmamı söyledi. Ben bu emre<br />
itaat için ak sakallı köylüye ilk aklıma gelen suali sordum:<br />
• ''Gazi'yi tanırmısın baba ?'' İhtiyar beni, saçma sapan bir sual<br />
sormuşum gibi alaycı bir şekilde süzdü:<br />
• ''Gazi'yi tanımayan mı var ?'' dedi ve ilave etti: ''Ben görmedim ama<br />
her hafta Hacı Bayram Veli Camii'nde Cuma Namazı kılarmış. Ta<br />
göbeğine kadar sakalları varmış. Melek gibi nurlu yüzü, Peygamber<br />
gibi mübarek bir ihtiyarmış!''<br />
• Gülmemi güç tutarak, Atatürk'ün sakalsız ve genç yüzüne baktım.O,<br />
kaşlarını kaldırarak kendini tanıtmamamı emretti. Dışarı çıktığımız<br />
zaman da güldü ve:<br />
• ''Varsın, o da öyle bilsin. Hakikati öğrenmek belki biçarenin hayalini<br />
yıkar, onun hayalindeki şirin sakallıyı öldürüp sevgisini kaybetmekte<br />
ne mana var? ''
• Englisch König VIII. Edward, als er kam Atatürk Istanbul Atatürk gab<br />
sich einen Abend Fest zu besuchen. Vor dem Bankett: „Für mich,<br />
was im Palast Bankett in England geschieht so, einen Koch oder<br />
jemanden finden, den er kennt ...“, sagte er. Und schließlich vom<br />
Tisch zu lernen, eine Person, die das Ritual Tisch weiß, hat es so in<br />
Ordnung ... er sitzt am Tisch am Abend der König erfreut sich<br />
vorzustellen, sich selbst zum König in seinem Palast. In Bezug auf<br />
Atatürk: „Wir gratulieren und Ihnen danken. Ich dachte, mich in<br />
England „, berichtete er, die Zufriedenheit zu sagen. Abendessen<br />
waren immer in dem türkischen Kellner zu dienen. Eines dieser<br />
spannenden, getrommelt Platten plötzlich in einen großen Platz in<br />
der Hand. Das Essen wurde auf dem Teppich verteilt. Die Gäste<br />
haben aus Verlegenheit erröten. Aber Atatürk zum König zurück:<br />
„Ich habe alles auf diese Nation gelehrt, aber ich kann nicht<br />
Unterwürfigkeit lehren“, sagte er. All diese Mahlzeiten waren<br />
erstaunt zu Atatürks Intelligenz. Atatürk Kellner „weiterhin dienen“<br />
auch den Befehl gab
• Atatürk’ün Nüfus kâğıdında yalnızca doğum yılı yazılıdır. Ne gün ne<br />
de ay belirtilmemiştir. Oysa, annesinin daima okuduğu Mushaf’ın<br />
kenarında doğum günü ve saati yazılı imiş. Bunu Ankara<br />
Belediyesinden bir gün kendisine, nüfus kâğıdı almaya hazırlanırken<br />
hatırlattılar.<br />
• - Yıl yetişir, dedi. Yoksa bir gün gelir doğum günümü kutlamaya<br />
kalkarlar. Sonra padişahlara benzerim.<br />
• Bir gün İngiltere Kralı VIII. Edward, Batılılarda âdet olduğu üzere<br />
Atatürk’e doğum gününde samimi bir telgraf çekerek bir armağan<br />
göndermek istemiş, Ankara’daki büyük elçileri aracılığıyla 10 Kasım<br />
1936 günü Atatürk’ün doğum tarihini sordurtmuş, Atatürk de bir<br />
yerde yazılı olmadığı için doğum tarihini kesinlikle bilmediğini<br />
belirtmiş ve şöyle demiş:<br />
• “Anam bana bir bahar ayında dünyaya geldiğimi, doğduğum gün<br />
ağaçlarda çiçekler bulunduğunu söylerdi. Ben zaten 39 yaşımdan<br />
beri, yani Samsunâ çıktığım günden beri doğum tarihim olarak 19<br />
Mayıs gününü kabul ediyorum. Kral hazretlerine doğum tarihimi 19<br />
Mayıs 1881 olarak bildirsinler.”<br />
• Cumhurbaşkanlığı Umumi Kâtiplerinden Dışişleri Bakanlığı<br />
aracılığıyla İngiltere Ankara Büyükelçiliği’ne 12 Kasım 1936 günü<br />
Atatürk’ün doğum tarihi 19 Mayıs 1981 olarak bildirilmiştir.
• Englisch König VIII. Edward, als er kam Atatürk Istanbul Atatürk<br />
gab sich einen Abend Fest zu besuchen. Vor dem Bankett: „Für<br />
mich, was im Palast Bankett in England geschieht so, einen<br />
Koch oder jemanden finden, den er kennt ...“, sagte er. Und<br />
schließlich vom Tisch zu lernen, eine Person, die das Ritual<br />
Tisch weiß, hat es so in Ordnung ... er sitzt am Tisch am Abend<br />
der König erfreut sich vorzustellen, sich selbst zum König in<br />
seinem Palast. In Bezug auf Atatürk: „Wir gratulieren und Ihnen<br />
danken. Ich dachte, mich in England „, berichtete er, die<br />
Zufriedenheit zu sagen. Abendessen waren immer in dem<br />
türkischen Kellner zu dienen. Eines dieser spannenden,<br />
getrommelt Platten plötzlich in einen großen Platz in der Hand.<br />
Das Essen wurde auf dem Teppich verteilt. Die Gäste haben<br />
aus Verlegenheit erröten. Aber Atatürk zum König zurück: „Ich<br />
habe alles auf diese Nation gelehrt, aber ich kann nicht<br />
Unterwürfigkeit lehren“, sagte er. All diese Mahlzeiten waren<br />
erstaunt zu Atatürks Intelligenz. Atatürk Kellner „weiterhin<br />
dienen“ auch den Befehl gab. (Enver Bahram Şapolyo)
• İngiliz kralı VIII. Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman,<br />
Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce:<br />
• “Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen<br />
birisini yahut bir aşçı bulunuz!...” dedi.<br />
• Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o<br />
şekilde düzene koydular... Akşam kral sofraya oturunca kendisini<br />
kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:<br />
• “Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim”<br />
diyerek memnuniyetini bildirdi.<br />
• Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi<br />
heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere<br />
yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından<br />
kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a dönerek:<br />
• “Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim!” dedi.<br />
Bütün sofradakiler Atatürk’ün zekasına hayran oldular. Atatürk<br />
garsona da “vazifene devam et” emrini verdi. (Enver Behram<br />
Şapolyo)
• König Edward, wenn es um istanbul, auf einer<br />
Motoryacht fahren vom Dolmabahçe Palace vertäut.<br />
Atatürk erwartet ihn in das Dock. Weil Meer wellig, König<br />
tausend Motoren, kommen nach oben und unten<br />
ständig. Kaiser in einer Reihe, die auf dem Wasser<br />
gehen wollen, bestäubt Hände den Boden berühren. Es<br />
hat sich gezeigt, dass die Hand von Atatürk in erstreckt,<br />
wobei der König auch vor wischt sich die Hände die<br />
Erweiterung löschen möchten. Aber Atatürk sofort<br />
aktiviert und: ‚Boden Mein Land ist sauber, es ist nicht<br />
deine Hand verschmutzen.‘ ‚Aus dem Dock, sagen die<br />
König die Hände halten.
• Kral Edward İstanbu'a geldiği zaman, yatından bir motora binerek<br />
Dolmabahçe Sarayı'na yanaşır. Atatürk de rıhtımda onu<br />
beklemektedir. Deniz dalgalı olduğundan, kralın bindiği motor,<br />
sürekli inip çıkmaktadır. İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada,<br />
eli yere değerek tozlanır.<br />
• O sırada Atatürk elini uzatmış bulunduğundan, kral da ona elini<br />
uzatmadan önce mendiline silmek ister. Ama Atatürk hemen devreye<br />
girer ve:<br />
• ''Yurdumun toprağı temizdir, o elinizi kirletmez.'' diyerek kralı<br />
elinden tutup rıhtıma çıkarır.
ALMANCA PROJE ÖDEVİ<br />
• vorbereiten : Neşe Seray Pulı 11E 898