08.05.2020 Views

Ekonomi dergisi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

23 Ekim 1929 Çarşamba günü, New York

Borsası’nda hisse senedi fiyatları hiçbir

uyarı vermeden aniden düştü. Yatırımcılar

şaşkındı. Çünkü son beş yıldır borsa

sadece yükseltmişti. Bir saat içinde,

sarsıcı bir şekilde 2,5 milyon hisse senedi

satıldı. Bu sarmak düşüş ertesi gün de

devam etti. 24 Ekim’de hisse senedi

ticareti yapanlarda bir şeylerin değişmiş

olabileceği duygusu hakimdi. Ama aniden

tüm alıcılar yok olmuştu. İnsanlar hisse

senedi satmak istiyorlardı ama satın

alacak kimseyi bulamıyorlardı.

Hisse senedi fiyatları 2 dolar, 4 dolar, 10

dolar düşmeye başladı. “DEHŞET VERİCİYDİ”

New York menkul Değerler Borsası’nda

soluksuzluk ve feryat hakimdi. İnsanlar bu

olay karşısında serseme dönmüş ve dehşete

kapılmıştı. Binlerce insan hep birlikte

borsanın önünde toplanmaya başladı. 10.000

kişi Broadway’den East River’a kadar tüm

sokakları doldurdular. Borsa binasının

etrafında, heykelin etrafında, merdivenlerin

üstünde çok büyük bir kalabalık toplandı.

İçerisen çıkan birinden herhangi bir haber

alabileceklerini umuyordu. Bekleyen

binlerce kişiden pek azı açıklamak üzere

olan felaketin boyutunu kavrayabilmişti.

Hiçkimse büyük bir mali felaketin, beş

gün içinde Amerika’nın refah

kaynaklarını yok edeceğini tahmin

edemezdi. Ancak bu krizi tetikleyen

nedeni anlamak için 10 yıl geri gitmemiz

gerekiyor. 1919 yılında ABD, 1. Dünya

Savaşı’ndan zaferle çıkmıştı. Savaş

İngiltere’yi ve Avrupalı müttefiklerini

mali açıdan tüketmişti ama Amerika’nın

ekonomisi gelişiyordu.

1920’lerde günlük yaşam değişti. Elektriğin

kullanılmaya başlaması Amerika’yı değiştirdi.

Yeni teknolojiler ortaya çıktı; uçaklar,

radyolar... Başlangıçta lüks kabul edilen ev

eşyaları artık sıradan ihtiyaç haline gelmişti.

Otomotiv endüstrisinde de patlama yaşandı

Sonsuz bir refah devri başlamış gibi

görünüyordu. Ayrıca insanları pahalı eşyalar

satın almaya teşvik etmeleri için taksitle

satışlarda söz konusu olmaya başlamıştı. Tüm

düşünce tarzı şuydu: Biz yeni bir ekonomik

çağın başındayız ve her onurlu Amerikalının

zengin olmaya hakkı vardır. Amerikalılar daha

da zengin olmak için yeni yollar arıyorlardı.

Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, Amerikan

hükümeti savaşın faturasını ödemek için

“Özgürlük Tahvilleri” olarak da bilinen

tahvilleri satıyordu. Bu halktan borç para

almanın bir yoluydu. Özgürlük tahvilleri

birçok insanın ilk kez güvenli bir şekilde

yatırımcı olmasına neden oldu. Özgürlük

tahvilleri bir yatırım kültürü yaratmıştı.

Sıradan insanlar bile tahvil alım satımı

yapabiliyorlardı. Artık bu yeni yatırım

kültüründen çıkar sağlayabileceğini düşünen

başka bir insan topluluğu vardı. Wall Street

bankacıları. Amerika’nın finans merkezi olan

Wall Street, yıllardan beri genel halka kapalı

bir çevrede, birbiriyle iş yapan bir grup seçkin

bankacıdan oluşuyordu. Ama bir adam finans

dünyasının çehresini değiştirecek bir fırsat

gördü. National City Bank’ın başkanı Charles

Mitchell... Piyasada kârlı bir boşluk fark etti

ve Mitchell dediki: “Elimizde yatırım yapan

bir halk var. Tüm yapmamız gereken şey

şirket tahvilleri, hisse senedi gibi diğer

ürünleri de pazarlamak ve halka bunların

hatrı sayılır yatırımlar olduğunu söylemek.”

New York Borsası’nda adı geçen özel

şirketlerinde sermayesini artırmak için halkı

hisse senedi satın almaya teşvik etmek istedi,

böylece onlar da bu süreçte kâr elde

edebilirlerdi. Fikir büyük rağbet gördü ve bu

yeni kârlı pazarı sömürmek için Mitchell ülke

genelinde aracı şirketler kurdu. 1920’lerin

ortalarında 3 milyon civarında Amerikalı

borsadaydı ve Wall Street, halkın hayal

gücüne hakim olmuştu. 1928 yılında, sadece

12 ay içinde, borsa yaklaşık %50 yükseldi ve

hisse senetleri yükselmeye devam etti.

1920’ lerin borsası ne dürüst, ne de

demokratik değildi. Büyük bir kumarhaneydi

ve profesyonel spekülatörler tarafından hile

ile yönetiliyordu. Küçük yatırımcılar tüm

tasarruflarını kumara yatırdılar ama

karşılarına yığılmış olan eşitsizliği fark

etmede başarısız oldular.

1929’ larda seçkin ve çok saygın bir bankacı

olan Paul Warkburg, Wall Street,

aristokrasisini bir kenara atıp hiç de iç açıcı

olmayan bir uyarıda bulundu : “Eğer bu

dizginlenmemiş spekülasyon çılgınlığının

daha da ileri gitmesine izin verilirse nihai

çöküşür tüm ülkeyi saran bir bunalıma yol

açacağı kesindir.” Warburg’ un öngörüsüne

kimse kulak asmadı. 1929’ un Mayıs ve Eylül

ayları arasında 60 yeni şirket New York

Borsası’na girdi ve piyasaya 100 milyondan

dazla hisse senedi sürüldü ve yatırım coşkusu

körüklendi. Bazı profesyonel spekülatörler

piyasanın aşırı ısındığını hissettiler. En zeki

olanı, o yaz borsadan çekildi. 23 EKİM 1929

ÇARŞAMBA... Ani güven kaybını neyin

tetiklediğini kimse bilmiyor.

23 Ekim Çarşamba günü oldu ve bitti. Ama

ortada hiçbir şey yokken otomobil

hisselerindeki keskin düşüş, hummalı bir

akşam pazarı mantığında alışverişi tahrik

etti. Aniden milyonlarca hisse senedi satıldı.

Ertesi gün 1929 un büyük krizi başladı.

24 EKİM 1928, KARA

PERŞEMBE

çoğu kez krizin başlangıcı olarak kabul edilir.

Gerçekten pek çok insanı korkutan muazzam

bir düşüş vardı Borsanın sürekli düştüğünü

gören insanlar paniğe kapıldılar. Haberlerin

umutsuzluğu binlerce insanı borsanın dışına

topladı. Korkunç bir kalabalık, gaddar bir

ifade ve sabit bakışlarla bekliyordu. Hepsi de

batmış adamlardı.

Bankacılar mevcut mali erimeyi gidermek

için bir şeyler yapmaları gerektiğini

biliyorlardı. Kalabalık yoğun ve gürültülü bir

şekilde büyüdü. Birden ortasında bir girdap

düştü. Gömlekli bir adam, Morga’nın ofisine

doğru gitmeye çalışıyorlardı. O National City

Bank’ın yönetim başlanı Charles E. Mitchell’

di. Morgan’ın ofislerinin bulunduğu binaya

kadar gitmeyi başardı. Ve kısa bir süre sonra

oraya neden gittiğini öğrendik.

13

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!