28 ŞUBAT SÜRECİNDE +’NIN MÜCADELESİ 28 Şubatçılar Yeni Asya’yı gazete toplatma, kapatma, yazarlarını da TCK’nın 312., 151. maddelerini kullanarak susturmaya çalıştı. Ama Yeni Asya ve yazarları yine de doğruları haykırmaktan vazgeçmedi. Hiç bir baskıya boğun eğmedi. Daima “hakikatin gür sesi” oldu. + 6 21 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE
O DÖNEMDE “irtica” ile suçlanarak hedefe konulan ve susturulmak istenen yayın organlarının başında Yeni Asya vardı. Risale-i Nur’dan aldığı ölçülerle ortaya koyduğu “kendisine has” yayın çizgisini 28 şubat sürecinde büyük bir dikkat ve hassasiyetle devam ettiren Yeni Asya, haksızlıklara her zaman olduğu gibi yine kararlı bir şekilde karşı çıktı. Son dönemde 4+4+4 teklifi ile düzeltilmeye çalışılan kesintisiz zorunlu eğitim dayatmasına itiraz etti. “HERKESİ HİZAYA GETİRDİK, BİR TEK YENİ ASYA’YA BOYUN EĞDİREMEDİK” BAşÖRTÜSÜ yasağına karşı manşetleri, köşe ve dizi yazılarıyla yoğun ve kararlı bir mücadele verdi. Peş peşe açtığı kampanyalarla, yasağa karşı mücadele azmini diri tutmaya çalıştı. Bu yayınlarından dolayı DGM savcılarının talebiyle defalarca toplatıldı ve hakkında birçok dâvâ açıldı. Hele 17 Ağustos depreminden sonra, bu dehşetli afeti manevî boyutlarıyla tahlil edip 28 Şubat kaynaklı haksızlıklarla irtibatlandıran yazı ve yorumlarımız, Yeni Asya’nın tam anlamıyla hedef haline getirilmesini netice verdi. Mehmet Kutlular “Deprem İlâhî ikazdır” dediği için DGM tarafından hapse mahkûm edildi ve 276 gün cezaevinde tutuldu. Yine bu mânâdaki yorumları sebebiyle, bu mahkemelerde yargılanmayan ve mahkûm edilmeyen yazarımız neredeyse kalmadı. Açılan bu dâvâlarda Yeni Asya mensupları hakkında kaba bir hesapla toplam 7000 güne (221 ay veya 18.5 yıla) yakın hapis cezalarına hükmedildi. Ama bir kısmının infazı için erteleme kararı verildiğinden, bir kısmı da ilgili kanunda daha sonra yapılan değişiklikler sebebiyle, Kutlular’a verilen dışındaki cezalar uygulanamadı. Bu toplu cezalar dış dünyada da yankılandı. AB’nin ilerleme ve ABD Dışişleri Bakanlığının insan hakları raporlarına girdi. Yeni Asya’nın o dönemdeki önemli hizmet ve başarılarından biri de, 28 Şubat iradesinin hazırladığı “irtica kanunları”na karşı yürüttüğü kararlı mücadele idi. Devlette “irtica” ile suçlanan kadroların tasfiye edilmesi başta olmak üzere, antidemokratik ve hukuk dışı düzenlemeler içeren yasa paketleri ne zaman gündeme getirildiyse, Yeni Asya her defasında işbaşındaki hükümetlerin, başbakanların ve bakanların, parti yönetimlerinin, ilgili Meclis komisyonlarının telefon ve faks numaralarını yayınlayarak, okuyucularını demokratik tepkilerini iletmeye çağırdı. Böylece, bu kampanyalarla harekete geçirilen kamuoyu duyarlılığı, söz konusu paketlerin yasalaşmasını engelleyen bir set oluşturdu. Başörtüsü meselesinde de Yeni Asya’nın ortaya koyduğu kararlılığın kitlelere mal olması, tavizkâr fetvalar ve haklı iken haksız duruma düşüren radikal eylemlerle engellenmemiş olsaydı, sıkıntı bu noktalara varmazdı. Yeni Asya’nın tamamen meşru zeminde ve hukuk çerçevesinde kalarak verdiği müsbet ve kararlı mücadele, kapalı kapılar ardında yapılan değerlendirmelerde, 28 Şubat’ın sivri isimlerinden birine “Herkesi hizaya getirdik, bir tek Yeni Asya’ya boyun eğdiremedik” dedirtti. Şimdi gelinen nokta, mücadelesini verdiği her alanda Yeni Asya’nın haklılığını tarih ve millet önünde yine teyid ediyor. Buna karşılık, o zaman güç ve iktidarı ellerinde tutuyor olmalarına güvenerek her kademede Yeni Asya’yı hedefe koyanlar ise, belki de hiç beklemedikleri yerlerden gelen kader silleleriyle çok ağır tokatlar yediler. Ve yaptıkları ya da alet oldukları zulümlerin cezasını daha bu dünyada iken çekmeye başladılar. Bunun bizzat müşahede ettiğimiz pek çok ibretli örneği var. Kendileri başta olmak üzere, bilen biliyor... 21 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE 7 +