kefalet akdiyle aval arasındaki fark ve benzerlikler
kefalet akdiyle aval arasındaki fark ve benzerlikler
kefalet akdiyle aval arasındaki fark ve benzerlikler
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
450<br />
JALE GÜRAL<br />
senede vazedilmesi ile hüküm ifade eder (42). Avalin sonradan taayyün<br />
edecek bir şahıs lehine <strong>ve</strong>rilmesi kambiyo hukukundaki imzalanın istiklali<br />
prensibine muhalif düşmezmi? zannetmiyoruz, çünki bu prensip ancak<br />
kambiyo taahhütlerinden doğan borçların mevcudiyetleri halinde on<br />
larm yekdiğerinden müstakil olduklarını kabul eder. Halbuki daha henüz<br />
ortada <strong>aval</strong> ile temin edilecek bir kambiyo taahhüdünün mevcut olmaması<br />
halinde tabiidirki istiklâlden bahsedilemez (43). Bu bakımdan<br />
<strong>aval</strong>in <strong>kefalet</strong>e yaklaştığı görülür, çünkü <strong>kefalet</strong> akidi de isim tasrih edilmeden<br />
<strong>ve</strong> sonradan tayin olunacak bir şahıs lehine yapılacağı gibi<br />
(44) müstakbel <strong>ve</strong> şarta bağlı bir borç hakkında da cereyan eder. Yeterki<br />
<strong>kefalet</strong>ten doğan hakkın dermeyanı sırasında bu borçlar muteber bir<br />
surette mevcut olsunlar. Zateın bu hususta BK. 485/11. de sarih hükümde<br />
mevcuttur.<br />
Aval <strong>ve</strong>renin taahhüdünü şarta tabi tutup tutamıyacağı hususu<br />
ihtilaflıdır. L. Caen <strong>aval</strong> <strong>ve</strong>renin taahhüdünü şarta tabi tutabileceğini<br />
<strong>ve</strong> bunu meselâ yalnız muhatabın kabulüne hasredebileceği kanaatindedir<br />
(45). Aksini müdafaa edenlerin görüşü bize kambiyo hukukunun<br />
mahiyetine daha uygun görünmektedir. Hakikaten kıymetli evrakta tecessüm<br />
ettiren hakkın senetten açık <strong>ve</strong> vazıh surette anlaşılması lâzımdır,<br />
halbuki <strong>aval</strong> <strong>ve</strong>renin taahhüdünü bir kayıt <strong>ve</strong> şarta tabi tutması ondan<br />
bu vasfı kaldırır. Vivahte mütevassıt bir noktayı nazar ileri sürerek<br />
<strong>aval</strong> <strong>ve</strong>renin mesuliyetini sadece ticari senetteki meblağ bakımından tahdit<br />
edebileceğini kabul eder (.46).<br />
Ticarî senette gösterilen borcun <strong>kefalet</strong>te olduğu gibi kısmen <strong>aval</strong><br />
ile temin edilip edilemiyeceği de ayrı bir problem teşkil eder. Bunun lehinde<br />
olarak denilebilirki ticaretin serbest gelişebilmesi için tarafların<br />
rızalarına tam bir serbesti <strong>ve</strong>rmek <strong>ve</strong> kolaylık göstermek lâzımdır. Hilafı<br />
şartedilmiş olmadıkça <strong>aval</strong> <strong>ve</strong>ren üzerine aldığı taahhüdün sahasını<br />
tahdit edebilmesidir (47). Nitekim Cenevre yeknesak kanununun 30 uncu<br />
maddesile bu husus kabul edilmiş <strong>ve</strong> fransız Ticaret kanunu ile; madde<br />
130/1; İsviçre borçlar kanunu 1020/1 içine de girmiştir. Halbuki<br />
eski Fransız ticaret kanunu ile, madde 141, Lahey yeknesak kanununda<br />
bu kabul edilmemekte idi. Bizim Ticaret kanunumuzda bu hususta bir<br />
(42) Vivante: Cilt 3. Sa. 457.<br />
(43) Vwanta: ilbid.<br />
(44) şMartin: Sa. 819.<br />
(45) Cilt 4 sa. 242.<br />
(46) age. Sa. 555.<br />
(47) Cenevre kongresinde ileri 1 sürüten fikirlerden: Sevig C. III. Sa: 784.<br />
"T İM Mi . ılı i.ltllM*! Mlpm»"t;|W < ı < M-H ı-ıf > n |