21.09.2013 Views

insan hakları avrupa mahkemesi kararları

insan hakları avrupa mahkemesi kararları

insan hakları avrupa mahkemesi kararları

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>insan</strong> <strong>hakları</strong> İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI<br />

İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ<br />

KARARLARI<br />

TAVLI / TÜRKİYE DAVASI<br />

(Başvuru No.11449/02)<br />

KARAR<br />

STRASBOURG<br />

9 Kasım 2006<br />

KESİNLEŞME<br />

09.02.2007<br />

Çev.: İsmail KAVAK *<br />

Elif SOYKAN *<br />

Bu nüsha Mahkeme Kurallarının 81. maddesi uyarınca 25 Ocak<br />

2007 tarihinde düzenlenmiştir<br />

Bu karar Sözleşme’nin 44/2. maddesinde düzenlenen koşullarda<br />

kesinleşecektir. Yazınsal düzeltmelere tabi tutulabilir.<br />

* Av., İzmir Barosu, İzmir Barosu Mesleki İngilizce Çalışma Grubu üyeleri. (“İzmir<br />

Barosu Mesleki İngilizce Çalışma Grubu (İBMİÇG)”, 2 Şubat 2009 tarihinden itibaren<br />

İzmir Barosu tarafından düzenlenen “Mesleki İngilizce” kursuna eğitmen ve öğrenci<br />

olarak katılan Av. Serkan Cengiz, Av. Ata Sabri Atılgan, Av. İsmail Kavak,<br />

Av. Nuray Rüzgar, Av. Sevgi Sakarya, Av. Elçin Kurt, Av. Emine Çileli, Av. Erkul<br />

Erdem, Av. Zeynal Değirmenci ve Av. Elif Soykan tarafından kurulmuş olup, İzmir<br />

Barosu tüzel kişiliğinden bağımsız, gönüllülük temelinde faaliyet gösteren bir<br />

çalışma grubudur. Çalışma Grubu tarafından ele alınmış olan Tavlı / Türkiye kararı,<br />

yukarıda isimleri belirtilen arkadaşlarca yeniden gözden geçirilerek, yayına<br />

hazır hale getirilmiştir.)<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009 469


İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI <strong>insan</strong> <strong>hakları</strong><br />

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(Üçüncü Daire), Tavlı’nın Türkiye’ye<br />

karşı olan davasında,<br />

Bay B. M. Zupancic (Başkan),<br />

hakimler,<br />

Bay J. Hedigan,<br />

Bay R. Türmen,<br />

Bay C. Birsan,<br />

Bayan A. Gyulumyan,<br />

Bay David Thor Björgvinsson,<br />

Bayan I. Ziemele,<br />

Daire Yazı İşleri Müdürü Mr. V. Berger’den oluşan heyet olarak,<br />

19 Ekim 2006 tarihinde kapalı oturumda müzakerede bulunmuş olup,<br />

aynı tarihte kabul edilen aşağıdaki kararı vermiştir.<br />

470<br />

YARGILAMA(USUL)<br />

1. Bu dava, Türk Vatandaşı olan Bay Kazım Tavlı (başvuran) tarafından<br />

1 Şubat 2002’de, İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına<br />

Dair Sözleşmenin (“Sözleşme”) 34. maddesi uyarınca, Türkiye<br />

aleyhine yapmış olduğu başvurudan (no.11449/02) kaynaklanmaktadır.<br />

2. Başvuran Aksaray’da avukatlık yapan Bay I.Baykan tarafından<br />

temsil edilmiştir. Türk Hükümeti (Hükümet) bu davada, Mahkeme<br />

önündeki yargılamanın takibi için bir ajan görevlendirmemiştir.<br />

3. Mahkeme (3. Daire), 2 Mayıs 2005 tarihinde başvurunun Hükümete<br />

bildirilmesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca Sözleşme’nin<br />

29/3 maddesi uyarınca, başvurunun esası ile kabul edilebilirliğinin<br />

birlikte incelenmesine karar vermiştir.<br />

OLAYLAR<br />

I. DAVANIN KOŞULLARI<br />

4. Başvuran 1962 yılında doğmuş ve Dortmund/Almanya’da yaşamaktadır.<br />

5. Başvuran, 25 Aralık 1980 tarihinde, Aksaray’da resmi nikahla<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009


<strong>insan</strong> <strong>hakları</strong> İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI<br />

evlenmiştir. Başvuran, birkaç ay sonra çalışmak üzere Almanya’ya gitmiştir.<br />

6. Bayan A., 30 Temmuz 1981 tarihinde S. Adında bir çocuk doğurmuştur.<br />

Başvuran S.’nin doğumundan haberdar edildikten hemen<br />

sonra, 28 Eylül 1981 tarihinde, Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi’nde,<br />

babalığın reddi için bir dava açmıştır. 5 Ocak 1982 tarihinde, Ankara<br />

Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü kan testi sonuçlarına dayanarak, başvuranın<br />

S.’nin biyolojik babası olmasının muhtemel olduğu sonucuna<br />

varmıştır.<br />

7. Mahkeme 1 Haziran 1982 tarihinde, Adli Tıp Enstitüsü’nün raporu<br />

ışığında ve başvuran ile bayan A.’nın evlenmeden önce birlikte<br />

yaşadıkları ve çocuğun evlilik birliği içerisinde doğmuş bulunduğu olgularını<br />

göz önünde tutarak, başvuranın davasını reddetmiştir.<br />

8. Söz konusu evlilik 6 Haziran 1989 tarihinde boşanma ile sona<br />

ermiştir. Mahkeme, sırasıyla, S.’nin bakımı ve bayan A. İçin başvuranın<br />

1.500.000. Türk lirası (TL) ve 2.500.000.TL nafaka ödemesine karar<br />

vermiştir.<br />

9. 4 Mart 1997 tarihinde Almanya’da başvuranın S.’nin biyolojik<br />

babası olmadığını ortaya koyan bir DNA testi yapılmıştır.<br />

10. Başvuran 10 Nisan 1997 tarihinde, DNA testinin bulgularına<br />

dayanarak, babalığın reddi davası için Aksaray Asliye Hukuk<br />

Mahkemesi’ne, yargılamanın yenilenmesi talebiyle başvurmuştur.<br />

Mahkeme yeni bir DNA testi yapılmasına karar vermiştir.<br />

11. Bu arada Bayan A., 30 Mayıs 1997 tarihinde, aynı mahkemede,<br />

başvuranın, S.’nin bakımı için ödemekle yükümlüğü olduğu nafakanın<br />

arttırılması istemli ayrı bir dava açmıştır. Aksaray Asliye Hukuk<br />

Mahkemesi, 26 Kasım 1997 tarihinde, söz konusu miktarın 10.000.000.<br />

TL’ye çıkarılmasına karar vermiştir. Yargıtay bu kararı, 11 Mayıs 1998<br />

tarihinde onamıştır.<br />

12. Adalet Bakanlığı, (Adli Tıp Kurumu) Biyoloji Bölümü’nde yapılan<br />

Adli DNA testi de, evvelki testin bulgularını doğrulamıştır.19<br />

Ağustos 1998 tarihli rapor, başvuranın S.’nin biyolojik babası olmadığı<br />

sonucuna varmıştır.<br />

13. Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi, 20 Mayıs 1989 tarihinde,<br />

başvurucunun 1 Haziran 1982 tarihli kararın iptali ve yargılamanın<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009 471


İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI <strong>insan</strong> <strong>hakları</strong><br />

yenilenmesi talebinin reddine karar vermiştir. Mahkeme HUMK m.<br />

445/1’i, yeni elde edilen delilin ilk yargılama sırasında mevcut olması<br />

ve mücbir sebep nedeniyle elde edilememiş olması gerektiği anlamına<br />

gelecek şekilde yorumlamıştır. Ancak, DNA testi mahkemenin nihai<br />

hükmünü vermesinden yıllar sonra yapılmıştır. Mahkeme, Yargıtay’ın<br />

1969 yılında benzer bir davada nihai karardan yıllar sonra yapılan kan<br />

testine dayanılarak, davacının babalığın reddi davasının yargılamasının<br />

iadesi isteminin kabul edilemeyeceğine ilişkin kararına atıfta bulunmuştur.<br />

14. Başvuran, 6 Temmuz 1999 tarihinde, mahkemenin bir davanın<br />

esasını, ilgili davanın esasına girdikten sonra, usule ilişkin sebeplerle<br />

davayı reddedemeyeceğini ileri sürerek, Aksaray Asliye Hukuk<br />

Mahkemesi’nin kararına karşı temyize başvurmuştur. Başvuran ayrıca,<br />

5 Ocak 1982 tarihli raporun sırf varsayımlara dayalı olduğunu,<br />

oysa 1997 ve 1998 yıllarında yapılan DNA testlerinin kendisinin S.’nin<br />

babası olmadığı biyolojik gerçeğini ortaya koyduğunu ileri sürmüştür.<br />

15. Yargıtay, 1 Kasım 1999 tarihinde, ilk derece <strong>mahkemesi</strong>nin kararını<br />

S.’nin reşit olması ve menfaatlerinin annesiyle çatışması dolayısıyla,<br />

davanın tarafı olması gerekçesi ile bozmuştur.<br />

16. Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki yargılama yeniden<br />

başlamıştır. S. davaya ikinci davalı olarak dahil edilmiş ve duruşmadan<br />

da haberdar edilmiştir. Buna rağmen ne Mahkemede hazır bulunmuş<br />

ne de yazılı bir beyan sunmuştur. Mahkeme, 28 Kasım 2000 tarihinde<br />

daha önceki gerekçelerle, başvuranın yargılamanın yenilenmesi<br />

talebini reddetmiştir. Başvuran kararı temyiz etmiştir.<br />

17. Yargıtay, 19 Nisan 2001 tarihinde ilk derece <strong>mahkemesi</strong>nin kararını<br />

onamıştır. Yargıtay kendi içtihatlarının ışığında, fennin gelişmesinin,<br />

HUMK.445/1 de düzenlenen mücbir sebep olarak değerlendirilemeyeceğine<br />

karar vermiştir.<br />

18.12 Ekim 2001 tarihinde başvuranın karar düzeltme talebi reddedilmiştir.<br />

472<br />

II. İLGİLİ İÇ HUKUK<br />

19. Yargılama zamanına ilişkin HUMK m. 445/1 aşağıdaki gibidir:<br />

“Katiyen verilen veya katiyet iktisap etmiş olan kararlar hakkında aşağı-<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009


<strong>insan</strong> <strong>hakları</strong> İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI<br />

daki sebeplere binaen iadei muhakeme talep olunabilir:<br />

Muhakeme esnasında esbabı mücbireye veya lehine hükmolunan tarafın<br />

fiiline binaen elde edilemeyen bir senet veya vesikanın hükmün itasından sonra<br />

ele geçirilmiş olması”<br />

20. Medeni Kanun’un (22 Kasım 2001 tarih, 4721 no.lu) ilgili hükümleri<br />

aşağıdaki gibidir:<br />

Madde 285<br />

“Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz<br />

gün içinde doğan çocuğun babası kocadır.”<br />

Madde 286<br />

“Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir.<br />

Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır.”<br />

Madde 287<br />

“Çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın baba olmadığını<br />

ispat etmek zorundadır.”<br />

“Evlenmeden başlayarak en az yüzseksen gün geçtikten sonra ve evliliğin<br />

sona ermesinden başlayarak en fazla üçyüz gün içinde doğan çocuk evlilik<br />

içinde ana rahmine düşmüş sayılır.”<br />

Madde 289<br />

“Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada<br />

başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak<br />

bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde açmak zorundadır.”<br />

HUKUK<br />

I. SÖZLEŞMENİN 8. MADDESİNİN İHLALİNE İLİŞKİN<br />

İDDİA<br />

21. Başvuran temelde Sözleşme’nin 8. maddesine dayanarak, eski<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009 473


İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI <strong>insan</strong> <strong>hakları</strong><br />

eşinden doğan çocuğun babası olmadığına dair bilimsel delile sahip<br />

olmasına rağmen, bu durumu mahkemeye tespit ettiremediğinden yakınmaktadır.<br />

Sözleşme’nin 8. maddesi aşağıdaki gibidir:<br />

474<br />

Madde 8<br />

“1.Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi<br />

hakkına sahiptir.<br />

2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak<br />

ulusal güvenlik,<br />

kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması,<br />

suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve<br />

özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde<br />

ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir.”<br />

A. Kabul Edilebilirlik<br />

22. Mahkeme, başvurunun Sözleşme’nin 35/3. maddesi çerçevesinde<br />

açık bir şekilde dayanaksız olmadığını belirtmektedir. Mahkeme<br />

ayrıca, başvurunun başkaca nedenlerle de kabul edilemez olmadığını<br />

belirtmektedir. Dolayısıyla başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar<br />

verilmesi gerekmektedir.<br />

B. Esas<br />

23. Hükümet yasal babalık karinesinin amacının genel olarak, evliliği,<br />

aileyi ve toplumsal istikrarı korumak olduğunu ileri sürmüştür.<br />

Hükümet aile ilişkilerinde yasal kesinliği sağlamak ve çocuğun menfaatlerini<br />

korumakta zorunluluk bulunduğunu savunmuştur. Hükümet<br />

bundan dolayı, Yerel Mahkemenin işbu davada, şikayetini biyolojik<br />

gerçeğe dayandıran başvurucudan ziyade çocuğun ve ailenin menfaatini<br />

koruduğunu savunmuştur.<br />

24. Başvuran, 5 Ocak 1982 tarihli raporun sonucunun, zamanın teknolojisiyle<br />

gerçekleştirilen yalnızca bir kan testi sonuçlarına dayanması<br />

nedeniyle, sadece bir varsayım olarak değerlendirilebileceğini ileri<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009


<strong>insan</strong> <strong>hakları</strong> İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI<br />

sürmüştür. Bununla beraber, hem Türkiye’de ve hem de Almanya’da<br />

gerçekleştirilen DNA testleri sonuçları, tartışılmaz bir biyolojik durumu<br />

yansıtmaktadır.<br />

1.8. Maddenin Uygulanabilirliği<br />

25. Mahkeme, evlilik birliği içerisinde doğan bir çocuğun babalığının<br />

reddine ilişkin koca tarafından açılmış davaları daha önce de ele<br />

almıştır. Bahsi geçen davalarda, amacı hukuken mevcut olan aile bağlarını<br />

sona erdirmek olan babalık davalarının her halükarda babanın<br />

varsayılan (tartışmalı) çocukla ilişkilerinin tespitinin onun “özel yaşamını”<br />

ilgilendireceği bulgusu nedeniyle başvurucunun “aile yaşamını”<br />

ilgilendirip ilgilendirmediği sorusu cevapsız bırakılmıştır (Yıldırım<br />

/ Avusturya,no.34308/96,19 Ekim 1999, ve Rasmussen / Danimarka,<br />

28 Kasım 1984 tarihli karar, seri A no.87, p.13, &33).<br />

26. İşbu davada başvurucu, biyolojik delile dayanarak, yargı yoluyla<br />

babalık karinesini çürütmeyi amaçlamaktadır. Tüm bu yargılamaların<br />

amacı, aynı zamanda kendisi adına kaydedilen, bayan A.’nın<br />

kızı ile yasal ilişkisinin tespit edilmesidir.<br />

27. Dolayısıyla, davanın olguları, Sözleşmenin 8.maddesi sınırları<br />

içerisine girmektedir.<br />

2. Genel İlkeler<br />

28. Mahkeme, 8.maddenin temel amacının, bireyi kamu görevlilerinin<br />

keyfi uygulamalarına karşı korumak olduğunu yineler. Ek olarak,<br />

özel ya da aile yaşamına etkin saygının sağlanmasının içinde barındırdığı<br />

pozitif yükümlülükler de mevcut olabilir. Bu yükümlülükler,<br />

bireylerin kendi aralarındaki ilişkiler alanında dahi özel hayata<br />

saygının güvence altına alınmasını düzenleyen önlemlerin alınmasını<br />

da ihtiva edebilir (bkz. Mikulic / Hırvatistan, no. 53176/99, &57,<br />

ECHR 2002­I).<br />

29. Hal böyle olmakla birlikte, bu madde kapsamında düzenlenen<br />

Devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri arasındaki sınırlar, kesin<br />

bir tanımlama yapmaya izin vermemektedir. Her şeye rağmen uy-<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009 475


İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI <strong>insan</strong> <strong>hakları</strong><br />

gulanabilir ilkeler benzerdir. Her iki bağlamda da dikkat bireyle toplumun<br />

çatışan menfaatleri arasında bir bütün olarak kurulması zorunlu<br />

olan adil bir dengeye verilmelidir. Her iki bağlamda da Devlet belli<br />

bir miktarda takdir hakkına sahiptir (bkz. Keegan / İrlanda,26 Mayıs<br />

1994 tarihli karar, Seri A no.290,p.19, &49, ve Kron ve Diğerleri / Hollanda,27<br />

Ekim 1994 tarihli karar, Seri A no.297­C, p.56, &31).<br />

30. Mahkeme görevinin, ulusal düzeyde babalık ihtilaflarını düzenlemekle<br />

görevli yerel makamların yerine geçmekten ziyade, bu yetkililerin<br />

takdir yetkilerini kullanırken verdikleri <strong>kararları</strong>, Sözleşme<br />

uyarınca gözden geçirmek olduğunu yineler (bkz. Mikulic, yukarıda<br />

bahsedilen ve Hokkanen / Finlandiya, 23 Eylül 1994 tarihli karar, Seri<br />

A no. 299­A, p.20, &55). Mahkeme, bu nedenle, davalı devletin, başvuranın<br />

babalık davasının ele alınmasında, Sözleşme’nin 8. maddesinden<br />

kaynaklanan pozitif yükümlülüklerine uygun davranıp davranmadığını<br />

inceleyecektir.<br />

476<br />

3.8. Maddeye Uygunluk<br />

31. Mahkeme, başvuranın 1 Haziran 1982 tarihli kararın iptali ve<br />

yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine dair Yerel Mahkeme kararının<br />

hukuka uygun olduğu konusunda taraflar arasında bir anlaşmazlık<br />

bulunmadığını gözlemlemektedir. Gerçekten de başvuranın talebi,<br />

Mahkemenin nihai kararını verdikten sonra elde edilen, yargılama<br />

sırasında mücbir sebepten dolayı elde edilemeyen bir belge nedeniyle<br />

Mahkemenin yargılamanın yenilenmesine karar verebileceğini<br />

düzenleyen HUMK’nın 445. maddesine dayanmaktadır. Bununla beraber,<br />

Yargıtay içtihatları, fennin (bilimin) gelişmesinin, yukarıda bahsedilen<br />

madde kapsamında mücbir sebep olarak değerlendirilemeyeceğini<br />

şart koşmaktadır. Buna karşın yerel mahkemenin 445. madde<br />

yorumu, DNA testinin yaygınlaşmasına kadar, babalığa ilişkin biyolojik<br />

gerçeği tespit ettiremeyen kişilere herhangi bir olanak vermemekteydi.<br />

32. Mahkeme daha önceden de, doğum kaydı yapıldığının öğrenilmesinden<br />

itibaren bir yıldan fazla süre geçtikten sonra baba olamayacağının<br />

farkına varan bir başvuranın, babalığı reddetmesinin engellenmesi<br />

olgusunun, ulaşılmak istenen yasal amaçlarla orantılı olmadı-<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009


<strong>insan</strong> <strong>hakları</strong> İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI<br />

ğını olmadığına karar vermişti (Shofman / Rusya, no. 74826/01, &45,<br />

24 Kasım 2005) Mahkeme, Mizzi / Malta kararında, başvuranın babalığı<br />

reddine asla izin verilmemesi olgusunun, hedeflenen yasal amaçlara<br />

uygun olmadığını tespit etmiştir (no. 26111/02, &114, AİHM 2006­<br />

..). Ancak bu tespitler, başvuranın çocuğun kendisinden olmadığından<br />

şüphelenmediği ve ancak yalnızca bir dava açması için belirlenen yasal<br />

zamanaşımı süresi çoktan geçtikten sonra şüphelenmeye başladığı<br />

davalarda yapılmıştır.<br />

33. Bununla beraber, işbu davada durum farklıdır. Başvuranın,<br />

daha baştan itibaren babalığı konusunda şüpheleri bulunduğu ve bundan<br />

dolayı Medeni Kanunun 289.maddesinde düzenlenen zaman süresi<br />

içerisinde ki, S.’nin doğumunu takiben iki aydan kısa bir sürede,<br />

babalığın reddi davasını açtığı görülmektedir. Buna karşın, başvuran<br />

Medeni Kanunun 287. maddesinde düzenlendiği şekilde S.’nin babası<br />

olmadığını ispatlama olanağından yoksun kalmıştır. Bu nedenle Mahkeme,<br />

çocuğun evlilik birliği içerisinde doğmuş bulunduğu olgusuna<br />

dayanarak, başvurucunun baba olarak kabul edilmesine hükmetmiştir.<br />

DNA testinin yaygınlaşmasıyla, başvurucu ve S. test yaptırmış ve<br />

başvurucunun S.’nin babası olmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. Bununla<br />

beraber, testin doğruluğuna ilişkin hiçbir şüphe bulunmamasına<br />

rağmen, Mahkeme, başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebini<br />

reddetmiştir. Mahkeme, yeniden yargılama yapılabilmesi için, yeni<br />

elde edilen delilin yargılama sırasında mevcut olması ve mücbir sebep<br />

dolayısıyla elde edilememiş olmasının zorunlu olduğu kanaatindedir.<br />

Mahkeme, hal böyle olmakla, bilimsel gelişmenin madde hükmü<br />

kapsamında mücbir sebep olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna<br />

varmıştır.<br />

34. Mahkeme (AİHM), Hükümetin, başvuranın ilk babalığın reddi<br />

davasını açtığı tarih olan 1982 yılında DNA testi yaptırmanın teknolojik<br />

zorluğunu hesaba katmaksızın başvuranın yargılamanın yenilenmesi<br />

talebinin reddedilmesinin, demokratik toplum gereklerine neden<br />

uygun olduğu hususunda herhangi bir gerekçe sunmadığını gözlemlemiştir.<br />

Mahkeme (AİHM) bunun yanı sıra, Hükümetin, yerel mahkemelerin,<br />

başvurucudan ziyade çocuğun ve ailenin menfaatlerini koruduğu<br />

savunmasını inandırıcı bulmamıştır. Özellikle de çocuğun<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009 477


İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI <strong>insan</strong> <strong>hakları</strong><br />

menfaatlerinin ne şekilde korunduğu ortaya konulamamıştır. Mahkeme<br />

(AİHM) başvurucunun bilimsel delillere göre kendisinden olmayan<br />

bir çocuğun babalığını en azından reddetme hususunda meşru bir<br />

hakka sahip olduğu kadar çocuk S’nin de biyolojik babasının kimliğini<br />

bilmekte bir menfaati bulunduğunu belirmektedir.<br />

35. Mahkeme(AİHM) içtihatlarına göre, hem kanıtlanmış gerçekler<br />

hem de tüm ilgililerin istemleri göz önüne alınmaksızın, yasal bir<br />

karinenin biyolojik ve sosyal gerçekliğe üstün tutulduğu bu durum,<br />

Devlete bırakılan takdir marjı (hakkı) göz önüne alındığında dahi, özel<br />

ve aile yaşamına etkin bir saygının sağlanması yükümlülüğü ile bağdaşmamaktadır<br />

(bkz. Kron, yukarıda bahsi geçen, &40).<br />

36. Mahkeme (AİHM) bilimsel gelişmenin, HUMK m. 445/1. maddesi<br />

kapsamında düzenlenen bir yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak<br />

değerlendirilmemesinden dolayı, başvuranın babalığı reddetmesinin<br />

engellenmesi olgusunun, hedeflenen meşru amaçlarla orantılı olmadığı<br />

kanaatindedir. AİHM ilaveten, aile ilişkilerinin hukuki kesinliğinin<br />

korunmasına ilişkin genel yarar ve başvuranın biyolojik delil ışığında<br />

yasal babalık karinesini yeniden inceletme hakkı arasında adil<br />

bir denge kurulamadığını ifade etmektedir. (bkz. Mizzi, yukarıda bahsi<br />

geçen, &114, ve Shofman, yukarıda bahsedilen &45). AİHM, yerel<br />

mahkemelerin mevcut yasayı bilimsel gelişmelerin ve takip eden sosyal<br />

yansımaların ışığı altında yorumlaması gerektiği görüşündedir.<br />

37. Mahkeme, davalı kendine tanınan takdir marjına rağmen, devletin<br />

başvurucunun sözleşme gereği sahip olduğu özel yaşamına saygının<br />

sağlanmasında başarısız olduğu sonucuna varmıştır.<br />

478<br />

38. Bundan dolayı bir Sözleşme madde 8 ihlali tespit edilmiştir.<br />

II. SÖZLEŞMENİN 41. MADDESİNCE YAPILAN BAŞVURU<br />

39. Sözleşmenin 41. maddesi aşağıdaki gibidir:<br />

Madde 41<br />

“Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine<br />

karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihla-<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009


<strong>insan</strong> <strong>hakları</strong> İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI<br />

li ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete<br />

uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder. “<br />

40. Başvuran maruz kaldığı zararın giderilmesini istemekte, ancak<br />

miktarı Mahkemenin takdirine bırakmaktadır.<br />

41. Mahkeme, öncelikle, herhangi bir maddi zarar anlamında bir<br />

delil bulunmadığını belirtir. Diğer yandan, Mahkeme, başvurucunun<br />

devletin özel yaşama saygı gösterilmesi hakkına ilişkin pozitif yükümlülüğüne<br />

uymakta başarısız olmasının sonucu olarak özünde bir manevi<br />

zarara maruz kaldığını kabul etmektedir. Mahkeme başvuranın<br />

maruz kaldığı manevi zararın yalnızca Sözleşme’nin ihlalinin tespitiyle<br />

tazmin edilemeyeceğini dikkate almaktadır. Adil bir temelde değerlendirme<br />

yapılarak, başvurana 5.000.EURO –bu miktara işletilmesi<br />

muhtemel her türlü vergi eklenmek suretiyle­ ödenmesine karar verilmiştir.<br />

B. Masraf ve giderler<br />

42. Başvuran bu başlık altında bir talepte bulunmamıştır.<br />

C.Gecikme faizi<br />

43. Mahkeme, Avrupa Merkez Bankası’nın en yüksek kredi faiz<br />

oranına üç puan eklenmek suretiyle gecikme faizi işletilmesini uygun<br />

bulmuştur.<br />

Bu nedenlerle, mahkeme oybirliği ile,<br />

1. Başvurunun kabul edilebilir olduğuna,<br />

2. Sözleşmenin 8.maddesinin ihlal edildiğinin tespitine,<br />

3. (a) Davalı devletin, başvurana manevi tazminat olarak, kararın,<br />

Sözleşmenin 44/2 . maddesine uygun olarak kesinleşmesi tarihinden<br />

itibaren üç ay içerisinde 5.000.Euro (beşbin Euro)nun –işletilmesi muhtemel<br />

olan her türlü vergi ile birlikte ­ ödeme tarihindeki kurdan Yeni<br />

Türk Lirasına çevrilerek ödemesine,<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009 479


İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ KARARLARI <strong>insan</strong> <strong>hakları</strong><br />

(b) Yukarıda belirtilen üç aylık sürenin geçmesinden itibaren ödeme<br />

tarihine kadar, yukarıdaki miktara Avrupa Merkez Bankasının en<br />

yüksek kredi faiz oranının üzerine üç puan ilave edilmek suretiyle basit<br />

faiz işletilmesine,<br />

karar vermiştir.<br />

ngilizce hazırlanmış ve Mahkeme Kurallarının 77/2. maddesine<br />

uygun olarak yazılı bir şekilde 9 Kasım 2006 tarihinde tebliğ edilmiştir.<br />

480<br />

Vincent Berger Bostjan M. ZUPANCIC<br />

Yazı İşleri Md. Başkan<br />

Sözleşmenin 45/2. maddesi ve Mahkeme Kurallarının 74/2. maddesi<br />

uyarınca, Bay Zupancic’in ayrık görüşü karara eklidir.<br />

B. M. Z. V. B.<br />

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!