İzmir Limanı'nın Tarihsel Gelişimi Ümit ÇİÇEK - İzmir Ticaret Odası
İzmir Limanı'nın Tarihsel Gelişimi Ümit ÇİÇEK - İzmir Ticaret Odası
İzmir Limanı'nın Tarihsel Gelişimi Ümit ÇİÇEK - İzmir Ticaret Odası
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
AR&GE BÜLTEN<br />
2006 HAZİRAN - BÖLGESEL<br />
<strong>İzmir</strong> Limanı’nın <strong>Tarihsel</strong> <strong>Gelişimi</strong><br />
<strong>Ümit</strong> <strong>ÇİÇEK</strong><br />
<strong>İzmir</strong>, jeopolitik konumu itibariyle Batı Anadolu ve Anadolu’nun yetiştirdiği ve ürettiği<br />
ürünlerin ihraç edildiği, Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı olma özelliğine sahip bir<br />
liman kentidir.<br />
Dünya ticaretinde ön plana çıkan ticaret yollarının üzerinde yer alan bir kavşak<br />
noktası olması; dünya üzerinde ender rastlanılacak kadar korunaklı bir körfez ve<br />
doğal limanlara sahip olması, bu özelliğini çağlar boyunca muhafaza etmesini<br />
sağlamıştır.<br />
Tarih içerisinde limanları, ticaret hacminin gelişmesine bağlı olarak taşınmış olan<br />
kentimiz, özellikle 17. yüzyılın başından itibaren 19. yüzyıla kadar, Avrupalı sanayici<br />
ve yatırımcıların gözdesi olmuştur.<br />
A- Eski Smyrna Kenti ve Limanı<br />
MÖ 650–545 yılları İyon uygarlığının en parlak dönemini oluşturur. İyonlar, bu<br />
dönemde Milet kentinin önderliğinde Akdeniz’de, Marmara Bölgesi’nde ve<br />
Karadeniz’de birçok koloni kurmuşlardır.<br />
Smyrna’da bu gelişimin içerisinde yer almış ve tarımla yetinmeyip Akdeniz ticaretine<br />
katılmıştır.<br />
Smyrna’da ele geçen Fenike kökenli eserler, Kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler,<br />
Önasya ya da Akdeniz kökenli fayans figürcükler uluslararası ticaretin yapıldığını<br />
kanıtlamaktadır.<br />
Modern kentin kuzeydoğusunda küçük bir yarımada üzerinde yer alan Eski Smyrna<br />
kenti, doğal ve korunaklı bir limana sahiptir.<br />
Lidya Krallığı’na ulaşan ticaret yollarının deniz yoluyla Akdeniz’e çıkış noktasını<br />
oluşturmaktadır.<br />
Bu nedenle bölgede ve Anadolu’da hüküm süren tüm devletlerin kontrol etmek<br />
istedikleri bir liman kenti olmuştur.<br />
MÖ 545’te Perslerin Anadolu’ya hâkim olması ile bu parlak dönem kapanmış ve iki<br />
yüz kadar kendi halinde yaşayan kent, İskender’in gelişi ile birlikte Kadifekale ve<br />
yamaçlarındaki yeni yerine taşınmıştır.<br />
B- Yeni Smyrna Kenti ve Antik Liman<br />
<strong>İzmir</strong>’in Bayraklı’da kurulan eski yerleşim yerinden, MÖ 4. yüzyılın sonunda<br />
Kadifekale ve yamaçlarında kurulan yeni kente taşınması ile birlikte, Kadifekale’nin<br />
yamacında yer alan doğal liman, ticarette yoğun olarak kullanılmaya başlamıştır.<br />
26
AR&GE BÜLTEN<br />
2006 HAZİRAN – BÖLGESEL<br />
Strabon’un anlattığına göre liman istendiği zaman kapatılabilmektedir.<br />
Roma döneminde önemli bir kent olarak parlak bir dönem yaşayan <strong>İzmir</strong>, 11. ve 15.<br />
yüzyıllar arasında çeşitli kereler el değiştirmiştir.<br />
Bu dönemde özellikle deniz ticaretinde öne çıkan Cenevizlilerin limanı elde tutma<br />
çabaları göze çarpar. Bu dönemde bir liman kalesinin varlığı söz konusudur.<br />
Liman Kalesi, gerek iç körfeze girişin kontrolünün sağlandığı gerekse navlunun<br />
alındığı bir kontrol noktası olmuştur.<br />
Moğol Hükümdarı Timur, 1402 Ankara<br />
Savaşı’nın hemen ardından orduları ile<br />
<strong>İzmir</strong>’e gelerek kentin kontrolünü<br />
sağlamak amacıyla Cenevizlilerin<br />
hâkimiyetindeki Liman Kalesini ele<br />
geçirip yıkmıştır.<br />
<strong>İzmir</strong>, 15. yüzyılın ilk çeyreğinden<br />
itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun<br />
kontrolüne geçmiştir.<br />
Liman kalesinin yıkılması ile birlikte kentin çok kereler el değiştirmiş olması ticaretin<br />
gelişimini yavaşlatmıştır.<br />
Kent, 17. yüzyılın başına kadar bir kasaba görünümündedir.<br />
17. yüzyılın başından itibaren Osmanlı İmparatorluğu, <strong>İzmir</strong>’in bir liman kenti olarak<br />
öneminin farkına varmaya başlamıştır.<br />
<strong>İzmir</strong>’in ticari olarak önemi bu yüzyıldan itibaren artmaya başlamıştır.<br />
Bunun nedenlerinden bir tanesi, 16. yüzyılın ikinci yarısında Sakız Adası’nın Osmanlı<br />
kontrolüne geçmesinin ardından 17. yüzyılın başında yabancı devletlerin<br />
konsolosluklarını <strong>İzmir</strong>’e taşımış olmasıdır.<br />
İkinci bir neden; İranlı ipek tüccarlarının savaş nedeniyle, daha önce Halep-<br />
İskenderun hattından yaptığı sevkıyatı <strong>İzmir</strong>’e kaydırmalarıdır.<br />
Ayrıca İran’dan Bursa’ya gönderilen ipeğin miktarındaki azalma nedeniyle yalnızca iç<br />
piyasada tüketilmesi ve ihraç sırasında ödenen dahili ve transit vergilerin artırılması<br />
sonucu, ipek sevkıyat <strong>İzmir</strong>’e kaydırılmıştır.<br />
Avrupa ile yapılan deniz ticaretinin batıya kaymış olması nedeniyle <strong>İzmir</strong>, Halep’in<br />
yerini almıştır.<br />
Böylece <strong>İzmir</strong>, Avrupalı ve Doğulu tüccarların buluşma noktası ve dünya ticaretinin<br />
bir kavşak noktası haline gelmiştir.<br />
27
AR&GE BÜLTEN<br />
2006 HAZİRAN – BÖLGESEL<br />
Ege Bölgesi coğrafyası, dağların denize dik uzanması sebebiyle, Anadolu’nun<br />
içlerinden gelen deve kervanlarının kıyıya ulaşması açısından uygun geçitler verir.<br />
En uygun geçitlerden biri, günümüze kadar kullanıla gelen, Kemalpaşa’daki Belkahve<br />
Geçidi’dir.<br />
Bu dönemde kentin ticari merkezi, iç liman etrafında şekillenmiştir.<br />
Kent, bugünkü Anafartalar Caddesi üzerinden Basmane’ye inen ve oradan tren<br />
yolunu takiben Kemer Köprüsünü aşarak doğuya doğru ilerleyen bir yol ile<br />
Kemalpaşa’daki Belkahve Geçidi’ne ulaşarak Anadolu’nun iç kısımlarına<br />
bağlanmaktadır. Bu yol, kentin ana aksını oluşturur.<br />
17. yüzyıldan itibaren Osmanlı topraklarına gelen ve <strong>İzmir</strong>’i ziyaret eden yabancı<br />
seyyahlar ve diplomatlar, <strong>İzmir</strong>’i, kara ve deniz ticareti açısından tüm Levant’ın en<br />
ünlü ve en önemli kenti olarak tarif etmektedir.<br />
Buna ek olarak <strong>İzmir</strong>’i, Asya’dan Avrupa’ya ve Avrupa’dan Asya’ya giden bütün ticari<br />
mallar için en uygun liman olarak nitelemektedirler.<br />
Bazıları, <strong>İzmir</strong>’de ticaret açısından çeşitli kolaylıklar sağlandığından ve bu nedenle<br />
tüccarların <strong>İzmir</strong>’i tercih ettiğinden; diğerleri ise kentin gemilerin demirlemesi için çok<br />
uygun bir limana sahip olduğundan, iç limanda Türk gemilerinin, limanın hemen<br />
dışında ise yabancı gemilerin demirlediğinden bahsetmektedir.<br />
Bu dönemde şehrin ticareti oldukça ileri seviyededir.<br />
Hıristiyan din adamı ve seyyah Müller, Mısır’a giderken uğradığı <strong>İzmir</strong> Limanı’nda,<br />
“İrili ufaklı birçok teknenin yanı sıra Fransız, Galli, Hollandalı, İngiliz ve daha birçok<br />
ülkeden yetmiş kadar gemi saydığından; yılda üç kez (Şubat, Haziran ve Ekim),<br />
karayoluyla, İran, Moğolistan ve Çin gibi doğu ülkelerinden gelen kervanlar ile<br />
Levant’ın diğer ülkelerinden ve Ortadoğu’dan gelen kervanların karşılaşması<br />
neticesinde 4000–5000 develik yükün aynı zamanda <strong>İzmir</strong>’e indirildiğinden”<br />
bahsetmektedir.<br />
Tournefort ise “Liman, bütün tüccarların buluşma yeri olduğu gibi, dünyanın her<br />
yerinden gelen malların toplandığı bir merkezdir” demektedir.<br />
19. yüzyılın başlarında <strong>İzmir</strong> Fransız Konsolosu Felix de Beaujour, <strong>İzmir</strong>’i şu şekilde<br />
tanımlamaktadır: “<strong>İzmir</strong>, bütün Asya Türkiye’sinin bir antreposu olduğundan büyük bir<br />
ticari önem taşırdı.<br />
<strong>İzmir</strong> Limanı’na bütün devletlerin gemileri geldiği gibi, hemen her gün bir eşeğin<br />
sürüklediği ve Asya’nın bütün mahsullerini taşıyan deve kervanlarının aktığı<br />
görülürdü.<br />
Hint muslin ve şallarını; Mısır pirinç, şeker ve hurmalarını; Ege adaları yağ ve<br />
şaraplarını; Makedonya ve Trakya yün ve tütünlerini; İstanbul ise Karadeniz’in bütün<br />
ürünlerini; Avrupa da kendi sömürge ve fabrika ürünlerini hep buraya gönderirdi.<br />
28
AR&GE BÜLTEN<br />
2006 HAZİRAN – BÖLGESEL<br />
Yılda 100 Milyon Frank olduğu sanılan bu ticaret, <strong>İzmir</strong>’i Türkiye’nin en kalabalık ve<br />
zengin şehirlerinden biri yapar. <strong>İzmir</strong>, adeta Avrupa, Asya ve Afrika’nın bir pazarıdır.”<br />
Yukarıda alıntı yaptığımız <strong>İzmir</strong>’e gelen yabancıların anlattıkları ve konu üzerine<br />
yazılan kitaplardan anlaşıldığı kadarıyla bahsi geçen yüzyıllarda dünya ticaretinin kilit<br />
noktası haline gelmiş olan <strong>İzmir</strong>’de, dünyanın herhangi bir yerinde üretilip ticareti<br />
yapılan herhangi bir ürünü bulamamak mümkün değildir.<br />
Dünya ticaretindeki bu gelişim ve <strong>İzmir</strong>’in ticaret yolları üzerinde bir kavşak noktası<br />
haline gelmesi, sanayi devrimine bağlı olarak artan hammadde ihtiyacından<br />
kaynaklanmaktadır.<br />
Özellikle 17. yüzyılın başından itibaren İngilizlerin, Hollandalıların ve Fransızların<br />
elde ettiği kapitülasyonlar, <strong>İzmir</strong>’de bu milletlerden tüccarların etkinliğini artırmış ve<br />
<strong>İzmir</strong>’in dış ticaretinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.<br />
19. yüzyılın son dönemlerine doğru, <strong>İzmir</strong>’in Osmanlı dış ticaretindeki payı, ihracatta<br />
% 45, ithalatta ise % 20 seviyelerindeydi.<br />
Hammadde ihtiyacının artışına bağlı olarak, malların daha hızlı bir şekilde taşınması<br />
gündeme gelmişti.<br />
Denizyolları ve karayolları ilişkisinde, deve kervanları ile taşınan mallar, 19. yüzyılın<br />
ikinci yarısından itibaren demiryolları ile nakil edilmeye başlandı. Neticede; bu bir<br />
dönüm noktasıdır.<br />
C- <strong>İzmir</strong> Limanı ve Demiryolları (19. yüzyılın ikinci yarısı)<br />
1) <strong>İzmir</strong>-Aydın ve <strong>İzmir</strong>-Kasaba (Turgutlu) Demiryolu Hatları<br />
<strong>İzmir</strong>’de, demiryollarının yapımı ile yeni liman projesinin inşası, 19. yüzyılın ikinci<br />
yarısına denk gelen aynı döneme rastlamıştır.<br />
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk demiryollarının <strong>İzmir</strong><br />
merkezli olarak yapılması bir tesadüf değildir.<br />
Ege Bölgesinin verimli topraklara sahip olması<br />
nedeniyle art alanı bir üretim merkezi olan <strong>İzmir</strong>, gerek<br />
o dönemde gerekse günümüzde Anadolu’nun en<br />
büyük ihracat limanıdır.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aydın ve <strong>İzmir</strong>-Kasaba (Turgutlu) demiryolu<br />
hatları, <strong>İzmir</strong>’in art alanını limana bağlayacak şekilde<br />
tasarlanmıştır.<br />
<strong>İzmir</strong> ve çevresinde ilk demiryolu hatlarının yapımına<br />
İngilizler ve Fransızlar öncülük etmiştir.<br />
29
AR&GE BÜLTEN<br />
2006 HAZİRAN – BÖLGESEL<br />
<strong>İzmir</strong>-Aydın arasındaki hattın yapımına talip olan İngiliz firması, hattın 45 kilometre<br />
çevresindeki madenlerin işletilmesi gibi önemli ayrıcalıklar elde ederek hat yapımına<br />
başlamıştır.<br />
Aydın’da bulunan kömür yatakları gerek lokomotiflerin hareket ettirilmesi gerekse<br />
Avrupa sanayisinin enerji ihtiyacının karşılanması açısından önemlidir.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aydın arasındaki 130 kilometrelik demiryolu, 1866 yılında işletmeye açılmış ve<br />
19. yüzyılın sonuna doğru ana hat şubeleriyle birlikte 609 kilometre uzunluğa<br />
ulaşmıştır.<br />
İmtiyazı öncelikle bir İngiliz’e verilen ve daha sonra bir Fransız sendikasına geçen<br />
<strong>İzmir</strong>-Kasaba (Turgutlu) demiryolu hattı ise 1865 yılında işletmeye açılmış ve zaman<br />
içerisinde yapılan diğer hatlar ile toplam uzunluğu 702 kilometreye ulaşmıştır.<br />
Böylece <strong>İzmir</strong>’in ihracattaki etkin rolü perçinlenmiş olur.<br />
Demiryolu hatlarının açılmasından sonra, 19. yüzyılın sonunda, <strong>İzmir</strong>-Aydın hattında<br />
yılda ortalama 2.250 bin yolcu ve 300 bin ton civarı yük; <strong>İzmir</strong>-Kasaba hattında ise<br />
1,5 milyon yolcu ve 115 bin ton yük taşınmıştır.<br />
<strong>İzmir</strong>-Kasaba hattında 1913 yılında yolcu sayısı 3 milyona, yük miktarı ise 430 bin<br />
tona çıkmıştır.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aydın demiryolunun hat sonu garı<br />
olan Alsancak Garı 1856 yılında; <strong>İzmir</strong>-<br />
Kasaba (Turgutlu) demiryolunun hat<br />
sonu garı olan Basmane Garı ise 1876<br />
yılında yapılmıştır.<br />
1869 yılında Kordonboyu ve rıhtımın<br />
inşa edilmesi ile Alsancak Garı limana<br />
doğrudan bağlanır. Hat, 1880’de Konak<br />
Meydanı’na kadar uzatılır.<br />
Alsancak Garı; gar binası, depolama, servis ve bakım atölyeleri, gar önünde yer alan<br />
meydan; gar binasının karşısında yer alan İngiliz Konsolosluğu ve yanındaki Anglikan<br />
Kilisesi ile günümüzde Sağlık Müdürlüğü ve sergi salonu olarak kullanılan lojman<br />
yapıları; demiryolu ile gelen malların limana aktarılmadan önce kontrol edildiği ve<br />
bugün Alsancak Karakolu olarak kullanılan gümrük yapısı ile birlikte komple bir tesis<br />
olarak tasarlanmıştır.<br />
Günümüzde bu tesis, taşıt yolları nedeniyle, üç parçaya ayrılmış ve parçaların birbiri<br />
ile ilişkisi kaybolmuştur.<br />
2) <strong>İzmir</strong> Limanı<br />
Artan hammadde ve ürün talebi, buna bağlı olarak sevkiyatın hızlanması amacıyla<br />
yapılan demiryolları, <strong>İzmir</strong> Limanı’nda dış ticaret hacminin büyümesine sebep olmuş<br />
ve mevcut liman yetersiz kalmıştır.<br />
30
AR&GE BÜLTEN<br />
2006 HAZİRAN – BÖLGESEL<br />
19. yüzyılın ortalarında, sahil şeridinin darlığı ve gemilerin kıyıya yanaşamaması<br />
nedeniyle, Basmane Garı’nın denize bağlandığı noktada dolgu yapılmış ve üzerine<br />
gümrüklü malları depolamak için binalar (Konak Pier Alışveriş Merkezi) inşa<br />
edilmiştir.<br />
Gümrük Binası 1854 yılında<br />
tamamlanmıştır.<br />
Sürekli genişletilen dolgunun ucuna<br />
1860’dan sonra ikinci bir bina yapılmıştır.<br />
1865–70 yıllarında, gümrük işlemlerinin<br />
artması nedeniyle, dolgu alanın orta<br />
kısmına üçüncü Gümrük Binası inşa<br />
edilmiş ve binalar arasında kalan boşluklar<br />
depolama alanı olarak kullanılmıştır.<br />
1867 yılında meydana gelen depremin etkisiyle mevcut liman kullanılamaz hale<br />
gelince yeni liman projesi önem kazanmıştır.<br />
Bu projeye göre, dolgu Sarıkışla’dan başlayıp, Tuzla Burnu’ndaki Alsancak Garında<br />
sona erecek ve dolgunun uzunluğu 3.800 metre olacaktır.<br />
Dolgu kıyısındaki 18 metrelik alan rıhtıma aittir ve üzerine bir tramvay hattı<br />
döşenecektir.<br />
Kordon’un güney mendireğinden kuzey mendireğine 600 metrelik alan rıhtım olarak<br />
planlanmıştır.<br />
Liman batı, güney ve kuzeyde üç mendirekten oluşmaktadır, güneyden ve kuzeyden<br />
iki girişi vardır.<br />
Liman dışında derinliğine doldurulacak bölüm, şirket tarafından iş ve konut alanları<br />
olarak pazarlanacaktır.<br />
Yine projeye göre, güney mendireğinde gümrük depolarıyla gümrük binası, batı<br />
mendireğinde gemiler için kömür depoları, kuzey mendireğinde de karantina,<br />
fenerler, posta ve telgraf idaresi ile Pasaport salonları yer alacaktır.<br />
Yeni liman, Dussaud Kardeşler tarafından, çeşitli imtiyazlar sağlanmasının ardından,<br />
45 yıllık işletme hakkı verilerek, yap-işlet-devret modeline göre gerçekleştirilmiştir.<br />
Yeni limanın inşasından sonra bölgede büyük bir değişim yaşanmıştır.<br />
Aydın demiryolunun depoları, Kordon Tramvayı İşletme Müdürlüğü, ünlü tüccarlardan<br />
Aliottilerin, Nişli Ali Efendi'nin, Patersonların, Whitalllerin, Balyozoğluların, Hacı<br />
Davud Ferkuhların hanları, Borsa ve <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> ilk görülen işletmelerdir.<br />
Banka, sigorta ve gemi acentelerinin ofisleri ön plana çıkmıştır.<br />
31
AR&GE BÜLTEN<br />
2006 HAZİRAN – BÖLGESEL<br />
Liman projesinin bir parçası olarak inşa edilen Kordon, bugün modern <strong>İzmir</strong>’in<br />
simgelerinden biridir.<br />
Yukarıda anılan yatırımların ardından 1885 yılında, Osmanlı bandıralı gemiler hariç<br />
olmak üzere, <strong>İzmir</strong>’in gemi trafiği 1342, Selanik’in 1029 ve Beyrut’un 569’dur.<br />
Birinci Dünya Savaşı öncesinde 1913<br />
yılında, <strong>İzmir</strong>’in gemi trafiği 1645’e ulaşır<br />
ve tonaj 2 milyonu aşar.<br />
Ancak savaşın etkisiyle olsa gerek, 1914<br />
yılında, gemi trafiği 1705 olmasına<br />
rağmen tonaj 1,5 milyon civarındadır.<br />
Tonalitedeki bu azalma, savaşa taraf olan<br />
ülkelerin gemilerinde görülür.<br />
1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın<br />
çıkmış olması, dünya ticaretini olumsuz<br />
etkilemiş ve savaş süreci <strong>İzmir</strong>’in ticari yaşamında ciddi sıkıntılar yaratmıştır.<br />
Levant’ın İncisi olarak anılan <strong>İzmir</strong>, bu özelliğini kaybetmeye başlamıştır.<br />
Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için kötü sonuçlar doğurmuştur. Ağır<br />
şartlarla imzalanan anlaşmalar, Osmanlı ekonomisini tamamen bitirmiştir.<br />
Kurtuluş Savaşı’nın gerçekleştiği süreçte, 1922 yılında meydana gelen büyük<br />
yangından sonra ne yazık ki <strong>İzmir</strong>’in diğer bölgeleri gibi, rıhtım ve çevresindeki bütün<br />
binalar büyük zarar görmüştür.<br />
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı gibi iki büyük savaştan çıkmış Türk<br />
ekonomisi, oldukça yıpranmış ve harap olmuştur. Bu nedenle öncelikle yaraların<br />
sarılması gerekmiştir.<br />
1923’te Cumhuriyetin ilanı ile birlikte ülkenin yönetim yapısı değişmiş, Cumhuriyet<br />
rejiminin kurumlarının oluşması ve bir düzene oturması zaman almıştır.<br />
1920’li yıllardan itibaren 1960’lara kadar limanın gelişim süreci, bir süre için sekteye<br />
uğramıştır.<br />
D- Alsancak Limanı<br />
1954 yılında Alsancak Beton İskelesi’nin inşa<br />
edilmesi ile birlikte <strong>İzmir</strong> Limanı bugünkü yerini<br />
almıştır.<br />
Alsancak Limanı 1957 yılında Devlet Demiryolları’na<br />
devredilmiş ve 1959 yılında işletmeye açılmıştır.<br />
32
AR&GE BÜLTEN<br />
2006 HAZİRAN – BÖLGESEL<br />
Yeni liman ile birlikte ticaret tekrar canlanmaya başlamış ve <strong>İzmir</strong> dünya ticaretindeki<br />
yerini tekrar elde etmiştir.<br />
Bugün <strong>İzmir</strong> ve <strong>İzmir</strong> Limanı’nın geldiği noktada, ülke ekonomisine katkıları ciddi<br />
boyutlardadır.<br />
1) Rakamlarla Alsancak Limanı 1<br />
2004 yılı rakamlarına göre, <strong>İzmir</strong> Limanı’nın kapasitesi 2.389 yük gemisi/yıl ve 1.246<br />
yolcu gemisi/yıldır. 2004 yılında toplam 2.644 gemi <strong>İzmir</strong> Limanı’nı ziyaret etmiştir.<br />
Konteynır bazında, 5 milyon ton civarında bir kapasiteye sahip <strong>İzmir</strong> Limanı’nda,<br />
kapasite aşılarak 8 milyon tona ulaşılmıştır.<br />
Dökme Kuru+Karışık Eşya yük kapasitesi 1,4 milyon ton civarında olan <strong>İzmir</strong><br />
Liman’ında 2004 yılı gerçekleşen rakam, kapasitenin 3 katını aşarak 5 milyon tona<br />
yaklaşmıştır.<br />
2004 yılında toplam 12,5 milyon tonluk bir yıllık işlem hacmi gerçekleşmiştir.<br />
Bu işlem hacminin 9 milyon tonunu yükleme, 3,5 milyon tonunu ise boşaltma işlemleri<br />
oluşturmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> Limanı’nda 2004 yılında gerçekleşen işlemler, Devlet eliyle işletilen limanların<br />
tümünde gerçekleşen 46.698 bin tonluk yükleme/boşaltma faaliyetlerinin %27’sini<br />
oluşturmaktadır.<br />
Bununla birlikte, <strong>İzmir</strong> Limanı’nda gerçekleşen yükleme işlemleri 9 milyon ton ile<br />
Türkiye toplamının % 43,7’sine tekabül eder.<br />
549 bin konteynır kapasitesine sahip <strong>İzmir</strong> Limanı’nda, 800 binin üzerinde konteynır<br />
işlem görmüştür.<br />
Bu rakamlar, <strong>İzmir</strong>’i, Türkiye’nin en büyük konteynır ihracat limanı yapmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> Limanı, Devlet limanlarından yapılan ihracatın yarısına yakınını tek başına<br />
gerçekleştirmektedir ve 2004 yılı rakamlarına göre, 81,5 Milyon YTL kar ile, en karlı<br />
limandır.<br />
Ege Bölgesi, ihracatının ve ithalatının % 90’dan daha fazlası <strong>İzmir</strong> Limanı’ndan<br />
gerçekleştirilmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Limanı, özelleştirme sürecine girmiştir.<br />
Özelleştirmeyle birlikte ihtiyaç duyulan yatırımlar yapıldığı takdirde geçmişte<br />
“Levant’ın İncisi” olarak anılan <strong>İzmir</strong>, artık “Akdeniz’in İncisi” olarak anılacaktır.<br />
1 TCDD Yıllığı, 2004 rakamlarına göre<br />
33
AR&GE BÜLTEN<br />
2006 HAZİRAN – BÖLGESEL<br />
Kaynakça:<br />
• <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> Arşivi<br />
• TCDD resmi internet sitesi (www.tcdd.gov.tr)<br />
• Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları 2004 Yıllığı.<br />
• Levant’ın Yıldızı <strong>İzmir</strong>, Bülent Şenocak, Şenocak Kültür Yayını–1, 2003, <strong>İzmir</strong>.<br />
• <strong>İzmir</strong> 1726 (seyahatname), Angelico Maria Müller, Tepekule Kitaplığı<br />
Yayınları, 1999.<br />
• Fransız Seyahatnameleri ve Tarihin Aynasında <strong>İzmir</strong> Kolokyumu, İBB Kent<br />
Kitaplığı, 2002, <strong>İzmir</strong>.<br />
• <strong>İzmir</strong> Rıhtımı ve Pasaport, Sabri Yetkin, Milliyet Ege, 20 Mart 2005.<br />
• <strong>İzmir</strong> Mimarlık Rehberi, Mimarlar <strong>Odası</strong> <strong>İzmir</strong> Şubesi, 2005, <strong>İzmir</strong><br />
• Geographika, Strabon, XII-XIII-XIV, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2000,<br />
İstanbul<br />
• Demiryolları Bölgeler Haritası, TCDD.<br />
34