Tam metne ulaşmak için tıklayınız - orsam
Tam metne ulaşmak için tıklayınız - orsam
Tam metne ulaşmak için tıklayınız - orsam
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Konferans<br />
daşlarımızın da kendi sosyal çevrelerinde ve aile<br />
ilişkilerinde serbestçe Kürtçe konuşabilmeleri<br />
gerektiğini ifade etmiştir. Ülkemizdeki Balkan<br />
kökenli vatandaşlarımızın, kendi tarihi ve sosyal<br />
şartları altında, ülkelerini terk etmek zorunda<br />
kalmış, “elde kalan son toprak parçası” hissiyatıyla<br />
Anadolu’ya çok sıkı bir şekilde bağlanmış<br />
bir insan topluluğu olduğunu belirten Sait, bu<br />
vatandaşlarımızın doğal olarak daha milliyetçi<br />
olduklarını, vatan, bayrak gibi konularda daha<br />
hassas olduklarını ifade etmiştir. Sait, kesin olmamakla<br />
beraber ülkede 18 Milyon civarında<br />
Balkan göçmeninin yaşadığını ve bu vatandaşlarımızın<br />
hassasiyetleri istismar edilerek Kürt<br />
kökenli vatandaşlarımızla aralarında suni bir çatışma<br />
ortamının yaratılmaya çalışıldığına dikkat<br />
çekmiş, bunun mutlaka önüne geçilmesi gereken<br />
bir durum olduğunu vurgulamıştır. Kendisinin<br />
‘Balkan-Anadolu Projesi’ adında bir sivil toplum<br />
faaliyetinin olduğunu, bu faaliyet çerçevesinde<br />
Urfa’yı, Diyarbakır’ı ziyaret ettiğini, bu ziyaretlerin<br />
Balkan kökenli vatandaşlarla yapıldığını ve<br />
Kürt kökenli vatandaşlarla çok sıcak temaslarda<br />
bulunduklarını belirtmiştir. Türkiye’nin çok<br />
önemli enerji kaynaklarına komşu olduğunu ve<br />
enerji nakil hatları üzerinde olduğunu vurgulayan<br />
Sait, Kuzey Irak’taki enerji kaynakları bağlamında<br />
Türkiye’nin ve bölgenin istikrara ihtiyacı<br />
olduğunu ifade etmiştir. Sait, istikrar ve güvenin<br />
bölgede herkesin çıkarına olacağını, çözüm süreciyle<br />
beraber Güneydoğuda ekonomik faaliyetlerin<br />
canlandığını, önceden terörün olduğu yerlerde<br />
şimdi insanların piknik yaptığını belirterek,<br />
çözüm sürecine herkesin katkı yapması gerektiğini<br />
vurgulamıştır.<br />
İkinci konuşmacı BİLGESAM Başkanı Doç. Dr.<br />
Atilla Sandıklı, “Küresel ve Bölgesel Etkileşimde<br />
Çözüm Süreci” başlıklı bir konuşma yapmıştır.<br />
Sandıklı, konuşmasına ‘güvenlik’ kavramının<br />
zaman içerisinde uğradığı değişime dikkat çekerek<br />
başlamıştır. Buna göre güvenlik eskiden<br />
sadece askeri alana ait bir kavram olarak algılanırken,<br />
artık sosyal, ekonomik, sosyo-kültürel ve<br />
hatta çevre alanlarını da <strong>için</strong>e alan çok boyutlu<br />
bir kavram haline gelmiştir. Bu çerçevede bir<br />
ülkenin güvenliği tartışılırken sadece o ülkenin<br />
güvenliğini ele almak mümkün değildir. Bunun<br />
küresel güvenlik, bölgesel güvenlik, ülkesel güvenlik,<br />
toplumsal güvenlik ve hatta bireyin güvenliğiyle<br />
birlikte değerlendirilmesi, bu farklı<br />
düzeyler arasındaki etkileşimlerin incelenmesi<br />
gerekmektedir. Önceleri sosyo-kültürel ve ekonomik<br />
kısıtlamalar sebebiyle Kürt Sorunu olarak<br />
tebarüz eden olgu, Kürtlerin sosyo-kültürel<br />
ve kimlik alanlarında sorunlarının giderilmesiyle<br />
giderek artan bir şekilde PKK sorununa dönüşmüştür.<br />
Soğuk Savaşın bitimiyle Ortadoğu,<br />
Balkanlar ve Kafkaslar gibi daha önce sosyalist<br />
sistemle yönetilen bölgelere bir boşluk ortaya<br />
çıkmış, bu boşluğu bölgesel aktörler ve terörist<br />
hareketler doldurmaya çalışmışlardır. Soğuk Savaş<br />
döneminde büyük güçlerin belli ulusları yönlendirme<br />
aracı olarak kullandığı terörizm, Soğuk<br />
Savaşın bitimiyle küresel bir boyut kazanmış,<br />
bu da uluslararası sistemin yöneticileri tarafından<br />
ortadan kaldırılması gereken bir olgu olarak<br />
belirlenmiştir. Bu dönemde terörizmi destekleyen<br />
ülkeler kesin bir biçimde dışlanmış ve baskı<br />
altına alınmıştır. Terörizm bir yöntem olarak<br />
terk edilirken, geniş halk hareketleriyle ülkeleri<br />
yönlendirmek uluslararası sistemde kabul edilen<br />
ve uygulanan bir yöntem haline gelmiştir.<br />
Küreselleşmeyle beraber insan hakları, hukukun<br />
üstünlüğü, serbest piyasa ekonomisi, demokrasi<br />
gibi değerler dünyaya yayılırken, sosyal ve ekonomik<br />
olarak zeminin müsait olduğu eski Doğu<br />
Bloku ülkelerde de halk hareketleri bu süreci hızlandırmıştır.<br />
Türkiye de istikrarsızlık bölgesinde<br />
yumuşak gücüyle, ekonomik başarısı ve Batılı<br />
değerlerle İslami kimliğini barıştırmış bir figür<br />
olarak ortaya çıkmıştır. Küresel güç değişimlerine<br />
bakıldığında Çin’in Asya-Pasifikte beklenenden<br />
çok daha hızlı bir biçimde ekonomik alanda<br />
yükselişi ve askeri alandaki yatırımları, Amerika<br />
Birleşik Devletleri’ni, dikkatini ve enerjisini<br />
Ortadoğu’dan Asya-Pasifiğe kaydırması konusunda<br />
ikna etmiştir. Türkiye, küresel hedeflerle<br />
uyumlu bir şekilde ABD’den boşalan yere bölgesel<br />
bir oyuncu olarak girmiştir. Bölgesel bir<br />
güç olan Türkiye’nin prangalarından kurtulması,<br />
PKK’dan kurtulması gerekmektedir. Dikkat edildiğinde<br />
Çözüm Süreci, İsrail’le ilişkilerin düzeldiği<br />
ve Maliki Hükümetinden sıcak mesajların<br />
geldiği bir ortamda yürümektedir. PKK, küresel<br />
ve bölgesel düzlemdeki değişimleri gözlemleyip,<br />
Arap Baharının rüzgarını arkasına alarak strateji<br />
değişikliğine gitmiş, mücadelesini kır savaşın-