01.01.2015 Views

14c209bbde31721aeb246899ac3310b9f4ad2bce

14c209bbde31721aeb246899ac3310b9f4ad2bce

14c209bbde31721aeb246899ac3310b9f4ad2bce

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Nuri Efendinin konuşması çok tatlı idi. Tane tane, kelimelerine<br />

dikkat ederek, onları âdeta seçerek konuşurdu. Bilhassa saatçilik üzerine<br />

sohbetten çok hoşlanırdı. Tanıdıklarının bir kısmı onu büyük bir<br />

âlim, bir kısmı ise yarı evliya addederlerdi. Hakikatte pek az tahsil<br />

görmüş, ancak bir iki sene cami derslerine devam etmişti. Bunu kendisi<br />

de gizlemezdi. Sık sık, “Beni adam eden saatlerdir!” derdi.<br />

Galiba semtin en iyi saatçisi idi. Fakat bir meslek adamından ziyade,<br />

işin zevkinde bir keyif ehli gibi çalışırdı. Kendisine saatlerini<br />

tamir için getirenlerle pazarlık etm ez, ne verirlerse kabul ederdi.<br />

Yalnız saati bırakıp giderken, “Sakın haber göndermeden gelip almağa<br />

kalkm a!” derdi. Bazen de “A cele yok ha! A cele istem em !”<br />

diye arkasından bağırırdı. Böylece kendisine em anet edilen saati<br />

bir kere açtıktan sonra bir cam kavanoz altına koyar, bazen haftalarca<br />

el sürmeden karşıdan seyreder, eğer işliyorsa zaman zaman<br />

üstüne eğilir, sesini dinlerdi. Bu hâlleriyle üzerimde bir saatçiden<br />

ziyade saat doktoru hissini bırakırdı.<br />

Zaten saatle insanı birbirinden pek ayırm azdı. Sık sık, “Cenab-ı<br />

Hak insanı kendi sureti üzere yarattı; insan da saati kendine benzer<br />

icat etti...” derdi. Bu fikri çok defa şöyle tamamlardı: “İnsan saatin

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!