17.01.2015 Views

OKU - Yaşayan Anayasa - Ankara Üniversitesi

OKU - Yaşayan Anayasa - Ankara Üniversitesi

OKU - Yaşayan Anayasa - Ankara Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

YAŞAYAN ANAYASA<br />

1982 ANAYASASI'NA GÖRE YASAMA SORUMSUZLUĞU ve YASAMA<br />

D<strong>OKU</strong>NULMAZLI<br />

Yard. Doç. Dr. Levent Gönenç<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi<br />

Hukuk Fakültesi<br />

<strong>Anayasa</strong> Hukuku Anabilim Dalı<br />

Dr. Ozan Ergül<br />

<strong>Ankara</strong> Üniversitesi<br />

Hukuk Fakültesi<br />

<strong>Anayasa</strong> Hukuku Anabilim Dalı<br />

◊ 1982 <strong>Anayasa</strong>sı’nın 83. maddesin esas olarak yasama dokunulmazlığını düzenlemektedir. Ancak,<br />

anılan maddede yasama dokunulmazlığının “mutlak dokunulmazlık” ve “nispî dokunulmazlık” olmak<br />

üzere iki farklı türünün düzenlenmiş olduğunu da göz önünde tutmak gerekir. Buna göre, “mutlak<br />

dokunulmazlık”, “kürsü bağışıklığı” olarak da bilinen “yasama sorumsuzluğu”na işaret ederken,<br />

“nispî dokunulmazlık” Meclis üyelerinin cezai takibata uğramasını önlemeye yöneliktir. Bu nedenle,<br />

biz de önce “yasama sorumsuzluğunu”, daha sonra “yasama dokunulmazlığını” ele almaktayız.<br />

Yasama Sorumsuzluğu<br />

◊ Yasama sorumsuzluğu (mutlak dokunulmazlık), yasama dokunulmazlığı gibi İngiltere’de doğmuş<br />

bir kurumdur. Parlamenter ayrıcalıklar arasında yer alan söz hürriyeti (freedom of speech),<br />

özellikle Avam Kamarası’nın bir kazanımı olarak ortaya çıkmıştır. İngiltere’de ilk kez 1688 Haklar<br />

Beyannamesi (Bill of Rights) ile yasal güvenceye kavuşan söz hürriyeti, 1787 Amerikan<br />

<strong>Anayasa</strong>sı’nda da yer almıştır. Sorumsuzluk kurumu 1789 Devrimi sonrasında Fransa’da da kabul<br />

edilmiştir. Fransa’da ilk kez 23 Haziran 1789 tarihli bir kararnameyle ilan edilen yasama<br />

sorumsuzluğu, 1791 <strong>Anayasa</strong>sı ile Fransız <strong>Anayasa</strong> Hukukunun bir parçası haline gelmiştir.<br />

Osmanlı-Türk hukuk sistemine ilk kez 1876 <strong>Anayasa</strong>sı (m. 47) ile giren yasama sorumsuzluğu,<br />

1924 (m. 17) ve 1961 (m. 79) anayasalarında da yer almıştır.<br />

◊ Yasama sorumsuzluğu bugün hemen hemen bütün çağdaş dünya anayasaları tarafından kabul<br />

edilen bir kurumdur. Özellikle liberal demokratik siyasi sistemlerde millet adına siyasi iktidarı<br />

kullanan temsilcilerin tam bir söz özgürlüğüne sahip olarak bu görevlerini yerine getirmeleri liberal<br />

demokratik sistemlerin sağlıklı işlemesi açısından hayati öneme sahiptir. Hemen pek çok<br />

demokratik anayasada bu kuruma yer verilmiştir. İngiliz, Amerikan ve Alman anayasal<br />

sistemlerinde, yasama sorumsuzluğu yasama meclisi üyelerinin parlamento içerisinde söz, yazı ve<br />

oylarını kapsar. Fransa’da ise sorumsuzluğun kapsamı biraz daha geniş tanımlanmış ve hiçbir<br />

parlamento üyesinin, görevlerini yerine getirmesi sırasında açıkladığı düşünce ve kanaatlerden ve<br />

verdiği oylardan dolayı kovuşturulamayacağını, araştırılamayacağını, tutuklanamayacağını, tutuklu<br />

bırakılamayacağını veya yargılanamayacağını hükme bağlamıştır. Türk anayasal sisteminde<br />

tartışma konusu olan, hakaret, sövme, tehdit fiillerinin sorumsuzluk kapsamında yer alıp almadığı<br />

sorunu da çeşitli anayasalar tarafından çeşitli düzenlemelerle açıklığa kavuşturulmuştur. Örneğin,<br />

Alman <strong>Anayasa</strong>sı’nın 46. maddesinin 1. Fıkrasına göre, yasama sorumsuzluğu hakaret ve sövme<br />

fiillerini kapsamaz.<br />

◊ Yasama sorumsuzluğu, yasama dokunulmazlığından farklı olarak, mutlak bir niteliğe sahiptir ve<br />

yasama meclisi üyelerinin “söz hürriyetini” (freedom of speech) korumaya yöneliktir. Yasama<br />

meclisi üyelerinin yasama faaliyeti sırasında cezai kovuşturma baskısı olmadan fikir ve kanaatlerini<br />

oluşturabilmeleri ve bunları açıklayabilmeleri, milleti temsil eden vekillerin temsil işlevlerini yerine<br />

getirmeleri açısından hayati bir öneme sahiptir.<br />

www.yasayananayasa.ankara.edu.tr<br />

1


YAŞAYAN ANAYASA<br />

◊ Demokrasilerde, kamusal kararların tartışma yoluyla oluşturulması ve uzlaşma yoluyla alınması<br />

esastır. Demokratik rejimleri diğer rejimlerden ayıran en önemli unsurlardan biri de demokrasinin<br />

tartışmacı ve uzlaşmacı boyutudur. Temsilciler vasıtasıyla temsil edilenleri bağlayan kararların<br />

alındığı temsili demokrasilerde de temsilcilerin serbestçe tartışıp uzlaşarak kamusal kararları<br />

alabilmeleri gerekir. İşte bu serbestiliğin sağlandığı yer TBMM’dir, serbestliği garanti altına alan<br />

kurum ise yasama sorumsuzluğudur. Ancak, yasama sorumsuzluğu, milletvekillerine sınırsız bir<br />

ayrıcalık tanıyarak her türlü fikir ve kanaat açıklamasını sorumsuz bir şekilde yapma imkanı<br />

tanımaz. Bu ayrıcalık milletvekillerine sadece yasama faaliyetlerini gereği gibi yerine getirebilmeleri<br />

için tanınmış bir ayrıcalıktır.<br />

◊ Yasama sorumsuzluğu kurumu <strong>Anayasa</strong>’nın 83. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir.<br />

<strong>Anayasa</strong>’ya göre: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden,<br />

Meclis’te ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe<br />

başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu<br />

tutulamazlar.”<br />

◊ 83. maddenin kaleme alınış biçimi ve 83. maddenin içinde yer aldığı bölümün başlığı (“Üyelikler<br />

ile İlgili İşler”) göz önüne alındığında, yasama sorumsuzluğunun sadece TBMM üyelerine yani<br />

milletvekillerine tanınmış bir ayrıcalık olduğu düşünülebilir. Oysa <strong>Anayasa</strong> aynı ayrıcalığı bakanlara<br />

ve şimdi mevcut olmayan Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerine de tanımıştır.<br />

◊ 1982 <strong>Anayasa</strong>sı yasama sorumsuzluğunu Meclis çalışmalarıyla sınırlı tutmuştur. Yani<br />

milletvekilleri sadece Meclis çalışmaları sırasındaki açıklamalarından dolayı bu ayrıcalıklardan<br />

yararlanabilir. Burada Meclis çalışması kavramını dara yorumlamamak gerekir. Meclis çalışmaları<br />

içinde, genel kurul toplantıları yanında, komisyon ve siyasi parti grup toplantıları da vardır.<br />

Dolayısıyla, örneğin, Meclis dışındaki komisyon toplantılarında yapılan açıklamalar da yasama<br />

sorumsuzluğu kapsamındadır. TBMM’ni temsil etmek koşuluyla, milletvekillerinin milletlerarası<br />

kuruluşlardaki veya yabancı ülkelerdeki faaliyetleri de yasama sorumsuzluğu çerçevesinde<br />

değerlendirilebilir.<br />

◊ <strong>Anayasa</strong>’ya göre oy, söz ve düşünce açıklamaları sorumsuzluk kapsamındaki fiillerdir. Burada<br />

özellikle “düşünce açıklaması” kavramının içeriğinin tespit edilmesinde sorun çıkması söz konusu<br />

olabilir. Örneğin, hakaret ve sövme niteliği taşıyan fiillerin yasama sorumsuzluğu kapsamına girip<br />

girmeyeceği önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, milletvekillerinin düşüncelerini<br />

açıklarken yaptıkları jest ve mimiklerin de düşünce açıklaması kapsamında değerlendirilip<br />

değerlendirilemeyeceği üzerinde durulmaya değer bir konudur. Tüm bunların yanında, düşünce<br />

açıklaması ile hakaret-sövme fiilleri arasındaki çizginin çoğu kez oldukça ince olduğunu da göz<br />

önünde tutmak gerekir. Bu açıdan bakıldığında hakaret ve sövme fiillerinin de yasama<br />

sorumsuzluğu kapsamında değerlendirilmesi düşünülebilir. Kaldı ki, bu tip fiiller tamamen de<br />

yaptırımsız kalmayabilir. Düşünce açıklaması sırasında hakaret ve sövme fiili işlediği düşünülen<br />

milletvekiline Meclis Genel Kurulu’nun Meclis İçtüzüğü’ne dayanarak yaptırım uygulaması, örneğin<br />

genel kurul oturumlarına katılmama cezası vermesi mümkündür. Böyle bir cezanın da milletvekilleri<br />

açısından önemli bir yaptırım olduğuna şüphe duymamak gerekir.<br />

◊ Diğer taraftan, <strong>Anayasa</strong>’nın 83. maddesinde yasama sorumsuzluğunun bir istisnası da<br />

düzenlenmiştir. Buna göre, bir oturumdaki Başkanlık Divanı’nın teklifi üzerine Meclis tarafından belli<br />

açıklamaların Meclis dışında tekrarlanmaması ve açığa vurulmaması konusunda bir karar alınmışsa<br />

bunları Meclis dışında tekrarlayan ve açığa vuran milletvekilleri sorumlu olurlar. Böyle bir<br />

düzenleme Meclis’te görüşülen belli konular açısından güvenlik ve gizlilik gibi gerekçelerle zorunlu<br />

ve haklı görülebilir. Ancak bu düzenlemenin yasama sorumsuzluğunun kapsamını daralttığı da bir<br />

gerçektir.<br />

www.yasayananayasa.ankara.edu.tr<br />

2


YAŞAYAN ANAYASA<br />

Yasama Dokunulmazlığı<br />

◊ Yasama dokunulmazlığı, esas olarak, yasama meclisi üyelerinin keyfi kovuşturmalara maruz<br />

kalmalarını önleyerek yasama faaliyetinin aksamasını önleme amacına yöneliktir. Yasama<br />

meclisinde çoğunlukta olan iktidar grupları, siyasi nüfuzlarını kullanarak veya siyasi tuzaklar<br />

kurarak, özellikle muhalefet gruplarına mensup milletvekillerinin yasama faaliyetine katılmalarını<br />

engellemeye, bu grupları kontrol altında tutmaya ve hatta giderek bunları siyasi alanın dışına<br />

itmeye çalışabilirler. <strong>Anayasa</strong>lar ve onları tamamlayan yasalar, yasama meclisi üyelerini<br />

dokunulmazlık zırhıyla donatarak keyfi kovuşturmalarla engellenme ihtimalini ortadan kaldırmakta,<br />

böylece demokratik sistemin işlemesi için vazgeçilmez bir unsur olan muhalefetin işlevlerini gereği<br />

gibi yerine getirmesini güvence altına almaktadır. Dokunulmazlık kurumu, kural olarak, yasama<br />

meclisi üyelerini cezai kovuşturmalara karşı korur. Çünkü genel olarak tüm hukuk sistemlerinde,<br />

yasama meclisi üyelerinin yasama faaliyetlerine katılmalarını, muhalefet işlevlerini yerine<br />

getirmelerini engelleyen sorgulama, gözaltına alma, tutuklama gibi işlemler ceza yargılaması<br />

hukuku alanına özgü işlemlerdir.<br />

◊ İlk kez İngiltere’de ortaya çıkan dokunulmazlık kurumu başlangıçta parlamenter ayrıcalıklar<br />

(parliamentary priviliges) arasında yer almaktaydı. İlk haliyle oldukça geniş bir kapsamı olan<br />

parlamenter dokunulmazlık kurumu (parliamentary inviolability) sadece parlamento üyelerini değil,<br />

hizmetçilerini ve mülklerini de kapsıyor, hem cezai hem de hukuki kovuşturmalara karşı koruma<br />

sağlıyordu. Dokunulmazlığın kapsamı, vatanı olan İngiltere’de zamanla daraltıldı. Koloni devrinde<br />

Amerika’ya geçen ve 1787 <strong>Anayasa</strong>sında ifadesini bulan bu kurum model anayasalardan biri olan<br />

1791 Fransız <strong>Anayasa</strong>sıyla ilk defa anayasal bir kurum niteliği kazandı. Bugün dokunulmazlık<br />

kurumu çağdaş anayasaların pek çoğu tarafından kabul edilmiş durumdadır. Ancak günümüzde,<br />

liberal demokratik anayasalarda, özellikle eşitlik ve sorumluluk ilkeleri çerçevesinde bu kurumun<br />

içeriği ve kapsamı itibariyle daha dar bir biçimde düzenlenmesi konusunda bir eğilimin varlığına da<br />

işaret etmek gerekir. 1958 Fransız <strong>Anayasa</strong>sında 1995 yılında ve 1947 İtalyan <strong>Anayasa</strong>sında 1993<br />

yılında yapılan daraltıcı düzenlemeler bu eğilimin bir sonucu olarak değerlendirilebilir.<br />

◊ Bugün pek çok çağdaş anayasa dokunulmazlık kurumuna yer vermiştir. İngiliz <strong>Anayasa</strong><br />

sisteminde parlamenterlerin sahip oldukları dokunulmazlıklar geleneksel olarak parlamenter<br />

ayrıcalıklar içinde sayılır. Bugün bu düzenleme hala geçerlidir. Ancak bugün İngiliz sisteminde, ilk<br />

çıktığı biçiminden farklı olarak, dokunulmazlık parlamento üyelerini sadece hukuki kovuşturmalara<br />

karşı korumaktadır. Mahkeme düzenine aykırı veya küçük düşürücü durumlarda ve 1983 tarihli<br />

“Akıl Sağlığı Yasası” (Mental Health Act) uyarınca bir parlamento üyesinin gözlem altına alınması<br />

durumunda dokunulmazlık kendiliğinden ortadan kalkar. Bunun dışında dokunulmazlığın<br />

Parlamento tarafından da kaldırılması mümkündür. 1787 tarihli Amerikan <strong>Anayasa</strong>sı da İngiliz<br />

modelinden esinlenerek dokunulmazlık kurumuna yer vermiştir. 1949 tarihli Alman <strong>Anayasa</strong>sı<br />

dokunulmazlık kurumunu 46. maddesinde düzenlemiştir. Alman sisteminde, dokunulmazlık kurumu<br />

parlamento üyelerinin tanık sıfatıyla dinlenmelerine engel olmaz. Ancak milletvekillerinin ifadeleri<br />

sadece Meclis’te (Bundestag) bulundukları bir sırada alınabilir. 1958 Fransız <strong>Anayasa</strong>sının<br />

dokunulmazlık kurumunu düzenleyen 26. maddesi 1995 yılında değiştirilmiş ve bu kurumun<br />

kapsamı daraltılmıştır. Yeni düzenlemeye göre, Fransız <strong>Anayasa</strong>sı toplantı ve toplantı dışı<br />

dönemlerde aynı hukuki rejimin uygulanmasını öngörmekte ve bir yasama meclisi üyesinin bağlı<br />

olduğu meclisin başkanlık divanını o üyenin dokunulmazlığı ile ilgili her türlü kararı almaya yetkili<br />

kılmaktadır. 1 [1] Türk <strong>Anayasa</strong> Hukuku’nda dokunulmazlık kurumu büyük ölçüde Fransız<br />

1 1787 ABD <strong>Anayasa</strong>sı, Madde I, Kısım 6- (...) Her ne durumda olursa olsun, meclislerindeki toplantıları sırasında veya geliş<br />

gidişlerinde; kamu düzenini bozma, vatana ihanet ve ağır suçlar dışında bir nedenle tutuklanmama ayrıcalığına sahiptirler (...).<br />

1949 Alman <strong>Anayasa</strong>sı, Madde 46- (...) (2) Bir milletvekili suç üstü halinde ya da ertesi gün tutuklanmış olmadıkça cezayı gerektiren<br />

bir fiilden dolayı ancak Federal Millet Meclisi’nin izniyle hesap vermeye çağrılabilir ya da tutuklanabilir. (3) Bunun dışında, bir<br />

milletvekilinin kişisel özgürlüğünün her türlü sınırlandırılması ya da 18. Maddeye göre aleyhinde bir işlem yapılabilmesi için de Federal<br />

Millet Meclisi’nin izni gereklidir. (4) Bir milletvekili hakkındaki her türlü ceza davası, 18. Maddeye göre aleyhinde yapılan her çeşit işlem<br />

ve sair tutuklama ve kişisel özgürlüğünün sınırlandırılması halleri, Federal Millet Meclisi’nin istemesi üzerine kaldırılır.<br />

www.yasayananayasa.ankara.edu.tr<br />

3


YAŞAYAN ANAYASA<br />

modelinden esinlenilerek düzenlenmiştir. Bu kurum ilk olarak 1876 <strong>Anayasa</strong>sı’nın 79. maddesi ile<br />

hukukumuza girmiştir. 1876 <strong>Anayasa</strong>sı Heyet-i Mebusan üyelerini sadece cezai kovuşturmalara<br />

karşı koruyan bir sistem kurmuştu. 1924 (m. 17) ve 1961 (m. 79) anayasaları da küçük<br />

farklılıklarla bu kurumu korumuştur.<br />

◊ Dokunulmazlık, yasama sorumsuzluğu gibi 1982 <strong>Anayasa</strong>sı’nın 83. maddesinde yer almaktadır.<br />

83. maddenin 2. Fıkrasına göre: “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir<br />

milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve<br />

yargılanamaz.” 83. maddenin 3. fıkrasıne göre ise: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında,<br />

seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona<br />

ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez.” Burada 2. ve 3. fıkradaki düzenlemeleri<br />

Ceza Hukuku açısından ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Buna göre, maddenin 2. fıkrasında yer<br />

alan “tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz” şeklindeki düzenleme<br />

muhakemenin yapılmasını engellediği için bir “muhakeme engeli” teşkil eder. Maddenin 3.<br />

fıkrasında yer alan düzenleme ise bir “infaz engelidir.” Yani bir kişinin milletvekili seçilmesi bu kişi<br />

hakkında verilen ceza hükmünün infazını engeller. İnfazın bu engel ortadan kalkıncaya, yani kişinin<br />

milletvekili sıfatı sona erinceye kadar ertelenmesi gerekir<br />

◊ <strong>Anayasa</strong>nın dokunulmazlığa ilişkin düzenlemesinde dikkat çeken bir nokta, anayasa koyucunun<br />

dokunulmazlığın başlangıcını belirlerken “seçim” tarihini esas almasıdır. <strong>Anayasa</strong> hem seçimden<br />

önce hem seçimden sonra işlenen suçları dokunulmazlık kapsamına almıştır. Ancak burada dikkate<br />

alınması gereken tarih, seçimin yapıldığı, yani oy verme işleminin yapıldığı tarih değil, seçim<br />

sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulu tarafından resmen ilan edildiği tarihtir. Milletvekilliği sıfatının da<br />

bu tarihte kazanıldığının kabul edilmesi yerinde olur. Dolayısıyla, örneğin oy verme günü suç<br />

işleyen bir milletvekili adayı henüz seçim sonuçları resmen ilan edilmediği için milletvekili sıfatını<br />

kazanamayacak ve işlediği suç dokunulmazlık kapsamına girmeyecektir. Milletvekili seçilen bir<br />

kişinin dokunulmazlığı seçim sonuçlarının resmen ilanıyla başladığına göre, arada dokunulmazlığı<br />

kendiliğinden kalkmadığı veya Meclis tarafından kaldırılmadığı takdirde, bir sonraki seçim<br />

sonuçlarının ilanıyla sona erecektir. Belli bir bölgedeki milletvekili seçimlerinin iptal edilmesi<br />

durumunda ise, o bölgeden milletvekili seçilen kişinin milletvekili sıfatı kendiliğinden sona<br />

ereceğinden dokunulmazlık zırhı da kendiliğinden kalkacaktır.<br />

◊ <strong>Anayasa</strong> yasama dokunulmazlığını yasama sorumsuzluğu ile birlikte “Üyelikle İlgili Hükümler”<br />

başlığı altında düzenlemiştir. 83. maddede de sadece “milletvekili”lerinden söz edilmektedir. Ancak<br />

anayasa dokunulmazlık ayrıcalığını sadece milletvekillerine tanımış değildir. <strong>Anayasa</strong>nın 112<br />

maddesi gereği, milletvekili olmayan bakanlar da yasama dokunulmazlığına sahiptir. TBMM üyesi<br />

olmadıkları halde yasama faaliyetine katılmaları dolayısıyla, kurumun yukarıda açıklanan amaçları<br />

göz önüne alındığında, milletvekili olmayan bakanların da bu haktan faydalanmaları yerinde<br />

görülebilir. Doğal olarak, bu kişilerin dokunulmazlıkları “seçim” tarihinde değil, bakan olarak<br />

atandıkları tarihte başlar ve bakanlık sıfatları sona erince, Meclis kararına gerek olmaksızın,<br />

kendiliğinden ortadan kalkar. Bakanlar dışında, <strong>Anayasa</strong> Geçici Madde 2 gereği, Cumhurbaşkanlığı<br />

Konseyi üyeleri de bu ayrıcalıklardan faydalanırlar.<br />

◊ 1982 <strong>Anayasa</strong>sı dokunulmazlık kurumunu düzenlerken Türk Ceza Kanununda geçerli olan cürümkabahat<br />

ayrımını dikkate almamıştır. Dolayısıyla <strong>Anayasa</strong>ya göre hem cürümler hem kabahatler<br />

dokunulmazlık kapsamındadır. <strong>Anayasa</strong> suç çeşitleri arasında bir ayrım yapmadığı halde,<br />

dokunulmazlık gereği yapılamayacak ceza yargılaması işlemlerini saymıştır. <strong>Anayasa</strong>ya göre<br />

dokunulmazlık kapsamına giren suçlar dolayısıyla milletvekilleri tutulamaz (yani yakalanamaz),<br />

sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Bunun dışında kalan ceza yargılaması işlemleri<br />

1958 Fransız <strong>Anayasa</strong>sı, Madde 26- (...) Hiçbir parlamento üyesi, üyesi bulunduğu meclisin başkanlık divanının izni olmadıkça,<br />

cinayet ya da cünha fiillerinden dolayı kovuşturulamaz ya da tutuklanamaz. Cinayet veya cünha fiillerinin suçüstü yakalanması halinde<br />

böyle bir izne ihtiyaç yoktur.<br />

Bir parlamento üyesinin tutukluluğu ya da kovuşturulması, üyenin bağlı bulunduğu meclis isterse toplantı süresince ertelenebilir. Eğer<br />

gerekirse, yukarıdaki paragraf uyarınca izin verilmesi için üyenin bağlı bulunduğu meclis toplantıya çağrılabilir.<br />

www.yasayananayasa.ankara.edu.tr<br />

4


YAŞAYAN ANAYASA<br />

açısından bir engel yoktur. Örneğin, bir milletvekilinin (usulüne uygun olarak) telefonları<br />

dinlenebilir, postası açılabilir, evi ve üstü aranabilir, hakkında ceza davası açılabilir, milletvekiline<br />

karşı haciz ve cebri icra yollarına başvurulabilir ve tanık sıfatıyla sorguya çekilebilir.<br />

◊ <strong>Anayasa</strong>, 83. maddede getirdiği genel kurala iki istisna öngörmüştür. <strong>Anayasa</strong>ya göre: “Ağır<br />

cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla<br />

<strong>Anayasa</strong>nın 14 üncü Maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam,<br />

durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.” Buna<br />

göre, bir milletvekili ağır cezayı (CMUK m. 421) gerektiren bir suçu işlerken suçüstü (CMUK m. 127,<br />

Meşhut Suçların Muhakeme Usulü Kanunu) yakalanırsa veya seçimden önce soruşturulmaya<br />

başlanmış olması kaydıyla <strong>Anayasa</strong>nın 14. maddesindeki bir suçtan dolayı hüküm giyerse Meclis<br />

kararı olmaksızın yakalanabilir, sorguya çekilebilir, tutuklanabilir ve yargılanabilir.<br />

◊ <strong>Anayasa</strong>nın öngördüğü ilk istisnanın söz konusu olabilmesi için iki şartın bir arada var olması,<br />

yani hem bir fiilin ağır cezayı gerektirmesi hem de bu filli işleyen milletvekilinin suçüstü<br />

yakalanması gerekir. Suçüstü şartlarının mevcut olup olmadığı veya suçun ağır cezayı gerektirip<br />

gerektirmediği mahkeme heyetinin yargılama süreci sonunda yapacağı değerlendirmeye göre<br />

belirlenecektir. Eğer suçüstüne ilişkin şartların mevcut olmadığı veya suçun vasfının değişmesi<br />

sonucu ağır cezayı gerektirmediği ortaya çıkarsa durma kararı verilmesi ve milletvekilliği sıfatının<br />

sona ermesi veya dokunulmazlığın kaldırılmasının beklenmesi gerekir.<br />

◊ <strong>Anayasa</strong>, 14. madde açısından “seçimden önce soruşturmasına başlanmış olmak” şartını<br />

aramaktadır. Dokunulmazlık kurumunun genel özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme<br />

yapıldığında, “soruşturmanın başlaması” kavramını en azından milletvekilinin sanık sıfatını<br />

kazanması şeklinde anlamak yerinde olur. Aksi takdirde milletvekili adayları hakkında gayrı ciddi<br />

iddialarla başlatılacak soruşturmalar seçimden sonra bu vekiller açısından bir baskı ve tehdit unsuru<br />

olarak kullanılabilir.<br />

◊ <strong>Anayasa</strong>’ya göre, her iki istisnanın da geçerli olabilmesi için yetkili makamın, yani başsavcılık<br />

makamının durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM’ne bildirilmesi gerekir. Burada suç üstü<br />

istisnası açısından bir sorun bulunmamaktadır. Savcılık makamı suçüstü durumu ile ilgili yasal<br />

düzenlemeler çerçevesinde durumu TBMM Başkanlığına bildirilecektir. Ancak, 14. Madde kapsamına<br />

giren bir suç işlediği iddia edilen bir kimse milletvekili seçildiği takdirde bu durum Meclis Başkanlık<br />

Divanı oluşur oluşmaz TBMM Başkanlığı’na bildirilmelidir.<br />

◊ <strong>Anayasa</strong>’nın dokunulmazlık kurumu açısından getirdiği istisnalar genel olarak değerlendirildiğinde<br />

dikkat çeken nokta, 14. maddenin kapsamına giren suçlar açısından bir belirsizliğin söz konusu<br />

olmasıdır. Bu belirsizlik dokunulmazlık kurumunun amacıyla bağdaşmayan uygulamalara yol açacak<br />

niteliktedir.<br />

◊ Yasama dokunulmazlığı ile ilgili olarak yapılmak istenen değişiklikler çerçevesinde gündeme<br />

getirilen hususlardan önemli bir tanesi de dokunulmazlık dışı kalan suçlarda (<strong>Anayasa</strong>’nın belirttiği<br />

istisnalardan biri ya da Meclis’in dokunulmazlığın kaldırılmasına karar vermesi hallerinde)<br />

soruşturmayı yapacak makama ilişkindir. Bir görüşe göre dokunulmazlığın daraltılmasından sonra<br />

bir takım ek güvencelere ihtiyaç duyulacağı noktasından hareket ederek, milletvekillerinin,<br />

dokunulmazlık dışı kalan suçlarının yargılanmasında Yargıtay’ın bir ceza dairesinin görevli olması<br />

gerektiğini savunmaktadır. Böyle bir düzenleme, yasama dokunulmazlığı kurumunun amacı ve<br />

niteliği göz önüne alındığında ilk bakışta haklı görülebilir. Ancak, milletin genel mahkemelerde,<br />

vekilinin ise Yargıtay’da yargılanması eşitlik ilkesini büyük ölçüde zedeleyecek ve kamuoyunda<br />

tepkilerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Üstelik Yargıtay’da yapılacak bir yargılamanın<br />

milletvekilleri açısından normal ceza mahkemelerinde yapılacak yargılamadan daha özenli veya<br />

daha güvenceli olacağını iddia etmek de mümkün değildir. 83. Madde yeniden düşünülürken bu<br />

noktanın da göz önüne alınması gerekir.<br />

www.yasayananayasa.ankara.edu.tr<br />

5


YAŞAYAN ANAYASA<br />

Değerlendirmeler ve Öneriler<br />

◊ Türkiye açısından yasama dokunulmazlığı kurumunun, dünyadaki genel eğilime uygun olarak,<br />

yeniden düzenlenmesi ve kapsamının daraltılması ihtiyacı bulunmaktadır. Bununla birlikte, 83.<br />

madde yeniden düzenlenirken, kurumun ortaya çıkış nedeni unutulmamalı, yukarıda ortaya<br />

koymaya çalıştığımız hassasiyetler çerçevesinde bir değerlendirme yapılmalıdır.<br />

◊ Yasama dokunulmazlığı çerçevesinden çıkarılması ilk düşünülebilecek suçlar, rüşvet, hileli iflas,<br />

ihaleye fesat karıştırma gibi esas olarak akçalı suçlar olmalıdır. Bu sayede son yıllarda giderek artan<br />

yolsuzluklar karşısında siyaseti belli ölçüde temiz tutma olanağı sağlanabilir. Ancak, bakanların<br />

görevleri nedeniyle işledikleri suçların kovuşturulmasını Meclis Soruşturması’na ve dolayısıyla Meclis<br />

Genel Kurulu’na bırakan <strong>Anayasa</strong>’nın 100. Maddesinin de bu kapsamda değiştirilmesi düşünülebilir.<br />

Zira, yolsuzlukların önemli bir kısmının milletvekillerinden daha çok bakanlık bürokrasisi<br />

kademelerinde gerçekleştiği de bilinmektedir.<br />

◊ Diğer taraftan, bugünkü haliyle <strong>Anayasa</strong>’da bir açıklık olmamasına rağmen uygulamada<br />

dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin talepler oldukça dolaylı bir süreçten geçtikten sonra Meclis<br />

Başkanlığı’na ulaşmaktadır. Buna göre, kovuşturmayı yürütmekle görevli savcılık talebini Adalet<br />

Bakanlığı’na iletmekte, Adalet Bakanlığı da dosyayı Başbakanlığa göndermektedir. Nihayet<br />

Başbakanlık talebi Meclis Başkanlığı’na iletmektedir. Bu teamülün “hukuk devleti” ilkesi ile<br />

bağdaştığını iddia etmek son derece güçtür. Bu nedenle dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin<br />

taleplerin Meclis Başkanlığı’na çok daha kısa bir yol izlenerek ulaştırılabilmesi için gerekli<br />

düzenlemelerin <strong>Anayasa</strong>’da yapılması ihtiyacı ortadadır.<br />

*******<br />

Seçilmiş Kaynakça<br />

FEYZİOĞLU, Metin (1991-1992), “Yasama Dokunulmazlığı,” <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Hukuk Fakültesi<br />

Dergisi, 42/1-4: 21-45.<br />

KIRATLI, Metin (1961), Parlmenter Muafiyetler (<strong>Ankara</strong>: <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />

Fakültesi Yayınları).<br />

SANCAR, Türkan Yalçın (2003) “Türk Ceza Kanunu'nun 159. ve 312. Maddelerinde Yapılan<br />

Değişikliklierin Anlamı” <strong>Ankara</strong> Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 52: 89-99.<br />

www.yasayananayasa.ankara.edu.tr<br />

6

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!