FITRAT ve “MÜNAZARA” Uluğbek DALİMOV* Buhara'da 1909'da ...
FITRAT ve “MÜNAZARA” Uluğbek DALİMOV* Buhara'da 1909'da ...
FITRAT ve “MÜNAZARA” Uluğbek DALİMOV* Buhara'da 1909'da ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>FITRAT</strong> <strong>ve</strong> <strong>“MÜNAZARA”</strong><br />
<strong>Uluğbek</strong> <strong>DALİMOV*</strong><br />
Özet: Yeni Özbek Edebiyatının kurucuları arasında yer alan Abdurauf<br />
Fıtrat şiir <strong>ve</strong> tiyatro eserleriyle tanınmıştır. Ayrıca edebiyat araştırmacılığı<br />
<strong>ve</strong> Özbek Türkçesinin gelişimi üzerine de çalışmalar yapmıştır.<br />
Fıtrat’ın tahsil için geldiği İstanbul’da kaleme aldığı eserlerinden<br />
biri olan “Münazara” bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır. “Münazara”<br />
yirminci asrın sonlarında Türkistan’ın, aslında tüm Müslüman<br />
toplumların içine düştüğü feci durumu göstermesi açısından önemli bir<br />
eserdir. Burada kısaca eserden yola çıkarak Fıtrat’ın eğitimle ilgili fikirlerine<br />
yer <strong>ve</strong>rmeye çalışacağız.<br />
Anahtar kelimeler: Abdurauf Fıtrat, Münazara, Eğitim<br />
Temperament and Contro<strong>ve</strong>rsy<br />
Abstract: Abdurauf Fırat who is amongst of founders of Neo Uzbek<br />
literature, is well known with his poem and plays. Furthermore, he<br />
had worked on literature sur<strong>ve</strong>y and impro<strong>ve</strong>ment of the Uzbek Turkish<br />
language. Fıtrat came to Istanbul for education. He has written se<strong>ve</strong>ral<br />
books when he was in Istanbul. One of his plays is called “Münazara”<br />
which is subject of this article. Münazara (contro<strong>ve</strong>rsy) is <strong>ve</strong>ry important<br />
basis for reflecting Turkistan life style in end of 20th Century; in<br />
fact it also reflects that all Islamic countries in how tragic, terrible state.<br />
Based on this play we will explain Fırtat’s view on education.<br />
Key Words: Abdurauf Fıtrat, Münazara, Education, temperament,<br />
contro<strong>ve</strong>rsy<br />
Buhara’da 1909’da kurulmuş olan Terbiye-i Etfal (Çocukların Terbiyesi)<br />
cemiyetinin desteğiyle bir grup genç, İstanbul’a eğitim almak<br />
için gönderildi. Aralarında kabiliyeti <strong>ve</strong> zekâsıyla ayrı bir yere sahip<br />
olan Fıtrat Türkiye’deki politik durum, Jön Türklerin devrimi hedefleyen<br />
mücadelesinden etkilendi. Buhara Emir’inin yönetimine karşı eleştirel<br />
bir gözle bakmaya başladı.<br />
İstanbul’daki dört yıllık eğitim onu bambaşka bir dünyaya; siyasete<br />
sürükledi. İlk sene Tarif-i Müslimin dergisinde “Buhara Veziri<br />
Nasrullahbek Pervaneçi Hazretlerine Açık Mektup”u yayımlandı. Ayrıca<br />
Fıtrat, İstanbul Darü’l- Funünu’nda okurken Buharalı <strong>ve</strong> Türkistanlı<br />
öğrencilere mali kaynak sağlamak için “Buhara Tamim-i Maarif<br />
Cemiyeti”nin kuruluşunda rol oynadı. İstanbul’da 1909 -1913 yılları<br />
* Yard. Doç. Dr., Taşkent Devlet Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Filoloji Fakültesi, Özbek Edebiyatı Bölümü, Milli<br />
Uyanış Anabilim dalı öğretim üyesi.
<strong>Uluğbek</strong> DALİMOV<br />
arasında “Münazara”, “Seyyah-ı Hindi” <strong>ve</strong> “Sayha” (Nara) adlı şiir kitabını<br />
yazdı.<br />
Abdurauf Fıtrat “Münazara”yı yirmi üç yaşında kaleme almıştır.<br />
Eserin tam adı “Hindistan’da Bir Fransızla Buharalı Mühendisin Cedit<br />
Okulları Hakkında Yaptıkları Münazara” olup, 1909’da tamamlanmış<br />
<strong>ve</strong> 1911’de İstanbul’da basılmıştır. Farsça yazlan bu eserin 1912 yılında<br />
“Türkistan Vilayetinin Gazeti”nde Hacı Muin tercümesiyle, daha sonra<br />
Mahmut Hoca Behbudi’nin önsözüyle kitap halinde yeniden yayımlandı.<br />
“Münazara” Türkistanlı aydınlar arasında büyük ün kazandı.<br />
Taşkent’teki Puşkin Cemiyeti’nin başkanı Alpay Yagello bu eseri Rusçaya<br />
çevirerek, 1912 yılında yayımladı.<br />
Eserin adından da anlaşılacağı üzere bir Fransız ile Buharalı müderris<br />
çeşitli konularda fikir alış<strong>ve</strong>rişinde bulunurlar. Münazara eğitim<br />
öğretimde usul konusunu üzerine görünüyorsa da aslında Fıtrat, Buhara<br />
Emirliği’nin ekonomik, politik <strong>ve</strong> manevi yapısına da yer <strong>ve</strong>rmiştir.<br />
Münazara’da ileri sürülen gaye daha çok Fransız’ın sorularına müderrisin<br />
<strong>ve</strong>rdiği cevaplarda yer almaktadır. Dünyevi <strong>ve</strong> dini ilimler sahibi,<br />
dünyayı gezip görmüş, müslümanların dini ahkâmından dahi haberdar<br />
olan Fransız, Buharalı müderrisin ilimsizliğinden, cahilliğinden şaşkına<br />
düşmüştür. Müslüman çocuklarının kaderinin böyle mutaassıp <strong>ve</strong> cahil<br />
hocaların elinde olmasından Fransız seyyah üzüntü duyar. Müderrisin<br />
cevaplarındaki mantıksızlık, onun bakış açısının ne kadar dar olduğunu<br />
<strong>ve</strong> dünyevi bilimlerden hiç haberi olmadığını gösterir.<br />
XX. yüzyıl ilim, fen, keşifler asrıdır. Dünya’ya 400 küsur ilim adamını<br />
<strong>ve</strong>ren Buhara bugün karanlıklar içindedir. Neden acaba 200’den<br />
fazla medresesi, 400 küsur okul <strong>ve</strong> kütüphaneler, onlarca kıraathanesi<br />
<strong>ve</strong> bütün bunların masraflarını sağlayabilecek bir milyon altın değerinde<br />
vakıfların olmasına rağmen halk sefalet pençesinde ezilmektedir.<br />
Buhara’nın dünya çapında tanınan, saygı duyduğu âlimlerden, şeref kabul<br />
edilen ilim <strong>ve</strong> marifetten mahrum kalmıştır.<br />
Sadece bu değil, müderris medeniyet ışığından habersiz, çok eskilerde<br />
kalmış, dünya coğrafyasını tasavvur dahi edemez haldedir. Müderrise<br />
göre “Herkes ilim almaya koşarsa başka işler sahipsiz kalacak”<br />
bu da hayatı felce uğratacaktır. Herkes ilimle meşgul olunca başka mes-<br />
70 TSA / Yıl: 12, S: 1, Nisan 2008
Fıtrat <strong>ve</strong> “Münazara”<br />
lekler unutulacak, dünya bozulacaktır. Müderrisin yanıtlarından açıkça<br />
görüyor ki, sözde Buhara âlimleri Kur’an-ı Kerim <strong>ve</strong> hadis-i şerifleri<br />
öğretmekten bile acizdir. Onlar Hz. Peygamberimizin (s.a.s) “İlim<br />
Çin’de dahi olsa öğrenin”, “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin”, “İlim<br />
dünyanın izzeti <strong>ve</strong> ahiretin şerefidir” gibi mübarek sözleri ile ümmetini<br />
ilim <strong>ve</strong> marifet öğrenmeye da<strong>ve</strong>t ettiğini idrak etmekten uzaktırlar. Birçoğu<br />
bir ayet <strong>ve</strong>ya hadisi doğru açıklamak bir yana, doğru okuyamazlar<br />
da. 25 -30 sene medresede Arapça okumalarına rağmen bu dilde de<br />
rahat konuşamazlar. Buharalı din adamlarının cahilliği, İslam ahkâmını<br />
bozarak telkin etmeleri “Her gün Ebu Ali, Farabi, <strong>Uluğbek</strong>, Muhammed<br />
İbn-i Sina, İmam Buhari gibi zatları yetiştirmiş, böylece tüm insanlığa<br />
örnek olmuş “Buhara-i Şerif’”i karanlıklara sürüklemiştir. Onlar sözde<br />
âlim, müderris <strong>ve</strong> molla olabilmek için her türlü rezilliği yapmaya hazırdırlar.<br />
Fransız (Fransız timsalinde daha çok Fıtrat’ı görüyoruz - U.D.)<br />
Buhara’nın geçmişte iki milyon nüfusa sahip olduğunu, Emir<br />
Muzaffer’in yenilgisinden sonra “cahillik çölünde uyuyanların gafleti<br />
sebebiyle” nüfusunun üçte ikisini kaybettiğini, topraklarının onda bir<br />
oranında küçüldüğünü, emirliğin Rusların eline geçtiğini söyler. Eğer<br />
bu gaflet <strong>ve</strong> cehalet biraz daha devam ederse, cihangir Timur Dedemizin<br />
ün <strong>ve</strong> izzetine ihanet ederseniz, namsız, şerefsiz, izzetsiz bir şekilde<br />
sonsuza kadar uyuyacaksınız” diyerek bütün gerçeği müderrisin gözleri<br />
önüne serer. Fransız’ın hakikat dolu bu sözleri Buhara’nın büyük âlimleri<br />
hakkında gururla konuşan müderrisi bile dehşete düşürür; “Birader,<br />
beni çok korkuttunuz. Sözlerinizi duyunca yığılıp kaldım. Allah aşkına<br />
söyleyin, bizim kurtuluş çaremiz nedir Bu derdin çaresi var mıdır Nereye<br />
gidelim Ne yapalım Hangi toprağı başımız sürelim Ne zaman<br />
bu feci durumdan kurtuluruz”<br />
Fransız seyyah bu sorulara cevap olarak; gafletten <strong>ve</strong> tembellikten,<br />
cehaletten <strong>ve</strong> kulluktan kurtulmanın tek çaresinin cedit okullarının<br />
açılmasını gösterir. “Usul-i Cedit” cevabı müderrisi tekrar kıvrandırır.<br />
Müderris Buhara’da “Usul-i Cedit” okulunun açıldığını <strong>ve</strong> bir yıl kadar<br />
faaliyette bulunduktan sonra Rusya vatandaşı olan Tatar Müderrisi’nin<br />
ifadesiyle “ Âlim-i Büzrükvarlar” olduğu için kapatıldığını söyler.<br />
Ekim 1908’de Buhara’da - Darbaza-i Sallahhane’de Mirza Abülvahid<br />
Münzim (1875 -1934) <strong>ve</strong> Sadrettin Ayni tarafından açılan Cedit mektebi<br />
kastedilmektedir. Gerçekten söz konusu okul kısa sürede büyük ün<br />
TSA / Yıl: 12, S: 1, Nisan 2008 71
<strong>Uluğbek</strong> DALİMOV<br />
kazandı, sınavlardan başarıyla geçti, fakat Rusya büyükelçiliği temsilcileri<br />
tarafından kapatıldı. Bu işte Rusya hükümeti ajanı Kazanlı Tatar<br />
Müdederris Molla Kanber <strong>ve</strong> büyükelçilik temsilcisi rüş<strong>ve</strong>tçilikle ün<br />
kazanan Şulga adlı kişilerin rolü önemlidir. Müderris “Usul-i Cedit”<br />
okuluna karşı olan Tatar müderris derken Molla Kanber’i kastetmektedir.<br />
Fransız’ın “Usul-i Cedit” okullarının nesi haram, nesi şeriata uymuyor<br />
Çocuklardan herhangi biri nefret ettiğini gösterdi mi Kitaplarda<br />
hiç küfür sayılabilecek kelimeler var mı acaba “Usul-i Cedit”<br />
okullarındaki öğrencilerden abdestte, namazda gevşeklik gösteren var<br />
mı Usul hocası az mı biliyor yoksa” gibi sorularına Müderrisin <strong>ve</strong>rebileceği<br />
olumsuz bir cevap yoktu, hatta “Usul-i Cedit” öğrencilerinin<br />
daha bilgili olduklarını, hocasının da Buhara’nın en bilgi sahibi âlimi<br />
olduğunu söyledi. Fransız seyyah, Müderrisin “Usul-i Cedit okulu <strong>ve</strong><br />
hocası hakkında böylesi olumlu düşüncelerde bulunmasına rağmen<br />
okulun kapatılma kararına niçin katıldığını anlayamaz. Böylesi mutaassıplığa<br />
hayret eden Fransız, okulun kapatılmasının Hıristiyanların işine<br />
yaradığını Tatar Müderrisin de onların lehine çalıştığını vurgular; “Düşünün<br />
bir kere, Hıristiyanların bütün hedefi İslamı yok etmek olduğu<br />
bir zamanda, günde birkaç cilt Hz. Muhammed (s.a.s.) şeriatına karşı<br />
kitaplar basıldığı bir dönemde” Müslümanların bu tavrı anlaşılmazdır.<br />
İstanbul, Hindistan <strong>ve</strong> Mısır’daki âlimleri durmadan bu kitaplara<br />
reddiyeler yazmaktadır. 1328’de Afganistan’da <strong>ve</strong> Peygamberimizin<br />
şehri olan Medine-i Münev<strong>ve</strong>re’de böyle okullar açılmıştır. Özellikle<br />
Medine’de bu tarz okulların açılması sevinçle karşılandı. “Siz bu boş<br />
sözlere nasıl kandınız Kimse bu okul haramdır, çocuklarınızı birer kâfir<br />
yapar demiyor... Fitnesi <strong>ve</strong> ihaneti açıkça görünen biri Rusların keyfi<br />
için yalan sözler yayıyor da sizin umurunuzda değil... Bu yalanı Tatar<br />
müderrisin, İslam düşmanlarının tarafında durarak yaydığını nasıl anlamazsınız<br />
Fıtrat ilim <strong>ve</strong> marifeti millete yaymak <strong>ve</strong> âlimlerin Müslüman<br />
dini ahkâmını daha derin anlamasını sağlamak için ayetlerinden <strong>ve</strong><br />
hadislerden örnekler <strong>ve</strong>riyor, onları açıklıyor. Özellikle Kur’an okuyarak<br />
sevabını anne-babasının ruhlarına bağışlamaktan ileri gitmeyen<br />
bazı din adamlarını eleştiriyor. Kur’an sadece ölüler için değil, daha<br />
çok hayatta olanlar için ışıktır. Bu durumu Fransız şöyle izah ediyor;<br />
72 TSA / Yıl: 12, S: 1, Nisan 2008
Fıtrat <strong>ve</strong> “Münazara”<br />
“Eğer ilme rağbet sadece dünyanın olsaydı, Peygamberiniz hikmetleri<br />
ile bütün ümmetini ilme teşvik etmemiş olurdu. Üstelik Buhara’da<br />
işler öyle darmadağınık ki, onun onarılması sadece insanların ilim sahibi<br />
olmalarıyla mümkün olur... Yazık ki, siz Müslümanlar, Kur’an-ı<br />
Kerim’in <strong>ve</strong> Hadis’in manalarından habersizsiniz. Sadece Kur’an okur,<br />
sevabını ölmüşlerinizin ruhlarına bağışlar <strong>ve</strong> bununla yetinirsiniz. Anlamıyorsunuz<br />
ki, bu mübarek mecmuayı Cenab-ı Hak büyük meleği<br />
vasıtasıyla dünyanın akıllı insanlarına boşuna göndermemiştir. Onun<br />
emrettiklerini yapalım, menettiklerinden de kaçınalım. Biz Fransızlar<br />
dininizin düşmanı isek de, dini husumetimiz gereği, Kur’an’ınızı <strong>ve</strong><br />
Hadis’inizi ateşe atmak yerine, onlardan kendi menfaatlerimiz doğrultusunda<br />
yararlandık. Susamış olan gönlümüzü kandırdık. O’nun yap<br />
dediklerini yaparak büyük başarılar elde ettik. Siz de gaflet karanlıklarında<br />
Kur’an’ın ahkâmından <strong>ve</strong> hikmetlerinden habersiz bir şekilde<br />
tenezzül dibine yuvarlandınız (Vurgu yazara ait -U.D.) Demek ki, Fıtrat<br />
şöyle bir sonuca varıyor; “Müslümanın doğrusu, Avrupa uygarlığının<br />
temelini oluşturur.<br />
Abdurauf Fıtrat eserin son bölümünde Buhara Emiri Seyit Alihan’a<br />
açıkça seslenir. Yazar, Müslümanlar karanlıklardan, zulümden, hakaretten<br />
kurtarmaya, kutsal topraklarımız, cehalet bataklarından, dini<br />
küçümsemelerden aydınlıklara götürmeye da<strong>ve</strong>t eder.”Ey, Buhara milletinin<br />
şefkatli atası! Milletin haline bak, acı, Hak Teala’nın korunmasına<br />
inandığı Muhammed’in nurlu şeriatına uyarak, düşmüş olan milleti<br />
ayağa kaldır”.<br />
Fıtrat hemşerilerine, dindaşlarına seslenerek onları bir an önce<br />
gaflet karanlıklarından kurtulmaya, “ateş arabası”, “ateş gemisi”,<br />
“telgraf”,”tipograf” gibi bin bir çeşit yeniliğe imzasını atan Avrupalılarla<br />
birlikte ilerlemeye; Müslümanları kendi aralarındaki tefrikalara son<br />
<strong>ve</strong>rmeye çağırır. Tek çözüm yolu olarak, ilim <strong>ve</strong> marifeti, cedit okullarının<br />
arttırılmasını gösterir.<br />
Cedit edebiyatına olduğu gibi Fıtrat da eserlerinde kadınları yüceltmiş,<br />
onlardan övgüyle bahsetmiştir. Kadınların ilim sahibi olmaları için<br />
çabaladı; çünkü çocukların terbiyesi kadınların elindedir. Beş asır önce<br />
büyük şair, devlet adamı Ali Şir Nevai “Seddi İskenderi” adlı eserinde<br />
büyük İskender’in annesine önemli bir bölüm ayırmıştır.<br />
Maalesef, XX. yüzyılın başlarına kadar kadınlar ilim, marifet<br />
TSA / Yıl: 12, S: 1, Nisan 2008 73
<strong>Uluğbek</strong> DALİMOV<br />
ışığından yoksun kaldılar. Çünkü bu asırda onların sadece “tenevvül<br />
<strong>ve</strong> tenasül” yani doğmak <strong>ve</strong> doğurmak için dünyaya gelir görüşü hâkimdi.<br />
Müderrise göre 37 yaşına kadar süren ilim sonucu “silsile-i<br />
tenasül”(nesil bırakma silsilesi) bozulur. Müderrisin bu görüşünün yanlış<br />
olduğunu Fıtrat,”ilim öğrenmek her müslüman, kadın <strong>ve</strong> erkek için<br />
farzdır” Hadis-i Şerif’ini göstererek, zor <strong>ve</strong> hatalı eğitim usulünden<br />
vazgeçmek gerektiğini vurgular. “Usul-i Cedit “ okulunda boşa zaman<br />
harcanmaz. Kız çocukları altı yaşından itibaren okula <strong>ve</strong>rilir <strong>ve</strong> on sekizinde<br />
okulu tamamlamış olur. Böyle eğitim usulü İslam için zararlı<br />
değil, tam tersine çok faydalıdır.”Usul-i Cedit”e has olan kolaylık <strong>ve</strong><br />
kısa sürede hem erkek hem kadın âlim olur. Kısacası “Münazara” Buhara<br />
Emirliği’nde Cedit hareketinin daha da canlanmasında önemli bir<br />
rol oynadı. Sadreddin Ayni’nin tabiriyle; Fıtrat, söz konusu eserinde<br />
usul-i ceditten şeriat faydasına yaralanmanın yollarını göstermeye çalışır.<br />
Nihayetinde Buhara’da bu okullar 1917 yılına kadar yeniden açılır<br />
<strong>ve</strong> faaliyet gösterir.<br />
KAYNAK<br />
Fıtrat, Abdurauf (1912 ), Münazara, Taşkent.<br />
74 TSA / Yıl: 12, S: 1, Nisan 2008