18.05.2015 Views

Deniz Yıldızı

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Deniz</strong> <strong>Yıldızı</strong><br />

BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015<br />

Başarı içinizde…<br />

Başarıyı dışarıda aramayın!<br />

http://bahricelen.meb.k12.tr/


HASRET Ofset<br />

Sürekli Form Matbaacılık<br />

Etlerimiz Kendi Yerli<br />

Besimiz Olup,<br />

İslami Şartlara Uygun<br />

Kesilmektedir<br />

Sefer ÇEVİK<br />

DEFNE ET MARKET<br />

& OCAK BAŞI<br />

}<br />

Gsm:0 532 173 01 24 – 0 506 753 63 38<br />

Tüm Ev ve İş Yerlerine Servis Yapılır.<br />

Dr. İhsan Göknel Mah. 2001 Sk. OSMANİYE<br />

• Adana<br />

• Kuşbaşı<br />

• Ciyer<br />

• Biftek<br />

• Pirzola<br />

• Tavuk şiş<br />

Cvs Cam Baskül<br />

2<br />

¨ 19.90<br />

Arzum Epilasyon<br />

Benim<br />

¨ 49.90<br />

3<br />

Çarşım<br />

Yetişen<br />

Alıyor<br />

¨ 7.95 ¨ 19.75<br />

Silgeç Süper Mop<br />

¨ 25.75<br />

Çok Taşlı Saat<br />

Fırsatları Yakalayın<br />

Tek Kişilik<br />

Polar Battaniye<br />

Mutfak Robotu<br />

Şok<br />

Fiyat<br />

2<br />

Sinbo Saç Maşası Ahşap<br />

Eskitme<br />

Saat<br />

¨ 14.95<br />

SON GÜN<br />

10 MART 2014<br />

37Yıllık Tecrübe<br />

2<br />

¨ 15.95<br />

Yeni<br />

ürün<br />

Cvs<br />

Ketıl<br />

Porselen Sıvı Sabunluk Seti<br />

¨ 9.90<br />

Üstün Lüx Dolap<br />

¨ 15.75<br />

¨ 109.00<br />

70x120 Metal Ayaklı Plastik Masa<br />

¨ 59.90<br />

¨ 49.90<br />

3 Katlı Metal Köşelik<br />

¨ 15.75<br />

Metal 2 Katlı Tabaklık<br />

¨ 25.75<br />

Fiyatlarımıza KDV dahildir/Kampanyamız stoklarla sınırlıdır/grafi ve baskı hatalarından firmamız sorumlu değildir<br />

Kağıda Renk vermeye gönül verdik.


Bahri Çelen Ailesi olarak<br />

Biz birbirimize ve kendimize güveniriz.<br />

Biz faklıyız…<br />

Yetenekli, enerjik, coşkulu ve üretkeniz.<br />

Hidayet Cem AKILLI<br />

Okul Müdürü<br />

VİZYONUMUZ<br />

Eğitimde bir adım önde olmak ve geleceğe yön veren bireyler yetiştirmektir.<br />

MİSYONUMUZ<br />

Tüm paydaşlarımızın mutlu ve huzurlu olduğu, her bireyin kendini gerçekleştirmesine ortam<br />

hazırlayan, bir okuluz.<br />

Bahri Çelen Anadolu Lisesi<br />

olarak ‘’tüm paydaşlarımızın<br />

mutlu ve huzurlu<br />

olduğu ve her bireyin kendini<br />

gerçekleştirmesine ortam hazırlayan<br />

bir okul olmak ‘’misyonu<br />

ile’’ geleceğe yön veren<br />

bireyler yetiştirmek ‘’vizyonumuza<br />

emin adımlarla ilerliyoruz.<br />

Okulumuza katılan her bir<br />

öğrencimizin geleceğe dönük<br />

hedeflerinin olması ve yaşam<br />

boyu mutlu ve başarılı olması<br />

için diyoruz ki ‘her bir öğrenci<br />

tektir ve bizim için vazgeçilmezdir.’’Her<br />

şey, kişini bakış<br />

açısına bağlı ve kişinin önündeki<br />

en büyük engel kendisidir.<br />

Evet, sevgili öğrenciler eğer hayal<br />

edebilirseniz yapabilirsiniz.<br />

Bu konu ile ilgili küçük bir hikâye<br />

paylaşmak istiyorum.<br />

‘’Orta ikideyken, büyüdüğü<br />

zaman ne olmak ve yapmak<br />

istediği konusunda bir kompozisyon<br />

yazmasını istedi hocası.<br />

Çocuk bütün gece oturup günün<br />

birinde at çiftliğine sahip<br />

olmayı hedeflediğini anlatan<br />

yedi sayfalık bir kompozisyon<br />

yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla<br />

anlattı. Hatta hayalindeki<br />

200 dönümlük çiftliğin<br />

krokisini de çizdi. Binaların,<br />

ahırların ve koşu yollarının<br />

yerlerini gösterdi. Krokiye,<br />

200 dönümlük arazinin üzerine<br />

oturacak 1000 metrekarelik<br />

evin ayrıntılı planını da ekledi.<br />

Ertesi gün hocasına sunduğu<br />

7 sayfalık ödev, tam kalbinin<br />

sesiydi. İki gün sonra ödevi<br />

geri aldı. Kâğıdın üzerinde kırmızı<br />

kalemle yazılmış kocaman<br />

bir “Sıfır” ve “Dersten sonra<br />

beni gör” uyarısı vardı.<br />

- Neden “Sıfır” aldım’ diye merakla<br />

sordu hocasına, çocuk.<br />

- Bu senin yaşında bir çocuk<br />

için gerçekçi olmayan bir hayal<br />

dedi, hocası.- Paran yok.<br />

Gezginci bir aileden geliyorsun.<br />

Kaynağınız yok. At çiftliği<br />

kurmak büyük para gerektirir.<br />

Önce araziyi satın alman lazım.<br />

Damızlık hayvanlar da alman<br />

gerekiyor. Bunu başarman imkânsız<br />

ve ekledi: - Eğer ödevini<br />

gerçekçi hedefler belirledikten<br />

sonra yeniden yazarsan, o zaman<br />

notunu yeniden gözden<br />

geçiririm.<br />

Çocuk evine döndü ve uzun<br />

uzun düşündü. Babasına danıştı.-<br />

Oğlum, dedi babası.<br />

Bu konuda kararını kendin vermelisin.<br />

Bu senin hayatın için<br />

oldukça önemli bir seçim!<br />

Çocuk bir hafta kadar düşündükten<br />

sonra ödevini hiçbir<br />

değişiklik yapmadan geri götürdü<br />

hocasına…<br />

-Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin<br />

dedi.<br />

- Ben de hayallerimi... O, orta<br />

2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük<br />

arazi üzerindeki 1000<br />

metrekarelik evinde oturuyor.<br />

Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin<br />

üzerinde çerçevelenmiş<br />

olarak asılı.’’<br />

Evet, sevgili gençler hayallerinizden<br />

vazgeçmeyin, gayretle<br />

ona doğru ilerleyin.<br />

Bir gün, kumsalda sabahın<br />

ilk ışıklarıyla yürüyüşe çıkan<br />

bir adam kıyıya vuran denizyıldızlarını<br />

tek tek denize doğru<br />

fırlatır. Oradan geçen balıkçı<br />

ne yapıyorsun, birazdan güneş<br />

tamamen yükselecek ve kıyı<br />

boyu denizyıldızlarıyla dolu, Ne<br />

fark eder ki! der. Adam, tekrar<br />

yere eğilir bir denizyıldızını alır<br />

ve denize doğru fırlatır. “İşte<br />

bunun için fark etti.” der.<br />

Sevgili gençler her bir denizyıldızı<br />

bizim için önemlidir.<br />

Sizlere inanıyor ve güveniyoruz.<br />

İLKELERİMİZ<br />

Her bir insan tektir ve bizim için vazgeçilmezdir. Okulumuz öğrencilerimizi hayata hazırlayan yer<br />

değil, hayatın kendisidir. Amacımız özgür ve bilimsel düşünebilen, katılımcı ,demokratik kişiliğe<br />

sahip bireyler yetiştirmektir.<br />

DEĞERLERİMİZ<br />

1994’ten beri eğitim öğretim hizmeti veren Bahri Çelen Anadolu Lisesi, köklü bir geçmişe sahip<br />

olması nedeni ile sağlam bir kurum kültürüne sahiptir. Amacımız ; gücünü ilimden alan, kendine<br />

güvenen, farklı görüşlere saygılı,moral değerleri yüksek, yüzü geleceğe dönük bireyler yetiştirmek<br />

tir. Bu amaca ulaşmak için ana değerlerimiz;<br />

İNSAN, SEVGİ VE SAYGI,EMPATİ, GÜVEN VE ÖZVERİ, TAKIM ÇALIŞMASI, ADALET VE DEMOKRA<br />

Sİ,SÜREKLİ GELİŞİM<br />

İnanıyoruz ki… Biz birbirimize ve kendimize güveniriz. Biz farklıyız…<br />

Yetenekli, enerjik, coşkulu ve üretkeniz.<br />

Müdür Yardımcısı<br />

Rehber Öğretmenimiz<br />

Edebiyat Öğretmenlerimiz<br />

Matematik Öğretmenlerimiz<br />

İngilizce Öğretmenlerimiz<br />

Tarih Öğretmenlerimiz<br />

Coğrafya Öğretmenimiz<br />

BiyolojiÖğretmenlerimiz<br />

Kimya Öğretmenimiz<br />

Beden Eğitimi Öğret.<br />

Görsel Sanatlar Öğret.<br />

Felsefe Öğretmenimiz<br />

Fizik Öğretmenimiz<br />

Almanca Öğretmenimiz<br />

Din kült. ve Ah.Bil. Öğret.<br />

: Mehmet KARATOSUN<br />

: Tuğçe Damla ÇIRAK<br />

: Serhan ALİBEKİROĞLU, Ümit ERYÜREKLİ, U.Handan SÖKMEN, Ömer ERGEN<br />

: Alptekin KALYONCU, Mustafa TORUN, Battal YILDIRIM, Mehmet BELEN<br />

: Funda ÖZSOY, Nurgül KUNT, Doğan AKYOL<br />

: Meltem TÜRKMENER, Hikmet BALTACI<br />

: Mustafa KAHRAMAN<br />

: Habibe GÖKTEKİN, Mustafa AŞLAMACI<br />

: Şerife ACEMBEKİROĞLU<br />

: Süleyman ÖZKAN<br />

: Ferhat AŞKIN<br />

: Nihal İSPİR<br />

: Sait KAYGUSUZ<br />

: Kandil KARGAOĞLU<br />

: Kezban ÇETİNER<br />

Adres:Hürriyet Mah. Anadolu Cad. No:1 31960 ERZİN/HATAY<br />

Tel: 0 326 681 3355-Fax:681 7397<br />

e- posta:317511@meb.k12.tr<br />

web: http://bahricelen.meb.k12.tr<br />

4 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 5


içindekiler<br />

Erzin İlçe Kaymakamımız<br />

Hasan Yaman İle<br />

Söyleşi<br />

07<br />

YGS’de Türkiye<br />

Geneli Büyük<br />

Başarı<br />

19<br />

OKUL AİLE<br />

BİRLİĞİ BAŞKANI<br />

48<br />

09<br />

CEMİL MERİÇ<br />

İmtiyaz Sahibi<br />

Erzin Bahri Çelen Anadolu Lisesi<br />

Adına Okul Müdürü Hidayet Cem AKILLI<br />

Editör<br />

Hidayet Cem AKILLI<br />

08<br />

İlçe Milli Eğitim<br />

Müdürü<br />

Erdoğan Asarkaya<br />

ile söyleşi<br />

HABİB-İ NECCAR<br />

CAMİİ<br />

56<br />

BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ<br />

MAYIS 2015 / SAYI 1<br />

Dergi Komisyonu<br />

Tunahan KAHRAMAN<br />

Hande Beyza YILDIRIM<br />

Şeyda YILDIRIM<br />

Esra BÖRKLÜ<br />

Aylin HERGÜNER<br />

Ayşe Şule YILMAZ<br />

Pınar Nur GÜVEN<br />

VİZYONUMUZ<br />

MİSYONUMUZ<br />

DEĞERLERİMİZ<br />

05<br />

OSMANLI DEVLE-<br />

TİNİN KURULUŞ<br />

EFSANESİ<br />

11<br />

52<br />

EVRENDE YOLCULUK<br />

30<br />

Müslüman ve Türk<br />

olan büyük bilginler<br />

ve kısaca hayatları<br />

55<br />

FELSEFE<br />

Dizgi & Baskı :Hasret Ofset<br />

İstiklal Mah. Güneysu Cad. 8 Sk. No: 5<br />

OSMANİYE<br />

TEL: 0328 814 78 79 - 812 40 83<br />

Erzin İlçe Kaymakamımız<br />

Hasan Yaman İle Söyleşi<br />

• Öncelikle kendinizden bahseder<br />

misiniz? Hasan Yaman<br />

kimdir?<br />

İsmim Hasan Yaman, 1975 Kırıkkale<br />

doğumluyum. Ankara<br />

üniversitesi siyasal bilimler fakültesi<br />

kamu yönetimi mezunuyum.<br />

İlk görev yerim Afyonun<br />

Bayat ilçesi daha sonra Artvin<br />

Şavşat, Şanlıurfa Harran, Zonguldak<br />

Çaycuma, oradan Hatay<br />

Erzin’de göreve başladım. İki<br />

tane kız çocuğu sahibiyim.<br />

• Erzin’e yeni geldiniz Erzin’i<br />

nasıl buldunuz?<br />

Erzin’e geleli 6 ay oldu Eylül<br />

ayı içerisinde göreve başladım.<br />

Tabi Erzin bölgenin ciddi<br />

bir narenciye üreticisi toplam<br />

ihracatın yaklaşık %17 si Erzinde<br />

yapılıyor. Erzin, tarım<br />

ağırlıklı Amonosların eteğinde<br />

Doğu Akdeniz’e kıyısı olan şirin<br />

bir ilçe. Burada görev yapmış<br />

olmaktan memnunum. Erzin<br />

Adana ,Osmaniye, Mersin , İskenderun<br />

gibi turizm, ekonomi<br />

ve ticaret merkezlerine oldukça<br />

yakın bir kavşak noktası.<br />

Aynı zamanda Hatay’a girişin<br />

ilk ilçesidir. Erzin’e ile ilgili düşüncelerim<br />

gayet iyi.<br />

• Günümüzdeki Eğitim Sistemi<br />

hakkın da ne düşünüyorsunuz?<br />

Eğitim gereği çeşitli okulları<br />

ziyaret ediyoruz. Bu konuda ki<br />

fikirlerimizi onlarla da paylaşıyoruz.<br />

Her şeyden önce şimdi<br />

ki çocuklar teknolojiyi çok iyi<br />

kullanıyorlar. Öğrencilik yıllarımızla<br />

mukayese edince çok<br />

daha fazla kullanılıyor. Bilgisayar<br />

da internet de ayrıca spor<br />

faaliyetleri çok farklı. Bizim<br />

zamanımız da futbol gibi spor<br />

faaliyetleri yürürken şimdi birçok<br />

spor dalın da faaliyet yürütülüyor.<br />

İnsanlarımız ve öğrencilerimiz<br />

çok kabiliyetli, bu<br />

kabiliyet ve yetenekleri ortaya<br />

çıkarmak ve geleceğe yönlendirmek<br />

için eğitimcilerimize<br />

büyük görev düşüyor. Değişen<br />

dünyada eğitim anlayışı da<br />

hızla değişiyor. Bu değişimden<br />

ülkemiz de kayıtsız kalamaz.<br />

Çağın gerektirdiği eğitim sistemi<br />

ve anlayışını toplumla bütünleştirmek<br />

zorundayız. Eğitim<br />

yapı ve sisteminde çağın<br />

gerektirdiği yenilikler olabilir.<br />

Önemli olan sistemin tüm eğitim<br />

paydaşları ile beraber uygulama<br />

gayretidir.<br />

Biraz sınav odaklı<br />

bir sistemimiz olsa<br />

da her zaman sistemli<br />

çalışanın kazanacağını<br />

düşünüyorum.<br />

• Fatih projesi hakkında<br />

ne düşünüyorsunuz?<br />

Teknoloji ile öğreniciyi buluşturuyoruz.<br />

Bu çok önemli özellikle<br />

bilgiye erişim konusun da<br />

yani bu proje kapsamıyla ilk<br />

defa bilgisayarla internetle tanışan<br />

öğrencilerimiz oluyor. Bu<br />

çok güzel imkân sağlıyor.<br />

• Hasan Yaman kaymakam olmasaydı<br />

ne olurdu?<br />

Yani benim tarih bilimine ilişkin<br />

ciddi bir alakam var. Herhalde<br />

tarih öğretmeni olmayı<br />

isterdim.<br />

• Bize birazcık eğitim hayatınızdan<br />

bahseder misiniz?<br />

İlkokul, ortaokul ve liseyi memleketim<br />

olan Kırıkkale de okudum.<br />

Biraz önce de bahsettiğim<br />

gibi üniversiteyi Siyasal<br />

Bilgiler Fakültesi Ankara’da<br />

okudum aynı zamanda yüksek<br />

lisans da yapıyorum. Okuduğum<br />

üniversitede bizim öğrencilik<br />

yıllarımızda belirttiğim<br />

gibi bilgisayar ve interneti çok<br />

fazla kullanamıyorduk, kısıtlıydı<br />

ve hatta yok gibiydi. Dersliklerimiz<br />

çok fazlaydı ve 50 – 60<br />

kişilikti ve bazı branşlarda öğretmen<br />

eksikliğimiz oldu tabii.<br />

Bunun burukluğunu da yaşadık.<br />

Şimdi gördüğüm kadarıyla<br />

bunların çoğu giderilmiş görünüyor.<br />

• Bahri çelen Anadolu Lisesi<br />

hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />

Okulunuzu ziyaret ettim. Öğrencilerin<br />

gayet başarılı buluyorum.<br />

Öğretmenleriniz, idaremiz<br />

başarılılar. Yanılmıyorsam<br />

Bahri ÇELEN bir hayırsever.<br />

Okul bahçesi gayet iyi ve spor<br />

faaliyetlerine gayet uygun.<br />

MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 7


-Erdoğan ASARKAYA kimdir ?<br />

1971 Osmaniye Kadirli’de doğdum.<br />

İlk, orta ve lise öğrenimimi<br />

Kadirli’de tamamladım. Van<br />

100. Yıl Üni. Eğitim Fakültesi<br />

sınıf öğretmenliği 1993 mezunuyum.<br />

Aynı yıl Erzurum<br />

Karaçoban ilçesinde göreve<br />

başlayıp; daha sonra Osmaniye<br />

Bahçe ilçesinde merkezde Okul<br />

Müdürü olarak çalıştım. Evli 4<br />

erkek 2 kız çocuğu sahibiyim.<br />

İlçe Milli Eğitim<br />

Müdürümüz<br />

Erdoğan<br />

Asarkaya<br />

-Günümüzde ki eğitim sistemini<br />

nasıl buluyorsunuz?<br />

Eğitimdeki hedefimiz her zaman<br />

daha yükseğe ulaşmaktır.<br />

Muhakkak değişimler olacak<br />

yani dünya değiştikçe eğitim<br />

sistemi değişecek. Her sistemin<br />

mutlaka bir artısı birde<br />

eksisi olacaktır.. Amacımız<br />

artısı fazla olan eksi az olan<br />

şeyi yakalamaktır. İstediğimiz,<br />

çalışanın kazandığı bir sistem<br />

olması. Ama şunu da unutmamak<br />

gerek ki feda edilecek insanımızın<br />

olmadığı bir sistem<br />

olması gerek. Yani kaybedeni<br />

olmayan bir sistem. Bu da öğrencilerimizin<br />

ilgi, kabiliyet ve<br />

performanslarına göre ilkokuldan<br />

başlayıp orta öğretime<br />

kadar iyi yönlendirilmesi gerekiyor.<br />

-Fatih projesi hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />

Fatih Projesi, dünyada eğitim<br />

alanında devrim niteliğinde.<br />

Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde<br />

bu sistem yok. Özellikle<br />

EBA(Eğitim Bilişim Ağı ) ile<br />

desteklenmiş olması çok iyi.<br />

Türkiye’de ve dünyadaki eğitim<br />

içeriklerine öğretmen ve<br />

öğrencilerin erişiyor olması ve<br />

aynı zamanda bu ağ ile karşılıklı<br />

eğitim içeriklerinin paylaşılması<br />

sınıf içerisinde küresel<br />

anlamda bir beyin fırtınası<br />

oluşturma imkanı sunuyor.Yalnız<br />

nasıl ki altının kıymetini<br />

kuyumcu bildiği gibi, bir nimet<br />

kullanıyorsak kıymetini bilmeliyiz.<br />

Temennimiz teknolojinin<br />

bu güzel yanlarının insanlarının<br />

yararlı bir şekilde kullanması.<br />

Bu da bizlere ait. Herkesle<br />

el ele verip eksiklerimiz<br />

varsa tamamlayacağız. Şunu<br />

kabul etmek gerekli ki fatih<br />

projesi büyük bir devrimdir.<br />

-Bahri Çelen Anadolu Lisesini<br />

ile Söyleşi<br />

nasıl buluyorsunuz?<br />

Bahri Çelen Anadolu Lisesini<br />

başarılı buluyorum. Tabii güzellik<br />

de sınır yoktur. Fiziki anlamda<br />

problemimiz yok. 2015<br />

YGS de iki öğrencimiz Türkiye<br />

genelinde ilk 20.000’in içne<br />

girmiş olması ve birçok fen lisesini<br />

geride bırakmış olması<br />

örnek bir başarı. Öğrencilerimiz<br />

iyi bundan sonra ki süreçte<br />

daha başarılı olması ve kalıcı<br />

ve sürdürülebilir birbaşarı için<br />

çalışmalar devam etmeli.. Madem<br />

her şeyimiz var, imkânlarımızda<br />

çok iyiyse bunu en iyi<br />

şekilde kullanıp daha güzele<br />

birlikte ulaşmak, öğrencilerimizin<br />

mutlu olduğu, öğretmenlerimizin<br />

mutlu olduğu bir okul.<br />

Bahri Çelen, her türlü imkana<br />

sahipse gerisi bize kalıyor. Çalışacağız<br />

ve başaracağız.<br />

-Erdoğan Asarkaya Milli Eğitim<br />

Müdürü olmasaydı hangi mesleği<br />

yapıyor olurdu?<br />

Bunu daha önce hiç düşünmedim.<br />

Hep kendimi öğretmen<br />

olarak düşündüm. Ama herhalde<br />

eğitim üzerine serbest<br />

çalışırdım. Çünkü insanları seviyorum<br />

ve onlara yarınları için<br />

güzel bir hizmet sunardım.<br />

-Öğrencilerinize son olarak ne<br />

söylemek sterdiniz?<br />

Yarının garantisi olan Sevgili<br />

Gençler, sizlerin bilgili kültürlü<br />

ve donanımlı olmanızın yanı<br />

sıra vatanını milletini seven<br />

inançlı bireyler olarak yetişmeniz<br />

umudumuzu ve güvenimizi<br />

tazeleyecektir. Bu inanç<br />

ve azimle çalışarak, geleceğe<br />

yön veren bir ülkenin evlatları<br />

olmanızı umuyoruz.<br />

OKUL AİLE BİRLİĞİ<br />

BAŞKANI<br />

Okul-Aile Birliği, Milli Eğitim<br />

Bakanlığına bağlı<br />

okullarda, okul ile aile<br />

arasında bütünleşmeyi gerçekleştirmek,<br />

veli ve öğretmenler<br />

arasında işbirliği sağlamak<br />

amacı ile kurulmuş bir birliktir.<br />

Bütün modern toplumlarda olduğu<br />

gibi, toplumumuzda da;<br />

okul ile ailenin işbirliği beraberinde<br />

büyük başarılar getirmiştir.<br />

Okul ile ailenin işbirliğinin<br />

sağlanarak geleceğimizin<br />

teminatı olan çocuklarımızın;<br />

Atatürk İlke ve İnkılâplarına ve<br />

Anayasamızın başlangıcında<br />

ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine<br />

bağlı, Türk Milletinin<br />

milli, ahlaki ve insani, manevi,<br />

kültürel değerlerini benimseyen,<br />

daima yüceltmeye çalışan;<br />

insan haklarına ve Anayasanın<br />

başlangıcındaki temel ilkelere<br />

dayanan milli, demokratik,<br />

Bacon’unda<br />

dediği gibi<br />

“Okumak, bir insanı<br />

doldurur; konuşmak,<br />

hazırlar; yazmak ise<br />

olgunlaştırır.”<br />

Okumak tıpkı bir pusula<br />

gibi bizlere yol<br />

gösterir.<br />

laik, sosyal bir hukuk devleti<br />

olan Türkiye Cumhuriyetine<br />

karşı görev ve sorumluluklarını<br />

bilen ve bunları davranış haline<br />

getirmiş yurttaşlar olarak<br />

yetişmelerini sağlamaktır.<br />

Öğrencilerin eğitiminde ve gelişiminde<br />

ailenin önemi büyük<br />

rol oynar. Ailenin katılımı öğrencinin<br />

gelişimi ve öğrenimi<br />

bakımından önemlidir. Bir ailede<br />

ki kitap okuma alışkanlığı o<br />

ailenin tüm bireylerini olumlu<br />

yönde etkiler. Okumak demek<br />

genel kültürün artması, farklı<br />

konularda bilgi sahibi olmak,<br />

bir düşünce üzerinde yorum<br />

yapabilme kabiliyetini artırmak<br />

demektir. Önemli olan<br />

bunun değerini bilmektir. Bacon’unda<br />

dediği gibi “Okumak<br />

bir insanı doldurur konuşmak<br />

hazırlar yazmak ise olgunlaştırır.”<br />

Okumak tıpkı bir pusula<br />

gibi bizlere yol gösterir.<br />

Çocuklarımızın geleceğinin<br />

şekillenmesinde büyük rol oynayan<br />

aileler öğretmenler ve<br />

kitaplar daima başucumuzda<br />

olacaktır.<br />

ERKAN ÖKTEM<br />

OKUL AİLE BİRLİĞİ BAŞKANI<br />

8 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 9


Merhabanın<br />

Osmanlı Devletinin Kuruluş Efsanesi<br />

Osman Bey’in Rüyası<br />

ŞEYH EDEBALİ’NİN OSMAN BEYE NASİHATI<br />

Hiç düşündünüz mü<br />

Anlamı<br />

Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı-din<br />

bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayınpederi ve<br />

ya da bilen var mı Osman Bey bir<br />

içinizde ‘’Merhaba’’<br />

ne anlama geliyor diye’ Çok ilginç<br />

bali’nin evinde<br />

ratorluk olacak Osmanlı Devleti’nin fikir babasıdır.<br />

gün Şeyh Ede-<br />

hocası, Orhan Gazi’nin dedesi bir anlamda da sonradan impa-<br />

misafir olmuştu. Gece,<br />

bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı varmış<br />

meğer.’’Merhaba’’ aslında farsça kökenli<br />

vakit hayli ilerleyince<br />

ŞEYH EDEBALİ’NİN OSMAN BEYE NASİHATI<br />

istirahat etmek üzere<br />

odasına çekilmişti.<br />

Oğul,<br />

olup ‘’Benden size zarar gelmez’’ anlama geliyormuş.<br />

Fakat yatmak üzereyken<br />

rafta gözüne ilişen<br />

İnsanlar vardır, şafakta doğar, gün batarken ölürler!<br />

Çok hoş değil mi’<br />

Kuran-ı Kerim’e saygısından<br />

dolayı yatamadı. Uyuyamadı. Kuran’ı İki paralık güneşe aldanıp sonrada karda, ayazda kavrulup<br />

Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir!<br />

Bunu öğrendikten sonra karşımdaki insana merhaba demek daha<br />

bir anlamlı! Şu an bu konuyu okuyan herkese<br />

alıp okumaya başladı.<br />

gitme<br />

O gece sabaha kadar Kuran okudu. Tam 6 Güçlüsün akıllısın söz sahibisin!<br />

saat. Hikmet-i İlahi, Osman Gazi Han’ın Kuran’a<br />

olan bu saygısından dolayı her okuduğu Nerede nasıl kullanacağını bilmezsen,<br />

Ama;<br />

saate 1 asır lütuf edilmiş, hanedanı 6 asır hükümdar<br />

olmuştur 7 cihana.<br />

Sabah rüzgârında savrulup gidersin.<br />

MUTLULUK DEYİNCE…<br />

Vakit sabah ezanına yaklaşmışken, yorgunluk<br />

ve uyku da bir hayli bastırmışken, Kuran Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın.<br />

Öfken ve benliğin bir olup aklını yener!<br />

Sait Kaygusuz : Ailem ve keçilerim en büyük mutluluğum .<br />

Süleyman Özkan : Beklenti ve hayallerimi karşılayan her şeydir.<br />

elinde, yaslandığı yerde, tatlı bir uykuya daldı<br />

Sultan Osman Han.<br />

Azminden dönme!<br />

Tuğçe Damla Dönen : Ailem.<br />

Uyurken bir rüya gördü. Rüyasında kendisi Çıktığın yolu taşıyacağın yükü iyi bil!<br />

Serhan Alibekiroğlu : Su içmek.<br />

Şeyh Edebali’nin yanında yatıyordu. Edebali’nin<br />

göğsünden bir hilal doğdu. Hilal biraz Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma!<br />

Her işin gereğini vaktinde yap.<br />

Mehmet karatosun : İnsanların mutluluğunu tanımlarken dayandıkları noktaları zamanla<br />

kaybettiklerinde olan mutsuzluklar beni çok üzer.<br />

yükseldikten sonra büyüdü, büyüdü ve dolunay<br />

haline gelince kendisinin göğsüne girdi. Sözünü unutma! Sözü söz olsun diye söyleme!<br />

Gördün söyleme, bildin bilme<br />

Mustafa Haşlamacı : Ailem.<br />

Daha sonra göğsünden bir ağaç bitip büyümeye,<br />

yükselmeye başladı. Bir çınar ağacıydı<br />

Hidayet Cem Akıllı : Özgürlük.<br />

Ananı, atanı say bereket büyüklerle beraberdir!<br />

Tunahan Kahraman : Sağlıklı olmak.<br />

bu. Büyüdükçe yeşerdi, güzelleşti. Dallarının Sevildiğin yere sık gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibar olmaz.<br />

gölgesiyle bütün dünyayı kapladı, dünyanın<br />

Elif Kaya<br />

: Neşe, Huzur<br />

her tarafından insanlar grup grup gelip bu Üç kişiye acı;<br />

Tuba Hoplamaz : Çocuklarım.<br />

çınarın gölgesine giriyorlardı, çok mutlu ve<br />

Sabriye Bayraktaroğlu : Çocuklarımın geleceği.<br />

neşeliydiler.<br />

Cahiller arasında alime,<br />

Şeyda Yıldırım<br />

: Ben gerisi yalan.<br />

Ulu çınarın gölgesinde dağlar, dağların dibinde<br />

pınarlar gördü. Ağacın yanında ise dört Hatırlı iken itibarını kaybedene!<br />

Zenginken fakir düşene,<br />

Ayşe Şule Yılmaz : Babamın maaş günü.<br />

sıra dağlar gördü ki bunlar Kafkas, Atlas, Toros<br />

ve Balkanlardı. Ağacın köklerinden Dicle,<br />

Hande Yıldırım : Her ayın 6’ sı babam maaş alıyorda ve oruç tutarken ezanın okunması.<br />

Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette<br />

değildir.<br />

Aylin Hergüner : Çikolata<br />

Fırat, Nil ve Tuna çıkıyordu. Bu nehirde koca<br />

koca gemiler yüzüyordu. Tarlalar ekin doluydu.<br />

Ağaçlar meyve dolu. Dağların tepeleri Düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen<br />

Ululanma, düşmanını hor görme!<br />

Esra Börklü<br />

: Huzur ve Özgürlük.<br />

Nurgül Kunt<br />

: Öğrenciler.<br />

ormanlarla örtülüydü. Ruy-i Zemin yemyeşil, belirle!<br />

Mehmet Belen : Bekarlık.<br />

asuman masmaviydi. Vadilerde şehirler vardı.<br />

Şehirlerde camiler arz-i didar ediyordu.<br />

Haklı olduğunda kavgadan korkma<br />

Meltem Türkmener : Ferahlık.<br />

Funda Özsoy<br />

: Başarı, Sağlık, Huzur.<br />

Bunların hepsinin altın kubbelerinde birer Bilesin ki<br />

hilal parlıyor, minarelerinde müezzinler ezan Atın iyisine doru yiğidin iyisine deli derler!<br />

Kandil Kargaoğlu : Kedi.<br />

okuyorlardı. Ezan sesleri ağaç dallarındaki<br />

Şerİfe Acembekiroğlu : Huzur.<br />

kuşların cıvıltısına karışıyordu. Bir ara ulu Ey oğul! Beysin...<br />

Mustafa Kaharaman : Zorla konuşturulmamak.<br />

çınarın yaprakları kılıç gibi uzamaya başladı. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana...<br />

Derken bir rüzgar çıkıp bu yaprakları İstanbul’a<br />

doğru çevirdi. Şehir iki denizin ve iki ka-<br />

Mustafa Torun<br />

: X’ in olmadığı bi hayat.<br />

Gücen geçlik bize, gönül almak sana...<br />

Doğan Akyol<br />

: Travelling<br />

Suçlamak bize, katlanmak sana...<br />

ranın birleştiği yerde iki masmavi firuze ile<br />

iki yemyeşil zümrüt arasına oturtulmuş pırıl Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar<br />

Oğsan Kuş<br />

: Kolanın içine çekirdek biriktirip bi anda içmek.<br />

pırıl bir elmas gibiydi. Sanki bütün dünyayı bize,<br />

Arda Batuhan Öktem : Fenerbahçenin şampiyon olması.<br />

kuşatan geniş bir ülke gibi halkalanan bir yüzüğün<br />

kıymetli taşını andırıyordu İstanbul. Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana...<br />

adalet sana...<br />

Rahime Demirpolat : Kitap okumak.<br />

Gülperi Nergisviran : Hiç mi bu kelime bana uğramaz abii!<br />

Ve nihayet Osman Gazi Han bu yüzüğü parmağına<br />

takıyorken uyanır.<br />

Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek<br />

Ey Oğul! Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana...<br />

Sevde Sarıaslan : Uyumak<br />

Osman Gazi, rüyasını Şeyh Edebali’ye anlatır.<br />

Edebâlî Hazretleri kısa bir tefekkürün ar-<br />

Ümit Eryürekli<br />

: Öğrenciler<br />

sana...<br />

Ömer Ergen<br />

:Evet, ailemle birlikte olmak<br />

dından “Ey oğul. Sana müjdeler olsun!” der, Ey Oğul! Sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz.<br />

Battal Yıldırım : Çözüm kümesini bulunca ben<br />

“Göğsümden çıkan nur kızımdır (Bâlâ Hatun). Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.<br />

Seni kuşatması evleneceğinize işarettir... Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.<br />

Kezban Çetiner : Çiçekler ve ailem<br />

Ağaca gelince; Sen büyük bir devlet kuracaksın.<br />

Evlatların adaletle hükmedecekler.<br />

ALLAH YARDIMCIN OLSUN.<br />

Handan Sökmen : Sevmek ve sevilmek<br />

Nihal İspir<br />

: Çocuk sevmek gülüm.<br />

Allahü teâlâ seni ve neslini insanların İslâm’la<br />

şereflenmesine vesile edecek...<br />

10 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 11


Bahri Çelen’de Öğrenci Olmak...<br />

ALMANYANIN FREIBERG<br />

KENTİ İLE ÖĞRENCİ DEĞİŞİM<br />

PROGRAMI 1995 YILINDAN<br />

BERİ DEVAM ETMEKTEDİR.<br />

MERHUM BAHRİ VE HATİCE ÇELEN<br />

RAHMETLE ANIYORUZ…<br />

MERHUM BAHRİ VE HATİCE ÇELEN RAHMETLE ANIYORUZ…<br />

12 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 13


DELİ<br />

Delinin biri tımarhanenin<br />

bahçesinde yürürken<br />

bakmış başka<br />

bir deli ağacın altında<br />

oturmuş kahkahalar<br />

atıyor. Hemen yanına<br />

koşmuş ve sormuş<br />

‘’hey sen niye gülüyorsun<br />

öyle’’’ , öbür<br />

deli ‘’hiç, ben hep<br />

kendi kendime fıkra<br />

anlatırım, ama bu seferkini<br />

hiç duymamıştım.’’<br />

GEL DE ÇIK İŞİN İÇİNDEN<br />

‘’Saçlarım amma da dökülmüş ha’ Neden’’’<br />

‘’Üzüntüden…’’<br />

‘’Ya,demek saçların üzüntüden dökülüyor.Peki neye üzülüyorsun bu kadar’’’<br />

‘’Saçlarımın dökülmesine…’’<br />

BENZERLİK<br />

Öğretmen okullar açıldığı sırada öğrenciye:<br />

‘’Geçen yıl sınıfta sana benzeyen biri<br />

vardı. İkiz kardeşin miydi acaba’’’<br />

Çocuk boynu bükük bir şekilde, mırıldanır<br />

gibi cevap verdi:<br />

‘’Hayır efendim ben sınıfta kaldım<br />

da.’’<br />

BİLMECE - FIKRA - KARİKATÜR<br />

ANTİKACILAR<br />

Antik acılar çeken şair X çok değerli<br />

bir antikayı piyasa değerinin<br />

%90’nını ödeyerek satın almıştı.<br />

Daha sonra,arkadaşı şair Y’ye piyasa<br />

değerinin %25 fazlasına sattı ve bu<br />

alışverişten 10.500.000YTL kazanmış<br />

oldu.Bu antika heykelin gerçek<br />

piyasa değeri sizce neydi’<br />

KRALIN ALTINLARI<br />

Kral Midas’ın elinde 1 kg altın var.10<br />

kuyumcu çağırıyor ve her birine<br />

100’er gram altın veriyor,10’ar tane<br />

10 gramlık altın para yapmalarını istiyor.<br />

Kuyumcular paraları hazırlıyorlar ve<br />

her biri birer kese içinde 10’ar tane<br />

altını kral’a sunuyor. Kral’ın aldığı ihbara<br />

göre kuyumculardan biri altınları<br />

10 gram yerine 9 gram yapmış;<br />

aldığı 100 gram altının 90 gramını<br />

paraya dönüştürmüş,kalanını cebine<br />

atmış.Sonuçta Kral’ın elinde 90 tane<br />

10 gramlık, 10 tane de 9 gramlık altın<br />

var.Kral durumu açıklıyor.Sarayın<br />

elektronik tartısında tek bir tartış yaparak<br />

hile yapan kuyumcuyu belirleyecek<br />

olana bütün altınları vereceğini<br />

vaat ediyor.<br />

Siz olsanız bir tartışta hile yapan kuyumcuyu<br />

nasıl bulurdunuz’<br />

NASIL YETİŞTİ’<br />

Bir kimyacı bilgisayarının başında çalışırken, oğlu odaya girdi.Oğluda<br />

6 yaşında çok kurnaz biri.babasının yanına gider<br />

ve ;<br />

--Babacığım şu koca koca kimya bilim adamlarını hayatlarını<br />

alabilirmiyim’<br />

Bunun üzerine babası sevinir. Daha bu yaşta oğlum kimya ile<br />

uğraşırsa gelecekte tam bir kimyacı olur diyerek;<br />

--Al yavrum. Dedi<br />

Özkan 5 cildi birden alıp götürür. Bir saat sonra annesi söyleniyordu.<br />

--Reçel kavanozlarının biri yok... Bizim bacaksızın boyuda<br />

oraya yetişmez ki...<br />

CEVİZ ve ÇUVALLAR<br />

Elimizde 1000 tane ceviz ve 10 tane boş çuval var.1000 cevizi<br />

bu 10 çuvala bu 10 çuvala öyle yerleştirin ki 1den 1000’e<br />

kadar istediğimiz herhangi bir ceviz sayısını çuval halinde<br />

iade edin.(Çuvaldaki cevizler birbirine aktarılmayacak.)<br />

FARE ve ÇUKULATA<br />

Bir fare yemeğe başladığı çukulatadan hoşlandığı için;her dakika<br />

bir önceki dakikaya kıyaysa iki kat fazla çukulata yiyor.<br />

Fare,bu hızla çukulatayı on dakikada bitiriyor.Eğer bu çukulatayı<br />

aynı hızla iki fare yemeğe başlasalardı;çukulatayı kaç<br />

dakikada bitirirlerdi’(Hemen beş dakikada bitirirler dersiniz.<br />

Oysa,bu sonuç yanlıştır!)<br />

Bir Amerikan Kariyer Testi…<br />

Soru:‘’kedinin biri ağaca çıkmış ve inmek bilmiyor…Kediyi o<br />

ağaçtan indirmek için ne yaparsınız’...’’<br />

Burada düşünün ve cevabınıza göre kariyer analizinizi aşağıda<br />

bulun!<br />

1-Ağaca tırmanırsınız;<br />

2-Ağaca merdiven dayayıp tırmanırsınız;<br />

3-‘’gel pisi pisi’’ diye bağırırsınız;<br />

4-Dişi kedi bulup ağacın altına getirirsiniz;<br />

5-İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri ararsınız;<br />

Cevaplar<br />

1-Ağaca tırmandıysanız;Cesur ve girişkensiniz… İyi bir satış<br />

temsilcisi olursunuz…<br />

2-Ağaca merdiven dayayıp tırmandıysanız;Hedefe nasıl ve ne<br />

yöntemlerle ulaşacağınızı planlayabiliyorsunuz…İyi bir halkla<br />

ilişkiler müdürü olursunuz…<br />

3-‘’gel pisi pisi’’ diye bağırdıysanız;Saflık derecesinde iyimsersiniz…<br />

Ne yaparsanız yapın,sakin kendi işinizi kurmaya<br />

çalışmayın…<br />

4-Dişi kedi bulup ağacın altına getirdiyseniz;Kendi işinizi kurup<br />

çok başarılı ve ünlü olabilirsiniz…<br />

5-İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri aradıysanız;Sorumluluğu<br />

başkalarına atmayı iyi beceriyorsunuz…İyi bir üst düzey yönetici<br />

olursunuz…<br />

KURNAZ NURCAN<br />

Nurcan o gün okula gitmek istemiyordu.<br />

Öğretmene telefon etti.<br />

-Öğretmen Hanım, bu gün Nurcan<br />

okula gelmeyecek, biraz rahatsız da…<br />

-Peki siz kimsiniz’<br />

-Annem.<br />

ERİR Mİ’<br />

Kimya dersinde hoca cebinde ne kadar<br />

parası varsa çıkarır ve dolaptaki<br />

bir fanusun içine asit doldurur. Ve<br />

çocuklara sorar:<br />

Bu paraları asidin içine artsam erir<br />

mi’<br />

Orada yerinde oturan Nuri hemen<br />

fırlar:<br />

Erimez diye cevap verir.<br />

Hoca:<br />

Aferin Nuri. Peki söyle bakalım neden<br />

erimez.<br />

Nuri gülerek:<br />

Hocam eriyecek olsa aside atmazsınızda<br />

ondan!<br />

BULUŞMA İHTİMALİ<br />

İki Arkadaş 13 ile 14 arasında belli<br />

bir yerde buluşmaya karar veriyorlar.İlk<br />

gelen 15 dakika bekledikten<br />

sonra diğeri gelmezse ayrılacaktır.<br />

Belirtilen zaman aralığında her birinin<br />

beklenen yere varışı diğerinden<br />

bağımsızsa bu iki arkadaşın karşılaşma<br />

olasılıkları nedir’<br />

14 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 15


Bahri Çelen<br />

Anadolu Lisesi Marşı<br />

Zorlu zamanların yıldızları<br />

Adım adım geçer yılları<br />

Çalışmış ve inanmış bazıları<br />

Sanma ki doğuştandır akılları<br />

EGİTİMDE SEN<br />

Gökyüzü güneş açar başarılıysan<br />

Her yer cennet olur çalışırsan<br />

Hayallerin doğrultusunda yaşarsan<br />

Masallara dönüşür hayatın inansan<br />

Kum saati gibi geçen zamanlarını<br />

Hayat vermez alır götürür yıllarını<br />

Dayan kaybetme asla umutlarını<br />

Bilgine bilgi ekle bırakma çalışmalarını<br />

Başarının sırrı öğretmende saklı<br />

Öğretmenindir geleceğinin anahtarı<br />

Eğitim öğretim en önemli kuralı<br />

Çalış çabala göster varlığını<br />

TUBA ÖZKAN<br />

Biz aydınlık yolcularıyız<br />

Biz kardeşçe paylaşımcıyız<br />

Çağdaş uygarlık yolunda<br />

Adanmışız, hazırız<br />

Işığa doğru yüzlerimiz<br />

Bilgi denizi hedefimiz<br />

Yurtta ve dünyada barış<br />

Evrensellik ilkemiz<br />

Erdemli ve dosdoğru<br />

Şerefli ve onurlu<br />

Bu milletin umudu<br />

Ata’nın yolundayız<br />

Bizim Yunus<br />

Söz-Beste:<br />

Handan SÖKMEN<br />

Buğday için geldim, Hacı Bayram dergâhına.<br />

Himmet benim neme gerek, bizim Yunus demediler.<br />

Hamdı gönlüm, yandı şimdi.<br />

Taptuk Emre dergâhına bizim Yunus gir dediler.<br />

H.Cem AKILLI<br />

EĞER SEVDİĞİN İŞİ YAPARSAN,<br />

HAYATIN BOYUNCA BİR KEZ BİLE ÇALIŞMIŞ OLMAZSIN.<br />

Konfüçyus<br />

2001-2014 MEZUNLARIMIZ<br />

2001 MEZUNLARIMIZ<br />

1)BENGÜ MERT……………”DUMLUPINAR ÜNİ. İNG. ÖĞRETMENLİĞİ”<br />

2)SELİM ÖKTEM……….…..”ANADOLU ÜNİ. İNG. ÖĞRETMENLİĞİ”<br />

3)ÖZGE TÜRKMENER…….”ERCİYES ÜNİ. İŞLETME”<br />

4)TUĞBA OĞUZ……………” ULUDAĞ ÜNİ. SINIF ÖĞRETMENLİĞİ”<br />

5)MUZAFFER İNCE ……….” PAMUKKALE ÜNİ. FELSEFE ÖĞRETMENLİĞİ”<br />

6)MEHMET KAPLAN……...” KTÜ ÇAY EKSPERLİĞİ”<br />

7)BURCU BÜYÜKOĞLAN ..“ 9 EYLÜL TIP FAKÜLTESİ”<br />

8)MELTEM ERDEM…………” HACETTEPE ÜNİ. TIP FAKÜLTESİ”<br />

9)MÜJDE ATER………………” CUMHURİYET ÜNİ. TIP FAKÜLTESİ”<br />

10)ÇAĞATAY SARIMEHMETOĞLU…” YEDİTEPE ÜNİ. (BURSLU İŞLETME)”<br />

11)FATİH ATEŞ….” FIRAT ÜNİ. ELEKTRİK ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ”<br />

12)MEHMET CUMHUR AKIN ……..“ M. KEMAL ÜNİV. VETERİNERLİK”<br />

13)ZEYNEP ÇALIK…………………..” İSTANBUL ÜNİV. HEMŞİRELİK”<br />

14)ZEYNEP BURCU ÇELEN………..” ÇUKUROVA ÜNİV. TIP FAK.”<br />

15)OSMAN CAN VURAL…………..”İSTANBUL ÜNİV. İNŞAAT MÜH.”<br />

16)ATAKAN GÖRKEM……………. “ÇUKUROVA ÜNİV. TEKSTİL MÜH.”<br />

17)TAYFUN UÇAR………….” ATATÜRK ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT. ÖĞRT.”<br />

18)GÜLSÜM ÇELEN….” ANKARA ÜNİ. TÜRK DİLİ VE EDEBİYAT BÖLÜMÜ”<br />

2002 MEZUNLARIMIZ<br />

1)AHMET ÖZGÜR…………………….. “M. KEMAL ÜNİV. VETERİNERLİK”<br />

2)FATMA CENGİZ………………….. “MARMARA ÜNİV. HUKUK FAK.”<br />

3)FEHMİ KOCAKAYA ……“ATATÜRK ÜNİ. MÜTERCİM TERCUMANLIK”<br />

4)MURAT KARCI………………”ESKİŞEHİR ÜNİ. TURİZM OTELCİLİK”<br />

5)ASLI ÖNER…………………... “ESKİŞEHİR ÜNİ. TURİZM OTELCİLİK”<br />

6)CENGİZ ÖZCAN …………….“HACATTEPE ÜNİ. PDR”<br />

7)CANAN KESİK……………….”HACATTEPE İŞLETME”<br />

8)EMİNE İNCESU………………” BİLKENT ÜNİV. (BURSLU) İKTİSAT”<br />

9)FATMA BETÜL ESER………. “MARMARA ÜNİ. HUKUK “<br />

10)ŞÜKRAN EKREM………….. “MARMARA ÜNİ. HUKUK”<br />

11)BİLAL TAHİR GÜRZ………………. “ANKARA ÜNİV. SINIF ÖĞRT.”<br />

12)HÜSEYİN ERKUL…………….” ERCİYES ÜNİV. JAPON DİLİ EDEBİYATI”<br />

13)GÜLÇİN KARAÇAL………… “GAZİANTEP ÜNİ. TIP FAK.”<br />

14)ELİF VURAL………………… “ÇUKUROVA ÜNİV. TIP FAK.”<br />

15) REHA PAŞAOĞLU………. “KIBRIS ÜNİ. BİGİSAYAR MÜH.”<br />

16)SAİT KAYGUSUZ………… “İSTANBUL ÜNİV. FİZİK BÖLÜMÜ “<br />

17)ÖMER SÜZER…………… “İLKÖĞRETİM MAT. ÖĞRT.”<br />

18)SEVGİ KILIÇ……………… “AKDENİZ ÜNİV. MAT. ÖĞRT.”<br />

19)ALİ ÇAKAŞ ……………….“MERSİN ÜNİV. MAT. ÖĞRT.”<br />

20)ÖMER KEREM ARAS ……“ÇUKUROVA ÜNİV. İSTATİSTİK”<br />

2003 MEZUNLARIMIZ<br />

1)EMRUH CENGİZ…….. “ MERSİN ÜNİ. TIP FAK. “<br />

2)MUSTAFA ÖZCAN…... “KTÜ İNŞAAT MÜH.”<br />

4)TUĞBA TEMİZ ………..“SELÇUL ÜNİV. İNGİLİZ DİL VE EDEBİYAT”<br />

5)FATOŞ ÇÖMEZ………. “KIBRIS ÜNİV. HUKUK FAK.”<br />

6)RADİFE KESİK………... “MARMARA ÜNİV. MÜTERCİM TERCUMANLIK”<br />

7)GÖKÇE VURAL ……….“ÇUKUROVA ÜNİV. SINIF ÖĞRT.”<br />

8)OYA GÖKŞEN…….….. “ÇUKUROVA ÜNİV. SINIF ÖĞRT.”<br />

9)DENİZ SÖKMEN…….. “MERSİN ÜNİ. PDR”<br />

10)AYDIN ESAT GÜL…. “KTÜ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ “<br />

11)SEFA GÜRZ………… “ÇUKUROVA ÜNİV. ÇEVRE MÜH. “<br />

12)PAKİZE FERMAN ….“HACETTEPE ÜNİV. İŞLETME FAK.”<br />

13)NADİYA ÖZMEN…. “SİVAS ÜNİV. HEMŞİRELİK “<br />

14)DERYA AZMAN ……“ISPARTA ÜNİV. MAT.BÖLÜMÜ “<br />

2004-2005-2006 MEZUNLARIMIZ<br />

1)GÖKHAN BÖLÜKBAŞI …..“ÇUKUROÜNİV. MİMARLIK FAK. “<br />

2)MUSTAFA YAR …………...“SİİRT ÜNİV MAT ÖĞRT.”<br />

3)ALİ ŞEKER ………………..“ANKARA ÜNİV. TIP FAK. “<br />

4)S. NİLAY SÖKMEN…….. “CERRAHPAŞA ÜNİV. TIP FAK.”<br />

5)SEDA EMRE………….…. “ANKARA ÜNİ. ECZACILIK “<br />

6)BANU GÜL……………... “GAZİ ÜNİV. HUKUK FAK. “<br />

7)KALPTEN EZİCİ……… “ANADOLU ÜNİV. MAT. ÖĞRT. “<br />

8)SONGÜL AKKOCA .….“ERCİYES ÜNİV.MAT. ÖĞRT. “<br />

9)GİZEM AVCIOĞLU…...” SELÇUK ÜNİV. ZİRAAT FAK.”<br />

10)TANER ASLAN…….. “PAMUKKALE ÜNİV. ELEK-ELEKTRONİK MÜH. “<br />

11)ADİFE VURAL ………“ÇUKUROVA ÜNİV. SINIF ÖĞRT. “<br />

12)SULTAN ÖZDEMİR… “19 MAYIS ÜNİ. OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ”<br />

13)HALİL ÖZDEMİR …..“KTÜ GEMİ MÜH. “<br />

2007-2008-2009 MEZUNLARIMIZ<br />

1)CANSU MULUK …………..“ANKARA ÜNİV. TIP FAK.”<br />

2)ÖMERCAN İNCİ………….. “ODTÜ HAVACILIK VE UZAY MÜH. “<br />

3)NİSA SİNEM TOPUK……. “HACATTEPE ÜNİV. DİŞ HEKİMLİĞİ “<br />

4)AHMET COŞKUN………. “GAZİ ÜNİV. DİŞ HEKİMLİĞİ “<br />

5)RABİA ATER ……………...“HACATTEPE ÜNİV. GIDA MÜH. “<br />

6)UFUK VURAL ……………“ÇUKUROVA ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />

7)ÖZGE KESİK……………. “TRAKYA ÜNİV. MÜTERCİM TERCUMANLIK “<br />

8)REMZİ YILMAZ …………“SELÇUK ÜNİV. İNGİLİZCE ÖĞRT.”<br />

9)TAHİR AKTAŞ ……………...….“HARRAN ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />

10)KORAY ÖZGÜR……………… “UŞAK ÜNİV. İŞLETME “<br />

11)METEHAN İNCE……………..“CAĞ ÜNİV. HUKUK “<br />

12)TUĞÇE DAMLA DÖNEN….. “ÇUKUROVA ÜNİV. PDR “<br />

İLK ÖNCE KENDİNE NE OLACAĞINI SOR;<br />

SONRA NE YAPMAK GEREKİYORSA YAP.<br />

Epiktetos<br />

13)AYÇA DİKER …………………“GİRESUN ÜNİV. PDR “<br />

14)REYYAN BOZCUK…………... “HACETTEPE ÜNİV SOSYAL HİZ. “<br />

15) DENİZ DEMİRCİ……………. “GAZİ ÜNİ SINIF ÖĞRT. “<br />

16)MERVE GIYIKÇI…………….. “FIRAT ÜNİV. MAT. ÖĞRT. “<br />

17)MELİH GÜLLÜ……………… “CUMHURİYET ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />

2010-2011-2012 MEZUNLARIMIZ<br />

1)GÜLBAHAR KURU ………...“19 MAYIS ÜNİV. MAT. ÖĞRT. “<br />

2)A. GÜLSÜM…………………..“ADIYAMAN ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “<br />

3)ERTUĞRUL GÜLTEKİN ……“ÇUKUROVA ÜNİV. İNGİLİZCE ÖĞRT. “<br />

4)ASLIHAN AKGÜN………… “GAZİANTEP ÜNİV. İNŞAAT MÜH. “<br />

5)YÜKSEL KUNDAKÇI………. “SELÇUK ÜNİV ELEKTRONİK MÜH. “<br />

6)FARUK AKYOL…………….. “ ÇUKUROVA ÜNİV. BİLGİSAYAR MÜH. “<br />

7)YUSUF……………………….“YILDIZ TEKNİK ÜNİ. MAKİNE MÜH. “<br />

8)SELÇUK KILIÇKIRAN …….“KTÜ MAKİNE MÜH. “<br />

9)ADEM………………………..“GAZİANTEP ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />

10)CEMALETTİN İKİZ………. “CUMHURİYET ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />

11)EMRAH YURT…. “ FIRAT ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİT. ÖĞRT. “<br />

12)KAAN ZAN …….“DUMLUPINAR ÜNİV. ELEKT-ELEKTRONİK MÜH. “<br />

13)AYŞEGÜL ÇALIK…….. “GÜMÜŞHANE ÜNİV. DİYETİSYENLİK “<br />

14)BURÇİN AKAY …….….“ANADOLU ÜNİV. ÇEVRE MÜH. “<br />

15)SEZGİN HANTUS….… “ AKDENİZ ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “<br />

16)ELİF DEMİRCİ ………..“MERSİN ÜNİV. EDEBİYAT ÖĞRT. “<br />

17)ZAHİDE BUCA………. “ İSTANBUL ÜNİV. İŞLETME “<br />

18)ECE DAĞLIOĞLU……. “KATÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ “<br />

19)SEZGİN VURAL……….” ÇUKUROVA ÜNİV. İKTİSAT “<br />

20)ZÜLAL KULA………… “MERSİN ÜNİV. HEMŞİRELİK”<br />

21)HASAN CAN ÖZCAN .……..“KIRIKKALE ÜNİ. PMYO “<br />

22)ANDAÇ ÖZER……………….. “BİLKENT ÜNİV. İŞLETME “<br />

23)DERYA DENİZ………………. “ÇUKUROVA ÜNİV. İŞLETME “<br />

24)AYŞEGÜL TOR……………… “KTÜ HEMŞİRELİK “<br />

25)MERYEM ÖZAY ……….……“MARDİN ÜNİV. EBELİK “<br />

26)MELİKE SONTUR……….….. “İNÖNÜ ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT. “<br />

27) CEREN MELEK………….…. “GAZİANTEP ÜNİ. FİZİK MÜH. “<br />

28) ÇAĞRI AKIL …………….….“FIRAT ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />

28)BENSU BALIKOĞLU……… “ ODTÜ KİMYA “<br />

30) EBRU İLKER………….…….. “ HACETTEPE ÜNİV. SAĞLIK HİZM. “<br />

2013 MEZUNLARIMIZ<br />

1)BAHATTİN BAHADIR EMRE …..“ NİĞDE ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />

2)FATMA NUR GÜL …………..“MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİV. SAĞLIK “<br />

3)FATİH RAĞIP ZOPCUK …..“SAKARYA ÜNİV. MEKATRONİK MÜH. “<br />

4)BERK SEZER OĞUZ……….. “ATATÜRK ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />

5)ÜMİT KATRAN……………. “HARRAN ÜNİV. MALİYE “<br />

6)MEHMET AKKAYA………..“ANADOLU ÜNİV. SOSYOLOJİ “<br />

7)ONAT ÖZASLAN………… “EGE ÜNİV. MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ “<br />

8)HAKAN KURŞUN ………..“100. YIL ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT ÖĞRT. “<br />

9)HATİCE KÜBRE EREN …...“ATATÜRK ÜNİV. HEMŞİRELİK “<br />

10)İSMİHAN AKKANAT ……“ AKDENİZ ÜNİV. ÇAĞRI MERKEZİ HİZM. “<br />

11)FURKAN ARMAN ELİFERLİ ……“KARABÜK ÜNİV. OTOMOTİV MÜH. “<br />

12)BURAK ABDULLAH KÜRTÜL “ ZİRVE ÜNİV. DENİZ ULAŞTIRMA İŞ-<br />

LETME MÜH.(TAM BURSLU)”<br />

13) YASEMEN KAYA ……..“ İNÖNÜ ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT. ÖĞRT. “<br />

14)HÜSEYİN DURAN…. “ KARABÜK ÜNİV. METALURJİ VE MALZ. MÜH. “<br />

15)FİLİZ YILMAZ……… “ SAKARYA ÜNİV. GIDA MÜH. “<br />

16)DEMET HANTAŞ …...“ İSTANBUL TEKNİK ÜNİV. GEOMATİK MÜH.“<br />

17)MELEK KAYGISIZ…. “CUMHURİYET ÜNİV. İNGİLİZ DİLİ VE EDE. “<br />

18)ZEHRA ÜNAL……… “AMASYA ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “<br />

19)MEHMET AKİF GELGEÇ…… “ANKARA ÜNİV GAZETECİLİK “<br />

20)ÖKKEŞ GÜLER…………… “ BAYBURT ÜNİV. DIŞ TİCARET “<br />

21)ŞÜKRÜ GÜRKAN ÖZGÜR ….“ K.MARAŞ ÜNİV. MAKİNE MÜH.“<br />

2014 MEZUNLARIMIZ<br />

1)SEHER SERBEST ……….“AKSARAY ÜNİV. SINIF ÖĞRETMENİ “<br />

2)MEHMET TEKİN…… “ MANİSA ÜNİ. ÇALIŞMA EKONOMİSİ ENDR. İLİŞ.<br />

3)SELDA YILDIRIM “ YALOVA ÜNİV. HASTA VE YAŞLI BAKIMI “<br />

4) SEMANUR AKEL …..“ 9 EYLÜL ÜNİV. HUKUK FAK. “<br />

5) KÜBRA AYTEN KÜÇÜK ………“MERSİN ÜNİ. ÇEVRE MÜH. “<br />

6)BUĞRA YÜCEL………. “LEFKE AVRUPA ÜNİV. SOSYAL HİZMET”<br />

7)FATMAGÜL UÇAR ……….“GAZİANTEP ÜNİV .ADALET “<br />

8)MÜMİN VOLKAN KALE…… “ ÇUKUROVA ÜNİV. İKTİSAT “<br />

9)BAŞAK MALYEMEZ……… “KTÜ METALURJİ VE MALZEME MÜH. “<br />

10)KÜBRA GÜLLÜ ……..“İNÖNÜ ÜNİV. EKONOMETRİ “<br />

11)BİRCAN KARAHAN….. “ BÜLENT ECEVİT ÜNİV KİMYA TEKNOLOJİSİ“<br />

12)AYKUT ASLANBAŞ….…. “ BAYBURT ÜNİV. PDR“<br />

13)NURDAN GÜLER…………“DÜZCE ÜNİV. HARİTA KADASTRO”<br />

14)BURAK TEMİZ…………… “KKTC OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ “<br />

15)BERKANT ASLAN. “ÇUKUROVA ÜNİ. KONAKLAMA İŞLETMECİLİĞİ“<br />

16)UMUT DERİN………….. “MARMARA ÜNİV. HUKUK FAK. “<br />

17)FETHULLAH YAZICIOĞLU……. “ AKSARAY ÜNİV. HARİTA MÜH. “<br />

18)FATİH ERDENİZ TOMBALAK …..“ANADOLU ÜNİV. TARİH“<br />

19)AHMET HÜSREV……………… “ERCİYES ÜNİV. ELEKTRONİK MÜH. “<br />

20)YELDA ÇALIK ………..“ MUSTAFA KEMAL ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “<br />

21)SEZER ATEŞ.. “ANADOLU ÜNİ. SAĞLIK KURUMLARI İŞLETMECİLİĞİ“<br />

16 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 17


Ygs De Türkiye Geneli<br />

Büyük Başarı<br />

YGS DE TÜRKİ-<br />

YE GENELİ İLK<br />

20.000 ÖĞREN-<br />

Cİ İÇİNE GİREREK BÜ-<br />

YÜK BAŞARI GÖSTEREN<br />

ÖĞREN CİLERİMİZ DEN<br />

BERNA SERBEST İLE CE-<br />

REN EREN OKUL AİLE<br />

BİRLİĞİ BAŞKANIMIZ ER-<br />

KAN ÖKTEM TARAFIN-<br />

DAN ÖDÜLLENDİRİLDİ.<br />

Bahri Çelen Kariyer Günlerinde onur konuğumuz<br />

Prof. Dr. Soner SOYLU’ YA, İlçe Milli<br />

Eğitim Müdürümüz Erdoğan ASARKAYA’ YA,<br />

okulumuz eski mezunlarından Muzaffer AKA, Gülsüm<br />

ÇELEN, Pakize ÖZMEN, Emine ÖZSOY, Fatma<br />

KILIÇ, Reha PAŞAOĞLU, Müge TUTU, Ali ÇAKAŞ,<br />

Kandil KARGAOĞLU, Sait KAYGUSUZ, Tuğçe Damla<br />

DÖNEN ve emeği geçen tüm öğretmenlerimize teşekkür<br />

ederiz.<br />

YGS sınavında Türkiye genelinde ilk 20.000 öğrencinin içine girdiniz.<br />

Öncelikle sizi tebrik ediyoruz.<br />

1- Lisede belli bir çalışma planınız<br />

varmıydı?<br />

Açıkçası 9. Sınıfta falan pek<br />

çalışmıyordum 11. Sınıfın 2.<br />

Döneminde başladım ağırlık<br />

vermeye ve hergün düzenli olarak<br />

çalıştım.<br />

2- Günde kaç saat çalışıyorsunuz?<br />

Ben yurtta kaldım. Günde<br />

2-3 saat zorunlu etütlerimiz<br />

vardı ve okuldan gelincede çalışıyordum.<br />

Yani günde 5-6 saat<br />

net çalışıyordum.<br />

3- Çalışmalarınızda yurt etkili<br />

oldu mu?<br />

Tabi ki orda çalışan insanları<br />

görüyorsunuz . Yani rakiplerinizi<br />

görüyorsunuz. Ve onları<br />

görünce sizde hırslanıyorsunuz<br />

ve çalışıyorsunuz.<br />

4- Belli bir hedefiniz var mı ?<br />

Evet var inşallah Ankara<br />

yada Gazi hukuk istiyorum.<br />

5- Başarmak için dershane zorunlu<br />

mu?<br />

Zorunlu denemez ama tabii<br />

YGS sınavında Türkiye genelinde ilk 20.000 öğrencinin içine girdiniz.<br />

Öncelikle sizi tebrik ediyoruz.<br />

Berna SERBEST<br />

etkisi var. En azından anlamadığın<br />

yerlerde birebir etüt alma<br />

gibi şansımız var. Fakat kendi<br />

çalışmamız sağlamsa bunu başarabiliriz.<br />

6- Birey olarak mı yoksa grup<br />

olarak mı çalışmak daha etkili?<br />

Ben kendim birey olarak çalıştım.<br />

Fakat grup olarak çalışmanın<br />

daha etkili olduğunu düşünüyorum.<br />

Ceren EREN<br />

1- Çalışırken belli bir planınız<br />

var mıydı?<br />

9. sınıfta çok fazla çalışmadım.<br />

Fakat 10. Sınıftan sonra<br />

düzenli olarak çalıştım. Hiçbir<br />

zaman çok aşırı bir çalışma<br />

yapmadım ama düzenli olarak<br />

çalıştım. Yazları da o dönemin<br />

konularını terkrar ettim.<br />

10 ve 11. Sınıfta da çalıştım .<br />

Bunun faydasını da 12. Sınıfta<br />

gördüm. Öğrencilere önerim<br />

çalışmalarını son seneye bırakmamaları.<br />

2- Başarmak için dershane zorunlu<br />

mu?<br />

Hayır zorunlu değil.<br />

3-Çalışmalarınız da yurt etkili<br />

oldu mu?<br />

Ben birey olarak çalıştım<br />

öğrencilere de onu öneriyorum.<br />

4-Belli bir hedefiniz var mı?<br />

Evet var , Çukurova Tıp istiyorum<br />

inşaallah.<br />

18 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 19


Öğrenci Koçluğu Nedir?<br />

Öğrenci Koçluğu; hayatın<br />

temellerinin atıldığı okul<br />

dönemde öğrenciye rehberlik<br />

edecek ve yaşam becerilerini<br />

kazanmasını sağlayacak<br />

NLP tabanlı bir koçluk hizmetidir.<br />

Özellikle öğrenmeyi öğrenmek,<br />

çalışma ve başarma<br />

motivasyonlarını arttırmak ve<br />

kaygılarını yönetebilmek bu<br />

becerilerin başında geliyor. Öğrenci<br />

Koçluğu, öğrenciye bu becerileri<br />

kazandırırken anne ve<br />

babalara da çocuklarına karşı<br />

tutumlarında destek sunar.<br />

Bu çalışma ayrıca, öğrencinin<br />

özgüvenini ve sorumluluk<br />

alma duygusunu geliştirmesinde,<br />

ileriye yönelik hedeflerini<br />

doğru bir şekilde belirlemesinde<br />

de çok önemli bir rol oynar.<br />

• Koçluk, en kısa ve öz anlatımla;<br />

istenen performansa<br />

ulaşmak için koç ve danışan<br />

arasında kurulan planlı bir gelişim<br />

ilişkisidir.<br />

• Hayallerimizi hedeflere<br />

dönüştüren ve bizi adım adım<br />

yaratmak istediğimiz geleceğe<br />

taşıyan bütünsel bir sistemdir.<br />

• Kişilerin ya da kurumların<br />

olmak istedikleri konumla bulundukları<br />

konum arasındaki<br />

mesafeyi gelecege odaklanarak<br />

ve eyleme geçerek kapatmasınI<br />

sağlayan sistemdir.<br />

• Koçluk, performans geliştirmede<br />

ve her türlü öğretinin<br />

kazanılmasında en hızlı yöntemdir.<br />

• Koçluk sürecinin başlangıcı<br />

, ortası ve ölçülebilir sonuçları<br />

ile sınırları vardır.<br />

• Türkiye´de iş dünyasında<br />

rağbet gören bu sistem, sonunda<br />

Çağdaş Cumhuriyet Dershanesi<br />

ile sınava hazırlık alanında<br />

yani olması gereken alana girmiş<br />

bulunuyor. Olması gereken<br />

diyorum, gerçekten de koçluğun<br />

en işlevsel oldugu alan sınava<br />

hazırlık sistemidir. Çünkü<br />

öğrencinin sınavı kazanabilmesi<br />

için hedefine odaklanması ve<br />

performansının artması gerekmektedir.<br />

Koçluk öğretmenlik, danışmanlık,<br />

psikolojik tedavi ya da<br />

hipnoz değildir. Yaratıcı sorular<br />

sorma sanatıdır. Geleceğimizi<br />

yönetmek, sorunlarla başa çıkmak,<br />

güçlerimizin / yeteneklerimizin<br />

farkına varmak ya da<br />

hayallerimizi gerçekleştirmek<br />

için koçluktan yararlanabiliriz.<br />

Koçluk yaklaşımında ihtiyaç<br />

ve sorunlan bireyin kendisinin<br />

keşfetmesi, çözümlerini de<br />

kendisinin bulması beklenir. Bu<br />

keşif sürecinde koçlar bir yol<br />

gösterici olarak çalışırlar.<br />

Koçlukta amaç insanlara<br />

kendini iyi hissettirmek değildir.<br />

Kişilerin kendilerini iyi hissetmeleri<br />

koçluğun doğal bir<br />

sonucudur. Asıl amaç, onların<br />

sürekli öğrenmelerine katkıda<br />

bulunmak, kendilerini geliştirmek<br />

istedikleri alanda göçlenmelerine<br />

destek olarak hayatlarında<br />

kendi çizdikleri yönde<br />

ilerlemelerini sağlamaktır.<br />

Koçluk Öğrenciye<br />

Ne Kazandırır?<br />

• Kendisiyle ilgili farkındalık<br />

yaratır.<br />

• Hedefine daha kolay ve etkin<br />

bir şekilde ulaşır.<br />

• Kaynaklarını daha etkin kullanmaya<br />

başlar.<br />

• Öz disiplin sağlar.<br />

• Önceliklerini belirler ve ertelemeyi<br />

bırakır.<br />

• Etkili adım atmaya hemen<br />

başlar.<br />

• Sürekli öğrenerek performansını<br />

artırır.<br />

• Yaşam dengesini kurar.<br />

• Yaşamın lideri olur.<br />

• Eski alışkanlıklarından kurtulup<br />

yepyeni etkin alışkanlıklar<br />

edinir.<br />

Koçlar Ne Yaparlar?<br />

• Etkin dinlerler.<br />

• Öğrencinin kendi gündemini<br />

oluşturmasını sağlarlar.<br />

• Başarıya, çözüme ve hedefe<br />

odaklanırlar.<br />

• Gelecekle ilgilenirler.<br />

• Eyleme yöneltirler.<br />

• Etkin soru sorarlar.<br />

• Öğrencinin iç potansiyelini ve<br />

yaratıcı yönünü ortaya çıkarırlar.<br />

Bu Sistem Nasıl Çalışıyor?<br />

Çalışmanın tümü geleceklerini<br />

belirleme aşamasında olan<br />

genç insanların özbilinç gelişimini<br />

destekleyerek, kendileri<br />

için doğru tercihler yapmalarını<br />

sağlayarak kaliteli bir yaşam<br />

sürmelerine yönelik olarak<br />

planlamıştır.<br />

Öğrenci ile ders yılı başında<br />

vizyon, misyon ve hedeflerle<br />

ilgili çalışır, Kişisel farlandalık<br />

kazandırır, öğrenmeye ve başarmaya<br />

motive edilir. Eş zamanh<br />

olarak ailelere de koçluk<br />

desteği verilir. Öğrenci, kazanmış<br />

olmak için değil, istediği<br />

üniversiteye girmek için sınava<br />

hazırlanır. Bu süreçte aktif olan<br />

öğrencinin kendisidir<br />

.Dershane, hedefine giden süreçte<br />

öğrencinin yanındadır.<br />

Öğrenme stilini belirleyerek,<br />

öğrenciye en iyi öğrenme ortamını<br />

hazırlar. Aradığı tüm bilgilere<br />

kolayca ulaşma ve branşlarında<br />

uzman olmalarının<br />

yani sera kopluk donanımına<br />

da sahip olan öğretmenlerden<br />

yararlanma olanağı sunar.<br />

Bire-bir etütler, öğrencinin öğrenme<br />

stili belirlenerek programlanır.<br />

Bu etütlerde aktif<br />

olan yine öğrencinin kendisidir.<br />

Neyi bilmediğini bilmeye, yani<br />

kişisel farkındalık sağlamaya,<br />

yönelik sorgulamalarla öğrencinin<br />

sınavda yankı yapma oranı<br />

minimuma iner.<br />

Koçluk sistemi sınava hazırlık<br />

süreci boyunca örenciye<br />

özsaygı, özgüven, sorumluluk<br />

ve çalışma alışlkanlığı da kazandıracağı<br />

için öğrenciler tam<br />

yaşamları boyunca başarılı olmanın<br />

anahtarına da sahip olacaklardır.<br />

Haftada bir kez koçluk desteği<br />

alan öğrenciler, yüksek bir<br />

moral gücü ve performansla<br />

potansiyellerinin tümünü kullanarak<br />

hedeflerine ulaşırlar.<br />

Takım çalışmalarıyla da yaşamda<br />

hep karşısına çıkacak<br />

takım ruhu kavramıyla tanışır,<br />

mesleki açıdan kendisine çok<br />

gerekli olacak donanımları<br />

kazanır. Amaçsız tercihleri olmayan,<br />

ailelerinin zoruyla çalışmak<br />

zorunda kalan öğrenciler<br />

koçluk desteği aldıklarında<br />

tamamen farklı bir sürece girerler.<br />

Genellikle öğrencilerin<br />

ders yılı başında hedefleri yüksektir;<br />

ancak zamanla puanlarına<br />

paralel olarak hedefleri<br />

küçülür. İşte koçluk sisteminin<br />

en önemli yararı bu noktada<br />

görülmektedir. Öğrenci puanı<br />

düşerken hedefini küçültmeyi<br />

değil performansını artırmayı<br />

planlar.<br />

Öğrenci Koçluğu<br />

Programının Kapsamı<br />

- Öğrenme Biçimlerinin Değerlendirilmesi<br />

- İlgi ve Yetenek Belirleme<br />

- Hedef Belirleme<br />

- Zaman Yönetimi Becerileri<br />

- Not Alma ve Organize Olma<br />

Becerileri<br />

- Motivasyonu Geliştirme<br />

- Odaklanma, Dikkati Toplama<br />

Becerileri<br />

- Hızlı Okuma Teknikleri<br />

- Kavrama, Muhakeme Tekniklerinin<br />

Geliştirilmesi<br />

- Problem Çözme Becerisi<br />

- Hafızayı Güçlendirme Teknikleri<br />

- Zayıf Derslerde Takviye Çalışması<br />

- Test Tekniklerinin Geliştirilmesi<br />

- Sınav Kaygısı<br />

- Kariyer Planlama<br />

Öğrenci Koçluğu<br />

Programının Faydaları<br />

- Akademik başarı ve motivasyonun<br />

artması<br />

- Çalışma alışkanlıklarının gelişmesi<br />

- Kendine güvenin artması<br />

- Sosyal ve iletişim becerilerinin<br />

gelişmesi<br />

- Daha iyi ve sağlıklı düşünce<br />

yapısı<br />

- Karar verme becerilerinin gelişmesi<br />

- Problemleri analiz etme ve<br />

çözümleme becerisinin gelişmesi<br />

- Sorumluluk bilincinin gelişmesi<br />

-İlgi ve yeteneklerin gelişmesi<br />

OKULLARDA ÖĞRENCİ<br />

KOÇLUĞU VE KOÇLUK SİSTEMİ<br />

Koçluk; performansı ve başarıyı<br />

artıran etkili bir sistem<br />

olması nedeniyle, iş dünyası<br />

yanında okullarda da uygulanmaktadır.<br />

Kanada, A.B.D., İngiltere,<br />

Avustralya gibi ülkelerin<br />

başarılı okullarında yaygınlaşan<br />

öğrenci koçluğu; ülkemizdeki<br />

bazı okullarda da uygulanmaya<br />

başlamıştır.<br />

Öğrenci koçluğunun uygulandığı<br />

okullarda, akademik<br />

başarının yükseldiği ve disiplin<br />

problemlerinin büyük ölçüde<br />

ortadan kalktığı gözlenmiştir.<br />

Öğrenci koçluğu sistemi; akademik<br />

başarıda, eğitim hedeflerinin<br />

yerine getirilmesinde,<br />

öğrenci problemlerinin çözümünde<br />

anahtar yöntemler sunar.<br />

Öğretmenlerin öğrencileriyle,<br />

ebeveynlerin çocuklarıyla<br />

iletişimlerinde pratik ve güçlü<br />

bir yol haritası verir.<br />

Öğrenci koçluğu sisteminin;<br />

yönetimi, öğretmenleri ve ebeveynleri<br />

kapsayan üç temel<br />

dayanağı olsa da, koçluk rolünü<br />

üstlenenler öğretmenlerdir.<br />

Bu sistemde her öğrencinin,<br />

profesyonel koçu olan öğretmeni<br />

vardır. Ve her öğretmen<br />

öğrencileriyle yaptığı haftalık<br />

görüşmelerle öğrencilerini hedeflerine<br />

taşır, problemlerini<br />

kendilerinin çözmesine katkı<br />

verir, onların her boyutuyla gelişmelerini<br />

destekler.<br />

Okulun Kazanımları:<br />

• Okulun akademik ve sosyal<br />

başarısı yükselir.<br />

• Öğrencilerde görülen disiplin<br />

problemleri büyük oranda<br />

ortadan kalkar.<br />

• İçinde bulunduğumuz çağın<br />

tehlikeleri ve tehditleri önlenir.<br />

• Yaratıcılığı ve başarıyı destekleyen<br />

eğitim ortam yaratılır.<br />

• Okulun rekabet gücü artar.<br />

Öğrencilerin Kazanımları:<br />

• Öğrenmeyi öğrenir ve öğrenmeyi<br />

sever.<br />

• Amaç ve hedef belirleme,<br />

projelendirme ve sonuçlandırma<br />

becerisi kazanır.<br />

• Sorumluluk duygusu, iç disiplin<br />

ve özgüven gelişir.<br />

• Problem çözme ve güçlüklerle<br />

başetme yetileri artar.<br />

Hidayet Cem AKILLI<br />

20 I ERZİN BAHRİ 20 I TABİB ÇELEN ODASI ANADOLU BÜLTEN LİSESİ I Ekim I MAYIS 2014 2015 MAYIS Ekim 2015 2014 I ERZİN I TABİB BAHRİ ODASI ÇELEN BÜLTEN ANADOLU I 21 LİSESİ I 21


DOĞRULUK<br />

SOKAKTA…<br />

Kezban ÇETİNER<br />

Din Kült. ve Ahlak Bil. Öğretmeni<br />

Doğruluk, insanın dudağı<br />

ile kalbi arasında bir<br />

uyumsuzluk ve çelişki<br />

bulunmaması; özün, sözün,<br />

amelin ahenk içinde olmasıdır.<br />

Doğruluk, insanın kalbiyle<br />

barışık olmasının meyvesidir;<br />

güzel şahsiyetin esasıdır;<br />

makbul bir huy ve hayırlı bir<br />

süstür. Kişinin düşünlerinde,<br />

sözlerinde, niyetlerinde, sözlerinde<br />

ve amellerinde kendini<br />

gösterir. Doğruluğun insana<br />

hem maddi hem manevi pek<br />

“DOĞRU SÖYLERİM HALK RAZI DEGİL<br />

YALAN SÖYLERİM HAK RAZI DEĞİL”<br />

çok getirileri vardır. İç huzuru,<br />

korkudan ve üzüntüden uzak<br />

olunması bereket, insanlar<br />

arasında saygınlık, geçmiş günahlardan<br />

bağışlanması, gelecekte<br />

büyük ecirler elde edilecek<br />

olması cennete kavuşmak<br />

meleklerin dostluğu bunların<br />

sadece bir kısmıdır.<br />

“YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL”<br />

AYETLER<br />

Doğruluktan<br />

ayrılmayan insan<br />

aynı zamanda adil,<br />

dürüst, sözünde duran,<br />

güvenilir, istika-<br />

Anonim<br />

met üzerine dosdoğru,<br />

samimi, haktan<br />

ve haklıdan yana, özü sözü bir<br />

olan kişidir.<br />

Doğruluktan sapmış bir insan<br />

yalan, hile, aldatma, batıl,<br />

güvensizlik, sahtekârlık, iki<br />

yüzlülük, riya, samimiyetsizlik,<br />

ihanet beklenebilir<br />

Ey iman edenler Allaha karşı gelmekten ve doğrularla beraber olun. “Tevbe suresi (9),(119)”<br />

Özü sözü doğru olan erkekler ve özü sözü doğru olan kadınlar(işte onlar için Allah bağışlanma ve<br />

büyük bir mükâfat hazırlanmıştır) “Azhab suresi(33),(35)”<br />

Öyle ise Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenlerde dosdoğru olsunlar. Hak<br />

ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz o,yaptıklarınızı hakkıyla bilir. “ Hud suresi”<br />

HADİSLER<br />

MEVLANA<br />

Abdullah B.Mesut rivayet edildiğine göre, Nebi şöyle buyurdu:<br />

“Doğruluk iyiliğe yöneltir. İyilikte cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında özü sözü<br />

doğru kişi (sıdık) olarak kaydedilir. Yalancılık, günahkârlığa sürükler. Günahkârlıkta cehenneme götürür.<br />

Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında yalancı (Kezzab) diye yazılır.<br />

Hasan B. Ali B. Ebu Talib rivayet edildiğine göre, Nebi şöyle buyurdu:<br />

“Şüpheli şeylerden uzaklaş, seni şüpheye düşürmeyen kesin şeylere yönel. Çünkü doğruluk kalbe huzur;<br />

yalan ise tedirginlik verir.<br />

Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine ben kefilim.<br />

HZ MUHAMMED<br />

Sokağa çıktığında dışarıda<br />

hengame çoktan başlamıştı.<br />

Caddeler, sokaklar,<br />

kaldırımlar yine telaş içindeydi.<br />

Bu hengamede, insanın kendi<br />

istikametinde düz bir şekilde<br />

yürüyebilmesi pek mümkün<br />

görünmüyordu. Bazen yan dönmesi<br />

bazen de zikzak çizmesi<br />

gerekiyordu. Böylesi kalabalık<br />

bir kaldırımda, doğal olarak,<br />

kaldırım taşlarının ortasına<br />

basıp onları doğru sayabilmek<br />

olanaksızlaşıyordu. Kaldırım<br />

taşlarını saymayı karıştırıp<br />

onları yeniden saymaya başladıktan<br />

kısa bir mesafe sonra<br />

kenarda oturan dilenci gözüne<br />

çarptı. Ona bir harçlık vermek<br />

için elini cebine attığında, eline<br />

5 TLkağıt para geldi. Bu miktar,<br />

dilenciye vermek için biraz<br />

fazlaydı. Hem onu, dilenciye<br />

verirse kendisine bugün yetecek<br />

kadar para kalamayabilirdi.<br />

Harçlık vermek için de bir<br />

kez niyetlenmişti oysa. Yavaşça<br />

dilenciye yaklaşıp kağıt 5<br />

TL’yi dilencinin önünde duran<br />

kirli mendile bıraktı, ardından<br />

da orada duran bozuk paralardan<br />

4 TL alıp cebine koydu.<br />

Dilencinin olanlara bir anlam<br />

vermeye çalıştığı bakışlarıyla,<br />

kaldırım taşlarını yeniden saymaya;<br />

bir süre sonra da dilencinin<br />

gözünden kaybolup karşısından<br />

gelen, yanından geçen,<br />

kenarda bekleyen yabancı gözlerde,<br />

kısa zaman süreçlerince<br />

yer etmeye başladı.<br />

Kaldırımın kenarında oturan<br />

dilenciden otuz saniye yetmiş<br />

iki adım uzaklaştığı anda<br />

kime ait olduğunu bilmediği<br />

ama sağdan soldan birkaç kez<br />

duyduğu “ Bir fakire bir balık<br />

verirsen bir gün doyar; ama<br />

ona olta verip balık tutmayı<br />

öğretirsen her gün doyar.”<br />

sözünü anımsadı,birden durdu<br />

ve dönüp hızlı adımlarla kendisinden<br />

tarafa şaşkın bakışlarla<br />

bakan dilencinin yanına geldi.<br />

- “ Kolay gelsin ! Nasılsın,<br />

işler nasıl ‘ Sana bir şey diyeceğim<br />

amca; ama sakın yanlış<br />

anlayıp kızma. Görüyorum ki<br />

sağlığın yerinde, eksik bir azan<br />

da yok; sadece, biraz yaşlısın.<br />

Burada dilenmek, üç beş kişinin<br />

vereceği birkaç kuruşu<br />

beklemek yerine kendine bir<br />

boyacı sandığı alıp ayakkabı<br />

boyasan hem daha çok kazanırsın<br />

hem de alın terinin hakkını<br />

alırsın amca. Görüyorum,<br />

Kaldırımın kenarında oturan<br />

dilenciden otuz saniye yetmiş<br />

iki adım uzaklaştığı anda<br />

kime ait olduğunu bilmediği<br />

ama sağdan soldan birkaç<br />

kez duyduğu “ Bir fakire bir<br />

balık verirsen bir gün doyar;<br />

ama ona olta verip balık tutmayı<br />

öğretirsen her gün doyar.”<br />

sözünü anımsadı<br />

senden daha düşkün olup ne<br />

ağır işlerde çalışan nice insan<br />

var. Hem Tanrı çalışanın, alın<br />

teriyle helal lokma kazananın<br />

yanındadır.” Bunları söyledikten<br />

sonra içerisinde, Tanrı’nın<br />

kendisine yüklediği bütün görevleri<br />

yerine getirmiş bir insanın<br />

duyduğu huzuru duydu.<br />

Üzerindeki o ağır yük kalkmış,<br />

ayağı yerden kesilmişti. Dilencinin<br />

kendisine bir şey demesini<br />

beklemeden, hızlı adımlarla,<br />

geldiği dilencinin yanından huzurlu<br />

adımlarla uzaklaştı.<br />

-“ Hadi be oradan zevzek,<br />

akıl vereceğine para ver ! Ne<br />

oluyor anlamadım ki. Bugün<br />

de bütün cinsler beni buluyor<br />

! Biri gelir parasını bozdurur,<br />

biri gelir akıl verir. Ya sabır…”<br />

Durağa geldiğinde durak,<br />

her zamankine göre daha sakindi.Bir<br />

kenara çekilip dolmuşun<br />

gelmesini beklemeye başladı.Bu<br />

arada durağa iki bayan<br />

ve her haliyle huzura eridiği<br />

anlaşılan bir bey geldi. Onarlın<br />

gelişini gözlerken de dolmuşun<br />

ucu, köşebaşında göründü. O<br />

görününce de durakta kıpırdanmalar<br />

başladı. Herkes, dolmuşun<br />

biniş kapısının nereye<br />

gelebileceğini kendince hesap<br />

edip onunla buluşma noktasına<br />

doğru yöneldi. Herkesin tahmin<br />

noktası aynı olduğundan<br />

mı, yoksa, birbirine yakın olduğundan<br />

mıdır nedir, yolcuların<br />

hepsi bir noktaya yığıldı. Bu<br />

yığılma esnasında, yığındakiler,<br />

yer yer nizami temaslarda<br />

bulunuyor, bununla birlikte,<br />

hiç kimse birbirinin gözüne<br />

bakmıyordu. Olur ya, kendisinden<br />

yaşlı biriyle, erkekse de<br />

bir kadınla, göz göze gelebilir,<br />

ona öncelik vermek zorunda<br />

kalabilirdi. Ondan sonra da bacaklara<br />

kuvvet…Ah, şu toplum<br />

kuralları ! Kişinin varlığını hiçe<br />

sayıp onu, kendisine uyduran,<br />

onun kendi özgür iradesiyle<br />

hareket etmesini engelleyen,<br />

kişi, o kurallara uymazsa da<br />

onu ayıplayan, ‘Tüüü, kaka !’<br />

olarak niteleyen zorlayıcı kurallar…<br />

Neyse ki korkulan olmadı.<br />

Yüzlerinde, yer bulamamanın,<br />

olsa da bir başkasına verecek<br />

olmanın verdiği sıkıntı ve<br />

gerginlik okunan yığın üyeleri,<br />

dolmuş gelip de önlerinde durunca<br />

rahatladı. Dolmuşta herkesin<br />

birer koltuk sahibi olacağı<br />

kadar yer vardı. Bu arada,<br />

önlerde yer alma mücadelesi<br />

de bitmişti. En önde yaşlıların<br />

ve arkalarından da bayanların<br />

başını çektiği yolcular, sakin<br />

adımlarla dolmuşa bindi. O da<br />

yine, pencere kenarındaki yerini<br />

aldı. Yanına ise huzuru yüzüne<br />

iyice yapışmış o bey oturdu.<br />

Serhan ALİBEKİROĞLU<br />

Edebiyat Öğretmeni<br />

22 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 23


A PICTURE WORTHS MORE THAN<br />

A THOUSAND WORDS<br />

HAZIR<br />

CEVAPLAR<br />

1. Study in a quietenvironment.<br />

2. Study in a comfortabletemperature.<br />

3. Rewriteyournotes.<br />

4. Quizyourself<br />

5. Whatkind of learnerareyou’<br />

Know it.<br />

STUDY SKILLS<br />

6. Learntolovemaths. You’llalwaysneed<br />

it.<br />

7. Play games.<br />

8. Set yourselfgoals.<br />

9. Be creative. Youmayfindnewways.<br />

10. Findoutthehappenings<br />

in theworld.<br />

11. Ask questions.<br />

12. Learnyogicbreathingtechniques.<br />

13. Thinkpositive.<br />

14. Study at thesame time<br />

everyday.<br />

15. Have a gooddictionary<br />

SUSTURUCU TEDAVİ<br />

Zamane gençlerinden biri,bir<br />

toplantıda Akifi küçük düşürmeye<br />

çalışıp:<br />

– Siz baytardınız, değil mi’ Demiş.<br />

Akif, istifini bozmadan şu cevabı<br />

vermiş:<br />

– Evet,bir yeriniz mi ağrıyordu’<br />

NE ALIRSINIZ’<br />

Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya<br />

kadar nefes nefese kalır.<br />

Yokuşun sonundaki lokantadan<br />

bir garson seslenir:<br />

-Buyrun beyim ne alırsınız’<br />

Yahya Kemal tebessümle:<br />

-Evlat,müsaade edersen bir<br />

nefes alacağım.<br />

SIR SAKLAMAK<br />

Yavuz Sultan Selim, bir çok<br />

Osmanlı Padişahı gibi devletin<br />

selameti için sefer hazırlıklarını<br />

gizli tutarmış. Bir keresinde<br />

vezirlerinden biri ısrarla seferin<br />

yapılacağı ülkeyi sorunca,<br />

Yavuz ona:<br />

– Sen sır saklamasını bilir misin’<br />

diye sormuş.<br />

Vezir, Yavuzdan cevap alacağı<br />

ümidiyle:<br />

-Evet hünkarım, bilirim dediğinde,<br />

Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış:<br />

-Ben de bilirim.<br />

GÖNÜLSÜZ GÖNÜL<br />

Abdülhak Hâmidin evindeki<br />

sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan<br />

açılır. Yaşı geçmiş<br />

bir hanım, Abdülhak Hamide<br />

döner ve:<br />

-Efendim, gönül kocamaz! der.<br />

Hamid cevap verir:<br />

-Kocamaz ama, kocamış bir vücut<br />

içinde oturmak da istemez.<br />

BÖYLE KORUNUR<br />

Çok değerli olan kütüphanesini<br />

millete vakfeden Koca Ragıp<br />

Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından<br />

birini memur tayin<br />

eder.<br />

Bir gün ansızın kütüphanesini<br />

ziyarete giden Paşa, etrafı<br />

ve kitapları toz, toprak içinde<br />

bulunca canı çok sıkılır ve belli<br />

etmemeye çalışarak:<br />

-Seni tebrik ederim yavrum,<br />

der. Gerçekten de gerçekten de<br />

emniyetli bir adammışsın. Teslim<br />

edilen şeylere hiç el sürmemişsin,<br />

âferin!<br />

VELÂYETİN GÖRDÜĞÜ<br />

Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda<br />

biraz yaramazlık yapınca,<br />

babası olan 2. Murat Han:<br />

-Ne kadar yaramaz bir çocuksun,<br />

senden adam olmaz diye<br />

çıkışır.<br />

Orada bulunan ve velâyet sırrıyla<br />

kalp gözü açık olan Akşemseddin<br />

Hazretleri, hafifçe<br />

gülümseyerek şöyle der:<br />

-Peder ne der, Kader ne der.<br />

BİRBİRİNE BAĞLI<br />

Hâkim, kaza yaparak birkaç<br />

kişinin ölümüne yol açan bir<br />

şoförün ehliyetini iptal edince,<br />

şoför:<br />

-Aman hakim bey, diye sızlanmış.<br />

Benim yaşayabilmem,<br />

şoförlük yapmama bağlı.<br />

Hâkim cevap vermiş:<br />

-Başkalarının yaşaması da sizin<br />

şoförlük yapmamanıza bağlı.<br />

HAKLI ÖLÜM<br />

Sokrat ölüme mahkum edildiğinde,<br />

eşi:<br />

-Haksız yere öldürüyorsunuz,<br />

diye ağlamaya başlayınca,<br />

Sokrat:<br />

-Ne yani, demiş. Bir de haklı<br />

yere mi öldürseydim’<br />

HZ. ADEMİN MİRASI<br />

Fatih Sultan Mehmet, adamları<br />

ile gezerken, yanına sokulan<br />

dilenciye bir altın vermiş. Dilenci<br />

parayı alınca:<br />

-Aman Sultanım, demiş. Koskoca<br />

bir padişah, kardeşine bu<br />

kadar para verir mi’<br />

Fatih Sultan Mehmet, nereden<br />

kardeş olduğunu sorunca, dilenci:<br />

-İkimiz de Hazreti Ademin çocukları<br />

değil miyiz’ demiş. Elbette<br />

kardeşiz.<br />

Sultan Fatih:<br />

-Bu keşfini sakın başkasına<br />

söyleme, diye gülümsemiş. Diğer<br />

kardeşlerimiz de pay isterse,<br />

sana zırnık bile düşmez.<br />

GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN<br />

Fatihe sorarlar:<br />

-İstanbulu niçin fethettin’<br />

Cevap verir:<br />

-Önce o benim gönlümü fethettiği<br />

için!<br />

FİKİR YAKALAMAK<br />

Şahabettin Süleyman, bir gün<br />

Ahmet Haşim‘e:<br />

-Üç günden beri zihnimde<br />

önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde,<br />

Ahmet Haşim, onun<br />

fikir üretmedeki kısırlığını ima<br />

ederek şöyle demiş:<br />

-Günahtır yahu, salıver gitsin<br />

şu fikri. Zavallıcık günlerden<br />

beri tek başına kim bilir ne kadar<br />

sıkılmıştır’<br />

UYKU KARDEŞLİĞİ<br />

Mevlana Hazretleri, talebelerinin<br />

biriyle yürürken, yol kenarında<br />

birkaç köpeğin sarmaş<br />

dolaş uyuduklarını görürler.<br />

Yanındaki talebesi:<br />

-Güzel bir kardeşlik örneği, der.<br />

Keşke insanlar da bundan ibret<br />

alsa.<br />

Mevlana, tebessüm ederek<br />

karşılık verir:<br />

-Aralarına bir kemik atıver de,<br />

gör kardeşliklerini.<br />

24 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 25


Anadolu’nun<br />

ilk Camii<br />

Habib-i Neccar<br />

Hatay’a gidenlere mutlaka<br />

Kurtuluş Caddesi ile Kemalpaşa<br />

Caddesi kavşağındaki<br />

Habib-i Neccar Camii’ni ziyaret etmeleri<br />

tavsiye ediliyor. Çünkü bu<br />

caminin hem Hıristiyanlar hem de<br />

Müslümanlar için önemli bir anlamı<br />

var.<br />

Cami, özellikle şehri ziyarete<br />

gelen Hıristiyanların uğrak mekânlarından<br />

biri olmuş. Hıristiyanlar<br />

için önemli, çünkü bir Müslüman<br />

ibadethanesinin avlusunda Hz.<br />

İsa’nın havarileri Yahya, Yunus ve<br />

Şem’un-ı Sefa’ya (bu isimler yabancı<br />

kaynaklarda sırasıyla Yuhanna,<br />

Pavlos ve Petrus olarak geçiyor)<br />

ait olduğu rivayet edilen<br />

kabirler var. Müslümanlar için önemi<br />

ise bu mekanın Anadolu’da yapılan<br />

ilk cami olması ve Habib-i<br />

Neccar’ın hikayesinin Yasin sûresinde<br />

anlatılması. Hatta tarihî kaynaklarda<br />

İslamiyet’in Anadolu topraklarına<br />

buradan yayıldığı<br />

anlatılıyor. İsa Peygamber döneminde<br />

yaşamış bir Allah dostunun<br />

26 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015<br />

adını taşıması da Habib-i Neccar<br />

Camii’ne farklı bir özellik kazandırıyor.<br />

Kaynaklarda belirtildiğine göre<br />

Habib-i Neccar, marangozlukla uğraşan<br />

kendi halinde sıradan bir Antakyalı<br />

(Neccar Arapçada marangoz<br />

demek). Hazreti İsa’ının elçileri<br />

Yahya ve Yunus şehre gelmeden<br />

önce kazancının yarısını fakir fukaraya<br />

veren, diğer yarısını çocuk çocuğuna<br />

harcayan, Allah’ın has kullarından<br />

biri. Yasin sûresinin 20.<br />

ayetinde “... o sırada şehrin öbür<br />

ucundan bir adama koşarak geldi...”<br />

diye bahsedilen kişinin Habib-i<br />

Neccar olduğu ve Yasin’in 13-<br />

32 ayetleri arasında anlatılan sonu<br />

kanla biten olayın Habib, Yahya,<br />

Yunus ve Şem’un-ı Sefa arasında<br />

geçtiğine inanılıyor. ‘İnanılıyor’ diyoruz,<br />

çünkü Elmalılı Hamdi Yazır’ın<br />

Hak Dini Kur’an Dili adlı meşhur<br />

tefsiri ve Diyanet İşleri<br />

Başkanlığı’nca yayımlanan Kur’an<br />

Yolu adlı tefsir, bu konuda ihtiyatlı<br />

bir dil kullanarak birbirinden farklı<br />

yorumlarda bulunuyor. Habibi-i<br />

Neccar’ın ve camiinin Antakya’da<br />

anlatılan hikâyesi ise şöyle:<br />

Habib-i Neccar ve İsa Peygamber’in<br />

elçileri<br />

Habib-i Neccar Camii, ismini,<br />

caminin avlusunda kabri bulunan<br />

bir zattan alıyor. İsa Peygamber<br />

döneminde gönderilen elçilere<br />

iman eden ve inancından dolayı<br />

şehit edilen Habib-i Neccar, cüzam<br />

hastası bir oğlu olduğu için şehrin<br />

doğusundaki dağda bir mağarada<br />

ikamet etmektedir. Hazreti İsa’nın<br />

gönderdiği elçiler, Yahya ile Yunus<br />

şehre dağ tarafından girer ve ilk<br />

olarak Habib-i Neccar ile karşılaşırlar.<br />

Habib-i Neccar, yabancılara<br />

kim olduklarını sorar. ‘İsa Peygamber’in<br />

havarileriyiz’ cevabını alınca<br />

onlardan bir delil ister. Onlar da<br />

‘Biz hastalara şifa veririz.’ derler.<br />

Marangoz Habib, havarileri oğlunun<br />

yanına götürür. Elçiler, Allah’a<br />

dua eder, sırtını sıvazlarlar ve çocuk,<br />

Allah’ın izni, elçilerin eliyle<br />

şifa bulup ayağa kalkar. Bu olay<br />

karşısında Habib-i Neccar, havarilere<br />

tereddütsüz iman eder.<br />

Tek bir Yaratan olduğunu anlatmak<br />

için şehre inen elçilerin sözüne kimse<br />

itibar etmez. Ancak çeşitli hastalıklara<br />

şifa verdikleri şehirde de duyulur<br />

ve halk etraflarında toplanmaya başlar.<br />

Bunu duyan şehrin kralı elçileri<br />

sorgusuz sualsiz zindana attırır.<br />

Hz. İsa, havarilerinden uzun süre<br />

haber gelmeyince üçüncü elçi<br />

Şem’un-ı Sefa’yı Antakya’ya gönderir.<br />

Şem’un-ı Sefa, ilk iki elçi gibi kimliğini<br />

açığa vermez, saraya kadar girmeyi<br />

başarır. Kralın güvenini kazanınca önceki<br />

elçilerden bahseder. “Kralım bu<br />

yabancılar çeşitli hastalıklara şifa<br />

verdiklerini iddia ediyorlar. Bunları<br />

bir imtihan edelim.” der. Kral da onu<br />

kırmaz, zindandaki elçileri huzuruna<br />

getirtir. Şem’un-ı Sefa, arkadaşlarına<br />

sorar: ‘Siz kimsiniz, nereden gelip nereye<br />

gidiyorsunuz’’ Onlar da İsa Peygamber’in<br />

elçisi olduklarını söylerler.<br />

‘Madem sizi bir peygamber gönderdi,<br />

elinizde bir delil olması lazım.’ der.<br />

Onlar da amaların gözlerini açabildiklerini,<br />

ölüleri dirilttiklerini söylerler.<br />

Yeni ölmüş bir ceset önlerine getirilir.<br />

Yahya ve Yunus açıktan, Şem’un-ı<br />

Sefa içinden dua eder ve ölü dirilir.<br />

“Ey Antakya halkı eğer siz de öldükten<br />

sonra benim gördüklerimi görmek<br />

istemiyorsanız, çok zor durumdayken<br />

beni kurtaran bu üç kişiye tabi<br />

olun.” diye halkı uyaran kişi, eliyle üç<br />

elçiyi işaret edince Şem’un-ı Sefa’nın<br />

da kimliği açığa çıkar.<br />

Kral hayretle sorar: ‘Şem’un sen<br />

de mi bunlardansın’’ Çok zeki olan<br />

üçüncü elçi, soruya soruyla cevap verir:<br />

“Kralım bu yabancılar çok olağanüstü<br />

bir hal gösterdiler, sen de taptığın<br />

putlarına söyle, daha üstün<br />

hünerler göstersinler. Yoksa bunlar<br />

seni halkın önünde mağlup ediyorlar.”<br />

Kral köşeye sıkışınca itiraf eder:<br />

“Şem’un senden gizlim saklım yok.<br />

Bizim taptığımız putların böyle güçleri<br />

yok. Yemez, içmez, konuşmazlar.”<br />

Bunun üzerine Şem’un kralı ikna eder<br />

ve kralın iman ettiği rivayet edilir. Ancak<br />

inancını halka açıklamaz. Halk da<br />

iman etmemekte direnir. Büyü yapıldığını<br />

söyleyip elçileri linç etmeye<br />

kalkarlar. Bu sırada Habib-i Neccar<br />

koşarak şehre gelir ve “Ey kavmim,<br />

bu elçilere uyun. Sizden hiçbir ücret<br />

istemeyen o kimselere tabi olun, onlar<br />

doğru yoldadırlar” der. (Yasin Sûresi’nin<br />

20-22 ayetlerinde geçen bu<br />

sözleri Habip Neccar’ın söylediğine<br />

inanılıyor.) Ama halk hem havarileri<br />

hem de Habib-i Neccar’ı taşlayarak<br />

şehit eder.<br />

MUSA<br />

AĞACI<br />

Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın Samandağ’daki<br />

buluşmasından sonra,<br />

birlikte Hıdırbey Köyü’nün yanındaki<br />

Musa Dağı’na çıkmak üzere<br />

yola çıkarlar. Hıdırbey Köyü’ndeki<br />

Musa ağacının bulunduğu yere geldiğinde<br />

çok susar. Bastonunu bu ağacın<br />

bulunduğu yere bıraktıktan sonra, hemen<br />

yanındaki dereye su içmeye gider.<br />

Su içtikten sonra yollarına devam<br />

ederler. Asasını suyun kenarında<br />

unuttuğunu anlayan Hz. Musa, döndüğünde<br />

ise asasının yeşerdiğini ve bir<br />

fidan haline geldiğini görür. O günden<br />

bugüne, o ağaç Musa ağacı olarak bilinir.<br />

800-1000 yaşlarında olduğu tahmin<br />

edilen ve halk arasında 2000-<br />

3000 yaşlarında olduğuna inanılır.Köyün<br />

Merkezinde bulunan ağacın gövde<br />

çapı 7.50 m’dir. Dıştan çevresi yaklaşık<br />

20m’dir. İki oyukla ağacın gövdesine<br />

girilmektedir.


• İnsanları parmak izinden, köpekleri<br />

ise burun izinden tanımak<br />

mümkündür. Tüm<br />

• Kedi ve köpekler insanlar gibi<br />

ya sağ ellerini çok kullanırlar<br />

ya da sol.<br />

• Köpeklerin gözleri sadece siyah<br />

beyaz görür.<br />

• Kediler 100 değişik ses, köpekler<br />

ise 10 ses çıkartabilirler.<br />

• En büyük kuş yumurtası devekuşunun<br />

yumurtasıdır. 15-20<br />

cm uzunluğunda ve aşağı yukarı<br />

1,7 kg ağırlığında olan bu<br />

yumurtayı kaynatarak pişirmek<br />

40 dakika sürer.<br />

• Sinekkuşları, saniyede tam 60<br />

kere kanat çırparlar!<br />

• En büyük hücre devekuşu yumurtasıdır!<br />

• Deve kuşlarının gözleri beyinlerinden<br />

büyüktür<br />

• Sarısalkım kuşunun 36 saat<br />

boyunca karaya hiç ayak basmadan<br />

3.000 km. uçabilir.Sadece<br />

dişi kanaryalar ötebilir.<br />

• Hint tavusunun (Pavo cristatus)<br />

kuyruğunda 130 kadar süs<br />

teleği vardır. Uzunlukları 130<br />

cm kadar olabilen bu teleklerin<br />

süsü kuyruk yarım daire biçiminde<br />

açılınca görülür.<br />

• Dünyanın en hızlı hayvanı Leopar’dır.<br />

Hızı saate 100 km.’ye<br />

ulaşır.<br />

• Son 4000 sene içerisinde herhangi<br />

yeni hayvan evcilleştirilmemiştir.<br />

• Bir pire, kendi büyüklüğünün<br />

150 kat yüksekliğine zıplayabilir.<br />

Bu oranı tutturmak için insanın<br />

yaklaşık 30 metre zıplaması<br />

gereklidir.<br />

• Atlar bir aya kadar ayakta kalabilirler.Bir<br />

inek hayatı boyunca<br />

yaklaşık 200.000 bardak<br />

süt üretir.<br />

• Fare, bir deveden bile daha<br />

uzun süre susuz kalabilir.<br />

• Karıncalar uyumaz.<br />

• 2.600 değişik cins kurbağa<br />

vardır.


Müslüman ve Türk olan<br />

büyük bilginler ve kısaca hayatları<br />

Biruni:<br />

Astronomi ve Matematik Dehası<br />

Al Biruni (Abu’l-Rayhan Muhhamed<br />

ibn Ahmad Al- Biruni) 973 yılında<br />

şimdi Khiva olarak bilinen<br />

şehirde, Özbekistan’da doğdu. İlk<br />

öğrenimini yunanlu bir bilginden<br />

aldı. Tanınmış ve seçkin bir aileden<br />

gelen Harezm’li matematikçi ve<br />

gökbilimci biri tarafından evlat<br />

edinilen el-Biruni ilk çalışmalarını<br />

bu alimin yanında yaptı. İlk eseri<br />

Asar-ül Bakiye’dir.<br />

Biruni tam adı Abu’l-Reyhan<br />

Muhammed Bin Ahmet El-Biruni<br />

El-Harizmi, sadece Türk ve İslam<br />

dünyasının değil, dünyanın en büyük<br />

bilim adamlarından biri sayılmaktadır.<br />

15 Eylül 973 tarihinde<br />

Ceyhun nehri kıyısındaki Hive kasabasında<br />

doğmuştur. 1048 yılında<br />

Gazne’de de ölmüştür. Biruni<br />

hastalıkları tedavi konusunda değerli<br />

bir uzmandı. Yunan ve Hint<br />

tıbbını incelemiş, Sultan Mes’ud’un<br />

gözünü tedavi etmişti. Otların hangisinin<br />

hangi derde deva ve şifa<br />

olduğunu çok iyi bilirdi. Eczacılıkla<br />

doktorluğun sınırlarını çizmiş, ilaçların<br />

yan etkilerinden bahsetmiştir.<br />

Cezeri:<br />

Sibernetiğin Kurucusu Bedîüzzaman<br />

Cezerî, 1136’da Diyarbakır’da<br />

doğdu. Artuklu sarayında 32 yıl<br />

başmühendislik görevi yaptı. Bir<br />

yığın keşifleri bugün dahi hayret<br />

vericidir. Tarihte sibernitiğin ilk kurucusu<br />

olma şerefi onundur.<br />

Evliya Çelebi:<br />

Meşhur Seyyah ve Seyahat Yazarı<br />

Evliya Çelebi (1611-1682), tarihî<br />

seyahat edebiyatımızın unutulmaz<br />

sevimli ve saygın bir sîmasıdır.<br />

Kendisine has o tatlı, akıcı, arı,<br />

duru ve sürükleyici üslûbuyla çağına<br />

damgasını vurmuş güçlü bir yazar,<br />

coşkun bir şâir, hattat, nakkaş<br />

ve bir mûsıkîşinastır. 1611’de şehirler<br />

güzeli İstanbul’da gözlerini<br />

dünyaya açtı. Babası ünlü velî Ahmed<br />

Yesevî’nin soyundan gelen<br />

derviş Mehmed Zıllî Efendi’dir. Kanunî’nin<br />

Zigetvar Seferi’nde büyük<br />

hizmetleri olan, pirinç levhalar<br />

üzerine oyma işleyen sanatkâr,<br />

hattat bir baba...<br />

Farabi:<br />

Büyük İslam Filozofu Ebu Nasır<br />

Muhammed bin Muhammed bin<br />

Tarhan bin Uzlug El-Farabi (879-<br />

950) (batıda Alpharabus), Sır-ı<br />

Derya’da Faraba şehrinde doğdu.<br />

Aristo’nun derin bilgiç çalışmacısı,<br />

matematikçi ve doktor olarak ün<br />

kazandı. Aristo’nun ve yeni platoncuların<br />

çalışmalarının Suriye’li çevirmen<br />

ve yorumcularıyla daha<br />

yakından tanışmak için Bağdat,<br />

Şam, Harran ve Halep’i ziyaret etti.<br />

Farabi 870-950 yılları arasında<br />

yaşamış olan İslam düşünürü. Sis-<br />

temi Aristoteles mantığına dayanan<br />

akılcı bir metafizikten oluşan,<br />

Aristoteles’in sistemini Plotinos’un<br />

görüşleri yardımıyla, İslam inancı<br />

ile uzlaştırmaya çalisan Farabi,<br />

Tanrı’nın varoluşunu kanıtlarken,<br />

Aristoteles’in akılyürütme çizgisini<br />

takip etmiştir. Ona göre, bu dünyadaki<br />

nesneler hareket etmekte, değişmektedirler.<br />

Dünyadaki nesneler<br />

hareketlerini bir ilk Hareket<br />

Ettiriciden almak durumundadırlar.<br />

Gazali:<br />

Muhteşem İslam Filozofu ve Müceddidi<br />

İmam-ı Gazalî, bugün bir<br />

kısmı İran toprakları içinde kalan<br />

Horasan’ın Tûs şehrinde hicri 45<br />

tarihinde (M. 1058) doğmuş, yine<br />

Tûs’un yakınlarındaki Tabira kasabasında<br />

505’de 55 yaşında vefat<br />

etmiştir. Ömrünün ilk seneleri ilim<br />

tahsiliyle geçmiş, orta yaşlarında<br />

ilmin zirvesine çıkmış, itibar ve<br />

hürmetin en muhteşemini görmüş,<br />

sonraki senelerinde (...)<br />

Harezmi:<br />

Cebirin Kurucusu Harezmi Horasan’da<br />

(Özbekistan’ın Karizmi kentinde)<br />

doğmuştur. Hayatının büyük<br />

bir bölümü Bağdat’da (Beytü’l Hikme’de)<br />

matematik, astronomi ve<br />

coğrafya konularında çalışarak<br />

geçmiştir. Cebirin kurucusu olan<br />

Harezmi’nin iki önemli matematik<br />

kitabı vardır; “Cebir” ve “Hint Hesabı”.<br />

Harezm’de temel eğitimimini<br />

alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında<br />

Bağdat’taki ileri bilim atmosferinin<br />

Harezmi dokuzuncu yüzyılda<br />

yetişen cebir alanında ilk defa eser<br />

yazan Müslüman-Türk matematik,<br />

coğrafya ve astronomi alimi. İsmi<br />

Muhammed bin Mûsa el-Harezmi,<br />

künyesi Ebû Abdullah’tır. Adı Latinceye<br />

Alkhorizmi, Fransızcaya Algorithme,<br />

İngilizceye ise Augrim şeklinde<br />

geçmiştir. 780 (H.164)<br />

senesinde Harezm’de doğduğu kabul<br />

edilir. 850 (H.236) senesinde<br />

Bağdat’ta vefat etti. Üç oğlu olup,<br />

hepsi de matematik ilmi üzerinde<br />

ciddi çalışmalarıyla tanınır.<br />

Hazerfan Ahmed Çelebi:<br />

Uçmayı Başaran İlk Türk Hezarfen<br />

Ahmed Çelebi, dünyada ilk kez uçmayı<br />

başaran Türk bilginidir. Onyedinci<br />

yüzyılda yaşadığı, 1623-1640<br />

yılları arasında saltanat süren Sultan<br />

Dördüncü Murad zamanında,<br />

uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve<br />

geniş bilgisinden ötürü halk arasında<br />

Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir.<br />

Evinde deneylerle uğr<br />

İbn-i Firnas:<br />

Modern Havacılığın Öncüsü Bilgin<br />

Tarihî kaynaklar İslâm bilgini Endülüslü<br />

İbn-i Firnas’ın da (‘ - 888)<br />

uzun çalışmalar sonunda yeni bir<br />

keşifte bulunup bir cihaz yaptığını,<br />

üzerine kumaş geçirip kanat yerine<br />

büyük kuş kanatları taktığını ve bu<br />

âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğunu<br />

kaydeder. Üstelik havada uzun<br />

süre kuşlar gibi süzüldüğünü, daha<br />

sonra da ...<br />

İbn-i Haldun:<br />

Sosyolojinin Babası İbn Haldun, İslâm<br />

âleminin yetiştirdiği en büyük<br />

sosyoloji ve tarih felsefesi bilginidir.<br />

Esas adı Abdurrahman bin Muhammed<br />

bin Haldun olan ünlü bilgin,<br />

Tunuslu asil bir ailenin<br />

çocuğudur. Babasının basiretli gözetiminde<br />

ciddî bir tahsil gördü ve<br />

ilk olarak Kur’ân-ı Kerîmi ezberledi.<br />

Çağın kıraat allâmelerinden ...<br />

İbn-i Rüşd:<br />

İslam Filozofu ve Hekimi Endülüs’ün<br />

yetiştirmiş olduğu en büyük<br />

filozoflardan ve hekimlerden birisi<br />

olan İbn Rüşd (1126-1198), Aristoteles’in<br />

yapıtlarına yapmış olduğu<br />

yorumlarla Aristotelesçiliğin dirilmesini<br />

ve güçlenmesini sağlamıştır.<br />

Felsefecilerle kelamcılar arasında<br />

cereyan eden tartışmalarda,<br />

İbn Rüşd, felsefecilerin tarafını tutmuş<br />

ve ...<br />

İbn-i Sina:<br />

Dünya Tıbbına Yön Veren Tabip<br />

Bilim ve tabâbet dünyasının semasında<br />

bir güneş gibi parlayan Müslüman<br />

Türk bilgini İbn-i Sînâ (980-<br />

1037), Buhârâ’ya bağlı Afşan’da<br />

doğdu. O, tarihin en büyük tıp allâmesidir.<br />

Esas adı Ebû Ali el Hüseyin,<br />

babası Abdullah bin Sinan, annesi<br />

...<br />

İbn Sina, tam adı EBU ALİ<br />

EL-HÜSEYİN BİN ABDULLAH BİN<br />

SİNA, Latince AVICENNA (d.980,<br />

Buhara - ö. 1037, Hemedan, İran),<br />

en büyük İslam bilginlerinden olan<br />

filozof ve hekim. İslam düşüncesinde<br />

Farabi’yle başlayan Aristotelesçi<br />

(Meşsaî) felsefe geleneğinin en<br />

yetkin temsilcisidir.<br />

Kemalettin Demiri:<br />

İlk Zoolojik Ansiklopedinin Sahibi<br />

Bilgin Varlıkların yaratılış özellikleri<br />

üzerine geniş incelemeler yaparak<br />

eserden müessire Yüce Yaratan’ın<br />

sonsuz kudretini nazarlara<br />

vermeye çalışan Kemaleddin<br />

Demîrî (1349-1405) ünlü bir zooloji<br />

bilginidir. Batılılardan 400 yıl<br />

önce zooloji konusunda ilk ansiklopediyi<br />

yazan bu bilginimiz Kahire’de<br />

doğdu.<br />

Mimar Sinan:<br />

Mimarların Pîri Mimarlık tarihimizin<br />

ve hatta dünya mimarlık tarihinin<br />

en meşhur ve en önemli şahsiyetlerinden<br />

Mimar Koca Sinan,<br />

1489 - 1588 yılları arasında yaşamış<br />

dünyanın en büyük yapı sanatçılarından<br />

biridir. Kayseri’nin Ağırnas<br />

köyünde doğdu, 17 Temmuz<br />

1588’de İstanbul’da öldü. Doğum<br />

tarihi kesin değildir. Ailesine ve yaşamına<br />

ilişkin kimi zaman yetersiz<br />

ve çelişkili bilgiler, çağdaşı Sâi Mustafa<br />

Çelebi’nin onun ağzından yazdıklarına,<br />

mimarbaşı olduğu dönemden<br />

kalan yazışmalara, kendi<br />

vakfiyesine ve yazarı bilinmeyen<br />

belge ve kitaplara dayanmaktadır.<br />

Kaynaklara göre Sinan, I. Selim (Yavuz)<br />

padişah olduktan sonra başlatılan<br />

ve Rumeli’de olduğu gibi Anadolu’dan<br />

da asker devşirmeyi<br />

öngören yeni bir uygulama uyarınca<br />

1512’de devşirilerek İstanbul’a<br />

getirildi.<br />

30 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 31


Motivasyon ve Başarı için<br />

tam 50 taktik!<br />

Motivasyon, mutlu ve başarılı olmak<br />

için hayati önem taşır. Aşağıdaki<br />

ipuçları, kendi kendinizi<br />

motive etmenize ve bunu sürdürebilmenize<br />

litlenmiş olacaktır. Hedef ya da<br />

hayaliniz ile ilgili her şeyi öğrenin,<br />

okuyun, konuşun, dinleyin ve deneyin.<br />

Eğer bir yazar olmak istiyor-<br />

yardımcı olacaktır. sanız, ders alın, kitaplar okuyun,<br />

Bunlar, pratik ve sonuca yönelik<br />

tavsiyelerdir. Uygulamadığınız sürece,<br />

genel kültürden öteye geçmeyeceklerdir.<br />

yazın, diğer yazarlar ile konuşun,<br />

atölye çalışmalarına katılın.<br />

6. DÜZENLİ OLUN<br />

1. HİKAYENİZİ YAZIN<br />

Temiz bir kağıda bir iki paragraf<br />

olacak şekilde arzu ettiğiniz geleceğin<br />

hikayesini yazın. Gelecekte<br />

yapmakta olduğunuz şeyi, yaşadığınız<br />

yeri ve sahip olduklarınızı<br />

yazın. Bu sizi, hem şimdi hem de<br />

gelecekte motive edecektir.<br />

2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CAN-<br />

LANDIRIN<br />

Gözlerinizi kapatın ve kendinizi<br />

gelecekte ne yapıyor olarak görmek<br />

istiyorsanız, onu yaparken<br />

canlandırın. Sağlıklı bir şekilde koşuyorsunuz,<br />

bahçenizdeki çiçekler<br />

ile ilgileniyorsunuz ya da çalışıyorsunuz.<br />

Örneğin, hayaliniz küçük<br />

bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış<br />

gününde, müşterileriniz ve çalışanlarınız<br />

ile selamlaşırken hayal<br />

edin. Böylece, hayallerinizi somutlaştırabilirsiniz.<br />

3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CAN-<br />

LANDIRIN<br />

4. BÜYÜK DÜŞÜNÜN<br />

Geleceğiniz ile ilgili büyük düşünmekten<br />

korkmayın. Bu, kısa<br />

süreli başarısızlıklarınıza katlanmanızı<br />

kolaylaştıracaktır. Engeller,<br />

sizi durduramayacaktır. Çünkü,<br />

sizin gözleriniz büyük hedefe ki-<br />

7. EVİNİZDE VE OFİSİNİZDE MOTİ-<br />

VATÖRLERE YER VERİN<br />

Evinizde, ofisinizde, arabanızda,<br />

cüzdanınızda size hedef ve hayallerinizi<br />

hatırlatacak sembollere,<br />

işaretlere, notlara ya da objelere<br />

yer verin.<br />

8. GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARA KATI-<br />

LIN<br />

9. KENDİ MOTİVASYONUNUZ İLE<br />

BAŞKALARINI MOTİVE EDİN<br />

En iyi öğrenme yöntemi, öğretmektir.<br />

Çocuklarınızın motive olmalarına,<br />

arkadaşlarınızın daha<br />

etkili hedefler belirlemelerine,<br />

eşinizin kişisel hayallerine ulaşmasına<br />

yardımcı olun. Onlara yardımcı<br />

olduğunuz zamanlarda, aslında<br />

kendinize de yardım ediyor olacaksınız.<br />

10. ÇOCUKLAR İLE ZAMAN GEÇİ-<br />

RİN<br />

11. BADİLİK SİSTEMİ KURUN<br />

Eşinizin kendi gelişimine yönelik<br />

hedefleri yada bir şeyleri başarmak<br />

isteyen yakın bir arkadaşınız<br />

var mı? Eğer varsa, onlar ile ?Badilik<br />

sistemi? kurun. Birbirinizi motive<br />

edin, uyarın, cesaretlendirin ve<br />

hedeflerinizde yardımcı olun.<br />

12. KENDİNİZE BİR MODEL BULUN<br />

Kendisinden bir şeyler öğrenebileceğiniz<br />

rol model seçin. Bu kişi,<br />

sizin saygı duyduğunuz ve kendisi<br />

gibi olmak istediğiniz birisi olmalıdır.<br />

Saygı duyduğunuz bir insanı<br />

örnek aldığınızsa, tekerleği yeniden<br />

icat etmeniz gerekmeyecektir.<br />

Eğer çevrenizde böyle bir kişi yoksa,<br />

ünlü bir lideri, sanatçıyı yada<br />

bilim adamını da rol model olarak<br />

alabilirsiniz. Kendisi ve yaptıkları<br />

hakkında tüm bilgileri edinerek,<br />

hedeflerinize ulaşmak için kullanabilirsiniz.<br />

13. YÜRÜYÜŞ YAPIN VE ARABA<br />

KULLANIN<br />

14. BAŞARI HİKAYELERİNİ OKU-<br />

YUN<br />

Etrafınızdaki insanların başarı hikayelerini<br />

okuyun. Günlük gazetelerde<br />

bile size ilham verebilecek,<br />

motive edecek ve harekete geçirecek<br />

düzinelerce küçük başarı hikayeleri<br />

var<br />

15. MÜZİK DİNLEYİN<br />

16. MOTİVE EDİCİ FİLMLER İZLEYİN<br />

17. MOTİVE EDİCİ ALINTILARI<br />

OKUYUN<br />

Gerek internette, gerekse kitaplarda<br />

size ilham verecek ve motive<br />

edecek binlerce alıntı bulunuyor.<br />

İnternette dolaşın ve aranın çiçeklerden<br />

bal topladığı gibi bilgileri<br />

toplayın.<br />

Bunlar işinize çok yaracaktır, çünkü<br />

hepimizin hayatı yorumlama<br />

şeklimiz farklıdır. Hayata farklı açılardan<br />

bakmanızı sağlayacak hikayeler<br />

bile çok işinizi görecektir.<br />

18. SAĞLIKLI BESLENİN<br />

Mutlu bir yaşam için, sağlıklı beslenme<br />

çok önemlidir. İyi bir diyet, sizin vücut<br />

sisteminiz için gerekli olacak tüm besin,<br />

vitamin ve mineralleri içerir. Fazlası<br />

zaten zararlı olacaktır. Ne demişler,<br />

“sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur”.<br />

Vücudunuz ve motivasyonunuz için<br />

sağlıklı beslenin. Sigara ve alkolden<br />

uzak durun.<br />

19. YETERİNCE UYUYUN<br />

Bazı insanlara 6 saat uyku yeterken,<br />

bazıları için 8 saat gerekli olabilir. Yeterince<br />

uyuduğunuza emin oluncaya<br />

kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla<br />

olmamasına da dikkat edin<br />

20. SÜREKLİ ÖĞRENİN<br />

En önemli ders bu. Etrafınızdaki dünya<br />

hakkında sürekli öğrenmeye devam<br />

edin ve asla durmayın. Sizi ilgilendiren<br />

şeyler hakkında okuyun, dinleyin<br />

ve öğrenin. Mesela, sorulan bir soruya<br />

“bilmiyorum” demenin tadını çıkarın,<br />

sonra hemen öğrenin. Meraklı olun. Biliyorsunuz,<br />

merak ilmin hocasıdır.<br />

21. HEDEFLERLE ÇALIŞIN<br />

Siz insanlara sorun..!?<br />

Hedeflerle çalışın, onlar size başarıyı ve<br />

yanında meyvesi olan mutluluğu getireceklerdir.<br />

22. BEYİN FIRTINASI YAPIN<br />

Temiz bir kağıt ve kalem alın. Uygun<br />

bir ortama geçin. Kimsenin sizi rahatsız<br />

etmeyeceği, telefondan uzak.<br />

Sonra, düşünün, düşünün ve tekrar<br />

düşünün. Aklınıza gelen her düşünceyi<br />

yazın. Parasal hedefler, kişisel hedefler,<br />

İlişkisel hedefler, sağlığınız ile ilgili<br />

olanlar vs. Tüm fikirleri yazın.<br />

Bitirdiğinizde, üzerinde çalışmak için<br />

gereğin fazla hedefiniz olacak. Bunlar<br />

arasından sizin için önemli olanları seçin.<br />

23. HEDEFİNİZİ KAĞIDA YAZIN<br />

Üzerinde çalışacağınız hedefi seçmeden<br />

önce, onu bir kağıda yazın, hedefinizin<br />

somutlaşmasını sağlayın. Böylece,<br />

sizin için gerekli olup olmadığına<br />

daha kolay karar verebilirsiniz.<br />

24. HEDEFİ SEÇME NEDENLERİNİZİ YA-<br />

ZIN<br />

Neden bu hedefi seçtiniz? Hedeflerinizin<br />

her biri için, ?Bunun bana ne yararı<br />

var? sorusunu sorun. Hedefi seçme nedenlerinizi<br />

kolaylıkla açıklayabiliyor olmalısınız.<br />

Eğer açıklayamıyorsanız, bu<br />

hedefi listeden silin ve diğerine geçin.<br />

25. HEDEFİNİZİN SPESİFİK OLMASINI<br />

SAĞLAYIN<br />

Hedefinizin etkili olabilmesi için, onu<br />

spesifik olarak ele alın.<br />

Bu sizi hedefinize daha kolay ulaştırabilir.<br />

26. TERMİNLER KULLANIN<br />

Hedeflerinizin gerçekleşmesini engelleyecek<br />

en ölümcül şey, ertelemektir.<br />

Bu problemin üstesinden gelmenin en<br />

iyi yolu termin kullanmaktır.<br />

Hedeflerinizde yaptığınız gibi, terminlerinizi<br />

de spesifikleştirin. Elimdeki<br />

projeyi 5 Ocak 2004?e kadar bitireceğim<br />

gibi…<br />

27. BAŞLAMA TARİHİ KULLANIN<br />

Termin önemli, ancak onun kadar<br />

önemli olan başka bir konu daha var ki,<br />

bu da başlama zamanının net olmasıdır.<br />

Hedefiniz için yola çıkarken, başlama<br />

tarihini ertelemeye yönelik pek çok<br />

nedeniniz olacaktır.<br />

Bunun üstesinden gelmek için, başlama<br />

tarihi belirleyin ve o tarihe sadık<br />

kalın.<br />

28. BÜYÜK HEDEFLER SEÇİN<br />

Hedeflerinizin etkili olabilmesi için,<br />

ulaşılabilir-zor olmalıdır. Eğer hedefiniz<br />

başarılması kolay ise, motivasyonunuz<br />

düşer.<br />

Hedefleriniz ulaşılabilir olmalı, ancak<br />

aynı zamanda sizin mevcut yetenek ve<br />

becerilerinizi geliştirmenizi gerektirecek<br />

kadar da zor olmalıdır.<br />

29. ULAŞILABİLİR HEDEFLER BELİRLE-<br />

YİN<br />

Ulaşamayacağınız hedefler belirlemek,<br />

sununda, sizde hayal kırıklığı, kızgınlık<br />

ve özgüven sarsılması yaratır. Hedefleriniz<br />

ulaşılabilir-zor ve mantıklı olmalıdır.<br />

30. DETAYLI AKSİYON PLANI HAZIRLA-<br />

YIN<br />

31. ABARTMAYIN ( GEREĞİNDEN FAZ-<br />

LA HEDEF İLE ÇALIŞMAYIN)<br />

Aynı anda çok fazla hedef üzerinde çalışmayın.<br />

Başlamak için bir ila üç arası<br />

hedef uygun olacaktır.<br />

32. İLERLEMENİZİ ÖLÇÜN<br />

Çalışmalarınızdaki ilerlemenizi ölçün.<br />

300 sayfalık bir roman yazmak istiyor<br />

olabilirsiniz. 300 sayfayı birden hedeflemeyin.<br />

25 ila 50 sayfalık artışlar şeklinde<br />

düşünün ve tamamladığınız sayfaların<br />

günlük çetelesini tutun<br />

33. İSTEK LİSTESİ HAZIRLAYIN<br />

Kendinizi yapmak zorunda hissettiğiniz<br />

yada yapmayı gönülden istediğiniz<br />

10 şeyin listesini yapın. Bir iş kurmak,<br />

maratonda koşmak,<br />

34. HATIRLATICILAR KULLANIN<br />

35. KENDİNİZİ ÖDÜLLENDİRİN<br />

Davranış her şeydir. Aşağıdaki ipuçları,<br />

kazanan davranışlara sahip olmanıza<br />

yardımcı olacaktır.<br />

36. DOĞRU KELİMELERİ KULLANIN<br />

Günlük konuşmalarınızda, ?Bunu başarabilirim?<br />

yada ?Bir çözüm buluruz?<br />

gibi olumlu cümleler kullanmaya dikkat<br />

edin.<br />

Kurduğunuz, cümlelerin sizin psikolojiniz<br />

ve davranışlarınız üzerinde son<br />

derece önemli etkileri olduğunu unutmayın.<br />

37. İYİMSER OLMAK İÇİN ÇABA HARCA-<br />

YIN<br />

38. ARKADAŞLARINIZI SEÇİN<br />

Arkadaşlarınızın negatif davranışları<br />

mı var? Bu sizi etkiliyor mu?<br />

Birlikte zaman geçirdiğimiz insanlar,<br />

çoğu zaman bizim tutumumuzu etkileyebilir.<br />

Eğer ofisinizdeki yada evinizdeki<br />

bireyler sizi negatif yönde etkiliyorsa,<br />

bu durumu değiştirecek gerekli<br />

adımları atın.<br />

39. DEĞİŞİME İHTİYACINIZ OLDUĞUNU<br />

NASIL ANLAYACAKSINIZ?<br />

40. DİĞERLERİNİN NE DEDİĞİNİ DİNLE-<br />

YİN<br />

41. SİZİ NELERİN HUZURSUZ ETTİĞİNİ<br />

ÖĞRENİN<br />

Sizi nelerin huzursuz ettiğini bildiğinizde,<br />

içinde bulunduğunuz olumsuz<br />

durumdan uzaklaşabilir ve bunun sonucu<br />

ortaya çıkan gerilim ve hayal kırıklıklarından<br />

korunabilirsiniz.<br />

42. SİZİ NELER MUTLU EDER?<br />

43. ARA VERMESİNİ BİLİN<br />

44. HAREKETE GEÇMEDEN ÖNCE İKİ<br />

KERE DÜŞÜNÜN<br />

İki kez dinleyip, bir kez konuşmamız<br />

için, iki kulağımız ve bir ağzımız olduğunu<br />

unutmayın.<br />

45. TEPKİ&YANIT (REACT VS. RESPOND)<br />

Bu iki kelime, mutlu, istekli, pozitif insan<br />

ile üzgün, bitkin ve negatif insan<br />

arasındaki farktır.<br />

Tepki değil, yanıt verin.<br />

46. SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLERİN DE-<br />

ĞERİNİ BİLİN<br />

47. HER ZAMAN MUTLU OLMAK ZO-<br />

RUNDA DEĞİLSİNİZ<br />

48. MANTIĞINIZLA HAREKET EDİN<br />

49. DEDİKODUCULARDAN UZAK DU-<br />

RUN<br />

50. GÜNE İYİ BAŞLAYIN<br />

32 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 33


UZUN<br />

SÜRELİ<br />

HAFIZA<br />

NEDİR?<br />

Yeni gelen bilgilerin eskilerle örgütlenerek saklandığı daimi depodur.<br />

• Ortalama 30 saniye geçtikten<br />

sonra hatırlanan<br />

her bilgi uzun süreli hafızadan<br />

çağrılır.<br />

• Uzun süreli hafızanın kapasitesi<br />

sınırsız olarak<br />

kabul edilir. Birkaç dakika<br />

gibi kısa, bir ömür boyu<br />

gibi uzun aralıklarda saklanan<br />

bilgileri içerir.<br />

• Uzun süreli hafızadaki bilgiler<br />

edilgindir. Yani bir<br />

ömür boyu saklanabilir.<br />

• Uzun süreli hafızadaki bilgilerin<br />

hatırlanabilmesi<br />

için uygun kodlamaların<br />

olması gereklidir (şifre,-<br />

zaman,mekan,sayı vb…<br />

hatırlatıcılar).<br />

• Uzun süreli hafıza uzun<br />

yıllar bilgiyi fazla değiştirmeden<br />

tutabilmektedir.<br />

• Uzun süreli hafızada<br />

unutma, bilginin kaybolmasından<br />

çok bilgiye<br />

ulaşma sorunundan kaynaklanmaktadır.<br />

Yani saklama<br />

değil geri getirme<br />

(hatırlama) sorunu vardır.<br />

Uzun süreli hafızadan bilgiyi<br />

geri getirmeye çalışmak,<br />

kütüphanede kitap<br />

aramaya benzetilebilir.<br />

Kitap bulunamazsa bu<br />

durum kitabın olmadığını<br />

değil, yanlış rafta arandığını<br />

gösterir.<br />

• Hafıza Destekleyicileri<br />

• Hafıza destekleyicileri<br />

doğal olarak var olmayan<br />

çağrışımlar oluşturarak,<br />

kodlamaya yardımcı olan<br />

stratejilerdir. Bu stratejiler<br />

hayal etmeye ve sözel<br />

sembollere dayalıdır.<br />

• Loci Yöntemi: Bu yöntemde<br />

bazı maddeleri doğru<br />

sırasında hatırlayabilmek<br />

için çevrenin fiziksel özellikleri<br />

ve hayal etme birlikte<br />

kullanılır. Örneğin:<br />

Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />

cumhurbaşkanlarını doğru<br />

sırayla hatırlayabilmek<br />

için bir evin tüm odaları<br />

sırayla hatırlanarak, cumhurbaşkanları<br />

ile eşleştirilir.<br />

Bu yöntem sırayla<br />

hatırlanması gereken tüm<br />

listeler için kullanılabilir.<br />

• Kanca Yöntemi: Bu yöntemi<br />

kullanabilmek için öncelikle<br />

sayılarla ses benzerliği<br />

olan sözcüklerden<br />

bir isim listesi oluşturulur.<br />

Bu liste gerek duyulduğu<br />

her zaman kullanılabilir.<br />

Örneğin: Bir-kir,<br />

iki-tilki, üç-güç, dört-sert<br />

vb… daha sonra saptanan<br />

sözcüklerle hatırlanması<br />

istenen sözcükler eşleştirilir<br />

ve bunlarla ilgili görsel<br />

imgeler oluşturulur.<br />

• 1. İstanbul-----------><br />

<strong>Deniz</strong>i kirli İstanbul<br />

• 2. Manisa------------>-<br />

Manisa’da çoktur tilki<br />

• 3. Ağrı--------------->Çıkması<br />

çok güç Ağrı Dağına<br />

• 4. Afyon------------->Çok<br />

serttir Afyon mermeri<br />

• Bağ Yöntemi: Bu yöntem,<br />

hatırlanacak sözcükler<br />

ile peş peşe gelen görsel<br />

imgeler oluşturulması<br />

biçiminde uygulanır. Bu<br />

imgelerin alışılmamış ve<br />

acayip olması hatırlamayı<br />

kolaylaştırır. Örneğin:<br />

Halı, televizyon, bayrak,<br />

tank, karınca ve kuş kelimelerinin<br />

sırayla hatırlanması<br />

gereksin. Bunun<br />

için ilk kelimeyle görsel<br />

imge arasında acayip bir<br />

ilişki kurulabilir. Okula bu<br />

gün uçan bir halıyla geldiğimizi,<br />

halının üzerinde<br />

televizyon seyrettiğimizi<br />

hayal edebiliriz. Televizyonda<br />

da bir marş okunuyor<br />

ve bayrak görünüyor.<br />

Bayrak direkte olması<br />

gerekirken tankın üzerinde<br />

duruyor. Tank karınca<br />

yuvalarını ezerek ilerliyor<br />

ve büyük bir kuş tankı yutuyor…<br />

• İlk Harf Yöntemi: Bu yöntem<br />

genellikle dizileri<br />

hatırlamada kullanılır.<br />

Dizideki her kelimenin<br />

ilk harfleri kullanılarak<br />

anlamlı bir bütün oluşturulmaya<br />

çalışılır. Örneğin:<br />

Güneş sistemindeki gezegenleri<br />

sırasıyla hatırlamak<br />

için gezegenlerin ilk<br />

harflerinden oluşturulmuş<br />

bir cümle kurulabilir. Meraklı<br />

Veli Dün Mahallede<br />

Jiletle Saldırdığı Uğur’u<br />

Neredeyse Parçalıyormuş.<br />

• Görüldüğü gibi hafıza<br />

destekleyicileri hatırlamayı<br />

kolaylaştırmada<br />

kullanılarak, bilgilerin<br />

uzun süreli hafızaya yerleşmesinde<br />

etkili rol oynamaktadır.<br />

• Hafızayı Güçlendirmede<br />

Tekrarın Önemi Büyüktür.<br />

Hafızayı güçlendirmek<br />

için belirli aralıklarla ve<br />

sistemli bir biçimde tekrar<br />

yapmak faydalı olacaktır.<br />

• Öğrenmenin gerçekleştiği<br />

ilk 24 saat, öğrenilenler<br />

mutlaka tekrar edilmelidir.<br />

Öğrenme sırasında<br />

not tutulmuşsa, ilk tekrar<br />

notların gözden geçirilmesi<br />

şeklinde yapılabilir.<br />

İlk 24 saatte yapılan tekrar,<br />

öğrenilenlerin ortalama<br />

olarak 1 hafta saklanmasına<br />

yardımcı olur.<br />

• Öğrenmeden sonraki ilk<br />

1 hafta, yapılan çalışmalar<br />

öğrenilenlerin tekrar<br />

edilmediğinde ilk 1 haftalık<br />

zamanda büyük bir<br />

bölümünün unutulduğunu<br />

göstermektedir. Bu nedenle<br />

1 hafta içinde ikinci<br />

bir tekrarın yapılması<br />

doğru olacaktır. Bu tekrar<br />

öğrenilenlerin ortalama<br />

olarak 1 ay saklanmasına<br />

yardımcı olacaktır.<br />

• Öğrenmeden sonraki 1 ay,<br />

bir ay sonunda yapılacak<br />

yenileyici bir tekrarla da<br />

öğrenilenler uzun süreli<br />

hafızaya son derece kuvvetli<br />

bir biçimde yerleştirilmiş<br />

olacaktır.<br />

• UNUTMAYIN!<br />

• •İnsan öğrendiğini çok çabuk<br />

unutur.<br />

• Başta ve sonda öğrenilenler<br />

daha çok hatırda kalır.<br />

• Göze çarpan kelimeler,<br />

isimler şekiller daha iyi<br />

hatırlanır.<br />

• Canlı tasvirler, değişik,<br />

ilginç tanımlamalar daha<br />

iyi hatırlanır.<br />

• Uzun bir listeyi öğrenmek<br />

yerine, daha küçük parçalara<br />

bölerek öğrenmek<br />

daha kolaydır.<br />

• Önceden ne kadar çalışılacağı<br />

bilinmezse, hatırlama<br />

o kadar az olur.<br />

• Yapılacak çalışmadan en<br />

iyi verimi alabilmek için<br />

çalışma belli aralıklara<br />

bölünmelidir (45-60<br />

dk’lık çalışmalar öğrenme<br />

alanına göre ideal olabilir).<br />

Çünkü, çalışmaya ara<br />

vermeden çok uzun süre<br />

devam etmek dikkatin ve<br />

konsantrasyonun gittikçe<br />

azalmasına neden olmaktadır.<br />

• Yazı yazma, ödev hazırlama<br />

gibi çalışmalar için<br />

çalışma süreleri daha da<br />

uzayabilir.<br />

• Her çalışma seansından<br />

sonra belli bir dinlenme<br />

aralığı olmalıdır.<br />

• Hiç tekrar yapılmadığında,<br />

öğrenilenlerin ortalama<br />

olarak %80 i unutulur.<br />

• Not tutmak, yazarak çalışmak,<br />

öğrenmeye mümkün<br />

olduğunca çok duyu<br />

organını katmak, düzenli<br />

ve aralıklı tekrar yapmak<br />

öğrenilenlerin kalıcılığını<br />

önemli oranda arttırır.<br />

• Düzenli tekrarlar zaman<br />

cetveli üzerinde planlanmalıdır.<br />

• Öğrenme üzerinde en<br />

fazla bozucu etki yapan<br />

etkenlerin başında; yorgunluk,<br />

stres, hastalık,<br />

motivasyon eksikliği,<br />

umutsuzluk vb. gelmektedir.<br />

• Öğrenme üzerinde en az<br />

bozucu etki yapan etkinlik<br />

ise uykudur. Bu nedenle<br />

uyumadan önce kısa bir<br />

tekrar yapmanın önemli<br />

yararı olabilir.<br />

• Öğrenme bir amaca yönelik<br />

olmalıdır. Öğrenmek<br />

için amaçları ya da nedenleri<br />

belirlemek, öğrenmeye<br />

karşı olan isteği de<br />

arttıracaktır.<br />

Tuğçe Damla ÇIRAK<br />

Rehber Öğretmen<br />

34 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 35


SINAV KAYGISI<br />

YAŞIYOR MUSUNUZ?<br />

• Sınavdan bir önceki gece<br />

uyuyamıyorsanız,<br />

• Sınavda heyecanlanıp çok iyi<br />

çalışmış olduğunuz ve bildiğiniz<br />

halde başarılı olamıyorsanız,<br />

• Sınav sırasında midenizde,<br />

karın bölgenizde gerilme ya da<br />

rahatsızlık oluyorsa,<br />

• Sınav sırasında soğuk terleme<br />

ve baş ağrıları çekiyorsanız,<br />

• Sınav sırasında zihninizin<br />

donduğunu bulanıklaştığını ve<br />

tam olarak düşünemediğinizi<br />

hissediyorsanız,<br />

• Sınav sırasında bildiklerinizi<br />

de unutuyorsanız,<br />

• Soruları olduğundan daha<br />

zor gibi algılıyor ve aslında basit<br />

olan cevapları kaçırıyorsanız,<br />

• Dikkatsizlik yüzünden çok<br />

sayıda hata yapıyorsanız,<br />

• Çalışmanıza rağmen kötü<br />

notlar alıyor ve kendinize olan<br />

güveninizi yitiriyorsanız,<br />

• Sınav zamanları size kabus<br />

gibi geliyorsa...<br />

• SINAV KAYGISI YAŞIYOR<br />

OLABİLİRSİNİZ!..<br />

Sınav Kaygısı<br />

Nedeniyle<br />

Gözlenen Olumsuz<br />

Duygu, Düşünce<br />

ve Davranışlar:<br />

• Sınavı bilgi değerlendirmesi<br />

olarak değil de kişilik değerlendirmesi<br />

olarak görme,<br />

• Çalışırken dikkat dağınıklığı,<br />

unutkanlık,öğrenilen bilgilerin<br />

birbirlerine karıştırılması,<br />

• Aşırı huzursuzluk,gerginlik,endişe<br />

ve sıkıntı hali,<br />

• Önceki başarısızlıklardan<br />

dolayı yeni denemelerde de başarısız<br />

olacağı düşüncesi,<br />

• Önemli sayılan, kendine değer<br />

verilen insanların sevgi ve<br />

ilgilerini kaybetme,<br />

• Başarısızlığı bir facia,mahvoluş,her<br />

şeyin sonu olarak<br />

görmek,<br />

• Sınavı kazanmayı,üniversiteye<br />

girmeyi yasalaştırmak,<br />

mutlaka olması gerekiyormuş<br />

gibi düşünmek,<br />

• Sınavı kazanmayı tek amacıymış<br />

gibi görmek,<br />

• Sınavı kazanamama durumunda<br />

nasıl üzüleceğini düşünmek,<br />

Bütün bu nedenlerden dolayı,<br />

sınav yaklaştıkça yaşanan bir<br />

panik duygusu yaratır.<br />

• Kaygı esnasında soluk alıp<br />

vermemiz hızlanır, terlemeye<br />

başlarız,kelimeler boğazımızda<br />

kalır,midemiz bulanmaya başlar<br />

ve bunlar hafif tedirginlik<br />

duygusuyla bizi rahatsız eder, o<br />

andaki performansımızı olumsuz<br />

etkiler.<br />

• Kaslarımız gerilmeye başlar,el<br />

ve ayaklarda üşüme, avuç<br />

içlerinde terleme olur.<br />

• Nefes alıp vermede düzensizlik,kesik<br />

kesik nefes alma,<br />

• Gerginlik,kalp çarpıntısı,bel<br />

ağrısı, mide ağrısı, ishal ya da<br />

kabızlık, sürekli tuvalete gitme<br />

ihtiyacı hissetmesi, sürekli yorgunluk,<br />

sürekli baş ağrısı, boyun<br />

kaslarının gergin olması vb.<br />

• Kaygı esnasında organizmada<br />

gözlenen bu olumsuz değişiklikler<br />

bizim o andaki aktivitemizi<br />

olumsuz etkiler. Bu gibi<br />

belirtiler bedensel hastalıkların<br />

belirtileri de olabilir.<br />

• Bu belirtiler bireyde uzun<br />

zamandır gözlenmiş ve onun<br />

günlük yaşamını etkiler dereceye<br />

gelmişse, bireyin bir doktora<br />

gidip muayene olmasında yarar<br />

vardır.<br />

Sınav Kaygısını<br />

Artıran Nedenler<br />

• Mükemmeliyetçi yaklaşım<br />

• Yüksek beklenti düzeyi<br />

• Fizyolojik ihtiyaçları karşılamamak<br />

(uykusuzluk, yanlış beslenme<br />

vs.)<br />

• Felaket yorumları içeren düşünceler<br />

• Çevrenin görüşleri hakkında<br />

endişe<br />

Sınav Kaygısının Etkileri<br />

• Öğrenilen bilgiler transfer<br />

edilemez<br />

• Okuduğunu anlama ve düşünceleri<br />

organize etmede zorluk<br />

yaşanır<br />

• Dikkatte daralma ve azalma<br />

olur, dikkat sınavın içeriğine<br />

değil, sınavın kendisine ve bağlı<br />

olarak yaşananlara odaklanır<br />

• Zihinsel beceriler zayıflar,<br />

bilgilerin hatırlanması engellenir<br />

Kaygı İle Başa<br />

Çıkma Yolları<br />

• Kaygı ile başa çıkma yollarını<br />

iki aşamada inceleyeceğiz.<br />

1.Düşünsel Olarak<br />

• Düşünce biçimimiz herkesçe<br />

kabul edilebilen objektif gerçeklere<br />

dayanmalıdır. Olayları<br />

yorumlayış tarzımız çevremizdekilerce<br />

de kabul edilebilir<br />

olmalı.<br />

• Olayları değerlendirme tarzınız<br />

ve yaklaşımınız sorunu<br />

çözmeye yardımcı olmalı ve hedeflediğiniz<br />

kısa ve uzun vadeli<br />

amaçlarınıza katkı sağlamalıdır.<br />

• Olayları yorumlayışınız sizi<br />

duygusal gerginliğe sürüklememeli,<br />

rahat ve huzurlu hissetmenizi<br />

sağlamalı.<br />

• Tek bir olaya dayalı genellemeler<br />

yapmadan, gerçekçi<br />

kanıtlarla sonuca varmaya çalışın.<br />

• Sınavlarda uygulanan testler<br />

kişilik testleri değil, bilgi ve<br />

başarı testleridir. Dolayısıyla<br />

sınavlar kişiliğinizin değerlendirilmesi<br />

değil, bilgilerinizin<br />

ölçülmesidir. Sınavı bir kişilik<br />

değerlendirmesi olarak değil,<br />

yetenek ve bilgilerinizi sınama<br />

imkanı olarak görün.<br />

• Önceki başarısızlıkların<br />

devam etmesi kural değildir.<br />

Geçmiş başarısızlıklarınızın nedenini<br />

arayın,gidermek için gerekli<br />

tedbirleri alın.<br />

• Geçmiş başarısızlığınıza<br />

üzülmek yerine, gelecekte başarılı<br />

olmanın yollarını arayın.<br />

• Sınavları bir ölüm-kalım savaşı<br />

olarak görmeyin.<br />

• Sürekli başarılı olma, üstün<br />

olma,yenme çabası içerisinde<br />

olmayın.<br />

• İsteklerinizi ve tercihlerinizi<br />

mutlaka yerine getirilmesi<br />

gereken yasa-kanun haline getirmeyin.<br />

“Mutlaka fen lisesine(üniversiteye<br />

vb.) girmeliyim,<br />

mutlaka şu bölümü kazanmalıyım”<br />

vb. düşüncelere kapılmayalım.<br />

2.Sınav Kaygısıyla Başa<br />

Çıkmada Bedeni Kontrol Altına<br />

Alma<br />

• Öncelikle düzenli ve yeterli<br />

beslenmeniz gerekir.<br />

• Spor yapmaya zaman ayırın.<br />

Bedensel durumunuza göre fiziki<br />

egzersizler yapın.<br />

Doğru Nefes<br />

• Bu çalışmayı açık havada<br />

veya iyi havalandırılan bir odada<br />

yapın.<br />

• Bol ve rahat giysiler tercih<br />

edin.<br />

• Solunum çalışmasına başlamadan<br />

önce bir iki dakika<br />

gevşeyin. Gözlerinizi kapayın ve<br />

düşüncelerinizden sıyrılmaya<br />

çalışın.<br />

• Nefes alırken ağır ve derin<br />

nefes alınmalıdır.<br />

• Burundan alınmalı ağız kesinlikle<br />

kapalı olmalıdır.<br />

Düzenli fizik egzersizi:<br />

• Fizik egzersizinin yararları:<br />

• Kas gevşemesi<br />

Günde 10-20 dakika düzenli<br />

egzersiz yapmanın sınavlara<br />

hazırlanan öğrenciye sağlayacağı<br />

yararlardan birincisi kaygıyı<br />

azaltması, ikincisi öğrenmede<br />

etkinliğin artması.<br />

Fizik egzersizi öğrenmeyi<br />

kolaylaştırır. Fiziksel egzersizden<br />

sonraki rahatlama sırasında<br />

salgılanan seratonin adındaki<br />

madde öğrenmek için gerekli<br />

olan zihinsel ortamın doğmasına<br />

neden olur.<br />

Bir fizik egzersizi programı<br />

tamamlandığı zaman yorgunluk<br />

hissedilmemeli. Zıplayarak<br />

yapılan yorucu hareketlerden<br />

kaçınılmalı. Sağa sola eğilme.<br />

Öne eğilerek eli yere değdirme,<br />

dizleri bükerek yere eğilip hareketler<br />

yapın.<br />

Tuğçe Damla ÇIRAK<br />

Rehber Öğretmen<br />

36 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 37


DİKKAT!<br />

BİRŞEY DİNLERKEN YA DA<br />

DÜŞÜNÜRKEN YAPILAN<br />

KARALAMALARLA AKILDA<br />

KALICILIK ARTABİLİYORMUŞ!!!<br />

Yapılan araştırma ve bulgularına<br />

baktığımızda;<br />

Araştırma çerçevesinde<br />

40 gönüllüye, 2 buçuk dakika<br />

süren tekdüze bir telefon mesajı<br />

dinletildiği sırada kağıt<br />

üzerinde rastgele karalama<br />

yapmaları istendi. Mesaj dinletildikten<br />

sonra yapılan bellek<br />

testinde, gönüllülerden, konuşmada<br />

adları geçen kişi ile yerlerin<br />

isimlerini yazmaları istendi.<br />

Mesajı dinlerken karalama yapanların,<br />

kişi ile yer isimlerini<br />

anımsamada ötekilerden yüzde<br />

29 oranında daha başarılı oldukları<br />

gözlendi.<br />

Yazının kalanını ve birçok<br />

şeklin analizini olduğu gibi<br />

sizlerle paylaşmak istiyorum.<br />

Böylece biz konuşurken, bir<br />

şeyler anlatırken karşımızdaki<br />

kişi neden beni dinlemiyor yargısından<br />

önce belki bu şekilde<br />

konsantre olarak dinliyordur<br />

diye düşünebilir, bireysel farklılıkları<br />

hoş görü ile karşılayabiliriz.<br />

Elinizin altında bulunan kağıt<br />

parçalarına farkında bile<br />

olmadan çizdiğiniz biçimler,<br />

sizin ruh halinizi ele vermeye<br />

yetiyor. Bu konudaki ilk araştırmalar<br />

ile bulgular, psikanalizin<br />

babası sayılan Sigmund Freud’<br />

un çabasıyla ortaya çıkmıştı.<br />

Psikanalistler, ellerinin altındaki<br />

örneklerle hastalarının sorunlarını<br />

daha kolay gün ışığına<br />

çıkarmaya başlamışlardı. Öyle<br />

ki, çeşitli karalamaların anlamlarını<br />

kapsayan kitaplar elden<br />

ele dolaşmaya bile başlamıştı.<br />

Böylece doğmuş olan Grafoloji<br />

Bilgisi, insanların yazılarından<br />

ya da attıkları imzalardan<br />

yola çıkarak karakter analizleri<br />

yapmayı kolaylaştırıyor. Bu<br />

günlerde İngiliz Grafoloji Enstitüsü<br />

yaptığı araştırmalarda, bir<br />

şey dinlerken ya da düşünürken<br />

yapılan karalamaların karakter<br />

hakkında ne gibi ipuçları taşıdığını<br />

inceleyerek, açıkladı.<br />

Aynı İşlem küçük yaştaki çocukların<br />

yaptıkları resim ya da<br />

karalamalar için de geçerlidir.<br />

Bunlardan yola çıkılarak çocuğun<br />

karakteri ya da ruh hali<br />

hakkında bilgi edinilebilir.<br />

Uzmanlara göre dünyanın her<br />

yerinde insanların yaptıkları<br />

karalamalarda benzer figürlerin<br />

kullanılıyor olması rastlantı<br />

olmayıp, farklı anlamlar taşıyor.<br />

Portre: Karışık çizilmiş bir<br />

surat, ötekilere karşı güvensiz<br />

duygulara, komik anlatımlı bir<br />

surat çizimi dikkat çekme isteğini<br />

gösterir.<br />

Çiçek: Birçok çiçeği bir arada<br />

karalamak bireyin sosyalliğini,<br />

sapı eğri çiçek ise endişeyi resimlendiriyor.<br />

Kelebek: Hiçbir şeye bağlanmak<br />

istemeyen ruh halini veya<br />

anlık duyguları temsil eder.<br />

Kuş: Uçan bir kuş çizen kişilerin<br />

hayal güçleri çok kuvvetlidir.<br />

Her zaman büyük hayaller peşinde<br />

koşmaya bayılırlar. Ayrıca<br />

seyahat etmeyi, macera yaşamayı<br />

da severler.<br />

Kalp: Özel birine karşı duyulan<br />

duygusal yakınlığı simgeler.<br />

Basamak ya da merdiven: Bir<br />

amaca yönelik hırs ile iradeyi<br />

gösterir. Ayrıca, daha mutlu,<br />

daha rahat olma isteğini belirtir.<br />

Karışık desenler: Karışık aynı<br />

zamanda ayrıntılı karalamalar,<br />

takıntıları simgeler. Bu kişiler,<br />

duygularını belli etmekten hoşlanmaz.<br />

Ok: Dik, düzgün bir ok hedefe<br />

gösterilen önemi, desenli bir ok<br />

ise arzuları belirtir.<br />

Gemi ile uçak: İçinde bulunulan<br />

durum ile ortamdan kaçma<br />

isteğini gösterir.<br />

Ev: Güvenlik gereksiniminde<br />

olunduğunu simgeler. Eğri büğrü<br />

ev ise yaşanılan evdeki mutsuzluğu<br />

temsil eder.<br />

İsim: Kendi ismini yazmak,<br />

dikkat çekmekten hoşlanmayı;<br />

başkasının adı ise aklın o kişiyle<br />

dolu olduğunu gösterir.<br />

Küp ya da kutu: içinde bulunulan<br />

durumu kontrol altına<br />

alma isteğini gösterir.<br />

Üçgen: Öğrenmeye susamış,<br />

araştırıcı, tehlikelere atılmayı<br />

göze alan, güçlü bir iradesi olan<br />

biri sürekli üçgen çizer. Bu kişi<br />

zor karar verir ama hiç kimse<br />

onu kararından döndüremez.<br />

Kare: Ciddiyeti, kararlılığı simgeler,<br />

Pratik amaçlara yönelen,<br />

özü sözü doğru kişiler kare çizerler.<br />

Hayatlarını güvence<br />

içinde sürdürmeye çalışırlar.<br />

Daire: Daire şekli sonsuzluğu,<br />

bütünlüğü, birliği ve korumayı<br />

simgeler. Kalbi sevgi dolu olan<br />

esprili kişiler, daire çizmekten<br />

hoşlanırlar. Genelde kendilerini<br />

ikinci planda tutarlar.<br />

Paralel Çizgiler: Soğukkanlı,<br />

acil durumlarda hemen harekete<br />

geçmeyi başaran kişilerdir.<br />

Ne istediklerini çok iyi bilirler.<br />

Eğer çizgiler diagonal (dikdörtgenin<br />

bir köşesiyle çaprazında<br />

bulunan köşesi arasında çizilen<br />

çizgi) çizilmişse o kişinin lider<br />

olma eğiliminde olduğu söylenebilir.<br />

Düz Çizgiler : Bu tür çizgiler<br />

çizen insanlar, genelde sözünü<br />

sakınmayan, az ve öz konuşan<br />

tipler olma eğiliminde.<br />

Sıfırlar ile Çarpılar : Rekabete<br />

açık insanları anlatıyor.<br />

Yıldız: Altı köşeli yıldız çizen kişilerin<br />

insan doğasının erkek ile<br />

dişi yanları arasında bir denge<br />

kurabildikleri anlaşılır. Meraklı,<br />

öğrenmeye açık, konuları derinlemesine<br />

inceleyen kişilerdir.<br />

İdealist olanlar genellikle<br />

yıldız çiziyor.<br />

Zikzak: Yuvarlak zikzaklar romantizm<br />

duygusunun baskınlığını,<br />

dik, keskin zikzaklar ise<br />

sinirli karakteri simgeler.<br />

Çöp adam: Duygularını kontrol<br />

altına almayı başarmış olma<br />

duygusunu belirtir.<br />

Kaynak: Popüler Bilim Dergisi-2013<br />

Nisan sayısı.<br />

Tuğçe Damla ÇIRAK<br />

Rehber Öğretmen<br />

38 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 39


TARİH<br />

Cumhuriyetin ilanından sonra<br />

İstanbul’da bir resepsiyon verilir.<br />

Tüm dünya ülkelerinin elçileri<br />

ve ataşeleri de davet edilir.<br />

Davet güzel bir şekilde devam<br />

etmektedir fakat İngiliz ataşesi<br />

olan binbaşının bakışları Mustafa<br />

Kemal’in gözünden kaçmaz.<br />

Bütün davet boyunca kendisine<br />

dik dik bakmıştır ve bakmaya<br />

devam etmektedir.<br />

Ne olduğunu öğrenmek için yaverini<br />

gönderir.Yaver Mustafa<br />

Kemal’e şöyle der:<br />

- Paşam kendisine neden ters<br />

bir tavır takındığını sordum, o<br />

da bana:<br />

Mustafa Kemal’in Çanakkale’de<br />

babasını öldürdüğünü söyledi.<br />

Bunun üzerine Mustafa Kemal<br />

şöyle der:<br />

- Git sor bakalım babasının Çanakkale’de<br />

ne işi varmış?<br />

Ata’ nın Cevap<br />

Veremediği Tek<br />

İnsan<br />

Tarihimiz sayısız savaşlarla doludur.<br />

Biz bu savaşlardan baş<br />

kaldırıp ne memleketi imar<br />

edebilmiş, ne de kendimiz refaha<br />

kavuşmuşuzdur. Bunun sebebi,<br />

bizim suçumuz olduğu kadar<br />

düşmanlarımızın da suçudur.<br />

Çünkü başta Ruslar olmak üzere<br />

düşmanlarımız hep şöyle düşünürlerdi:<br />

-Türklere rahat vermemeli ki,<br />

başka sahalarda ilerleyemesinler...<br />

Bunun için de sık sık başımıza<br />

belalar çıkarırlar, savaşlar açarlar,<br />

Balkan milletlerini “İstiklal”<br />

diye kışkırtırlardı.<br />

Biz böyle durmadan savaşırken<br />

de o zamanlar askere alınmayan<br />

gayri müslimler zenginleşirlerdi.<br />

Onların neden zengin, bizim neden<br />

fakir kaldığımızı bir köylü,<br />

Atatürk’e verdiği kısa bir cevap<br />

ile çok güzel açıklamıştır.<br />

Atatürk, Mersin’e yaptığı seyahatlerden<br />

birinde, şehirde gördüğü<br />

büyük binaları işaret ederek<br />

sormuş:<br />

-Bu köşk kimin?<br />

-Kirkor’un...<br />

-Ya şu koca bina?<br />

-Yargo’nun...<br />

-Ya şu?<br />

-Salomon’un...<br />

Atatürk biraz sinirlenerek sormuş:<br />

-Onlar bu binaları yaparken ya<br />

siz nerede idiniz? Toplananların<br />

arkalarında bir köylünün sesi<br />

duyulur:<br />

-Biz mi nerede idik? Biz Yemen’de,<br />

Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da,<br />

Arnavutluk Dağlarında,<br />

Kafkaslar’da, Çanakkale’de,<br />

Sakarya’da savaşıyorduk paşam...<br />

Atatürk bu anısını naklederken:<br />

-Hayatımda cevap veremediğim<br />

tek insan bu ak sakallı ihtiyar<br />

olmuştur, der dururdu.<br />

Atatürk ve Nöbetçi<br />

İtalyanların Habeş Harbi sıralarında<br />

idi. Ege kıyılarında kıta<br />

ve tahkimat komutanları çok<br />

titiz davranıyorlar, kıtaya herhangi<br />

bir yabancının sızması<br />

olasılığına karşı erleri sık sık<br />

uyarıyorlardı.<br />

Bu günlerin birinde Atatürk’ün<br />

teftişe geleceği haber alındı.<br />

Atatürk beklenilen günde yanındaki<br />

erkanı ile geldi. Kıtaları<br />

teftiş edip dolaşmaya koyuldu.<br />

Savunma mevzilerinden birine<br />

giden yolun dönemecinde Atatürk<br />

birdenbire durdu.<br />

Yanındakilere:<br />

-Siz beni burada bekleyiniz,<br />

ben yalnız gideceğim, dedi.<br />

Yanındaki komutanlar tereddütle<br />

birbirlerinin yüzüne baktılar.<br />

Fakat, tabii bir şey söyleyemediler.<br />

Atatürk patikanın kıvrımını<br />

döndü. Koruganın hakim bir<br />

noktasında nöbet bekleyen<br />

Mehmetçiğe doğru yürüdü.<br />

Uzaktan gelen bir sivilin kendisine<br />

doğru yürüdüğünü gören<br />

Mehmetçik hemen silahına<br />

davrandı. Daha fazla yaklaşmasına<br />

izin vermeden gür sesi<br />

ile:<br />

-Dur!... diye gürledi.<br />

Atatürk bu kesin ihtar karşısında<br />

durarak:<br />

-Sen beni tanımıyor musun?<br />

Ben kimim?<br />

-Mustafa Kemal’sin komutanım.<br />

-Peki sen benim Mustafa Kemal<br />

olduğumu biliyorsun da<br />

hala neden yasak, diyorsun?...<br />

Mehmetçik bir an durakladı.<br />

Herhalde teftişten haberi vardı.<br />

Fakat onun bildiği Atatürk,<br />

yanında kalabalıkla gelirdi.<br />

Böyle yapayalnız gelmezdi. Bir<br />

an daha düşündükten sonra<br />

kafasını salladı ve safiyetle yanıt<br />

verdi:<br />

-Komutanım, Mustafa Kemal’sin<br />

Mustafa Kemal olmasına<br />

ama... Düşmanların işine<br />

akıl sır ermez... Birini sana<br />

benzetir içeri sokarlar... Gözünü<br />

seveyim sen şu bizim yüzbaşıyı<br />

al birlikte gel, o zaman<br />

nereye istersen git!<br />

Atatürk, geri döndükten sonra<br />

komutanlara bunu anlattı. Bu<br />

mert ve uyanık eri çavuşluğa<br />

yükselttirdi.<br />

Hatay<br />

1923 yılı Mart’ının On Beşi Pazar<br />

günüydü. Atatürk, Adana<br />

İstasyonu’nda trenden inmiş;<br />

sağı solu dolduran halkın coşkun<br />

alkışları, “Yaşa varol!” sesleri<br />

arasında yaya olarak kente<br />

giriyordu.<br />

Yarı yolda karalar giymiş bir<br />

kadın kalabalığı göze çarptı;<br />

sonra onların arasından ikişer<br />

levha taşıyan dört genç<br />

kız çıktı; Atatürk’ün önünde<br />

durdular. Arkalarından bir kız<br />

daha göründü ve önüne geçti.<br />

Hıçkırıklar, iniltiler ve yalvarışlarla<br />

dolu bir nutuk söylemeye<br />

başladı. Bu genç kızın kişiliğinde<br />

henüz tutsak bulunan İskenderun’la<br />

Antakya’nın Türk olan<br />

bütün halkı:<br />

“Bizi de kurtar” diye yalvarıyordu.<br />

Herkesin gözleri yaşarmıştı,<br />

hıçkırıklarını tutamayanlar<br />

vardı.<br />

Atatürk’ün de gözleri nemliydi<br />

ve başı eğilmiş gibiydi. Genç<br />

kızın nutku bitince Atatürk’ün<br />

alnı yükseldi; mavi gözlerinde<br />

ve pembe yüzünde bir çelik<br />

parıltısı görüldü. Her kelimesi<br />

üzerinde kuvvetle durarak:<br />

-Kırk asırlık Türk yurdu yabancı<br />

elinde kalamaz! dedi.<br />

On altı yıl sonra Hatay sorunun<br />

en heyecanlı günlerinde, hasta<br />

ve bitkin olmasına rağmen,<br />

Hatay’a yakın olmak için tekrar<br />

Adana’ya gitti. Dört saat ayakta<br />

durmak, birliklerin geçidini<br />

izlemek gibi olağanüstü bir dayanıklılık<br />

gösterdi. Hatay kurtuldu,<br />

fakat Atatürk’ü yitirdik.<br />

İsmail Habib, bu konuyu şöyle<br />

bitirir:<br />

“Hatay, Hatay! Seni kurtaran,<br />

aynı zamanda senin şehidin<br />

oldu!”<br />

Birgün Müslüman memleketlerinden<br />

birinde (Mısır’da) bağımsızlık<br />

davası için çalışan liderlerden<br />

biri, Mustafa Kemal’i<br />

görmeye gelmişti. Kendisine:<br />

-”Bizim hareketin de başına<br />

geçmek istemez misiniz?” diye<br />

sordu.<br />

Olabilecek şey değildi ama insan<br />

yoklamalarını pek seven<br />

Mustafa Kemal:<br />

-”Yarım milyonunuz bu uğurda<br />

ölür mü?” diye sordu.<br />

Adamcağız yüzüne bakakaldı.<br />

-”Fakat Paşa Hazretleri yarım<br />

milyonumuzun ölmesine ne lüzum<br />

var? Başımızda siz olacaksınız<br />

ya...”<br />

-”Benimle olmaz beyefendi<br />

hazretleri, yalnız benimle olmaz.<br />

Ne vakit halkınızın yarım<br />

milyonu ölmeye karar verirse,<br />

o zaman gelip beni ararsınız.”<br />

Meltem TÜRKMENİZ<br />

Tarih Öğretmeni<br />

40 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 41


Ermeni Soykırımı Yalanı Nedir?<br />

Ermeni Sorunu Nedir?<br />

Türkiye’nin Osmanlı’dan Ermeni ileri gelenleri Türk tebasından<br />

olmalarına rağmen<br />

kalan en büyük sorunlarından<br />

biri olan sözde ermeni<br />

Rus başkumandanı Grandük<br />

soykırımı gündemi meş-<br />

gul etmeye devam ediyor. Peki<br />

nedir bu sözde ermeni soykırımı?<br />

Ermeni sorunu ne zaman<br />

başladı? Ermeniler kimlerdir?<br />

Ermeni sorunu hakkında herşey<br />

haberimizde.<br />

Bazı Batılı ülke ve yazarları<br />

ile onların güdümündeki Türkiyeli(!)<br />

entellerimiz ‘Almanya<br />

‘nın Yahudi soykırımını kabul<br />

ettiği gibi, Türkiye’nin de Ermeni<br />

soykırımını(!) kabul etmesi<br />

gerektiğini’’ söylüyorlar.<br />

Nikola’yı tebriğe gittiler. Anadolu’da<br />

hiç bir yerde çoğunluk<br />

olmadıkları halde, kendilerine<br />

Ermenistan kurulmasını istediler<br />

Bu olmadı ama Ermeni adı<br />

ilk defa uluslararası bir antlaşmaya,yani<br />

1878 Yeşilköy Türk-<br />

Rus Antlaşmasına girdi. Daha<br />

sonra İngiliz-Rus rekabeti ve<br />

diğer devletlerin yardımı ile<br />

Ermeni terör örgütleri kuruldu.<br />

Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde<br />

Osmanlı Devletine karşı isyanlar<br />

başlatıldı.<br />

Bu zatlar, 6 Milyon Yahudiyi<br />

fırınlayan Nazi Almanya’sının BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA<br />

yanına bir suçlu daha getirmek ERMENİLER<br />

isteyebilirler. Unuttukları şu;<br />

Yahudiler Almanya’ya sadakatla<br />

bağlı idiler, Almanya’ya<br />

isyan etmemiş, Alman toprakları<br />

üzerinde bir Yahudi Devleti<br />

kurmak için başka devletlerle<br />

Almanya’yı işgale gelmemiş,<br />

Alman askerlerini ve sivil halkı<br />

katletmemişti. Ermeniler ise,<br />

aşağıda okuyacağınız tarihi Doğu Anadolu harabe haline<br />

geldi. (1887- 1915)Osmanlı<br />

olaylarda olduğu gibi vatandaşı<br />

oldukları devlete isyan etmişler,<br />

acımasız zulüm ve terörle İngiltere,Fransa ve Rusya’ya<br />

Devletinin 14 Kasım 1914’de<br />

çocuk,kadın,yaşlı demeden sivil<br />

halkı katletmişler, yabancı rinci Dünya Savaşı’na girmesi<br />

karşı Almanların yanında Bi-<br />

devletlerin beşinci kolu olarak Ermeni komitelerince büyük<br />

düşmanla işbirliği yapmışlardır.<br />

alaylar kurarak Rus saflarına<br />

fırsat olarak görüldü. Gönüllü<br />

katılan Ermeniler, Rus işgal<br />

kuvvetleriyle birlikte Doğu<br />

Anadolu topraklarımıza girdiler.<br />

Ermeniler Anadolu’nun çeşitli<br />

bölgelerinde yeni isyanlar<br />

ERMENİ MESELESİ NE ZA-<br />

MAN BAŞLADI?<br />

Osmanlı Devleti’nin güçsüzleştiği<br />

19.yüzyılda önce Rusya<br />

sonra İngiltere ve diğer Batılı<br />

ülkeler Balkanlar’ daki hıristiyan<br />

halkları ve Anadolu’daki<br />

Ermenileri Osmanlı Devletine<br />

karşı tahrik ve teşvik etti.<br />

93 Harbi denilen Türklerin<br />

yenilgisi ile biten 1877-1878<br />

Türk-Rus Savaşından sonra<br />

Türkler, 500 yıldan beri oturdukları<br />

Rumeli topraklarından<br />

imha edilerek sökülüp atıldılar.<br />

Bu durum Ermenileri de harekete<br />

geçirdi. Ermeni patriği ve<br />

çıkartıp,Osmanlı kuvvetlerini<br />

arkadan vurdular. Sivil Türk<br />

halkı büyük bir katliama uğratıldı.(1)<br />

TEHCİR (ERMENİLERİN ZO-<br />

RUNLU GÖÇÜ)<br />

Devlet bir kaç cephede<br />

savaşırken,Türklerin savaşa<br />

gitmeleri sonucu meydan Ermenilere<br />

kaldı. Van’da isyan<br />

başlatıldı. Devlet bu durumda<br />

27 Mayıs 1915 tarihinde<br />

( tehcir ) yani Rus cephesindeki<br />

Ermenilerin güneye göç<br />

ettirilmesi kararını aldı. İşte<br />

bu karar Ermenilerin Türkleri<br />

soykırım yapmakla suçladıkları<br />

olaydır. Önce şunu sormak<br />

lazım:”Türkler’in yaptığı<br />

tehcir, soykırım tanımına uyar<br />

mı?’’Birleşmiş Milletler Genel<br />

Kurulu’nun 9 Aralık 1948<br />

tarihli kararı ile kabul edilmiş<br />

soykırım tanımı tehcire uymamaktadır.<br />

Osmanlı İmparatorluğu<br />

kendi vatandaşları olan<br />

savunmasız Ermenileri kısmen<br />

veya tamamen ortadan kaldırmak<br />

için öldürmemiş ve aynı<br />

amaçla tehcire zorlamamıştır.<br />

Osmanlı Devleti,bağımsız devlet<br />

kurmak amacıyla savaş sırasında<br />

Rusya tarafında yeralan,<br />

düşman saydığı Müslüman<br />

halkı öldüren Ermenilerle savaşmıştır.Osmanlı<br />

Devleti kendi<br />

topraklarının bütünlüğünü<br />

savunmak amacıyla düşmanla<br />

işbirliği yapan ve yapabilecek<br />

Ermeni nüfusa tehcir uygulamıştır.Türkiye<br />

Cumhuriyeti savaş<br />

sırasında bazı Ermenilerin<br />

öldüğünü ve nüfusun tehcire<br />

tabi tutulduğunu kabul etmiştir.<br />

Olanları soykırım olarak adlandıranlar,Osmanlı<br />

Devletinin<br />

Müslüman halkının da soykırıma<br />

uğradığını bu soykırımın<br />

Ermeniler tarafından yapıldığını<br />

kabul etmek zorundadır.(2)<br />

DOĞU ANADOLU’DA ERME-<br />

Nİ MEZALİMİ<br />

Ankara ve Yozgat çevresinde faaliyet<br />

gösteren Ermeni çetelerinden<br />

bir grup. Kaynak :Massacre<br />

Exerted By The Armenian On The<br />

Turks During World War I Pictures.<br />

1916 Temmuzunda Ruslar Erzincan’a<br />

kadar ilerlemişlerdi.1917<br />

Şubat Rus devriminden sonra<br />

Ruslar geri çekilmeye başladılar.<br />

Meydan Ermenilere kaldı.Ermeniler<br />

bu dönemde Ruslarla isgal ettikleri<br />

Türk şehir ve köylerini Türklerden<br />

temizlemeye ve anlatılmaz<br />

zulümlere hız verdiler.1917 yılında<br />

Osmanlı orduları yeniden toplandılar.1918’de<br />

saldırıya geçtiler.<br />

Geri alınan doğu Anadolu şehirlerimizin<br />

durumunu 15.Kolordu<br />

Komutanı Kazım Karabekir şöyle<br />

anlatıyor;(3)<br />

’15 Şubat 1918 ‘de Erzincan’ı<br />

aldık. Ermeniler pek az karşı koydular.<br />

Güzel yapılar ve kışlalar<br />

yakılmıştı. Bazılarının içini insanlarla<br />

doldurup yakmışlardı.<br />

İçi cesetlerle dolu kuyular çoktu.<br />

Müfrezem 22 Şubatta Mamahatun’u(Tercan’ı)işgal<br />

etti. Burada<br />

sağ kalan kimse bulunamadı. Ermeniler<br />

bütün ahalisini öldürüp<br />

büyük çukura doldurmuşlardı. Her<br />

taraf yanıyordu. Aşkale ve Yeniköy’de<br />

ise aynı manzara vardı. 20<br />

Şubat’ta Bayburt’a geldik. Buradaki<br />

cenazeler insanın aklını oynatacak<br />

kadar çoktu. Bütün çocuklar<br />

süngülenmiş,yaşlılar ve kadınlar<br />

samanlıklara doldurulup yakılmış,<br />

gençler baltalarla parçalanmıştı.<br />

Çivilere asılmış ciğer ve kalpler<br />

görülüyordu Bunları görünce Erzurum’daki<br />

kardeşlerimizin imdadına<br />

koştuk. 11 ve 12 Mart’ta Ilıca<br />

ve Erzurum’u aldık. Erzurum’da<br />

öyle acıklı manzaralar gördük ki,<br />

insanı insanlıktan iğrendiriyordu.<br />

Halk gözyaşı ile şuraya buraya<br />

koşuyor, kimi babasını,oğlunu<br />

süngülenmiş veya yakılmış buluyordu.<br />

Bir çok sokakta hiç hayat<br />

görülmüyordu. Yerlerde .çocuk,<br />

kadın,yaşlı kanlar içinde yatıyordu.<br />

İstasyon sanki bir mezarlık<br />

gibi ölülerini dışarıya fırlatmıştı…’<br />

Kafkasya’da Osmanlılara karşı<br />

harp eden ve girdikleri mahallelerde<br />

zulüm yapan Hınçak Gönüllü<br />

çetelerinden bir grup. (Izk gazetesi<br />

2 Mart 1915) Kaynak : Ermeni<br />

Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.<br />

Amasya’da Ermenilerden toplanan<br />

silahlar. Kaynak : Ermeni<br />

Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.<br />

GÜNEY ANADOLU’DA FRAN-<br />

SIZ-ERMENİ İŞBİRLİĞİ<br />

Güney deki durumu ‘Milli Mücadele’de<br />

Develi’(4)adını taşıyan<br />

eserde Mehmet Özdemir. 25 Kasım<br />

1918 de Adana bölgesinde<br />

başlayan Fransız ve Ermeni işgalini<br />

tanıklar ve belgelerle şöyle anlatmaktadır;<br />

’’Fransızlar ikindi üzeri şehre<br />

girdiler. Kiliselerin çanları çalınıyordu.<br />

Ermeni evleri dükkanları,<br />

çarşı,pazar itilaf devletleri ve Ermeni<br />

bayrakları ile donatıldı. Yer<br />

yer Türk bayrakları yırtıldı. Gece<br />

fener alayları tertip edildi. Taşkınlık<br />

son haddini buldu. ’Kahrolsun<br />

Türkler ‘ sesleri ve ağza alınmayacak<br />

küfürler ortalağı çınlatıyordu’’(s.42)Fransızlarla<br />

birlikte<br />

gelen Ermenilerin 70 bini Adana<br />

ile köylerinde,12 bini Dörtyol’a, 8<br />

bini Haçın’a(Saimbeyli) ve geri kalanı<br />

Osmaniye,Kadirli ve Kozan’a<br />

yerleştirilmişti. Ermeni terör ve<br />

zulmü Türkleri canından bezdirmişti.<br />

Çukurova Türkleri herşeylerini<br />

bırakıp Develi ve Kayseri’ye<br />

doğru kaçtılar.’’<br />

Bu sırada Develi’nin durumu<br />

eserde şöyle anlatılıyor ;<br />

’’1.Dünya Savaşında tehcir<br />

edilmiş Ermeniler Develi’ye dönmüşler<br />

hakim ve zalim tavırları ile<br />

intikam fırsatları gözlüyorlar ve<br />

her an Türk mahallelerinin hücuma<br />

uğrayacağı bekleniyordu. Kimse<br />

hayatından emin değildi. Sevr<br />

anlaşmasının Ermenilere verdiği<br />

hak ile Ermeniler vatanın hakiki<br />

sahibi kendilerini görüyor,Türkleri<br />

hakaretle aşağılıyorlardı. Fransızlar<br />

kendi haritalarında istila mıntıkalarını<br />

çizdikleri yerlere kadar<br />

hükümlerini yürütüyorlar,bu hükmün<br />

zabıta kuvveti de Ermeniler<br />

oluyordu. Haçın’da toplu kuvvetle<br />

etrafa saldırıyor,Develi kenarından<br />

geçen Zamantı suyunu hudut<br />

çizerek,iç taraflarda reva gördükleri<br />

gibi,dış tarafa da hücumlarını<br />

hazırlıyorlar,yeni yerlerin zaptına<br />

karar veriyorlardı.’’(s.48)<br />

Bu dönemi araştıran Justin<br />

McCarty’ ‘Ölüm ve Sürgün’ isimli<br />

eserinde(5)Ermeni Lejyonu<br />

hakkında önemli bilgiler veriyor<br />

;’’Fransız Doğu Lejyonu topluluğunun<br />

bir parçası olan Ermeni<br />

Lejyonu,4 tabura bölünmüş yaklaşık<br />

5 bin askerle subaylardan<br />

oluşuyordu ve bunlar Mısır’da<br />

birliğe yazılmışlardı. Birlikteki askerler<br />

Anadolu’dan gelme Ermeni<br />

sığınmacılar,Yakın doğunun diğer<br />

bölgelerindendeki Ermeniler ve<br />

Avrupa’dan hatta Amerika’dan<br />

gönüllü gelmiş Ermenilerdi. Daha<br />

işin başından beri,Lejyonun amacı<br />

açıktı. Ermeni subayların belirttiği<br />

üzere,Lejyon mensupları düzenli<br />

Fransız ordusunun birliklerindeki<br />

askerler gibi Fransa’yı düşmana<br />

karşı savunmak için değil,özellikle<br />

Türklere karşı savaşmak için<br />

ve yalnız bunun için kendine özgü<br />

bir topluluk olarak askere alınmışlardı.(s.233)Şimdi<br />

Fransa’nın<br />

Ermeni tezlerine neden sahip çıktığını<br />

daha iyi anlıyoruz. Çünkü o<br />

dönemde Antep’te,Maraş’ta,Urfa’da,Adana<br />

ve Çukurova’da Tüklerin<br />

yaşadığı kötülüklerin baş aktörü<br />

Fransa’dır.(5) Urfa,Maraş ve<br />

Antep’te Fransız kumandasındaki<br />

Ermeni zülmü ve katliamına karşı<br />

Türkler on binlerce şehit vererek<br />

şanlı bir mücadele vermişlerdir.<br />

Fransızlar giderken Ermeniler<br />

de onları takip etmişlerdir.Milli<br />

Mücadele’de(Türk Bağımsızlık<br />

Savaşı’nda) Ermeniler : Birinci<br />

Dünya Savaşı sonucu Türk Vatanı<br />

İngiliz,Fransız,İtalyan ve onların<br />

piyonları Yunan,Ermeni silahlı<br />

güçleri tarafından işgal edildi. İşte<br />

bu andan itibaren Türk Milletinin<br />

Atatürk’ün önderliğinde şanlı İstiklâl<br />

Mücadelesi başladı. Soykırıma<br />

uğradığını iddia eden Ermeniler<br />

Anadolu’da düzenli ordularla<br />

Türklere karşı savaştılar. Yalnız<br />

bu durum bile soykırım olmadığını<br />

ortaya koyar. Kaldı ki elimizde<br />

42 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 43


Evrenin En Büyük Sırlarından Birisi:<br />

Karanlık Madde<br />

bu dönemi aydınlatan sayısız<br />

belge ve tarihi şahit de Ermeni<br />

tezini çürütmektedir. Ermeni<br />

iddialarına mesnet olan Andonian<br />

belgelerinin ise düzmece<br />

olduğu anlaşılmıştır…<br />

TÜRKLER ATATÜRK’ÜN ÖN-<br />

DERLİĞİNDE NE YAPTI?<br />

Osmanlı’ya karşı savaşan<br />

Ermeniler önce Doğu Anadolu’da<br />

Ruslarla sonra Güney<br />

Anadolu’da Fransızlarla beraber<br />

Türkleri imhaya kalktılar.<br />

Böylece hiç bir yerde nüfusça<br />

ekseriyet olmayan Ermeniler<br />

lehine Anadolu Türklerden<br />

arındırılmak istendi. Bu çok<br />

kötü duruma rağmen, Türkler<br />

vatanlarını,namuslarını korumak<br />

için şerefli,haklı,inanılmaz<br />

bir mücadele verdiler. Oyunu<br />

bozdular. Emperyalistler.ve<br />

onların maşaları hedeflerine<br />

ulaşamadılar. Çünkü ‘Çılgın<br />

Türkler’kendisine kefen biçenlere<br />

‘Ata’sı önderliğinde haddini<br />

bildirdi. 24 Temmuz 1923<br />

‘de imzalanan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />

kuruluş anlaşması<br />

olarak kabul edilen ‘’Lozan<br />

Anlaşması’’ ile Ermeni Meselesi<br />

ve Ermeni iddiaları resmen<br />

kapandı.O halde bu gün bizden<br />

kimsenin bir şey isteme hakkı<br />

yok.<br />

KAYNAKÇA<br />

GÜNÜMÜZDE ERMENİLER<br />

NE İSTİYOR?<br />

Ermeniler geçmişte proğramlı<br />

basın yayın faaliyetleri<br />

yanında Türklere karşı silahlı<br />

terör yolunu seçtiler.. Özellikle<br />

Türk devlet adamlarına yöneltilen<br />

bu terörist strateji ilk<br />

defa 1905’de II.Sultan Abdülhamid’e<br />

yapılan bombalı saldırı<br />

ile başladı. .Ermeni terörü<br />

yurt dışındaki Türk görevlileri<br />

temsilcilikleri ve kuruluşlarına<br />

yönelmiş ve 1973 yılından<br />

1994 yılına kadar 36 devlet görevlisi<br />

şehit edilmişti. Ermeni<br />

terör örgütlerinin amacı Türkiye’yi<br />

istikrarsızlığa sürüklemek<br />

ve sözde işgal altındaki Ermeni<br />

topraklarını kurtararak ‘Bağımsız<br />

bir Ermenistan ‘’ kurmaktı.<br />

Bu gün Ermenistan politikasında,söz<br />

konusu isteklerin<br />

değişik başlıklar altında devam<br />

ettiği görülmektedir. Ermenistan<br />

Anayasasında Türkiye<br />

toprakları üzerinde. hak iddia<br />

edilmekte ve Ermeni Cumhurbaşkanlığı<br />

bayrağında Ağrı Dağı’mızın<br />

resmi bulunmaktadır.<br />

Türkiye’ye Ermenistan sınırımızı<br />

açmamız için baskı yapan<br />

ülkeler, önce Azerbaycan<br />

toprağı Karabağ’ı igşal eden 1<br />

milyon Azeriyi göçe zorlayan<br />

Ermenistan’a yaptırım uygulamalıdır<br />

Türkiye üzerindeki Ermeni<br />

emelleri açıktır. Ermeniler,<br />

sözde Ermeni soykırım iddiaları<br />

vasıtasıyla önce meselenin<br />

tanınmasını sağlamak, daha<br />

sonra soykırım olarak kabül<br />

edilmesini ,bu yolla Türkiye’den<br />

tazminat ve toprak talebinde<br />

bulunmak istemektedir<br />

ERMENİ MESELESİNE KARŞI<br />

TÜRKLER NE YAPMALI?<br />

Dün olduğu gibi bu gün de<br />

Ermenilerle Türkler arasındaki<br />

sorunlardan faydalanan, Ermenileri<br />

kışkırtan, soykırım iddialarını<br />

Türkiye’ye baskı yapmak<br />

ve bir seyler koparmak için kullanan<br />

bazı devletler vardır.<br />

Türkiye Ermeni soykırım<br />

iddiaları ile mücadelede ABD<br />

kongresinde ‘soykırım tasarılarına<br />

engel olmak için yabancı<br />

lobilerden medet umuyor. ABD<br />

soykırım kararını başımızda<br />

sanki Demoklesin kılıcı gibi<br />

tutmaktadır. Türkiye hakkını el<br />

yardımı ve insafı ile mi savunacak?<br />

Son zamanlarda piyasaya<br />

sürülen araştırma sonuçları<br />

Türk tezlerini güçlendirse de<br />

kimliklerini Türk düşmanlığı<br />

üzerine kuranların bunları dikkate<br />

alacaklarını zannetmiyoruz<br />

Önce kendi gücümüze güvenmeliyiz.<br />

Genç nesillerimize<br />

tarihimizi ve bütün dünyaya<br />

yılmadan kendi tezlerimizi<br />

anlatmalıyız. Ama esas olan<br />

vatan topraklarımıza güçlü ve<br />

birlik içinde sahip çıkmamızdır.<br />

Dünyanın anladığı dil budur!<br />

1) Stanfort Shaw,Osmanlı İmparatorluğu<br />

ve Modern Türkiye, E Yayınları<br />

2)Özdemir İnce; Fesatlar Sarmalında<br />

Türkiye,Remzi Kitabevi,2007<br />

3) Gökhan Balcı ;Türkler Soykırım<br />

Yaptı mı? TruvaYayınları, 2007<br />

4) Mehmet Özdemir;Milli Mücadele’de<br />

Develi,1973<br />

5) Justın McCarty;Ölüm ve Sürgün,İnkilap<br />

Kitapevi,2003<br />

Geceleyin berrak bir havada<br />

gözümüzü gökyüzüne<br />

çevirdiğimizde, sayıları<br />

trilyonlarca olan yıldızları ve<br />

daha dikkatli baktığımızda ışıl<br />

ışıl parıldayan samanyolu galaksimizi<br />

görürüz. Ancak daha<br />

gördüklerimizin milyarlarca<br />

katı göremediğimiz yıldızlar<br />

ve galaksiler vardır. Biz bunları<br />

yaydıkları ışıkları nedeni ile<br />

fark ediyoruz. Çünkü bunların<br />

hepsi yoğun kütleli maddeden<br />

oluşan nesnelerdir. Yoğun kütlelerin<br />

basıncı nedeniyle meydana<br />

gelen füzyon olayı sonucu<br />

ortaya çıkan enerji, bunların<br />

ışın vermesini sağlar.<br />

Birde bildiğimiz ve anladığımız<br />

manada madde sınıfına<br />

girmeyen yapılaşmalar var ki,<br />

biz bunları hiçbir zaman göremiyoruz.<br />

Garip olan şu ki; göremediğimiz<br />

bu nesneler kütle<br />

bakımından görebildiklerimizden<br />

çok daha büyüktür. Öyle<br />

ki, evrendeki toplam madde<br />

miktarının % 15’i görünebilen<br />

maddeler (yıldızlar, galaksiler,<br />

gezegenler), % 85’i de görünemeyen<br />

nesnelerdir. Göremediğimiz<br />

fakat var oldukları bilimsel<br />

olarak saptanmış olan bu<br />

nesnelere Karanlık Madde adı<br />

verilmiştir.<br />

Karanlık Madde; yıldızlara<br />

enerji vererek ışımalarını sağlayan<br />

bir füzyon olayına sahip<br />

olmadığı için biz onları göremeyiz.<br />

Çünkü karanlık madde<br />

görünür bir ışık ve algılanabilir<br />

bir sinyal yayınlamaz,<br />

ışıldamaz ve kozmik gazların<br />

yayınladığı ışınımları emerek<br />

varlığını belli etmez. Dolayısı<br />

ile en gelişmiş teleskoplarla<br />

dahi gözlemlenemez. Fakat<br />

galaksimizin, diğer galaksilerin<br />

ve muhtemelen bütün evrenin<br />

Karanlık Maddeye gömülü olduğuna<br />

dair gök bilimciler pek<br />

çok kanıt bulmuşlardır. Evrenin<br />

Karanlık Maddeyle dolu olduğu<br />

yönünde hem kuramsal (teorik),<br />

hem de deneysel pek çok<br />

güçlü kanıt vardır. Karanlık<br />

Madde evrenin geleceğini etkileyen<br />

en büyük baş oyuncusudur.<br />

Nedir Bu Karanlık<br />

Madde?<br />

Şuana kadar varlığı bilinen,<br />

fakat ne olduğu yapısının madde<br />

mi, anti madde mi olduğuna<br />

dair sırrı kesin olarak çözülmemiştir.Bazı<br />

din bilimcileri,<br />

evrenin esir (eter) tabir edilen<br />

bir tür enerji ile dolu olduğunu,<br />

ruh ve enerji bedenimizle bu<br />

esir deryası içinde yüzdüğümüzü<br />

söylerler. Onlara göre, esir<br />

ve Karanlık Madde aynı şey<br />

olabilir.<br />

Karanlık Madde senaryolarına<br />

göre evren, küçük yapılardan<br />

büyük yapılara doğru birleşerek<br />

meydana gelmiştir. Önce<br />

44 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 45


Baryonik Madde dediğimiz;<br />

atomları, gezegenleri,yıldızları<br />

ve galaksileri oluşturan atom<br />

altı parçacıklar ailesi meydana<br />

çıkmış. Bu parçacıklar Baryonik<br />

Madde yığınları halinde birleşerek,<br />

yıldızları ve bebek galaksileri<br />

meydana getirmiştir.<br />

Bu oluşum esnasında bunların<br />

etrafını Karanlık Madde kabukları<br />

sarmıştır. Karanlık Madde<br />

kabukları ile sarılı yıldızlar<br />

gruplaşarak bebek galaksileri<br />

ve Karanlık Madde ihtiva eden<br />

bebek galaksiler de birleşerek<br />

irili ufaklı galaksileri, galaksi<br />

kümelerini ve süper galaksileri<br />

ortaya çıkartmıştır.<br />

Bütün bu oluşumlar ve oluşumlar<br />

arasındaki boşluklar<br />

içinde yaşadığımız evreni meydana<br />

getirmiştir. Şimdi evrendeki<br />

bu boşlukların Karanlık<br />

Madde ile dolu ve yıldızların,<br />

galaksilerin Karanlık Madde<br />

kabuğu ile sarılı olduğu tespit<br />

edilmiş bulunmaktadır. (Şekil-1)<br />

Madde demeye dilim pek<br />

varmıyor. Çünkü bunun madde<br />

mi, anti madde mi, yoksa nasıl<br />

bir şey olduğu hakkında tartışmalar<br />

devam ediyor. Kesin bir<br />

tanım ortaya konmuş değil.<br />

Karanlık Maddenin yapısı hakkında<br />

bilim adamları arasında<br />

farklı görüş ve tartışmalar vardır.<br />

Karanlık Maddenin nelerden<br />

ve hangi parçacıklardan<br />

oluştuğuna dair ileri sürülen<br />

iddialar aşağıda olduğu gibidir.<br />

Wimp Parçacığı<br />

Karanlık Maddeyi oluşturan<br />

başlıca aday, Wimp parçacığıdır.<br />

(Weakly Interacting Masif<br />

Particle.) Bu parçacık zayıf etkileşimli<br />

büyük kütleli parçacık<br />

olarak bilinir. Ancak yapılan<br />

deneyler ve araştırmalara rağmen<br />

bu parçacıklar henüz gözlemlenememiştir.<br />

Bu parçacıkların, evren kütlesinin<br />

% 22’sini oluşturduğu<br />

tahmin edilmektedir. Wimpler<br />

madde ile çok zayıf etkileşirler.<br />

Wimpler, en kuvveti zırhlardan<br />

bile geçebilirler. Bunların yakalanması<br />

fevkalade zordur.<br />

Bu nedenle de gözlemlenemiyorlar.<br />

Bu parçacıkların ne<br />

olduğunu ve yapılarını, dahası<br />

var olup olmadıklarını bile hiç<br />

kimse kesin olarak bilmemektedir.<br />

Şimdilik teoriden ibarettir.<br />

Madde midir? Anti madde<br />

midir? Bilinmiyor.<br />

Baryonik Parçacıklar<br />

Diğer bir iddiaya göre, Karanlık<br />

Madde beyaz cüce ve<br />

siyah cüce gibi sönük yıldızlardan<br />

oluşmaktadır. Beyaz cüce,<br />

güneş tipi yıldızların nükleer<br />

yakıt stoklarının bitmesi sonucu<br />

oluşur. Bir yıldızın çekirdeğindeki<br />

hidrojen stoğu<br />

tükendiğinde, yıldızın merkezinde<br />

bulunan çekirdek bölgesinde<br />

yeteri kadar enerji üretilmediğinden,<br />

dış tabakaların<br />

ağırlığı ile çekirdek içe doğru<br />

büzüşmeye başlar. <strong>Yıldızı</strong>n dış<br />

tabakaları ise, kütle çekim etkisi<br />

azaldığından çekirdek bölgesinden<br />

uzaklaşır. Yani yıldız<br />

şişer ve ilk hacminin onlarca<br />

katına kadar büyür. <strong>Yıldızı</strong>n bu<br />

haline Kırmızı Dev denir.<br />

Kırmızı Dev haline gelen yıldızda<br />

yeni nükleer tepkimeler<br />

oluşacak ortam meydana gelir.<br />

İçe doğru büzüşmüş olan merkezdeki<br />

helyum çekirdekleri<br />

Karbon ve Oksijen çekirdeklerine<br />

dönüşür. Bu şekilde son<br />

yakıtını da tüketen yıldızın, dış<br />

tabakaları soyularak merkezden<br />

kopar ve uzaya fırlatılır.<br />

Merkez ise, giderek daha da<br />

yoğunlaşarak belli bir zaman<br />

sonra soğur, rengini atar ve<br />

etkinliğini kaybeder. <strong>Yıldızı</strong>n<br />

bu son hali beyaz cüce olarak<br />

tanımlanır. Güneşte dahil tüm<br />

yıldızların akıbeti budur. Beyaz<br />

cücelerin tamamen soğumuş<br />

haline siyah cüceler denir.<br />

Karanlık Maddeyi oluşturan<br />

daha başka tezler de vardır.<br />

Fakat temelde bunlar baryonik<br />

(madde bazlı) veya baryonik olmayan<br />

diye iki grupta tartışılmaktadır.<br />

Fakat en büyük aday<br />

baryonik olmayan, yani madde<br />

sınıfına girmeyen Wimplerdir.<br />

Gözle görülemeyen, teleskoplarla<br />

gözlemlenemeyen<br />

Karanlık Maddenin kütlesi,<br />

görünebilen galaksilerin, kütlesinin<br />

5 -10 katı kadardır. Bu<br />

kadar yoğun olmasına rağmen<br />

görülemeyen bu madde gizemli<br />

madde olarak da ifade<br />

edilmektedir. Tabi işin içine gizem<br />

girince herkes bu maddeyi<br />

farklı şekilde yorumlamaktadır.<br />

Fizikçiler başka bir açıdan,<br />

din bilimcileri başka bir açıdan<br />

yorum getirmektedirler.<br />

Bu Karanlık Madde olmazsa;<br />

yıldızlar olmaz, galaksiler oluşmaz,<br />

evren diye bir şey olmaz.<br />

Dolayısıyla Karanlık Madde<br />

yaptığı görevler bakımından<br />

bir kutsallık da içermektedir.<br />

Karanlık Enerji<br />

Einstein görelilik kuramına<br />

göre, madde ve enerji, birbiriyle<br />

iç içedir. Enerji maddeye,<br />

madde enerjiye dönüşebilmektedir.“Şimdiye<br />

kadar kozmik<br />

enerji dengesini tutturmak<br />

için açıklanamayan, görünmeyen,<br />

ne olduğu bilinmeyen bir<br />

Karanlık Madde faktörü ve karanlık<br />

bir etki vardır. Maddesel<br />

anlamda bu etki ne baryonik<br />

ne de baryonik olmayan maddesel<br />

bir kökenden gelmektedir.<br />

Bunun bilinmeyen türde<br />

enerji olduğu söylenmektedir.<br />

Bu görünmeyen, tespit edilemeyen<br />

ve tüm evreni kapsayan<br />

bir enerjidir. Böyle bir enerji<br />

olmadan tüm gözlemleri açıklamak<br />

olası değildir. Evrenin<br />

bu önemli gizemine Karanlık<br />

Enerji denmektedir.”<br />

Başlıca Özellikleri<br />

• Yoğunluğu sabittir. Bu nedenle<br />

de tüm uzaya düzgün bir<br />

şekilde yayılır.<br />

• Galaksi ve galaksi kümeleri<br />

gibi oluşumların meydana gelmesini<br />

sağlar.<br />

• Evrenin tüm enerji – madde<br />

yoğunluğunun % 70’ini oluşturur.<br />

• Yoğunluğu çok yüksek olmasına<br />

rağmen, kendisinden<br />

daha az yoğunlukta olan galaksilere<br />

kütle – çekim kuvveti<br />

uygulamaz.<br />

• Aksine itme kuvveti uygulayarak<br />

evrenin genişlemesine<br />

neden olur.<br />

• Eğer kütle – çekim kuvveti<br />

uygulasaydı, kütle – çekim kuvvetinin<br />

etkisi ile bütün maddesel<br />

kozmik yapılar, yıldızlar,<br />

galaksiler ve galaksi kümeleri<br />

oluşamazdı.<br />

• Evrenin ölçülen maddesel<br />

ve ışıma yoğunluğu ile kritik<br />

yoğunluk arasındaki farkı kapatır.<br />

• Yüksek yoğunluğuna rağmen,<br />

çekme kuvveti yerine<br />

itme kuvveti uygulaması evrenin<br />

genişleme nedenini açıklar.<br />

• Pozitif enerji yoğunluğu ve<br />

negatif basınç özelliğine sahiptir.<br />

Eğer bu özellik olmasaydı<br />

evren genişlemezdi.<br />

• Pozitif basınç kütlelerin<br />

çektiği bir kuvveti yani kütle –<br />

çekim kuvvetini, negatif basınç<br />

(şişirilmiş bir balonun havasının<br />

dışarı bırakılması gibi) ise<br />

kütleler arasında bir itme kuvvetini<br />

yani kütle - itim kuvvetini<br />

doğurur.<br />

• Karanlık Maddenin oluşturduğu<br />

kütle – itim kuvveti, kütle<br />

çekim kuvvetinden büyük olduğu<br />

sürece evren artan hızla<br />

genişler.<br />

• Karanlık enerji miktarının<br />

en alt limitinde bile negatif basınç,<br />

kütle – çekim kuvvetinden<br />

daha büyük bir kütle – itim kuvveti<br />

yaratır.<br />

• Karanlık enerji evrenin özü<br />

olarak kabul edilmiştir.<br />

• Özü kelimesi ise, sonsuza<br />

kadar değişmeyen, bozulmayan<br />

göksel ve Tanrısal nesneleri<br />

meydana getiren beşinci bir<br />

element olarak tarif edilmiştir.<br />

Diğer dört element; ateş, toprak,<br />

hava ve su değişmesine<br />

rağmen öz değişmeyen elementtir.<br />

• “Dartmonth Kollejden Robert<br />

R. Caldwell, Mare Kamionkowski,<br />

Kaliforniya Teknoloji<br />

Enstitüsünden Nevin N.<br />

Weinberg’in 2003 yılında yayınladıkları<br />

makalede evrenin<br />

artan ivmelerle genişlemesine<br />

neden olan karanlık enerjinin<br />

aslında bir hayalet enerjisi olabileceğini<br />

ileri sürdüler.” Bunu<br />

da hesaplamayla gösterdiler.<br />

• “Çeşitli modellere göre, Karanlık<br />

Madde ve karanlık enerjinin<br />

bir paranın iki yüzü gibi,<br />

aynı özün iki farklı görünümü<br />

olduğu ileri sürülür.”<br />

46 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 47


Evrende Yolculuk<br />

Kurt yenikleri (Solucan delikleri)<br />

Thorne zaman yolculuğu<br />

portalı için kullanılabilecek<br />

evrende var olan başka<br />

türde tünele benzer bir yapı<br />

olabileceğine inanıyor. Einstein<br />

– Rosen Köprüleri de denen<br />

kurt yeniklerinin zaman yolculuğu<br />

için en çok potansiyele<br />

sahip oldukları düşünülüyor.<br />

Sadece zamanda yolculuk yapmamıza<br />

izin vermezler, ayrıca<br />

zamanın çok küçük bir kesrinde<br />

Dünyadan bir çok ışık – yılı<br />

uzağa yolculuk yapmamızı sağlayabilirler.<br />

Kurt yeniklerinin, herhangi<br />

bir kütlenin uzay zamanı büktüğünü<br />

ifade eden Einstein’ın<br />

görecelilik teorisine dayandığı<br />

düşünülür. Bu bükülmeyi anlamak<br />

için, iki kişinin bir çarşafı<br />

tuttuğunu ve bu çarşafı<br />

gerdiğini düşünün. Eğer birisi<br />

çarşafın üzerine bir basket<br />

topu koyarsa, basket topunun<br />

ağırlığı çarşafın ortasını dürecektir<br />

(yuvarlayacaktır) ve çarşafın<br />

o noktada bükülmesine<br />

neden olacaktır. Şimdi, eğer<br />

aynı çarşafın kenarına bir bilye<br />

konulursa, bükülme nedeniyle<br />

basket topuna doğru yolculuk<br />

yapacaktır.<br />

Bu örnekte, uzay gerçekte<br />

uzay zamanı oluşturan dört boyut<br />

yerine iki – boyutlu bir plan<br />

olarak tanımlandı. Bu çarşafın<br />

üstü ve alt arasında bir boşluk<br />

bırakarak üst üste katlandığını<br />

imgeleyin. Basket topunu üst<br />

tarafa yerleştirmek bir bükülmenin<br />

oluşmasına neden olur.<br />

Eğer üsteki basket topunun<br />

bulunduğu yere karşılık gelen<br />

bir noktada çarşafın alt kısmına<br />

eşit bir kütle yerleştirilirse,<br />

ikinci kütle en sonunda basket<br />

topu ile buluşacaktır. Bu, kurt<br />

yeniklerinin oluşmasına benzerdir.<br />

Uzayda, evrenin farklı kısımlarına<br />

baskı uygulayan kütleler<br />

en sonunda bir tünel oluşturmak<br />

için bir araya gelebilir<br />

– bu bir kurt yeniğidir. O zaman<br />

Dünya’dan başka bir galaksiye<br />

hızla yolculuk yapabiliriz ve geriye<br />

dönebiliriz (bir ömür içinde).<br />

Örneğin, Orion’un hemen<br />

altındaki Canis Major takımyıldızında<br />

görünen bir yıldız<br />

olan Sirius’a yolculuk etmek<br />

istediğimiz bir senaryo düşünelim.<br />

Sirius Dünya’dan yaklaşık<br />

9 ışık – yılı uzaklıktadır, bu<br />

yaklaşık 54 trilyon mildir (90<br />

trilyon km). Açıkça, bu mesafe<br />

uzay yolcularının orada neler<br />

gördüklerini bize anlatmaları<br />

için zamanda gidip dönmeleri<br />

için çok fazladır. Şimdiye dek<br />

insanların uzayda yolculuk<br />

yaptıkları en uzak mesafe aydır,<br />

Dünya’dan sadece 400,000<br />

km. Eğer bizi Sirius’un etrafındaki<br />

uzaya bağlayan bir kurt<br />

yeniği bulabilseydik, o zaman<br />

geleneksel uzay yolculuğu ile<br />

geçmek zorunda kalacağımız<br />

trilyonlarca milden kaçınarak<br />

zamanı önemli ölçüde kısaltabilirdik.<br />

Tüm bunların zaman yolculuğu<br />

ile ne ilgisi var? Daha<br />

önce tartıştığımız gibi, görecelilik<br />

teorisi bir nesnenin hızı<br />

ışık hızına yaklaştıkça zamanın<br />

yavaşladığını belirtir. Bilim<br />

adamları uzay mekiği hızında<br />

bile astronotların birkaç nanosaniye<br />

geleceğe yolculuk yapabildiklerini<br />

keşfettiler. Bunu<br />

anlamak için iki kişiyi hayal<br />

edin, onlara A ve B diyelim.<br />

A Dünya’da kalırken, B uzay<br />

mekiği ile uçar. Kalkış anında<br />

ikisinin de saatleri mükemmel<br />

senkronizasyondadır (aynı<br />

zamanı gösterir). B2nin uzay<br />

mekiği ışık hızına yaklaştıkça,<br />

B için zaman daha yavaş akar<br />

(A’ya göre). Eğer B ışık hızının<br />

yüzde 50’sinde sadece birkaç<br />

saat yolculuk yapıp Dünya’ya<br />

geri dönerse, A’nın B’den daha<br />

hızlı yaşlandığı ikisine de görünecektir.<br />

Yaşlanmadaki farklılığın<br />

nedeni, zamanın A için<br />

B’den daha hızlı geçmesidir. A<br />

için birçok yıllar geçmiş olabilirken,<br />

B için sadece bir kaç<br />

saat geçmiştir.<br />

Eğer kurt yenikleri keşfedilebilseydi,<br />

geleceğe olduğu<br />

gibi geçmişe de yolculuk etmemizi<br />

sağlardı. İşte bunun nasıl<br />

işleyeceği: Diyelim ki, kurt yeniğinin<br />

girişi taşınabilirdir. O<br />

zaman yukardaki örnekte ışık<br />

hızının yüzde 50’si hızda uzayda<br />

birkaç saat geçiren B kurt<br />

yeniğinin bir ucunu uzaya taşıyabilirdi,<br />

kurt yeniğinin diğer<br />

ucu A kişisi ile Dünya’da kalırdı.<br />

B uzayda yolculuk yaparken, iki<br />

insan (A ve B) birbirlerini görmeye<br />

devam ederlerdi. B birkaç<br />

saat sonra Dünya’ya geri<br />

döndüğünde, A için birkaç yıl<br />

geçmiş olabilir. Şimdi, A uzaya<br />

giden kurt yeniğinden baktığında,<br />

kendisini daha genç yaşta<br />

görür, B uzaya uçtuğunda bulunduğu<br />

yaşta. Bununla ilgili<br />

harika olan şey şu; daha genç<br />

olan B geleceğe adım atabilirken,<br />

daha yaşlı olan A kurt<br />

yeniğine girerek geçmişe adım<br />

atabilir.<br />

Kozmik İplikler<br />

Zamanda geriye ve ileriye nasıl<br />

yolculuk yapabileceğimizin<br />

bir başka teorisi, 1991’de Princeton<br />

fizikçisi J. Richard Gott<br />

tarafından önerilen kozmik<br />

iplikler fikrini kullanır. Bunlar<br />

– isimlerin öne sürdüğü gibi –<br />

bazı bilim adamlarının erken<br />

evrende oluştuklarına inandıkları<br />

ipliğe benzer nesnelerdir.<br />

Bu iplikler evrenin tüm uzunluğu<br />

boyunca dizilebilir ve yoğun<br />

basınç altındadırlar – milyonlarca<br />

ton.<br />

Atomdan daha ince olan<br />

bu kozmik iplikler yakınından<br />

geçtikleri herhangi bir nesneye<br />

muazzam miktarda yerçekimi<br />

çekiş etkisi üretebilirler.<br />

Kozmik bir ipliğe bağlanmış<br />

nesneler inanılmaz hızlarda<br />

yolculuk yapabilir ve yerçekimi<br />

kuvvetleri uzayzamanı büktüğü<br />

(çarpıttığı) için, zaman yolculuğu<br />

için kullanılabilirler. İki<br />

kozmik ipliği bir araya çekerek<br />

veya bir ipliği bir kara deliğin<br />

yakınına çekerek kapalı zaman<br />

– benzeri eğriler yaratmak için<br />

uzayzamanı yeteri kadar eğriltmek<br />

mümkün olabilir.<br />

Bir uzay gemisi kendisini<br />

geçmişe sevketmesi için iki<br />

kozmik iplik veya iplik ve kara<br />

delik tarafından üretilen çekimi<br />

kullanarak bir zaman makinesine<br />

dönüştürülebilir. Bunu<br />

yapmak için, kozmik ipliklerin<br />

etrafında döngü yapacaktır.<br />

Ancak, bu ipliklerin var olup<br />

olmadıkları ve eğer var iseler<br />

hangi formda oldukları ile ilgili<br />

hala çok fazla spekülasyon vardır.<br />

Gott’ın kendisi, zamanda<br />

bir yıl bile geri gitmek için, tüm<br />

galaksinin kütle – enerjisinin<br />

yarısını içeren bir iplik döngüsü<br />

gerekeceğini söyledi. Ve,<br />

herhangi bir zaman makinesi<br />

ile olduğu gibi, zaman makinesinin<br />

yaratıldığı zamandaki<br />

noktadan daha uzağa geri gidemezsiniz.<br />

Zaman Yolculuğundaki<br />

Problemler<br />

Eğer zaman yolculuğu için elverişli<br />

bir teori geliştirebilseydik,<br />

paradoks denen çok<br />

karmaşık problemler yaratma<br />

yeteneği geliştirirdik. Paradoks<br />

kendisi ile çelişen bir şey<br />

olarak tanımlanır. İşte iki genel<br />

örnek:<br />

Diyelim ki, doğduğunuzdan<br />

önceki bir zamana geri gidebiliyorsunuz.<br />

Doğduğunuzdan<br />

önceki bir zamanda var olmanız<br />

gerçeği bir paradoks yaratır.<br />

Eğer 1960’ta doğduysanız,<br />

1955’te nasıl var olabilirsiniz?<br />

Muhtemelen en ünlü paradoks<br />

büyükbaba paradoksudur. Bir<br />

zaman yolcusu geri gidip, yolcu<br />

doğmadan önce atalarından<br />

birini öldürürse ne olacaktır?<br />

Eğer o kişi kendi büyükbabasını<br />

öldürürse, o zaman o kişi<br />

geri gidip kendi büyükbabasını<br />

öldürmek için nasıl canlı olabilecektir?<br />

Eğer geçmişi değiştirirsek,<br />

sonsuz sayıda paradoks<br />

yaratacaktır.<br />

Zaman yolculuğu ile ilgili<br />

bir diğer teori paralel evrenler<br />

veya alternatif tarihler (hikayeler)<br />

fikrini ortaya koymaktadır.<br />

Diyelim ki, büyükbabanız<br />

ile o genç bir oğlan iken karşılaşmak<br />

için geriye yolculuk<br />

yapıyorsunuz. Paralel evrenler<br />

teorisinde, bizimkine çok<br />

benzeyen ama olayların farklı<br />

şekilde ilerlediği başka bir evrene<br />

yolculuk yapıyor olabilirsiniz.<br />

Örneğin, zamanda geri<br />

yolculuk yapıp atalarınızdan birini<br />

öldürüyorsanız, sadece tek<br />

bir evrendeki o kişiyi öldürmüş<br />

olursunuz, ki o evren artık sizin<br />

var olmadığınız evrendir. Ve<br />

eğer sonra kendi zamanınıza<br />

geri gelmeye çalışırsanız, bir<br />

başka paralel evrende ortaya<br />

çıkabilirsiniz ve asla başladığınız<br />

evrene geri gelemeyebilirsiniz.<br />

Buradaki fikir, her eylemin<br />

yeni bir evrenin yaratımına<br />

neden olduğudur ve mevcut<br />

olan sonsuz sayıda evren olduğudur.<br />

Atanızı öldürdüğünüz<br />

zaman yeni bir evren yarattınız,<br />

olayların orijinal sırasını<br />

değiştirdiğiniz zamana kadar<br />

kendinizinkine özdeş olmuş bir<br />

evren.<br />

Zaman yolculuğu dünyasına<br />

hoş geldiniz. Sadece bilet fiyatlarının<br />

nasıl karmaşık olabileceğini<br />

hayal edin.<br />

Kevin Bonsor<br />

48 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 49


BOR MADENİNİN<br />

STRATEJİK DEĞERİ<br />

Dünya bor rezervlerinin<br />

%63’ne sahip ülkemiz<br />

gerçek bir servetin üzerinde<br />

oturmaktadır.Problem,-<br />

bu zenginliğin ne kadar farkındayız<br />

sorusuna yanıt aramada<br />

düğümlenmiştir. Bu yazımızda,bor<br />

bileşiklerinden elde<br />

edilen yakıtlar konusunu ve bu<br />

bağlamda Dünyada meydana<br />

gelen gelişmeleri aktarmağa<br />

çalışacağız.<br />

Bilimsel gelişmeler ve ileri<br />

teknoloji uygulamaları,uluslararası<br />

ilişkilere yön veren<br />

temel bir güç haline dönüşmüştür.Bunun<br />

sonucu olarak<br />

küçük büyük tüm uluslar politikalarını,bilim-teknoloji-enerji<br />

üçlemesi üzerine kurgulanmaktadır.Ülkemizin<br />

en büyük<br />

eksikliği bilim ve teknoloji alanında<br />

ne yapacağını bilememesi<br />

hedeflerini belirleyememesidir.20’inci<br />

yüzyılın ikinci<br />

yarısında ortaya çıkan bir çok<br />

küçük ülke mütevazı de olsa<br />

bilim ve teknoloji üretirken<br />

Türkiye ne bilim nede teknoloji<br />

üretmektedir;para karşılığı<br />

satın aldığımız teknolojileri<br />

tüketmekteyiz.Bütçemizden<br />

her sene know-how karşılığı<br />

ödediğimiz büyük miktarlar ile<br />

yabancı ülkelerin AR-GE (Araştırma-Geliştirme)<br />

faaliyetlerini<br />

finanse etmekteyiz.Sahip olduğumuz<br />

bor ve bor bileşikleri<br />

bunun tipik bir örneğidir.Bu yazımızda<br />

bordan bir enerji kaynağı<br />

olarak nasıl yararlanılır<br />

sorusunu tartışmaya açacağız.<br />

• Bor madenlerinin ve bor bileşiklerinin<br />

stratejik önemi<br />

nedir?<br />

• Gelecekte bu önem nasıl artar?<br />

• Ülkemizdeki bilgi birikimi<br />

bor rezervlerini katma değere<br />

dönüştürebilir mi?<br />

• Bu konuda nasıl bir politika<br />

izlenmesi gerekir?<br />

Ülkemizin en yüklü ithalat<br />

kalemi enerji olmasına rağmen<br />

yakıt ekonomisi gibi bir<br />

kavram bilimsel,teknolojik ve<br />

politik gündemimizde hiç yer<br />

almamıştır.Bu kavramı,başta<br />

Enerji,İmar İskan,Bayındırlık,-<br />

ve ulaştırma bakanlığı ve yerel<br />

yönetim teknokratlarının anlaması<br />

ve gerekli uygulamaları<br />

başlatması gerekir. Bir çok<br />

ülke ulaştırma sektöründeki<br />

enerji tüketiminin ithalat faturalarına<br />

yansıttığı miktarları<br />

makul seviyelere düşürmek<br />

için,hem petrol hem de elektrik<br />

ile çalışan hibrit motorlar<br />

üzerinde araştırma ve geliştirmeler<br />

yapmaktadır. Amaç<br />

yakıt ekonomisinin gereklerini<br />

yerine getirmektir.Şehir içi<br />

trafik düzenlemeleri dahi yakıt<br />

ekonomisi göz önüne alınarak<br />

yapılmalıdır.İstanbul ve Ankara<br />

trafiğinde yaşanan sıkışıklıklar<br />

yöneticilerimizin yakıt<br />

ekonomisi konusunda ne kadar<br />

Fransız olduğunu gösteriyor.<br />

Araçlar şehir içlerinde sıkışık<br />

trafikte elektrik,şehirler arası<br />

yollarda benzinli motor çalışmaktadır,Toyoto<br />

2006 senesinde<br />

400000 hibrit oto satışı<br />

yapmıştır.Türkiye de araba üreten<br />

sektör bu önemli gelişmenin<br />

tümüyle dışındadır.Elektrik<br />

motorları,sülfür di oksit,azot<br />

oksit karbon monoksit,hidrokarbon<br />

ve ağır metal içeren<br />

egzoz gazları yayınlamadığından<br />

çevre duyarlı toplum<br />

tarafından tercih edilmekte<br />

ve vergi indirimi gibi teşvikler<br />

görmektedir.<br />

Son günlerde enerji ile ilgilenen<br />

bazı şirketlerin enerji<br />

ekonomisi konusunda ciddi<br />

ilerlemeler kaydettikleri basında<br />

yer almaktadır.Özellikle<br />

Zorlu şirketler gurubunun<br />

etkinlikleri ile,başta otomobil<br />

üreten petrol rafine eden<br />

ve pazarlayan şirketler,TÜBİ-<br />

TAK;TAEK ve üniversiteler gibi<br />

bilimsel kuruluşlar ortak bir<br />

stratejide birleştirilmelidir.Bor<br />

ve bileşiklerinin önemi,ulaşım<br />

sektöründe yakıt olarak kullanılması<br />

gündemde olan hidrojen<br />

üretimi ve depolanması ile<br />

ilgilidir.<br />

Bor ve bor bileşikleri,enerji<br />

içeriği çok yüksek hidrojeni<br />

depo edebilmesi nedeni ile<br />

stratejik maddeler arasında<br />

yer alır.Bilindiği gibi hidrojen<br />

uzun süreden beri amonyak,-<br />

ve metanol üretiminde,petrol<br />

rafinajında, gıda teknolojisinde,uzay<br />

mekiklerinde ve roket<br />

teknolojisinde kullanılmaktadır.<br />

Yakıt pilleri hidrojenden<br />

enerji elde etmek için geliştirilen<br />

bir teknolojidir.Bu sistemde<br />

hidrojen oksijen ile elektro<br />

kimyasal işlemler ile birleştirilerek<br />

elektrik akımı elde edilir.<br />

Yanma olmadığı için egzoz gazı<br />

yayını olmaz .Dolayısıyla yakıt<br />

pilleri çevreyi kirletmeyen bir<br />

enerji üretim türüdür.Hidroksitlerin<br />

elektrolit olarak kullanıldığı<br />

yakıt pillerinde iki adet<br />

amorf elektrot bulunur.Sonuç<br />

olarak lise kimya derslerinden<br />

anımsanacağı gibi<br />

H2 +2OH =H2O+2e<br />

Reaksiyonu sonucu elektrik<br />

akımı elde edilir.Burada e<br />

elektronu göstermektedir.Ulaşım<br />

sektöründe otomobiller<br />

diğer sektöründe pil ile çalışan<br />

araç ve gereçler yukarıda verilen<br />

elektro kimyasal reaksiyon<br />

sonucu açığa çıkan elektronun<br />

oluşturduğu akım ile çalıştırılır.<br />

Yakıt pilleri (fuel cells) hidrojeni<br />

elektrik enerjisine çeviren<br />

sistemlerdir.Şekilde bir yakıt<br />

pilinin nasıl elektrik akımı<br />

ürettiği bir yakıt hücresinde<br />

meydana gelen fiziksel olaylara<br />

bağlı olarak gösterilmiştir.<br />

Bor bileşiklerinden yakıt üretimi<br />

konusunda aralarında Nobel<br />

ödüllü bilim adamlarının da<br />

bulunduğu bir çok gurup araştırmalarını<br />

sürdürmektedir.Duracell,Du<br />

Pont,Dow chemicals<br />

gibi dev şirketlerinin de gündeminde<br />

bor bileşiklerinden yakıt<br />

üretme yer almaktadır.Şu anda<br />

sodyum bora hidrit’in maliyeti<br />

petrole göre yüksektir.Ancak<br />

uzun süre yüksek kalacağının<br />

garantisi yoktur.Petrol her zaman<br />

krizlere neden olabilecek<br />

bir yakıttır.Rutgers üniversitesi<br />

araştırma ve geliştirme merkezinde<br />

yapılan prototip otomobil<br />

bir depo sodyum bora<br />

hidrat çözeltisi ile 600km yol<br />

alabilmiştir.Bu örnekten görüleceği<br />

gibi yenilikçi teknolojiler<br />

üniversite araştırma merkezlerinde<br />

tasarlanmaktadır.<br />

Dünya bor rezervlerinin büyük<br />

bir kısmına sahip ülkemizde,Ü-<br />

niversitelerimiz,TÜBİTAK,TA-<br />

EK,MTA,Enerji tabii kaynaklar<br />

bakanlığı,Sabancı ve Koç gibi<br />

oto üreten şirket toplulukları,Tüpraş<br />

ve petrol ofis gibi<br />

petrol rafinajı ve dağıtımı yapan<br />

şirketler gayretlerini bor<br />

bileşiklerinden yakıt üretmeye<br />

odaklamalıdırlar.Bu beyaz tozdan<br />

elde edilecek enerji,bataryalardan<br />

bilgisayarlara,otobüsten<br />

trenlere gemilere hatta<br />

uçaklara kadar her türlü aracın<br />

enerji gereksinimini karşılayabilecektir.New-York,Londra,İstanbul,Paris<br />

gibi metropoller,zehirli<br />

egzoz gazlarından<br />

temizlenecek insanlar temiz<br />

hava soluyarak yaşamlarını<br />

sürdürme olanağına kavuşacaklardır.<br />

Ülkemiz için önemli olan şu<br />

an belli başlı kimya ve otomobil<br />

Son günlerde enerji ile ilgilenen bazı şirketlerin enerji<br />

ekonomisi konusunda ciddi ilerlemeler kaydettikleri<br />

basında yer almaktadır.Özellikle Zorlu şirketler gurubunun<br />

etkinlikleri ile,başta otomobil üreten petrol<br />

rafine eden ve pazarlayan şirketler,TÜBİTAK;TAEK ve<br />

üniversiteler gibi bilimsel kuruluşlar ortak bir stratejide<br />

birleştirilmelidir.<br />

şirketlerinin üzerinde çalıştığı<br />

bu yakıt türü üzerinde araştırma<br />

ve geliştirme çalışmalarını<br />

yoğunlaştırmaktır.Araştırmalar<br />

olumlu sonuçlanırsa benzin<br />

istasyonlarının yerlerini bor<br />

kaynaklı yakıt dağıtım istasyonları<br />

alacaktır.Dünya bor rezervinin<br />

%63’ne sahip Türkiye<br />

bu servetini katma değere dönüştürebilecektir.Ancak<br />

bunu<br />

bor yataklarını yabancılar satarak<br />

ve bu gelişmenin dışında<br />

kalarak başarmak olası değildir.<br />

50 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 51


İzm’ler idraklarimize giydirilmiş deli gömlekleridir.”<br />

“Bu memlekette gerici-ilerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan<br />

olunuz. Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız.”<br />

“İslâm, bütün devirlere ve ülkelere hitap eden bir dindir.<br />

Parçalayıcı değil, birleştiricidir.”<br />

CEMİL MERİÇ’İ OKUYORUM GÖZLERİM KAPALI<br />

“Herkes kalender sayar bizi ama benim meşrebim zordur. Toprağım kıraç yerden alınmıştır, her bitki<br />

büyümez üzerimde, suyum eskimiş şarap gibi tatsızdır, soluğum yalçın kayaları parçalayan rüzgârlar<br />

gibi delidir. Umuttan çok kuşku vardır yüreğimde, hoşgörüden çok öfke vardır, nedensiz düşmanlık<br />

gütmesem de, olur olmaz şeye sevgi beslemem ben. Haktan yanayımdır ve hakikatten. Bu yüzden<br />

sevginin hak edenin hakkı olduğuna inanırım. Hak etmeyene sunulmayacak kadar değerlidir sevgi.’’<br />

(Şems-i Tebrizi’nin ağzından…)’’ (Bab-ı Esrar / Ahmet Ümit )<br />

“Batı karşısındaki durumumuz, efendisinin ilaçlarını çalıp içen uşağın durumudur”<br />

“Bu ülkede düşünceyi kuduz köpek gibi kovalarlar!!!”<br />

Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.<br />

Din, bir susuzluk, sonsuza karşı duyulan özlem. Bilgi değil, aşk.<br />

CEMİL MERİÇ<br />

Döküldüğü kabın şeklini almayan nev-i şahsına münhasır bir mütefekkir.<br />

CEMİL MERİÇ’İ OKUYORUM,<br />

GÖZLERİM KAPALI<br />

Oysa O, beni yıllar önce<br />

yazmış. Okudukça içim acıyor.<br />

Meğer kanayan yaralarım<br />

varmış… Yaşamak fark etmekmiş…<br />

Siyah kalemlerle yazmak<br />

istiyorum. Beyaz sayfalara<br />

kara delikler açmak istiyorum.<br />

CEMİL MERİÇ<br />

Cemil Meriç’i düşünce adamı,<br />

fikir adamı, Türk Aydını<br />

olarak duydum ve inandım.<br />

Kendisine ait düşünce ufkumda<br />

birkaç söz, birkaç fotoğraf…<br />

Bir kitap üzerine eğilmiş<br />

okuyor. Gözlerini kaybedercesine<br />

okuyor. O fotoğraf beni<br />

çok etkilemişti. Bilmediğim<br />

ve hiçbir kitabını okumadığım<br />

adamı sevdim. Ona saygı duydum.<br />

Onun için otuz sekiz yaş<br />

bir dönüm noktası. Karanlığa<br />

gömülmek, hiçbir şey görememek<br />

belki her şeyi görmek… Şu<br />

âlemi temaşa eden göz, meğer<br />

şeffaf bir perde imiş hakikatlere<br />

...’’Körlük bir nevi ölüm…<br />

Hayır, ölümden çok daha beter<br />

bir işkence… Öldükten sonra<br />

yaşamak gibi bir şey.’’(Jurnal,<br />

S. 87)Ben bu satırları yazarken<br />

kırkım’a doğru ilerliyorum.<br />

Kırkından sonra meyve veren<br />

ağaç var mıdır?<br />

Bir kültür mozaiği olan ve<br />

Arapçanın da yaygın olarak<br />

kullanıldığı Antakya’da doğması,<br />

Fransız okulunda okuması,<br />

Batı ile buluşmasını kolaylaştırmış<br />

ve sonra Hint Edebiyatı.<br />

Asıl gayesi dünya edebiyatı<br />

tarihi yazmak olan Cemil Meriç<br />

bu emeline ulaşamamıştır.’’<br />

‘’Okumak istediğim zaman<br />

dövdüler, kitaplarımı yırttılar.<br />

Nihayet kütüphanem yağma<br />

edildi, hapse atıldım v.s... Cemiyet<br />

belkemiğimi kırdı. Uçmak<br />

istediğim zaman ancak<br />

sürünebiliyordum. “Evet, belki<br />

bir Spinoza olamazdım. Ama<br />

Batı yalnız Spinoza mıdır? İnsanlara<br />

kalbimin bahçesinden<br />

çiçekler devşirdim ve kucağımda<br />

çiçekler kapılarını çaldım.<br />

Kapılar açılmadı... Coğrafi<br />

kader, biyolojik kader, sosyal<br />

kader… Bunlardan bir tanesi<br />

benden çok daha kabadayısını<br />

felce uğratmaya kâfi iken üçü<br />

birden çullandılar üstüme...”<br />

(Jurnal )<br />

Cemil Meriç’i okuyorum.<br />

Aslında kendimi okumaya başladım<br />

diyebilirim. ‘’Kim beni<br />

okuyacak? Benzerlerime ileteceğim<br />

hiçbir önemli mesajım<br />

yok. Hayatımda hiçbir önemli<br />

fevkalade olay yok: Önemsiz<br />

hayal kırıklıları, geçekleşmemiş<br />

rüyalar, yerine getirilmemiş<br />

projeler(Jurnal, S. 44)<br />

Bana mı diyorsun, Beni nereden<br />

tanıyorsun? Sen karanlıkta<br />

ufuklar aşarken ben ki; ışıkta<br />

hakikatten çok uzak… Bakmak<br />

görmek değilmiş, görmek bilmek<br />

değil, anladım ki şu ana<br />

kadar, bildiğim çok şey değil.<br />

Yazabilsem ayaklarım yere<br />

basacak, kibirden kurtulacağım.<br />

Yazmak itiraf etmektir.<br />

Kim itiraf eder deli olduğunu,<br />

başarısız olduğunu, bilgisiz olduğunu?’’<br />

Fikirler kelebekler<br />

gibi, onları hafızaya iğnelemeye<br />

kalkınca bir toz yığını haline<br />

geliyorlar. Yazabilsem benim<br />

de hürriyetim olacak.’’(Jurnal,<br />

S.36)<br />

Onun fikirleri hep denenmiş,<br />

bir ömrün, kararanlıkta<br />

geçen bir ömrün meyveleridir.<br />

Size de ikram eder o acı meyvelerden.<br />

Sizlerin kekeleyerek<br />

okuduğu hayat ağacının sayfalarını<br />

O, gözlerini kapar ve<br />

ezbere okur. Bediüzzaman ‘’<br />

Belagat, mukteza-i hale mutabık<br />

söz söyleme sanatıdır.’’der.<br />

(Asa-yı Musa, S.63)Cemil Meriç;<br />

doğru sözü, doğru zamanda ve<br />

doğru üslupla söyler. Bir başka<br />

değişle taşı gediğine koyar. Bu<br />

bakımdan Cemil Meriç’in kitapları<br />

bir kez okunup rafa kaldırılacak<br />

kitaplar değildir. Her<br />

Cemil Meriç okuması, yeni okumalara<br />

ve yeni kitaplara, yeni<br />

mütalaalara davet eder sizi.<br />

Bir-ateş-düşer;-beyninize-ve-yüreğinize.<br />

Onun sunduğu fikirler; hayat<br />

mektebinde dal budak saran<br />

kadim ağacın meyvelerinin<br />

acı suyudur. Çoğu tatmaz o<br />

meyveleri; dilini acıtır, yüzünü<br />

buruşturur. Ey acı dil, ey buruşuk<br />

surat ey Türk aydını; in artık<br />

şu milletim şuurundan!<br />

TÜRK AYDINI<br />

Ona göre “Düşünce tarihimizin<br />

faciası; birbirini anlamak,<br />

birbirini tamamlamak<br />

için var olan aydınların kısır<br />

çekişmeleridir. Fikret’le Akif’in<br />

anlaşmazlığı… Ona göre: “Fikret,<br />

yüzde yüz ferdiyetçi bir<br />

sağ; Akif, damarlarında tarihin<br />

nabzı atan bir halk çocuğu, Batı’nın<br />

anladığı manada tam bir<br />

sol”dur. Talihsizliğe bakın ki,<br />

Fikret solun, Akif de sağın bayrağı<br />

yapılmıştı(Kültürden-İrfana)<br />

Bir dönem fikir tartışmaların<br />

toplumdaki yansıması ne<br />

yazık ki şiddet oldu. Bir nesil,<br />

bir daha gelmeyecek olan heyecanlı<br />

bir nesil vurdu kardeşini<br />

yiğitçe... Oysa’’ İnsan düşünce<br />

için değil, düşünce insan<br />

içindi...’’(Mağaradakiler )Bilemediler.<br />

Anlayamadılar. O da<br />

yetmiyormuş gibi bir nesil de<br />

bu zavallı yiğitlerin mitleriyle,<br />

ruhlarını arındırmaya çalıştı.<br />

Öğrencilik yıllarımızda<br />

Mehmet Akif’i okuduk. Nazım’a<br />

düşmandık. Tanımasak da, bilmesek<br />

de, O okunmamalıydı.<br />

Bilinmemeliydi. Yıllar geçti.<br />

Nazım’ın Kurtuluş Savaşı destanını<br />

işittim ki; O ne söz, O ne<br />

hitap, O ne coşku, O ne şuur<br />

ve sanat. Sanki Akif’in Çanakkale<br />

Şehitleri’ni okuyordum. İlginçtir;<br />

bu iki Coşku, bu iki Ruh<br />

kendi vatanlarında bile kalamamışlardı.<br />

Neden? Vicdanlarına<br />

gem vurulamadığı için mi,<br />

fikirleri balçıkla sıvanamadığı<br />

için mi?<br />

DOĞUDAN BAKMAK<br />

BATIYA<br />

Batı’yı okuyan ama doğru<br />

okuyan biri olarak, ‘’Batı’nın<br />

kökleri Doğu’dadır’’ der Cemil<br />

Meriç (Mağaradakiler) Bu toplumu<br />

ve ülkemizi de Doğulu<br />

olarak tanımlar. Cemil Meriç’e<br />

göre kendimizi tanımanın yolu<br />

Batı’yı da, Doğu’yu da tanımaktan<br />

geçer. Batı ile doğu arasında<br />

bir köprüdür Anadolu. Türk<br />

aydını, kuru bir dere üzerine<br />

52 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 53


kurmuş köprüyü. Ne geleni var,<br />

ne de gideni. Ya tam Doğuya<br />

döner sırtını, ya da Batıya…<br />

Yine de geçmek istersen, sözde<br />

irfan köprüsünden; vereceksin<br />

haracını…<br />

Kader, madem bize Doğu<br />

rolünü biçmiş bu oyunda. Eğer<br />

verirsen hakkını küçük rolünün,<br />

gösterirsen coşkunu, heyecanını;<br />

olursun oyunun kahramanı.<br />

Batıya fen ve felsefe, doğuya<br />

ise din ve his hâkimdir. İnsan<br />

değiştirebilir mi fıtratını? Bu<br />

din, doğru okunmalı; doğru yorumlanmalı<br />

ve bu hislere, önce<br />

gem vurulmalı; sonra efendisi<br />

tarafından mahmuzlanmalı;<br />

koşturulmalı; çatlarcasına koşturulmalı.<br />

Akıl her zaman asıl<br />

olsa da heyecan olmadan kaleler<br />

fethedilemez.<br />

NEDEN?<br />

Cemil Meriç’’Türkler, İslâm<br />

âleminde irfan öncüsü olmalıydılar.’’<br />

der. ( Bu Ülke) İslamiyet’in<br />

ilk zamanlarında Arap ve<br />

İslam dünyası, Batı’ya oranla<br />

demokrasiye çok daha yatkındı.<br />

Fakat Batı toplumları, kolayca<br />

demokrasiye geçer ve<br />

büyük bir teknik, ilerleme kat<br />

ederken İslam toplumları bu<br />

terakkinin dışında kalır. Bunu<br />

veciz bir biçimde dile getiren<br />

Ziya Paşa: “Diyar-ı küfrü gezdim<br />

beldeler, kâşaneler gördüm/Dolaştım<br />

Mülk-i İslami<br />

hep viraneler gördüm...”der.<br />

‘’Ortaçağda Avrupa, doğu;<br />

Asya, Batıdır. Tarih galiplerin<br />

yazdığı bir kitaptır.(Jurnal 1 S<br />

54)“ Cemil Meriç’e göre “On<br />

dokuzuncu asra kadar Osmanlı<br />

ülkesine hâkim olan şuur vardı:<br />

İslâmiyet. Vahye dayanan<br />

bir hakikatler bütünü... “Avrupa’nın<br />

keşifleri, çöküş devri<br />

ulemasını afallatır. İslâm’ın<br />

inkırazı, hikmetine akıl erdiremedikleri<br />

bir gazab-ı ilâhidir.<br />

Susar ve sahneden çekilirler.<br />

Yerlerini Avrupa’nın imal ettiği<br />

yeni bir insan tipi alır: Müstağrib.<br />

Hem suda hem karada<br />

yaşayan bir hilkat garibesi<br />

giderek büsbütün kopar mazisinden.<br />

Artık ne Asyalı, ne<br />

Avrupalıdır. Ne Müslüman, ne<br />

Hıristiyan... “Batının sosyal ve<br />

politik tarihi bilinmeden ideolojileri<br />

kavranabilir mi? İdeoloji<br />

bir bütündür. Batı karşısındaki<br />

durumumuz, efendisinin<br />

ilaçlarını çalıp içen uşağın durumudur”<br />

(Cemil Meriç)<br />

Muasır medeniyet yolculuğumuz<br />

taklitten öteye geçememiş;<br />

ya bütün bütün reddetmişiz<br />

batıyı; ya da batıyı<br />

tüm olarak mideye indirmeye<br />

çalışan Aydınımız, bizi reddetmiş.<br />

Bediüzzaman ’’Hazmedilmeyen<br />

ilim telkin edilmemeli.<br />

Koyun yavrusuna süt, kuş yavrusuna<br />

kay verir.’’(Mektubat,<br />

S.471)İlim Adamı, Aydın; sindirmeli.<br />

Yoksa ağzında gevelediği<br />

Avrupa damak tadını bu<br />

milletin önüne kusarsa; ancak<br />

mide bulandırır.<br />

“Zavallı kinlerimiz! Meşrutiyet<br />

aydını için, Frenkleşmiş<br />

Meşrutiyet aydını için, düşman<br />

İslâmiyet’ti. Korkunç bir şaşkınlık<br />

içindedir o aydın... Yani<br />

bizde “Athe’e”, düşünmemek<br />

için Allah’ı inkâr eder, meseleyi<br />

basitleştirir böylece. Düşünmemek<br />

için Müslümandır,<br />

doğmaların gölgesinde şâd,<br />

uyurda uyur.” (Jurnal )<br />

Bediüzzaman“Vicdanın ziyası<br />

ulum-u diniyedir. Aklın<br />

nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin<br />

imtizacıyla hakikat tecelli<br />

eder. O iki cenah ile talebenin<br />

himmeti pervaz eder. İftirak<br />

ettikleri vakit birincisinde taassub,<br />

ikincisinde hile ve şüphe<br />

tevellüd eder.”(Münazarat<br />

S.86)<br />

Akıl ile vicdanı, fen ilimleri<br />

ile din ilimlerini bir potada<br />

eritmekten bahseder.<br />

Cemil Meriç’e göre: Batının<br />

düşünce tarihi ‘Akılla naklin<br />

mücadelesidir.’’(Bu Ülke) Bu<br />

akıl ile nakil meselesini Bediüzzaman<br />

şöyle tanımlar ‘Akıl<br />

ve nakil teâruz ettikleri vakitte,<br />

akıl asıl itibar ve nakil tevil<br />

olunur; fakat o akıl, akıl olsa<br />

gerektir.(Muhakemat S.21) On<br />

dokuzuncu asırda söylenen bu<br />

söz, vahyin akılla asla ters olamayacağını<br />

ve bunun ispatının<br />

da akılla yapılacağını haykırır,<br />

Âlem-i İslam’a.<br />

İslamiyet ve geri kalmışlık<br />

ve demokrasi ile ilgili; Prof Dr.<br />

Toktamış ATEŞ”... Demokrasi,<br />

feodal ilişkilerin kapitalist ilişkilere<br />

dönüşmekte olduğu toplumlarda<br />

merkezin mutlakıyetçiliğine<br />

karşı yeni türemekte<br />

olan burjuvazinin, haklarının<br />

savunulması ve korunmak istenmesi<br />

şeklinde ortaya çıktı...<br />

İslamiyet, feodal bir düzende<br />

doğan Hıristiyanlığın aksine, ticaret<br />

ilişkilerinin yaygın olduğu<br />

bir düzene doğdu... Bir toplum;<br />

hem büyük çoğunlukla Müslüman<br />

hem sosyoekonomik bakımdan<br />

çok gelişmiş hem de<br />

demokratik bir yönetime sahip<br />

olabilir. İslamiyet buna hiçbir<br />

zaman engel olamaz...’’(Demokrasi)<br />

tespitini yapar.<br />

FELSEFE<br />

Kendini bilmek, tüm bilgeliğin<br />

başlangıcıdır.Aristoteles(-<br />

Mö.384- Mö.322)<br />

Sorgulanmayan yaşam yaşanmaya<br />

değer değildir. Sokrates<br />

(Mö. 470-399)<br />

Özler(varlıklar) gereksiz yere<br />

çoğaltılmamalıdır. Ockham’lı<br />

William (1285 – 1349?)<br />

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin<br />

karşındakinin anlayabileceği<br />

kadardır. Mevlana(1207-1273)<br />

Büyük fikirleri düşünenler büyük<br />

hatalar yaparlar. Martin<br />

Heidegger(1889-1976)<br />

Uzun bir yolculuk tek bir adımla<br />

başlar. Konfüçyüs (MÖ.551<br />

-479)<br />

temel sorusunu oluşturur. Albert<br />

Camus (1913 – 1960)<br />

Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz<br />

Heraklit (Mö. 540 – 480)<br />

Havaya atılan bir taş düşünebilseydi<br />

kendi isteğiyle yere<br />

düştüğünü sanırdı. Baruch Spinoza(1632-1677)<br />

Devlet olmadan insanın yaşamı<br />

yalnız, fakir, mutsuz ve<br />

kısadır. Thomas Hobbes (1588<br />

– 1679)<br />

Dünyada görmeyi istediğiniz<br />

değişimin kendisi olunuz.<br />

Mahatma Gandhi (1869 –<br />

1948)<br />

İnsanoğlu kainat dediğimiz<br />

bütünün bir parçasıdır, zaman<br />

Cogito ergo Sum: Düşünüyorum,<br />

o halde varım. René Desça…<br />

Kendi benliğimizi, düşün-<br />

ve mekanla sınırlanmış bir par-<br />

Zeki adamlar söyleyecek bir<br />

şeyleri olduğu için konuşurlar. cartes (1596 – 1650)<br />

celerimizi ve duygularımızı her<br />

Aptallar, konuşmaları gerektiği<br />

şeyden soyutlanmış hissediyoruz,<br />

ve buna bilincin yarattığı<br />

için. Platon (M.Ö. 427-347) Esse Est Percipi- Var olmak algılamaktır.<br />

…Ağaçlar algılayan bir göz yanılsaması denebilir.<br />

Merak bir filozofun en düşkün birileri olduğu sürece vardırlar.<br />

Ormanda Bir Ağaç Devrillarımıza<br />

ve en yakınımızdaki<br />

Bu yanılsama bizi kişisel arzu-<br />

olduğu şeydir. Çünkü felsefenin<br />

bundan başka bir başlangıcı se Kimse Duyar mı?… George birkaç kişiye olan bağlılığımıza<br />

yoktur. Platon (M.Ö. 427-347) Berkeley (1685 – 1753) hapseden bir cezaevi gibidir.<br />

Görevimiz, şefkat evrenimizi<br />

İnsan “ne ise o olmayı” reddeden<br />

tek yaratıktır. Albert Casinde<br />

yaşıyoruz- Gottfried Williğiyle<br />

doğayı da kapsayacak<br />

Olabilecek dünyaların en iyi-<br />

tüm canlıları ve bütün güzelmus<br />

(1913 – 1960)<br />

helm Leibniz (1646 – 1716) şekilde genişleterek, kendimizi<br />

bu cezaevinden azat etmek<br />

Hakiki ve ciddi bir tek felsefi<br />

sorun vardır: İntihar. Hayatın Minerva’nın Baykuşu kanatlarını<br />

ancak gün batarken açar. sürdürecekse yeni bir zihniyete<br />

olmalıdır. İnsanoğlu varlığını<br />

Cemil Meriç, Bu Ülke, İletişim Yay. İst. Prof. Dr. Toktamış ATEŞ, Demokrasi, ya,İst.1998<br />

1992. Cemil Meriç, Jurnal I,II İletişim Eylül 1994<br />

yaşamaya değer olup olmadığını<br />

yargılamak, bu felsefenin G.W.F. Hegel (1770 – 1831) ihtiyacı vardır. Albert Einstein<br />

Yay. İst. 2012<br />

Bediüzzaman ,Mektubat,Yeni Asya,İst.1998<br />

Bediüzzaman ,Asay-ı Mu-<br />

(Öğretmenlerin kaleminden Cemil ME-<br />

Hidayet Cem AKILLI<br />

Cemil Meriç, Mağaradakiler, İletişim<br />

Yay. İst.2012 Cemil Meriç, Kültürden sa,Yeni Asya,İst.1998<br />

RİÇ,HATAY MEM 2014)<br />

(1879 – 1955)<br />

İrfana, İnsan Yayınlan, İstanbul 1986. Bediüzzaman ,Münazarat,Yeni As-<br />

Nihal İSPİR<br />

54 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 55


Paradoks<br />

Başı sonu ve aynı zamanda sonu da başı olan kısır döngüsel<br />

olaylar zincirine verilen ad<br />

avukat olan çırak, bu ilk davasında<br />

kendini savunmayı üstlenir.<br />

Usta avukata göre eğer<br />

davayı kendi kazanırsa zaten<br />

parasını alacak eğer kaybederse<br />

sözleşme hükmünden<br />

dolayı parasını çırağından yine<br />

alacaktır. Genç avukata göre<br />

ise eğer davayı kazanırsa zaten<br />

haklılığından dolayı ustasına<br />

bir şey ödemeyecek; eğer<br />

kaybederse anlaşmaya göre<br />

ilk davasını kaybettiği için ona<br />

yine bir şey ödemeyecektir.<br />

Sınav Paradoksu<br />

Öğretmen bir cuma günü<br />

öğrencilere şöyle der: “Gelecek<br />

hafta hiç ummadığınız bir gün<br />

sizi yazılı yapacağım.” Sınavın<br />

haftaya cuma günü yapılamayacağı<br />

açıktır. Çünkü cumaya<br />

kadar sınav yapılmamışsa o<br />

gün herkes okula sınav olacağını<br />

bilerek gelecektir. Aynı nedenle<br />

perşembe de yapılamaz,<br />

çünkü cuma günü yapılacak<br />

sınav sürpriz olmayacağından<br />

perşembeye kadar sınav olmamışsa<br />

öğrenciler sınavın o gün<br />

yapılacağına kesin gözüyle bakacaklardır.<br />

Aynı şekilde Çarşamba<br />

günü de yanar. Çünkü salı gün<br />

bitimine kadar sınav olmazsa<br />

Çarşamba olacağını kesin anlarız.<br />

Aynı şekilde salı da yanınca<br />

sınavın umulmadık bir gün olmasının<br />

ortadan kalkmasıyla<br />

diğer günler de sınav yapılamayacaktır.<br />

FATİH SULTAN MEH-<br />

MET’TEN<br />

Bilindiği gibi Fatih, genç<br />

yaşta padişah olmuştur. Yaşı<br />

gençtir ama zekâsı ve inançları<br />

çok kuvvetlidir. Yeni sultan<br />

olduğu yıllardır. Bir gün bir sefere<br />

gidilecekken ordunun başında<br />

babasının olmasını ister.<br />

Ancak babası bu teklifi kabul<br />

etmez. Fatih’in maksadı babasının<br />

ilminden ve tecrübesinden<br />

yararlanmaktır.<br />

-”Eğer sen padişahsan geç ordunun<br />

başına. Yok, eğer ben<br />

padişahsam emrediyorum ordunun<br />

başına geçeceksin!”<br />

Babası Sultan Murat, başka<br />

çare bulamaz ve orduya komutanlık<br />

yapar.<br />

Epimenides Paradoksu<br />

Binlerce yıllık geçmişi olan<br />

paradokslar, insanların<br />

kafasını devamlı meşgul<br />

etmiştir. Aslında doğru gibi<br />

görülen bir önerme veya fikir,<br />

tamamen yanlış olarak çıkabilir.<br />

Ya da doğru ve yanlışı<br />

içinde barındırabilir. “Nası yani<br />

ya” diyeceğiniz paradokslardan<br />

sonra bastırılmış paranoyanız<br />

varsa tetiklenebilir. Dikkat etmekte<br />

fayda var.<br />

Doğru yanlış<br />

paradoksu<br />

Elinizde bir kart olduğunu düşünün.<br />

Kartın bir yüzünde şu<br />

yazsın:<br />

“Bu kartın diğer tarafında yazan<br />

cümle doğrudur.”<br />

Kartın diğer yüzünde ise şu<br />

yazsın:<br />

“Bu kartın diğer tarafında yazan<br />

cümle yanlıştır.”<br />

Yalancı paradoksu<br />

“Şimdi yalan söylüyorum.”<br />

Bu önermenin doğruluk değeri<br />

nedir? Yani “şimdi yalan söylüyorum”<br />

derken doğru mu söylüyorum<br />

yoksa yalan mı söylüyorum?<br />

Düşünecek olursak<br />

Bu önermenin doğru olduğunu<br />

varsayalım. Öyleyse yalan<br />

söylüyorum. Ancak önermenin<br />

doğru olduğunu varsaymıştım<br />

öyleyse çelişkiye düştüm<br />

Bu önermenin yalan olduğunu<br />

varsayalım. O zaman bu cümle<br />

doğru olmalıdır. Gene bir çelişki.<br />

Sokrates<br />

Paradoksu<br />

“Bildiğim tek şey var; o da hiç<br />

bir şey bilmediğim.”<br />

Protogras’ın Avukat Paradoksu<br />

Avukat, yetiştirdiği çırağı<br />

ile ücreti hususunda bir<br />

anlaşma yapar. Bu anlaşmaya<br />

göre, çırağı aldığı ilk davayı<br />

kazanırsa bu ücreti avukata<br />

ödeyecek; kazanamazsa ödemeyecektir.<br />

Eğitimini tamamlayan<br />

çırak, kendi işini kurarak<br />

ustasının yanından ayrılır. Bunun<br />

üzerine usta, bir dava açarak<br />

sözleşmede yer alan ücreti<br />

öğrencisinden talep eder. Yeni<br />

“Bütün Giritliler her zaman yalancıdır” ( Epimenides bir Giritlidir.) Öyleyse bu söz doğru mudur,<br />

yanlış mıdır?<br />

56 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 57


KİMYANIN<br />

GÜNLÜK HAYATTA KULLANIMI<br />

Sıcak çayla doldurulmuş plastik bardaklar<br />

tehlike saçıyor! Su damacanalarından,<br />

alüminyum folyoya birçok ambalaj yiyip<br />

içtiklerimize geçiyor. Dr. Memduh Sami Taner<br />

günlük hayatımıza “sızan” kimyasalları<br />

anlattı.<br />

Ege Üniversitesi’nden radyokimyager<br />

ve radyofarmasist Dr. Memduh Sami Taner<br />

günlük hayatımızda yaygın olarak kullandığımız<br />

bazı ambalaj malzemelerinin tehlikelerine<br />

dikkat çekiyor. Dr. Taner’e göre,<br />

içindeki yiyecekle tepkimeye girmeyen,<br />

hiçbir kimyasal madde sızdırmayan “cam<br />

ambalajlar” tercih edilmeli.<br />

Plastik Bardak, Tabak, Çatal<br />

Plastik bardak ve malzemeler ile sıcak<br />

içecek-yiyecek tüketimi ciddi olarak terk<br />

edilmesi gereken, Sağlık Bakanlığı’nca<br />

üretimine müdahale edilmesi gereken bir<br />

konudur. Maliyeti düşürmek ve daha çok<br />

kar elde edebilmek için “çok ince” plastik<br />

bardak ve tabak üretildiğine şahit olmaktayız.<br />

Bu tür malzeme ile tüketilen 70-90<br />

derece sıcaklığındaki içecek, içinde bulunduğu<br />

polimer (plastik) malzemeyi ısı etkisi<br />

ile çözerek, monomerlerine ayırmaktadır.<br />

Bu monomerler ise tehlikeli kanserojen<br />

malzemelerdir.<br />

Köpük Bardak<br />

Köpük, polimer bir malzemedir. Yukarıda<br />

açıklanan plastik malzemelere göre ısıl<br />

müdahalelere dayanıklılığı daha yüksek<br />

gibi görülse de gözenekli yapısı dolayısıyla<br />

100 derece sıcak sıvılar bu materyalin (ör.<br />

polistiren) çözünmesini sağlayabilir. Bu<br />

durumda yine monomerik gruplar sıvıya<br />

geçecek ve oral yolla bünyeye toksik madde<br />

alımı gerçekleşebilecektir.<br />

Kağıt bardak<br />

Sıcak su ile ilişkiye en az geçme ihtimali,<br />

kağıt bardaklar için geçerlidir, özellikle<br />

ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği’nde kağıt<br />

bardak yaygın kullanımdadır. İnsan ve çevre<br />

sağlığı açısından geri dönüşümlü materyallerin<br />

kullanımı zorunlu ve öncelikli bir<br />

konu olduğundan yurtdışında soğuk-sıcak<br />

her türlü içeceklerin perakende satışı kağıt<br />

bardak ile yapılmaktadır. Ülkemizde<br />

ise plastik malzemeler halen yoğun olarak<br />

kullanılmakta ve çevre kirliliğine sebep olmaktadır.<br />

Su ve gazlı içeceklerin plastik şişeleri<br />

Suyun dolumunda kullanılacak kaplar Sağlık<br />

Bakanlığı’nın iznine tabidir. Bu kaplar,<br />

suyun niteliğini değiştirmeyecek ve su ile<br />

etkileşmeyecek, izin alınmış bir maddeden<br />

yapılır.<br />

Ambalajda cam dışındaki malzemeden<br />

yapılmış kapların kullanılması halinde, bu<br />

kapların sağlık açısından sakıncalı olmadığına,<br />

kullanım ve üretimine ilişkin bilgi<br />

ve belgeler, ilgili bakanlığa sunularak izin<br />

alınır.<br />

Geri dönüşsüz (iade edilmeyen) plastik<br />

kap ve şişeler polietilen (PET) ve polivinilklorür<br />

(PVC) olarak bilinen polimerlerden,<br />

iadeli plastik kaplar ise Polikarbonat adı<br />

verilen polimerik malzemeler kullanılarak<br />

üretilmiş damacanalardan oluşmaktadır.<br />

Bu polimerler üretilirken sağlık açısından<br />

çok riskli hammaddeler ile yola çıkılır.<br />

Hatta polikarbonatın üretimindeki<br />

hammaddelerden biri de çok tehlikeli olan<br />

fosgen’dir* (fosgen, en çok bilinen kimyasal<br />

silahtır). Suyla etkileşimi minimal derecede<br />

olacak şekilde üretilse de yumuşak<br />

(memba) suyu her zaman iyi bir çözgendir,<br />

asitli içeceklerde ise çözücü karakter daha<br />

da baskındır. Böyle olunca da tüketicilerin<br />

uzun süre polimerik malzemeli ambalajda<br />

beklemiş içecekleri tercih etmemeleri önerilir.<br />

Poşet çaylar<br />

Ülkemizde poşet çayların kullanımı hızla<br />

artarken sağlık açısından getireceği riskler<br />

de daha çok dikkate alınmaya başlamıştır,<br />

poşeti oluşturan ambalaj malzemesinin<br />

niteliği, gözenekli olan bu malzemenin<br />

polimer lifli yapıya sahip olması, sıcaklığa<br />

bağlı olası yapısal değişimleri ve metal<br />

zımba kullanılmış olması istenmeyen özelliklerdir.<br />

Şayet poşeti oluşturan gözenekli, kağıt<br />

hissi veren malzeme sentetik elyaf veya<br />

polimer içerikli bir maddeden yapıldıysa<br />

bu sağlık açısından sakıncalı sonuçlar doğurabilir.<br />

Başta karaciğer, böbrek olmak<br />

üzere vücuttaki değişik organ ve dokularda<br />

olumsuz etkiler yaratabilir.<br />

Limonlu çay içme alışkanlığı olanların<br />

metal zımbalı poşet çay kullanmaktan<br />

sakınmaları gerekir. Hava kirliliği, kalitesi<br />

düşük gıdalar, ilaçlar, aşırı mineralli sular<br />

ve diş hekimliğinde kullanılan dolgular<br />

dolayısı ile kentsel doku içinde yaşam sürdüren<br />

çağımız insanı, zaten vücudunda<br />

normalin üzerinde bir metal birikimi ile<br />

yaşamaktadır. Poşet çay üzerindeki zımba<br />

veya benzeri sakıncalı gıda ambalajları bu<br />

birikimi hızlandırarak, kanser, çeşitli nörolojik<br />

hastalıklar, karaciğer, beyin, böbrek<br />

hasarına sebep olabilmektedir.<br />

Sıcak suya konulan çay poşetlerinin<br />

ısıyla bozunmayacak, lifli doğal malzemelerden<br />

yapılmış olması gerekir. Sentetik<br />

selüloz liflerinden imal edilen poşet materyali<br />

kullanılmamalıdır. Tarım Bakanlığı’nın<br />

ve Sağlık Bakanlığı’nın etkin kıldığı<br />

bir yönetmelikle, hem üreticiye hem de<br />

tüketiciye çay konusunda her türlü bilgi<br />

verilebilmeli, üretimde istenen ambalaj<br />

kriterleri net olarak ifade edilebilmeli ve<br />

yenilikler herkesin ulaşabileceği bir açık<br />

zeminde (internet) bulunmalıdır. Çünkü<br />

ülke genelinde en çok tüketilen ve kültürel<br />

bir öğe haline gelmiş yegane içecek çaydır.<br />

13.12.1996 tarih ve 22846 sayılı Resmi<br />

Gazetede ilk kez yayınlanıp, 2003 yılına<br />

dek iki kez minör değişiklikler yapılan ve<br />

bu gün yürürlükte olan “siyah çay tebliği”,<br />

içerik açısından oldukça kısıtlı bir metindir.<br />

Şerife ALİBEKİROĞLU<br />

Kimya Öğretmeni<br />

TÜRKİYENİN BİTKİSEL<br />

ZENGİNLİKLERİ<br />

• Ülkemiz 3 farklı iklim taşıma<br />

etkisindedir.<br />

• Ilıman kuşakta en zengin floraya<br />

sahiptir.<br />

• Yaklaşık 11000 bitki türüne sahibiz.<br />

Bu bitkilerin 30034 türü endemiktir.<br />

• Her yıl 60 tür bitkide Türkiye<br />

florasına eklenmektedir.<br />

HATAY COĞRAFYASI<br />

• İlimiz ülkemizin güneyinde batısında<br />

Akdeniz, güney ve doğusunda<br />

Suriye, kuzeybatıda Adana,<br />

kuzeyinde ise Osmaniye bulunmaktadır.<br />

• İlimizin en önemli dağlık kütlesi<br />

Amanos Dağlarıdır. En yüksek<br />

noktası ise Hassa ilçesindeki Mığır<br />

Tepesidir. Diğer önemli nokta Kel<br />

Dağ’dır. Bu dağ Akdeniz’in en son<br />

noktasıdır.<br />

HATAY’IN DOĞAL BİTKİLERİ<br />

Hatay İli ;<br />

• Odunsu türlerden Karaçam,<br />

Hartlap; Meşe, Çınar ve Ardıça sahiptir.<br />

• Otsu bitkilerden ise genellikle<br />

Maki topluluğundan Adaçayı,<br />

Zakkum, Defne, Karadiken, Katırtırnağı<br />

gibi bitkilere sahiptir.<br />

• Hatay ili zengin bitki çeşitliliği<br />

nedeniyle çok sayıda bilim adamı<br />

tarafından ziyaret edilmiş ve bu<br />

bölgeden çok sayıda bitki örneği<br />

toplanmıştır. Bu araştırmacılardan<br />

özellikle Boissier 1846 yılında Kızıldağ<br />

içine alan çok sayıda bitki<br />

örneği toplamış sadece tıp örneğinden<br />

bilinen 30 aşkın tür adlandırmıştır.<br />

• Bugünkü bilgilerimize göre<br />

Hatay’da doğal olarak 2000 civarında<br />

çiçekli bitki olup 300 tanesi<br />

endemiktir. Bu bitkilerden 550 tanesi<br />

tıbbi aromatik bitki özelliğindedir.<br />

Habibe GÖKTEKİN<br />

Biyoloji Öğretmeni<br />

58 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 59


Y<br />

Gençlik<br />

Özgüveni yüksek, kendini ‘yeterli’ hisseden,<br />

yöneticilerin kendinden daha ‘iyi’ olduğuna nadiren<br />

inanan, maddi tatmin bulunca yüzünü manevi<br />

tatmine çeviren, kızınca çekip giden, takdir edilmek<br />

isteyen, edilemeyince haksızlığa uğradığını<br />

hisseden gençler… Farklılar, özgürlüklerine<br />

düşkünler, özgünler ,<br />

özel olduklarını düşünüyorlar.<br />

3 temel özelliğe genelde sahipler.<br />

Özgüvenleri tam, Zihni arka planları dolu, Sosyal<br />

networkları güçlü.<br />

‘’Kuzu’’ olarak yetiştirmiyor onları ebeveynleri.<br />

Dolayısıyla büyüyünce ‘’koyun’’ olmuyorlar.<br />

• Hemen sonuç istiyorlar.<br />

• Belirsizliği sevmiyorlar.<br />

• Para ve kariyeri gençlik yıllarında<br />

istiyorlar.<br />

• Duygusal bağları zayıf.<br />

• Analitik düşünemiyorlar.<br />

• Sevmeden saygı duymuyorlar<br />

• Bu kuşağın diğer önemli özellikleri ise<br />

narsist, bireyci ve girişimci olmaları ve pazarlamacılar<br />

için en tehlikelisi, sadakat duygusundan<br />

yoksun olmaları.<br />

Y Kuşağının en belirgin özelliği “Kazanmadan<br />

Harcamak.” Halk arasında yaygın olan “Babam sağ<br />

olsun” deyimiyle hemen hemen aynı manaya geliyor.<br />

Onlar bizim neslimiz. ‘Y Gençliği’’ bangır bangır<br />

geliyor. Ve bize şu hakikati anlamak ve yaşamak<br />

düşüyor. Ya önlerinden hızlıca yürüyeceğiz. Ya da<br />

çekileceğiz.<br />

İSİM NEREDEN GELİYOR?<br />

İngilizce’de ‘neden?’ anlamına gelen ‘why’ kelimesi<br />

Y harfiyle sesteş. Bu kuşak ismini sorgulayıcı tavırlarından<br />

alıyor. Y jenerasyonu hayatın her alanını<br />

irdeliyor, yükümlülükleri eleştiriyor.<br />

ÖZGÜVENLERİ NEREDEN GELİYOR<br />

1980-90 yıllarında ilk ve çoğu zaman da tek çocuğa<br />

sahip olan ve neo-liberal politikalar ve Türkiye’ye<br />

giren çokuluslu şirketlerin cömert maaş politikaları<br />

sayesinde zenginleşen ebeveynler, Y jenerasyonuna<br />

istedikleri her işi yapabilecekleri yönünde güven<br />

pompaladı.<br />

PETER PAN’A BENZİYOR<br />

Hiçbir maddi yükümlülükten kaçınmayan ailelerin<br />

desteğiyle iyi üniversitelerin sevdiği bölümlerinde<br />

okuyan Y jenerasyonu mezuniyetin ardından<br />

aile evlerine döndü ve mutlu olacağı bir işte<br />

çalışma kararıyla acele etmeden sıklıkla geçici,<br />

yarı zamanlı işler ve sürekli değişen alanlarda<br />

stajlarla iş hayatına atıldı. Süre giden bir ergenlik<br />

olarak tasvir edilen bu çalışma temposu yüzünden<br />

hiç büyümeyen Peter Pan’a sıklıkla benzetilen Y<br />

jenerasyonu sadece kariyerini değil evlilik kararını<br />

da erteleyerek kendinden önceki jenerasyonları<br />

şaşırttı.<br />

YÖNETİMİ EN ZOR GRUP<br />

Türkiye’de genellikle 1980-90 arasında doğan bu<br />

nesil yönetimi en zor gruptur. Ancak 2025’te iş<br />

gücünün yüzde 75’ini şekillendirecek bu kuşağa<br />

ilgi nüfusun yarısı 30 yaşın altında olan Türkiye’de<br />

halen çok sınırlı…<br />

MODERN HİPPİLER Mİ?<br />

Y kuşağı 1970’li yılların Amerikan hippilerini<br />

andıran pek çok özelliğe sahip. Tıpkı hippiler gibi<br />

ailelerinin sağladığı öz sermayeyle var oluyor fakat<br />

ailelerinden çok kendileriyle benzer yaşıtlarıyla<br />

sosyalleşiyorlar. Y jenerasyonu tıpkı hippiler gibi<br />

katı hiyerarşilere, dayatma yöntemlere ve liderlik<br />

pozisyonlarına karşı alerjik. Bu kuşak otorite karşıtı.<br />

Kendisine verilen işi iş tanımları çerçevesinde<br />

değil, uygun gördüğü şekilde kendi geliştirdiği<br />

yöntemlerle bitirmeyi tercih ediyor. Trend Group’un<br />

ortaklarından Nurhan Keeler, Y kuşağını “kablosuz<br />

gençlik” olarak özetliyor. 18 yaşından sonra aile ve<br />

diğer baskılardan kurtulmaya çalışan gençler, teknolojinin<br />

de sunduğu nimetlerle kablosuz bir hayat<br />

yaşıyor. Keeler, “Ancak bu aile ya da geleneklerden<br />

kopuk olduklarını göstermez. Aynı anda birçok<br />

şeyi yapıyorlar. Onlar 3’ü bir arada gençliği. Sadece<br />

beyaz ya da kara değil, hem ondan hem bundan<br />

bir hayat sürüyorlar” diyor.<br />

FARK SOSYAL MEDYA<br />

Teknolojik gelişmelerin tavan yaptığı dönemde var<br />

olan bu jenerasyonun, buluşmak için fiziksel alanlara<br />

mahkum olan hippilerden farkı, sosyal medya.<br />

Onlar her an bir araya gelme şansına sahip.<br />

SÜREKLİ ONANMA VE İLGİ TALEBİ<br />

Bu kuşak sürekli onaylanmak ve ilgi istiyor. Bu<br />

isteğinin altında Y jenerasyonunun hayatına<br />

yön verebilecek düşünsel bir çerçeveden yani bir<br />

üst anlatıdan yoksun olması yatıyor. Tam da bu<br />

nedenle güçlü bir üst anlatı ve hedef motivasyon<br />

kaynağına İslami ya da sosyalist geçmişe sahip ailelerde<br />

yetişen bireyler iş hayatında Y jenerasyonu<br />

özellikleri sergilemiyor.<br />

KORKURATAK YÖNETEMEZSİN<br />

Yöneticilerin kendisinden iyi olabileceğine nadiren<br />

inanan yüksek özgüvenli Y jenerasyonu için<br />

korkutma ve zorlama gibi eski yönetsel tekniklerin<br />

de bir karşılığı yok.<br />

Y Kuşağının çalışmak için hiç aceleleri yok. Büyümek<br />

istemiyorlar, çocuksu zevklere sahipler. Bu<br />

zevkler için büyük paralar harcamaya hazırlar.”<br />

Y Kuşağının “olmazsa olmaz” özelliklerinden<br />

birisi, bazı ayırt edici aksesuarlara sahip olmak.<br />

Bunlardan en önemlisi ise cep telefonu. Ancak öyle<br />

sıradan bir cihaz olmayacak. Her şeyden önce çok<br />

pahalı ve çok gösterişli olacak. Yetmedi, kameralı<br />

olacak. Yetmedi, en yeni ve en son model olacak.<br />

Aksi takdirde tüm kariyer, tüm karizma ayaklar<br />

altına alınıverir, “arkadaşlar” arasında alay konusu<br />

oluverir.<br />

Yaşları 12 ile 22 arasındaki Y Kuşağı, özellikle<br />

kazanmadan harcadıkları için, tam bir alışveriş<br />

gurusu olma özelliğine sahip. Bir de marka tutkusu<br />

işin içine eklenince, tüm dünyanın merkezine<br />

kendilerini yerleştiriveriyorlar. Hatta, onların böyle<br />

yetişmesine imkân sağlayan ailelerini dahi bu yönde<br />

etkileyip yönlendirebiliyorlar. Öyle ya, kendileri<br />

en son model ürünleri ve markaları kullanırken,<br />

yine arkadaşları arasında ailesiyle ilgili ileri geri<br />

konuşanlar olur, yerin dibine geçebilirler. İşte bu<br />

yüzden eve alınacak suyun cinsinden cep telefonu<br />

markasına, kullanılacak şampuana, içilecek süte,<br />

alışveriş yapılacak marketin adı ve yoğurdun<br />

ismine, hatta yeni arabanın modeline kadar tüm<br />

seçimlerde onların tercihleri önem kazanıyor.<br />

Diyelim ki Y Kuşağından bir delikanlı bir ürün<br />

alacak. Üstelik marka olacak. Üstelik ailesi de<br />

kendisine yine çok pahalı ve markalı bir ürün<br />

tavsiyesinde bulundu. Gencimiz için böyle bir yönlendirmenin<br />

hiçbir önemi yok. Zira markalı ürünün<br />

tercihi öyle ulu orta olmamalı. İçinde yer aldığı<br />

arkadaş grubunun tercihi ve eğiliminin üzerine<br />

hiçbir güç ve otorite olmamalı.<br />

Araştırmalara göre Y Kuşağı Türkiye nüfusunun<br />

% 22’sini oluşturuyor. Bir yandan bin bir zorlukla<br />

sınıflarını geçebilirlerken, diğer yandan okul biter<br />

bitmez iş hayatına atılıp müdür, hem de üst düzey<br />

idareci olmayı planlıyorlar. Bir yandan özgürlük<br />

peşinde koşup tüm dünyayı gezme hayalleri<br />

kurarlarken, diğer yandan ailelerinden bağımsız bir<br />

hayata atılmaktan kaçıyorlar. Her zaman arkadaş<br />

gruplarıyla birlikte olmaya gayret ediyorlar. Dış<br />

görünüş, ruhî ve manevî değerlerden daha önemli<br />

konuma sahip. Teknolojik yenilikler, kısa sürede<br />

yaşamlarının standardı haline geliyor. “Online”<br />

yaşayan bu kuşak, zamanlarının büyük bölümünü<br />

monitör karşısında geçiriyor.<br />

Teknoloji harikası bilgisayar, bu kuşağın işine ancak<br />

internet bağlantısı olunca yarayabiliyor. İnternet<br />

ise büyük ölçüde çetleşme veya çeteleşme işine yarıyor.<br />

Ayrıca oyunların da bağlayıcılığı var. Daha da<br />

kötüsü, henüz gelişme çağındaki gençler için ahlâk<br />

dışı siteler her an içine yuvarlanılabilecek derin<br />

kuyular özelliğine sahip. Gazeteci Zeki Coşkun’un<br />

ifadesiyle “bütün bir dünyanın kanalizasyonu evin<br />

ve hayatın içine akıyor adeta!”<br />

Y Kuşağı için internetin çok önemli bir yönü daha<br />

var. İnternet üzerinden istediği ürünü kredi kartı<br />

aracılığıyla satın alabiliyor. Nasıl olsa aldıkları<br />

ürünün bedelini kendileri ödemiyor.<br />

Y Kuşağının %87’si geçimini harçlıklarla sağladığı<br />

için çalışmama ve hazırdan geçinme en karakteristik<br />

özellik iken, aile ve çevre baskısıyla bir işe<br />

başlamaları sırasında da birbirine benzer tablolar<br />

sergileniyor. En dikkat çekici özellikleri ise sürekli<br />

konuşmaları ve sürekli kendilerini öne sürmeleri.<br />

İşe başladıkları ilk günün ilk saatlerinden itibaren<br />

çevresinde çok fazla etki uyandırmak gayretine<br />

düşüyorlar. Kendi anne babalarını da sorgulamaya<br />

alışkın oldukları için, iş hayatında birlikte<br />

çalıştıkları insanları rahatlıkla eleştiriyorlar. Bu<br />

yüzden 50 yaşındaki bir çalışana rahatlıkla “bu işi<br />

yap” deme cesaretini gösteriyorlar. Müdürlerinin<br />

profesyonel anlamda gelişmiş olmadıklarından<br />

dem vuruyorlar. Hayatlarındaki hedef ve ideallerini<br />

hep en kısa zamanda gerçekleştirebilecekleri<br />

şeylerden seçerken, diğer yandan emeklilik için<br />

para biriktirmeyi planlıyor.<br />

Y Kuşağının aile ilişkilerinde dikkati çeken en belirgin<br />

özelliklerden birisi, aynı çatı altında birbirlerine<br />

yabancı olmak. Zira bu kuşak bebeklik ve çocukluk<br />

yıllarında, anne babalarının çalışmaları sebebiyle<br />

ya bir yuvaya bırakılmışlar veya bir bakıcıya teslim<br />

edilmişler. Belki de farkında olmadan, daha çok<br />

para kazanma ve gelir elde etme kaygısıyla yaşadıkları<br />

bu yalnızlığın ve itilmişliğin acısını çıkarmak<br />

istercesine, ebeveynlerine hem yakın, hem uzak<br />

konumlarını sürdürüyorlar.<br />

Y Kuşağının asıl ilham kaynağı medya. Medya<br />

araçlarında örnek olarak gösterilen popüler yüzler,<br />

şarkıcılar, film yıldızları, sporcular birer kukla<br />

misali, gençlerin önüne sürülüyor. Reklamlarda,<br />

gençlere tüketim ve gösteriş ağırlıklı bir rol<br />

biçiliyor, sapmadan izleyecekleri yol dikte ediliyor.<br />

“Gençlere özel”, “Özgür ol”, “Farklı ol” gibi telkinler<br />

sesli ve görüntülü reklamlarla zihinlere kazınıyor.<br />

Böylece kısır bir döngü içinde gençler, koyun sürüsü<br />

misali güdülmeye hazır hale getiriliyor. Köleliğin<br />

ve güdülmenin adı “özgürlük” oluyor.<br />

Gençlere yönelik çeşitli ürünleri piyasaya süren bir<br />

firma yetkilisinin şu sözleri acı bir gerçeği açıkça<br />

gözler önüne seriyor:<br />

“Gençleri tanımadan bir marka oluşturulmaz!”<br />

Bu cümlenin açılımı şöyle olsa gerek: Gençlerin<br />

zaaflarını tanımadan, onlara yönelik bir ürün üretilmemeli.<br />

Üretildikten sonra da, o zaaflara yönelik<br />

reklam bombardımanı gerçekleştirilmeli.<br />

Önemli bir telefon şirketi genel müdürü olan<br />

Alessandro Fiorentino, bir gazetede yayınlanan<br />

açıklamasında, Türkiye piyasasına girmeden<br />

önce araştırma yaptırdıklarını; mobil teknolojide<br />

yatırımlar ve pazarlama yöntemleriyle ilgili olarak<br />

gençleri hedef kitle seçtiklerini; modelleri özellikle<br />

oyun ve fotoğraf uygulamalarını destekleyen aksesuarlar<br />

ile üretmeyi tercih ettiklerini söylemişti.<br />

Esaretle gelen özgürlük<br />

Buraya kadar aktardığımız Y Kuşağı çok uç bir<br />

örnek gibi görünebilir. Belki özellikle medya, yazılı<br />

ve görüntülü yayın organlarının ortak marifetiyle<br />

ortaya çıkan genç nesil, az veya çok oranda bu<br />

özellikleri taşıyor. En azından iç dünyalarında bu<br />

özellikleri, istek ve arayışları taşıyorlar.<br />

Gelir seviyesi ve sosyal statüsü ne olursa olsun,<br />

lise, hatta ortaokul seviyesinden itibaren, gençler<br />

arasında bu yönde gruplaşmalar alabildiğine<br />

yaygınlaşıyor. Yine daha üst gruptan veya medyatik<br />

simalardan birisini taklit eden ve arkadaşları<br />

arasında el üstünde tutulan bir gencin giyimi-kuşamı,<br />

jöleli saçları, hattâ kulağına deldirip küpe<br />

takması örnek alınabiliyor. Böyle bir gruba girip<br />

de kendisini kabul ettirmek ve onlardan saygınlık<br />

görebilmek için, normal şartlarda yapılmayacak<br />

şeyler normalleşebiliyor, daha da ilerisi kaçınılmaz<br />

zorunluluk olarak görülebiliyor. Aile muhiti tamamen<br />

karşı gelse de.<br />

İspatı mı? Büyük şehirlerde sıradanlaşan sayısız<br />

örnekler artık Anadolu’nun bütün illerinde, ilçelerinde,<br />

hattâ köylerinde görülebiliyor. Örneğin bir<br />

belediye otobüsüne elinde tuttuğu darmadağın<br />

kitap ve defterleri, dağınık okul kıyafetiyle giren<br />

bir lise öğrencisi kısa sürede ilgi odağı olabiliyor.<br />

Kulaklığındaki müzikle tüm yolculara âdeta konser<br />

dinletiyor. Yolda, caddede, parkta, bahçede “özgürlüğünü”<br />

herkese duyurma çabasıyla, saç şekliyle,<br />

düşük pantolonuyla, ipi yerde sürünen abartılı<br />

ayakkabılarıyla ikili, üçlü veya daha fazla gruplar<br />

halinde gezen, dışarıdan sanki birbirlerinin ikizi,<br />

üçüzü veya dördüzüymüş gibi görünen gençler<br />

artık sıradanlaştı.<br />

Aynı üniformayı, aynı takıları, aynı yürüyüşü, aynı<br />

saç veya sakal şeklini, aynı el-kol hareketlerini, aynı<br />

konuşma ve hattâ aynı kahkaha tarzını benimseyen,<br />

bütün bunları özgürleşmenin sembolü olarak<br />

benimseyen gençlerimiz…<br />

“Triplere girmek”ten “Oha falan olma”ya, “Ayar<br />

olmak”tan “Ayar verme”ye, “Dumur”a kadar onlarca,<br />

yüzlerce kavramla özel bir dil kullanan, yayvan<br />

yayvan konuşan gençlerimiz…<br />

Özgürlüğünü esaretle, eline geçirdiği metal<br />

kelepçelerle, ayağına taktığı marka prangalarla,<br />

başlarına taktıkları sembol keplerle, sırtına geçirdiği<br />

tek tip “marka” giysilerle sergileme çabasında<br />

olan gençlerimiz…<br />

Y Kuşağı ve toplumdaki olumsuz yansımaları<br />

sadece bunlardan ibaret değil. Dar gelirli ve işsiz<br />

kesimlerde yetişen gençler, toplumsal kargaşalardan<br />

nemalanan kesimler için bulunmaz Hint<br />

kumaşı olarak görülüyor. Menhus emellerini en<br />

kısa zamanda ve en etkili şekilde uygulamaya<br />

koyuyorlar.<br />

Bir yandan sosyal katmanlar arasında meydana<br />

gelen uçurumlar, diğer yandan gençlik döneminin<br />

belirgin özelikleri gençleri pimi çekilmiş birer el<br />

bombası haline getiriveriyor.<br />

Özellikle büyük şehirlerde sokak ve mahallelerde<br />

yetişen bu tip gençler kötü arkadaş örnekleriyle<br />

suça yöneliyorlar. Sigara, alkol, kumar, uyuşturucu<br />

madde alışkanlıkları, gayr-ı ahlâkî ve insanî ilişkiler<br />

içine girme, gençleri adım adım çeşitli suçlara<br />

sürüklüyor. Bu duygular içinde gayesiz, güvensiz<br />

ve başıboş bir yaşam sürdüren gençler, etrafında<br />

onu bekleyen tuzaklardan habersiz bir şekilde<br />

yaşamaya devam ediyor.<br />

NASIL YÖNETİLİRLER?<br />

Araştırmada yüksek özgüvenli ve lider tanımaya<br />

isteksiz bu neslin tam performansından faydalanmak<br />

isteyen şirketlere öneriler bulunuyor…<br />

Y kuşağına mensup çalışandan performans almak<br />

için ona kendini “eşitler arasında birinci olarak<br />

hissettirmek” gerektiğini belirten uzmanların bu<br />

önerisi, politik liderlik için de kayda değer bir uyarı:<br />

“Şirket 20’li yaşlardaki çalışanları üstünde güçlü bir<br />

otorite kurmak yerine grubun liderliğini üstü örtük<br />

şekilde üstleniyor hissetmesi gerekiyor. Takdir etme<br />

ve beğenerek yönlendirme bu nesil üzerindeki en<br />

etkili yönetim aracı.”<br />

Nar(ateş) topu gibi bir gençliğimiz oldu. Allah analı<br />

babalı, devletli büyütsün…<br />

60 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 61

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!