Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Deniz</strong> <strong>Yıldızı</strong><br />
BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2015<br />
Başarı içinizde…<br />
Başarıyı dışarıda aramayın!<br />
http://bahricelen.meb.k12.tr/
HASRET Ofset<br />
Sürekli Form Matbaacılık<br />
Etlerimiz Kendi Yerli<br />
Besimiz Olup,<br />
İslami Şartlara Uygun<br />
Kesilmektedir<br />
Sefer ÇEVİK<br />
DEFNE ET MARKET<br />
& OCAK BAŞI<br />
}<br />
Gsm:0 532 173 01 24 – 0 506 753 63 38<br />
Tüm Ev ve İş Yerlerine Servis Yapılır.<br />
Dr. İhsan Göknel Mah. 2001 Sk. OSMANİYE<br />
• Adana<br />
• Kuşbaşı<br />
• Ciyer<br />
• Biftek<br />
• Pirzola<br />
• Tavuk şiş<br />
Cvs Cam Baskül<br />
2<br />
¨ 19.90<br />
Arzum Epilasyon<br />
Benim<br />
¨ 49.90<br />
3<br />
Çarşım<br />
Yetişen<br />
Alıyor<br />
¨ 7.95 ¨ 19.75<br />
Silgeç Süper Mop<br />
¨ 25.75<br />
Çok Taşlı Saat<br />
Fırsatları Yakalayın<br />
Tek Kişilik<br />
Polar Battaniye<br />
Mutfak Robotu<br />
Şok<br />
Fiyat<br />
2<br />
Sinbo Saç Maşası Ahşap<br />
Eskitme<br />
Saat<br />
¨ 14.95<br />
SON GÜN<br />
10 MART 2014<br />
37Yıllık Tecrübe<br />
2<br />
¨ 15.95<br />
Yeni<br />
ürün<br />
Cvs<br />
Ketıl<br />
Porselen Sıvı Sabunluk Seti<br />
¨ 9.90<br />
Üstün Lüx Dolap<br />
¨ 15.75<br />
¨ 109.00<br />
70x120 Metal Ayaklı Plastik Masa<br />
¨ 59.90<br />
¨ 49.90<br />
3 Katlı Metal Köşelik<br />
¨ 15.75<br />
Metal 2 Katlı Tabaklık<br />
¨ 25.75<br />
Fiyatlarımıza KDV dahildir/Kampanyamız stoklarla sınırlıdır/grafi ve baskı hatalarından firmamız sorumlu değildir<br />
Kağıda Renk vermeye gönül verdik.
Bahri Çelen Ailesi olarak<br />
Biz birbirimize ve kendimize güveniriz.<br />
Biz faklıyız…<br />
Yetenekli, enerjik, coşkulu ve üretkeniz.<br />
Hidayet Cem AKILLI<br />
Okul Müdürü<br />
VİZYONUMUZ<br />
Eğitimde bir adım önde olmak ve geleceğe yön veren bireyler yetiştirmektir.<br />
MİSYONUMUZ<br />
Tüm paydaşlarımızın mutlu ve huzurlu olduğu, her bireyin kendini gerçekleştirmesine ortam<br />
hazırlayan, bir okuluz.<br />
Bahri Çelen Anadolu Lisesi<br />
olarak ‘’tüm paydaşlarımızın<br />
mutlu ve huzurlu<br />
olduğu ve her bireyin kendini<br />
gerçekleştirmesine ortam hazırlayan<br />
bir okul olmak ‘’misyonu<br />
ile’’ geleceğe yön veren<br />
bireyler yetiştirmek ‘’vizyonumuza<br />
emin adımlarla ilerliyoruz.<br />
Okulumuza katılan her bir<br />
öğrencimizin geleceğe dönük<br />
hedeflerinin olması ve yaşam<br />
boyu mutlu ve başarılı olması<br />
için diyoruz ki ‘her bir öğrenci<br />
tektir ve bizim için vazgeçilmezdir.’’Her<br />
şey, kişini bakış<br />
açısına bağlı ve kişinin önündeki<br />
en büyük engel kendisidir.<br />
Evet, sevgili öğrenciler eğer hayal<br />
edebilirseniz yapabilirsiniz.<br />
Bu konu ile ilgili küçük bir hikâye<br />
paylaşmak istiyorum.<br />
‘’Orta ikideyken, büyüdüğü<br />
zaman ne olmak ve yapmak<br />
istediği konusunda bir kompozisyon<br />
yazmasını istedi hocası.<br />
Çocuk bütün gece oturup günün<br />
birinde at çiftliğine sahip<br />
olmayı hedeflediğini anlatan<br />
yedi sayfalık bir kompozisyon<br />
yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla<br />
anlattı. Hatta hayalindeki<br />
200 dönümlük çiftliğin<br />
krokisini de çizdi. Binaların,<br />
ahırların ve koşu yollarının<br />
yerlerini gösterdi. Krokiye,<br />
200 dönümlük arazinin üzerine<br />
oturacak 1000 metrekarelik<br />
evin ayrıntılı planını da ekledi.<br />
Ertesi gün hocasına sunduğu<br />
7 sayfalık ödev, tam kalbinin<br />
sesiydi. İki gün sonra ödevi<br />
geri aldı. Kâğıdın üzerinde kırmızı<br />
kalemle yazılmış kocaman<br />
bir “Sıfır” ve “Dersten sonra<br />
beni gör” uyarısı vardı.<br />
- Neden “Sıfır” aldım’ diye merakla<br />
sordu hocasına, çocuk.<br />
- Bu senin yaşında bir çocuk<br />
için gerçekçi olmayan bir hayal<br />
dedi, hocası.- Paran yok.<br />
Gezginci bir aileden geliyorsun.<br />
Kaynağınız yok. At çiftliği<br />
kurmak büyük para gerektirir.<br />
Önce araziyi satın alman lazım.<br />
Damızlık hayvanlar da alman<br />
gerekiyor. Bunu başarman imkânsız<br />
ve ekledi: - Eğer ödevini<br />
gerçekçi hedefler belirledikten<br />
sonra yeniden yazarsan, o zaman<br />
notunu yeniden gözden<br />
geçiririm.<br />
Çocuk evine döndü ve uzun<br />
uzun düşündü. Babasına danıştı.-<br />
Oğlum, dedi babası.<br />
Bu konuda kararını kendin vermelisin.<br />
Bu senin hayatın için<br />
oldukça önemli bir seçim!<br />
Çocuk bir hafta kadar düşündükten<br />
sonra ödevini hiçbir<br />
değişiklik yapmadan geri götürdü<br />
hocasına…<br />
-Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin<br />
dedi.<br />
- Ben de hayallerimi... O, orta<br />
2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük<br />
arazi üzerindeki 1000<br />
metrekarelik evinde oturuyor.<br />
Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin<br />
üzerinde çerçevelenmiş<br />
olarak asılı.’’<br />
Evet, sevgili gençler hayallerinizden<br />
vazgeçmeyin, gayretle<br />
ona doğru ilerleyin.<br />
Bir gün, kumsalda sabahın<br />
ilk ışıklarıyla yürüyüşe çıkan<br />
bir adam kıyıya vuran denizyıldızlarını<br />
tek tek denize doğru<br />
fırlatır. Oradan geçen balıkçı<br />
ne yapıyorsun, birazdan güneş<br />
tamamen yükselecek ve kıyı<br />
boyu denizyıldızlarıyla dolu, Ne<br />
fark eder ki! der. Adam, tekrar<br />
yere eğilir bir denizyıldızını alır<br />
ve denize doğru fırlatır. “İşte<br />
bunun için fark etti.” der.<br />
Sevgili gençler her bir denizyıldızı<br />
bizim için önemlidir.<br />
Sizlere inanıyor ve güveniyoruz.<br />
İLKELERİMİZ<br />
Her bir insan tektir ve bizim için vazgeçilmezdir. Okulumuz öğrencilerimizi hayata hazırlayan yer<br />
değil, hayatın kendisidir. Amacımız özgür ve bilimsel düşünebilen, katılımcı ,demokratik kişiliğe<br />
sahip bireyler yetiştirmektir.<br />
DEĞERLERİMİZ<br />
1994’ten beri eğitim öğretim hizmeti veren Bahri Çelen Anadolu Lisesi, köklü bir geçmişe sahip<br />
olması nedeni ile sağlam bir kurum kültürüne sahiptir. Amacımız ; gücünü ilimden alan, kendine<br />
güvenen, farklı görüşlere saygılı,moral değerleri yüksek, yüzü geleceğe dönük bireyler yetiştirmek<br />
tir. Bu amaca ulaşmak için ana değerlerimiz;<br />
İNSAN, SEVGİ VE SAYGI,EMPATİ, GÜVEN VE ÖZVERİ, TAKIM ÇALIŞMASI, ADALET VE DEMOKRA<br />
Sİ,SÜREKLİ GELİŞİM<br />
İnanıyoruz ki… Biz birbirimize ve kendimize güveniriz. Biz farklıyız…<br />
Yetenekli, enerjik, coşkulu ve üretkeniz.<br />
Müdür Yardımcısı<br />
Rehber Öğretmenimiz<br />
Edebiyat Öğretmenlerimiz<br />
Matematik Öğretmenlerimiz<br />
İngilizce Öğretmenlerimiz<br />
Tarih Öğretmenlerimiz<br />
Coğrafya Öğretmenimiz<br />
BiyolojiÖğretmenlerimiz<br />
Kimya Öğretmenimiz<br />
Beden Eğitimi Öğret.<br />
Görsel Sanatlar Öğret.<br />
Felsefe Öğretmenimiz<br />
Fizik Öğretmenimiz<br />
Almanca Öğretmenimiz<br />
Din kült. ve Ah.Bil. Öğret.<br />
: Mehmet KARATOSUN<br />
: Tuğçe Damla ÇIRAK<br />
: Serhan ALİBEKİROĞLU, Ümit ERYÜREKLİ, U.Handan SÖKMEN, Ömer ERGEN<br />
: Alptekin KALYONCU, Mustafa TORUN, Battal YILDIRIM, Mehmet BELEN<br />
: Funda ÖZSOY, Nurgül KUNT, Doğan AKYOL<br />
: Meltem TÜRKMENER, Hikmet BALTACI<br />
: Mustafa KAHRAMAN<br />
: Habibe GÖKTEKİN, Mustafa AŞLAMACI<br />
: Şerife ACEMBEKİROĞLU<br />
: Süleyman ÖZKAN<br />
: Ferhat AŞKIN<br />
: Nihal İSPİR<br />
: Sait KAYGUSUZ<br />
: Kandil KARGAOĞLU<br />
: Kezban ÇETİNER<br />
Adres:Hürriyet Mah. Anadolu Cad. No:1 31960 ERZİN/HATAY<br />
Tel: 0 326 681 3355-Fax:681 7397<br />
e- posta:317511@meb.k12.tr<br />
web: http://bahricelen.meb.k12.tr<br />
4 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 5
içindekiler<br />
Erzin İlçe Kaymakamımız<br />
Hasan Yaman İle<br />
Söyleşi<br />
07<br />
YGS’de Türkiye<br />
Geneli Büyük<br />
Başarı<br />
19<br />
OKUL AİLE<br />
BİRLİĞİ BAŞKANI<br />
48<br />
09<br />
CEMİL MERİÇ<br />
İmtiyaz Sahibi<br />
Erzin Bahri Çelen Anadolu Lisesi<br />
Adına Okul Müdürü Hidayet Cem AKILLI<br />
Editör<br />
Hidayet Cem AKILLI<br />
08<br />
İlçe Milli Eğitim<br />
Müdürü<br />
Erdoğan Asarkaya<br />
ile söyleşi<br />
HABİB-İ NECCAR<br />
CAMİİ<br />
56<br />
BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ<br />
MAYIS 2015 / SAYI 1<br />
Dergi Komisyonu<br />
Tunahan KAHRAMAN<br />
Hande Beyza YILDIRIM<br />
Şeyda YILDIRIM<br />
Esra BÖRKLÜ<br />
Aylin HERGÜNER<br />
Ayşe Şule YILMAZ<br />
Pınar Nur GÜVEN<br />
VİZYONUMUZ<br />
MİSYONUMUZ<br />
DEĞERLERİMİZ<br />
05<br />
OSMANLI DEVLE-<br />
TİNİN KURULUŞ<br />
EFSANESİ<br />
11<br />
52<br />
EVRENDE YOLCULUK<br />
30<br />
Müslüman ve Türk<br />
olan büyük bilginler<br />
ve kısaca hayatları<br />
55<br />
FELSEFE<br />
Dizgi & Baskı :Hasret Ofset<br />
İstiklal Mah. Güneysu Cad. 8 Sk. No: 5<br />
OSMANİYE<br />
TEL: 0328 814 78 79 - 812 40 83<br />
Erzin İlçe Kaymakamımız<br />
Hasan Yaman İle Söyleşi<br />
• Öncelikle kendinizden bahseder<br />
misiniz? Hasan Yaman<br />
kimdir?<br />
İsmim Hasan Yaman, 1975 Kırıkkale<br />
doğumluyum. Ankara<br />
üniversitesi siyasal bilimler fakültesi<br />
kamu yönetimi mezunuyum.<br />
İlk görev yerim Afyonun<br />
Bayat ilçesi daha sonra Artvin<br />
Şavşat, Şanlıurfa Harran, Zonguldak<br />
Çaycuma, oradan Hatay<br />
Erzin’de göreve başladım. İki<br />
tane kız çocuğu sahibiyim.<br />
• Erzin’e yeni geldiniz Erzin’i<br />
nasıl buldunuz?<br />
Erzin’e geleli 6 ay oldu Eylül<br />
ayı içerisinde göreve başladım.<br />
Tabi Erzin bölgenin ciddi<br />
bir narenciye üreticisi toplam<br />
ihracatın yaklaşık %17 si Erzinde<br />
yapılıyor. Erzin, tarım<br />
ağırlıklı Amonosların eteğinde<br />
Doğu Akdeniz’e kıyısı olan şirin<br />
bir ilçe. Burada görev yapmış<br />
olmaktan memnunum. Erzin<br />
Adana ,Osmaniye, Mersin , İskenderun<br />
gibi turizm, ekonomi<br />
ve ticaret merkezlerine oldukça<br />
yakın bir kavşak noktası.<br />
Aynı zamanda Hatay’a girişin<br />
ilk ilçesidir. Erzin’e ile ilgili düşüncelerim<br />
gayet iyi.<br />
• Günümüzdeki Eğitim Sistemi<br />
hakkın da ne düşünüyorsunuz?<br />
Eğitim gereği çeşitli okulları<br />
ziyaret ediyoruz. Bu konuda ki<br />
fikirlerimizi onlarla da paylaşıyoruz.<br />
Her şeyden önce şimdi<br />
ki çocuklar teknolojiyi çok iyi<br />
kullanıyorlar. Öğrencilik yıllarımızla<br />
mukayese edince çok<br />
daha fazla kullanılıyor. Bilgisayar<br />
da internet de ayrıca spor<br />
faaliyetleri çok farklı. Bizim<br />
zamanımız da futbol gibi spor<br />
faaliyetleri yürürken şimdi birçok<br />
spor dalın da faaliyet yürütülüyor.<br />
İnsanlarımız ve öğrencilerimiz<br />
çok kabiliyetli, bu<br />
kabiliyet ve yetenekleri ortaya<br />
çıkarmak ve geleceğe yönlendirmek<br />
için eğitimcilerimize<br />
büyük görev düşüyor. Değişen<br />
dünyada eğitim anlayışı da<br />
hızla değişiyor. Bu değişimden<br />
ülkemiz de kayıtsız kalamaz.<br />
Çağın gerektirdiği eğitim sistemi<br />
ve anlayışını toplumla bütünleştirmek<br />
zorundayız. Eğitim<br />
yapı ve sisteminde çağın<br />
gerektirdiği yenilikler olabilir.<br />
Önemli olan sistemin tüm eğitim<br />
paydaşları ile beraber uygulama<br />
gayretidir.<br />
Biraz sınav odaklı<br />
bir sistemimiz olsa<br />
da her zaman sistemli<br />
çalışanın kazanacağını<br />
düşünüyorum.<br />
• Fatih projesi hakkında<br />
ne düşünüyorsunuz?<br />
Teknoloji ile öğreniciyi buluşturuyoruz.<br />
Bu çok önemli özellikle<br />
bilgiye erişim konusun da<br />
yani bu proje kapsamıyla ilk<br />
defa bilgisayarla internetle tanışan<br />
öğrencilerimiz oluyor. Bu<br />
çok güzel imkân sağlıyor.<br />
• Hasan Yaman kaymakam olmasaydı<br />
ne olurdu?<br />
Yani benim tarih bilimine ilişkin<br />
ciddi bir alakam var. Herhalde<br />
tarih öğretmeni olmayı<br />
isterdim.<br />
• Bize birazcık eğitim hayatınızdan<br />
bahseder misiniz?<br />
İlkokul, ortaokul ve liseyi memleketim<br />
olan Kırıkkale de okudum.<br />
Biraz önce de bahsettiğim<br />
gibi üniversiteyi Siyasal<br />
Bilgiler Fakültesi Ankara’da<br />
okudum aynı zamanda yüksek<br />
lisans da yapıyorum. Okuduğum<br />
üniversitede bizim öğrencilik<br />
yıllarımızda belirttiğim<br />
gibi bilgisayar ve interneti çok<br />
fazla kullanamıyorduk, kısıtlıydı<br />
ve hatta yok gibiydi. Dersliklerimiz<br />
çok fazlaydı ve 50 – 60<br />
kişilikti ve bazı branşlarda öğretmen<br />
eksikliğimiz oldu tabii.<br />
Bunun burukluğunu da yaşadık.<br />
Şimdi gördüğüm kadarıyla<br />
bunların çoğu giderilmiş görünüyor.<br />
• Bahri çelen Anadolu Lisesi<br />
hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />
Okulunuzu ziyaret ettim. Öğrencilerin<br />
gayet başarılı buluyorum.<br />
Öğretmenleriniz, idaremiz<br />
başarılılar. Yanılmıyorsam<br />
Bahri ÇELEN bir hayırsever.<br />
Okul bahçesi gayet iyi ve spor<br />
faaliyetlerine gayet uygun.<br />
MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 7
-Erdoğan ASARKAYA kimdir ?<br />
1971 Osmaniye Kadirli’de doğdum.<br />
İlk, orta ve lise öğrenimimi<br />
Kadirli’de tamamladım. Van<br />
100. Yıl Üni. Eğitim Fakültesi<br />
sınıf öğretmenliği 1993 mezunuyum.<br />
Aynı yıl Erzurum<br />
Karaçoban ilçesinde göreve<br />
başlayıp; daha sonra Osmaniye<br />
Bahçe ilçesinde merkezde Okul<br />
Müdürü olarak çalıştım. Evli 4<br />
erkek 2 kız çocuğu sahibiyim.<br />
İlçe Milli Eğitim<br />
Müdürümüz<br />
Erdoğan<br />
Asarkaya<br />
-Günümüzde ki eğitim sistemini<br />
nasıl buluyorsunuz?<br />
Eğitimdeki hedefimiz her zaman<br />
daha yükseğe ulaşmaktır.<br />
Muhakkak değişimler olacak<br />
yani dünya değiştikçe eğitim<br />
sistemi değişecek. Her sistemin<br />
mutlaka bir artısı birde<br />
eksisi olacaktır.. Amacımız<br />
artısı fazla olan eksi az olan<br />
şeyi yakalamaktır. İstediğimiz,<br />
çalışanın kazandığı bir sistem<br />
olması. Ama şunu da unutmamak<br />
gerek ki feda edilecek insanımızın<br />
olmadığı bir sistem<br />
olması gerek. Yani kaybedeni<br />
olmayan bir sistem. Bu da öğrencilerimizin<br />
ilgi, kabiliyet ve<br />
performanslarına göre ilkokuldan<br />
başlayıp orta öğretime<br />
kadar iyi yönlendirilmesi gerekiyor.<br />
-Fatih projesi hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />
Fatih Projesi, dünyada eğitim<br />
alanında devrim niteliğinde.<br />
Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde<br />
bu sistem yok. Özellikle<br />
EBA(Eğitim Bilişim Ağı ) ile<br />
desteklenmiş olması çok iyi.<br />
Türkiye’de ve dünyadaki eğitim<br />
içeriklerine öğretmen ve<br />
öğrencilerin erişiyor olması ve<br />
aynı zamanda bu ağ ile karşılıklı<br />
eğitim içeriklerinin paylaşılması<br />
sınıf içerisinde küresel<br />
anlamda bir beyin fırtınası<br />
oluşturma imkanı sunuyor.Yalnız<br />
nasıl ki altının kıymetini<br />
kuyumcu bildiği gibi, bir nimet<br />
kullanıyorsak kıymetini bilmeliyiz.<br />
Temennimiz teknolojinin<br />
bu güzel yanlarının insanlarının<br />
yararlı bir şekilde kullanması.<br />
Bu da bizlere ait. Herkesle<br />
el ele verip eksiklerimiz<br />
varsa tamamlayacağız. Şunu<br />
kabul etmek gerekli ki fatih<br />
projesi büyük bir devrimdir.<br />
-Bahri Çelen Anadolu Lisesini<br />
ile Söyleşi<br />
nasıl buluyorsunuz?<br />
Bahri Çelen Anadolu Lisesini<br />
başarılı buluyorum. Tabii güzellik<br />
de sınır yoktur. Fiziki anlamda<br />
problemimiz yok. 2015<br />
YGS de iki öğrencimiz Türkiye<br />
genelinde ilk 20.000’in içne<br />
girmiş olması ve birçok fen lisesini<br />
geride bırakmış olması<br />
örnek bir başarı. Öğrencilerimiz<br />
iyi bundan sonra ki süreçte<br />
daha başarılı olması ve kalıcı<br />
ve sürdürülebilir birbaşarı için<br />
çalışmalar devam etmeli.. Madem<br />
her şeyimiz var, imkânlarımızda<br />
çok iyiyse bunu en iyi<br />
şekilde kullanıp daha güzele<br />
birlikte ulaşmak, öğrencilerimizin<br />
mutlu olduğu, öğretmenlerimizin<br />
mutlu olduğu bir okul.<br />
Bahri Çelen, her türlü imkana<br />
sahipse gerisi bize kalıyor. Çalışacağız<br />
ve başaracağız.<br />
-Erdoğan Asarkaya Milli Eğitim<br />
Müdürü olmasaydı hangi mesleği<br />
yapıyor olurdu?<br />
Bunu daha önce hiç düşünmedim.<br />
Hep kendimi öğretmen<br />
olarak düşündüm. Ama herhalde<br />
eğitim üzerine serbest<br />
çalışırdım. Çünkü insanları seviyorum<br />
ve onlara yarınları için<br />
güzel bir hizmet sunardım.<br />
-Öğrencilerinize son olarak ne<br />
söylemek sterdiniz?<br />
Yarının garantisi olan Sevgili<br />
Gençler, sizlerin bilgili kültürlü<br />
ve donanımlı olmanızın yanı<br />
sıra vatanını milletini seven<br />
inançlı bireyler olarak yetişmeniz<br />
umudumuzu ve güvenimizi<br />
tazeleyecektir. Bu inanç<br />
ve azimle çalışarak, geleceğe<br />
yön veren bir ülkenin evlatları<br />
olmanızı umuyoruz.<br />
OKUL AİLE BİRLİĞİ<br />
BAŞKANI<br />
Okul-Aile Birliği, Milli Eğitim<br />
Bakanlığına bağlı<br />
okullarda, okul ile aile<br />
arasında bütünleşmeyi gerçekleştirmek,<br />
veli ve öğretmenler<br />
arasında işbirliği sağlamak<br />
amacı ile kurulmuş bir birliktir.<br />
Bütün modern toplumlarda olduğu<br />
gibi, toplumumuzda da;<br />
okul ile ailenin işbirliği beraberinde<br />
büyük başarılar getirmiştir.<br />
Okul ile ailenin işbirliğinin<br />
sağlanarak geleceğimizin<br />
teminatı olan çocuklarımızın;<br />
Atatürk İlke ve İnkılâplarına ve<br />
Anayasamızın başlangıcında<br />
ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine<br />
bağlı, Türk Milletinin<br />
milli, ahlaki ve insani, manevi,<br />
kültürel değerlerini benimseyen,<br />
daima yüceltmeye çalışan;<br />
insan haklarına ve Anayasanın<br />
başlangıcındaki temel ilkelere<br />
dayanan milli, demokratik,<br />
Bacon’unda<br />
dediği gibi<br />
“Okumak, bir insanı<br />
doldurur; konuşmak,<br />
hazırlar; yazmak ise<br />
olgunlaştırır.”<br />
Okumak tıpkı bir pusula<br />
gibi bizlere yol<br />
gösterir.<br />
laik, sosyal bir hukuk devleti<br />
olan Türkiye Cumhuriyetine<br />
karşı görev ve sorumluluklarını<br />
bilen ve bunları davranış haline<br />
getirmiş yurttaşlar olarak<br />
yetişmelerini sağlamaktır.<br />
Öğrencilerin eğitiminde ve gelişiminde<br />
ailenin önemi büyük<br />
rol oynar. Ailenin katılımı öğrencinin<br />
gelişimi ve öğrenimi<br />
bakımından önemlidir. Bir ailede<br />
ki kitap okuma alışkanlığı o<br />
ailenin tüm bireylerini olumlu<br />
yönde etkiler. Okumak demek<br />
genel kültürün artması, farklı<br />
konularda bilgi sahibi olmak,<br />
bir düşünce üzerinde yorum<br />
yapabilme kabiliyetini artırmak<br />
demektir. Önemli olan<br />
bunun değerini bilmektir. Bacon’unda<br />
dediği gibi “Okumak<br />
bir insanı doldurur konuşmak<br />
hazırlar yazmak ise olgunlaştırır.”<br />
Okumak tıpkı bir pusula<br />
gibi bizlere yol gösterir.<br />
Çocuklarımızın geleceğinin<br />
şekillenmesinde büyük rol oynayan<br />
aileler öğretmenler ve<br />
kitaplar daima başucumuzda<br />
olacaktır.<br />
ERKAN ÖKTEM<br />
OKUL AİLE BİRLİĞİ BAŞKANI<br />
8 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 9
Merhabanın<br />
Osmanlı Devletinin Kuruluş Efsanesi<br />
Osman Bey’in Rüyası<br />
ŞEYH EDEBALİ’NİN OSMAN BEYE NASİHATI<br />
Hiç düşündünüz mü<br />
Anlamı<br />
Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı-din<br />
bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayınpederi ve<br />
ya da bilen var mı Osman Bey bir<br />
içinizde ‘’Merhaba’’<br />
ne anlama geliyor diye’ Çok ilginç<br />
bali’nin evinde<br />
ratorluk olacak Osmanlı Devleti’nin fikir babasıdır.<br />
gün Şeyh Ede-<br />
hocası, Orhan Gazi’nin dedesi bir anlamda da sonradan impa-<br />
misafir olmuştu. Gece,<br />
bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı varmış<br />
meğer.’’Merhaba’’ aslında farsça kökenli<br />
vakit hayli ilerleyince<br />
ŞEYH EDEBALİ’NİN OSMAN BEYE NASİHATI<br />
istirahat etmek üzere<br />
odasına çekilmişti.<br />
Oğul,<br />
olup ‘’Benden size zarar gelmez’’ anlama geliyormuş.<br />
Fakat yatmak üzereyken<br />
rafta gözüne ilişen<br />
İnsanlar vardır, şafakta doğar, gün batarken ölürler!<br />
Çok hoş değil mi’<br />
Kuran-ı Kerim’e saygısından<br />
dolayı yatamadı. Uyuyamadı. Kuran’ı İki paralık güneşe aldanıp sonrada karda, ayazda kavrulup<br />
Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir!<br />
Bunu öğrendikten sonra karşımdaki insana merhaba demek daha<br />
bir anlamlı! Şu an bu konuyu okuyan herkese<br />
alıp okumaya başladı.<br />
gitme<br />
O gece sabaha kadar Kuran okudu. Tam 6 Güçlüsün akıllısın söz sahibisin!<br />
saat. Hikmet-i İlahi, Osman Gazi Han’ın Kuran’a<br />
olan bu saygısından dolayı her okuduğu Nerede nasıl kullanacağını bilmezsen,<br />
Ama;<br />
saate 1 asır lütuf edilmiş, hanedanı 6 asır hükümdar<br />
olmuştur 7 cihana.<br />
Sabah rüzgârında savrulup gidersin.<br />
MUTLULUK DEYİNCE…<br />
Vakit sabah ezanına yaklaşmışken, yorgunluk<br />
ve uyku da bir hayli bastırmışken, Kuran Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın.<br />
Öfken ve benliğin bir olup aklını yener!<br />
Sait Kaygusuz : Ailem ve keçilerim en büyük mutluluğum .<br />
Süleyman Özkan : Beklenti ve hayallerimi karşılayan her şeydir.<br />
elinde, yaslandığı yerde, tatlı bir uykuya daldı<br />
Sultan Osman Han.<br />
Azminden dönme!<br />
Tuğçe Damla Dönen : Ailem.<br />
Uyurken bir rüya gördü. Rüyasında kendisi Çıktığın yolu taşıyacağın yükü iyi bil!<br />
Serhan Alibekiroğlu : Su içmek.<br />
Şeyh Edebali’nin yanında yatıyordu. Edebali’nin<br />
göğsünden bir hilal doğdu. Hilal biraz Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma!<br />
Her işin gereğini vaktinde yap.<br />
Mehmet karatosun : İnsanların mutluluğunu tanımlarken dayandıkları noktaları zamanla<br />
kaybettiklerinde olan mutsuzluklar beni çok üzer.<br />
yükseldikten sonra büyüdü, büyüdü ve dolunay<br />
haline gelince kendisinin göğsüne girdi. Sözünü unutma! Sözü söz olsun diye söyleme!<br />
Gördün söyleme, bildin bilme<br />
Mustafa Haşlamacı : Ailem.<br />
Daha sonra göğsünden bir ağaç bitip büyümeye,<br />
yükselmeye başladı. Bir çınar ağacıydı<br />
Hidayet Cem Akıllı : Özgürlük.<br />
Ananı, atanı say bereket büyüklerle beraberdir!<br />
Tunahan Kahraman : Sağlıklı olmak.<br />
bu. Büyüdükçe yeşerdi, güzelleşti. Dallarının Sevildiğin yere sık gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibar olmaz.<br />
gölgesiyle bütün dünyayı kapladı, dünyanın<br />
Elif Kaya<br />
: Neşe, Huzur<br />
her tarafından insanlar grup grup gelip bu Üç kişiye acı;<br />
Tuba Hoplamaz : Çocuklarım.<br />
çınarın gölgesine giriyorlardı, çok mutlu ve<br />
Sabriye Bayraktaroğlu : Çocuklarımın geleceği.<br />
neşeliydiler.<br />
Cahiller arasında alime,<br />
Şeyda Yıldırım<br />
: Ben gerisi yalan.<br />
Ulu çınarın gölgesinde dağlar, dağların dibinde<br />
pınarlar gördü. Ağacın yanında ise dört Hatırlı iken itibarını kaybedene!<br />
Zenginken fakir düşene,<br />
Ayşe Şule Yılmaz : Babamın maaş günü.<br />
sıra dağlar gördü ki bunlar Kafkas, Atlas, Toros<br />
ve Balkanlardı. Ağacın köklerinden Dicle,<br />
Hande Yıldırım : Her ayın 6’ sı babam maaş alıyorda ve oruç tutarken ezanın okunması.<br />
Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette<br />
değildir.<br />
Aylin Hergüner : Çikolata<br />
Fırat, Nil ve Tuna çıkıyordu. Bu nehirde koca<br />
koca gemiler yüzüyordu. Tarlalar ekin doluydu.<br />
Ağaçlar meyve dolu. Dağların tepeleri Düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen<br />
Ululanma, düşmanını hor görme!<br />
Esra Börklü<br />
: Huzur ve Özgürlük.<br />
Nurgül Kunt<br />
: Öğrenciler.<br />
ormanlarla örtülüydü. Ruy-i Zemin yemyeşil, belirle!<br />
Mehmet Belen : Bekarlık.<br />
asuman masmaviydi. Vadilerde şehirler vardı.<br />
Şehirlerde camiler arz-i didar ediyordu.<br />
Haklı olduğunda kavgadan korkma<br />
Meltem Türkmener : Ferahlık.<br />
Funda Özsoy<br />
: Başarı, Sağlık, Huzur.<br />
Bunların hepsinin altın kubbelerinde birer Bilesin ki<br />
hilal parlıyor, minarelerinde müezzinler ezan Atın iyisine doru yiğidin iyisine deli derler!<br />
Kandil Kargaoğlu : Kedi.<br />
okuyorlardı. Ezan sesleri ağaç dallarındaki<br />
Şerİfe Acembekiroğlu : Huzur.<br />
kuşların cıvıltısına karışıyordu. Bir ara ulu Ey oğul! Beysin...<br />
Mustafa Kaharaman : Zorla konuşturulmamak.<br />
çınarın yaprakları kılıç gibi uzamaya başladı. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana...<br />
Derken bir rüzgar çıkıp bu yaprakları İstanbul’a<br />
doğru çevirdi. Şehir iki denizin ve iki ka-<br />
Mustafa Torun<br />
: X’ in olmadığı bi hayat.<br />
Gücen geçlik bize, gönül almak sana...<br />
Doğan Akyol<br />
: Travelling<br />
Suçlamak bize, katlanmak sana...<br />
ranın birleştiği yerde iki masmavi firuze ile<br />
iki yemyeşil zümrüt arasına oturtulmuş pırıl Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar<br />
Oğsan Kuş<br />
: Kolanın içine çekirdek biriktirip bi anda içmek.<br />
pırıl bir elmas gibiydi. Sanki bütün dünyayı bize,<br />
Arda Batuhan Öktem : Fenerbahçenin şampiyon olması.<br />
kuşatan geniş bir ülke gibi halkalanan bir yüzüğün<br />
kıymetli taşını andırıyordu İstanbul. Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana...<br />
adalet sana...<br />
Rahime Demirpolat : Kitap okumak.<br />
Gülperi Nergisviran : Hiç mi bu kelime bana uğramaz abii!<br />
Ve nihayet Osman Gazi Han bu yüzüğü parmağına<br />
takıyorken uyanır.<br />
Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek<br />
Ey Oğul! Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana...<br />
Sevde Sarıaslan : Uyumak<br />
Osman Gazi, rüyasını Şeyh Edebali’ye anlatır.<br />
Edebâlî Hazretleri kısa bir tefekkürün ar-<br />
Ümit Eryürekli<br />
: Öğrenciler<br />
sana...<br />
Ömer Ergen<br />
:Evet, ailemle birlikte olmak<br />
dından “Ey oğul. Sana müjdeler olsun!” der, Ey Oğul! Sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz.<br />
Battal Yıldırım : Çözüm kümesini bulunca ben<br />
“Göğsümden çıkan nur kızımdır (Bâlâ Hatun). Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.<br />
Seni kuşatması evleneceğinize işarettir... Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.<br />
Kezban Çetiner : Çiçekler ve ailem<br />
Ağaca gelince; Sen büyük bir devlet kuracaksın.<br />
Evlatların adaletle hükmedecekler.<br />
ALLAH YARDIMCIN OLSUN.<br />
Handan Sökmen : Sevmek ve sevilmek<br />
Nihal İspir<br />
: Çocuk sevmek gülüm.<br />
Allahü teâlâ seni ve neslini insanların İslâm’la<br />
şereflenmesine vesile edecek...<br />
10 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 11
Bahri Çelen’de Öğrenci Olmak...<br />
ALMANYANIN FREIBERG<br />
KENTİ İLE ÖĞRENCİ DEĞİŞİM<br />
PROGRAMI 1995 YILINDAN<br />
BERİ DEVAM ETMEKTEDİR.<br />
MERHUM BAHRİ VE HATİCE ÇELEN<br />
RAHMETLE ANIYORUZ…<br />
MERHUM BAHRİ VE HATİCE ÇELEN RAHMETLE ANIYORUZ…<br />
12 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 13
DELİ<br />
Delinin biri tımarhanenin<br />
bahçesinde yürürken<br />
bakmış başka<br />
bir deli ağacın altında<br />
oturmuş kahkahalar<br />
atıyor. Hemen yanına<br />
koşmuş ve sormuş<br />
‘’hey sen niye gülüyorsun<br />
öyle’’’ , öbür<br />
deli ‘’hiç, ben hep<br />
kendi kendime fıkra<br />
anlatırım, ama bu seferkini<br />
hiç duymamıştım.’’<br />
GEL DE ÇIK İŞİN İÇİNDEN<br />
‘’Saçlarım amma da dökülmüş ha’ Neden’’’<br />
‘’Üzüntüden…’’<br />
‘’Ya,demek saçların üzüntüden dökülüyor.Peki neye üzülüyorsun bu kadar’’’<br />
‘’Saçlarımın dökülmesine…’’<br />
BENZERLİK<br />
Öğretmen okullar açıldığı sırada öğrenciye:<br />
‘’Geçen yıl sınıfta sana benzeyen biri<br />
vardı. İkiz kardeşin miydi acaba’’’<br />
Çocuk boynu bükük bir şekilde, mırıldanır<br />
gibi cevap verdi:<br />
‘’Hayır efendim ben sınıfta kaldım<br />
da.’’<br />
BİLMECE - FIKRA - KARİKATÜR<br />
ANTİKACILAR<br />
Antik acılar çeken şair X çok değerli<br />
bir antikayı piyasa değerinin<br />
%90’nını ödeyerek satın almıştı.<br />
Daha sonra,arkadaşı şair Y’ye piyasa<br />
değerinin %25 fazlasına sattı ve bu<br />
alışverişten 10.500.000YTL kazanmış<br />
oldu.Bu antika heykelin gerçek<br />
piyasa değeri sizce neydi’<br />
KRALIN ALTINLARI<br />
Kral Midas’ın elinde 1 kg altın var.10<br />
kuyumcu çağırıyor ve her birine<br />
100’er gram altın veriyor,10’ar tane<br />
10 gramlık altın para yapmalarını istiyor.<br />
Kuyumcular paraları hazırlıyorlar ve<br />
her biri birer kese içinde 10’ar tane<br />
altını kral’a sunuyor. Kral’ın aldığı ihbara<br />
göre kuyumculardan biri altınları<br />
10 gram yerine 9 gram yapmış;<br />
aldığı 100 gram altının 90 gramını<br />
paraya dönüştürmüş,kalanını cebine<br />
atmış.Sonuçta Kral’ın elinde 90 tane<br />
10 gramlık, 10 tane de 9 gramlık altın<br />
var.Kral durumu açıklıyor.Sarayın<br />
elektronik tartısında tek bir tartış yaparak<br />
hile yapan kuyumcuyu belirleyecek<br />
olana bütün altınları vereceğini<br />
vaat ediyor.<br />
Siz olsanız bir tartışta hile yapan kuyumcuyu<br />
nasıl bulurdunuz’<br />
NASIL YETİŞTİ’<br />
Bir kimyacı bilgisayarının başında çalışırken, oğlu odaya girdi.Oğluda<br />
6 yaşında çok kurnaz biri.babasının yanına gider<br />
ve ;<br />
--Babacığım şu koca koca kimya bilim adamlarını hayatlarını<br />
alabilirmiyim’<br />
Bunun üzerine babası sevinir. Daha bu yaşta oğlum kimya ile<br />
uğraşırsa gelecekte tam bir kimyacı olur diyerek;<br />
--Al yavrum. Dedi<br />
Özkan 5 cildi birden alıp götürür. Bir saat sonra annesi söyleniyordu.<br />
--Reçel kavanozlarının biri yok... Bizim bacaksızın boyuda<br />
oraya yetişmez ki...<br />
CEVİZ ve ÇUVALLAR<br />
Elimizde 1000 tane ceviz ve 10 tane boş çuval var.1000 cevizi<br />
bu 10 çuvala bu 10 çuvala öyle yerleştirin ki 1den 1000’e<br />
kadar istediğimiz herhangi bir ceviz sayısını çuval halinde<br />
iade edin.(Çuvaldaki cevizler birbirine aktarılmayacak.)<br />
FARE ve ÇUKULATA<br />
Bir fare yemeğe başladığı çukulatadan hoşlandığı için;her dakika<br />
bir önceki dakikaya kıyaysa iki kat fazla çukulata yiyor.<br />
Fare,bu hızla çukulatayı on dakikada bitiriyor.Eğer bu çukulatayı<br />
aynı hızla iki fare yemeğe başlasalardı;çukulatayı kaç<br />
dakikada bitirirlerdi’(Hemen beş dakikada bitirirler dersiniz.<br />
Oysa,bu sonuç yanlıştır!)<br />
Bir Amerikan Kariyer Testi…<br />
Soru:‘’kedinin biri ağaca çıkmış ve inmek bilmiyor…Kediyi o<br />
ağaçtan indirmek için ne yaparsınız’...’’<br />
Burada düşünün ve cevabınıza göre kariyer analizinizi aşağıda<br />
bulun!<br />
1-Ağaca tırmanırsınız;<br />
2-Ağaca merdiven dayayıp tırmanırsınız;<br />
3-‘’gel pisi pisi’’ diye bağırırsınız;<br />
4-Dişi kedi bulup ağacın altına getirirsiniz;<br />
5-İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri ararsınız;<br />
Cevaplar<br />
1-Ağaca tırmandıysanız;Cesur ve girişkensiniz… İyi bir satış<br />
temsilcisi olursunuz…<br />
2-Ağaca merdiven dayayıp tırmandıysanız;Hedefe nasıl ve ne<br />
yöntemlerle ulaşacağınızı planlayabiliyorsunuz…İyi bir halkla<br />
ilişkiler müdürü olursunuz…<br />
3-‘’gel pisi pisi’’ diye bağırdıysanız;Saflık derecesinde iyimsersiniz…<br />
Ne yaparsanız yapın,sakin kendi işinizi kurmaya<br />
çalışmayın…<br />
4-Dişi kedi bulup ağacın altına getirdiyseniz;Kendi işinizi kurup<br />
çok başarılı ve ünlü olabilirsiniz…<br />
5-İtfaiye gibi kurtarıcı görevlileri aradıysanız;Sorumluluğu<br />
başkalarına atmayı iyi beceriyorsunuz…İyi bir üst düzey yönetici<br />
olursunuz…<br />
KURNAZ NURCAN<br />
Nurcan o gün okula gitmek istemiyordu.<br />
Öğretmene telefon etti.<br />
-Öğretmen Hanım, bu gün Nurcan<br />
okula gelmeyecek, biraz rahatsız da…<br />
-Peki siz kimsiniz’<br />
-Annem.<br />
ERİR Mİ’<br />
Kimya dersinde hoca cebinde ne kadar<br />
parası varsa çıkarır ve dolaptaki<br />
bir fanusun içine asit doldurur. Ve<br />
çocuklara sorar:<br />
Bu paraları asidin içine artsam erir<br />
mi’<br />
Orada yerinde oturan Nuri hemen<br />
fırlar:<br />
Erimez diye cevap verir.<br />
Hoca:<br />
Aferin Nuri. Peki söyle bakalım neden<br />
erimez.<br />
Nuri gülerek:<br />
Hocam eriyecek olsa aside atmazsınızda<br />
ondan!<br />
BULUŞMA İHTİMALİ<br />
İki Arkadaş 13 ile 14 arasında belli<br />
bir yerde buluşmaya karar veriyorlar.İlk<br />
gelen 15 dakika bekledikten<br />
sonra diğeri gelmezse ayrılacaktır.<br />
Belirtilen zaman aralığında her birinin<br />
beklenen yere varışı diğerinden<br />
bağımsızsa bu iki arkadaşın karşılaşma<br />
olasılıkları nedir’<br />
14 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 15
Bahri Çelen<br />
Anadolu Lisesi Marşı<br />
Zorlu zamanların yıldızları<br />
Adım adım geçer yılları<br />
Çalışmış ve inanmış bazıları<br />
Sanma ki doğuştandır akılları<br />
EGİTİMDE SEN<br />
Gökyüzü güneş açar başarılıysan<br />
Her yer cennet olur çalışırsan<br />
Hayallerin doğrultusunda yaşarsan<br />
Masallara dönüşür hayatın inansan<br />
Kum saati gibi geçen zamanlarını<br />
Hayat vermez alır götürür yıllarını<br />
Dayan kaybetme asla umutlarını<br />
Bilgine bilgi ekle bırakma çalışmalarını<br />
Başarının sırrı öğretmende saklı<br />
Öğretmenindir geleceğinin anahtarı<br />
Eğitim öğretim en önemli kuralı<br />
Çalış çabala göster varlığını<br />
TUBA ÖZKAN<br />
Biz aydınlık yolcularıyız<br />
Biz kardeşçe paylaşımcıyız<br />
Çağdaş uygarlık yolunda<br />
Adanmışız, hazırız<br />
Işığa doğru yüzlerimiz<br />
Bilgi denizi hedefimiz<br />
Yurtta ve dünyada barış<br />
Evrensellik ilkemiz<br />
Erdemli ve dosdoğru<br />
Şerefli ve onurlu<br />
Bu milletin umudu<br />
Ata’nın yolundayız<br />
Bizim Yunus<br />
Söz-Beste:<br />
Handan SÖKMEN<br />
Buğday için geldim, Hacı Bayram dergâhına.<br />
Himmet benim neme gerek, bizim Yunus demediler.<br />
Hamdı gönlüm, yandı şimdi.<br />
Taptuk Emre dergâhına bizim Yunus gir dediler.<br />
H.Cem AKILLI<br />
EĞER SEVDİĞİN İŞİ YAPARSAN,<br />
HAYATIN BOYUNCA BİR KEZ BİLE ÇALIŞMIŞ OLMAZSIN.<br />
Konfüçyus<br />
2001-2014 MEZUNLARIMIZ<br />
2001 MEZUNLARIMIZ<br />
1)BENGÜ MERT……………”DUMLUPINAR ÜNİ. İNG. ÖĞRETMENLİĞİ”<br />
2)SELİM ÖKTEM……….…..”ANADOLU ÜNİ. İNG. ÖĞRETMENLİĞİ”<br />
3)ÖZGE TÜRKMENER…….”ERCİYES ÜNİ. İŞLETME”<br />
4)TUĞBA OĞUZ……………” ULUDAĞ ÜNİ. SINIF ÖĞRETMENLİĞİ”<br />
5)MUZAFFER İNCE ……….” PAMUKKALE ÜNİ. FELSEFE ÖĞRETMENLİĞİ”<br />
6)MEHMET KAPLAN……...” KTÜ ÇAY EKSPERLİĞİ”<br />
7)BURCU BÜYÜKOĞLAN ..“ 9 EYLÜL TIP FAKÜLTESİ”<br />
8)MELTEM ERDEM…………” HACETTEPE ÜNİ. TIP FAKÜLTESİ”<br />
9)MÜJDE ATER………………” CUMHURİYET ÜNİ. TIP FAKÜLTESİ”<br />
10)ÇAĞATAY SARIMEHMETOĞLU…” YEDİTEPE ÜNİ. (BURSLU İŞLETME)”<br />
11)FATİH ATEŞ….” FIRAT ÜNİ. ELEKTRİK ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ”<br />
12)MEHMET CUMHUR AKIN ……..“ M. KEMAL ÜNİV. VETERİNERLİK”<br />
13)ZEYNEP ÇALIK…………………..” İSTANBUL ÜNİV. HEMŞİRELİK”<br />
14)ZEYNEP BURCU ÇELEN………..” ÇUKUROVA ÜNİV. TIP FAK.”<br />
15)OSMAN CAN VURAL…………..”İSTANBUL ÜNİV. İNŞAAT MÜH.”<br />
16)ATAKAN GÖRKEM……………. “ÇUKUROVA ÜNİV. TEKSTİL MÜH.”<br />
17)TAYFUN UÇAR………….” ATATÜRK ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT. ÖĞRT.”<br />
18)GÜLSÜM ÇELEN….” ANKARA ÜNİ. TÜRK DİLİ VE EDEBİYAT BÖLÜMÜ”<br />
2002 MEZUNLARIMIZ<br />
1)AHMET ÖZGÜR…………………….. “M. KEMAL ÜNİV. VETERİNERLİK”<br />
2)FATMA CENGİZ………………….. “MARMARA ÜNİV. HUKUK FAK.”<br />
3)FEHMİ KOCAKAYA ……“ATATÜRK ÜNİ. MÜTERCİM TERCUMANLIK”<br />
4)MURAT KARCI………………”ESKİŞEHİR ÜNİ. TURİZM OTELCİLİK”<br />
5)ASLI ÖNER…………………... “ESKİŞEHİR ÜNİ. TURİZM OTELCİLİK”<br />
6)CENGİZ ÖZCAN …………….“HACATTEPE ÜNİ. PDR”<br />
7)CANAN KESİK……………….”HACATTEPE İŞLETME”<br />
8)EMİNE İNCESU………………” BİLKENT ÜNİV. (BURSLU) İKTİSAT”<br />
9)FATMA BETÜL ESER………. “MARMARA ÜNİ. HUKUK “<br />
10)ŞÜKRAN EKREM………….. “MARMARA ÜNİ. HUKUK”<br />
11)BİLAL TAHİR GÜRZ………………. “ANKARA ÜNİV. SINIF ÖĞRT.”<br />
12)HÜSEYİN ERKUL…………….” ERCİYES ÜNİV. JAPON DİLİ EDEBİYATI”<br />
13)GÜLÇİN KARAÇAL………… “GAZİANTEP ÜNİ. TIP FAK.”<br />
14)ELİF VURAL………………… “ÇUKUROVA ÜNİV. TIP FAK.”<br />
15) REHA PAŞAOĞLU………. “KIBRIS ÜNİ. BİGİSAYAR MÜH.”<br />
16)SAİT KAYGUSUZ………… “İSTANBUL ÜNİV. FİZİK BÖLÜMÜ “<br />
17)ÖMER SÜZER…………… “İLKÖĞRETİM MAT. ÖĞRT.”<br />
18)SEVGİ KILIÇ……………… “AKDENİZ ÜNİV. MAT. ÖĞRT.”<br />
19)ALİ ÇAKAŞ ……………….“MERSİN ÜNİV. MAT. ÖĞRT.”<br />
20)ÖMER KEREM ARAS ……“ÇUKUROVA ÜNİV. İSTATİSTİK”<br />
2003 MEZUNLARIMIZ<br />
1)EMRUH CENGİZ…….. “ MERSİN ÜNİ. TIP FAK. “<br />
2)MUSTAFA ÖZCAN…... “KTÜ İNŞAAT MÜH.”<br />
4)TUĞBA TEMİZ ………..“SELÇUL ÜNİV. İNGİLİZ DİL VE EDEBİYAT”<br />
5)FATOŞ ÇÖMEZ………. “KIBRIS ÜNİV. HUKUK FAK.”<br />
6)RADİFE KESİK………... “MARMARA ÜNİV. MÜTERCİM TERCUMANLIK”<br />
7)GÖKÇE VURAL ……….“ÇUKUROVA ÜNİV. SINIF ÖĞRT.”<br />
8)OYA GÖKŞEN…….….. “ÇUKUROVA ÜNİV. SINIF ÖĞRT.”<br />
9)DENİZ SÖKMEN…….. “MERSİN ÜNİ. PDR”<br />
10)AYDIN ESAT GÜL…. “KTÜ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ “<br />
11)SEFA GÜRZ………… “ÇUKUROVA ÜNİV. ÇEVRE MÜH. “<br />
12)PAKİZE FERMAN ….“HACETTEPE ÜNİV. İŞLETME FAK.”<br />
13)NADİYA ÖZMEN…. “SİVAS ÜNİV. HEMŞİRELİK “<br />
14)DERYA AZMAN ……“ISPARTA ÜNİV. MAT.BÖLÜMÜ “<br />
2004-2005-2006 MEZUNLARIMIZ<br />
1)GÖKHAN BÖLÜKBAŞI …..“ÇUKUROÜNİV. MİMARLIK FAK. “<br />
2)MUSTAFA YAR …………...“SİİRT ÜNİV MAT ÖĞRT.”<br />
3)ALİ ŞEKER ………………..“ANKARA ÜNİV. TIP FAK. “<br />
4)S. NİLAY SÖKMEN…….. “CERRAHPAŞA ÜNİV. TIP FAK.”<br />
5)SEDA EMRE………….…. “ANKARA ÜNİ. ECZACILIK “<br />
6)BANU GÜL……………... “GAZİ ÜNİV. HUKUK FAK. “<br />
7)KALPTEN EZİCİ……… “ANADOLU ÜNİV. MAT. ÖĞRT. “<br />
8)SONGÜL AKKOCA .….“ERCİYES ÜNİV.MAT. ÖĞRT. “<br />
9)GİZEM AVCIOĞLU…...” SELÇUK ÜNİV. ZİRAAT FAK.”<br />
10)TANER ASLAN…….. “PAMUKKALE ÜNİV. ELEK-ELEKTRONİK MÜH. “<br />
11)ADİFE VURAL ………“ÇUKUROVA ÜNİV. SINIF ÖĞRT. “<br />
12)SULTAN ÖZDEMİR… “19 MAYIS ÜNİ. OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ”<br />
13)HALİL ÖZDEMİR …..“KTÜ GEMİ MÜH. “<br />
2007-2008-2009 MEZUNLARIMIZ<br />
1)CANSU MULUK …………..“ANKARA ÜNİV. TIP FAK.”<br />
2)ÖMERCAN İNCİ………….. “ODTÜ HAVACILIK VE UZAY MÜH. “<br />
3)NİSA SİNEM TOPUK……. “HACATTEPE ÜNİV. DİŞ HEKİMLİĞİ “<br />
4)AHMET COŞKUN………. “GAZİ ÜNİV. DİŞ HEKİMLİĞİ “<br />
5)RABİA ATER ……………...“HACATTEPE ÜNİV. GIDA MÜH. “<br />
6)UFUK VURAL ……………“ÇUKUROVA ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />
7)ÖZGE KESİK……………. “TRAKYA ÜNİV. MÜTERCİM TERCUMANLIK “<br />
8)REMZİ YILMAZ …………“SELÇUK ÜNİV. İNGİLİZCE ÖĞRT.”<br />
9)TAHİR AKTAŞ ……………...….“HARRAN ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />
10)KORAY ÖZGÜR……………… “UŞAK ÜNİV. İŞLETME “<br />
11)METEHAN İNCE……………..“CAĞ ÜNİV. HUKUK “<br />
12)TUĞÇE DAMLA DÖNEN….. “ÇUKUROVA ÜNİV. PDR “<br />
İLK ÖNCE KENDİNE NE OLACAĞINI SOR;<br />
SONRA NE YAPMAK GEREKİYORSA YAP.<br />
Epiktetos<br />
13)AYÇA DİKER …………………“GİRESUN ÜNİV. PDR “<br />
14)REYYAN BOZCUK…………... “HACETTEPE ÜNİV SOSYAL HİZ. “<br />
15) DENİZ DEMİRCİ……………. “GAZİ ÜNİ SINIF ÖĞRT. “<br />
16)MERVE GIYIKÇI…………….. “FIRAT ÜNİV. MAT. ÖĞRT. “<br />
17)MELİH GÜLLÜ……………… “CUMHURİYET ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />
2010-2011-2012 MEZUNLARIMIZ<br />
1)GÜLBAHAR KURU ………...“19 MAYIS ÜNİV. MAT. ÖĞRT. “<br />
2)A. GÜLSÜM…………………..“ADIYAMAN ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “<br />
3)ERTUĞRUL GÜLTEKİN ……“ÇUKUROVA ÜNİV. İNGİLİZCE ÖĞRT. “<br />
4)ASLIHAN AKGÜN………… “GAZİANTEP ÜNİV. İNŞAAT MÜH. “<br />
5)YÜKSEL KUNDAKÇI………. “SELÇUK ÜNİV ELEKTRONİK MÜH. “<br />
6)FARUK AKYOL…………….. “ ÇUKUROVA ÜNİV. BİLGİSAYAR MÜH. “<br />
7)YUSUF……………………….“YILDIZ TEKNİK ÜNİ. MAKİNE MÜH. “<br />
8)SELÇUK KILIÇKIRAN …….“KTÜ MAKİNE MÜH. “<br />
9)ADEM………………………..“GAZİANTEP ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />
10)CEMALETTİN İKİZ………. “CUMHURİYET ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />
11)EMRAH YURT…. “ FIRAT ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİT. ÖĞRT. “<br />
12)KAAN ZAN …….“DUMLUPINAR ÜNİV. ELEKT-ELEKTRONİK MÜH. “<br />
13)AYŞEGÜL ÇALIK…….. “GÜMÜŞHANE ÜNİV. DİYETİSYENLİK “<br />
14)BURÇİN AKAY …….….“ANADOLU ÜNİV. ÇEVRE MÜH. “<br />
15)SEZGİN HANTUS….… “ AKDENİZ ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “<br />
16)ELİF DEMİRCİ ………..“MERSİN ÜNİV. EDEBİYAT ÖĞRT. “<br />
17)ZAHİDE BUCA………. “ İSTANBUL ÜNİV. İŞLETME “<br />
18)ECE DAĞLIOĞLU……. “KATÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ “<br />
19)SEZGİN VURAL……….” ÇUKUROVA ÜNİV. İKTİSAT “<br />
20)ZÜLAL KULA………… “MERSİN ÜNİV. HEMŞİRELİK”<br />
21)HASAN CAN ÖZCAN .……..“KIRIKKALE ÜNİ. PMYO “<br />
22)ANDAÇ ÖZER……………….. “BİLKENT ÜNİV. İŞLETME “<br />
23)DERYA DENİZ………………. “ÇUKUROVA ÜNİV. İŞLETME “<br />
24)AYŞEGÜL TOR……………… “KTÜ HEMŞİRELİK “<br />
25)MERYEM ÖZAY ……….……“MARDİN ÜNİV. EBELİK “<br />
26)MELİKE SONTUR……….….. “İNÖNÜ ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT. “<br />
27) CEREN MELEK………….…. “GAZİANTEP ÜNİ. FİZİK MÜH. “<br />
28) ÇAĞRI AKIL …………….….“FIRAT ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />
28)BENSU BALIKOĞLU……… “ ODTÜ KİMYA “<br />
30) EBRU İLKER………….…….. “ HACETTEPE ÜNİV. SAĞLIK HİZM. “<br />
2013 MEZUNLARIMIZ<br />
1)BAHATTİN BAHADIR EMRE …..“ NİĞDE ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />
2)FATMA NUR GÜL …………..“MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİV. SAĞLIK “<br />
3)FATİH RAĞIP ZOPCUK …..“SAKARYA ÜNİV. MEKATRONİK MÜH. “<br />
4)BERK SEZER OĞUZ……….. “ATATÜRK ÜNİV. MAKİNE MÜH. “<br />
5)ÜMİT KATRAN……………. “HARRAN ÜNİV. MALİYE “<br />
6)MEHMET AKKAYA………..“ANADOLU ÜNİV. SOSYOLOJİ “<br />
7)ONAT ÖZASLAN………… “EGE ÜNİV. MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ “<br />
8)HAKAN KURŞUN ………..“100. YIL ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT ÖĞRT. “<br />
9)HATİCE KÜBRE EREN …...“ATATÜRK ÜNİV. HEMŞİRELİK “<br />
10)İSMİHAN AKKANAT ……“ AKDENİZ ÜNİV. ÇAĞRI MERKEZİ HİZM. “<br />
11)FURKAN ARMAN ELİFERLİ ……“KARABÜK ÜNİV. OTOMOTİV MÜH. “<br />
12)BURAK ABDULLAH KÜRTÜL “ ZİRVE ÜNİV. DENİZ ULAŞTIRMA İŞ-<br />
LETME MÜH.(TAM BURSLU)”<br />
13) YASEMEN KAYA ……..“ İNÖNÜ ÜNİV. İLKÖĞRETİM MAT. ÖĞRT. “<br />
14)HÜSEYİN DURAN…. “ KARABÜK ÜNİV. METALURJİ VE MALZ. MÜH. “<br />
15)FİLİZ YILMAZ……… “ SAKARYA ÜNİV. GIDA MÜH. “<br />
16)DEMET HANTAŞ …...“ İSTANBUL TEKNİK ÜNİV. GEOMATİK MÜH.“<br />
17)MELEK KAYGISIZ…. “CUMHURİYET ÜNİV. İNGİLİZ DİLİ VE EDE. “<br />
18)ZEHRA ÜNAL……… “AMASYA ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “<br />
19)MEHMET AKİF GELGEÇ…… “ANKARA ÜNİV GAZETECİLİK “<br />
20)ÖKKEŞ GÜLER…………… “ BAYBURT ÜNİV. DIŞ TİCARET “<br />
21)ŞÜKRÜ GÜRKAN ÖZGÜR ….“ K.MARAŞ ÜNİV. MAKİNE MÜH.“<br />
2014 MEZUNLARIMIZ<br />
1)SEHER SERBEST ……….“AKSARAY ÜNİV. SINIF ÖĞRETMENİ “<br />
2)MEHMET TEKİN…… “ MANİSA ÜNİ. ÇALIŞMA EKONOMİSİ ENDR. İLİŞ.<br />
3)SELDA YILDIRIM “ YALOVA ÜNİV. HASTA VE YAŞLI BAKIMI “<br />
4) SEMANUR AKEL …..“ 9 EYLÜL ÜNİV. HUKUK FAK. “<br />
5) KÜBRA AYTEN KÜÇÜK ………“MERSİN ÜNİ. ÇEVRE MÜH. “<br />
6)BUĞRA YÜCEL………. “LEFKE AVRUPA ÜNİV. SOSYAL HİZMET”<br />
7)FATMAGÜL UÇAR ……….“GAZİANTEP ÜNİV .ADALET “<br />
8)MÜMİN VOLKAN KALE…… “ ÇUKUROVA ÜNİV. İKTİSAT “<br />
9)BAŞAK MALYEMEZ……… “KTÜ METALURJİ VE MALZEME MÜH. “<br />
10)KÜBRA GÜLLÜ ……..“İNÖNÜ ÜNİV. EKONOMETRİ “<br />
11)BİRCAN KARAHAN….. “ BÜLENT ECEVİT ÜNİV KİMYA TEKNOLOJİSİ“<br />
12)AYKUT ASLANBAŞ….…. “ BAYBURT ÜNİV. PDR“<br />
13)NURDAN GÜLER…………“DÜZCE ÜNİV. HARİTA KADASTRO”<br />
14)BURAK TEMİZ…………… “KKTC OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ “<br />
15)BERKANT ASLAN. “ÇUKUROVA ÜNİ. KONAKLAMA İŞLETMECİLİĞİ“<br />
16)UMUT DERİN………….. “MARMARA ÜNİV. HUKUK FAK. “<br />
17)FETHULLAH YAZICIOĞLU……. “ AKSARAY ÜNİV. HARİTA MÜH. “<br />
18)FATİH ERDENİZ TOMBALAK …..“ANADOLU ÜNİV. TARİH“<br />
19)AHMET HÜSREV……………… “ERCİYES ÜNİV. ELEKTRONİK MÜH. “<br />
20)YELDA ÇALIK ………..“ MUSTAFA KEMAL ÜNİV. FEN BİLGİSİ ÖĞRT. “<br />
21)SEZER ATEŞ.. “ANADOLU ÜNİ. SAĞLIK KURUMLARI İŞLETMECİLİĞİ“<br />
16 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 17
Ygs De Türkiye Geneli<br />
Büyük Başarı<br />
YGS DE TÜRKİ-<br />
YE GENELİ İLK<br />
20.000 ÖĞREN-<br />
Cİ İÇİNE GİREREK BÜ-<br />
YÜK BAŞARI GÖSTEREN<br />
ÖĞREN CİLERİMİZ DEN<br />
BERNA SERBEST İLE CE-<br />
REN EREN OKUL AİLE<br />
BİRLİĞİ BAŞKANIMIZ ER-<br />
KAN ÖKTEM TARAFIN-<br />
DAN ÖDÜLLENDİRİLDİ.<br />
Bahri Çelen Kariyer Günlerinde onur konuğumuz<br />
Prof. Dr. Soner SOYLU’ YA, İlçe Milli<br />
Eğitim Müdürümüz Erdoğan ASARKAYA’ YA,<br />
okulumuz eski mezunlarından Muzaffer AKA, Gülsüm<br />
ÇELEN, Pakize ÖZMEN, Emine ÖZSOY, Fatma<br />
KILIÇ, Reha PAŞAOĞLU, Müge TUTU, Ali ÇAKAŞ,<br />
Kandil KARGAOĞLU, Sait KAYGUSUZ, Tuğçe Damla<br />
DÖNEN ve emeği geçen tüm öğretmenlerimize teşekkür<br />
ederiz.<br />
YGS sınavında Türkiye genelinde ilk 20.000 öğrencinin içine girdiniz.<br />
Öncelikle sizi tebrik ediyoruz.<br />
1- Lisede belli bir çalışma planınız<br />
varmıydı?<br />
Açıkçası 9. Sınıfta falan pek<br />
çalışmıyordum 11. Sınıfın 2.<br />
Döneminde başladım ağırlık<br />
vermeye ve hergün düzenli olarak<br />
çalıştım.<br />
2- Günde kaç saat çalışıyorsunuz?<br />
Ben yurtta kaldım. Günde<br />
2-3 saat zorunlu etütlerimiz<br />
vardı ve okuldan gelincede çalışıyordum.<br />
Yani günde 5-6 saat<br />
net çalışıyordum.<br />
3- Çalışmalarınızda yurt etkili<br />
oldu mu?<br />
Tabi ki orda çalışan insanları<br />
görüyorsunuz . Yani rakiplerinizi<br />
görüyorsunuz. Ve onları<br />
görünce sizde hırslanıyorsunuz<br />
ve çalışıyorsunuz.<br />
4- Belli bir hedefiniz var mı ?<br />
Evet var inşallah Ankara<br />
yada Gazi hukuk istiyorum.<br />
5- Başarmak için dershane zorunlu<br />
mu?<br />
Zorunlu denemez ama tabii<br />
YGS sınavında Türkiye genelinde ilk 20.000 öğrencinin içine girdiniz.<br />
Öncelikle sizi tebrik ediyoruz.<br />
Berna SERBEST<br />
etkisi var. En azından anlamadığın<br />
yerlerde birebir etüt alma<br />
gibi şansımız var. Fakat kendi<br />
çalışmamız sağlamsa bunu başarabiliriz.<br />
6- Birey olarak mı yoksa grup<br />
olarak mı çalışmak daha etkili?<br />
Ben kendim birey olarak çalıştım.<br />
Fakat grup olarak çalışmanın<br />
daha etkili olduğunu düşünüyorum.<br />
Ceren EREN<br />
1- Çalışırken belli bir planınız<br />
var mıydı?<br />
9. sınıfta çok fazla çalışmadım.<br />
Fakat 10. Sınıftan sonra<br />
düzenli olarak çalıştım. Hiçbir<br />
zaman çok aşırı bir çalışma<br />
yapmadım ama düzenli olarak<br />
çalıştım. Yazları da o dönemin<br />
konularını terkrar ettim.<br />
10 ve 11. Sınıfta da çalıştım .<br />
Bunun faydasını da 12. Sınıfta<br />
gördüm. Öğrencilere önerim<br />
çalışmalarını son seneye bırakmamaları.<br />
2- Başarmak için dershane zorunlu<br />
mu?<br />
Hayır zorunlu değil.<br />
3-Çalışmalarınız da yurt etkili<br />
oldu mu?<br />
Ben birey olarak çalıştım<br />
öğrencilere de onu öneriyorum.<br />
4-Belli bir hedefiniz var mı?<br />
Evet var , Çukurova Tıp istiyorum<br />
inşaallah.<br />
18 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 19
Öğrenci Koçluğu Nedir?<br />
Öğrenci Koçluğu; hayatın<br />
temellerinin atıldığı okul<br />
dönemde öğrenciye rehberlik<br />
edecek ve yaşam becerilerini<br />
kazanmasını sağlayacak<br />
NLP tabanlı bir koçluk hizmetidir.<br />
Özellikle öğrenmeyi öğrenmek,<br />
çalışma ve başarma<br />
motivasyonlarını arttırmak ve<br />
kaygılarını yönetebilmek bu<br />
becerilerin başında geliyor. Öğrenci<br />
Koçluğu, öğrenciye bu becerileri<br />
kazandırırken anne ve<br />
babalara da çocuklarına karşı<br />
tutumlarında destek sunar.<br />
Bu çalışma ayrıca, öğrencinin<br />
özgüvenini ve sorumluluk<br />
alma duygusunu geliştirmesinde,<br />
ileriye yönelik hedeflerini<br />
doğru bir şekilde belirlemesinde<br />
de çok önemli bir rol oynar.<br />
• Koçluk, en kısa ve öz anlatımla;<br />
istenen performansa<br />
ulaşmak için koç ve danışan<br />
arasında kurulan planlı bir gelişim<br />
ilişkisidir.<br />
• Hayallerimizi hedeflere<br />
dönüştüren ve bizi adım adım<br />
yaratmak istediğimiz geleceğe<br />
taşıyan bütünsel bir sistemdir.<br />
• Kişilerin ya da kurumların<br />
olmak istedikleri konumla bulundukları<br />
konum arasındaki<br />
mesafeyi gelecege odaklanarak<br />
ve eyleme geçerek kapatmasınI<br />
sağlayan sistemdir.<br />
• Koçluk, performans geliştirmede<br />
ve her türlü öğretinin<br />
kazanılmasında en hızlı yöntemdir.<br />
• Koçluk sürecinin başlangıcı<br />
, ortası ve ölçülebilir sonuçları<br />
ile sınırları vardır.<br />
• Türkiye´de iş dünyasında<br />
rağbet gören bu sistem, sonunda<br />
Çağdaş Cumhuriyet Dershanesi<br />
ile sınava hazırlık alanında<br />
yani olması gereken alana girmiş<br />
bulunuyor. Olması gereken<br />
diyorum, gerçekten de koçluğun<br />
en işlevsel oldugu alan sınava<br />
hazırlık sistemidir. Çünkü<br />
öğrencinin sınavı kazanabilmesi<br />
için hedefine odaklanması ve<br />
performansının artması gerekmektedir.<br />
Koçluk öğretmenlik, danışmanlık,<br />
psikolojik tedavi ya da<br />
hipnoz değildir. Yaratıcı sorular<br />
sorma sanatıdır. Geleceğimizi<br />
yönetmek, sorunlarla başa çıkmak,<br />
güçlerimizin / yeteneklerimizin<br />
farkına varmak ya da<br />
hayallerimizi gerçekleştirmek<br />
için koçluktan yararlanabiliriz.<br />
Koçluk yaklaşımında ihtiyaç<br />
ve sorunlan bireyin kendisinin<br />
keşfetmesi, çözümlerini de<br />
kendisinin bulması beklenir. Bu<br />
keşif sürecinde koçlar bir yol<br />
gösterici olarak çalışırlar.<br />
Koçlukta amaç insanlara<br />
kendini iyi hissettirmek değildir.<br />
Kişilerin kendilerini iyi hissetmeleri<br />
koçluğun doğal bir<br />
sonucudur. Asıl amaç, onların<br />
sürekli öğrenmelerine katkıda<br />
bulunmak, kendilerini geliştirmek<br />
istedikleri alanda göçlenmelerine<br />
destek olarak hayatlarında<br />
kendi çizdikleri yönde<br />
ilerlemelerini sağlamaktır.<br />
Koçluk Öğrenciye<br />
Ne Kazandırır?<br />
• Kendisiyle ilgili farkındalık<br />
yaratır.<br />
• Hedefine daha kolay ve etkin<br />
bir şekilde ulaşır.<br />
• Kaynaklarını daha etkin kullanmaya<br />
başlar.<br />
• Öz disiplin sağlar.<br />
• Önceliklerini belirler ve ertelemeyi<br />
bırakır.<br />
• Etkili adım atmaya hemen<br />
başlar.<br />
• Sürekli öğrenerek performansını<br />
artırır.<br />
• Yaşam dengesini kurar.<br />
• Yaşamın lideri olur.<br />
• Eski alışkanlıklarından kurtulup<br />
yepyeni etkin alışkanlıklar<br />
edinir.<br />
Koçlar Ne Yaparlar?<br />
• Etkin dinlerler.<br />
• Öğrencinin kendi gündemini<br />
oluşturmasını sağlarlar.<br />
• Başarıya, çözüme ve hedefe<br />
odaklanırlar.<br />
• Gelecekle ilgilenirler.<br />
• Eyleme yöneltirler.<br />
• Etkin soru sorarlar.<br />
• Öğrencinin iç potansiyelini ve<br />
yaratıcı yönünü ortaya çıkarırlar.<br />
Bu Sistem Nasıl Çalışıyor?<br />
Çalışmanın tümü geleceklerini<br />
belirleme aşamasında olan<br />
genç insanların özbilinç gelişimini<br />
destekleyerek, kendileri<br />
için doğru tercihler yapmalarını<br />
sağlayarak kaliteli bir yaşam<br />
sürmelerine yönelik olarak<br />
planlamıştır.<br />
Öğrenci ile ders yılı başında<br />
vizyon, misyon ve hedeflerle<br />
ilgili çalışır, Kişisel farlandalık<br />
kazandırır, öğrenmeye ve başarmaya<br />
motive edilir. Eş zamanh<br />
olarak ailelere de koçluk<br />
desteği verilir. Öğrenci, kazanmış<br />
olmak için değil, istediği<br />
üniversiteye girmek için sınava<br />
hazırlanır. Bu süreçte aktif olan<br />
öğrencinin kendisidir<br />
.Dershane, hedefine giden süreçte<br />
öğrencinin yanındadır.<br />
Öğrenme stilini belirleyerek,<br />
öğrenciye en iyi öğrenme ortamını<br />
hazırlar. Aradığı tüm bilgilere<br />
kolayca ulaşma ve branşlarında<br />
uzman olmalarının<br />
yani sera kopluk donanımına<br />
da sahip olan öğretmenlerden<br />
yararlanma olanağı sunar.<br />
Bire-bir etütler, öğrencinin öğrenme<br />
stili belirlenerek programlanır.<br />
Bu etütlerde aktif<br />
olan yine öğrencinin kendisidir.<br />
Neyi bilmediğini bilmeye, yani<br />
kişisel farkındalık sağlamaya,<br />
yönelik sorgulamalarla öğrencinin<br />
sınavda yankı yapma oranı<br />
minimuma iner.<br />
Koçluk sistemi sınava hazırlık<br />
süreci boyunca örenciye<br />
özsaygı, özgüven, sorumluluk<br />
ve çalışma alışlkanlığı da kazandıracağı<br />
için öğrenciler tam<br />
yaşamları boyunca başarılı olmanın<br />
anahtarına da sahip olacaklardır.<br />
Haftada bir kez koçluk desteği<br />
alan öğrenciler, yüksek bir<br />
moral gücü ve performansla<br />
potansiyellerinin tümünü kullanarak<br />
hedeflerine ulaşırlar.<br />
Takım çalışmalarıyla da yaşamda<br />
hep karşısına çıkacak<br />
takım ruhu kavramıyla tanışır,<br />
mesleki açıdan kendisine çok<br />
gerekli olacak donanımları<br />
kazanır. Amaçsız tercihleri olmayan,<br />
ailelerinin zoruyla çalışmak<br />
zorunda kalan öğrenciler<br />
koçluk desteği aldıklarında<br />
tamamen farklı bir sürece girerler.<br />
Genellikle öğrencilerin<br />
ders yılı başında hedefleri yüksektir;<br />
ancak zamanla puanlarına<br />
paralel olarak hedefleri<br />
küçülür. İşte koçluk sisteminin<br />
en önemli yararı bu noktada<br />
görülmektedir. Öğrenci puanı<br />
düşerken hedefini küçültmeyi<br />
değil performansını artırmayı<br />
planlar.<br />
Öğrenci Koçluğu<br />
Programının Kapsamı<br />
- Öğrenme Biçimlerinin Değerlendirilmesi<br />
- İlgi ve Yetenek Belirleme<br />
- Hedef Belirleme<br />
- Zaman Yönetimi Becerileri<br />
- Not Alma ve Organize Olma<br />
Becerileri<br />
- Motivasyonu Geliştirme<br />
- Odaklanma, Dikkati Toplama<br />
Becerileri<br />
- Hızlı Okuma Teknikleri<br />
- Kavrama, Muhakeme Tekniklerinin<br />
Geliştirilmesi<br />
- Problem Çözme Becerisi<br />
- Hafızayı Güçlendirme Teknikleri<br />
- Zayıf Derslerde Takviye Çalışması<br />
- Test Tekniklerinin Geliştirilmesi<br />
- Sınav Kaygısı<br />
- Kariyer Planlama<br />
Öğrenci Koçluğu<br />
Programının Faydaları<br />
- Akademik başarı ve motivasyonun<br />
artması<br />
- Çalışma alışkanlıklarının gelişmesi<br />
- Kendine güvenin artması<br />
- Sosyal ve iletişim becerilerinin<br />
gelişmesi<br />
- Daha iyi ve sağlıklı düşünce<br />
yapısı<br />
- Karar verme becerilerinin gelişmesi<br />
- Problemleri analiz etme ve<br />
çözümleme becerisinin gelişmesi<br />
- Sorumluluk bilincinin gelişmesi<br />
-İlgi ve yeteneklerin gelişmesi<br />
OKULLARDA ÖĞRENCİ<br />
KOÇLUĞU VE KOÇLUK SİSTEMİ<br />
Koçluk; performansı ve başarıyı<br />
artıran etkili bir sistem<br />
olması nedeniyle, iş dünyası<br />
yanında okullarda da uygulanmaktadır.<br />
Kanada, A.B.D., İngiltere,<br />
Avustralya gibi ülkelerin<br />
başarılı okullarında yaygınlaşan<br />
öğrenci koçluğu; ülkemizdeki<br />
bazı okullarda da uygulanmaya<br />
başlamıştır.<br />
Öğrenci koçluğunun uygulandığı<br />
okullarda, akademik<br />
başarının yükseldiği ve disiplin<br />
problemlerinin büyük ölçüde<br />
ortadan kalktığı gözlenmiştir.<br />
Öğrenci koçluğu sistemi; akademik<br />
başarıda, eğitim hedeflerinin<br />
yerine getirilmesinde,<br />
öğrenci problemlerinin çözümünde<br />
anahtar yöntemler sunar.<br />
Öğretmenlerin öğrencileriyle,<br />
ebeveynlerin çocuklarıyla<br />
iletişimlerinde pratik ve güçlü<br />
bir yol haritası verir.<br />
Öğrenci koçluğu sisteminin;<br />
yönetimi, öğretmenleri ve ebeveynleri<br />
kapsayan üç temel<br />
dayanağı olsa da, koçluk rolünü<br />
üstlenenler öğretmenlerdir.<br />
Bu sistemde her öğrencinin,<br />
profesyonel koçu olan öğretmeni<br />
vardır. Ve her öğretmen<br />
öğrencileriyle yaptığı haftalık<br />
görüşmelerle öğrencilerini hedeflerine<br />
taşır, problemlerini<br />
kendilerinin çözmesine katkı<br />
verir, onların her boyutuyla gelişmelerini<br />
destekler.<br />
Okulun Kazanımları:<br />
• Okulun akademik ve sosyal<br />
başarısı yükselir.<br />
• Öğrencilerde görülen disiplin<br />
problemleri büyük oranda<br />
ortadan kalkar.<br />
• İçinde bulunduğumuz çağın<br />
tehlikeleri ve tehditleri önlenir.<br />
• Yaratıcılığı ve başarıyı destekleyen<br />
eğitim ortam yaratılır.<br />
• Okulun rekabet gücü artar.<br />
Öğrencilerin Kazanımları:<br />
• Öğrenmeyi öğrenir ve öğrenmeyi<br />
sever.<br />
• Amaç ve hedef belirleme,<br />
projelendirme ve sonuçlandırma<br />
becerisi kazanır.<br />
• Sorumluluk duygusu, iç disiplin<br />
ve özgüven gelişir.<br />
• Problem çözme ve güçlüklerle<br />
başetme yetileri artar.<br />
Hidayet Cem AKILLI<br />
20 I ERZİN BAHRİ 20 I TABİB ÇELEN ODASI ANADOLU BÜLTEN LİSESİ I Ekim I MAYIS 2014 2015 MAYIS Ekim 2015 2014 I ERZİN I TABİB BAHRİ ODASI ÇELEN BÜLTEN ANADOLU I 21 LİSESİ I 21
DOĞRULUK<br />
SOKAKTA…<br />
Kezban ÇETİNER<br />
Din Kült. ve Ahlak Bil. Öğretmeni<br />
Doğruluk, insanın dudağı<br />
ile kalbi arasında bir<br />
uyumsuzluk ve çelişki<br />
bulunmaması; özün, sözün,<br />
amelin ahenk içinde olmasıdır.<br />
Doğruluk, insanın kalbiyle<br />
barışık olmasının meyvesidir;<br />
güzel şahsiyetin esasıdır;<br />
makbul bir huy ve hayırlı bir<br />
süstür. Kişinin düşünlerinde,<br />
sözlerinde, niyetlerinde, sözlerinde<br />
ve amellerinde kendini<br />
gösterir. Doğruluğun insana<br />
hem maddi hem manevi pek<br />
“DOĞRU SÖYLERİM HALK RAZI DEGİL<br />
YALAN SÖYLERİM HAK RAZI DEĞİL”<br />
çok getirileri vardır. İç huzuru,<br />
korkudan ve üzüntüden uzak<br />
olunması bereket, insanlar<br />
arasında saygınlık, geçmiş günahlardan<br />
bağışlanması, gelecekte<br />
büyük ecirler elde edilecek<br />
olması cennete kavuşmak<br />
meleklerin dostluğu bunların<br />
sadece bir kısmıdır.<br />
“YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL”<br />
AYETLER<br />
Doğruluktan<br />
ayrılmayan insan<br />
aynı zamanda adil,<br />
dürüst, sözünde duran,<br />
güvenilir, istika-<br />
Anonim<br />
met üzerine dosdoğru,<br />
samimi, haktan<br />
ve haklıdan yana, özü sözü bir<br />
olan kişidir.<br />
Doğruluktan sapmış bir insan<br />
yalan, hile, aldatma, batıl,<br />
güvensizlik, sahtekârlık, iki<br />
yüzlülük, riya, samimiyetsizlik,<br />
ihanet beklenebilir<br />
Ey iman edenler Allaha karşı gelmekten ve doğrularla beraber olun. “Tevbe suresi (9),(119)”<br />
Özü sözü doğru olan erkekler ve özü sözü doğru olan kadınlar(işte onlar için Allah bağışlanma ve<br />
büyük bir mükâfat hazırlanmıştır) “Azhab suresi(33),(35)”<br />
Öyle ise Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenlerde dosdoğru olsunlar. Hak<br />
ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz o,yaptıklarınızı hakkıyla bilir. “ Hud suresi”<br />
HADİSLER<br />
MEVLANA<br />
Abdullah B.Mesut rivayet edildiğine göre, Nebi şöyle buyurdu:<br />
“Doğruluk iyiliğe yöneltir. İyilikte cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında özü sözü<br />
doğru kişi (sıdık) olarak kaydedilir. Yalancılık, günahkârlığa sürükler. Günahkârlıkta cehenneme götürür.<br />
Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında yalancı (Kezzab) diye yazılır.<br />
Hasan B. Ali B. Ebu Talib rivayet edildiğine göre, Nebi şöyle buyurdu:<br />
“Şüpheli şeylerden uzaklaş, seni şüpheye düşürmeyen kesin şeylere yönel. Çünkü doğruluk kalbe huzur;<br />
yalan ise tedirginlik verir.<br />
Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine ben kefilim.<br />
HZ MUHAMMED<br />
Sokağa çıktığında dışarıda<br />
hengame çoktan başlamıştı.<br />
Caddeler, sokaklar,<br />
kaldırımlar yine telaş içindeydi.<br />
Bu hengamede, insanın kendi<br />
istikametinde düz bir şekilde<br />
yürüyebilmesi pek mümkün<br />
görünmüyordu. Bazen yan dönmesi<br />
bazen de zikzak çizmesi<br />
gerekiyordu. Böylesi kalabalık<br />
bir kaldırımda, doğal olarak,<br />
kaldırım taşlarının ortasına<br />
basıp onları doğru sayabilmek<br />
olanaksızlaşıyordu. Kaldırım<br />
taşlarını saymayı karıştırıp<br />
onları yeniden saymaya başladıktan<br />
kısa bir mesafe sonra<br />
kenarda oturan dilenci gözüne<br />
çarptı. Ona bir harçlık vermek<br />
için elini cebine attığında, eline<br />
5 TLkağıt para geldi. Bu miktar,<br />
dilenciye vermek için biraz<br />
fazlaydı. Hem onu, dilenciye<br />
verirse kendisine bugün yetecek<br />
kadar para kalamayabilirdi.<br />
Harçlık vermek için de bir<br />
kez niyetlenmişti oysa. Yavaşça<br />
dilenciye yaklaşıp kağıt 5<br />
TL’yi dilencinin önünde duran<br />
kirli mendile bıraktı, ardından<br />
da orada duran bozuk paralardan<br />
4 TL alıp cebine koydu.<br />
Dilencinin olanlara bir anlam<br />
vermeye çalıştığı bakışlarıyla,<br />
kaldırım taşlarını yeniden saymaya;<br />
bir süre sonra da dilencinin<br />
gözünden kaybolup karşısından<br />
gelen, yanından geçen,<br />
kenarda bekleyen yabancı gözlerde,<br />
kısa zaman süreçlerince<br />
yer etmeye başladı.<br />
Kaldırımın kenarında oturan<br />
dilenciden otuz saniye yetmiş<br />
iki adım uzaklaştığı anda<br />
kime ait olduğunu bilmediği<br />
ama sağdan soldan birkaç kez<br />
duyduğu “ Bir fakire bir balık<br />
verirsen bir gün doyar; ama<br />
ona olta verip balık tutmayı<br />
öğretirsen her gün doyar.”<br />
sözünü anımsadı,birden durdu<br />
ve dönüp hızlı adımlarla kendisinden<br />
tarafa şaşkın bakışlarla<br />
bakan dilencinin yanına geldi.<br />
- “ Kolay gelsin ! Nasılsın,<br />
işler nasıl ‘ Sana bir şey diyeceğim<br />
amca; ama sakın yanlış<br />
anlayıp kızma. Görüyorum ki<br />
sağlığın yerinde, eksik bir azan<br />
da yok; sadece, biraz yaşlısın.<br />
Burada dilenmek, üç beş kişinin<br />
vereceği birkaç kuruşu<br />
beklemek yerine kendine bir<br />
boyacı sandığı alıp ayakkabı<br />
boyasan hem daha çok kazanırsın<br />
hem de alın terinin hakkını<br />
alırsın amca. Görüyorum,<br />
Kaldırımın kenarında oturan<br />
dilenciden otuz saniye yetmiş<br />
iki adım uzaklaştığı anda<br />
kime ait olduğunu bilmediği<br />
ama sağdan soldan birkaç<br />
kez duyduğu “ Bir fakire bir<br />
balık verirsen bir gün doyar;<br />
ama ona olta verip balık tutmayı<br />
öğretirsen her gün doyar.”<br />
sözünü anımsadı<br />
senden daha düşkün olup ne<br />
ağır işlerde çalışan nice insan<br />
var. Hem Tanrı çalışanın, alın<br />
teriyle helal lokma kazananın<br />
yanındadır.” Bunları söyledikten<br />
sonra içerisinde, Tanrı’nın<br />
kendisine yüklediği bütün görevleri<br />
yerine getirmiş bir insanın<br />
duyduğu huzuru duydu.<br />
Üzerindeki o ağır yük kalkmış,<br />
ayağı yerden kesilmişti. Dilencinin<br />
kendisine bir şey demesini<br />
beklemeden, hızlı adımlarla,<br />
geldiği dilencinin yanından huzurlu<br />
adımlarla uzaklaştı.<br />
-“ Hadi be oradan zevzek,<br />
akıl vereceğine para ver ! Ne<br />
oluyor anlamadım ki. Bugün<br />
de bütün cinsler beni buluyor<br />
! Biri gelir parasını bozdurur,<br />
biri gelir akıl verir. Ya sabır…”<br />
Durağa geldiğinde durak,<br />
her zamankine göre daha sakindi.Bir<br />
kenara çekilip dolmuşun<br />
gelmesini beklemeye başladı.Bu<br />
arada durağa iki bayan<br />
ve her haliyle huzura eridiği<br />
anlaşılan bir bey geldi. Onarlın<br />
gelişini gözlerken de dolmuşun<br />
ucu, köşebaşında göründü. O<br />
görününce de durakta kıpırdanmalar<br />
başladı. Herkes, dolmuşun<br />
biniş kapısının nereye<br />
gelebileceğini kendince hesap<br />
edip onunla buluşma noktasına<br />
doğru yöneldi. Herkesin tahmin<br />
noktası aynı olduğundan<br />
mı, yoksa, birbirine yakın olduğundan<br />
mıdır nedir, yolcuların<br />
hepsi bir noktaya yığıldı. Bu<br />
yığılma esnasında, yığındakiler,<br />
yer yer nizami temaslarda<br />
bulunuyor, bununla birlikte,<br />
hiç kimse birbirinin gözüne<br />
bakmıyordu. Olur ya, kendisinden<br />
yaşlı biriyle, erkekse de<br />
bir kadınla, göz göze gelebilir,<br />
ona öncelik vermek zorunda<br />
kalabilirdi. Ondan sonra da bacaklara<br />
kuvvet…Ah, şu toplum<br />
kuralları ! Kişinin varlığını hiçe<br />
sayıp onu, kendisine uyduran,<br />
onun kendi özgür iradesiyle<br />
hareket etmesini engelleyen,<br />
kişi, o kurallara uymazsa da<br />
onu ayıplayan, ‘Tüüü, kaka !’<br />
olarak niteleyen zorlayıcı kurallar…<br />
Neyse ki korkulan olmadı.<br />
Yüzlerinde, yer bulamamanın,<br />
olsa da bir başkasına verecek<br />
olmanın verdiği sıkıntı ve<br />
gerginlik okunan yığın üyeleri,<br />
dolmuş gelip de önlerinde durunca<br />
rahatladı. Dolmuşta herkesin<br />
birer koltuk sahibi olacağı<br />
kadar yer vardı. Bu arada,<br />
önlerde yer alma mücadelesi<br />
de bitmişti. En önde yaşlıların<br />
ve arkalarından da bayanların<br />
başını çektiği yolcular, sakin<br />
adımlarla dolmuşa bindi. O da<br />
yine, pencere kenarındaki yerini<br />
aldı. Yanına ise huzuru yüzüne<br />
iyice yapışmış o bey oturdu.<br />
Serhan ALİBEKİROĞLU<br />
Edebiyat Öğretmeni<br />
22 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 23
A PICTURE WORTHS MORE THAN<br />
A THOUSAND WORDS<br />
HAZIR<br />
CEVAPLAR<br />
1. Study in a quietenvironment.<br />
2. Study in a comfortabletemperature.<br />
3. Rewriteyournotes.<br />
4. Quizyourself<br />
5. Whatkind of learnerareyou’<br />
Know it.<br />
STUDY SKILLS<br />
6. Learntolovemaths. You’llalwaysneed<br />
it.<br />
7. Play games.<br />
8. Set yourselfgoals.<br />
9. Be creative. Youmayfindnewways.<br />
10. Findoutthehappenings<br />
in theworld.<br />
11. Ask questions.<br />
12. Learnyogicbreathingtechniques.<br />
13. Thinkpositive.<br />
14. Study at thesame time<br />
everyday.<br />
15. Have a gooddictionary<br />
SUSTURUCU TEDAVİ<br />
Zamane gençlerinden biri,bir<br />
toplantıda Akifi küçük düşürmeye<br />
çalışıp:<br />
– Siz baytardınız, değil mi’ Demiş.<br />
Akif, istifini bozmadan şu cevabı<br />
vermiş:<br />
– Evet,bir yeriniz mi ağrıyordu’<br />
NE ALIRSINIZ’<br />
Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya<br />
kadar nefes nefese kalır.<br />
Yokuşun sonundaki lokantadan<br />
bir garson seslenir:<br />
-Buyrun beyim ne alırsınız’<br />
Yahya Kemal tebessümle:<br />
-Evlat,müsaade edersen bir<br />
nefes alacağım.<br />
SIR SAKLAMAK<br />
Yavuz Sultan Selim, bir çok<br />
Osmanlı Padişahı gibi devletin<br />
selameti için sefer hazırlıklarını<br />
gizli tutarmış. Bir keresinde<br />
vezirlerinden biri ısrarla seferin<br />
yapılacağı ülkeyi sorunca,<br />
Yavuz ona:<br />
– Sen sır saklamasını bilir misin’<br />
diye sormuş.<br />
Vezir, Yavuzdan cevap alacağı<br />
ümidiyle:<br />
-Evet hünkarım, bilirim dediğinde,<br />
Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış:<br />
-Ben de bilirim.<br />
GÖNÜLSÜZ GÖNÜL<br />
Abdülhak Hâmidin evindeki<br />
sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan<br />
açılır. Yaşı geçmiş<br />
bir hanım, Abdülhak Hamide<br />
döner ve:<br />
-Efendim, gönül kocamaz! der.<br />
Hamid cevap verir:<br />
-Kocamaz ama, kocamış bir vücut<br />
içinde oturmak da istemez.<br />
BÖYLE KORUNUR<br />
Çok değerli olan kütüphanesini<br />
millete vakfeden Koca Ragıp<br />
Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından<br />
birini memur tayin<br />
eder.<br />
Bir gün ansızın kütüphanesini<br />
ziyarete giden Paşa, etrafı<br />
ve kitapları toz, toprak içinde<br />
bulunca canı çok sıkılır ve belli<br />
etmemeye çalışarak:<br />
-Seni tebrik ederim yavrum,<br />
der. Gerçekten de gerçekten de<br />
emniyetli bir adammışsın. Teslim<br />
edilen şeylere hiç el sürmemişsin,<br />
âferin!<br />
VELÂYETİN GÖRDÜĞÜ<br />
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda<br />
biraz yaramazlık yapınca,<br />
babası olan 2. Murat Han:<br />
-Ne kadar yaramaz bir çocuksun,<br />
senden adam olmaz diye<br />
çıkışır.<br />
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla<br />
kalp gözü açık olan Akşemseddin<br />
Hazretleri, hafifçe<br />
gülümseyerek şöyle der:<br />
-Peder ne der, Kader ne der.<br />
BİRBİRİNE BAĞLI<br />
Hâkim, kaza yaparak birkaç<br />
kişinin ölümüne yol açan bir<br />
şoförün ehliyetini iptal edince,<br />
şoför:<br />
-Aman hakim bey, diye sızlanmış.<br />
Benim yaşayabilmem,<br />
şoförlük yapmama bağlı.<br />
Hâkim cevap vermiş:<br />
-Başkalarının yaşaması da sizin<br />
şoförlük yapmamanıza bağlı.<br />
HAKLI ÖLÜM<br />
Sokrat ölüme mahkum edildiğinde,<br />
eşi:<br />
-Haksız yere öldürüyorsunuz,<br />
diye ağlamaya başlayınca,<br />
Sokrat:<br />
-Ne yani, demiş. Bir de haklı<br />
yere mi öldürseydim’<br />
HZ. ADEMİN MİRASI<br />
Fatih Sultan Mehmet, adamları<br />
ile gezerken, yanına sokulan<br />
dilenciye bir altın vermiş. Dilenci<br />
parayı alınca:<br />
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca<br />
bir padişah, kardeşine bu<br />
kadar para verir mi’<br />
Fatih Sultan Mehmet, nereden<br />
kardeş olduğunu sorunca, dilenci:<br />
-İkimiz de Hazreti Ademin çocukları<br />
değil miyiz’ demiş. Elbette<br />
kardeşiz.<br />
Sultan Fatih:<br />
-Bu keşfini sakın başkasına<br />
söyleme, diye gülümsemiş. Diğer<br />
kardeşlerimiz de pay isterse,<br />
sana zırnık bile düşmez.<br />
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN<br />
Fatihe sorarlar:<br />
-İstanbulu niçin fethettin’<br />
Cevap verir:<br />
-Önce o benim gönlümü fethettiği<br />
için!<br />
FİKİR YAKALAMAK<br />
Şahabettin Süleyman, bir gün<br />
Ahmet Haşim‘e:<br />
-Üç günden beri zihnimde<br />
önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde,<br />
Ahmet Haşim, onun<br />
fikir üretmedeki kısırlığını ima<br />
ederek şöyle demiş:<br />
-Günahtır yahu, salıver gitsin<br />
şu fikri. Zavallıcık günlerden<br />
beri tek başına kim bilir ne kadar<br />
sıkılmıştır’<br />
UYKU KARDEŞLİĞİ<br />
Mevlana Hazretleri, talebelerinin<br />
biriyle yürürken, yol kenarında<br />
birkaç köpeğin sarmaş<br />
dolaş uyuduklarını görürler.<br />
Yanındaki talebesi:<br />
-Güzel bir kardeşlik örneği, der.<br />
Keşke insanlar da bundan ibret<br />
alsa.<br />
Mevlana, tebessüm ederek<br />
karşılık verir:<br />
-Aralarına bir kemik atıver de,<br />
gör kardeşliklerini.<br />
24 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 25
Anadolu’nun<br />
ilk Camii<br />
Habib-i Neccar<br />
Hatay’a gidenlere mutlaka<br />
Kurtuluş Caddesi ile Kemalpaşa<br />
Caddesi kavşağındaki<br />
Habib-i Neccar Camii’ni ziyaret etmeleri<br />
tavsiye ediliyor. Çünkü bu<br />
caminin hem Hıristiyanlar hem de<br />
Müslümanlar için önemli bir anlamı<br />
var.<br />
Cami, özellikle şehri ziyarete<br />
gelen Hıristiyanların uğrak mekânlarından<br />
biri olmuş. Hıristiyanlar<br />
için önemli, çünkü bir Müslüman<br />
ibadethanesinin avlusunda Hz.<br />
İsa’nın havarileri Yahya, Yunus ve<br />
Şem’un-ı Sefa’ya (bu isimler yabancı<br />
kaynaklarda sırasıyla Yuhanna,<br />
Pavlos ve Petrus olarak geçiyor)<br />
ait olduğu rivayet edilen<br />
kabirler var. Müslümanlar için önemi<br />
ise bu mekanın Anadolu’da yapılan<br />
ilk cami olması ve Habib-i<br />
Neccar’ın hikayesinin Yasin sûresinde<br />
anlatılması. Hatta tarihî kaynaklarda<br />
İslamiyet’in Anadolu topraklarına<br />
buradan yayıldığı<br />
anlatılıyor. İsa Peygamber döneminde<br />
yaşamış bir Allah dostunun<br />
26 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015<br />
adını taşıması da Habib-i Neccar<br />
Camii’ne farklı bir özellik kazandırıyor.<br />
Kaynaklarda belirtildiğine göre<br />
Habib-i Neccar, marangozlukla uğraşan<br />
kendi halinde sıradan bir Antakyalı<br />
(Neccar Arapçada marangoz<br />
demek). Hazreti İsa’ının elçileri<br />
Yahya ve Yunus şehre gelmeden<br />
önce kazancının yarısını fakir fukaraya<br />
veren, diğer yarısını çocuk çocuğuna<br />
harcayan, Allah’ın has kullarından<br />
biri. Yasin sûresinin 20.<br />
ayetinde “... o sırada şehrin öbür<br />
ucundan bir adama koşarak geldi...”<br />
diye bahsedilen kişinin Habib-i<br />
Neccar olduğu ve Yasin’in 13-<br />
32 ayetleri arasında anlatılan sonu<br />
kanla biten olayın Habib, Yahya,<br />
Yunus ve Şem’un-ı Sefa arasında<br />
geçtiğine inanılıyor. ‘İnanılıyor’ diyoruz,<br />
çünkü Elmalılı Hamdi Yazır’ın<br />
Hak Dini Kur’an Dili adlı meşhur<br />
tefsiri ve Diyanet İşleri<br />
Başkanlığı’nca yayımlanan Kur’an<br />
Yolu adlı tefsir, bu konuda ihtiyatlı<br />
bir dil kullanarak birbirinden farklı<br />
yorumlarda bulunuyor. Habibi-i<br />
Neccar’ın ve camiinin Antakya’da<br />
anlatılan hikâyesi ise şöyle:<br />
Habib-i Neccar ve İsa Peygamber’in<br />
elçileri<br />
Habib-i Neccar Camii, ismini,<br />
caminin avlusunda kabri bulunan<br />
bir zattan alıyor. İsa Peygamber<br />
döneminde gönderilen elçilere<br />
iman eden ve inancından dolayı<br />
şehit edilen Habib-i Neccar, cüzam<br />
hastası bir oğlu olduğu için şehrin<br />
doğusundaki dağda bir mağarada<br />
ikamet etmektedir. Hazreti İsa’nın<br />
gönderdiği elçiler, Yahya ile Yunus<br />
şehre dağ tarafından girer ve ilk<br />
olarak Habib-i Neccar ile karşılaşırlar.<br />
Habib-i Neccar, yabancılara<br />
kim olduklarını sorar. ‘İsa Peygamber’in<br />
havarileriyiz’ cevabını alınca<br />
onlardan bir delil ister. Onlar da<br />
‘Biz hastalara şifa veririz.’ derler.<br />
Marangoz Habib, havarileri oğlunun<br />
yanına götürür. Elçiler, Allah’a<br />
dua eder, sırtını sıvazlarlar ve çocuk,<br />
Allah’ın izni, elçilerin eliyle<br />
şifa bulup ayağa kalkar. Bu olay<br />
karşısında Habib-i Neccar, havarilere<br />
tereddütsüz iman eder.<br />
Tek bir Yaratan olduğunu anlatmak<br />
için şehre inen elçilerin sözüne kimse<br />
itibar etmez. Ancak çeşitli hastalıklara<br />
şifa verdikleri şehirde de duyulur<br />
ve halk etraflarında toplanmaya başlar.<br />
Bunu duyan şehrin kralı elçileri<br />
sorgusuz sualsiz zindana attırır.<br />
Hz. İsa, havarilerinden uzun süre<br />
haber gelmeyince üçüncü elçi<br />
Şem’un-ı Sefa’yı Antakya’ya gönderir.<br />
Şem’un-ı Sefa, ilk iki elçi gibi kimliğini<br />
açığa vermez, saraya kadar girmeyi<br />
başarır. Kralın güvenini kazanınca önceki<br />
elçilerden bahseder. “Kralım bu<br />
yabancılar çeşitli hastalıklara şifa<br />
verdiklerini iddia ediyorlar. Bunları<br />
bir imtihan edelim.” der. Kral da onu<br />
kırmaz, zindandaki elçileri huzuruna<br />
getirtir. Şem’un-ı Sefa, arkadaşlarına<br />
sorar: ‘Siz kimsiniz, nereden gelip nereye<br />
gidiyorsunuz’’ Onlar da İsa Peygamber’in<br />
elçisi olduklarını söylerler.<br />
‘Madem sizi bir peygamber gönderdi,<br />
elinizde bir delil olması lazım.’ der.<br />
Onlar da amaların gözlerini açabildiklerini,<br />
ölüleri dirilttiklerini söylerler.<br />
Yeni ölmüş bir ceset önlerine getirilir.<br />
Yahya ve Yunus açıktan, Şem’un-ı<br />
Sefa içinden dua eder ve ölü dirilir.<br />
“Ey Antakya halkı eğer siz de öldükten<br />
sonra benim gördüklerimi görmek<br />
istemiyorsanız, çok zor durumdayken<br />
beni kurtaran bu üç kişiye tabi<br />
olun.” diye halkı uyaran kişi, eliyle üç<br />
elçiyi işaret edince Şem’un-ı Sefa’nın<br />
da kimliği açığa çıkar.<br />
Kral hayretle sorar: ‘Şem’un sen<br />
de mi bunlardansın’’ Çok zeki olan<br />
üçüncü elçi, soruya soruyla cevap verir:<br />
“Kralım bu yabancılar çok olağanüstü<br />
bir hal gösterdiler, sen de taptığın<br />
putlarına söyle, daha üstün<br />
hünerler göstersinler. Yoksa bunlar<br />
seni halkın önünde mağlup ediyorlar.”<br />
Kral köşeye sıkışınca itiraf eder:<br />
“Şem’un senden gizlim saklım yok.<br />
Bizim taptığımız putların böyle güçleri<br />
yok. Yemez, içmez, konuşmazlar.”<br />
Bunun üzerine Şem’un kralı ikna eder<br />
ve kralın iman ettiği rivayet edilir. Ancak<br />
inancını halka açıklamaz. Halk da<br />
iman etmemekte direnir. Büyü yapıldığını<br />
söyleyip elçileri linç etmeye<br />
kalkarlar. Bu sırada Habib-i Neccar<br />
koşarak şehre gelir ve “Ey kavmim,<br />
bu elçilere uyun. Sizden hiçbir ücret<br />
istemeyen o kimselere tabi olun, onlar<br />
doğru yoldadırlar” der. (Yasin Sûresi’nin<br />
20-22 ayetlerinde geçen bu<br />
sözleri Habip Neccar’ın söylediğine<br />
inanılıyor.) Ama halk hem havarileri<br />
hem de Habib-i Neccar’ı taşlayarak<br />
şehit eder.<br />
MUSA<br />
AĞACI<br />
Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın Samandağ’daki<br />
buluşmasından sonra,<br />
birlikte Hıdırbey Köyü’nün yanındaki<br />
Musa Dağı’na çıkmak üzere<br />
yola çıkarlar. Hıdırbey Köyü’ndeki<br />
Musa ağacının bulunduğu yere geldiğinde<br />
çok susar. Bastonunu bu ağacın<br />
bulunduğu yere bıraktıktan sonra, hemen<br />
yanındaki dereye su içmeye gider.<br />
Su içtikten sonra yollarına devam<br />
ederler. Asasını suyun kenarında<br />
unuttuğunu anlayan Hz. Musa, döndüğünde<br />
ise asasının yeşerdiğini ve bir<br />
fidan haline geldiğini görür. O günden<br />
bugüne, o ağaç Musa ağacı olarak bilinir.<br />
800-1000 yaşlarında olduğu tahmin<br />
edilen ve halk arasında 2000-<br />
3000 yaşlarında olduğuna inanılır.Köyün<br />
Merkezinde bulunan ağacın gövde<br />
çapı 7.50 m’dir. Dıştan çevresi yaklaşık<br />
20m’dir. İki oyukla ağacın gövdesine<br />
girilmektedir.
• İnsanları parmak izinden, köpekleri<br />
ise burun izinden tanımak<br />
mümkündür. Tüm<br />
• Kedi ve köpekler insanlar gibi<br />
ya sağ ellerini çok kullanırlar<br />
ya da sol.<br />
• Köpeklerin gözleri sadece siyah<br />
beyaz görür.<br />
• Kediler 100 değişik ses, köpekler<br />
ise 10 ses çıkartabilirler.<br />
• En büyük kuş yumurtası devekuşunun<br />
yumurtasıdır. 15-20<br />
cm uzunluğunda ve aşağı yukarı<br />
1,7 kg ağırlığında olan bu<br />
yumurtayı kaynatarak pişirmek<br />
40 dakika sürer.<br />
• Sinekkuşları, saniyede tam 60<br />
kere kanat çırparlar!<br />
• En büyük hücre devekuşu yumurtasıdır!<br />
• Deve kuşlarının gözleri beyinlerinden<br />
büyüktür<br />
• Sarısalkım kuşunun 36 saat<br />
boyunca karaya hiç ayak basmadan<br />
3.000 km. uçabilir.Sadece<br />
dişi kanaryalar ötebilir.<br />
• Hint tavusunun (Pavo cristatus)<br />
kuyruğunda 130 kadar süs<br />
teleği vardır. Uzunlukları 130<br />
cm kadar olabilen bu teleklerin<br />
süsü kuyruk yarım daire biçiminde<br />
açılınca görülür.<br />
• Dünyanın en hızlı hayvanı Leopar’dır.<br />
Hızı saate 100 km.’ye<br />
ulaşır.<br />
• Son 4000 sene içerisinde herhangi<br />
yeni hayvan evcilleştirilmemiştir.<br />
• Bir pire, kendi büyüklüğünün<br />
150 kat yüksekliğine zıplayabilir.<br />
Bu oranı tutturmak için insanın<br />
yaklaşık 30 metre zıplaması<br />
gereklidir.<br />
• Atlar bir aya kadar ayakta kalabilirler.Bir<br />
inek hayatı boyunca<br />
yaklaşık 200.000 bardak<br />
süt üretir.<br />
• Fare, bir deveden bile daha<br />
uzun süre susuz kalabilir.<br />
• Karıncalar uyumaz.<br />
• 2.600 değişik cins kurbağa<br />
vardır.
Müslüman ve Türk olan<br />
büyük bilginler ve kısaca hayatları<br />
Biruni:<br />
Astronomi ve Matematik Dehası<br />
Al Biruni (Abu’l-Rayhan Muhhamed<br />
ibn Ahmad Al- Biruni) 973 yılında<br />
şimdi Khiva olarak bilinen<br />
şehirde, Özbekistan’da doğdu. İlk<br />
öğrenimini yunanlu bir bilginden<br />
aldı. Tanınmış ve seçkin bir aileden<br />
gelen Harezm’li matematikçi ve<br />
gökbilimci biri tarafından evlat<br />
edinilen el-Biruni ilk çalışmalarını<br />
bu alimin yanında yaptı. İlk eseri<br />
Asar-ül Bakiye’dir.<br />
Biruni tam adı Abu’l-Reyhan<br />
Muhammed Bin Ahmet El-Biruni<br />
El-Harizmi, sadece Türk ve İslam<br />
dünyasının değil, dünyanın en büyük<br />
bilim adamlarından biri sayılmaktadır.<br />
15 Eylül 973 tarihinde<br />
Ceyhun nehri kıyısındaki Hive kasabasında<br />
doğmuştur. 1048 yılında<br />
Gazne’de de ölmüştür. Biruni<br />
hastalıkları tedavi konusunda değerli<br />
bir uzmandı. Yunan ve Hint<br />
tıbbını incelemiş, Sultan Mes’ud’un<br />
gözünü tedavi etmişti. Otların hangisinin<br />
hangi derde deva ve şifa<br />
olduğunu çok iyi bilirdi. Eczacılıkla<br />
doktorluğun sınırlarını çizmiş, ilaçların<br />
yan etkilerinden bahsetmiştir.<br />
Cezeri:<br />
Sibernetiğin Kurucusu Bedîüzzaman<br />
Cezerî, 1136’da Diyarbakır’da<br />
doğdu. Artuklu sarayında 32 yıl<br />
başmühendislik görevi yaptı. Bir<br />
yığın keşifleri bugün dahi hayret<br />
vericidir. Tarihte sibernitiğin ilk kurucusu<br />
olma şerefi onundur.<br />
Evliya Çelebi:<br />
Meşhur Seyyah ve Seyahat Yazarı<br />
Evliya Çelebi (1611-1682), tarihî<br />
seyahat edebiyatımızın unutulmaz<br />
sevimli ve saygın bir sîmasıdır.<br />
Kendisine has o tatlı, akıcı, arı,<br />
duru ve sürükleyici üslûbuyla çağına<br />
damgasını vurmuş güçlü bir yazar,<br />
coşkun bir şâir, hattat, nakkaş<br />
ve bir mûsıkîşinastır. 1611’de şehirler<br />
güzeli İstanbul’da gözlerini<br />
dünyaya açtı. Babası ünlü velî Ahmed<br />
Yesevî’nin soyundan gelen<br />
derviş Mehmed Zıllî Efendi’dir. Kanunî’nin<br />
Zigetvar Seferi’nde büyük<br />
hizmetleri olan, pirinç levhalar<br />
üzerine oyma işleyen sanatkâr,<br />
hattat bir baba...<br />
Farabi:<br />
Büyük İslam Filozofu Ebu Nasır<br />
Muhammed bin Muhammed bin<br />
Tarhan bin Uzlug El-Farabi (879-<br />
950) (batıda Alpharabus), Sır-ı<br />
Derya’da Faraba şehrinde doğdu.<br />
Aristo’nun derin bilgiç çalışmacısı,<br />
matematikçi ve doktor olarak ün<br />
kazandı. Aristo’nun ve yeni platoncuların<br />
çalışmalarının Suriye’li çevirmen<br />
ve yorumcularıyla daha<br />
yakından tanışmak için Bağdat,<br />
Şam, Harran ve Halep’i ziyaret etti.<br />
Farabi 870-950 yılları arasında<br />
yaşamış olan İslam düşünürü. Sis-<br />
temi Aristoteles mantığına dayanan<br />
akılcı bir metafizikten oluşan,<br />
Aristoteles’in sistemini Plotinos’un<br />
görüşleri yardımıyla, İslam inancı<br />
ile uzlaştırmaya çalisan Farabi,<br />
Tanrı’nın varoluşunu kanıtlarken,<br />
Aristoteles’in akılyürütme çizgisini<br />
takip etmiştir. Ona göre, bu dünyadaki<br />
nesneler hareket etmekte, değişmektedirler.<br />
Dünyadaki nesneler<br />
hareketlerini bir ilk Hareket<br />
Ettiriciden almak durumundadırlar.<br />
Gazali:<br />
Muhteşem İslam Filozofu ve Müceddidi<br />
İmam-ı Gazalî, bugün bir<br />
kısmı İran toprakları içinde kalan<br />
Horasan’ın Tûs şehrinde hicri 45<br />
tarihinde (M. 1058) doğmuş, yine<br />
Tûs’un yakınlarındaki Tabira kasabasında<br />
505’de 55 yaşında vefat<br />
etmiştir. Ömrünün ilk seneleri ilim<br />
tahsiliyle geçmiş, orta yaşlarında<br />
ilmin zirvesine çıkmış, itibar ve<br />
hürmetin en muhteşemini görmüş,<br />
sonraki senelerinde (...)<br />
Harezmi:<br />
Cebirin Kurucusu Harezmi Horasan’da<br />
(Özbekistan’ın Karizmi kentinde)<br />
doğmuştur. Hayatının büyük<br />
bir bölümü Bağdat’da (Beytü’l Hikme’de)<br />
matematik, astronomi ve<br />
coğrafya konularında çalışarak<br />
geçmiştir. Cebirin kurucusu olan<br />
Harezmi’nin iki önemli matematik<br />
kitabı vardır; “Cebir” ve “Hint Hesabı”.<br />
Harezm’de temel eğitimimini<br />
alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında<br />
Bağdat’taki ileri bilim atmosferinin<br />
Harezmi dokuzuncu yüzyılda<br />
yetişen cebir alanında ilk defa eser<br />
yazan Müslüman-Türk matematik,<br />
coğrafya ve astronomi alimi. İsmi<br />
Muhammed bin Mûsa el-Harezmi,<br />
künyesi Ebû Abdullah’tır. Adı Latinceye<br />
Alkhorizmi, Fransızcaya Algorithme,<br />
İngilizceye ise Augrim şeklinde<br />
geçmiştir. 780 (H.164)<br />
senesinde Harezm’de doğduğu kabul<br />
edilir. 850 (H.236) senesinde<br />
Bağdat’ta vefat etti. Üç oğlu olup,<br />
hepsi de matematik ilmi üzerinde<br />
ciddi çalışmalarıyla tanınır.<br />
Hazerfan Ahmed Çelebi:<br />
Uçmayı Başaran İlk Türk Hezarfen<br />
Ahmed Çelebi, dünyada ilk kez uçmayı<br />
başaran Türk bilginidir. Onyedinci<br />
yüzyılda yaşadığı, 1623-1640<br />
yılları arasında saltanat süren Sultan<br />
Dördüncü Murad zamanında,<br />
uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve<br />
geniş bilgisinden ötürü halk arasında<br />
Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir.<br />
Evinde deneylerle uğr<br />
İbn-i Firnas:<br />
Modern Havacılığın Öncüsü Bilgin<br />
Tarihî kaynaklar İslâm bilgini Endülüslü<br />
İbn-i Firnas’ın da (‘ - 888)<br />
uzun çalışmalar sonunda yeni bir<br />
keşifte bulunup bir cihaz yaptığını,<br />
üzerine kumaş geçirip kanat yerine<br />
büyük kuş kanatları taktığını ve bu<br />
âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğunu<br />
kaydeder. Üstelik havada uzun<br />
süre kuşlar gibi süzüldüğünü, daha<br />
sonra da ...<br />
İbn-i Haldun:<br />
Sosyolojinin Babası İbn Haldun, İslâm<br />
âleminin yetiştirdiği en büyük<br />
sosyoloji ve tarih felsefesi bilginidir.<br />
Esas adı Abdurrahman bin Muhammed<br />
bin Haldun olan ünlü bilgin,<br />
Tunuslu asil bir ailenin<br />
çocuğudur. Babasının basiretli gözetiminde<br />
ciddî bir tahsil gördü ve<br />
ilk olarak Kur’ân-ı Kerîmi ezberledi.<br />
Çağın kıraat allâmelerinden ...<br />
İbn-i Rüşd:<br />
İslam Filozofu ve Hekimi Endülüs’ün<br />
yetiştirmiş olduğu en büyük<br />
filozoflardan ve hekimlerden birisi<br />
olan İbn Rüşd (1126-1198), Aristoteles’in<br />
yapıtlarına yapmış olduğu<br />
yorumlarla Aristotelesçiliğin dirilmesini<br />
ve güçlenmesini sağlamıştır.<br />
Felsefecilerle kelamcılar arasında<br />
cereyan eden tartışmalarda,<br />
İbn Rüşd, felsefecilerin tarafını tutmuş<br />
ve ...<br />
İbn-i Sina:<br />
Dünya Tıbbına Yön Veren Tabip<br />
Bilim ve tabâbet dünyasının semasında<br />
bir güneş gibi parlayan Müslüman<br />
Türk bilgini İbn-i Sînâ (980-<br />
1037), Buhârâ’ya bağlı Afşan’da<br />
doğdu. O, tarihin en büyük tıp allâmesidir.<br />
Esas adı Ebû Ali el Hüseyin,<br />
babası Abdullah bin Sinan, annesi<br />
...<br />
İbn Sina, tam adı EBU ALİ<br />
EL-HÜSEYİN BİN ABDULLAH BİN<br />
SİNA, Latince AVICENNA (d.980,<br />
Buhara - ö. 1037, Hemedan, İran),<br />
en büyük İslam bilginlerinden olan<br />
filozof ve hekim. İslam düşüncesinde<br />
Farabi’yle başlayan Aristotelesçi<br />
(Meşsaî) felsefe geleneğinin en<br />
yetkin temsilcisidir.<br />
Kemalettin Demiri:<br />
İlk Zoolojik Ansiklopedinin Sahibi<br />
Bilgin Varlıkların yaratılış özellikleri<br />
üzerine geniş incelemeler yaparak<br />
eserden müessire Yüce Yaratan’ın<br />
sonsuz kudretini nazarlara<br />
vermeye çalışan Kemaleddin<br />
Demîrî (1349-1405) ünlü bir zooloji<br />
bilginidir. Batılılardan 400 yıl<br />
önce zooloji konusunda ilk ansiklopediyi<br />
yazan bu bilginimiz Kahire’de<br />
doğdu.<br />
Mimar Sinan:<br />
Mimarların Pîri Mimarlık tarihimizin<br />
ve hatta dünya mimarlık tarihinin<br />
en meşhur ve en önemli şahsiyetlerinden<br />
Mimar Koca Sinan,<br />
1489 - 1588 yılları arasında yaşamış<br />
dünyanın en büyük yapı sanatçılarından<br />
biridir. Kayseri’nin Ağırnas<br />
köyünde doğdu, 17 Temmuz<br />
1588’de İstanbul’da öldü. Doğum<br />
tarihi kesin değildir. Ailesine ve yaşamına<br />
ilişkin kimi zaman yetersiz<br />
ve çelişkili bilgiler, çağdaşı Sâi Mustafa<br />
Çelebi’nin onun ağzından yazdıklarına,<br />
mimarbaşı olduğu dönemden<br />
kalan yazışmalara, kendi<br />
vakfiyesine ve yazarı bilinmeyen<br />
belge ve kitaplara dayanmaktadır.<br />
Kaynaklara göre Sinan, I. Selim (Yavuz)<br />
padişah olduktan sonra başlatılan<br />
ve Rumeli’de olduğu gibi Anadolu’dan<br />
da asker devşirmeyi<br />
öngören yeni bir uygulama uyarınca<br />
1512’de devşirilerek İstanbul’a<br />
getirildi.<br />
30 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 31
Motivasyon ve Başarı için<br />
tam 50 taktik!<br />
Motivasyon, mutlu ve başarılı olmak<br />
için hayati önem taşır. Aşağıdaki<br />
ipuçları, kendi kendinizi<br />
motive etmenize ve bunu sürdürebilmenize<br />
litlenmiş olacaktır. Hedef ya da<br />
hayaliniz ile ilgili her şeyi öğrenin,<br />
okuyun, konuşun, dinleyin ve deneyin.<br />
Eğer bir yazar olmak istiyor-<br />
yardımcı olacaktır. sanız, ders alın, kitaplar okuyun,<br />
Bunlar, pratik ve sonuca yönelik<br />
tavsiyelerdir. Uygulamadığınız sürece,<br />
genel kültürden öteye geçmeyeceklerdir.<br />
yazın, diğer yazarlar ile konuşun,<br />
atölye çalışmalarına katılın.<br />
6. DÜZENLİ OLUN<br />
1. HİKAYENİZİ YAZIN<br />
Temiz bir kağıda bir iki paragraf<br />
olacak şekilde arzu ettiğiniz geleceğin<br />
hikayesini yazın. Gelecekte<br />
yapmakta olduğunuz şeyi, yaşadığınız<br />
yeri ve sahip olduklarınızı<br />
yazın. Bu sizi, hem şimdi hem de<br />
gelecekte motive edecektir.<br />
2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CAN-<br />
LANDIRIN<br />
Gözlerinizi kapatın ve kendinizi<br />
gelecekte ne yapıyor olarak görmek<br />
istiyorsanız, onu yaparken<br />
canlandırın. Sağlıklı bir şekilde koşuyorsunuz,<br />
bahçenizdeki çiçekler<br />
ile ilgileniyorsunuz ya da çalışıyorsunuz.<br />
Örneğin, hayaliniz küçük<br />
bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış<br />
gününde, müşterileriniz ve çalışanlarınız<br />
ile selamlaşırken hayal<br />
edin. Böylece, hayallerinizi somutlaştırabilirsiniz.<br />
3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CAN-<br />
LANDIRIN<br />
4. BÜYÜK DÜŞÜNÜN<br />
Geleceğiniz ile ilgili büyük düşünmekten<br />
korkmayın. Bu, kısa<br />
süreli başarısızlıklarınıza katlanmanızı<br />
kolaylaştıracaktır. Engeller,<br />
sizi durduramayacaktır. Çünkü,<br />
sizin gözleriniz büyük hedefe ki-<br />
7. EVİNİZDE VE OFİSİNİZDE MOTİ-<br />
VATÖRLERE YER VERİN<br />
Evinizde, ofisinizde, arabanızda,<br />
cüzdanınızda size hedef ve hayallerinizi<br />
hatırlatacak sembollere,<br />
işaretlere, notlara ya da objelere<br />
yer verin.<br />
8. GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARA KATI-<br />
LIN<br />
9. KENDİ MOTİVASYONUNUZ İLE<br />
BAŞKALARINI MOTİVE EDİN<br />
En iyi öğrenme yöntemi, öğretmektir.<br />
Çocuklarınızın motive olmalarına,<br />
arkadaşlarınızın daha<br />
etkili hedefler belirlemelerine,<br />
eşinizin kişisel hayallerine ulaşmasına<br />
yardımcı olun. Onlara yardımcı<br />
olduğunuz zamanlarda, aslında<br />
kendinize de yardım ediyor olacaksınız.<br />
10. ÇOCUKLAR İLE ZAMAN GEÇİ-<br />
RİN<br />
11. BADİLİK SİSTEMİ KURUN<br />
Eşinizin kendi gelişimine yönelik<br />
hedefleri yada bir şeyleri başarmak<br />
isteyen yakın bir arkadaşınız<br />
var mı? Eğer varsa, onlar ile ?Badilik<br />
sistemi? kurun. Birbirinizi motive<br />
edin, uyarın, cesaretlendirin ve<br />
hedeflerinizde yardımcı olun.<br />
12. KENDİNİZE BİR MODEL BULUN<br />
Kendisinden bir şeyler öğrenebileceğiniz<br />
rol model seçin. Bu kişi,<br />
sizin saygı duyduğunuz ve kendisi<br />
gibi olmak istediğiniz birisi olmalıdır.<br />
Saygı duyduğunuz bir insanı<br />
örnek aldığınızsa, tekerleği yeniden<br />
icat etmeniz gerekmeyecektir.<br />
Eğer çevrenizde böyle bir kişi yoksa,<br />
ünlü bir lideri, sanatçıyı yada<br />
bilim adamını da rol model olarak<br />
alabilirsiniz. Kendisi ve yaptıkları<br />
hakkında tüm bilgileri edinerek,<br />
hedeflerinize ulaşmak için kullanabilirsiniz.<br />
13. YÜRÜYÜŞ YAPIN VE ARABA<br />
KULLANIN<br />
14. BAŞARI HİKAYELERİNİ OKU-<br />
YUN<br />
Etrafınızdaki insanların başarı hikayelerini<br />
okuyun. Günlük gazetelerde<br />
bile size ilham verebilecek,<br />
motive edecek ve harekete geçirecek<br />
düzinelerce küçük başarı hikayeleri<br />
var<br />
15. MÜZİK DİNLEYİN<br />
16. MOTİVE EDİCİ FİLMLER İZLEYİN<br />
17. MOTİVE EDİCİ ALINTILARI<br />
OKUYUN<br />
Gerek internette, gerekse kitaplarda<br />
size ilham verecek ve motive<br />
edecek binlerce alıntı bulunuyor.<br />
İnternette dolaşın ve aranın çiçeklerden<br />
bal topladığı gibi bilgileri<br />
toplayın.<br />
Bunlar işinize çok yaracaktır, çünkü<br />
hepimizin hayatı yorumlama<br />
şeklimiz farklıdır. Hayata farklı açılardan<br />
bakmanızı sağlayacak hikayeler<br />
bile çok işinizi görecektir.<br />
18. SAĞLIKLI BESLENİN<br />
Mutlu bir yaşam için, sağlıklı beslenme<br />
çok önemlidir. İyi bir diyet, sizin vücut<br />
sisteminiz için gerekli olacak tüm besin,<br />
vitamin ve mineralleri içerir. Fazlası<br />
zaten zararlı olacaktır. Ne demişler,<br />
“sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur”.<br />
Vücudunuz ve motivasyonunuz için<br />
sağlıklı beslenin. Sigara ve alkolden<br />
uzak durun.<br />
19. YETERİNCE UYUYUN<br />
Bazı insanlara 6 saat uyku yeterken,<br />
bazıları için 8 saat gerekli olabilir. Yeterince<br />
uyuduğunuza emin oluncaya<br />
kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla<br />
olmamasına da dikkat edin<br />
20. SÜREKLİ ÖĞRENİN<br />
En önemli ders bu. Etrafınızdaki dünya<br />
hakkında sürekli öğrenmeye devam<br />
edin ve asla durmayın. Sizi ilgilendiren<br />
şeyler hakkında okuyun, dinleyin<br />
ve öğrenin. Mesela, sorulan bir soruya<br />
“bilmiyorum” demenin tadını çıkarın,<br />
sonra hemen öğrenin. Meraklı olun. Biliyorsunuz,<br />
merak ilmin hocasıdır.<br />
21. HEDEFLERLE ÇALIŞIN<br />
Siz insanlara sorun..!?<br />
Hedeflerle çalışın, onlar size başarıyı ve<br />
yanında meyvesi olan mutluluğu getireceklerdir.<br />
22. BEYİN FIRTINASI YAPIN<br />
Temiz bir kağıt ve kalem alın. Uygun<br />
bir ortama geçin. Kimsenin sizi rahatsız<br />
etmeyeceği, telefondan uzak.<br />
Sonra, düşünün, düşünün ve tekrar<br />
düşünün. Aklınıza gelen her düşünceyi<br />
yazın. Parasal hedefler, kişisel hedefler,<br />
İlişkisel hedefler, sağlığınız ile ilgili<br />
olanlar vs. Tüm fikirleri yazın.<br />
Bitirdiğinizde, üzerinde çalışmak için<br />
gereğin fazla hedefiniz olacak. Bunlar<br />
arasından sizin için önemli olanları seçin.<br />
23. HEDEFİNİZİ KAĞIDA YAZIN<br />
Üzerinde çalışacağınız hedefi seçmeden<br />
önce, onu bir kağıda yazın, hedefinizin<br />
somutlaşmasını sağlayın. Böylece,<br />
sizin için gerekli olup olmadığına<br />
daha kolay karar verebilirsiniz.<br />
24. HEDEFİ SEÇME NEDENLERİNİZİ YA-<br />
ZIN<br />
Neden bu hedefi seçtiniz? Hedeflerinizin<br />
her biri için, ?Bunun bana ne yararı<br />
var? sorusunu sorun. Hedefi seçme nedenlerinizi<br />
kolaylıkla açıklayabiliyor olmalısınız.<br />
Eğer açıklayamıyorsanız, bu<br />
hedefi listeden silin ve diğerine geçin.<br />
25. HEDEFİNİZİN SPESİFİK OLMASINI<br />
SAĞLAYIN<br />
Hedefinizin etkili olabilmesi için, onu<br />
spesifik olarak ele alın.<br />
Bu sizi hedefinize daha kolay ulaştırabilir.<br />
26. TERMİNLER KULLANIN<br />
Hedeflerinizin gerçekleşmesini engelleyecek<br />
en ölümcül şey, ertelemektir.<br />
Bu problemin üstesinden gelmenin en<br />
iyi yolu termin kullanmaktır.<br />
Hedeflerinizde yaptığınız gibi, terminlerinizi<br />
de spesifikleştirin. Elimdeki<br />
projeyi 5 Ocak 2004?e kadar bitireceğim<br />
gibi…<br />
27. BAŞLAMA TARİHİ KULLANIN<br />
Termin önemli, ancak onun kadar<br />
önemli olan başka bir konu daha var ki,<br />
bu da başlama zamanının net olmasıdır.<br />
Hedefiniz için yola çıkarken, başlama<br />
tarihini ertelemeye yönelik pek çok<br />
nedeniniz olacaktır.<br />
Bunun üstesinden gelmek için, başlama<br />
tarihi belirleyin ve o tarihe sadık<br />
kalın.<br />
28. BÜYÜK HEDEFLER SEÇİN<br />
Hedeflerinizin etkili olabilmesi için,<br />
ulaşılabilir-zor olmalıdır. Eğer hedefiniz<br />
başarılması kolay ise, motivasyonunuz<br />
düşer.<br />
Hedefleriniz ulaşılabilir olmalı, ancak<br />
aynı zamanda sizin mevcut yetenek ve<br />
becerilerinizi geliştirmenizi gerektirecek<br />
kadar da zor olmalıdır.<br />
29. ULAŞILABİLİR HEDEFLER BELİRLE-<br />
YİN<br />
Ulaşamayacağınız hedefler belirlemek,<br />
sununda, sizde hayal kırıklığı, kızgınlık<br />
ve özgüven sarsılması yaratır. Hedefleriniz<br />
ulaşılabilir-zor ve mantıklı olmalıdır.<br />
30. DETAYLI AKSİYON PLANI HAZIRLA-<br />
YIN<br />
31. ABARTMAYIN ( GEREĞİNDEN FAZ-<br />
LA HEDEF İLE ÇALIŞMAYIN)<br />
Aynı anda çok fazla hedef üzerinde çalışmayın.<br />
Başlamak için bir ila üç arası<br />
hedef uygun olacaktır.<br />
32. İLERLEMENİZİ ÖLÇÜN<br />
Çalışmalarınızdaki ilerlemenizi ölçün.<br />
300 sayfalık bir roman yazmak istiyor<br />
olabilirsiniz. 300 sayfayı birden hedeflemeyin.<br />
25 ila 50 sayfalık artışlar şeklinde<br />
düşünün ve tamamladığınız sayfaların<br />
günlük çetelesini tutun<br />
33. İSTEK LİSTESİ HAZIRLAYIN<br />
Kendinizi yapmak zorunda hissettiğiniz<br />
yada yapmayı gönülden istediğiniz<br />
10 şeyin listesini yapın. Bir iş kurmak,<br />
maratonda koşmak,<br />
34. HATIRLATICILAR KULLANIN<br />
35. KENDİNİZİ ÖDÜLLENDİRİN<br />
Davranış her şeydir. Aşağıdaki ipuçları,<br />
kazanan davranışlara sahip olmanıza<br />
yardımcı olacaktır.<br />
36. DOĞRU KELİMELERİ KULLANIN<br />
Günlük konuşmalarınızda, ?Bunu başarabilirim?<br />
yada ?Bir çözüm buluruz?<br />
gibi olumlu cümleler kullanmaya dikkat<br />
edin.<br />
Kurduğunuz, cümlelerin sizin psikolojiniz<br />
ve davranışlarınız üzerinde son<br />
derece önemli etkileri olduğunu unutmayın.<br />
37. İYİMSER OLMAK İÇİN ÇABA HARCA-<br />
YIN<br />
38. ARKADAŞLARINIZI SEÇİN<br />
Arkadaşlarınızın negatif davranışları<br />
mı var? Bu sizi etkiliyor mu?<br />
Birlikte zaman geçirdiğimiz insanlar,<br />
çoğu zaman bizim tutumumuzu etkileyebilir.<br />
Eğer ofisinizdeki yada evinizdeki<br />
bireyler sizi negatif yönde etkiliyorsa,<br />
bu durumu değiştirecek gerekli<br />
adımları atın.<br />
39. DEĞİŞİME İHTİYACINIZ OLDUĞUNU<br />
NASIL ANLAYACAKSINIZ?<br />
40. DİĞERLERİNİN NE DEDİĞİNİ DİNLE-<br />
YİN<br />
41. SİZİ NELERİN HUZURSUZ ETTİĞİNİ<br />
ÖĞRENİN<br />
Sizi nelerin huzursuz ettiğini bildiğinizde,<br />
içinde bulunduğunuz olumsuz<br />
durumdan uzaklaşabilir ve bunun sonucu<br />
ortaya çıkan gerilim ve hayal kırıklıklarından<br />
korunabilirsiniz.<br />
42. SİZİ NELER MUTLU EDER?<br />
43. ARA VERMESİNİ BİLİN<br />
44. HAREKETE GEÇMEDEN ÖNCE İKİ<br />
KERE DÜŞÜNÜN<br />
İki kez dinleyip, bir kez konuşmamız<br />
için, iki kulağımız ve bir ağzımız olduğunu<br />
unutmayın.<br />
45. TEPKİ&YANIT (REACT VS. RESPOND)<br />
Bu iki kelime, mutlu, istekli, pozitif insan<br />
ile üzgün, bitkin ve negatif insan<br />
arasındaki farktır.<br />
Tepki değil, yanıt verin.<br />
46. SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLERİN DE-<br />
ĞERİNİ BİLİN<br />
47. HER ZAMAN MUTLU OLMAK ZO-<br />
RUNDA DEĞİLSİNİZ<br />
48. MANTIĞINIZLA HAREKET EDİN<br />
49. DEDİKODUCULARDAN UZAK DU-<br />
RUN<br />
50. GÜNE İYİ BAŞLAYIN<br />
32 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 33
UZUN<br />
SÜRELİ<br />
HAFIZA<br />
NEDİR?<br />
Yeni gelen bilgilerin eskilerle örgütlenerek saklandığı daimi depodur.<br />
• Ortalama 30 saniye geçtikten<br />
sonra hatırlanan<br />
her bilgi uzun süreli hafızadan<br />
çağrılır.<br />
• Uzun süreli hafızanın kapasitesi<br />
sınırsız olarak<br />
kabul edilir. Birkaç dakika<br />
gibi kısa, bir ömür boyu<br />
gibi uzun aralıklarda saklanan<br />
bilgileri içerir.<br />
• Uzun süreli hafızadaki bilgiler<br />
edilgindir. Yani bir<br />
ömür boyu saklanabilir.<br />
• Uzun süreli hafızadaki bilgilerin<br />
hatırlanabilmesi<br />
için uygun kodlamaların<br />
olması gereklidir (şifre,-<br />
zaman,mekan,sayı vb…<br />
hatırlatıcılar).<br />
• Uzun süreli hafıza uzun<br />
yıllar bilgiyi fazla değiştirmeden<br />
tutabilmektedir.<br />
• Uzun süreli hafızada<br />
unutma, bilginin kaybolmasından<br />
çok bilgiye<br />
ulaşma sorunundan kaynaklanmaktadır.<br />
Yani saklama<br />
değil geri getirme<br />
(hatırlama) sorunu vardır.<br />
Uzun süreli hafızadan bilgiyi<br />
geri getirmeye çalışmak,<br />
kütüphanede kitap<br />
aramaya benzetilebilir.<br />
Kitap bulunamazsa bu<br />
durum kitabın olmadığını<br />
değil, yanlış rafta arandığını<br />
gösterir.<br />
• Hafıza Destekleyicileri<br />
• Hafıza destekleyicileri<br />
doğal olarak var olmayan<br />
çağrışımlar oluşturarak,<br />
kodlamaya yardımcı olan<br />
stratejilerdir. Bu stratejiler<br />
hayal etmeye ve sözel<br />
sembollere dayalıdır.<br />
• Loci Yöntemi: Bu yöntemde<br />
bazı maddeleri doğru<br />
sırasında hatırlayabilmek<br />
için çevrenin fiziksel özellikleri<br />
ve hayal etme birlikte<br />
kullanılır. Örneğin:<br />
Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />
cumhurbaşkanlarını doğru<br />
sırayla hatırlayabilmek<br />
için bir evin tüm odaları<br />
sırayla hatırlanarak, cumhurbaşkanları<br />
ile eşleştirilir.<br />
Bu yöntem sırayla<br />
hatırlanması gereken tüm<br />
listeler için kullanılabilir.<br />
• Kanca Yöntemi: Bu yöntemi<br />
kullanabilmek için öncelikle<br />
sayılarla ses benzerliği<br />
olan sözcüklerden<br />
bir isim listesi oluşturulur.<br />
Bu liste gerek duyulduğu<br />
her zaman kullanılabilir.<br />
Örneğin: Bir-kir,<br />
iki-tilki, üç-güç, dört-sert<br />
vb… daha sonra saptanan<br />
sözcüklerle hatırlanması<br />
istenen sözcükler eşleştirilir<br />
ve bunlarla ilgili görsel<br />
imgeler oluşturulur.<br />
• 1. İstanbul-----------><br />
<strong>Deniz</strong>i kirli İstanbul<br />
• 2. Manisa------------>-<br />
Manisa’da çoktur tilki<br />
• 3. Ağrı--------------->Çıkması<br />
çok güç Ağrı Dağına<br />
• 4. Afyon------------->Çok<br />
serttir Afyon mermeri<br />
• Bağ Yöntemi: Bu yöntem,<br />
hatırlanacak sözcükler<br />
ile peş peşe gelen görsel<br />
imgeler oluşturulması<br />
biçiminde uygulanır. Bu<br />
imgelerin alışılmamış ve<br />
acayip olması hatırlamayı<br />
kolaylaştırır. Örneğin:<br />
Halı, televizyon, bayrak,<br />
tank, karınca ve kuş kelimelerinin<br />
sırayla hatırlanması<br />
gereksin. Bunun<br />
için ilk kelimeyle görsel<br />
imge arasında acayip bir<br />
ilişki kurulabilir. Okula bu<br />
gün uçan bir halıyla geldiğimizi,<br />
halının üzerinde<br />
televizyon seyrettiğimizi<br />
hayal edebiliriz. Televizyonda<br />
da bir marş okunuyor<br />
ve bayrak görünüyor.<br />
Bayrak direkte olması<br />
gerekirken tankın üzerinde<br />
duruyor. Tank karınca<br />
yuvalarını ezerek ilerliyor<br />
ve büyük bir kuş tankı yutuyor…<br />
• İlk Harf Yöntemi: Bu yöntem<br />
genellikle dizileri<br />
hatırlamada kullanılır.<br />
Dizideki her kelimenin<br />
ilk harfleri kullanılarak<br />
anlamlı bir bütün oluşturulmaya<br />
çalışılır. Örneğin:<br />
Güneş sistemindeki gezegenleri<br />
sırasıyla hatırlamak<br />
için gezegenlerin ilk<br />
harflerinden oluşturulmuş<br />
bir cümle kurulabilir. Meraklı<br />
Veli Dün Mahallede<br />
Jiletle Saldırdığı Uğur’u<br />
Neredeyse Parçalıyormuş.<br />
• Görüldüğü gibi hafıza<br />
destekleyicileri hatırlamayı<br />
kolaylaştırmada<br />
kullanılarak, bilgilerin<br />
uzun süreli hafızaya yerleşmesinde<br />
etkili rol oynamaktadır.<br />
• Hafızayı Güçlendirmede<br />
Tekrarın Önemi Büyüktür.<br />
Hafızayı güçlendirmek<br />
için belirli aralıklarla ve<br />
sistemli bir biçimde tekrar<br />
yapmak faydalı olacaktır.<br />
• Öğrenmenin gerçekleştiği<br />
ilk 24 saat, öğrenilenler<br />
mutlaka tekrar edilmelidir.<br />
Öğrenme sırasında<br />
not tutulmuşsa, ilk tekrar<br />
notların gözden geçirilmesi<br />
şeklinde yapılabilir.<br />
İlk 24 saatte yapılan tekrar,<br />
öğrenilenlerin ortalama<br />
olarak 1 hafta saklanmasına<br />
yardımcı olur.<br />
• Öğrenmeden sonraki ilk<br />
1 hafta, yapılan çalışmalar<br />
öğrenilenlerin tekrar<br />
edilmediğinde ilk 1 haftalık<br />
zamanda büyük bir<br />
bölümünün unutulduğunu<br />
göstermektedir. Bu nedenle<br />
1 hafta içinde ikinci<br />
bir tekrarın yapılması<br />
doğru olacaktır. Bu tekrar<br />
öğrenilenlerin ortalama<br />
olarak 1 ay saklanmasına<br />
yardımcı olacaktır.<br />
• Öğrenmeden sonraki 1 ay,<br />
bir ay sonunda yapılacak<br />
yenileyici bir tekrarla da<br />
öğrenilenler uzun süreli<br />
hafızaya son derece kuvvetli<br />
bir biçimde yerleştirilmiş<br />
olacaktır.<br />
• UNUTMAYIN!<br />
• •İnsan öğrendiğini çok çabuk<br />
unutur.<br />
• Başta ve sonda öğrenilenler<br />
daha çok hatırda kalır.<br />
• Göze çarpan kelimeler,<br />
isimler şekiller daha iyi<br />
hatırlanır.<br />
• Canlı tasvirler, değişik,<br />
ilginç tanımlamalar daha<br />
iyi hatırlanır.<br />
• Uzun bir listeyi öğrenmek<br />
yerine, daha küçük parçalara<br />
bölerek öğrenmek<br />
daha kolaydır.<br />
• Önceden ne kadar çalışılacağı<br />
bilinmezse, hatırlama<br />
o kadar az olur.<br />
• Yapılacak çalışmadan en<br />
iyi verimi alabilmek için<br />
çalışma belli aralıklara<br />
bölünmelidir (45-60<br />
dk’lık çalışmalar öğrenme<br />
alanına göre ideal olabilir).<br />
Çünkü, çalışmaya ara<br />
vermeden çok uzun süre<br />
devam etmek dikkatin ve<br />
konsantrasyonun gittikçe<br />
azalmasına neden olmaktadır.<br />
• Yazı yazma, ödev hazırlama<br />
gibi çalışmalar için<br />
çalışma süreleri daha da<br />
uzayabilir.<br />
• Her çalışma seansından<br />
sonra belli bir dinlenme<br />
aralığı olmalıdır.<br />
• Hiç tekrar yapılmadığında,<br />
öğrenilenlerin ortalama<br />
olarak %80 i unutulur.<br />
• Not tutmak, yazarak çalışmak,<br />
öğrenmeye mümkün<br />
olduğunca çok duyu<br />
organını katmak, düzenli<br />
ve aralıklı tekrar yapmak<br />
öğrenilenlerin kalıcılığını<br />
önemli oranda arttırır.<br />
• Düzenli tekrarlar zaman<br />
cetveli üzerinde planlanmalıdır.<br />
• Öğrenme üzerinde en<br />
fazla bozucu etki yapan<br />
etkenlerin başında; yorgunluk,<br />
stres, hastalık,<br />
motivasyon eksikliği,<br />
umutsuzluk vb. gelmektedir.<br />
• Öğrenme üzerinde en az<br />
bozucu etki yapan etkinlik<br />
ise uykudur. Bu nedenle<br />
uyumadan önce kısa bir<br />
tekrar yapmanın önemli<br />
yararı olabilir.<br />
• Öğrenme bir amaca yönelik<br />
olmalıdır. Öğrenmek<br />
için amaçları ya da nedenleri<br />
belirlemek, öğrenmeye<br />
karşı olan isteği de<br />
arttıracaktır.<br />
Tuğçe Damla ÇIRAK<br />
Rehber Öğretmen<br />
34 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 35
SINAV KAYGISI<br />
YAŞIYOR MUSUNUZ?<br />
• Sınavdan bir önceki gece<br />
uyuyamıyorsanız,<br />
• Sınavda heyecanlanıp çok iyi<br />
çalışmış olduğunuz ve bildiğiniz<br />
halde başarılı olamıyorsanız,<br />
• Sınav sırasında midenizde,<br />
karın bölgenizde gerilme ya da<br />
rahatsızlık oluyorsa,<br />
• Sınav sırasında soğuk terleme<br />
ve baş ağrıları çekiyorsanız,<br />
• Sınav sırasında zihninizin<br />
donduğunu bulanıklaştığını ve<br />
tam olarak düşünemediğinizi<br />
hissediyorsanız,<br />
• Sınav sırasında bildiklerinizi<br />
de unutuyorsanız,<br />
• Soruları olduğundan daha<br />
zor gibi algılıyor ve aslında basit<br />
olan cevapları kaçırıyorsanız,<br />
• Dikkatsizlik yüzünden çok<br />
sayıda hata yapıyorsanız,<br />
• Çalışmanıza rağmen kötü<br />
notlar alıyor ve kendinize olan<br />
güveninizi yitiriyorsanız,<br />
• Sınav zamanları size kabus<br />
gibi geliyorsa...<br />
• SINAV KAYGISI YAŞIYOR<br />
OLABİLİRSİNİZ!..<br />
Sınav Kaygısı<br />
Nedeniyle<br />
Gözlenen Olumsuz<br />
Duygu, Düşünce<br />
ve Davranışlar:<br />
• Sınavı bilgi değerlendirmesi<br />
olarak değil de kişilik değerlendirmesi<br />
olarak görme,<br />
• Çalışırken dikkat dağınıklığı,<br />
unutkanlık,öğrenilen bilgilerin<br />
birbirlerine karıştırılması,<br />
• Aşırı huzursuzluk,gerginlik,endişe<br />
ve sıkıntı hali,<br />
• Önceki başarısızlıklardan<br />
dolayı yeni denemelerde de başarısız<br />
olacağı düşüncesi,<br />
• Önemli sayılan, kendine değer<br />
verilen insanların sevgi ve<br />
ilgilerini kaybetme,<br />
• Başarısızlığı bir facia,mahvoluş,her<br />
şeyin sonu olarak<br />
görmek,<br />
• Sınavı kazanmayı,üniversiteye<br />
girmeyi yasalaştırmak,<br />
mutlaka olması gerekiyormuş<br />
gibi düşünmek,<br />
• Sınavı kazanmayı tek amacıymış<br />
gibi görmek,<br />
• Sınavı kazanamama durumunda<br />
nasıl üzüleceğini düşünmek,<br />
Bütün bu nedenlerden dolayı,<br />
sınav yaklaştıkça yaşanan bir<br />
panik duygusu yaratır.<br />
• Kaygı esnasında soluk alıp<br />
vermemiz hızlanır, terlemeye<br />
başlarız,kelimeler boğazımızda<br />
kalır,midemiz bulanmaya başlar<br />
ve bunlar hafif tedirginlik<br />
duygusuyla bizi rahatsız eder, o<br />
andaki performansımızı olumsuz<br />
etkiler.<br />
• Kaslarımız gerilmeye başlar,el<br />
ve ayaklarda üşüme, avuç<br />
içlerinde terleme olur.<br />
• Nefes alıp vermede düzensizlik,kesik<br />
kesik nefes alma,<br />
• Gerginlik,kalp çarpıntısı,bel<br />
ağrısı, mide ağrısı, ishal ya da<br />
kabızlık, sürekli tuvalete gitme<br />
ihtiyacı hissetmesi, sürekli yorgunluk,<br />
sürekli baş ağrısı, boyun<br />
kaslarının gergin olması vb.<br />
• Kaygı esnasında organizmada<br />
gözlenen bu olumsuz değişiklikler<br />
bizim o andaki aktivitemizi<br />
olumsuz etkiler. Bu gibi<br />
belirtiler bedensel hastalıkların<br />
belirtileri de olabilir.<br />
• Bu belirtiler bireyde uzun<br />
zamandır gözlenmiş ve onun<br />
günlük yaşamını etkiler dereceye<br />
gelmişse, bireyin bir doktora<br />
gidip muayene olmasında yarar<br />
vardır.<br />
Sınav Kaygısını<br />
Artıran Nedenler<br />
• Mükemmeliyetçi yaklaşım<br />
• Yüksek beklenti düzeyi<br />
• Fizyolojik ihtiyaçları karşılamamak<br />
(uykusuzluk, yanlış beslenme<br />
vs.)<br />
• Felaket yorumları içeren düşünceler<br />
• Çevrenin görüşleri hakkında<br />
endişe<br />
Sınav Kaygısının Etkileri<br />
• Öğrenilen bilgiler transfer<br />
edilemez<br />
• Okuduğunu anlama ve düşünceleri<br />
organize etmede zorluk<br />
yaşanır<br />
• Dikkatte daralma ve azalma<br />
olur, dikkat sınavın içeriğine<br />
değil, sınavın kendisine ve bağlı<br />
olarak yaşananlara odaklanır<br />
• Zihinsel beceriler zayıflar,<br />
bilgilerin hatırlanması engellenir<br />
Kaygı İle Başa<br />
Çıkma Yolları<br />
• Kaygı ile başa çıkma yollarını<br />
iki aşamada inceleyeceğiz.<br />
1.Düşünsel Olarak<br />
• Düşünce biçimimiz herkesçe<br />
kabul edilebilen objektif gerçeklere<br />
dayanmalıdır. Olayları<br />
yorumlayış tarzımız çevremizdekilerce<br />
de kabul edilebilir<br />
olmalı.<br />
• Olayları değerlendirme tarzınız<br />
ve yaklaşımınız sorunu<br />
çözmeye yardımcı olmalı ve hedeflediğiniz<br />
kısa ve uzun vadeli<br />
amaçlarınıza katkı sağlamalıdır.<br />
• Olayları yorumlayışınız sizi<br />
duygusal gerginliğe sürüklememeli,<br />
rahat ve huzurlu hissetmenizi<br />
sağlamalı.<br />
• Tek bir olaya dayalı genellemeler<br />
yapmadan, gerçekçi<br />
kanıtlarla sonuca varmaya çalışın.<br />
• Sınavlarda uygulanan testler<br />
kişilik testleri değil, bilgi ve<br />
başarı testleridir. Dolayısıyla<br />
sınavlar kişiliğinizin değerlendirilmesi<br />
değil, bilgilerinizin<br />
ölçülmesidir. Sınavı bir kişilik<br />
değerlendirmesi olarak değil,<br />
yetenek ve bilgilerinizi sınama<br />
imkanı olarak görün.<br />
• Önceki başarısızlıkların<br />
devam etmesi kural değildir.<br />
Geçmiş başarısızlıklarınızın nedenini<br />
arayın,gidermek için gerekli<br />
tedbirleri alın.<br />
• Geçmiş başarısızlığınıza<br />
üzülmek yerine, gelecekte başarılı<br />
olmanın yollarını arayın.<br />
• Sınavları bir ölüm-kalım savaşı<br />
olarak görmeyin.<br />
• Sürekli başarılı olma, üstün<br />
olma,yenme çabası içerisinde<br />
olmayın.<br />
• İsteklerinizi ve tercihlerinizi<br />
mutlaka yerine getirilmesi<br />
gereken yasa-kanun haline getirmeyin.<br />
“Mutlaka fen lisesine(üniversiteye<br />
vb.) girmeliyim,<br />
mutlaka şu bölümü kazanmalıyım”<br />
vb. düşüncelere kapılmayalım.<br />
2.Sınav Kaygısıyla Başa<br />
Çıkmada Bedeni Kontrol Altına<br />
Alma<br />
• Öncelikle düzenli ve yeterli<br />
beslenmeniz gerekir.<br />
• Spor yapmaya zaman ayırın.<br />
Bedensel durumunuza göre fiziki<br />
egzersizler yapın.<br />
Doğru Nefes<br />
• Bu çalışmayı açık havada<br />
veya iyi havalandırılan bir odada<br />
yapın.<br />
• Bol ve rahat giysiler tercih<br />
edin.<br />
• Solunum çalışmasına başlamadan<br />
önce bir iki dakika<br />
gevşeyin. Gözlerinizi kapayın ve<br />
düşüncelerinizden sıyrılmaya<br />
çalışın.<br />
• Nefes alırken ağır ve derin<br />
nefes alınmalıdır.<br />
• Burundan alınmalı ağız kesinlikle<br />
kapalı olmalıdır.<br />
Düzenli fizik egzersizi:<br />
• Fizik egzersizinin yararları:<br />
• Kas gevşemesi<br />
Günde 10-20 dakika düzenli<br />
egzersiz yapmanın sınavlara<br />
hazırlanan öğrenciye sağlayacağı<br />
yararlardan birincisi kaygıyı<br />
azaltması, ikincisi öğrenmede<br />
etkinliğin artması.<br />
Fizik egzersizi öğrenmeyi<br />
kolaylaştırır. Fiziksel egzersizden<br />
sonraki rahatlama sırasında<br />
salgılanan seratonin adındaki<br />
madde öğrenmek için gerekli<br />
olan zihinsel ortamın doğmasına<br />
neden olur.<br />
Bir fizik egzersizi programı<br />
tamamlandığı zaman yorgunluk<br />
hissedilmemeli. Zıplayarak<br />
yapılan yorucu hareketlerden<br />
kaçınılmalı. Sağa sola eğilme.<br />
Öne eğilerek eli yere değdirme,<br />
dizleri bükerek yere eğilip hareketler<br />
yapın.<br />
Tuğçe Damla ÇIRAK<br />
Rehber Öğretmen<br />
36 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 37
DİKKAT!<br />
BİRŞEY DİNLERKEN YA DA<br />
DÜŞÜNÜRKEN YAPILAN<br />
KARALAMALARLA AKILDA<br />
KALICILIK ARTABİLİYORMUŞ!!!<br />
Yapılan araştırma ve bulgularına<br />
baktığımızda;<br />
Araştırma çerçevesinde<br />
40 gönüllüye, 2 buçuk dakika<br />
süren tekdüze bir telefon mesajı<br />
dinletildiği sırada kağıt<br />
üzerinde rastgele karalama<br />
yapmaları istendi. Mesaj dinletildikten<br />
sonra yapılan bellek<br />
testinde, gönüllülerden, konuşmada<br />
adları geçen kişi ile yerlerin<br />
isimlerini yazmaları istendi.<br />
Mesajı dinlerken karalama yapanların,<br />
kişi ile yer isimlerini<br />
anımsamada ötekilerden yüzde<br />
29 oranında daha başarılı oldukları<br />
gözlendi.<br />
Yazının kalanını ve birçok<br />
şeklin analizini olduğu gibi<br />
sizlerle paylaşmak istiyorum.<br />
Böylece biz konuşurken, bir<br />
şeyler anlatırken karşımızdaki<br />
kişi neden beni dinlemiyor yargısından<br />
önce belki bu şekilde<br />
konsantre olarak dinliyordur<br />
diye düşünebilir, bireysel farklılıkları<br />
hoş görü ile karşılayabiliriz.<br />
Elinizin altında bulunan kağıt<br />
parçalarına farkında bile<br />
olmadan çizdiğiniz biçimler,<br />
sizin ruh halinizi ele vermeye<br />
yetiyor. Bu konudaki ilk araştırmalar<br />
ile bulgular, psikanalizin<br />
babası sayılan Sigmund Freud’<br />
un çabasıyla ortaya çıkmıştı.<br />
Psikanalistler, ellerinin altındaki<br />
örneklerle hastalarının sorunlarını<br />
daha kolay gün ışığına<br />
çıkarmaya başlamışlardı. Öyle<br />
ki, çeşitli karalamaların anlamlarını<br />
kapsayan kitaplar elden<br />
ele dolaşmaya bile başlamıştı.<br />
Böylece doğmuş olan Grafoloji<br />
Bilgisi, insanların yazılarından<br />
ya da attıkları imzalardan<br />
yola çıkarak karakter analizleri<br />
yapmayı kolaylaştırıyor. Bu<br />
günlerde İngiliz Grafoloji Enstitüsü<br />
yaptığı araştırmalarda, bir<br />
şey dinlerken ya da düşünürken<br />
yapılan karalamaların karakter<br />
hakkında ne gibi ipuçları taşıdığını<br />
inceleyerek, açıkladı.<br />
Aynı İşlem küçük yaştaki çocukların<br />
yaptıkları resim ya da<br />
karalamalar için de geçerlidir.<br />
Bunlardan yola çıkılarak çocuğun<br />
karakteri ya da ruh hali<br />
hakkında bilgi edinilebilir.<br />
Uzmanlara göre dünyanın her<br />
yerinde insanların yaptıkları<br />
karalamalarda benzer figürlerin<br />
kullanılıyor olması rastlantı<br />
olmayıp, farklı anlamlar taşıyor.<br />
Portre: Karışık çizilmiş bir<br />
surat, ötekilere karşı güvensiz<br />
duygulara, komik anlatımlı bir<br />
surat çizimi dikkat çekme isteğini<br />
gösterir.<br />
Çiçek: Birçok çiçeği bir arada<br />
karalamak bireyin sosyalliğini,<br />
sapı eğri çiçek ise endişeyi resimlendiriyor.<br />
Kelebek: Hiçbir şeye bağlanmak<br />
istemeyen ruh halini veya<br />
anlık duyguları temsil eder.<br />
Kuş: Uçan bir kuş çizen kişilerin<br />
hayal güçleri çok kuvvetlidir.<br />
Her zaman büyük hayaller peşinde<br />
koşmaya bayılırlar. Ayrıca<br />
seyahat etmeyi, macera yaşamayı<br />
da severler.<br />
Kalp: Özel birine karşı duyulan<br />
duygusal yakınlığı simgeler.<br />
Basamak ya da merdiven: Bir<br />
amaca yönelik hırs ile iradeyi<br />
gösterir. Ayrıca, daha mutlu,<br />
daha rahat olma isteğini belirtir.<br />
Karışık desenler: Karışık aynı<br />
zamanda ayrıntılı karalamalar,<br />
takıntıları simgeler. Bu kişiler,<br />
duygularını belli etmekten hoşlanmaz.<br />
Ok: Dik, düzgün bir ok hedefe<br />
gösterilen önemi, desenli bir ok<br />
ise arzuları belirtir.<br />
Gemi ile uçak: İçinde bulunulan<br />
durum ile ortamdan kaçma<br />
isteğini gösterir.<br />
Ev: Güvenlik gereksiniminde<br />
olunduğunu simgeler. Eğri büğrü<br />
ev ise yaşanılan evdeki mutsuzluğu<br />
temsil eder.<br />
İsim: Kendi ismini yazmak,<br />
dikkat çekmekten hoşlanmayı;<br />
başkasının adı ise aklın o kişiyle<br />
dolu olduğunu gösterir.<br />
Küp ya da kutu: içinde bulunulan<br />
durumu kontrol altına<br />
alma isteğini gösterir.<br />
Üçgen: Öğrenmeye susamış,<br />
araştırıcı, tehlikelere atılmayı<br />
göze alan, güçlü bir iradesi olan<br />
biri sürekli üçgen çizer. Bu kişi<br />
zor karar verir ama hiç kimse<br />
onu kararından döndüremez.<br />
Kare: Ciddiyeti, kararlılığı simgeler,<br />
Pratik amaçlara yönelen,<br />
özü sözü doğru kişiler kare çizerler.<br />
Hayatlarını güvence<br />
içinde sürdürmeye çalışırlar.<br />
Daire: Daire şekli sonsuzluğu,<br />
bütünlüğü, birliği ve korumayı<br />
simgeler. Kalbi sevgi dolu olan<br />
esprili kişiler, daire çizmekten<br />
hoşlanırlar. Genelde kendilerini<br />
ikinci planda tutarlar.<br />
Paralel Çizgiler: Soğukkanlı,<br />
acil durumlarda hemen harekete<br />
geçmeyi başaran kişilerdir.<br />
Ne istediklerini çok iyi bilirler.<br />
Eğer çizgiler diagonal (dikdörtgenin<br />
bir köşesiyle çaprazında<br />
bulunan köşesi arasında çizilen<br />
çizgi) çizilmişse o kişinin lider<br />
olma eğiliminde olduğu söylenebilir.<br />
Düz Çizgiler : Bu tür çizgiler<br />
çizen insanlar, genelde sözünü<br />
sakınmayan, az ve öz konuşan<br />
tipler olma eğiliminde.<br />
Sıfırlar ile Çarpılar : Rekabete<br />
açık insanları anlatıyor.<br />
Yıldız: Altı köşeli yıldız çizen kişilerin<br />
insan doğasının erkek ile<br />
dişi yanları arasında bir denge<br />
kurabildikleri anlaşılır. Meraklı,<br />
öğrenmeye açık, konuları derinlemesine<br />
inceleyen kişilerdir.<br />
İdealist olanlar genellikle<br />
yıldız çiziyor.<br />
Zikzak: Yuvarlak zikzaklar romantizm<br />
duygusunun baskınlığını,<br />
dik, keskin zikzaklar ise<br />
sinirli karakteri simgeler.<br />
Çöp adam: Duygularını kontrol<br />
altına almayı başarmış olma<br />
duygusunu belirtir.<br />
Kaynak: Popüler Bilim Dergisi-2013<br />
Nisan sayısı.<br />
Tuğçe Damla ÇIRAK<br />
Rehber Öğretmen<br />
38 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 39
TARİH<br />
Cumhuriyetin ilanından sonra<br />
İstanbul’da bir resepsiyon verilir.<br />
Tüm dünya ülkelerinin elçileri<br />
ve ataşeleri de davet edilir.<br />
Davet güzel bir şekilde devam<br />
etmektedir fakat İngiliz ataşesi<br />
olan binbaşının bakışları Mustafa<br />
Kemal’in gözünden kaçmaz.<br />
Bütün davet boyunca kendisine<br />
dik dik bakmıştır ve bakmaya<br />
devam etmektedir.<br />
Ne olduğunu öğrenmek için yaverini<br />
gönderir.Yaver Mustafa<br />
Kemal’e şöyle der:<br />
- Paşam kendisine neden ters<br />
bir tavır takındığını sordum, o<br />
da bana:<br />
Mustafa Kemal’in Çanakkale’de<br />
babasını öldürdüğünü söyledi.<br />
Bunun üzerine Mustafa Kemal<br />
şöyle der:<br />
- Git sor bakalım babasının Çanakkale’de<br />
ne işi varmış?<br />
Ata’ nın Cevap<br />
Veremediği Tek<br />
İnsan<br />
Tarihimiz sayısız savaşlarla doludur.<br />
Biz bu savaşlardan baş<br />
kaldırıp ne memleketi imar<br />
edebilmiş, ne de kendimiz refaha<br />
kavuşmuşuzdur. Bunun sebebi,<br />
bizim suçumuz olduğu kadar<br />
düşmanlarımızın da suçudur.<br />
Çünkü başta Ruslar olmak üzere<br />
düşmanlarımız hep şöyle düşünürlerdi:<br />
-Türklere rahat vermemeli ki,<br />
başka sahalarda ilerleyemesinler...<br />
Bunun için de sık sık başımıza<br />
belalar çıkarırlar, savaşlar açarlar,<br />
Balkan milletlerini “İstiklal”<br />
diye kışkırtırlardı.<br />
Biz böyle durmadan savaşırken<br />
de o zamanlar askere alınmayan<br />
gayri müslimler zenginleşirlerdi.<br />
Onların neden zengin, bizim neden<br />
fakir kaldığımızı bir köylü,<br />
Atatürk’e verdiği kısa bir cevap<br />
ile çok güzel açıklamıştır.<br />
Atatürk, Mersin’e yaptığı seyahatlerden<br />
birinde, şehirde gördüğü<br />
büyük binaları işaret ederek<br />
sormuş:<br />
-Bu köşk kimin?<br />
-Kirkor’un...<br />
-Ya şu koca bina?<br />
-Yargo’nun...<br />
-Ya şu?<br />
-Salomon’un...<br />
Atatürk biraz sinirlenerek sormuş:<br />
-Onlar bu binaları yaparken ya<br />
siz nerede idiniz? Toplananların<br />
arkalarında bir köylünün sesi<br />
duyulur:<br />
-Biz mi nerede idik? Biz Yemen’de,<br />
Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da,<br />
Arnavutluk Dağlarında,<br />
Kafkaslar’da, Çanakkale’de,<br />
Sakarya’da savaşıyorduk paşam...<br />
Atatürk bu anısını naklederken:<br />
-Hayatımda cevap veremediğim<br />
tek insan bu ak sakallı ihtiyar<br />
olmuştur, der dururdu.<br />
Atatürk ve Nöbetçi<br />
İtalyanların Habeş Harbi sıralarında<br />
idi. Ege kıyılarında kıta<br />
ve tahkimat komutanları çok<br />
titiz davranıyorlar, kıtaya herhangi<br />
bir yabancının sızması<br />
olasılığına karşı erleri sık sık<br />
uyarıyorlardı.<br />
Bu günlerin birinde Atatürk’ün<br />
teftişe geleceği haber alındı.<br />
Atatürk beklenilen günde yanındaki<br />
erkanı ile geldi. Kıtaları<br />
teftiş edip dolaşmaya koyuldu.<br />
Savunma mevzilerinden birine<br />
giden yolun dönemecinde Atatürk<br />
birdenbire durdu.<br />
Yanındakilere:<br />
-Siz beni burada bekleyiniz,<br />
ben yalnız gideceğim, dedi.<br />
Yanındaki komutanlar tereddütle<br />
birbirlerinin yüzüne baktılar.<br />
Fakat, tabii bir şey söyleyemediler.<br />
Atatürk patikanın kıvrımını<br />
döndü. Koruganın hakim bir<br />
noktasında nöbet bekleyen<br />
Mehmetçiğe doğru yürüdü.<br />
Uzaktan gelen bir sivilin kendisine<br />
doğru yürüdüğünü gören<br />
Mehmetçik hemen silahına<br />
davrandı. Daha fazla yaklaşmasına<br />
izin vermeden gür sesi<br />
ile:<br />
-Dur!... diye gürledi.<br />
Atatürk bu kesin ihtar karşısında<br />
durarak:<br />
-Sen beni tanımıyor musun?<br />
Ben kimim?<br />
-Mustafa Kemal’sin komutanım.<br />
-Peki sen benim Mustafa Kemal<br />
olduğumu biliyorsun da<br />
hala neden yasak, diyorsun?...<br />
Mehmetçik bir an durakladı.<br />
Herhalde teftişten haberi vardı.<br />
Fakat onun bildiği Atatürk,<br />
yanında kalabalıkla gelirdi.<br />
Böyle yapayalnız gelmezdi. Bir<br />
an daha düşündükten sonra<br />
kafasını salladı ve safiyetle yanıt<br />
verdi:<br />
-Komutanım, Mustafa Kemal’sin<br />
Mustafa Kemal olmasına<br />
ama... Düşmanların işine<br />
akıl sır ermez... Birini sana<br />
benzetir içeri sokarlar... Gözünü<br />
seveyim sen şu bizim yüzbaşıyı<br />
al birlikte gel, o zaman<br />
nereye istersen git!<br />
Atatürk, geri döndükten sonra<br />
komutanlara bunu anlattı. Bu<br />
mert ve uyanık eri çavuşluğa<br />
yükselttirdi.<br />
Hatay<br />
1923 yılı Mart’ının On Beşi Pazar<br />
günüydü. Atatürk, Adana<br />
İstasyonu’nda trenden inmiş;<br />
sağı solu dolduran halkın coşkun<br />
alkışları, “Yaşa varol!” sesleri<br />
arasında yaya olarak kente<br />
giriyordu.<br />
Yarı yolda karalar giymiş bir<br />
kadın kalabalığı göze çarptı;<br />
sonra onların arasından ikişer<br />
levha taşıyan dört genç<br />
kız çıktı; Atatürk’ün önünde<br />
durdular. Arkalarından bir kız<br />
daha göründü ve önüne geçti.<br />
Hıçkırıklar, iniltiler ve yalvarışlarla<br />
dolu bir nutuk söylemeye<br />
başladı. Bu genç kızın kişiliğinde<br />
henüz tutsak bulunan İskenderun’la<br />
Antakya’nın Türk olan<br />
bütün halkı:<br />
“Bizi de kurtar” diye yalvarıyordu.<br />
Herkesin gözleri yaşarmıştı,<br />
hıçkırıklarını tutamayanlar<br />
vardı.<br />
Atatürk’ün de gözleri nemliydi<br />
ve başı eğilmiş gibiydi. Genç<br />
kızın nutku bitince Atatürk’ün<br />
alnı yükseldi; mavi gözlerinde<br />
ve pembe yüzünde bir çelik<br />
parıltısı görüldü. Her kelimesi<br />
üzerinde kuvvetle durarak:<br />
-Kırk asırlık Türk yurdu yabancı<br />
elinde kalamaz! dedi.<br />
On altı yıl sonra Hatay sorunun<br />
en heyecanlı günlerinde, hasta<br />
ve bitkin olmasına rağmen,<br />
Hatay’a yakın olmak için tekrar<br />
Adana’ya gitti. Dört saat ayakta<br />
durmak, birliklerin geçidini<br />
izlemek gibi olağanüstü bir dayanıklılık<br />
gösterdi. Hatay kurtuldu,<br />
fakat Atatürk’ü yitirdik.<br />
İsmail Habib, bu konuyu şöyle<br />
bitirir:<br />
“Hatay, Hatay! Seni kurtaran,<br />
aynı zamanda senin şehidin<br />
oldu!”<br />
Birgün Müslüman memleketlerinden<br />
birinde (Mısır’da) bağımsızlık<br />
davası için çalışan liderlerden<br />
biri, Mustafa Kemal’i<br />
görmeye gelmişti. Kendisine:<br />
-”Bizim hareketin de başına<br />
geçmek istemez misiniz?” diye<br />
sordu.<br />
Olabilecek şey değildi ama insan<br />
yoklamalarını pek seven<br />
Mustafa Kemal:<br />
-”Yarım milyonunuz bu uğurda<br />
ölür mü?” diye sordu.<br />
Adamcağız yüzüne bakakaldı.<br />
-”Fakat Paşa Hazretleri yarım<br />
milyonumuzun ölmesine ne lüzum<br />
var? Başımızda siz olacaksınız<br />
ya...”<br />
-”Benimle olmaz beyefendi<br />
hazretleri, yalnız benimle olmaz.<br />
Ne vakit halkınızın yarım<br />
milyonu ölmeye karar verirse,<br />
o zaman gelip beni ararsınız.”<br />
Meltem TÜRKMENİZ<br />
Tarih Öğretmeni<br />
40 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 41
Ermeni Soykırımı Yalanı Nedir?<br />
Ermeni Sorunu Nedir?<br />
Türkiye’nin Osmanlı’dan Ermeni ileri gelenleri Türk tebasından<br />
olmalarına rağmen<br />
kalan en büyük sorunlarından<br />
biri olan sözde ermeni<br />
Rus başkumandanı Grandük<br />
soykırımı gündemi meş-<br />
gul etmeye devam ediyor. Peki<br />
nedir bu sözde ermeni soykırımı?<br />
Ermeni sorunu ne zaman<br />
başladı? Ermeniler kimlerdir?<br />
Ermeni sorunu hakkında herşey<br />
haberimizde.<br />
Bazı Batılı ülke ve yazarları<br />
ile onların güdümündeki Türkiyeli(!)<br />
entellerimiz ‘Almanya<br />
‘nın Yahudi soykırımını kabul<br />
ettiği gibi, Türkiye’nin de Ermeni<br />
soykırımını(!) kabul etmesi<br />
gerektiğini’’ söylüyorlar.<br />
Nikola’yı tebriğe gittiler. Anadolu’da<br />
hiç bir yerde çoğunluk<br />
olmadıkları halde, kendilerine<br />
Ermenistan kurulmasını istediler<br />
Bu olmadı ama Ermeni adı<br />
ilk defa uluslararası bir antlaşmaya,yani<br />
1878 Yeşilköy Türk-<br />
Rus Antlaşmasına girdi. Daha<br />
sonra İngiliz-Rus rekabeti ve<br />
diğer devletlerin yardımı ile<br />
Ermeni terör örgütleri kuruldu.<br />
Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde<br />
Osmanlı Devletine karşı isyanlar<br />
başlatıldı.<br />
Bu zatlar, 6 Milyon Yahudiyi<br />
fırınlayan Nazi Almanya’sının BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA<br />
yanına bir suçlu daha getirmek ERMENİLER<br />
isteyebilirler. Unuttukları şu;<br />
Yahudiler Almanya’ya sadakatla<br />
bağlı idiler, Almanya’ya<br />
isyan etmemiş, Alman toprakları<br />
üzerinde bir Yahudi Devleti<br />
kurmak için başka devletlerle<br />
Almanya’yı işgale gelmemiş,<br />
Alman askerlerini ve sivil halkı<br />
katletmemişti. Ermeniler ise,<br />
aşağıda okuyacağınız tarihi Doğu Anadolu harabe haline<br />
geldi. (1887- 1915)Osmanlı<br />
olaylarda olduğu gibi vatandaşı<br />
oldukları devlete isyan etmişler,<br />
acımasız zulüm ve terörle İngiltere,Fransa ve Rusya’ya<br />
Devletinin 14 Kasım 1914’de<br />
çocuk,kadın,yaşlı demeden sivil<br />
halkı katletmişler, yabancı rinci Dünya Savaşı’na girmesi<br />
karşı Almanların yanında Bi-<br />
devletlerin beşinci kolu olarak Ermeni komitelerince büyük<br />
düşmanla işbirliği yapmışlardır.<br />
alaylar kurarak Rus saflarına<br />
fırsat olarak görüldü. Gönüllü<br />
katılan Ermeniler, Rus işgal<br />
kuvvetleriyle birlikte Doğu<br />
Anadolu topraklarımıza girdiler.<br />
Ermeniler Anadolu’nun çeşitli<br />
bölgelerinde yeni isyanlar<br />
ERMENİ MESELESİ NE ZA-<br />
MAN BAŞLADI?<br />
Osmanlı Devleti’nin güçsüzleştiği<br />
19.yüzyılda önce Rusya<br />
sonra İngiltere ve diğer Batılı<br />
ülkeler Balkanlar’ daki hıristiyan<br />
halkları ve Anadolu’daki<br />
Ermenileri Osmanlı Devletine<br />
karşı tahrik ve teşvik etti.<br />
93 Harbi denilen Türklerin<br />
yenilgisi ile biten 1877-1878<br />
Türk-Rus Savaşından sonra<br />
Türkler, 500 yıldan beri oturdukları<br />
Rumeli topraklarından<br />
imha edilerek sökülüp atıldılar.<br />
Bu durum Ermenileri de harekete<br />
geçirdi. Ermeni patriği ve<br />
çıkartıp,Osmanlı kuvvetlerini<br />
arkadan vurdular. Sivil Türk<br />
halkı büyük bir katliama uğratıldı.(1)<br />
TEHCİR (ERMENİLERİN ZO-<br />
RUNLU GÖÇÜ)<br />
Devlet bir kaç cephede<br />
savaşırken,Türklerin savaşa<br />
gitmeleri sonucu meydan Ermenilere<br />
kaldı. Van’da isyan<br />
başlatıldı. Devlet bu durumda<br />
27 Mayıs 1915 tarihinde<br />
( tehcir ) yani Rus cephesindeki<br />
Ermenilerin güneye göç<br />
ettirilmesi kararını aldı. İşte<br />
bu karar Ermenilerin Türkleri<br />
soykırım yapmakla suçladıkları<br />
olaydır. Önce şunu sormak<br />
lazım:”Türkler’in yaptığı<br />
tehcir, soykırım tanımına uyar<br />
mı?’’Birleşmiş Milletler Genel<br />
Kurulu’nun 9 Aralık 1948<br />
tarihli kararı ile kabul edilmiş<br />
soykırım tanımı tehcire uymamaktadır.<br />
Osmanlı İmparatorluğu<br />
kendi vatandaşları olan<br />
savunmasız Ermenileri kısmen<br />
veya tamamen ortadan kaldırmak<br />
için öldürmemiş ve aynı<br />
amaçla tehcire zorlamamıştır.<br />
Osmanlı Devleti,bağımsız devlet<br />
kurmak amacıyla savaş sırasında<br />
Rusya tarafında yeralan,<br />
düşman saydığı Müslüman<br />
halkı öldüren Ermenilerle savaşmıştır.Osmanlı<br />
Devleti kendi<br />
topraklarının bütünlüğünü<br />
savunmak amacıyla düşmanla<br />
işbirliği yapan ve yapabilecek<br />
Ermeni nüfusa tehcir uygulamıştır.Türkiye<br />
Cumhuriyeti savaş<br />
sırasında bazı Ermenilerin<br />
öldüğünü ve nüfusun tehcire<br />
tabi tutulduğunu kabul etmiştir.<br />
Olanları soykırım olarak adlandıranlar,Osmanlı<br />
Devletinin<br />
Müslüman halkının da soykırıma<br />
uğradığını bu soykırımın<br />
Ermeniler tarafından yapıldığını<br />
kabul etmek zorundadır.(2)<br />
DOĞU ANADOLU’DA ERME-<br />
Nİ MEZALİMİ<br />
Ankara ve Yozgat çevresinde faaliyet<br />
gösteren Ermeni çetelerinden<br />
bir grup. Kaynak :Massacre<br />
Exerted By The Armenian On The<br />
Turks During World War I Pictures.<br />
1916 Temmuzunda Ruslar Erzincan’a<br />
kadar ilerlemişlerdi.1917<br />
Şubat Rus devriminden sonra<br />
Ruslar geri çekilmeye başladılar.<br />
Meydan Ermenilere kaldı.Ermeniler<br />
bu dönemde Ruslarla isgal ettikleri<br />
Türk şehir ve köylerini Türklerden<br />
temizlemeye ve anlatılmaz<br />
zulümlere hız verdiler.1917 yılında<br />
Osmanlı orduları yeniden toplandılar.1918’de<br />
saldırıya geçtiler.<br />
Geri alınan doğu Anadolu şehirlerimizin<br />
durumunu 15.Kolordu<br />
Komutanı Kazım Karabekir şöyle<br />
anlatıyor;(3)<br />
’15 Şubat 1918 ‘de Erzincan’ı<br />
aldık. Ermeniler pek az karşı koydular.<br />
Güzel yapılar ve kışlalar<br />
yakılmıştı. Bazılarının içini insanlarla<br />
doldurup yakmışlardı.<br />
İçi cesetlerle dolu kuyular çoktu.<br />
Müfrezem 22 Şubatta Mamahatun’u(Tercan’ı)işgal<br />
etti. Burada<br />
sağ kalan kimse bulunamadı. Ermeniler<br />
bütün ahalisini öldürüp<br />
büyük çukura doldurmuşlardı. Her<br />
taraf yanıyordu. Aşkale ve Yeniköy’de<br />
ise aynı manzara vardı. 20<br />
Şubat’ta Bayburt’a geldik. Buradaki<br />
cenazeler insanın aklını oynatacak<br />
kadar çoktu. Bütün çocuklar<br />
süngülenmiş,yaşlılar ve kadınlar<br />
samanlıklara doldurulup yakılmış,<br />
gençler baltalarla parçalanmıştı.<br />
Çivilere asılmış ciğer ve kalpler<br />
görülüyordu Bunları görünce Erzurum’daki<br />
kardeşlerimizin imdadına<br />
koştuk. 11 ve 12 Mart’ta Ilıca<br />
ve Erzurum’u aldık. Erzurum’da<br />
öyle acıklı manzaralar gördük ki,<br />
insanı insanlıktan iğrendiriyordu.<br />
Halk gözyaşı ile şuraya buraya<br />
koşuyor, kimi babasını,oğlunu<br />
süngülenmiş veya yakılmış buluyordu.<br />
Bir çok sokakta hiç hayat<br />
görülmüyordu. Yerlerde .çocuk,<br />
kadın,yaşlı kanlar içinde yatıyordu.<br />
İstasyon sanki bir mezarlık<br />
gibi ölülerini dışarıya fırlatmıştı…’<br />
Kafkasya’da Osmanlılara karşı<br />
harp eden ve girdikleri mahallelerde<br />
zulüm yapan Hınçak Gönüllü<br />
çetelerinden bir grup. (Izk gazetesi<br />
2 Mart 1915) Kaynak : Ermeni<br />
Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.<br />
Amasya’da Ermenilerden toplanan<br />
silahlar. Kaynak : Ermeni<br />
Ayaklanmaları ve İhtilal Hareketleri.<br />
GÜNEY ANADOLU’DA FRAN-<br />
SIZ-ERMENİ İŞBİRLİĞİ<br />
Güney deki durumu ‘Milli Mücadele’de<br />
Develi’(4)adını taşıyan<br />
eserde Mehmet Özdemir. 25 Kasım<br />
1918 de Adana bölgesinde<br />
başlayan Fransız ve Ermeni işgalini<br />
tanıklar ve belgelerle şöyle anlatmaktadır;<br />
’’Fransızlar ikindi üzeri şehre<br />
girdiler. Kiliselerin çanları çalınıyordu.<br />
Ermeni evleri dükkanları,<br />
çarşı,pazar itilaf devletleri ve Ermeni<br />
bayrakları ile donatıldı. Yer<br />
yer Türk bayrakları yırtıldı. Gece<br />
fener alayları tertip edildi. Taşkınlık<br />
son haddini buldu. ’Kahrolsun<br />
Türkler ‘ sesleri ve ağza alınmayacak<br />
küfürler ortalağı çınlatıyordu’’(s.42)Fransızlarla<br />
birlikte<br />
gelen Ermenilerin 70 bini Adana<br />
ile köylerinde,12 bini Dörtyol’a, 8<br />
bini Haçın’a(Saimbeyli) ve geri kalanı<br />
Osmaniye,Kadirli ve Kozan’a<br />
yerleştirilmişti. Ermeni terör ve<br />
zulmü Türkleri canından bezdirmişti.<br />
Çukurova Türkleri herşeylerini<br />
bırakıp Develi ve Kayseri’ye<br />
doğru kaçtılar.’’<br />
Bu sırada Develi’nin durumu<br />
eserde şöyle anlatılıyor ;<br />
’’1.Dünya Savaşında tehcir<br />
edilmiş Ermeniler Develi’ye dönmüşler<br />
hakim ve zalim tavırları ile<br />
intikam fırsatları gözlüyorlar ve<br />
her an Türk mahallelerinin hücuma<br />
uğrayacağı bekleniyordu. Kimse<br />
hayatından emin değildi. Sevr<br />
anlaşmasının Ermenilere verdiği<br />
hak ile Ermeniler vatanın hakiki<br />
sahibi kendilerini görüyor,Türkleri<br />
hakaretle aşağılıyorlardı. Fransızlar<br />
kendi haritalarında istila mıntıkalarını<br />
çizdikleri yerlere kadar<br />
hükümlerini yürütüyorlar,bu hükmün<br />
zabıta kuvveti de Ermeniler<br />
oluyordu. Haçın’da toplu kuvvetle<br />
etrafa saldırıyor,Develi kenarından<br />
geçen Zamantı suyunu hudut<br />
çizerek,iç taraflarda reva gördükleri<br />
gibi,dış tarafa da hücumlarını<br />
hazırlıyorlar,yeni yerlerin zaptına<br />
karar veriyorlardı.’’(s.48)<br />
Bu dönemi araştıran Justin<br />
McCarty’ ‘Ölüm ve Sürgün’ isimli<br />
eserinde(5)Ermeni Lejyonu<br />
hakkında önemli bilgiler veriyor<br />
;’’Fransız Doğu Lejyonu topluluğunun<br />
bir parçası olan Ermeni<br />
Lejyonu,4 tabura bölünmüş yaklaşık<br />
5 bin askerle subaylardan<br />
oluşuyordu ve bunlar Mısır’da<br />
birliğe yazılmışlardı. Birlikteki askerler<br />
Anadolu’dan gelme Ermeni<br />
sığınmacılar,Yakın doğunun diğer<br />
bölgelerindendeki Ermeniler ve<br />
Avrupa’dan hatta Amerika’dan<br />
gönüllü gelmiş Ermenilerdi. Daha<br />
işin başından beri,Lejyonun amacı<br />
açıktı. Ermeni subayların belirttiği<br />
üzere,Lejyon mensupları düzenli<br />
Fransız ordusunun birliklerindeki<br />
askerler gibi Fransa’yı düşmana<br />
karşı savunmak için değil,özellikle<br />
Türklere karşı savaşmak için<br />
ve yalnız bunun için kendine özgü<br />
bir topluluk olarak askere alınmışlardı.(s.233)Şimdi<br />
Fransa’nın<br />
Ermeni tezlerine neden sahip çıktığını<br />
daha iyi anlıyoruz. Çünkü o<br />
dönemde Antep’te,Maraş’ta,Urfa’da,Adana<br />
ve Çukurova’da Tüklerin<br />
yaşadığı kötülüklerin baş aktörü<br />
Fransa’dır.(5) Urfa,Maraş ve<br />
Antep’te Fransız kumandasındaki<br />
Ermeni zülmü ve katliamına karşı<br />
Türkler on binlerce şehit vererek<br />
şanlı bir mücadele vermişlerdir.<br />
Fransızlar giderken Ermeniler<br />
de onları takip etmişlerdir.Milli<br />
Mücadele’de(Türk Bağımsızlık<br />
Savaşı’nda) Ermeniler : Birinci<br />
Dünya Savaşı sonucu Türk Vatanı<br />
İngiliz,Fransız,İtalyan ve onların<br />
piyonları Yunan,Ermeni silahlı<br />
güçleri tarafından işgal edildi. İşte<br />
bu andan itibaren Türk Milletinin<br />
Atatürk’ün önderliğinde şanlı İstiklâl<br />
Mücadelesi başladı. Soykırıma<br />
uğradığını iddia eden Ermeniler<br />
Anadolu’da düzenli ordularla<br />
Türklere karşı savaştılar. Yalnız<br />
bu durum bile soykırım olmadığını<br />
ortaya koyar. Kaldı ki elimizde<br />
42 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 43
Evrenin En Büyük Sırlarından Birisi:<br />
Karanlık Madde<br />
bu dönemi aydınlatan sayısız<br />
belge ve tarihi şahit de Ermeni<br />
tezini çürütmektedir. Ermeni<br />
iddialarına mesnet olan Andonian<br />
belgelerinin ise düzmece<br />
olduğu anlaşılmıştır…<br />
TÜRKLER ATATÜRK’ÜN ÖN-<br />
DERLİĞİNDE NE YAPTI?<br />
Osmanlı’ya karşı savaşan<br />
Ermeniler önce Doğu Anadolu’da<br />
Ruslarla sonra Güney<br />
Anadolu’da Fransızlarla beraber<br />
Türkleri imhaya kalktılar.<br />
Böylece hiç bir yerde nüfusça<br />
ekseriyet olmayan Ermeniler<br />
lehine Anadolu Türklerden<br />
arındırılmak istendi. Bu çok<br />
kötü duruma rağmen, Türkler<br />
vatanlarını,namuslarını korumak<br />
için şerefli,haklı,inanılmaz<br />
bir mücadele verdiler. Oyunu<br />
bozdular. Emperyalistler.ve<br />
onların maşaları hedeflerine<br />
ulaşamadılar. Çünkü ‘Çılgın<br />
Türkler’kendisine kefen biçenlere<br />
‘Ata’sı önderliğinde haddini<br />
bildirdi. 24 Temmuz 1923<br />
‘de imzalanan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />
kuruluş anlaşması<br />
olarak kabul edilen ‘’Lozan<br />
Anlaşması’’ ile Ermeni Meselesi<br />
ve Ermeni iddiaları resmen<br />
kapandı.O halde bu gün bizden<br />
kimsenin bir şey isteme hakkı<br />
yok.<br />
KAYNAKÇA<br />
GÜNÜMÜZDE ERMENİLER<br />
NE İSTİYOR?<br />
Ermeniler geçmişte proğramlı<br />
basın yayın faaliyetleri<br />
yanında Türklere karşı silahlı<br />
terör yolunu seçtiler.. Özellikle<br />
Türk devlet adamlarına yöneltilen<br />
bu terörist strateji ilk<br />
defa 1905’de II.Sultan Abdülhamid’e<br />
yapılan bombalı saldırı<br />
ile başladı. .Ermeni terörü<br />
yurt dışındaki Türk görevlileri<br />
temsilcilikleri ve kuruluşlarına<br />
yönelmiş ve 1973 yılından<br />
1994 yılına kadar 36 devlet görevlisi<br />
şehit edilmişti. Ermeni<br />
terör örgütlerinin amacı Türkiye’yi<br />
istikrarsızlığa sürüklemek<br />
ve sözde işgal altındaki Ermeni<br />
topraklarını kurtararak ‘Bağımsız<br />
bir Ermenistan ‘’ kurmaktı.<br />
Bu gün Ermenistan politikasında,söz<br />
konusu isteklerin<br />
değişik başlıklar altında devam<br />
ettiği görülmektedir. Ermenistan<br />
Anayasasında Türkiye<br />
toprakları üzerinde. hak iddia<br />
edilmekte ve Ermeni Cumhurbaşkanlığı<br />
bayrağında Ağrı Dağı’mızın<br />
resmi bulunmaktadır.<br />
Türkiye’ye Ermenistan sınırımızı<br />
açmamız için baskı yapan<br />
ülkeler, önce Azerbaycan<br />
toprağı Karabağ’ı igşal eden 1<br />
milyon Azeriyi göçe zorlayan<br />
Ermenistan’a yaptırım uygulamalıdır<br />
Türkiye üzerindeki Ermeni<br />
emelleri açıktır. Ermeniler,<br />
sözde Ermeni soykırım iddiaları<br />
vasıtasıyla önce meselenin<br />
tanınmasını sağlamak, daha<br />
sonra soykırım olarak kabül<br />
edilmesini ,bu yolla Türkiye’den<br />
tazminat ve toprak talebinde<br />
bulunmak istemektedir<br />
ERMENİ MESELESİNE KARŞI<br />
TÜRKLER NE YAPMALI?<br />
Dün olduğu gibi bu gün de<br />
Ermenilerle Türkler arasındaki<br />
sorunlardan faydalanan, Ermenileri<br />
kışkırtan, soykırım iddialarını<br />
Türkiye’ye baskı yapmak<br />
ve bir seyler koparmak için kullanan<br />
bazı devletler vardır.<br />
Türkiye Ermeni soykırım<br />
iddiaları ile mücadelede ABD<br />
kongresinde ‘soykırım tasarılarına<br />
engel olmak için yabancı<br />
lobilerden medet umuyor. ABD<br />
soykırım kararını başımızda<br />
sanki Demoklesin kılıcı gibi<br />
tutmaktadır. Türkiye hakkını el<br />
yardımı ve insafı ile mi savunacak?<br />
Son zamanlarda piyasaya<br />
sürülen araştırma sonuçları<br />
Türk tezlerini güçlendirse de<br />
kimliklerini Türk düşmanlığı<br />
üzerine kuranların bunları dikkate<br />
alacaklarını zannetmiyoruz<br />
Önce kendi gücümüze güvenmeliyiz.<br />
Genç nesillerimize<br />
tarihimizi ve bütün dünyaya<br />
yılmadan kendi tezlerimizi<br />
anlatmalıyız. Ama esas olan<br />
vatan topraklarımıza güçlü ve<br />
birlik içinde sahip çıkmamızdır.<br />
Dünyanın anladığı dil budur!<br />
1) Stanfort Shaw,Osmanlı İmparatorluğu<br />
ve Modern Türkiye, E Yayınları<br />
2)Özdemir İnce; Fesatlar Sarmalında<br />
Türkiye,Remzi Kitabevi,2007<br />
3) Gökhan Balcı ;Türkler Soykırım<br />
Yaptı mı? TruvaYayınları, 2007<br />
4) Mehmet Özdemir;Milli Mücadele’de<br />
Develi,1973<br />
5) Justın McCarty;Ölüm ve Sürgün,İnkilap<br />
Kitapevi,2003<br />
Geceleyin berrak bir havada<br />
gözümüzü gökyüzüne<br />
çevirdiğimizde, sayıları<br />
trilyonlarca olan yıldızları ve<br />
daha dikkatli baktığımızda ışıl<br />
ışıl parıldayan samanyolu galaksimizi<br />
görürüz. Ancak daha<br />
gördüklerimizin milyarlarca<br />
katı göremediğimiz yıldızlar<br />
ve galaksiler vardır. Biz bunları<br />
yaydıkları ışıkları nedeni ile<br />
fark ediyoruz. Çünkü bunların<br />
hepsi yoğun kütleli maddeden<br />
oluşan nesnelerdir. Yoğun kütlelerin<br />
basıncı nedeniyle meydana<br />
gelen füzyon olayı sonucu<br />
ortaya çıkan enerji, bunların<br />
ışın vermesini sağlar.<br />
Birde bildiğimiz ve anladığımız<br />
manada madde sınıfına<br />
girmeyen yapılaşmalar var ki,<br />
biz bunları hiçbir zaman göremiyoruz.<br />
Garip olan şu ki; göremediğimiz<br />
bu nesneler kütle<br />
bakımından görebildiklerimizden<br />
çok daha büyüktür. Öyle<br />
ki, evrendeki toplam madde<br />
miktarının % 15’i görünebilen<br />
maddeler (yıldızlar, galaksiler,<br />
gezegenler), % 85’i de görünemeyen<br />
nesnelerdir. Göremediğimiz<br />
fakat var oldukları bilimsel<br />
olarak saptanmış olan bu<br />
nesnelere Karanlık Madde adı<br />
verilmiştir.<br />
Karanlık Madde; yıldızlara<br />
enerji vererek ışımalarını sağlayan<br />
bir füzyon olayına sahip<br />
olmadığı için biz onları göremeyiz.<br />
Çünkü karanlık madde<br />
görünür bir ışık ve algılanabilir<br />
bir sinyal yayınlamaz,<br />
ışıldamaz ve kozmik gazların<br />
yayınladığı ışınımları emerek<br />
varlığını belli etmez. Dolayısı<br />
ile en gelişmiş teleskoplarla<br />
dahi gözlemlenemez. Fakat<br />
galaksimizin, diğer galaksilerin<br />
ve muhtemelen bütün evrenin<br />
Karanlık Maddeye gömülü olduğuna<br />
dair gök bilimciler pek<br />
çok kanıt bulmuşlardır. Evrenin<br />
Karanlık Maddeyle dolu olduğu<br />
yönünde hem kuramsal (teorik),<br />
hem de deneysel pek çok<br />
güçlü kanıt vardır. Karanlık<br />
Madde evrenin geleceğini etkileyen<br />
en büyük baş oyuncusudur.<br />
Nedir Bu Karanlık<br />
Madde?<br />
Şuana kadar varlığı bilinen,<br />
fakat ne olduğu yapısının madde<br />
mi, anti madde mi olduğuna<br />
dair sırrı kesin olarak çözülmemiştir.Bazı<br />
din bilimcileri,<br />
evrenin esir (eter) tabir edilen<br />
bir tür enerji ile dolu olduğunu,<br />
ruh ve enerji bedenimizle bu<br />
esir deryası içinde yüzdüğümüzü<br />
söylerler. Onlara göre, esir<br />
ve Karanlık Madde aynı şey<br />
olabilir.<br />
Karanlık Madde senaryolarına<br />
göre evren, küçük yapılardan<br />
büyük yapılara doğru birleşerek<br />
meydana gelmiştir. Önce<br />
44 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 45
Baryonik Madde dediğimiz;<br />
atomları, gezegenleri,yıldızları<br />
ve galaksileri oluşturan atom<br />
altı parçacıklar ailesi meydana<br />
çıkmış. Bu parçacıklar Baryonik<br />
Madde yığınları halinde birleşerek,<br />
yıldızları ve bebek galaksileri<br />
meydana getirmiştir.<br />
Bu oluşum esnasında bunların<br />
etrafını Karanlık Madde kabukları<br />
sarmıştır. Karanlık Madde<br />
kabukları ile sarılı yıldızlar<br />
gruplaşarak bebek galaksileri<br />
ve Karanlık Madde ihtiva eden<br />
bebek galaksiler de birleşerek<br />
irili ufaklı galaksileri, galaksi<br />
kümelerini ve süper galaksileri<br />
ortaya çıkartmıştır.<br />
Bütün bu oluşumlar ve oluşumlar<br />
arasındaki boşluklar<br />
içinde yaşadığımız evreni meydana<br />
getirmiştir. Şimdi evrendeki<br />
bu boşlukların Karanlık<br />
Madde ile dolu ve yıldızların,<br />
galaksilerin Karanlık Madde<br />
kabuğu ile sarılı olduğu tespit<br />
edilmiş bulunmaktadır. (Şekil-1)<br />
Madde demeye dilim pek<br />
varmıyor. Çünkü bunun madde<br />
mi, anti madde mi, yoksa nasıl<br />
bir şey olduğu hakkında tartışmalar<br />
devam ediyor. Kesin bir<br />
tanım ortaya konmuş değil.<br />
Karanlık Maddenin yapısı hakkında<br />
bilim adamları arasında<br />
farklı görüş ve tartışmalar vardır.<br />
Karanlık Maddenin nelerden<br />
ve hangi parçacıklardan<br />
oluştuğuna dair ileri sürülen<br />
iddialar aşağıda olduğu gibidir.<br />
Wimp Parçacığı<br />
Karanlık Maddeyi oluşturan<br />
başlıca aday, Wimp parçacığıdır.<br />
(Weakly Interacting Masif<br />
Particle.) Bu parçacık zayıf etkileşimli<br />
büyük kütleli parçacık<br />
olarak bilinir. Ancak yapılan<br />
deneyler ve araştırmalara rağmen<br />
bu parçacıklar henüz gözlemlenememiştir.<br />
Bu parçacıkların, evren kütlesinin<br />
% 22’sini oluşturduğu<br />
tahmin edilmektedir. Wimpler<br />
madde ile çok zayıf etkileşirler.<br />
Wimpler, en kuvveti zırhlardan<br />
bile geçebilirler. Bunların yakalanması<br />
fevkalade zordur.<br />
Bu nedenle de gözlemlenemiyorlar.<br />
Bu parçacıkların ne<br />
olduğunu ve yapılarını, dahası<br />
var olup olmadıklarını bile hiç<br />
kimse kesin olarak bilmemektedir.<br />
Şimdilik teoriden ibarettir.<br />
Madde midir? Anti madde<br />
midir? Bilinmiyor.<br />
Baryonik Parçacıklar<br />
Diğer bir iddiaya göre, Karanlık<br />
Madde beyaz cüce ve<br />
siyah cüce gibi sönük yıldızlardan<br />
oluşmaktadır. Beyaz cüce,<br />
güneş tipi yıldızların nükleer<br />
yakıt stoklarının bitmesi sonucu<br />
oluşur. Bir yıldızın çekirdeğindeki<br />
hidrojen stoğu<br />
tükendiğinde, yıldızın merkezinde<br />
bulunan çekirdek bölgesinde<br />
yeteri kadar enerji üretilmediğinden,<br />
dış tabakaların<br />
ağırlığı ile çekirdek içe doğru<br />
büzüşmeye başlar. <strong>Yıldızı</strong>n dış<br />
tabakaları ise, kütle çekim etkisi<br />
azaldığından çekirdek bölgesinden<br />
uzaklaşır. Yani yıldız<br />
şişer ve ilk hacminin onlarca<br />
katına kadar büyür. <strong>Yıldızı</strong>n bu<br />
haline Kırmızı Dev denir.<br />
Kırmızı Dev haline gelen yıldızda<br />
yeni nükleer tepkimeler<br />
oluşacak ortam meydana gelir.<br />
İçe doğru büzüşmüş olan merkezdeki<br />
helyum çekirdekleri<br />
Karbon ve Oksijen çekirdeklerine<br />
dönüşür. Bu şekilde son<br />
yakıtını da tüketen yıldızın, dış<br />
tabakaları soyularak merkezden<br />
kopar ve uzaya fırlatılır.<br />
Merkez ise, giderek daha da<br />
yoğunlaşarak belli bir zaman<br />
sonra soğur, rengini atar ve<br />
etkinliğini kaybeder. <strong>Yıldızı</strong>n<br />
bu son hali beyaz cüce olarak<br />
tanımlanır. Güneşte dahil tüm<br />
yıldızların akıbeti budur. Beyaz<br />
cücelerin tamamen soğumuş<br />
haline siyah cüceler denir.<br />
Karanlık Maddeyi oluşturan<br />
daha başka tezler de vardır.<br />
Fakat temelde bunlar baryonik<br />
(madde bazlı) veya baryonik olmayan<br />
diye iki grupta tartışılmaktadır.<br />
Fakat en büyük aday<br />
baryonik olmayan, yani madde<br />
sınıfına girmeyen Wimplerdir.<br />
Gözle görülemeyen, teleskoplarla<br />
gözlemlenemeyen<br />
Karanlık Maddenin kütlesi,<br />
görünebilen galaksilerin, kütlesinin<br />
5 -10 katı kadardır. Bu<br />
kadar yoğun olmasına rağmen<br />
görülemeyen bu madde gizemli<br />
madde olarak da ifade<br />
edilmektedir. Tabi işin içine gizem<br />
girince herkes bu maddeyi<br />
farklı şekilde yorumlamaktadır.<br />
Fizikçiler başka bir açıdan,<br />
din bilimcileri başka bir açıdan<br />
yorum getirmektedirler.<br />
Bu Karanlık Madde olmazsa;<br />
yıldızlar olmaz, galaksiler oluşmaz,<br />
evren diye bir şey olmaz.<br />
Dolayısıyla Karanlık Madde<br />
yaptığı görevler bakımından<br />
bir kutsallık da içermektedir.<br />
Karanlık Enerji<br />
Einstein görelilik kuramına<br />
göre, madde ve enerji, birbiriyle<br />
iç içedir. Enerji maddeye,<br />
madde enerjiye dönüşebilmektedir.“Şimdiye<br />
kadar kozmik<br />
enerji dengesini tutturmak<br />
için açıklanamayan, görünmeyen,<br />
ne olduğu bilinmeyen bir<br />
Karanlık Madde faktörü ve karanlık<br />
bir etki vardır. Maddesel<br />
anlamda bu etki ne baryonik<br />
ne de baryonik olmayan maddesel<br />
bir kökenden gelmektedir.<br />
Bunun bilinmeyen türde<br />
enerji olduğu söylenmektedir.<br />
Bu görünmeyen, tespit edilemeyen<br />
ve tüm evreni kapsayan<br />
bir enerjidir. Böyle bir enerji<br />
olmadan tüm gözlemleri açıklamak<br />
olası değildir. Evrenin<br />
bu önemli gizemine Karanlık<br />
Enerji denmektedir.”<br />
Başlıca Özellikleri<br />
• Yoğunluğu sabittir. Bu nedenle<br />
de tüm uzaya düzgün bir<br />
şekilde yayılır.<br />
• Galaksi ve galaksi kümeleri<br />
gibi oluşumların meydana gelmesini<br />
sağlar.<br />
• Evrenin tüm enerji – madde<br />
yoğunluğunun % 70’ini oluşturur.<br />
• Yoğunluğu çok yüksek olmasına<br />
rağmen, kendisinden<br />
daha az yoğunlukta olan galaksilere<br />
kütle – çekim kuvveti<br />
uygulamaz.<br />
• Aksine itme kuvveti uygulayarak<br />
evrenin genişlemesine<br />
neden olur.<br />
• Eğer kütle – çekim kuvveti<br />
uygulasaydı, kütle – çekim kuvvetinin<br />
etkisi ile bütün maddesel<br />
kozmik yapılar, yıldızlar,<br />
galaksiler ve galaksi kümeleri<br />
oluşamazdı.<br />
• Evrenin ölçülen maddesel<br />
ve ışıma yoğunluğu ile kritik<br />
yoğunluk arasındaki farkı kapatır.<br />
• Yüksek yoğunluğuna rağmen,<br />
çekme kuvveti yerine<br />
itme kuvveti uygulaması evrenin<br />
genişleme nedenini açıklar.<br />
• Pozitif enerji yoğunluğu ve<br />
negatif basınç özelliğine sahiptir.<br />
Eğer bu özellik olmasaydı<br />
evren genişlemezdi.<br />
• Pozitif basınç kütlelerin<br />
çektiği bir kuvveti yani kütle –<br />
çekim kuvvetini, negatif basınç<br />
(şişirilmiş bir balonun havasının<br />
dışarı bırakılması gibi) ise<br />
kütleler arasında bir itme kuvvetini<br />
yani kütle - itim kuvvetini<br />
doğurur.<br />
• Karanlık Maddenin oluşturduğu<br />
kütle – itim kuvveti, kütle<br />
çekim kuvvetinden büyük olduğu<br />
sürece evren artan hızla<br />
genişler.<br />
• Karanlık enerji miktarının<br />
en alt limitinde bile negatif basınç,<br />
kütle – çekim kuvvetinden<br />
daha büyük bir kütle – itim kuvveti<br />
yaratır.<br />
• Karanlık enerji evrenin özü<br />
olarak kabul edilmiştir.<br />
• Özü kelimesi ise, sonsuza<br />
kadar değişmeyen, bozulmayan<br />
göksel ve Tanrısal nesneleri<br />
meydana getiren beşinci bir<br />
element olarak tarif edilmiştir.<br />
Diğer dört element; ateş, toprak,<br />
hava ve su değişmesine<br />
rağmen öz değişmeyen elementtir.<br />
• “Dartmonth Kollejden Robert<br />
R. Caldwell, Mare Kamionkowski,<br />
Kaliforniya Teknoloji<br />
Enstitüsünden Nevin N.<br />
Weinberg’in 2003 yılında yayınladıkları<br />
makalede evrenin<br />
artan ivmelerle genişlemesine<br />
neden olan karanlık enerjinin<br />
aslında bir hayalet enerjisi olabileceğini<br />
ileri sürdüler.” Bunu<br />
da hesaplamayla gösterdiler.<br />
• “Çeşitli modellere göre, Karanlık<br />
Madde ve karanlık enerjinin<br />
bir paranın iki yüzü gibi,<br />
aynı özün iki farklı görünümü<br />
olduğu ileri sürülür.”<br />
46 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 47
Evrende Yolculuk<br />
Kurt yenikleri (Solucan delikleri)<br />
Thorne zaman yolculuğu<br />
portalı için kullanılabilecek<br />
evrende var olan başka<br />
türde tünele benzer bir yapı<br />
olabileceğine inanıyor. Einstein<br />
– Rosen Köprüleri de denen<br />
kurt yeniklerinin zaman yolculuğu<br />
için en çok potansiyele<br />
sahip oldukları düşünülüyor.<br />
Sadece zamanda yolculuk yapmamıza<br />
izin vermezler, ayrıca<br />
zamanın çok küçük bir kesrinde<br />
Dünyadan bir çok ışık – yılı<br />
uzağa yolculuk yapmamızı sağlayabilirler.<br />
Kurt yeniklerinin, herhangi<br />
bir kütlenin uzay zamanı büktüğünü<br />
ifade eden Einstein’ın<br />
görecelilik teorisine dayandığı<br />
düşünülür. Bu bükülmeyi anlamak<br />
için, iki kişinin bir çarşafı<br />
tuttuğunu ve bu çarşafı<br />
gerdiğini düşünün. Eğer birisi<br />
çarşafın üzerine bir basket<br />
topu koyarsa, basket topunun<br />
ağırlığı çarşafın ortasını dürecektir<br />
(yuvarlayacaktır) ve çarşafın<br />
o noktada bükülmesine<br />
neden olacaktır. Şimdi, eğer<br />
aynı çarşafın kenarına bir bilye<br />
konulursa, bükülme nedeniyle<br />
basket topuna doğru yolculuk<br />
yapacaktır.<br />
Bu örnekte, uzay gerçekte<br />
uzay zamanı oluşturan dört boyut<br />
yerine iki – boyutlu bir plan<br />
olarak tanımlandı. Bu çarşafın<br />
üstü ve alt arasında bir boşluk<br />
bırakarak üst üste katlandığını<br />
imgeleyin. Basket topunu üst<br />
tarafa yerleştirmek bir bükülmenin<br />
oluşmasına neden olur.<br />
Eğer üsteki basket topunun<br />
bulunduğu yere karşılık gelen<br />
bir noktada çarşafın alt kısmına<br />
eşit bir kütle yerleştirilirse,<br />
ikinci kütle en sonunda basket<br />
topu ile buluşacaktır. Bu, kurt<br />
yeniklerinin oluşmasına benzerdir.<br />
Uzayda, evrenin farklı kısımlarına<br />
baskı uygulayan kütleler<br />
en sonunda bir tünel oluşturmak<br />
için bir araya gelebilir<br />
– bu bir kurt yeniğidir. O zaman<br />
Dünya’dan başka bir galaksiye<br />
hızla yolculuk yapabiliriz ve geriye<br />
dönebiliriz (bir ömür içinde).<br />
Örneğin, Orion’un hemen<br />
altındaki Canis Major takımyıldızında<br />
görünen bir yıldız<br />
olan Sirius’a yolculuk etmek<br />
istediğimiz bir senaryo düşünelim.<br />
Sirius Dünya’dan yaklaşık<br />
9 ışık – yılı uzaklıktadır, bu<br />
yaklaşık 54 trilyon mildir (90<br />
trilyon km). Açıkça, bu mesafe<br />
uzay yolcularının orada neler<br />
gördüklerini bize anlatmaları<br />
için zamanda gidip dönmeleri<br />
için çok fazladır. Şimdiye dek<br />
insanların uzayda yolculuk<br />
yaptıkları en uzak mesafe aydır,<br />
Dünya’dan sadece 400,000<br />
km. Eğer bizi Sirius’un etrafındaki<br />
uzaya bağlayan bir kurt<br />
yeniği bulabilseydik, o zaman<br />
geleneksel uzay yolculuğu ile<br />
geçmek zorunda kalacağımız<br />
trilyonlarca milden kaçınarak<br />
zamanı önemli ölçüde kısaltabilirdik.<br />
Tüm bunların zaman yolculuğu<br />
ile ne ilgisi var? Daha<br />
önce tartıştığımız gibi, görecelilik<br />
teorisi bir nesnenin hızı<br />
ışık hızına yaklaştıkça zamanın<br />
yavaşladığını belirtir. Bilim<br />
adamları uzay mekiği hızında<br />
bile astronotların birkaç nanosaniye<br />
geleceğe yolculuk yapabildiklerini<br />
keşfettiler. Bunu<br />
anlamak için iki kişiyi hayal<br />
edin, onlara A ve B diyelim.<br />
A Dünya’da kalırken, B uzay<br />
mekiği ile uçar. Kalkış anında<br />
ikisinin de saatleri mükemmel<br />
senkronizasyondadır (aynı<br />
zamanı gösterir). B2nin uzay<br />
mekiği ışık hızına yaklaştıkça,<br />
B için zaman daha yavaş akar<br />
(A’ya göre). Eğer B ışık hızının<br />
yüzde 50’sinde sadece birkaç<br />
saat yolculuk yapıp Dünya’ya<br />
geri dönerse, A’nın B’den daha<br />
hızlı yaşlandığı ikisine de görünecektir.<br />
Yaşlanmadaki farklılığın<br />
nedeni, zamanın A için<br />
B’den daha hızlı geçmesidir. A<br />
için birçok yıllar geçmiş olabilirken,<br />
B için sadece bir kaç<br />
saat geçmiştir.<br />
Eğer kurt yenikleri keşfedilebilseydi,<br />
geleceğe olduğu<br />
gibi geçmişe de yolculuk etmemizi<br />
sağlardı. İşte bunun nasıl<br />
işleyeceği: Diyelim ki, kurt yeniğinin<br />
girişi taşınabilirdir. O<br />
zaman yukardaki örnekte ışık<br />
hızının yüzde 50’si hızda uzayda<br />
birkaç saat geçiren B kurt<br />
yeniğinin bir ucunu uzaya taşıyabilirdi,<br />
kurt yeniğinin diğer<br />
ucu A kişisi ile Dünya’da kalırdı.<br />
B uzayda yolculuk yaparken, iki<br />
insan (A ve B) birbirlerini görmeye<br />
devam ederlerdi. B birkaç<br />
saat sonra Dünya’ya geri<br />
döndüğünde, A için birkaç yıl<br />
geçmiş olabilir. Şimdi, A uzaya<br />
giden kurt yeniğinden baktığında,<br />
kendisini daha genç yaşta<br />
görür, B uzaya uçtuğunda bulunduğu<br />
yaşta. Bununla ilgili<br />
harika olan şey şu; daha genç<br />
olan B geleceğe adım atabilirken,<br />
daha yaşlı olan A kurt<br />
yeniğine girerek geçmişe adım<br />
atabilir.<br />
Kozmik İplikler<br />
Zamanda geriye ve ileriye nasıl<br />
yolculuk yapabileceğimizin<br />
bir başka teorisi, 1991’de Princeton<br />
fizikçisi J. Richard Gott<br />
tarafından önerilen kozmik<br />
iplikler fikrini kullanır. Bunlar<br />
– isimlerin öne sürdüğü gibi –<br />
bazı bilim adamlarının erken<br />
evrende oluştuklarına inandıkları<br />
ipliğe benzer nesnelerdir.<br />
Bu iplikler evrenin tüm uzunluğu<br />
boyunca dizilebilir ve yoğun<br />
basınç altındadırlar – milyonlarca<br />
ton.<br />
Atomdan daha ince olan<br />
bu kozmik iplikler yakınından<br />
geçtikleri herhangi bir nesneye<br />
muazzam miktarda yerçekimi<br />
çekiş etkisi üretebilirler.<br />
Kozmik bir ipliğe bağlanmış<br />
nesneler inanılmaz hızlarda<br />
yolculuk yapabilir ve yerçekimi<br />
kuvvetleri uzayzamanı büktüğü<br />
(çarpıttığı) için, zaman yolculuğu<br />
için kullanılabilirler. İki<br />
kozmik ipliği bir araya çekerek<br />
veya bir ipliği bir kara deliğin<br />
yakınına çekerek kapalı zaman<br />
– benzeri eğriler yaratmak için<br />
uzayzamanı yeteri kadar eğriltmek<br />
mümkün olabilir.<br />
Bir uzay gemisi kendisini<br />
geçmişe sevketmesi için iki<br />
kozmik iplik veya iplik ve kara<br />
delik tarafından üretilen çekimi<br />
kullanarak bir zaman makinesine<br />
dönüştürülebilir. Bunu<br />
yapmak için, kozmik ipliklerin<br />
etrafında döngü yapacaktır.<br />
Ancak, bu ipliklerin var olup<br />
olmadıkları ve eğer var iseler<br />
hangi formda oldukları ile ilgili<br />
hala çok fazla spekülasyon vardır.<br />
Gott’ın kendisi, zamanda<br />
bir yıl bile geri gitmek için, tüm<br />
galaksinin kütle – enerjisinin<br />
yarısını içeren bir iplik döngüsü<br />
gerekeceğini söyledi. Ve,<br />
herhangi bir zaman makinesi<br />
ile olduğu gibi, zaman makinesinin<br />
yaratıldığı zamandaki<br />
noktadan daha uzağa geri gidemezsiniz.<br />
Zaman Yolculuğundaki<br />
Problemler<br />
Eğer zaman yolculuğu için elverişli<br />
bir teori geliştirebilseydik,<br />
paradoks denen çok<br />
karmaşık problemler yaratma<br />
yeteneği geliştirirdik. Paradoks<br />
kendisi ile çelişen bir şey<br />
olarak tanımlanır. İşte iki genel<br />
örnek:<br />
Diyelim ki, doğduğunuzdan<br />
önceki bir zamana geri gidebiliyorsunuz.<br />
Doğduğunuzdan<br />
önceki bir zamanda var olmanız<br />
gerçeği bir paradoks yaratır.<br />
Eğer 1960’ta doğduysanız,<br />
1955’te nasıl var olabilirsiniz?<br />
Muhtemelen en ünlü paradoks<br />
büyükbaba paradoksudur. Bir<br />
zaman yolcusu geri gidip, yolcu<br />
doğmadan önce atalarından<br />
birini öldürürse ne olacaktır?<br />
Eğer o kişi kendi büyükbabasını<br />
öldürürse, o zaman o kişi<br />
geri gidip kendi büyükbabasını<br />
öldürmek için nasıl canlı olabilecektir?<br />
Eğer geçmişi değiştirirsek,<br />
sonsuz sayıda paradoks<br />
yaratacaktır.<br />
Zaman yolculuğu ile ilgili<br />
bir diğer teori paralel evrenler<br />
veya alternatif tarihler (hikayeler)<br />
fikrini ortaya koymaktadır.<br />
Diyelim ki, büyükbabanız<br />
ile o genç bir oğlan iken karşılaşmak<br />
için geriye yolculuk<br />
yapıyorsunuz. Paralel evrenler<br />
teorisinde, bizimkine çok<br />
benzeyen ama olayların farklı<br />
şekilde ilerlediği başka bir evrene<br />
yolculuk yapıyor olabilirsiniz.<br />
Örneğin, zamanda geri<br />
yolculuk yapıp atalarınızdan birini<br />
öldürüyorsanız, sadece tek<br />
bir evrendeki o kişiyi öldürmüş<br />
olursunuz, ki o evren artık sizin<br />
var olmadığınız evrendir. Ve<br />
eğer sonra kendi zamanınıza<br />
geri gelmeye çalışırsanız, bir<br />
başka paralel evrende ortaya<br />
çıkabilirsiniz ve asla başladığınız<br />
evrene geri gelemeyebilirsiniz.<br />
Buradaki fikir, her eylemin<br />
yeni bir evrenin yaratımına<br />
neden olduğudur ve mevcut<br />
olan sonsuz sayıda evren olduğudur.<br />
Atanızı öldürdüğünüz<br />
zaman yeni bir evren yarattınız,<br />
olayların orijinal sırasını<br />
değiştirdiğiniz zamana kadar<br />
kendinizinkine özdeş olmuş bir<br />
evren.<br />
Zaman yolculuğu dünyasına<br />
hoş geldiniz. Sadece bilet fiyatlarının<br />
nasıl karmaşık olabileceğini<br />
hayal edin.<br />
Kevin Bonsor<br />
48 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 49
BOR MADENİNİN<br />
STRATEJİK DEĞERİ<br />
Dünya bor rezervlerinin<br />
%63’ne sahip ülkemiz<br />
gerçek bir servetin üzerinde<br />
oturmaktadır.Problem,-<br />
bu zenginliğin ne kadar farkındayız<br />
sorusuna yanıt aramada<br />
düğümlenmiştir. Bu yazımızda,bor<br />
bileşiklerinden elde<br />
edilen yakıtlar konusunu ve bu<br />
bağlamda Dünyada meydana<br />
gelen gelişmeleri aktarmağa<br />
çalışacağız.<br />
Bilimsel gelişmeler ve ileri<br />
teknoloji uygulamaları,uluslararası<br />
ilişkilere yön veren<br />
temel bir güç haline dönüşmüştür.Bunun<br />
sonucu olarak<br />
küçük büyük tüm uluslar politikalarını,bilim-teknoloji-enerji<br />
üçlemesi üzerine kurgulanmaktadır.Ülkemizin<br />
en büyük<br />
eksikliği bilim ve teknoloji alanında<br />
ne yapacağını bilememesi<br />
hedeflerini belirleyememesidir.20’inci<br />
yüzyılın ikinci<br />
yarısında ortaya çıkan bir çok<br />
küçük ülke mütevazı de olsa<br />
bilim ve teknoloji üretirken<br />
Türkiye ne bilim nede teknoloji<br />
üretmektedir;para karşılığı<br />
satın aldığımız teknolojileri<br />
tüketmekteyiz.Bütçemizden<br />
her sene know-how karşılığı<br />
ödediğimiz büyük miktarlar ile<br />
yabancı ülkelerin AR-GE (Araştırma-Geliştirme)<br />
faaliyetlerini<br />
finanse etmekteyiz.Sahip olduğumuz<br />
bor ve bor bileşikleri<br />
bunun tipik bir örneğidir.Bu yazımızda<br />
bordan bir enerji kaynağı<br />
olarak nasıl yararlanılır<br />
sorusunu tartışmaya açacağız.<br />
• Bor madenlerinin ve bor bileşiklerinin<br />
stratejik önemi<br />
nedir?<br />
• Gelecekte bu önem nasıl artar?<br />
• Ülkemizdeki bilgi birikimi<br />
bor rezervlerini katma değere<br />
dönüştürebilir mi?<br />
• Bu konuda nasıl bir politika<br />
izlenmesi gerekir?<br />
Ülkemizin en yüklü ithalat<br />
kalemi enerji olmasına rağmen<br />
yakıt ekonomisi gibi bir<br />
kavram bilimsel,teknolojik ve<br />
politik gündemimizde hiç yer<br />
almamıştır.Bu kavramı,başta<br />
Enerji,İmar İskan,Bayındırlık,-<br />
ve ulaştırma bakanlığı ve yerel<br />
yönetim teknokratlarının anlaması<br />
ve gerekli uygulamaları<br />
başlatması gerekir. Bir çok<br />
ülke ulaştırma sektöründeki<br />
enerji tüketiminin ithalat faturalarına<br />
yansıttığı miktarları<br />
makul seviyelere düşürmek<br />
için,hem petrol hem de elektrik<br />
ile çalışan hibrit motorlar<br />
üzerinde araştırma ve geliştirmeler<br />
yapmaktadır. Amaç<br />
yakıt ekonomisinin gereklerini<br />
yerine getirmektir.Şehir içi<br />
trafik düzenlemeleri dahi yakıt<br />
ekonomisi göz önüne alınarak<br />
yapılmalıdır.İstanbul ve Ankara<br />
trafiğinde yaşanan sıkışıklıklar<br />
yöneticilerimizin yakıt<br />
ekonomisi konusunda ne kadar<br />
Fransız olduğunu gösteriyor.<br />
Araçlar şehir içlerinde sıkışık<br />
trafikte elektrik,şehirler arası<br />
yollarda benzinli motor çalışmaktadır,Toyoto<br />
2006 senesinde<br />
400000 hibrit oto satışı<br />
yapmıştır.Türkiye de araba üreten<br />
sektör bu önemli gelişmenin<br />
tümüyle dışındadır.Elektrik<br />
motorları,sülfür di oksit,azot<br />
oksit karbon monoksit,hidrokarbon<br />
ve ağır metal içeren<br />
egzoz gazları yayınlamadığından<br />
çevre duyarlı toplum<br />
tarafından tercih edilmekte<br />
ve vergi indirimi gibi teşvikler<br />
görmektedir.<br />
Son günlerde enerji ile ilgilenen<br />
bazı şirketlerin enerji<br />
ekonomisi konusunda ciddi<br />
ilerlemeler kaydettikleri basında<br />
yer almaktadır.Özellikle<br />
Zorlu şirketler gurubunun<br />
etkinlikleri ile,başta otomobil<br />
üreten petrol rafine eden<br />
ve pazarlayan şirketler,TÜBİ-<br />
TAK;TAEK ve üniversiteler gibi<br />
bilimsel kuruluşlar ortak bir<br />
stratejide birleştirilmelidir.Bor<br />
ve bileşiklerinin önemi,ulaşım<br />
sektöründe yakıt olarak kullanılması<br />
gündemde olan hidrojen<br />
üretimi ve depolanması ile<br />
ilgilidir.<br />
Bor ve bor bileşikleri,enerji<br />
içeriği çok yüksek hidrojeni<br />
depo edebilmesi nedeni ile<br />
stratejik maddeler arasında<br />
yer alır.Bilindiği gibi hidrojen<br />
uzun süreden beri amonyak,-<br />
ve metanol üretiminde,petrol<br />
rafinajında, gıda teknolojisinde,uzay<br />
mekiklerinde ve roket<br />
teknolojisinde kullanılmaktadır.<br />
Yakıt pilleri hidrojenden<br />
enerji elde etmek için geliştirilen<br />
bir teknolojidir.Bu sistemde<br />
hidrojen oksijen ile elektro<br />
kimyasal işlemler ile birleştirilerek<br />
elektrik akımı elde edilir.<br />
Yanma olmadığı için egzoz gazı<br />
yayını olmaz .Dolayısıyla yakıt<br />
pilleri çevreyi kirletmeyen bir<br />
enerji üretim türüdür.Hidroksitlerin<br />
elektrolit olarak kullanıldığı<br />
yakıt pillerinde iki adet<br />
amorf elektrot bulunur.Sonuç<br />
olarak lise kimya derslerinden<br />
anımsanacağı gibi<br />
H2 +2OH =H2O+2e<br />
Reaksiyonu sonucu elektrik<br />
akımı elde edilir.Burada e<br />
elektronu göstermektedir.Ulaşım<br />
sektöründe otomobiller<br />
diğer sektöründe pil ile çalışan<br />
araç ve gereçler yukarıda verilen<br />
elektro kimyasal reaksiyon<br />
sonucu açığa çıkan elektronun<br />
oluşturduğu akım ile çalıştırılır.<br />
Yakıt pilleri (fuel cells) hidrojeni<br />
elektrik enerjisine çeviren<br />
sistemlerdir.Şekilde bir yakıt<br />
pilinin nasıl elektrik akımı<br />
ürettiği bir yakıt hücresinde<br />
meydana gelen fiziksel olaylara<br />
bağlı olarak gösterilmiştir.<br />
Bor bileşiklerinden yakıt üretimi<br />
konusunda aralarında Nobel<br />
ödüllü bilim adamlarının da<br />
bulunduğu bir çok gurup araştırmalarını<br />
sürdürmektedir.Duracell,Du<br />
Pont,Dow chemicals<br />
gibi dev şirketlerinin de gündeminde<br />
bor bileşiklerinden yakıt<br />
üretme yer almaktadır.Şu anda<br />
sodyum bora hidrit’in maliyeti<br />
petrole göre yüksektir.Ancak<br />
uzun süre yüksek kalacağının<br />
garantisi yoktur.Petrol her zaman<br />
krizlere neden olabilecek<br />
bir yakıttır.Rutgers üniversitesi<br />
araştırma ve geliştirme merkezinde<br />
yapılan prototip otomobil<br />
bir depo sodyum bora<br />
hidrat çözeltisi ile 600km yol<br />
alabilmiştir.Bu örnekten görüleceği<br />
gibi yenilikçi teknolojiler<br />
üniversite araştırma merkezlerinde<br />
tasarlanmaktadır.<br />
Dünya bor rezervlerinin büyük<br />
bir kısmına sahip ülkemizde,Ü-<br />
niversitelerimiz,TÜBİTAK,TA-<br />
EK,MTA,Enerji tabii kaynaklar<br />
bakanlığı,Sabancı ve Koç gibi<br />
oto üreten şirket toplulukları,Tüpraş<br />
ve petrol ofis gibi<br />
petrol rafinajı ve dağıtımı yapan<br />
şirketler gayretlerini bor<br />
bileşiklerinden yakıt üretmeye<br />
odaklamalıdırlar.Bu beyaz tozdan<br />
elde edilecek enerji,bataryalardan<br />
bilgisayarlara,otobüsten<br />
trenlere gemilere hatta<br />
uçaklara kadar her türlü aracın<br />
enerji gereksinimini karşılayabilecektir.New-York,Londra,İstanbul,Paris<br />
gibi metropoller,zehirli<br />
egzoz gazlarından<br />
temizlenecek insanlar temiz<br />
hava soluyarak yaşamlarını<br />
sürdürme olanağına kavuşacaklardır.<br />
Ülkemiz için önemli olan şu<br />
an belli başlı kimya ve otomobil<br />
Son günlerde enerji ile ilgilenen bazı şirketlerin enerji<br />
ekonomisi konusunda ciddi ilerlemeler kaydettikleri<br />
basında yer almaktadır.Özellikle Zorlu şirketler gurubunun<br />
etkinlikleri ile,başta otomobil üreten petrol<br />
rafine eden ve pazarlayan şirketler,TÜBİTAK;TAEK ve<br />
üniversiteler gibi bilimsel kuruluşlar ortak bir stratejide<br />
birleştirilmelidir.<br />
şirketlerinin üzerinde çalıştığı<br />
bu yakıt türü üzerinde araştırma<br />
ve geliştirme çalışmalarını<br />
yoğunlaştırmaktır.Araştırmalar<br />
olumlu sonuçlanırsa benzin<br />
istasyonlarının yerlerini bor<br />
kaynaklı yakıt dağıtım istasyonları<br />
alacaktır.Dünya bor rezervinin<br />
%63’ne sahip Türkiye<br />
bu servetini katma değere dönüştürebilecektir.Ancak<br />
bunu<br />
bor yataklarını yabancılar satarak<br />
ve bu gelişmenin dışında<br />
kalarak başarmak olası değildir.<br />
50 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 51
İzm’ler idraklarimize giydirilmiş deli gömlekleridir.”<br />
“Bu memlekette gerici-ilerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan<br />
olunuz. Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız.”<br />
“İslâm, bütün devirlere ve ülkelere hitap eden bir dindir.<br />
Parçalayıcı değil, birleştiricidir.”<br />
CEMİL MERİÇ’İ OKUYORUM GÖZLERİM KAPALI<br />
“Herkes kalender sayar bizi ama benim meşrebim zordur. Toprağım kıraç yerden alınmıştır, her bitki<br />
büyümez üzerimde, suyum eskimiş şarap gibi tatsızdır, soluğum yalçın kayaları parçalayan rüzgârlar<br />
gibi delidir. Umuttan çok kuşku vardır yüreğimde, hoşgörüden çok öfke vardır, nedensiz düşmanlık<br />
gütmesem de, olur olmaz şeye sevgi beslemem ben. Haktan yanayımdır ve hakikatten. Bu yüzden<br />
sevginin hak edenin hakkı olduğuna inanırım. Hak etmeyene sunulmayacak kadar değerlidir sevgi.’’<br />
(Şems-i Tebrizi’nin ağzından…)’’ (Bab-ı Esrar / Ahmet Ümit )<br />
“Batı karşısındaki durumumuz, efendisinin ilaçlarını çalıp içen uşağın durumudur”<br />
“Bu ülkede düşünceyi kuduz köpek gibi kovalarlar!!!”<br />
Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.<br />
Din, bir susuzluk, sonsuza karşı duyulan özlem. Bilgi değil, aşk.<br />
CEMİL MERİÇ<br />
Döküldüğü kabın şeklini almayan nev-i şahsına münhasır bir mütefekkir.<br />
CEMİL MERİÇ’İ OKUYORUM,<br />
GÖZLERİM KAPALI<br />
Oysa O, beni yıllar önce<br />
yazmış. Okudukça içim acıyor.<br />
Meğer kanayan yaralarım<br />
varmış… Yaşamak fark etmekmiş…<br />
Siyah kalemlerle yazmak<br />
istiyorum. Beyaz sayfalara<br />
kara delikler açmak istiyorum.<br />
CEMİL MERİÇ<br />
Cemil Meriç’i düşünce adamı,<br />
fikir adamı, Türk Aydını<br />
olarak duydum ve inandım.<br />
Kendisine ait düşünce ufkumda<br />
birkaç söz, birkaç fotoğraf…<br />
Bir kitap üzerine eğilmiş<br />
okuyor. Gözlerini kaybedercesine<br />
okuyor. O fotoğraf beni<br />
çok etkilemişti. Bilmediğim<br />
ve hiçbir kitabını okumadığım<br />
adamı sevdim. Ona saygı duydum.<br />
Onun için otuz sekiz yaş<br />
bir dönüm noktası. Karanlığa<br />
gömülmek, hiçbir şey görememek<br />
belki her şeyi görmek… Şu<br />
âlemi temaşa eden göz, meğer<br />
şeffaf bir perde imiş hakikatlere<br />
...’’Körlük bir nevi ölüm…<br />
Hayır, ölümden çok daha beter<br />
bir işkence… Öldükten sonra<br />
yaşamak gibi bir şey.’’(Jurnal,<br />
S. 87)Ben bu satırları yazarken<br />
kırkım’a doğru ilerliyorum.<br />
Kırkından sonra meyve veren<br />
ağaç var mıdır?<br />
Bir kültür mozaiği olan ve<br />
Arapçanın da yaygın olarak<br />
kullanıldığı Antakya’da doğması,<br />
Fransız okulunda okuması,<br />
Batı ile buluşmasını kolaylaştırmış<br />
ve sonra Hint Edebiyatı.<br />
Asıl gayesi dünya edebiyatı<br />
tarihi yazmak olan Cemil Meriç<br />
bu emeline ulaşamamıştır.’’<br />
‘’Okumak istediğim zaman<br />
dövdüler, kitaplarımı yırttılar.<br />
Nihayet kütüphanem yağma<br />
edildi, hapse atıldım v.s... Cemiyet<br />
belkemiğimi kırdı. Uçmak<br />
istediğim zaman ancak<br />
sürünebiliyordum. “Evet, belki<br />
bir Spinoza olamazdım. Ama<br />
Batı yalnız Spinoza mıdır? İnsanlara<br />
kalbimin bahçesinden<br />
çiçekler devşirdim ve kucağımda<br />
çiçekler kapılarını çaldım.<br />
Kapılar açılmadı... Coğrafi<br />
kader, biyolojik kader, sosyal<br />
kader… Bunlardan bir tanesi<br />
benden çok daha kabadayısını<br />
felce uğratmaya kâfi iken üçü<br />
birden çullandılar üstüme...”<br />
(Jurnal )<br />
Cemil Meriç’i okuyorum.<br />
Aslında kendimi okumaya başladım<br />
diyebilirim. ‘’Kim beni<br />
okuyacak? Benzerlerime ileteceğim<br />
hiçbir önemli mesajım<br />
yok. Hayatımda hiçbir önemli<br />
fevkalade olay yok: Önemsiz<br />
hayal kırıklıları, geçekleşmemiş<br />
rüyalar, yerine getirilmemiş<br />
projeler(Jurnal, S. 44)<br />
Bana mı diyorsun, Beni nereden<br />
tanıyorsun? Sen karanlıkta<br />
ufuklar aşarken ben ki; ışıkta<br />
hakikatten çok uzak… Bakmak<br />
görmek değilmiş, görmek bilmek<br />
değil, anladım ki şu ana<br />
kadar, bildiğim çok şey değil.<br />
Yazabilsem ayaklarım yere<br />
basacak, kibirden kurtulacağım.<br />
Yazmak itiraf etmektir.<br />
Kim itiraf eder deli olduğunu,<br />
başarısız olduğunu, bilgisiz olduğunu?’’<br />
Fikirler kelebekler<br />
gibi, onları hafızaya iğnelemeye<br />
kalkınca bir toz yığını haline<br />
geliyorlar. Yazabilsem benim<br />
de hürriyetim olacak.’’(Jurnal,<br />
S.36)<br />
Onun fikirleri hep denenmiş,<br />
bir ömrün, kararanlıkta<br />
geçen bir ömrün meyveleridir.<br />
Size de ikram eder o acı meyvelerden.<br />
Sizlerin kekeleyerek<br />
okuduğu hayat ağacının sayfalarını<br />
O, gözlerini kapar ve<br />
ezbere okur. Bediüzzaman ‘’<br />
Belagat, mukteza-i hale mutabık<br />
söz söyleme sanatıdır.’’der.<br />
(Asa-yı Musa, S.63)Cemil Meriç;<br />
doğru sözü, doğru zamanda ve<br />
doğru üslupla söyler. Bir başka<br />
değişle taşı gediğine koyar. Bu<br />
bakımdan Cemil Meriç’in kitapları<br />
bir kez okunup rafa kaldırılacak<br />
kitaplar değildir. Her<br />
Cemil Meriç okuması, yeni okumalara<br />
ve yeni kitaplara, yeni<br />
mütalaalara davet eder sizi.<br />
Bir-ateş-düşer;-beyninize-ve-yüreğinize.<br />
Onun sunduğu fikirler; hayat<br />
mektebinde dal budak saran<br />
kadim ağacın meyvelerinin<br />
acı suyudur. Çoğu tatmaz o<br />
meyveleri; dilini acıtır, yüzünü<br />
buruşturur. Ey acı dil, ey buruşuk<br />
surat ey Türk aydını; in artık<br />
şu milletim şuurundan!<br />
TÜRK AYDINI<br />
Ona göre “Düşünce tarihimizin<br />
faciası; birbirini anlamak,<br />
birbirini tamamlamak<br />
için var olan aydınların kısır<br />
çekişmeleridir. Fikret’le Akif’in<br />
anlaşmazlığı… Ona göre: “Fikret,<br />
yüzde yüz ferdiyetçi bir<br />
sağ; Akif, damarlarında tarihin<br />
nabzı atan bir halk çocuğu, Batı’nın<br />
anladığı manada tam bir<br />
sol”dur. Talihsizliğe bakın ki,<br />
Fikret solun, Akif de sağın bayrağı<br />
yapılmıştı(Kültürden-İrfana)<br />
Bir dönem fikir tartışmaların<br />
toplumdaki yansıması ne<br />
yazık ki şiddet oldu. Bir nesil,<br />
bir daha gelmeyecek olan heyecanlı<br />
bir nesil vurdu kardeşini<br />
yiğitçe... Oysa’’ İnsan düşünce<br />
için değil, düşünce insan<br />
içindi...’’(Mağaradakiler )Bilemediler.<br />
Anlayamadılar. O da<br />
yetmiyormuş gibi bir nesil de<br />
bu zavallı yiğitlerin mitleriyle,<br />
ruhlarını arındırmaya çalıştı.<br />
Öğrencilik yıllarımızda<br />
Mehmet Akif’i okuduk. Nazım’a<br />
düşmandık. Tanımasak da, bilmesek<br />
de, O okunmamalıydı.<br />
Bilinmemeliydi. Yıllar geçti.<br />
Nazım’ın Kurtuluş Savaşı destanını<br />
işittim ki; O ne söz, O ne<br />
hitap, O ne coşku, O ne şuur<br />
ve sanat. Sanki Akif’in Çanakkale<br />
Şehitleri’ni okuyordum. İlginçtir;<br />
bu iki Coşku, bu iki Ruh<br />
kendi vatanlarında bile kalamamışlardı.<br />
Neden? Vicdanlarına<br />
gem vurulamadığı için mi,<br />
fikirleri balçıkla sıvanamadığı<br />
için mi?<br />
DOĞUDAN BAKMAK<br />
BATIYA<br />
Batı’yı okuyan ama doğru<br />
okuyan biri olarak, ‘’Batı’nın<br />
kökleri Doğu’dadır’’ der Cemil<br />
Meriç (Mağaradakiler) Bu toplumu<br />
ve ülkemizi de Doğulu<br />
olarak tanımlar. Cemil Meriç’e<br />
göre kendimizi tanımanın yolu<br />
Batı’yı da, Doğu’yu da tanımaktan<br />
geçer. Batı ile doğu arasında<br />
bir köprüdür Anadolu. Türk<br />
aydını, kuru bir dere üzerine<br />
52 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 53
kurmuş köprüyü. Ne geleni var,<br />
ne de gideni. Ya tam Doğuya<br />
döner sırtını, ya da Batıya…<br />
Yine de geçmek istersen, sözde<br />
irfan köprüsünden; vereceksin<br />
haracını…<br />
Kader, madem bize Doğu<br />
rolünü biçmiş bu oyunda. Eğer<br />
verirsen hakkını küçük rolünün,<br />
gösterirsen coşkunu, heyecanını;<br />
olursun oyunun kahramanı.<br />
Batıya fen ve felsefe, doğuya<br />
ise din ve his hâkimdir. İnsan<br />
değiştirebilir mi fıtratını? Bu<br />
din, doğru okunmalı; doğru yorumlanmalı<br />
ve bu hislere, önce<br />
gem vurulmalı; sonra efendisi<br />
tarafından mahmuzlanmalı;<br />
koşturulmalı; çatlarcasına koşturulmalı.<br />
Akıl her zaman asıl<br />
olsa da heyecan olmadan kaleler<br />
fethedilemez.<br />
NEDEN?<br />
Cemil Meriç’’Türkler, İslâm<br />
âleminde irfan öncüsü olmalıydılar.’’<br />
der. ( Bu Ülke) İslamiyet’in<br />
ilk zamanlarında Arap ve<br />
İslam dünyası, Batı’ya oranla<br />
demokrasiye çok daha yatkındı.<br />
Fakat Batı toplumları, kolayca<br />
demokrasiye geçer ve<br />
büyük bir teknik, ilerleme kat<br />
ederken İslam toplumları bu<br />
terakkinin dışında kalır. Bunu<br />
veciz bir biçimde dile getiren<br />
Ziya Paşa: “Diyar-ı küfrü gezdim<br />
beldeler, kâşaneler gördüm/Dolaştım<br />
Mülk-i İslami<br />
hep viraneler gördüm...”der.<br />
‘’Ortaçağda Avrupa, doğu;<br />
Asya, Batıdır. Tarih galiplerin<br />
yazdığı bir kitaptır.(Jurnal 1 S<br />
54)“ Cemil Meriç’e göre “On<br />
dokuzuncu asra kadar Osmanlı<br />
ülkesine hâkim olan şuur vardı:<br />
İslâmiyet. Vahye dayanan<br />
bir hakikatler bütünü... “Avrupa’nın<br />
keşifleri, çöküş devri<br />
ulemasını afallatır. İslâm’ın<br />
inkırazı, hikmetine akıl erdiremedikleri<br />
bir gazab-ı ilâhidir.<br />
Susar ve sahneden çekilirler.<br />
Yerlerini Avrupa’nın imal ettiği<br />
yeni bir insan tipi alır: Müstağrib.<br />
Hem suda hem karada<br />
yaşayan bir hilkat garibesi<br />
giderek büsbütün kopar mazisinden.<br />
Artık ne Asyalı, ne<br />
Avrupalıdır. Ne Müslüman, ne<br />
Hıristiyan... “Batının sosyal ve<br />
politik tarihi bilinmeden ideolojileri<br />
kavranabilir mi? İdeoloji<br />
bir bütündür. Batı karşısındaki<br />
durumumuz, efendisinin<br />
ilaçlarını çalıp içen uşağın durumudur”<br />
(Cemil Meriç)<br />
Muasır medeniyet yolculuğumuz<br />
taklitten öteye geçememiş;<br />
ya bütün bütün reddetmişiz<br />
batıyı; ya da batıyı<br />
tüm olarak mideye indirmeye<br />
çalışan Aydınımız, bizi reddetmiş.<br />
Bediüzzaman ’’Hazmedilmeyen<br />
ilim telkin edilmemeli.<br />
Koyun yavrusuna süt, kuş yavrusuna<br />
kay verir.’’(Mektubat,<br />
S.471)İlim Adamı, Aydın; sindirmeli.<br />
Yoksa ağzında gevelediği<br />
Avrupa damak tadını bu<br />
milletin önüne kusarsa; ancak<br />
mide bulandırır.<br />
“Zavallı kinlerimiz! Meşrutiyet<br />
aydını için, Frenkleşmiş<br />
Meşrutiyet aydını için, düşman<br />
İslâmiyet’ti. Korkunç bir şaşkınlık<br />
içindedir o aydın... Yani<br />
bizde “Athe’e”, düşünmemek<br />
için Allah’ı inkâr eder, meseleyi<br />
basitleştirir böylece. Düşünmemek<br />
için Müslümandır,<br />
doğmaların gölgesinde şâd,<br />
uyurda uyur.” (Jurnal )<br />
Bediüzzaman“Vicdanın ziyası<br />
ulum-u diniyedir. Aklın<br />
nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin<br />
imtizacıyla hakikat tecelli<br />
eder. O iki cenah ile talebenin<br />
himmeti pervaz eder. İftirak<br />
ettikleri vakit birincisinde taassub,<br />
ikincisinde hile ve şüphe<br />
tevellüd eder.”(Münazarat<br />
S.86)<br />
Akıl ile vicdanı, fen ilimleri<br />
ile din ilimlerini bir potada<br />
eritmekten bahseder.<br />
Cemil Meriç’e göre: Batının<br />
düşünce tarihi ‘Akılla naklin<br />
mücadelesidir.’’(Bu Ülke) Bu<br />
akıl ile nakil meselesini Bediüzzaman<br />
şöyle tanımlar ‘Akıl<br />
ve nakil teâruz ettikleri vakitte,<br />
akıl asıl itibar ve nakil tevil<br />
olunur; fakat o akıl, akıl olsa<br />
gerektir.(Muhakemat S.21) On<br />
dokuzuncu asırda söylenen bu<br />
söz, vahyin akılla asla ters olamayacağını<br />
ve bunun ispatının<br />
da akılla yapılacağını haykırır,<br />
Âlem-i İslam’a.<br />
İslamiyet ve geri kalmışlık<br />
ve demokrasi ile ilgili; Prof Dr.<br />
Toktamış ATEŞ”... Demokrasi,<br />
feodal ilişkilerin kapitalist ilişkilere<br />
dönüşmekte olduğu toplumlarda<br />
merkezin mutlakıyetçiliğine<br />
karşı yeni türemekte<br />
olan burjuvazinin, haklarının<br />
savunulması ve korunmak istenmesi<br />
şeklinde ortaya çıktı...<br />
İslamiyet, feodal bir düzende<br />
doğan Hıristiyanlığın aksine, ticaret<br />
ilişkilerinin yaygın olduğu<br />
bir düzene doğdu... Bir toplum;<br />
hem büyük çoğunlukla Müslüman<br />
hem sosyoekonomik bakımdan<br />
çok gelişmiş hem de<br />
demokratik bir yönetime sahip<br />
olabilir. İslamiyet buna hiçbir<br />
zaman engel olamaz...’’(Demokrasi)<br />
tespitini yapar.<br />
FELSEFE<br />
Kendini bilmek, tüm bilgeliğin<br />
başlangıcıdır.Aristoteles(-<br />
Mö.384- Mö.322)<br />
Sorgulanmayan yaşam yaşanmaya<br />
değer değildir. Sokrates<br />
(Mö. 470-399)<br />
Özler(varlıklar) gereksiz yere<br />
çoğaltılmamalıdır. Ockham’lı<br />
William (1285 – 1349?)<br />
Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin<br />
karşındakinin anlayabileceği<br />
kadardır. Mevlana(1207-1273)<br />
Büyük fikirleri düşünenler büyük<br />
hatalar yaparlar. Martin<br />
Heidegger(1889-1976)<br />
Uzun bir yolculuk tek bir adımla<br />
başlar. Konfüçyüs (MÖ.551<br />
-479)<br />
temel sorusunu oluşturur. Albert<br />
Camus (1913 – 1960)<br />
Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz<br />
Heraklit (Mö. 540 – 480)<br />
Havaya atılan bir taş düşünebilseydi<br />
kendi isteğiyle yere<br />
düştüğünü sanırdı. Baruch Spinoza(1632-1677)<br />
Devlet olmadan insanın yaşamı<br />
yalnız, fakir, mutsuz ve<br />
kısadır. Thomas Hobbes (1588<br />
– 1679)<br />
Dünyada görmeyi istediğiniz<br />
değişimin kendisi olunuz.<br />
Mahatma Gandhi (1869 –<br />
1948)<br />
İnsanoğlu kainat dediğimiz<br />
bütünün bir parçasıdır, zaman<br />
Cogito ergo Sum: Düşünüyorum,<br />
o halde varım. René Desça…<br />
Kendi benliğimizi, düşün-<br />
ve mekanla sınırlanmış bir par-<br />
Zeki adamlar söyleyecek bir<br />
şeyleri olduğu için konuşurlar. cartes (1596 – 1650)<br />
celerimizi ve duygularımızı her<br />
Aptallar, konuşmaları gerektiği<br />
şeyden soyutlanmış hissediyoruz,<br />
ve buna bilincin yarattığı<br />
için. Platon (M.Ö. 427-347) Esse Est Percipi- Var olmak algılamaktır.<br />
…Ağaçlar algılayan bir göz yanılsaması denebilir.<br />
Merak bir filozofun en düşkün birileri olduğu sürece vardırlar.<br />
Ormanda Bir Ağaç Devrillarımıza<br />
ve en yakınımızdaki<br />
Bu yanılsama bizi kişisel arzu-<br />
olduğu şeydir. Çünkü felsefenin<br />
bundan başka bir başlangıcı se Kimse Duyar mı?… George birkaç kişiye olan bağlılığımıza<br />
yoktur. Platon (M.Ö. 427-347) Berkeley (1685 – 1753) hapseden bir cezaevi gibidir.<br />
Görevimiz, şefkat evrenimizi<br />
İnsan “ne ise o olmayı” reddeden<br />
tek yaratıktır. Albert Casinde<br />
yaşıyoruz- Gottfried Williğiyle<br />
doğayı da kapsayacak<br />
Olabilecek dünyaların en iyi-<br />
tüm canlıları ve bütün güzelmus<br />
(1913 – 1960)<br />
helm Leibniz (1646 – 1716) şekilde genişleterek, kendimizi<br />
bu cezaevinden azat etmek<br />
Hakiki ve ciddi bir tek felsefi<br />
sorun vardır: İntihar. Hayatın Minerva’nın Baykuşu kanatlarını<br />
ancak gün batarken açar. sürdürecekse yeni bir zihniyete<br />
olmalıdır. İnsanoğlu varlığını<br />
Cemil Meriç, Bu Ülke, İletişim Yay. İst. Prof. Dr. Toktamış ATEŞ, Demokrasi, ya,İst.1998<br />
1992. Cemil Meriç, Jurnal I,II İletişim Eylül 1994<br />
yaşamaya değer olup olmadığını<br />
yargılamak, bu felsefenin G.W.F. Hegel (1770 – 1831) ihtiyacı vardır. Albert Einstein<br />
Yay. İst. 2012<br />
Bediüzzaman ,Mektubat,Yeni Asya,İst.1998<br />
Bediüzzaman ,Asay-ı Mu-<br />
(Öğretmenlerin kaleminden Cemil ME-<br />
Hidayet Cem AKILLI<br />
Cemil Meriç, Mağaradakiler, İletişim<br />
Yay. İst.2012 Cemil Meriç, Kültürden sa,Yeni Asya,İst.1998<br />
RİÇ,HATAY MEM 2014)<br />
(1879 – 1955)<br />
İrfana, İnsan Yayınlan, İstanbul 1986. Bediüzzaman ,Münazarat,Yeni As-<br />
Nihal İSPİR<br />
54 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 55
Paradoks<br />
Başı sonu ve aynı zamanda sonu da başı olan kısır döngüsel<br />
olaylar zincirine verilen ad<br />
avukat olan çırak, bu ilk davasında<br />
kendini savunmayı üstlenir.<br />
Usta avukata göre eğer<br />
davayı kendi kazanırsa zaten<br />
parasını alacak eğer kaybederse<br />
sözleşme hükmünden<br />
dolayı parasını çırağından yine<br />
alacaktır. Genç avukata göre<br />
ise eğer davayı kazanırsa zaten<br />
haklılığından dolayı ustasına<br />
bir şey ödemeyecek; eğer<br />
kaybederse anlaşmaya göre<br />
ilk davasını kaybettiği için ona<br />
yine bir şey ödemeyecektir.<br />
Sınav Paradoksu<br />
Öğretmen bir cuma günü<br />
öğrencilere şöyle der: “Gelecek<br />
hafta hiç ummadığınız bir gün<br />
sizi yazılı yapacağım.” Sınavın<br />
haftaya cuma günü yapılamayacağı<br />
açıktır. Çünkü cumaya<br />
kadar sınav yapılmamışsa o<br />
gün herkes okula sınav olacağını<br />
bilerek gelecektir. Aynı nedenle<br />
perşembe de yapılamaz,<br />
çünkü cuma günü yapılacak<br />
sınav sürpriz olmayacağından<br />
perşembeye kadar sınav olmamışsa<br />
öğrenciler sınavın o gün<br />
yapılacağına kesin gözüyle bakacaklardır.<br />
Aynı şekilde Çarşamba<br />
günü de yanar. Çünkü salı gün<br />
bitimine kadar sınav olmazsa<br />
Çarşamba olacağını kesin anlarız.<br />
Aynı şekilde salı da yanınca<br />
sınavın umulmadık bir gün olmasının<br />
ortadan kalkmasıyla<br />
diğer günler de sınav yapılamayacaktır.<br />
FATİH SULTAN MEH-<br />
MET’TEN<br />
Bilindiği gibi Fatih, genç<br />
yaşta padişah olmuştur. Yaşı<br />
gençtir ama zekâsı ve inançları<br />
çok kuvvetlidir. Yeni sultan<br />
olduğu yıllardır. Bir gün bir sefere<br />
gidilecekken ordunun başında<br />
babasının olmasını ister.<br />
Ancak babası bu teklifi kabul<br />
etmez. Fatih’in maksadı babasının<br />
ilminden ve tecrübesinden<br />
yararlanmaktır.<br />
-”Eğer sen padişahsan geç ordunun<br />
başına. Yok, eğer ben<br />
padişahsam emrediyorum ordunun<br />
başına geçeceksin!”<br />
Babası Sultan Murat, başka<br />
çare bulamaz ve orduya komutanlık<br />
yapar.<br />
Epimenides Paradoksu<br />
Binlerce yıllık geçmişi olan<br />
paradokslar, insanların<br />
kafasını devamlı meşgul<br />
etmiştir. Aslında doğru gibi<br />
görülen bir önerme veya fikir,<br />
tamamen yanlış olarak çıkabilir.<br />
Ya da doğru ve yanlışı<br />
içinde barındırabilir. “Nası yani<br />
ya” diyeceğiniz paradokslardan<br />
sonra bastırılmış paranoyanız<br />
varsa tetiklenebilir. Dikkat etmekte<br />
fayda var.<br />
Doğru yanlış<br />
paradoksu<br />
Elinizde bir kart olduğunu düşünün.<br />
Kartın bir yüzünde şu<br />
yazsın:<br />
“Bu kartın diğer tarafında yazan<br />
cümle doğrudur.”<br />
Kartın diğer yüzünde ise şu<br />
yazsın:<br />
“Bu kartın diğer tarafında yazan<br />
cümle yanlıştır.”<br />
Yalancı paradoksu<br />
“Şimdi yalan söylüyorum.”<br />
Bu önermenin doğruluk değeri<br />
nedir? Yani “şimdi yalan söylüyorum”<br />
derken doğru mu söylüyorum<br />
yoksa yalan mı söylüyorum?<br />
Düşünecek olursak<br />
Bu önermenin doğru olduğunu<br />
varsayalım. Öyleyse yalan<br />
söylüyorum. Ancak önermenin<br />
doğru olduğunu varsaymıştım<br />
öyleyse çelişkiye düştüm<br />
Bu önermenin yalan olduğunu<br />
varsayalım. O zaman bu cümle<br />
doğru olmalıdır. Gene bir çelişki.<br />
Sokrates<br />
Paradoksu<br />
“Bildiğim tek şey var; o da hiç<br />
bir şey bilmediğim.”<br />
Protogras’ın Avukat Paradoksu<br />
Avukat, yetiştirdiği çırağı<br />
ile ücreti hususunda bir<br />
anlaşma yapar. Bu anlaşmaya<br />
göre, çırağı aldığı ilk davayı<br />
kazanırsa bu ücreti avukata<br />
ödeyecek; kazanamazsa ödemeyecektir.<br />
Eğitimini tamamlayan<br />
çırak, kendi işini kurarak<br />
ustasının yanından ayrılır. Bunun<br />
üzerine usta, bir dava açarak<br />
sözleşmede yer alan ücreti<br />
öğrencisinden talep eder. Yeni<br />
“Bütün Giritliler her zaman yalancıdır” ( Epimenides bir Giritlidir.) Öyleyse bu söz doğru mudur,<br />
yanlış mıdır?<br />
56 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 57
KİMYANIN<br />
GÜNLÜK HAYATTA KULLANIMI<br />
Sıcak çayla doldurulmuş plastik bardaklar<br />
tehlike saçıyor! Su damacanalarından,<br />
alüminyum folyoya birçok ambalaj yiyip<br />
içtiklerimize geçiyor. Dr. Memduh Sami Taner<br />
günlük hayatımıza “sızan” kimyasalları<br />
anlattı.<br />
Ege Üniversitesi’nden radyokimyager<br />
ve radyofarmasist Dr. Memduh Sami Taner<br />
günlük hayatımızda yaygın olarak kullandığımız<br />
bazı ambalaj malzemelerinin tehlikelerine<br />
dikkat çekiyor. Dr. Taner’e göre,<br />
içindeki yiyecekle tepkimeye girmeyen,<br />
hiçbir kimyasal madde sızdırmayan “cam<br />
ambalajlar” tercih edilmeli.<br />
Plastik Bardak, Tabak, Çatal<br />
Plastik bardak ve malzemeler ile sıcak<br />
içecek-yiyecek tüketimi ciddi olarak terk<br />
edilmesi gereken, Sağlık Bakanlığı’nca<br />
üretimine müdahale edilmesi gereken bir<br />
konudur. Maliyeti düşürmek ve daha çok<br />
kar elde edebilmek için “çok ince” plastik<br />
bardak ve tabak üretildiğine şahit olmaktayız.<br />
Bu tür malzeme ile tüketilen 70-90<br />
derece sıcaklığındaki içecek, içinde bulunduğu<br />
polimer (plastik) malzemeyi ısı etkisi<br />
ile çözerek, monomerlerine ayırmaktadır.<br />
Bu monomerler ise tehlikeli kanserojen<br />
malzemelerdir.<br />
Köpük Bardak<br />
Köpük, polimer bir malzemedir. Yukarıda<br />
açıklanan plastik malzemelere göre ısıl<br />
müdahalelere dayanıklılığı daha yüksek<br />
gibi görülse de gözenekli yapısı dolayısıyla<br />
100 derece sıcak sıvılar bu materyalin (ör.<br />
polistiren) çözünmesini sağlayabilir. Bu<br />
durumda yine monomerik gruplar sıvıya<br />
geçecek ve oral yolla bünyeye toksik madde<br />
alımı gerçekleşebilecektir.<br />
Kağıt bardak<br />
Sıcak su ile ilişkiye en az geçme ihtimali,<br />
kağıt bardaklar için geçerlidir, özellikle<br />
ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği’nde kağıt<br />
bardak yaygın kullanımdadır. İnsan ve çevre<br />
sağlığı açısından geri dönüşümlü materyallerin<br />
kullanımı zorunlu ve öncelikli bir<br />
konu olduğundan yurtdışında soğuk-sıcak<br />
her türlü içeceklerin perakende satışı kağıt<br />
bardak ile yapılmaktadır. Ülkemizde<br />
ise plastik malzemeler halen yoğun olarak<br />
kullanılmakta ve çevre kirliliğine sebep olmaktadır.<br />
Su ve gazlı içeceklerin plastik şişeleri<br />
Suyun dolumunda kullanılacak kaplar Sağlık<br />
Bakanlığı’nın iznine tabidir. Bu kaplar,<br />
suyun niteliğini değiştirmeyecek ve su ile<br />
etkileşmeyecek, izin alınmış bir maddeden<br />
yapılır.<br />
Ambalajda cam dışındaki malzemeden<br />
yapılmış kapların kullanılması halinde, bu<br />
kapların sağlık açısından sakıncalı olmadığına,<br />
kullanım ve üretimine ilişkin bilgi<br />
ve belgeler, ilgili bakanlığa sunularak izin<br />
alınır.<br />
Geri dönüşsüz (iade edilmeyen) plastik<br />
kap ve şişeler polietilen (PET) ve polivinilklorür<br />
(PVC) olarak bilinen polimerlerden,<br />
iadeli plastik kaplar ise Polikarbonat adı<br />
verilen polimerik malzemeler kullanılarak<br />
üretilmiş damacanalardan oluşmaktadır.<br />
Bu polimerler üretilirken sağlık açısından<br />
çok riskli hammaddeler ile yola çıkılır.<br />
Hatta polikarbonatın üretimindeki<br />
hammaddelerden biri de çok tehlikeli olan<br />
fosgen’dir* (fosgen, en çok bilinen kimyasal<br />
silahtır). Suyla etkileşimi minimal derecede<br />
olacak şekilde üretilse de yumuşak<br />
(memba) suyu her zaman iyi bir çözgendir,<br />
asitli içeceklerde ise çözücü karakter daha<br />
da baskındır. Böyle olunca da tüketicilerin<br />
uzun süre polimerik malzemeli ambalajda<br />
beklemiş içecekleri tercih etmemeleri önerilir.<br />
Poşet çaylar<br />
Ülkemizde poşet çayların kullanımı hızla<br />
artarken sağlık açısından getireceği riskler<br />
de daha çok dikkate alınmaya başlamıştır,<br />
poşeti oluşturan ambalaj malzemesinin<br />
niteliği, gözenekli olan bu malzemenin<br />
polimer lifli yapıya sahip olması, sıcaklığa<br />
bağlı olası yapısal değişimleri ve metal<br />
zımba kullanılmış olması istenmeyen özelliklerdir.<br />
Şayet poşeti oluşturan gözenekli, kağıt<br />
hissi veren malzeme sentetik elyaf veya<br />
polimer içerikli bir maddeden yapıldıysa<br />
bu sağlık açısından sakıncalı sonuçlar doğurabilir.<br />
Başta karaciğer, böbrek olmak<br />
üzere vücuttaki değişik organ ve dokularda<br />
olumsuz etkiler yaratabilir.<br />
Limonlu çay içme alışkanlığı olanların<br />
metal zımbalı poşet çay kullanmaktan<br />
sakınmaları gerekir. Hava kirliliği, kalitesi<br />
düşük gıdalar, ilaçlar, aşırı mineralli sular<br />
ve diş hekimliğinde kullanılan dolgular<br />
dolayısı ile kentsel doku içinde yaşam sürdüren<br />
çağımız insanı, zaten vücudunda<br />
normalin üzerinde bir metal birikimi ile<br />
yaşamaktadır. Poşet çay üzerindeki zımba<br />
veya benzeri sakıncalı gıda ambalajları bu<br />
birikimi hızlandırarak, kanser, çeşitli nörolojik<br />
hastalıklar, karaciğer, beyin, böbrek<br />
hasarına sebep olabilmektedir.<br />
Sıcak suya konulan çay poşetlerinin<br />
ısıyla bozunmayacak, lifli doğal malzemelerden<br />
yapılmış olması gerekir. Sentetik<br />
selüloz liflerinden imal edilen poşet materyali<br />
kullanılmamalıdır. Tarım Bakanlığı’nın<br />
ve Sağlık Bakanlığı’nın etkin kıldığı<br />
bir yönetmelikle, hem üreticiye hem de<br />
tüketiciye çay konusunda her türlü bilgi<br />
verilebilmeli, üretimde istenen ambalaj<br />
kriterleri net olarak ifade edilebilmeli ve<br />
yenilikler herkesin ulaşabileceği bir açık<br />
zeminde (internet) bulunmalıdır. Çünkü<br />
ülke genelinde en çok tüketilen ve kültürel<br />
bir öğe haline gelmiş yegane içecek çaydır.<br />
13.12.1996 tarih ve 22846 sayılı Resmi<br />
Gazetede ilk kez yayınlanıp, 2003 yılına<br />
dek iki kez minör değişiklikler yapılan ve<br />
bu gün yürürlükte olan “siyah çay tebliği”,<br />
içerik açısından oldukça kısıtlı bir metindir.<br />
Şerife ALİBEKİROĞLU<br />
Kimya Öğretmeni<br />
TÜRKİYENİN BİTKİSEL<br />
ZENGİNLİKLERİ<br />
• Ülkemiz 3 farklı iklim taşıma<br />
etkisindedir.<br />
• Ilıman kuşakta en zengin floraya<br />
sahiptir.<br />
• Yaklaşık 11000 bitki türüne sahibiz.<br />
Bu bitkilerin 30034 türü endemiktir.<br />
• Her yıl 60 tür bitkide Türkiye<br />
florasına eklenmektedir.<br />
HATAY COĞRAFYASI<br />
• İlimiz ülkemizin güneyinde batısında<br />
Akdeniz, güney ve doğusunda<br />
Suriye, kuzeybatıda Adana,<br />
kuzeyinde ise Osmaniye bulunmaktadır.<br />
• İlimizin en önemli dağlık kütlesi<br />
Amanos Dağlarıdır. En yüksek<br />
noktası ise Hassa ilçesindeki Mığır<br />
Tepesidir. Diğer önemli nokta Kel<br />
Dağ’dır. Bu dağ Akdeniz’in en son<br />
noktasıdır.<br />
HATAY’IN DOĞAL BİTKİLERİ<br />
Hatay İli ;<br />
• Odunsu türlerden Karaçam,<br />
Hartlap; Meşe, Çınar ve Ardıça sahiptir.<br />
• Otsu bitkilerden ise genellikle<br />
Maki topluluğundan Adaçayı,<br />
Zakkum, Defne, Karadiken, Katırtırnağı<br />
gibi bitkilere sahiptir.<br />
• Hatay ili zengin bitki çeşitliliği<br />
nedeniyle çok sayıda bilim adamı<br />
tarafından ziyaret edilmiş ve bu<br />
bölgeden çok sayıda bitki örneği<br />
toplanmıştır. Bu araştırmacılardan<br />
özellikle Boissier 1846 yılında Kızıldağ<br />
içine alan çok sayıda bitki<br />
örneği toplamış sadece tıp örneğinden<br />
bilinen 30 aşkın tür adlandırmıştır.<br />
• Bugünkü bilgilerimize göre<br />
Hatay’da doğal olarak 2000 civarında<br />
çiçekli bitki olup 300 tanesi<br />
endemiktir. Bu bitkilerden 550 tanesi<br />
tıbbi aromatik bitki özelliğindedir.<br />
Habibe GÖKTEKİN<br />
Biyoloji Öğretmeni<br />
58 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 59
Y<br />
Gençlik<br />
Özgüveni yüksek, kendini ‘yeterli’ hisseden,<br />
yöneticilerin kendinden daha ‘iyi’ olduğuna nadiren<br />
inanan, maddi tatmin bulunca yüzünü manevi<br />
tatmine çeviren, kızınca çekip giden, takdir edilmek<br />
isteyen, edilemeyince haksızlığa uğradığını<br />
hisseden gençler… Farklılar, özgürlüklerine<br />
düşkünler, özgünler ,<br />
özel olduklarını düşünüyorlar.<br />
3 temel özelliğe genelde sahipler.<br />
Özgüvenleri tam, Zihni arka planları dolu, Sosyal<br />
networkları güçlü.<br />
‘’Kuzu’’ olarak yetiştirmiyor onları ebeveynleri.<br />
Dolayısıyla büyüyünce ‘’koyun’’ olmuyorlar.<br />
• Hemen sonuç istiyorlar.<br />
• Belirsizliği sevmiyorlar.<br />
• Para ve kariyeri gençlik yıllarında<br />
istiyorlar.<br />
• Duygusal bağları zayıf.<br />
• Analitik düşünemiyorlar.<br />
• Sevmeden saygı duymuyorlar<br />
• Bu kuşağın diğer önemli özellikleri ise<br />
narsist, bireyci ve girişimci olmaları ve pazarlamacılar<br />
için en tehlikelisi, sadakat duygusundan<br />
yoksun olmaları.<br />
Y Kuşağının en belirgin özelliği “Kazanmadan<br />
Harcamak.” Halk arasında yaygın olan “Babam sağ<br />
olsun” deyimiyle hemen hemen aynı manaya geliyor.<br />
Onlar bizim neslimiz. ‘Y Gençliği’’ bangır bangır<br />
geliyor. Ve bize şu hakikati anlamak ve yaşamak<br />
düşüyor. Ya önlerinden hızlıca yürüyeceğiz. Ya da<br />
çekileceğiz.<br />
İSİM NEREDEN GELİYOR?<br />
İngilizce’de ‘neden?’ anlamına gelen ‘why’ kelimesi<br />
Y harfiyle sesteş. Bu kuşak ismini sorgulayıcı tavırlarından<br />
alıyor. Y jenerasyonu hayatın her alanını<br />
irdeliyor, yükümlülükleri eleştiriyor.<br />
ÖZGÜVENLERİ NEREDEN GELİYOR<br />
1980-90 yıllarında ilk ve çoğu zaman da tek çocuğa<br />
sahip olan ve neo-liberal politikalar ve Türkiye’ye<br />
giren çokuluslu şirketlerin cömert maaş politikaları<br />
sayesinde zenginleşen ebeveynler, Y jenerasyonuna<br />
istedikleri her işi yapabilecekleri yönünde güven<br />
pompaladı.<br />
PETER PAN’A BENZİYOR<br />
Hiçbir maddi yükümlülükten kaçınmayan ailelerin<br />
desteğiyle iyi üniversitelerin sevdiği bölümlerinde<br />
okuyan Y jenerasyonu mezuniyetin ardından<br />
aile evlerine döndü ve mutlu olacağı bir işte<br />
çalışma kararıyla acele etmeden sıklıkla geçici,<br />
yarı zamanlı işler ve sürekli değişen alanlarda<br />
stajlarla iş hayatına atıldı. Süre giden bir ergenlik<br />
olarak tasvir edilen bu çalışma temposu yüzünden<br />
hiç büyümeyen Peter Pan’a sıklıkla benzetilen Y<br />
jenerasyonu sadece kariyerini değil evlilik kararını<br />
da erteleyerek kendinden önceki jenerasyonları<br />
şaşırttı.<br />
YÖNETİMİ EN ZOR GRUP<br />
Türkiye’de genellikle 1980-90 arasında doğan bu<br />
nesil yönetimi en zor gruptur. Ancak 2025’te iş<br />
gücünün yüzde 75’ini şekillendirecek bu kuşağa<br />
ilgi nüfusun yarısı 30 yaşın altında olan Türkiye’de<br />
halen çok sınırlı…<br />
MODERN HİPPİLER Mİ?<br />
Y kuşağı 1970’li yılların Amerikan hippilerini<br />
andıran pek çok özelliğe sahip. Tıpkı hippiler gibi<br />
ailelerinin sağladığı öz sermayeyle var oluyor fakat<br />
ailelerinden çok kendileriyle benzer yaşıtlarıyla<br />
sosyalleşiyorlar. Y jenerasyonu tıpkı hippiler gibi<br />
katı hiyerarşilere, dayatma yöntemlere ve liderlik<br />
pozisyonlarına karşı alerjik. Bu kuşak otorite karşıtı.<br />
Kendisine verilen işi iş tanımları çerçevesinde<br />
değil, uygun gördüğü şekilde kendi geliştirdiği<br />
yöntemlerle bitirmeyi tercih ediyor. Trend Group’un<br />
ortaklarından Nurhan Keeler, Y kuşağını “kablosuz<br />
gençlik” olarak özetliyor. 18 yaşından sonra aile ve<br />
diğer baskılardan kurtulmaya çalışan gençler, teknolojinin<br />
de sunduğu nimetlerle kablosuz bir hayat<br />
yaşıyor. Keeler, “Ancak bu aile ya da geleneklerden<br />
kopuk olduklarını göstermez. Aynı anda birçok<br />
şeyi yapıyorlar. Onlar 3’ü bir arada gençliği. Sadece<br />
beyaz ya da kara değil, hem ondan hem bundan<br />
bir hayat sürüyorlar” diyor.<br />
FARK SOSYAL MEDYA<br />
Teknolojik gelişmelerin tavan yaptığı dönemde var<br />
olan bu jenerasyonun, buluşmak için fiziksel alanlara<br />
mahkum olan hippilerden farkı, sosyal medya.<br />
Onlar her an bir araya gelme şansına sahip.<br />
SÜREKLİ ONANMA VE İLGİ TALEBİ<br />
Bu kuşak sürekli onaylanmak ve ilgi istiyor. Bu<br />
isteğinin altında Y jenerasyonunun hayatına<br />
yön verebilecek düşünsel bir çerçeveden yani bir<br />
üst anlatıdan yoksun olması yatıyor. Tam da bu<br />
nedenle güçlü bir üst anlatı ve hedef motivasyon<br />
kaynağına İslami ya da sosyalist geçmişe sahip ailelerde<br />
yetişen bireyler iş hayatında Y jenerasyonu<br />
özellikleri sergilemiyor.<br />
KORKURATAK YÖNETEMEZSİN<br />
Yöneticilerin kendisinden iyi olabileceğine nadiren<br />
inanan yüksek özgüvenli Y jenerasyonu için<br />
korkutma ve zorlama gibi eski yönetsel tekniklerin<br />
de bir karşılığı yok.<br />
Y Kuşağının çalışmak için hiç aceleleri yok. Büyümek<br />
istemiyorlar, çocuksu zevklere sahipler. Bu<br />
zevkler için büyük paralar harcamaya hazırlar.”<br />
Y Kuşağının “olmazsa olmaz” özelliklerinden<br />
birisi, bazı ayırt edici aksesuarlara sahip olmak.<br />
Bunlardan en önemlisi ise cep telefonu. Ancak öyle<br />
sıradan bir cihaz olmayacak. Her şeyden önce çok<br />
pahalı ve çok gösterişli olacak. Yetmedi, kameralı<br />
olacak. Yetmedi, en yeni ve en son model olacak.<br />
Aksi takdirde tüm kariyer, tüm karizma ayaklar<br />
altına alınıverir, “arkadaşlar” arasında alay konusu<br />
oluverir.<br />
Yaşları 12 ile 22 arasındaki Y Kuşağı, özellikle<br />
kazanmadan harcadıkları için, tam bir alışveriş<br />
gurusu olma özelliğine sahip. Bir de marka tutkusu<br />
işin içine eklenince, tüm dünyanın merkezine<br />
kendilerini yerleştiriveriyorlar. Hatta, onların böyle<br />
yetişmesine imkân sağlayan ailelerini dahi bu yönde<br />
etkileyip yönlendirebiliyorlar. Öyle ya, kendileri<br />
en son model ürünleri ve markaları kullanırken,<br />
yine arkadaşları arasında ailesiyle ilgili ileri geri<br />
konuşanlar olur, yerin dibine geçebilirler. İşte bu<br />
yüzden eve alınacak suyun cinsinden cep telefonu<br />
markasına, kullanılacak şampuana, içilecek süte,<br />
alışveriş yapılacak marketin adı ve yoğurdun<br />
ismine, hatta yeni arabanın modeline kadar tüm<br />
seçimlerde onların tercihleri önem kazanıyor.<br />
Diyelim ki Y Kuşağından bir delikanlı bir ürün<br />
alacak. Üstelik marka olacak. Üstelik ailesi de<br />
kendisine yine çok pahalı ve markalı bir ürün<br />
tavsiyesinde bulundu. Gencimiz için böyle bir yönlendirmenin<br />
hiçbir önemi yok. Zira markalı ürünün<br />
tercihi öyle ulu orta olmamalı. İçinde yer aldığı<br />
arkadaş grubunun tercihi ve eğiliminin üzerine<br />
hiçbir güç ve otorite olmamalı.<br />
Araştırmalara göre Y Kuşağı Türkiye nüfusunun<br />
% 22’sini oluşturuyor. Bir yandan bin bir zorlukla<br />
sınıflarını geçebilirlerken, diğer yandan okul biter<br />
bitmez iş hayatına atılıp müdür, hem de üst düzey<br />
idareci olmayı planlıyorlar. Bir yandan özgürlük<br />
peşinde koşup tüm dünyayı gezme hayalleri<br />
kurarlarken, diğer yandan ailelerinden bağımsız bir<br />
hayata atılmaktan kaçıyorlar. Her zaman arkadaş<br />
gruplarıyla birlikte olmaya gayret ediyorlar. Dış<br />
görünüş, ruhî ve manevî değerlerden daha önemli<br />
konuma sahip. Teknolojik yenilikler, kısa sürede<br />
yaşamlarının standardı haline geliyor. “Online”<br />
yaşayan bu kuşak, zamanlarının büyük bölümünü<br />
monitör karşısında geçiriyor.<br />
Teknoloji harikası bilgisayar, bu kuşağın işine ancak<br />
internet bağlantısı olunca yarayabiliyor. İnternet<br />
ise büyük ölçüde çetleşme veya çeteleşme işine yarıyor.<br />
Ayrıca oyunların da bağlayıcılığı var. Daha da<br />
kötüsü, henüz gelişme çağındaki gençler için ahlâk<br />
dışı siteler her an içine yuvarlanılabilecek derin<br />
kuyular özelliğine sahip. Gazeteci Zeki Coşkun’un<br />
ifadesiyle “bütün bir dünyanın kanalizasyonu evin<br />
ve hayatın içine akıyor adeta!”<br />
Y Kuşağı için internetin çok önemli bir yönü daha<br />
var. İnternet üzerinden istediği ürünü kredi kartı<br />
aracılığıyla satın alabiliyor. Nasıl olsa aldıkları<br />
ürünün bedelini kendileri ödemiyor.<br />
Y Kuşağının %87’si geçimini harçlıklarla sağladığı<br />
için çalışmama ve hazırdan geçinme en karakteristik<br />
özellik iken, aile ve çevre baskısıyla bir işe<br />
başlamaları sırasında da birbirine benzer tablolar<br />
sergileniyor. En dikkat çekici özellikleri ise sürekli<br />
konuşmaları ve sürekli kendilerini öne sürmeleri.<br />
İşe başladıkları ilk günün ilk saatlerinden itibaren<br />
çevresinde çok fazla etki uyandırmak gayretine<br />
düşüyorlar. Kendi anne babalarını da sorgulamaya<br />
alışkın oldukları için, iş hayatında birlikte<br />
çalıştıkları insanları rahatlıkla eleştiriyorlar. Bu<br />
yüzden 50 yaşındaki bir çalışana rahatlıkla “bu işi<br />
yap” deme cesaretini gösteriyorlar. Müdürlerinin<br />
profesyonel anlamda gelişmiş olmadıklarından<br />
dem vuruyorlar. Hayatlarındaki hedef ve ideallerini<br />
hep en kısa zamanda gerçekleştirebilecekleri<br />
şeylerden seçerken, diğer yandan emeklilik için<br />
para biriktirmeyi planlıyor.<br />
Y Kuşağının aile ilişkilerinde dikkati çeken en belirgin<br />
özelliklerden birisi, aynı çatı altında birbirlerine<br />
yabancı olmak. Zira bu kuşak bebeklik ve çocukluk<br />
yıllarında, anne babalarının çalışmaları sebebiyle<br />
ya bir yuvaya bırakılmışlar veya bir bakıcıya teslim<br />
edilmişler. Belki de farkında olmadan, daha çok<br />
para kazanma ve gelir elde etme kaygısıyla yaşadıkları<br />
bu yalnızlığın ve itilmişliğin acısını çıkarmak<br />
istercesine, ebeveynlerine hem yakın, hem uzak<br />
konumlarını sürdürüyorlar.<br />
Y Kuşağının asıl ilham kaynağı medya. Medya<br />
araçlarında örnek olarak gösterilen popüler yüzler,<br />
şarkıcılar, film yıldızları, sporcular birer kukla<br />
misali, gençlerin önüne sürülüyor. Reklamlarda,<br />
gençlere tüketim ve gösteriş ağırlıklı bir rol<br />
biçiliyor, sapmadan izleyecekleri yol dikte ediliyor.<br />
“Gençlere özel”, “Özgür ol”, “Farklı ol” gibi telkinler<br />
sesli ve görüntülü reklamlarla zihinlere kazınıyor.<br />
Böylece kısır bir döngü içinde gençler, koyun sürüsü<br />
misali güdülmeye hazır hale getiriliyor. Köleliğin<br />
ve güdülmenin adı “özgürlük” oluyor.<br />
Gençlere yönelik çeşitli ürünleri piyasaya süren bir<br />
firma yetkilisinin şu sözleri acı bir gerçeği açıkça<br />
gözler önüne seriyor:<br />
“Gençleri tanımadan bir marka oluşturulmaz!”<br />
Bu cümlenin açılımı şöyle olsa gerek: Gençlerin<br />
zaaflarını tanımadan, onlara yönelik bir ürün üretilmemeli.<br />
Üretildikten sonra da, o zaaflara yönelik<br />
reklam bombardımanı gerçekleştirilmeli.<br />
Önemli bir telefon şirketi genel müdürü olan<br />
Alessandro Fiorentino, bir gazetede yayınlanan<br />
açıklamasında, Türkiye piyasasına girmeden<br />
önce araştırma yaptırdıklarını; mobil teknolojide<br />
yatırımlar ve pazarlama yöntemleriyle ilgili olarak<br />
gençleri hedef kitle seçtiklerini; modelleri özellikle<br />
oyun ve fotoğraf uygulamalarını destekleyen aksesuarlar<br />
ile üretmeyi tercih ettiklerini söylemişti.<br />
Esaretle gelen özgürlük<br />
Buraya kadar aktardığımız Y Kuşağı çok uç bir<br />
örnek gibi görünebilir. Belki özellikle medya, yazılı<br />
ve görüntülü yayın organlarının ortak marifetiyle<br />
ortaya çıkan genç nesil, az veya çok oranda bu<br />
özellikleri taşıyor. En azından iç dünyalarında bu<br />
özellikleri, istek ve arayışları taşıyorlar.<br />
Gelir seviyesi ve sosyal statüsü ne olursa olsun,<br />
lise, hatta ortaokul seviyesinden itibaren, gençler<br />
arasında bu yönde gruplaşmalar alabildiğine<br />
yaygınlaşıyor. Yine daha üst gruptan veya medyatik<br />
simalardan birisini taklit eden ve arkadaşları<br />
arasında el üstünde tutulan bir gencin giyimi-kuşamı,<br />
jöleli saçları, hattâ kulağına deldirip küpe<br />
takması örnek alınabiliyor. Böyle bir gruba girip<br />
de kendisini kabul ettirmek ve onlardan saygınlık<br />
görebilmek için, normal şartlarda yapılmayacak<br />
şeyler normalleşebiliyor, daha da ilerisi kaçınılmaz<br />
zorunluluk olarak görülebiliyor. Aile muhiti tamamen<br />
karşı gelse de.<br />
İspatı mı? Büyük şehirlerde sıradanlaşan sayısız<br />
örnekler artık Anadolu’nun bütün illerinde, ilçelerinde,<br />
hattâ köylerinde görülebiliyor. Örneğin bir<br />
belediye otobüsüne elinde tuttuğu darmadağın<br />
kitap ve defterleri, dağınık okul kıyafetiyle giren<br />
bir lise öğrencisi kısa sürede ilgi odağı olabiliyor.<br />
Kulaklığındaki müzikle tüm yolculara âdeta konser<br />
dinletiyor. Yolda, caddede, parkta, bahçede “özgürlüğünü”<br />
herkese duyurma çabasıyla, saç şekliyle,<br />
düşük pantolonuyla, ipi yerde sürünen abartılı<br />
ayakkabılarıyla ikili, üçlü veya daha fazla gruplar<br />
halinde gezen, dışarıdan sanki birbirlerinin ikizi,<br />
üçüzü veya dördüzüymüş gibi görünen gençler<br />
artık sıradanlaştı.<br />
Aynı üniformayı, aynı takıları, aynı yürüyüşü, aynı<br />
saç veya sakal şeklini, aynı el-kol hareketlerini, aynı<br />
konuşma ve hattâ aynı kahkaha tarzını benimseyen,<br />
bütün bunları özgürleşmenin sembolü olarak<br />
benimseyen gençlerimiz…<br />
“Triplere girmek”ten “Oha falan olma”ya, “Ayar<br />
olmak”tan “Ayar verme”ye, “Dumur”a kadar onlarca,<br />
yüzlerce kavramla özel bir dil kullanan, yayvan<br />
yayvan konuşan gençlerimiz…<br />
Özgürlüğünü esaretle, eline geçirdiği metal<br />
kelepçelerle, ayağına taktığı marka prangalarla,<br />
başlarına taktıkları sembol keplerle, sırtına geçirdiği<br />
tek tip “marka” giysilerle sergileme çabasında<br />
olan gençlerimiz…<br />
Y Kuşağı ve toplumdaki olumsuz yansımaları<br />
sadece bunlardan ibaret değil. Dar gelirli ve işsiz<br />
kesimlerde yetişen gençler, toplumsal kargaşalardan<br />
nemalanan kesimler için bulunmaz Hint<br />
kumaşı olarak görülüyor. Menhus emellerini en<br />
kısa zamanda ve en etkili şekilde uygulamaya<br />
koyuyorlar.<br />
Bir yandan sosyal katmanlar arasında meydana<br />
gelen uçurumlar, diğer yandan gençlik döneminin<br />
belirgin özelikleri gençleri pimi çekilmiş birer el<br />
bombası haline getiriveriyor.<br />
Özellikle büyük şehirlerde sokak ve mahallelerde<br />
yetişen bu tip gençler kötü arkadaş örnekleriyle<br />
suça yöneliyorlar. Sigara, alkol, kumar, uyuşturucu<br />
madde alışkanlıkları, gayr-ı ahlâkî ve insanî ilişkiler<br />
içine girme, gençleri adım adım çeşitli suçlara<br />
sürüklüyor. Bu duygular içinde gayesiz, güvensiz<br />
ve başıboş bir yaşam sürdüren gençler, etrafında<br />
onu bekleyen tuzaklardan habersiz bir şekilde<br />
yaşamaya devam ediyor.<br />
NASIL YÖNETİLİRLER?<br />
Araştırmada yüksek özgüvenli ve lider tanımaya<br />
isteksiz bu neslin tam performansından faydalanmak<br />
isteyen şirketlere öneriler bulunuyor…<br />
Y kuşağına mensup çalışandan performans almak<br />
için ona kendini “eşitler arasında birinci olarak<br />
hissettirmek” gerektiğini belirten uzmanların bu<br />
önerisi, politik liderlik için de kayda değer bir uyarı:<br />
“Şirket 20’li yaşlardaki çalışanları üstünde güçlü bir<br />
otorite kurmak yerine grubun liderliğini üstü örtük<br />
şekilde üstleniyor hissetmesi gerekiyor. Takdir etme<br />
ve beğenerek yönlendirme bu nesil üzerindeki en<br />
etkili yönetim aracı.”<br />
Nar(ateş) topu gibi bir gençliğimiz oldu. Allah analı<br />
babalı, devletli büyütsün…<br />
60 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I MAYIS 2015 MAYIS 2015 I ERZİN BAHRİ ÇELEN ANADOLU LİSESİ I 61