10.07.2015 Views

haber - Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

haber - Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

haber - Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

De¤erli Okurlar,En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütünbiyolojik yaşamın ve insan faaliyetlerinin temelinde su yer almaktadır.<strong>Su</strong>yun bütün canlılar için elzem olduğu hepimizin bildiği bir hakikattir.Bununla beraber, yerküredeki en bol yenilenebilir doğal kaynaklardanbiri olmasına karşın, gezegenimizdeki su miktarı değişmemektedir.Malum olduğu üzere, yerküredeki suyun % 97,5'nun tuzlu olması sebebiyleinsanoğlunun faydalı kullanımı için uygun değildir.Geriye kalan % 2,5 oranındaki tatlı suyun neredeyse üçte ikisi kutuplardabulunmakta ve nihayetinde sadece üçte biri yüzey ve yer altı suyukaynakları olarak kullanıma müsaittir. Diğer bir ifadeyle, tüm insanlarınkullanımına uygun tatlı su miktarı yerküredeki toplam suyun ancak %1'ikadardır.Diğer taraftan, dünya nüfusu arttıkça su tüketimi de artmakta, sanayileşmeve artan nüfus dünyadaki su kaynaklarını kirleterek bu kaynaklarüzerindeki baskıyı arttırmaktadır.Özellikle son yıllarda kendini göstermeye başlayan küresel ısınma vebuna bağlı değişen iklim koşulları dünyadaki su kaynakları üzerindekimevcut baskıyı daha da arttırmıştır.bir çaba göstermektedir. Bu yöndeki çaba ise çevreyle sürekli etkileşimhalinde olunmasını gerektirmektedir. Kuruluşumuz çevreye verilecekzararın su kaynaklarına ciddi etkisi olacağı bilinciyle çalışmalarınısürdürmektedir.Bu bağlamda gerek çevresinde yaşayan insanlar gerekse içerdiği canlıtoplulukları açısından büyük önem taşıyan sulak alanların korunupgeliştirilmesine büyük önem vermekteyiz.Hayatın kaynağı olan su ve suyun kaynağı olan sulak alanlar, yeryüzününçok küçük bir kısmını kapsamına rağmen çevresel anlamda çok büyükdeğer taşımaktadır. Pek çok tür ve çeşitteki canlı için yaşam alanı olansulak alanlar, bütün dünyanın ortak doğal zenginlikleridir. Bu özellikleride sulak alanların mutlak olarak korunmaları gerekliliğini ortayakoymaktadır. Çünkü doğal alanların yok olmasından veya tahripedilmesinden etkilenecek olan insandır.<strong>Su</strong>lak alanlar açısından Avrupa ve Ortadoğu ülkelerine göre zenginsayılabilecek bir konumda olan Ülkemizde sulak alanların korunmasıiçin Kurumumuzca projeler yürütülmekte, bu projeler için ciddi ödeneklerayrılmaktadır. Bu maksatla geliştirilen projelerin başlıcaları; GöksuDeltası, Manyas Gölü, <strong>Su</strong>ltan Sazlığı, Bafa Gölü, Beyşehir Gölü AcarlarGölü Longoz Ormanı, Kuyucak Gölü'dür.Bu koşullar altında suyun ekonomik, sosyal ve çevresel bir değer olarakkabul edilmesi; toprak ve su kaynaklarının beraberce etkin ve uyumludeğerlendirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.DSİ <strong>Genel</strong> Müdürlüğü, su ve toprak kaynaklarının “sürdürülebilirkalkınma” ilkeleri çerçevesinde, Ülkemizin koşulları ve imkanları gözönünde bulundurularak geliştirilmesi ve akılcı yönetilmesi yolunda büyükDSİ, Ülkemizdeki doğal kaynakların korunması ve gelecek kuşaklara eniyi koşullarda aktarılması hususunda yasalarla kendisine verilmiş olangörev ve yetkiler çerçevesinde üzerine düşeni yerine getirmeye devamedecektir.Haydar KoçakerDSİ <strong>Genel</strong> Müdürü


16<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011iki ülke arasında adımı atılmış olan yüksek düzeylistratejik işbirliğinin bir ürünüdür.” dedi.Bu stratejik işbirliğinin 2. dönem toplantısını Aralık2010'da gerçekleştirdik ve böyle bir adımı atmayakarar verdik. Bizim bu bağlamda ortayakoyduğumuz projelerin arasında sulama, tarım, yolyapımı, demiryolları, alt yapı ve farklı hizmetlerbulunmaktadır. Tüm bunlar, her iki ülke liderlerininortaya koymuş oldukları ortak iradenin biryansımasıdır. Her iki ülke halkları tarihi, kültürel,sosyal anlamda birbiriyle bağlantılı, ortak tarihesahip ülkelerdir. Bu da ilişiklerin gelişmesi noktasındaönemli temel oluşturmaktadır. Bu iradeyle birlikteilişkilerimizi daha üste düzeye ulaştırmak konusundaazmimizi burada tekrar vurgulamaktayız. Ortakhedefimiz, kalkınmayı gerçekleştirmek vetoplumlarımızı en iyi şekilde, en yüksek düzeydegüven, ortak istikrar içinde yaşatmaktır.Dostluk Barajı projesi ekonomik, ticari, bilimsel vekültürel anlamda her iki ülkenin kaynaklarını nasılortak olarak kullanabileceğini ve bu ortakkaynaklarla ne yönde ileri adımlar atabileceğinigöstermiştir. Her iki ülke halkının da faydasınısağlayacak bu tür projeler bizim için büyük önemtaşımaktadır.Her iki ülke halklarının kalkınmasını sağlayacak bugibi adımların daha da ilerlemesini arzu ediyoruz.Büyük bir kıvançla şunu söylemeliyim ki, 06 Şubat2011 tarihi Türkiye-<strong>Su</strong>riye dostluk günüdür.Konuşmaların ardından Anıt taşı dikilerek temelatma töreni gerçekleştirildi.


18<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011HABERÇevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu,Birleflmifl MilletlerOrmanc›l›k ForumuÜst Düzey Toplant›s›na Kat›ld›.HABERÇevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu,Birleşmiş Milletler Ormancılık Forumu 9. Oturumukapsamında 2-4 Şubat tarihleri arasında düzenlenenüst düzey toplantılara katılım sağlamak üzereBakanlık bürokratları ile birlikte New York' a gitti.“Birleşmiş Milletler OrmancılıkForumu”; Rio Konferansı ardından oluşturulanHükümetlerarası Ormancılık Paneli (IPP) veHükümetlerarası Ormancılık Forumunun (IFF) birdevamı olarak bu süreçlerde gerçekleştirilen eylemönerilerine politik destek sağlamak gayesiyle 2000yılında oluşturulmuş ormancılıkla alakalı üst düzeyuluslararası platformdur.İlk olarak 2 Şubat Çarşamba günü UluslararasıOrman Yılının resmi açılışı ve üst düzey toplantınınaçılışına katılan Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr.Veysel Eroğlu, Norveç Tarım ve Gıda Bakanı SayınLars Peder Brekk ile görüştü. Görüşmede NorveçliBakan Brekk, Prof. Dr. Eroğlu'nu 2011 yılı Haziranayında gerçekleştirilecek olan Avrupa OrmanlarınınKorunması Bakanlar Konferansı'na davet etti.Prof Dr. Veysel Eroğlu'da, Forest Europekapsamında ülkemizde bu yıl Kastamonu veAntalya'da yapılacak olan Orman ve <strong>Su</strong> Çalıştayı


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 19ile FAO Avrupa Ormancılık Komisyonu ve BirleşmişMilletler Avrupa Ekonomik Komisyonu OrmanKomitesi ortak toplantısına Norveç Bakanını veberaberindeki heyeti davet etti.<strong>Genel</strong> kurulun öğleden sonraki oturumundagerçekleştirilen Yuvarlak Masa toplantısındakonuşma yapan Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr.Eroğlu, ormanların Dünya genelinde insanlarıngeçimini sağlamakta, sosyal kalkınma ve yoksulluğunortadan kaldırılmasında ekosistemlerin ve biyolojikçeşitliliğin korunmasında büyük bir rol oynadığınıifade etti. Prof. Dr. Veysel Eroğlu, UluslararasıOrman Yılının ormanların bu faydaları konusundaDünya kamuoyunda farkındalığın artırılması içinönemli bir fırsat olduğunu belirtti.Dünyadaki ormansızlaşmaya rağmen ülkemizinorman varlığını artıran nadir ülkelerden olduğunuvurgulayan, ağaçlandırma ve orman yangınları ilemücadele faaliyetleri konusunda bilgi veren Çevreve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu şöylekonuştu:''Türkiye son 30 yılda orman alanını yüzde 6, ormanservetini ise yüzde 40 oranında çoğaltmayıbaşarmıştır. Hedefimiz ülkemiz toplam alanınınyüzde 27,3'ü olan orman alanını, 2023 yılında yüzde30'a yükseltmektir. Ağaçlandırma ve ErozyonKontrolü Seferberliği Eylem Planı kapsamında 2milyon 300 bin hektar sahada ağaçlandırma,erozyonla mücadele ve ormanların iyileştirilmesiçalışmaları yapılarak, 2 milyar 500 milyon adetfidan dikilmesi planlanmıştır. Bu çalışmalarıgerçekleştirmek için 2 milyar dolar kaynakayrılmıştır.''Türkiye'nin ormanlarının yüzde 60'ının yüksekyangın riski altında bulunmasına rağmen ormanyangınlarıyla mücadelede Avrupa'nın en başarılıülkelerinden biri olarak gösterildiğine de dikkatiçeken Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Eroğlu,''Bölgemizde çıkan orman yangınları kapsamında,talep gelmesi halinde, komşu veya sınır ötesi ülkelereher türlü destek verilmeye devam edilecektir. Ormanyangınlarıyla mücadele teknikleri konusunda herseviyede eğitim vermeye hazırız'' diye konuştu.Konuşmasının sonunda ülkemizin ev sahipliğindegerçekleştirilen uluslararası toplantılara değinerek,2013 yılında yapılacak UNFF 10'un ülkemizin evsahipliğinde yapılmasını arzu ettiğini dile getirenProf. Dr. Veysel Eroğlu, daha sonra BirleşmişMilletlerde Hırvatistan Başbakan Yardımcısı veBölgesel Kalkınma, Orman ve <strong>Su</strong> Yönetimi Bakanıev sahipliğinde gerçekleştirilen “OrmancılarınGözünden Ormanlar” konulu sergi açılışına iştiraketti.Prof. Dr. Eroğlu, açılışın ardından Birleşmiş MilletlerDaimi Temsilciliğimizde İran'ın Orman, Mera veHavzadan sorumlu Bakan Yardımcısı Mr. AliSalagegheh'i kabul etti. Görüşmelerin ardındanAmerika Tarım Bakanının verdiği resepsiyonakatılan Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. VeyselEroğlu, New York'a dikilecek bir milyon adet fidandikiminin başlatıldığı merasime de iştirak etti. BugünTürk Evindeki toplantıda ise İstanbul'a dikilecek1 milyon 2011 adet fidan dikiminin merasimiNewyork'tan İstanbul'a canlı bağlantı yapılarakgerçekleştirilecek.Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu,New York'ta gerçekleştirilen ''9. BM OrmancılıkForumu'' kapsamında Türkevi'nde düzenlenen''Ormanların Gelecek Kuşaklar İçin Korunması,Ağaçlandırma ve Kurak Alan Yönetimi'' konuluyan etkinliğe de iştirak etti.Prof. Dr. Veysel Eroğlu, yan etkinlik öncesindeyaptığı açıklamada, BM tarafından 2011 yılınınDünya Ormancılık Yılı olarak kabul edildiğinihatırlatarak, Türkiye'nin de bu kapsamda büyükhedefleri olduğunu, kalabalık bir heyetle New York'ta9. BM Ormancılık Forumu'na iştirak ettiklerini vebu kapsamda Türkiye'nin gösterdiği gayretin diğerülkeler tarafından da takdir edildiğini söyledi.BM'de düzenlenen yuvarlak masa toplantısındaTürkiye'deki ormancılık faaliyetlerini,ağaçlandırmayı, erozyon kontrol seferberliğini,


20<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011orman yangınlarına karşı mücadele faaliyetlerinive bu konuda Türkiye'nin komşu ülkelere,Balkanlara, Kafkaslar'a, Orta Asya'ya, Kuzey veOrta Afrika'daki ülkelere yaptıkları yardımlarıanlattığını belirten Çevre ve Orman Bakanı Prof.Dr. Eroğlu, BM Ormancılık Forumuna katılanheyetlerin başkanlarını ve temsilcilerini Türkevi'ndedüzenledikleri yan etkinliğe davet ettiklerini ifadeetti.Türkiye'ye karşı büyük ilginin olduğunu söyleyenProf. Dr. Veysel Eroğlu, “Şu anda aynı faaliyeti 3ülke yapıyor, ama Türkiye'ye katılım çok daha fazla,aşağı yukarı bütün ülke temsilcileri geldi'' diyekonuştu.Ağaçlandırmanın özellikle iklim değişikliğiylemücadelede çok önemli olduğunun altını çizen Prof.Dr. Eroğlu, Türkiye'nin dünyada en az 20-25 ülkeyeteknoloji, bilgi, maddi destek verdiğini, tecrübesiniaktardığını, dünyada ormancılığa katkıdabulunduğunu ifade etti.“10. BM Ormancılık Forumu”naEvsahipliği Yapmak İstiyoruz.Türkiye'nin 2013 yılında düzenlenecek ''10. BMOrmancılık Forumu''na evsahipliği yapmak istediğinide BM'de duyurduklarını söyleyen Çevre ve OrmanBakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, resmi bir mektuplaBM'ye bu taleplerini ilettiklerini söyledi.New York'ta görüştüğü ülkelerin bakanlarının dabunun çok faydalı olacağını ve bunudestekleyeceklerini söylediklerini ifade eden Prof.Dr. Eroğlu, ''10. BM Ormancılık Forumu'nunTürkiye'de yapılması gerçekten Türkiye açısındançok önemli'' dedi.Türkiye'nin teklifinin kabul edilmesi durumundaForumun ilk kez New York dışında bir yerdeyapılacağına dikkati çeken Çevre ve Orman BakanıProf. Dr. Veysel Eroğlu, bugüne dek bütün Forumoturumlarının New York'ta yapıldığını söyleyerek,


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 21''10. BM Ormancılık Forumu için en uygun yerTürkiye, bilhassa İstanbul dünyanın merkezi,dolayısıyla toplantının İstanbul'da veya Antalya'dayapılmasını arzu ettiğimizi ifade ettik'' diye konuştu.“Türkiye Lider Ülke”''Türkiye dünya ile yarışıyor, ağaçlandırmada dadünyada ilk 3'e giren lider bir ülke,'' diye konuşanProf. Dr. Eroğlu, BM'nin çölleşmeyle mücadelekomisyonu başkanı Luc Gnacadja ile görüştüğünü,BM yetkilisinin Türkiye'nin bu konuda, 2012 yılındayapılacak toplantısında, liderliği üstlenebileceğikonusunda bir teklif getirdiğini, bunun Türkiyeaçısından önemli olduğunu söyledi.Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlusözlerini şöyle sürdürdü: ''Türkiye sadece ekonomik,siyasi, dış ilişkilerde değil, çevre, çölleşmeylemücadele ve ormancılık konularında da dünyalideri olabileceğini ortaya koyuyor, bu teklifgerçekten çok dikkat çekici oldu. Tabii bunu SayınBaşbakanımıza arz edeceğim. Kendisi (Gnacadja)de zaten Ankara'ya yakın bir zamanda gelecek,Ankara'da oturup 2012 yılındaki çalışmaları birlikteşekillendireceğiz.''İstanbul'da 9-13 Mayıs tarihlerinde yapılacak 4.BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansına dadeğinen Prof. Dr. Eroğlu, Bakanlık olarak en azgelişmiş ülkelerde ağaçlandırma faaliyetlerindekullanılmak üzere bir fon oluşturacaklarını ve fonagelişmiş ülkelerden yardım yapılmasınıplanladıklarını bildirdi.İstanbul'a 1 Milyon 2 Bin 11 AdetFidan Dikim Çalışmaları CanlıBağlantıyla Başlatıldı2 bin 11 adet fidanın dikimi Çevre ve Orman BakanıProf. Dr. Veysel Eroğlu tarafından başlatılmış oldu.Merasimi New York'ta Türkevi'nden izleyen yabancıkatılımcılar da fidan dikimini büyük ilgiyle vealkışlarla takip etti.Fidan dikimi sırasında konuşan Prof. Dr. VeyselEroğlu, dün akşam New York'ta dikilecek 1 milyonfidan için start verildiğini ifade ederek şöyle konuştu:“Dün akşam New York' ta 1 milyon fidan için startverildi. Bugün de İstanbul'a 2011 Dünya OrmancılıkYılı sebebiyle 1 milyon 2 bin 11 adet fidanın dikiminibaşlatıyoruz. Dolayısıyla İstanbul ve New Yorkarasında milyoner bir bağlantı kurulmuş oldu. Şuan burada bulunan herkes için de İstanbul'da bireradet fidan dikeceğiz. Teknolojinin de bütünimkanlarından yararlanarak böyle bir bağlantınınyapılmış olması sebebiyle mutluluğumu ifade etmekistiyorum.”Türkevi'ndeki yan etkinlikte konuşma yapan BMyetkillieri de Türkiye'nin ormancılık, ağaçlandırma,erozyon ve orman yangınlarıyla mücadeledeyürüttüğü faaliyetleri övdü.BM Ormancılık Forumu Sekretaryası Başkanı JanMcAlpine yaptığı konuşmada, Türkiye ile ormancılıkkonusunda ortaklık yapmaktan büyük memnuniyetduyduklarını, Türkiye'nin 2011 Dünya OrmancılıkYılı dolayısıyla yapmayı planladığı faaliyetlerin tümülkeler tarafından yapılsa, dünyada son derecebüyük bir başarı sağlanacağını, problemlerin ortadankalkacağını belirtti.Kalabalık bir davetli topluluğunun iştirakiyle yapılanyan etkinlikte, Türkiye'nin ormancılık faaliyetlerinianlatan bir sergi de açıldı, aynı zamanda Çevre veOrman Bakanlığı tarafından hazırlanan bir videofilm de gösterildi.İstanbul'a yapılan canlı bağlantıyla şehre 2011Dünya Ormancılık Yılı sebebiyle 1 milyon


22<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011HABERHABER“Do¤u Karadeniz BölgesiHeyelan ve Taflk›nlar›Sempozyumu” gerçeklefltirildi.Ülkemizde taşkın afetinin en yoğun ve en ağıryaşandığı coğrafya olan Doğu Karadeniz Bölgesi'ndetaşkın afetine dikkat çekmek ve gerekli tedbirlerindaha hızlı alınmasını sağlamak maksadıyla 10-11Şubat 2011 tarihleri arasında Trabzon'da “DoğuKaradeniz Bölgesi Heyelan ve TaşkınlarıSempozyumu” gerçekleştirildi.Sempozyuma; Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr.Veysel EROĞLU, Çevre ve Orman BakanlığıMüsteşarı Mustafa ELDEMİR, Trabzon Valisi Dr.Recep Kızılcık, Rize Valisi SeyfullahHacımustafaoğlu, Giresun Valisi Mustafa Yaman,Milletvekilleri, DSİ <strong>Genel</strong> Müdürü Haydar Koçaker,Öğretim üyeleri, Belediye Başkanları, Kamu kurumve kuruluşlarının <strong>Genel</strong> Müdürleri, sivil toplumkuruluşları ve basın mensupları katıldı.Doğu Karadeniz Bölgesinde aşırı yağışlardan sonrayaşanan ve bölgenin iklim şartlarına, topoğrafik vejeolojik niteliklerine bağlı olarak gelişen heyelan vetaşkınlar, günlük, her türlü ekonomik ve ticari hayatıolumsuz yönde etkilemektedir.Heyelan ve taşkınlardan korunma çalışmalarındatemel hedef; can ve mal kaybı yanında diğerzararların da en aza indirilmesi olduğundan,konunun daha geniş bir perspektif içinde, mevcut


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 23durum ve uygulamalar göz önünde bulundurularak,koordineli bir yaklaşımla ele alınması, yapılacakçalışmaların bir bütünlük içinde yürütülmesi büyükönem arz etmektedir.Bu maksatla heyelan ve taşkın konusunda ilgililerin,yetkili ve uzman kişilerin, araştırmacı, teknik elemanve akademisyenlerin, mahalli ve mülki idare yöneticive temsilcilerinin, kamu ve özel kurum ve kuruluştemsilcileri ile yöre halkının bir araya geldiği,toplumsal bilincin ve hassasiyetin gelişmesinisağlamak ve halkımızı bu konu hakkındabilgilendirmek maksadıyla Çevre ve OrmanBakanlığımızın koordinasyonunda bu sempozyumdüzenlenmiş bulunmaktadır.1. Yanlış arazi kullanımı,2. Havzada bitki örtüsü durumu ve ormancılıkfaaliyetleri,3. Bölgede heyelan ve taşkın önleme tedbirleri,4. İklim değişimi ve erken uyarı sistemleri,5. Afet yönetimi ve6. Mevzuat Denetimikonu başlıklarının tartışılacağı bu sempozyumlakamuoyunun dikkatini bir defa daha büyük can vemal kayıplarının yaşandığı taşkın afetine çekmekve çözüm önerilerini ortaya koymakhedeflenmektedir.Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr.Veysel EROĞLUSempozyumdaki konuşmasına, DoğuKaradeniz'deki heyelan ve taşkınların son dereceönemli olduğunu, bu konunun hafife alınmamasıgerektiğini belirterek başlayan Prof. Dr. VeyselEroğlu, 'Türkiye'deki yağışlara baktığımızda Rize'ye


24<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 20112 bin 500 milimetre yağış düşerken Karaman'a 250milimetre düşmektedir. Ayrıca küresel iklimdeğişikliği bu bölgeyi daha da fazla etkileyecektir.Diğer bölgelerde yağışlarda azalma beklenirken2040-2050'de buralarda yağışlarda artışbeklenmektedir.'Taşkınlarda erken uyarı sistemi çok önemli birolaydır. Temmuz 2009'da Giresun'daki büyükfelakette bunu gördük. İkinci taşkın daha büyükolmasına rağmen vatandaş uyarıyı dikkate aldı, çokşükür can ve mal kaybı olmadı. Bizim yapmamızgereken, bilhassa bu kentsel dönüşüm çalışmalarıtamamlanıncaya ve bir takım tedbirler alınıncayakadar can ve mal kayıplarını asgariye indirmek içinher türlü gayreti göstermektir. Bakanlık olarak bizlerne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazırız. Amasadece biz değil, burada muhtarlarımıza, belediyebaşkanlarımıza, kaymakamlarımıza, valilerimize,bütün kamu kurum ve kuruluşlarına ve tabivatandaşlarımıza da çok büyük dersler düşmektedir.Son 20 yılda Türkiye'de 501 büyük taşkın olayıvuku bulmuştur. Maalesef bu taşkınlarda 512vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve 582 bin hektarlıkalan da taşkına maruz kalarak su altında kalmıştır.Bu taşkınlarda 2 milyar 100 milyon dolar da maddizarar meydana gelmiştir. Tabii ki mal kayıplarınispeten telafi edilir, ama can kayıpları maaleseftelafi edilemiyor, bizleri yüreğimizden yakıyor.Geçmişte Trabzon'da Köprübaşı Beşköy'deki büyükfelakette 48 vatandaşımız, Gündoğdu'da 14vatandaşımızın kaybı yüreklerimizi yaktı. Taşkındansonra o bölgeye gittiğimizde orada ölenelrinyakınlarının feryadını dinleseniz yürek dayanmıyor.Bu konuda herkese vazife düşmektedir.Prof. Dr. Eroğlu, taşkın felaketinin sebeplerinisıralayarak, bunların birincisi, derelerin işgaledilmesidir. Çarpık yapılaşma, dereler üzerine birtakım çöp, moloz, hafriyat dökülmesi, yan tarafınauygun olmayan şekilde yol yapılması, ayrıca derelerigeçerken yapılan menfez, köprü, sanat yapılarınınmaalesef fen ve sanat kaidelerine uygun olmadanyapılması da diğer sebeplerdendir.Vatandaşımız bu konuda hassasiyetgöstermemektedir. Muhtarlarımızdan, belediyebaşkanlarımızdan, kaymakamlarımızdan vevalilerimizden özellikle şunu istirham ediyorum;dere yataklarının içine hiçbir şekilde yapıyaptırmayın. Çünkü vatandaş yazın bakıyor, 'budere bu kadar suyu geçiriyor' diyor, ama bir felakettehayal edemeyeceği miktarda büyük su ortaya çıkıyorki; bunu telafi etmek de mümkün değil. Şunuunutmayın, dereler işgali kabul etmez, tecavüzükabul etmez, gasp ettiğiniz yeri tekrar geri alır. Beşsene, on sene, otuz sene sonra da olsa alır.2003 ile 2010 yılları arasında 43 tane taşkın korumamaksatlı baraj yaptık. Aynı dönemde şu ana kadarTürkiye genelinde 549 dere ıslahı gerçekleştirdik.Bu şekilde 139 bin hektarlık alanı kurtardık. DoğuKaradeniz'de de 471 adet taşkın koruma tesisinitamamladık. Çünkü derelerin çoğu bu bölgede.Burada sadece 14 bin 302 hektarlık alanı taşkındankurtardık. DSİ bu konuda üzerine düşen vazifeyiyapıyor, daha kat edeceğimiz çok yol var.2008 yılından itibaren ağaçlandırma ve erozyonlamücadele seferberliği başlattık. Özellikle 2012 yılısonuna kadar 5 yılda 2 milyon 300 bin hektarlıkbir seferberlik başlattık. 3 yılda 1,5 milyon hektarıtamamladık. Bu yıl Türkiye'de '480 bin hektarlıkalanda ağaçlandırma ve erozyonla mücadeleçalışması yapacağız ve 300 milyon fidanı topraklabuluşturacağız' diye Birleşmiş Milletler'e taahhüttebulunduk. İnşallah bunu kısa zamandagerçekleştireceğiz.Kentsel dönüşümü de çok önemsediklerini, yapılacakçalışmalarda bütün kurumlara, belediyelere büyükgörevler düştüğünü kaydeden Prof. Dr. Eroğlu, ''Biz


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 25DSİ <strong>Genel</strong> Müdürü Haydar KOÇAKERKonuşmasına taşkın afeti ile alakalı bilgi vererekbaşlayan Koçaker “ Doğal afet olarak taşkın, "birakarsuyun muhtelif nedenlerle yatağından taşarak,çevresindeki arazilere, yerleşim yerlerine, altyapıtesislerine ve canlılara zarar vermek suretiyle, etkibölgesinde normal sosyo-ekonomik faaliyeti kesintiyeuğratacak ölçüde bir akış büyüklüğü oluşturmasıolayı" şeklinde ifade edilmektedir. Bununla birliktetaşkını, yalnızca meteorolojik neticelere bağlı olarakaçıklamak mümkün değildir. Taşkın, bölgenin iklimşartlarına ve topografik niteliklerine bağlı olarakgelişen bir tabiat olayıdır. Bir problem veya afethaline dönüşmesi ise ekonomik gelişme yönündesüregelen insan faaliyetlerinin doğal denge üzerineyaptığı müdahalelerin bir neticesi olmaktadır.DSİ <strong>Genel</strong> Müdürlüğü 6200 Sayılı Kanun'la “taşkınsular ve sellere karşı tedbirler almak” göreviningereği olarak taşkınların yıkıcı etkilerini ortadankaldırmak veya en aza indirmek maksadıyla hidrolikyapılar inşa etmektedir.2006 yılında Başbakanlık tarafından yayımlanan“Taşkın <strong>Genel</strong>gesi” ile Dere yataklarında yapılacakher türlü işlemde Kuruluşumuzun görüşününalınması zorunlu kılınmıştır.Ayrıca 2010 yılı Çevre ve Orman Bakanlığımıztarafından “Taşkınla Mücadelede Seferberlik Yılı”ilan edilerek vatandaşlarımız ile ilgili bütün kurumve kuruluşların dikkati, ağır can ve mal kayıplarınasebep olan taşkın felaketine çekilmeye çalışılmıştır.Başbakanımızın talimatıyla Bakanlığımız tarafındanbaşlatılan “Milli Ağaçlandırma Seferberliği” detaşkınla mücadelede büyük katkı sağlayacaktır.Ülkemizde taşkın afetinin en yoğun ve en ağıryaşandığı coğrafya Karadeniz Bölgesi özellikle deDoğu Karadeniz'dir.Bu maksatla heyelan ve taşkın konusunda ilgililerin,yetkili ve uzman kişilerin, araştırmacı, teknik elemanve akademisyenlerin, mahalli ve mülki idare yöneticive temsilcilerinin, kamu ve özel kurum ve kuruluştemsilcileri ile yöre halkının bir araya geldiği,toplumsal bilincin ve hassasiyetin gelişmesini


26<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011sağlamak ve halkımızı bu konu hakkındabilgilendirmek maksadıyla Çevre ve OrmanBakanlığımızın koordinasyonunda bu sempozyumudüzenlemiş bulunmaktayız.Koçaker konuşmasını, çalışmalarımızda her zamanbizlere destekleriyle güç veren başta BaşbakanımızSayın Recep Tayyip ERDOĞAN'a, Çevre veOrman Bakanımız Sayın Prof. Dr. VeyselEROĞLU'na Milletvekillerimize, Sempozyumundüzenlenmesinde destek ve katkılarını gördüğümüzValilerimize, Belediye başkanlarımıza, Bilim veDanışma Kurulu, Yürütme Kurulu ve SempozyumSekretarya üyelerine ve emeği geçen herkese şükranve teşekkürlerini sunarak tamamladı.Konuşmaların ardından Doğu KaradenizBölgesi'nde meydana gelen taşkınların konuedinildiği resim sergisi Bakanımız ve beraberdekiheyet tarafından açıldı.DOĞU KARADENİZ BÖLGESİ HEYELANVE TAŞKINLARI SEMPOZYUMUSONUÇ BİLDİRGESİSempozyumda yapılan sunumlarda; DoğuKaradeniz Bölgesi'nde meydana gelen taşkın veheyelanların sebepleri üzerinde durulmuş, mevcutuygulamalara değinilerek can ve mal kayıplarınınasgari düzeye indirilmesine yönelik çözüm önerileriverilmiştir.


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 27Sempozyumda yapılan sunumlarda; DoğuKaradeniz Bölgesi'nde meydana gelen taşkın veheyelanların sebepleri üzerinde durulmuş, mevcutuygulamalara değinilerek can ve mal kayıplarınınasgari düzeye indirilmesine yönelik çözüm önerileriverilmiştir. Bölgede meydana gelen taşkınlarınsebeplerinden biri, dere üzerlerinde farklı Kurumve Kuruluşlarca inşa edilen yetersiz kapasitedekigeçiş yapılarıdır. Bu nedenle, dere üzerlerinde inşaedilecek sanat yapılarının tek bir kuruluş tarafındanruhsatlandırılmasının gerektiği,Bölgede meydana gelen taşkın ve heyelanlarınaraştırılmasına yönelik Taşkın ve HeyelanEnstitüleri'nin kurulabilmesi ve bu Enstitülerinyapılandırma ve çalışma alanlarının belirlenebilmesiamacıyla bir çalıştayın düzenlenmesi,Alt yapı tesislerinin kapasite yetersizliği şehirtaşkınlarının meydana gelmesinde önemlietkenlerden birisi olduğu bu nedenle, yağmur suyuşebeke sistemlerinin ayrıca oluşturulması ve işlevinisürdürmesi, yapılan düzenleme ile İller BankasıA.Ş.'nin elde ettiği safi karın % 51' i, nüfusu200000'nin altında olan belediyelerin imar planı,içme suyu vb. alt yapı hizmetlerinde hibe olarakkullandırılacağı,Havza memba ve mansabı ile bir bütün olduğu, bunedenle DSİ <strong>Genel</strong> Müdürlüğünce, dere ıslahprojeleri havza bazında, memba-mansap ilişkileridikkate alınarak hazırlandığı, sel ve taşkınkontrolünde havza yönetimi bütünlüğü dikkatealınarak; sorumlu kurum, kuruluş, sivil toplumörgütleri ve havzada yaşayan kişilerin birlikte veaynı amaca yönelik olarak hareket etmeleri gerektiği,Hızlı nüfus artışı, göç ve çarpık kentleşmeden oluşanolumsuz etkilere küresel ısınmanın olumsuz etkilerieklendiğinde şehirlerde oluşan taşkın sayısı vezararlarının daha da artması beklentileri beraberindegetirdiği, şehir taşkınlarından oluşan zarar veetkilerinin azaltılması ancak Valilikler,Kaymakamlıklar, Belediyeler ile ilgili kamu kurumkuruluşlarının koordinasyonu ile mümkünolabileceği,Dere yataklarına yapılan olumsuz müdahalelerinönlenmesi amacıyla 09.09.2006 tarih ve 26284 sayılıResmi Gazete' de yayımlanan 2006/27 sayılı “DereYatakları ve Taşkınlar” konulu Başbakanlık<strong>Genel</strong>gesi hükümlerine uyulması gerektiği,Yeterli teknik elemanı olamayan belediyelerceyapılan imar planlarının uzman bir kurumtarafından denetlenmesi uygun olacaktır.Taşkın ve heyelanlar konusu ülke gündemine sadececan kayıpları yaşandığı zaman gelmemeli sorunakalıcı çözümler bulunması amacıyla sorumlu bütünkurumların koordineli şekilde çalışmasının gerektiği,2010 yılı sonu itibariyle 81 ilde yayımlanıp yürürlüğegiren İl Taşkın İşletme Tebliğleri doğrultusunda ilinValisi başkanlığında İl Taşkın Kurullarının hızlı veaktif çalışması gerekmekte olup, hala toplantıyapılmayan İllerde bu toplantıların acilenyapılamasının gerektiği,Halkın heyelan ve taşkın konusundabilinçlendirilmesi maksadıyla eğitim ve bilgilendirmeçalışmaları yapılmalı ve bu konudaki duyarlılıkartırılmalı, heyelan ve taşkından etkilenen kişilerinde seferberliğin içinde yer almalarını sağlamakamacıyla yerel ve ulusal medyanın işbirliğininsağlanmasının gerektiği,Türkiye'nin % 27'si ormanlık alanlardan oluşmaktaolup, yağışların % 35'i bu sahalara düştüğü,ormanlar yukarı havzada barajlar gibi çalışarak,tutamadıkları suyu tahliye ederler bu sebeple bölgeormanlarının % 70 seviyesine çıkarılması gerektiği,Bozulmuş çayır ve mera alanlarının ıslahınınyapılması veya bu alanların orman alanlarınadönüştürülmesinin gerektiği,İklim değişikliği senaryolarına göre hazırlanan


28<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011çalışmalar bu bölgede yağışlarda, özellikle de kısasüreli şiddetli yağışlarda, bir artış olacağı sonucunuortaya koymakta, ileriye yönelik yapılacak çalışmalarve planlamalarda bu senaryoların öngörülerinin degöz önünde bulundurulmasında yarar olduğu,Bölgede yerleşime uygun alanların belirlenebilmesiiçin heyelan risk haritalarının biran önceyapılmasının gerektiği,Doğru tahmin ve zamanında yapılan erkenuyarıların can ve mal kaybının önlemesindeki önemigerek bölgenin hassas koşulları ve gerekse araziyapısı nedeniyle daha yaygın bir gözlem ağınınzorunluluğu kabul edilmekte olup, mevcut durumuziyileştirilmesi yönündeki çalışmalara hız verilmesigerektiği,Yeni yasanın bütünleşik afet yönetimine getirdiğiyeni anlayış çerçevesinde oluşturulan yeniyapılanmayla, AFAD ve İl Afet ve Acil DurumMüdürlüklerinin görev ve sorumlulukları, afetyönetim anlayışında yeni bir model oluşturmasıgerektiği,Tahmin, Erken Uyarı ve İzleme Sistemleri, afetzararlarının azaltılmasında yeni açılımların önemlibir maddesini teşkil ettiği, Afet Yönetiminin önemlibir parçasını oluşturan Erken Uyarı Sistemleri,doğru zamanda doğru kararlar alarak yerel, bölgeselve küresel ölçekte afet zararlarının azaltılmasındahayati öneme sahip olduğu, söz konusu çalışmalardaBölgeye öncelik verilmesinin uygun olacağı,Sel ve taşkınlarda zirai alanlara verilen zararlar,yapılı alanlardaki kayıplara göre çok az olduğu,tarım alanlarında sellerin verdiği zararlar yanındaalüvyon tazelemesi gibi yararlı sonuçlar da sözkonusu olduğu, bu nedenle, akarsu yataklarındaıslah çalışmaları ve diğer şekillerde oluşan kullanımaelverişli alanların tarım dışı amaçlarla kullanılmasınaizin verilmemesi sel ve taşkınlarda mal ve cankayıplarını önleyebileceği,Diğer taraftan Doğu Karadeniz Bölgesinde dereyataklarının ulaşım ve yapılaşmada bazı kolaylıklarsunması haklı ve haksız bazı kullanımlar yaratmış,bu gibi fiili durumlar durdurulmalı ve dereyataklarında yapılan yapı ve tesisler için başkayerlerde cazip alanların belirlenmesi gerektiği,Bütün akarsuların dar veya geniş bir yatağı vekıyısının olduğu, ayırım yapılmaksızın bütün akarsuyataklarında da Kıyı Kanunu hükümleriuygulanarak izinsiz yapılaşma ve kullanımlarameydan verilmemeli, bu husus Kıyı KanunuUygulama Yönetmeliğine eklenmeli, akarsulardakıyı kavramı sadece 16 nehirle sınırlandırılmamasıgerektiği,Akarsu yatağının doğru bir şekilde tespitinin, KıyıKenar Çizgisi Tespit Komisyonu marifetiyleyapılmasının gerektiği,Mevcut durumlarda geçerli tapu ile özel mülkedinilmiş parsellerin geri kazanımı söz konusuolduğunda, tapu iptali yerine kamulaştırmayapılması hem hukuk devleti ilkesi hem de tapuSicil güvenirliliği bakımından önemli olduğu, bunedenle, akarsu yataklarındaki çarpık kullanımlarıngiderilmesinde kamu yararı ilkesinin uygulanmasıgerektiği,Sigorta şirketlerinin risk değerlendirmesiyapabilmeleri için taşkın yayılım alan ve suderinliklerinin verildiği taşkın tehlike haritaları ilebu alanlar içinde yer alan taşkından etkilenebilecekinsan sayısı ve konut, sanayi, ulaşım, enerji ve çevresektörlerine ait mevcut yapıların zarar oranları ilehasarlanma maliyetlerinin belirlendiği riskharitalarının hazırlanması ve Risk Yönetimininönemli bir bileşeni olan “Afet Sigortası” konusundaözel programlar aracılığıyla toplumsal bilincinarttırılması gerektiği hususları belirtilmiştir.


30<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011<strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğünün74. Yılı Açılış ve Temel Atmalarla KutlandıHABERHABER<strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğü 74. YılKutlamaları, 34 Tesis Açılışı ve 240 OtomatikMeteoroloji Gözlem İstasyonunun temelinin atılmasıdolayısıyla, <strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşleri konferanssalonunda merasim düzenlendi.<strong>Devlet</strong> Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan,merasimde yaptığı konuşmada, meteoroloji alanındailerlemenin ülkenin genel kalkınmışlığının da önemlibir göstergesi olduğunu söyledi.Meteorolojisi iyi çalışan, düzgün raporlama yapanbir ülke olmanın aynı zamanda gelişmiş bir ülkeolmanın göstergelerinden biri olduğunun altınıçizen <strong>Devlet</strong> Bakanı ve Başbakan Yardımcısı AliBabacan, <strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşleri <strong>Genel</strong>Müdürlüğünün tahmin tutarlılık oranlarının, Dünyaortalamalarının oldukça üzerinde olduğunu belirtti.Babacan, doğru tahminin, itibar denilince kendiçalışma alanıyla alakalı doğru tahmin yapmanın veolabilecek farklı ekonomik koşullara hazırlıklıolmanın da çok önemli olduğunu belirterek, özellikleDünya ekonomisiyle alakalı, bir bakıma Dünyahava şartlarıyla alakalı 2011 yılı, 2012 yılı içingördükleri çok ciddi risklerin bulunduğunu söyledi.Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu,<strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğü'nün,tahminlerdeki isabet oranını yükselttiğini belirterek,''Yüzde 75-80 olan isabet oranını, yüzde 90'larınyukarısına çekmiştir'' dedi.Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu,merasimde yaptığı konuşmada, <strong>Devlet</strong> Meteorolojiİşleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğünün son yıllarda büyükhamleler gerçekleştirdiğini belirterek, ''<strong>Devlet</strong>Meteoroloji İşleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğü, tahminlerdekiisabet nispetini yükseltmiştir. Yüzde 75-80 olan


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 31isabet oranını yüzde 90'ların yukarısına çekmiştir.Bundan dolayı tebrik ediyorum. Yüzde yüz tahminmümkün değil ama en azından yüzde 90'lık tahminoranını yüzde 97-98'lere çıkarabilirsek çokönemlidir'' diye konuştu.Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılı olan 2023yılında, Türkiye'yi Dünyadaki ilk 10 ülke arasınataşımak istediklerini ifade eden Çevre ve OrmanBakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, <strong>Devlet</strong> Meteorolojiİşleri <strong>Genel</strong> Müdürlüğünün, alanında, Dünyada14. sıraya yükseldiğini söyledi. Bunun yeterliolmadığını dile getiren Çevre ve Orman BakanıProf. Dr. Veysel Eroğlu, kendisine bağlı bütünbirimlerin 2012 yılında dünyada 12. sırayayükselmesini istediğini kaydetti.Türkiye'nin coğrafi yapısı itibariyle çok engebeliolduğunu ve buna uygun olarak OtomatikMeteoroloji Gözlem İstasyonlarının çoğaltılmasıgerektiğini ifade eden Çevre ve Orman Bakanı Prof.Dr. Veysel Eroğlu, <strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşlerinintahminleri ve raporları olmasa, hiçbir uçağınkalkmasının mümkün olmadığına dikkati çekerek,İstanbul Atatürk Havalimanına kurulacak sistemile uçaklara çok sisli havalarda bile alana inebilmeimkanı sağlanacağını belirtti.<strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşlerini kendi kabuğuna çekilmişbir kurum olarak görmediklerini ifade eden Çevreve Orman Bakanı Prof. Dr. VeyselEroğlu, şunları kaydetti:''Kuzey Afrika'dan Doğu Avrupa'yakadar; Akdeniz bölgesindenOrtadoğu'ya, Balkanlara, Kafkaslara,Orta Asya'ya kadar her yere hizmetvermeye amadeyiz. Hedefimiz debudur. 12 ülke ile çöllerden gelenrüzgar erozyonu adıyla bilinen toztaşınımını modelleyecek, kontroledecek erken uyarı sistemi ileülkelerdeki cihazların kalibrasyonunuyapacak merkezi de kurduk. Ayrıca,Dünya Meteoroloji Örgütü BölgeselEğitim Merkezi ile her yıl en az 20 ülkeden 100personele hizmet verebileceğiz.''Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu,<strong>Genel</strong> Müdürlük bünyesinde, 40 merkezden yayınyapan Meteorolojinin Sesi Radyosu'nun 60 milyonuaşkın dinleyici kitlesine hitap ettiğini belirterek,Meteorolojinin Sesi Radyosu'nun, TRT'den sonraulusal yayın yapan ikinci en eski radyo olduğunaişaret etti. Bakan Eroğlu, <strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşlerinininternet sayfasının günde yaklaşık 2 milyon 200 binkez tıklandığına dikkati çekti.<strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşleri <strong>Genel</strong> Müdürü MehmetÇağlar ise hizmete alınan 30 Havaalanı Otomatik


32<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011Meteoroloji Ölçüm ve Raporlama Sistemi'nin,uçuşların daha güvenli olmasına ve olumsuz havaşartlarında, örneğin sisli havalarda uçuşlardakiaksamaları azaltacağını söyledi. Uluslararası TaşkınErken Uyarı Merkezi'nden yapılan taşkın ve selerken uyarıların, can ve mal kaybının en azaindirilmesine yardımcı olacağını anlatan Çağlar, bumerkezin Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan,<strong>Su</strong>riye, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere hizmetvereceğini kaydetti.gerçekleştirdi.Açılışı yapılan tesisler şöyle: 30 AdetHavaalanı Otomatik Meteoroloji Ölçümve Raporlama Sistemi, Doğu AkdenizBölgesel İklim Merkezi Merkezi, Karadenizve Ortadoğu Bölgesel Ani Taşkın ErkenUyarı Merkezi, Bölgesel Eğitim Merkezi,Meteorolojinin Sesi Radyosunun yenibinası, Ekonomik İşbirliği Ülkeleri (ECO-EİT) Meteorolojik Cihazlar KalibrasyonMerkezi, İTÜ-<strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşleriMeteoroloji Tahmin ve Uyarı EğitimMerkezi.Merasimin ardından <strong>Devlet</strong> Bakanı Ali Babacanile Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu,<strong>Devlet</strong> Meteoroloji İşlerinin bahçesine ağaç dikti.İki Bakan daha sonra, açılışı yapılan tesislerdenbazılarında incelemelerde bulundu. MeteorolojininSesi Radyosunu ziyaretleri sırasında Çevre veOrman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, <strong>Devlet</strong>Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a radyohediye etti.Uluslararası İklim Merkezinde,bölge ülkeleri için iklimaraştırmaları yapılacağını vemevsimlik tahminler yapılıpyayımlanacağını dile getiren Çağlar,Bölgesel Eğitim Merkezi'nde deDünya çapında eğitimlerdüzenleneceğine işaret etti.Konuşmaların ardından, <strong>Devlet</strong>Bakanı ve Başbakan Yardımcısı AliBabacan, Çevre ve Orman BakanıProf. Dr. Veysel Eroğlu, <strong>Devlet</strong>Meteoroloji İşleri <strong>Genel</strong> MüdürüMehmet Çağlar, butona basarak34 tesisin açılışı ile 240 otomatikmeteoroloji gözlem istasyonununtemel atma merasimini


34<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011SULAK ALAN NED‹R?HABERGünümüzde bataklık veya sazlık olarak tanımlanansulak alanlar özellikleri ve içerdikleri canlıtoplulukları yönünden büyük bir öneme sahiptirler.<strong>Su</strong>lak alanlar; doğal veya yapay, devamlı veya geçici,suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu,denizlerin gel-git hareketinin çekilme devresindealtı metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, bütünsular, bataklık, sazlık ve turbiyerlerdir. <strong>Su</strong>lak alanterimi bir dizi ortak özelliğe sahip olup; geniş biryelpazedeki karasal, kıyısal ve denizsel yaşamaortamlarını bir araya getirmektedir. <strong>Su</strong>lak alanıntanımlanmasında üç ayırt edici temel özellikbulunmaktadır.1- Hidroloji; su ya yüzey suyu olarak ya da bitkilerinkökleri seviyesinde bulunur.2- Fiziksel ve Kimyasal Çevre; kendine has toprakyapı ve özellikleri vardır.3- Biyota; suda yaşayan bitkiler (Hidrofit) ve onabağlı çok zengin biyoçeşitlilik mevcuttur.Tarih boyunca sulak alanlar insan yaşamında herzaman önemli rol oynamışlardır. <strong>Su</strong>lak alanlar insanyaşantısı için önemli ekonomik, kültürel, bilimselve rekreatif değeri olan mekanlardır. Dolayısıylainsanlarla sulak alanlar son derece yakından ilişkilidir.Bu nedenle; sulak alanlara yönelik baskılar, kayıplarönlenmeli, koruma ve kaynakların akılcı kullanımıiçin gerekli ölçütler belirlenmelidir. Bunun küreselölçekte başarılması uluslararası eylem ve işbirliğinigerektirir. <strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Sözleşmesiböyle bir eylemin çerçevesini sağlamaktadır.RAMSAR SÖZLEŞMESİ1971 yılında İran'ın Ramsar kentinde imzalanan“Ramsar Sözleşmesi ile sulak alanlar için uluslararasıkabul görecek bir tanım yapılarak bu alanlara yönelikkoruma esasları geliştirilmiştir.Ülkemizin 1994 yılında taraf olduğu sözleşmeninimzalandığı 2 Şubat günü, sulak alanlarınkorunmasının önemine dikkat çekmek üzere 1997yılından bu yana “Dünya <strong>Su</strong>lak Alanlar Günü”


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 35olarak kutlanmaktadır. Türkiye, RamsarSözleşmesi'ne 17 Mayıs 1994'ten itibaren resmentaraf olmuştur. 1997 yılından bu yana çeşitlitemalarla kutlanan Dünya <strong>Su</strong>lak Alanlar Günü'nün2011 yılı ana teması “Ormanlar <strong>Su</strong>lak AlanlaraHayat Verir” olarak belirlenmiştir.2 Şubat 1971'de İran'ın Ramsar şehrinde imzayaaçılan "Özellikle <strong>Su</strong> Kuşları Yaşama Ortamı OlarakUluslararası Öneme Sahip <strong>Su</strong>lak alanlarınKorunması Sözleşmesi", bilinen adıyla “RamsarSözleşmesi”, doğa koruma konusunda düzenlenmişilk uluslararası sözleşmedir.Bu sözleşme, taraf olan ülkelerin her birini, dünyacaöneme sahip en az bir sulak alan ilan etmelerininyanı sıra, bu sulak alanları korumakla ve bunlarınakılcı yönetimini sağlamakla yükümlü kılmaktadır.<strong>Su</strong>lak alanların korunması ve bilinçli kullanımıkonusunda alınacak ulusal tedbirler ve uluslararasıişbirliği için bir çerçeve oluşturma maksadını taşıyanRamsar Sözleşmesi'ne taraf olan ülkeler;- Ulusal sulak alan envanterlerini hazırlamayı,uluslararası öneme sahip sulak alanlar listesinegirecek sulak alanlarını belirlemeyi, bunlarınkorunmasını ve akılcı kullanımını geliştirecekmetotları planlayıp uygulamayı, listeye dahil olanherhangi bir sulak alanın ekolojik karakterindeolacak değişmeleri Uluslararası Doğa ve DoğalKaynakları Koruma Birliği'ne rapor etmeyi,- <strong>Su</strong>lak alanlar dahilinde tabi rezervler yaratmayıve bunların korunması için tedbir almayı,iyi yönetimle uygun sulak alanlarda su kuşlarınüfusunu arttırmayı,- <strong>Su</strong>lak alanların ekonomik, kültürel, bilimsel verekreasyonel olarak büyük bir kaynak teşkilettiğine ve kaybedilmeleri için elinden geleniyapmayı,- Araştırmayı ve bilgi alışverişini teşvik etmeyi,sulak alan araştırmaları, yönetimi ve korunmasıkonusunda bilgili personel yetiştirmeyi,- Bir sulak alanın birden fazla tarafın topraklarınayayılması veya bir su sisteminin taraflarca paylaşılırdurumda olması halinde sözleşmenin getirdiğiyükümlülüklerin uygulanmasında birbirlerinedanışmayı taahhüt etmişlerdir.DOĞAL SULAK ALANLAR<strong>Su</strong>, yaşamın ve bireylerin en temel gereksinimidir.Hemen hemen bütün yaşamsal, sosyal ve ekonomikfaaliyetlerin sağlıklı olarak sürdürülmesi temiz veyeterli su kaynaklarına sahip olmakla mümkündür.Günümüzde yaklaşık 2,5 milyar insan yetersiz vekalitesiz su nedeniyle sağlıksız şartlarda hayatınısürdürmektedir. Özellikle az gelişmiş ülkelerdeortaya çıkan hastalıkların %10'u yetersiz ve sağlıksızsudan kaynaklanmaktadır. Bununla birliktearaştırma neticeleri son 10 yıl içerisinde küresel sutalebinin 6-7 kat arttığını gösteriyor. Bu oran dünyanüfusu artış oranının iki katından daha fazlaolmaktadır. Dünya nüfusunun 2025'de 8,5 milyara,2050'de ise 10-12 milyara ulaşacağıdüşünüldüğünde, su yetersizliği sebebiyle insanlığıne büyük felaketlerin beklediği zihinlerdecanlanabilmektedir. Birleşmiş Milletlerin verilerinegöre 1,5 milyardan fazla insanın sağlıklı içme suyunaulaşamadığı dünyamızda, 2 milyar 600 milyon kişide atık suları arıtacak sistemlerden yoksunyaşamaktadır. Her yıl 250 milyon insan kirli sulardanbulaşan hastalıklara yakalanırken, 5 milyon kişi busebeple hayatını kaybetmektedir.Doğal yaşam alanlarının en önemlilerinden biriolan sulak alanlar bakımından Avrupa veOrtadoğu'nun en zengin ülkesi olan Türkiye'dekoşullar bu kadar kötü bir tablo oluşturmamaktadır.Ancak geleceğe yönelik projeksiyonlar çok ciddi


36<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011önlemler alınması gerektiğini göstermektedir.Yıllık kullanılabilir su miktarı 112 milyar m 3 olanTürkiye'de, suyun % 73'ü tarımsal sulamada, %16'si içme-kullanma suyu amaçlı, % 11'i de sulamasuyu olarak kullanılmaktadır.Kişi başına düşen su miktarı ise yıllık 1 700 m 3 'tür.Bu rakam, Irak için 2020 m 3 , Asya için 3000 m 3civarındadır. Önümüzdeki 20-25 yıllık süreçiçerisinde ülkedeki tarım arazilerinin %75, evsel sukullanımının ise % 260 artacağı göz önünealındığında su kaynakları üzerindeki talebin nekadar büyüyeceği daha iyi anlaşılmaktadır.Günümüzde birçok sulak alanın su dengesininbozulması ve çeşitli yollarla kirlenmesi nedeniyleekolojik yapıları olumsuz etkilenmektedir. Ülkemizindoğal dengeleri arasında yer alan orman, çayır,mera ve sulak alanlarımız birçok canlı türünübarındırmakta ve nesillerinin devam etmesinisağlamaktadır.YAPAY SULAK ALANLARRamsar Sözleşmesince benimsenen 42 tip sulakalan sınıflandırmasında yer alan yapay sulak alanlar,diğer bir ifade ile insan yapımı sulak alanlara aquakültür havuzları, havuzlar, sulanan tarım alanları,mevsimsel taşkın alanları, tuzlalar, su depolamaalanları (baraj, regülatör, gölet), atık su arıtımalanları, kanallar, drenaj kanalları ve hendeklerörnek verilebilir.Bu sınıflandırmaya göre suni olarak oluşturulanher türlü baraj, gölet ve regülatörlerin depolamaalanları ve seddeli depolamaların gölleri ile sulamaprojeleri muhtevasındaki kaplamasız boşaltımkanalları da sulak alan olarak kabul edilmektedir.Ancak suni şartlarla oluşturulmuş bu yapılardadoğal yaşamın gelişmesi uzun bir süreçgerektirmektedir. Ergili Regülatörü, Göl Marmara,Yedikır Baraj Gölü önemli yapay sulak alanlardansadece bir kaçıdır.


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 37Bu suni göller orijinal halleriyle zamanın şartlarıiçerisinde çevredeki sosyo-ekonomik hayata ve insansağlığına büyük zararlar veren ortamlar iken,ülkemizde 20. yüzyıl başlarından itibaren önemkazanan su kaynakları developmanı faaliyetleriçerçevesinde, uzun bir zaman sürecinde tabii hayatındaha elverişli şartlara kavuşmasını ve gelişmesinisağlayan sulak alanlar haline dönüşmüşlerdir.SULAK ALANLARIN SAĞLADIĞIFAYDALAR<strong>Su</strong>lak Alanlar, tropik ormanlardan sonra biyolojikçeşitliliğin en yüksek olduğu ekosistemlerdir. Pekçok tür ve çeşitteki canlılar için uygun beslenme,üreme ve barınma ortamı olan sulak alanlar, yalnızbulundukları ülkenin değil, tüm dünyanın doğalzenginlik müzeleri olarak kabul edilmektedir. Yakınçevresinde yaşayan halkın yaşamında önemli yertutan, bölge ve ülke ekonomisine katkılar sağlayansulak alanlar; doğal dengenin ve biyolojik çeşitliliğinkorunması yönünden de diğer ekosistemler içindeönemli ve farklı bir yere sahiptirler. <strong>Su</strong>lak alanlarınönemini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.1. Yeraltı suyu reşarjı ve deşarjı, taşkın kontrolü,taban suyunun dengelenmesi gibi işlemleri ilebulundukları bölgenin su rejiminindengelenmesine katkı sağlarlar.2. Bulundukları çevrenin nem oranını yükselterekbaşta yağış ve sıcaklık olmak üzere iklimelemanları üzerine olumlu etki yaparlar.3. Tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak ve besinmaddelerini kullanarak suyu temizlerler.Özellikle suların yoğun olduğu sulak alanlar,atık sulardaki organik ve inorganik maddelerinarıtılmasında önemli rol oynarlar.


38<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 20114. Tropikal ormanlarla birlikte yeryüzünün enfazla biyolojik üretim yapan ekosistemleridir.5. <strong>Su</strong>lak alanlar yüz binlerce yıllık doğal süreçlersonucu meydana gelmiş ve ortama karakterizeolmuş zengin bitki ve hayvan türleri ile yoğunorganizma koleksiyonuna sahip yeryüzünün enönemli genetik rezervuarlardır. Başta su kuşlarıolmak üzere çok zengin bir yaban hayatıbarındırırlar. Yerli ve kıtadan kıtaya göç edenmilyonlarca göçmen kuşun okyanusları aşmadanönce yumurtlama, yavrulama ve mevsimlikyaşama alanları olduğu için ekolojik açıdan sonderece önemli habitatlardır.6. <strong>Su</strong>lak alanlar başta balıkçılık olmak üzere,hayvancılık, saz kesimi ve rekreasyonelfaaliyetlere sağladığı imkânlar nedeniyle yüksekbir ekonomik değere sahip olup, bölge ve ülkeekonomisine katkı sağlarlar.7. <strong>Su</strong>lak alanlar seli bünyesindeki organik maddelervasıtasıyla aynı bir sünger gibi emer, yavaşlatarakbırakır.8. <strong>Su</strong>lak alanlar su geçişini yavaşlatarak sularlataşınan besin ve sedimanların birikmesini sağlar.Bu nedenle deltalar ve taşkın alanları en verimlitarım arazileridir.9. İlkim değişikliğine yol açan karbonun %40'ınısulak alanlar depolamaktadır. Kurutulmalarıküresel ısınma durdurma konusundaki olumluişlevlerinin bozulmasına, üstelik bünyelerindedepoladıkları karbondioksitin de salınmasınaneden olduğu için ters etki yapmaktadır. <strong>Su</strong>lakalanların ayrıca bulundukları iklimi yumuşatmagibi çok önemli bir mikro klima etkisi vardır.10. <strong>Su</strong>lak alanlar doğal arıtma sistemleridir, üstelikelektrik harcamazlar. Günümüzde ucuz ve etkiliolduğu için yapay sulak alan arıtımı yöntemigiderek yaygınlaşmaktadır. Arıtma tesisleri budoğal sistemlerin hızlandırılmış halidir.TÜRKİYE'DE SULAK ALANLARToplam 457 kuş türünün bulunduğu ülkemizdekisulak alanlar özellikle göçmen türler için yaşamsalöneme sahiptir. Ülkemizdeki sulak alanlarınuluslararası düzeyde önem taşımasının asıl nedeni;Batı Palearktik Bölgedeki kuş göç yollarından enönemli ikisinin Türkiye üzerinden geçmesidir.DoğuKaradeniz Bölgesi'nden Türkiye'ye giren ÇoruhVadisi göç rotası ile 200.000'den fazla yırtıcı kuşÇoruh nehri üzerinden uçarak Doğu AnadoluBölgesindeki sulak alanlarda barınırlar. Türkiyeüzerindeki bu göç, Batı Palearktik Bölgedeki enbüyük yırtıcı göçüdür.Karadeniz'in batısında Trakya üzerinden ülkemizegirerek İstanbul boğazı üzerinden Anadolu'ya geçenBoğaziçi göç rotası, 200-700'lük gruplar halinde250.000'in üzerinde leyleğin gösterişli geçişlerinesahne olmaktadır. Kuşların göçleri sırasındaki buuzun yolculuklarını güven içerisinde yapabilmeleriiçin, Türkiye'deki sulak alanların varlığı herhangibir ülkedekinden daha fazla önem taşımaktadır.Ülkemiz sulak alanlar açısından Avrupa ve Ortadoğuülkelerine göre zengin sayılabilecek bir konumdadır.Bu nedenle ülkemiz, sulak alanların korunması veakılcı kullanımını sağlamak üzere geliştirilen ve1971 yılında İran'ın Ramsar kentinde imzaya açılanRamsar Sözleşmesine 30 Aralık 1993 tarihindetaraf olmuş, Sözleşme 94/5434 sayılı Bakanlar


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 39Kurulu kararıyla 17.05.1994 tarihi ve 21937 sayılıResmi Gazete' de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.Sözleşmenin ülkemizde uygulanmasını sağlamakamacı ile 30.01.2002 tarihinde <strong>Su</strong>lak AlanlarınKorunması Yönetmeliği 24656 sayılı ResmiGazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş,sonrasında görülen ihtiyaç üzerine 17.05.2005 tarihve 25818 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak revizeedilmiştir. Yönetmelik sulak alanların korunmasıile ilgili doğrudan çalışan tek mevzuattır.Ülkemizde toplam alanı 1 milyon hektarı aşan300'den fazla sulak alan bulunmaktadır.Bakanlığımızca uluslararası kriterler dikkate alınarakyapılan değerlendirmelere göre, bu alanların 135'iuluslararası öneme sahiptir.<strong>Su</strong>lak Alanların Korunması Yönetmeliği ile sulakalanlarla ilgili konuların görüşülerek kararabağlandığı, koruma bölgelerinin ve YönetimPlanlarının onaylandığı ve uygulamalarının takipedildiği, ulusal ve uluslararası gerekli işbirliği vekoordinasyonun sağlanması konusunda çalışmalarınyapıldığı Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonu kurulmuştur.2006 yılı sonu itibarı ile Manyas Gölü, GöksuDeltası, Uluabat Gölü ve Gediz Deltası'nda <strong>Su</strong>lakAlan Yönetim Planları uygulanmakta olup, BurdurGölü, Akşehir ve Eber Gölleri, Kızılırmak Deltası,Adıyaman Gölbaşı Gölleri, Yumurtalık Lagünü,Erzincan Ekşisu Sazlıkları, İğneada Longozu, AfyonAcıgöl, <strong>Su</strong>ltansazlığı <strong>Su</strong>lak Alanlarında çalışmalarabaşlanılmış olup, hızlı bir şekilde devam edilmektedir.Yine aynı Yönetmelikle Yönetim Planı hazırlananve hazırlanma sürecinde olan Uluslararası önemesahip sulak alanların bulunduğu illerde “Yerel <strong>Su</strong>lakAlan Komisyonu” kurulması öngörülmüştür. Buuygulama ülkemizde alan yönetimlerinin yerindeve ilgili tüm kurum ve kuruluşların katılımı ileyürütülmesi fırsatını verdiği için çok önemli birdüzenlemedir.Ramsar <strong>Su</strong>lak Alan Stratejisi, <strong>Su</strong>lak AlanlarınKorunması Yönetmeliği ve Türkiye'nin diğeröncelikleri dikkate alınarak 2003-2008 Ulusal <strong>Su</strong>lakAlan Stratejisi Çevre ve Orman Bakanlığıkoordinasyonunda Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan KomisyonuAlt Teknik Grubu tarafından 2002 yılındahazırlanarak, Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyonunasunulmuş ve 2003 de komisyonca onaylanarakyürürlüğe girmiştir. Strateji, 12 konu başlığıyla ilgili19 amaca ulaşmak için 70 faaliyeti içermektedir.Türkiye hazırladığı strateji ile uluslar arası ortamdabüyük takdir toplamıştır.


40<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011<strong>Su</strong>lak alanları tehdit eden faktörler:Tarımsal, evsel ve endüstriyel atıklardan kaynaklanankirlenme sonucu su kalitesinin bozulması,Yasadışı ve aşırı balık avlanması;Kuşların, sürüngenlerin ve bunların yavrularınınyasadışı olarak avlanması veya yumurtalarınıntoplanması,Aşırı otlatma,<strong>Su</strong> bitkilerinin sökülmesi sazların yakılması vekontrolsüz saz kesimi,Lagünlerin yavru balık yetiştirme alanları olarakkullanılması,Yabancı türlerin ortama katılması,İkincil konut ve turizm,Sedimantasyondur.Ülkemiz, coğrafi konumu, topoğrafik yapısı vedeğişik iklim şartları nedeniyle tatlı ve tuzlu suekosistemleri, geniş sazlık ve bataklık alanlar, bualanları çevreleyen çayır, mera ve step alanları gibideğişik karakterdeki habitatlardan oluşan sulakalanlara sahiptir. Sahip olduğu bu farklı ekolojikkarakterdeki zengin sulak alanlarıyla Türkiye,özelikle de İç Anadolu Bölgesi Avrupa veOrtadoğu'nun en önemli ülkelerinden biridir. BatıPalearktik bölgedeki 4 ana kuş göç yolundan ikisininAnadolu üzerinden geçmesi ülkemizdeki sulakalanların önemini daha da arttırmaktadır. Yüzbinlerce su kuşu düzenli olarak ülkemiz sulakalanlarında kışlamakta ve kuluçkaya yatmaktadır.Türkiye, bu açıdan bakıldığında pek çok kuş türününneslini devam ettirebilmesi için anahtar ülkekonumundadır. Bu nedenle Türkiye'deki sulakalanların korunması herhangi bir ülkedekindendaha fazla önem taşımaktadır.


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 41Çevre ve Orman BakanlığıÇalışmalarıTürkiye, Ramsar Sözleşmesi ile başta SözleşmeListesine dahil ettirdiği 13 alan olmak üzere, sınırlarıiçerisindeki bütün sulak alanları korumayı,geliştirmeyi ve akılcı kullanmayı uluslararası düzeydetaahhüt etmiştir.Çevre ve Orman Bakanlığı, sulak alanlar ile alakalıçalışmalarını Ramsar Sözleşmesi ve <strong>Su</strong>lak AlanlarınKorunması Yönetmeliği doğrultusundagerçekleştirmektedir. Bu kapsamda yapılan enönemli çalışmalardan birisi sulak alanların uygunbir şekilde yönetilmelerini sağlamak üzereBakanlığımız koordinasyonunda başlatılan “<strong>Su</strong>lakAlan Yönetim Planları” çalışmalarıdır.Bugüne kadar uygulaması devam eden 20 alanda(Göksu Deltası, Manyas Gölü, Uluabat Gölü, GedizDeltası, Kızılırmak Deltası, Akşehir-Eber Gölleri,<strong>Su</strong>ltan Sazlığı, Yumurtalık Lagünü, Eğirdir Gölü,Burdur Gölü, Bafa Gölü, Beyşehir Gölü, İğneadaLongozu, Gölbaşı Gölleri, Acarlar Gölü LongozOrmanı, Kuyucak Gölü, Gökgöl-Işıklı Gölleri,Karakuyu Sazlıkları, Seyfe Gölü ve Hazar Gölü)yönetim planı yapılmış olup, ayrıca 2011 yılındada en az 10 adet sulak alanımızda yönetim planıçalışmalarının başlatılması hedeflenmektedir. Uzundönem hedefimiz, bütün sulak alanlarımızdayönetim planlarının hazırlanmasıdır.Bunun dışında <strong>Su</strong>lak Alanların KorunmasıYönetmeliği kapsamında sulak alanlarımızdaKoruma Bölgesi belirleme çalışmaları yapılmaktadır.Bugüne kadar toplam 35 alanımızda <strong>Su</strong>lak AlanKoruma Bölgesi belirlenmiş ve Ulusal <strong>Su</strong>lak AlanKomisyonunda onaylanarak yürürlüğe girmiştir.vermektedir. Ülkemizdeki kuş göç hareketlerininbelirlenmesi maksadı ile proje hazırlıklarıbaşlatılmıştır.Çevre ve Orman Bakanlığı olarak; sulak alanlarınönemi konusunda bir takım eğitim ve bilinçlendirmeçalışmaları da yürütmekteyiz. Her yıl Ramsar Bürotarafından hazırlanan ve bu konuya yönelikmateryaller ülkemize uyarlanarak, dağıtılmalarısağlanmaktadır. Ayrıca 2008 yılında başlatılan“<strong>Su</strong>lak Alanların İzlenmesi ve BilinçlendirmeProjesi” kapsamında 8 merkezde 40 ilden yaklaşık300 kişiye eğitim verilmiştir. Proje 2009 yılındasonuçlanmıştır. Eğitimin 2011 yılında diğer illerdede yaygınlaştırılması planlanmaktadır.1. Ulusal <strong>Su</strong>lak Alan Stratejisi 2003-2008 yıllarıarasında uygulanmış olup, II. Ulusal <strong>Su</strong>lak Alanstratejisi ise 2011-2015 yılları için hazırlanmaktaolup, onay aşamasındadır.Bütün bu kaynakların ve değerlerin farkında olanBakanlığımız sürdürülebilir ve akılcı kullanım ilkeleriçerçevesinde bu alanlarımızı korumak içinçalışmalarını sürdürmektedir. Bu çalışmaların birhalkası olan Kuş Cennetleri Projesi de 2005 yılındahayata geçirilmiştir.Proje ile nadide sulak alanlarımızın halkakazandırılması, alanlarda koruma bilinciningeliştirilmesi, bilimsel çalışmalara destek olunması,istihdamın arttırılması, eko turizmin geliştirilerekülke ekonomisine fayda sağlanmasıhedeflenmektedir. Proje çerçevesinde bugüne kadar11 sulak alanda uygulamaya konulmuştur.<strong>Su</strong> kuşlarının her yıl izlenmesi maksadı ile önemlisulak alanlarımızda gönüllüler tarafından yapılanKış Ortası <strong>Su</strong> Kuşu sayımlarına Bakanlığımız destek


42<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011Ülkemizin temsil edildiği ulusal veuluslararası toplantı, çalıştay ve etüdçalışmaları;Ramsar 8. Taraflar Konferansı (COP 8) Valencia-İspanyaAkdeniz <strong>Su</strong>lak Alan StratejisiRamsar 35. ve 36. Daimi Komite ToplantısıMedWet/COM 5 ToplantısıHelsinki Sözleşmesi ve Bu Sözleşme Kapsamındaİmzalanan Protokol Çalışma ToplantılarıUlusal <strong>Su</strong>lak Alan Stratejisi Hazırlık Çalışması<strong>Su</strong>lak Alan Koruma Bölgelerinin Tespiti ÇalışmasıGöksu Deltası Yönetim Planı ÇalışmasıTuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi YönetimPlanı ÇalıştayıAkyatan Lagününü Sorunları ve Çözüm ÖnerileriMogan ve Eymir Gölleri Sorunları ve ÇözümÖnerileri ToplantısıEreğli Sazlıklarının (Akgöl) Ekolojik Sorunları veÇözüm Önerileri SempozyumuManyas Gölü <strong>Su</strong> Seviyeleri Tespiti ÇalışmasıUlusal <strong>Su</strong>lak Alan Komisyon ToplantılarıGediz Deltası Yönetim Planı ÇalışmasıMarmara Havza Yönetim Planı ÇalıştayıBeyşehir Gölü Havzasının Akılcı Kullanımına DoğruÇalıştayıAkşehir-Eber Gölleri Yönetim Planı ÇalışmalarıKızılırmak Deltası Yönetim Planı ÇalışmalarıEğirdir Gölü Yönetim Planı ÇalışmalarıTwinning Projesi (MATRA)-Büyük MenderesAraştırmalarGala Gölü Koruma ProjesiAksaray Eşmekaya Sazlıklarının KorunmasıKırşehir Mucur-Seyfe Gölü Ekoloji Koruma ProjesiKayseri <strong>Su</strong>ltansazlığı Develi ProjesiHotamış Sazlıklarının Yeniden Oluşturulması Projesi(Konya-Çumra III. Merhale Projesi)Avlan Gölünün Yeniden Oluşturulması Projesi<strong>Su</strong>ğla Gölü Depolamasıİzmir Kuş Cenneti Can <strong>Su</strong>yu ProjesiYunak-Akgöl ProjesiUluslararası platformda kullanılmak amacıylaMezopotamya Bataklıklarının son durumunu ortayakoymak amacıyla Fırat-Dicle Havzaları <strong>Su</strong>Potansiyelinin Araştırılması ProjesiYürütülen Diğer Projeler:Uzungöl Rehabilitasyon ProjesiMogan ve Eymir Gölleri Taşkın kontrolü ve IslahProjesiTuz Gölü Entegre Çevre ProjesiMeriç Deltasının Rehabilitasyonu zerine


44<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011HABER100 Yıllık RüyayıGerçekleştirecek OlanKOP(KONYA OVALARI PROJELERİ)HABERÜlkemizin ilk sulama projesi ve GAP'tan sonra enbüyük sulama yatırımı olma özelliklerini taşıyan,Konya'nın su rüyasını gerçekleştirmek için DSİtarafından uygulanmaya başlanan Konya Ovası<strong>Su</strong>lama Projesi (KOP), 14 adedi <strong>Su</strong>lama, 1 adediHizmet ve 1 adedi de enerji olmak üzere Toplam16 adet proje demetinden oluşmaktadır.İŞİN ADI1- Konya Çumra Projesi2- Konya Ereğli Projesi3- Konya Ilgın Projesi4- Karaman Projesi5- Karaman Ayrancı Projesi6- Konya Sarayönü - Beşgözler Projesi7- Konya Beyşehir - Damlapınar Projesi8- Niğde Gebere Projesi9- Niğde Gümüşler Projesi10- Niğde Akkaya Projesi11- Niğde Murtaza Projesi12- Aksaray Uluırmak Projesi13- Küçük <strong>Su</strong> Projeleri (Gölet veYAS Kooperatif <strong>Su</strong>lamaları)14- Özel İdaresi <strong>Su</strong>lamaları veHalk <strong>Su</strong>lamaları (YAS+YÜS)15- İçme <strong>Su</strong>yu Projeleria. Konya Kenti İçme <strong>Su</strong>yu projesib. Aksaray Kenti İçme <strong>Su</strong>yu ProjesiKaraman Kenti İçme <strong>Su</strong>yu projesi16- Enerji ProjeleriTOPLAM <strong>Su</strong>lama1 100 000 haFAYDASI341 946 ha42 225 ha17 639 ha24 700 ha5 438 ha5 630 ha1 020 ha930 ha414 ha2 000 ha1 191 ha23 640 ha218 455 ha414 772 ha164 hm3 /yıl30 hm3 /yıl100 hm3 /yıl12 hm3 /yıl22 hm3 /yıl906 MW,2,9 milyarkWh/yılİçmesuyu164 hm3 /yılMEVCUT DURUMUİşletme + inşaat + Planlamaİşletmedeİşletmedeİşletme + inşaatİşletmedePlanlamaİnşaatİşletme+inşaatİşletmedeİşletmedeİşletmedeİşletmedeİşletme + İnşaatİşletmedeİşletme + İnşaat + planlamaİşletmedeİşletme + İnşaat + planlamaİşletmedeİnşaatİşletme + İnşaat + planlamaEnerji907 MW,2 911 GWh/yıl


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 45KOP kapsamında 4 il yer almaktadır. Proje alanı(65 000 km 2 ) Türkiye yüzölçümünün % 8'ini (Konya,Karaman, Aksaray ve Niğde) kapsamakta ve Ülkenüfusunun % 4'ü (3 milyon kişi) KOP bölgesindeyaşamaktadır.• Konya : 40 814 km 2• Niğde : 7 365 km 2• Aksaray : 7 965 km 2• Karaman : 8 869 km 2• TOPLAM : 65 013 km 2KOP' un yer aldığı Konya Kapalı Havzası Türkiyeortalamasından yaklaşık %40 daha az yağışalmaktadır. Bu nedenle Bölgede tarımsal faaliyetinsürdürülebilmesi ancak ilave sulama yapmaklamümkün olmaktadır. Konya Kapalı Havzasınasulama suyu sağlamak ve mevcut su sıkıntısınıazaltmak için;• Mevcut suyun tasarruflu kullanılması,• Başka Havzalardan su aktarılması,• Yer altı ve yerüstü sulama şebekelerininmodernize edilmesi gerekmektedir.Toprak kaynağının çok, su kaynağının az olduğuKonya Kapalı Havzasına, Havza dışından suaktarımını sağlamak amacıyla yapılan uzun veözverili çalışmalar sonucunda, ekolojik dengeyibozmadan ve çevreye zarar vermeden sularıAkdeniz'e boşalan GEMBOS ve GÖKSUHavzalarından cazibeyle su aktarılmasına kararverilmiştir.Konya Ovaları Projeleri (KOP);• <strong>Su</strong>lama, içme-kullanma ve endüstri suyuihtiyacını karşılamak,• Aşırı yeraltısuyu kullanımın önüne geçerekyeraltısuyu seviyesini dengelemek,• Toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleriile teknolojik ziraat yapmak aynı zamanda üretimartışı sağlamak,• Rüzgâr erozyonunu önlemek,• Hayvancılığı geliştirmek,• Ağaçlandırma yapmak ve çevreyi korumakmaksadı ile geliştirilen soyso-ekonomik kalkınmayıhedefleyen insan odaklı bölgesel kalkınma projesidir.KOP; Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray olmaküzere 4 ili kapsamaktadır. Türkiye yüzölçümünün% 8 ini oluşturan proje, aynı zamanda sulanabilirtarım arazilerinin de % 13 ünü teşkil etmektedir.SULAMA TESİSLERİNDE MEVCUT DURUMİŞLETMEYE AÇILAN SULAMALARİNŞAATI DEVAM EDEN SULAMALAR834 878 hektar34 472 hektarDEPOLAMA TESİSLERİNDE MEVCUT DURUMYerüstü<strong>Su</strong>yu ProjeleriCinsiDepolamaHacmi (hm 3 )<strong>Su</strong>lamaya Verilen/ Verilecek<strong>Su</strong> (hm 3 )İçmesuyuna Verilen/ Verilecek<strong>Su</strong> (hm 3 )Toplam (hm 3 )İşletmede Olan13 Baraj3 Depolama34 Gölet6 635938721 010İnşa Halinde Olan5 Baraj9 Gölet40422072292


46<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011ENERJİ TESİSLERİNDE MEVCUT DURUMHİDROELEKTRİK ENERJİPROJELERİİŞLETMEDE OLANİNŞA HALİNDE OLANKURULU GÜÇ (MW)173419ÜRETİLEN ENERJİ(GWh/yıl)6001384İÇMESUYU TESİSLERİNDE MEVCUT DURUMİÇME SUYU PROJELERİ164 hm 3 /yılKonya Kenti İçme <strong>Su</strong>yu projesiAksaray Kenti İçme <strong>Su</strong>yu ProjesiKaraman Kenti İçme <strong>Su</strong>yu projesi30 hm 3 /yıl (işletmede)(Altınapa Barajı)100 hm 3 /yıl (inşaat)(Mavi Tünel)12 hm 3 /yıl (işletmede)(Mamasın Barajı)22 hm 3 /yıl (İnşaat)(İbrala Barajı)Büyük su İşleri Kapsamında; 2011 YılındaKOP' a 253 986 000 TL ödenek ayrılmıştır. Şu anakadar KOP Çerçevesinde 834 878 hektar tarımalanı işletmeye açılmış olup, 34 472 hektar alanasu temin edecek tesislerin inşaatı ise devam ediyor.KONYA1-KONYA ÇUMRA PROJESİ1. Merhale <strong>Su</strong>lamaları çerçevesinde toplam60 750 ha arazi sulu tarıma açılmıştır.2. Merhale <strong>Su</strong>lamaları çerçevesinde toplam55 166 ha arazi sulu tarıma açılmıştır3. Merhale <strong>Su</strong>lamaları çerçevesinde toplam223 410 ha arazi sulu tarıma açılmıştır.DEREBUCAK PROF. DR. YILMAZMUSLU BARAJI VE GEMBOSDERİVASYONUAkdeniz'e boşalan Gembos Havzasının sularından,Derebucak Prof. Dr. Yılmaz MUSLU Barajı ve3,5 km'si tünel olan 15,8 km'lik derivasyon kanalı


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 47vasıtasıyla Beyşehir Gölüne ortalama 130 milyonm 3 /yıl su aktarılmaktadır.Yağışların ortalamaların üstünde olması nedeniyle;2009 yılında 185 milyon m 3 , 2010 yılında160 milyon m 3 Beyşehir Gölüne su aktarılmıştır.2007 yılında işletmeye açılan bu projeye 2010 yılıfiyatları ile 144 700 000 TL yatırım yapılmıştır.BEYŞEHİR-SUĞLA-APA (BSA) KANALI1. KISIM İNŞAATIBSA (Beyşehir-<strong>Su</strong>ğla-Apa) Kanalı, SeydişehirOvaları ile Konya-Çumra Ovalarının ihtiyacı olansulama suyunu Beyşehir Gölünden başlayarak <strong>Su</strong>ğlaDepolamasına oradan da Mavi Boğaza kadar iletenve 68,5 km uzunluğunda inşa edilen önemli birkanaldır. Bu kanal aynı zamanda yan derelerdengelen taşkın sularını <strong>Su</strong>ğla Depolamasına ve ApaBarajına aktarma görevini de yapmaktadır.185 m 3 /s maksimum kapasiteli olan BSA kanalınıninşaatına 1997 yılında başlanmıştır. 2003 yılınakadar ödenek yetersizliği nedeni ile ilerlemekaydedilemeyen projeye bu yıldan itibaren önemlioranda verilen ödeneklerle iş % 98 seviyesinegetirilmiş olup, 2011 yılında tamamlanacaktır.Projeye 2010 yılı fiyatları ile 389 500 000 TL yatırımyapılmıştır.<strong>Su</strong>ğla Depolaması, Beyşehir Gölünden atılan sularile ara havza sularını depolayarak, Konya ÇumraOvalarının sulanması amacıyla inşa edilmiştir. Kurakperiyotlarda Beyşehir Gölünden Çumra Ovalarınaçekilen sulama suyunun, gerek Beyşehir Gölündeaşırı su seviye düşümlerinin yaşanması, gereksesulama sahalarına yeterli su verilememesininoluşturduğu sıkıntıları önemli oranda gidermiş olan<strong>Su</strong>ğla Depolaması, 258,5 milyon m 3 kapasitede inşaedilmiş ve 2007 yılında işletmeye açılmıştır. GembosDerivasyonundan sonra Beyşehir Gölüne önemlikatkı sağlayan bu projeye 2010 yılı fiyatları ile309 141 000 TL yatırım yapılmıştır.


48<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011KONYA - ÇUMRA 3. MERHALE PROJESİBAĞBAŞI BARAJI VE MAVİ TÜNELİİNŞAATIBu proje ile Yukarı Göksu Havzasının Akdeniz'eboşa akan sularının yıllık 414 milyon m 3 'ü BağbaşıBarajı, Bozkır Barajı, Afşar Barajı ve 17 km'lik MaviTüneli vasıtasıyla Konya Kapalı Havzasınaaktarılacaktır.Proje ile; Göksu Nehri üzerinde yapılacak Bağbaşı,Bozkır, ve Afşar Barajlarında regüle edilecek su,Mavi Tüneli vasıtasıyla Mavi Boğazına aktarılacak,aktarılan su Mavi Regülatörü ve Apa-Hotamış isalekanalı ile Hotamış Depolanmasına getirilerek Konyave Karaman Ovalarında önemli miktarda tarımalanlarının sulanması sağlanacaktır. Ayrıca projeile Konya Kentinin uzun vadeli içme-kullanma veendüstri suyu ihtiyacı da karşılanmış olacaktır.Konya-Çumra 3. Merhale Projesi kapsamındakiünitelerden Bağbaşı Barajı ve Mavi Tüneli'nininşaatına 2007 yılında başlanılmıştır. 205 milyonm 3 depolama hacminde ve temelden yüksekliği155,5 m yüksekliğinde inşa edilecek olan BağbaşıBarajında gövde dolgusu bitirilmiş olup, ön yüzübeton kaplaması Ağustos 2011 de tamamlanacaktır.36 m 3 /s kapasitede ve 17 034 m uzunluğundakiMavi Tüneli TBM makinesi ile açılmakta olup,12 775 m'si tamamlanmıştır. 17.12.2011 tarihi olanŞeb'i Aruz günü bitirilerek işletmeye açılacaktır.Bağbaşı Barajı ve Mavi Tüneli projesine bugünekadar 197 065 000 TL harcanmıştır.Konya Çumra III. Merhale kapsamında olup henüzinşaatına başlanmamış 3 ünitenin proje yapımlarıtamamlanmış olup, 2 ünitenin proje yapımlarısürdürülmektedir. 2 ünitenin proje yapım işleri 2011yılında tamamlanarak, tüm ünitelerinin inşaatihaleleri yılı içinde yapılacaktır.Konya-Çumra 3. Merhale Projesi kapsamındabulunan Bozkır Barajının inşaat ihalesi 24.03.2011tarihinde, Hotamış Depolamasının İnşaat ihalesi


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 49Nisan 2011 de, Mavi Regülatörü ve Apa Hotamışİsale Kanalının İnşaat ihalesi Haziran 2011 de,Afşar Barajı ile Afşar Bağbaşı İletim Kanalınıninşaat ihalesi ise Eylül 2011 de yapılacak olup,ihalede öngörülen süre içerisinde tamamlanarak2017-2018 yılından itibaren yıllık 414 milyon m3su Konya Kapalı Havzasına aktarılmayabaşlanacaktır. Bu projelerin toplam keşif bedeli 950milyon TL olup, ihale edilebilmeleri için gerekliolan % 10 ödeneği 2011 yılı bütçesine konulmuştur.Konya-Çumra 3. Merhale Projesi kapsamındabulunan Depolama ve Derivasyon Tesislerinininşaatlarının yapımı sürerken eşzamanlı olarakKonya ve Karaman Ovalarında sulama tesislerininde yapımına başlanacaktır. Bu bağlamda yeni sulamasahaları modern sistem kapalı sulama şebekesiolarak inşa edilirken, mevcut işletme halinde bulunanyüzeysel sulama sistemleri de kapalı şebeke halinedönüştürülecektir. Böylece toprak kaynağı sukaynağına göre çok fazla olan Konya KapalıHavzasında daha fazla tarım arazisinin sulanmasısağlanmış olacaktır.2011 yılında inşaat ihalesi yapılacak olanlar:1. Bozkır Barajı (10.02.2011)2. Mavi Regülatörü ve Apa-Hotamış (AHİ) İletimKanalı (Haziran 2011)3. Hotamış Depolaması (Nisan 2011)4. Afşar Barajı (Eylül 2011)5.Afşar - Bağbaşı Derivasyon Kanalı (Eylül 2011)2-KONYA EREĞLİ PROJESİİVRİZ BARAJIYıllık ortalama akım : 233 hm3Depolama hacmi : 83 hm3İşletmeye açıldığı yıl : 1983İVRİZ BARAJI


50<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011İVRİZ SULAMASI4-SARAYÖNÜ-BEŞGÖZLER PROJESİ<strong>Su</strong>lama Sahası: 42 225 haSol Sahil <strong>Su</strong>laması: 10 270 haSağ Sahil <strong>Su</strong>laması: 21 736 haYıldızlı <strong>Su</strong>laması : 643 haAkhüyük-Çiller <strong>Su</strong>lama : 5 476 haAdabağ <strong>Su</strong>laması: 4 100 haŞebeke tipi: Klasik+Kanaletİşletmeye açıldığı yıl : 1983-2002İvriz <strong>Su</strong>lamasının kapalı şebekeye dönüştürülmesimaksadıyla, Revize Planlama Raporu tamamlanmışolup, proje yapım İşi 2011 yılında tamamlanacaktır.2 kısımda yapılacak olan İvriz sulama sahasının,24 720 hektar olan İvriz Sağ Sahil İnşaatı 2011yılına teklif edilmiştir.KONYA ILGIN PROJESİÇAVUŞÇU DEPOLAMASIYıllık ortalama akım : 78 hm 3Depolama hacmi : 184 hm 3ATLANTI SULAMASIİşletmeye açıldığı yıl : 1970<strong>Su</strong>lama sahasıŞebeke tipi: 12 092 ha: KlasikILGIN POMPAJ SULAMASIİşletmeye açıldığı yıl : 1992<strong>Su</strong>lama sahasıŞebeke tipi: 5 547 ha: KlasikAtlantı sulamasının revize planlama çalışmalarıdevam etmekte olup, proje ihalesi, planlamasıtamamlanarak yapılacaktır.KÖKEZ DEPOLAMASIYıllık ortalama akım : 55 hm 3Depolama hacmi : 40 hm 3BEŞGÖZ SULAMASI<strong>Su</strong>lama sahasıŞebeke tipi: 3 350 ha: BoruluKÖKEZ KOLUKISA SULAMASI<strong>Su</strong>lama sahası: 2 280 haŞebeke tipi: BoruluPlanlama çalışmaları 1995 yılında tamamlananprojenin, su temini yönünden Planlama çalışmalarıtekrar revize edilecektir.5-KONYA BEYŞEHİR DAMLAPINARPROJESİDAMLAPINAR BARAJIYıllık ortalama akım : 7 hm 3Depolama hacmi : 9 hm 3DAMLAPINAR SULAMASI<strong>Su</strong>lama sahası: 520 haŞebeke tipi: BoruluDOĞANBEY SULAMASI<strong>Su</strong>lama sahası: 500 haŞebeke tipi: BoruluDamlapınar barajı inşaatına başlanmıştır.


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 51NİĞDE6-NİĞDE - GEBERE PROJESİ1941 yılında işletmeye alınan Gebere barajı ile 480ha saha sulanmaktadır.İz ödenekten çıkartılanYeşilburç barajı tamamlandığında 450 ha arazidaha sulanarak toplam sulama sahası 930 haolacaktır. Mevcut şebekenin borulu şebekeyedönüştürülmesi için, Niğde Bahçeler <strong>Su</strong>laması veYenilenmesi (930 ha) adı altında 2011 Yılı YatırımProgramına teklif edilmiştir.7- GÜMÜŞLER PROJESİ1967 yılında işletmeye açılan Gümüşler sulamasıile 414 ha tarım alanı klasik şebekeyle sulanmaktadır.GÜMÜŞLER BARAJI8- AKKAYA PROJESİ9- MURTAZA PROJESİBaraj 1967 yılında 2000 ha'lık sulama 1974 yılındaişletmeye açılmıştır. 2011 yılı yatırım programındaAkkaya sulaması 4. kısım ikmali bulunmaktadır.1993 yılında işletmeye açılan baraj ile 1 191 hasaha klasik şebekeyle sulanmaktadır.700 ha sahanın sulanmasını sağlayan Niğde BorPostallı Göleti ve <strong>Su</strong>laması inşaatı tamamlanmıştır.196 ha sahaya hizmet edecek olan Niğde UlukışlaDarboğaz Göleti ve inşaatında % 94 fiziki


52<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011gerçekleşme sağlanmış olup, 2011 yılındatamamlanacaktır.Ayrıca Niğde il merkezinde içmesuyu ArsenikArıtma Tesisleri yapımı ve performans testleritamamlanmış olup, eksik işleri tamamlanarakBelediyesine devredilecektir.AKSARAY10-ULUIRMAK PROJESİBaraj 1962 yılında tamamlanmış olup, 23 640 hasahanın klasik şebekeyle sulanmasını sağlamaktaolup, sahanın borulu şebekeye çevrilmesi projeyapım ihalesi 28.09.2010 tarihinde yapılmış olup,işe başlanacaktır. Ayrıca 2010 yılı programında“Aksaray Uluırmak 2. Merhale Projesi <strong>Su</strong>lananSaha Şebeke Revizyonu 3. Kısım” işi kapsamında14,196 km kanal yenilenmesi 2010 yılındatamamlanmıştır.KARAMAN11- KARAMAN AYRANCI PROJESİAYRANCI BARAJIYıllık ortalama akım : 52 hm 3Depolama hacmi : 31 hm 3AYRANCI SULAMASIİşletmeye açıldığı yıl : 1962<strong>Su</strong>lama sahasıŞebeke tipi: 5 438 ha: KlasikKlasik şebekenin kapalı şebekeye dönüştürülmesiiçin revize planlama çalışmalarının devametmektedir. Mayıs 2011 proje ihalesi yapılacaktır.12-KARAMAN PROJESİKARAMAN 1. MERHALE PROJESİGÖDET BARAJIYıllık ortalama akım : 54 hm 3Depolama hacmi : 158 hm 3İşletmeye açıldığı yıl : 1988DELİÇAY BARAJIYıllık ortalama akım : 29 hm 3Depolama hacmi : 26 hm 32009 yılında su tutulmuştur.


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 53GÖDET SULAMASIİşletmeye açıldığı yıl : 1988<strong>Su</strong>lama sahasıŞebeke tipi: 16 000 ha: KanaletKARAMAN 2. MERHALE PROJESİolan ve her geçen gün sıkıntısı daha da artanyeraltısuyu meselesinin çözümü konusunda uzunyıllardır devam eden çalışmalar son aşamayagetirilmiştir.Görüldüğü gibi bu dev proje içinde sulama, enerji,içme suyu ve doğal hayat olan entegre bir kalkınmaİBRALA BARAJIYıllık ortalama akım : 75 hm 3Depolama hacmi : 134 hm 3İBRALA SULAMASI<strong>Su</strong>lama sahası: 8 700 haŞebeke tipi: Boruluİbrala barajından Karaman kentine yılda 22 hm 3içme, kullanma ve endüstri suyu verilecektir. İbralabarajının inşaatı 2011 yılında tamamlanacaktır.İbrala sulamasının inşaat ihalesi 2011 yılındayapılacaktır. Ayrıca İçmesuyu İsale hattı ve ArıtmaTesislerinin projeleri tamamlanarak 2011 yılındaihalesi yapılacaktır.Avrupa'nın en yüksek 6. barajı ERMENEK BARAJIVE HES'de KOP kapsamında yer almaktadır.Gövde Hacmi : 305 000 m 3Temelden yüksekliği : 218 m.Kurulu Gücü: 306,5 MWEnerji Üretimi: 1, 05 milyon kWh/yılDepolama Hacmi : 4,6 milyar m 3KOP tamamlandığında,• 1 100 000 ha arazinin tamamı sulanacak• 164,1 hm 3 İçme ve kullanma suyu temin edilecek• 2 898,2 GWh/yıl enerji üretilecektir.Konya Kapalı Havzasının en önemli konularından


54<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011HABERÇEVRE VE ORMAN BAKANLI⁄IYABAN HAYATI KORUMAÇALIfiMALARINISÜRDÜRÜYOR…HABER“Ulusal Biyoçeşitliliğin ve Gen KaynaklarınınKorunması Hedefleri Doğrultusunda Büyük MemeliTürlerinin Araştırılması, Korunması ve YönetimiProjesi” başladı.Ülkemiz büyük memeli yaban hayvanları açısındançok farklı ve zengin bir konuma sahiptir. Ancak buÜlkemizin sahip olduğu büyük memeli çeşitliliğininaraştırılacağı bu proje ile yaban hayatımız hakkındapek çok veriye ulaşılacak ve sahip olduğumuz buzenginliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımıbilimsel temellere oturtulacaktır. Öte yandan,Biyolojik Çeşitlilik Ulusal Odak Noktası olan Çevretürler ile alakalı günümüze dek yapılan araştırmalarsınırlı kalmış; sahip olduğumuz bilgilerin kısıtlıolması bu türlerin korunmasını daha dagüçleştirmiştir. Öte yandan başta doğal yaşamalanları olan habitatların yok olması olmak üzereyaban hayatı için birçok tehdit söz konusudur.ve Orman Bakanlığı'nın ülkemiz adına taraf olduğuanlaşmalar ve bunlara paralel olarak geliştirilenulusal eylem planları gereği yükümlülükleri vardır.Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesinde bu projeile önemli mesafeler katedilecektir. TÜBİTAKKAMAG(Kamu Araştırmaları Grubu) tarafından


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 55desteklenen projede; Çevre ve Orman Bakanlığıihtiyaç sahibi 'müşteri kurum' iken, TÜBİTAKMarmara Araştırmaları Merkezi 'yönetici kurum';Selçuk Üniversitesi ise 'yürütücü kurum'dur. 15Ekim 2010 tarihinde başlayan projenin süresi 4yıldır.Proje kapsamında ülkemizde bulunan otoburtürlerden:• YABAN KEÇİSİ• ÇENGEL BOYNUZLU DAĞ KEÇİSİ• GEYİK• KARACA• CEYLANEtobur türlerden:• BOZAYI• KURT• VAŞAK• KARAKULAK• SIRTLAN• ÇAKAL• TİLKİüzerinde çalışmalar yürütülecektir.Özellikle Avrupa ve Amerika dikkatealındığında, ülkemiz doğal alanlarının,ormanlarının ve yaban hayatı türlerininönemli bir kısmını koruyabilmiştir. Ancakyine de her geçen gün daha fazla tür yokolma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.Bu tehditler arttıkça tür koruma çalışmalarıdaha da önemli hale gelmekte ve buçalışmalarda modern genetikuygulamaların kullanımı kaçınılmazolmaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı,ulusal sürdürülebilir kalkınma hedefleridoğrultusunda Türkiye yaban hayatınınkorunması, geliştirilmesi ve yaban hayatıyönetimine katkıda bulunulmasımaksadıyla; TÜBİTAK MarmaraAraştırma Merkezi ve Selçuk Üniversitesiişbirliğinde hazırlanan bu projeyi hayatageçirecektir. “Ulusal Biyoçeşitliliğin ve GenKaynaklarının Korunması HedefleriDoğrultusunda Büyük Memeli TürlerininAraştırılması, Korunması ve Yönetimi”başlıklı bu proje, biyolojik çeşitlilikyönünden Avrupa'nın en zengin fauna veflorasına sahip olan ülkemiz açısındanuluslararası alanda büyük bir önemesahiptir.


56<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011Projenin ana hedefleri;• Ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmeler gereğiyaban hayatının koruma altına alınması veyönetim planı ve tür koruma eylem planlarıoluşturulması maksadıyla yapılacak bilimselçalışmalarda kullanılabilmesi için mevcutbiyoçeşitliliği içeren genetik bilgilerin saklanacağıDNA bankalarının oluşturulması,• Sayıları hızla azalan yaban hayvanlarından eldeedilecek materyallerle hücre bankalarınınkurulması,• Proje kapsamına dahil türler için tür/alt türtanımlaması ve revizyonlarına yönelikgenotiplendirme yapılması,• Av turizmine yönelik potansiyelin ve avkotalarının belirlenmesinde populasyon biyolojisive genetik verilerin de müşterek değerlendirildiğibir metot geliştirerek populasyonların geleceğiile alakalı bilimsel neticeler elde edilebilmesi,• Proje kapsamına dâhil türler için yaban hayatıkriminal çalışmalarına yönelik test/tanımetotları/kitleri oluşturmak,• GPS tasmaları ile türlerin mevsimsel ve gün içiaktivitelerinin belirlenmesi,• Türkiye yaban hayatı üzerine gereksinimduyulan diğer ivedi konularda projelergerçekleştirebilecek, bilimsel ve teknik altyapıyasahip, teknik bir ekip yaratmak.• Koruma ve tespit çalışmalarına yerel halkındâhil edilip bilinçlendirilmesine yönelik materyalhazırlamak• Türkiye büyük memeli türleri üzerine (projeçıktılarını kullanarak) bir referans kitaphazırlamak.genetik çalışmalar için gerekli dokuların alınması,saklanması ve nakli ile alakalı konularda bilgi vermekmaksadıyla 18 Ekim - 5 Kasım 2010 tarihleriarasında; sırasıyla Ankara, Trabzon, Kastamonu,Şanlıurfa, Gaziantep, Adana, Antalya ve Erzurumİl Müdürlüklerinde 'Yaban Hayvanlarından ÖrnekToplama Metotları' başlıklı bir eğitim programıtertip edildi ve bu illere komşu diğer illerin detoplantıya iştiraki sağlandı. Eğitim programında,proje hakkında bilgi verildi, numunelerin nasıl eldeedileceği ve nasıl gönderileceği izah edildi; İlMüdürlüklerinin proje hakkındaki görüş vetavsiyeleri alındı. Eğitime TÜBİTAK MAM'danAraştırmacı Evren Koban ve Araştırmacı Arzu Taş,Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan Doğa KorumaMilli Parklar <strong>Genel</strong> Müdürlüğü Av Yaban HayatıDaire Başkanlığından Uzman Fehmi Arıkan iştiraketti.Projeden duyduğu memnuniyeti dile getiren DoğaKoruma ve Milli Parklar <strong>Genel</strong> Müdürü YaşarDostbil 'Yaban hayatı konusunda ülkemizde bugünedek yapılan en geniş bütçeli ve en kapsamlı projeolan bu proje ile örneklerine dünyada az rastlananYaban Hayvanları Doku ve Gen Bankaları kurulacakve böylelikle Yurdumuzun sahip olduğu olağanüstümemeli tür çeşitliliği daha iyi korunarak geleceknesillere aktarılacaktır' dedi.PROJEDE İLK ÇALIŞMALAR BAŞLADI…15 Ekim 2010 tarihi itibari ile proje kapsamındakifaaliyetlere başlandı.Proje kapsamındaki ilk faaliyet olarak yapılacak


58 <strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 AZALIM İLİŞKİLERİHABERHABERBir depremin kaynağındaki büyüklüğü, kaynaktanbelli bir mesafede bulunan baraj yerine gelinceyekadar bir miktar azalır. Bunu tahmin etmek içinbazı araştırıcılar ampirik ilişkilere dayanandenklemler geliştirmişlerdir. Bunlar genellikledepremin büyüklüğüne ve derinliğine bağlı olarakbelli mesafelerde kaya zemine gelecek maksimumdeprem ivmesini (Peak Ground Acceleration - PGA)tahmin etmek için kullanılırlar. (Bazı denklemlerkaya, sert zemin ve yumuşak zemin arasında ayrımyapabiliyorlar.)Bu denklemlerin büyük bir kısmı başlangıçtaABD'nin batısındaki deprem kayıtlarından eldeedilmiştir. O devirde ”dünya çapında (worldwide)veya Avrupa-Ortadoğu'da geçerli” denen denklemlerelde edilirken kullanılan verilerin çoğunluğu dagene Amerika'nın batısından alınmıştır. Ülkemizintektonik açıdan ABD'nin Batı Bölgesine benzediğive orası için üretilen azalım denklemlerininTürkiye'nin 1. ve 2. derece deprem bölgelerindegeçerli olacağı söylenebilir. 4. ve 5. derece deprembölgelerimizde A.B.D.'nin Orta ve Doğu Bölgeleriiçin geçerli olan denklemler ve Güney DoğuAnadolu'da Arap Plağı üzerinde bulunan barajyerlerinde “subduction zones” için geliştirilmişdenklemleri kullanmak düşünülebilir.Azalım Denklemlerinin her birinin geçerli olduğucoğrafî bölge, magnitude aralığı ve uzaklık aralığıvardır. Ayrıca, birçoğunda deprem kaynağı olanfayın tipi önemli olabilir. DSİ'nin Jeofizik Şubesiher baraj yerinde yapacağı deprem risk analizindehangi Azalım Denklemi veya Denklemlerininkullanılacağını dikkatle araştırmalı ve raporlarındaseçiminin gerekçesini açıklamalıdır.Konaktepe Barajının kat'i projesi yapılırken DepremRisk Analizi M.I.T. den Prof. Dr. Nâfi Toksöz'ünidaresinde yapılmış. Bu etüdde Baraj yerine yakın,6.4 büyüklüğündeki 2003 Bingöl Depremininkayıtlarıyla bazı Azalım İlişkilerinin verdiği sonuçlarıkarşılaştırmışlar ve kayıtlarla en iyi örtüşen Joyner& Boore (1981) denklemini seçmişler (Şekil 13) (20).Bu DSİ'ye örnek olması gereken bilimsel biryaklaşımdır.Şekil 13. Joyner & Boore Azalım İlişkisi (Konaktepe Barajı ve HES)Türkiye için üretilmiş bir kaç azalım denklemimevcuttur. Bunlar Aydan et al. (1996), İnan et al.(1996), Gülkan & Kalkan (2002, 2004A, 2004B),Özbey et al. (2004), Ulusay et al. (2004), Aydan(2007), Akkar & Bommer (2007B), Graizer & Kalkan(2007, 2008), Akkar & Çağnan (2010) ilişkileridir(21), (22), (23), (24), (25). Ancak bu denklemlerbizim Jeofizik Şubesi tarafından kullanılmamışlardır.Jeoteknik Hizmetler ve YAS Dairemiz probabilistik


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 59analizlerde 1970'li yıllardan beri Esteva & Villaverde(1973) denklemini kullanmıştır. Aslında bu denklemkullanılan bilgisayar programına monte edilmiştir.O yazılım kullanılınca, bu denklem otomatik olarakkullanılmış oluyor.Bu denklem genellikle Kaliforniya'dan sınırlı sayıdadeprem kaydı kullanılarak geliştirilmiş ve 1973yılında yayınlanmıştır. (Aslında Esteva 1964'teRosenblueth ile birlikte ilk denklemini geliştirmiş;1970'de denklemi değiştirerek kendi adına, 1973'teVillaverde ile birlikte tekrar değiştirerek ve 1974'teyeniden kendi adıyla yayınlamıştır.) Hangi magnitüdaralığında geçerli olduğu bilinmemektedir. Geçerliolduğu mesafe de tam bilinmemekle beraber, 15 ilâ150 km arasında kullanılabileceği tahminedilmektedir. Oysa Konaktepe etüdünde kullanılanJoyner & Boore Denklemi 23 depreme ait 182 kayıtkullanılarak elde edilmiş, 5.0 ilâ 7.7 magnitüd veyarım km ile 370 km arasında geçerli, her türlü faytipine uygun ve genellikle A.B.D.'nin Batı Bölgesiiçin önerilen bir denklemdir.Deterministik analizler DSİ'de pek yapılmamaklaberaber, yapıldığı zaman 7 denklem kullanarakbütün sonuçlar bir tablo halinde verilmektedir.Kullanılan bu denklemler Esteva & Villaverde (1973),Gürpınar & Savy, C. Oliveira (1974), R. K. McGuire(1974), Esteva & Rosenblueth (1964), T. Katayamave Türkiye'deki deprem kayıtlarından geliştirilenadsız bir denklemdir. Literatürde bunlardan yalnızMcGuire denklemi hakkında bilgi bulunabilmiştir:Bu denklem de A.B.D.'nin Batısı için, 22 depremden30 kayıt kullanılarak geliştirilmiştir. Geçerli olduğumagnitude aralığı 5.3 - 7.6, mesafe aralığı 14 - 125km'dir(21). Gürpınar-Savy, C. Oliveira ve T.Katayama denklemleri John Douglas'ın dünyadakullanılan bütün denklemleri verdiği kataloglarındazikre değer bulunmamıştır (21), (22), (23). Bizzatmüellifi tarafından terk edilen Esteva & Rosenblueth(1964) denkleminin niçin kullanıldığına da akıl sırerdirmek mümkün değildir.1970'lerden bugüne kadar 250'den fazla AzalımDenklemi geliştirilmiştir. Bunlarda bütün dünyanınçeşitli bölgelerinden büyük sayıda, bazılarındabinlerce deprem kaydından faydalanılmıştır. Yalnız2008 yılında, 5 yıllık çok ciddi bir araştırma sonundageliştirilen ve “Yeni Kuşak Azalım İlişkileri - NewGeneration Attenuation Relationships” diye anılan5 tane denklem vardır. Bunlar Boore & Atkinson(2008), Campbell & Bozorgnia (2008), Chiou &Youngs (2008), Abrahamson & Silva (2008) ve Idriss(2008) ilişkileridir. DSİ 1970'lerden bugüne kadargeliştirilen bütün azalım ilişkilerini, 2000'li yıllardageliştirilenlere ve ayrıca Türk araştırıcılar tarafındanTürkiye için geliştirilenlere özel bir önem vererek,ciddi bir şekilde analiz etmeli ve Türkiye'nin çeşitlibölgelerine en uygun olan denklemleri seçmeli.Deprem etkisini kaynaktan baraj yerine taşırken, obölge için seçilen bütün denklemlerle hesapyapılmalı, en yüksek ve en düşük iki sonuç elimineedildikten sonra kalanların ortalaması kullanılmalıdır.Ayrıca mümkün olan her yerde, KonaktepeProjesinde yapıldığı gibi, verdiği sonuçlar arazidekideprem kayıtlarıyla en iyi uyum gösteren denklemveya denklemler seçilmelidir.PSÖDO-STATİK ANALİZ İÇİN “Ka”KATSAYISIBarajların stabilite hesapları yakın zamanlara kadarpsödo-statik yöntemle yapılırdı. Bugünlerde dahaçok dinamik analizler kullanılmaya başladı. Kemerbarajlarda dinamik analiz mutlaka kullanılmalı.Beton Ağırlık ve Dolgu Barajlarda ikisi dekullanılabilir.Psödo-statik metodda deprem yükü baraj kretinedevamlı olarak tesir eden yatay bir kuvvet olarakalınır. Bu kuvvetin yönü titreşimle değişmez, sabittir.Olağanüstü yükleme durumunda rezervuardakisuyun hidrostatik basıncına ve silt yüküne ilâvetenhesaba katılır. Rezervuardaki su kütlesine olandeprem etkisi beton barajlarda nazar-ı itibare alınır,


60<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011dolgu barajlarda alınmaz.Psödo-statik hesapta nazar-ı itibare alınacak olan“Ka” katsayısı yerçekimi ivmesinin bir yüzdesiolarak ifade edilir. A.B.D.'de bu değer 0.10 g ile0.15 g arasında, 1960'da yayınlanan Japon DepremYönetmeliğine göre 0.15 g ile 0.25 g arasında değişir(Şekil 14), (26). Bunlardan esinlenerek Türkiye'de0.20 g seçilmiştir. Bu makûl bir değerdir.Şekil 14.Ka Katsayısı


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 611984 yılında Hynes, M. E. ve Franklin, A. G. “Ka”katsayısını hesaplanan maksimum yer ivmesinin(PGA) yarısı olarak almayı teklif ettiler. MamafihMarcuson bunu fazla muhafazakâr, fazla emniyetlibuluyor(26).Aynı araştırıcılar (Şekil 15)'te görülen eğrileri deverdiler. Bu eğriler barajda deprem sarsıntısıneticesinde oluşacak yatay deplasman ile “Ka”katsayısı arasındaki bağıntıyı gösteriyor. Bu bağıntıyıhesaplanan yer ivmesinin orta değer (median), ortadeğer artı standard sapma (median + sigma) ve üstsınır (upper bound) değerlerini yansıtan üç eğriylegösteriyorlar. Baraj gövdesinde ve temelindesıvılaşma olmayacağını farzederek, barajda 1.0 m'likyatay deplasman rahatlıkla tolere edilebilir diyorlar.Bu eğrileri veren müellifler “Ka” katsayısını PGA'nınüst sınırına göre seçmeyi tavsiye ediyorlar. Budurumda 1.0 m'lik deplasmanı kabul ederekbulunacak katsayı 0.20 g'ye yakın oluyor. TabiatiyleMühendis kendi takdirine göre öteki eğrilerdenbirini de seçebilir. Ya da “benim filtre tabakamıngenişliği 3.0 m, ben deprem esnasında barajımda1.5 veya 2.0 m deplasmanı kabul edebilirim” diyerek,ona göre “Ka” katsayısını seçebilir.Şekil 15. Ka Katsayısı ve Barajda Yatay Deplasman


62<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011REFERANSLAR20- Toksöz, M. N., Gülen, L., Kuleli, H. S., Klimkiewicz, G. (2005): “Konaktepe Hidroelektrik Projesi -Deprem Tehlikesi Değerlendirme Raporu”.21- Douglas, J. (2004): “Ground Motion Estimation Equations (1964-2003)”. BRGM, Imperial College,London, U.K.22- Douglas, J. (2006): Errata of and Additions to “Ground Motion Estimation Equations 1964-2003”.BRGM, Imperial College, London,U.K.23- Douglas, J. (2008): Further Errata of and Additions to ”Ground Motion Estimation Equations 1964-2003”. BRGM, Imperial College, London, U.K.24- Ulusay, R., Tuncay, E., Sönmez, H. Ve Gökceoğlu, C. (2004): “An Attenuation Relationship based onStrong Motion Data and Iso-acceleration Map of Turkey”. Engineering Geology.25- Akkar, S. and Çağnan, Z. (2010): “A Local Ground-Motion Predictive Model for Turkey and its Comparisonwith other Regional and Global Ground-Motion Models” Bulletin of the Seismological Society of America.26- Marcuson, W.F., Hynes, M. E. and Franklin, A. G. (2007): “Seismic Design and Analysis of EmbankmentDams - The State of Practice”. The Donald M. Burmister Lecture, Columbia University.


64<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011‹zmir’eBir DahaKenanZenginsoyBakmak…İzmir'e Manisa üzerinden gittiğinizde Sabuncubeli geçidinigeçer geçmez karşınızda bir şehir bulursunuz. İzmir sizi dinginve sessiz bir şekilde karşılar. Bu dingin duruş Bornova üzerindenAlsancak, Konak ve Çeşme'ye kadar sizi bırakmaz. İzmir yaşamınşehridir; havası, balığı, sebzesi ve sahilleriyle yaşam İzmir'insokaklarına kadar yayılmıştır. Bu İzmir gezimizi karayolundandeğil havayolu ile yapalım istedik ve İzmir'i objektifimizin farklıaçılarından bir kere daha görelim istedik.


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 65Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olan İzmir çağdaş,gelişmiş aynı zamanda önemli bir kültür, sanat veticaret merkezdir. Ege denizi lacivertten turkuazatüm renkleriyle denizin kara ile iç içe olduğu koyları,plajları ve termal kaynaklarıyla bir dantel gibidir.Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alanEfes ve Bergama dönemin en büyük kentleriydiler.Tüm İon kültürünün zenginliklerini bünyesindebarındıran bu kentler, yoğun ticari, sanatsal ve dinietkinliklerle de adını duyuruyordu.“Güzel İzmir” olarak daadlandırılan İzmir, 8500 yıldırAnadolu yarımadasının batısındauzun ve dar bir körfezin başlangıcındayer almaktadır. Tipik Akdeniz iklimin yaşandığıİzmir yine İzmirli Homeros'un “Onlar kentlerinibizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü veen güzel iklimlerinde kurdular.” İfadesiyle İzmircoğrafyasını binlerce yıl önce böyle tanımlamıştır.İzmir modern Türkiye'nin batıya açılan çağdaşyüzü olarak sanat, kültür, turizm, ticaret ve sanayikenti olarak gelişmesini hızla sürdürmektedir.


66<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011İzmir tarihe beşiklik eder. İskender'in Anadolu'yaçıkışı ve Pers egemenliğine son vermesi üzerinebölgede Helenistik dönem başlar. (M.Ö. 334-133)Helenler beraberlerinde kendi şehircilik anlayışlarınauygun şehirleşme projeleriyle gelirler. Helenlerinistediği, Efes, Bergama, Rodos, İskenderiye gibizamanın ticarette ve liman işletmesinde ileri gitmişşehirleri ile boy ölçüşebilecek bir şehirdir. Böylecebir şehrin eski İzmir'de kurulması hem konum ilehem de alanın küçüklüğü nedeniyle imkânsızdı.Bunun üzerine İskender, bugün Kadifekale olarakbilinen Pagos tepesi ve eteklerine yeni şehri kurmayıdüşünür. Efsaneye göre; İzmir'e gelen Büyükİskender, o zaman ormanla kaplı " Pagos Tepesi "denilen Kadifekale'de Nemesis Kutsal alanında(İzmirliler çifte Nemesisi yani ikili su perisini kutsalsayarlardı) avlanırken bir ara ulu bir çınarın altındauykuya dalar, rüyasında gördüğü iki Nemesis,İskender'den yeni İzmir kentini uyuduğutepenin eteklerinde kurmasını ister,uykusundan uyanan İskender, Klaros'unApollon kahinine gördüğü rüyayıanlatarak fikrini sorar, kahin rüyayıtek bir cümlede yorumlar : " KutsalMelez Çayı kenarındaki Pagos Tepesieteklerinde yerleşecek İzmirliler,eskisinden dört kez daha mutluolacaklardır. " Bu yeni İzmir'inkuruluşunda İskender'in PagosTepesinde gördüğü rüyanınyorumuna dayanmak yerine,dönemin deniz ve karadagelişen ticari potansiyeliningelişmesinin dayattığızorunluluk nedeniyleburada kurulmuş


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 67olduğuna inanmak, günümüz için çok daha bilimselbir yaklaşımdır. Nihayet, rakibi General Antiganos'uM.Ö.302'de öldüren Lysimachos yeni İzmir'inkuruluşunu gerçekleştirir. Şehri Pagos tepesi ile İçLimana bakan yamaçlarda kurmaya başlar. Böylece400 yıl önce Lidyalıların istilası ile yurtlarındanedilen Meles Çayı etrafında küçük köyselyerleşimlerde yaşayan Homeros'un hemşehrisiİzmirliler, İzmir'e gelip yerleştiler. Anadoluticaretinde, dönemin en büyük potansiyeline sahipolan İzmir, su kemerleri, gymnasion'u, stadyumu,tiyatrosu ve agorası ile son derece gelişmiş vedüzenli bir kent olarak imar edilir. Pagos'ta yer alantiyatro 16.000 kişilik olup, kuzeye bakan seyircitribünü denize karşı romantik ve muhteşem birmanzara sunar. 1638'e kadar tiyatronun duvarlarınınayakta olduğu bilinmektedir.Bunun yanında İzmir'in Namazgah semtindebulunan Agora, mevcut görünümüyle Romadönemine aittir. Agora antik dönemlerde politiktoplantıların ve halkın alışveriş yaptığı bir yerdir.İzmir Agora'sı ticari olmaktan ziyade, bir devletagorası görünümündedir. M.S.178'de depremleyerle bir olan Agora, İmparator Marcus


68<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011geometrik figürlerle donatılmış olan taş işçiliğinindantele gibi bir zarafet içinde Saat Kulesi'niçevrelemesi, oldukça zengin bir görüntüoluşturmaktadır. Kulenin saati Alman İmparatoruII.Wilhelm tarafından armağan edilmiştir. İzmir'insembolü olarak kabul edilen Saat Kulesi'nin altındabulunan odanın dört köşesinde çeşmelerbulunmaktadır.İzmir'in bir başka tarihi yapısı olan KızlarağasıHanı 1744 yılında Hacı Beşir Ağa tarafındanyaptırılarak hizmete sokulmuştur. Osmanlımimarisinin günümüze gelen, İzmir'deki nadireserlerinden olan han, diğer Osmanlı Hanları gibiçarşılı ve avlulu hanlar düzenindedir. Kızlar AğasıHanı 4000m2'lik kareye yakın dikdörtgen planlı,avluya bakan kısımları iki katlı, bedestenleri tek katlıyaklaşık 500m2'lik avlusu olan görkemli bir yapıdır.1988 - 1993 yılları arasında restore edilerekgünümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete girenAurelius'un özenli çalışmalarıyla yeniden inşaedilmiştir. 1932?1941 yılları arasında yapılan ilkdönem kazılarla büyük bir bölümü ortaya çıkarılanİzmir agorasının, dikdörtgen formda, ortada geniş(120 x 180 m) bir avlu etrafında sütun ve kemerlerüzerine inşa edilmiş üç katlı ve önünde merdiveniolan bileşik bir yapı olduğu anlaşılmıştır. Sondönemlerde yapılan kazılar sonucunda İzmirAgorasının bugüne kadar bilinen en büyük Agoraolduğu ortaya çıkmıştır.Ve meşhur saat kulesi...1901 yılında <strong>Su</strong>ltanAbdülhamid' in tahta çıkışının 25.yıldönümünedeniyle ve padişahın emri üzerine, SadrazamKüçük Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır. Son derecezarif görünümüyle Konak Meydanını bir inci gibisüslemektedir. Teras yükseldikçe incelen sivrikemerleri, kubbecikleri, mukarnas işçiliği ve


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 69Kızlarağası Hanı'nda çok çeşitli el sanatları, hertürlü hediyelik eşya, halı, kilim, gümüş takı, giyimeşyası, nargile ve malzemeleri, deri kıyafetler veçarpıcı hediyelik eşyalar satışı yapan dükkânlar ilemistik havayı soluyarak çayınızı içebileceğiniz birçayevi bulunmaktadır. Kızlarağası Hanı dün ilebugünü birlikte yaşanacak, İzmir 'in tek tarihihanıdır.İzmir'de Mithatpaşa Caddesi ile Halilrıfatpaşa semtiarasındaki yükselti farkından dolayı, iki semtarasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacı ile, 1907yılında Musevi işadamı Nesim Levi tarafından birasansör inşa edilmiştir. 50 m.lik yükseklikte yer alanHalilrıfatpaşa semtine 155 basamaklı merdivenleçıkılıyordu. Buraya inşa edilen asansör kulesi ile, ikisemt arası birleştirilmiştir. Bu kulede iki asansörbulunmakta, bunlardan soldaki buharla, sağdakiise elektrik ile çalışmaktaydı.1985 yılındagerçekleştirilen restorasyonla her iki asansör deelektrikle çalışır duruma getirilmiştir.1994 yılındayapılan ikinci restorasyonda Asansör Sokağınınçevre düzenlemesi yapılarak, hizmete sokulmuştur.Tarihi Asansör binasının bulunduğu sokakta ayrıca,dünyaca ünlü ses sanatçısı Dario Moreno'nun dayaşamış olması bu bölgeye duyulan ilgiyi daha daarttırmaktadır.İzmir Kuşcenneti, değişik canlıların yaşayabildiğidalyanlar, sazlıklar, otlaklar ve tuzla havuzları gibifarklı yaşam alanlarını bünyesinde bulundurmasınedeniyle, ülkemizdeki diğer kuş cennetleri arasındaçok önemli bir ayrıcalığa sahiptir. Sahip olduğufarklı ekosistemler nedeniyle, ülkemizde gözlenen450 kuş türünden 220'si İzmir Kuşcenneti'ndegözlenmektedir. Bu kuş türlerinden 59'u burada


70<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011kuluçkaya yatmakta; kuluçkaya yatan kuş türlerinden39 türün korunan türler olması, İzmirKuşcenneti'nin önemini daha da arttırmaktadır.Özellikle bu türler arasında bulunan Tepeli Pelikan,Küçük Karabatak ve Küçük Kerkenez Dünya' dasoyları azalan kuş türlerindendir. "İzmir Kuşcenneti'nde kuluçkaya yatan türlerin başlıcaları;Flamingo, Tepeli Pelikan, Leylek, Küçük kerkenez,<strong>Su</strong>na, Angıt, Deniz Saksağanı, Kılıçgaga, DenizKırlangıcı, Gümüşü Martı, Uzunbacak, TepeliTarlakuşu, Arıkuşu, Kuyrukkakan ve Çulhakuşu'dur.İzmir Kuşcenneti'nde kuşlardan başka; tatlısu vedeniz balıkları, 3 kurbağa, 5 yılan, 5 kertenkele ve4 kurbağa türü ile memelilerden Yabandomuzu,Tilki, Çakal, Tavşan, Sansar, Porsuk, Gelincik, Kirpive Sazlık Kedisi de yaşamaktadır.İzmir fuarı ya da bir diğer adıyla İzmir Kültürpark,şehrin kültür, sanat, spor ve eğlence yaşamınınmerkezidir. Canlılık yaz kış hiç eksilmeden bütünyıl boyunca devam eder. Kültürpark'ın İzmir'inyaşamında önemli bir yeri vardır. Uluslararsı fuarı,İzmir ve Türkiye ekonomisinde büyük katkı sağladı.Kültürpark bu nedenle günlük dilde İzmirlilerarasında "Fuar" diye de anılır. Fuar sırasında sadeceekonomik faaliyet sürmez aynı zamanda fuariçindeki gazinolarda halkın ucuz eğlenebileciğimüzik ağırlıklı programa dayanan eğlencelerdedüzenlenir. İzmir Fuar'ı bu ekonomi yanındaeğlence bakımından da İzmir'i aşan bir ilgi görür.Çevre il ve ilçelerden hem fuarı gezmek hemdeeğlenmek için gelinir. Kültürpark fuar ve fuargünlerinde düzenlenen eğlence yanında yıl boyuncakentlilerin çok amaçlı kullanımına açıktır. Sonyıllarda belediye tarafından yürütülen çalışmalardaKültürpark alanı beton yapılardan arındırıldı; yıkılanyapıların yerine yeni yeşil alanlar oluşturuluyor.Bu arada tarihin içinden gelen antik kent Efes. Efes,bugünkü Selçuk ilçesinin 3 km uzağında bulunan,daha sonra önemli bir Roma kenti olan antik birYunan kentiydi. Klasik Yunan döneminde İyonya'nınoniki şehrinden biriydi. Kuruluşu Cilalı Taş DevriMÖ 6000 yıllarına dayanır. Doğu ile Batı arasındabaşlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir limankenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemlipolitik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve RomaDevrinde Asia eyaletinin başkenti olmasınısağlamıştır. Efes, antik çağdaki önemini yalnızcabuna borçlu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıça(Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültürünün en


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 71büyük tapınağı da Efes'te yer alır.MÖ 6. yüzyılda bilim, sanat ve kültürde Milet ilebirlikte en ön sırada yer alan Efes, bilge Herakleitos,rüya tabircisi Artemidoros, şair Callinos veHipponaks, gramer bilgini Zenodotos, hekimSoranos ve Rufus gibi ünlü kişileri yetiştirmiştir.İzmir'de oldukça büyük bir doğal yaşam alanı var.Adı Sasalı Doğal Yaşam Parkı. İzmir Doğal YaşamParkı İzmir'in Çiğli ilçesinin Sasalı beldesi civarındaİzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulanAvrupa'nın en büyük doğal yaşam parklarındanbiridir. 30 Kasım 2008'de açılmıştır.Bu arada İzmir'in bir diğer ilçesi olan Bergamaoldukça eski bir tarihe sahiptir. Yapılan kazılardaele geçen seramik parçalarından burada Arkaikdönemde bir yerleşim olduğu anlaşılmaktadır.Bergama kelime olarak "sarp kayalık" anlamınagelmektedir. Bergama, eski dünyanın başta gelenkültür merkezleri arasında yer almıştır. Kentinzengin kütüphanesi çok ünlüdür. Akropoldeki enönemli ve en güzel yapılar II. Eumenes tarafındaninşa ettirilmiştir. Bu dönemde Bergama mimarlıkve heykeltıraşlık konusunda çok ileri gitmiştir. III.Attalos ölümünden önce bir vasiyet ile BergamaKrallığını Roma İmparatorluğuna bağışlamıştır.Bergama Roma Çağı'nda da önemli bir merkez,Hıristiyanlık döneminde bir piskoposluk merkeziolmuştur. İncil'de sözü edilen yedi kiliseden biriburada bulunuyordu. Bizans Çağı'nda kent yeni birsurla çevrilmiş ve bu surların yapılmasında Helenistikve Roma kalıntılarındaki taş bloklar, heykeller vekabartmalar kullanılmıştır. M.S 716'da bir süreAraplar tarafından işgal edilen kent 1330 yılındaTürklerin eline geçmiştir. Serapis Tapınağı:Hadrianus (M.S. 117-138) zamanında yapılmıştır.Kırmızı tuğlalarla inşa edilmesinden dolayı KızılAvlu olarak adlandırılmıştır. Mısır Tanrısı Serapis'eadanmış olan bir tapınaktır. Bergama Arkeolojimüzesi gezilebilecek tarihi zenginliklerden biridir.Bergama Arkeoloji Müzesi, ilk olarak 1924 yılındaBergama Akropolü'nde, müze deposu olarakkurulmuş, 1936 yılında yeni binasında ziyareteaçılmıştır. Müze, bir iç avlunun etrafını çeviren ikisundurmadan ve iki salondan ibarettir. MüzedeErken Tunç Döneminden Bizans Dönemine kadardeğişik dönemlere ait arkeolojik eserlersergilenmektedir. Çevresindeki antik yerleşimlerdençıkan buluntular içinde Pergamon heykeltıraşlıkekolüne ait örnekler, Pitane ve Gryneion'dan gelenArkaik Dönem buluntuları, Myrina terracottaları


72<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011ile diğerlerinden kolayca ayrılmaktadır. Bergamahalıları tüm dünyada Holbein halısı olaraktanınmıştır.Park doğal yaşama uygun olarak 425.000 m 2 lik[1]alana kurulmuştur. İzmir Hayvanat Bahçesi'ndenve yurtdışından getirilen hayvanlar burada kendidoğal ortamları gibi bir alanda kafes ve tel olmadanyaşamaktadırlar.120 türden bin 500 hayvanın doğalortamda yaşadığı, 3.000 ağaç ve 250 bitki türüylehizmet vermektedir.dikkat çekmektedir. Yine Bergama Akropolü'ndengetirilen Helenistik devir mermer heykelleri, mimariparçalar, kabartmalar, pişmiş topraktan heykelcikler,çanak çömlekler, cam eserler, kandiller, paralarsergilenmektedir. Etnografya bölümünde ise;bölgeye ait halı, kilim (Yuntdağı, Yağcı bedir, KozakBergama dokumaları), kumaş dokuma örnekleri,el işlemelerinin yanı sıra Anadolu'nun diğeryörelerine ait el sanatları da sergilenmektedir.Yöresel El Sanatları Bergama-Yunt Dağı köylerininhalı ve kilimleri, tipik Ege dokumaları olaraközgünlüğünü korumaktadır. Dokumalardageometrik desenlerin yansıra bitki ve hayvanmotifleri işlenmektedir. Kök boya kullanılarakyapılan dokumaların renkleri solmaz ve desenleribozulmaz. Halı, kilim, heybe, çorap, seccadelerdenoluşan Kozak ve Yunt dokumaları renkleri, desenleriİzmir'e gidince, özellikle de yaz aylarında, yolunuzÇeşme'ye düşmeli. Çeşme ilçesi, İzmir ilininbatısında yer alır. Doğudan Urla, kuzeyden


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 73Karaburun, batı ve güneyden Ege Denizi ileçevrilidir. Deniz seviyesinden yüksekliği 5 metredir.Yüzölçümü 260 km 2 'dir. 1 beldesi (Alaçatı) ve 4köyü bulunmaktadır. Tarihteki on iki İyonkolonisinden biridir. 2 Km`ye yakın uzunluktakigeniş ve beyaz kumlu plajları, nitelikli konaklamatesisleri ve termal olanaklarıyla Çeşme popüler birturizm merkezidir. HacıMehmet Camii ve HacıMemiş Camii Osmanlıdönemine ait özgüneserlerdir. İlçede Osmanlıdönemine ait birçok tarihiçeşme bulunmaktadır.Bunlardan en önemlileriHamaloğlu Çeşmesi,Kabadayı Çeşmesi,Kaymakam Çeşmesi,Maraş Çeşmesi, Memişİbn'i Ahmet Çeşmesi veÖmer Ağa Çeşmesi'dir.Çeşme kıyılarındakiyirmiye yakın plajın entanınmışı ve en büyüğüIlıca Plajı'dır. Burada,deniz ve kum olağanüstügüzellikler sunar. Pırlanta,Çiftlik, Çatalazmak,Küçükliman, Şifne,Germiyan Yalısı, Ildırı Plajları diğer tanınmışplajlardır. Çeşme termal sular açısından zengin birilçedir. Ilıca, Şifne, Yıldızburnu gibi pek çokmevkiden kaynayan şifalı sulardan günübirlik yada çevredeki tesislerde konaklayarak yararlanmakmümkündür.Alaçatı Beldesi, önemli bir turizm merkezidir. Eskiyel değirmenleri ve ülkemizde rüzgar kaynaklı enerjiüretiminin ilk örneğini oluşturan rüzgar türbinleribeldenin simgesi niteliğini taşırlar.Denizin içindenkaynayan sıcak termal sular, Ilıca plajını ve yöredekidiğer plajları büyük birer termal havuz haline getirir.Ilıca`daki büyük, küçük konaklama tesisleri, yoğunturist kapasitesinin ihtiyacını karşılayabilecekdurumdadır. Birçok küçük otel ve pansiyonlar dabile kaplıca suyu vardır. Çeşme plajlarının ve özellikleIlıca plajının en önemli özelliklerinden biri de,kıyıdan denize doğru yaklaşık yüz metrelik birşeridin insan boyunu geçmeyecek derinlikteolmasıdır. Özellikle termal kaynaklarla beslenen sığsularda, ultraviyole ışınlarının insan sağlığına çokdaha fazla yararlı olduğu bilimsel bulgularlakesinleşmiştir. Bunların yanı sıra, bu plajlardançocukların yararlanma olanakları sağlık ve cangüvenliği bakımından elverişlidir.


74<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011<strong>Su</strong> Fıskiyeleriya da <strong>Su</strong>yunŞehirdeki YüzleriAnılBaktaş“Hak-i payine yitem dir ömrlerdir muttasıl,Başını daşdan daşa urub gezer avare su.”Fuzuli - <strong>Su</strong> Kasidesi


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 75Tarihte su medeniyetlerin hamuruna katılanvazgeçilmez bir öğe oldu. Sadece akmadı, avaredolaşmadı; susamış toprağı susamış insanı doyurdu;onlara hayat verdi. Anadolu, Mısır ve Ortadoğu,“medeniyetler beşiği” veya “bereketli hilâl” diyeadlandırıldı. Ortadoğu için su tarih öncesi çağlardanbugüne önemini hiç yitirmedi. Efsanelerin anakonularından biri olan suya duyulan özlem, su ilegelen berekettir. Örneğin; Mezopotamya tanrıları,tanrı krallar; ya bir ırmak üzerinde yelken açmışgitmekte ya da engin sularda ölümsüzlüğü aramakta,prensleri ise çifte öküz koşmuş tarla sürüp tahılyetiştirmektedirler. Nil, Fırat, Dicle ve diğer sukaynakları ve göller yaşamın olmazsa olmazşartlarından biri oldu. Bolluğun, bereketin, huzurve güvenin simgesi su oldu. <strong>Su</strong> bütün bunlarınyanında şehrin ya da medinenin içinde bereketin,duruluğun, huzurun ve yaşamın mütevazi anıtları


76 <strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 olarak boy gösterdi. Fıskiyeler şehrin içinde yükselensuya adeta tercüman oldu. İnsanlar küçukhavuzcukların, fıskiyelerin serpiştirildiği bahçeleriniçinde cennetin esintilerini duymaya çalıştı. <strong>Su</strong>yunşehrin peyzajının da vazgeçilmez bir parçası oldu.Fıskiyelerden önce yükselen sonra da tatlı bir kavisletekrar içindeki havuza akan su yaşam enerjisinin vedöngüsünün sembolü olarak adlandırılır. Çinfelsefesine göre düzenli akan ince bir suyun insanruhundaki huzur veren etkisi bir nehrin daha kaotikve çoşkun akışında bulunmaz. <strong>Su</strong> fıskiyelerle dilegelir; şehrin dilini konuşmaya başlar.Modern dünya suyun dillenmesini peyzaj ya daçevre düzenlemesinin çerçevesinde değerlendirir.Mimar bir binanın iç tasarımını yapar, projelendirir.Bir de binanın dışında kalan, bahçeler, yollar,duvarlar, havuzlar, setler, tesisler vb. vardır. Bunlardış mekanlardır. Tasarımı için yapı bilgisi, estetik,statik, hidroloji, çizim tekniği, dendroloji gibi birtakım disipline edilmiş bilgilerin tasarımcıdatoplanmış olması gerekir. İşte bu ve benzeri bilgilerledonatılmış elemanların yaptığı dış mekan projelerinepeyzaj denir.(Aslında peyzaj sözcüğü manzara ya da daha doğrusukır manzarası, kır resmi anlamında, Fransızca'danalınan resim ve fotoğraf sanatına ait bir terimdir)Uygulama alanı zamanla genişleyerek, bir bahçedençok büyük, birçok bahçeleri, yerleşim alanlarını,korulukları, kırsal alanları içine alacak kadar büyükdoğa parçalarının düzenlenmesinden, kent planlamabranşına kadar dayanmıştır. Peyzaj bugün içinhesapları ve planları olan, mühendislik gibi birdisiplindir. Doğa, planlama ve tasarım kavramlarınısistematik bir yapı içinde inceleyen Peyzaj Mimarlığı,sanat, bilim, mühendislik ve teknolojiyi birarayagetirerek alan tasarımı, planlaması ve yönetimi ileuğraşan bir meslek disiplinidir. Dünyada yaklaşıkbir yüzyıldan daha uzun süredir Peyzaj Mimarları


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 77çevreyi şekillendirmektedir. Peyzaj Mimarları parklar,bahçeler, turizm ve dinlenme alanları, üniversitekampüsleri, yerleşim alanları, ticari merkezler vekamu yapıları ile ilgili yer seçimi yapar, lokal vegerekse bölgesel ölçekte alan kullanım kararlarıüretir. Aynı zamanda sulak alanlar, akarsu koridorları,maden ocakları, katı atik depolama alanları,ormanlar gibi insanlar tarafından tahrip edilmişveya edilmekte olan alanların sürdürülebilirliği veonarımı için planlama yapar. Ulusal bölgesel velokal kapsamdaki tarihi alanlar ve kültürelkaynakların koruma projelerini yürütür. Peyzajmimarları; mimarlar; kent plancıları, inşaatmühendisleri ve diğer mesleklerle birlikte çalışarakhem insanların gereksinimlerine hem de çevreseldeğerlere saygınlık çevresi içinde plan ve uygulamaprojeleri üreterek çevre tasarımında ve korumasındaönemli rol oynarlar. Gerek doğal, kültürel ve sosyoekonomikçevreye ilişkin verilerin analizlerine vedeğerlendirilmelerine dayalı peyzaj planlamaçalışmaları, gerekse sağlıklı sürdürülebilir ve görselkalitesi yüksek yaşam çevresi yaratmayı amaçlayanyapısal ve bitkisel peyzaj tasarımı çalışmaları, eğitimintemel konularını oluşturmaktadır. Eğitimprogramının amacı bu temel konularda, ülkegerçekleri ve gereksinimleri de göz önündebulundurularak, nitelikli, yetenekli, girişimci, dinamikve meslekler arası bilgi-koordinasyon tabanına sahipeleman yetiştirmektir.<strong>Su</strong> peyzajın alanı içinde fıskiyelerden akarken sadecehoş bir görünüm vermekle kalmaz aynı zamandabahçenin içindeki bitki türlerine de hayat verir.Peyzaj alanlarının sulanması ilk zamanlar sadece elile yapılmaktaydı. Bu sulama şekli alanınbüyüklüğüne ve yapısına bağlı olarak zordur. İşçilikve zaman kaybının fazla olmasının yanında busulama şeklinde suyun alan içindeki dağılımı üniformolmamaktadır. Fazla sulanan alanlarda bitkilerçürümekte, az sulanan alanlarda ise bitkilerdekurumalar ve solmalar meydana gelmektedir. Oysa


78<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011yağmurlama yöntemi adın verilen fıskiyelerdençıkan su bütün bitkilerin üzerine eşit olarakdağılmakta ve canlı kalmalarını sağlamaktadır.Çünkü sulama uygulamaları sadece bitki köksisteminin hacmini ve absorbsiyon yüzeyiniarttırmakla kalmayıp, köklerin bitki besinmaddelerini sağlama işlevini de iyileştirmektedir.<strong>Su</strong>lu koşullarda gübrelerin kökler tarafından dahakolay ve hızlı soğurulduğu (absorbe edildiği) ve bitkitarafından daha etkin kullanıldığı bilinmektedir.Mısırda yapılan bir başka çalışmada, sulu koşullardayetiştirilen bitkilerin kök özsuyunda toplam azot,nitrat azotu ve aminoasit konsantrasyonlarının,kuru koşullarda yetiştirilen bitkilere göre çok dahafazla olduğu; tepe püskülü ile dane oluşumudevrelerinde topraktan azot alımının ise çok dahayoğun olduğu belirlenmiştir.Çiçeklerin suyla suyun çiçeklerle olan bu yaşamilişkisi içinde elbette sonuç inanılmaz güzellikte


<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011 79bahçeler olacaktır. Bir köşesinde farklı bir anlamgizli olan bahçelerin kendi diliyle anlamanın daapayrı bir tadı olduğu kesin. Gerçek anlamda birelin değdiği bahçeler size doğanın içinde kendikendinizle başbaşa kalmanızı sağlayan bir ortamveriyor. İrice bir kayanın üzerinde oturup birazileride akan suyun sesini dinlerken ya da bambularınarasında rüzgarı hissederken siz kendi düşüncebiçiminizi oluşturuyorsunuz. Amaç da bu zaten;her misafirin doğadan esinlerek kendi görüşünü,kendi felsefesini ortaya koyabilmesini sağlamak; yada doğa içinde herkese kendi yerini açmasınısağlamak: Doğal olan da bu değil mi zaten!Bu tip bahçelere örnek vermek bağlamında aklaMorikami bahçeleri geliyor. Morikami Bahçeleri'ninbulunduğu arazi, vakti zamanında Japonlar'a aitmiş.Güney Florida'da tarımla uğraşan bir grup Japongöçmen, Yamato kolonisini kurmuş. Bu kolonininkurucularından Ge-orge <strong>Su</strong>keji Morikami yıllarsonra toprakları bağış olarak bölge halkınabırakmış.Bugün Japon bahçeleri olarak yaşatılangeniş arazinin üzerinde Yama-to-kan ismindebölgenin tarihi ile ilgili önemli bir de müze yer alıyor.Morikami, Japon bahçe kültürüne ve inanış tarzınagöre biçimlenmiş birçok bahçeden oluşuyor. Bahçelerarasında dolaşırken tarih boyunca Japon bahçeanlayışındaki değişimleri görebiliyor ve diğerkültürlerin Japon kültüründeki etkileriniinceleyebiliyorsunuz. Örneğin bahçeler arasındakiadacıklar ve göllerin Çin kültüründen esinlendiğinigörüyorsunuz. İki adacık üzerinde yer alan ShindenBahçesi'de buna en güzel örnek. Aldığımız bilgileregöre 9-12. yüzyıllarda Japon soylularının bahçeleriniuzaktan seyredebilmek için çoğunlukla Çin bahçeanlayışını kullanmışlar. Böylece göl üzerindesandallarla yapılan gezintiler, bahçeleri seyretmeninen keyifli şekli olmuş. Erken ve geç kaya bahçeleri,14. ve 15. yüzyıl devirlerine ait iki önemli bahçe.14. yüzyılda doğa daha soyut bir biçimde ifade


80<strong>Su</strong> Dünyası Şubat 2011edilmiş Japon kültüründe. <strong>Su</strong>, bu ifade biçimde yeralmamış ama varlığı üzerinde önemle durulmuş.Bu bahçede dikey olarak yerleştirilen kayalartanrıların oturma yerleri olarak sunulmuş. 15.yüzyılda ise tamamen soyut, duvarlarla çevrili birbahçe mekânı üzerinde yoğun-laşılmış. ZenBudizm'inde meditasyon için kullanılan bumekânlara karesansui yani kurak peyzaj adı verilmiş.17. ve 18. yüzyıllara ait Hiraniwa Bahçesi, soyutbahçe anlayışını biraz yumuşatarak bitki öğesini deyerleştirmiş. Romantik Bahçe ise Batı etkisininhissedildiği 19. ve 20. yüzyıl başlarına ait. DüşüncePavyonu "gözlerle duymak, kulaklarla görmek" fikriüzerinde yoğunlaşmış. Tüm bu bahçelerin yanı sırazengin Bonsai koleksiyonunun yer aldığı bir bölümde bulunuyor. Ayrıca bambu, çam, ve erik ağacıüçlüsü, Japon kültüründe uğur sembolü sayıldıklarıiçin Morikami'de sıkça karşınıza çıkıyor.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!