You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Kimya</strong><br />
<strong>Dergisi</strong><br />
İNOVATİF<br />
<strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong><br />
YIL:4 SAYI:<strong>39</strong> EKİM 2016<br />
NANOTIP<br />
NANOROBOTLAR<br />
VE GELECEK<br />
MUM HAKKINDA<br />
BİLMEDİKLERİNİZ<br />
DOĞADAKİ EN HAFİF MADDE<br />
AEROJEL<br />
RÜZGAR ENERJİSİ<br />
BEYİN KİMYASALLARI<br />
BEYİN KİMYASI VE<br />
ÖNEMLİ MİNERALLER
KURALLARIMIZ<br />
1. <strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong> yazılarını herhangi bir<br />
makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını<br />
aldığınız kişiye mail atarak haber vermek, kullanmış<br />
olduğunuz yazıların kaynağını ise dergi olarak<br />
belirtmek durumundasınız.<br />
2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci<br />
derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun<br />
yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız.<br />
3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza<br />
gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi<br />
sorumlu değildir.<br />
4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde,<br />
yazılarda kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır.<br />
Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine<br />
ulaşarak sormalısınız. Çünkü bize yazı gönderen<br />
yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet<br />
ederek fotoğrafları dökümanlarına eklemeleri.<br />
Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar<br />
sorumludur. Dergi sorumlu değildir.<br />
5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız<br />
var ise yazılarınız için Yavuz Selim KART ile<br />
konuşabilirsiniz. Dergi ile iletişim kurmak için ise<br />
iletisim@inovatifkimyadergisi.com adresine<br />
mail atabilirsiniz.<br />
6. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz yazıları<br />
info@inovatifkimyadergisi.com mail adresine<br />
göndermelisiniz. Bu mail adresine gönderdiğiniz<br />
yazılarda bir eksiklik var ise editör tarafından<br />
incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri<br />
dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde<br />
bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu<br />
kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç<br />
daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi.<br />
7. Tarafımıza çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı<br />
yayımlamaya gayret edeceğiz lakin başkalarının<br />
yazılarını kendi yazmış gibi gönderenler, kaynaksız<br />
yazı gönderenler, çok kısa yazı göndenlerin<br />
yazılarını maalesef yayımlamayacağız.<br />
8. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz.<br />
Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi<br />
bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler<br />
yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz<br />
konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi<br />
yayımlamama hakkını ya da yazının o kısmını<br />
değiştirme hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz<br />
dergi yöneticisine aittir.<br />
9. Bu dergide kimya ilmi üzerine okuyan, kimya<br />
ilmine meraklı, kimya ilmi ile ilgili araştırma<br />
yapmayı seven herkes yazabilir.<br />
10. Dergi ekibimiz gönüllü kişilerden oluşmuştur.<br />
Bu dergi ilk kurulduğu zamandan beri böyledir.<br />
Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş<br />
sayılır. Gelen kişilere en başta bu kural söylenir.<br />
Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran,<br />
huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen kişiler<br />
ekipten çıkarılır.<br />
11. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu kişi<br />
buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine<br />
sahiptir.<br />
12. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları<br />
kabul etmiş sayılırlar.<br />
SOSYAL MEDYA<br />
http://www.inovatifkimyadergisi.com<br />
https://www.facebook.com/Inovatif<strong>Kimya</strong><strong>Dergisi</strong><br />
https://twitter.com/Inovatif<strong>Kimya</strong><br />
https://instagram.com/inovatifkimyadergisi<br />
http://inovatifkimyadergisi-blog.blogspot.com.tr<br />
https://www.youtube.com/channel/UCmIkYbQtd8LtCP6GVL0tVGQ<br />
https://plus.google.com/+Inovatifkimyadergisi<br />
https://www.linkedin.com/profile/view?id=AAIAABHWzAYBk8n_O2Xp0LJgn9bB-aLM6w0-3pw
Ekibimiz<br />
YAVUZ SELİM KART<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
KURUCU-YÖNETİCİ<br />
PELİN TANTOĞLU<br />
KİMYAGER<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
SİBEL İĞCİ<br />
İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
TUĞBA NUR AKBABA<br />
KİMYAGER<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
EBRU APAYDIN<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
HATİLE MOUMİNTSA<br />
KİMYA<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
GİZEM AYVERDİ<br />
KİMYAGER<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
ASLIHAN YILDIZ<br />
KİMYA TEKNİKERİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
BEGÜM MENEVŞE<br />
KİMYAGER<br />
INSTAGRAM EDİTÖRÜ<br />
MÜGE ÇINAR<br />
KİMYAGER<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
GÜLŞAH TİRENG<br />
KİMYA TEKNİKERİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN
EDİTÖRDEN<br />
<strong>39</strong>. <strong>Sayı</strong>dan Herkese Merhaba,<br />
Mail grubumuz 6000 kişiye yaklaştı ve her geçen gün büyümeye<br />
devam ediyoruz.<br />
Bu ay ilgi çekici yazılar ile yazarlarımız yeniden karşınızda.<br />
Bize her zaman sektör ya da kimya ile ilgili bir konuda yazıp<br />
gönderebilirsiniz.<br />
İyi okumalar dileriz
İÇİNDEKİLER<br />
MUM HAKKINDA BİLMEDİKLERİNİZ 7<br />
OKYANUSLARDAKİ PLASTİĞİ<br />
TEMİZLEYECEK PROJE<br />
ATIK LASTİK VE PETLERDEN<br />
ENDÜSTRİYEL ÜRÜN ÜRETİMİ<br />
PROJESİ<br />
BEYİN KİMYASALLARI, BEYİN KİMYASI<br />
VE ÖNEMLİ MİNERALLER<br />
BAYER, MONSANTO’YA REKOR 16<br />
FİYAT ÖDEDİ<br />
KİMYA İHRACATI AĞUSTOSTA ARTTI<br />
NANOTIP, NANOROBOTLAR VE<br />
19<br />
GELECEK<br />
GÜNEŞ ENERJİSİNİ VE HAREKETİ<br />
ELEKTRİK ENERJİSİNE DÖNÜŞTÜREN 26<br />
KUMAŞ<br />
VAN ÇİMENTO’NUN ÜRETİMİ 110<br />
MİLYON DOLARLIK YATIRIMLA 10 KAT 27<br />
ARTTI<br />
RÜZGAR ENERJİSİ 28<br />
RUS İLAÇ DEVİNDEN DEV YATIRIM 30<br />
KİMYA SEKTÖRÜ, FRANSA’DAKİ<br />
PLASTİK KAP YASAĞINDAN ENDİŞE 31<br />
DUYMUYOR<br />
DOĞADAKİ EN HAFİF MADDE: AEROJEL 33<br />
SÜPER HİDROFOBİK EKRAN<br />
TEKNOLOJİSİNDE TÜRK İMZASI<br />
KAYISI ÇEKİRDEĞİNDEN KARBON<br />
ÜRETİLDİ<br />
17<br />
35<br />
10<br />
11<br />
36<br />
12<br />
KOBALT<br />
38
AYIN WEB SİTESİ<br />
<strong>39</strong><br />
KİMYA BULMACA<br />
40<br />
İÇİNDEKİLER<br />
KİMYA BULMACA ÇÖZÜMÜ<br />
KİMYA SÖZLÜĞÜ 42<br />
YAZARIMIZ OLUN 43<br />
41
ÇAĞLA YAĞMUR ÖZDEMİR<br />
KİMYAGER<br />
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ<br />
ÖĞRENCİ<br />
caglayagmur1@hotmail.com<br />
MUM HAKKINDA<br />
BİLMEDİKLERİNİZ<br />
MUM KİMYASI VE ÇALIŞMA İLKESİ<br />
Göreceli uzun bir süredir insanlar mumu<br />
sıklıkla kullanmakta. Bu yazı uzun süredir<br />
göz önünde olan mum’un (en temel<br />
haliyle) kimyasal "güzelliği" üzerinde durmakta.<br />
Mum kimyasına bakacak olursak, eldesi için<br />
iki kimyasalın yeterli olacağını görürüz. Biri<br />
uzun zincirli bir asit, diğeri ise wax ismini alan<br />
bir madde (ham mum olarak düşünülebilir). Bu<br />
yazı içerisinde incelemek üzere, uzun zincirli asit<br />
olarak stearik asit, wax olarak ise parafin wax<br />
seçildi.<br />
Parafin<br />
Elde kayganlık hissi uyandıran, rengi veya kokusu olmayan ve en<br />
çok duyulan şekliyle petrolün yan ürünü olarak elde edilebilen bir<br />
maddedir. Bu ne demektir? "Saf " petrolün eldesi için işlem görmesi<br />
gerektiği ve içindeki parafinden kimyasal süreçler sonucu ayrılması<br />
gerektiği demektir. Asıl elde edilmek istenen petrol olduğu için parafin,<br />
petrolün eldesinde "yan" ürün (ikinci, üçüncü derece ilgi gören)<br />
olmakta. Bunun yanında odun katranından veya sentetik olarak da elde<br />
edilmişliği vardır.<br />
7
Stearik Asit<br />
Temelde doymuş bir yağ asididir (yani yağın oluşumu için gerekli<br />
iki en küçük birimden -monomerlerden- biridir). Mum yapımında<br />
ihtiyaç duyulan temel bileşen olarak görülebilir. Hayvansal iç<br />
yağlardan eldesi mümkündür. İç yağın içinden kristalizatörler<br />
yardımıyla yüksek derecede eriyen trigliseritlerle (genelde stearin)<br />
vaxlar (mumlar) ayrılırlar. Böylece hem wax hem de stearin elde<br />
edilmiş olunur.<br />
##Öncelikle, mumun günümüzde sanılandan daha<br />
fazla kullanım alanının olduğuna ve çok farklı<br />
kaynaklardan elde edilebileceğine değinmem<br />
gerekiyor. Bu yazıda birçoğuna rastlamayacaksınız.<br />
İncelenecek olan mum çeşidi en sade şekilde elde<br />
edilebilen, aydınlatma amaçlı kullanılan mum ve<br />
özellikleri olacak.<br />
Meraklıları için kaynak kısmına bir * PDF adresi<br />
ekliyorum. İncelenebilir.<br />
ÖNEMLİ NOTLAR<br />
##Yukarıdaki iki kimyasal madde bir mum yapımı<br />
için işlev görür. Fakat gerçekte, bir kaç destekleyici<br />
(sertlik ve kıvam gibi ek istekleri karşılaması için)<br />
maddeye gereksinim duyulabilir. Bunlara örnek<br />
serezin, sertleştirici wax vb. verilebilir.<br />
MUM NEDEN YANAR?<br />
NEDEN YANMAYA DEVAM EDER?<br />
YANAN ŞEY MUM MU YOKSA İP MİDİR?<br />
Mumların içerisinde, özellikle yanarken rahatça<br />
görülen bir ip bulunur. İpin, pamuk ipliğinden<br />
olması önemli. Mum mekanizmasını harekete<br />
geçirmek için yaptığımız tek şey bu fitili bir şekilde<br />
yakmak. Sonrasında olanlar biraz fizik biraz<br />
kimyadan ibaret.<br />
Fitilin yanmasıyla oluşan ısı ile, yanma olayının en<br />
yakınında bulunan mum parçası erimeye başlar.<br />
Fizik işin içine karışır ve eriyen mum pamuk ipliği<br />
üzerinden aleve, üst kısma doğru, ilerler. Mumun<br />
kimyası için yazdığım iki maddeden biri olan<br />
parafin iyi bir yanıcıdır. Mum alevle buluştuğunda<br />
buharlaşıp tutuşur. Alevle buluşup tutuşan ve alevin<br />
devamlılığını sağlayan fitildeki akışkan mum bittikçe,<br />
iplik yardımıyla devamı gelecektir. Ta ki katı mum<br />
eriyip bitinceye dek.<br />
8
Daha önce mutlaka merak edip mumun üzerine<br />
çakmakla ateş tutanınız vardır veya katı mumdan<br />
biraz alıp alevin üzerine doğruca tutup çekebilirsiniz<br />
(Ben, ikincisini sıklıkla yaptım). Mum alev alıp, tüm<br />
mum yanmaya devam etmez.<br />
Erir. Katı mumu aleve tutmakta kullandığınız (çubuk<br />
olsun) çubuğun üzerinde tamamen sıvılaşmış<br />
mum’u, tekrar katılaşmadan tekrar aleve tutarsanız<br />
o zaman o sıvı haldeki mumun (aslında önce<br />
buharlaşır, buhar halindeki mumdur alev alan) alev<br />
aldığını ve yok olduğunu (yanma işlemi için harcanıp<br />
bittiğini) gözünüzle görebilirsiniz.<br />
Peki madem yanmada yakıt mum, fitile neden<br />
ihtiyaç var? Madem mum yanıcı neden tüm mum<br />
alev almıyor? Bu soruların cevaplarını verebilmek<br />
için "yanıcılık" ın ve "fitil" in ne olduğunu anlamak<br />
gerekir. Mum yanar, fakat bu katı formdayken<br />
gerçekleşmez. Önce katı haldeki mumun faz<br />
değiştirip sıvı hale geçmesi gerekir. Daha sonra<br />
gaz fazına geçmelidir. Gaz fazına geçtiğinde<br />
yanma işlemi başlar. Fitilin işlevi ise hazır alev<br />
gereksinimini karşılamaktır. Bu alev (ısı kaynağı)<br />
mumu eritir. Hadi bu konu üzerinde biraz duralım.<br />
bir engel konulmuş olacak (ipi makasla kesmekle<br />
eşdeğer) ve mum yerine konulan madde eriyip ipe<br />
yol açana kadar alev çabucak yok olacaktır.<br />
!!Bu kısmı anlamak hayati önem taşıyor. Mumun<br />
görevi ipi yakmak değil. Alevi oyalamak.<br />
İşte mumun kimyası ve yanışı kısaca böyledir. Bu<br />
döngü ilgi çekicidir. Çünkü açıklamak için hem<br />
kimyaya hem fiziğe ihtiyaç duyulur. Güzeldir, Çünkü<br />
anlaşılması için, açıklayıcı bilgi isteyen, karmaşık bir<br />
olaylar zincirini içinde barındırır.<br />
Kaynaklar :<br />
http://hermes.ffn.ub.es/luisnavarro/nuevo_maletin/<br />
Faraday_1860_History_Candle.pdf<br />
dis.beun.edu.tr/wp-content/uploads/2011/04/<br />
mumlar.ppt<br />
https://fwmail.net/genel-kultur/mum-nasil-yanar<br />
https://polen.itu.edu.tr/<br />
bitstream/11527/2581/1/11579.pdf<br />
Normalde pamuk ipliğini doğruca ateşe tutarsanız<br />
hızlıca yanar. Mumdan ise beklenen kesinlikle hız<br />
değildir. yavaş bir yanma beklenir. Alev hızlıca<br />
iplikte ilerlemek ister fakat ipliğin her yerini saran<br />
mum buna engel olur. ipliği tırmanır ve yanmanın<br />
sürekliliği sağlanır. Sonuç olarak iplik hazır alevi<br />
barındırır ve mum yakıt kaynağıdır.<br />
İpliği mum olmaksızın ateşe tutarsak iplik yanar<br />
demiştik. O halde yakıta neden ihtiyaç var? Mum<br />
gibi yanıcı olmayan ama ipliğin yanışını geciktiren<br />
-yakıt olmayan- başka madde kullanılamaz mı?<br />
Bu son soruyu çok seviyorum. Sorulası bir soru... :)<br />
Mumun işlevini yerine getirebilmesi için yanmanın<br />
yavaş olması gerektiğinin altını çiziyorum. İpliği<br />
yakarak işleme başladık. Mumun ipin etrafını<br />
sardığını hatırlayın. Yani ipin kalanıyla, yanan<br />
kısmını ayıran bir mum katmanı oluşturduk.<br />
Normalde ipteki alev, yanan kısmında çok çok kısa<br />
bir süre durup ipte ilerleyecek iken bu süre mumun<br />
erimesine bağlı olarak uzatıldı. İp yanıp külleşmeye<br />
başlamasına rağmen alev hala orada durmak<br />
zorunda. Mum yerine yakıt özelliği olmayan bir<br />
madde kullanılmış olsa idi, alevle ipin kalanı arasına<br />
9
Haber<br />
Yabancı<br />
OKYANUSLARDAKİ PLASTİĞİ<br />
TEMİZLEYECEK PROJE<br />
Hollandalı 22 yaşındaki genç, okyanuslardaki<br />
plastik atıkları temizleyecek proje geliştirdi. Bu proje<br />
için The Ocean Cleanup adında vakıf dahi kuran<br />
girişimci, Norveç’in Stavanger kentindeki Petrol<br />
Fuarına katılarak tasarladığı projeyi yatırımcılarla<br />
buluşturdu. Gerekli desteğin sağlanması durumunda<br />
projeyi hayata geçirebileceğini belirten Boyan Slat,<br />
dünyadaki tüm okyanusların bu proje ile bir kaç<br />
yılda temizlenebileceğini dile getirdi.<br />
Hollandalı 22 yaşındaki genç dünya okyanuslarını<br />
plastikten temizlemeye talip oldu. Hollandalı Boyan<br />
Slat, bunu gerçekleştirebilmek için gerekli olan<br />
paranın sadece 150 milyon Euro olduğunu, petrol<br />
şirketlerince sağlanacak bilgi ve teknik birikime<br />
gereksinimi olduğunu söyledi.<br />
Projesini gerçekleştirmek için bir de The Ocean<br />
Cleanup adında vakıf oluşturan Boyan Slat projesine<br />
mali ve teknik destek bulmak için katıldığı Norveçin<br />
Stavanger kentinde düzenlenen Petrol Fuarında<br />
petrol şirketlerinden büyük ilgi gördü.<br />
tahmin ediyor.<br />
The Ocean Cleanup Vakfı, çoğunluğu araştırmacı ve<br />
mühendis 100 dolayında gönüllüden oluşuyor.<br />
Vakıf, 15 kuruluş ve 3 bin dolayında yatırımcıdan<br />
aldığı destekle gerçekleştirdiği araştırma ve<br />
denemelerin sonucunda projenin ekonomik ve<br />
uygulanabilir olduğu konusunda 530 sayfalık bir<br />
rapor hazırladı.<br />
Raporun ulaştığı sonuçlara göre okyanuslarda yüzen<br />
1 kilogram plastik atığın temizlenme maliyeti 4 Euro<br />
53 cent olacak.<br />
Hollandalı 22 yaşındaki Boyan Slat 2013 yılında Intel<br />
Eye 50 tarafından dünyanın en çok gelecek vaat eden<br />
20 girişimcisinden biri olarak tanımlanmıştı.<br />
Hollandalı Boyat Slata göre dünya okyanuslarının<br />
yüzeyindeki plastik artıklarını toplamak sadece<br />
bir kaç yıl içinde gerçekleşebilir. Slatın projesine<br />
göre 100 kilometre uzunluğundaki yüzer bariyerler<br />
okyanus yüzeyinde yüzen plastik atıklarını deniz<br />
akıntılarının yardımı ile toplayacak. Araştırmacılar<br />
dünya denizlerinin üst kesimlerinde yüzen plastik<br />
atıklarının bir kaç milyon ton dolayında olduğunu<br />
10
Yerli<br />
Haber<br />
ATIK LASTİK VE PETLERDEN<br />
ENDÜSTRİYEL ÜRÜN ÜRETİMİ<br />
PROJESİ<br />
NİĞDE Ömer Halisdemir Üniversitesi öğrencileri,<br />
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü <strong>Kimya</strong><br />
Mühendisliği Bölümü’nün düzenlediği “Ne Üretelim<br />
Etkinlikleri ve ProjeYarışması”na katıldı.<br />
Wyndham Grand Hotel İzmir’de gerçekleştirilen<br />
etkinlikte, Ömer Halisdemir Üniversitesi<br />
Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü<br />
öğrencileri, Akademik Danışman Doç. Dr. Neslihan<br />
Doğan Sağlamtimur yönetiminde hazırladıkları “Atık<br />
Lastik ve Petlerden Endüstriyel Ürün Üretimi”<br />
başlıklı proje ile yarıştı. Ekibin çalışması, finale kalan<br />
3 proje arasında yer aldı.<br />
Akademik Danışman Doç. Dr. Neslihan Doğan<br />
Sağlamtimur, 2014 yılında düzenlenen aynı<br />
yarışmada da üçüncü olduklarını belirterek, bu yılki<br />
çalışmada emeği geçenlere teşekkür etti.<br />
11
ZEHRA SEVDE HATİPOĞLU<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ<br />
YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ<br />
zehrasevde.hatipoglu@gmail.com<br />
BEYİN KİMYASALLARI, BEYİN<br />
KİMYASI VE ÖNEMLİ MİNERALLER<br />
Beyin, vücuttaki diğer organların merkezi kontrolünü<br />
sağlayan, kompleks bir organdır. Böyle kompleks bir<br />
organ olması dolayısı ile beynin bütün gizlerine bugüne<br />
kadar varılmış değildir. Buna bağlı olarak günümüzde beyin<br />
üzerine birçok bilimsel çalışma yürütülmektedir. Her geçen gün<br />
yeni bilgiler elde edilmekte ve bazı bilgiler çürütülürken bazı<br />
bilgiler de desteklenmektedir. Bakıldığı zaman vücut küçük<br />
boyutta bir fabrika sistemidir. Nasıl ki fabrikalarda bilgisayarlara<br />
bağlı otomasyon sistemi ile işleyiş gerçekleşiyorsa, benzer<br />
şekilde de vücudumuzda beyne bağlı sinir sistemi ile işleyiş<br />
gerçekleşmektedir.<br />
BEYİN KİMYASALLARI<br />
Vücuttaki faaliyetlerin meydana gelmesi beynin<br />
emir vermesi ile başlar. Beynin emirlerinin iletilmesi<br />
ise sinir sistemi ile sağlanmaktadır. Beyin, oldukça<br />
karmaşık ağlar ve milyarlarca sinir hücrelerinden<br />
oluşmaktadır. Bu ağ ve hücreler devamlı birbirleri ile<br />
bağlantı içindedirler. Tek bir hücrenin bile uzantıları<br />
bulunmakta bu uzantılar sayesinde diğer hücreler<br />
ile iletişime geçilmekte ve hücrelerden sinyaller<br />
alınmaktadır. Bu ilişki anında hücreleri birbiri ile<br />
ayıran ufak boşlukların aşılması gerekir. Farklı iki<br />
sinir hücresi (sinapslar) birbiri ile bağlantı kuracağı<br />
zaman bir kimyasal üretilir. Sinapslarda, sinyali ileten<br />
akson ucu ve sinyali alan dendrit birbirine değmez.<br />
Aksonda üretilen kimyasal iki hücre arasındaki<br />
boşluğu aşarak diğer hücreye ulaşır. Ulaştığı hücreyi<br />
aktif hale getirir ya da pasifleştirir. Ardından<br />
kimyasal yollayan hücre yolladığı kimyasalı geri<br />
alır. Aynı zamanda beyinde elektriksel ileti de<br />
gerçekleşmektedir.<br />
<strong>Kimya</strong>sal iletimde rol oynayan maddeler<br />
nörotransmitterler olarak adlandırılmaktadır. Bu<br />
nörotransmitterler çeşitli şekillerde hissetmemize<br />
neden olurlar. Buna örnek olarak; mutlu, mutsuz,<br />
iyi, kötü, uykulu, uykusuz gibi hislerimiz bu<br />
kimyasal maddelere bağlıdır. Yaşadığımız olaylar,<br />
heyecanlarımız, düşüncelerimiz beyine protein<br />
olarak şifrelenir. Bütün bu bilgiler kimyasal ve<br />
elektriksel olarak kodlanmaktadır. Nörotransmittter<br />
maddelerinin azalması veya çoğalması bu işlevlerin<br />
aksamasına neden olabilir.<br />
Sinapslar (sinir hücreleri) arası iletimdeki<br />
bozukluklar, anlık ve kısa süreli de (akut) olsa,<br />
uzun süreli (kronik) de olsa yıkıcı sonuçlar<br />
doğurabilmektedir. Alzheimer, otizm, epilepsi<br />
gibi nörolojik hastalıklar ve şizofreni, depresyon,<br />
anksiyete gibi psikiyatrik beyin kökenli birçok<br />
hastalık beynimizdeki sinirlerin çeşitli nedenlerle<br />
hasar görmesi sonucunda oluşmaktadır. Şimdiye<br />
12
kadar nörotransmitter olarak fonksiyon gösteren<br />
100 civarında kimyasal madde belirlenmiştir.<br />
Günümüzde serotonin, noradrenalin (norepinefrin),<br />
dopamin, endorfin, oksitosin, vazopressin,<br />
asetilkolin, GABA, histamin gibi sinirlerimizde görev<br />
Serotonin<br />
Serotonin bir nörotransmitter görevi gören ve insan vücudu tarafından<br />
üretilebilen bir kimyasaldır. Genel hatlarıyla psikolojik dengemiz için<br />
vazgeçilmez bir moleküldür. Serotonin merkezi sinir sistemi, kan<br />
pıhtısı ve bağırsaklarda bulunur. Vücuttaki serotoninin % 80-90 gibi bir<br />
çoğunluğu, sindirim sistemi içerisinde bulunur. Bunun sebebi, serotoninin<br />
tek işlevinin psikolojiyi etkilemek olmayışı, aynı zamanda bağırsak<br />
hareketlerini kontrol etmesidir. Serotonin bunlar haricinde psikoloji<br />
ve sosyal davranışı, iştah ve sindirimi, uyku, hafıza gibi fonksiyonları<br />
etkiler. Serotoninin eksikliğinde ya da yapısal bozukluklarında depresyon<br />
ve anksiyete hastalıklarının oluştuğu bilinmektedir. Eğer serotonin<br />
gerekenden fazla miktarlarda vücut içinde biriktirilirse, serotonin<br />
sendromu oluşabilir.<br />
Dopamin (DA)<br />
alan birçok kimyasalın işlevi bilinmektedir.<br />
Dopamin, beynin ödül ve zevk merkezinde rol alan yardımcı bir<br />
nörotransmitterdir. Ödül mekanizmamızı tetikleyerek bize gereken enerjiyi<br />
sağlar. Depresyonda da serotonin ile birlikte rolü olduğu bilinmektedir. Düşük<br />
dopamin aktivitesi, Parkinson gibi hastalıklarla; yüksek aktivitesi ise şizofreni<br />
gibi hastalıklarla ilişkilendirilmiştir.<br />
Bazı nörokimyasallardan kısaca bahsedecek olursak,<br />
Asetilkolin (ACh)<br />
Asetilkolin, merkezi sinir sistemi (MSS) ve<br />
çevresel sinir sistemi (ÇSS) dahilinde önemli rol<br />
oynayan bir nörotransmitterdir. Ayrıca keşfedilen<br />
ilk nörotransmit olması açısından da bilim<br />
camiası için önemlidir. Asetilkolin, merkezi sinir<br />
sisteminde iletim sisteminin bir parçası olarak<br />
görev yapar. Bireyin dikkati ve uyarılmasında<br />
önemli bir rol oynar. Çevresel sinir sisteminde ise<br />
bu nörotransmiter otonom sinir sisteminin önemli<br />
bir parçasıdır ve istemsiz kasları etkinleştirmek için<br />
çalışır.<br />
GABA (Gamma–Aminobütirik Asit)<br />
GABA, beyinde doğal olarak üretilebilen en önemli<br />
kimyasallardan biridir. Bir anti-epileptiktir ve aynı<br />
zamanda gevşemeye yardımcı olan bir kimyasaldır.<br />
GABA eksikliğinde anksiyete, epilepsi, uykusuzluk<br />
gibi hastalıklar görülebilir. GABA beyinde sinir<br />
iletisini yavaşlatarak etki gösterir; yani engelleyici<br />
Norepinefrin-Noradrenalin (NE)<br />
Norepinefrin, strese tepki olarak salgılanan bir nörotransmiterdir. Hızlı<br />
kararlar verebilmemizi sağlar. Beyne giden oksijen miktarını artırır.<br />
Kalpten kan pompalanmasını düzenler. Kaslarımıza glikoz ve lipitleri<br />
daha verimli ve hızlı şekilde verir. Konsantre ve dikkat süremizi uzatır.<br />
13<br />
(inhibitör) bir nörotransmitterdir. Ayrıca GABA<br />
salınımını artıran çeşitli ilaçların sakinleştirici ama<br />
aynı zamanda bağımlılık yapıcı etkileri olduğu<br />
bilinmektedir. Bu ilaçlar anksiyolitik etkili olan<br />
Xanax gibi ilaçlar sayılabilir.
Kortikotropin Salıcı Hormon (CRH)<br />
Kimi zaman "stres hormonu" olarak da bilinen<br />
CRH, beyinde öğrenme mekanizması üzerinde<br />
etkilidir. Hipofiz bezinin salgıladığı bu hormon,<br />
amigdala ve hipokampus gibi öğrenme ile ilgili beyin<br />
bölgelerini uyarır. Az miktarda stres hormonu zihni<br />
açar, dikkati arttırır, öğrenmeyi hızlandırır. Aşırı<br />
salgılanması bedeni gerçekle ilgili olmayan aşırı<br />
tepkili ve alarm durumuna iter.<br />
BEYİN KİMYASI<br />
Herkesin beyin kimyası farklıdır. Salgılanan<br />
kimyasallar farklıdır ve salgılanan kimyasallar farklı<br />
şekillerde kontrol edilir. Yaratılışta herkesin beyni<br />
eşit olsa da geliştirmek kişinin kendi elindedir.<br />
Beyni canlı tutabilmek için konuşmak, bol bol kitap<br />
okumak, merak duygusunu geliştirmek gibi pek çok<br />
faktör vardır. Ancak beynin gelişimine yardımcı<br />
olunmazsa beyin gerileyebilir. Beyni geliştirici<br />
eylemler sayesinde beyin kimyası da korunarak beyin<br />
kimyası bozukluğu yaşamak engellenebilir.<br />
Beynimiz, genel davranışlarımız incelendiğinde,<br />
hazza yönelen ve acıdan uzak durmaya çalışan bir<br />
yapıdadır. Genel olarak mutluluk halimiz en temelde<br />
bu iki unsurun sağlanmasından geçer. Haz mutluluk<br />
verir, acı ise mutluluğu azaltır. Sinirlerimizde<br />
ve hormonlarımızda meydana gelen sorunlar,<br />
mutluluğumuzun azalmasına, dolayısıyla psikolojik<br />
dengemizin bozulmasına neden olur. Beynimiz,<br />
bunu kontrol etmek için çeşitli hormonlar salgılar;<br />
ancak olumsuz çevresel koşulları ve vücudumuzun<br />
içerisindeki sorunların devam etmesi durumunda<br />
beynimiz aşırı çalışarak bu sorunun önüne geçmeye<br />
çalışır. Böylece kısır bir döngü oluşur: çevre ve<br />
kusurlar beyni olumsuz yöne doğru çekerken,<br />
beynimiz kendi iç dengesini korumak için çabalar.<br />
Bunlara bağlı olarak karşısında beyin kimyasalları<br />
etkilenmektedir. Bu etkilenmenin düşük olması için<br />
sinir, stres, acı ortamlarından kaçınılmalıdır.<br />
Beyin kimyasının korunmasında bir diğer önemli<br />
etken ise, sağlıklı beslenmedir. Sağlıklı beslenme ile<br />
vücudun ve beynin ihtiyacı olan önemli mineraller<br />
ve vitaminler sağlanmaktadır. Gün içerisinde<br />
yeteri kadar su tüketilmeli ve mümkün olduğunca<br />
fabrikasyon ürünlerden kaçınılmalıdır.<br />
BEYİN KİMYASI İÇİN ÖNEMLİ MİNERALLER<br />
- Beyinden mesaj iletimi için sodyum, potasyum,<br />
magnezyum ve kalsiyum minerallerinin hepsi çok<br />
önemlidir.<br />
- İyot, beyin olgunlaşmasında önemli rol oynar.<br />
- Çocuklarda, dikkat bozukluğunun demir<br />
eksikliğine bağlı olduğu ortaya çıkmıştır.<br />
- Çinko, beynin büyümesi ve gelişimi için çok<br />
önemlidir. Beyindeki birçok kimyasal reaksiyon için<br />
önemli olup, özellikle de davranışlar ile ilgisi olması<br />
yönüylede önemli bir mineraldir.<br />
- Bakır da, beyin büyümesi ve gelişimi ile ilgilidir.<br />
Bakır eksikliği veya fazlalığı zihinsel fonksiyon<br />
ve fiziksel koordinasyonun bozulması ile ilişkisi<br />
bulunmaktadır.<br />
- Manganez, bakır gibi hem beyin fonksiyonu için<br />
önemli hem de aşırı potansiyeli ise beyni olumsuz<br />
etkilemektedir.<br />
- Kurşun ve civa, genel popülasyonda sağlık<br />
sorunu teşkil etmesi ve toksik olmaları nedeniyle<br />
önemlidirler.<br />
14
SONUÇ<br />
Beyin, bütün davranışların merkezidir. Tüm<br />
davranışlarımız beyin işlevleri sonucunda ortaya<br />
çıkmaktadır. Beyin işlevleri sadece yürüme, yemek<br />
yeme gibi motor hareketlerden değil düşünme,<br />
konuşma, duygulanma gibi karmaşık bilişsel<br />
işlevlerden de sorumludur. Beyin bu sorumluluğu<br />
sinirsel iletim ile gerçekleştirmekte ve bu iletimler<br />
kimyasal ve elekriksel olarak sağlanmaktadır.<br />
<strong>Kimya</strong>sal iletimler nörotransmitterler sayesinde<br />
gerçekleşmekte ve bu kimyasallar beyin kimyasını<br />
ve kişiliği ortaya koymaktadır. Beyindeki kişiliği<br />
belirleyen nörokimyasallar vb. gibi yapı ve<br />
sistemlerin herhangi bir nedenle değişmesi, kişiliğin<br />
de değişmesine neden olabilmektedir.<br />
Bu çalışmada, beyin kimyasallarından bahsederek,<br />
bu kimyasalların hücreler arası iletimi sağlamasından<br />
bahsettim. Buna ek olarak ise, bu nörokimyasalların<br />
hareketleri ve kişiliği oluşturarak herkesin beyin<br />
kimyasının aynı olmadığına dikkat çektim. Ayrıca<br />
beyin kimyasının korunması için dikkat edilmesi<br />
gereken hususlara vurgu yaparak, minerallerin beyin<br />
üzerindeki etkilerini açıklamaya çalıştım.<br />
Kaynaklar :<br />
1) Üngören E., 2015, The Impact of Neuroanatomical and Neurochemical Structure of Brain on Personality<br />
and Behavior<br />
2) http://www.wisegeek.com<br />
3) http://www.humanillnesses.com<br />
4) http://www.abovetopsecret.com<br />
5) http://beyin.gen.tr<br />
6) http://www.yalcinguran.com<br />
7) http://www.evrimagaci.org<br />
15
Haber<br />
Yabancı<br />
BAYER, MONSANTO’YA REKOR<br />
FİYAT ÖDEDİ<br />
Alman kimya devi Bayer, 66 milyar dolara tohum ve tarım ilaçları üreten ABD’li Monsanto firmasını satın<br />
aldı.<br />
Alman ilaç markası Bayer, hisse başına 128 dolar teklif ettiği Amerikan tarım ilacı firması Monsanto’ya rekor<br />
ücret ödedi.<br />
Önümüzdeki yıl sonuna kadar tamamlanacak anlaşma gereğince, Alman firması Monsanto’ya 66 milyar dolar<br />
nakit ödeyecek.<br />
1997 yılından bu yana Türkiye pazarında bulunan Monsanto, yıllar içinde birçok ilaç firmasını satın alıp<br />
büyüdü.<br />
16
Yerli<br />
Haber<br />
KİMYA İHRACATI AĞUSTOSTA ARTTI<br />
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri<br />
İhracatçıları Birliği (İKMİB) verilerine göre, ağustos<br />
ayında kimya ihracatı geçen yılın aynı ayına göre<br />
miktarda yüzde 0,51 artış ile 1 milyon 299 bin ton,<br />
değerde ise yüzde 1,93 yükselişle 1 milyar 212 milyon<br />
dolar oldu.<br />
Birlik’ten yapılan açıklamaya göre, kimya sektörü,<br />
ağustos ayında gerçekleştirdiği 1 milyar 212 milyon<br />
dolarlık ihracat ile en fazla ihracat yapan sektörler<br />
arasında otomotiv ve hazır giyim sektörlerinin<br />
ardından üçüncülüğünü korudu.<br />
Söz konusu ayda sektörün en fazla ihracat yaptığı<br />
ülkeler sırasıyla Irak, Almanya, Mısır, Yunanistan,<br />
İngiltere, ABD, İran, Fransa, İtalya ve Romanya oldu.<br />
Sektörün ocak-ağustos dönemi ihracatına<br />
bakıldığında toplamda 9 milyar 210 milyon dolarlık<br />
ihracat gerçekleştirildiği görüldü. Bu dönemde kimya<br />
ihracatı miktar bazında yüzde 1,74, değer bazında ise<br />
yüzde 12,15 geriledi. Sekiz aydaki kimya ihracatında<br />
ilk 10 ülke, Almanya, Mısır, Irak, İran, İtalya, ABD,<br />
İngiltere, Hollanda, Yunanistan ve Suudi Arabistan<br />
olarak sıralandı.<br />
Yılın sekiz aylık dönemindeki kimya ihracatı alt<br />
sektörler bazında değerlendirildiğinde, ihracatta<br />
ilk sırayı 3 milyar 271 milyon dolarla plastikler ve<br />
mamulleri alırken, plastikleri mineral yakıtlar ve<br />
yağlar ile kauçuk ve kauçuk eşya izledi.<br />
Açıklamada görüşlerine yer verilen İKMİB Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Murat Akyüz, sektör olarak 2016’nın<br />
son aylarına odaklandıklarını belirterek, şunları<br />
kaydetti:<br />
“Ağustos ayında ihracatta yaşanan artışta emtia<br />
ve petrol fiyatlarındaki stabilite etkili oldu. Ayrıca<br />
çevre ülkelerdeki sıkıntıların aşamalı olarak<br />
giderilmesi de ihracata olumlu yansıdı. Irak ve<br />
Mısır ile ilişkilerimizde iyileşme sürecindeyiz.<br />
Yine Rusya ile ilişkilerimizdeki normalleşme de<br />
yüzümüzü güldüren en önemli gelişmelerden<br />
biri. Türkiye ile ilgili yanlış algıyı düzeltmek için<br />
Ekonomi Bakanlığı ile birlikte yürüttüğümüz yurt<br />
dışı faaliyetlerin de ihracatımıza katkı sağladığını<br />
söyleyebiliriz.”<br />
Akyüz, kimya ihracatçıları olarak 2016 yılının son<br />
17
aylarından umutlu olduklarını ifade ederek, ağustos<br />
ayı rakamlarının motivasyonu ile çalışmalarına hız<br />
kesmeden devam ettiklerini bildirdi.<br />
Yılın başından beri değer bazında ilk artışını ağustos<br />
ayında yakalayan sektör, ihracatın son çeyrekte ivme<br />
kazanmasını bekliyor.<br />
18
AKIN ÖZDEMİR<br />
KİMYAGER<br />
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ<br />
YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ<br />
ozdmrakin@gmail.com<br />
NANOTIP NANOROBOTLAR<br />
VE GELECEK<br />
Nanoteknoloji gündeme ilk geldiğinde,<br />
biyoloji ve tıp alanlarında bizi nerelere<br />
götürebileceği hakkında pek çok fantastik<br />
fikir vardı. İşte bu fikirler bugün bize “nanotıp”<br />
ve “nanorobot” teknolojilerinin kapılarını açıyor.<br />
“Nano” kelime olarak “çok küçük” anlamına geliyor.<br />
Böylelikle “nanotıp”, hastalıkların ve yaralanmaların<br />
çok küçük bir ölçekte tedavisi ve araştırılması olarak<br />
tanımlanıyor. Robert Freitas’a göre “nanotıp”,<br />
insan vücudundaki biyolojik sistemlerin moleküler<br />
düzeyde nanoyapılar ve nanocihazlar kullanılarak<br />
gözlenmesi, kontrol ve tedavi edilmesi olarak<br />
tanımlanmaktadır.<br />
Hücrelerden oluşan vücudumuzda tüm hastalıklar,<br />
fiziksel bozukluklar ve hatta yaşlanmamız bile<br />
moleküler düzeyde gerçekleşiyor. Şu anda tıpta<br />
kullanılan tekniklerin moleküler düzeye inmesi söz<br />
konusu değil. Problemlerin kökten çözümü için<br />
“nanotıp” parlak bir alternatif olarak görülmekte.<br />
Günümüzde tıpta kullanılan tedavi yöntemleri,<br />
cerrahi müdahale ve ilaç tedavisi. Cerrahi<br />
müdahaleler, doğrudan vücuda yapılan müdahaleler<br />
ve uzman doktor ne kadar iyi yetişmiş olursa olsun,<br />
anestezi, enfeksiyon kapma riski, organ reddi ya da<br />
kanserli hücrelerin tamamen temizlenememesi gibi<br />
olasılıklar bunları tehlikeli kılar.<br />
İlaç tedavisiyse insan vücudunu moleküler<br />
düzeyde etkileyen bir tedavi yöntemi. Dolaşım<br />
sistemiyle vücut içerisinde taşınan ilaç molekülleri,<br />
hedeflenmeyen bölgelerde istenmeyen yan etkilere<br />
neden olabilir. Buna karşın nanorobotlar, hastalıklı<br />
hücreleri tanımakta hiç zorluk çekmezler ve nerede<br />
olursa olsun bu hücreleri bulup yok edebilirler. İlacın<br />
doğru hedefe ulaşması, özellikle kanser hastalığında<br />
kanserli hücrelerin tümünün yok edilmesi ve<br />
bu arada sağlıklı hücrelerin zarar görmemesi<br />
açısından önem taşımakta. İşte bu nedenlerle<br />
tıp bilimi, alışılagelmiş tedavi yöntemlerini bir<br />
19
kenara atacak nanoteknolojik tıbbi gelişmeleri dört<br />
gözle beklemektedir. Nanotıp, nanokürelerle ilaç<br />
salımından, doku yapılanmasını gerçekleştirecek<br />
nanoteknolojik tasarıma dayalı doku iskeletlerine,<br />
hatta teşhis ve tedavi amaçlı nanorobotlara kadar çok<br />
çeşitli uygulamaları kapsıyor.<br />
NANOKÜRELER<br />
İlaç salan sistemlerdeki en büyük problemlerden<br />
biri, ilacın vücudun istenilen bölgesine ulaşamaması.<br />
Nottingham Üniversitesi’nden Bob Davis,<br />
nanoküreler içerisine hapsedilen ilaçları, klasik ilaç<br />
kullanım yöntemleriyle ulaşılamayacak bölgelere<br />
yollamayı başardı. Nanoküreler, damara enjekte<br />
edildiklerinde genellikle karaciğer veya dalakta<br />
parçalanırlar. Deri altına enjekte edildiklerindeyse,<br />
makrofajlar (virüs ve bakteri gibi vücuda giren<br />
yabancı maddeleri yoketmekle görevli hücreler)<br />
tarafından parçalanarak görevlerini yerine<br />
getiremezler. Davis’in geliştirdiği yöntemde, bu<br />
ilaç yüklü nanoküreler biyouyumlu bir polimer,<br />
örneğin polietilen glikol (PEG) ile kaplanarak<br />
bağışıklık sistemi hücrelerinden, yani makrofajlardan<br />
korunuyorlar. ilaç içeren bu küreler, gönderilmek<br />
istendikleri bölgeye bağlı olarak 20-100 nanometre<br />
boyutundadır.<br />
Her bir küredeki ilaç miktarı, kürenin ağırlıkça %5’i<br />
gibi düşük bir değerde. Fakat enjeksiyon yoluyla<br />
çok sayıda küreyi vücuda yollamak mümkün<br />
olacağından, ilaç miktarı açısından bir problem<br />
yok. Bu sistemlerde biyolojik dokularla kaplama<br />
malzemesi arasındaki etkileşimi anlamak çok önemli.<br />
Biyolojik deneyler ve bilgisayar modelleriyle, ilacı<br />
istenilen hedefe yollayabilecek şekilde araştırmalar<br />
sürdürülmektedir.<br />
DOKU YENİLENMESİ<br />
Nanoteknolojinin vücudun yeniden<br />
yapılanmasındaki rolü de oldukça önemlidir.<br />
Glasgow Üniversitesi’nden bir araştırma grubu, yara<br />
iyileşmesinde kullanılmak üzere “akıllı bandaj”ın<br />
klinik araştırmalarını yapmakta. Bir teknoloji<br />
uzmanı, bir hücre biyoloğu ve bir cerrahtan oluşan<br />
bu üç kişilik ekip, hücrelerin üremesini etkileyecek<br />
malzemelerin nasıl hazırlanacağını araştırıyor.<br />
Biyolojik ortamda bozunan bir polimerden<br />
hazırlanan bandaj, üzerinde çok küçük oluklar<br />
içermekte. Bu bandaj, yaralı tendonların tedavisinde<br />
büyük başarı sağlamış. Hasarlı doku yeniden<br />
yapılanırken, tendonu çevreleyen ve serbestçe<br />
hareketini sağlayan kılıf, tendona yapışır ve böylece<br />
tendonun hareketi engellenir. Oysa bu oluklu bandaj<br />
hasarlı dokuya sarıldığında bu yapışma engelleniyor,<br />
tendon iyileşiyor ve kılıf da yeniden oluşuyor.<br />
İyileşme mekanizması çok net olarak anlaşılabilmiş<br />
değil; ancak, araştırmacılar tendonun, çevresindeki<br />
dokulara yapışmasına neden olan makrofajların<br />
oluklara girdiğini ve böylece tendonun yapışmasının<br />
engellendiğini söylüyorlar. Oluklar litografik<br />
yöntemle açılıyor. Genişlikleri yaklaşık 10 mikron,<br />
yani hücrelerin çapı kadar. Olukların şekli de<br />
hücrelerin oluk boyunca üremesine izin veriyor.<br />
Bu çalışmanın devamında araştırmacılar, litografik<br />
yöntemle polimerik malzeme üzerinde desen<br />
oluşturarak hücre üremesini yönlendirmeye<br />
çalışacaklar.<br />
YENİ ORGAN GELİŞİMİ<br />
Yeni organ geliştirme konusundaki çalışmaların<br />
şimdiye kadar kısmen başarılı olanı kulakla ilgili<br />
olanları. Bir doku iskelesi üzerinde üreyen doku,<br />
gelişigüzel yönlerde büyür. Oysa vücut içerisindeki<br />
hücreler, organın amacına uygun bir desen üzerinde<br />
gelişirler. Bu sistem temelinde geliştirilen bir doku<br />
iskelesinde, polimer malzeme üzerinde hücre<br />
yapışmasını, dolayısıyla üremesini engelleyen küçük<br />
polimerik noktalar oluşturulur. Bu noktaların<br />
yerini değiştirerek hücrelerin üreme desenini,<br />
istenilen organ işlevini sağlayacak şekilde ayarlamak<br />
mümkün.<br />
20
NANOROBOTLAR<br />
Nanorobotlar 0,5 ila 3 mikron arasında değişen<br />
çok küçük boyutlarda olan ve insan vücudunu<br />
patojenlere (hastalık yapıcılar) karşı etkin biçimde<br />
savunmak amacıyla tasarlanan cihazlar. Nanorobot<br />
yapısı, iç ve dış olmak üzere iki bölüm halinde<br />
tasarlanır. Dış yapı, vücudumuzda bulunan<br />
çok çeşitli kimyasal sıvılarla temas edebilecek<br />
kadar dayanıklıyken, iç yapı tamamen kapalı ve<br />
gerekmedikçe sıvı geçişine izin vermeyen bir vakum<br />
ortamı. Nanorobotlar, akustik sinyaller aracılığıyla<br />
mesaj ileterek uzman doktorla haberleşebilir<br />
ve verilen komutları yerine getirir. Görevi<br />
tamamlandığında, herhangi bir yan etkiye neden<br />
olmadan ya da bozulmadan vücut dışarısına atılır.<br />
Nanorobota olası bir örnek olarak Robert Freitas<br />
isimli bilim adamı tarafından tasarlanan ve yapay<br />
bir kırmızı kan hücresi olan respirosit verilebilir.<br />
Respirosit, vücutta dolaşım bozukluğu oluşması<br />
durumunda, oksijen sağlanması için gerekli fazladan<br />
metabolik desteği sağlar. Bağışıklık sistemince<br />
reddedilmemesi ve vücuttaki basınca dayanması için,<br />
nanorobotun dış yüzeyi elmas olarak tasarlanmış.<br />
Elmas dış yüzeyin kusursuz bir şekilde pürüzsüz<br />
olması gerekiyor. Dış yüzeyin kimyasal tepkimeye<br />
girmeyecek şekilde ve düşük biyoaktiviteye sahip<br />
olması, yüzeydeki beyaz kan hücresi etkinliğini<br />
engeller. Küresel yapıdaki respirosit, mekanik yollar<br />
kullanılarak oksijenle doldurulur. Yaklaşık 1000<br />
atmosfer gibi yüksek bir basınçta doldurulan oksijen,<br />
nanoküresel yapıdan sabit bir hızla salınacaktır. Bir<br />
respirosit, doğal bir kırmızı kan hücresine oranla 236<br />
kat daha fazla oksijen taşır.<br />
içerisinde kozmetik ürünler sayılabilir. Nanorobot<br />
içeren kozmetik kremler, ciltteki tüm ölü hücreleri<br />
temizleyebilir, fazla yağları alabilir ve hatta cildin<br />
beslenmesi için gerekli olan maddelere takviye<br />
yapabilir. Nanorobotlar, ağız ve diş temizliğinde<br />
kullandığımız antiseptik sıvılara da eklenebilir;<br />
ağızda bulunan hastalık yapıcı bakterileri ortadan<br />
kaldırabilir ve aynı şekilde plak ve tartarları<br />
saptayarak oluşumlarını engelleyebilir. Kullanım<br />
ömürleri kısa olan bu nanocihazlar, biyolojik<br />
ortamlarda parçalanabilecek şekilde tasarlanan<br />
yapıları sayesinde, zararlı yan ürünler oluşturmadan,<br />
bozunarak vücuttan atılabilir.<br />
Teknolojideki gelişmeler sayesinde, nanorobot<br />
uygulamalarının hayata geçirilmesine bir adım<br />
daha yaklaşmış bulunuyoruz. Örneğin, geliştirilen<br />
AFM (Atomic Force Microscope – Atomik<br />
Kuvvet Mikroskopu) sayesinde bir malzemenin<br />
yüzey özellikleri, milyar kez büyütülerek<br />
incelenebiliyor. Mikroskopik tekniklerdeki bu<br />
gelişmeler, nanorobotların moleküler yapılarının<br />
uygun olup olmadığını saptamak ve işlevlerini<br />
denetlemek açısından son derece önemli bir gelişme.<br />
Bunun yanısıra Cornell Üniversitesi’nde yapılan<br />
çalışmalarda nanorobotların hareketini sağlayan<br />
biyonik motorlar geliştirilmiş bulunuyor.<br />
Nanorobotların diğer olası kullanım alanları<br />
21
1985 yılında Rice Üniversitesinden Richard Smalley,<br />
karbon atomlarının 60’lı gruplar halinde birbirine<br />
bağlanarak “buckyball” olarak isimlendirilen<br />
küresel moleküller oluşturduğunu buldu. Bu küresel<br />
molekül kütlesine birkaç kobalt ya da nikel atomu<br />
eklendiğinde, 60’lı gruplar halinde bulunan karbon<br />
molekülleri (fulleren) şekil değiştirerek, kimyasal<br />
olarak kararlı ve duvar kalınlığı bir atom kadar olan<br />
tüp şekline dönüşür. Oluşan bu yapı, çelikten 100 kat<br />
daha sağlamdır ve moleküler düzeyde ilaç hapsetmek<br />
ve taşımak amacıyla nanotank olarak kullanılabilir.<br />
Nanorobotlar, bu nanotankları vücutta istenen<br />
bölgeye ulaşana dek iç yapılarında tutarlar.<br />
Beş yıl kadar önce bilim adamları, iki nükleotidi bir<br />
köprüyle birbirine bağlayarak nanorobotik kolların<br />
yapılması için ilk adımı attılar. Nanorobotlara<br />
bu kollarla virüsleri, antijenleri ya da analiz için<br />
gerekli elementleri tutma yeteneği kazandırılması<br />
tasarlanıyor. Nanorobotlar, teorik olarak 20. yüzyıl<br />
hastalıklarının tümünü ortadan kaldırabilir.<br />
parçacıkların herbiri, alanın şiddetine ve salınım<br />
(osilasyon) frekansına bağlı olarak kendine özgü<br />
bir yolda ilerler. Dr. Morgan tarafından geliştirilen<br />
elektrodlarla, aşırı duyarlı bir elektriksel alan<br />
yaratılmış ve böylece hücre, virüs ve proteinlerin<br />
hareketi ve birbirinden ayrılması sağlandı.<br />
Geçtiğimiz yüzyılın en korkulu rüyalarından<br />
biri olan HIV enfeksiyonu, bu yöntemle, klasik<br />
yöntemlerden 2-3 ay önceden saptanabilmekte.<br />
Çünkü, klasik virüs belirleme yönteminde antikorlar<br />
aranır. Fakat HIV virüsü, antikorlar üretilmeden<br />
6 ay önce kanda bulunmakta. Artık kanımızda<br />
dolaşan nanoekranlar sayesinde hastalıklarımıza<br />
kendi kendimize tanı koyabileceğimiz ve cerrahi<br />
müdahalenin nanorobotlar tarafından yapıldığı bir<br />
gelecek düşünebiliriz.<br />
Glasgow ve Wales Üniversitelerinin ortak<br />
çalışmasında, anormal hücrelerin ve virüslerin<br />
hızlı bir şekilde belirlenmesini gerçekleştirebilecek<br />
bir nanoelektrod geliştirilmiş. Böylece kanda HIV<br />
saptanabilmiş.<br />
Bir diğer çalışmadaysa, su kaynaklarında çok<br />
tehlikeli bir mikroorganizma olan cryptosporidium<br />
bakterisini belirleyecek bir nanoelektrod geliştirilmiş.<br />
Bakteri ve virüsler 10-250 nanometre boyutunda<br />
ve elektriksel özellikleri iyi bilinen biyolojik<br />
‘parçacıklar’. Bir elektriksel alan uygulandığında, bu<br />
22
DOKU REJENERASYONU<br />
Doku/organ kaybı ve işlevsel bozuklukların<br />
tedavisinde “doku rejenerasyonu” yaklaşımı,<br />
günümüzün en heyecan verici araştırmalarının<br />
temelini oluşturuyor ve gelecek için büyük umutlar<br />
vaadediyor. Doku rejenerasyonu, yani “dokunun<br />
yeniden yapılanması” için çeşitli biyomalzemeler<br />
kullanılıyor. “Doku iskelesi” görevini üstlenen bu<br />
malzemeler, 3-boyutlu fabrik ya da süngerimsi jel<br />
olabiliyor. Hastadan izole edilen sağlıklı hücreler<br />
doku iskelesine yapışarak burada çoğalıyor,<br />
farklılaşıyor ve sağlıklı bir doku oluşturacak şekilde<br />
organize olurlarken doku iskelesi de parçalanıyor.<br />
Doku iskelesi yapay bir “hücre-dışı matris”<br />
(extracellular = ECM) olarak düşünülebilir. ECM,<br />
hücreler için fiziksel destek sağlamasının yanısıra,<br />
hücre gelişmesi, farklılaşması ve işlevleri açısından<br />
önemli role sahiptir. Yeni doku geliştikten ve hücreler<br />
ECM oluşturabilecek kapasiteye ulaştıktan sonra<br />
iskeleye ihtiyaç duyulmaz. Bu nedenle iskelenin<br />
biyobozunur bir malzemeden yapılması ve gerçek<br />
doku mikroçevresine benzer olarak 3-boyutlu yapıda<br />
inşa edilmesi gerekiyor. Bu yöntem çok sayıda doku<br />
benzeri yapının oluşturulmasında kullanılıyor.<br />
Bunlar arasında deri, kıkırdak, kemik, karaciğer,<br />
sinir ve kan damarları sayılabilir. 1990 yılında yanık<br />
tedavisi amacıyla yapay deri üretildi ve ilk ticari ürün<br />
olarak piyasaya sürüldü.<br />
Doku iskelesi yapımında biyomalzeme olarak,<br />
biyobozunur polimerler ve biyoseramikler<br />
tercih ediliyor. Örneğin, hastadan alınan kemik<br />
hücreleri, hidroksiapatit (biyoseramik) doku<br />
iskelesi üzerinde kültür edilerek (çoğaltılarak)<br />
kemik dokusu yenilenebiliyor. Bu iskele deniz<br />
mercanından hazırlanıyor. Mikroyapısı, doğal<br />
kemiğin hücre-dışı matrisine (ECM) çok benziyor.<br />
Gözenek çapları 250 mikron, yani saç telimizin<br />
üç katı kadar. Bir diğer örnek, kalp ameliyatları<br />
için kan damarı oluşturulması. Bu uygulamada<br />
tüp şeklindeki kollajen doku iskeleleri kullanılıyor<br />
ve düz kas hücreleriyle endotel hücreler bu iskele<br />
üzerinde çoğaltılıyor. Doku iskeleleri ile ilgili<br />
çözümlenmesi gereken bazı sorunlar var. Bunlar,<br />
iskele üzerinde hücre dağılımının düzgün olmaması,<br />
büyük doku üretimi için kan damarı oluşumunun<br />
sağlanması gerekliliği ve hücresel işlevlerin<br />
düzenlenmesi için çeşitli büyüme faktörlerinin,<br />
(diğer bir deyişle biyosinyallerin) doku iskelesine<br />
yeterli miktarda ve uygun yöntemle yüklenmesi<br />
gerekliliğidir (immobilizasyon). Yukarıda sözü<br />
edilen olumsuzluklar, “hızlı prototipleme” (rapid<br />
prototyping=RP) olarak adlandırılan fabrikasyon<br />
yöntemleriyle giderilmeye çalışılıyor.<br />
23
GELECEK<br />
Biyomalzemelerde gelecek için hedefleri vermeden<br />
önce geçmişe ve bugüne bir göz atalım. Geçmişte,<br />
bir doku hasar gördüğü veya işlevini yitirdiğinde<br />
çözüm, bu dokunun uzaklaştırılmasıydı. Ancak<br />
geçtiğimiz yüzyılda yeni antiseptiklerin, penisilin<br />
ve diğer antibiyotiklerin keşfi, hijyenin sağlanması<br />
ve aşılamalara bağlı olarak, gelişmiş ülkelerde insan<br />
yaşam süresi 80’in üzerine çıktı.<br />
Bu durumda, özellikle geçtiğimiz 40 yılda, yaşam<br />
kalitesinin de azalmaması için hasarlı dokunun<br />
yerine sağlamının yerleştirilmesi önem kazandı. Bu<br />
da iki şekilde mümkün oldu. Transplantasyon (nakil)<br />
ve implantasyon (yerleştirme). Transplantasyonda,<br />
hastanın kendi dokusu, başka bir insandan ya<br />
da hayvandan alınan dokuların kullanımı söz<br />
konusu. İmplantasyondaysa biyomalzemeler<br />
kullanılıyor. Ancak tüm implantların ömürleri<br />
sınırlı. Son gelişmelerle ortopedik, kalp-damar ve<br />
diş implantlarının kullanım ömrü 15 yılın üzerine<br />
çıktı. Özellikle implantların dokulara biyoaktif<br />
olarak sabitlenmesi, ortopedik protezlerin ömrünün<br />
uzamasında çok etkili oldu.<br />
Gelecek için ise şöyle bir mesaj var: Biyomalzeme<br />
konusundaki araştırmalar, vücudun kendini<br />
yenileme kapasitesini kullanacak veya artıracak<br />
yöne kaymalı. Böylelikle doğal dokuların yeniden<br />
yapılanmasını sağlayacak biyomalzemelerin<br />
kullanılabilecek protezlerin kullanım süresi<br />
artırılabilecek.<br />
Doku yenilenmesi, son derece kapsamlı bir olay.<br />
Doku yapısının yeniden inşasını, doku işlevinin,<br />
metabolic ve biyokimyasal davranışların ve<br />
biyomekanik performansın yeniden kazanılmasını<br />
içeriyor. Bu nedenle, doku yenilenmesi, biyoloji,<br />
genetic mühendisliği, hücre ve doku mühendisliği,<br />
görüntüleme teknikleri ve teşhis, mikro-optik ve<br />
mikro-mekanik cerrahideki ilerlemelerin ışığında<br />
gerçekleşecek.<br />
Gözenekli, inorganik-organik hibrid malzemelerden,<br />
kontrol edilebilir hızlarda bozunabilen, kontrol<br />
edilebilir yüzey özelliklerine sahip doku iskeleleri<br />
hazırlanarak doku yenilenmesi sağlanabilir.<br />
İnorganik ve organik bölümlerin miktarı<br />
değiştirilerek, malzeme üzerindeki hücre üremesi ve<br />
farklılaşması kontrol edilebilir. Biyoaktif cam jeller,<br />
kalsiyum oksitfosfor pentaoksit-silisyum dioksit<br />
bileşimine sahip inorganik malzemelerdir.<br />
Hayvan deneyleri, bu malzemenin kemik dokusunun<br />
yenilenmesinde başarılı olduğunu göstermiş. Şu<br />
anda doku yenilenmesi için büyük bir gelecek<br />
vaadediyor. Bileşiminde yapılacak değişimler,<br />
istenilen üç-boyutlu mimariye ulaşacak şekilde<br />
işlenmesini sağlayacak fabrikasyon tekniklerindeki<br />
gelişmelerle, bu malzemenin, yumuşak bağ dokusu<br />
ve kalp-damar dokularının reyenilenmesinde<br />
de kullanımı hedeşeniyor. Biyomalzemelerin<br />
doku yenilenmesinden farklı yöndeki geleceği ise<br />
nanoteknolojiye dayalı uygulamalar. Bu teknolojinin<br />
ürünü olarak geliştirilecek nanorobotların bakteri<br />
ve virüs enfeksiyonlarını tedavi etmesi, kanser<br />
hücrelerini saptayıp yok etmesi, dolaşım sistemindeki<br />
zararlı maddeleri temizlemesi, hasarlı dokulara<br />
oksijen sağlaması ve çeşitli hastalıkların izlenmesi ve<br />
teşhisinde kullanımı amaçlanıyor.<br />
24
Kaynaklar :<br />
1. http://www.tsn.org.tr<br />
2. Jim Hollenhorst, Molecular Scale Technologies for Electronics and the Life Sciences, IEEE SF Bay Area<br />
Nanotechnology Council Lunch Seminar, July 19, 2005.<br />
3. Wintermantel, E., Mayer, J., Blum, J., Eckert, K.L., Lüscher, P. and Mathey, M., Tissue engineering scaffolds<br />
using superstructures, Biomaterials, 17, 83-91, 1996<br />
4. http://www.incites.com<br />
5. http://www.azom.com<br />
6. Handbook of biomaterials evaluation / Andreas F. Von Recum<br />
7. Biomaterials / Joon B. Park / Roderic S. Lakes<br />
8. Park, J.B., Kim, Y.K., 2000. Metallic Biomaterials, The Biomedical Engineering Handbook: Second Edition.<br />
CRC Press LLC, 2000<br />
25
Haber<br />
Yabancı<br />
GÜNEŞ ENERJİSİNİ VE HAREKETİ<br />
ELEKTRİK ENERJİSİNE<br />
DÖNÜŞTÜREN KUMAŞ<br />
Akıllı aksesuarlar moda sektöründe kendine elle<br />
tutulur bir yer edinirken, akıllı kıyafetler de modanın<br />
geleceğini oluşturuyor. Cihazların sunduğu pil gücü<br />
kadar akıllı olduğu günümüzde ihtiyacımız olan şey<br />
belki de güneş enerjisini kullanan kıyafetler.<br />
Yani yakın gelecekte bir iş yemeğine gittiğinizde<br />
hesabı NFC’li kol düğmenizle öderken, akıllı<br />
saatinizi de ceketinizle şarj edebilir ve ortamdaki en<br />
havalı insan siz olabilirsiniz. Ancak Tony Stark gibi<br />
hissetmeden önce biraz daha beklemeniz gerekecek.<br />
Fiziksel eylemlerden enerji üreten kumaşlar bir<br />
süredir geliştiriliyor. Georgia Institute of Technology<br />
bu teknolojiyi bir adım ileri taşıyor ve hem<br />
hareket hem de güneş ışığından enerji üretiyor.<br />
Araştırmacılar, hafif polimer fiber ve fiber tabanlı<br />
“triboelectric nanogenerator”ları bir araya getirerek<br />
oluşturdukları güneş pillerini standart kumaşla<br />
örerek hibrit bir kumaş elde etmiş. Sürtünme ile<br />
elektriklenme sayesinde güç üretebilen bu kumaş<br />
aynı zamanda güneş ışığını da enerjiye çeviriyor.<br />
Bunun yanı sıra üretim maliyeti de oldukça düşük<br />
zira üretim en yaygın polimerlerle gerçekleştiriliyor.<br />
İlk testlere göre kumaş şimdilik uzun kullanım için<br />
pek uygun değil. Ancak çalışmalar devam ediyor.<br />
Bir sonraki adım ise su ve nemden korunma üzerine<br />
olacak.<br />
26
Yerli<br />
Haber<br />
VAN ÇİMENTO’NUN ÜRETİMİ<br />
110 MİLYON DOLARLIK YATIRIMLA<br />
10 KAT ARTTI<br />
VAN ve çevre illerin çimento ihtiyacını sağlayan<br />
Van Çimento, 2010-2013 yılları arasında 110 milyon<br />
dolarlık yeni yatırım yaparak Türkiye’nin sayılı<br />
fabrikaları arasına girmeyi başardı. Yatırım öncesi<br />
yıllık 200 bin ton çimento üretimi yapılan fabrikada<br />
şu anda 2 milyon ton kapasiteye ulaşıldı.<br />
Van’ın Edremit İlçesi’nde Van Gölü kıyısına<br />
kurulan ve 1969 yılında üretime başlayan Van<br />
Çimento Fabrikası adeta altın yıllarını yaşıyor. 5<br />
kez el değiştiren ve son olarak Fransızlar tarafından<br />
Aşkale Çimento A.Ş.’ye satılan Van Çimento, 192<br />
personeliyle bölgedeki birçok ilin çimento ihtiyacını<br />
da karşılıyor. Tamamen otomatik sistemlerle çimento<br />
üretiminin yapıldığı fabrikada, yıllık üretim 2010’dan<br />
bu yana 200 bin tondan 2 milyon tona ulaştı.<br />
fabrikaya 3 yıl içinde 110 milyon dolarlık yatırım<br />
yapıldığını belirten Fabrika Müdürü Naci Rüzgar,<br />
“Adeta yeni bir fabrika kurduk. Yatırımlarla Doğu<br />
ve Güneydoğu’da modernizasyon bakımından<br />
ilk sıraya yerleştik. Fabrikamız Türkiye’de sülfata<br />
dayanıklı çimento üreten sayılı fabrikalardan<br />
birisi. Ayrıca Van Gölü kıyısına kurulu olan<br />
fabrikamızın çevreyi kirletmemesi için büyük<br />
yatırımlar yaptık. Fabrikada 3 adet atık su arıtma<br />
tesisi kuruldu. Fabrikanın bacalarından çıkan<br />
küllerin çevreye zarar vermemesi için 32 olan<br />
torbalı filitre sayısı 62’ye çıkarıldı. Yani hem Van<br />
Gölü hemde çevre konusunda çok duyarlıyız” dedi.<br />
110 Milyon Dolarlık Yatırım<br />
Fabrikanın Eylül 2009 yılında Aşkale Çimento A.Ş.<br />
bünyesine geçmesiyle adeta bölgenin can damarı<br />
haline gelen Van Çimento, kalite yönünden de<br />
aranan bir marka olmayı başardı. Kuruluşundan<br />
itibaren 40 yıl boyunca hiçbir yatırımın yapılmadığı<br />
27
BURCU KOÇAK AKSÖZ<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
EGE ÜNİVERSİTESİ<br />
DOKTORA ÖĞRENCİSİ<br />
kocakburcu@gmail.com<br />
RÜZGAR ENERJİSİ<br />
Günlük yaşamımızda enerji, adeta ekmek<br />
ve su gibi hayatımızın vazgeçilmez bir<br />
parçası halini alıp, elektrik enerjisi olarak<br />
evlerimizde, ulaşımda, tıpta, tarımda, iletişimde,<br />
sanayide ve daha birçok alanda kullanılmaktadır.<br />
Uygarlığın ve bilgi toplumunun her alanda ihtiyaç<br />
duyduğu enerjinin önemi her geçen gün artmaktadır.<br />
Günümüzde enerji, uygarlığımızın temeli olup,<br />
üretim ve tüketimi, kalkınma ve gelişmişlik<br />
düzeylerini geliştiren belli başlı araçlardandır.<br />
Ülkelerin ekonomik gelişmişliklerinin, küresel<br />
ekonomide rekabet gücü sağlayabilmelerinin<br />
ve toplumsal gelişmeyi artırabilmenin önemli<br />
kaynaklarından biridir enerji.<br />
Artan nüfus, şehirleşme, sanayileşme ve teknolojik<br />
gelişmelere bağlı olarak Dünya elektrik enerjisi<br />
ihtiyacı her yıl 34,5 milyar kWh artmaktadır. Giderek<br />
artan enerji talebi ile Dünya enerji rezervi tükenme<br />
yılının yaklaşık olarak kömür için 200 yıl, gaz için 65<br />
yıl, petrol için 40 yıl olduğu tahmin edilmektedir.<br />
Enerji ihtiyacına bağlı olarak artan fosil yakıt<br />
tüketimi gerek ekonomik gerekse çevre açısından<br />
onarılması imkansız zararları da beraberinde<br />
getirmektedir.<br />
harcama yaparak, komşu ülkelerden petrol ve doğal<br />
gaz ihraç edilmektedir. Buda bizi dış ülkelere bağımlı<br />
kılmakta ve ülkelerle yaşanılan siyasi krizlerde<br />
enerji sıkıntısı çekmemize neden olmaktadır. Bunun<br />
yanı sıra ihraç edilen enerji ile sanayi ve evsel<br />
kullanımlarda enerjinin birim maliyeti artmaktadır.<br />
Öyle ki, Türkiye’de birim enerji maliyeti endüstride<br />
14,8 $/KWh, evsel tüketimde ise 18,5$/KWh<br />
değerindedir Bu tüketim maliyetleri ile Türkiye'nin<br />
enerji maliyetinin OECD ortalamasının sırasıyla %20<br />
ve %10 üzerindedir.<br />
Fosil kaynakların aksine sınırsız ve yenilenebilir<br />
olması, dışa bağımlılığı azaltması ve çevreye dost<br />
olması açısından yenilenebilir enerji kaynakları son<br />
yıllarda dikkatleri üzerine çekmiştir.<br />
Klasik fosil yakıt kaynaklı enerji üretim sistemleri<br />
ve geleneksel üretim teknolojileri Dünyadaki<br />
yaşanabilir ortamın korunmasını engellemekte,<br />
iklim değişikliğinin sebep olduğu zararlı etkileri<br />
beraberinde getirmektedir.<br />
Enerji üretim ve tüketiminden kaynaklanan çevre<br />
tahribatının yanı sıra fosil yakıtların politik ve<br />
ekonomik yönden de dezavantajları bulunmaktadır.<br />
Türkiye enerji ihtiyacını tamamını kendi kaynakları<br />
ile karşılayamamakta olup, her yıl milyarlarca dolar<br />
28
Günümüzde kullanılan en temel yenilenebilir enerji<br />
kaynakları şöyledir:<br />
- Jeotermal Enerji<br />
- Güneş Enerjisi<br />
- Hidrolik Enerji<br />
- Rüzgar Enerjisi<br />
Bu kaynaklar arasında en dikkat çeken yenilenebilir<br />
enerji türü rüzgar enerjisidir. Rüzgardan tarih<br />
boyunca enerji üretimi dışında da çeşitli şekillerde<br />
faydalanılmıştır. Örneğin, rüzgar tahılların<br />
öğütülmesi, kurutma ve yelkenli gemilerle ulaşımın<br />
sağlanması gibi değişik amaçlarla insanların hayatını<br />
kolaylaştırmıştır. Ardından rüzgardan tirbünler<br />
yardımıyla elektrik elde edilerek hayatın her<br />
aşamasında yerini almıştır. 1980'li yılların başından<br />
itibaren Avrupa ve A.B.D'nde rüzgar gücü teknolojisi<br />
ile ilgili araştırmalar yoğunlaşmıştır.<br />
Şekil 1. Dünya'nın ilk rüzgar santrali kabul edilen Brush rüzgar türbini<br />
Dünyada ve özellikle Türkiye’deki enerji rezervlerinin<br />
durumu dikkate alındığında, rüzgar enerjisi<br />
yenilenebilir enerji kaynakları arasında hem çevre<br />
hem de kaynak açısından en önemlilerindendir.<br />
Ancak buna rağmen Türkiye elindeki potansiyeli<br />
yeterince kullanamamaktadır.<br />
Ülkemizde, rüzgar gücünden elektrik eldesi iki<br />
şekilde yapılabilmektedir. Birinci kategoride,<br />
2001 tarihli “Elektrik Piyasası Kanunu” ve 2005<br />
tarihli “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik<br />
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun”<br />
gereğince lisansa dayalı üretim yapılabilmektedir.<br />
Ülkemizde rüzgâr enerjisine dayalı üretim ile ilgili<br />
lisans başvuruları tamamlanmış olup, şuan itibari<br />
ile EPDK yeni lisans başvurusu kabul etmemektedir.<br />
İkinci kategoride ise 21 Temmuz 2011 tarihli<br />
29<br />
"Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine<br />
İlişkin Yönetmelik" gereğince 500 kW ve altındaki<br />
güçler için lisans almaksızın üretim yapılabilmektedir<br />
Türkiye yaklaşık 83000 MW rüzgar enerjisi<br />
potansiyeli ile elektrik ihtiyacının tamamını<br />
karşılayacak potansiyele sahiptir. Sahip olunan<br />
potansiyelin yanı sıra, rüzgar enerjisinin kullanım<br />
kolaylığı, çevreye zararlı olmayışı, yenilenebilir<br />
olması onu diğer enerji kaynaklarına göre bir adım<br />
öne götürmektedir. Sahip olduğu avantajların yanı<br />
sıra kurulum maliyetlerinin yüksek olması ve enerji<br />
veriminin diğer kaynaklara kıyasla düşük olması<br />
dezavantaj olarak görülse de gelecekte bazı teknolojik<br />
ve ekonomik zorlukların aşılması ile rüzgar<br />
enerjisinin yaygın hale geleceği umut edilmektedir.<br />
Kaynaklar :<br />
1-) B. Atilgan, A. Azapagic, An integrated life cycle sustainability assessment of electricity generation in<br />
Turkey, Energy Policy 93 (2016) 168–186<br />
2-) Hayli S., Rüzgar Enerjisinin Önemi, Dünya’da ve Türkiye’de ki Durumu, http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/<br />
dergi/arsiv/cilt11/sayi1/001-026.pdf (Erişim Tarihi: 08.04.2013)<br />
3-) Durusu A., Erduman A., Kekezoğlu B., Tanrıöven M., 2011, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından 500<br />
KW’a kadar Lisanssız Enerji Üretimi ve Fizibilite Analizi, Elektrik Mühendisleri Odası, Elektrik-Elektronik ve<br />
Bilgisayar Sempozyumu, s.122<br />
Bekiroğlu Nur, Kıncay Olcay, Yumurtacı Zehra, Rüzgar Enerjisi, http://www.yildiz.edu.tr/~okincay/dersnotu/<br />
RuzgBol1.pdf (Erişim Tarihi:27.03.2014)
Haber<br />
Yabancı<br />
RUS İLAÇ DEVİNDEN DEV YATIRIM<br />
Rus savaş uçağının Türk jetleri tarafından<br />
düşürülmesinin ardından Türkiye’deki yatırımını<br />
askıya alan Rus ilaç devi R-Farm, projeyi yeniden<br />
uygulamaya koyma kararı aldı.<br />
1.3 milyar dolarlık cirosuyla Rusya’da sektörün bir<br />
numarası olan R-Farm’ın Genel Müdürü Vasiliy<br />
İgnatyev, Türkiye’de inşa etmeyi planladıkları ilaç<br />
fabrikası projesini hayata geçireceklerini belirtti.<br />
Rusya’da çıkan ürünlerimizi tescil ettireceğiz. Buna<br />
paralel olarak Rusya’da da kullanmakta olduğumuz<br />
ilaç üretim fabrikasının bir benzerini Türkiye’de<br />
inşa etmek üzere yatırım çalışmalarımıza<br />
başlayacağız.”<br />
İgnatyev, Avrupalı endüstriyel biyoteknoloji<br />
uzmanlarıyla çalışmaya başladıklarını ve bu<br />
uzmanlardan projeyi daha modern çözümlerle<br />
geliştirme konusunda sürekli tavsiyeler aldıklarını<br />
da vurguladı. 2013 yılında Sputnik’e (eski adıyla<br />
Rusya’nın Sesi) demeç veren İgnatyev, Türkiye’ye<br />
100 milyon euro yatırım yapmayı planladıklarını<br />
söylemişti. İgnatyev, “R-Farm Türkiye’de hangi<br />
faaliyetlerde bulunacak?” sorusuna şu yanıtı<br />
vermişti: “İlk aşamada Türkiye’de ofis açıp,<br />
30
Yerli<br />
Haber<br />
KİMYA SEKTÖRÜ, FRANSA’DAKİ<br />
PLASTİK KAP YASAĞINDAN ENDİŞE<br />
DUYMUYOR<br />
Fransa Meclisi’nden geçen tek kullanımlık plastik<br />
bardak, tabak, çatal, bıçak gibi ürünlerin 2020<br />
yılından itibaren satışı yasağını değerlendiren<br />
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri<br />
İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Murat Akyüz,<br />
kararın Fransa’ya plastik ambalaj ihracatını olumsuz<br />
etkilemeyeceğini söyledi.<br />
Fransız Hükümeti, 1 Ocak 2020’den sonra kullanat<br />
plastik bardak, tabak, çatal, bıçak türü ürünlerin<br />
satışına sınırlama getiren 2015-992 numaralı<br />
tebliği, Meclis’ten geçirdi. Buna göre, Fransa’da<br />
sadece biyobazlı plastiklerden üretilen veya<br />
kompostlanabilir türdeki biyoplastiklerden elde<br />
edilen kullan-at tipi ürünler satılabilecek.<br />
Kararın kimya ihracatının önemli alt sektörlerinden<br />
biri konumundaki plastik ihracatına etkisini<br />
değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve<br />
Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Murat Akyüz, Türkiye ekonomisine<br />
önemli oranda katma değer yaratan plastik<br />
sektörünün, kimya ihracatında güçlü bir yeri<br />
olduğunu vurguladı.<br />
Yasak, tüm plastik ambalajları<br />
kapsamıyor<br />
Fransa’nın 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren<br />
geçerli olacak kararının tüm plastik ambalajları<br />
kapsamadığına dikkat çeken Akyüz, şunları söyledi:<br />
“Fransa hükümetinin tek kullanımlık plastik<br />
bardak, tabak, çatal, bıçak türü ürünlerin satışına<br />
kısıtlama getiren tebliğ plastik ambalaj ihracatının<br />
tamamını kapsamıyor. 2015 yılında Fransa’ya tek<br />
kullanımlık plastik ürün ihracatımız 1,7 milyon<br />
dolar gibi oldukça düşük bir seviyede gerçekleşti.<br />
Dolayısıyla kısa ve orta vadede plastik ihracatımıza<br />
olumsuz bir etkisi olmayacaktır.”<br />
Marketlerde plastik poşetleri de<br />
yasaklamıştı<br />
31
Fransız Meclisi, Yeşiller Partisi’nin önerisi<br />
üzerine çevre kirliliğine yol açtığı gerekçesiyle tek<br />
kullanımlık plastik sofra gereçlerinin 2020 yılından<br />
itibaren yasaklanmasına dair hükümet tebliğini kabul<br />
etmişti.<br />
Fransa’da süpermarketlerde plastik poşet kullanımına<br />
ilişkin yasak kararı da, Temmuz 2016 tarihi itibariyle<br />
uygulamaya konulmuştu.<br />
32
ÖZNUR KAÇAR<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
GAZİ ÜNİVERSİTESİ<br />
ÖĞRENCİ<br />
oznurkacar95@gmail.com<br />
DOĞADAKİ EN HAFİF<br />
MADDE: AEROJEL<br />
Aerojel (aerogel) dünyanın en hafif maddesi<br />
ve yoğunluğu en az olan maddedir. Aerojelin<br />
keşfi, ilk olarak 1931 yılında Samuel Stephen<br />
Kistler tarafından arkadaşlarıyla girdiği bir iddia<br />
sonucunda gerçekleşir. Kistler’in arkadaşı Charles<br />
Learned ile birlikte girdiği bu iddiada amaç, ‘jellerin<br />
içindeki sıvıyı havayla değiştirirken çökmeye yol<br />
açmamaktır. Bunun devamında gelen araştırmalar<br />
sonucu 1931 yılında Nature dergisinde yayımlanan<br />
makaleyle, bilim dünyası aerojelle tanışır ve bundan<br />
sonraki yıllardan günümüze aerojellerin yolculuğu<br />
başlamış olur.<br />
Aerojellerin bildiğimiz jeller gibi ıslak görünen jelatin<br />
yapıda olduklarını düşünebilirsiniz. Ancak bilinenin<br />
aksine, aerojeller kuru maddelerdir; jel kavramı<br />
maddenin ‘jel’lerden oluştuğunu belirtmekle birlikte,<br />
‘aero’ kavramı maddedeki porların sıvı yerine hava ile<br />
doldurulmasını ifade eder.<br />
Aerojellerin milyonlarca ufak delikten oluşan<br />
yüzeyi, süngeri andırır. Aerojeller kısaca, jellerin<br />
sıvı bileşeninin gaz ile değiştirilmesiyle elde edilen<br />
gözenekli sentetik maddeler olarak özetlenebilir.<br />
Her ne kadar ismi bir sıvıyı andırsa da bunun aksine<br />
katı ve kuru maddelerdir. Bu maddenin %99.8 ‘i<br />
hava içerir bu nedenle yoğunluğu neredeyse 0’dır.<br />
Bu yüzden aeorejel için doğadaki en hafif madde<br />
denilebilir. Bu durum katılar için alışık olduğumuz<br />
durum değildir. Bir başak kadar hafif olan aerojel,<br />
görünümüne rağmen oldukça elastik ve dayanıklı<br />
bir yapıya sahiptir. Malzeme nerdeyse gözükmüyor<br />
denilse yeridir. Yakın geçmişte NASA tarafından<br />
rafine edilerek dünyanın en hafif katı maddesi olarak<br />
onaylandı. Bu madde Guinness Rekorlar Kitabı’na<br />
bilinen en hafif katı madde olarak girdi. Duman<br />
gibi bir görüntü verdiği için ‘Donmuş Duman’ veya<br />
‘Mavi Duman’ diye adlandırılır.<br />
Aerojellerin hafiflikleri dışında özel kılan bir şey<br />
de parçalanmaya bırakılan bir aerojel parçasından,<br />
doğada geriye sadece doğal bir malzeme olan kumun<br />
kalmasıdır.<br />
33
Bir diğer en önemli özelliği ise çok yalıtkan bir<br />
madde olmasıdır. Aerojel bilinen köpüklerden<br />
ve diğer yalıtım malzemelerinden çok daha üstün<br />
özelliklere sahiptir. Örneğin boya sektöründe 100<br />
mikron kalınlıkta boya yapar gibi aerojel kullanılırsa<br />
40 cm polyesterin verdiği yalıtımı vermektedir. En<br />
gelişmiş fiberglas yalıtım malzemesinden <strong>39</strong> kat daha<br />
fazla yalıtım malzemesine sahiptir.<br />
Diğer bir özelliği yarı saydam olmalarıdır.<br />
Kendisinden oldukça büyük maddeleri taşıyabilirler<br />
ama ufak darbelerde kırılabilirler.<br />
Aerojel boya , kozmetik, tekstil gibi sektörlerde, tıpta<br />
, bilimsel araştırmalarda ayrıca NASA çalışmalarında<br />
da aerojeller kullanılır. Çin’de petrol sızıntıları ile<br />
mücadelede önemli bir kalkan görevi üstlenen aerojel<br />
daha başka pek çok kullanım alanı da buldu.<br />
Günümüzde petrol temizliğinde kullanılan organik<br />
çözücü maddeler kendi ağırlıklarının yaklaşık 10 katı<br />
kadar petrol emebiliyorken Grafen (karbon) aerojel<br />
kendi ağırlığının 900 katı petrol emebiliyor.<br />
Aerojellerin kinetik enerjiyi emen yapısı, bu<br />
maddenin, önümüzdeki yıllarda güvenlik ve<br />
yalıtım alanlarında kullanılacağına dair güçlü<br />
sinyaller vermektedir. Yakın bir gelecekte, diz<br />
üstü bilgisayarlar ya da elektronik uçak kontrol<br />
mekanizmaları gibi değerli malzemelerin yapımında<br />
aerojeller önemli yer tutacaktır.<br />
Kaynaklar :<br />
http://eyeportal.blogspot.com.tr/2012/09/aerogel-nedir-aerogel-kullanim-alanlari.html<br />
https://tr.wikipedia.org/wiki/Aerojel<br />
http://www.kimyablog.com/donmus-duman-aerojel/<br />
34
Haber<br />
Yabancı<br />
SÜPER HİDROFOBİK EKRAN<br />
TEKNOLOJİSİNDE TÜRK İMZASI<br />
Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığı’na bağlı<br />
Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı’nda çalışan bilim<br />
adamı Tolga Aytuğ ve ekibi tarafından geliştirilen<br />
Super Hidrofobik Ekran teknolojisi Samsung<br />
tarafından kullanılacak.<br />
bu ekran teknolojisine geçilmesi muhtemel<br />
olduğunun altını çizelim.<br />
Ekran teknoloji konusunda belki de en iyisi olarak<br />
kabul edilebilecek Super AMOLED ve IPS ekranlar<br />
konusunda daha çok tercih edilen Samsung üretimi<br />
AMOLED teknolojisi artık yeni ekran sistemiyle<br />
daha da güçleniyor. Bu noktada Amerika Birleşik<br />
Devletleri Enerji Bakanlığı’na bağlı Oak Ridge<br />
Ulusal Laboratuvarı’nda çalışan bilim adamı Tolga<br />
Aytuğ’nun başında bulunduğu Materyal <strong>Kimya</strong><br />
Grubu tarafından geliştirilen ve Süper Hidrofobik<br />
Ekran adı verilen teknoloji ile ekranlarda cam yerine<br />
bu ekran teknolojisine geçileceği öngörülüyor.<br />
Toza ve Suya Ekstra Dayanıklı<br />
Suya ve toza karşı kendiliğinden dayanıklı olan Super<br />
Hidrofobik Ekran, hiçbir şekilde ıslanmadan üzerine<br />
gelen suyu damlacıklar olarak üzerinden atacak.<br />
(Hani şu ayakkabılara sıkılan ıslanmaz sprey var, onu<br />
telefonun üzerine sıktığınızı düşünün) Ayrıca bu<br />
çalışmalara Samsung tarafından destek veriliyor ve<br />
görünüşe göre ilerleyen yıllarda Galaxy telefonlarda<br />
35
Yerli<br />
Haber<br />
KAYISI ÇEKİRDEĞİNDEN KARBON<br />
ÜRETİLDİ<br />
Türk bilim insanı, kayısı çekirdeği kabuğundan<br />
en geniş yüzeye sahip aktif karbon üretti. Dünya<br />
çapında az miktarda üretilen bu teknoloji, birçok<br />
elektronik cihazda kullanılıyor. Bununla birlikte<br />
güneş enerjisi ve pil depolama sisteminde kullanılan<br />
aktif karbon, Türkiye’de temiz enerjinin üretimine<br />
destek olacak.<br />
İnönü Üniversitesi Mühendislik Fakültesi <strong>Kimya</strong><br />
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.<br />
Yunus Önal, 25 yıllık çalışma sonucunda geliştirdiği<br />
kayısı çekirdeği kabuğundan aktif karbon üretiminde<br />
kendi sınırlarını aştı. Önal, kayısı çekirdeği kabuğu<br />
kategorisinde 3 bin 861 metrekare/gram yüzey alana<br />
sahip aktif karbon üretmeyi başardı.<br />
Çalışmasının detaylarını paylaşan Önal, İnönü<br />
Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde kendisine<br />
tahsis edilen laboratuvarda 25 yıldır aktif karbon<br />
üretimine ilişkin çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi.<br />
Malatya’nın en önemli değeri kayısıyı her şeyiyle<br />
endüstriye dönüştürmek, çekirdeğinden aktif karbon<br />
üretmek için bu çalışmaya başladığını anlatan Önal,<br />
kayısı çekirdeğinin, aktif karbon üretiminde önemli<br />
bir malzeme olduğunu belirtti.<br />
Daha önce Türkiye’de en yüksek yüzey alanına sahip<br />
aktif karbonu kayısı çekirdeği kabuğundan ürettiğini,<br />
bunun 3 bin 250 metrekare/gram yüzey alanına sahip<br />
olduğunu anımsatan Önal, bunun tıpta kullanıma<br />
uygun (hastahanelerin acil servislerinde aktif karbon<br />
solüsyonu) olarak patentlendiğini kaydetti.<br />
Aktif karbon üzerinde çalışmalarını aralıksız<br />
sürdürdüğünü dile getiren Önal, “Daha önce<br />
yaptığım çalışmayı daha da geliştirerek, kayısı<br />
çekirdeği kabuğundan 3 bin 861 metrekare/gram<br />
yüzey alanıyla kendi kategorisinde dünyanın<br />
en yüksek yüzey alanına sahip aktif karbonunu<br />
ürettim.<br />
Çin’in yıllık aktif karbon ihtiyacı 1.3 milyon ton.<br />
Bunun 800 bin tonunu üretiyor, geri kalanını<br />
da ithal ediyor. Türkiye’de 1 gram aktif karbon<br />
üretilmiyor. Ülkemizin 2023-2071 hedefi var. Bunu<br />
36
yakalamamız için kimya endüstrisinde çok yol kat<br />
etmemiz lazım. Aktif karbon da bunlardan biri.”<br />
dedi.<br />
Karbon içeren bir malzemenin, havanın olmadığı<br />
atmosferde, yüksek sıcaklıkta ısıl işleme tabi<br />
tutulması halinde aktif karbona dönüştüğünü anlatan<br />
Önal, çeşitli alanlarda kullanılan aktif karbonu<br />
Türkiye’nin ithal ettiğine dikkati çekti.<br />
sektörün önü açılacak.<br />
Elektrik, elektronikte uzay araçlarında bu<br />
malzeme, özellikli malzeme olarak kullanılıyor.<br />
Bunların önünü açmış olacak. Ayrıca ekonomik<br />
olarak da ülkemize katma değer sağlayacak.”<br />
Aktif Karbon Açığını Giderecek<br />
Önal, yüksek yüzey alana sahip aktif karbonun<br />
süperkapasitör, yakıt hücreleri ve yeni nesil lityum<br />
pillerde kullanıldığını belirterek, özellikle aktif<br />
karbonun kullanıldığı süperkapasitörlerin mobil<br />
telekomünikasyon gibi yüksek güç gerektiren<br />
sistemlerde, elektrikli araçlardan başlayarak<br />
motorlarda yedek güç, taşınabilir elektronik cihazlar<br />
ve darbeli güç cihazlarında kullanıldığını da kaydetti.<br />
Türkiye’de elektrik, elektronik endüstrisinde büyük<br />
katma değeri olan hiçbir ürün üretilmediğini<br />
savunan Önal, şunları kaydetti:<br />
“Örneğin, Türkiye’de yılda 5 milyar dolar<br />
cep telefonuna para veriyoruz. Cep telefonun<br />
içeriğinde aktif karbonlu malzemeler önemli bir<br />
yere sahiptir.<br />
Yeni nesil güneş pilleri aktif karbon temellidir.<br />
Ülkemizde müthiş bir şekilde güneş enerjisinden<br />
faydalanma yoluna gidiliyor. O güneş<br />
reaktörlerinde yüzde 100 yurt dışına bağlıyız.<br />
Bu aktif karbon oradaki açığı da giderecek. Aktif<br />
karbon uzay teknolojisinde de öncü bir malzeme.”<br />
Güneş enerjisi açısından Türkiye’nin dünyada birinci<br />
kuşakta olduğunu hatırlatan Önal, sözlerini şöyle<br />
tamamladı:<br />
“Bunu değerlendirmek için güneş pillerini,<br />
reaktörlerini kendimiz yapmak zorundayız.<br />
Bunun için de yüksek yüzey alanlı aktif karbona<br />
ihtiyacımız var.<br />
Dünyanın en yüksek yüzey alanına sahip<br />
aktif karbonuyla artık cep telefonu üretmeye<br />
başlayacağız. Özellikle enerji depolamada birçok<br />
37
KOBALT<br />
Simgesi:<br />
Co<br />
Grubu:<br />
8B (Geçiş elementi)<br />
Atom numarası: 27<br />
Bağıl atom kütlesi: 58,9332<br />
Oda sıcaklığında:<br />
Katı<br />
Erime noktası: 1495°C<br />
Kaynama noktası: 2870°C<br />
Yoğunluğu:<br />
8,9 g/cc<br />
Keşfi:<br />
1737 - George Brandt<br />
Atom çapı:<br />
1,67 Å<br />
Elektronegatifliği: 1,88<br />
Elektron dizilimi: 1s 2 2s 2 p 6 3s 2 p 6 d 7 4s 2<br />
Yükseltgenme basamağı (sayısı): 2, 3<br />
Radyoizotopları:<br />
Yok<br />
Kobalt 1773 yılında Georg Brandt tarafından keşfedilmiş metal element. Atom numarası 27, simgesi Co,<br />
atom ağırlığı ise 58.9332 g/mol'dür.<br />
Kobaltı’ın Elde Edilmesi<br />
Kobaltı elde etmek için önce arsenik ve kükürtlü filizler bu maddeden arındırılmak için kavrulur. Ardından<br />
kireçle birlikte fırında kok aracılığıyla indirgenir. Böylece yaklaşık %30 kobalt olan bir demir bakır, kobalt<br />
alaşımı elde edilir. Bu alaşım bir asitle çözünür ve bundan elektroliz yoluyla metalik kobalt elde edilir.<br />
Kullanım Alanları<br />
Saf kobaltın maden halinde kullanıldığı yerler azdır. Kesici aletlerin yapımında kullanılan çelik ve öteki<br />
alaşımların bileşiminde %60 a varan oranlarda kobalt kullanılır. Elektrik rezistanslarında, yüksek sıcaklık ve<br />
aşınmaya dayanıklı alaşımlarda, elektromıknatısların üretiminde, korozyona dayanıklı kaplamalarda, boya<br />
ve emayelerin hazırlanmasında kullanılır. Kobalt 60 izotopu önemli bir gama ışını kaynağıdır, ışınımı kolayca<br />
odaklanır ve doku bozukluğuna yol açmadan derin urlara ulaşır. Kobalt, kobalt bombası denen araçla başta<br />
kanser olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavilerinde kullanılır.<br />
38
Ayın<br />
Web<br />
Sitesi<br />
Eğer deney şekli bulma ile ilgili sorun yaşıyorsanız<br />
bu site tam size göre. Yaptığınız deneylere ait<br />
şekilleri bu site ile rahatlıkla oluşturabilirsiniz.<br />
<strong>Kimya</strong> öğretmenleri ve okulda laboratuvar<br />
dersi gören her çeşit öğrenci için faydalı bir site.<br />
İncelemenizi öneriyoruz.<br />
http://www.chemix.org<br />
<strong>39</strong>
KİMYA BULMACA<br />
1<br />
2 3<br />
4<br />
5 6<br />
7<br />
8<br />
9<br />
Soldan Saga<br />
2. Katran ve diger organik maddelerin buharlasmasindan<br />
veya damitilmasindan elde edilen, 65 oC de yumusayan,<br />
yanici, kolay kirilan, kati, siyah, parlak, yapi yalitiminda<br />
kullanilan, su geçirmez baglayici madde.<br />
4. Güve ve mantar kovucu olarak kullanilan antiseptik bir<br />
aromatik hidrokarbon.<br />
8. Sivi karisimlardaki bilesenleri kaynama noktalari<br />
arasindaki ayirimdan yararlanarak buharlastirip, yeniden<br />
yogusturma yoluyla birbirlerinden ayirma ve aritma.<br />
9. Bazi gidalarin bilesiminde yer alan ve ürüne göre özellikle<br />
kivamlastirici katki maddesi olarak da kullanilan<br />
D-galakturonik asit birimlerinin alfa 1,4 baglari ile<br />
olusturduklari uzun zincirli polisakarit<br />
Yukaridan Asagiya<br />
1. Atom sayisi 80, atom agirligi 200,5, donma noktasi –<strong>39</strong><br />
°C, yogunlugu 13,59 g/cm3 ve simgesi Hg olan gümüs<br />
renginde bir element. Simgesi Hg.<br />
3. Fiziksel ya da kimyasal süreçlerin neden oldugu hacim<br />
degisimlerini ölçen aygit.<br />
4. NO3- olan ve bir azota bagli üç oksijen atomundan<br />
olusan anyon ya da nitrik asidin kökü.<br />
5. Isi ya da basinç etkisiyle yumusatilip çesitli yöntemlerle<br />
biçimlendirilebilen ve bu biçimlerini soguyunca da<br />
koruyabilen, yapay ya da dogal, bilesiminde çogunlugun<br />
organik polimerler oldugu malzemeler.<br />
6. Bir eksen çevresinde dönen bir kaba etkiyen merkezkaç<br />
gücüyle, kabin içindeki sivinin içerdigi farkli<br />
yogunluktaki moleküllerin ayrilmasini saglama ya da bu<br />
islem için kullanilan düzenek, merkezkaçlama aygiti.<br />
7. Metal, porselen, plastik ya da agaçtan yapilmis, kati<br />
özdekleri ezerek ögütmek için kullanilan sapli çukur kap.<br />
40
KİMYA BULMACA<br />
(GEÇEN AYIN ÇÖZÜMÜ)<br />
9<br />
F<br />
7<br />
I<br />
6<br />
K<br />
5<br />
F<br />
4<br />
K<br />
2<br />
O<br />
3<br />
K<br />
1<br />
N<br />
Ü<br />
K<br />
L<br />
E<br />
R O M A T O G R A F I<br />
B T N<br />
I<br />
T<br />
I M Y A<br />
Z L 8<br />
D<br />
Y Y O<br />
O S F O R E S A N S<br />
N N M<br />
10<br />
H<br />
i<br />
A C I M<br />
Soldan Saga<br />
4. Çözücü ve ayirt edici ortam kullanarak çözünen madde<br />
karisimini bilesenlerine ayirma metodu.<br />
[KROMATOGRAFI]<br />
6. Maddelerin özellikleri ile maddeler arasi etkilesimleri<br />
inceleyen bilim dali. [KIMYA]<br />
9. Bir maddenin uyarilmasi sonucu ortamdan uyarici<br />
kaldirilsa da bir süre daha isima yapmasi.<br />
[FOSFORESANS]<br />
10. Maddenin uzayda kapladigi bosluk. [HACIM]<br />
Yukaridan Asagiya<br />
1. Proton ve nötron gibi atom çekirdegini olusturan temel<br />
parçaciklar. [NÜKLEON]<br />
2. Çekirdegin etrafinda dönen elektronlarin bulunma<br />
ihtimali en yüksek oldugu bölgeleri ve elektronlarin<br />
hareketini belirleyen matematiksel dalga denklemi.<br />
[ORBITAL]<br />
3. Belirli kütle, hacim ve sekli olan içine girdigi kabin seklini<br />
almayan madde hali. [KATi]<br />
5. Agir bir çekirdegin daha küçük çekirdeklere dönüsmesi.<br />
Bu sirada bir kaç nötron ile çok büyük miktarda enerji<br />
açiga çikar. [FIZYON]<br />
7. Elektriksel yük tasiyan atom ya da atom gruplari.<br />
[IYON]<br />
8. ivi haldeki bir maddenin kati hale geçmesi [DONMA]<br />
41
İNGİLİZCE-TÜRÇE<br />
KİMYA SÖZLÜĞÜ<br />
Chimney Effect<br />
Glass Fiber<br />
Distilled Water<br />
Physical Model<br />
Gas Detector<br />
Volume Index<br />
Thermal Efficiency<br />
Gel Cement<br />
Laboratory Accreditation<br />
Mass Exchange<br />
Humidistat<br />
Wood Gas<br />
Cotton Fiber<br />
Radionuclidic Purity<br />
Grain Shape<br />
Excited State<br />
Vacuum<br />
Lubrication<br />
Weak Base<br />
Flue<br />
Bottleneck<br />
Sour Crude Oil<br />
Transient<br />
Baca Etkisi<br />
Cam Lifi<br />
Damıtık Su<br />
Fiziksel Model<br />
Gaz Algılayıcı<br />
Hacim Indeksi<br />
Isıl Verimlilik<br />
Jel Çimentosu<br />
Laboratuvar Akreditasyonu<br />
Madde Geçişi<br />
Nem Denetleyici<br />
Odun Gazı<br />
Pamuk Lifi<br />
Radyoaktif Saflık<br />
Tane Biçimi<br />
Uyarılmış Durum<br />
Vakum<br />
Yağlama<br />
Zayıf Baz<br />
Baca Yolu<br />
Darboğaz<br />
Ekşi Petrol<br />
Geçici<br />
42
YAZARIMIZ<br />
OLUN<br />
KOŞULLAR<br />
1-) KİMYA VEYA KİMYA SEKTÖRÜ İLE İLGİLİ BİR KONUDA KAYNAKLARINIZI BELİRTEREK<br />
YAZIN<br />
2-) HER AYIN 20. GÜNÜNE KADAR info@inovatifkimyadergisi.com adresine<br />
AD-SOYAD<br />
SIK KULLANDIĞINIZ MAİL ADRESİ<br />
BİTİRDİĞİNİZ/OKUDUĞUNUZ OKUL İSMİ<br />
PROFİL FOTOĞRAFI<br />
YAZINIZIN WORD FORMATI<br />
İLE GÖNDERİN.<br />
BİR SONRAKİ AY BİLGİLERİNİZ İLE YAZINIZI YAYIMLAYALIM
REKLAM<br />
İÇİN<br />
iletisim@inovatifkimyadergisi.com<br />
BİNLERCE KİŞİNİN OKUDUĞU DERGİMİZE<br />
ONBİNLERCE KİŞİNİN ZİYARET ETTİĞİ WEB SİTEMİZE<br />
REKLAM VERİN<br />
BİNLERCE KİŞİYE ULAŞIN