Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>Kimya</strong><br />
<strong>Dergisi</strong><br />
İNOVATİF<br />
<strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong><br />
YIL:5 SAYI:<strong>46</strong> MAYIS 2017<br />
NÜKLEER<br />
REAKTÖRLER<br />
PAGDER Plastik<br />
Sanayicileri Derneği ile<br />
RÖPORTAJ
KURALLARIMIZ<br />
1. <strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong> yazılarını herhangi bir<br />
makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını<br />
aldığınız kişiye mail atarak haber vermek, kullanmış<br />
olduğunuz yazıların kaynağını ise dergi olarak<br />
belirtmek durumundasınız.<br />
2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci<br />
derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun<br />
yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız.<br />
3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza<br />
gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi<br />
sorumlu değildir.<br />
4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde,<br />
yazılarda kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır.<br />
Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine<br />
ulaşarak sormalısınız. Çünkü bize yazı gönderen<br />
yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet<br />
ederek fotoğrafları dökümanlarına eklemeleri.<br />
Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar<br />
sorumludur. Dergi sorumlu değildir.<br />
5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız<br />
var ise yazılarınız için Yavuz Selim KART ile<br />
konuşabilirsiniz. Dergi ile iletişim kurmak için ise<br />
iletisim@inovatifkimyadergisi.com adresine<br />
mail atabilirsiniz.<br />
6. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz yazıları<br />
info@inovatifkimyadergisi.com mail adresine<br />
göndermelisiniz. Bu mail adresine gönderdiğiniz<br />
yazılarda bir eksiklik var ise editör tarafından<br />
incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri<br />
dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde<br />
bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu<br />
kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç<br />
daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi.<br />
7. Tarafımıza çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı<br />
yayımlamaya gayret edeceğiz lakin başkalarının<br />
yazılarını kendi yazmış gibi gönderenler, kaynaksız<br />
yazı gönderenler, çok kısa yazı göndenlerin<br />
yazılarını maalesef yayımlamayacağız.<br />
8. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz.<br />
Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi<br />
bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler<br />
yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz<br />
konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi<br />
yayımlamama hakkını ya da yazının o kısmını<br />
değiştirme hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz<br />
dergi yöneticisine aittir.<br />
9. Bu dergide kimya ilmi üzerine okuyan, kimya<br />
ilmine meraklı, kimya ilmi ile ilgili araştırma<br />
yapmayı seven herkes yazabilir.<br />
10. Dergi ekibimiz gönüllü kişilerden oluşmuştur.<br />
Bu dergi ilk kurulduğu zamandan beri böyledir.<br />
Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş<br />
sayılır. Gelen kişilere en başta bu kural söylenir.<br />
Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran,<br />
huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen kişiler<br />
ekipten çıkarılır.<br />
11. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu kişi<br />
buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine<br />
sahiptir.<br />
12. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları<br />
kabul etmiş sayılırlar.<br />
SOSYAL MEDYA<br />
http://www.inovatifkimyadergisi.com<br />
https://www.facebook.com/Inovatif<strong>Kimya</strong><strong>Dergisi</strong><br />
https://twitter.com/Inovatif<strong>Kimya</strong><br />
https://instagram.com/inovatifkimyadergisi<br />
http://inovatifkimyadergisi-blog.blogspot.com.tr<br />
https://www.youtube.com/channel/UCmIkYbQtd8LtCP6GVL0tVGQ<br />
https://plus.google.com/+Inovatifkimyadergisi<br />
https://www.linkedin.com/profile/view?id=AAIAABHWzAYBk8n_O2Xp0LJgn9bB-aLM6w0-3pw
Ekibimiz<br />
YAVUZ SELİM KART<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
KURUCU-YÖNETİCİ<br />
PELİN TANTOĞLU<br />
KİMYAGER<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
EBRU APAYDIN<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
TUĞBA NUR AKBABA<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
GÜLŞAH TİRENG<br />
KİMYA TEKNİKERİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
PEMBE ÖZÇAKMAK<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ZEHRA ORUÇ<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
SÜREYYA HELİN AKTURAN<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
DERYA İNCELİ<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
NİLAY ÇABUK<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ÖZLEM ÖZDEN<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ESRA BARUT<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
HATİLE MOUMİNTSA<br />
KİMYA<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
GİZEM AYVERDİ<br />
KİMYAGER<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
ASLIHAN YILDIZ<br />
KİMYA TEKNİKERİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
BEGÜM MENEVŞE<br />
KİMYAGER<br />
INSTAGRAM EDİTÖRÜ<br />
CANAN KULA<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
DAMLA ÖZTÜRK<br />
KİMYAGER<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
MERVE GENCER<br />
KİMYAGER<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
TARIK BERCAN SARI<br />
KİMYA VE BİYOLOJİ MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ÖZNUR ÇALIŞKAN<br />
KİMYA VE SÜREÇ MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
DAMLA TURA<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
AHMET ÜĞE<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
FATMA GÖKÇE AKİKOL<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN
Ekibimiz<br />
EFRAİM KAPLAN<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
MERVE ÇÖPLÜ<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ECE ÖZTEN<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
SERVET ERDEM<br />
KİMYAGER<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
KARDEN KANIKLI<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
SUDE ÖZÇELİK<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
SILA SÖZMEN<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
NİHAN ÖZVEREN UÇAR<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
GİZEM KARABACAK<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
GÜLENZAR BELLİKAN<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ESAT KİTAPLIOĞLU<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
NURSELİ GÖRENER<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
SİNAN YENER<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ZEYNEP GÜVEN<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
RÜYA ATLIBATUR<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ORHUN KARAKUŞ<br />
BİYOLOG<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
BAŞAK KUBİLAY<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
AÇELYA GÜNER<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ÖZGENUR GERİDÖNMEZ<br />
ECZACI<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
HACER DEMİR<br />
ÇEVRE MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
ALPER KADİR BALKIS<br />
KİMYAGER<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
MERVE GÜL<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
RESMİYE ÇAKAR<br />
KİMYA VE SÜREÇ MÜHENDİSİ<br />
POSTER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />
KÜBRA ÖZTÜRK<br />
KİMYA TEKNİKERİ<br />
FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />
SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN
EDİTÖRDEN<br />
<strong>46</strong>. <strong>Sayı</strong>dan Herkese Merhaba,<br />
Bize olan ilgi ve alakanız için teşekkürler.<br />
Bu ay e-dergimiz içerisinde birbirinden ilginç ve önemli konular<br />
yer almakta ayrıca PAGDER-Plastik Sanayicileri Derneği ile bir<br />
röportaj yaptık. Kendilerine bu güzel röportaj için çok teşekkür<br />
ediyoruz.<br />
Bize her zaman kimya sektörü ya da kimya ile ilgili bir konuda<br />
yazıp gönderebilirsiniz. Her zaman dediğimiz gibi. Siz yazın,<br />
onbinler okusun.<br />
YAVUZ SELİM KART
İÇİNDEKİLER<br />
CARİ AÇIĞIN EN BÜYÜK KAYNAĞI 7<br />
PETROKİMYA<br />
GRAFEN OKSİT (GO) ZARIYLA<br />
DENİZ SUYU İÇME SUYUNA KOLAYCA 10<br />
DÖNÜŞTÜRÜLEBİLECEK<br />
KİMYA SEKTÖRÜ İHRACATINDA<br />
11<br />
YENİ REKOR KIRILDI<br />
İLAÇLARIN KİMYASALYAPI DEĞİŞİMİ ile<br />
FAZ 1 METABOLİTİ OLUŞUMU<br />
13<br />
NEDEN YAĞMUR YAĞDIKTAN SONRA<br />
19<br />
ÇİMLERİNİZ DAHA YEŞİL GÖRÜNÜR?<br />
TÜRKİYE TEKNOLOJİK İLAÇ<br />
21<br />
ÜRETİMİNDE ÜS OLACAK<br />
NÜKLEER REAKTÖRLER 24<br />
KİMYASAL REAKSİYON VERİTABANI<br />
TARTIŞMALARA YOL AÇIYOR<br />
DIŞ CEPHE YIPRANMALARI İÇİN<br />
KABAK, ÜZÜM VE NAR<br />
ÇEKİRDEKLERİNİ DOĞAL 30<br />
ANTİOKSİDAN OLARAK<br />
KULLANMAYI BAŞARDILAR<br />
AYIN RÖPORTAJI<br />
31<br />
E171 TİTANYUM DİOKSİT (TiO 2<br />
)<br />
KATKI MADDESİ<br />
YENİ BULUŞ SUYU ARITMAK<br />
İÇİN BAKTERİ KULLANIYOR<br />
36<br />
38<br />
YERLİ KAYNAKLAR KULLANILARAK<br />
HPLC KOLON DOLGU MALZEMESİNİN<br />
GELİŞTİRİLMESİ<br />
28<br />
39
METİN AKDAŞ<br />
MAKİNE MÜHENDİSİ<br />
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
EGE BÖLGE SANAYİ ODASI MECLİS ÜYESİ<br />
arif.pardioglu@dinamik-izmir.com<br />
Cari Açığın En Büyük<br />
Kaynağı Petrokimya<br />
2016 açığının 20 milyar doları<br />
yılında 56 milyar dolar dış<br />
ticaret açığı verdik, dış ticaret<br />
kimya sanayinden kaynaklanıyor. Bu açığın %60’ı<br />
petrokimyasal ürünler.<br />
Petrokimyasal ürün kullanan başta plastik olmak<br />
üzere tüm kimya sanayimiz hammadde olarak<br />
ithalata bağımlı hale gelmiştir.<br />
2016 yılında Polietilen türleri (AYPE, YYPE, Lineer<br />
AYPE) için 2,3 milyar dolar; Polipropilen türleri<br />
(Homopolimer, kopolimer)için 2,3 milyar dolar;<br />
Polistiren türleri için 695 milyon dolar; PVC türleri<br />
için 705 milyon dolarlık ithalat yapılmıştır. Plastik<br />
hammaddeler konusunda ortalama % 80 oranında<br />
dışa bağımlıyız.<br />
Örneğin, geçen yıl Polietilen Hammadde üretimi<br />
yaklaşık 360.000-Ton seviyesinde gerçekleşirken,<br />
bunun % 20’lere varan kısmı da ihraç<br />
edilmektedir. Tüketim, 2 Milyon KG civarındadır.<br />
Üretiminin talebi karşılama oranı 2016 yılı için %15<br />
seviyesindedir. Bir başka ürün olan PS- GPPS ve<br />
HIPS’ DE 2011 yılında 300.000- ton civarında olan<br />
tüketim, 2016 yılında 600.000 ton’a çıkmıştır. Bu<br />
rakamın ancak % 10’u yerli olarak üretilebilmektedir.<br />
2020 yılında, diğer pentan’ lı polistren çeşitlerini<br />
de ilave edersek 1.000.000 Ton’un üzerinde bir söz<br />
konusu olacaktır.<br />
Türkiye, Çin ve Hindistan’dan sonra en fazla plastik<br />
7
hammaddesi ithal edilen ülke durumundadır. Bu<br />
ülkelerde bile yurt içi üretimin tüketimi karşılama<br />
oranı %50 nin üzerindedir. Bu yönüyle Türkiye yurt<br />
içi ihtiyacını yurt içi üretimle karşılama oranı en<br />
düşük olan dünyanın tek ülkesidir.<br />
Neticede, Petro kimyasal hammaddelerde genel<br />
olarak yurt içi üretimin talebi karşılama oranı %20’<br />
lerin altına gerilemiştir. Yeni yatırımlar yapılmadığı<br />
durumda artan iç talep nedeni ile giderek daha da<br />
küçülecek Türkiye bu sektörde üretimden çekilmek<br />
zorunda kalacaktır. Sonuçta çoğunluğu KOBİ<br />
statüsünde olan sanayicimiz mağdur olacaktır.<br />
Türkiye yurt dışı üreticiler için spot bir pazardır. Yurt<br />
dışı piyasalarda fiyatların yükselme dönemlerinde,<br />
Türkiye’ye mal vermemekteler, ürünler genel olarak<br />
fiyatları yüksek pazarlara yönelmektedir. Fiyatların<br />
düşme dönemlerinde ise ellerindeki yüksek maliyetli<br />
malları Türkiye’ye daha düşük fiyatlardan damp<br />
etmektedirler.<br />
Sanayi de maliyetlerin neredeyse %75’ni hammadde<br />
maliyeti oluşturmaktadır. Hammadde fiyatlarının<br />
çok dalgalı olduğu bir ortamda ithalata bağımlı<br />
olmak fiyat, kur ve teslimat konusunda risk artıyor.<br />
Bu nedenle sanayici olması gerekenden daha fazla<br />
stok (maliyeti) ile çalışmak zorunda kalıyor. Yurtiçi<br />
üretimin var olması tedarik güvenliği sağlayarak bu<br />
riskleri minimize ediyor.<br />
Son zamanlarda hükümetin açıkladığı proje bazlı<br />
yatırım destekleri, Üretim Reform paketi, Stratejik<br />
yatırımlara teşvik gibi önlemler, petrokimya<br />
gibi stratejik nitelikteki yeni yatırımların önünü<br />
açmaktadır.<br />
Unutulmamalıdır ki imalat sanayisine, üretime<br />
yatırım yapılmadan; cari açığı kapatmak mümkün<br />
değildir, istihdamı artırmak mümkün değildir,<br />
AR&GE ve Tasarımı geliştirmek mümkün değildir.<br />
İhracatı artırmak mümkün değildir, katma değerli<br />
ürünlere ve Sanayi 4,0’a geçmek mümkün değildir.<br />
Bu anlamda, İmalat sanayisinin temel ana<br />
sanayilerinden biri olan Petrokimya sanayisine<br />
yapılacak yatırımlar da bu yönüyle hayati öneme<br />
sahiptir.<br />
Bildiğiniz üzere de Petrokimya sanayisinin merkezi<br />
de İzmir’dir. Petkim, İzmir Aliağa’da 1985 yılından<br />
beri üretim yapmaktadır. Hem ülkemizin hem de<br />
bölgemizin göz bebeği durumundadır. Özellikle son<br />
zamanlarda oluşan fırsatlarla, Petkim kapasitesini<br />
arttıracak yeni yatırımlar ile, Polistren gibi<br />
üretim yapmadığı plastik hammadde üretimine<br />
yönelmek zorundadır. Aslında bu zorunluluk bir<br />
mecburiyettir de. Zira Petkim özelleştirme ihalesi<br />
sözleşmesinde, ülkenin petrokimya hammadde<br />
ihtiyacını karşılamaya yönelik yatırım yapma<br />
taahhütleri de bulunmaktadır. Petkim’in 50 yılı aşan<br />
üretim tecrübesi ile plastik hammaddeler üretimini<br />
gerçekleştirebilecek, yeni yatırım potansiyeline<br />
sahip olduğuna inanıyorum. Tabi ki sadece<br />
Petkim’den değil, ülkemizin büyük yatırımcılarını da<br />
petrokimya sektöründe oluşan yeni fırsatları dikkatle<br />
incelemelerini ve bu sektöre yatırım yapmaya davet<br />
ediyorum.<br />
Ancak, petrokimya yatırımları, teknoloji<br />
yoğun yatırımlar olduğu kadar, sermaye yoğun<br />
yatırımlardır. Bu yatırımları tüm dünyada devlet<br />
desteği ve garantisi olmadan gerçekleştirmek<br />
mümkün değildir. Bu anlamda devletimizin bu<br />
konuya özel olarak eğilmesi gerekmektedir.<br />
Değerli Arkadaşlar, yukarıda sıraladıklarım<br />
Petrokimya sektörüne yatırım yapmak için uzun<br />
bir aradan sonra ilk defa bütün reel koşulların<br />
oluştuğunu gösteriyor. Tüm sanayi sektörlerine<br />
girdi sağlayan Petrokimya sektörüne yeni bir yatırım<br />
Türkiye’yi dünya liginde etkin bir oyuncu yapacaktır.<br />
Zira bu sektörün;<br />
• Petrokimya deneyimimiz, birikimimiz var,<br />
• Ürün kalitemiz iyi,<br />
• Krizlere dayanma açısından sektörün esnek<br />
olması,<br />
• Dinamik, hızlı karar alabilen, proaktif bir işletme<br />
yapısına sahip olması,<br />
• KOBİ’lerinin rekabetçi olması,<br />
• Türkiye’de makine parkının göreceli olarak henüz<br />
yeni olması ve güçlü bir makine sanayi,<br />
• Hammaddeye olan talebin fazla olması,<br />
• Geri dönüşüm sektörünün gelişmesi,<br />
• Etkin bir Mesleki örgütlenmelere sahip olması<br />
gibi güçlü yanları bulunmaktadır.<br />
Mutlaka, oto yollara, köprülere, tünellere ihtiyacımız<br />
vardır. Ancak, bizim bunlardan da önce üretimi<br />
artıracak temel sektörlerde hammadde üretecek<br />
fabrikalara ihtiyacımız var. Bunların başında da<br />
Petrokimya gelmektedir.<br />
8
Petro kimyaya yatırım yapmak için, illaki<br />
petrol zengini olmak gerekmiyor. Öyle olsa idi,<br />
topraklarında 1 galon bile petrol çıkmayan Güney<br />
Kore dünyanın en büyük petro kimya üreticilerinden<br />
birisi olamazdı. Önemli olan bu vizyona ve stratejiye<br />
sahip olmak ve uzun verimli politikalar üreterek,<br />
ülkemizi hammadde üretimleri konusunda üs haline<br />
getirecek ön görüye sahip olmaktır.<br />
9
Haber<br />
Yabancı<br />
GRAFEN OKSİT (GO) ZARIYLA<br />
DENİZ SUYU İÇME SUYUNA KOLAYCA<br />
DÖNÜŞTÜRÜLEBİLECEK<br />
Bilim insanları İngiltere’de yaptıkları araştırma<br />
sonucu, deniz suyunu içme suyuna çeviren uygun<br />
maliyetli bir teknoloji geliştirdi. Grafen Oksit (GO)<br />
zarıyla gerçekleştirilen elek sayesinde deniz suyu<br />
içme suyuna kolayca dönüştürülebilecek.<br />
Günümüzde doğal içme suyu kaynakları hızla<br />
tükenmeye başlarken bilim insanları yaptıkları<br />
araştırmalarla buna çare aramaya devam ediyor.<br />
Bu yeni bulunan yöntem sayesinde su arındırma<br />
çalışmalarının daha hızlı ve ucuz olması beklenirken<br />
yöntemin atık sularda da deneneceği belirtiliyor.<br />
Arındırmayı gerçekleştiren ekibin başındaki isim<br />
olan Rahul Nair, hedeflerinin deniz suyu ve atık<br />
suların minimum enerji ve maliyet harcanarak<br />
içilebilir su haline getirmek ve bunu sürekli kılacak<br />
arındırma cihazını yaratmak olduğunu söyledi.<br />
BM’nin raporuna göre, 2025 yılında dünya<br />
nüfusunun yüzde 14’ü su kıtlığıyla karşı karşıya<br />
kalacak. Bu kıtlıkla karşı karşıya kalan ülkelerin ise,<br />
su arındırma işleminin maliyetini karşılayamayacağı<br />
öngörülüyor.<br />
Bu su kıtlığına önlem olarak, günümüzde deniz<br />
suyundan tuzu ve diğer maddeleri filtrelemek için<br />
polimer esaslı arındırıcılar kullanılarak halihazırda<br />
birçok büyük tuz arındırma tesisi bulunmakta fakat<br />
bu hala büyük ölçüde verimsiz ve maliyeti yüksek.<br />
Buradan hareketle, bilim insanları deniz suyunu<br />
arındırmak için yeni çalışmalara girmiş durumda.<br />
Bu çalışma kapsamında, İngiltere’deki Manchester<br />
Üniversitesi’nden Rahul Nair tarafından yönetilen<br />
ekip, deniz suyunun Grafen Oksit(GO) zara sahip<br />
elek yardımıyla tuzundan kolayca ayrışabildiğini<br />
test ettiler ve daha sonra deniz suyunu saf su haline<br />
getirme çalışmalarını başarıyla tamamlandılar.<br />
10
Yerli<br />
Haber<br />
KİMYA SEKTÖRÜ İHRACATINDA<br />
YENİ REKOR KIRILDI<br />
<strong>Kimya</strong> sektörünün ihracatı Mart 2017’de geçen yılın<br />
aynı ayına göre miktarda yüzde 36,88 artışla 1 milyon<br />
888 bin ton, değerde ise yüzde 29,14 yükselişle 1<br />
milyar 543 milyon dolar olarak gerçekleşti.<br />
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri<br />
İhracatçıları Birliğinden (İKMİB) yapılan açıklamaya<br />
göre, kimya sektörü 2017 yılının ilk üç ayında üst<br />
üste ihracat rekoru kırdı.<br />
Sektörün ihracatı mart ayında 2016 yılının aynı<br />
ayına göre miktarda 36,88 artışla 1 milyon 888 bin<br />
ton, değerde ise yüzde 29,14 yükselişle 1 milyar 543<br />
milyon dolar oldu.<br />
Geçen ay en fazla ihracat yapılan ilk 10 ülke Birleşik<br />
Arap Emirlikleri, ABD, Mısır, Almanya, Irak, İtalya,<br />
İspanya, Singapur, Fransa ve İran olarak sıralandı.<br />
ABD’ye ihracat artıyor<br />
Sektörün en önemli hedef pazarlarından ABD’ye<br />
yönelik ihracattaki rekor artış dikkati çekti. Mart<br />
ayında ABD’ye yapılan kimya ihracatı miktarda<br />
yüzde 321,54 artışla 108 bin 4 ton, değerde ise yüzde<br />
165,10 yükselişle 86 milyon 648 bin dolara ulaşırken,<br />
bu rakamlar ABD’yi en çok ihracat gerçekleştirilen<br />
ülkeler sıralamasında ikinciliğe taşıdı.<br />
<strong>Kimya</strong> sektörü 2017’nin ilk çeyreğinde geçen yılın<br />
aynı dönemine göre miktarda yüzde 21,66 artışla<br />
5 milyon 208 bin ton, değerde ise yüzde 23,83<br />
yükselişle 4 milyar 131 milyon dolar ihracata ulaştı.<br />
Sektörün ocak-mart döneminde en çok ihracat<br />
yaptığı ilk 10 ülke Birleşik Arap Emirlikleri,<br />
Singapur, Almanya, Mısır, Irak, İtalya, İspanya, ABD,<br />
İran ve Yunanistan oldu.<br />
<strong>Kimya</strong>nın alt sektörlerinin ilk çeyrekte<br />
gerçekleştirdiği ihracat rakamlarına bakıldığında<br />
ise mineral yağlar ve ürünlerinin 1 milyar 229 bin<br />
dolarlık ihracatla ilk sırada olduğu görüldü. Plastikler<br />
ve mamulleri 1 milyar 227 milyon dolarlık ihracatla<br />
ikinci sırada bulunurken, üçüncü sırada 302 milyon<br />
36 bin dolarla kauçuk ve kauçuk eşyalar yer aldı.<br />
11
Sanayiciler olarak moralimiz<br />
yerinde<br />
İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz,<br />
konuya ilişkin değerlendirmesinde, emtia fiyatlarının<br />
yükselişe geçmesinin kimya ihracatına pozitif<br />
yansıdığını ifade etti.<br />
İhracattaki artış ivmesinin mart ayında da hız<br />
kesmeden devam ettiğini aktaran Akyüz, kimya<br />
sektörü olarak hem değerde hem miktarda yüzde<br />
30’larda artış yakalamalarının son derece olumlu<br />
olduğunu kaydetti.<br />
Akyüz, “Sanayiciler olarak moralimiz yerinde,<br />
hedeflerimiz doğrultusunda emin adımlarla<br />
ilerliyoruz. İhracatçılarımız yoğun bir gayretle<br />
çalışıyor. Beklentimiz bu artışın ilerleyen aylarda<br />
da devam etmesi yönünde. İhracattaki artışımız<br />
sürerken yurt içinde yaşadığımız daralmanın<br />
aşılması için de özel bir çabaya ihtiyacımız var.<br />
Birkaç sektörü kapsayan KDV, ÖTV indirimleri<br />
maalesef yeterli değil. Tüm sektörleri kapsayan<br />
daha geniş kapsamlı bir açılım gerektiği<br />
inancındayız.” ifadelerini kullandı.<br />
<strong>Kimya</strong> sektörünün ABD’deki yükselişine gelecek<br />
aylarda da devam etmesini beklediklerini belirten<br />
Akyüz, “2017 hedeflerimizde ABD’ye ihracatımız<br />
artırmak önemli yer tutuyor. Chicago ve<br />
New York’ta açılan Türk Ticaret Merkezleri<br />
firmalarımızın ABD pazarında kendilerini<br />
tanıtmalarını ve ihracat potansiyellerini<br />
artırmalarını sağlayacaktır.” yorumunu yaptı.<br />
12
AHMET KÜÇÜKÇALIK<br />
KİMYAGER<br />
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />
YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ<br />
kucukcalik@itu.edu.tr<br />
İLAÇLARIN KİMYASAL<br />
YAPI DEĞİŞİMİ ile<br />
FAZ 1 METABOLİTİ OLUŞUMU<br />
Öncelikle ilaçların metabolizmi ne demektir?<br />
İlaçların metabolizmi onların vücuttan<br />
atılmalarının bir ifadesi. Çünkü ilaçlar<br />
sentetik malzemeler oldukları için organizma yani<br />
vücut için doğal sayılmazlar. İşte bu yüzden vücutta<br />
olmaması gereken yabancı made (ksenobiyotik =<br />
xenobiotics) olarak algılanır ve vücuttan atılması<br />
istenir. Metabolizme uğrayan ilaçta yeni kimyasal<br />
yapı oluştuğunda ise buna metabolit denir.<br />
Bir önceki yazımda ilaçların faz 2 metaboliti<br />
oluşumunu anlatmıştım. Şimdi ise faz 1 metabolizmi<br />
nasıl oluşuyor onu inceleyeceğiz. Aslında<br />
aşağıdaki resimde gördüğümüz gibi ilaçlar vücuda<br />
alındıklarında önce faz 1 metabolit dönüşümüne<br />
uğruyor, ardından faz 2 metaboliti oluştuktan sonra<br />
vücuttan atılıyor.<br />
Burada 1 numaralı proses ilacın geri dönülebilir<br />
olarak metabolite dönüştüğünü gösterirken, 2<br />
numaralı proses geri dönülemez olarak ilacın başka<br />
bir moleküle yani metabolite dönüştüğünü ve<br />
ardından boşaltıma gittiğini göstermektedir. Vücutta<br />
bulunan bazı enzimler 1 numara ile gösterilen<br />
metabolitleri tekrar ilacın ilk haline tekrar geri<br />
döndürüyor olabilir.<br />
3 numara ile gösterilen proses ilacın böbreklerden<br />
temizlenmesini (renal clearance) ve idrar yoluyla<br />
boşaltılmasını ifade ediyor.<br />
4 numaralı proses ilaçların faz 1 metabolizmine<br />
uğramasını, 5 numaralı proses ise faz 2 metabolizme<br />
uğramasını ifade etmektedir.<br />
1<br />
Küçükçalık, Ahmet. (2017). İlaçların Metabolizmi ve <strong>Kimya</strong>sal Yapı Değişimi. <strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong>, 5(45), 20-22.<br />
13
İlaçların faz 1 metabolizmi ile faz 1 metabolitlerine<br />
dönüşümü üç farklı şekilde gerçekleşebilir.<br />
1) Yükseltgenme (Oksidasyon)<br />
2) İndirgenme (Redüksiyon)<br />
3) Hidroliz<br />
Yükseltgenme sonucu birincil (primer) alkoller<br />
çok hızlı bir şekilde önce aldehitlere ve ardından<br />
karboksilli asitlere dönüşürken, ikincil (sekonder)<br />
alkoller ise ketonlara dönüşmektedir.<br />
Alken oksidasyonu aşağıdaki şekildeki gibi önce pi bağının epoksite (ara yapı) dönüşmesi ve ardından fenole<br />
çevrilmesi şeklinde gerçekleşir:<br />
Azot oksidasyonu piridin tipi olan halkalı azotların oksijenlenmesiyle gerçekleşir:<br />
14
Sülfür oksidasyonu, önce sülfoksit (S=O) bağı oluşumu ardından tekrar oksidasyon ile sülfon (O=S=O)<br />
oluşumu şeklinde gerçekleşir:<br />
Ayrıca molekülden metil grubunun çıkarılmasıyla (demethylation) olan oksidasyon aşağıdaki şekilde<br />
gösterilir:<br />
15
Resim : Yükseltgen metil çıkarma prosesi<br />
Metil çıkması sonucu oluşan molekülün adlandırılması başlangıç molekül adına ‘nor’ eki getirilerek<br />
isimlendirilir.<br />
İndirgenme<br />
Nitro grubunun indirgenmesi aşağıdaki gibi gerçekleşir:<br />
2<br />
edx.org online eğitim platformunda yürütülen DavidsonX kolejinden Erland Stevens ın verdiği ‘Medicinal Chemistry: The Molecular Basis of Drug Discovery’<br />
isimli kursundan alınmıştır<br />
16
Keton yapısının faz 1 indirgenmesiyle sekonder alkoller oluşur:<br />
Benzer şekilde aldehitlerin faz 1 indirgenmesinden ise primer alkoller oluşur.<br />
Hidroliz<br />
Esterler indirgenmeden hidrolize uğrarlar.<br />
Çok bilinen bir ağrı kesici olan aspirin (asetil salisilik asit) molekülü parçalanması ester hidrolizi şeklinde<br />
gerçekleşir: 2<br />
17
Ester hidrolizi kan plazmasında gerçekleşir. Çünkü<br />
esteri hidroliz eden esterazlar plazmada bulunur,<br />
genelde karaciğerde bulunmazlar.<br />
Amitler ise yine plazmada bulunan amidazlar<br />
ve proteazlar tarafından parçalanarak amit ve<br />
karboksilik asitlere dönüşürler:<br />
18
Haber<br />
Yabancı<br />
NEDEN YAĞMUR YAĞDIKTAN SONRA<br />
ÇİMLERİNİZ DAHA YEŞİL GÖRÜNÜR?<br />
Çimenler hava açtıktan sonra daha yeşil<br />
görünüyorsa, gözleriniz sizi yanıltmıyor.<br />
Güney Karolina, Otto’daki Cooweeta Hidrolik<br />
Laboratuvarı’ndan araştırmacı toprak bilimcisi<br />
Jennifer Knoepp’ın dediğine göre yağmurun çimlerin<br />
daha yeşil görünmesine yardım etmesinin iki sebebi<br />
var ve iki sebep de azotu içeriyor, ancak aralarından<br />
birisi sizi şaşırtabilir.<br />
Knoepp’a göre yağmur yağdıktan sonra toprakta<br />
bitkiler için genellikle daha fazla kullanılabilir su<br />
bulunur. Bitkiler bu suyu aldığı zaman toprakta<br />
bulunan organik maddelerden azotu da bünyelerine<br />
alırlar.<br />
“Bitkiler büyüdükçe küçük kökleri ölür ve yeni<br />
kökler çıkar.” demiştir Knoepp. Bu gerçekleştiği<br />
zaman toprak mikropları, ölü köklerin çürümesine<br />
yol açar. Bu prosesi çimlerinize kompost eklemek<br />
gibi düşünün, ne var ki bu proses sizin müdahaleniz<br />
olmadan yerin altında ve doğal olarak gerçekleşir.<br />
Kökler, çoğunlukla karbon olmak üzere bir miktar<br />
azotu da içeren büyük kimyasal bileşiklerden oluşur.<br />
Toprak mikropları, ölü köklerin çürümesine yol<br />
açmak için karbonu ve azotun bir kısmını kullanır.<br />
Aslında azotun bir kısmı bir nevi atık ürün olarak<br />
toprağa geri bırakılır.<br />
Knoepp’e göre yağmur, toprağa süzüldükçe<br />
mikropları daha fazla azot bırakmaları için etkin<br />
hale getirir. Çimler yeni yağmış olan yağmurdan<br />
yarar sağlar çünkü yağmur suyu, köklere mikropların<br />
daha önceden saldığı azot kadar bu “yeni” azotu da<br />
alması için izin verir. Aynı zamanda yeniden güneş<br />
açtığında çimler fotosentezde çok aktiftirler.<br />
Yağmur yağdığı zaman azotla ilgili bir şey daha<br />
meydana gelir. Atmosfer %78 oranında inert ya<br />
da reaktif olmayan azot gazından oluşmaktadır.<br />
Aynı zamanda amonyum ya da nitrat formundaki<br />
katı haldeki azotu taşır. Yağmur yağdığı zaman<br />
bu katı azotun bir kısmını nitrat ya da amonyum<br />
azotu formunda çimlerin üzerine düşürür. Bununla<br />
birlikte Knoepp’a göre –ki bu sizi şaşırtabilir- yağmur<br />
sırasında direkt olarak çimlerin üzerine düşen bu<br />
katı azotun yalnızca küçük bir kısmı direkt olarak<br />
yapraklar tarafından absorplanmaktadır.<br />
Çimlerinizin Azotunu<br />
Gözlemlemek<br />
Knoepp’e göre yağmurda ne kadar azot yağdığı birkaç<br />
faktöre bağlıdır. Bu faktörler nerede yaşadığınızı,<br />
yaşadığınız yerin ne kadar kuru olduğunu ve hatta<br />
19
ölgenize yağmurun nereden geldiğini bile içerir.<br />
Atmosferdeki katı parçacıklı azot; taşıtlar, sanayi<br />
ya da tarım girdilerinden kaynaklı emisyonlar<br />
sonucu oluşan azot kadar şimşekler tarafından<br />
oksitlenen azot gazını da içeren çeşitli formlarda ve<br />
çeşitli kaynaklardan da gelebilir. Atmosferdeki katı<br />
parçacıklı azot miktarları 1990’ların ortalarından<br />
beri değişiklik göstermiştir. Temiz Hava Yasası’nın<br />
yürürlüğe konmasından ve yasa değişikliğinden<br />
beri nitrat azotu düşüşe geçmiş ve son zamanlarda<br />
amonyum azotu artmıştır.<br />
Çimlerinizin üzerine yağmur yağdığı zaman ne<br />
tür ve ne miktarda azotun yağdığını anlamanın<br />
kolay bir kolu vardır. Ulusal Atmosferik Çökelme<br />
Programı (NADP), 1978 yılından beri atmosferik<br />
kimyayı gözlemlemektedir ve ülke genelinde sayısız<br />
örnekleme istasyonuna sahiptir. Web siteleri,<br />
kullanıcıların yakınlarındaki yağışlardan gelen azot<br />
girdilerine yönelik tahminleri içeren, örnekleme<br />
konumlarını bulmaları için etkileşimli bir harita ve<br />
yararlı bir tabloya sahiptir.<br />
Knoepp’e göre yağmur, kullanılabilir azotun birkaç<br />
farklı yolla çimlerinize yükseltilmesine yardımcı olsa<br />
da ve bir yağmur varilinde topladığınız suyun içinde<br />
kalsa bile çimenlerinizin ya da sebze bahçenizin<br />
gübre ihtiyacının tamamını karşılaması için azota<br />
bel bağlayamazsınız. Dengeli bir gübre programı için<br />
ticari gübreler ve organik toprak iyileştirmelerine<br />
hala ihtiyaç vardır, fakat Knoepp bunların<br />
eklenmesinde temkinli davranılmasını tavsiye eder.<br />
Azot, iyi bitki gelişimi için gerekli bir bileşen iken<br />
ambalaj üzerindeki talimatlara uyduğunuza dikkat<br />
edin. İyi bir şeyin fazlası yalnızca bitkilere değil yakın<br />
civardaki yapay göller, göller, akarsular ve nehirlere<br />
de zararlı olabilir.<br />
“Nitrat azotu çok hareketlidir.” demiştir Knoepp.<br />
Yağmur tarafından toprağın derinliklerine, bitki<br />
kökü zonlarının oldukça altına, derelere, su<br />
kaynaklarına ve ardından akiferlere taşınır. Bunu<br />
istemezsiniz. Akarsular çok miktarda azota ihtiyaç<br />
duymazlar ve bunun fazlası alg oluşumu gibi<br />
problemlere yol açabilir.<br />
Sonuç olarak bulutlar aralanıp güneş geri<br />
döndüğünde insanların görmek istediği yeşil dereler<br />
değil yeşil çimenlerdir.<br />
20
Yerli<br />
Haber<br />
TÜRKİYE TEKNOLOJİK İLAÇ<br />
ÜRETİMİNDE ÜS OLACAK<br />
Türkiye’nin en büyük ‘yerli ilaç üreticisi’ Koçak<br />
Farma’nın CEO’su Hakan Koçak, şirket olarak<br />
2023 hedefleri doğrultusunda yatırıma devam<br />
ettiklerini söyledi. Türkiye’den 40 ülkeye ihracat<br />
gerçekleştirdiklerini belirten Koçak “Türkiye 200<br />
milyar dolarlık teknolojik ilaç pazarında üretim<br />
üssü haline geliyor” dedi.<br />
Bir ülkede stratejik sektör denildiğinde akla ilk<br />
savunma sanayi veya iletişim geliyor… Bu sektörlerin<br />
yerli olmasına büyük önem gösteriliyor. Bu iki<br />
sektörün yanına bir de ilaç sanayiini koymamız<br />
gerekiyor. İlaç üretiminin devlet kontrolünde olması,<br />
yerli olması, hiç kuşkusuz büyük önem arz ediyor.<br />
Buradan yola çıkarak Türkiye’nin en büyük ‘yerli’<br />
ilaç üreticisi Koçak Farma’yı bu hafta Patron Katı’na<br />
konuk aldık.<br />
Şirketin Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Hakan<br />
Koçak ile Türkiye ilaç sanayi ve Koçak Farma’nın<br />
faaliyet alanlarını ve gelecek hedeflerini konuştuk. Bu<br />
yıl <strong>46</strong>’ıncı yılını kutlayan Koçak Farma, Çerkezköy<br />
ve Ayazağa’da iki üretim tesisi bulunuyor. Bu üretim<br />
tesisleri ‘Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesisi’<br />
ünvanına sahip. Yıllık 150 milyon kutu, 60 milyon<br />
şişe üreten bu tesislerde 2 bin kişiye istihdam<br />
sağlanıyor. Şirket 40 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.<br />
Hakan Koçak’tan şirketin bugüne kadar 600 çeşit<br />
ilacı piyasaya sunduğunu öğrendik. Şirket ayrıca<br />
yaptığı yatırımlarla 2023 yılında Türkiye’yi bölgenin<br />
ilaç üretim üssü yapmayı hedefliyor.<br />
İlaç sektöründe ne zaman<br />
girdiniz?<br />
1984 yılında İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden<br />
mezun olduktan sonra aynı fakültede iç hastalıkları<br />
ihtisasımı yaptım. Bir süre üniversitede çalıştıktan<br />
sonra kamu hizmetinden ayrılarak 1993 yılında<br />
aile şirketimiz Koçak Farma’ya katıldım. Halen<br />
Koçak Farma CEO ve Genel Müdürü olarak görev<br />
yapmaktayım. Koçak Farma 1971 yılında Yönetim<br />
Kurulu Başkanımız <strong>Kimya</strong> Mühendisi Ender<br />
Koçak tarafından kurularak, beşeri ilaç üretimi ile<br />
faaliyetine başladı. Koçak Farma olarak 1982 yılında<br />
21
irçok ilaç hammaddesini Türkiye’de ilk kez ürettik<br />
ve <strong>46</strong> yıllık süreçte, 600’ü aşkın ilacı tıbbın hizmetine<br />
sunduk. Özellikle de 75 çeşit kanser ilacını ve ilk<br />
yerli biyobenzer ilacı ve ilk yerli İnsülini üreterek,<br />
sektörde yenilikçi gelişmelere öncülük ettik.<br />
Öncelikli olarak hangi<br />
tedavi alanlarında faaliyet<br />
gösteriyorsunuz?<br />
Koçak Farma olarak onkoloji, kardiyoloji, üroloji,<br />
iç hastalıkları, romatoloji, dermatoloji, psikiyatri,<br />
çocuk hastalıkları, ortopedi, cerrahi, intaniye gibi<br />
alanlar başta olmak üzere tıbbın tüm dallarında 600<br />
çeşit ilaçla insan sağlığına hizmet ediyoruz. Dünya<br />
üzerinde biyoteknolojik ürünlerin yeri gittikçe<br />
önem kazanıyor. Türkiye’nin biyoteknolojik ilaç<br />
üretiminde Ar-Ge ve üretim üssü olabilmesi için<br />
yapılacak yatırımlarda daha fazla gecikmemesi<br />
gerekiyor. Hedefimiz; Türkiye ilaç sanayinin yapısal<br />
dönüşümüne öncülük ederek yüksek katma değerli<br />
inovatif ürünler üretmek, ilaçta ithalata bağımlılığı<br />
ortadan kaldırmak, ihracatla sektörel dış ticaretin<br />
ekonomik büyümeye etkisini negatiften pozitife<br />
çevirmek ve ülkemizin ‘Vizyon 2023’ stratejik planı<br />
çerçevesinde küresel Ar-Ge ve teknolojik ilaç üretim<br />
merkezi olmasına katkıda bulunmak.<br />
İlaç sektöründeki teknolojik<br />
ürünlerden bahseder misiniz ?<br />
İlaç sektörünün geleceğini oluşturan katma değeri<br />
ve ihracat olanakları yüksek biyoteknolojik ilaca<br />
Türkiye’nin kayıtsız kalması düşünülemez. Bu<br />
pazarın dünyada büyüklüğü 200 milyar dolar.<br />
Koçak Farma’nın sponsor olarak yer aldığımız CPhI<br />
İstanbul 2017 Fuarında bu yıl ilk defa Biyoteknoloji<br />
Konferansı düzenledi. Bu konferans biyoteknoloji<br />
alanında sektörün tüm oyuncularını bir araya<br />
getirerek güncel bilgi ve gelişmeleri tartışma olanağı<br />
sağladı. Bu yöndeki çalışmalar ülkemizin potansiyel<br />
gücünü ortaya çıkarıp yeni girişimlere fırsat<br />
yaratarak, Türkiye’nin bölgesinde teknolojik ilaç Ar-<br />
Ge ve üretim üssü haline gelmesine destek olacaktır.<br />
Sizin bu alandaki çalışmalarınız<br />
neler?<br />
Bugüne kadar 600’ü aşkın ilacı tıbbın hizmetine<br />
sunduk. İlk yerli biyobenzer ilacı ve ilk yerli İnsülini<br />
ürettik. Yaklaşık 2 bin kişiye istihdam sağlayarak<br />
sektörde yenilikçi gelişmelere öncülük ettik.<br />
Biyoteknolojik ilaç üretimine son iki yılda 600<br />
milyon liralık yatırım yaptık. Ar-Ge çalışmalarımız<br />
sonucunda geliştirdiğimiz 8 farklı formda<br />
biyoteknolojik ürün ile biyoteknolojik ürünün<br />
ciromuzdaki payını yüzde 15’e çıkardık. Üretim<br />
tesisimiz, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde 140<br />
bin metrekare alanda kurulu ve 100 bin metrekare<br />
kapalı alanda ileri teknoloji donanıma sahip. Bu<br />
tesisimiz Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesisidir.<br />
Çerkezköy üretim tesislererimizde yılda 150 milyon<br />
kutu üretim kapsitesine sahibiz. Ayazağa üretim<br />
tesislerimizin kapasitesi ise yılda 60 milyon şişe.<br />
İlaç sektöründe Türkiye için<br />
hedef pazarlar hangileri?<br />
İlaç sektöründe ABD, Çin, Uzakdoğu, Güney<br />
Amerika ülkeleri gibi uzak coğrafya ülkelerini de<br />
hedef pazarlar kapsamında değerlendirilmekte ve<br />
ekonomik ilişkilerimizin kapsamını genişleterek<br />
güçlendirmekteyiz.<br />
2023 Hedeflerine İnanıyor ve<br />
Yatırımlarımıza Hız Veriyoruz<br />
Önümüzdeki dönemde Türkiye<br />
ekonomisinin nasıl bir gelişim<br />
göstereceğini düşünüyorsunuz?<br />
Artık ülkelerin ekonomisini artık ekonomik<br />
durumdan bağımsız düşünemiyoruz. Genelde<br />
dünya ekonomisinin yaşadığı durgunluk ve özelde<br />
komşu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıklar bizim<br />
ekonomimizde de olumsuz etki yaratabiliyor.<br />
Bununla birlikte Türkiye; Asya, Avrupa ve Afrika<br />
kıtaları arasında global bir köprü ve merkez<br />
konumunda. Genç ve dinamik nüfusu, özellikle<br />
sahip olduğu doğal, kültürel zenginlikleri, teknolojik<br />
birikimi ve altyapı olanakları ile gelişme ve<br />
gelecek vadeden bir potansiyele sahip. Ülkemizin<br />
Vizyon 2023 hedefleri doğrultusunda 7 yıl içinde<br />
dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına gireceğini<br />
değerlendiriyor ve yatırımlarımızı sürdürüyoruz.<br />
22
Serum Üretimini<br />
Çeşitlendireceğiz<br />
Geçtiğimiz aylarda Eczacıbaşı-Baxter serum grubu<br />
ürün ruhsatlarının, markalarının, makine ve<br />
teçhizatların satın alımını gerçekleştirdiniz. Bu satın<br />
almayla birlikte Türkiye ve global arenada nasıl bir<br />
büyüme ve gelişim hedefliyorsunuz?<br />
Koçak Farma olarak, 1994 yılından beri serum<br />
üretimi ve satışında lider konumundaki Eczacıbaşı-<br />
Baxter’den, serum grubu ürün ruhsatları, markaları,<br />
makine ve teçhizatlarını satın alarak serum<br />
üretiminde teknolojiyi şirketimizin portföyüne<br />
kazandırdık. Serumun tedavideki yeri ve hayati<br />
önemi tartışmasızdır. Serumun yerli üretimi<br />
halk sağlığı ve ülke ekonomisi açısından stratejik<br />
önem arz etmektedir. Bu satın alma operasyonu<br />
ile Türkiye’nin serumda bölgesel üretim merkezi<br />
haline dönüşmesini öngörüyoruz. Eczacıbaşı-<br />
Baxter serumda yüzde 60 pazar payına sahip. Serum<br />
üretimini çeşitlendirerek güçlendirmeyi planlıyoruz.<br />
23
YAVUZ SELİM KART<br />
KİMYA MÜHENDİSİ<br />
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ<br />
MEZUN<br />
y.selimkart@gmail.com<br />
NÜKLEER<br />
REAKTÖRLER<br />
Nükleer reaktör, zincirleme çekirdek tepkimesinin<br />
başlatılıp sürekli ve denetimli bir<br />
biçimde sürdürüldüğü aygıtlardır. Nükleer<br />
reaktörler bazen nükleer enerjiyi başka bir tür enerjiye<br />
(genelde elektrik enerjisine) çevrilen santraller<br />
olarak kullanılırlar.<br />
Tanım olarak böyle geçiyor nükleer reaktörler<br />
fakat biz bundan önce en genel tanımalara da biraz<br />
bakalım.<br />
1942 yılında ilk kontrollü bölünme reaksiyonu<br />
Amerika Birleşik Devletlerinde inşa edilen CPI<br />
Deneme Reaktöründe gerçekleştirilmiştir. Bu reaktörde<br />
yakıt malzemesi olarak doğal uranyum ve<br />
moderator (yavaşlatıcı) olarak grafit kullanılmıştır.<br />
İlk nükleer reaktörde olduğu gibi nükleer reaktör<br />
tasarımcılarının reaktör yakıtı için seçimleri doğal<br />
uranyum (%0.71 U235, %99.27 U238) ya da %3, %4<br />
oranında zenginleştirilmiş uranyumdur. Eğer yakıt<br />
doğal uranyum seçilirse moderator olarak grafit ya<br />
da ağır su kullanılmalıdır.<br />
Nükleer enerji: Atomların parçalanmaları (fisyon)<br />
veya birleşmeleri (füzyon) esnasında ortaya çıkan<br />
enerjiye denir.<br />
Bu tanım bizim için önemli.<br />
Nükleer Santral (Reaktör) ise Nükleer reaksiyon<br />
yardımı ile ortaya çıkan ısıdan elektrik üreten tesislere<br />
verilen isimdir.<br />
Nükleer reaktörler fisyon sonucu zincirleme<br />
bölünme reaksiyonunun kontrollü olarak yapıldığı<br />
sistemlerdir. Bölünme reaksiyonunun önemini<br />
anlamak için 1 kg U235 izotopunun yanması sonucu<br />
açığa çıkan enerjinin yaklaşık 1.3 milyon kg<br />
kömürünkine eşdeğer olduğunu belirtmek yeterli<br />
olacaktır.<br />
24
Nükleer Reaktör Türleri<br />
1-) Gaz-Soğutmalı Reaktörler (GCR)<br />
Gaz soğutmalı reaktörlerde, nükleer yakıtlarda üretilen enerji gaz formundaki akışkan kullanılarak çekilir.<br />
Nötronların yavaşlatılması için grafit kullanılır.<br />
-Avantajları :<br />
• Soğutucusu ucuzdur<br />
• Doğal uranyum dahil herhangi bir yakıt kullanılabilir<br />
• Soğutucu sistem elemanlarını çok az aşındırır ve etkileşir<br />
• Yüksek soğutucu sıcaklığı nedeniyle yüksek verim (>%40)<br />
• Gaz türbini kullanılabilir<br />
-Dezavantajları :<br />
• Büyük ve pahalı reaktör kalbi ve ısı değiştiricileri<br />
• Düşük yakıt yanma oranları<br />
• Grafit yavaşlatıcı yanıcı bir malzeme<br />
2-) Hafif Sulu Reaktörler (PWR)<br />
25
Sulu reaktörler, yüzde 3 oranında zenginleştirilmiş uranyum kullanır. Tepkime normal suyla yavaşlatılır ve<br />
soğutulur.<br />
-Avantajları :<br />
• Çok yaygın kullanım sayesinde daha çok tecrübe<br />
• Hafif su ucuzdur ve özellikleri iyi bilinmektedir.<br />
• Daha küçük bir kalp<br />
• Fisyon ürünleri birinci soğutma devresi içerisinde kalmaktadır.<br />
-Dezavantajları :<br />
• Yüksek sistem basıncı güçlü ve daha pahalı borulama ve basınç kabı gerektirir<br />
• Yakıt yükleme için reaktörün kapatılması gerekir<br />
• Zenginleştirilmiş yakıt<br />
3-) Grafit-Su Reaktörleri (RBMK)<br />
Bu reaktörlerde basınç tüpleri grafit yavaşlatıcının içerisinden geçerler. Bu tüpler içinde, hafifçe<br />
zenginleştirilmiş uranyumdan oluşan yakıtı soğutmak için kaynayan su dolaştırılır.<br />
-Avantajları :<br />
• Ayrı basınç tüpleri sayesinde çok sayıda kanal bulundurabilir ve büyük güçlere ulaşılabilir<br />
• Çalışırken yakıt yüklemesi yapılabilir<br />
• Doğal uranyum dahil herhangi bir yakıt kullanılabilir<br />
-Dezavantajları :<br />
• Çok büyük olan reaktör kalbinin kontrolü zordur<br />
• Soğutucu ve yavaşlatıcının farklı olması pozitif boşluk katsayısına neden olmaktadır<br />
• Grafit yavaşlatıcı yanıcı bir malzemedir<br />
• Tasarım büyük kazalara karşı reaktör binası içermemektedir<br />
26
4-) Ağır Su Reaktörleri(CANDU)<br />
Ağır sulu reaktörler, tasarımlarında, fiziksel ve termodinamik özellikleri suya çok benzeyen ancak nötronik<br />
özellikleri farklı olan ağır suyu (D 2<br />
O) soğutucu ve yavaşlatıcı olarak kullanan reaktörlerdir.<br />
-Avantajları :<br />
• Ağır su mükemmel bir moderatördür<br />
• Doğal uranyum dahil herhangi bir yakıt kullanılabilir<br />
• Fisyon ürünleri birinci soğutma devresi içerisinde kalmaktadır<br />
• Çalışırken yakıt yüklemesi yapılabilir<br />
• Soğutucu kaybı durumunda moderatör fazla ısıyı çekmek için kullanılabilir<br />
-Dezavantajları :<br />
• Ağır su maliyeti büyüktür<br />
• Yakıt yükleme işlemleri sırasında ağır su kaybına karşı sistem sızdırmazlığının sağlanması<br />
gerekmektedir<br />
• Yüksek birinci soğutma devresi basıncı<br />
• Büyük kalp<br />
Bunlar harici yeni çıkan reaktörlerde vardır.<br />
- Hızlı üretken reaktörler<br />
- Yüksek sıcaklıklı reaktörler<br />
Gelişmiş tasarımların ilk grubu "3. Nesil Reaktörler" diye isimlendirilir ve ilk örnekleri 1996 yılından<br />
itibaren ticari işletmeye başlamışlardır. "4. Nesil Reaktörler" grubu henüz kavramsal tasarım aşamasındadır.<br />
Kaynaklar :<br />
http://www.nukte.org/reaktorler<br />
https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%BCkleer_reakt%C3%B6r<br />
http://bpk.orgfree.com/nukleer_santral/reaktor_cesit.html<br />
http://www.taek.gov.tr/nukleer-guvenlik/nukleer-enerji-ve-reaktorler/170-nukleer-reaktorler/<strong>46</strong>0-gazsogutmali-reaktorler.html<br />
http://www.hakkindaoku.com/reaktor-tipleri-hakkinda-bilgi.html<br />
http://mumin.kimyam.net/uploads/6/9/0/6/6906133/reaktortipleri.pdf<br />
27
Haber<br />
Yabancı<br />
KİMYASAL REAKSİYON VERİTABANI<br />
TARTIŞMALARA YOL AÇIYOR<br />
Riskli kimyasal reaksiyonlar hakkında daha önceden<br />
erişilemez bilgileri paylaşmak için yapılan bir proje,<br />
kar amacı gütmeyen Pistolia Antlaşması tarafından<br />
geçtiğimiz ay yapılan lansmanın ardından San<br />
Francisco’daki her yıl yapılan kongrede bir paratoner<br />
olduğunu kanıtladı.<br />
Pistoria iş geliştirme uzmanı olan Carmen Nitsche,<br />
4 Nisanda gerçekleşen Amerikan <strong>Kimya</strong> Derneği’nin<br />
(American Chemical Society) kongresinde paket<br />
oturumdan önce <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik Kütüphanesi<br />
(Chemical Safety Library) girişiminden söz etti.<br />
“Ayraçlar ve kimyasal maddeler hakkında bilgileri<br />
teyin etmek için bir çok kaynak bulunmakta fakat<br />
'Bunu şununla karıştırdım ve kötü bir reaksiyon<br />
oluştu' denilince orada gerçekten ele alınacak bir<br />
şeyin olmadığını farkettik.” dedi.<br />
Martın ortasında <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik Kütüphane’sinin<br />
bildirimi ile 36 saat içerisinde 300 hesap talep edildi<br />
ve giriş sistemi bile otomatikleştirilmedi. Amerikan<br />
<strong>Kimya</strong> Derneğinin kongresinden önce, 500 hesap<br />
talep edilmişti, kongrenin gerçekleşeceği sabah bu<br />
rakam 625’e yükseldi.<br />
Ancak Nitsche aynı zamanda katılım durumu<br />
ile ilgi, alaka arasında büyük bir fark olduğunu<br />
belirtti. “Şimdi bu topluluğun bir fikre katılıp<br />
katılmadığını doğrulamamız gerekiyor.” diyerek<br />
veritabanında şimdiye kadar sadece iki yeni kimyasal<br />
reaksiyon olayının girişinin bulunduğunu dikkate<br />
almıştır. <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik Kütüphanesinin önceden<br />
doldurulmuş veri tabanları ile birlikte sistem, toplam<br />
29 reaksiyon olayı içermektedir.<br />
Nietsche bu veritabanının sektörler arası işbirliği<br />
için iyi bir fırsat olduğundan fakat kimsenin buna<br />
katılmadığından söz etmiştir. Emerald Kalama<br />
<strong>Kimya</strong> arge tesisinin öncüsü Hannah Corcoran,<br />
şirketin ticari bir sır olan kimyasal reaksiyonların,<br />
ve bu tür korunması gerek özel bilgilerin, veri<br />
tabanı aracılığı ile duyurulması konusunda endişe<br />
duymaktadır.<br />
Eğer laboratuvar araştırmacıları <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik<br />
Kütüphanesinde belgelenen ramak kala olaylardan<br />
ders almazsa sonucunda hukuki öneriler verilebilir.<br />
Şu anda veritabanını ibraz edenler, isimlerini<br />
ve kurum veya şirket isimlerini temin etmek<br />
zorundadır. Nietsche Pistoia’nın <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik<br />
Kütüphanesine veri giren kişilerin isimlerini örtme<br />
sürecinde olduğunu fakat bu olay raporlarının<br />
meşrutiyetini sağlamak için nereden geldiğini<br />
bilmenin önemli olduğunu söyledi.<br />
28
Kaliforniya eyaletinin San Diego şehrinde İleri<br />
<strong>Kimya</strong>sal Güvenlik (Advanced Chemical Safety)<br />
firmasının kurucusu ve güvenlik uzmanı olan<br />
Neil Langerman Nietsche’ye ciddi bir uyarıda<br />
bulundu. “Eğer bu kişisel veriyi tamamen ortadan<br />
kaldırmazsan mahkeme celbinde anlarım –<br />
bukadar basit.” dedi.<br />
29
Yerli<br />
Haber<br />
DIŞ CEPHE YIPRANMALARI İÇİN<br />
KABAK, ÜZÜM VE NAR<br />
ÇEKİRDEKLERİNİ DOĞAL<br />
ANTİOKSİDAN OLARAK KULLANMAYI<br />
BAŞARDILAR<br />
Yenidoğu Okulları öğrencileri, dış cephe boya<br />
ve kaplamalarının çok çabuk deforme olmasını<br />
temel alan araştırmaları sonucunda kabak, üzüm<br />
ve nar çekirdeklerini doğal antioksidan olarak<br />
kullanmayı başardılar. Gülnur Dilsiz ve İrem Yılmaz<br />
hazırladıkları bu başarılı projeyle ayrıca TÜBİTAK<br />
48. Liseler Arası Araştırma Projeleri Avrupa Bölge<br />
Yarışmasında 3.lük elde etme başarısını gösterdiler.<br />
Lise düzeyinde eğitim gören öğrencilerin kimya<br />
alanında gerçekleştirdikleri önemli projede çevre<br />
dostu ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen<br />
kabak, üzüm ve nar çekirdeği yağının doğal<br />
antioksidan katkı maddesi olarak kullanılmasıyla<br />
güvenli boya ve kaplamaların ömrünün uzatılması<br />
ve doğada çözünürken çevreye zararının azaltılması<br />
hedeflendi.<br />
ve hava kirliliği gibi pek çok faktör bozulmaya<br />
sebep olabilir. Günümüzde, bu malzemeleri<br />
korumak amacıyla farklı dış etkenlerin sebep<br />
olduğu polimer bozulmasına karşı pek çok katkı<br />
malzemesi geliştirilmiş ve ticarileştirilmiştir. Biz<br />
insan cildinde yaşlanma etkilerini azaltması ile<br />
bilinen antioksidan yağların polimerlerde de işe<br />
yarayabileceğini düşünerek araştırmalarımıza<br />
başladık. Araştırmamızın sonucunda ise doğal<br />
çekirdek yağları ilave edildiğinde elde edilen<br />
polimerlerin molekül ağırlığındaki düşüşün çok<br />
az olduğu ve doğal yağların PMMA polimerinin<br />
fotooksidatif kararlılığını arttırdığı, ayrıca çevre<br />
dostu olması ve kaynakların doğru kullanılması<br />
adına bu yağların kullanımının bilimsel<br />
çalışmalara önemli katkı sağlayacağı kanısına<br />
vardık.” ifadelerini kulandı.<br />
Projeyi geliştiren Yenidoğu öğrencileri yaptıkları<br />
açıklamada “Dış cephe boyaları ve kaplamalarının<br />
çok çabuk deforme olduğunu gördük ve bu<br />
konuda neler yapabiliriz diye düşündük.<br />
Kaplamalardaki en büyük problemlerden biri<br />
zaman içerisinde meydana gelen bozulmadır.<br />
Normal iklimlendirme şartlarında gün ışığı, gece<br />
ve gündüz sıcaklıkları, mevsim değişiklikleri, nem<br />
30<br />
27-30 Mart 2017 tarihlerinde İTÜ Süleyman Demirel<br />
Kültür Merkezinde gerçekleştirilen TÜBİTAK 48.<br />
Liseler Arası Araştırma Projeleri Avrupa Bölge<br />
Yarışmasında Yenidoğu öğrencileri Gülnur Dilsiz –<br />
İrem Yılmaz tarafından hazırlanan, danışmanlığını<br />
Fizik Zümre Başkanı Sema Bahadır’ın yaptığı bu<br />
başarılı proje <strong>Kimya</strong> dalında 3.lük alarak önemli bir<br />
başarıya imza attı.
AYIN RÖPORTAJI<br />
Reha GÜR – PAGDER Başkanı<br />
1. Merhaba, öncelikle röportaj isteğimize olumlu<br />
yanıt verdiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi biraz<br />
tanıyabilir miyiz?<br />
2010 yılından bu yana yönetiminde yer aldığım<br />
Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER)’nin<br />
2015 yılı Haziran ayından bu yana başkanlığını<br />
üstlenmekteyim. İstanbul Teknik Üniversitesi<br />
Maden Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan<br />
sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde<br />
İşletme yüksek lisansını tamamladım ve ardından<br />
plastik sektöründe iş hayatına atıldım. Mühendislik<br />
plastikleri sektörünün önemli firmalarında satış<br />
ve üst düzey yöneticilik pozisyonlarında bir süre<br />
çalıştıktan sonra 2004 yılında Çorlu’da, Avrupa<br />
Serbest Bölgesi’nde bulunan Eurotec Mühendislik<br />
Plastikleri’ni kurduk. Sivil toplum hayatında da<br />
PAGDER’in yanı sıra İKMİB yönetiminde de görev<br />
alıyorum.<br />
2. PAGDER hakkında bilgi verebilir misiniz?<br />
Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER), Türkiye’nin<br />
ilk sivil toplum kuruluşlarından biri olarak en<br />
deneyimli iş dünyası örgütlerinin önde gelenlerinden<br />
biridir. Sektörümüzün ilk müteşebbisleri, önde<br />
gelenleri henüz sivil toplum bilincinin dahi<br />
oluşmadığı 1950’li yıllardan itibaren bir araya<br />
gelerek toplantılar yapmaya başlamış, 1969 yılında<br />
resmi örgütlenmeyi başarmış ve "Plastik Mutbah<br />
Eşyaları İmalatçıları Derneği" adıyla gerek sivil<br />
toplum hayatında, gerekse ekonomik örgütlenme<br />
alanında öncü olmuşlardır. Eski Türkçe'de mutfak<br />
anlamına gelen "mutbah" kelimesi ise kurumun<br />
isminde yer almıştır. Bu tam yerinde ve doğru tarihte<br />
yapılmış önemli, proaktif bir girişim; çünkü ülkemiz<br />
31
sanayisinin gençliği bir yana bugün çağdaş yaşamın<br />
ve sanayinin “vazgeçilemez” ürünü plastik dahi o<br />
tarihte genç bir endüstriyel malzeme.<br />
Bugün sanayinin bütün kolları ve sektörleralt<br />
sektörler olağanüstü karmaşık bir yapı arz<br />
ediyor. Dolayısıyla olağanüstü detaylı bir sektörel<br />
yapılanmadan söz etmek mümkün. Doğal olarak,<br />
talepler, yönetilmesi gereken süreçler, sorunlar<br />
da aynı oranda karmaşık ve çeşitli. Uzmanlaşmak<br />
önemli ama kapsayıcılık ve ortak hareket<br />
unutulmamalı. Bizler de içerisinde bulunduğumuz<br />
faaliyetlerle sektörümüzün küresel ölçekte daha fazla<br />
söz sahibi olması adına bürokrasi ile paydaşlarımızla<br />
ile ve en önemlisi sektör temsilcilerimizin katılımı<br />
ile faaliyetlerimizi 48 yıllık geçmişimizde olduğu gibi<br />
sürdürmeye devam ediyoruz.<br />
3. Türkiye’de plastik sektörünün gelişimi ve<br />
geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />
Plastik malzemeler son 50 yılda sağladıkları üstün<br />
avantajlar ile başta cam, metal, alüminyum, kağıtkarton<br />
gibi malzeme gruplarından her geçen gün<br />
daha fazla pay almaktadır.<br />
Sektörümüz, Avrupa’nın ikinci, dünyanın ise yedinci<br />
büyük üretim kapasitesine sahip önemli bir konumda<br />
bulunuyor. Şayet ülke olarak sanayileşmeye daha<br />
fazla odaklanır, imalat sanayisine olan yaklaşım<br />
derinleşip devlet daha fazla destekler nitelikte,<br />
teşvikler sunduğu bir ekonomik uygulamaya geçer<br />
ise, Türkiye plastik sektörünün Avrupa ve dünya<br />
üzerindeki konumunu yükseltmekte hiçbir engel yok.<br />
Ülkemizin plastik sektöründe yeni yatırımlar<br />
çekmesinin önündeki en büyük engel hammadde<br />
kaynaklarına sahip olmayışımızdır. Bu köklü soruna<br />
karşın en avantajlı olduğumuz nokta işlediğimiz<br />
ve üzerinde Ar-Ge çalışmaları yaptığımız ürünün<br />
plastik olması. Plastik malzemeler bütün dünyada<br />
her geçen gün kullanımı artan, daha da artacak<br />
olan malzemeler. Plastiğe tüm sektörlerdeki Ar-Ge<br />
birimleri ve tasarımcılar dört elle sarılıyor. Çünkü<br />
plastik malzemeler; ağırlıkları azaltma, yüksek<br />
verim ve dayanım, kolay şekillendirme özellikleri<br />
ile daha şık, farklı özgür tasarımlar yapma olanağı<br />
veriyor. Muadillerine göre ucuzluğu ile maliyetleri<br />
aşağı çekiyor. Ayrıca, plastik ile ilgili bilimsellikten<br />
uzak önyargılı olumsuz algıya karşın tüm bilimsel<br />
araştırmalar, veriler plastiğin çevreci yönünü<br />
de ortaya koyuyor. Defalarca geri dönüşebilen<br />
plastiklerin üretimi sırasında muadillerine göre<br />
daha az enerji ve su tüketimi, karbon salınımının<br />
alternatiflerine göre daha az olması ön plana<br />
çıkarıyor.<br />
32
4. Dünya’da ki plastik endüstrisi hakkında<br />
fikirlerinizi alabilir miyiz?<br />
Plastik 1856 yılında İngiliz Alexander Parkes<br />
tarafından bulunmuş ve geliştirilerek 1940’lı yıllarda<br />
ticarileşmiştir. Plastik sektörü dünyada üretimi<br />
en hızlı büyüyen sanayilerden birisi olmuştur.<br />
1940’larda plastik mamul üretiminde patlama<br />
yaşanmış ve günümüze kadar üretimi düzenli olarak<br />
artan sektörlerden birisi olmuştur.<br />
Dünya plastik mamulleri üretimi miktar olarak,<br />
1976 yılı ile 2002 yılı arasında yıllık birleşik büyüme<br />
oranı yüzde 5,48 düzeyindedir. Büyüme 2009 yılında<br />
yaşanan derin ekonomik krize karşın kesintisiz<br />
devam etmiştir. Türkiye’nin dünyadan aldığı yüzde<br />
3 pay ile 9,1 milyon ton üretim gerçekleştirdiği<br />
dünyamızda 320 milyon ton plastik mamul üretimi<br />
gerçekleştirilmektedir. Çin’in liderlik yaptığı plastik<br />
mamulleri üretiminde AB ülkeleri ikinci sırayı<br />
almaktadır. Plastik ve kauçuk işleme makineleri<br />
sektöründe ise yüzde 34’lük üretim ile önde bulunan<br />
Çin’i yüzde 20 pay ile Almanya takip etmektedir.<br />
5. İngiltere ve Kanada’da plastik paralar<br />
mevcut. Böyle bir uygulamanın Türkiye’de<br />
uygulanabilirliğini düşünüyor musunuz?<br />
İngiltere ve Kanada’nın yanı sıra Avustralya, Meksika,<br />
Singapur gibi 20’ye yakın ülkede polimer banknot<br />
kullanımı mevcut.<br />
Polimer banknotlar başta kopyalanabilme<br />
olasılığı imkansıza yakın olmakla birlikte, geri<br />
dönüştürülebilir, temizlenebilir, sıvıya ve ısıya<br />
dayanıklı ve günümüzde kullanılan pamuk esaslı<br />
paralara göre 2 buçuk kat daha uzun ömürlüdür.<br />
Polimer banknotlar çok katmanlı plastik filmler<br />
(BOPP) üzerine işlenen pek çok grafik ve güvenlik<br />
unsurunun entegre edilmesi ile üretilmektedir.<br />
Plastik parayı oluşturacak filmi bu amaçla üretmek<br />
ve kullanıma arz etmek mümkün. Diğer işlevlerin<br />
yerine getirilmesi için gerekli olan teknolojinin<br />
yatırımı noktasında ülkemiz Merkez Bankası ve<br />
ilgili otoriteler ile harekete geçilmesi gerekliliği<br />
kaçınılmazdır.<br />
33
6. Son günlerde plastik poşet üzerine birçok haber<br />
görmekteyiz. Plastik poşet kullanımı hakkındaki<br />
bu haberler hakkında düşünceleriniz nelerdir?<br />
Plastik taşıma torbaları kağıt, bez, pamuklu gibi<br />
torbalara kıyasla çok daha düşük sera gazı emisyonu,<br />
üretimlerinde düşük su, enerji tüketimi ve hafiflikleri<br />
sayesinde lojistik operasyonlarında maliyet avantajı<br />
sağlıyor. Bu üstünlükleri neticesinde yıllar içerisinde<br />
hayatımızda önemli yer edinmiş plastik poşetler de<br />
bilinçsiz tüketim ve uygulamada geç kalınmış geri<br />
dönüşüm stratejilerinin yeterince oturtulamamış<br />
olması sebebiyle eleştirilerin odağı haline gelmiştir.<br />
Kamuoyunda gündeme geldiği üzere, Çevre<br />
ve Şehircilik Bakanlığı günün gereklilikleri<br />
doğrultusunda Ambalaj Atıklarının Kontrolü<br />
Yönetmeliği’ni dönem dönem güncellemektedir.<br />
Yönetmeliğin kamuoyunda görüşe açılan son<br />
taslağında belli kriterdeki plastik taşıma torbalarının<br />
kullanımının azaltılması tedbirleri çerçevesinde<br />
2019 yılı itibari ile satış noktalarında ücretli olması<br />
planlanmaktadır. AB’nin Ambalaj ve Ambalaj<br />
Atıklarına İlişkin 94/62/EC sayılı Direktifine göre<br />
belli mikron kalınlığındaki plastik poşetlerinin<br />
kullanımının azaltılması beklenmektedir. Örneğin<br />
15 mikronun altında olan poşetler hijyen malzemesi<br />
sayıldığından bu kapsam içine alınmamıştır. Ülkemiz<br />
için bu vadenin ne olacağı ise henüz netlik kazanmış<br />
değil.<br />
Atık yönetimi ile ilgili eksiklikler doğru atık ve geri<br />
dönüşüm stratejileri ile aşılabilir. Kısacası gerek<br />
plastik poşetlerin, gerekse ambalaj atıklarının doğru<br />
kullanımı ve geri kazanımı ile ilgili ülke genelinde<br />
daha fazla bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışması<br />
yapılması gerekiyor.<br />
7. Türkiye’de plastik geri dönüşümünün yeterli<br />
olduğunu düşünüyor musunuz? Yeterli değilse ne<br />
gibi çözümler yapılabilir?<br />
Türkiye’de henüz toplam belediye sayısının yaklaşık<br />
yüzde 40’ı ambalaj atıklarının geri dönüşümünü<br />
gerçekleştirmek üzere gerekli altyapıyı kurmuş<br />
durumda. Türkiye’de atık yönetimi ve geri dönüşüm<br />
çok yeni bir uygulama. 2005 yılında yürürlüğe<br />
giren Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği<br />
öncesi için durum çok daha ciddi boyutlardaydı.<br />
Sürekli tüketiyoruz ancak tüketim sonucu oluşan<br />
atıklarımız doğrudan çöplerle birlikte yakılıyor veya<br />
toprağa gömülerek bertaraf edilmeye çalışılıyordu.<br />
Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği hem<br />
ambalaj atıklarının değerli birer hammadde kaynağı<br />
olduğuna dair kamuoyunda bilinç oluşturulmasında<br />
katkı sağladı hem de önemli bir ekonomik döngünün<br />
sağlanmasına olanak sağladı. Çevre ve Şehircilik<br />
Bakanlığı’na göre 2014 yılında piyasaya sunulan<br />
plastik ambalaj atıklarının yüzde 44’lük dilimi<br />
geri dönüştürülerek yeniden kullanımı sağlanmış<br />
durumda. 2017 yılı için hedef bu oranı yüzde 54’e<br />
yükseltmek. Geri dönüşüm sektöründeki gelişimin<br />
tüketiciler nezdinde gerçekleştirilecek bilinçlendirme<br />
ve uygulanması gereken eylemlerin farkındalığı ile<br />
sağlanacağını da unutmamak gerekir.<br />
8. Plastik sanayide çalışacak arkadaşlara ne gibi<br />
önerileriniz olur. Ne tür belgeler ya da sertifikalar<br />
almalılar. Hangi eğitimlere katılmaları yararlı olur.<br />
PAGDER’in bu konuda eğitimleri mevcut mu?<br />
Bugünün olduğu gibi geleceğin de malzemesi olma<br />
özelliğini sürdürecek olan plastikler gün geçtikçe<br />
sektör içerisinde çalıştıracak nitelikli iş gücüne de<br />
daha fazla ihtiyaç duymaktadır.<br />
Bugün her sektörde ve hatta alt sektörler bazında<br />
olağanüstü karmaşık bir yapıdan söz etmek<br />
mümkün. Bu karmaşık yapılanma içinde doğal<br />
olarak, talepler, yönetilmesi gereken gerek üretim,<br />
gerek pazarlama süreçleri ile sorunlar da aynı<br />
oranda karmaşa içinde ve çeşitlilik göstermektedir.<br />
Bu sebeplerle sektör içerisinde çalışmayı düşünen<br />
kişilerin çalışmayı planladığı alanda uzmanlaşması,<br />
yapılacak işin niteliğine uygun gerek ihtisas<br />
eğitimleri, gerek gelişime yönelik eğitim ve<br />
araştırmalarda bulunmak büyük önem arz ediyor.<br />
Bizler plastik sanayicisinin derneği olarak<br />
sektörümüzün ihtiyaç duyduğu alanlarda, ülkemizin<br />
önde gelen üniversitelerinde akademisyen olarak<br />
görev alan değerli hocaların bilgi ve deneyimlerinden<br />
yararlandırmaktayız. Bunula kalmayıp her sene<br />
birkaç uluslararası seminer organize ediyor, plastik<br />
alanında konusuna göre alanında uzman ve tanınmış<br />
otorite isimleri deneyimlerini paylaşmaları üzere<br />
ülkemize getirmekteyiz. Yeni ürün ve üretim<br />
teknolojilerinden uzak kalmamak, küresel rekabette<br />
ülkemizin hak ettiği pozisyona gelmesi için eğitim<br />
ve seminer faaliyetlerimizle de bu farkındalığın<br />
oluşturulması adına girişimlerde bulunuyoruz.<br />
34
9. Türkiye’de plastik sanayisinin gelişmesi üzerine<br />
çözüm önerileriniz nelerdir?<br />
Plastik sektörünün karar alıcılar nezdinde yaklaşım<br />
değişikliğine ihtiyacı var. Hammadde temininde<br />
dışa bağımlılığın yanı sıra idari/mevzuat kaynaklı<br />
güçlüklerin kaldırılması sektörümüzün ana talebini<br />
oluşturuyor. Orta-uzun vadede yerli petrokimya<br />
sektörünün geliştirilmesinin de önem taşıdığını, bu<br />
alanda yatırımlara başlanılmasına geç bile kalındığını<br />
söylemek mümkün. Sektörümüz yoğun makineteçhizat<br />
yatırımı yapmaktadır ve bu alanda da yerli<br />
makine sektörümüzün ilave teşviklerle desteklenmesi<br />
ithalatın önünü kesecek önemli bir adım olacaktır.<br />
Sektörümüzün hammadde de ithal bağımlılığının<br />
yanı sıra başlıca sorunlarından biri yüksek katma<br />
değerli ürünlere geçiş yapılamaması, bir diğeri ise<br />
yine buna paralel küresel pazarda rekabet gücü<br />
sorunları yaşaması.<br />
Yüksek katma değerli ürünlere geçiş için; sektörün<br />
nitelikli eleman sorununun çözümlenmesi<br />
gerekmekte. Eğitim kurumlarına ve sektörel sivil<br />
toplum kuruluşlarına daha fazla destek verilmesi,<br />
üniversitelerdeki olanak ve kapasitelerin sektör<br />
tarafından daha kolay kullanılmasının sağlanması,<br />
işverenlere rehberlik eğitimi, standartlara uyum<br />
ve standart belirlemeye yönelik girişimlerde<br />
bulunulması gibi yöntemler başlıca çözüm<br />
önerilerimiz olarak öne çıkmaktadır.<br />
Sektörümüzün küresel rekabet gücünü artırmaya<br />
yönelik olarak ise; markalaşma, bilginin korunması,<br />
mevzuatın uygulanabilir hale getirilmesi, kayıt dışı<br />
ile mücadele ve piyasa gözetim ve denetiminin<br />
güçlendirilmesini sayabiliriz.<br />
Röportaj için çok teşekkür ediyoruz.<br />
Soruları Hazırlayan<br />
Yavuz Selim Kart<br />
35
HATİLE MOUMİNTSA<br />
KİMYA<br />
YANYA ÜNİVERSİTESİ<br />
MEZUN<br />
hatile_m@hotmail.com<br />
E171 TİTANYUM DİOKSİT<br />
(TiO 2<br />
) KATKI MADDESİ<br />
Titanyum dioksit E171 koduyla bilinen ve<br />
birçok yerlerde katkı koruyucu madde olarak<br />
ilave edilen bir maddedir. Araştırmalara göre<br />
kanserojen olma ihtimali denildi ve öylece kaldı.<br />
Fakat bu madde kullanılmaya hala devam ediyor.<br />
Değerli okuyucularımız bu ay sizlere bu maddeyle<br />
ilgi bahsedeceğim.<br />
Titanyum nedir:<br />
Titanyum sembolü Ti olan 22 atom numaralı<br />
kimyasal elementtir. Hafif, güçlü, parlak, korozyona<br />
karşı dirençli grimsi bir geçiş metalidir.<br />
Titanyum Dioksit (TiO 2<br />
) nedir:<br />
Oksijenle tepkimeye girmiş titanyum elementidir.<br />
Bu bileşiğin en önemli kullanım alanı güneş<br />
pilleridir. Nano teknolojik boyalar özelliğini<br />
titanyumdioksitten almaktadır. UVA ve UVB<br />
ışınlarını önler. Ayrıca değerli bir madendir.<br />
Kullanım Alanları:<br />
En önemli fonksyonu, ışığı yansıtıcılık, beyazlık ve<br />
kapatıcılık gibi özelliklere sahip olmasından dolayı<br />
boyalar, kaplamalar (sırlar ve emayeler dahil) ,<br />
plastikler, kağıt, mürekkep, dokular , ve güneş ışığını<br />
kesme özelliğine sahip olduğundan kozmetikler<br />
gibi ürünlere beyazlık ve opaklık kazandırmak için<br />
bir pigment olarak toz formunda kullanılmaktadır.<br />
Sentetik renklendiricidir.<br />
Titanyum dioksitin nano teknolojide bir çok başarılı<br />
uygulaması vardır.Bunun bir de diğer tarafını<br />
görelim.<br />
Diğer Kullanım Alanları<br />
Bu madde gıdalarda nem tutucu olarak ve<br />
renklendirici olarak kullanılmaktadır. Beyaz un,<br />
sofra tuzu, şeker, çikolata, sakız, diş macunu, sabun,<br />
deterjanlar, şekerleme, karbonat, kabartma tozu<br />
gibi ürünlerde titanyum dioksit kullanılmaktadır.<br />
Titanyum dioksit nanoteknolojide kullanılan üç ana<br />
maddeden bir tanesidir. Nanoteknolojik boyalarda<br />
ve bütün tıbbi ilaçlarda renklendirici ve koruyucu<br />
madde olarak titanyum dioksit kullanılmaktadır. İşin<br />
kötüsü titanyum dioksit kimyasal kalıcı bir maddedir<br />
ve vücut tarafında asla parçalanamamaktadır.<br />
36
Daha önce IARC titanyum dioksit soluyan insanlar<br />
kanserojen olabilir demişti. Fakat o ihtimal ancak<br />
sadece yüksek oranlarda solunduğunda olabileceği<br />
de vurgulanmıştı. Daha sonra yaptığı bir diğer<br />
deneyde ise farelerin içme sularına nanoparçacıklar<br />
verildi ve bunların deneyin beşinci gününde genetik<br />
hasar belirtileri gösterdikleri anlaşıldı.<br />
Titanyum dioksit vücuda bir kez alındığında vücut<br />
tarafından parçalanamadığından vücudun farklı<br />
organlarında birikmektedir ve boyutları çok küçük<br />
olduğundan vücut içinde kolaylıkla gezebilmektedir.<br />
Hücrelerin içinde kolayca nüfuz edebilen bu yapı<br />
hücre içerisinde her tarafa saldıran bir kimyasal<br />
yapıdır.<br />
Sonuç:<br />
Onca araştırmaya rağmen ki bu araştırmalar<br />
2009larda yapılmıştır, katkı madde olarak halen<br />
kullanılmaya devam ediyor ve edecektir. Çünkü<br />
kesin bir şey yoktur sadece kanserojen olabilir<br />
ihtimali deniliyor. Fakat bu soru işareti hala aklımızı<br />
kurcalıyor ya gerçekten kanserojense??Bunu ancak<br />
yıllar sonra öğreniriz herhalde.<br />
Her şeye rağmen biz önlemlerimizi almalıyız.<br />
Hazır şeylerden ne kadar daha uzak kalırsak<br />
o kadar daha iyi. Bu maddenin bulunduğu<br />
özellikle yiyecek şeylerden uzak duralım. Ayrıca<br />
çocuklarımıza ne yedirdiğimize dikkat etmeliyiz.<br />
Doğal şeyler yemelerini öğretin. Tabiki abur cuburlar<br />
kaçınılmazdır. Fakat ne kadar daha az ise o kadar<br />
iyidir.<br />
Kaynaklar:<br />
https://tr.wikipedia.org/wiki/Titanyum<br />
https://proionta-tis-fisis.com/e171-dioxeidio-tou-titaniou-ena-akomi-epikindyno-prostheto/<br />
37
Haber<br />
Yabancı<br />
YENİ BULUŞ SUYU ARITMAK İÇİN<br />
BAKTERİ KULLANIYOR<br />
British Columbia Üniversitesi(UBC), bakterileri<br />
kullanarak içilmez suyu içme suyuna dönüştüren bir<br />
sistem geliştirdi. Canada’daki uzak topluluklarda ve<br />
ötesinde sistem tesis edilmeden önce gelecek hafta<br />
West Vancouver’da bu su test edilecek.<br />
Sistem, suyun filtreden geçmesini sağlarken aynı<br />
zamanda kirlilikleri de – toz, organik partiküller,<br />
bakteriler ve virüsler- yakalayan ve tutan bir fiber<br />
membran haznesinden oluşuyor.Yararlı bakteri<br />
topluluğu veya biyofilm kirleticileri dağıtmak için<br />
çalışarak ikinci koruma hattı gibi işlev görüyor.<br />
Federal olarak finanse edilen Kanada-Hindistan<br />
araştırma organizasyonu (IC-IMPACTS) desteğiyle<br />
sistemi geliştiren UBC inşaat mühendisliği profesörü<br />
ve proje lideri Pierre Bérubé “Membran arıtma<br />
yöntemi içme suyu üretimi için kirlilikleri ideal<br />
hale getirerek, %99.99 üzerinde ayırabilir.” dedi.<br />
Membran ile su arıtımı yeni değil fakat Bérubé ekibi<br />
tarafından geliştirilen modifikasyonların (kısa süre<br />
önce Water Research’te tanımlanmıştır) çok daha<br />
etkili bir çözüm sunduğunu söyledi.<br />
yerçekimi kullanan ilk sistemdir. Az bakım isteyen<br />
ve membranı temiz tutmak için kimyasallar ve<br />
kompleks mekanik sistemler gerektiren geleneksel<br />
yaklaşımlar kadar etkili bir yöntem.” dedi. “Biyofilm<br />
yakalanan kirlilikleri yavaş yavaş tüketmeye de<br />
yardımcı oluyor. Suyu taşımak için vanaları her<br />
24 saatte bir açmanız ve yerçekimine bırakmanız<br />
yeterlidir. Geri kalanı biyoloji halledecektir. Bu<br />
da sistem ömründe zaman ve para bakımından<br />
belirgin bir tasarruf anlamına gelir.”<br />
West Vancouver lokasyonundan dolayı pilot bölge<br />
olarak seçildi fakat nihai amaç temiz içme suyunu<br />
elde etmenin güç olduğu bölgelerde benzer sistemler<br />
tesis etmek.<br />
Bérubé “Temiz içme suyuna ulaşmak dünya<br />
çapında milyonlarca insan için yaygın bir sorun.<br />
Hedefimiz, topluluklara düşük maliyetli ve etkili<br />
bir su arıtım modeli sunmak ve yerli halka kendi<br />
tesislerini kurabilmeleri, işletebilmeleri ve hatta<br />
genişletmeleri için yardım etmek.” dedi.<br />
Bérubé “Sistemimiz, biriken ve membranı tıkayan<br />
kirlilikleri yok etmek ve uzaklaştırmak için<br />
38
Yerli<br />
Haber<br />
YERLİ KAYNAKLAR KULLANILARAK<br />
HPLC KOLON DOLGU<br />
MALZEMESİNİN GELİŞTİRİLMESİ<br />
Projemizin Konusu : HPLC kolonlarında<br />
kromatografik faz seçimlerine göre birçok<br />
fonksiyonel (C8, C18, CH, COOH v.b.) guruba<br />
sahip dolgu maddeleri kullanılabilmektedir Birçok<br />
avantajdan dolayı HPLC analizlerinde silika tabanlı<br />
kolonlar daha çok tercih edilmektedir. İçerdiği<br />
SiOH grupları nedeniyle zayıf asidik özellik gösteren<br />
silikajel, bazik özellik gösteren bileşikleri bazlık<br />
kuvvetlerine göre tutar. Yani, kuvvetli bazlar silikajel<br />
kolonlarda zayıf bazlara oranla daha kuvvetli<br />
tutulurlar. Son yıllardaki gelişmelere bağlı olarak bazı<br />
polimerik (polistren tabanlı) kolonlar da üretilmeye<br />
çalışılmaktadır. Silika tabanlı kolon dolgu maddeleri<br />
içersindeki en çok kullanılan fonksiyonel grup ise<br />
octadesil yani silikaya bağlı octadekan uç grubu<br />
olan C18’dir. Kolon dolgu maddeleri Çin, Japonya,<br />
ABD ve Almanya’ da üretilmektedir. Kolonları<br />
satan firmaların birçoğu adı geçen ülkelerden dolgu<br />
malzemelerini alıp, kolonlarını doldurmakta ve<br />
değişik markalar altında satmaktadır. Ülkemizde<br />
hastaneler, ilaç firmaları, gıda kontrol laboratuarları<br />
ve üniversiteler düşünüldüğünde bu kolonların ne<br />
kadar çok kullanıldığı rahat bir şekilde görülecektir.<br />
Projemizin Amacı : Temel amaç Ülkemizdeki silika<br />
yataklarından HPLC kolon dolgu maddesi üreterek<br />
dışa bağımlılığımızı azaltmaktır. Proje çıktısının<br />
diğer bir faydası da C18 den sonra diğer HPLC<br />
kolon dolgu maddesinin önünü açmak olacaktır.<br />
Çalışmamız konusu itibariyle Ülkemizde ihtiyaç<br />
39
duyulan, teknolojik dışa bağımlılığımızı azaltacak ve<br />
Ülkemizin rekabet gücünü artıracak Ulusal yeni bir<br />
ürün geliştirme amacına hizmet etmektedir.<br />
Projenin Yenilikçi Yönü : Dünya piyasalarında<br />
hali hazırda bu ürün değişik markalar halinde<br />
satılmakta ve kullanılmaktadır. Ülkemizde de bu<br />
ürün ithal edilmekte olup, çok yüksek meblağlarda<br />
satılmaktadır.(Buradan hareketle daha uygun<br />
fiyatlarda üretilebilecek bu ürün piyasalara da<br />
dahi uygun fiyattan arz edilecektir. Ülkemizin<br />
teknolojik alanda üretim önceliği olan yükte<br />
hafif pahada ağır ürünlerin üretilmesi amacına<br />
da hizmet edilecektir. Söz konusu ürün gıda,<br />
sağlık, ilaç ve kimya sektörlerinde çok miktarda<br />
analiz ihtiyacı duyulan üretim tesislerinde, kalite<br />
ve denetim laboratuvarlarında, üniversite ve<br />
araştırma enstitülerinde, hastanelerde v.b. sıkça<br />
kullanılmaktadır. Ancak yerli yapımı ve patenti<br />
bulunmamaktadır. Söz konusu ürünün ülkemizde<br />
üretilmesi, ülkemizin bu alandaki teknolojik bilgi<br />
birikimine katkı sağlayacak, teknolojik ve ekonomik<br />
dışa bağımlılığımızı azaltacak hatta ilerleyen yıllarda<br />
dünya piyasalarına da ihracat yapabilme fırsatı<br />
doğuracaktır.<br />
ProjeEkibi:<br />
Prof.Dr.Nuray Çağlar(Yürütücü/GenelMüdür)<br />
Yrd.Doç.Dr.Abdullah Aksu(Araştırmacı)<br />
Yrd.Doç.Dr.Ömer Suat Taşkın(Araştırmacı)<br />
Arş. Gör. Nagihan Korkmaz (Araştırmacı)<br />
40
REKLAM<br />
İÇİN<br />
iletisim@inovatifkimyadergisi.com<br />
BİNLERCE KİŞİNİN OKUDUĞU DERGİMİZE<br />
ONBİNLERCE KİŞİNİN ZİYARET ETTİĞİ WEB SİTEMİZE<br />
REKLAM VERİN<br />
BİNLERCE KİŞİYE ULAŞIN
YAZARIMIZ<br />
OLUN<br />
KOŞULLAR<br />
1-) KİMYA VEYA KİMYA SEKTÖRÜ İLE İLGİLİ BİR KONUDA KAYNAKLARINIZI BELİRTEREK<br />
YAZIN<br />
2-) HER AYIN 20. GÜNÜNE KADAR info@inovatifkimyadergisi.com adresine<br />
AD-SOYAD<br />
SIK KULLANDIĞINIZ MAİL ADRESİ<br />
BİTİRDİĞİNİZ/OKUDUĞUNUZ OKUL İSMİ<br />
PROFİL FOTOĞRAFI<br />
YAZINIZIN WORD FORMATI<br />
İLE GÖNDERİN.<br />
BİR SONRAKİ AY BİLGİLERİNİZ İLE YAZINIZI YAYIMLAYALIM