09.05.2017 Views

İnovatif Kimya Dergisi Sayı 46

İnovatif Kimya Dergisi Sayı 46

İnovatif Kimya Dergisi Sayı 46

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Kimya</strong><br />

<strong>Dergisi</strong><br />

İNOVATİF<br />

<strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong><br />

YIL:5 SAYI:<strong>46</strong> MAYIS 2017<br />

NÜKLEER<br />

REAKTÖRLER<br />

PAGDER Plastik<br />

Sanayicileri Derneği ile<br />

RÖPORTAJ


KURALLARIMIZ<br />

1. <strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong> yazılarını herhangi bir<br />

makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını<br />

aldığınız kişiye mail atarak haber vermek, kullanmış<br />

olduğunuz yazıların kaynağını ise dergi olarak<br />

belirtmek durumundasınız.<br />

2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci<br />

derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun<br />

yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız.<br />

3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza<br />

gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi<br />

sorumlu değildir.<br />

4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde,<br />

yazılarda kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır.<br />

Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine<br />

ulaşarak sormalısınız. Çünkü bize yazı gönderen<br />

yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet<br />

ederek fotoğrafları dökümanlarına eklemeleri.<br />

Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar<br />

sorumludur. Dergi sorumlu değildir.<br />

5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız<br />

var ise yazılarınız için Yavuz Selim KART ile<br />

konuşabilirsiniz. Dergi ile iletişim kurmak için ise<br />

iletisim@inovatifkimyadergisi.com adresine<br />

mail atabilirsiniz.<br />

6. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz yazıları<br />

info@inovatifkimyadergisi.com mail adresine<br />

göndermelisiniz. Bu mail adresine gönderdiğiniz<br />

yazılarda bir eksiklik var ise editör tarafından<br />

incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri<br />

dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde<br />

bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu<br />

kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç<br />

daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi.<br />

7. Tarafımıza çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı<br />

yayımlamaya gayret edeceğiz lakin başkalarının<br />

yazılarını kendi yazmış gibi gönderenler, kaynaksız<br />

yazı gönderenler, çok kısa yazı göndenlerin<br />

yazılarını maalesef yayımlamayacağız.<br />

8. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz.<br />

Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi<br />

bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler<br />

yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz<br />

konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi<br />

yayımlamama hakkını ya da yazının o kısmını<br />

değiştirme hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz<br />

dergi yöneticisine aittir.<br />

9. Bu dergide kimya ilmi üzerine okuyan, kimya<br />

ilmine meraklı, kimya ilmi ile ilgili araştırma<br />

yapmayı seven herkes yazabilir.<br />

10. Dergi ekibimiz gönüllü kişilerden oluşmuştur.<br />

Bu dergi ilk kurulduğu zamandan beri böyledir.<br />

Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş<br />

sayılır. Gelen kişilere en başta bu kural söylenir.<br />

Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran,<br />

huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen kişiler<br />

ekipten çıkarılır.<br />

11. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu kişi<br />

buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine<br />

sahiptir.<br />

12. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları<br />

kabul etmiş sayılırlar.<br />

SOSYAL MEDYA<br />

http://www.inovatifkimyadergisi.com<br />

https://www.facebook.com/Inovatif<strong>Kimya</strong><strong>Dergisi</strong><br />

https://twitter.com/Inovatif<strong>Kimya</strong><br />

https://instagram.com/inovatifkimyadergisi<br />

http://inovatifkimyadergisi-blog.blogspot.com.tr<br />

https://www.youtube.com/channel/UCmIkYbQtd8LtCP6GVL0tVGQ<br />

https://plus.google.com/+Inovatifkimyadergisi<br />

https://www.linkedin.com/profile/view?id=AAIAABHWzAYBk8n_O2Xp0LJgn9bB-aLM6w0-3pw


Ekibimiz<br />

YAVUZ SELİM KART<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

KURUCU-YÖNETİCİ<br />

PELİN TANTOĞLU<br />

KİMYAGER<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

EBRU APAYDIN<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

TUĞBA NUR AKBABA<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

GÜLŞAH TİRENG<br />

KİMYA TEKNİKERİ<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

PEMBE ÖZÇAKMAK<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ZEHRA ORUÇ<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

SÜREYYA HELİN AKTURAN<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

DERYA İNCELİ<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

NİLAY ÇABUK<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ÖZLEM ÖZDEN<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ESRA BARUT<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

HATİLE MOUMİNTSA<br />

KİMYA<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

GİZEM AYVERDİ<br />

KİMYAGER<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

ASLIHAN YILDIZ<br />

KİMYA TEKNİKERİ<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

BEGÜM MENEVŞE<br />

KİMYAGER<br />

INSTAGRAM EDİTÖRÜ<br />

CANAN KULA<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

DAMLA ÖZTÜRK<br />

KİMYAGER<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

MERVE GENCER<br />

KİMYAGER<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

TARIK BERCAN SARI<br />

KİMYA VE BİYOLOJİ MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ÖZNUR ÇALIŞKAN<br />

KİMYA VE SÜREÇ MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

DAMLA TURA<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

AHMET ÜĞE<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

FATMA GÖKÇE AKİKOL<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN


Ekibimiz<br />

EFRAİM KAPLAN<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

MERVE ÇÖPLÜ<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ECE ÖZTEN<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

SERVET ERDEM<br />

KİMYAGER<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

KARDEN KANIKLI<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

SUDE ÖZÇELİK<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

SILA SÖZMEN<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

NİHAN ÖZVEREN UÇAR<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

GİZEM KARABACAK<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

GÜLENZAR BELLİKAN<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ESAT KİTAPLIOĞLU<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

NURSELİ GÖRENER<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

SİNAN YENER<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ZEYNEP GÜVEN<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

RÜYA ATLIBATUR<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ORHUN KARAKUŞ<br />

BİYOLOG<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

BAŞAK KUBİLAY<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

AÇELYA GÜNER<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ÖZGENUR GERİDÖNMEZ<br />

ECZACI<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

HACER DEMİR<br />

ÇEVRE MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

ALPER KADİR BALKIS<br />

KİMYAGER<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

MERVE GÜL<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

RESMİYE ÇAKAR<br />

KİMYA VE SÜREÇ MÜHENDİSİ<br />

POSTER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ<br />

KÜBRA ÖZTÜRK<br />

KİMYA TEKNİKERİ<br />

FACEBOOK EDİTÖRÜ<br />

SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN


EDİTÖRDEN<br />

<strong>46</strong>. <strong>Sayı</strong>dan Herkese Merhaba,<br />

Bize olan ilgi ve alakanız için teşekkürler.<br />

Bu ay e-dergimiz içerisinde birbirinden ilginç ve önemli konular<br />

yer almakta ayrıca PAGDER-Plastik Sanayicileri Derneği ile bir<br />

röportaj yaptık. Kendilerine bu güzel röportaj için çok teşekkür<br />

ediyoruz.<br />

Bize her zaman kimya sektörü ya da kimya ile ilgili bir konuda<br />

yazıp gönderebilirsiniz. Her zaman dediğimiz gibi. Siz yazın,<br />

onbinler okusun.<br />

YAVUZ SELİM KART


İÇİNDEKİLER<br />

CARİ AÇIĞIN EN BÜYÜK KAYNAĞI 7<br />

PETROKİMYA<br />

GRAFEN OKSİT (GO) ZARIYLA<br />

DENİZ SUYU İÇME SUYUNA KOLAYCA 10<br />

DÖNÜŞTÜRÜLEBİLECEK<br />

KİMYA SEKTÖRÜ İHRACATINDA<br />

11<br />

YENİ REKOR KIRILDI<br />

İLAÇLARIN KİMYASALYAPI DEĞİŞİMİ ile<br />

FAZ 1 METABOLİTİ OLUŞUMU<br />

13<br />

NEDEN YAĞMUR YAĞDIKTAN SONRA<br />

19<br />

ÇİMLERİNİZ DAHA YEŞİL GÖRÜNÜR?<br />

TÜRKİYE TEKNOLOJİK İLAÇ<br />

21<br />

ÜRETİMİNDE ÜS OLACAK<br />

NÜKLEER REAKTÖRLER 24<br />

KİMYASAL REAKSİYON VERİTABANI<br />

TARTIŞMALARA YOL AÇIYOR<br />

DIŞ CEPHE YIPRANMALARI İÇİN<br />

KABAK, ÜZÜM VE NAR<br />

ÇEKİRDEKLERİNİ DOĞAL 30<br />

ANTİOKSİDAN OLARAK<br />

KULLANMAYI BAŞARDILAR<br />

AYIN RÖPORTAJI<br />

31<br />

E171 TİTANYUM DİOKSİT (TiO 2<br />

)<br />

KATKI MADDESİ<br />

YENİ BULUŞ SUYU ARITMAK<br />

İÇİN BAKTERİ KULLANIYOR<br />

36<br />

38<br />

YERLİ KAYNAKLAR KULLANILARAK<br />

HPLC KOLON DOLGU MALZEMESİNİN<br />

GELİŞTİRİLMESİ<br />

28<br />

39


METİN AKDAŞ<br />

MAKİNE MÜHENDİSİ<br />

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

EGE BÖLGE SANAYİ ODASI MECLİS ÜYESİ<br />

arif.pardioglu@dinamik-izmir.com<br />

Cari Açığın En Büyük<br />

Kaynağı Petrokimya<br />

2016 açığının 20 milyar doları<br />

yılında 56 milyar dolar dış<br />

ticaret açığı verdik, dış ticaret<br />

kimya sanayinden kaynaklanıyor. Bu açığın %60’ı<br />

petrokimyasal ürünler.<br />

Petrokimyasal ürün kullanan başta plastik olmak<br />

üzere tüm kimya sanayimiz hammadde olarak<br />

ithalata bağımlı hale gelmiştir.<br />

2016 yılında Polietilen türleri (AYPE, YYPE, Lineer<br />

AYPE) için 2,3 milyar dolar; Polipropilen türleri<br />

(Homopolimer, kopolimer)için 2,3 milyar dolar;<br />

Polistiren türleri için 695 milyon dolar; PVC türleri<br />

için 705 milyon dolarlık ithalat yapılmıştır. Plastik<br />

hammaddeler konusunda ortalama % 80 oranında<br />

dışa bağımlıyız.<br />

Örneğin, geçen yıl Polietilen Hammadde üretimi<br />

yaklaşık 360.000-Ton seviyesinde gerçekleşirken,<br />

bunun % 20’lere varan kısmı da ihraç<br />

edilmektedir. Tüketim, 2 Milyon KG civarındadır.<br />

Üretiminin talebi karşılama oranı 2016 yılı için %15<br />

seviyesindedir. Bir başka ürün olan PS- GPPS ve<br />

HIPS’ DE 2011 yılında 300.000- ton civarında olan<br />

tüketim, 2016 yılında 600.000 ton’a çıkmıştır. Bu<br />

rakamın ancak % 10’u yerli olarak üretilebilmektedir.<br />

2020 yılında, diğer pentan’ lı polistren çeşitlerini<br />

de ilave edersek 1.000.000 Ton’un üzerinde bir söz<br />

konusu olacaktır.<br />

Türkiye, Çin ve Hindistan’dan sonra en fazla plastik<br />

7


hammaddesi ithal edilen ülke durumundadır. Bu<br />

ülkelerde bile yurt içi üretimin tüketimi karşılama<br />

oranı %50 nin üzerindedir. Bu yönüyle Türkiye yurt<br />

içi ihtiyacını yurt içi üretimle karşılama oranı en<br />

düşük olan dünyanın tek ülkesidir.<br />

Neticede, Petro kimyasal hammaddelerde genel<br />

olarak yurt içi üretimin talebi karşılama oranı %20’<br />

lerin altına gerilemiştir. Yeni yatırımlar yapılmadığı<br />

durumda artan iç talep nedeni ile giderek daha da<br />

küçülecek Türkiye bu sektörde üretimden çekilmek<br />

zorunda kalacaktır. Sonuçta çoğunluğu KOBİ<br />

statüsünde olan sanayicimiz mağdur olacaktır.<br />

Türkiye yurt dışı üreticiler için spot bir pazardır. Yurt<br />

dışı piyasalarda fiyatların yükselme dönemlerinde,<br />

Türkiye’ye mal vermemekteler, ürünler genel olarak<br />

fiyatları yüksek pazarlara yönelmektedir. Fiyatların<br />

düşme dönemlerinde ise ellerindeki yüksek maliyetli<br />

malları Türkiye’ye daha düşük fiyatlardan damp<br />

etmektedirler.<br />

Sanayi de maliyetlerin neredeyse %75’ni hammadde<br />

maliyeti oluşturmaktadır. Hammadde fiyatlarının<br />

çok dalgalı olduğu bir ortamda ithalata bağımlı<br />

olmak fiyat, kur ve teslimat konusunda risk artıyor.<br />

Bu nedenle sanayici olması gerekenden daha fazla<br />

stok (maliyeti) ile çalışmak zorunda kalıyor. Yurtiçi<br />

üretimin var olması tedarik güvenliği sağlayarak bu<br />

riskleri minimize ediyor.<br />

Son zamanlarda hükümetin açıkladığı proje bazlı<br />

yatırım destekleri, Üretim Reform paketi, Stratejik<br />

yatırımlara teşvik gibi önlemler, petrokimya<br />

gibi stratejik nitelikteki yeni yatırımların önünü<br />

açmaktadır.<br />

Unutulmamalıdır ki imalat sanayisine, üretime<br />

yatırım yapılmadan; cari açığı kapatmak mümkün<br />

değildir, istihdamı artırmak mümkün değildir,<br />

AR&GE ve Tasarımı geliştirmek mümkün değildir.<br />

İhracatı artırmak mümkün değildir, katma değerli<br />

ürünlere ve Sanayi 4,0’a geçmek mümkün değildir.<br />

Bu anlamda, İmalat sanayisinin temel ana<br />

sanayilerinden biri olan Petrokimya sanayisine<br />

yapılacak yatırımlar da bu yönüyle hayati öneme<br />

sahiptir.<br />

Bildiğiniz üzere de Petrokimya sanayisinin merkezi<br />

de İzmir’dir. Petkim, İzmir Aliağa’da 1985 yılından<br />

beri üretim yapmaktadır. Hem ülkemizin hem de<br />

bölgemizin göz bebeği durumundadır. Özellikle son<br />

zamanlarda oluşan fırsatlarla, Petkim kapasitesini<br />

arttıracak yeni yatırımlar ile, Polistren gibi<br />

üretim yapmadığı plastik hammadde üretimine<br />

yönelmek zorundadır. Aslında bu zorunluluk bir<br />

mecburiyettir de. Zira Petkim özelleştirme ihalesi<br />

sözleşmesinde, ülkenin petrokimya hammadde<br />

ihtiyacını karşılamaya yönelik yatırım yapma<br />

taahhütleri de bulunmaktadır. Petkim’in 50 yılı aşan<br />

üretim tecrübesi ile plastik hammaddeler üretimini<br />

gerçekleştirebilecek, yeni yatırım potansiyeline<br />

sahip olduğuna inanıyorum. Tabi ki sadece<br />

Petkim’den değil, ülkemizin büyük yatırımcılarını da<br />

petrokimya sektöründe oluşan yeni fırsatları dikkatle<br />

incelemelerini ve bu sektöre yatırım yapmaya davet<br />

ediyorum.<br />

Ancak, petrokimya yatırımları, teknoloji<br />

yoğun yatırımlar olduğu kadar, sermaye yoğun<br />

yatırımlardır. Bu yatırımları tüm dünyada devlet<br />

desteği ve garantisi olmadan gerçekleştirmek<br />

mümkün değildir. Bu anlamda devletimizin bu<br />

konuya özel olarak eğilmesi gerekmektedir.<br />

Değerli Arkadaşlar, yukarıda sıraladıklarım<br />

Petrokimya sektörüne yatırım yapmak için uzun<br />

bir aradan sonra ilk defa bütün reel koşulların<br />

oluştuğunu gösteriyor. Tüm sanayi sektörlerine<br />

girdi sağlayan Petrokimya sektörüne yeni bir yatırım<br />

Türkiye’yi dünya liginde etkin bir oyuncu yapacaktır.<br />

Zira bu sektörün;<br />

• Petrokimya deneyimimiz, birikimimiz var,<br />

• Ürün kalitemiz iyi,<br />

• Krizlere dayanma açısından sektörün esnek<br />

olması,<br />

• Dinamik, hızlı karar alabilen, proaktif bir işletme<br />

yapısına sahip olması,<br />

• KOBİ’lerinin rekabetçi olması,<br />

• Türkiye’de makine parkının göreceli olarak henüz<br />

yeni olması ve güçlü bir makine sanayi,<br />

• Hammaddeye olan talebin fazla olması,<br />

• Geri dönüşüm sektörünün gelişmesi,<br />

• Etkin bir Mesleki örgütlenmelere sahip olması<br />

gibi güçlü yanları bulunmaktadır.<br />

Mutlaka, oto yollara, köprülere, tünellere ihtiyacımız<br />

vardır. Ancak, bizim bunlardan da önce üretimi<br />

artıracak temel sektörlerde hammadde üretecek<br />

fabrikalara ihtiyacımız var. Bunların başında da<br />

Petrokimya gelmektedir.<br />

8


Petro kimyaya yatırım yapmak için, illaki<br />

petrol zengini olmak gerekmiyor. Öyle olsa idi,<br />

topraklarında 1 galon bile petrol çıkmayan Güney<br />

Kore dünyanın en büyük petro kimya üreticilerinden<br />

birisi olamazdı. Önemli olan bu vizyona ve stratejiye<br />

sahip olmak ve uzun verimli politikalar üreterek,<br />

ülkemizi hammadde üretimleri konusunda üs haline<br />

getirecek ön görüye sahip olmaktır.<br />

9


Haber<br />

Yabancı<br />

GRAFEN OKSİT (GO) ZARIYLA<br />

DENİZ SUYU İÇME SUYUNA KOLAYCA<br />

DÖNÜŞTÜRÜLEBİLECEK<br />

Bilim insanları İngiltere’de yaptıkları araştırma<br />

sonucu, deniz suyunu içme suyuna çeviren uygun<br />

maliyetli bir teknoloji geliştirdi. Grafen Oksit (GO)<br />

zarıyla gerçekleştirilen elek sayesinde deniz suyu<br />

içme suyuna kolayca dönüştürülebilecek.<br />

Günümüzde doğal içme suyu kaynakları hızla<br />

tükenmeye başlarken bilim insanları yaptıkları<br />

araştırmalarla buna çare aramaya devam ediyor.<br />

Bu yeni bulunan yöntem sayesinde su arındırma<br />

çalışmalarının daha hızlı ve ucuz olması beklenirken<br />

yöntemin atık sularda da deneneceği belirtiliyor.<br />

Arındırmayı gerçekleştiren ekibin başındaki isim<br />

olan Rahul Nair, hedeflerinin deniz suyu ve atık<br />

suların minimum enerji ve maliyet harcanarak<br />

içilebilir su haline getirmek ve bunu sürekli kılacak<br />

arındırma cihazını yaratmak olduğunu söyledi.<br />

BM’nin raporuna göre, 2025 yılında dünya<br />

nüfusunun yüzde 14’ü su kıtlığıyla karşı karşıya<br />

kalacak. Bu kıtlıkla karşı karşıya kalan ülkelerin ise,<br />

su arındırma işleminin maliyetini karşılayamayacağı<br />

öngörülüyor.<br />

Bu su kıtlığına önlem olarak, günümüzde deniz<br />

suyundan tuzu ve diğer maddeleri filtrelemek için<br />

polimer esaslı arındırıcılar kullanılarak halihazırda<br />

birçok büyük tuz arındırma tesisi bulunmakta fakat<br />

bu hala büyük ölçüde verimsiz ve maliyeti yüksek.<br />

Buradan hareketle, bilim insanları deniz suyunu<br />

arındırmak için yeni çalışmalara girmiş durumda.<br />

Bu çalışma kapsamında, İngiltere’deki Manchester<br />

Üniversitesi’nden Rahul Nair tarafından yönetilen<br />

ekip, deniz suyunun Grafen Oksit(GO) zara sahip<br />

elek yardımıyla tuzundan kolayca ayrışabildiğini<br />

test ettiler ve daha sonra deniz suyunu saf su haline<br />

getirme çalışmalarını başarıyla tamamlandılar.<br />

10


Yerli<br />

Haber<br />

KİMYA SEKTÖRÜ İHRACATINDA<br />

YENİ REKOR KIRILDI<br />

<strong>Kimya</strong> sektörünün ihracatı Mart 2017’de geçen yılın<br />

aynı ayına göre miktarda yüzde 36,88 artışla 1 milyon<br />

888 bin ton, değerde ise yüzde 29,14 yükselişle 1<br />

milyar 543 milyon dolar olarak gerçekleşti.<br />

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri<br />

İhracatçıları Birliğinden (İKMİB) yapılan açıklamaya<br />

göre, kimya sektörü 2017 yılının ilk üç ayında üst<br />

üste ihracat rekoru kırdı.<br />

Sektörün ihracatı mart ayında 2016 yılının aynı<br />

ayına göre miktarda 36,88 artışla 1 milyon 888 bin<br />

ton, değerde ise yüzde 29,14 yükselişle 1 milyar 543<br />

milyon dolar oldu.<br />

Geçen ay en fazla ihracat yapılan ilk 10 ülke Birleşik<br />

Arap Emirlikleri, ABD, Mısır, Almanya, Irak, İtalya,<br />

İspanya, Singapur, Fransa ve İran olarak sıralandı.<br />

ABD’ye ihracat artıyor<br />

Sektörün en önemli hedef pazarlarından ABD’ye<br />

yönelik ihracattaki rekor artış dikkati çekti. Mart<br />

ayında ABD’ye yapılan kimya ihracatı miktarda<br />

yüzde 321,54 artışla 108 bin 4 ton, değerde ise yüzde<br />

165,10 yükselişle 86 milyon 648 bin dolara ulaşırken,<br />

bu rakamlar ABD’yi en çok ihracat gerçekleştirilen<br />

ülkeler sıralamasında ikinciliğe taşıdı.<br />

<strong>Kimya</strong> sektörü 2017’nin ilk çeyreğinde geçen yılın<br />

aynı dönemine göre miktarda yüzde 21,66 artışla<br />

5 milyon 208 bin ton, değerde ise yüzde 23,83<br />

yükselişle 4 milyar 131 milyon dolar ihracata ulaştı.<br />

Sektörün ocak-mart döneminde en çok ihracat<br />

yaptığı ilk 10 ülke Birleşik Arap Emirlikleri,<br />

Singapur, Almanya, Mısır, Irak, İtalya, İspanya, ABD,<br />

İran ve Yunanistan oldu.<br />

<strong>Kimya</strong>nın alt sektörlerinin ilk çeyrekte<br />

gerçekleştirdiği ihracat rakamlarına bakıldığında<br />

ise mineral yağlar ve ürünlerinin 1 milyar 229 bin<br />

dolarlık ihracatla ilk sırada olduğu görüldü. Plastikler<br />

ve mamulleri 1 milyar 227 milyon dolarlık ihracatla<br />

ikinci sırada bulunurken, üçüncü sırada 302 milyon<br />

36 bin dolarla kauçuk ve kauçuk eşyalar yer aldı.<br />

11


Sanayiciler olarak moralimiz<br />

yerinde<br />

İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz,<br />

konuya ilişkin değerlendirmesinde, emtia fiyatlarının<br />

yükselişe geçmesinin kimya ihracatına pozitif<br />

yansıdığını ifade etti.<br />

İhracattaki artış ivmesinin mart ayında da hız<br />

kesmeden devam ettiğini aktaran Akyüz, kimya<br />

sektörü olarak hem değerde hem miktarda yüzde<br />

30’larda artış yakalamalarının son derece olumlu<br />

olduğunu kaydetti.<br />

Akyüz, “Sanayiciler olarak moralimiz yerinde,<br />

hedeflerimiz doğrultusunda emin adımlarla<br />

ilerliyoruz. İhracatçılarımız yoğun bir gayretle<br />

çalışıyor. Beklentimiz bu artışın ilerleyen aylarda<br />

da devam etmesi yönünde. İhracattaki artışımız<br />

sürerken yurt içinde yaşadığımız daralmanın<br />

aşılması için de özel bir çabaya ihtiyacımız var.<br />

Birkaç sektörü kapsayan KDV, ÖTV indirimleri<br />

maalesef yeterli değil. Tüm sektörleri kapsayan<br />

daha geniş kapsamlı bir açılım gerektiği<br />

inancındayız.” ifadelerini kullandı.<br />

<strong>Kimya</strong> sektörünün ABD’deki yükselişine gelecek<br />

aylarda da devam etmesini beklediklerini belirten<br />

Akyüz, “2017 hedeflerimizde ABD’ye ihracatımız<br />

artırmak önemli yer tutuyor. Chicago ve<br />

New York’ta açılan Türk Ticaret Merkezleri<br />

firmalarımızın ABD pazarında kendilerini<br />

tanıtmalarını ve ihracat potansiyellerini<br />

artırmalarını sağlayacaktır.” yorumunu yaptı.<br />

12


AHMET KÜÇÜKÇALIK<br />

KİMYAGER<br />

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ<br />

YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ<br />

kucukcalik@itu.edu.tr<br />

İLAÇLARIN KİMYASAL<br />

YAPI DEĞİŞİMİ ile<br />

FAZ 1 METABOLİTİ OLUŞUMU<br />

Öncelikle ilaçların metabolizmi ne demektir?<br />

İlaçların metabolizmi onların vücuttan<br />

atılmalarının bir ifadesi. Çünkü ilaçlar<br />

sentetik malzemeler oldukları için organizma yani<br />

vücut için doğal sayılmazlar. İşte bu yüzden vücutta<br />

olmaması gereken yabancı made (ksenobiyotik =<br />

xenobiotics) olarak algılanır ve vücuttan atılması<br />

istenir. Metabolizme uğrayan ilaçta yeni kimyasal<br />

yapı oluştuğunda ise buna metabolit denir.<br />

Bir önceki yazımda ilaçların faz 2 metaboliti<br />

oluşumunu anlatmıştım. Şimdi ise faz 1 metabolizmi<br />

nasıl oluşuyor onu inceleyeceğiz. Aslında<br />

aşağıdaki resimde gördüğümüz gibi ilaçlar vücuda<br />

alındıklarında önce faz 1 metabolit dönüşümüne<br />

uğruyor, ardından faz 2 metaboliti oluştuktan sonra<br />

vücuttan atılıyor.<br />

Burada 1 numaralı proses ilacın geri dönülebilir<br />

olarak metabolite dönüştüğünü gösterirken, 2<br />

numaralı proses geri dönülemez olarak ilacın başka<br />

bir moleküle yani metabolite dönüştüğünü ve<br />

ardından boşaltıma gittiğini göstermektedir. Vücutta<br />

bulunan bazı enzimler 1 numara ile gösterilen<br />

metabolitleri tekrar ilacın ilk haline tekrar geri<br />

döndürüyor olabilir.<br />

3 numara ile gösterilen proses ilacın böbreklerden<br />

temizlenmesini (renal clearance) ve idrar yoluyla<br />

boşaltılmasını ifade ediyor.<br />

4 numaralı proses ilaçların faz 1 metabolizmine<br />

uğramasını, 5 numaralı proses ise faz 2 metabolizme<br />

uğramasını ifade etmektedir.<br />

1<br />

Küçükçalık, Ahmet. (2017). İlaçların Metabolizmi ve <strong>Kimya</strong>sal Yapı Değişimi. <strong>İnovatif</strong> <strong>Kimya</strong> <strong>Dergisi</strong>, 5(45), 20-22.<br />

13


İlaçların faz 1 metabolizmi ile faz 1 metabolitlerine<br />

dönüşümü üç farklı şekilde gerçekleşebilir.<br />

1) Yükseltgenme (Oksidasyon)<br />

2) İndirgenme (Redüksiyon)<br />

3) Hidroliz<br />

Yükseltgenme sonucu birincil (primer) alkoller<br />

çok hızlı bir şekilde önce aldehitlere ve ardından<br />

karboksilli asitlere dönüşürken, ikincil (sekonder)<br />

alkoller ise ketonlara dönüşmektedir.<br />

Alken oksidasyonu aşağıdaki şekildeki gibi önce pi bağının epoksite (ara yapı) dönüşmesi ve ardından fenole<br />

çevrilmesi şeklinde gerçekleşir:<br />

Azot oksidasyonu piridin tipi olan halkalı azotların oksijenlenmesiyle gerçekleşir:<br />

14


Sülfür oksidasyonu, önce sülfoksit (S=O) bağı oluşumu ardından tekrar oksidasyon ile sülfon (O=S=O)<br />

oluşumu şeklinde gerçekleşir:<br />

Ayrıca molekülden metil grubunun çıkarılmasıyla (demethylation) olan oksidasyon aşağıdaki şekilde<br />

gösterilir:<br />

15


Resim : Yükseltgen metil çıkarma prosesi<br />

Metil çıkması sonucu oluşan molekülün adlandırılması başlangıç molekül adına ‘nor’ eki getirilerek<br />

isimlendirilir.<br />

İndirgenme<br />

Nitro grubunun indirgenmesi aşağıdaki gibi gerçekleşir:<br />

2<br />

edx.org online eğitim platformunda yürütülen DavidsonX kolejinden Erland Stevens ın verdiği ‘Medicinal Chemistry: The Molecular Basis of Drug Discovery’<br />

isimli kursundan alınmıştır<br />

16


Keton yapısının faz 1 indirgenmesiyle sekonder alkoller oluşur:<br />

Benzer şekilde aldehitlerin faz 1 indirgenmesinden ise primer alkoller oluşur.<br />

Hidroliz<br />

Esterler indirgenmeden hidrolize uğrarlar.<br />

Çok bilinen bir ağrı kesici olan aspirin (asetil salisilik asit) molekülü parçalanması ester hidrolizi şeklinde<br />

gerçekleşir: 2<br />

17


Ester hidrolizi kan plazmasında gerçekleşir. Çünkü<br />

esteri hidroliz eden esterazlar plazmada bulunur,<br />

genelde karaciğerde bulunmazlar.<br />

Amitler ise yine plazmada bulunan amidazlar<br />

ve proteazlar tarafından parçalanarak amit ve<br />

karboksilik asitlere dönüşürler:<br />

18


Haber<br />

Yabancı<br />

NEDEN YAĞMUR YAĞDIKTAN SONRA<br />

ÇİMLERİNİZ DAHA YEŞİL GÖRÜNÜR?<br />

Çimenler hava açtıktan sonra daha yeşil<br />

görünüyorsa, gözleriniz sizi yanıltmıyor.<br />

Güney Karolina, Otto’daki Cooweeta Hidrolik<br />

Laboratuvarı’ndan araştırmacı toprak bilimcisi<br />

Jennifer Knoepp’ın dediğine göre yağmurun çimlerin<br />

daha yeşil görünmesine yardım etmesinin iki sebebi<br />

var ve iki sebep de azotu içeriyor, ancak aralarından<br />

birisi sizi şaşırtabilir.<br />

Knoepp’a göre yağmur yağdıktan sonra toprakta<br />

bitkiler için genellikle daha fazla kullanılabilir su<br />

bulunur. Bitkiler bu suyu aldığı zaman toprakta<br />

bulunan organik maddelerden azotu da bünyelerine<br />

alırlar.<br />

“Bitkiler büyüdükçe küçük kökleri ölür ve yeni<br />

kökler çıkar.” demiştir Knoepp. Bu gerçekleştiği<br />

zaman toprak mikropları, ölü köklerin çürümesine<br />

yol açar. Bu prosesi çimlerinize kompost eklemek<br />

gibi düşünün, ne var ki bu proses sizin müdahaleniz<br />

olmadan yerin altında ve doğal olarak gerçekleşir.<br />

Kökler, çoğunlukla karbon olmak üzere bir miktar<br />

azotu da içeren büyük kimyasal bileşiklerden oluşur.<br />

Toprak mikropları, ölü köklerin çürümesine yol<br />

açmak için karbonu ve azotun bir kısmını kullanır.<br />

Aslında azotun bir kısmı bir nevi atık ürün olarak<br />

toprağa geri bırakılır.<br />

Knoepp’e göre yağmur, toprağa süzüldükçe<br />

mikropları daha fazla azot bırakmaları için etkin<br />

hale getirir. Çimler yeni yağmış olan yağmurdan<br />

yarar sağlar çünkü yağmur suyu, köklere mikropların<br />

daha önceden saldığı azot kadar bu “yeni” azotu da<br />

alması için izin verir. Aynı zamanda yeniden güneş<br />

açtığında çimler fotosentezde çok aktiftirler.<br />

Yağmur yağdığı zaman azotla ilgili bir şey daha<br />

meydana gelir. Atmosfer %78 oranında inert ya<br />

da reaktif olmayan azot gazından oluşmaktadır.<br />

Aynı zamanda amonyum ya da nitrat formundaki<br />

katı haldeki azotu taşır. Yağmur yağdığı zaman<br />

bu katı azotun bir kısmını nitrat ya da amonyum<br />

azotu formunda çimlerin üzerine düşürür. Bununla<br />

birlikte Knoepp’a göre –ki bu sizi şaşırtabilir- yağmur<br />

sırasında direkt olarak çimlerin üzerine düşen bu<br />

katı azotun yalnızca küçük bir kısmı direkt olarak<br />

yapraklar tarafından absorplanmaktadır.<br />

Çimlerinizin Azotunu<br />

Gözlemlemek<br />

Knoepp’e göre yağmurda ne kadar azot yağdığı birkaç<br />

faktöre bağlıdır. Bu faktörler nerede yaşadığınızı,<br />

yaşadığınız yerin ne kadar kuru olduğunu ve hatta<br />

19


ölgenize yağmurun nereden geldiğini bile içerir.<br />

Atmosferdeki katı parçacıklı azot; taşıtlar, sanayi<br />

ya da tarım girdilerinden kaynaklı emisyonlar<br />

sonucu oluşan azot kadar şimşekler tarafından<br />

oksitlenen azot gazını da içeren çeşitli formlarda ve<br />

çeşitli kaynaklardan da gelebilir. Atmosferdeki katı<br />

parçacıklı azot miktarları 1990’ların ortalarından<br />

beri değişiklik göstermiştir. Temiz Hava Yasası’nın<br />

yürürlüğe konmasından ve yasa değişikliğinden<br />

beri nitrat azotu düşüşe geçmiş ve son zamanlarda<br />

amonyum azotu artmıştır.<br />

Çimlerinizin üzerine yağmur yağdığı zaman ne<br />

tür ve ne miktarda azotun yağdığını anlamanın<br />

kolay bir kolu vardır. Ulusal Atmosferik Çökelme<br />

Programı (NADP), 1978 yılından beri atmosferik<br />

kimyayı gözlemlemektedir ve ülke genelinde sayısız<br />

örnekleme istasyonuna sahiptir. Web siteleri,<br />

kullanıcıların yakınlarındaki yağışlardan gelen azot<br />

girdilerine yönelik tahminleri içeren, örnekleme<br />

konumlarını bulmaları için etkileşimli bir harita ve<br />

yararlı bir tabloya sahiptir.<br />

Knoepp’e göre yağmur, kullanılabilir azotun birkaç<br />

farklı yolla çimlerinize yükseltilmesine yardımcı olsa<br />

da ve bir yağmur varilinde topladığınız suyun içinde<br />

kalsa bile çimenlerinizin ya da sebze bahçenizin<br />

gübre ihtiyacının tamamını karşılaması için azota<br />

bel bağlayamazsınız. Dengeli bir gübre programı için<br />

ticari gübreler ve organik toprak iyileştirmelerine<br />

hala ihtiyaç vardır, fakat Knoepp bunların<br />

eklenmesinde temkinli davranılmasını tavsiye eder.<br />

Azot, iyi bitki gelişimi için gerekli bir bileşen iken<br />

ambalaj üzerindeki talimatlara uyduğunuza dikkat<br />

edin. İyi bir şeyin fazlası yalnızca bitkilere değil yakın<br />

civardaki yapay göller, göller, akarsular ve nehirlere<br />

de zararlı olabilir.<br />

“Nitrat azotu çok hareketlidir.” demiştir Knoepp.<br />

Yağmur tarafından toprağın derinliklerine, bitki<br />

kökü zonlarının oldukça altına, derelere, su<br />

kaynaklarına ve ardından akiferlere taşınır. Bunu<br />

istemezsiniz. Akarsular çok miktarda azota ihtiyaç<br />

duymazlar ve bunun fazlası alg oluşumu gibi<br />

problemlere yol açabilir.<br />

Sonuç olarak bulutlar aralanıp güneş geri<br />

döndüğünde insanların görmek istediği yeşil dereler<br />

değil yeşil çimenlerdir.<br />

20


Yerli<br />

Haber<br />

TÜRKİYE TEKNOLOJİK İLAÇ<br />

ÜRETİMİNDE ÜS OLACAK<br />

Türkiye’nin en büyük ‘yerli ilaç üreticisi’ Koçak<br />

Farma’nın CEO’su Hakan Koçak, şirket olarak<br />

2023 hedefleri doğrultusunda yatırıma devam<br />

ettiklerini söyledi. Türkiye’den 40 ülkeye ihracat<br />

gerçekleştirdiklerini belirten Koçak “Türkiye 200<br />

milyar dolarlık teknolojik ilaç pazarında üretim<br />

üssü haline geliyor” dedi.<br />

Bir ülkede stratejik sektör denildiğinde akla ilk<br />

savunma sanayi veya iletişim geliyor… Bu sektörlerin<br />

yerli olmasına büyük önem gösteriliyor. Bu iki<br />

sektörün yanına bir de ilaç sanayiini koymamız<br />

gerekiyor. İlaç üretiminin devlet kontrolünde olması,<br />

yerli olması, hiç kuşkusuz büyük önem arz ediyor.<br />

Buradan yola çıkarak Türkiye’nin en büyük ‘yerli’<br />

ilaç üreticisi Koçak Farma’yı bu hafta Patron Katı’na<br />

konuk aldık.<br />

Şirketin Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Hakan<br />

Koçak ile Türkiye ilaç sanayi ve Koçak Farma’nın<br />

faaliyet alanlarını ve gelecek hedeflerini konuştuk. Bu<br />

yıl <strong>46</strong>’ıncı yılını kutlayan Koçak Farma, Çerkezköy<br />

ve Ayazağa’da iki üretim tesisi bulunuyor. Bu üretim<br />

tesisleri ‘Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesisi’<br />

ünvanına sahip. Yıllık 150 milyon kutu, 60 milyon<br />

şişe üreten bu tesislerde 2 bin kişiye istihdam<br />

sağlanıyor. Şirket 40 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.<br />

Hakan Koçak’tan şirketin bugüne kadar 600 çeşit<br />

ilacı piyasaya sunduğunu öğrendik. Şirket ayrıca<br />

yaptığı yatırımlarla 2023 yılında Türkiye’yi bölgenin<br />

ilaç üretim üssü yapmayı hedefliyor.<br />

İlaç sektöründe ne zaman<br />

girdiniz?<br />

1984 yılında İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden<br />

mezun olduktan sonra aynı fakültede iç hastalıkları<br />

ihtisasımı yaptım. Bir süre üniversitede çalıştıktan<br />

sonra kamu hizmetinden ayrılarak 1993 yılında<br />

aile şirketimiz Koçak Farma’ya katıldım. Halen<br />

Koçak Farma CEO ve Genel Müdürü olarak görev<br />

yapmaktayım. Koçak Farma 1971 yılında Yönetim<br />

Kurulu Başkanımız <strong>Kimya</strong> Mühendisi Ender<br />

Koçak tarafından kurularak, beşeri ilaç üretimi ile<br />

faaliyetine başladı. Koçak Farma olarak 1982 yılında<br />

21


irçok ilaç hammaddesini Türkiye’de ilk kez ürettik<br />

ve <strong>46</strong> yıllık süreçte, 600’ü aşkın ilacı tıbbın hizmetine<br />

sunduk. Özellikle de 75 çeşit kanser ilacını ve ilk<br />

yerli biyobenzer ilacı ve ilk yerli İnsülini üreterek,<br />

sektörde yenilikçi gelişmelere öncülük ettik.<br />

Öncelikli olarak hangi<br />

tedavi alanlarında faaliyet<br />

gösteriyorsunuz?<br />

Koçak Farma olarak onkoloji, kardiyoloji, üroloji,<br />

iç hastalıkları, romatoloji, dermatoloji, psikiyatri,<br />

çocuk hastalıkları, ortopedi, cerrahi, intaniye gibi<br />

alanlar başta olmak üzere tıbbın tüm dallarında 600<br />

çeşit ilaçla insan sağlığına hizmet ediyoruz. Dünya<br />

üzerinde biyoteknolojik ürünlerin yeri gittikçe<br />

önem kazanıyor. Türkiye’nin biyoteknolojik ilaç<br />

üretiminde Ar-Ge ve üretim üssü olabilmesi için<br />

yapılacak yatırımlarda daha fazla gecikmemesi<br />

gerekiyor. Hedefimiz; Türkiye ilaç sanayinin yapısal<br />

dönüşümüne öncülük ederek yüksek katma değerli<br />

inovatif ürünler üretmek, ilaçta ithalata bağımlılığı<br />

ortadan kaldırmak, ihracatla sektörel dış ticaretin<br />

ekonomik büyümeye etkisini negatiften pozitife<br />

çevirmek ve ülkemizin ‘Vizyon 2023’ stratejik planı<br />

çerçevesinde küresel Ar-Ge ve teknolojik ilaç üretim<br />

merkezi olmasına katkıda bulunmak.<br />

İlaç sektöründeki teknolojik<br />

ürünlerden bahseder misiniz ?<br />

İlaç sektörünün geleceğini oluşturan katma değeri<br />

ve ihracat olanakları yüksek biyoteknolojik ilaca<br />

Türkiye’nin kayıtsız kalması düşünülemez. Bu<br />

pazarın dünyada büyüklüğü 200 milyar dolar.<br />

Koçak Farma’nın sponsor olarak yer aldığımız CPhI<br />

İstanbul 2017 Fuarında bu yıl ilk defa Biyoteknoloji<br />

Konferansı düzenledi. Bu konferans biyoteknoloji<br />

alanında sektörün tüm oyuncularını bir araya<br />

getirerek güncel bilgi ve gelişmeleri tartışma olanağı<br />

sağladı. Bu yöndeki çalışmalar ülkemizin potansiyel<br />

gücünü ortaya çıkarıp yeni girişimlere fırsat<br />

yaratarak, Türkiye’nin bölgesinde teknolojik ilaç Ar-<br />

Ge ve üretim üssü haline gelmesine destek olacaktır.<br />

Sizin bu alandaki çalışmalarınız<br />

neler?<br />

Bugüne kadar 600’ü aşkın ilacı tıbbın hizmetine<br />

sunduk. İlk yerli biyobenzer ilacı ve ilk yerli İnsülini<br />

ürettik. Yaklaşık 2 bin kişiye istihdam sağlayarak<br />

sektörde yenilikçi gelişmelere öncülük ettik.<br />

Biyoteknolojik ilaç üretimine son iki yılda 600<br />

milyon liralık yatırım yaptık. Ar-Ge çalışmalarımız<br />

sonucunda geliştirdiğimiz 8 farklı formda<br />

biyoteknolojik ürün ile biyoteknolojik ürünün<br />

ciromuzdaki payını yüzde 15’e çıkardık. Üretim<br />

tesisimiz, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde 140<br />

bin metrekare alanda kurulu ve 100 bin metrekare<br />

kapalı alanda ileri teknoloji donanıma sahip. Bu<br />

tesisimiz Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesisidir.<br />

Çerkezköy üretim tesislererimizde yılda 150 milyon<br />

kutu üretim kapsitesine sahibiz. Ayazağa üretim<br />

tesislerimizin kapasitesi ise yılda 60 milyon şişe.<br />

İlaç sektöründe Türkiye için<br />

hedef pazarlar hangileri?<br />

İlaç sektöründe ABD, Çin, Uzakdoğu, Güney<br />

Amerika ülkeleri gibi uzak coğrafya ülkelerini de<br />

hedef pazarlar kapsamında değerlendirilmekte ve<br />

ekonomik ilişkilerimizin kapsamını genişleterek<br />

güçlendirmekteyiz.<br />

2023 Hedeflerine İnanıyor ve<br />

Yatırımlarımıza Hız Veriyoruz<br />

Önümüzdeki dönemde Türkiye<br />

ekonomisinin nasıl bir gelişim<br />

göstereceğini düşünüyorsunuz?<br />

Artık ülkelerin ekonomisini artık ekonomik<br />

durumdan bağımsız düşünemiyoruz. Genelde<br />

dünya ekonomisinin yaşadığı durgunluk ve özelde<br />

komşu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıklar bizim<br />

ekonomimizde de olumsuz etki yaratabiliyor.<br />

Bununla birlikte Türkiye; Asya, Avrupa ve Afrika<br />

kıtaları arasında global bir köprü ve merkez<br />

konumunda. Genç ve dinamik nüfusu, özellikle<br />

sahip olduğu doğal, kültürel zenginlikleri, teknolojik<br />

birikimi ve altyapı olanakları ile gelişme ve<br />

gelecek vadeden bir potansiyele sahip. Ülkemizin<br />

Vizyon 2023 hedefleri doğrultusunda 7 yıl içinde<br />

dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına gireceğini<br />

değerlendiriyor ve yatırımlarımızı sürdürüyoruz.<br />

22


Serum Üretimini<br />

Çeşitlendireceğiz<br />

Geçtiğimiz aylarda Eczacıbaşı-Baxter serum grubu<br />

ürün ruhsatlarının, markalarının, makine ve<br />

teçhizatların satın alımını gerçekleştirdiniz. Bu satın<br />

almayla birlikte Türkiye ve global arenada nasıl bir<br />

büyüme ve gelişim hedefliyorsunuz?<br />

Koçak Farma olarak, 1994 yılından beri serum<br />

üretimi ve satışında lider konumundaki Eczacıbaşı-<br />

Baxter’den, serum grubu ürün ruhsatları, markaları,<br />

makine ve teçhizatlarını satın alarak serum<br />

üretiminde teknolojiyi şirketimizin portföyüne<br />

kazandırdık. Serumun tedavideki yeri ve hayati<br />

önemi tartışmasızdır. Serumun yerli üretimi<br />

halk sağlığı ve ülke ekonomisi açısından stratejik<br />

önem arz etmektedir. Bu satın alma operasyonu<br />

ile Türkiye’nin serumda bölgesel üretim merkezi<br />

haline dönüşmesini öngörüyoruz. Eczacıbaşı-<br />

Baxter serumda yüzde 60 pazar payına sahip. Serum<br />

üretimini çeşitlendirerek güçlendirmeyi planlıyoruz.<br />

23


YAVUZ SELİM KART<br />

KİMYA MÜHENDİSİ<br />

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ<br />

MEZUN<br />

y.selimkart@gmail.com<br />

NÜKLEER<br />

REAKTÖRLER<br />

Nükleer reaktör, zincirleme çekirdek tepkimesinin<br />

başlatılıp sürekli ve denetimli bir<br />

biçimde sürdürüldüğü aygıtlardır. Nükleer<br />

reaktörler bazen nükleer enerjiyi başka bir tür enerjiye<br />

(genelde elektrik enerjisine) çevrilen santraller<br />

olarak kullanılırlar.<br />

Tanım olarak böyle geçiyor nükleer reaktörler<br />

fakat biz bundan önce en genel tanımalara da biraz<br />

bakalım.<br />

1942 yılında ilk kontrollü bölünme reaksiyonu<br />

Amerika Birleşik Devletlerinde inşa edilen CPI<br />

Deneme Reaktöründe gerçekleştirilmiştir. Bu reaktörde<br />

yakıt malzemesi olarak doğal uranyum ve<br />

moderator (yavaşlatıcı) olarak grafit kullanılmıştır.<br />

İlk nükleer reaktörde olduğu gibi nükleer reaktör<br />

tasarımcılarının reaktör yakıtı için seçimleri doğal<br />

uranyum (%0.71 U235, %99.27 U238) ya da %3, %4<br />

oranında zenginleştirilmiş uranyumdur. Eğer yakıt<br />

doğal uranyum seçilirse moderator olarak grafit ya<br />

da ağır su kullanılmalıdır.<br />

Nükleer enerji: Atomların parçalanmaları (fisyon)<br />

veya birleşmeleri (füzyon) esnasında ortaya çıkan<br />

enerjiye denir.<br />

Bu tanım bizim için önemli.<br />

Nükleer Santral (Reaktör) ise Nükleer reaksiyon<br />

yardımı ile ortaya çıkan ısıdan elektrik üreten tesislere<br />

verilen isimdir.<br />

Nükleer reaktörler fisyon sonucu zincirleme<br />

bölünme reaksiyonunun kontrollü olarak yapıldığı<br />

sistemlerdir. Bölünme reaksiyonunun önemini<br />

anlamak için 1 kg U235 izotopunun yanması sonucu<br />

açığa çıkan enerjinin yaklaşık 1.3 milyon kg<br />

kömürünkine eşdeğer olduğunu belirtmek yeterli<br />

olacaktır.<br />

24


Nükleer Reaktör Türleri<br />

1-) Gaz-Soğutmalı Reaktörler (GCR)<br />

Gaz soğutmalı reaktörlerde, nükleer yakıtlarda üretilen enerji gaz formundaki akışkan kullanılarak çekilir.<br />

Nötronların yavaşlatılması için grafit kullanılır.<br />

-Avantajları :<br />

• Soğutucusu ucuzdur<br />

• Doğal uranyum dahil herhangi bir yakıt kullanılabilir<br />

• Soğutucu sistem elemanlarını çok az aşındırır ve etkileşir<br />

• Yüksek soğutucu sıcaklığı nedeniyle yüksek verim (>%40)<br />

• Gaz türbini kullanılabilir<br />

-Dezavantajları :<br />

• Büyük ve pahalı reaktör kalbi ve ısı değiştiricileri<br />

• Düşük yakıt yanma oranları<br />

• Grafit yavaşlatıcı yanıcı bir malzeme<br />

2-) Hafif Sulu Reaktörler (PWR)<br />

25


Sulu reaktörler, yüzde 3 oranında zenginleştirilmiş uranyum kullanır. Tepkime normal suyla yavaşlatılır ve<br />

soğutulur.<br />

-Avantajları :<br />

• Çok yaygın kullanım sayesinde daha çok tecrübe<br />

• Hafif su ucuzdur ve özellikleri iyi bilinmektedir.<br />

• Daha küçük bir kalp<br />

• Fisyon ürünleri birinci soğutma devresi içerisinde kalmaktadır.<br />

-Dezavantajları :<br />

• Yüksek sistem basıncı güçlü ve daha pahalı borulama ve basınç kabı gerektirir<br />

• Yakıt yükleme için reaktörün kapatılması gerekir<br />

• Zenginleştirilmiş yakıt<br />

3-) Grafit-Su Reaktörleri (RBMK)<br />

Bu reaktörlerde basınç tüpleri grafit yavaşlatıcının içerisinden geçerler. Bu tüpler içinde, hafifçe<br />

zenginleştirilmiş uranyumdan oluşan yakıtı soğutmak için kaynayan su dolaştırılır.<br />

-Avantajları :<br />

• Ayrı basınç tüpleri sayesinde çok sayıda kanal bulundurabilir ve büyük güçlere ulaşılabilir<br />

• Çalışırken yakıt yüklemesi yapılabilir<br />

• Doğal uranyum dahil herhangi bir yakıt kullanılabilir<br />

-Dezavantajları :<br />

• Çok büyük olan reaktör kalbinin kontrolü zordur<br />

• Soğutucu ve yavaşlatıcının farklı olması pozitif boşluk katsayısına neden olmaktadır<br />

• Grafit yavaşlatıcı yanıcı bir malzemedir<br />

• Tasarım büyük kazalara karşı reaktör binası içermemektedir<br />

26


4-) Ağır Su Reaktörleri(CANDU)<br />

Ağır sulu reaktörler, tasarımlarında, fiziksel ve termodinamik özellikleri suya çok benzeyen ancak nötronik<br />

özellikleri farklı olan ağır suyu (D 2<br />

O) soğutucu ve yavaşlatıcı olarak kullanan reaktörlerdir.<br />

-Avantajları :<br />

• Ağır su mükemmel bir moderatördür<br />

• Doğal uranyum dahil herhangi bir yakıt kullanılabilir<br />

• Fisyon ürünleri birinci soğutma devresi içerisinde kalmaktadır<br />

• Çalışırken yakıt yüklemesi yapılabilir<br />

• Soğutucu kaybı durumunda moderatör fazla ısıyı çekmek için kullanılabilir<br />

-Dezavantajları :<br />

• Ağır su maliyeti büyüktür<br />

• Yakıt yükleme işlemleri sırasında ağır su kaybına karşı sistem sızdırmazlığının sağlanması<br />

gerekmektedir<br />

• Yüksek birinci soğutma devresi basıncı<br />

• Büyük kalp<br />

Bunlar harici yeni çıkan reaktörlerde vardır.<br />

- Hızlı üretken reaktörler<br />

- Yüksek sıcaklıklı reaktörler<br />

Gelişmiş tasarımların ilk grubu "3. Nesil Reaktörler" diye isimlendirilir ve ilk örnekleri 1996 yılından<br />

itibaren ticari işletmeye başlamışlardır. "4. Nesil Reaktörler" grubu henüz kavramsal tasarım aşamasındadır.<br />

Kaynaklar :<br />

http://www.nukte.org/reaktorler<br />

https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%BCkleer_reakt%C3%B6r<br />

http://bpk.orgfree.com/nukleer_santral/reaktor_cesit.html<br />

http://www.taek.gov.tr/nukleer-guvenlik/nukleer-enerji-ve-reaktorler/170-nukleer-reaktorler/<strong>46</strong>0-gazsogutmali-reaktorler.html<br />

http://www.hakkindaoku.com/reaktor-tipleri-hakkinda-bilgi.html<br />

http://mumin.kimyam.net/uploads/6/9/0/6/6906133/reaktortipleri.pdf<br />

27


Haber<br />

Yabancı<br />

KİMYASAL REAKSİYON VERİTABANI<br />

TARTIŞMALARA YOL AÇIYOR<br />

Riskli kimyasal reaksiyonlar hakkında daha önceden<br />

erişilemez bilgileri paylaşmak için yapılan bir proje,<br />

kar amacı gütmeyen Pistolia Antlaşması tarafından<br />

geçtiğimiz ay yapılan lansmanın ardından San<br />

Francisco’daki her yıl yapılan kongrede bir paratoner<br />

olduğunu kanıtladı.<br />

Pistoria iş geliştirme uzmanı olan Carmen Nitsche,<br />

4 Nisanda gerçekleşen Amerikan <strong>Kimya</strong> Derneği’nin<br />

(American Chemical Society) kongresinde paket<br />

oturumdan önce <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik Kütüphanesi<br />

(Chemical Safety Library) girişiminden söz etti.<br />

“Ayraçlar ve kimyasal maddeler hakkında bilgileri<br />

teyin etmek için bir çok kaynak bulunmakta fakat<br />

'Bunu şununla karıştırdım ve kötü bir reaksiyon<br />

oluştu' denilince orada gerçekten ele alınacak bir<br />

şeyin olmadığını farkettik.” dedi.<br />

Martın ortasında <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik Kütüphane’sinin<br />

bildirimi ile 36 saat içerisinde 300 hesap talep edildi<br />

ve giriş sistemi bile otomatikleştirilmedi. Amerikan<br />

<strong>Kimya</strong> Derneğinin kongresinden önce, 500 hesap<br />

talep edilmişti, kongrenin gerçekleşeceği sabah bu<br />

rakam 625’e yükseldi.<br />

Ancak Nitsche aynı zamanda katılım durumu<br />

ile ilgi, alaka arasında büyük bir fark olduğunu<br />

belirtti. “Şimdi bu topluluğun bir fikre katılıp<br />

katılmadığını doğrulamamız gerekiyor.” diyerek<br />

veritabanında şimdiye kadar sadece iki yeni kimyasal<br />

reaksiyon olayının girişinin bulunduğunu dikkate<br />

almıştır. <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik Kütüphanesinin önceden<br />

doldurulmuş veri tabanları ile birlikte sistem, toplam<br />

29 reaksiyon olayı içermektedir.<br />

Nietsche bu veritabanının sektörler arası işbirliği<br />

için iyi bir fırsat olduğundan fakat kimsenin buna<br />

katılmadığından söz etmiştir. Emerald Kalama<br />

<strong>Kimya</strong> arge tesisinin öncüsü Hannah Corcoran,<br />

şirketin ticari bir sır olan kimyasal reaksiyonların,<br />

ve bu tür korunması gerek özel bilgilerin, veri<br />

tabanı aracılığı ile duyurulması konusunda endişe<br />

duymaktadır.<br />

Eğer laboratuvar araştırmacıları <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik<br />

Kütüphanesinde belgelenen ramak kala olaylardan<br />

ders almazsa sonucunda hukuki öneriler verilebilir.<br />

Şu anda veritabanını ibraz edenler, isimlerini<br />

ve kurum veya şirket isimlerini temin etmek<br />

zorundadır. Nietsche Pistoia’nın <strong>Kimya</strong>sal Güvenlik<br />

Kütüphanesine veri giren kişilerin isimlerini örtme<br />

sürecinde olduğunu fakat bu olay raporlarının<br />

meşrutiyetini sağlamak için nereden geldiğini<br />

bilmenin önemli olduğunu söyledi.<br />

28


Kaliforniya eyaletinin San Diego şehrinde İleri<br />

<strong>Kimya</strong>sal Güvenlik (Advanced Chemical Safety)<br />

firmasının kurucusu ve güvenlik uzmanı olan<br />

Neil Langerman Nietsche’ye ciddi bir uyarıda<br />

bulundu. “Eğer bu kişisel veriyi tamamen ortadan<br />

kaldırmazsan mahkeme celbinde anlarım –<br />

bukadar basit.” dedi.<br />

29


Yerli<br />

Haber<br />

DIŞ CEPHE YIPRANMALARI İÇİN<br />

KABAK, ÜZÜM VE NAR<br />

ÇEKİRDEKLERİNİ DOĞAL<br />

ANTİOKSİDAN OLARAK KULLANMAYI<br />

BAŞARDILAR<br />

Yenidoğu Okulları öğrencileri, dış cephe boya<br />

ve kaplamalarının çok çabuk deforme olmasını<br />

temel alan araştırmaları sonucunda kabak, üzüm<br />

ve nar çekirdeklerini doğal antioksidan olarak<br />

kullanmayı başardılar. Gülnur Dilsiz ve İrem Yılmaz<br />

hazırladıkları bu başarılı projeyle ayrıca TÜBİTAK<br />

48. Liseler Arası Araştırma Projeleri Avrupa Bölge<br />

Yarışmasında 3.lük elde etme başarısını gösterdiler.<br />

Lise düzeyinde eğitim gören öğrencilerin kimya<br />

alanında gerçekleştirdikleri önemli projede çevre<br />

dostu ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen<br />

kabak, üzüm ve nar çekirdeği yağının doğal<br />

antioksidan katkı maddesi olarak kullanılmasıyla<br />

güvenli boya ve kaplamaların ömrünün uzatılması<br />

ve doğada çözünürken çevreye zararının azaltılması<br />

hedeflendi.<br />

ve hava kirliliği gibi pek çok faktör bozulmaya<br />

sebep olabilir. Günümüzde, bu malzemeleri<br />

korumak amacıyla farklı dış etkenlerin sebep<br />

olduğu polimer bozulmasına karşı pek çok katkı<br />

malzemesi geliştirilmiş ve ticarileştirilmiştir. Biz<br />

insan cildinde yaşlanma etkilerini azaltması ile<br />

bilinen antioksidan yağların polimerlerde de işe<br />

yarayabileceğini düşünerek araştırmalarımıza<br />

başladık. Araştırmamızın sonucunda ise doğal<br />

çekirdek yağları ilave edildiğinde elde edilen<br />

polimerlerin molekül ağırlığındaki düşüşün çok<br />

az olduğu ve doğal yağların PMMA polimerinin<br />

fotooksidatif kararlılığını arttırdığı, ayrıca çevre<br />

dostu olması ve kaynakların doğru kullanılması<br />

adına bu yağların kullanımının bilimsel<br />

çalışmalara önemli katkı sağlayacağı kanısına<br />

vardık.” ifadelerini kulandı.<br />

Projeyi geliştiren Yenidoğu öğrencileri yaptıkları<br />

açıklamada “Dış cephe boyaları ve kaplamalarının<br />

çok çabuk deforme olduğunu gördük ve bu<br />

konuda neler yapabiliriz diye düşündük.<br />

Kaplamalardaki en büyük problemlerden biri<br />

zaman içerisinde meydana gelen bozulmadır.<br />

Normal iklimlendirme şartlarında gün ışığı, gece<br />

ve gündüz sıcaklıkları, mevsim değişiklikleri, nem<br />

30<br />

27-30 Mart 2017 tarihlerinde İTÜ Süleyman Demirel<br />

Kültür Merkezinde gerçekleştirilen TÜBİTAK 48.<br />

Liseler Arası Araştırma Projeleri Avrupa Bölge<br />

Yarışmasında Yenidoğu öğrencileri Gülnur Dilsiz –<br />

İrem Yılmaz tarafından hazırlanan, danışmanlığını<br />

Fizik Zümre Başkanı Sema Bahadır’ın yaptığı bu<br />

başarılı proje <strong>Kimya</strong> dalında 3.lük alarak önemli bir<br />

başarıya imza attı.


AYIN RÖPORTAJI<br />

Reha GÜR – PAGDER Başkanı<br />

1. Merhaba, öncelikle röportaj isteğimize olumlu<br />

yanıt verdiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi biraz<br />

tanıyabilir miyiz?<br />

2010 yılından bu yana yönetiminde yer aldığım<br />

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER)’nin<br />

2015 yılı Haziran ayından bu yana başkanlığını<br />

üstlenmekteyim. İstanbul Teknik Üniversitesi<br />

Maden Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan<br />

sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde<br />

İşletme yüksek lisansını tamamladım ve ardından<br />

plastik sektöründe iş hayatına atıldım. Mühendislik<br />

plastikleri sektörünün önemli firmalarında satış<br />

ve üst düzey yöneticilik pozisyonlarında bir süre<br />

çalıştıktan sonra 2004 yılında Çorlu’da, Avrupa<br />

Serbest Bölgesi’nde bulunan Eurotec Mühendislik<br />

Plastikleri’ni kurduk. Sivil toplum hayatında da<br />

PAGDER’in yanı sıra İKMİB yönetiminde de görev<br />

alıyorum.<br />

2. PAGDER hakkında bilgi verebilir misiniz?<br />

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER), Türkiye’nin<br />

ilk sivil toplum kuruluşlarından biri olarak en<br />

deneyimli iş dünyası örgütlerinin önde gelenlerinden<br />

biridir. Sektörümüzün ilk müteşebbisleri, önde<br />

gelenleri henüz sivil toplum bilincinin dahi<br />

oluşmadığı 1950’li yıllardan itibaren bir araya<br />

gelerek toplantılar yapmaya başlamış, 1969 yılında<br />

resmi örgütlenmeyi başarmış ve "Plastik Mutbah<br />

Eşyaları İmalatçıları Derneği" adıyla gerek sivil<br />

toplum hayatında, gerekse ekonomik örgütlenme<br />

alanında öncü olmuşlardır. Eski Türkçe'de mutfak<br />

anlamına gelen "mutbah" kelimesi ise kurumun<br />

isminde yer almıştır. Bu tam yerinde ve doğru tarihte<br />

yapılmış önemli, proaktif bir girişim; çünkü ülkemiz<br />

31


sanayisinin gençliği bir yana bugün çağdaş yaşamın<br />

ve sanayinin “vazgeçilemez” ürünü plastik dahi o<br />

tarihte genç bir endüstriyel malzeme.<br />

Bugün sanayinin bütün kolları ve sektörleralt<br />

sektörler olağanüstü karmaşık bir yapı arz<br />

ediyor. Dolayısıyla olağanüstü detaylı bir sektörel<br />

yapılanmadan söz etmek mümkün. Doğal olarak,<br />

talepler, yönetilmesi gereken süreçler, sorunlar<br />

da aynı oranda karmaşık ve çeşitli. Uzmanlaşmak<br />

önemli ama kapsayıcılık ve ortak hareket<br />

unutulmamalı. Bizler de içerisinde bulunduğumuz<br />

faaliyetlerle sektörümüzün küresel ölçekte daha fazla<br />

söz sahibi olması adına bürokrasi ile paydaşlarımızla<br />

ile ve en önemlisi sektör temsilcilerimizin katılımı<br />

ile faaliyetlerimizi 48 yıllık geçmişimizde olduğu gibi<br />

sürdürmeye devam ediyoruz.<br />

3. Türkiye’de plastik sektörünün gelişimi ve<br />

geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />

Plastik malzemeler son 50 yılda sağladıkları üstün<br />

avantajlar ile başta cam, metal, alüminyum, kağıtkarton<br />

gibi malzeme gruplarından her geçen gün<br />

daha fazla pay almaktadır.<br />

Sektörümüz, Avrupa’nın ikinci, dünyanın ise yedinci<br />

büyük üretim kapasitesine sahip önemli bir konumda<br />

bulunuyor. Şayet ülke olarak sanayileşmeye daha<br />

fazla odaklanır, imalat sanayisine olan yaklaşım<br />

derinleşip devlet daha fazla destekler nitelikte,<br />

teşvikler sunduğu bir ekonomik uygulamaya geçer<br />

ise, Türkiye plastik sektörünün Avrupa ve dünya<br />

üzerindeki konumunu yükseltmekte hiçbir engel yok.<br />

Ülkemizin plastik sektöründe yeni yatırımlar<br />

çekmesinin önündeki en büyük engel hammadde<br />

kaynaklarına sahip olmayışımızdır. Bu köklü soruna<br />

karşın en avantajlı olduğumuz nokta işlediğimiz<br />

ve üzerinde Ar-Ge çalışmaları yaptığımız ürünün<br />

plastik olması. Plastik malzemeler bütün dünyada<br />

her geçen gün kullanımı artan, daha da artacak<br />

olan malzemeler. Plastiğe tüm sektörlerdeki Ar-Ge<br />

birimleri ve tasarımcılar dört elle sarılıyor. Çünkü<br />

plastik malzemeler; ağırlıkları azaltma, yüksek<br />

verim ve dayanım, kolay şekillendirme özellikleri<br />

ile daha şık, farklı özgür tasarımlar yapma olanağı<br />

veriyor. Muadillerine göre ucuzluğu ile maliyetleri<br />

aşağı çekiyor. Ayrıca, plastik ile ilgili bilimsellikten<br />

uzak önyargılı olumsuz algıya karşın tüm bilimsel<br />

araştırmalar, veriler plastiğin çevreci yönünü<br />

de ortaya koyuyor. Defalarca geri dönüşebilen<br />

plastiklerin üretimi sırasında muadillerine göre<br />

daha az enerji ve su tüketimi, karbon salınımının<br />

alternatiflerine göre daha az olması ön plana<br />

çıkarıyor.<br />

32


4. Dünya’da ki plastik endüstrisi hakkında<br />

fikirlerinizi alabilir miyiz?<br />

Plastik 1856 yılında İngiliz Alexander Parkes<br />

tarafından bulunmuş ve geliştirilerek 1940’lı yıllarda<br />

ticarileşmiştir. Plastik sektörü dünyada üretimi<br />

en hızlı büyüyen sanayilerden birisi olmuştur.<br />

1940’larda plastik mamul üretiminde patlama<br />

yaşanmış ve günümüze kadar üretimi düzenli olarak<br />

artan sektörlerden birisi olmuştur.<br />

Dünya plastik mamulleri üretimi miktar olarak,<br />

1976 yılı ile 2002 yılı arasında yıllık birleşik büyüme<br />

oranı yüzde 5,48 düzeyindedir. Büyüme 2009 yılında<br />

yaşanan derin ekonomik krize karşın kesintisiz<br />

devam etmiştir. Türkiye’nin dünyadan aldığı yüzde<br />

3 pay ile 9,1 milyon ton üretim gerçekleştirdiği<br />

dünyamızda 320 milyon ton plastik mamul üretimi<br />

gerçekleştirilmektedir. Çin’in liderlik yaptığı plastik<br />

mamulleri üretiminde AB ülkeleri ikinci sırayı<br />

almaktadır. Plastik ve kauçuk işleme makineleri<br />

sektöründe ise yüzde 34’lük üretim ile önde bulunan<br />

Çin’i yüzde 20 pay ile Almanya takip etmektedir.<br />

5. İngiltere ve Kanada’da plastik paralar<br />

mevcut. Böyle bir uygulamanın Türkiye’de<br />

uygulanabilirliğini düşünüyor musunuz?<br />

İngiltere ve Kanada’nın yanı sıra Avustralya, Meksika,<br />

Singapur gibi 20’ye yakın ülkede polimer banknot<br />

kullanımı mevcut.<br />

Polimer banknotlar başta kopyalanabilme<br />

olasılığı imkansıza yakın olmakla birlikte, geri<br />

dönüştürülebilir, temizlenebilir, sıvıya ve ısıya<br />

dayanıklı ve günümüzde kullanılan pamuk esaslı<br />

paralara göre 2 buçuk kat daha uzun ömürlüdür.<br />

Polimer banknotlar çok katmanlı plastik filmler<br />

(BOPP) üzerine işlenen pek çok grafik ve güvenlik<br />

unsurunun entegre edilmesi ile üretilmektedir.<br />

Plastik parayı oluşturacak filmi bu amaçla üretmek<br />

ve kullanıma arz etmek mümkün. Diğer işlevlerin<br />

yerine getirilmesi için gerekli olan teknolojinin<br />

yatırımı noktasında ülkemiz Merkez Bankası ve<br />

ilgili otoriteler ile harekete geçilmesi gerekliliği<br />

kaçınılmazdır.<br />

33


6. Son günlerde plastik poşet üzerine birçok haber<br />

görmekteyiz. Plastik poşet kullanımı hakkındaki<br />

bu haberler hakkında düşünceleriniz nelerdir?<br />

Plastik taşıma torbaları kağıt, bez, pamuklu gibi<br />

torbalara kıyasla çok daha düşük sera gazı emisyonu,<br />

üretimlerinde düşük su, enerji tüketimi ve hafiflikleri<br />

sayesinde lojistik operasyonlarında maliyet avantajı<br />

sağlıyor. Bu üstünlükleri neticesinde yıllar içerisinde<br />

hayatımızda önemli yer edinmiş plastik poşetler de<br />

bilinçsiz tüketim ve uygulamada geç kalınmış geri<br />

dönüşüm stratejilerinin yeterince oturtulamamış<br />

olması sebebiyle eleştirilerin odağı haline gelmiştir.<br />

Kamuoyunda gündeme geldiği üzere, Çevre<br />

ve Şehircilik Bakanlığı günün gereklilikleri<br />

doğrultusunda Ambalaj Atıklarının Kontrolü<br />

Yönetmeliği’ni dönem dönem güncellemektedir.<br />

Yönetmeliğin kamuoyunda görüşe açılan son<br />

taslağında belli kriterdeki plastik taşıma torbalarının<br />

kullanımının azaltılması tedbirleri çerçevesinde<br />

2019 yılı itibari ile satış noktalarında ücretli olması<br />

planlanmaktadır. AB’nin Ambalaj ve Ambalaj<br />

Atıklarına İlişkin 94/62/EC sayılı Direktifine göre<br />

belli mikron kalınlığındaki plastik poşetlerinin<br />

kullanımının azaltılması beklenmektedir. Örneğin<br />

15 mikronun altında olan poşetler hijyen malzemesi<br />

sayıldığından bu kapsam içine alınmamıştır. Ülkemiz<br />

için bu vadenin ne olacağı ise henüz netlik kazanmış<br />

değil.<br />

Atık yönetimi ile ilgili eksiklikler doğru atık ve geri<br />

dönüşüm stratejileri ile aşılabilir. Kısacası gerek<br />

plastik poşetlerin, gerekse ambalaj atıklarının doğru<br />

kullanımı ve geri kazanımı ile ilgili ülke genelinde<br />

daha fazla bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışması<br />

yapılması gerekiyor.<br />

7. Türkiye’de plastik geri dönüşümünün yeterli<br />

olduğunu düşünüyor musunuz? Yeterli değilse ne<br />

gibi çözümler yapılabilir?<br />

Türkiye’de henüz toplam belediye sayısının yaklaşık<br />

yüzde 40’ı ambalaj atıklarının geri dönüşümünü<br />

gerçekleştirmek üzere gerekli altyapıyı kurmuş<br />

durumda. Türkiye’de atık yönetimi ve geri dönüşüm<br />

çok yeni bir uygulama. 2005 yılında yürürlüğe<br />

giren Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği<br />

öncesi için durum çok daha ciddi boyutlardaydı.<br />

Sürekli tüketiyoruz ancak tüketim sonucu oluşan<br />

atıklarımız doğrudan çöplerle birlikte yakılıyor veya<br />

toprağa gömülerek bertaraf edilmeye çalışılıyordu.<br />

Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği hem<br />

ambalaj atıklarının değerli birer hammadde kaynağı<br />

olduğuna dair kamuoyunda bilinç oluşturulmasında<br />

katkı sağladı hem de önemli bir ekonomik döngünün<br />

sağlanmasına olanak sağladı. Çevre ve Şehircilik<br />

Bakanlığı’na göre 2014 yılında piyasaya sunulan<br />

plastik ambalaj atıklarının yüzde 44’lük dilimi<br />

geri dönüştürülerek yeniden kullanımı sağlanmış<br />

durumda. 2017 yılı için hedef bu oranı yüzde 54’e<br />

yükseltmek. Geri dönüşüm sektöründeki gelişimin<br />

tüketiciler nezdinde gerçekleştirilecek bilinçlendirme<br />

ve uygulanması gereken eylemlerin farkındalığı ile<br />

sağlanacağını da unutmamak gerekir.<br />

8. Plastik sanayide çalışacak arkadaşlara ne gibi<br />

önerileriniz olur. Ne tür belgeler ya da sertifikalar<br />

almalılar. Hangi eğitimlere katılmaları yararlı olur.<br />

PAGDER’in bu konuda eğitimleri mevcut mu?<br />

Bugünün olduğu gibi geleceğin de malzemesi olma<br />

özelliğini sürdürecek olan plastikler gün geçtikçe<br />

sektör içerisinde çalıştıracak nitelikli iş gücüne de<br />

daha fazla ihtiyaç duymaktadır.<br />

Bugün her sektörde ve hatta alt sektörler bazında<br />

olağanüstü karmaşık bir yapıdan söz etmek<br />

mümkün. Bu karmaşık yapılanma içinde doğal<br />

olarak, talepler, yönetilmesi gereken gerek üretim,<br />

gerek pazarlama süreçleri ile sorunlar da aynı<br />

oranda karmaşa içinde ve çeşitlilik göstermektedir.<br />

Bu sebeplerle sektör içerisinde çalışmayı düşünen<br />

kişilerin çalışmayı planladığı alanda uzmanlaşması,<br />

yapılacak işin niteliğine uygun gerek ihtisas<br />

eğitimleri, gerek gelişime yönelik eğitim ve<br />

araştırmalarda bulunmak büyük önem arz ediyor.<br />

Bizler plastik sanayicisinin derneği olarak<br />

sektörümüzün ihtiyaç duyduğu alanlarda, ülkemizin<br />

önde gelen üniversitelerinde akademisyen olarak<br />

görev alan değerli hocaların bilgi ve deneyimlerinden<br />

yararlandırmaktayız. Bunula kalmayıp her sene<br />

birkaç uluslararası seminer organize ediyor, plastik<br />

alanında konusuna göre alanında uzman ve tanınmış<br />

otorite isimleri deneyimlerini paylaşmaları üzere<br />

ülkemize getirmekteyiz. Yeni ürün ve üretim<br />

teknolojilerinden uzak kalmamak, küresel rekabette<br />

ülkemizin hak ettiği pozisyona gelmesi için eğitim<br />

ve seminer faaliyetlerimizle de bu farkındalığın<br />

oluşturulması adına girişimlerde bulunuyoruz.<br />

34


9. Türkiye’de plastik sanayisinin gelişmesi üzerine<br />

çözüm önerileriniz nelerdir?<br />

Plastik sektörünün karar alıcılar nezdinde yaklaşım<br />

değişikliğine ihtiyacı var. Hammadde temininde<br />

dışa bağımlılığın yanı sıra idari/mevzuat kaynaklı<br />

güçlüklerin kaldırılması sektörümüzün ana talebini<br />

oluşturuyor. Orta-uzun vadede yerli petrokimya<br />

sektörünün geliştirilmesinin de önem taşıdığını, bu<br />

alanda yatırımlara başlanılmasına geç bile kalındığını<br />

söylemek mümkün. Sektörümüz yoğun makineteçhizat<br />

yatırımı yapmaktadır ve bu alanda da yerli<br />

makine sektörümüzün ilave teşviklerle desteklenmesi<br />

ithalatın önünü kesecek önemli bir adım olacaktır.<br />

Sektörümüzün hammadde de ithal bağımlılığının<br />

yanı sıra başlıca sorunlarından biri yüksek katma<br />

değerli ürünlere geçiş yapılamaması, bir diğeri ise<br />

yine buna paralel küresel pazarda rekabet gücü<br />

sorunları yaşaması.<br />

Yüksek katma değerli ürünlere geçiş için; sektörün<br />

nitelikli eleman sorununun çözümlenmesi<br />

gerekmekte. Eğitim kurumlarına ve sektörel sivil<br />

toplum kuruluşlarına daha fazla destek verilmesi,<br />

üniversitelerdeki olanak ve kapasitelerin sektör<br />

tarafından daha kolay kullanılmasının sağlanması,<br />

işverenlere rehberlik eğitimi, standartlara uyum<br />

ve standart belirlemeye yönelik girişimlerde<br />

bulunulması gibi yöntemler başlıca çözüm<br />

önerilerimiz olarak öne çıkmaktadır.<br />

Sektörümüzün küresel rekabet gücünü artırmaya<br />

yönelik olarak ise; markalaşma, bilginin korunması,<br />

mevzuatın uygulanabilir hale getirilmesi, kayıt dışı<br />

ile mücadele ve piyasa gözetim ve denetiminin<br />

güçlendirilmesini sayabiliriz.<br />

Röportaj için çok teşekkür ediyoruz.<br />

Soruları Hazırlayan<br />

Yavuz Selim Kart<br />

35


HATİLE MOUMİNTSA<br />

KİMYA<br />

YANYA ÜNİVERSİTESİ<br />

MEZUN<br />

hatile_m@hotmail.com<br />

E171 TİTANYUM DİOKSİT<br />

(TiO 2<br />

) KATKI MADDESİ<br />

Titanyum dioksit E171 koduyla bilinen ve<br />

birçok yerlerde katkı koruyucu madde olarak<br />

ilave edilen bir maddedir. Araştırmalara göre<br />

kanserojen olma ihtimali denildi ve öylece kaldı.<br />

Fakat bu madde kullanılmaya hala devam ediyor.<br />

Değerli okuyucularımız bu ay sizlere bu maddeyle<br />

ilgi bahsedeceğim.<br />

Titanyum nedir:<br />

Titanyum sembolü Ti olan 22 atom numaralı<br />

kimyasal elementtir. Hafif, güçlü, parlak, korozyona<br />

karşı dirençli grimsi bir geçiş metalidir.<br />

Titanyum Dioksit (TiO 2<br />

) nedir:<br />

Oksijenle tepkimeye girmiş titanyum elementidir.<br />

Bu bileşiğin en önemli kullanım alanı güneş<br />

pilleridir. Nano teknolojik boyalar özelliğini<br />

titanyumdioksitten almaktadır. UVA ve UVB<br />

ışınlarını önler. Ayrıca değerli bir madendir.<br />

Kullanım Alanları:<br />

En önemli fonksyonu, ışığı yansıtıcılık, beyazlık ve<br />

kapatıcılık gibi özelliklere sahip olmasından dolayı<br />

boyalar, kaplamalar (sırlar ve emayeler dahil) ,<br />

plastikler, kağıt, mürekkep, dokular , ve güneş ışığını<br />

kesme özelliğine sahip olduğundan kozmetikler<br />

gibi ürünlere beyazlık ve opaklık kazandırmak için<br />

bir pigment olarak toz formunda kullanılmaktadır.<br />

Sentetik renklendiricidir.<br />

Titanyum dioksitin nano teknolojide bir çok başarılı<br />

uygulaması vardır.Bunun bir de diğer tarafını<br />

görelim.<br />

Diğer Kullanım Alanları<br />

Bu madde gıdalarda nem tutucu olarak ve<br />

renklendirici olarak kullanılmaktadır. Beyaz un,<br />

sofra tuzu, şeker, çikolata, sakız, diş macunu, sabun,<br />

deterjanlar, şekerleme, karbonat, kabartma tozu<br />

gibi ürünlerde titanyum dioksit kullanılmaktadır.<br />

Titanyum dioksit nanoteknolojide kullanılan üç ana<br />

maddeden bir tanesidir. Nanoteknolojik boyalarda<br />

ve bütün tıbbi ilaçlarda renklendirici ve koruyucu<br />

madde olarak titanyum dioksit kullanılmaktadır. İşin<br />

kötüsü titanyum dioksit kimyasal kalıcı bir maddedir<br />

ve vücut tarafında asla parçalanamamaktadır.<br />

36


Daha önce IARC titanyum dioksit soluyan insanlar<br />

kanserojen olabilir demişti. Fakat o ihtimal ancak<br />

sadece yüksek oranlarda solunduğunda olabileceği<br />

de vurgulanmıştı. Daha sonra yaptığı bir diğer<br />

deneyde ise farelerin içme sularına nanoparçacıklar<br />

verildi ve bunların deneyin beşinci gününde genetik<br />

hasar belirtileri gösterdikleri anlaşıldı.<br />

Titanyum dioksit vücuda bir kez alındığında vücut<br />

tarafından parçalanamadığından vücudun farklı<br />

organlarında birikmektedir ve boyutları çok küçük<br />

olduğundan vücut içinde kolaylıkla gezebilmektedir.<br />

Hücrelerin içinde kolayca nüfuz edebilen bu yapı<br />

hücre içerisinde her tarafa saldıran bir kimyasal<br />

yapıdır.<br />

Sonuç:<br />

Onca araştırmaya rağmen ki bu araştırmalar<br />

2009larda yapılmıştır, katkı madde olarak halen<br />

kullanılmaya devam ediyor ve edecektir. Çünkü<br />

kesin bir şey yoktur sadece kanserojen olabilir<br />

ihtimali deniliyor. Fakat bu soru işareti hala aklımızı<br />

kurcalıyor ya gerçekten kanserojense??Bunu ancak<br />

yıllar sonra öğreniriz herhalde.<br />

Her şeye rağmen biz önlemlerimizi almalıyız.<br />

Hazır şeylerden ne kadar daha uzak kalırsak<br />

o kadar daha iyi. Bu maddenin bulunduğu<br />

özellikle yiyecek şeylerden uzak duralım. Ayrıca<br />

çocuklarımıza ne yedirdiğimize dikkat etmeliyiz.<br />

Doğal şeyler yemelerini öğretin. Tabiki abur cuburlar<br />

kaçınılmazdır. Fakat ne kadar daha az ise o kadar<br />

iyidir.<br />

Kaynaklar:<br />

https://tr.wikipedia.org/wiki/Titanyum<br />

https://proionta-tis-fisis.com/e171-dioxeidio-tou-titaniou-ena-akomi-epikindyno-prostheto/<br />

37


Haber<br />

Yabancı<br />

YENİ BULUŞ SUYU ARITMAK İÇİN<br />

BAKTERİ KULLANIYOR<br />

British Columbia Üniversitesi(UBC), bakterileri<br />

kullanarak içilmez suyu içme suyuna dönüştüren bir<br />

sistem geliştirdi. Canada’daki uzak topluluklarda ve<br />

ötesinde sistem tesis edilmeden önce gelecek hafta<br />

West Vancouver’da bu su test edilecek.<br />

Sistem, suyun filtreden geçmesini sağlarken aynı<br />

zamanda kirlilikleri de – toz, organik partiküller,<br />

bakteriler ve virüsler- yakalayan ve tutan bir fiber<br />

membran haznesinden oluşuyor.Yararlı bakteri<br />

topluluğu veya biyofilm kirleticileri dağıtmak için<br />

çalışarak ikinci koruma hattı gibi işlev görüyor.<br />

Federal olarak finanse edilen Kanada-Hindistan<br />

araştırma organizasyonu (IC-IMPACTS) desteğiyle<br />

sistemi geliştiren UBC inşaat mühendisliği profesörü<br />

ve proje lideri Pierre Bérubé “Membran arıtma<br />

yöntemi içme suyu üretimi için kirlilikleri ideal<br />

hale getirerek, %99.99 üzerinde ayırabilir.” dedi.<br />

Membran ile su arıtımı yeni değil fakat Bérubé ekibi<br />

tarafından geliştirilen modifikasyonların (kısa süre<br />

önce Water Research’te tanımlanmıştır) çok daha<br />

etkili bir çözüm sunduğunu söyledi.<br />

yerçekimi kullanan ilk sistemdir. Az bakım isteyen<br />

ve membranı temiz tutmak için kimyasallar ve<br />

kompleks mekanik sistemler gerektiren geleneksel<br />

yaklaşımlar kadar etkili bir yöntem.” dedi. “Biyofilm<br />

yakalanan kirlilikleri yavaş yavaş tüketmeye de<br />

yardımcı oluyor. Suyu taşımak için vanaları her<br />

24 saatte bir açmanız ve yerçekimine bırakmanız<br />

yeterlidir. Geri kalanı biyoloji halledecektir. Bu<br />

da sistem ömründe zaman ve para bakımından<br />

belirgin bir tasarruf anlamına gelir.”<br />

West Vancouver lokasyonundan dolayı pilot bölge<br />

olarak seçildi fakat nihai amaç temiz içme suyunu<br />

elde etmenin güç olduğu bölgelerde benzer sistemler<br />

tesis etmek.<br />

Bérubé “Temiz içme suyuna ulaşmak dünya<br />

çapında milyonlarca insan için yaygın bir sorun.<br />

Hedefimiz, topluluklara düşük maliyetli ve etkili<br />

bir su arıtım modeli sunmak ve yerli halka kendi<br />

tesislerini kurabilmeleri, işletebilmeleri ve hatta<br />

genişletmeleri için yardım etmek.” dedi.<br />

Bérubé “Sistemimiz, biriken ve membranı tıkayan<br />

kirlilikleri yok etmek ve uzaklaştırmak için<br />

38


Yerli<br />

Haber<br />

YERLİ KAYNAKLAR KULLANILARAK<br />

HPLC KOLON DOLGU<br />

MALZEMESİNİN GELİŞTİRİLMESİ<br />

Projemizin Konusu : HPLC kolonlarında<br />

kromatografik faz seçimlerine göre birçok<br />

fonksiyonel (C8, C18, CH, COOH v.b.) guruba<br />

sahip dolgu maddeleri kullanılabilmektedir Birçok<br />

avantajdan dolayı HPLC analizlerinde silika tabanlı<br />

kolonlar daha çok tercih edilmektedir. İçerdiği<br />

SiOH grupları nedeniyle zayıf asidik özellik gösteren<br />

silikajel, bazik özellik gösteren bileşikleri bazlık<br />

kuvvetlerine göre tutar. Yani, kuvvetli bazlar silikajel<br />

kolonlarda zayıf bazlara oranla daha kuvvetli<br />

tutulurlar. Son yıllardaki gelişmelere bağlı olarak bazı<br />

polimerik (polistren tabanlı) kolonlar da üretilmeye<br />

çalışılmaktadır. Silika tabanlı kolon dolgu maddeleri<br />

içersindeki en çok kullanılan fonksiyonel grup ise<br />

octadesil yani silikaya bağlı octadekan uç grubu<br />

olan C18’dir. Kolon dolgu maddeleri Çin, Japonya,<br />

ABD ve Almanya’ da üretilmektedir. Kolonları<br />

satan firmaların birçoğu adı geçen ülkelerden dolgu<br />

malzemelerini alıp, kolonlarını doldurmakta ve<br />

değişik markalar altında satmaktadır. Ülkemizde<br />

hastaneler, ilaç firmaları, gıda kontrol laboratuarları<br />

ve üniversiteler düşünüldüğünde bu kolonların ne<br />

kadar çok kullanıldığı rahat bir şekilde görülecektir.<br />

Projemizin Amacı : Temel amaç Ülkemizdeki silika<br />

yataklarından HPLC kolon dolgu maddesi üreterek<br />

dışa bağımlılığımızı azaltmaktır. Proje çıktısının<br />

diğer bir faydası da C18 den sonra diğer HPLC<br />

kolon dolgu maddesinin önünü açmak olacaktır.<br />

Çalışmamız konusu itibariyle Ülkemizde ihtiyaç<br />

39


duyulan, teknolojik dışa bağımlılığımızı azaltacak ve<br />

Ülkemizin rekabet gücünü artıracak Ulusal yeni bir<br />

ürün geliştirme amacına hizmet etmektedir.<br />

Projenin Yenilikçi Yönü : Dünya piyasalarında<br />

hali hazırda bu ürün değişik markalar halinde<br />

satılmakta ve kullanılmaktadır. Ülkemizde de bu<br />

ürün ithal edilmekte olup, çok yüksek meblağlarda<br />

satılmaktadır.(Buradan hareketle daha uygun<br />

fiyatlarda üretilebilecek bu ürün piyasalara da<br />

dahi uygun fiyattan arz edilecektir. Ülkemizin<br />

teknolojik alanda üretim önceliği olan yükte<br />

hafif pahada ağır ürünlerin üretilmesi amacına<br />

da hizmet edilecektir. Söz konusu ürün gıda,<br />

sağlık, ilaç ve kimya sektörlerinde çok miktarda<br />

analiz ihtiyacı duyulan üretim tesislerinde, kalite<br />

ve denetim laboratuvarlarında, üniversite ve<br />

araştırma enstitülerinde, hastanelerde v.b. sıkça<br />

kullanılmaktadır. Ancak yerli yapımı ve patenti<br />

bulunmamaktadır. Söz konusu ürünün ülkemizde<br />

üretilmesi, ülkemizin bu alandaki teknolojik bilgi<br />

birikimine katkı sağlayacak, teknolojik ve ekonomik<br />

dışa bağımlılığımızı azaltacak hatta ilerleyen yıllarda<br />

dünya piyasalarına da ihracat yapabilme fırsatı<br />

doğuracaktır.<br />

ProjeEkibi:<br />

Prof.Dr.Nuray Çağlar(Yürütücü/GenelMüdür)<br />

Yrd.Doç.Dr.Abdullah Aksu(Araştırmacı)<br />

Yrd.Doç.Dr.Ömer Suat Taşkın(Araştırmacı)<br />

Arş. Gör. Nagihan Korkmaz (Araştırmacı)<br />

40


REKLAM<br />

İÇİN<br />

iletisim@inovatifkimyadergisi.com<br />

BİNLERCE KİŞİNİN OKUDUĞU DERGİMİZE<br />

ONBİNLERCE KİŞİNİN ZİYARET ETTİĞİ WEB SİTEMİZE<br />

REKLAM VERİN<br />

BİNLERCE KİŞİYE ULAŞIN


YAZARIMIZ<br />

OLUN<br />

KOŞULLAR<br />

1-) KİMYA VEYA KİMYA SEKTÖRÜ İLE İLGİLİ BİR KONUDA KAYNAKLARINIZI BELİRTEREK<br />

YAZIN<br />

2-) HER AYIN 20. GÜNÜNE KADAR info@inovatifkimyadergisi.com adresine<br />

AD-SOYAD<br />

SIK KULLANDIĞINIZ MAİL ADRESİ<br />

BİTİRDİĞİNİZ/OKUDUĞUNUZ OKUL İSMİ<br />

PROFİL FOTOĞRAFI<br />

YAZINIZIN WORD FORMATI<br />

İLE GÖNDERİN.<br />

BİR SONRAKİ AY BİLGİLERİNİZ İLE YAZINIZI YAYIMLAYALIM

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!