15.05.2017 Views

Sağlık Dergisi 5. sayı

Sağlıklı bir yasam için Platform Sağlık. Kış dönemini yarıladığımız bu günlerde grip ve soğuk algınlığından muzdarip olanların sayısı giderek artıyor. Bulaşma ihtimali çok kolay olan gribi hafife almamak gerekir. Çocuklarda ve yaşlılarda özellikle dikkat etmek gerekir. Halk arasında da grip ile soğuk algınlığı genelde birbirine karıştırılır. Her ikisi de birbirine çok benzer. Ancak grip zatürre gibi daha da ileri bir hastalığa yol açabilir. Soğuk algınlığı genelde burun tıkanıklığı, hapşırma, boğaz ağrısı olarak kendini gösterir. Gripte ise bu belirtilerin yanısıra yüksek ateş, baş ağrısı, vücudun genelinde bir halsizlik, ağrı ve yorgunluk hissi oluşur. Bulaşması oldukça kolaydır. Virüs hapşırma yoluyla rahatlıkla diğer insanlara geçebilir. Hastaya iyi bakıldığı zaman 1-2 hafta içinde hastalığı yenmeyi başarır. Küçük çocuklarda yüksek ateş en dikkat edilmesi gereken durumlardan biridir. Çocuklar özellikle geceleri uyku halindeyken ateşin düzenli olarak kon....

Sağlıklı bir yasam için Platform Sağlık.

Kış dönemini yarıladığımız bu günlerde grip ve soğuk algınlığından muzdarip olanların sayısı giderek artıyor. Bulaşma ihtimali çok kolay olan gribi hafife almamak gerekir. Çocuklarda ve yaşlılarda özellikle dikkat etmek gerekir.

Halk arasında da grip ile soğuk algınlığı genelde birbirine karıştırılır. Her ikisi de birbirine çok benzer. Ancak grip zatürre gibi daha da ileri bir hastalığa yol açabilir.

Soğuk algınlığı genelde burun tıkanıklığı, hapşırma, boğaz ağrısı olarak kendini gösterir. Gripte ise bu belirtilerin yanısıra yüksek ateş, baş ağrısı, vücudun genelinde bir halsizlik, ağrı ve yorgunluk hissi oluşur. Bulaşması oldukça kolaydır. Virüs hapşırma yoluyla rahatlıkla diğer insanlara geçebilir. Hastaya iyi bakıldığı zaman 1-2 hafta içinde hastalığı yenmeyi başarır.


Küçük çocuklarda yüksek ateş en dikkat edilmesi gereken durumlardan biridir. Çocuklar özellikle geceleri uyku halindeyken ateşin düzenli olarak kon....

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Türkçe <strong>Sağlık</strong> <strong>Dergisi</strong> | Türkisches Gesundheitsmagazin Sayı 5 | 2017<br />

ÇOCUK<br />

SAĞLIĞI<br />

Savaşın<br />

Çocuk Psikolojisi<br />

Üzerindeki Etkileri<br />

Çocuğum Daha Küçük Ama<br />

Öfkesi Büyük Diyorsanız<br />

İki Yaş Altı Çocuklara<br />

Televizyonu Yasaklayın<br />

Ideal kiloya ulaşmanın<br />

24 kolay yolu<br />

Yaşınız 30’u geçti ve anne<br />

olmak istiyorsanız


Editörden<br />

Değerli Okuyucular,<br />

Kış dönemini yarıladığımız bu günlerde grip ve soğuk<br />

algınlığından muzdarip olanların <strong>sayı</strong>sı giderek artıyor.<br />

Bulaşma ihtimali çok kolay olan gribi hafife almamak<br />

gerekir. Çocuklarda ve yaşlılarda özellikle dikkat etmek<br />

gerekir.<br />

Halk arasında da grip ile soğuk algınlığı genelde birbirine<br />

karıştırılır. Her ikisi de birbirine çok benzer. Ancak grip<br />

zatürre gibi daha da ileri bir hastalığa yol açabilir.<br />

Künye / Impressium<br />

Platform- <strong>Sağlık</strong> <strong>Dergisi</strong><br />

Werrastr. 36<br />

12059 Berlin<br />

+49 30 589 106 98<br />

www.platform-saglik.com<br />

info@platform-saglik.com<br />

Redaktion:<br />

foto Impressium<br />

Soğuk algınlığı genelde burun tıkanıklığı, hapşırma, boğaz<br />

ağrısı olarak kendini gösterir. Gripte ise bu belirtilerin<br />

yanısıra yüksek ateş, baş ağrısı, vücudun genelinde bir<br />

halsizlik, ağrı ve yorgunluk hissi oluşur. Bulaşması oldukça<br />

kolaydır. Virüs hapşırma yoluyla rahatlıkla diğer insanlara<br />

geçebilir. Hastaya iyi bakıldığı zaman 1-2 hafta içinde<br />

hastalığı yenmeyi başarır.<br />

Küçük çocuklarda yüksek ateş en dikkat edilmesi gereken<br />

durumlardan biridir. Çocuklar özellikle geceleri uyku<br />

halindeyken ateşin düzenli olarak kontrol edilmesi gerekir.<br />

Ateşlenen çocuklara aspirin kesinlikle ağrı kesici olarak<br />

verilmemelidir. Bu reye sendromu olarak bilinen ölümcül<br />

bir hastalığa yol açabilir. Çocuğunuz için doktorun yazdığı<br />

ateş düşürücüdür kullanmanız gerekir.<br />

Öte yandan bol sıvı, düzenli beslenme ve vitamini bol<br />

meyveler tercih edilmelidir.<br />

Bir sonraki <strong>sayı</strong>da görüşmek dileğiyle...<br />

Kapak Shutterstock.com, Syda Productions| sayfa 4 üst sol, Shutterstock.com,<br />

Serhio Lee| sayfa 4 üst sol basagrisi, Shutterstock.com, PhotoMediaGroup |<br />

sayfa 4 üst sag kis, Shutterstock.com, FamVeld | sayfa 4 sol TV, Shutterstock.<br />

com, Haywire Media | sayfa 4 sag menisküs, Shutterstock.com, Monika<br />

Wisniewska | sayfa 4 sol Bilgisayar, Shutterstock.com, Chinnapong | sayfa 4<br />

sag Bel agrisi, Shutterstock.com, Anetlanda | sayfa 4 sag hamile, Shutterstock.<br />

com, 10 FACE | sayfa 6, Shutterstock.com, Gts | sayfa 8 Shutterstock.<br />

com, Yakobchuk Viacheslav | sayfa 10 Shutterstock.com, Rui Elena<br />

| sayfa 12 sag Shutterstock.com, Sergiy Bykhunenko | sayfa 13 Shutterstock.com,<br />

Sea Wave | sayfa 15 Shutterstock.com, pathdoc | sayfa 18 Shutterstock.com,<br />

wavebreakmedia | sayfa 20 Shutterstock.com, narikan | sayfa 21 Shutterstock.<br />

com, Ilike | sayfa 23 sol üst, Shutterstock.com, Olesia Bilkei | sayfa 23 sol<br />

alt, Shutterstock.com, antos777 | sayfa 23 sag, Shutterstock.com, KaliAntye |<br />

sayfa 32 Shutterstock.com, Romrodphoto | sayfa 38 üst Fotolia, sudok1 | sayfa<br />

39 sol Shutterstock.com, Simon Dannhauer | | Hakan Yazanel | pixabay.com<br />

Gelecek Sayıda<br />

Hakan Yazanel<br />

Erdem Nedim<br />

Enes Çıtak<br />

Ayşe Altuğ<br />

Reklam:<br />

Hakan Yazanel<br />

reklam@platform-saglik.com<br />

Danışman:<br />

Dr. Mehmet Altuğ,<br />

Lokman Hekim Hastaneleri,<br />

Memorial <strong>Sağlık</strong> Grubu,<br />

Tasarım ve düzenleme:<br />

Ajans B<br />

Baskı:<br />

Concept Medienhaus GmbH<br />

Bülowstraße 56 - 57<br />

10783 Berlin<br />

www.conceptmedienhaus.de<br />

Platform- <strong>Sağlık</strong> <strong>Dergisi</strong> Berlin‘de<br />

10.000 Adet basılmıştır. Platform-<br />

<strong>Dergisi</strong> bir Ajans B yayın<br />

organıdır<br />

Dergide çıkan yazıların ve içerikleri,<br />

sorumluluğu ve doğruluğu yazara<br />

aittir.<br />

www.reehber.de<br />

Multipl Skleroz<br />

hastalığı<br />

Beyin Yorgunluğunu<br />

Önlemenin Yolları<br />

Kemik Sağlığınızı<br />

Korumak İçin Bu<br />

Faktörlere Dikkat!<br />

Takıntılarınız Sizi<br />

Yalnızlaştırmasın<br />

Daha Mutlu Bir<br />

Yaşam İçin 11<br />

Adım<br />

Süper Baba<br />

Olmak Hiç de Zor<br />

Değil!


İÇİNDEKİLER<br />

6<br />

İdeal kiloya<br />

ulaşmanın<br />

24 kolay yolu<br />

ÇOCUK<br />

SAĞLIĞI<br />

20<br />

Çocuğunuzun<br />

Boğazı<br />

Ağrıyorsa<br />

12<br />

14<br />

16<br />

18<br />

Kış Aylarında Çocuklar<br />

Nasıl Giyinmeli?<br />

Çocuğum Daha Küçük<br />

Ama Öfkesi Büyük<br />

Diyorsanız…<br />

Savaşın<br />

Çocuk Psikolojisi<br />

Üzerindeki Etkileri<br />

İki Yaş Altı Çocuklara<br />

Televizyonu Yasaklayın<br />

Basit Bir Soğuk<br />

Alginliği Sinüzite<br />

Dönüşebilir<br />

8<br />

Mevsimsel<br />

Hastalıklara<br />

ve Tedavi<br />

Yöntemlerine<br />

Dikkat!<br />

10<br />

22<br />

TELEVIZYON<br />

Dost mu<br />

Düşman mı?<br />

Menisküs Yırtıkları Hareket<br />

Kabiliyetinizi Kısıtlamasın<br />

24<br />

İNTERNET<br />

BAĞIMLILIĞI<br />

SIZI HAYATTAN<br />

SOYUTLAMASIN<br />

26<br />

28<br />

Bel Ağrınız<br />

Dinlenme<br />

İle Geçmiyorsa<br />

Bademcik<br />

ve Geniz Eti<br />

Rahatsızlıkları<br />

YAŞINIZ 30’U<br />

GEÇTİ VE<br />

ANNE OLMAK<br />

İSTİYORSANIZ<br />

30 34


ACİL UN KAMPANYASI<br />

SURİYELİ MÜLTECİLER EKMEK BEKLİYOR<br />

Sen de bağışlarınla ekmek bekleyen kardeşine destek olabilirsin.<br />

Banka bilgileri: WEFA e.V. | BIC: GENODED1CGN |<br />

IBAN: DE30 3716 0087 0252 5250 25<br />

20€<br />

:: WEFA Almanya<br />

Franz-Geuer-Str. 2, 50823 Köln<br />

Tel: +49 (0) 221 880 64 80<br />

BİR ÇUVAL<br />

UN BEDELİ<br />

:: Berlin Şubesi<br />

Prinzenstr. 12, 10969 Berlin<br />

Tel: +49 (0) 30 616 717 17<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 5


İDEAL KİLOYA<br />

ULAŞMANIN<br />

24 KOLAY YOLU<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 6<br />

Birçok pazarlama reklâmında<br />

yer aldığı gibi “1 günde 6<br />

kilo vermek”, “2 günde 4 kilo<br />

vermek” gibi ulaşıldığında<br />

sağlık sorunlarına yol<br />

açan diyet hedefleri yerine<br />

“SAĞLIKLI” ve “GERÇEKÇİ”<br />

bir diyet hedefiniz<br />

olsun… Diyet hedefiniz<br />

bilimselliğe ne kadar<br />

yakın olursa, kilo verme<br />

kadar kilo korumadaki<br />

başarınızda bir o kadar<br />

artacaktır. Siz en iyisi 1 ayda<br />

4 ila 6 kilo ya da haftada<br />

1 ila 1,5 kilo kaybetmeyi<br />

hedefleyin…<br />

Kendinizi teşvik edin<br />

Eski araştırmalar, bir alışkanlığın<br />

yerleşmesinin 21 gün<br />

sürdüğünü belirlemişlerdi.<br />

Fakat son yapılan<br />

araştırmalar, bir alışkanlığın<br />

yerleştirilmesinde ilk<br />

beş günün alışkanlıkları<br />

değiştirmede temel<br />

oluşturduğunu gösterdi…<br />

Yani diyetinizi uygulamada<br />

en çok ilk beş gün zorluk<br />

çekeceksiniz… Bir iki ay sonra<br />

ulaşacağınız sağlık ve güzel<br />

görüntü için beş gün kendinizi<br />

zorlamaya değmez mi?<br />

Her başarıdan sonra kendinizi<br />

ödüllendirin<br />

Diyetisyeninizle beraber kat<br />

ettiğiniz her başarı sonrasında,<br />

kendinizi ödüllendirin. Tabi bu<br />

ödül bol kalorili bir yiyecek<br />

olmasın.<br />

Basamakları bir anda çıkmayı<br />

düşünmekten vazgeçin<br />

Evinizin merdivenlerinden<br />

çıkarken, altı basamağı bir<br />

seferde çıkmaya çalışmazsınız…<br />

Zayıflama olgusunu da evinizin<br />

basamakları gibi düşünün, ağır ve<br />

“GÜVENİLİR” adımlar ile ilerleyin.<br />

Zayıflama diyeti bittiğinde, diyet<br />

hayatımdan çıkacak ifadesini<br />

uzak bir dolaba kaldırın<br />

Kilo kaybetme süreciniz<br />

bittiğinde, kilo koruma<br />

programına başlamanız gerekir.<br />

Tabi, verdiğiniz kiloları geri<br />

almak istemiyorsanız…<br />

Kilo koruma programınız,<br />

zayıflama diyetinizden<br />

daha rahat olacaktır ama<br />

unutmayın ki sağlıklı<br />

beslenme emek<br />

isteyen bir iştir ve<br />

başardığınızda<br />

etkileri bir ömür<br />

boyu sürecektir.<br />

Resimlere aldanmayın<br />

Süpermarkette gezerken,<br />

ürünlerin resimleri yerine<br />

etiketlerine bakmalısınız. Çok<br />

lezzetli görünen bir ürün, aynı<br />

derecede besleyici olmayabilir.<br />

Unutmayın, piyasadaki çok az<br />

ürün, kapağında yer alan resime<br />

benzer…<br />

Kahvaltıdan vazgeçmeyin<br />

Öğle yemeğinde normalde<br />

yiyeceğinizden iki kat<br />

fazlasını tüketmek<br />

istemiyorsanız, kahvaltı<br />

yapmayı alışkanlık haline<br />

getirmelisiniz… Büyük<br />

bir başlangıç yapın ve<br />

kahvaltıda meyve tüketmeye<br />

çalışın…<br />

Uykunuza dikkat edin<br />

Çok geç yatmak, diyetinize<br />

uymanızı zorlaştırabilir. Bu<br />

yüzden diyette olduğunuz<br />

müddet boyunca, uyku<br />

saatlerinize dikkat etmelisiniz.<br />

Eğer çok geç saatlere kadar<br />

çalışıyorsanız, diyetisyeninizle<br />

bunu paylaşarak ara<br />

öğünlerinizden birini buna göre<br />

ayarlayabilirsiniz.


Yeşil çay için<br />

Yeşil çay, bildiğimiz siyah çay<br />

ve kahveye göre daha yararlıdır.<br />

İçerdiği antioksidanlar, sizi<br />

yaşlanmaya yol açan serbest<br />

radikallerden korur. Ayrıca, bazal<br />

metabolizmanızı hızlandırarak,<br />

günlük enerji harcamanızı arttırır.<br />

Ağır akşam yemeklerine son<br />

verin<br />

Neden bu akşam yağsız bir salata,<br />

birkaç ızgara köfte, yoğurt, kepek<br />

ekmeği ve meyveden oluşan bir<br />

menü denemiyorsunuz? Ara sıra<br />

kaçamaklar olabilir ama yüksek<br />

yağ içeren menüleri her gün<br />

tüketmemelisiniz.<br />

Radikal bir karar alın<br />

Bu ay hiç kızartma tüketmeyin.<br />

Kızartmalar yerine az soslu ve<br />

değişik sebzeler içeren salatalar,<br />

ızgara ve ya haşlanmış etleri<br />

tercih edin… Bir ay sonra fark<br />

edeceksiniz ki, kızartmaları<br />

düşündüğünüz kadar<br />

özlemiyorsunuz…<br />

Restoranda masanın soslardan<br />

uzak kısmına oturun<br />

Böylece bir tatlı kaşığı sos<br />

yüzünden alacağınız en az 45<br />

kilokaloriden de kurtulmuş<br />

olacaksınız…<br />

Çıtırlardan uzak durun<br />

En azından zayıflayana kadar,<br />

yerken çok fazla çıtırdayan hazır<br />

ürünlerden uzak durun… Bunların<br />

birçoğu fazla miktarda yağ<br />

içermektedir. Ürünün içeriğinden<br />

emin değilseniz, etiketini kontrol<br />

edin…<br />

Bırakın tabakları bulaşık<br />

makineniz temizlesin<br />

Artan her yemeği tüketmek<br />

zorunda olmadığınız gibi,<br />

tabağınızı da ekmeğinizle<br />

temizlemek zorunda değilsiniz…<br />

Bırakın, fazladan tüketeceğiniz<br />

yağ tabakta kalsın…<br />

Tatlı ara<br />

öğünlere<br />

ne dersiniz?<br />

Tatlı kriziniz<br />

tuttuğunda<br />

ufak bir hile<br />

yapabilirsiniz<br />

Düşük kalorili<br />

bir fincan<br />

sıcak çikolata<br />

içerek hem<br />

tatlı isteğinizi<br />

bastırabilirsiniz hem de sadece<br />

50- 60 kilokalori almış olursunuz.<br />

Tam tahıllarla gelen tokluk<br />

duygusuna “EVET” diyin<br />

Rafine tahıl ürünlerine olan<br />

bağlılığınızı bir kenara bırakın ve<br />

doğal kepekli ürünlere yönelin…<br />

Tam rafine edilmemiş doğal<br />

ekmeği, makarnayı ve pirinci<br />

seçin…<br />

Salata tabaklarıyla yemek saati<br />

nasıl olurdu?<br />

Kullandığınız o kocaman<br />

tabakları şimdilik rafa kaldırın<br />

ve küçük salata tabaklarınızı<br />

kullanın. Porsiyon kontrolü<br />

yapabilmenin ve psikolojik olarak<br />

menünüzü büyük görmenin en<br />

kolay yolu budur.<br />

Genlerim, kaderim değil deyin<br />

Anneniz ve babanız kilolu ise,<br />

sizde sırf genlerinizden ötürü<br />

onlar gibi olmak zorunda<br />

değilsiniz… <strong>Sağlık</strong>lı bir diyet<br />

ve düzenli fiziksel aktivite ile<br />

bu tabuyu yıkabilirsiniz.<br />

Sebzeli atıştırmalar<br />

Akşamları televizyon<br />

seyrederken tükettiğiniz<br />

yüksek yağ içeren abur<br />

cuburlar yerine dilimlenmiş<br />

havuç ve salatalık tüketmeniz,<br />

enerji alımınızı kısıtlamakta size<br />

yardımcı olacaktır.<br />

Tatmaktan vazgeçin<br />

Çocuğunuzun çikolatasını,<br />

arkadaşınızın dondurmasını ve<br />

eşinizin cipsini tatmaktan vazgeçin.<br />

Yapılan araştırmalar, başkalarının<br />

tükettiği şeylerden tadarak aldığımız<br />

kalorilerin günlük enerjimizin %10’<br />

u olduğunu gösteriyor.<br />

Çiğnemekten vazgeçmeyin<br />

Yavaş yemek yemek, hem yemekten<br />

zevk almanızı sağlar hem de çok<br />

fazla miktarda yiyecek tüketmenizi<br />

önler… Her lokmanızı iyice<br />

çiğnediğinizden emin olmalısınız.<br />

Çantanızda meyve taşıyın<br />

Çantanızda taşıyacağınız herhangi<br />

bir meyve öğün aralarında<br />

karşılaşacağınız açlık krizlerini<br />

sıyrıksız atlatmanızı sağlar.<br />

Sevgili günlüğüm<br />

Gün boyu tükettiğiniz besinleri<br />

ve yaptığınız fiziksel aktiviteleri<br />

yazdığınız bir günlük, hem menü<br />

planlama da diyetisyeninize<br />

yardımcı olacaktır hem de yaptığınız<br />

diyet hatalarını daha kolay<br />

saptamanızı sağlayacaktır.<br />

Küçük not kâğıtlarının getirdiği<br />

değişiklerden yararlanın<br />

Buzdolabınıza, arabanıza asacağınız<br />

bir küçük not ya da telefonunuzun<br />

açılış mesajına yazacağınız<br />

birkaç kelime davranış değişikliği<br />

yaratmanıza yardımcı olacaktır…<br />

Yazacağınız cümleyi amacınıza<br />

göre seçmelisiniz. “Daha fazla Su<br />

iç”, “Diyetime uymak, sağlıklı bir<br />

bedenle tanışmamı sağlayacak” gibi.


Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 8


BASİT BİR SOĞUK<br />

ALGINLIĞI SİNÜZİTE<br />

DÖNÜŞEBİLİR<br />

Uzm. Dr. Özgür DEMİRHAN<br />

Zonklayıcı baş ağrısı, burun<br />

akıntısı ve tıkanıklık şikayetleri<br />

ile kendini gösterebilen sinüzit,<br />

yaşam kalitesini düşüren<br />

önemli rahatsızlıkların başında<br />

geliyor. Sinüs enfeksiyonu<br />

yayılım gösterdiği takdirde yüz<br />

kemiklerinde iltihaplanmalara,<br />

körlüğe hatta menenjitten<br />

beyin apsesine kadar birçok<br />

ciddi tabloya neden olabiliyor.<br />

Memorial Ankara Hastanesi<br />

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları<br />

Bölümü’nden Prof. Dr. Fikret İleri,<br />

sinüzit ve tedavisi hakkında bilgi<br />

verdi.<br />

Soğuk havalara dikkat edin<br />

Viral üst solunum yolu<br />

enfeksiyonları sinüzitin en<br />

önemli sebeplerinden biridir.<br />

Çok fazla önemsenmeyen<br />

bir soğuk algınlığı sinüzitle<br />

sonuçlanabilmektedir. Dolayısıyla<br />

bu konuda çok dikkatli olmak<br />

ve hastalığın bulaşmaması için<br />

tedbir almak veya bulaşmışsa<br />

tedavi olmak çok önemlidir.<br />

Özellikle alerjik rinit sorunu<br />

olan kişilerin mutlaka tedavi<br />

olmaları gerekmektedir. Ayrıca<br />

burun içinde anatomik bozukluğu<br />

bulunanlar, sigara ve alkol gibi<br />

alışkanlıkları olanlar da sinüzite<br />

daha sık yakalanmaktadır.<br />

Vakit kaybetmeden uzmana<br />

başvurulmalıdır<br />

Ayrıntılı bir hasta öyküsü ve<br />

fiziki muayene sinüzit tanısı<br />

için çok önemlidir. Uygun<br />

antibiyotik kullanımı önerilebilir.<br />

Antibiyotiklerin yanında destek<br />

tedavisi de faydalı olmaktadır. Akut<br />

vakalarda tedavi süresi genellikle<br />

2 haftayı bulmaktadır. Kronik<br />

vakalarda ise alta yatan hastalığın<br />

tedavisinin yanında ilaç tedavisi<br />

yaklaşık 1 ay sürmektedir.<br />

Cerrahi yöntemle başarı oranı çok<br />

yüksek<br />

Hastalığın kronikleştiği<br />

durumlarda uygun ilaç tedavisine<br />

yanıt alınamadığında cerrahi<br />

tedavi gündeme gelmektedir.<br />

Bunun yanında eğer enfeksiyon<br />

göze, beyine ve çevre kemik<br />

yapılara yayılmışsa yani<br />

komplikasyon gelişmişse yine<br />

cerrahi tedavi devreye girmektedir.<br />

Cerrahi tedavide yaygın olarak<br />

‘endoskopik sinüs cerrahisi’<br />

kullanılmaktadır. Kronik bakteriyel<br />

sinüzitlerde cerrahi tedavinin<br />

başarı şansı oldukça yüksektir.<br />

Sinüzitte doğru bilinen yanlışlara<br />

dikkat<br />

Sinüzitten korunmak için genel<br />

direnci düşürebilecek yorgunluk,<br />

uykusuzluk ve dengesiz<br />

beslenmeden uzak durulması,<br />

ıslak saçlarla soğuk havaya<br />

çıkılmaması, klima kullanımına<br />

dikkat edilmesi, yaşam alanındaki<br />

havanın neminin çok düşük<br />

olmamasına özen gösterilmesi<br />

çok önemlidir. Sinüzitle ilgili<br />

yanlış bilinenler ise şöyle<br />

sıralanabilir:<br />

“Baş ağrısı genellikle sinüzit<br />

belirtisidir”<br />

Yanlış! Baş ağrılarının yaklaşık<br />

yüzde 85’inin kaynağı gerilim tipi<br />

baş ağrıları, yüzde 10’u migren,<br />

sadece yüzde 5’i ise sinüzit<br />

benzeri sorunlardır.<br />

“Geniz akıntısı sadece sinüzitte<br />

ortaya çıkar”<br />

Yanlış! Geniz akıntısı birçok<br />

nedene bağlı olarak gelişen bir<br />

belirtidir. Reflü ve alerjik rinit<br />

benzeri pek çok hastalık ve hava<br />

kirliği ile sigara alışkanlığına<br />

bağlı olarak görülebilir.<br />

“Sinüzit bir enfeksiyon<br />

hastalığıdır”<br />

Yanlış! Enfeksiyon sinüzit<br />

hastalığının sadece bir formudur.<br />

Geniş bir hastalık grubu olan<br />

sinüzitin nazal polip formu, gerek<br />

sebebi gerekse tedavisi tamamen<br />

farklı bir hastalıktır.<br />

“Sinüzit ameliyatından sonra<br />

hastalık genellikle nükseder”<br />

Yanlış! Uygun tanı ve uygun<br />

yapılan cerrahinin başarısı yüzde<br />

90’ın üzerinde seyretmektedir.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 9


Mevsimsel<br />

Hastalıklara ve<br />

Tedavi Yöntemlerine<br />

Dikkat!<br />

Salgınlardan dolayı kontrolsüz olarak kullanılan antibiyotikler zararlı olabilir,<br />

doğal bitkiler ise sıvı kaybının önlenmesi ve vücut direncinin arttırılması<br />

noktasında bir cok doktor tarafından önerilmekte<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 10<br />

Özellikle ilkbahar ile sonbahar<br />

mevsimlerinde sıkça<br />

karşılaşılan hastalıklar<br />

olduğunu ifade ederek, "İlkbahar<br />

ve sonbahar aylarında<br />

çok sık karşılaştığımız mevsim<br />

geçişleri dediğimiz zamanlara<br />

bağlı olan hastalıklar<br />

vardır. Soğuk algınlığı, grip<br />

dediğimiz ancak ayrı ayrı<br />

olan hastalıklardır. Bir de<br />

alerji dönemleri dediğimiz<br />

hastalık dönemleri<br />

vardır. Bunlarda genellikle<br />

şikâyetler benzerdir. Burun<br />

akıntısı, hapşırma, ateş, halsizlik,<br />

kırgınlık, üşüme ve titreme gibi<br />

ortak belirtileri olduğundan, bu<br />

hastalıklar birbirlerine karıştırılır.<br />

Herkes bunun soğuk algınlığı<br />

olduğunu düşünür. Grip olduğunu<br />

düşünür. Bu şikâyetlerle bizlere<br />

gelir. Ama bunlar farklı hasatlıklardır.<br />

Soğuk algınlığı ya da<br />

nezle dediğimiz durumda burun<br />

akıntısı ile seyreden ve ciddi<br />

ateşin olmadığı bir hastalıktır. Bu<br />

da yine bir viral enfeksiyonudur<br />

ve genellikle hiçbir ilaç tedavisi<br />

gerektirmeyen hastalıklardır.<br />

Ama gribal enfeksiyonlar bazı<br />

hastalarda ölümcül bile olabilir.<br />

Özellikle kronik hastalığı olanlar<br />

veya ciddi akciğer hastalığı olanlarda<br />

ölümcül bile seyredebilen<br />

enfeksiyonlardır" dedi.<br />

"BAZI HASTALARDA ANTİBİYO-<br />

TİKLERİN ZARARI BİLE VAR"<br />

Grip, nezle ve alerji durumlarında<br />

hastaların doktorlara<br />

başvurmadan ilaçlı tedavisine<br />

yönelebildiğine dikkat çeken Dr.<br />

Tuna, "Bunlar eczanelere giderek<br />

soğuk algınlığı ilacı adı altında<br />

kendileri ilaç alıp kullanabiliyorlar.<br />

Bazı ilaçlar için belki sorun<br />

yok, ama antibiyotik kullanımını<br />

kesinlikle doktora danışılmadan<br />

verilmesini önermiyoruz. Eczanelerin<br />

de bu konuda duyarlı<br />

olmaları gerekiyor. Bunun aslında<br />

doktor kaşesi olmadan verilmesi<br />

yasaktır. Bizler niye bunu önemli<br />

görüyoruz. Bazı hastalarda antibiyotiklerin<br />

hiçbir faydası yoktur,<br />

hatta zararı bile oluyor. Çünkü<br />

var olan viral enfeksiyondur,<br />

antibiyotikler ise bakterilere<br />

karşı verdiğimiz<br />

ilaçlardır ve o yüzden de<br />

bir işe yaramıyor. Bezen<br />

hastanın kendi florasında<br />

bulunan bazı bakterileri<br />

de yok etmiş oluyoruz.<br />

Böyle olunca da hastanın<br />

daha da kötü olmasına yol<br />

açabiliyor. O yüzden de<br />

ilaç kullanımı kararını biz<br />

verelim istiyoruz" şeklinde<br />

konuştu.<br />

DOĞAL BİTKİLER HANGİ DURUM-<br />

DA KULLANILMALI?<br />

İlaç kullanmak istemeyen<br />

hastaların olduğunu ifade eden<br />

Dr. Tuna, "Bizlerin zaten ilaç<br />

kullandırttığımız hasta grupları<br />

gerçekten de ihtiyacı olan<br />

hastalar oluyor. Onun dışında<br />

gribal nezle dediğimiz soğuk<br />

algınlıklarında önerilerimiz<br />

genelde sıvı tedavisi oluyor. Yani<br />

hastanın bol bol yemesi içmesini<br />

söylüyoruz. Mevsimsel olarak tüketilen<br />

meyveler, turunçgiller gibi<br />

mevsimsel gıdaları öneriyoruz.<br />

Doğal bitkilerin ise tedavi amaçlı<br />

değil de daha çok sıvı alımı, vücut<br />

direncinin arttırılması ve beslenme<br />

düzeni gibi amaçlarla önerebiliyoruz"<br />

ifadelerini kullandı.


BeoVıta GmbH & Co Kg Tel.: +49 (0) 30 614 34 80 www.paradontcreme.de<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 11


Kış Aylarında<br />

Çocuklar Nasıl<br />

Giyinmeli?<br />

Soğuk havaların gelmesi ile birlikte bir dizi sorunla geldiği için anneler kış aylarını pek<br />

sevmezler.Kar çocuklar için oyun aracı demek olsa da, anneler “hasta olur” endişesi ile kardan<br />

hoşlanmazlar.<br />

Uzm. Dr. Binod Kumar ŞAH<br />

Lokman Hekim Hastaneleri<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 12<br />

Özellikle sokağa çıkarken<br />

anne ile çocuk arasında küçük<br />

çapta giysi savaşları yaşanır.<br />

Çocuğunuzu soğuktan koruyup,<br />

olası hastalıkları mümkün<br />

olduğunca önlemek ve aynı<br />

zamanda giyim sorunlarını oyuna<br />

dönüştürebilmek için birkaç<br />

önemli ayrıntıya dikkat etmeniz<br />

gerekiyor.<br />

Çocuğunuzu kat kat giydirin<br />

Tek kat çok kalın bir giysi yerine<br />

daha ince bir yapıda birkaç kat<br />

giysi soğuk havaya karşı daha<br />

iyi bir yalıtkanlık sağlarken,<br />

gerektiğinde de çıkarılarak<br />

çocuğun vücut ısısının aşırı<br />

artması engellenir. Kat kat<br />

sistemiyle giydirdiğinizde<br />

çocuğunuz hem soğuktan<br />

etkilenmez hem de normal vücut<br />

aktivitelerini yerine getirirken<br />

terlemez.<br />

Örnek bir giydirme biçimi<br />

olarak şu önerilebilir; en<br />

alta uzun termal bir iç<br />

çamaşır, ardından boğazlı<br />

veya dik yakalı bir kazak,<br />

bunun üstüne bir süeter,<br />

kalın bir pantolon ve<br />

palto. Özellikle karda<br />

oynamayı seven çocuklar<br />

için ideal bir formül.<br />

Burada dikkat edilmesi<br />

gereken bazı çocukların yün ve<br />

benzeri maddelere karşı aşırı<br />

hassas olduğudur. Yün ısıtıcıdır<br />

ama hassas ciltleri tahriş edebilir.<br />

Bunun için çocuğun cildine<br />

doğrudan temas eden kıyafetlerin<br />

%100 pamuklu olmasına özen<br />

gösterin.<br />

Çocuğunuzun Başını Sıcak Tutun<br />

Çocuğunuz için gerekli olan<br />

kıyafetlerin başında bir şapka<br />

gelmelidir. Çünkü vücut ısısının<br />

çok büyük bir bölümü çıplak baş<br />

yoluyla kaybedilir. Ayrıca boyun<br />

bölgesi de önemli bir ısı yitirme<br />

alanıdır. Soğuk hava ve sert<br />

rüzgara maruz kalan çocukların<br />

yanakları, burunları, kulakları ilk<br />

üşüyen ve donma tehlikesine<br />

karşı en duyarlı olan bölgeler<br />

arasındadır. Bu yüzden bir şapka<br />

çocuğu soğuğa karşı koruyacak<br />

önemli bir giysidir. Çok rüzgarlı<br />

havalarda çocuğunuzu fazla<br />

dışarıda bırakmamaya ve rüzgarın<br />

doğrudan yüzüne çarpmamasına<br />

dikkat etmelisiniz.<br />

Ayaklarını sıcak tutun<br />

Soğuk ve ıslanmış ayaklar sadece<br />

çocuğu rahatsız etmekle kalmaz,<br />

kolaylıkla donma tehlikesi<br />

de yaratabilir. Özellikle karda<br />

yürüyen ve oynayan çocuklar<br />

için. Bu yüzden ayakkabı ve çorap<br />

seçimine dikkat edin. Yalıtkan<br />

botlar soğuk havalar için en<br />

uygun olanlarıdır. Su geçirmeyen,<br />

dikişsiz ve ayağa tam oturan<br />

ayakkabıları seçin. Ayrıca çocuğun<br />

ayağını botun içinde rahatsız<br />

edecek şekilde çok ağır ve kalın<br />

çoraplardan kaçının.<br />

Ellere ve parmaklara dikkat!<br />

Minik bir el soğuk havada<br />

donmaya en açık alanların<br />

başında gelir. Özellikle bebekler<br />

için. Bu yüzden tek parmaklı<br />

veya normal bir eldiven, hatta<br />

kaybolmalara karşı birkaç çift


eldiven çocuğunuzun kışlık<br />

gardrobunda mutlaka yer almalı.<br />

Daha büyük çocuklar için su<br />

geçirmeyen, yalıtkan eldivenler<br />

tercih edilmelidir.<br />

Bebeklere daha dikkat etmek<br />

gerekir<br />

Bebeklerde yağ tabakası<br />

henüz oluşmadığından<br />

vücut sıcaklıklarını tam<br />

dengeleyemezler. Kısa süreli<br />

de olsa soğukta kaldıklarında<br />

vücut sıcaklıkları hemen düşer.<br />

özellikle düşük doğum ağırlıklı<br />

doğan bebeklerde durum daha<br />

da önemlidir. Bu yüzden onların<br />

vücut ısılarını sık sık kontrol<br />

etmek gerekir. Genel olarak<br />

yetişkinlerin giyiminin bir<br />

kat fazlası olarak belirtilen<br />

bebek giyiminde gerekirse bir<br />

battaniye de kullanılabilir.<br />

Bebeğin vücut ısısının yeterli<br />

olup olmadığından emin olmak<br />

için en iyi yöntem ateşini<br />

ölçmektir. 35 derecenin altında<br />

ise problem var demektir. Hemen<br />

sıcak bir ortamda besleyerek<br />

ısıtmalısınız. Odanın sıcaklığını<br />

artırmak, giyimini kalınlaştırmak<br />

veya sizin teninizin sıcaklığını<br />

hissetmesini sağlamak<br />

yapılabilecekler arasındadır.<br />

Koruyucu ürün kullanın<br />

Soğuk yanığı ve döküntü kış<br />

aylarında bebek ve çocuklarda<br />

sıkça görülür. Pullanma, çatlama,<br />

kızarma, kaşıntı en belirgin<br />

bulgulardır. Bunları en aza<br />

indirmek için, mümkün olduğunca<br />

soğukta kalmayın ve soğukta<br />

iseniz koruyucu ürünler kullanın.<br />

Soğuk çarpması nedir?<br />

Küçük çocukların<br />

özellikle parmak uçları,<br />

burun ve yanak dokuları<br />

soğuk çarpmasına<br />

duyarlıdır. Bu dokuların<br />

soğukluğu dokunmakla<br />

hemen anlaşılır. Ten<br />

beyaz, sarı, gri arası bir<br />

renk alır. Zaman zaman<br />

beyaz lekeler oluşur.<br />

Bu gibi durumlarda acil<br />

müdahalede bulunmak<br />

gerekir. Böyle bir<br />

durumda derhal bir<br />

doktorunuza başvurun.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 13


Çocuğum Daha Küçük<br />

Ama Öfkesi Büyük<br />

Diyorsanız<br />

Anne babaların en çaresiz kaldıkları dönemlerden<br />

biri de çocuklarının öfkeleri ile<br />

başa çıkamadıkları zamanlardır. İstediği<br />

yapılmayan her çocuk, bağırma, ısırma,<br />

vurma ve kendini yere atma yöntemlerine<br />

başvurabilir. Çünkü hiçbir çocuk<br />

“hayır” cevabını sevmez. Hatta bu<br />

onun öfkesini daha da artırabilmektedir.<br />

Bu durumda “çivi çiviyi söker”<br />

deyip aynı ölçüde çocuğa tepki göstermek<br />

ise yapılan en büyük yanlıştır.<br />

Uzm. Psi. Özge Merve TÜRK<br />

Psikoloji<br />

Üzüntü,<br />

korku,<br />

şaşırma,<br />

sevinme gibi<br />

temel bir<br />

duygu olan<br />

öfke, spontan<br />

ve doğal<br />

olarak yüzde<br />

kızarma, kalbin<br />

çarpması ve küçük çocuklarda<br />

ağlama krizlerine varan tepkiler<br />

olarak ortaya çıkabilmektedir.<br />

Bebek, doğumundan sonraki<br />

dönemde ihtiyaçlarının<br />

ağlama ile giderildiğini<br />

ve çevreyi harekete<br />

geçirebildiğini<br />

yavaş yavaş<br />

öğrenir.<br />

İhtiyaçları<br />

giderilmediğinde hayal kırıklığı<br />

ile tanışır ve tek çaresinin<br />

ağlamak olduğunun farkına<br />

varmaktadır. Bir yaşından itibaren<br />

çocuklar büyüdükçe öfkelenme<br />

ve bunu gösterme davranışına<br />

başlamaktadır. Öfkeli davranışlar<br />

genellikle yapmak istediğini<br />

yapamama, istemediği bir şeyi<br />

yapma, çok yorulma, acıkma,<br />

kendini ifade edememe ve<br />

ebeveynlerin dikkatini çekmek<br />

amacıyla kullanılan bir yöntemdir.<br />

Krizin başladığı nokta<br />

Çocuklarda davranışlar bu<br />

dönemde ben merkezli ve<br />

dürtüsel olmaktadır. Çocuklar<br />

davranışlarını engellemek<br />

istemezler ve bunun karşısında<br />

da onu yönlendirmeye çalışan<br />

ebeveynler ile zıtlaşmaktadırlar.<br />

İşte tam da bu noktada kriz<br />

başlamaktadır. Bu noktada çocuk


ağırabilir, ısırabilir, vurabilir ve<br />

kendini yere atabilmektedir.<br />

2 yaş en kritik dönem<br />

İki yaş dönemi çoğunlukla<br />

“korkunç iki yaş (terrible two)”<br />

olarak adlandırılmaktadır. Çocuk<br />

bu yaşta yürümeye ve konuşmaya<br />

başlar, çevre üzerinde hâkimiyeti<br />

artar. Kendini dünyanın<br />

merkezindeymiş gibi hisseden<br />

çocuk, yapmak istediğinin<br />

engellenmesinden hoşlanmaz ve<br />

‘hayır’lar başlamaktadır. Karşılıklı<br />

gerginlik arttıkça çocukta<br />

tutturmalar, negatif tavırlar öfke<br />

krizlerine dönüşebilmektedir.<br />

Resim yapmak ve<br />

sportif etkinliklerde<br />

bulunmak da öfkenin<br />

kontrol edilmesinde<br />

yararlı faaliyetlerdir.<br />

Aynı ölçüde tepki vermeyin<br />

Çocuğun öfkeli tutumlarına<br />

karşılıklı tepki vermek<br />

onun gerginliğini daha<br />

da artırmaktadır. Sakin<br />

kalmalı ve kriz anı geçince<br />

çocukla konuşarak durumu<br />

değerlendirerek duyguların dışa<br />

vurulmasını sağlamak her iki<br />

tarafı da rahatlatacaktır. Herhangi<br />

bir vurma davranışında çocuğu<br />

sadece tutmak ve onunla göz<br />

kontağı kurarak bunu bir daha<br />

yapmaması söylemek doğru<br />

olacaktır.<br />

Çocuğunuza vurmak<br />

yerine göz kontağı<br />

sağlamayı deneyin<br />

Çocuğa vurmanın<br />

bir sınırsızlık<br />

göstergesi olduğu<br />

düşünüldüğünde<br />

anne-baba-çocuk<br />

çerçevesinde<br />

ebeveynin konumu<br />

vurgulanarak<br />

sınırların çizilmesi<br />

gerekmektedir. Çocuğu<br />

odaya kapatarak<br />

cezalandırmak gibi<br />

öfkeyi artırıcı ve<br />

anlamsız davranışlardan uzak<br />

durmak gerekir. Çünkü çocuğa<br />

öfkeli şekilde davranmak onun<br />

da aynı şekilde davranmasına<br />

model oluşturmaktadır.<br />

Krizi önlemek için doğru<br />

cümleler seçin<br />

İstediğini yaptırmak için<br />

öfkelenen çocuğun bu<br />

davranışlarına son vermek<br />

isteyen ebeveynler çocukların<br />

isteğini anında yerine getirme<br />

davranışını seçebiliyorlar. Hızlı<br />

bir çözümmüş gibi görünse<br />

de aslında bu durum çocuğun<br />

öfkelenmek ve istediğinin olması<br />

arasında ilişki kurmasını ve<br />

bu davranışını pekiştirmesini<br />

sağlamaktadır. Yapılması gereken<br />

davranışlarda net olmaktır.<br />

Örneğin yatma saati gelmiş ise<br />

‘Yatağa gitmek ister misin?’ gibi<br />

açık uçlu bir soru yerine “Yatağa<br />

gitme saati’ demek ve krizleri<br />

önlemekte daha faydalı olacaktır.<br />

Oyun terapisi ile öfkesine çözüm<br />

bulun<br />

Sorun çözülmez ise ilerleyen<br />

yaşlarda dikkat eksikliği,<br />

hiperaktivite, kaygı, depresyon<br />

gibi psikiyatrik tabloların da<br />

eşlik ettiği öfke kontrol sorunları<br />

yaşanabilmektedir. Bu tür<br />

durumlarda ailelerin danışmanlık<br />

hizmeti alması yararı olacaktır.<br />

Oyun terapisi teknikleri ile<br />

uygulanan psikoterapi süreci<br />

bu konuda faydalı yöntemler<br />

arasında yer almaktadır.<br />

Öfke anında çocuğa<br />

bağırıp çağırmak<br />

veya ceza vermek,<br />

öfkenin dinmesinde<br />

yarar sağlamaz.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 15


SAVAŞIN<br />

ÇOCUK<br />

PSİKOLOJİSİ<br />

ÜZERİNDEKİ<br />

ETKİLERİ<br />

Uzm. Psikolog Meltem Ö Z C Ü L E R<br />

Çocuklar kendilerini<br />

sıkıntıya sokan<br />

durumları bazen<br />

direk konuşarak size<br />

söyleyebilirler. ‚Savaş<br />

nedir, çocuklara<br />

ne oluyor, siz de<br />

ölecek misiniz, ben<br />

nolurum....‘ gibi<br />

sorular soruluyor,<br />

veya savaş/terör<br />

içerikli oyunlar daha<br />

sıklıkla oynanıyorsa, konuşma<br />

zamanı gelmiş diyebiliriz.<br />

çekilme, şiddete başvurma, öfke<br />

patlamaları...<br />

Nasıl Yardım Edebiliriz?<br />

Sabırlı ve hoşgörülü olun.<br />

Yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla<br />

oyunlar oynaması ve konuşması<br />

için teşvik edin.<br />

Rutin sorumluluklarını<br />

sürdürmesi için destekleyin, ama<br />

baskı kurmayın.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 16<br />

Daha küçük yaşta olan çocuklar,<br />

içe kapanık veya kendini ifade<br />

edemeyen çocuklar, bazı ergenler<br />

ise daha dolaylı yoldan sıkıntıda<br />

olduklarını ortaya koyarlar.<br />

Burada dikkat edilmesi gereken<br />

noktaları şöyle özetleyebiliriz:<br />

gerginlik, yorgunluk, ağlama,<br />

uyku bozuklukları, iştah<br />

değişiklikleri, irkilme ve<br />

tedirginlik hali, huzursuz ve<br />

güvende olmama duygusu,<br />

alt ıslatma, ders başarısında<br />

bozulma, sosyal ilişkilerde geri<br />

Neler hissettiğini, nelerden<br />

korktuğunu ve neleri merak<br />

ettiğini öğrenmek için fırsat<br />

yaratın, dinleyin, paylaşın.<br />

Sorduğu soruları sakin bir<br />

şekilde sonuna kadar dinleyin,<br />

anladığınızı, benzer tedirginlikleri<br />

başka çocukların da yaşadığını<br />

söyleyin.<br />

Güvenlik tedbirleri alıyorsanız,<br />

beraber karar verin, prova yapın.<br />

Televizyon, gazete ve savaşın/


terörün konuşulduğu<br />

ortamlardan uzak tutun.<br />

Nasıl Anlatabiliriz?<br />

Öncelikle çocuğunuzun yaşı,<br />

algısı, bulunduğu şehir ve<br />

şimdiye kadar maruz kaldığı<br />

travmalar(şiddet, terör, ölüm,<br />

hastalık...) nasıl anlatacağınızı<br />

belirler. Bunları da göz önünde<br />

bulundurarak, belirtilen genel<br />

önerileri uygulayabilirsiniz.<br />

Sakin olun, sorduğu anda<br />

veya hazır olmadığınız bir<br />

anda konuşmak durumunda<br />

değilsiniz. Biraz hazırlanmak ve<br />

konuşacaklarınızı toparlamak için,<br />

çocuğunuza ‚akşam yemekten<br />

sonra sorduklarını hep beraber<br />

konuşalım‘ diyebilirsiniz.<br />

Küçük çocuklarda resim, hikaye,<br />

anı ve oyun yöntemleriyle<br />

paylaşım da bulunabilirsiniz.<br />

Sonu iyi biten masallar, renkli<br />

resimler, önceden de yaşamıştık<br />

ama sonra herşey düzeldi temalı<br />

anılar kullanılabilir.<br />

Başbaşa kaldığınız, güvenli<br />

ve rahat bir ortamda önce siz<br />

ona sorun ve dinleyin. ‚Peki bu<br />

konuda sen ne biliyorsun, neler<br />

duydun, arkadaşların neler<br />

diyor?‘ gibi sorular sorarak,<br />

çocuğunuzun neler bildiğini,<br />

nelerden korktuğunu<br />

öğrenebilirsiniz.<br />

Yaş grubuna uygun şekilde<br />

kısa ve öz olarak durumu<br />

anlatın. Durumun geçici<br />

olduğu, çeşitli zorluklar<br />

yaşanabileceği, ailece ve<br />

güvenilir diğer kişilerle<br />

beraberce atlatılacağı gibi<br />

konulara değinebilirsiniz.<br />

Onun yanında olduğunuzu,<br />

her zaman sizinle<br />

konuşabileceğini söyleyerek<br />

güven uyandırın.<br />

Ne Zaman Uzmana<br />

Danışmalıyız?<br />

Yaptığınız yardımlar yetersiz<br />

geliyorsa, uyku ve iştah<br />

bozuklukları devam ediyor,<br />

içe kapanma veya tam tersi<br />

şiddet ve öfke davranışları<br />

artarak sürüyorsa, okula<br />

ve arkadaşlarına olan<br />

ilgisi azalmış veya şekil<br />

değiştirmişse, alt ıslatma,<br />

mızmızlanma, ağlama<br />

gibi davranışlar varsa geç<br />

kalmadan bir uzmandan<br />

yardım alabilirsiniz.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 17


İki Yaş Altı Çocuklara<br />

Televizyonu<br />

Yasaklayın<br />

Çocukların uzun süre televizyon izlemesinin zihinsel, ruhsal ve fiziksel gelişimleri açısından birçok<br />

olumsuz etkileri bulunmaktadır. İki yaşına kadar çocuğun büyüme ve gelişmesi ne kadar önemliyse<br />

beyin gelişimi de o derece önemlidir.<br />

çalışmalarla çürütülmüştür.<br />

Aksine yeme bozuklukları,<br />

aşırı kilo alımı (obezite), kalp<br />

rahatsızlığı, şiddete eğilim, uyku<br />

bozuklukları ve hatta konuşma<br />

geriliklerine neden olduğu<br />

gösterilmiştir.<br />

Bebek dahi olsa onunla konuşun<br />

Çocuklar, diğer insanlarla<br />

iletişim kurarak öğrenmeye<br />

programlanmışlardır. Çocukların<br />

zihinsel gelişimleri için erişkinler<br />

ve diğer çocuklar ile pozitif<br />

iletişime ve interaktif oyunlara<br />

ihtiyaçları olduğunu söyleyen<br />

Memorial Diyarbakır Hastanesi<br />

Çocuk Nörolojisi Bölümü<br />

Uzmanları televizyonun çocuklar<br />

üzerindeki olumsuz etkileri<br />

hakkında bilgi verdi.<br />

Erken yaşlarda televizyon<br />

izlemek çocuğun beyin gelişimine<br />

katkı sağlamıyor<br />

Çocukların beyinleri yaşamlarının<br />

ilk yıllarında hızla gelişir ve<br />

sadece ilk yılın sonunda doğduğu<br />

anınkinden üç katına ulaşır.<br />

Çocukların bu dönemde maruz<br />

kaldıkları uyaranların, pozitif<br />

veya negatif olarak beyin gelişimi<br />

üzerinde büyük bir etkisi vardır.<br />

Çocuklara, (özellikle beyin<br />

gelişimi sürecindeyken) uzun<br />

süre televizyon izletilmesi,<br />

her çocuk için olmasa da bazı<br />

çocukların dil becerilerini,<br />

kelime dağarcıklarını, çevreleri<br />

ile olan sözel, görsel ve<br />

sosyal iletişimlerini ve motor<br />

becerilerini olumsuz yönde<br />

etkileyebilmektedir. Birçok anne<br />

ve babanın inanışına göre erken<br />

yaşlarda televizyon izlemenin<br />

çocuğun beyin gelişimine katkı<br />

sağladığı tezi, yapılan kontrollü<br />

Çocukların uzun süre<br />

televizyon izlemesinin; astım,<br />

alerjik hastalığının yanı sıra<br />

hipertansiyon gibi kronik<br />

hastalıklara da eğilimi artırdığı<br />

ayrıca ruh sağlıklarını olumsuz<br />

yönde etkilediği bilinmektedir.<br />

Bu nedenle aileler çocuklarıyla<br />

bebek dahi olsa sık sık konuşmalı,<br />

göz teması kurmalı, ev ortamında<br />

mümkünse renkli giysiler giyerek<br />

bebeğin dikkatini daha çok<br />

toplamaya çalışmalıdırlar.<br />

Bebekleri, kucağa alarak sevgi<br />

gösterisinde bulunulmalı,<br />

huysuzluk yapmasın diye kendi<br />

başlarına televizyon karşısında<br />

saatlerce vakit geçirmelerine<br />

izin verilmemelidir. Duygusal ve<br />

sosyal iletişimin daha sağlıklı<br />

gelişmesi için çocukları aile<br />

ortamında mümkün olduğu kadar<br />

açık bir şekilde ve geleneksel


yöntemlerle yetiştirilmesi<br />

önerilmektedir.<br />

Çocuğunuzu şiddet içeren<br />

filmlerden uzak tutun<br />

Düzenli uyku sağlıklı yaşamın bir<br />

parçasıdır. Yapılan araştırmalarda,<br />

korku ve şiddet içeren çizgi<br />

film, sinema filmi ve dizi izleyen<br />

çocuklarda; kabus görme, uyku<br />

olduğunu göstermiştir. Ayni<br />

zamanda Bu durum çocuğun<br />

okul performansını ve eğitim<br />

başarısını da olumsuz yönde<br />

etkilemektedir.<br />

Diğer bir yandan Annenin<br />

çocuğunu televizyona alıştırma<br />

şekilleridir ki bu daha farklıdır.<br />

Anne kendi ihtiyaçları için çocuğu<br />

televizyona alıştırır. İşini yapmak,<br />

problemi, yalnız kalmaktan<br />

korkma gibi sorunların geliştiği<br />

belirlenmiştir. Bu nedenle<br />

televizyon izlenecekse, çocuğun<br />

yaşına, kişilik özelliklerine<br />

uygun programlar seçilmeli<br />

ve mümkünse ebeveynler<br />

çocuklarıyla birlikte kısa sureli<br />

televizyon izlemelidirler.<br />

2 saatten fazla televizyon izleyen<br />

çocuklar daha göbekli oluyor<br />

Çocukların şiddet içerikli olmasa<br />

bile televizyon, video, bilgisayar<br />

oyunları karşısında geçirdikleri<br />

sürenin günde 1-2 saatten<br />

fazla olmamasına ebeveynler<br />

ve bakıcılar tarafından dikkat<br />

edilmesi gerekmektedir. Yapılan<br />

çalışmalar; aşırı televizyon<br />

izleyen çocukların daha göbekli,<br />

kanda trigliserit (doğal yağ)<br />

seviyelerinin daha yüksek<br />

olduğu ve kalp hastalıkları<br />

ile birlikte diyabet (şeker<br />

hastalığı) risklerinin daha fazla<br />

misafir ağırlamak, çocuğa yemek<br />

yedirmek gibi. Özellikle çocuğa<br />

yemek yedirirken televizyon<br />

izleten anneler doğru olduğunu<br />

sanırken aslında yanlış yapıyorlar.<br />

Çünkü çocuk yemekten çok<br />

televizyona konsantre olacaktır<br />

ne yediğini ve ne kadar<br />

yediğini bilemeyecektir. Doyup<br />

doymadığını anlamayan çocuk<br />

ya çok yediğini sanıp sürekli<br />

yemek yemeyi reddedecektir.<br />

Yada farkında olmadan çok yiyip<br />

obez olacaktır. Aslında nasıl<br />

çocuk yetiştirdiğiniz bunun için<br />

size bağlı. Aksine yemek saatleri<br />

belli olan ve bunu televizyon<br />

karşısında değil de anne ile<br />

iletişim halinde iken yiyen çocuk<br />

daha sağlıklı olacaktır.<br />

Eğer yemek yerken televizyona<br />

bağımlı çocuklar yetiştirseniz,<br />

yada kendi rahatınız için çocuğu<br />

televizyona alıştırırsanız oluşa<br />

bilecek sorunlarla daha çok<br />

zaman harcarsınız.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 19


ÇOCUĞUNUZUN<br />

BOĞAZI AĞRIYORSA…<br />

Özellikle okul öncesi dönemde çocuklar yılda 5-8 kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirebilmektedir.<br />

Çoğu kez virüslerin yol açtığı bu enfeksiyonlar burun akıntısı, hapşırık, öksürük gibi şikayetlere yol açar<br />

ve genellikle hiç bir ilaç kullanmadan bir hafta içinde iyileşme görülmektedir.<br />

Prof. Dr. Fazilet KARAKOÇ<br />

Çocuk Göğüs Hastalıkları<br />

gerekmektedir. Bademcik iltihabı<br />

olan çocukların bol sıvı almaları<br />

ve dinlenmeleri gerekmektedir.<br />

Hastanın yemek sırasında boğaz<br />

ağrısı olabileceği için çorba, püre<br />

gibi yumuşak gıdalar verilmelidir.<br />

Boğaz ağrısı için parasetamol ve<br />

ibuprofen içeren ağrı kesiciler<br />

verilir. Viral enfeksiyonlar<br />

sırasında verilen aspirin Reye<br />

sendromu denilen ağır bir<br />

duruma yol açabileceği için<br />

aspirin ya da aspirin içeren ağrı<br />

kesicilerin verilmemesi gerekir.<br />

Çocuklarımızı boğaz<br />

enfeksiyonundan koruyabilir<br />

miyiz?<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 20<br />

Eğer hastalık bademciklerde<br />

yerleşmiş ise durum biraz daha<br />

farklı olabilmektedir. Boğaz ağrısı,<br />

ateş, bademciklerde şişme, yutma<br />

zorluğu, boyundaki bezelerde<br />

şişme ortaya çıkmaktadır. Boğaz<br />

enfeksiyonlarına bazen virüsler,<br />

bazen de A grubu beta hemolitik<br />

streptokoklar (Beta) mikrobu<br />

yol açmaktadır. Bademciklerin<br />

iltihaplanmasında tedavi,<br />

enfeksiyona hangi mikrobun<br />

yol açtığına bağlıdır. Sadece<br />

muayene ile viral enfeksiyonu<br />

Beta’dan ayırmak her zaman<br />

mümkün olmayabilir. Bu<br />

nedenle boğaz kültürü ya da<br />

streptokok testlerinin yapılması<br />

gerekmektedir.<br />

Boğaz enfeksiyonu olan<br />

çocukların tedavisi nasıl<br />

olmalıdır?<br />

Eğer boğaz enfeksiyonuna<br />

virüslerin yol açtığı<br />

düşünülüyorsa çocuğa<br />

antibiyotik verilmez; çünkü<br />

bağışıklık sistemi enfeksiyon<br />

ile başa çıkabilmektedir. Ama<br />

boğaz enfeksiyonuna yol açan<br />

mikrop (beta) streptokoklar<br />

ise; hastanın mutlaka 10 gün<br />

süre ile antibiyotik kullanması<br />

Boğaz enfeksiyonları bulaşıcıdır.<br />

Hasta bir çocuktan diğerine ağız<br />

burun akıntısı ile bulaşmaktadır.<br />

Çocuklar boğaz enfeksiyonu ya da<br />

boğaz ağrısı olan kişilerden uzak<br />

tutulmalıdır. El yıkama alışkanlığı,<br />

enfeksiyonların aile içinde<br />

yayılmaması için çok önemlidir.<br />

Evde hasta olan bir çocuk var<br />

ise bardağını, çatalı ayrılmalı ve<br />

sıcak sabunlu su ile yıkanmalıdır.<br />

Eğer çocuğunuz streptokokların<br />

yol açtığı bir boğaz enfeksiyonu<br />

nedeni ile antibiyotik kullanıyor<br />

ise; diş fırçasını atılmalı ve yeni<br />

bir fırça alınmalıdır.


Beta enfeksiyonunu takiben<br />

ortaya çıkabilecek sorunlar<br />

nelerdir?<br />

Uygun şekilde tedavi edilmeyen<br />

streptokokların yol açtığı boğaz<br />

enfeksiyonlarını takiben, bazı<br />

komplikasyonlar oluşabilir.<br />

Enfeksiyonu takiben erken<br />

dönemde antibiyotik tedavisine<br />

başlanır ise bu komplikasyonlar<br />

önlenebilir. Komplikasyonlar<br />

streptokok enfeksiyonuna<br />

bağlı olabildiği gibi bağışıklık<br />

sisteminin aşırı cevabı ile de<br />

ilişkili olabilir.<br />

Az da olsa boğaz enfeksiyonu<br />

vücudun başka bölümlerine<br />

yayılarak orta kulak iltihabı,<br />

sinüzit, boyundaki bezelerin<br />

iltihabı, bademcikler etrafında<br />

apse oluşumu, toksik şok gibi<br />

durumlara yol açabilmektedir.<br />

Bazen Streptokok enfeksiyonuna<br />

cevap olarak bağışıklık sistemi<br />

sağlıklı dokulara zarar verir ve<br />

romatizmal ateş, böbrek iltihabı<br />

ya da PANDAS’a; yani streptokok<br />

enfeksiyonları ile birlikte olan<br />

nöropsikiyatrik sendroma yol<br />

açabilmektedirler. Bu durum<br />

tikleri ya da obsesif kompulsif<br />

bozukluğu olan bazı hastalarda<br />

streptokok enfeksiyonlarını<br />

takiben bu hastalıklar ile ilgili<br />

semptomlar kötüleşebilir.<br />

Hangi hastalarda bademciklerin<br />

alınması gerekir?<br />

Bademcikler ya da geniz etinin<br />

büyüklüğü nedeni ile üst<br />

solunum yollarında gece uyku<br />

apnesine yol açan bir tıkanıklık<br />

var ise bademciklerin alınması<br />

gerekebilir. Hasta olmadığı<br />

zamanlarda da devamlı horlaması<br />

olan çocuklarda ameliyata<br />

ihtiyacının belirlenebilmesi<br />

için en güvenilir test uyku<br />

çalışmasının yapılmasıdır.<br />

Bademcik büyümesinin çene<br />

yapısını bozduğu durumlarda<br />

ya da bademcik etrafında apse<br />

oluşuyor ise ameliyat gerekir. Son<br />

bir yılda 7 defa, son iki yılda yıl<br />

başına 5´şer defa, son üç yılda yıl<br />

başına 3´er defa ya da daha sık<br />

ateşli bademcik iltihaplanması<br />

geçiren çocuklarda bademciklerin<br />

alınması gerekebilir. Bu<br />

enfeksiyonların sadece aile<br />

tarafından tanımlanması yeterli<br />

olmaz doktor tanılı olması<br />

gerekmektedir.<br />

Bademcikler alındıktan sonra<br />

tekrar büyür mü?<br />

Bademcik operasyonu sırasında<br />

bademcik dokusunun önemli<br />

bir kısmı alınmaktadır. Bununla<br />

birlikte bir miktar bademcik<br />

dokusu kalmakta ve bu da<br />

zamanla büyüyebilmektedir;<br />

ama bu büyüme genellikle eskisi<br />

kadar bir büyüme olmaz<br />

Bademciklerin alınmasından<br />

sonra enfeksiyonlara daha hassas<br />

hale gelir mi?<br />

Bademcikler, boğazın her iki<br />

tarafında yer alan lenfoid<br />

dokulardır. Enfeksiyon etkenlerini<br />

durdurur ve boğazdan daha<br />

aşağılara inmelerini engeller.<br />

Bununla birlikte bademcikleri<br />

alınan çocukların daha sık<br />

enfeksiyon geçirmezler, onların<br />

bu görevini vücudun başka<br />

dokuları almaktadır.


TELEVİZYON<br />

Dost mu<br />

Düşman mı?<br />

Çocuklarımıza küçüklükten itibaren yabancılarla<br />

konuşmaması gerektiğini öğretiyoruz, ama onu<br />

evimizdeki çılgın yabancıya-televizyona- saatlerce<br />

emanet edebiliyoruz. Son zamanlarda yapılan<br />

araştırmalar çocukların televizyon başında<br />

harcadıkları zamanın, uyku hariç diğer tüm<br />

etkinliklerden daha fazla olduğunu gösteriyor.<br />

Televizyonun yararı ve zararı<br />

üzerine sürekli tartışılsa da<br />

elimizde hangisinin doğru<br />

olduğuna dair çok net araştırma<br />

sonuçları bulunmamaktadır. Önce<br />

olası zararlı etkilerine değinip,<br />

sonra acaba yararı da olabilir mi<br />

diye düşünelim, ve sonuçta en<br />

doğru televizyon kullanımı nasıl<br />

olur konusuyla noktalayalım.<br />

Şiddet<br />

Televizyonla<br />

aşırı zaman<br />

geçiren ve bu<br />

süreçte denetimi<br />

sağlanmayan<br />

programlara<br />

maruz kalan<br />

çocuklar<br />

ve gençler<br />

gördüklerini<br />

model alma<br />

riskiyle karşı<br />

karşıyadırlar.<br />

Kahraman ne<br />

kadar al benisi yüksek, örneğin<br />

zengin, yakışıklı, güçlü ise o kadar<br />

örnek alınacak biri haline gelir.<br />

Burda ki temel sorun ise çocuğun<br />

bu kahramanın iyi ya da kötü işler<br />

yapıp yapmadığına karar verecek<br />

yetide genelde olmamasıdır.<br />

Çoğu görüntü de iyi adamlar/<br />

kahramanlar kötüyü her şekilde<br />

cezalandırmaya hakkı olan<br />

kişilerdir, bunun için de genelde<br />

ödüllendirilirler. Şiddetin,<br />

hırsızlığın veya kültürel olarak<br />

onaylanmayan davranışların<br />

ödüllendirildiği görüntüler<br />

çocukta benzer davranışları<br />

pekiştirebilir.<br />

Obezite<br />

Diğer bir sorun televizyonun<br />

hipnotize eden etkisinin<br />

çocuklarda obezite riskiyle yakın<br />

ilişkisinin olmasıdır. Çocukları<br />

hedef alan bir yığın abur cubur,<br />

tüketimi artırırken hareketi<br />

azaltmaktadır.<br />

Ebeveyn çocuğu televizyon<br />

başına bırakıp uzaklaşır, çocuk yer,


Uygunsuz davranışlar<br />

Yaşlarına uygun<br />

olmayan davranışları<br />

sürekli seyretmek<br />

çocukta -normal<br />

davranış- bilgisi<br />

oluşturabilir. Havalı<br />

kahramanlar sigara içer,<br />

akşam evden kaçar ve<br />

ailesi izin vermese de<br />

bazı davranışları yapma<br />

hakkına sahiptir.<br />

içer ve sadece oturur.<br />

Televizyonun bahsettiğimiz<br />

olumsuz yanlarının yanı sıra<br />

acaba bazı olumlu etkileri var<br />

mıdır?<br />

İşe örnek olmakla<br />

başlamak için<br />

ebeveyn olarak<br />

televizyon kullanma<br />

süremizi kısaltmak<br />

önemli bir adım<br />

olacaktır.<br />

kontrolü gibi hassas konulara<br />

dikkat etmek gerekmektedir.<br />

Aile ilişkileri<br />

İlk olarak, televizyonun yarattığı<br />

ortam gereği aile bir arada olup,<br />

ortak konuları izleme, tartışma ve<br />

sohbet imkanı bulabilmektedir.<br />

Dikkat edilmesi gereken nokta<br />

ise ebeveynlerin de televizyon<br />

karşısında hipnotize olmadan,<br />

sohbet kurabilen ve örnek kişiler<br />

olmasıdır.<br />

Cinsel eylemlerin<br />

daha küçük yaşlarda<br />

yaygınlaşması, alkol<br />

almanın normal<br />

görülmesi, kültüre<br />

uygun olmayan<br />

davranış kalıplarının<br />

kabul görülmesi de diğer risk<br />

alanlarıdır.<br />

Örnek olmak<br />

Televizyon doğru kullanımı<br />

sonucunda çocuklar için yararlı<br />

da olabilir. Ama izlenme süresi,<br />

uygun program ve yetişkin<br />

Eğitim<br />

Çocuklara yönelik olarak<br />

hazırlanan eğitici programlar,<br />

beyin dalgalarının değişimini<br />

sürekli görüntü değişimi ve ilgili<br />

materyallerle sağlamaktadır.<br />

Doğru programlar izlenirse<br />

çocuklar için oldukça eğitici ve<br />

öğretici olabilmektedir. Erken<br />

dönemde <strong>sayı</strong>, renk, kavram ve<br />

günlük kuralları öğrenebilir.<br />

Ayrıca arkadaşları da benzer<br />

programları izlediği için<br />

öğrendiği bilgilerle gruba dahil<br />

olur, ortak merak ve ilgi paylaşımı<br />

sağlanır.<br />

Sonuç olarak, psikologların<br />

çocuklar için önerdiği ve daha<br />

yararlı olduğunu düşündüğü<br />

etkinlikler ise grup oyunları,<br />

oyun parkları, oyuncak kullanımı,<br />

kitap okuma, araştırma yapma,<br />

düşünce etkinlikleri ve kaliteli<br />

aile zamanlarıdır. Çocuğumuz<br />

için en iyisini istiyorsak daha<br />

az televizyon ve daha çok<br />

önerilen etkinlikleri hayatımıza<br />

yerleştirmeliyiz. İşe örnek<br />

olmakla başlamak için ebeveyn<br />

olarak televizyon kullanma<br />

süremizi kısaltmak önemli bir<br />

adım olacaktır.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 23


Menisküs Yırtıkları<br />

Hareket Kabiliyetinizi<br />

Kısıtlamasın<br />

Doç. Dr. Hakan Özsoy<br />

Memorial Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 24<br />

Spor yaparken, çömelip<br />

kalkarken, merdiven inip<br />

çıkarken, hızlı yürüyüş ya da<br />

koşu sırasında dizde oluşan ağrı<br />

ile kendini belli eden menisküs<br />

yırtıkları, kan dolaşımı iyi<br />

olmayan yapılar olduklarından<br />

tedavi edilmezlerse kendi<br />

kendilerine iyileşemezler. Bu<br />

yırtıkların neden olduğu ağrı<br />

şikayetinin yanı sıra; eklemde<br />

şişme, dizde takılma veya<br />

kilitlenme, hareket kısıtlılığı<br />

gibi şikayetler de görülebilir.<br />

Ayrıca menisküs yırtığı ile<br />

birlikte çapraz bağ yırtığı da<br />

varsa dizde dönme ya da<br />

boşa gelme şikayetleri<br />

ortaya çıkabilir.<br />

Hareket kabiliyetini<br />

kısıtlayarak yaşam<br />

kalitesini azaltan<br />

menisküs yırtıkları<br />

geç kalınmadan<br />

tedavi edilmelidir.<br />

Spor yaparken ve<br />

çömelirken dikkat!<br />

Diz eklemi<br />

vücudun en geniş<br />

ve yaralanmalara<br />

en sık maruz kalan<br />

eklemidir. Her<br />

sağlıklı dizde<br />

biri içi diğeri dış<br />

olmak üzere iki<br />

adet menisküs<br />

bulunmaktadır.<br />

Menisküslerin<br />

görevi diz eklemini oluşturan<br />

uyluk kemiği ve kaval kemiği<br />

arasındaki yükü azaltmaktır.<br />

Menisküler, kemikler arasında<br />

bir yastık ya da arabanın<br />

amortisörü görevi görerek<br />

yükü yumuşatmakta ve<br />

dağıtmaktadır. Menisküs<br />

yırtıkları, spor yaparken dizin<br />

burkulmasıyla ya da çömelme<br />

sırasında dizin zorlanması<br />

sonucu oluşabilmektedir. Spor<br />

yaralanmaları sonucu oluşan<br />

menisküs yırtıklarına çapraz<br />

bağlar gibi dizdeki diğer<br />

yapıların yırtıkları da eşlik<br />

edebilir. Diğer yandan yaş<br />

ilerledikçe menisküsler de<br />

direncini yitirmekte ve<br />

günlük aktiviteler sırasında<br />

çok zorlanma olmadan da<br />

yırtılabilmektedir.<br />

Artroskopi<br />

sayesinde kısa<br />

sürede iyileşme<br />

sağlanıyor<br />

Menisküs<br />

yırtıklarının<br />

tanısını koyarken<br />

en değerli bilgiler<br />

hasta öyküsünün<br />

dinlenmesiyle elde<br />

edilmektedir. Muayene<br />

sonucunda büyük<br />

oranda doğru tanı<br />

konulabilmektedir.<br />

Bunun yanında<br />

MR görüntülemede<br />

yırtığın şekli, tam yeri<br />

ve eklemdeki ek başka<br />

yaralanmalar olup<br />

olmadığı konusunda<br />

bilgi edinilmektedir. Tanı<br />

sonrası tedavi yöntemine,<br />

hastanın yaşına ve<br />

yaralanma şekline göre<br />

karar verilmektedir.<br />

Eğer hasta gençse ve<br />

spor yaralanması veya<br />

ciddi bir diz travması sonrası<br />

yırtık oluşmuşsa, öncelikli<br />

olarak cerrahi yönteme<br />

başvurulmaktadır. Cerrahideki<br />

temel hedef, menisküs dokusunu<br />

mümkün olabildiğince koruyarak<br />

onarmaktır. Eğer onarılamayacak<br />

kadar kötü bir yırtık varsa<br />

yırtık parçalar temizlenerek<br />

de hastanın şikayetleri<br />

geçirilebilmektedir. Cerrahi tedavi<br />

kapalı yöntemlerle (artroskopik)<br />

olarak yapılmaktadır. Büyük<br />

kesiler yapılmadığı için hasta<br />

ameliyat sonrasında kısa sürede<br />

ayağa kalkmakta ve işine geri<br />

dönebilmektedir.<br />

İleri yaş vakalarda ameliyatsız<br />

tedavi ağrıları geçirebiliyor<br />

Daha ileri yaştaki hastalarda<br />

ise birkaç haftalık istirahat,<br />

zorlamama ve ağrı kesiciler ile<br />

öncelikle ameliyatsız tedavi<br />

denenebilir. Ek olarak ekleme<br />

yapılan enjeksiyonlar (örneğin<br />

hastanın kendi kanından<br />

hazırlanan plazma-PRP)<br />

şikayetlerin hafiflemesinde<br />

yardımcı olabilmektedir. Bu<br />

yöntemlerle ağrıları geçen<br />

hastalar cerrahi işleme gerek<br />

kalmadan takip edilebilmektedir.<br />

Ağrıları geçmeyen<br />

hastalar ise artroskopik<br />

cerrahi ile sağlıklarına<br />

kavuşturulabilmektedir. Bunların<br />

yanı sıra menisküs yırtığı<br />

ile birlikte eklemde kıkırdak<br />

aşınması ve kireçlenme var<br />

ise farklı cerrahi seçenekler<br />

ile hastanın tedavisi<br />

sağlanabilmektedir.


İnternet Bağımlılığı<br />

Sizi Hayattan<br />

Soyutlamasın<br />

Günlük yaşamda her yaştan insan için internet, akıllı telefon, tablet ve bilgisayar gibi sürekli değişen bilgi ve<br />

eğlence kaynaklarından uzak durmak pek mümkün olamıyor. Evde, iş yerinde sık sık uyarı almaya başladıysanız,<br />

başka işleriniz olmasına rağmen eliniz hala durmadan sosyal medya sayfalarına gidiyorsa, işleriniz hiç bitmiyor<br />

ve hep ertesi güne sarkıyorsa bu durum “internet bağımlığının” habercisi olabilir.<br />

Doç. Dr. Levent SÜTÇİGİL<br />

Psikiyatri<br />

Bilgisayar, işleri kolaylaştırıp<br />

üretkenliği artırmasının yanı<br />

sıra, günlük yaşantının farklı<br />

alanlarına tamamen girmiş<br />

durumdadır. Hayatımızın<br />

vazgeçilmezi teknoloji, bilgi alma<br />

ve paylaşma gibi faydalarının<br />

dışında birçok sorunu da<br />

yaşamımıza dahil etmiş<br />

durumdadır. İnternet bağımlılığı<br />

ya da teknoloji bağımlılığı,<br />

bilgisayarın kişinin kendisine,<br />

çevresine ve ilişkilerine zarar<br />

vermeye başladığı durumlar için<br />

kullanılan bir terimdir. Resmi bir<br />

tanımlama olmamakla birlikte<br />

uzmanlar bilgisayar bağımlılığını<br />

uyuşturucu madde bağımlılığına<br />

benzetmişlerdir. Uzun süreli<br />

bilgisayar kullananlarda uyarıcı<br />

ya da uyuşturucu madde<br />

bağımlılarına benzer bir<br />

tablo oluşmaktadır. Bilgisayar<br />

bağımlıları uzun süre internete<br />

ulaşamadıklarında “yoksunluk”<br />

denilen gerginlik hissi, sinirlilik,<br />

yerinde duramama, ne yapacağını<br />

bilememe gibi davranışlar<br />

sergileyebilirler. Zaman içinde<br />

hep daha uzun süre bilgisayar<br />

başında kalmak isterler, internete<br />

bakamadıkları sürece akılları hep<br />

internettedir, gördükleri zarara<br />

rağmen bu durumu bırakamazlar.<br />

Uzun süre bilgisayar ile meşgul<br />

olduklarını genellikle inkar<br />

ederler.<br />

Geçici bir rahatlama hissi verse<br />

de kalıcı sonuçları olumsuz<br />

olabilir<br />

Birçok insan günlük sıkıntılarını<br />

unutmak, yalnızlığını azaltmak,<br />

kaygı ve depresif duygularını<br />

biraz olsun bastırmak isteği<br />

ile internete yönelmektedir.<br />

İnternette gezinmeye<br />

başlandığında dikkat başka<br />

bir alana çekildiğinden sıkıntı<br />

veren düşünceler azalır ve bir<br />

rahatlama hissedilir. Oysa bir süre<br />

sonra rahatlamak için kullanılan<br />

diğer aktiviteler unutulur.<br />

Ayrıca biriken problemlerle<br />

yüzleşmemek için internet daha<br />

fazla kullanılmaya başlanır.


Kaygılı ve depresif kişilerde<br />

gelişme riski daha fazla<br />

Bazı kişiler internet bağımlılığı<br />

için daha fazla risk taşımaktadır.<br />

İnternette gezinmenin sıkıntı<br />

veren düşüncelerden uzaklaştırıcı<br />

etkisi anksiyete yani kaygı<br />

bozukluğu olan kişilerin internet<br />

bağımlılığı geliştirme riskini<br />

artırır. Depresif yakınmaları<br />

olan kişiler de kolayca internet<br />

bağımlısı olacak gruptandır.<br />

Depresyonun verdiği sıkıntılı<br />

düşünceler bir süre ertelense<br />

de, internetin yarattığı<br />

sosyal izolasyon, yalnızlık ve<br />

problemlerin gittikçe ertelenmesi<br />

depresyonun şiddetini daha da<br />

artıracaktır. İlaç, alkol, kumar ve<br />

cinsellik konusunda takıntılı ya<br />

da bağımlı davranışlar gösteren<br />

kişilerde de kolaylıkla internet<br />

bağımlılığı gelişebilir.<br />

•Ufak bir sıkıntı ve yalnızlık<br />

hissinde cep telefonuna sarılmak.<br />

•Kendine süre sınırı koyamamak.<br />

•Öncelikle geç yatma ve<br />

sabah kalkamama gibi uyku<br />

bozuklukları, cinsel problemler,<br />

göz kuruluğu, belirgin kilo artışı,<br />

el, bilek ve boyun sırt ağrılarının<br />

başlaması.<br />

İnternet bağımlılığını<br />

engellemek için öneriler:<br />

•Kişiyi internetin başına götüren<br />

neden tespit edilmelidir.<br />

•Belli işlerinin bitirdikten sonra<br />

bir ödül olarak kısıtlı bir süre<br />

bilgisayarın başına geçilebilir.<br />

•Her akşam aynı saatte bilgisayar<br />

ya da cep telefonunu elden<br />

bırakılmalıdır.<br />

•Yalnızlığı ve can sıkıntısını<br />

gidermek için internette vakit<br />

geçirmek yerine, kitap okumak<br />

gibi başka aktiviteler tercih<br />

edilmelidir.<br />

•Bilgisayar ile yapılan iletişim<br />

her zaman için duygudan<br />

yoksun olacağından, arkadaşlar<br />

ve aile üyeleriyle ev dışında<br />

organizasyonlar yapılmalıdır.<br />

•Bilgisayar başındayken neler<br />

kaçırıldığı düşünülmelidir.<br />

Kişinin çocuğuyla birlikte parkta<br />

yapacağı yarım saatlik yürüyüş,<br />

eşiyle kahve içip sohbet etmesi<br />

çok daha değerlidir.<br />

•Bilgisayarın salon gibi ortak<br />

kullanım alanlarında olması<br />

sağlanmalıdır.<br />

•Bir saatlik bilgisayar<br />

kullanımının arasında 10<br />

dakikalık aralar verilmelidir.<br />

•Kişi bilgisayar ya da telefonu<br />

bu kadar uzun süre kullanmaya<br />

başlamadan önce nelerden keyif<br />

aldığını düşünebilir. Bunlar tekrar<br />

canlandırılabilir.<br />

•Zamanın çok kıymetli olduğu<br />

ve ne kadar hızlı geçtiği<br />

unutulmamalıdır.<br />

•Psikiyatrik bozukluklar bu tür<br />

bağımlılığın oluşmasına neden<br />

olabileceğinden, eş zamanlı<br />

olabilecek hastalıklar için bir<br />

psikiyatristten yardım alınmalıdır.<br />

İnternet bağımlılığının belirtileri<br />

şu şekilde sıralanabilir:<br />

•Düşünülenden daha uzun süre<br />

internette kalmak.<br />

•İşlerin düzenli olarak geç<br />

saatlere ya da ertesi güne<br />

sarkması. Yemeklerin pratik<br />

şekilde geçiştirilmesi.<br />

•Yakınlarının şikayetlerine<br />

rağmen uzun süre internet<br />

kullanımını kabul etmemek.<br />

•Online görüşmelerin süresinin,<br />

gerçek konuşmaların önüne<br />

geçmesi.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 27


BEL AĞRINIZ DİNLENME<br />

İLE GEÇMİYORSA<br />

Toplumda en sık görülen rahatsızlıklardan biri olan bel fıtığı, dayanılmaz ağrılar ve hareket kabiliyetine getirdiği<br />

sınırlamalar nedeniyle kişiyi günlük yaşamın içine hapsedebiliyor.<br />

Op. Dr. Mehmet Tönge<br />

Memorial Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 28<br />

Bel fıtığı günümüzde<br />

modern yöntemlerle<br />

tedavi edilebilirken,<br />

kulaktan dolma bilgiler<br />

ciddi sağlık sorunlarının<br />

kapısını aralıyor. Beyin<br />

ve Sinir Cerrahisi<br />

Bölümü’nden Op. Dr.<br />

Mehmet Tönge, bel fıtığı<br />

ve tedavi yöntemleri<br />

hakkında bilgi verdi.<br />

Omurgadaki her ağrı bel<br />

fıtığı değildir<br />

Kişilerin genetik yapısı,<br />

kilosu, mesleği, yaşam<br />

tarzı, alışkanlıkları<br />

ve kazalar omurga<br />

rahatsızlıklarında önemli<br />

rol oynar. Ayrıca aşırı kilo,<br />

ağır yük kaldırma, ani<br />

ve ters hareketler diskin<br />

yer değiştirmesine ve<br />

sinirlere baskı yaparak<br />

fıtıklaşmaya neden<br />

olabilir. Omurgadaki<br />

diskler de, yaşla birlikte<br />

zaman içinde yıpranabilir.<br />

Belde ve ayaklarda ağrı<br />

ve uyuşma ile birlikte<br />

ağrılı bölgede kuvvet<br />

kaybı gelişebilir. Omurga<br />

eklemlerinde meydana<br />

gelen her ağrı ya da<br />

uyuşma bel fıtığı değildir.<br />

Zaman kaybı ve yanlış<br />

tedavi felç edebilir<br />

Hastanın öyküsü ve fizik<br />

muayenenin önemi çok<br />

büyük olsa da doğru<br />

teşhis ve tedavi için<br />

hekim gerekli gördüğü<br />

takdirde MR çektirilmesi<br />

gerekir. MR, fıtık ile aynı<br />

şikayetleri oluşturabilecek<br />

kist, kireçlenme, kemik<br />

erimesine bağlı omurga<br />

kırıkları, omurilik ve kemik<br />

tümörü gibi hastalıklar<br />

hakkında da bilgi verir. Bir<br />

an önce tanı konmalıdır,<br />

çünkü ağrı ve kuvvet<br />

kaybı uzun sürerse<br />

sıkışan sinir görevini<br />

yapamaz hale gelir, ilgili<br />

adalelerde felç başlayarak,<br />

yürüme güçlüğü ve<br />

dengesizlik oluşabilir.<br />

Ağrı önemsenmez ya<br />

da yanlış tedavilerle<br />

vakit kaybedilirse önce<br />

ağrının olduğu adale<br />

grubunda kuvvette azalma,<br />

sonrasında tam felç<br />

gelişebilir.<br />

Bunlara dikkat edin!<br />

•Fazla kilolar verilmeli,<br />

sigaradan uzak durulmalı,


düzenli ve bilinçli egzersiz<br />

yapılmalı<br />

•Ağır yük kaldırmaktan kaçınmalı<br />

•Sert veya tahta zemine<br />

yatılmamalı, ortopedik yataklar<br />

tercih edilmeli<br />

•Bel çektirmek, kupa çekmek gibi<br />

yetkisiz kişilerce yapılan bilinçsiz<br />

uygulamalardan kaçınmalı<br />

•Ağrı, uyuşma ve kuvvet kaybı<br />

var ve yatak istirahati ile de<br />

geçmiyorsa zaman kaybetmeden<br />

beyin cerrahına başvurmalı<br />

Mikrocerrahi tekniğiyle hastalar<br />

ameliyattan 1 gün sonra evinde<br />

Bel fıtığında sinir hasarı yokken<br />

yatak istirahati, ağrı kesiciler<br />

ve fizik tedavi önerilirken, ileri<br />

vakalarda yani sinir tahribatının<br />

fazla olduğu durumlarda<br />

cerrahi işlem tercih edilir. Bel<br />

fıtığı tedavisinde “mikrocerrahi<br />

tekniği” uygulanır. Mikrocerrahi<br />

yönteminde, doğal doku<br />

planlarına verilen zarar asgariye<br />

indirgenerek disk mesafesine<br />

girilir; omurilik ve sinir dokuları<br />

rahatlatılır. Omurganın yük<br />

taşıyabilme ve hareket edebilme<br />

gücü bozulmadığı için hasta<br />

ameliyattan 12 saat sonra<br />

yürütülmeye başlanabilir ve<br />

genellikle ertesi gün hastaneden<br />

taburcu edilebilir. Kişiler<br />

kısa sürede eski yaşantısına<br />

kavuşabilmektedir, hatta<br />

ameliyat olduğu gün uçakla,<br />

ameliyattan bir gün sonra<br />

arabayla ya da otobüsle uzun<br />

yolculuğa çıkabilmektedir. Bir<br />

hafta sonrasında günlük yaşama<br />

kısmen dönüş sağlanabilmekte,<br />

hatta iki hafta sonra işine<br />

dönebilmekte ve araba<br />

kullanılabilmektedir. Ameliyat<br />

sonrası hastaların doktor<br />

kontrolünde spor yapmaları,<br />

ağır yük kaldırmaktan, sürekli<br />

oturmaktan ve sürekli egzersiz<br />

yapmaktan kaçınmaları<br />

gerekmektedir.<br />

Her işlemin bir riski var<br />

Bel fıtığı ameliyatları günümüzde<br />

gelişen teknolojinin de etkisiyle<br />

yüksek konfor ile hastalara fayda<br />

sağlasa da, tıpta her tedavide<br />

olduğu gibi bu ameliyatta da bazı<br />

riskler olabilmektedir. Başarılı<br />

bir ameliyata rağmen hastaların<br />

çok küçük bir kısmında fıtık<br />

nüksedebilir ya da fıtık tekrar<br />

etmediği halde ağrılar, bacakta<br />

uyuşukluk veya güç kayıpları<br />

düzelmeyebilir. Ayrıca her<br />

ameliyatta olduğu gibi çok düşük<br />

ihtimal de olsa enfeksiyon kapma,<br />

anesteziye bağlı ilave riskler ve<br />

kanama gibi riskler mevcuttur.<br />

Ameliyattan sonra bacaklarda<br />

felç oluşma riski çok çok<br />

düşüktür. Toplamda bu ameliyatın<br />

günümüzdeki başarı oranı<br />

mikrocerrahi teknikler sayesinde<br />

%80’lerden %95’lere çıkmıştır.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 29


BADEMCİK<br />

VE GENİZ ETİ<br />

RAHATSIZLIKLARI<br />

Op. Dr. Erkan OKAY<br />

Lokman Hekim Hastaneleri<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 30<br />

Bademcikler (tonsil) ve geniz eti<br />

(adenoid), lenfoid doku denilen<br />

ve vücudun bağışıklık sisteminde<br />

rol oynayan organlardır. Tonsiller<br />

yutak girişinde, dil kökünün iki<br />

yanında yerleşmişlerdir. Adenoid<br />

ise nazofarinks adı verilen ve<br />

yutağın üst kısmında yani burun<br />

boşluğunun arka tarafında<br />

bulunurlar.<br />

Görevleri Nedir:<br />

Tonsil ve adenoid<br />

lenfoid dokunun<br />

bir parçasıdır ve<br />

lenfositler içerirler.<br />

Bu lenfositler,<br />

vücudun bağışıklık<br />

sistemine yardımcı<br />

olan antikorları<br />

üretirler. Ancak<br />

tonsil ve<br />

adenoidlerin<br />

bağışıklık<br />

sistemindeki<br />

rolleri 3 yaşından<br />

sonra önemli<br />

oranda değildir. Bademcik<br />

ve geniz eti alınan kişilerde<br />

bağışıklıkla ilgili hiç bir olumsuz<br />

durumun olmaması da bunu<br />

göstermektedir.<br />

Ne Gibi Sorunlara Yol<br />

Açarlar: Tonsil ve adenoid<br />

hem infeksiyonlara hemde<br />

büyüklüklerine bağlı olarak<br />

bazı sorunlara yol açabilirler.<br />

Adenoid daha çok çocukluk<br />

çağının problemi olmasına<br />

rağmen tonsil hem çocuklarda<br />

hem de erişkinlerde hastalık<br />

yapabilmektedir. Sık geçirilen<br />

infeksiyonlar, hem hastanın<br />

günlük yaşamını etkiler, hemde<br />

sık sık ilaç kullanımına neden olur.<br />

Ancak geçirilen infeksiyonların<br />

(iltihapların) en önemli sonuçları,<br />

kalp kapakçıkları, eklem ve<br />

böbreklerin risk altında olmasıdır.<br />

İnfeksiyonları dışında tonsil ve<br />

adenoidin büyüklükleri de önemli<br />

sonuçlara yol açar. Tonsillerin<br />

büyük olması; yutma, beslenme<br />

ve konuşma sorunları yapar.<br />

Ayrıca tonsil üzerinde biriken<br />

yiyecek ve doku artıkları ağız<br />

kokusu ve hijyen bozukluğuna<br />

neden olur. Adenoid dokusunun<br />

büyük olması herşeyden önce<br />

burun tıkanıklığına yol açar. Bu<br />

hastalarda ağzı açık uyuma ve<br />

horlamaya neden olur. Burun,<br />

solunan havanın ısısını ve nemini<br />

ayarlar ve bazı zararlı partikülleri<br />

tutar. Bu nedenle ağız solunumu<br />

yapan hastalarda bazı solunum<br />

yolu problemlerine yol açar.<br />

Geniz eti ayrıca şu problemleri<br />

oluşturur:<br />

-Orta kulakta havalanma<br />

bozukluğu ve buna bağlı kulak<br />

zorunda çökme, işitme kaybı<br />

ve iletişim bozukluğu. İşitme<br />

kaybı bazen anne-babanın<br />

farkedemeyeceği seviyede olur<br />

ancak sıklıkla da<br />

hastayı doktora<br />

götüren ilk<br />

sebeptir.<br />

-Çene ve yüz<br />

kemiklerinde<br />

gelişim<br />

bozukluğu<br />

-Geniz akıntısı<br />

nedeniyle<br />

boğaz iltihabı<br />

(farenjit),<br />

öksürük ve alt<br />

solunum yolu<br />

problemleri<br />

-Baş ağrısı<br />

-Sinüzit<br />

-Büyüme ve gelişme geriliği<br />

Nasıl Tedavi Edilir: Bademcik ve<br />

geniz etinin akut iltihaplarında<br />

tedavi genellikle ilaçlardır. İlaç<br />

olarak en sık antibiyotikler,<br />

ağrı kesiciler ve eğer alerjik<br />

faktörlerde düşünülüyorsa<br />

antihistaminiklerdir. Ciddi<br />

problemlere yol açmayan ve<br />

sık infeksiyona yol açmayan<br />

bademcik ve geniz eti ilaçlarla<br />

tedavi edilmesine rağmen,<br />

bazen bademcik ve geniz etinin<br />

alınması gerekir.


BADEMCİKLER VE GENİZ ETİ NE<br />

ZAMAN ALINMALIDIR?<br />

Bademcik ve geniz eti<br />

ameliyatları KBB kliniklerinde<br />

sık uygulanmaktadır.<br />

İlaç tedavisinden fayda<br />

görülmediğinde cerrahi olarak<br />

bunların çıkartılmasına baş<br />

vurulmaktadır. Bu ameliyata karar<br />

vermek için kullanılan iki kriter<br />

vardır.<br />

Kesin ameliyatı gerektiren<br />

durumlar:<br />

- Üst solunum yolunun<br />

bademcik ve geniz eti<br />

büyüklüğüne bağlı olarak<br />

tıkanması<br />

- Bademcik etrafında apse<br />

(Peritonsiller apse)<br />

- Kötü huylu tümör şüphesi<br />

- Çene yapısını bozan geniz eti<br />

ve bademcik büyümeleri.<br />

Göreceli kriterlerin en başında<br />

sık tekrar eden bademcik<br />

enfeksiyonları gelmektedir.<br />

Bademcik ameliyatlarının %40‘ı<br />

bu nedenle yapılmaktadır.<br />

- Son bir yılda 7 defa veya son<br />

iki yılda yıl başına 5’er defa veya<br />

son üç yılda yıl başına 3‘er defa<br />

yada daha sık ateşli bademcik<br />

iltihaplanması geçirilmesi<br />

- Difteri (Kuş palazı) mikrobu<br />

taşıyıcıları<br />

- Kalp kapak bozukluğu olan<br />

kişiler.<br />

- Bademcik ve geniz eti<br />

iltihaplanmasına bağlı olarak sık<br />

orta kulak iltihabı geçirilmesi.<br />

Bu gibi durumlar kronik<br />

bademcik iltihaplanması olarak<br />

adlandırılır. Çözümünde cerrahi<br />

tedavisi önerilir, planlanır.<br />

Ameliyat Hangi Yaşta<br />

Yapılmalıdır: Ameliyat için<br />

kesin bir yaş yoktur. Hastaya<br />

verdiği zarara göre karar verilir.<br />

Sık kabul edilen durum tonsil<br />

ameliyatı için hastanın 3 yaşını<br />

doldurmasıdır. Adenoid alınması<br />

ise 1 yaşında dahi yapılabilir.<br />

Birçok kez çocuk büyüsün<br />

diye beklemek hastaya zararlı<br />

olabilmekte ve tedavi başarısını<br />

düşürmektedir.<br />

Bademcik ve Geniz Eti Ameliyatı<br />

Nasıl Yapılır: Tonsil için bazen<br />

lokal anestezi yapılmasına<br />

rağmen adenoid dokusunun<br />

alınması genel anesteziyi<br />

gerektirir. Tonsil‘in alınması<br />

uygun kesi ile etrafındaki kapsül<br />

ile birlikte çıkarılması şeklinde<br />

olur. Adenoid ameliyatı ise<br />

büyümüş dokunun kazınması<br />

şeklindedir. Ameliyat süresi<br />

genellikle kısadır ve 30-60<br />

dk arasında değişir. Ameliyat<br />

sonrası genellikle hastanede<br />

yatmak gerekmez. Bazen özellikle<br />

kanama riski açısından 1 gece<br />

hastanede kalınması gerekebilir.<br />

Ameliyatın Riski ve<br />

Komplikasyonları Nelerdir:<br />

Her ameliyat gibi bademcik<br />

ve geniz eti ameliyatlarının<br />

da risk ve komplikasyonları<br />

olabilmektedir. Lokal veya<br />

genel anestezi her zaman<br />

için bazı riskler taşır. Ancak<br />

anestezi teknik ve ilaçlarındaki<br />

gelişmeler her geçen gün bu riski<br />

azaltmaktadır. Bunun dışında<br />

en sık görülen komplikasyon<br />

kanamadır. Bazen ciddi boyutlara<br />

ulaşabilmesine rağmen, dikkatli<br />

ve titiz bir çalışma ve hastanın<br />

uygun takibi ile bu problem<br />

nadir görülmektedir.Özellikle<br />

erişkin hastalarda olmak üzere<br />

ağrı hastayı en çok rahatsız<br />

eden durumdur. Ameliyat<br />

sonrası farenjit oluştuğuna<br />

dair inanış vardır. Bu yanlış bir<br />

düşüncedir. Hastalar bademcik<br />

alındıktan sonra hiç boğaz<br />

ağrısı olmayacağı beklentisine<br />

girerlerse yanılabilirler. Mevcut<br />

farenjitin bademciklerin<br />

alınmasıyla bir ilgisi yoktur. Hatta<br />

bazen infeksiyonlu tonsiller<br />

farenjiti arttırırlar.<br />

Ameliyattan Sonra Nelere Dikkat<br />

Edilmelidir: En çok uyulması<br />

gereken kurallar beslenme ile<br />

ilgilidir. Özellikle ilk 3 günde<br />

kanama olasılığı daha çok<br />

olduğu için soğuk ve sıvı gıdalar<br />

seçilmelidir. Bu nedenle soğuk<br />

süt, çorba, meyve suyu, muhallebi,<br />

dondurma gibi besinler idealdir.<br />

4. günden itibaren yavaş yavaş<br />

normal gıdaya geçilir. Hastanın<br />

ağrı nedeniyle birşey yemek<br />

istememesi ağrının devamına<br />

neden olur. Mutlaka bol miktarda<br />

sıvı alınmalıdır. Ameliyattan<br />

sonra hafif ateş olması beklenen<br />

bir durumdur. Yeterli sıvı alınması<br />

ve ateş düşürücü ilaçlarla<br />

genellikle normale döner. Bazen<br />

hastalar ameliyattan birkaç<br />

gün sonra doktora başvurarak<br />

bademcik bölgesinde iltihap<br />

geliştiğinden yakınırlar. Bu<br />

genellikle bademcikler alındıktan<br />

sonra o bölgede beyaz bir örtü<br />

oluşturan iyileşme dokusunun<br />

hastayı yanıltmasıdır.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 31


Karlı Havada<br />

Hastalanmamak İçin<br />

Doğru Beslenin<br />

Kar yağışı ve soğuk hava, pek çok hastalığa da zemin hazırlıyor. Bu dönemde sağlıklı kalmak için<br />

bağışıklık sistemini güçlendirecek bir beslenme planı uygulamak önem kazanıyor.<br />

Uzm. Dyt. Merve YÜKSEK<br />

Beslenme ve Diyet<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 32<br />

Bağışıklık sistemini güçlendirerek<br />

hastalıklardan korunmada<br />

önemli rol sahibi olan C vitamini,<br />

vücuttan zararlı maddelerin<br />

atılmasında da etkili bir<br />

antioksidandır. Bu vitamin;<br />

yeşilbiber, maydanoz, tere, roka,<br />

karnabahar, ıspanak, portakal,<br />

limon, mandalina, kuşburnu<br />

gibi besinlerde bol miktarda<br />

bulunmaktadır. Bir diğer önemli<br />

antioksidan olan E vitamininin en<br />

zengin kaynakları; fındık, ceviz,<br />

badem gibi yağlı tohumlar, sıvı<br />

yağlar, yeşil yapraklı sebzeler,<br />

kuru baklagiller ile tahin gibi<br />

besinlerdir. Enfeksiyonlara karşı<br />

koruyucu özelliği ile bilinen A<br />

vitaminin alımı da çok önemlidir.<br />

Yumurta, süt, balık, ıspanak,<br />

portakal, havuç, yeşilbiber, kayısı<br />

gibi sarı, turuncu ve yeşil sebze<br />

meyvelerde bulunur.<br />

Tabaklarınızda kiviye yer açın<br />

Kivi dünyada yoğun olarak<br />

tüketilen 26 meyve içerisinde<br />

besin maddesi yönünden en<br />

zengin meyvedir. Kivi meyvesinin<br />

100 gramında ortalama 100-<br />

400mg C vitamini bulunur. Ayrıca<br />

magnezyum içeriği bakımından<br />

da en zengin, yüksek potasyum<br />

miktarı ve düşük sodyum ile yine<br />

meyveler içerisinde ön sıralarda<br />

yer almaktadır. E vitamini, bakır,<br />

fosfor, B2 vitamini ve A vitamini<br />

bakımından da iyi bir içeriğe<br />

sahiptir. Meyve salataları ile<br />

birlikte ya da tek başına kivinin<br />

düzenli tüketilmesi hastalıklara<br />

karşı koruyucudur.<br />

Yoğurt ve kefir hastalıkların<br />

düşmanı<br />

Yoğurt prebiyotik, kefir ise<br />

probiyotik olarak<br />

tanımlanmaktadır.<br />

Probiyotik ve<br />

prebiyotikler bağırsak<br />

florasını güçlendirerek<br />

mide bağırsak<br />

enfeksiyonlarına karşı<br />

direnç oluşturulmasını<br />

sağlar. Yoğurt ise<br />

içerdiği laktik asit<br />

ile mikroplara karşı<br />

koruma sağlar.<br />

Öğünlerde mutlaka<br />

düzenli olarak yoğurt,<br />

ayran veya kefir olması<br />

karşı ve soğuk havalarda kişiyi<br />

hastalıklardan uzak tutacaktır.<br />

Balık, zeytinyağı ve ceviz bağışıklık<br />

sisteminizi güçlendiriyor<br />

Omega 3 yağ asitlerini içeren<br />

balık, balık yağı, fındık ve ceviz ile<br />

omega 9 içerikli zeytinyağı, fındık<br />

yağı gibi sıvı yağlar bağışıklık<br />

sistemini olumlu etkilerler.<br />

Haftada 2-3 kez balık, 6-7 fındık,<br />

2-3 ceviz tüketilmesi, zeytinyağlı<br />

salata ve sebze yemeklerinin her<br />

gün düzenli yenmesi bu faydalı<br />

yağ asitleri ile antioksidan<br />

vitaminlerden yararlanmanızı<br />

sağlayacaktır.<br />

Kırmızı et ve kurubaklagiller<br />

enfeksiyonlardan koruyor<br />

Çinko eksikliği enfeksiyonlara<br />

karşı zayıflığı da beraberinde<br />

getirmektedir. Çinko kaynakları<br />

kırmızı et ve kabuklu deniz<br />

ürünleri ile karaciğer gibi<br />

hayvansal kaynaklı besinler, fındık,<br />

ceviz, fıstık gibi kuruyemişler, süt,


tüketilmelidir.<br />

Karda susamasanız da su içmeyi<br />

ihmal etmeyin<br />

peynir ve kuru baklagillerdir.<br />

Haftada 2-3 kez kuru fasulye,<br />

nohut, mercimek gibi kuru<br />

baklagillerin sofralarda<br />

bulundurulmasında fayda vardır.<br />

Bal sofralarınıza sağlık ve tat<br />

katıyor<br />

Kış aylarında özellikle karlı<br />

havalarda genellikle su tüketimi<br />

azalmaktadır. Ancak sıvı<br />

tüketimi vücudumuz için çok<br />

önemlidir. Sıvı eksikliğinde tüm<br />

metabolizmada dengesizlikler<br />

ortaya çıkmakta, hastalık halinde<br />

iyileşme gecikmektedir. Günde<br />

10 - 12 bardak su içilmeli,<br />

daha yüksek sıvı kayıplarında<br />

(ateş, ishal gibi) bu kayıplar<br />

karşılanarak, sıvı dengesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

Kendinizi hasta hissediyorsanız<br />

C vitaminini yüksek miktarda<br />

içerenler başta olmak üzere,<br />

her öğünde düzenli olarak<br />

Bal soğuğa ve soğuk<br />

algınlığına karşı, ağız, boğaz ve<br />

bronşlardaki rahatsızlıklarda ve<br />

enfeksiyonlarında doğal bir ilaç<br />

olarak kullanılmaktadır. Doğru<br />

ölçülerde tek başına ya da bitki<br />

çayları ile birlikte tüketilmesi,<br />

hastalıklardan korunma ve çabuk<br />

iyileşme için önemlidir.<br />

Sarımsağın faydası kokusundan<br />

ağır basmalı<br />

Sarımsak kokulu bir besin olduğu<br />

ve etkisi uzun süre geçmediği için<br />

bazen uzak durulan bir besindir<br />

ancak bağışıklık sisteminin<br />

baskılanmasını önleyerek pek<br />

çok hastalığa karşı koruyucu<br />

etki yapmaktadır. Sarımsağın<br />

yapısında bol miktarda su, fruktoz<br />

içeren karbonhidratlar, kükürt<br />

bileşikleri, protein, lif ve serbest<br />

amino asitler bulunur. Sarımsak<br />

ayrıca yüksek miktarda saponin,<br />

fosfor, potasyum, kükürt, çinko,<br />

orta miktarda selenyum, A ve C<br />

vitaminleri ile az miktarda da<br />

kalsiyum, magnezyum, sodyum,<br />

demir, manganez ve B kompleks<br />

vitaminlerini içerir. Bu nedenle<br />

kokusundan çok faydası göz<br />

önünde bulundurularak mutlaka<br />

sebze ve meyve tüketilmelidir.<br />

Çorba gibi sıvı ağırlıklı besinler<br />

tercih edilerek, vücuttan toksik<br />

maddelerin uzaklaştırılması<br />

için sıvı tüketimine özen<br />

gösterilmelidir. Ölçülü olmak<br />

üzere çay ve kahvenin dışında<br />

kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi<br />

bitki çayları tüketilebilir. Bunların<br />

vücutta etkilerini tam olarak<br />

gösterebilmesi için, tüketilecek<br />

bitkilerin mutlaka doğal<br />

kurutulmuş olmasına ve çay<br />

haline getirilirken de demlenme<br />

sürelerine özen gösterilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 33


YAŞINIZ 30’U<br />

GEÇTİ VE<br />

ANNE OLMAK<br />

İSTİYORSANIZ<br />

Anne olma yaşı giderek yükseliyor.<br />

Kadınların iş hayatında daha aktif<br />

konuma gelmesi, kariyer yapma<br />

isteği, ekonomik özgürlüğün<br />

sağlanması evlilik ve bebek<br />

planlarının daha ileri tarihe<br />

ertelemesinde önemli rol oynuyor.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 34


Anne olma yaşı giderek<br />

yükseliyor. Kadınların<br />

iş hayatında daha aktif<br />

konuma gelmesi, kariyer<br />

yapma isteği, ekonomik<br />

özgürlüğün sağlanması<br />

evlilik ve bebek planlarının<br />

daha ileri tarihe<br />

ertelemesinde önemli rol<br />

oynuyor. Bu nedenle 30<br />

yaş ve sonrası planlanan<br />

hamileliklerde doğru<br />

değerlendirme ve düzenli<br />

takipler, anne bebek sağlığı<br />

açısından büyük önem<br />

taşıyor. Memorial Ankara<br />

Hastanesi Kadın Hastalıkları<br />

ve Doğum Bölümü’nden Op.<br />

Dr. Nesrin Fener, 30 yaş ve<br />

üzerinde sağlıklı bir gebelik<br />

süreci için dikkat edilmesi<br />

gerekenleri anlattı.<br />

Gebelik için en ideal dönem<br />

20-30 yaş aralığı kabul<br />

ediliyor<br />

Gebelik için en uygun<br />

dönem olarak bilinen 20-<br />

30 yaş arası kadınlar için<br />

psikolojik ve fizyolojik olarak<br />

en uygun zamandır. 35 yaşın<br />

üzerindeki adaylara “ileri<br />

anne yaşı” tanımlaması<br />

kullanılmaktadır ve bu yaş<br />

hamilelikleri riskli gebelik<br />

gruba girmektedir.<br />

Kronik hastalıklar hem ileri<br />

yaş hamileler hem bebekler<br />

için riskli<br />

Gebelik süresi boyunca<br />

vücuttaki tüm sistemler<br />

etkilenir ve pek çok değişiklik<br />

meydana gelir. <strong>Sağlık</strong>lı bir<br />

insanda bu değişiklikler kolayca<br />

tolere edilebilir. Ancak anne<br />

adayında gebelikten önce<br />

hipertansiyon, kalp hastalığı,<br />

şeker hastalığı gibi hastalıklar<br />

olduğu takdirde riskler artar.<br />

Anne yaşı yükseldikçe hem anne<br />

hem de bebek açısından riskler<br />

ortaya çıkmaktadır.<br />

Annelik yaşı sınır olarak kabul<br />

edilen bir dönem vardır. Eğer<br />

bu sınır aşıldıysa hem anneyi<br />

hem de bebeği bazı riskler<br />

beklemektedir. Ancak süreç<br />

doktor kontrolünde ve bilinçli<br />

bir şekilde yönetilirse hamilelik<br />

dönemini rahat geçirmek ve<br />

sağlıklı bebekler dünyaya<br />

getirmek mümkün. İleri yaş<br />

hamileleri ve bebeklerini<br />

bekleyen riskler:<br />

• Dış gebelik<br />

• Erken doğum, düşük<br />

• Anomalili bebek<br />

• Düşük doğum ağırlıklı<br />

bebek<br />

• Bebekte gelişme geriliği<br />

ve iri bebek<br />

• Annede gebelik<br />

sırasında hipertansiyon ve<br />

gebeliğe bağlı şeker hastalığı<br />

• Anne ölüm riski, kanama,<br />

plasenta yerleşim anomalileri,<br />

plasenta yetmezliği ve<br />

sezaryenle doğum<br />

Çoğul gebelikler daha çok özen<br />

istiyor<br />

Sosyo-ekonomik nedenlere ek<br />

olarak üreme sağlığı alanındaki<br />

yeni gelişmeler de gebelik yaşının<br />

ertelenmesine sebep olmaktadır.<br />

Yaşla birlikte doğal yollarla<br />

gebe kalma oranı azaldığı için<br />

yardımcı üreme yöntemlerine<br />

başvurulmaktadır. Bu yöntemler<br />

de bazı durumlarda çoğul<br />

gebelik oranını artırmaktadır.<br />

Buna bağlı olarak erken bebek<br />

doğumları, bebeğin yenidoğana<br />

yatma ihtimali, bebek kayıpları<br />

ve hastalıkları artmaktadır.<br />

Ayrıca doğum ve gebelik<br />

sürecinin ekonomik yükü de fazla<br />

olmaktadır.<br />

Yaş ileri olsa da sağlıklı bir bebek<br />

dünyaya getirmek için…<br />

Günümüzde tıp hızla ilerlemekte<br />

ve çığır açan yeni gelişmeler<br />

yaşanmaktadır. Bütün bunlara ek<br />

olarak anne adaylarının eğitimli<br />

ve bilinçli olması, düzenli doktor<br />

kontrollerini ihmal etmemesi ile<br />

sağlıklı bir bebek sahibi olmaları<br />

mümkündür. Ayrıca;<br />

• Gebeliklerin planlı olması,<br />

• Gebelik öncesi dönemde<br />

gerekli kontrollerin, testlerin ve<br />

ilaç takviyelerinin yapılması,<br />

• Zararlı alışkanlıkların<br />

bırakılması,<br />

• Beslenme ve egzersiz<br />

programlarının yapılması ile<br />

mutlu ve sağlıklı bir gebeliğin<br />

başlaması sağlanabilir.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 35


Gün içerisinde birçok kez hapşırıyorum. Bu bir<br />

hastalık belirtisi olabilir mi?<br />

Gün içerisinde sürekli hapşırma problemi yaşıyor ve çevrenden<br />

“çok yaşa” cümlesini sık işitiyorsan, bu durumun sebebi<br />

alerjik rinit olabilir. Alerjik rinit, ortamda bulunan alerjenin<br />

nefes alma esnasında burun iç yüzeyine yapışması sonucu<br />

duyarlılığı olan kişilerde hapşırma, burun akıntısı, burun ve<br />

genizde kaşıntı, burun tıkanıklığı ve damakta kaşıntıya neden<br />

olan bir hastalıktır. Halıdan, evcil hayvana pek çok etken alerjik<br />

rinit nedeni olabilir.<br />

SORU | CEVAP<br />

Çok sık bacak kramplarım oluyor. Nedeni nedir?<br />

Oturma, uyku ya da yüzme gibi birçok durumda, bacakların<br />

ağrılı bir durumla, geçici süreli hareket ettirilememesi halinde,<br />

bacak kramplarından söz edilmektedir. Kramplar, tüketilen<br />

besinler, sıcaklık, kasların aşırı gerilme durumu gibi sebeplere<br />

bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Krampları önlemek<br />

için, asitli ve gazlı içeceklerin tüketimi azaltılmalıdır.<br />

Erkeklerde meme kanseri görülür mü?<br />

Erkeklerin meme uçlarının alt bölümünde az miktarda doku<br />

bulunur. Bu dokular kadınlarda olduğu gibi fazla değildir<br />

ama bu bölgede meme kanseri görülebilir. Erkeklerin çoğunluğu<br />

bu hastalığı fark etmez. Hastalık farkına varılmadığı için<br />

tanısı da konulamaz. Erkeklerde meme kanseri tanısı geç<br />

konduğu içi hastalık ilerlemiş durumda olur.<br />

Böbrek taşı ağrısı çekiyorum. Böbrek taşı nasıl<br />

düşer?<br />

7 mm’den büyük taşların kendiliğinden düşürülmesi zordur.<br />

10 mm’den büyük olanlar nadiren düşer. Ağrının olmaması<br />

taşın düştüğü anlamına gelmez. Düşebilecek boyuttaki küçük<br />

taşların kolay düşmesini sağlayan en önemli üç faktör hareket,<br />

sıvı alımı ve sıcak uygulamalardır. Bazı medikal tedaviler<br />

destekleyici olarak verilebilir.


Dişe yapılan implant garantili bir tedavi midir?<br />

Güvenle yaptırabilir miyim?<br />

İmplant öncesi hastanın genel sağlık durumu, kemik yapısı<br />

ve ağız içi durumu klinik ve radyolojik olarak değerlendirilerek<br />

tedaviye uygunluğuna karar veriliyor. <strong>Sağlık</strong>la ilgili hiçbir<br />

tedavide garanti vermek doğru olmaz; ancak uygulanan<br />

operasyon tekniğine, kemiğin uygunluğuna ve tedavi sonrası<br />

ağız hijyeninin sağlanmasına bağlı olarak implant uygulamasında<br />

yüzde 90-95 başarı sağlanabiliyor.<br />

SORU | CEVAP<br />

Ciltteki benleri aldırmanın bir zararı var mıdır?<br />

Ciltteki benleri almanın hiç bir zararı yoktur. Zararlı olduğu<br />

evhamının sebebi, bu benlerin bazılarının patolojik incelenmesi<br />

sonucunda cilt kanseri olduğunun anlaşılmasından<br />

kaynaklanıyor. Ama kanserin sebebi bu benleri almak değildir.<br />

Almak ile sadece var olan kanseri öğrenmiş oluyoruz. Bu<br />

tür benleri almamak kanserin ilerlemesine sebep olur ve<br />

kişiye zarar verir.<br />

Sezaryen doğumdan sonra normal doğum yapılabilir<br />

mi?<br />

Sezaryen sonrası normal doğum yapılamaz inancı yanlıştır.<br />

Eskiden bir kere sezaryen yapıldı mı daima sezaryen yapılacak<br />

diye düşünülürdü. Artık bu görüş değişti. Kadında normal<br />

doğum yapmasını engelleyecek bir sorun yoksa, önceki sezaryen<br />

indikasyonu kalıcı değilse sonraki doğumda vajinal<br />

doğum denenmelidir.<br />

Skolyoz, gebeliğe engel teşkil eder mi?<br />

Skolyoz genellikle, ergenlik dönemindeki kızlarda görülen<br />

ve omurgada eğriliğe sebep olan bir rahatsızlıktır. Skolyoz<br />

hastaları, gebelik dönemi ile ilgili, zaman zaman endişe<br />

duyabilmektedirler. Skolyoz durumu, gebeliğe engel değildir.<br />

Skolyoz hastalarının gebelik süreçleri, normal kişilerin gebelik<br />

dönemleriyle aynıdır. Skolyoz hastaları, normal kadınlar<br />

gibi, birden fazla <strong>sayı</strong>da gebelik geçirebilirler.


ERKEK KISIRLIĞINDA<br />

MODERN YÖNTEMLER<br />

TEDAVİ BAŞARISINI<br />

ARTIRIYOR<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 38<br />

İnfertilite vakalarının önemli bir kısmı erkek faktöründen kaynaklanıyor. Erkek kısırlığında<br />

kullanılan yeni teşhis ve tedavi yöntemleri birçok çiftin bebek sahibi olma hayallerini<br />

gerçekleştiriyor.<br />

Prof. Dr. Aygül Demirol<br />

Memorial Ankara Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Başkanı<br />

Erkek faktörü değerlendirilirken<br />

temel analiz, sperm örneğinin<br />

incelenmesidir. Sperm<br />

<strong>sayı</strong>sı, hareket kabiliyeti,<br />

spermin dölleme yeteneği<br />

ve gerekli vakalarda genetik<br />

analizinin(sperm FISH ve<br />

genetik hasar testleri) yapılması<br />

önemlidir. Sayısal düşüklük,<br />

hareket oranı düşüklüğü ya<br />

da tam hareketsizlik, şekil<br />

bozuklukları ve sperm örneğinde<br />

genetik olarak DNA kırıklarının<br />

yoğun olması, erkek kısırlığının<br />

başlıca nedenleridir. Günümüzde


çevresel faktörler, çalışma<br />

şartlarında maruz kalınan<br />

birçok toksik madde, sigara ve<br />

erkek yaşının ilerlemesi sperm<br />

kalitesini düşürmektedir.<br />

Şiddetli erkek kısırlığı vakaları<br />

hormon tedavisi gerektirebiliyor<br />

Tedavi öncesi erkek iyi analiz<br />

edilmelidir. Bazı vakalara özel<br />

antioksidan ve vitamin tedavisi<br />

gerekli olabilir. Bazı daha ciddi<br />

vakalarda ise; hormon tedavisi<br />

ve sperm yapımının uyarılması<br />

gerekebilir. Tedavi edilmesi<br />

en zor olan grup; sperm <strong>sayı</strong>sı<br />

çok düşük ve kalitesiz olan<br />

vakalar ve hiç sperm olmayan<br />

azospermi vakalarıdır. Şiddetli<br />

erkek kısırlığında kullanılan tüp<br />

bebek tedavi teknikleri içinde<br />

ICSI yani mikroenjeksiyon<br />

yöntemi birçok vakaya büyük<br />

oranda çözüm olabilmektedir.<br />

Azosperm vakalarında<br />

Mikrotese(mikroskop altında<br />

detaylı testis biyopsisi)<br />

yöntemleri ve sonrası<br />

testis dokusundan spermin<br />

ayrıştırılması deneyim ve altyapı<br />

gerektiren ve hızla ilerleyen<br />

teknolojilerdir. Son aşamada<br />

mikroenjeksiyon tekniği ile<br />

her bir yumurta içerisine bir<br />

sperm enjekte edilmektedir. Bu<br />

nedenle seçilen sperm kalitesi,<br />

tedavi sonucunu önemli ölçüde<br />

etkilemektedir.<br />

En iyi spermin seçilmesi<br />

sağlanıyor<br />

IMSI yani büyük büyütmeli<br />

mikroenjeksiyon, şiddetli<br />

erkek faktörü olan infertil<br />

çiftlerde kullanılan son derece<br />

etkin bir yöntemdir. Yöntem,<br />

mikroenjeksiyon işleminde<br />

kullanılacak spermin ileri<br />

teknolojik imkanlar ile binlerce<br />

kat büyütülerek incelenmesini<br />

ve böylelikle en iyi spermin<br />

seçilmesini sağlamaktadır. Bu<br />

işlem için özellikli bir mikroskop<br />

kullanılmaktadır.<br />

Döllenme oranını artırırken<br />

gebelik kaybı oranını düşürüyor<br />

Mikroenjeksiyon işleminde her<br />

bir olgun kadın yumurtası bir<br />

adet sperm ile döllenmektedir.<br />

Embriyo kalitesini belirleyen<br />

yumurta ve sperm kalitesidir.<br />

Döllemede kullanılacak spermin<br />

seçimi de hayati önemlidir. Eğer<br />

dölleme kapasitesi en iyi ve<br />

genetik olarak en kaliteli sperm<br />

seçilirse işlemde döllenme<br />

oranı, embriyo kalitesi, gebelik<br />

oranı yüksek ve gebelik kaybı<br />

oranı düşük olmaktadır. Normal<br />

mikroenjeksiyon sisteminde<br />

sperm, 100 -400 kat büyütülerek<br />

seçilmektedir. Büyük büyütmeli<br />

mikroenjeksiyon yani IMSI’de<br />

ise spermler 1600- 7000 kata<br />

kadar büyütülerek son derece<br />

titiz ve sperm başındaki bazı<br />

özellikler detayla incelenerek<br />

seçilmekte ve mikroenjeksiyon<br />

uygulanmaktadır.<br />

Sperm seçiminde diğer ek<br />

teknolojiler<br />

Genetik hasarlı spermler<br />

ayrıştırılarak sağlıklı sperm<br />

seçilmesinde “mikroçip yöntemi”<br />

seçilmiş vakalarda yüksek<br />

döllenme ve kaliteli embriyo<br />

gelişimi sağlamaktadır. Benzer<br />

şekilde PICSI sistemi de<br />

sperm seçimi için özel olarak<br />

hazırlanmış bir yöntemdir.<br />

Bunların dışında, lazer asiste<br />

mikroenjeksiyon ise hareketsiz<br />

sperm olgularında sperm seçim<br />

ve mikroenjeksiyon aşamasında<br />

başarıyı artıran özel bir<br />

teknolojidir.<br />

Platform-<strong>Sağlık</strong> | Oçak 2017 | Sayfa 39


Ihr Partner für Versicherungen,<br />

Vorsorge und Vermögensplanung<br />

Bedarfsgerechte Vorsorge braucht fachkundige Beratung.<br />

Bei uns erhalten Sie beides!<br />

LVM-Versicherungsagentur<br />

Fikret Odag<br />

Buschkrugallee 94<br />

12359 Berlin<br />

Telefon (030) 66 86 94 36<br />

www.odag.lvm.de

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!