08.06.2017 Views

Atlas Tokat

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1


ATLAS TOKAT<br />

DERGİ SAHİBİ<br />

ARİF NİHAT ASYA KIZ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ ADINA<br />

MUSTAFA SAKA<br />

GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />

İSMAİL BAYRAM<br />

EDİTÖR<br />

İSMAİL BAYRAM<br />

YAZI KURULU<br />

MUSTAFA YÜCE<br />

ULAŞ ŞENTÜRK<br />

YAZI EKİBİ<br />

VİLDAN YILDIRIM<br />

DİLARA KUŞ<br />

EDANUR KILIÇ<br />

AYŞENUR CORUK<br />

BEYZANUR İKİKAT<br />

RUKİYE ALBAY<br />

MÜNİRE DESTEGÜL<br />

İREM ARSLAN<br />

SİMGE YILDIZ<br />

HATİCE MANTAR<br />

TUĞBA ÇAVDAR<br />

FOTOĞRAF<br />

KENAN KAYHAN<br />

İSMAİL BAYRAM<br />

TASARIM<br />

İSMAİL BAYRAM<br />

BASKI<br />

GÜR AJANS<br />

2


İÇİNDEKİLER<br />

SAYFA<br />

ÖNSÖZ 3<br />

EDİTÖRDEN 4<br />

TABİATIN SINIRINDA 5<br />

ZİNAV KANYONU<br />

FOTO YORUM 11<br />

TOKAT GECELERİ<br />

AKADEMİK BAKIŞ 13<br />

KENT VE ŞEHİR<br />

KÜLTÜREL MİRAS 15<br />

TOKAT ULU CAMİ<br />

BİR TARİF 17<br />

BAT<br />

KIRSAL PANORAMA 19<br />

KEŞLİK KÖYÜ<br />

KADİM COĞRAFYA 22<br />

KAZ GÖLÜ<br />

BİR GÖÇ HİKAYESİ 23<br />

SAVAŞIN ÇOCUKLARI<br />

GEÇMİŞTEN GELECEĞE 25<br />

ALİ PAŞA HAMAMI<br />

SIR KÜPÜ 27<br />

DEV İNİ MAĞARASI<br />

SEYİR DEFTERİ 32<br />

ROTA ALMUS<br />

ELLERİN TÜRKÜSÜ 36<br />

YAZMACILIK<br />

3


ÖNSÖZ<br />

“O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten<br />

yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı.<br />

Öyleyse bile bile Allah'a eşler koşmayın.” (Bakara 2/22)<br />

Yüce Kitabımız Kur’an’ı Kerim’de coğrafya ile ilgili 100’ü aşkın ayeti<br />

kerime yer almaktadır ve bunlardan en az 23 tanesi rüzgar ile ilgilidir.<br />

Bu veriler coğrafyanın din eğitiminde ne kadar önemli olduğunu gözler<br />

önüne sermektedir. Buradan hareketle yeryüzünde yerleşip dolaşan<br />

Allah’ın kulları olarak coğrafyaya gereken önemi vermemenin<br />

yaratanın mükemmel yaratışına dikkat kesilmeme ve O’nu gereğince<br />

tanımama anlamına geldiği kanaatindeyim.<br />

Kitabımız Kur’an’da yer alan yazılı ayetlerin yanı sıra coğrafya da kainat kitabının ayetleridir. Öyleyse<br />

genelde kainatı, özelde yaşadığımız coğrafyayı doğru tanımak, Kerim Kitabımızdaki ayetleri<br />

doğru anlamaya zemin oluşturmaktadır diyebiliriz. Bu aynı zamanda da bulunduğumuz coğrafyada<br />

daha kaliteli bir kulluk yapma fırsatı anlamına gelmektedir.<br />

“Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi.<br />

Bir süs veya bir geçim kaynağı sağlamak için ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeyler (madenler)de<br />

de bunun gibi bir köpük vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince,<br />

o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle<br />

vermektedir.” (Rad 13/17)<br />

İşte bu anlayışla; Coğrafya öğretmenimiz İsmail Bayram, “Coğrafya kulübü” teklifini kurulumuza<br />

ilettiğinde hiç tereddütsüz kabul ettik ve en üst seviyede destek verileceğini vurguladık. Ve teklifin<br />

hayata geçmesi; haftalık coğrafya çalışmaları, yerinde eğitim amacıyla coğrafya gezileri ve <strong>Atlas</strong><br />

<strong>Tokat</strong> dergimiz ile kendi varlık sahasına yeni bir ivme kazandırdı. Arif Nihat Asya Kız Anadolu<br />

İmam Hatip Lisesi ailesi olarak, Coğrafya Kulübümüzün “<strong>Atlas</strong> <strong>Tokat</strong>” coğrafya dergisi böylece<br />

yayın iklimimizde yerini aldı.<br />

Şunu kesinlikle belirtmek isterim ki, Arif Nihat Asya Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi, ‘En İyinin Sınırı<br />

Yoktur’ anlayışı ile her geçen gün daha da gelişmeye devam etmektedir. Bunda her zaman okulumuzun<br />

manevi değerler ekseninde yenilikçi uygulamalarının ciddi payı olmuştur.<br />

“Yazarlık Kulubü”müzün Edebiyat Dergisi “Arz-ı Hal”, İngilizce-Türkçe yıllık gazetemiz “ANA-<br />

GARHS” (Arif Nihat Asya Girls Anatolian Religious Highschool), şimdi de Coğrafya Kulübümüzün<br />

“<strong>Atlas</strong> <strong>Tokat</strong>” dergisi ile üçüncü yayınımızı okurlarımıza sunmaktan onur duyuyoruz.<br />

Dergimiz “<strong>Atlas</strong> <strong>Tokat</strong>”’ın fikri oluşumundan itibaren tüm baskı sürecinde büyük emek veren başta<br />

İsmail Bayram öğretmenime yine coğrafyayı daha fazla önemseyerek katkıda bulunan tüm kulüp<br />

öğrencilerime ve emeği geçen öğrenci ve velilerimize teşekkür ederim.<br />

Mustafa SAKA<br />

Arif Nihat Asya Kız Anadolu<br />

İmam Hatip Lisesi Müdürü<br />

4


EDİTÖRDEN<br />

Farkında mısınız? Her geçen gün doğadan daha çok uzaklaşıyoruz.<br />

Sanayi devrimiyle başlayan bu kopuş süreci modern hapishanelerimiz<br />

olan kentlerin kurulmasına ve hızla büyümesine yol açtı. Hızlı<br />

nüfus artışının beraberinde getirdiği ihtiyaçlar üretimi çeşitlendirdi.<br />

Elde ettiğimiz en somut kazanç muhtemelen teknoloji oldu. Fakat<br />

solunmayacak havayı solumak, içilmeyecek suları içmek zorunda<br />

kaldık. Plansız üretme ve büyüme isteğimiz pek çok doğal varlığımızın<br />

yok olmasına neden oldu. Bu üretim anlayışı hammadde için<br />

dünya da bir eşi dahi olmayan güzelliklerimizi gözden çıkarmamıza<br />

yol açıyor.<br />

Yüce Allah Rûm Suresi 41. Ayette insanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde<br />

düzenin bozulduğu bilgisini iletmektedir. Bugün yaşadığımız dünyada doğanın dengesinin alt üst<br />

olduğunu her birey gözlemleyebilir hale geldi. Küresel sıcaklıklardaki artış, yeri ve şiddeti değişen<br />

doğal afetler, kıtlıklar, Açlık ve susuzluk… Kapımızı hangi felaketin çalacağı konusunda endişelerimiz<br />

gittikçe artıyor. Bilim insanlarının hemen hepsi yaşadığımız dünyanın artık eskisi gibi olmadığı<br />

konusunda hemfikirler. Bütün bu olan bitene rağmen umutsuz değiliz. Fakat şunu anlamakta<br />

fayda var. Durumu ne kadar kötüleştirirsek geri döndürmek için hep daha ağır bir bedel ödemek<br />

zorunda kalacağız. Bu yüzden yaşadığımız çevreye sahip çıkmak zorundayız. Çocuklarımız bizim<br />

günahlarımızın bedelini ödemek zorunda kalmamalılar.<br />

Doğanın her ne surette olursa olsun katledilmesine müsaade etmeyecek bir nesil yetiştirmemiz<br />

gerekiyor. Sağlıklı bir çevre varsa, sağlıklı insanlar var. Bu gerçekten hareketle <strong>Atlas</strong> <strong>Tokat</strong> Dergisini<br />

tasarlarken temel amacımız çevremizdeki güzellikleri insanlarımıza tanıtmak ve çevre konusunda<br />

farkındalık oluşturmaktı. Çünkü var olduğundan habersiz olduğumuz her doğal güzellik<br />

sessiz sedasız katledilebiliyor. <strong>Tokat</strong> Arif Nihat Asya Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi Coğrafya Kulübünde<br />

faaliyet gösteren öğrencilerimle bu farkındalığı oluşturmak için <strong>Atlas</strong> <strong>Tokat</strong> dergisini<br />

çıkarmaya karar verdik. Onların her birine emekleri için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu çalışmada<br />

desteğini esirgemeyen, değerli okul müdürümüz Mustafa SAKA’ya, fotoğraflarıyla dergimize<br />

renk katan Kenan KAYHAN’a; Yaptığımız mülakatlarla derginin akademik bir çehre kazanmasına<br />

yardımcı olan Prof. Dr. Eren YÜRÜDÜR hocama katkılarından dolayı teşekkür ederim. Her şey<br />

daha yaşanabilir bir dünya için. Her şey insan için. Yeni sayılarda görüşmek dileğiyle.<br />

İsmail BAYRAM<br />

Coğrafya Öğretmeni<br />

5


TABİATIN SINIRINDA<br />

Zinav Kanyonu <strong>Tokat</strong>’ın Reşadiye İlçesinin 15 km kuzeydoğusunda, Toklar<br />

Köyü ile Yolüstü Köyleri arasında yer alıyor. Kestane Deresi tarafından<br />

oluşturulan kanyon, yaklaşık olarak kuzey-güney doğrultusunda hafif kıvrımlar<br />

çizerek uzanır. Kanyonun toplam uzunluğu 5 km civarındadır.<br />

Zinav Kanyonu genel olarak mezozoik yaşlı kireç taşı üzerinde gelişmiştir.<br />

Kanyon içerisinde en alt seviyeyi Zinav Kireçtaşı oluşturur. Jura yaşlı olduğu<br />

düşünülen Zinav kireçtaşı, oldukça kalın tabakalı, yer yer masif bir<br />

görünümdedir. Kireçtaşının bu sahadaki kalınlığı 285 m civarındadır.<br />

Kanyon içerisindeki en ilginç aşınım şekilleri Kestane Deresi’nin Zinav kireçtaşına<br />

saplandığı bölümden itibaren başlar.<br />

Zinav Kanyonu ülkemizin en önemli ve en aktif fay kuşaklarından biri<br />

olan Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde yer alıyor. Özellikle Kelkit Vadisi<br />

içerisinden geçen ana fay üzerinde geçmişte büyük depremler yaşanmıştır.<br />

Kanyon içerisinde yapılan gözlemler neticesinde, kanyonun tektonik<br />

hareketlerden etkilendiği tespit edilmiştir. Doğrultu atımlı ve eğim atımlı<br />

faylar kanyon içerisinde kolaylıkla ayırt edilebilmektedir. Bu sahalarda<br />

yaklaşık doğu-batı doğrultusunda uzanan fay koridorları gözlenmiştir. Bu<br />

koridorların eteklerinde kayşatlar oluşmuş ve eğim açısından daha uygun<br />

koşulların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Doğrultu atımlı faylar üzerinde<br />

kayma düzlemleri net olarak izlenebilmektedir. Bu faylar üzerindeki toplam<br />

atım değerinin 20-30 m civarında olduğu tespit edilmiştir. Kayma<br />

düzlemleri boyunca 90° fay diklikleri oluşmuştur. Faylanmaya bağlı olarak<br />

masif yapıdaki kireçtaşı üzerinde büyük diyaklaz sistemleri gelişmiştir.<br />

Kanyonu oluşturan Kestane Deresi düşük debili akarsulardandır. Karasal<br />

iklimin etkisiyle yağmurlu-karlı bir rejime sahip olduğu söylenebilir.<br />

Özellikle bahar devresinde suyun debisinde önemli artışlar yaşandığı bilinmektedir.<br />

Buna mukabil, oldukça kurak geçen temmuz-ağustos devresinden<br />

itibaren, akarsu debisinde çok ciddi azalmalar yaşanmaktadır. Bu<br />

nedenle yaz devresinde turizm açısından daha elverişli koşullar ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

Kanyonun genişliği en dar yerinde 1 m civarındayken en geniş yerinde 30<br />

m’yi geçmemektedir. Özellikle Zinav Gölü istikametindeki son 2 km’lik<br />

kesimi oldukça dardır.<br />

6


Aynı şekilde bu kesimde<br />

kanyon duvarları çok dik<br />

ve yüksektir. Akarsu yatağının<br />

Toklar Köyü<br />

mevkiinde Zinav Kanyonu’nun<br />

başlangıç noktasındaki<br />

rakımı 1180 m<br />

iken kanyonun Zinav<br />

Gölü Kuzeyindeki çıkış<br />

noktasında rakım 980 m<br />

olarak tespit edilmiştir.<br />

Kanyon tabanındaki ortalama<br />

eğim % 5-6 civarındadır.<br />

Bu eğim değerleri<br />

kimi yerlerde yükselmekte<br />

ve akarsuyun akış hızı<br />

artmaktadır. Böylece<br />

akarsuyun derine aşındırması<br />

hızlandığından<br />

yana aşındırma zayıflamaktadır.<br />

Bu durum kanyonun<br />

dar ve derin olmasına<br />

etki etmiştir. Kanyonun<br />

muhtelif kesimlerinde<br />

en yükseği üç metreyi<br />

aşmayan 6 adet çağlayan<br />

gözlenmiştir. Bu çağlayanların<br />

döküldüğü yerlerde<br />

derinliği üç metreyi<br />

aşabilen dev kazanları<br />

oluşmuştur.<br />

7


Kanyon içerisinde muhtelif kesimlerde yer yer sıralı parçalar halinde olan küçük göllere de rastlanmıştır.<br />

Bu göllerin talveg hattına tekabül eden kesimlerinin derinliği 2 m’yi aşabilmektedir.<br />

Kanyon içerisinde re-kristalize kireçtaşının aşındırılmasıyla birlikte oldukça dar ve kaygan bir<br />

yatak ortaya çıkmıştır. Akarsu tarafından tamamen törpülenmiş ve yuvarlaklaştırılmış bu yatak<br />

kesimleri doğal su kaydırakları gibi görünmektedir. Bu yönüyle eşsiz bir güzelliğe ve turizm potansiyeline<br />

de sahip olduğu da söylenebilir.<br />

Kanyon duvarlarında oluşan izler incelendiğinde Bahar devresinde kanyon duvarlarının üzerinde<br />

yüksek çağlayanlar oluştuğu anlaşılmaktadır. Aynı şekilde Kanyon duvarları üzerinde su çıkan<br />

izlerine de rastlanmıştır. Bu su çıkanların bahar devresinde faaliyete geçerek kanyon içerisinde<br />

şelaleler oluşturduğu düşünülmektedir.<br />

Araştırma sahası coğrafi konumu itibariyle kuzey yarımkürenin ılıman iklim kuşağı içinde yer<br />

alır. Deniz etkisine nispeten kapalı olduğundan, karasallık başta sıcaklık ve yağış olmak üzere<br />

diğer iklim elemanlarını etkilemektedir. Zinav Kanyonu İklim ve diğer koşulların etkisiyle doğal<br />

sistemler üzerindeki insan baskısının yoğun olarak hissedildiği bir coğrafyadadır. Kanyon oldukça<br />

hassas bir ekosistemin parçası durumundadır. Kanyonu oluşturan Kestane deresinde yaşamakta<br />

olan sazan, dere kayabalığı, bıyıklı balık ve daha pek çok tür Onur HES’ nin yapılmasıyla<br />

birlikte baskı altında kalmıştır. Nehir tipi hidroelektrik santraller uygun koşullar sağlanmadığında<br />

balık popülasyonu ve tür çeşitliliği üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır.<br />

8


Zinav Gölü ve Kanyon çevresi koruma altında olan birçok canlı türünün doğal yaşam alanıdır.<br />

Kanyon geçişi sırasında kaya kartalı, kuzgun, yaban keçisi gibi çeşitli yabani hayvanlar gözlenebilmiştir.<br />

Kanyonun herhangi bir koruma kapsamında olmaması nedeniyle taş ocakları, kaçak ağaç kesimi<br />

ve kaçak avcılık gibi stres faktörlerinden olumsuz etkilendiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle Kanyonun<br />

Zinav Gölü Tabiat Parkı’nın doğal bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle bu alanın<br />

uzun vadede korunması ve geliştirilebilmesi için yasal tedbirlerin alınması gerekmektedir. Yaklaşık<br />

2.000 ha alanı ve barındırdığı canlılarla bir doğa harikası olan Zinav Kanyonu ve Gölü, Kelkit<br />

Vadisi ile birlikte milli park olabilecek niteliklere sahiptir. Zinav Kanyonu hali hazırda herhangi<br />

bir koruma kapsamında değildir.<br />

9


Kanyon bünyesinde çeşitli risk faktörlerini de barındırmaktadır. Yaşanacak ciddi bir kazada<br />

arama-kurtarma faaliyetini sınırlandıran iki önemli faktör bulunmaktadır. Bunlardan birincisi<br />

kanyon duvarlarının oldukça dik ve yüksek olması, ikincisi ise dere yatağında yer alan enkaz ve<br />

çağlayanların yürümeyi oldukça zorlaştırmasıdır. Kimi yerlerde profesyonel ekipman ve tecrübe<br />

ile ilerleme sağlanabilir. Arazide yapılan çalışma neticesinde arama-kurtarma hatları belirlenmeye<br />

çalışılmıştır. Kanyonun Toklar Köyü mevkiinden itibaren yaklaşık 2500 metreye karşılık<br />

gelen noktasında bir fay koridoru gelişmiştir. Bu fay koridorunda eğim değerleri % 55 civarındadır.<br />

Kanyon tabanı ile vadinin üst kısmı arasındaki yükseklik farkı 250 m’dir. Bu alan üzerinde<br />

kayaçların ufalanması sonucu gelişen küçük bir kayşat yer almaktadır. Buradan kanyonun üst<br />

kesimine ulaşıldığında 500 m uzaklıkta yer alan Reşadiye-Fatsa yoluna ulaşılabilmektedir. Kanyon<br />

içerisinde yana çıkışlar için en uygun ve en kestirme yer olan bu kayşat, kanyonu ortalaması<br />

bakımından da oldukça uygun bir kurtarma hattıdır. Bu kayşat üzerinde arama-kurtarma faaliyetleri<br />

için uygun bir sistem oluşturulması önerilmektedir.<br />

Kanyon içerisinde gerek haberleşme gerekse konum bildirimi oldukça zordur. Kanyon duvarlarının<br />

çok yüksek olması sebebiyle ulusal şebeke sağlayıcılarından yararlanılamamaktadır. Kanyon<br />

içerisinde hakim bir noktada baz istasyonu kurulmak suretiyle bu problem büyük oranda<br />

giderilebilir. Kanyonun oldukça dar ve yüksek olması sebebiyle GPS uydularına bağlanmak da<br />

oldukça zordur. Bu nedenle Kanyonda belirli noktalara konum bilgisini gösteren tabelaların<br />

asılması yer bildirimini ve arama ve kurtarma faaliyetlerinin yapılmasını kolaylaştıracaktır.<br />

10


Zinav Kanyonu turizm potansiyeli bakımından <strong>Tokat</strong> ilinin önemli destinasyonları arasında sayılabilir.<br />

Uygun turizm yatırımları ile diğer kanyonlar arasında bir fark yaratılmalı ve tanıtım faaliyetlerine<br />

yoğunlaşılmalıdır. Kanyon içerisinde, teleferik hattı için kusursuz koşullar oluşmuştur.<br />

Yaklaşık 5 km uzunluğunda bir teleferik hattı ile dünyada tamamı teleferikle gezilebilen ilk kanyon<br />

olma özelliği kazanacaktır. Sahanın termal turizm bölgesi sınırları içerisinde olması sebebiyle<br />

önemli bir ziyaretçi potansiyeline sahiptir. Yanı başında yer alan Zinav Gölü ve daha kuzeyde<br />

Perşembe Yaylası bu potansiyelin artmasına ciddi katkı sağlayacaktır.<br />

Zinav Kanyonu dünya doğal mirası içerisinde potansiyeli henüz fark edilmemiş bir tabiat anıtıdır.<br />

Çevresinde yer alan orman alanları insan eliyle tahrip edilmiştir. Taş ocağı, organik kirlilik,<br />

HES, kaçak ağaç kesimi ve avcılık gibi stres faktörlerinin baskısı altında olmasına rağmen koru<br />

halinde izlenen alanlarda ve kanyon içerisinde koruma altında olan pek çok hayvan ve bitki türü<br />

yaşamaktadır. Bu yönüyle önemli bir değer durumunda olan kanyonun korunması ve gelecek<br />

kuşaklara aktarılması önemlidir.<br />

11


FOTO YORUM<br />

12


Sen tatlıyı sevdin ben ekşiyi<br />

Sen uyumayı ben ayakta kalmayı<br />

Sen yürümeyi ben de koşmayı<br />

Sen gündüzü kucakladın bense geceyi<br />

Münire DESTEGÜL<br />

Kenan KAYHAN<br />

13


AKADEMİK BAKIŞ<br />

KENT VE ŞEHİR<br />

Kent nedir ? Ya şehir ! Gündelik hayatımızda birbiri yerine kullandığımız bu iki kelimenin köken<br />

ve işlev açısından önemli farklılıklarının olduğunu öğrenmek bizi oldukça şaşırttı. GOP Üniversitesi<br />

Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Eren YÜRÜDÜR hocamızla kent ve<br />

şehir kavramları üzerine konuştuk.<br />

Prof. Dr. Eren YÜRÜDÜR<br />

Değerli Hocam kent ve şehir kavramlarını birbirinden ayıran nedir?<br />

Aslına bakarsanız bugün gerek coğrafyacılar gerekse sosyologlar kent kavramını birbiri yerine<br />

rahatlıkla kullanabiliyor. Fakat elbette aralarında önemli farklılıklar vardır. Aslında kent daha<br />

moderndir. Şehir ise geçmişe kuvvetli köklerle bağlıdır. Modernizmin bütün imkanlarından yararlanırken<br />

geçmişin bağlarını da bünyesinde taşımaktadır. Örneğin Ankara bir kenttir. Cumhuriyetle<br />

birlikte hayat bulmuş bir kent. Fakat İstanbul bir şehirdir. Binlerce yıl öncesine uzanan<br />

muazzam bir şehirleşme öyküsü vardır. Kentlerin gelişimi ise sanayi devrimiyle birlikte ele alınabilir.<br />

Kentler herhangi bir sanayi ya da madencilik etkinliği nedeniyle gelişmiş yerleşim alanlarıdır.<br />

Tarihi bir değeri ya da tarihsel kökleri yoktur.<br />

14


Peki Şehirler canlıdır hem ruhu hem de bir bedeni vardır . Bunu biraz açabilir miyiz ?<br />

Yahya Kemale sormuşlar Ankara’nın neyini seviyorsunuz diye O da cevap verir: ‘’İstasyonunu,<br />

çünkü İstanbul’a oradan gidiliyor.’’ Kentlerin ekonomi üzerine kurulmuş ciddi bir hızı vardır.<br />

Fakat bu oldukça tek düzedir. Kısmen bir makine gibi işlemektedir. Şehir ise kültürel ve sanatsal<br />

değerleriyle geçmiş ve gelecek arasında bir köprü kurar. Şehirlilik geçimle birlikte sağlıklı bir<br />

sosyal hayatı da bünyesinde barındırır. Kültürel özellikleri şehre bir ruh katar. Bu yönüyle şehirler<br />

canlı, kentler ise hareketlidir denilebilir.<br />

Farklı coğrafya ve kültürlerden gerçekleşen göçler şehri güçlendirir mi?<br />

Şehrin esasından en önemli özelliği çok kültürlülüktür. Yani farklı kültür ve coğrafyaları birbiri<br />

içerisinde uyum ve huzur içerisinde yaşatabilir. Her insan kendi inanç ve değerleriyle şehrin bir<br />

parçası haline gelebilir. Son yıllarda ülkemize özellikle Suriye’den gerçekleşen göçler var. Şehrin<br />

sakinleriyle aralarında hiçbir problem yaşamadan varlıklarını sürdürebiliyorlar. Bu <strong>Tokat</strong>’ın şehir,<br />

<strong>Tokat</strong>lının şehirli kimliğinden kaynaklanıyor. Fakat daha tutucu, kentleşmekte olan küçük<br />

bir yerleşim alanında aynı rahatlık ve huzuru yakalayabilmeleri pek mümkün değil. Şehir canlıdır<br />

dedik ya, duyguları vardır. Ortak kanaatleri vardır. Bir kalbi vardır. Bu ruh şehrin değerlerini<br />

önemseyen her insanı değerli kabul etmesine yol açar. Bu da kabulü kolaylaştırırken uyum sağlamaya<br />

da yardımcı olur. Ya daha sonra ne olur dersiniz. Adaptasyon! Bu bir asimilasyon süreci<br />

değildir, şehirlileşme süreci olarak değerlendirilebilir. Şehirli kimliği kazanabilen her insan varlığını<br />

şehrin bütün canlılığı içerisinde sorunsuzca sürdürebilmektedir. Dolayısıyla şehrin büyümesine<br />

ve güçlenmesine de katkı sağlar.<br />

<strong>Tokat</strong>’ta şehirlilik algısını nasıl güçlendirebiliriz.<br />

Ülkemizde en önemli sorunlardan biridir aidiyet. Örneğin <strong>Tokat</strong>’ın ilçelerinden birinde doğmuş<br />

olan birisi memleketini söylerken <strong>Tokat</strong> demez. Fakat bu kimliği sahiplenmiş insanlarımız da<br />

vardır. Örneğin Kayseri, örneğin Erzurum. Kendimizi yaşadığımız şehre ait hissedemeyişimizin<br />

sonuçları bunlar. Aidiyet duygusunu pekiştirmenin en etkili yolu kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklerdir.<br />

Bu etkinlikler sonucunda elde edilen yurt içi başarı öyküleri ve övgüler insanların<br />

şehri daha çok sahiplenmesine yol açar. <strong>Tokat</strong> yüzünü biraz daha dışa dönmek zorunda. Ancak<br />

başarı öyküleriyle şehrin kimliği güçlenir bu da aidiyet duygusu kazanmamızı sağlar diye düşünüyorum.<br />

Prof. Dr. Eren YÜRÜDÜR Hocamızla sohbetimiz oldukça uzun sürdü. Aslında burada yazdıklarımız<br />

bu koyu sohbetin oldukça az bir kısmı. Hocamıza çok teşekkür ediyoruz. Şehr-i <strong>Tokat</strong>’ın bir<br />

parçası ve geliştiricisi olarak aidiyet duygusunu pekiştirmeniz umuduyla. Başka bir söyleşi de<br />

görüşürüz.<br />

15


KÜLTÜREL MİRAS<br />

TOKAT ULU CAMİ<br />

Ben meraklı bir gezginim. Bir gizem avcısıyım desem yanlış olmaz<br />

herhalde. Bugün de yolumuz <strong>Tokat</strong> Ulu Cami’ye düştü. Yerinde<br />

incelediğim bu sanat eseri hakkında derlediğim şu bilgileri<br />

sizlerle paylaşmak istedim.<br />

<strong>Tokat</strong> Kalesi’nin yanı başında yer alan Ulu Cami Sulusokak’ın<br />

Cami-i Kebir mahallesinde bulunmaktadır. Çok eski ve önemli<br />

mimari özelliklere sahip olan Ulu Cami ne zaman yapıldı kesin<br />

bilinmemektedir. Cami 1678 yılında tamamen bir yenilenme süreci<br />

yaşamış.<br />

Ulu Cami’nin iki giriş kapısı vardır. Bu kapılar doğu ve batı yönlerine<br />

açılır. Dış görünüşe baktığımızda caminin batı köşesinde<br />

bir kuş evi oyulmuştur. Ön tarafında Sulusaray Sebastapolis’ten<br />

izinli alınmış dört sütun bulunmaktadır.<br />

Ulu Cami dikdörtgen bir mimari ile inşa edilmiştir. Her iki tarafta<br />

da sütun ve sütun başlıkları kullanılmıştır. Bu özellikler Anadolu’da<br />

nadir olarak görülmektedir.<br />

Cami’nin iç kısmı sadelik ile estetiğin buluştuğu bir atmosfere<br />

sahiptir. Caminin tavanı kırmızı ve yeşil renklerin hakim olduğu<br />

fonlar arasında yalancı Künde-Karı tekniği ile yapılmış. Kare tavan<br />

üzerinde altın yaldızlı ve kalem işi süslemeler göze çarpar.<br />

Bu süslemeler camiye ayrı bir atmosfer katmıştır.<br />

Ahşap tavanı taşıyan ayak ve kemerlerinde Rum-i motifli kalem<br />

işlemeler yer alır. Orijinalliğini koruyan nadir tarihi eserlerden<br />

biri olan Ulu Cami bugün ibadethane olarak kullanılmaktadır.<br />

Yolunuz düşerse mutlaka ziyaret edin. Sulusokak’ta pek çok tarihi<br />

yapıyla iç içe olan bu kültür mirası, sizi bambaşka bir atmosfere<br />

sürükleyecektir.<br />

16


17


BİR TARİF<br />

BAT<br />

Coğrafya doğal unsurlar ile insan arasındaki ilişkiden ilham almış bir bilimdir. Coğrafya yaşadığımız<br />

çevrede bizimle etkileşime girecek olan canlı ve cansızları tayin eder. Değişen iklim koşullarıyla<br />

birlikte diğer fiziki faktörler yaşantımızın standartlarını ve farklılıklarını ortaya koyar.<br />

Örneğin yetişecek bitki türleri coğrafi özelliklerle ilişkilidir. Bir bitki türünün ayırt edici diğer<br />

özellikleri detayları belirler. Detaylar ise kısmen kültüre dönüşür. Kültürün en önemli unsurlarından<br />

biri de şüphesiz yemeklerimizdir. Ülkemiz dünya milletleri içerisinde zengin mutfağıyla<br />

dikkati çekmektedir. Ülkemizde yetişen bitki türü sayısının bütün Avrupa’dan daha fazla olduğu<br />

düşünülürse bu durum yemek kültürümüzü de derinden etkilemişe benziyor. Nitekim bağ yaprağıyla<br />

meşhur olan ilimizde pek çok türde bitki, mutfaklarımızda kültürel zenginliğe dönüşmektedir.<br />

Bu zenginliğimizin önemli bir parçası olan yöremize özgü bir yemek tarifini sizlerle paylaşmak<br />

istiyorum.<br />

MALZEMELER<br />

1 kase yeşil mercimek<br />

2 çorba kaşığı ince bulgur<br />

1 kaşık biber salçası<br />

1 kasık domes salçası<br />

1 tatlı kasığı pul biber<br />

1 cay kasığı karabiber<br />

yarım demet yesil sogan<br />

yarım demet maydanoz<br />

yarım demet dereotu<br />

1 yemek kaşığı kuru reyhan<br />

1 adet domates<br />

2 küçük yeşil beber<br />

1 tutam tuz<br />

1 tane kuru soğan<br />

1 su bardağı dövülmüş ceviz<br />

2 deste haşlanmış asma yapragı<br />

Hazırlanışı:<br />

Yeşil mercimek haşlanır. İnce bulgur yıkanır ve mercimeğin içine katılır. Biber salçası, domates<br />

salçası, pul biber, karabiber katılarak harmanlanır. Yeşil soğan, maydanoz, dereotu, domates, yeşil<br />

biber, kuru soğan ince ince doğranır ve karışımın içerisine koyulur. Kuru reyhan katılır. Arzuya<br />

göre ceviz kullanılır. Asma yaprağı ve kızarmış köy ekmeği ile sunuma hazır edilir.<br />

AFİYET OLSUN<br />

18


19


KIRSAL PANORAMA<br />

KEŞLİK KÖYÜ<br />

Keşlik <strong>Tokat</strong> merkeze bağlı şirin bir köydür. Karadeniz ikliminin hüküm sürdüğü bu topraklarda<br />

başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa dayanır. Keşlik Köyü karst topoğrafyasının en güzel<br />

örneklerini barındırması açısından oldukça önemli bir yerleşim alanı. Köy kısmen bir mağaralar<br />

köyüdür.<br />

Genişçe bir traverten sırtı üzerinde kurulu olan köyün altında çok sayıda traverten mağarası bulunuyor.<br />

Bu mağaralar bugün samanlık, ahır ve depo olarak kullanılıyor. Tarımla uğraşan yöre<br />

halkı için bulunmaz bir nimete dönüşmüş.<br />

Bu mağaraların birinde eski bir kilisenin varlığından da söz edilmektedir. Rivayetlere göre kilisenin<br />

arkasında bir giriş varmış. Ancak henüz üzerinde bir çalışma yapılmadığı için nerede olduğu<br />

tespit edilememiş.<br />

20


Köy su kaynakları açısından da oldukça zengin, oldukça gür karstik kaynaklara sahip. Bu kaynaklardan<br />

gelen sular köyün içerisinde ki çok sayıda pınardan akmaktadır. Köy halkı içme ve<br />

kullanma suyunun tamamını bu kaynak sularından karşılıyor.<br />

Köy de böbrek taşı suyu olarak bilinen başka bir kaynakta bulunmaktadır. Rivayete göre bu su<br />

taş düşürmeyi kolaylaştırarak hastaların şifa bulmasına yardımcı olmaktadır.<br />

Eşsiz doğal güzellikler içerisinde kurulmuş olan köyün kuruluşuyla ilgili bir hikaye rivayet edilmektedir.<br />

Bu hikayeye göre çok eski zamanlarda bir pehlivan varmış. Bu pehlivan <strong>Tokat</strong>lıymış.<br />

Farklı yerlere güreşlere gidermiş. Yine bir gün güreş için hazırlanmış, yanındaki arkadaşları ona<br />

‘’zaten gittiğin her yerde hep yeniliyorsun bırak bu işi, boşa gitme’’ demişler. Oda bir tekkede sabaha<br />

kadar yalvarıp dua etmiş. Sonra bir ara uykuya dalmış. Rüyasında bir dede görmüş ve dede<br />

ona ‘’oğlum sakın üzülme artık senin sırtın yere gelmez, sen yolundan dönme’’ demiş. Pehlivan<br />

sabah kalkıp yola koyulmuş. Gittiği yerdeki güreşi kazanmış. Herkes bu duruma çok şaşırmış.<br />

Daha sonra pehlivan gittiği tüm güreşleri kazanmış, namı her yerde duyulmuş. Yine bir güreş<br />

varmış ama bu farklıymış. Padişah için yapılan bir güreşmiş ve kazanana padişahın hediyeleri<br />

varmış. Pehlivan bu güreşi de kazanmış. Padişah ‘’ne dilersen dile benden’’ demiş, Kel Pehlivan<br />

‘’ben Keşlik’in inlerini ve dağlarını istiyorum’’ demiş. Padişah ne yapacaksın orayı daha düzgün<br />

bir şey iste demiş. Kel pehlivan ‘’benim koyun sürüm var, onları koyacak yerim yok, olan yerlerde<br />

paralı; otlatmaya da yerim yok ‘’demiş. Padişah da ‘’tamam’’ demiş. ‘’Keşlik’in inleri senindir<br />

ama bu hediye biraz az oldu istediğin başka yer varsa isteyebilirsin demiş’’ O’da, o zaman Sivas’ın<br />

Tuzlu Göl’ünü ve Keşlik’in inlerini istediğini söylemiş. Padişah istediği yerleri Kel Pehlivan’a<br />

vermiş. Böylece, Keşlik ve Sivas’ın Tuzlu göl Kel Pehlivan’ın olmuş.<br />

21


22


KADİM COĞRAFYA<br />

KAZ GÖLÜ<br />

<strong>Tokat</strong>’ın kuş cenneti olan Kaz Gölü <strong>Tokat</strong>, Zile<br />

karayolu üzerinde Üzümören mevkiindedir.<br />

7000 dönüm alana sahiptir. Tamamına<br />

yakını sazlarla kaplı olan bu gölde birçok<br />

türde yabancı kuş barınmaktadır. Kışı gölde<br />

geçiren göçmen kuşlar eylül - ekim aylarında<br />

gelirler. İlkbahar ile birlikte havanın ısınmasıyla<br />

kuzeye göç etmeye başlarlar. Sucul ekosistem<br />

alanı içerisinde yaşamını sürdüren<br />

108 çeşit kuş türü vardır. Turhal ve Pazar ilçesi<br />

sınırları dahilinde bulunan kaz gölü sulak<br />

alanlar statüsüyle anılmakta olup yaban<br />

hayatı geliştirme sahası olmasıyla büyük<br />

önem taşır.<br />

Neojen göllerinin Anadolu’daki son kalıntılarından<br />

olan Kaz Gölü 1960’lı yıllarda Kazova’nın<br />

drenajı çalışmalarında kurutulmak istenmiş<br />

fakat başarılı olunamamıştır. Bunun<br />

temel sebeplerinden birisi Kazova’da taban<br />

suyu seviyesinin çok yüksek olması; ikincisi<br />

ise ovanın yükselti özelliği sebebiyle taban<br />

suyunun batı yönelimli olmasıdır. Kaz gölü<br />

bugün yaban hayatı geliştirme sahası olarak<br />

tescil edilmiştir. Kaz Gölü geçmişte pek çok<br />

kuş türünün mevsimlik göçlerinde tercih ettiği<br />

bir sulak alandır. Günümüzde bu kuşların<br />

tür ve sayısında önemli bir azalma olduğu<br />

yöre halkı tarafından ifade edilmektedir. Buna<br />

rağmen özellikle kış ve bahar mevsimlerinde<br />

doğa fotoğrafçıları ve ornitologların<br />

ilgisini çekebilecek, kuş türlerine rastlanabilmektedir.<br />

23


BİR GÖÇ HİKAYESİ<br />

SAVAŞIN ÇOCUKLARI<br />

Dünyada bir tane dahi çocuk mutsuz olduğu sürece büyük icatlar ve ilerlemeler yoktur(Albert<br />

Einstein)<br />

Aslında hepimizin hedefi büyük işler başarmak, fakat birimizin bile amacı neden çocukları mutlu<br />

etmek değil?<br />

Birde savaştaki o minik insanları yani çocukları düşünelim. Siz hiç parçalanmış bir ceset gördünüz<br />

mü? Peki bu anneniz ya da babanızsa!<br />

Peki ya sivilcem çıktı diye depresyona giren değil de yüzüne bomba şarapneli geldiği için üzülen<br />

çocuk oldunuz mu?<br />

Evet onlar her gün bu sorunlar içindeler. Her gün yerlerde ceset parçaları… Kimi ablası kimi<br />

ağabeyi kimi arkadaşı...<br />

Hani biz mutlu bir anımız olunca onu hatırlarız ya, en mutlu en heyecanlı en aksiyonlu anılarımızı!<br />

Ya o minik insanlar ! İşte onlar için is en hüzünlü, en korkunç, en savunmasız anılar akılda kalır.<br />

Yedi yasında bu durumu yaşamış ve tam savaşın ortasında kalmış bir kız çocuğu Maria. Güç olsa<br />

da Türkiye’ye kaçabilmişler. Artık <strong>Tokat</strong>’ta yaşıyor. Şimdi savaşı bir de onun yaşadıklarıyla hissedelim:<br />

‘’Bir gece en derin uykudayız, evet bir silah sesi ve kırık cam sesi ile Uyandık. Silahların arkasını<br />

vurarak camı kırıp bizim odamıza girmişlerdi. İlk dedikleri şey:<br />

Kadın ve çocuklar kenara, erkekler bizim tarafımıza bizim tarafımıza... Erkek olarak sadece babam<br />

vardı. Paramızı sordular babama, sadece bir peçete sarılı az bir parası varmış hemen verdi.<br />

Babamı diğer odaya götürdüler. En fazla 10-15 dakika sonra bir silah sesi duyduk. Biz odaya girdiğimizde<br />

babam yerde gözünde bir siyah bez kanlar içinde yatıyordu. Hemen amcamlar geldi ve<br />

götürdüler. Başta dört kardeştiler artık üç amcam kalmıştı. Bir hafta sonra geri geldiler. Biz bu<br />

geldikleri zaman bahçedeydik hemen bir amcamı samanlığa sakladık. Diğerini ise hemen kuyunun<br />

içine yerleştirdik. Koşarak geldiler. Bize her acılı bir olayın başlangıcında dedikleri gibi kadınlar<br />

ve çocuklar kenara dediler<br />

24


Samanlığın içini aramak için silahın samanlığın içinde gezdirdi ve hareket olunca amcamı samanlıkları<br />

yakarak öldürdü. Elimizden hiçbir şey gelmiyordu.<br />

Kuyuya baktılar orada da bir hareket var. Üstüne bomba attılar. O amcamı da orada kaybettik.<br />

Geriye sadece bizi koruyup kollayacak, bize sahip çıkacak bir tane amcam kalmıştı ve o da bizim<br />

buraya gelişimize yardım etti. Kaçmak zorundaydık. Traktörlerle yola çıktık. Amcamla ayrı traktör<br />

de geliyorduk. Bizim traktördekilere “haydi inin’’ ! helikopter sesi geliyor mağaraya saklanalım<br />

deyince biz indik. Amcamın bulunduğu traktör bunu fark edememiş ve son kalan amcam<br />

bombalanarak hayatını kaybetti. Artık bize hayat olduğundan daha zordu.<br />

Daha sonra artık traktörlerimiz olmadığı için eşeklerle yolumuza devam ettik. Ama eşeğin daha<br />

bizi taşıyacak hali kalmamıştı ve bizi bir kadınla düşürdü. Dağdan aşağıya sürüklendik. Bir ağaç<br />

yardımıyla durduk. Tam orada bir su akıntısı vardı ne suyu olduğunu bilmeden susuzluktan içmek<br />

zorunda kaldık. Daha sonra zor yol şartlarıyla Türkiye'ye geldik. Ve şuan yürüdüğüm dağlarda<br />

o anıları hatırlıyorum.’’<br />

Karıncayı bile öldürsen vicdan azabı çekersin. Ama insanlıktan öyle bir çıkmışlar ki kimseyi gözleri<br />

görmüyor. Küçücük bir kız çocuğunda ki vicdan ve merhamet onlarda olsaydı dünyada çocuklar<br />

katledilmezdi.<br />

Küçük çocukların o narin bedenleri her şeyin en iyisine layıkken, bazı insanların aç gözlülüğü<br />

yüzünden çeşitli hastalıklara yakalanarak ve acı çekerek can veriyorlar.<br />

Bir çocuğun en büyük hayali oyuncaklar olmalıyken, neden o hayallerin yerini özgür yaşam alıyor?<br />

Bunu hiç düşündünüz mü?<br />

Özgürlüğü hiç hayal ettiniz mi?<br />

Hiç kalem tutması gereken elleriniz silah tuttu mu?<br />

Milletçe izlemeyi çok severiz, dizi izler üzülürüz, haber izler üzülürüz” iki vah tuh deriz” kanalı<br />

değiştiririz. Normal hayatımıza devam ederiz.<br />

Peki bir de kendinizi onların yerine koyun. Küçük çocukların yerine. Daha adınızı bile söyleyemezken<br />

babanızın ölümüne şahit oluyorsunuz. Daha neyin ne olduğunu bilmezken ölümle karşılaşıyorsunuz.<br />

Huzura varana kadar yoldaşlık eden ölüm! Ya bu dünyada huzur bul ya da öbür<br />

dünyada diye, her zaman peşinde olan ve sonunda seni alan ölüm...<br />

25


GEÇMİŞTEN GELECEĞE<br />

ALİ PAŞA HAMAMI<br />

<strong>Tokat</strong> deyince aklınıza ne geliyor dediğimizde ilk üçe hamamlarda girmektedir. Börekler, dolmalar,<br />

meyveler ve çeşit çeşit sebzeler ile insanların eğlenmek ve temizlenmek amacı ile geldikleri<br />

Ali Paşa Hamamı 1572 Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oldukça estetik bir mimariye sahip<br />

olan hamam çok sayıda ziyaretçi çekmektedir. Hamam şehir merkezinde olduğu için kolay bir<br />

ulaşım imkanına da sahiptir.<br />

<strong>Tokat</strong>ta hamam kültürü çok önemlidir. Anadolu’da ki varlığımızdan bu yana atalarımız temizlenmek<br />

için kadın erkek olmak üzere ayrı ayrı hamamlar yapmışlardır. Temizliğe ve sağlığa çok<br />

önem vermişlerdir. Aile büyüklerimiz evlenecekler için ve sünnet olacak çocuklar için kına hamamı<br />

yapmaktadırlar. Kına hamamında, hamamlarımız güzelce süslenir ve şarkılar eşliğinde<br />

oynamaya başlanır. Evlilik yaşına gelmiş gençler için hamam gecesi<br />

düzenlenir ve evlenecek olan gencimiz görücüye çıkar. Bu hamamı yapmalarındaki amaç gencin<br />

vücudunda engeli var mı? Bacağı çap mı? bize ısınır mı ? sıcak kanlı birisi mi ? gibi sorulara hamam<br />

sayesinde cevap alırlardı.<br />

26


27<br />

OCAKLI ŞELALESİ<br />

Kenan KAYHAN


SIR KÜPÜ<br />

DEV İNİ MAĞARASI<br />

Dev İni Mağarası Turhal’ın Şenyurt Beldesi sınırları içindeki Mercimek Dağı üzerindedir. Turhal<br />

ilçe merkezine yaklaşık 16 km uzaklıktadır. Şenyurt beldesinden sonra mağaraya 4 km uzunluğunda<br />

stabilize bir yolla ulaşılmaktadır. Yol oldukça bozuk ve bakımsızdır.<br />

Mağaraya ulaşabilmek için yüksek eğimli kısa bir mesafeyi yürümek gerekir. Mağara girişi deniz<br />

seviyesinden 910 m yüksektedir. Mağaranın ağız kısmı doğu yönüne bakmaktadır. Bu kısmın<br />

yüksekliği 1.9 m, eni en geniş yerinde 1.4 m'dir. Mağaraya ilk girişte genel olarak batı- kuzeybatı<br />

yönünde uzanan bir koridor bulunur. .Koridor boyunca 6-7 metre ilerledikten sonra 1.5 m yüksekliğinde<br />

bir geçitten geçilerek aynı istikamette devam edilir. Buradan itibaren tavan kısmının<br />

yüksekliği 3m civarına çıkmaktadır. Aynı yönde 23 metre ilerledikten sonra 1. salona ulaşılır. Bu<br />

salonun en yüksek yeri 11 m eni yaklaşık 8 m, boyu 13 m civarındadır. Tavan kısmı kenarlara<br />

doğru dışbükey olarak alçalır. Karstik şekiller bakımından zengin değildir. Dar bir alanda sarkıt<br />

oluşumu izlenmiştir. Salonun devamında sol tarafta taban seviyesinde betonarme bir duvar bulunur.<br />

Yaklaşık 2 m yüksekliğindeki bu duvardan daha küçük bir odaya geçilmektedir.<br />

28


Odanın sonunda kuzey kesiminde 2. salona açılan bir geçit bulunur. Sağ tarafta ise tabanı 60<br />

cm, yüksekliği 1 m civarında olan dar bir geçitten 2. salona geçilir. Salonun geçitten itibaren boyu15<br />

m'dir. Salonun güney tarafında 1. salonun solundaki odaya açılan geçit vardır.<br />

2. Salonun tavan yüksekliği 13,5 m civarındadır. Salon daha batısında 15 m’lik bir uçurumla son<br />

bulur. Uçurumun başladığı kesimde salonun genişliği yaklaşık 6m civarındadır. Mağaranın bu<br />

kısmı da damlataş bakımından oldukça fakirdir.<br />

29


3. salona 15 m yüksekliğindeki uçurumdan ip yardımıyla inilerek geçilir. Bu salonun en yüksek<br />

yeri yaklaşık 26 m'dir.<br />

Uçurumun kenarından itibaren en geniş yeri 12 m civarındadır. Salonun boyu 25 m'dir. Güney<br />

kesiminde yaklaşık 45° eğimli dar bir dehliz mağaranın 2. salonun tavan kısmına ulaşmaktadır.<br />

Salonun kuzey ucunda %20 eğimle Sütunların olduğu dar bir alana geçilir. 3. salonda yapılan ölçümde<br />

sıcaklık 18,2 C° Nem %74 olarak ölçülmüştür. Burası mağara içerisinde damlataş varlığının<br />

en zengin olduğu yerdir. 7 adet sütunla beraber bir kaç sarkıt bulunur.<br />

En büyük sütun üzerinde soğan sarkıta benzeyen damlataş şekilleri izlenmiştir. Sütunlar üzerinde<br />

farklı damlataş şekilleri de görülür. En büyük sütunun yüksekliği 17 m'dir çapı yaklaşık 2,5 m<br />

olan sütun mağara içerisindeki en görkemli damlataştır.<br />

30


1m kadar yanında çapı yaklaşık 1,5 metre olan başka bir sütun daha bulunur. Çapları 60-80 cm<br />

arasında değişen 5 sütun daha gelişmiştir. Bunların yüksekliği 6-7 m civarındadır. Dar bir alanda<br />

birbirlerine oldukça yakın konumlanmışlardır. Sütunların bittiği yerden itibaren 4. salon başlar.<br />

Dikitlerin bulunduğu yerden itibaren yaklaşık %40 eğimle 7-8 metre civarında inilerek 4. salonun<br />

taban kısmına ulaşılır. Burası Mağaranın en geniş salonudur. Tabanı dairevi görünümlü salonun<br />

genişliği tavan kısmına doğru daralarak kubbe biçimini alır. Çapı yaklaşık 26 m olan salonun<br />

tavan yüksekliği de 30 m'yi bulmaktadır. Bu salonun alanı yaklaşık 530 m²'dir. Bu salon yarasa<br />

gübresi bakımından mağaranın diğer kesimlerine göre çok daha zengindir. Yarasa gübresinin<br />

kalınlığıyla ilgili tam tespit yapılamasa da ortalama 1 m kadar olduğu düşünülmektedir. Fakat<br />

bazı kesimlerinde gübre kalınlığı yer yer 40-50 cm’ye kadar düşer. Mağaranın biyolojik çeşitlilik<br />

bakımından en zengin olan kesimi burasıdır. Siyah gübre böceği, kızıl çıyan, gübre sineği gibi<br />

böcek türlerine rastlanmıştır. Yarasa gübresi üzerinde kavak polenini andıran küf oluşumları<br />

gözlenmiştir. Mağaranın bu kısmı yarasa popülasyonu bakımından da oldukça zengindir.<br />

Salonun kuzey ucunda kuzeybatısına doğru uzanan 15m uzunluğunda, 2m yüksekliğinde yaklaşık<br />

%35 eğimli bir koridor uzanmaktadır. Yarasa varlığı açısından çok zengin olan bu koridorun<br />

tamamı, yarasa yoğunluğu sebebiyle görülememiştir. 4. salonun güney ucunda batı-kuzeybatı<br />

uzanışlı, yaklaşık 1 metre derinliğinde 6 m uzunluğunda bir kanal bulunur. Burası mağaradaki<br />

suyun drene olduğu sifon bölümüdür. 4. salonda yapılan ölçümde sıcaklık 15,6 C° Nem %76 olarak<br />

ölçülmüştür.<br />

Mağara damlataş bakımından zengin değildir. Birikim şekillerine pek rastlanmamıştır. Daha çok<br />

hızlı akışlı yer altı akarsuyu aşınım izleri hakimdir. Duvarlarda bol miktarda küçük oyuklar bulunur.<br />

Çok sayıda dar dehlizler mağaranın salonları arasında uzanmaktadır. Bu nedenle bir düden<br />

mağarası olduğu düşünülmektedir.<br />

31


Mağaranın toplam uzunluğu 140-150m civarındadır. 7 seviye yükseklik basamağı toplamda ağız<br />

kısmıyla arasında 40 m'lik irtifa farkına yol açmaktadır. Mağaranın en alçak kesiminin deniz seviyesinden<br />

yüksekliği 870 m'dir. En yüksek tavanın giriş seviyesinden yüksekliği 8 m deniz seviyesinden<br />

yüksekliği 918 m'dir<br />

Mağara su varlığı bakımından oldukça fakirdir. Güncel haliyle mağara çevresinde mağaranın<br />

beslenmesini sağlayacak su kaynağı yoktur. Su toplama havzası faylanma nedeniyle bir kaç 10<br />

dekarla sınırlıdır. Bu nedenle mağaranın gelişimi durmuş görünmektedir.<br />

Mağara çevresinde tarihi kalıntılar da bulunmaktadır. Fakat mağara içerisinde kültür mirası niteliğinde<br />

herhangi bir varlık tespit edilmemiştir. Define aramak ya da merak gidermek maksadıyla<br />

mağaraya girenler mağara duvarlarına isimlerini yazmışlardır.<br />

Mağarayı turizme açmak maksadıyla çalışma yapılmış, bu kapsamda Mercimek Tepesi'nin güney<br />

yamacına yaklaşık 3km uzunluğunda bir yol açılmıştır. Devini mağarası MTA ön araştırma raporu<br />

baz alınarak 1. derece sit alanı olarak belirlenmiştir. Turizm potansiyeli fazla olmamakla birlikte<br />

alternatif bir destinasyon olarak öne çıkmaktadır.<br />

32


SEYİR DEFTERİ<br />

ROTA ALMUS<br />

Bugün yolumuz Almus’a düştü. Hangi güzelliği anlatsak bilemedik doğrusu. Bizde seyir defterimizde<br />

ne varsa sıralamakta bulduk çareyi.<br />

Almus <strong>Tokat</strong> İl merkezine 36 km uzaklıkta. İlçenin iklim özellikleri Karadeniz iklimi ile Karasal<br />

iklim arasında geçiş özellikleri gösteriyor. Kısa mesafelerde değişen irtifa, sıcaklık ve morfolojik<br />

koşullara bağlı olarak kısa mesafelerde iklimde değişiyor. Bu saha doğal bitki örtüsü bakımından<br />

büyük oranda korunmuş olmasıyla dikkati çekmektedir. Bu yönüyle ekolojik açıdan değerlendirilebilecek<br />

ender bölgeler arasında yer almaktadır.<br />

Gezi güzergahı boyunca yapılan gözlemlere göre litoloji daha çok volkanik kökenli kayaçlardan<br />

oluşmaktadır. Bunun yanı sıra masif karakterde orta ve kalın tabakalı kireçtaşları da geniş bir<br />

yayılış alanına sahiptir. Fakat kireçtaşının genel olarak örtülü ve sığ olması sebebiyle yüzey karstına<br />

ait şekillere yoğun olarak rastlanmamıştır. Buna mukabil yöre insanlarının ifadelerine göre<br />

damlataş bakımından zengin mağaraların bulunma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz.<br />

Yörede bitki örtüsü tür bakımından oldukça zengin. Baltalık ormanlar geniş kuşaklar oluşturabiliyor.<br />

Baraj seviyesinden itibaren başlayan gürgen ve meşe ormanları, yükseklere doğru çıkıldıkça<br />

sarıçam ormanlarına dönüşmektedir. Karadeniz üzerinden gelen nemli havanın etkisi altında<br />

olan bu ormanlar, 1500 metrelerden itibaren sisli orman karakteri kazanıyor.<br />

33


Almus’ta doğa turizmi olanakları geliştirilebilir niteliktedir. Sağlıklı bir planlama ve altyapı çalışmasıyla<br />

turizme kazandırılacak çok sayıda uğrak alanlarını barındırmaktadır. Örneğin Almus<br />

barajı yaklaşık 31 km²’lik genişliği ile su sporları için son derece elverişli koşullara sahip. Bölgenin<br />

rüzgar potansiyelinin yüksek olması rüzgar sörfü, uçurtma sörfü gibi sporların yapılmasını<br />

mümkün kılmaktadır. Bununla birlikte motorlu su sporları açısından da oldukça elverişlidir. Baraj<br />

gölünün turizme konu olabilmesinin ön şartı su sporları için gereken altyapı ve imkanların<br />

oluşturulmasından geçmektedir.<br />

Baraj çevresi mesire alanı olarak kullanılan alanlara da ev sahipliği yapmaktadır. Fakat bu mesire<br />

alanlarının cazibesi tanıtım yetersizliğinden ötürü yerel halkın ilgisiyle sınırlıdır. Örneğin Orman<br />

evleri mesire alanı hafta sonu ziyaretçilerinin uğrak yeridir. Denetimsizlik ve bakımsızlıktan<br />

ötürü tesisler virane haline gelmiştir. Bu tip alanların özel sektör eliyle geliştirilmesinin<br />

önünün açılması yörede turizmin gelişebilmesi için son derece önemlidir.<br />

34


Almus yaylaları, Karadeniz yaylaları ile kıyaslanacak güzellikte olan uğrak yerlerinden biridir.<br />

Genel olarak yöre insanı tarafından korunmuş bir çevre izlenimi vermektedir. Kısa mesafede değişen<br />

mikroklima alanları pek çok doğal unsurun gelişimine imkan tanımıştır. Yöre günübirlik<br />

değerlendirilebilecek trekking parkurları için oldukça elverişlidir. Yaşlı gürgen ağaçları olağan<br />

üstü bir görüntü sunmaktadır. Bu ağaçların çapları 2m’yi bulabilmektedir. Dar bir vadi içerisinde<br />

akan berrak bir dere ve karışık orman örtüsü her mevsim doğa fotoğrafçıları için eşsiz enstantaneler<br />

sunabilecek karakterdedir.<br />

Almus Baraj Gölünün geleğenini oluşturan Tozanlı Deresi baraj girişinde bol alüvyonlu sığ bir<br />

alan teşkil etmektedir. Bu alan özellikle su kuşlarının yaşama alanı olarak müsait koşullar sunmaktadır.<br />

Nitekim Gümeleönü’nde yaşlı bir meşe ağacı üzerinde yuvalanmış onlarca telli balıkçıl<br />

özellikle ornitologların ilgisini çekebilecek bir manzara sunar. Kalabalık bir sürü halinde yaşayan<br />

bu kuşlar özellikle üreme döneminde bu yaşlı ağacı mesken tutmaktadır. Almus’a yolu düşen<br />

bütün doğa severlerin ilgisini çekebilecek ender güzellikler arasında yer almaktadır. Baraj çevresinde<br />

seyahat ederken en azından yarım saat bu kuşları gözlemlemek için yeterli bir süre olacaktır.<br />

35


Almus Yöresi’nde kayda değer destinasyonlardan biri de Ataköy Barajı çevresidir. Oldukça sarp<br />

bir görünümü olan saha kayalık alanların ihtişamı içerisinde gizlenmiş bir doğa harikasıdır. Almus<br />

Baraj bendinin aşağı kesiminde yer alan alabalık tesisi <strong>Tokat</strong> destinasyonları içerisinde eşsiz<br />

bir manzara sunmaktadır<br />

Bu gezinin rotasında Akarçay Beldesi de yer almıştır. Bu belde yaşlı kadınların geleneksel kıyafetlerini<br />

giymeye devam ettiği ender yerlerden biridir. Kültürel açıdan incelemeye değer destinasyonlar<br />

arasında düşünülebilir.<br />

36


ELLERİN TÜRKÜSÜ<br />

YAZMACILIK<br />

En eski el sanatlarından birisi olan ağaç baskı <strong>Tokat</strong> Yazmaları <strong>Tokat</strong>'ta 600 yıllık bir geçmişe<br />

sahiptir. Anadolu kentleri arasında <strong>Tokat</strong>’ın yazmacılıkta ki yeri farklıdır. <strong>Tokat</strong>'ta Ağaç Baskı El<br />

Sanatı Ustası olan ve halen bu geleneksel el sanatı ile uğraşan Fatma DÖNGEL işini ustasından<br />

öğrenmiş. Yaklaşık 8 sene süren azimli bir çalışmanın ardından o da usta olmuş. Fatma abla<br />

yazmacılıkla ilgili pek bilinmeyenleri anlattı bize.<br />

Yazmalar akremin boya ile ağaç kalıplar kullanılarak, pamuklu bazen de ipek kumaşlar üzerine<br />

elle çizilip resmedilerek veya basılarak yapılır. Klasik baskı türlü yazmalarda karakalem ve elvan<br />

olmak üzere iki baskı türü kullanılır. Ama genelde yazmalarda hürriyet deseni ile <strong>Tokat</strong>’ın asma<br />

yaprağı deseni kullanılır.<br />

Yazmalarda kullanılan kalıplar ıhlamur ağacından kesildikten sonra 1,5 sene kuruması gerekir.<br />

Gerekli olgunluğa ulaştıktan sonra özel keski ve bıçaklar yardımıyla belirli bir desen üzerine<br />

oyma yapılır. Elden edilen kalıp yazma baskılarında kullanılır. Özenle işlenen bu yazmalar Anadolu<br />

da başörtüsü, bohça, yastık, olarak kullanılıyordu. Bugün ise elbise, etek, gibi ürünlerde<br />

üretiliyor. Ben <strong>Tokat</strong>’ta yaşadığım halde tokat yazmasının bu kadar özen gösterilerek ve emek<br />

verilerek yapıldığını bilmiyordum. Tarih boyunca uğraşılan bu tip el sanatlarını bu günlere getiren<br />

Fatma ablalarımıza ve isimsiz pek çok sanatkara çok teşekkür ediyorum. Eğer onlar olmasaydı<br />

Türk kültürünün önemli bir parçası eksik kalırdı. Bu el sanatlarının korunması yok olmaya<br />

yüz tutanların desteklenmesi yarınlar içinde gerekli.<br />

37


38

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!