Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Temmuz & Ağustos 2017 | Yıl: 13 | Sayı: <strong>76</strong> | Fiyatı: 7.50 TL<br />
AKİF HAMZAÇEBİ:<br />
VATANINI EN ÇOK SEVEN<br />
İŞİNİ EN İYİ YAPANDIR<br />
ÜSKÜDAR BELEDİYE BAŞKANI HİLMİ TÜRKMEN:<br />
GENÇLER İÇİN KAYNAKLARIMIZI<br />
SEFERBER ETMEYE HAZIRIZ<br />
EDİP AKBAYRAM:<br />
SEVGİYİ PAYLAŞMAZSAK<br />
İNSANLIK BİTER<br />
FARUK PEKİN:<br />
TURİZM LÜKS DEĞİL<br />
HERKESİN İHTİYACI<br />
ADALAR,<br />
HUZURU ARIYOR!
Kadıköy Showroom:<br />
Sahrayıcedid Mah. Atatürk Cad. Orta Sok. No: 2 Erenköy - Kadıköy / İstanbul<br />
Tel: +90 216 355 78 01<br />
Beşiktaş Showroom:<br />
Cihannuma Mah. Barbaros Bulvarı No: 101 A Beşiktaş / İstanbul<br />
Tel: +90 212 227 73 74 – 73 75
Editör<br />
Sahip olduklarımızın<br />
değerini bilelim<br />
Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika<br />
Başta Büyükada olmak üzere biz İstanbulluların değişmez<br />
güzelliğidir Adalar... Her mevsimin bir ayrıcalığı vardır<br />
Adalar’da... Havalar ısınınca deniz banyosuyla beraber balık<br />
keyfi için, sonbaharın ayak sesleriyle hüznün ve sararan yaprakların<br />
en derin hali için... Bir yandan kavuşma, diğer yandan<br />
kaçıştır Adalar... Ama Prens Adaları’nı her haliyle en güzel<br />
Sertaç Kayserilioğlu anlatır:<br />
“Mevsim işte yine yaz… Ve de şimdi zaman Adalar’ı göstermekte…<br />
Az sonra kalkacak bir Ada vapuru sizi şehrin gürültüsünden<br />
alıp, çımacının uzattığı tahta iskeleden sayfiyenin iskelesine<br />
ulaştıracak isterseniz…<br />
Önce güvertede elif elif bir rüzgâr uçuracak saçlarınızı… Sonra<br />
da İstanbul arkanızda uzaklaştıkça mavinin ortasında büyüyen<br />
bir fiyortlar dizisi çekecek içine sizi… Nice şairin mısrasında,<br />
nice bestekârın sesinde, nice rejisörün karesinde, nice yazarın<br />
öyküsündeki uzaklara kaçış gibi…”<br />
Derin bir “Ahhh” çekip, günümüz gerçeklerine arkadaşımız<br />
Adem Giden’in hazırladığı fazlaca ayakları yere basan bir Adalar<br />
dosyası ile hızla dalıyoruz yaz sayımızda... Adalar Belediye<br />
Başkanı Atilla Aytaç ile gerçekleştirdiğimiz röportaj, sorunları<br />
tek tek ortaya döküyor. Şöyle ki: Öncelikle tam teşekküllü bir<br />
hastane ihtiyacı var güzel ilçemizin. Sonra bir ada simgesi olan<br />
faytonların rehabilite edilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Bisiklet<br />
ve son zamanlarda türeyen akülü araçlar ise tam bir karmaşa<br />
ve trafik sorunlarına neden oluyor Adalar’da... Ardından yaz<br />
aylarıyla birlikte nüfusu hızla katlanan ilçede ödenek sorunu<br />
ile karşılaşıyoruz. 15.523 kişinin yaşadığı Adalar’a özellikle yaz<br />
aylarında hafta sonları 200 bin kişiye yakın ziyaretçi geliyor ve<br />
belediye hizmette büyük sıkıntılar yaşıyor. Ayrıca, 15 bin nüfusa<br />
göre verilen ödenek belediye personelinin maaşlarını bile karşılamıyor.<br />
Adalar’ın ve Adalar benzeri ilçelerin özel bir statüye<br />
kavuşması için büyük mücadele veriyor Başkan Aytaç ama sonuç<br />
sıfır. Aklımıza parti farklılığından dolayı mı diye bir soru<br />
gelmiyor da değil (!)...<br />
Evet, Adalar’dayız... Altını üstüne getirdik, vatandaşlarla konuştuk,<br />
Başkan ile söyleştik ve “Adalar huzuru arıyor” dosyasıyla<br />
karşınızdayız... Bu arada Adalar dosyamızı hazırlarken, bir sözü<br />
hatırlamadan da geçemedik: “Bizler nelere sahip olduğumuzu<br />
bilmeyen kapitalistleriz aslında!”<br />
***<br />
Akif Hamza Çebi, ilk kez dergimize konuk oldu. Onun Kadıköy’de yaşadığını<br />
ve ilçemizi çok sevdiğini öğrenmenin sevinciyle, sorduk<br />
da sorduk siyasetin altın adamına... Son derece beyefendi kişiliğiyle<br />
her sorumuzu tüm samimiyetiyle yanıtlayan Sayın Çebi’nin<br />
şu sözleri örnek bir cümle olarak dergimizin sayfalarına kazındı:<br />
“2011 yılına kadar siyasette çok eleştirilerin olduğu, ama hepsinin<br />
kabul edilebilir seviyede olduğunu gördüm. Ancak 2011 yılı sonraları<br />
siyaset o kadar çok sertleşti ve gerginleşti ki, bu vatandaşın<br />
da gerilmesine neden oluyor. Bunun sona ermesi lâzım. Siyasetin<br />
normalleşmesi gerekiyor. Eleştiri olur, sert de olur ama bu toplumu<br />
gerecek ve kutuplaştıracak noktaya ulaşmamalı.”<br />
Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen de yaz sayımızın aktörleri<br />
arasında yerini aldı... Arkadaşımız Tolga Küçük’ün referandum<br />
sonuçlarının yüzde 55 ‘hayır’ şeklinde gelmesinin Üsküdar<br />
için ne anlam ifade ettiği sorusuna, “Sonuçlar bizim için sürpriz<br />
olmadı, çünkü hiçbir seçimde yüzde 50’yi bulmadık. Referanduma<br />
çok kısa bir süre kala yaptırdığımız son ankette yüzde 48’i<br />
gördük. Buna karşın, insanların belediyeden memnuniyet oranı<br />
yüzde 82’ye kadar yükseliyor. Yani insanlarımız belediyemizin<br />
icraatlarından memnun durumdalar. Üsküdar huzurunu büyük<br />
ölçüde buna borçludur” yanıtını aldık.<br />
***<br />
Dergimizin magazin sayfaları ise başta bir özgürlük savaşçısı<br />
olan duayen sanatçı Edip Akbayram olmak üzere gerçekten değerli<br />
ve kıymetli sanatçıları ağırlıyor. Sizlere de Kadıköy Life’ın<br />
bu cıvıl cıvıl, rengârenk sayısını keyifle okumak kalıyor.<br />
Canan Toprakkaya<br />
TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,<br />
MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,<br />
POLİTİKA DERGİSİ<br />
İmtiyaz Sahibi ve<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Fatma Canan Toprakkaya<br />
Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Kadir Toprakkaya<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
İrem Toprakkaya<br />
Yayın Kurulu<br />
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp,<br />
Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,<br />
İnal Aydınoğlu, Bülent Turan,<br />
Enis Fosforoğlu<br />
Haber Müdürü<br />
Cenay Toprakkaya<br />
Editörler<br />
Adem Giden, Figen Sabırcan,<br />
Gizem Güneş Erbil, Özgür Uysal,<br />
Sedef Turan, Tolga Küçük,<br />
Görsel Yönetim<br />
Kubilay Şenyiğit<br />
Reklam ve Halkla İlişkiler<br />
Benusen T. Sağdan<br />
Tel: 0532 208 84 42<br />
Kapak Görseli<br />
Emin Küçükserim<br />
Basım<br />
Teknik Basım Matbaacılık<br />
San. ve Tic. A.Ş.<br />
Sertifika No: 24871<br />
Y. Dudullu Mah. Necip Fazıl Bulvarı<br />
No: 44 Keyap Çarşısı<br />
F1 Blok 93 Ümraniye / İstanbul<br />
Tel: 0216 508 20 20<br />
www.teknikbasim.com<br />
Dağıtım<br />
Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinin birinci sayfasından<br />
son sayfasına kadar olan yazılardan imza<br />
sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların<br />
sorumluluğu reklam sahiplerine aittir. KADI-<br />
KÖY <strong>LIFE</strong> dergisinde yayınlanan her türlü yazı,<br />
fotoğraf ve illüstrasyonların her hakkı saklıdır.<br />
İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong>’ın hiçbir kurum ve kuruluşla<br />
doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.<br />
Yayıncı<br />
K-İletişim Basın Yayın ve<br />
Tanıtım Hizmetleri<br />
Karanfil Sokak No: 27/13<br />
Göztepe / İstanbul<br />
Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17<br />
Gsm: 0532 266 82 43<br />
E-posta: kadikoylife@yahoo.com<br />
www.kadikoylife.com<br />
İrtibat Bürosu<br />
Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.<br />
No: 42/1 Kadıköy / İstanbul<br />
Tel: 0532 470 73 05<br />
ISSN 1307-5535<br />
Temmuz & Ağustos 2017<br />
Yıl: 13 Sayı: <strong>76</strong> Fiyat: 7.50 TL<br />
Basım Tarihi: 10 Temmuz 2017<br />
Yayın türü: İki aylık, bölgesel,<br />
süreli yayındır.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />
Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği<br />
üyesidir.<br />
6 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
İçindekiler<br />
28 İstanbul’un dünyalara değişilmez<br />
güzelliği Adalar, huzuru arıyor!<br />
Doğanın ödülü, Marmara’nın gerdanlığı, elini uzatsan dokunacak<br />
kadar yakın bir Bodrum, Alaçatı sanki İstanbul’un<br />
eşsiz köşesi Adalar... Megakentte sıkışan, nefesi kesilenin<br />
bir solukta kendini atmak istediği, binlerce kilometre uzaktan<br />
gelen turistlerin büyülü kaçış noktası… Adalar’da son<br />
yıllarda yaşananlar, “her güzelliğin de bir bedeli var” dedirtirken;<br />
etkili, doğru ve kalıcı bir planlamanın gerekliliği<br />
günden güne artıyor.<br />
40 TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi:<br />
Vatanını en çok seven, işini en iyi<br />
yapandır!<br />
Türk siyasetinde basamakları ağır ve emin adımlarla çıkarak<br />
adını “etkin isimler” arasına yazdıran Türkiye Büyük<br />
Millet Meclisi Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Akif<br />
Hamzaçebi açıklamalarıyla Kadıköy’den Türkiye siyasetine,<br />
Kıbrıs’tan global dünya pazarına kadar birçok önemli başlık<br />
Kadıköy Life sayfalarında...<br />
42 Caddebostan’da yeni dönem<br />
21 mahallesi bulunan Kadıköy’e bir kadın muhtar geldi.<br />
Caddebostan’ın tanınmış esnafı, iş kadını, bir dönemin beyaz<br />
yakalılar arasındaki ismi Nihal Cengiz, artık mahallesinin<br />
muhtarı…<br />
64 Tayfun Bayar:<br />
Eğitim mutlaka özelleşmeli<br />
Amerikan Kültür Koleji’ni kısa sürede Ataşehir’in en gözde<br />
eğitim kurumlarından biri haline getiren, sıradışı çizgisi ve<br />
sansasyonel başarılarıyla adından söz ettiren Bayar’ı, Kadıköy’deki<br />
merkezinde ziyaret ettik ve hem Türkiye’deki<br />
eğitim sistemi, hem de Ataşehir Amerikan Kültür Koleji<br />
hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.<br />
66 Faruk Pekin:<br />
Turizm lüks değil, herkesin ihtiyacı!<br />
Türkiye’nin önde gelen gezi tasarımcısı, FestTravel’in kurucusu<br />
ve Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’nın Onursal Başkanı<br />
Faruk Pekin, gezi tutkusundan ülke turizmini canlandıracak<br />
çözümlere ve vakfın son dönemdeki faaliyetlerine<br />
kadar Kadıköy Life’a konuştu.<br />
92 Erhan Us:<br />
Türk turizminde uyguladığımız<br />
modeller sürdürülebilir değil<br />
Dünya Turizm Profesyonelleri Derneği SKAL International'ın<br />
gençlik kolu olan Young Skal Türkiye Başkanı Erhan Us ile<br />
Suadiye Oteli’nde bir söyleşi gerçekleştirdik.<br />
98 Merve Naz Sadıkoğlu:<br />
Anadolu Yakası’nda çıtayı<br />
yükselteceğiz<br />
Türkiye’nin en genç girişimcilerinden biriyle tanışmaya hazır<br />
mısınız? Anadolu Yakası’ndaki kaliteli Uzakdoğu restoranı<br />
eksikliğini gidermek üzere harekete geçen Merve Naz<br />
Sadıkoğlu’ndan bahsediyoruz. Suadiye Oteli’nin muhteşem<br />
manzarasıyla ünlü terasında yer alan restoranı “Rona<br />
Concept Asia”yla yaza damgasını vuran Sadıkoğlu’nu, sizler<br />
için ziyaret ettik ve hikâyesini kendisinden dinledik.<br />
40<br />
66<br />
28<br />
42<br />
64<br />
92<br />
98<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 7
Fikri Takip<br />
Fikirtepe’de “Nereden nereye”<br />
dedirten dönem başladı<br />
ADEM GİDEN<br />
Gecekonduların, tek katlı eski yapıların<br />
çoğunlukta olduğu günler geride kaldı.<br />
Fikirtepe’de değişim kendini gösterdi, metruk<br />
ve yıkılmayı bekleyen evlerin yanı başında<br />
havuzlu, temiz enerjili, alışveriş merkezli<br />
ve akıllı sistemlerden oluşan dev projeler<br />
hayata geçti. “Yeni Fikirtepeliler” dairelerine<br />
taşınmaya başladı ve bölgede nüfus değişimi<br />
hız kazandı.<br />
Kadıköy’ü Üsküdar ve Ataşehir hattından<br />
ayıran E-5 karayolu üzerinde Yeni<br />
Fikirtepe’nin lüks, donanımlı ve son teknolojik<br />
özelliklere sahip binaları yükseldi, önemli<br />
kısmının inşası tamamlandı. Fikirtepe’nin iç<br />
kesimlerinde birçok adada inşaat çalışmaları<br />
devam ederken, hâlâ kazma vurulmamış<br />
adalar da dikkat çekiyor.<br />
ULAŞIM SORUNU ÇÖZÜLDÜKÇE<br />
DAİRELER HIZLA DOLACAK<br />
Fikirtepe’de bazı firmalar, inşasını tamamladıkları<br />
projelerinde yüzlerce dairelerinin<br />
tamamını sattı. Bu projelerin yanıbaşında<br />
gündüz-gece devam eden inşaat çalışmalarının<br />
beraberinde getirdiği yoğun trafik, toz,<br />
toprak, gürültü ve sosyal yaşantının zayıflaması<br />
gibi faktörler nedeniyle birçok kişi yeni<br />
dairelerine taşınmıyor. Bölgede inşaatların<br />
sona yaklaşmasının en az 4-6 yıllık bir süreci<br />
kapsayacağı öngörülürken bu dönem içerisinde<br />
E-5 karayolu, Hasanpaşa-Acıbadem<br />
mahalleleri ile minibüs yoluna yakın kesimlerde<br />
yeni dairelere taşınmaların daha erken<br />
gerçekleşebileceği öngörülüyor. Mahallenin<br />
iç kesimlerinde de dönüşüm tamamlanıp<br />
tramvay hatları ve metro bağlantılarının<br />
hayata geçirilmesi, ana arterlerin tam kapasite<br />
ile hizmete açılması ile birlikte Yeni<br />
Fikirtepe tam anlamıyla doğmuş olacak.<br />
HAVUZLAR, OTOPARKLAR, GÜNEŞ<br />
PANELLERİ, DONATI ALANLARI<br />
Henüz üç yıl öncesine kadar tek katlı, kiremit<br />
çatılı gecekondularda yaşantının sürdüğü<br />
Fikirtepe’de bu manzaraların yerini, bir zamanlar<br />
hayal edilemeyen görüntüler aldı. 24-<br />
26 katlı devasa projelerin havuzları, otoparkları,<br />
spor salonları ve çeşitli donatı alanları<br />
hizmete girmeye başladı. 1+1’den 4+1’e, çeşit<br />
çeşit dubleks ve teraslı projeleri bünyesinde<br />
barındıran Yeni Fikirtepe’de güneş panellerinin<br />
yaygın olduğu teraslar, temiz enerji ile<br />
doğanın korunmasına katkı sağlıyor.<br />
KADIKÖY’DE 1+1’LER HIZLA YAYILIYOR<br />
Değişen yaşam tarzı, ihtiyaçlar ve gereksinimler<br />
ile birlikte henüz 5-10 yıl öncesine<br />
kadar 1+1 dairenin bulunamadığı Kadıköy’de<br />
sadece Fikirtepe’de değil, ilçe genelinde 1+1<br />
inşası, talep nedeniyle hız kazandı. Yine birçok<br />
proje içerisinde home-ofisler de dikkat<br />
çekiyor. Home-ofisler, ev ve iş arasında kilometrelerce,<br />
saatlerce zahmet çekmek istemeyen<br />
İstanbulluların ilk tercihi.<br />
YATIRIMCILARI MEMNUN EDECEK<br />
Fikirtepe’de ikamet etmek isteyen kadar,<br />
sadece ticari amaçlı daireler satın alan yatırımcılar<br />
da bulunuyor. Son aylarda gayrimenkul<br />
odakları, İstanbul ulaşım ağının<br />
ortasında bulunan ve modern koşullarıyla<br />
dikkat çekmeye başlayan Fikirtepe’nin her<br />
geçen gün değerlendiğini, metrekare fiyatlarının<br />
Bağdat Caddesi ile yarıştığını açıklayarak<br />
yönünü buraya çevirdi. Fikirtepe’nin<br />
güney kesimlerinden yürüme mesafesinde<br />
denize ulaşabilmek, kuzey kesimlerinden<br />
de yine yürüme mesafesinde E-5 karayolu,<br />
metro ve raylı ulaşım sistemleriyle<br />
İstanbul’un her yerine dakikalarca ulaşım<br />
imkânı bulmak, en önemli avantajları arasında<br />
görülüyor.<br />
TARİH ADINA ÇOK BÜYÜK BİR EKSİK VAR<br />
Günümüzden yaklaşık olarak 11.000 yıl önce<br />
insanoğlu, değişen koşullara bağlı olarak<br />
göçebe hayat kültüründen yerleşik hayata<br />
geçmeye başladığı dönem olarak adlandırılan<br />
Neolitik Dönem’in ortaya çıkarılmasında<br />
en önemli rol oynayan yerlerden biri, Pendik<br />
ile birlikte Kadıköy-Fikirtepe… Avrupa’ya<br />
tarımı ve Neolitik kültürü, gelişmişliği taşıyan<br />
toplumların en önemli kalıntılarının bir<br />
kısmı da, Fikirtepe’de bulundu. Ancak yeniden<br />
planlanan Fikirtepe’de “Burası, binlerce<br />
yıllık devrin yeniden başladığı yerdir” temasını<br />
taşıyan en küçük bir müze ya da bir proje,<br />
bugüne kadar görülemedi. Kadıköy Life<br />
Dergisi sorunu kapak özel haberine taşıdı<br />
ancak, toplumu yönetenler tarafından bu<br />
eksikliğe yönelik en küçük bir adım atılmadı.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 9
Çevre<br />
Kadıköy’ün kamu binaları<br />
sil baştan<br />
Uzun yılların plansızlığı ve yetersizliğinin<br />
faturası Kadıköy için ağır oldu ancak, kamu<br />
binalarında radikal değişim için düğmeye<br />
basıldı. Binlerce öğrencinin eğitim gördüğü<br />
14 okul, 100’ün üzerinde yaşlıyı ağırlayan<br />
Semiha Şakir Huzurevi ile Türkiye genelinden<br />
hastaların tedavi altına alındığı Erenköy<br />
Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin yenilenmesi<br />
süreci başladı. Kamu binalarının<br />
çoğu yıkılıp tekrar yapılacak, bir kısmı ise<br />
restore edilip yenilenecek.<br />
Kadıköy tarihinin kamu binalarındaki en büyük<br />
değişiminde tüm ayrıntılara, Kadıköy<br />
Life Dergisi ulaştı. Kadıköy’de sadece altı ay<br />
görev yapma fırsatı bulup, Tunceli Valiliği’ne<br />
atanan Tuncay Sonel’in başlattığı ve takibini<br />
sürdürdüğü modernize çalışmaları,<br />
Kadıköy’ün kamusal hizmet faaliyetlerine<br />
kaliteyi getirecek. Diğer yandan deprem gerçeği<br />
düşünüldüğünde, güçlü ve sağlıklı binalarda<br />
yaşama fırsatı da yakalanmış olacak.<br />
OKULLAR SİL BAŞTAN<br />
İSMEP kapsamında Melahat Şefizade Ortaokulu<br />
ve Perihan Aktürk Anaokulu’nun<br />
yıkım çalışmaları başladı. Osmangazi<br />
İlkokulu’nun restorasyon çalışmaları hız<br />
kazanırken, yıkılarak yapılması planlanan,<br />
tarihi özellik taşımayan betonarme eğitim<br />
kuruluşları ise şöyle: İhsan Sungu İlkokulu,<br />
Nurettin Teksan Ortaokulu, Erenköy<br />
Kız Anadolu Lisesi, Feneryolu Halk Eğitim<br />
Merkezi, Bostancı İlkokulu, Mehmet Said<br />
Aydoslu İşitme Engelliler Ortaokulu, General<br />
Ali Rıza Ersin Mesleki ve Teknik Anadolu<br />
Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi Pansiyon Binası,<br />
İstanbul Atatürk Fen Lisesi...<br />
YAŞLILARA HUZUR VE DAHA GÜZEL BİR<br />
ATMOSFER İÇİN HUZUREVİ DE YIKILIYOR!<br />
1986 yılında Göztepe’de faaliyete geçen Semiha<br />
Şakir Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon<br />
Merkezi; 48’i normal, 62’si de özel<br />
bakım olmak üzere 110 kişilik kapasiteye<br />
sahip. 60 yaşın üzerinde bakıma muhtaç ve<br />
sosyal güvencesi olmayan, kimsesiz, engelli<br />
yaşlıların yanı sıra devlet sigortaları üzerinden<br />
emekliler de makul ücretler ödeyerek<br />
huzurevinin olanaklarından yararlanabiliyor.<br />
Her yaşlının ayrı bir hikâyesinin bulunduğu<br />
Göztepe Semiha Şakir Huzurevi Yaşlı Bakım<br />
ve Rehabilitasyon Merkezi’nin koşullarının<br />
günümüz ihtiyaçlarını karşılamaması nedeniyle<br />
yıkım süreci için harekete geçildi.<br />
Kadıköy Kaymakamlığı’nın Aile ve Sosyal<br />
Politikalar Bakanlığı ile görüşmelerinin ardından<br />
ilgili karar çıktı. Aynı yere donanımlı,<br />
yaşlıların konforlu yaşamasını sağlayacak<br />
tesis inşasının günümüz ihtiyaçlarından dolayı<br />
kısa sürede tamamlanması bekleniyor.<br />
YENİ HÜKÜMET KONAĞI İÇİN YENİ<br />
KAYMAKAMA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR<br />
Tuncay Sonel’in ardından görevlendirilecek<br />
Kadıköy’ün yeni Kaymakamı’nı bekleyen en<br />
önemli görevlerden biri de, Sonel tarafından<br />
kısa sürede temeli hazırlanan Hükümet Konağı<br />
projesi…<br />
Kadıköy Belediyesi’ne yüzlerce metre yakınlıkta,<br />
Eğitim Mahallesi’nde arsa bularak<br />
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile temas kurarak<br />
Kadıköy’e Hükümet Konağı kazandırılması<br />
için önemli yal kat edilmesini sağlayan<br />
Sonel, “Devlet işleri süreklilik arz eder, kısa<br />
sürede Kadıköy’e kazandırılmasını arzuluyorum”<br />
mesajı verdi.<br />
HER YIL 2 MİLYON TL REKOR KİRA BEDELİ<br />
KADIKÖYLÜNÜN CEBİNDEN ÇIKIYOR<br />
Tapu birimi Ataşehir’de; nüfus, vergi mal<br />
müdürlüğü gibi birimleri de farklı farklı mahallelerde<br />
olan Kadıköy’de hükümet konağı<br />
eksikliğinin üzerine uzun yıllardır gidilmemesi<br />
ve sorununun sümenaltı edilmesinin<br />
faturası vatandaşa zaman ve emek kaybının<br />
yanı sıra ciddi ekonomik zarar olarak da<br />
dönüyor. Her yıl çeşitli kamu binalarının kira<br />
bedeli olarak Kadıköylülerin cebinden 2 milyon<br />
TL ödeniyor. Vatandaşın basit bir işlem<br />
için araçtan araca aktarma yapıp yollarda<br />
çile çekmesi de cabası…<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 11
Çevre<br />
Duyarlı Kadıköylüler<br />
denizleri kurtarıyor<br />
Bazen basit gibi görünen küçük ayrıntılar bir araya geldiğinde, büyük başarıları ve güzellikleri beraberinde<br />
getirebiliyor. Çevreci Kadıköylüler, evdeki atık yağlarını lavaboya dökmek yerine sabırla kaplarda biriktirip<br />
muhtarlıklara teslim ediyor. Sonuç ise, “Keşke herkes bu alışkanlığı taşısa” dedirtiyor.<br />
Kızartmalar, katı ve sıvı yağlarla yapılan çeşit<br />
çeşit menüler, 15 milyonun üzerindeki<br />
nüfusu ile İstanbul’da her gün korkunç bir<br />
atık yağ birikimini beraberinde getiriyor. Diğer<br />
ilçelerin aksine çok duyarlı olduğu bilinen<br />
Kadıköy’de muhtarlar da bu konuda oldukça<br />
başarılı. Göztepe Mahallesi Muhtarı Bayram<br />
Uysal; “Basit ve kolay olanı, tencerenin dibinde<br />
kalan yağları lavaboya döküp üzerine<br />
suyu açmak... Gel gelelim bunun sonuçları<br />
korkunç. Kadıköylülerin duyarlı olması, gelecek<br />
adına beni mutlu ediyor ancak, çok daha<br />
fazla atık yağ toplamamız gerekiyor” dedi.<br />
GÖZTEPE MAHALLESİ, AYDA 100<br />
LİTRENİN ÜZERİNDE ATIK YAĞ TOPLUYOR<br />
Kadıköy’ün sadece Göztepe Mahallesi’nde<br />
haftada en az 30 litre, ayda ise 100 litrenin<br />
üzerinde atık yağ, muhtar Bayram Uysal’a<br />
teslim ediliyor. Biriken yağlar, Kadıköy Belediyesi<br />
tarafından anlaşmalı taşeron firma<br />
aracılığı ile tek bir merkezde toplanıyor. Bazı<br />
atık yağların dibinde oluşan tortular, sofralarımızdaki<br />
korkunç gerçekleri hatırlatırken,<br />
bazı kaplar da sadece bir kez kullanılmış tertemiz<br />
yağları gözler önüne seriyor. Ancak,<br />
az ya da çok kullanılmış tüm yağların ortak<br />
özellikleri, temiz deniz suyunu kalıcı olarak<br />
kullanılamaz hale getirmesi. Kadıköy’de<br />
21 mahalle muhtarlığının önemli bir kısmında<br />
gerçekleşen düzenli çalışma ile ayda<br />
sadece muhtarlık birimlerinde 1 tonun üzerinde<br />
atık yağ toplanabiliyor.<br />
1 LİTRE YAĞ, 1 MİLYON LİTRE<br />
DENİZ SUYUNU KİRLETİYOR<br />
Dünya Sağlık Örgütü ve birçok çevre kuruluşunun<br />
kayıtlarında geçen verilere göre 1 litre<br />
atık yağ, 1 milyon litre deniz suyunu tamamen<br />
kirletiyor. Kadıköy’ün yanı sıra İstanbul<br />
genelinde denizlere dökülen kanalizasyonların<br />
önemli bir kısmının arıtmadan geçmediği<br />
bilindiğinde, korkunç çevre felaketinin<br />
önemi daha iyi anlaşılabiliyor. Diğer yandan<br />
atık su kirliliğinin yüzde 25’inin hayvansal<br />
ve bitkisel yağlardan kaynaklandığı tespit<br />
edildi. Türkiye’de her yıl sadece bitkisel yağ<br />
üretimi yaklaşık 350 bin ton… 1 litre yağ, 1<br />
milyon litre deniz suyunu kirletirken; 1 ton<br />
yağ 1 milyar litre deniz suyunu, 350 ton yağ<br />
350 milyar ton deniz suyunu, 350 bin ton<br />
atık yağın ise 350 trilyon litre suyu kullanılamaz<br />
hale getirebileceği gerçeği, dünya geneli<br />
için düşünüldüğünde korkunç manzarayı<br />
ortaya çıkarıyor. Türkiye’de bitkisel yağın<br />
dışında çok ciddi hayvansal yağ atığının da<br />
olduğu biliniyor.<br />
ÇEVREYE OLUMSUZ ETKİLERİ<br />
SAYMAKLA BİTMİYOR<br />
Atık yağların çevreye etkileri şu şekilde gerçekleşiyor:<br />
Deniz suyunun yanı sıra yeraltı<br />
içme suları da kirleniyor. Balıklar ve deniz<br />
canlıları zehirleniyor, oksijensiz kalıyor. Kanalizasyon<br />
ve atık su arıtma tesislerinde<br />
tıkanıklıklara ve arızalara neden oluyor.<br />
Toprağın verimliliğini yok ederek, özelliğinin<br />
kaybedilmesine neden teşkil ediyor. Çöplüğe<br />
dökülen yağlar ise büyük yangınlara sebebiyet<br />
verirken, bu tahribatı ortadan kaldırmak<br />
neredeyse imkânsızlaşıyor.<br />
RESTORAN VE BÜFELERDEKİ<br />
YAĞLARA DİKKAT!<br />
Evlerin dışında yağ kullanımının bir hayli<br />
yoğun olduğu yerlerin başında büfeler ve<br />
restoranlar geliyor. Özellikle patates kızartmasının<br />
yoğun olarak yapıldığı büfelerdeki<br />
yağların ilk kullanımının ardından kontrollü<br />
olarak geri dönüşüme verilmesi gerekirken<br />
defalarca yemek yapılmaya devam edilmesi,<br />
kanser riskini önemli ölçüde artırıyor.<br />
Uzmanlar, yağın bir kereden fazla kızartmalarda<br />
kullanılması halinde kanserojen etki<br />
yaptığına dikkat çekiyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 13
Ulaşım<br />
Hasta ve yaşlıların dostu;<br />
Moda Tramvayı<br />
Geçti bisiklete binilen yıllar; şimdilerde<br />
taksi tutsan gitmez, yürüsen yol çekilmez!<br />
Ağrıyan bacakların, halsiz ve yorgun düşen<br />
bedenlerin heyecanla beklediği vefalı dost;<br />
Moda Tramvayı… Her ne kadar önüne set<br />
gibi çekilen trafik gün içinde defalarca engel<br />
olsa da Modalılar iyi bilir; “O tramvay gelecek,<br />
beni alıp gidecek…”<br />
Tarihi Çarşı’dan Boğa Heykeli’ne, oradan<br />
Bahariye’ye, Mühürdar ve Rıhtım üzerinden<br />
yine Tarihi Çarşı’ya; her gün defalarca ring<br />
yapan ve 10 durakta ortalama 2 bin 500 yolcuyu<br />
taşıyan nostaljik tramvay, adeta zaman<br />
tüneli gibi. Çevremizde her şey değişiyor ama<br />
sadece tramvay için zaman duruyor ve bu<br />
duyguyu her gün yaşayabilmek Kadıköylüler,<br />
özellikle Moda sakinleri için büyük önem<br />
taşıyor. Diğer yandan, duraklarda yağışlı ve<br />
elverişsiz hava koşulları için yıllardır düzenleme<br />
yapılmamış olması da, yolcular için<br />
önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor.<br />
ZEYNEP AYMAN: DURAKLARIMIZ DA OLSA<br />
Anadolu Yakası’nda tramvaylı tek mahalle<br />
olan Caferağa’nın Muhtarı Zeynep Ayman;<br />
“Günün her saatinde isteyenin dakikalarca<br />
yolu kapatarak yaptığı ürün sevkiyatları<br />
gibi nedenlerden dolayı seferler sıkça aksıyor,<br />
özellikle yaşlı ve hasta vatandaşlarımız<br />
mağdur olabiliyor. Olumsuz hava koşullarında<br />
da tramvayı beklemek imkânsız çünkü<br />
kapalı duraklarımız yok. Çok güneşli havalarda<br />
baygınlık geçirecek seviyeye gelmek, yağmurda<br />
da baştan aşağı ıslanmak Modalıların<br />
kaderi oldu. Buna çözüm istiyoruz” dedi.<br />
YOLCULARININ TAMAMINA YAKINI<br />
YAŞLILAR VE HASTALAR<br />
Moda Tramvayı, her seferinde 2 kilometre<br />
600 metre yol kat ediyor. Aslında bu mesafe,<br />
gençler için gün içerisinde kat be kat aldıkları<br />
yol demek. Ancak nüfusunun çoğu yaşlı<br />
olan Moda’nın sakinleri için bazen birkaç yüz<br />
metre bile büyük zorluk. Modalılara geriye<br />
kalan tek alternatif, ardı ardına sefer yapan<br />
tramvaylar. Üzerinde reklam giydirmeleri<br />
bulunmayan ve onlarca yıl önceki dokusunu<br />
koruyan tramvay, aynı zamanda fotoğraf karelerinin<br />
vazgeçilmezi. Rengârenk bonibonlar<br />
ile birlikte farklı bir görüntü alan Bahariye’de<br />
ise tramvayın büyüsü bambaşka…<br />
KADIKÖY’DE ÖNEMLİ BİR EKSİĞİ<br />
GİDERİYOR<br />
Moda Tramvayı, semt sakinlerince sadece<br />
ulaşım amacıyla değil, turistik olarak da<br />
yıllardır potansiyeli adına “gerekli adımları”<br />
atılmayan Kadıköy’de önemli bir eksiği gideriyor.<br />
Almanya’dan satın alınan ikinci el Tatra<br />
GT6 model cadde tramvayları ile nostalji<br />
rüzgarları, özellikle yaş almış Kadıköylülerin<br />
hayatlarına renk katmaya devam ediyor.<br />
14 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Çevre<br />
Moda’nın talihsizlikleri bitmiyor<br />
Tarihi Moda İskelesi’nin hatalı restorasyonlar<br />
nedeniyle aylardır kapalı olması nedeniyle<br />
dokusunun eksik kaldığı İstanbul’un<br />
nezih semtinde bu kez merdivenlerin dolgu<br />
alanlarının göçmesi ve çevre kirliliği nedeniyle<br />
zor günler yaşanıyor.<br />
Özellikle yaz aylarında çok yoğun ilgi gören<br />
ve geniş bir kitlenin kullandığı merdivenlerde<br />
yaşanan büyük göçük ciddi riskleri de<br />
beraberinde getirince, bölgede yayalara ulaşım<br />
Kadıköy Belediyesi tarafından kapatılarak,<br />
çalışma başlatıldı.<br />
MODA’NIN KALBİ DURDU<br />
Göçük, yayaların sahil bağlantısının yüzlerce<br />
metre uzaklıktaki alternatif yollar ile olma<br />
zorunluluğunu beraberinde getirdi. Mevcut<br />
gelişme ile birlikte semt sakinleri, özellikle<br />
sosyal medya üzerinden “yaşlı ve engelli vatandaşlarımız<br />
da düşünülerek yeni bir adım<br />
atılsın, hatta engelli asansörü bile konulabilir”<br />
yorumlarında bulundu.<br />
“KURBAĞALIDERE İYİLEŞİYOR” DERKEN,<br />
MODA’DA İNANILMAZ MANZARA<br />
Tarihi Moda İskelesi çevresinde yer yer<br />
patlak veren çevre kirliliği, son aylarda Kadıköylülere<br />
ve bölgenin ziyaretçilerine zor<br />
anlar yaşatıyor. Ağır kokuya da neden olan<br />
denizin kirliliği, en çok da Moda’nın nezih<br />
günlerini yaşayan öz Kadıköylüleri üzmeye<br />
devam ediyor.<br />
Resmen ölüm tuzağı...<br />
Sık sık trafik magandalarının tacizleri ile<br />
karşı karşıya kalan bisikletlilerin çilesi bununla<br />
bitmiyor; şehri yönetenlerin beceriksizliği<br />
ve düşüncesizliği de bir o kadar<br />
tehlikeli! Kadıköy’ün merkezi ana arterinde<br />
sadece otomobiller için düşünüldüğü ortada<br />
olan yolda kanalizasyon ızgaralarının açısı,<br />
bisikletliler için adeta tuzak…<br />
Trafiğin mevcut durumuna göre caddelerin<br />
tüm şeritlerini kullanmak zorunda kalan<br />
bisikletlileri Kadıköy’de bekleyen en büyük<br />
tehlikelerden biri, gidiş istikametinde dikey<br />
olarak konumlandırılmış ızgaralar.<br />
HİÇ Mİ AKIL EDEMEDİNİZ?<br />
Herhangi bir kazanın yaşanmaması için<br />
yağmur suyunu altyapıya aktaran ızgara<br />
boşluklarının, yol üzerinde yatay konumda<br />
bulunması gerekiyor. Ancak Kadıköy’ün birçok<br />
caddesinde ızgaralar, bisikletlerin geliş<br />
istikametine dik olarak yerleştirilmiş. Özellikle<br />
ince tekerlekli bisikletlilerin takılması<br />
ya da panikleyip aniden şerit değiştirmesi<br />
nedeniyle kazaya karışmasının an meselesi<br />
olduğu ızgaraların yeniden düzenlenmesinin<br />
gerekliliği artıyor. Hatalı manzara, aynı<br />
zamanda özellikle yağışlı havalarda motosikletliler<br />
için de bir hayli riskli…<br />
BİSİKLETLİLER, FARKINDALIK İÇİN<br />
BÜYÜK MÜCADELE İÇERİSİNDE<br />
Başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde<br />
bisiklet sürücüleri ve pedal destekçileri,<br />
“Trafikte bizi fark edin, bizler birer taşıtız<br />
ve saygı görmek istiyoruz” yönünde kampanyalar<br />
düzenliyor, farkındalık etkinlikleri<br />
gerçekleştiriyor ve özellikle sosyal medya<br />
üzerinden kenetleniyor.<br />
Benzer sorunun yaşandığı Şişli’de Zincirlikuyu Köprüsü<br />
ile Nispetiye Caddesi arasındaki yolda bulunan ızgaralar<br />
İstanbul Büyükşehir Belediyesi birimi Beyaz Masa’ya<br />
şikâyet edilmesinin ardından kısa sürede hata düzeltildi.<br />
16 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Çevre<br />
Bostancı’nın rengi kaçmasın!<br />
Son aylarda Bostancı sahillerinde suyun<br />
berrak rengi, yerini yer yer oldukça kirli ve<br />
bulanık görünüme bırakmaya başladı. Denizdeki<br />
değişimin nedeni olarak Çamaşırcı<br />
Deresi’ne karışan hafriyat ve beton atıklarının<br />
olduğu tahmin ediliyor.<br />
Uzun yıllardır Kurbağalıdere ve çevresindeki<br />
çağdışı manzaralar nedeniyle Kadıköy’ün<br />
batı kesimlerinde sahillerin içler acısı hali<br />
sık sık gündeme gelirken; Caddebostan-<br />
Suadiye-Bostancı-Küçükyalı sahil hattının<br />
bir hayli temiz olması, hatta denize girilebilecek<br />
kolibasili değerlerinin açıklanması<br />
dikkat çekiyordu.<br />
BOSTANCI HALKI TEMİZ GÜNLERİ<br />
ÖZLÜYOR<br />
Gerek Bostancı ve çevresindeki şantiyeler<br />
ile inşaat sahalarındaki faaliyetler, gerekse<br />
ŞEHİR KÜLTÜRÜNDEN ZERRE<br />
TAŞIMAYAN MAGANDALAR<br />
Kadıköy’de yüzlerce yıllık çeşmeler, ibadethane<br />
duvarları ve Boğa Heykeli gibi birçok<br />
değerli tarihi eser, magandaların başıboş<br />
davranışlarından uzun yıllardır nasibini alıde<br />
diğer etkenler nedeniyle çevre kirliliğinin<br />
boyutunun yer yer artması, bölge sakinlerini<br />
tedirgin ediyor. Kadıköy, Maltepe<br />
ve Ataşehirlilerin yoğun olarak temiz deniziyle<br />
buluştuğu Bostancı, eski berrak günlerini<br />
bekliyor.<br />
Ali Suavi’nin heykeli,<br />
karalama tahtasına döndü<br />
Kadıköy’ün dört bir yanında artarak devam<br />
eden “karalama ve boyama teröründen” Gazeteci<br />
Ali Suavi’nin heykeli de nasibini aldı.<br />
Özelliklerini yitiren yapıt, keyfi uğruna sprey<br />
boya sıkan ve kalemlerle yazı yazanların insafına<br />
terk edildi.<br />
Nazım Hikmet Kültür Merkezi yanında, kendi<br />
adını da taşıyan Sanatçılar Sokağı’nın<br />
girişinde yer alan heykel, artık bir sokak duvarından<br />
farksız.<br />
yor. Yerel yönetimlerin bu yönde duyarlılık<br />
ve farkındalık adına ciddi bir adım atmaması,<br />
tarihe ve prestije zarar veren davranışların<br />
artmasına neden oluyor.<br />
YABANCI SİTELERDE<br />
HEYKEL PERİŞAN HALDE<br />
İnternet üzerinden birçok yabancı portalda<br />
Kadıköy’ü anlatan kareler arasında Ali Suavi<br />
Heykeli’nin içler acısı hali dikkat çekiyor.<br />
Daha önce defalarca çeşitli yazılardan<br />
temizlense de heykel, şehrin göbeğinde<br />
magandaların keyfi davranışlarından hunharca<br />
zarar görmeye devam ediyor. Ali Suavi,<br />
1838-1878 yılları arasında yaşayan, 2.<br />
Abdülhamit’e muhalif Osmanlı düşünürü<br />
olarak tarihte yer alıyor.<br />
Süs durakları<br />
yaşlılar için<br />
işkence<br />
Dakikalarca beklenen otobüslere, oturacak<br />
yeri olmayan ve sadece gençlerin<br />
sırtını dayayabileceği düzensizlikteki<br />
duraklar eklenince, Kadıköy sokaklarında<br />
toplu taşıma işkenceye dönüşüyor.<br />
Fotoğraf karemizdeki yaşlı kadın şanslı,<br />
bakıcısı kendisine eşlik ediyor ve sandalyesini<br />
yanında taşıyor. Ancak tüm<br />
yaşlılar bu imkâna sahip değil! Sağanak<br />
yağmurda ise çilenin boyutu bir kat<br />
daha artıyor. Kadıköy’ün özellikle merkezi<br />
ana arterlerinde durakların konforu,<br />
kullanım yoğunluğu itibariyle daha<br />
çok önem taşıyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 17
Araştırma<br />
Beyaz yakalılar<br />
Kadıköy’ü terk ediyor!<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
Son yıllarda fiziki yapısının yanı sıra sosyo-kültürel<br />
ve demografik özellikleri de<br />
büyük değişime uğrayan Kadıköy’de, yüksek<br />
eğitime sahip beyaz yakalıların ilçeyi<br />
terk etmeye başladığı açıklandı. İstanbul<br />
Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin İstanbul<br />
Kalkınma Ajansı desteğiyle yürüttüğü<br />
"Mahallem İstanbul" projesinin sonuçları,<br />
kamuoyu ile paylaşılmaya başlandı. Dikkat<br />
çekici ayrıntıların yer aldığı araştırmada beyaz<br />
yakalılar; yoğunlukta oldukları Kadıköy,<br />
Şişli, Bakırköy, Beşiktaş ve Beyoğlu gibi ilçeler<br />
yerine son dönemde Ümraniye, Pendik,<br />
Maltepe, Sancaktepe ve Çekmeköy’ü<br />
tercih etmeye başladı.<br />
Proje sonuçlarına göre İstanbul’da nüfus<br />
azalışının en yüksek düzeyde olduğu<br />
mahalleler Kadıköy’den Dumlupınar, Bostancı<br />
ve Merdivenköy, Bağcılar’dan Evren,<br />
Esenler’den Oruçreis, Üsküdar’dan Kuleli ve<br />
Altunizade, Bahçelievler’den Siyavuşpaşa<br />
olarak sıralandı. Nüfus azalış ve artışının<br />
en yüksek düzeylerde seyrettiği mahalleler,<br />
İstanbul’un nüfus hareketliliğinin yoğunlaştığı<br />
mahalleler olarak kabul edilirken,<br />
giderek merkezden çevre ilçelere doğru bir<br />
hareketliliğin gözlendiği ortaya çıktı.<br />
BEYAZ YAKALILARIN TERCİHİ DEĞİŞİYOR<br />
Son 5 yılın verileri incelendiğinde yüksek<br />
lisans ve doktora mezunu olan yüksek eğitimli<br />
nüfusun en fazla arttığı ilçeler Ümraniye,<br />
Pendik, Küçükçekmece, Maltepe, Esenyurt,<br />
Başakşehir, Sancaktepe ve Çekmeköy<br />
olurken; yüksek eğitimli nüfusu kaybetmeye<br />
başlayan ilçelerin başında Kadıköy, Üsküdar,<br />
Fatih, Şişli, Bakırköy, Beşiktaş, Beykoz<br />
ve Beyoğlu geliyor. Mahalleler açısından<br />
incelendiğinde ise Maltepe’den Zümrütevler,<br />
Cevizli, Başıbüyük, Küçükçekmece’den<br />
Atakent, Beylikdüzü’den Adnan Kahveci,<br />
Başakşehir’den Başakşehir Merkez,<br />
Sancaktepe’den Emek ve Ümraniye’den<br />
Tatlısu, yüksek eğitimli nüfusun tercihinin<br />
yoğunlaştığı mahalleler oldu.<br />
PROJE EKİBİ 960 MAHALLEYİ MERCEK<br />
ALTINA ALDI<br />
Projeyi yürüten İstanbul Üniversitesi İktisat<br />
Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Şeker,<br />
İstanbul’da mahalle ölçeğinde geniş bir<br />
veri tabanı ve harita tabanlı bir bilgi edinme<br />
sistemi kurgulamaya başladıklarını, sisteme<br />
yakın zamanda online ve mobil ortamda<br />
tüm kullanıcıların erişebileceğini söyledi.<br />
İstanbul gibi metropol bir kentte, şehir içi<br />
nüfus hareketliliği ve demografik değişimin<br />
önemine dikkat çeken Şeker, proje ekibi olarak<br />
960 mahalleyi incelediklerini, periyodik<br />
olarak proje bulgularının kamuoyu ile paylaşılacağını<br />
ifade ederek; projenin hem İstanbullulara,<br />
hem yerel yönetimlere, hem de<br />
yatırımcılara rehber olacağını kaydetti.<br />
MERKEZDEN ÇEVRE İLÇELERE DOĞRU<br />
BİR YÖNELİM BAŞLADI<br />
Nüfus hareketliliğine genel olarak bakıldığında,<br />
İstanbul’da merkezden çevre ilçe ve<br />
mahallelere doğru bir genişleme ve hareketlilik<br />
olduğuna işaret eden Doç. Dr. Murat<br />
Şeker, şunları ifade etti: “Nüfus hareketliliğinde<br />
artışın olduğu bölgelerin daha çok<br />
yeni yerleşim alanları olduğu göze çarpıyor.<br />
İstanbul’un yeni sayılabilecek ilçeleri olan<br />
bu bölgeler, her ne kadar şehir merkezine<br />
uzak görünse de özellikle metro, metrobüs,<br />
Marmaray hatlarının yaygınlaşması ve<br />
entegrasyonuyla bu olumsuz etki nispeten<br />
ortadan kaldırılıyor. Öte yandan, aynı özelliklerde<br />
bir konutun Kadıköy’deki satılık ve<br />
kiralık bedeli ile Beylikdüzü ya da Sancaktepe’deki<br />
bedeli arasında önemli farklar söz<br />
konusu. Dolayısıyla, özellikle yüksek eğitimli<br />
nüfus başta olmak üzere genel olarak<br />
hem ekonomik sebepler nedeniyle, hem de<br />
altyapı sorunlarının göreceli olarak daha az<br />
olduğu bu yeni yerleşim alanlarına rağbet<br />
giderek artıyor.”<br />
18 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Çevre<br />
“CD lâzım mı, nakite sayılır, satılık mı, tamir mi, tablet var, sigara var!”<br />
Kadıköy’ü ve esnafı<br />
rezil eden yüzdeciler<br />
ADEM GİDEN<br />
Rıhtım’da kendi halinizde yürüyorsunuz ve<br />
aniden kulağınıza bağıra bağıra eğilen bir<br />
ses, sizi çarşıya çekmeye, alışverişe zorluyor.<br />
Bir de elinizde bilgisayar, laptop gibi<br />
elektronik eşya ile bir esnafa gitmeye çalışıyorsanız,<br />
o an yandınız... Biraz zayıf ve<br />
kararsız kaldığınız hissedildiğinde ise saniyeler<br />
içerisinde kendinizi, yüzdecilerin anlaşmalı<br />
olduğu esnaflarda buluyorsunuz. Bir<br />
bölgeye adını veren Yazıcıoğlu İş Hanı önünde<br />
yaşanan bu manzaralar, vatandaşları ve<br />
aynı zamanda çarşının köklü esnaflarını büyük<br />
ölçüde rahatsız ediyor.<br />
Çarşıda huzursuzluk çok ciddi boyutlara ulaştığı<br />
için yaşanan sorunları aktarmak üzere bir<br />
araya geldiğimiz yılların esnafı, isimlerinin<br />
gizlenmesi şartıyla yayın kurulumuza konuşabildi.<br />
1970’li yıllarda bölgenin tek iş hanı<br />
olarak birçok elektronik eşyaların satıldığı Yazıcıoğlu,<br />
özellikle 1990’lardan itibaren henüz<br />
bilgisayar mağazaları açılmadığı dönemde,<br />
bilgisayarlara yönelik satış ve tamirlerin yapılabildiği<br />
işletmelere sahip olmaya başladı.<br />
Günümüzde sadece Yazıcıoğlu İş Hanı’nda<br />
yaklaşık 100 işletme bulunuyor.<br />
İŞPORTACI VE YÜZDECİLER,<br />
YAZICIOĞLU’NUN İMAJINI BİTİRDİ<br />
Adını gizli tutan Yazıcıoğlu esnafı, soruna yönelik<br />
şunları ifade ediyor: "Kapı önünde birkaç<br />
kişi, yoldan geçenlere sürekli pazarlama<br />
yapıyorlar. Bunların bize faydası değil, aksine<br />
çok ciddi zararları oluyor. Yüzdeci olarak çalışıyorlar.<br />
Anlaşmalı oldukları birkaç çarşı esnafı<br />
ya da çarşı dışındaki tamircilere, müşteri<br />
götürüp o işten prim alıyorlar. Kaç defa şahit<br />
oldum, tamirat için bana gelmesine rağmen<br />
asansöre gidene kadar dil döküp ikna ettikleri<br />
müşterilerimin canı yanmış. Yapılacak iş<br />
örneğin 100 TL değerinde ise, burada yüzdecinin<br />
de kâr payı konulup bu sefer 150 TL’ye<br />
çıkarılıyor. Müşteri bunu o an anlamıyor ya da<br />
anladığında iş işten geçiyor.<br />
ARGO, PİŞKİNLİK, HATTA<br />
TACİZE VARAN İTHAMLAR<br />
Yazıcıoğlu İş Hanı önünde çok kavgalar gördük.<br />
Israrla elindeki bilgisayara değer biçmeye<br />
çalışan, tamiratını üstlenmek isteyen<br />
yüzdecilerin bazıları istediğini alamayınca,<br />
duruma tepki gösteren müşterilerle sözlü<br />
tartışmalara girebiliyorlar. Zorla sanki! Öyle<br />
bir tonlama ve vurgulamalar yapıyorlar ki,<br />
biraz zayıf ve sesini çıkaramayan müşteriler<br />
olursa korkup kabul ediyor. Bazen kaldırımdaki<br />
kişinin peşine takılıp metrelerce<br />
pazarlama yapıyorlar. Kişiden umutlarını<br />
keserlerse, yenisini gözlerine kestiriyorlar.<br />
Çoğu kişi hal, tavır ve hareketlerinden ürkerek<br />
tepki gösteremiyor.<br />
KORSAN CD PAZARINI KAYBEDİYORLAR<br />
Bilgisayarların yaygınlaşması ile birlikte korsan<br />
CD üretimi, adeta Yazıcıoğlu ile etiket olmaya<br />
başlamıştı. Duvarların arkasında özel<br />
bölmelerde bulunan CD’ler korsan olarak satılıyor,<br />
hem devletten vergi kaçırılıyor, hem<br />
de haksız rekabet yapılıyordu. Çeşitli baskınlar<br />
gerçekleştiriliyor ama bunlar, kaçakçılığı<br />
yok edemiyordu. Müstehcen CD’ler de<br />
bu bölmelerden çıkıyor, Yazıcıoğlu’nun imajı<br />
yerle bir ediliyordu. İnternetin yaygınlaşması<br />
ile birlikte CD satışları düşünce ellerini<br />
eteklerini bu sektörden çekmeye başladılar.<br />
Şimdilerde tamir ve satışların yüzdecileri,<br />
Yazıcıoğlu’na zor günler yaşatıyor."<br />
EMİNÖNÜ’NDEN KOVULANLAR<br />
KADIKÖY’Ü BALTALADI<br />
İsmini vermek istemeyen diğer bir esnaf da<br />
şu açıklamalarda bulundu: “Yaklaşık 20 sene<br />
öncesine kadar Avrupa Yakası’nda ve özellikle<br />
Eminönü ile Tarihi Yarımada’da turizmi<br />
baltaladıkları gerekçesiyle seyyar satıcılar,<br />
işportacılar kovuldu. Soluğu Kadıköy’de<br />
aldılar ve burada yeni bir düzen kurmak istediler,<br />
hatta kaldırımlara tezgâhlar açıldı,<br />
buna da müsaade edildi. Zamanla Rıhtım’ın<br />
da kimyası bozulmaya başlayınca tezgâhlar<br />
yasaklansa da, yolunu alan almıştı. Yıllardır<br />
kurumsal havasının dışında, seyyar uygulamalara<br />
maruz kalan Yazıcıoğlu İş Hanı’nda<br />
sorunun bir an önce çözülmesi gerekiyor.<br />
ŞİMDİ DE ELEKTRONİK SİGARA<br />
AKIMI BAŞLADI<br />
Yazıcıoğlu çevresinde son aylarda yüzdecilerin,<br />
vatandaşları elektronik sigara almaya<br />
yönelik tatlı-kibar zorlamaya çalıştığını<br />
duyuyoruz. Bu elektronik sigaralar<br />
oldukça tehlikeli olabiliyor, hatta bazen<br />
patlayabiliyor. Bu yönde önlemler alınmalı.<br />
Yazıcıoğlu’nun ve Kadıköy’ün imajı karalanmamalı,<br />
esnaf zor durumda bırakılmamalı,<br />
vatandaşın huzurla alışverişini yapması<br />
sağlanmalı."<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 19
Çevre<br />
Altın değerindeki<br />
Kadıköy sahillerinin<br />
içler acısı hali<br />
HABER MERKEZİ<br />
Bir yanda Anadolu Yakası’nda kıyı şeridi<br />
milyonlarca dolarlık maliyetlerle doldurulup<br />
park, bahçe ve donatı alanlarına çevrilebilirken;<br />
diğer yanda sadece birkaç kamyon altın<br />
kumla güneyin sahillerini aratmayacak potansiyeldeki<br />
sahiller, savaş alanını andıran<br />
görüntüleriyle elimizden kayıp gidiyor.<br />
Ailelerin, çiftlerin, çocuklar ve gençlerin,<br />
grupların üzerine basacağı sarı kum tanelerinin<br />
yerinde yumruk büyüklüğündeki taşlar;<br />
şezlonglarla güneşlenebilecek alanlarda<br />
ise kazalara da neden olabilecek büyüklükte<br />
çökmeler dikkat çekiyor.<br />
ANADOLU YAKASI SAHİLLERİ<br />
KAYALIKLARDAN İBARET<br />
Anadolu Yakası’nda Poyrazköy, Beykoz<br />
Küçüksu, Şile Ayazma, Şile Uzunkum, Şile<br />
Kumbaba’nın bulunduğu Karadeniz hattı dışında<br />
Üsküdar’dan Tuzla’ya kadar Marmara<br />
Denizi hattında halkın aktif olarak yararlanabildiği<br />
sadece üç plaj, Kadıköy’de yer alıyor.<br />
Caddebostan 1-2-3 plajlarından ücretli<br />
ve ücretsiz olarak faydalanılabilirken, Kadıköy<br />
dışında aktif plaj alanları bulunmuyor.<br />
Moda’dan Bostancı’ya birçok kesim de plaj<br />
alanı olarak düzenlenebilecekken atıl olarak<br />
hem estetikten uzak, hem de riskli yönüyle<br />
dikkat çekiyor. Önemli bir kısmı kayalıklardan<br />
oluşan sahil bandında düz alanların değerlendirilerek<br />
plaja dönüşmesi potansiyeli,<br />
her geçen süreçte daha çok dikkat çekiyor.<br />
DENİZE GİRİLEBİLEN ALANLAR VAR<br />
Her ne kadar kirliliği ile yer yer gündeme<br />
gelse de, Marmara Denizi’nde Kadıköy’den<br />
uzaklaştıkça kolibasili oranı düşüyor. Son<br />
yıllarda Kurbağalıdere, Kadıköy çevresindeki<br />
kolibasili değerlerini büyük ölçüde yükselterek<br />
ciddi kirliliğe neden olsa da, ıslah çalışmalarının<br />
tamamlanması ile birlikte çevre<br />
sorununda azalma gözlemlenmeye başladı.<br />
Suadiye sahilinde objektiflerimizle buluşan<br />
62 yaşındaki Kadıköylü Yavuz Toker;<br />
“Bizler bu grup olarak 10 senedir aralıksız<br />
sahilimizde denize giriyoruz. 31 Aralık’ta<br />
yaz sezonunu kapatıyor, 1 Ocak’ta da yaz<br />
sezonunu açıyoruz. Yaptığımız ölçümlerde<br />
0,7 derecede suya girdiğimizi kayda aldık.<br />
Suadiye çevrelerinde deniz son 2-3 yıldır<br />
önceki dönemlere göre daha temiz. Tamam,<br />
harika bir suyumuz yok ama Kurbağalıdere<br />
gibi faktörler azaldıkça Marmara Denizi<br />
kısa zamanda kendini toparlayabilir. Biraz<br />
da sahillerimizin düzenlenmesi gerekiyor”<br />
şeklinde konuştu.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 21
Çevre<br />
Kadıköy’ün bitmek bilmeyen<br />
restorasyonları<br />
HABER MERKEZİ<br />
Anadolu Yakası’nın terminali konumundaki<br />
Kadıköy’ün enerji noktaları, uzun süredir<br />
uyuyor. Geciken her gün ise, Kadıköy’ün<br />
prestij hanesine bir eksi olarak yazılıyor.<br />
Sadece Moda İskelesi’nin hatalı düzenlemeler<br />
nedeniyle beş kez restore edilmesinin<br />
yanı sıra yedi yıldır adeta komada olan<br />
Haydarpaşa Garı’nda da çalışmalar bir hayli<br />
ağır ilerliyor. 2010 yılında yaşanan yangın<br />
felaketinin ardından çeşitli tartışmaların<br />
alevlendiği Haydarpaşa Garı, restorasyon<br />
çalışmalarının tamamlanması ile birlikte<br />
tüm fonksiyonlarıyla kullanılabilecek ancak,<br />
hizmete açılacağı süre net olarak bilinemiyor.<br />
Tarihi garın ön cephelerinde ve çatısında<br />
birkaç işçi ile yenileme çalışmaları dikkat<br />
çekiyor. Diğer yandan milyonu bulan yerli ve<br />
yabancı turisti ağırlayan Büyükada İskelesi<br />
de, en sakin kış ayları yerine yılın en yoğun<br />
ziyaretçi döneminde şantiyeye dönüştü.<br />
KADIKÖY’ÜN BEŞİKTAŞ İSKELESİ DE<br />
YENİLENİYOR<br />
Uzun yılların getirdiği yorgunluğun etkili<br />
olduğu Kadıköy Rıhtımı’ndaki Beşiktaş<br />
İskelesi’nde de restorasyon çalışmaları başlatıldı.<br />
İç bölümleri, dış duvarları ve çatısında<br />
onarma çalışmaları hız kazanan Beşiktaş<br />
İskelesi’nin terasında kafeterya da uzun süredir<br />
kullanılamıyor.<br />
Büyükada İskelesi<br />
MODA İSKELESİ GÜNYÜZÜ GÖRMEDİ<br />
Yap-boza dönen Moda İskelesi, 2017 yılı yaz<br />
aylarına da yeni bir restorasyonla girdi. Son<br />
restorasyon ile birlikte 5 kez yenilenme çalışması<br />
yürütüldüğü gündeme gelen Moda<br />
İskelesi’nin kapı ve pencereleri sökülürken,<br />
cepheleri yeniden düzenleniyor. Her restorasyon<br />
sonunda ihaleler ile yeni işletmecilerine<br />
teslim edilen tarihi Moda İskelesi’nde<br />
kamu takibinin yetersizliğinin faturasını<br />
hem Kadıköylüler, hem de tarihi yapı çekiyor.<br />
Özellikle içinde bulunduğumuz yaz aylarında<br />
aşırı yoğunluğun yaşanması gerektiği<br />
Moda İskelesi, bu yıl da ağır uykuda! Diğer<br />
yandan yapıda bitmek bilmeyen şantiye görünümü,<br />
Modalıları derinden üzüyor.<br />
Caferağa Mahallesi Muhtarı Zeynep Ayman;<br />
“Moda İskelesi defalarca usulüne uygun<br />
restore edilmediği için yeniden inşa sürecine<br />
giriyor. İskelemizin ruhunu yaşayamıyor,<br />
mahrum kalıyoruz. Burası enerji noktamız,<br />
nostaljimiz, tarihimiz. Çalışmaların ciddi<br />
ve hatasız yapılması gerekiyor ki tekrar bu<br />
manzaralar yaşanmasın” şeklinde konuştu.<br />
BÜYÜKADA İSKELESİ KABUK<br />
DEĞİŞTİRİYOR<br />
Kış aylarında hayalet kente dönüşen Büyükada’nın<br />
iskelesinde tadilat ve onarım çalışmalarının<br />
en yoğun turistik dönem olan yaz<br />
aylarında başlaması dikkat çekerken, Prens<br />
Adaları ilgi odağı olmaya devam ediyor.<br />
Kadıköy Beşiktaş İskelesi<br />
Tarihi Moda İskelesi<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 23
Röportaj<br />
60 130. SAYI - HAZİRAN 2017 www.cekmekoymagazin.com
Özel Haber<br />
Çocuk bu hayal eder, bir gülüşleri her şeye bedel!<br />
Dünya işte böyle güzelleşiyor<br />
Daha önceki görev yerlerindeki sayısız başarısı<br />
nedeniyle birçok ödüle layık görülen,<br />
kısa ancak dolu dolu çalışmalarıyla yıllara<br />
bedel 6 aylık görevinin ardından Tunceli<br />
Valiliği’ne terfi ettirilen Kadıköy Kaymakamı<br />
Tuncay Sonel gözyaşlarıyla uğurlandı, geriye<br />
ise izi kaldı.<br />
Sonel’in birçok çalışmasından sadece biri<br />
olan, “Yetim ve Öksüzlere Mektup” projesi<br />
bile Türkiye genelinde geniş yankı buldu.<br />
Kadıköy’de tespit ettiği 912 yetim ve öksüz<br />
çocuğa tek tek mektup yazan Tuncay Sonel,<br />
“Annen ya da baban hayatta olsaydı, özlemini<br />
çektiğin ve onlardan almasını istediğin<br />
şey ne olurdu?” diye sormuştu. Sonel’e gelen<br />
yanıtlardaki hayaller, bir bir gerçeğe dönüştürüldü,<br />
dünya güzelleşti.<br />
Çocuk bu, hayal eder ve ister. Bilgisayar, bisiklet,<br />
Kapadokya’da balon turu, futbol sahasında<br />
heyecanı canlı yaşamak, gerçek yavru<br />
köpek, arabalı yatak, kumandalı helikopter,<br />
oyuncak bebek, tablet, çello, gitar ve daha<br />
neler neler! “Kaymakam amca, hayalim bu<br />
ama olmuyor maalesef” diyen çocukların evlerine<br />
tek tek hediyeleri teslim edildi.<br />
KAYMAKAM, FİKİRTEPELİ HAMZA İLE<br />
ARABASINDA OYUNLAR OYNADI<br />
Henüz altı aydır ilçedeki görevine devam<br />
eden Kaymakam Sonel’in ziyaret ettiği çocuklardan<br />
biri de, Fikirtepeli Hamza’ydı.<br />
Beşinci sınıf öğrencisi, Kaymakamından<br />
arabalı yatak, tablet ve oyuncaklar istemişti.<br />
Hayalleri gerçeğe dönüştürülen Hamza<br />
sevinçten adeta havalara uçarken, annesi<br />
ve ablası da mutluluğunu paylaştı. Hamza<br />
ile arabalı yatağında oyunlar oynayan ve hediyelerini<br />
birlikte açan Kadıköy Kaymakamı<br />
Tuncay Sonel, Kadıköy Life Dergisi’nin sorusuna<br />
şöyle yanıt verdi:<br />
"Göreve başladığımız ilk gün, önceki görev<br />
yerlerimizde olduğu gibi şehit ailelerimiz,<br />
gazilerimiz, yetim ve öksüz çocuklarımız,<br />
engelli vatandaşlarımız önceliğimiz oldu.<br />
Onlara kısa sürede ulaştık. Kadıköy genelinde<br />
912 yetim ve öksüz çocuğumuzu tespit<br />
ettik. Önceki görev yerlerimde de bu<br />
uygulamayı yapıyordum. Kadıköy’dekilere<br />
ve önceki görev yerlerimizdeki yetim-öksüz<br />
çocuklarımıza iki de benim çocukları<br />
eklersek, toplamda 2 bin 549 evladım var.<br />
Devletimizin şefkatini ve sıcaklığını onlara<br />
göstermeye gayret ediyoruz."<br />
KAPADOKYA’DA BALONLA UÇTULAR,<br />
CANLI KÖPEKLERİ OLDU<br />
Kadıköylü her çocuğun hayalleri bambaşkaydı.<br />
Kapadokya’da balona binip uçmak<br />
isteyen başarılı öğrenci, babası ve abisi ile<br />
birlikte uçakla turistik bölgeye gönderildi,<br />
arzusuna kavuşturuldu. Bir çocuğun tek<br />
isteği ise, bir köpeğinin olmasıydı. O da<br />
sağlandı, sahiplendirildi. Enstrümanlara ilgi<br />
duyan çocuklar da çoktu. Sadece gitar değil,<br />
boyunca çello isteyen çocukların istekleri,<br />
odalarına kadar gönderildi.<br />
ÇOK BÜYÜK DESTEK VAR!<br />
Önceki görev yerleri ile birlikte uzun yılların<br />
Kaymakamı, şimdilerde Tunceli Valisi Tuncay<br />
Sonel’in “Yetim ve Öksüzlere Mektup”<br />
projesi, büyük destek gördü. Hediyelerin<br />
dışında hatırlanmanın, ziyaret edilmenin,<br />
farkında olduklarının farkına varılması yönüyle<br />
büyük önem taşıyan projenin örnek<br />
olarak Türkiye genelinde çığ gibi büyümesi<br />
bekleniyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 25
Çevre<br />
Kurbağalıdere’de balçıktan,<br />
yarım kiloluk kefallere…<br />
Uzun yıllardır aşırı kirliliği nedeniyle Kadıköylülere<br />
büyük zorluklar yaşatan<br />
Kurbağalıdere’de ıslah çalışmalarının son<br />
aşamasında şaşırtan manzaralar görülmeye<br />
başlandı. Aylar önce suyun oksijen seviyesinin<br />
artması ile birlikte kıpırdanmaların<br />
başladığı Kurbağalıdere’de artık yarım kilo<br />
ağırlığında balıklar oltalara takılıyor.<br />
30 yıldır Kadıköy ve Maltepe çevrelerinde<br />
balık avcılığı gerçekleştiren Turgut Han,<br />
Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi<br />
çevresinde sadece üç saat içerisinde<br />
iki kilonun üzerinde balık tuttu. Tecrübeli<br />
Kadıköy Belediyesi, Eğitim Mahallesi'nde<br />
bulunan Kemal Sunal Parkı’na Ekolojik Yaşam<br />
Parkı kuruyor. Tamamen permakültür<br />
ilkelerine göre yapılan parktaki Kompost<br />
Eğitim Merkezi’nin inşası kolektif katılımla<br />
yapılacak.<br />
Kadıköy Belediye Meclisi kararıyla çocuk<br />
oyun alanı ve oturma birimleri bulunan Kebalıkçı;<br />
“Rus kefalleri yakaladım. Bunun<br />
dışında irili ufaklı çeşitli balık türleri daha<br />
var. Kirlilikten çok çektik, şimdi balık tuttuğumuz<br />
günleri görmek mutluluk verici.<br />
Islahın tam olarak tamamlanmasıyla ekolojik<br />
dengenin daha da yerine oturacağını<br />
düşünüyorum” dedi.<br />
TEHLİKE HENÜZ GEÇMEDİ<br />
Islah çalışmalarının bir türlü tamamlanamadığı<br />
Kurbağalıdere’de uzun yol kat<br />
edilmesinin ardından suyun oksijen seviyesinin<br />
artması ile birlikte balık tutulan<br />
EKOLOJİK UNSURLAR GÖZETİLEREK<br />
TASARLANDI<br />
Toplam 60 metrekareden oluşan Kompost<br />
Eğitim Merkezi binası, ekolojik yaşam ve<br />
ekolojiyi gözeten, sürdürülebilirliğin sağlandığı,<br />
biyo-iklim odaklı tasarım ilkeleri<br />
doğrultusunda tasarlandı. Bu nedenle yapı<br />
malzemesi üzerine yapılan araştırmalar sonucunda<br />
doğal, sağlıklı, ısı performansı ve<br />
enerji verimliliği yüksek, depreme ve yangıgünler<br />
görülmeye başlandı. Ancak Kurbağalıdere<br />
çevresi başta olmak üzere Kadıköy<br />
kıyılarının önemli bir kesiminde koli basili<br />
değerlerinin yüksek olması, riskin sürdüğü<br />
anlamını taşıyor. Diğer yandan kefaller, az<br />
ve orta dereceli kirli sularda da görülebilirken,<br />
henüz bir yıl öncesinde tamamı balçıktan<br />
oluşan Kurbağalıdere’de deniz yaşamı<br />
tamamen sona ermişti. Yarı kirli suların<br />
dip balığı yarım kiloluk kefaller, balıkçıların<br />
yüzünü güldürmeye başladı. Gözler, ıslah<br />
çalışmalarının kalıcı olarak tamamlanacağı<br />
günlere çevrildi.<br />
Kadıköy’e Ekolojik Yaşam Parkı geliyor<br />
mal Sunal Parkı’nda plan değişikliği yapıldı<br />
ve bin 520 metrekarelik yeşil alan, Ekolojik<br />
Yaşam Parkı Projesi'ne dönüştürüldü.<br />
Kemal Sunal Parkı’nda konumlandırılması<br />
planlanan bu sosyal alan projesi içerisinde,<br />
sivil toplum örgütleri tarafından da kullanıma<br />
açık olan aylık programlarla ekolojik<br />
yaşamla ilgili farklı yaş gruplarına yönelik<br />
çeşitli eğitimler verilecek, atölyeler düzenlenecek.<br />
Tamamen permakültür ilkelerine<br />
göre tasarlanan parkta, bir de Kompost Eğitim<br />
Merkezi olacak.<br />
na dayanıklı, ekolojik ayak izi düşük olması<br />
nedeniyle saman balyası tercih edildi. Isınma<br />
ve soğutma mekaniğinde ısı pompası,<br />
aydınlatma için pasif güneş konumlandırması<br />
ve su hasadı için yağmur suyu toplama<br />
sistemi projelendirmede yer aldı.<br />
SAMAN BALYASINDAN DUVAR<br />
Permakültür ilkeleri doğrultusunda tasarlanan<br />
park projesinde mevcut bitki dokusuna<br />
ek olarak yükseltilmiş bitki yatakları, tıbbi<br />
bitki sarmalı, kelebek bahçesi, koku bahçesi,<br />
tematik bitki alanları, biyolojik gölet,<br />
kümes yer alacak. Açık eğitim alanı, ahşap<br />
çocuk oyun elemanları ve donatı elemanlarıyla<br />
da ekolojik tasarım desteklenecek.<br />
Kompost Eğitim Merkezi inşa sürecinin<br />
ekolojik bilinç kazandırmaya katkıda bulunması<br />
amacıyla, kolektif bir biçimde yürütülmesi<br />
planlanıyor. Bu nedenle yapının yığma<br />
saman balyasından yapılacak duvarları ve<br />
doğal sıva uygulaması için dışarıdan katılıma<br />
açık kolektif atölyeler düzenlenecek.<br />
26 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Kapak<br />
İstanbul’un dünyalara<br />
değişilmez güzelliği<br />
ADALAR, HUZURU<br />
ARIYOR!<br />
ADEM GİDEN<br />
Doğanın ödülü, Marmara’nın gerdanlığı, elini<br />
uzatsan dokunacak kadar yakın bir Bodrum,<br />
Alaçatı sanki İstanbul’un eşsiz köşesi Adalar...<br />
Megakentte sıkışan, nefesi kesilenin bir<br />
solukta kendini atmak istediği, binlerce kilometre<br />
uzaktan gelen turistlerin büyülü kaçış<br />
noktası… Adalar’da son yıllarda yaşananlar,<br />
“her güzelliğin de bir bedeli var” dedirtirken;<br />
etkili, doğru ve kalıcı bir planlamanın gerekliliği<br />
her geçen gün artıyor.<br />
Kadıköy Life Dergisi olarak yaz sayımızda,<br />
İstanbul’un incisi Adalar’ı gezdik, masaya<br />
yatırdık. Yabancıların ‘Prens Adaları’ olarak<br />
bildiği dokuz ayrı kara parçasından Büyükada,<br />
Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’da<br />
yerleşim var ve her geçen yıl ilgi daha fazla.<br />
Köklü yerlileri ve Belediye Başkanı Atilla<br />
Aytaç ile röportajlarımızın öncesinde,<br />
“Adalar’da neler oluyor?” diyerek, gündüzümüzü<br />
gecemize kattık.<br />
GÜZEL-ÇİRKİN DENGESİ…<br />
Diğer sekizini arkasına takarak lokomotif<br />
olan Büyükada, genel olarak güzelliklerin de,<br />
sorunların da birlikte yaşandığı çok özel bir<br />
Yunan adaları ya da Bodrum, Çeşme değil;<br />
İstanbul’un en yakın adası, Kınalıada…<br />
Çöplüğe dönüştürülen tertemiz<br />
Adalar sahilleri…<br />
yere sahip. Dünyada tek olan plakalı faytonlara<br />
binip nostalji yaparken, para hırsına ardı<br />
ardına koşturulan atların adeta çatlayarak<br />
ölmesi, mükemmel plajlara sahipken dibine<br />
28 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Kapak<br />
molozlar çökmüş deniz suyunun üzerinde<br />
yüzen çöplerin kulaçlarınıza karışması, bin bir<br />
çeşit çiçeklerin kokusunu faytonlarda gelişigüzel<br />
asfaltlara fırlatılan at dışkılarının bastırması,<br />
yasak olmasına rağmen adayı akülü<br />
araçların sarması ve sayıları sürekli artan<br />
41 yıllık Büyükada<br />
sakini Faika Hanım…<br />
Sıkı bir hayvansever<br />
ve balkonunda kuşları<br />
beslemeden önce<br />
bulgurlarını bir gün<br />
suda bekletip şişmesini<br />
bekleyecek kadar da<br />
hassas…<br />
bisikletlerin kazalara karışması, Bodrum’da<br />
skandal lahmacun fiyatlarını aratmayacak<br />
kadar pahalı menüler (dilimlenmiş ekmek<br />
20 TL), yıllar önce karşılıklı sevgi, saygı ve<br />
estetiğin yankılandığı sokaklarında şimdilerde<br />
argo ve küfürlerden yerli ada sakinlerinin<br />
kapı pencerelerini açamaması, argonun duvar<br />
yazılarına taşınıp taciz noktasına gelmesi<br />
gibi birçok faktör, Adalar’ın eşsiz güzelliklerini<br />
her geçen süreçte daha fazla gölgeliyor.<br />
Bu ve benzeri birçok nedenden ötürü sadece<br />
güzellikleri görebilenler için Adalar cennet,<br />
ister istemez sadece olumsuzluklara odaklananlar<br />
için cehennem özelliğini taşıyor. Her<br />
ikisini görenlerin de kafası bir hayli karışık,<br />
artık taşınma zamanı mı diye kendi kendine<br />
soranı çok, taşınanları da var!<br />
ATLARI ADA’DAN KOPARMADAN ÇİFTE<br />
MUTLULUK NEDEN MÜMKÜN OLMASIN?<br />
Adalar kapak haberimizin bir kısmında atlar<br />
ve faytonlar öne çıkıyor. Bu noktada Kadıköy<br />
Life Dergisi olarak Ada sakinlerine önerimizi<br />
sunuyoruz ve hemen yeşil ışık geliyor, “Biz<br />
bunu isteriz” diyerek… Atlar üzerinde yeterli<br />
otokontrol yok, adeta kaderlerine terk<br />
edilmişler, hayvanseverlerin çığlıkları önünde<br />
ölüyorlar... Diğer yandan atlar, Adalar ile<br />
bütünleşmiş çok önemli bir nostalji, güzellik<br />
ve doku. Peki, aynı anda atlar Ada’dan koparılmadan,<br />
uzaklaştırılmadan bir çözüm<br />
yolu olamaz mı? Bu noktada Ada sakinlerine;<br />
“Atlar insanları taşırken büyük eziyet<br />
çekeceklerine insanlar atları gezdirsin. Evet,<br />
insanlar yularlarını alsın, sahipleri eşliğinde<br />
ailece ya da gruplar halinde Ada dokusuyla<br />
hayvan sevgisini yaşasın. Varsın faytonlar<br />
da elektrikli, akülü olsun. Hem hayvanlar<br />
mutlulukla dolsun, hem de insanlar sevinçle,<br />
huzurla” dedik ve bu önerimiz büyük<br />
destek aldı. Atları çok sevdiklerini ve<br />
kopmak istemediklerini belirten Adalılar,<br />
sorunun sürekli sümenaltı edilmesi ve çözümünün<br />
ötelenmesinden rahatsız. Faytonla<br />
“işkence” yerine, atların her yaş grubuna<br />
eğitimciler tarafından binicilik eğitiminde<br />
sunulması da bir çözüm. Diğer yandan atların,<br />
insanların ruh sağlığına çok olumlu etki<br />
eden, hatta tedavi edici yönleri bulunuyor.<br />
FAİKA HANIM, 41 YILDIR<br />
İLK KEZ KAPILARINI KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />
DERGİSİ’NE AÇTI<br />
Son yıllarda yabancısı oldukça artan turistik<br />
bölgede yerli ada sakinleri zor günler geçirdiği<br />
için insanlara karşı ciddi güven sorunları<br />
oluşmaya başlamış. Bu süreçte yayın kurulumuzun<br />
samimiyetine gönülden inanan,<br />
Fenerbahçeli efsane Lefter’in dairesinin<br />
üst katında ikamet eden Faika Hanım; “41<br />
yıldır evime akrabalarım ve komşularım dışında<br />
giren olmadı. Bu bir ilk” diyerek, ortancalar<br />
ve güllerle bezenmiş balkonunda<br />
içini Kadıköy Life Dergisi’ne döktü. Dikkatli<br />
baktığımızda Faika Hanım’ın balkonundan<br />
Kadıköy, Maltepe-Kartal hattı çok net görülüyor.<br />
Dört tarafı sularla çevrili, orman ve<br />
çiçeklerle bezenmiş adada son yıllarda huzuru<br />
kalmayanlardan değerli Faika Hanım<br />
şöyle dert yanıyor:<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 29
Kapak<br />
TÇ Grup Satış Müdürü Tülay Çevlik, Adalar’ın<br />
geleceğinden bir hayli umutlu olan girişimci iş<br />
kadınlarından…<br />
“Ne günlerdi onlar. Adalı kadınlar olarak her<br />
akşam iskeleye iner, eşlerimizin vapurdan<br />
inmesini beklerdik. Adeta defile yerine dönerdi<br />
Adalar, kadınıyla erkeğiyle herkeste<br />
müthiş bir estetik, uyum. Esnafı bile başka<br />
gülerdi buranın. Faytoncular evimizin bir<br />
sakini, kardeşimiz, akrabamız gibiydi adeta.<br />
Yıllar önceki faytoncularda bir hürmet,<br />
insanlara ve hayvanlara bir saygı vardı ki<br />
anlatmaya sayfalar yetmez. Bir gün gökgürültüsünden<br />
ve yağıştan korkup sığınmaya<br />
çalışırken faytoncu geldi ve kapıma kadar<br />
bıraktı. Cüzdanım o an yanımda değildi, 'Bir<br />
sonraki karşılaşmamızda ödersiniz' diyecek<br />
kadar inceydiler; çünkü biz, Ada’nın büyük<br />
bir ailesiydik. Atını öpüp koklayan, deniz<br />
kenarına dinlenmeye götüren faytoncular<br />
vardı. Şimdi öyle mi? İyileri tenzih ediyorum<br />
haklarını yemeyeyim ama şimdiki faytoncuların<br />
çoğunun atlarına gerektiği gibi iyi<br />
ve doğru davrandığını düşünmüyorum. Kamuoyuna<br />
yansıyanları herkes biliyor zaten,<br />
bunlardan büyük üzüntü duyuyorum. Özellikle<br />
turist sayısında artış olunca daha çok<br />
para kazanmak için hayvanları koşturuyor<br />
da koşturuyorlar. Adeta çatlayıp ölüyor canım<br />
atlar! Yayın kurulunuzun önerdiği gibi<br />
olmasını isterim. Atları artık bizler mutlu<br />
edelim. Hem Adalılar atlardan kopmasın,<br />
hem de turistik doku da böylece korunmuş<br />
olsun. Akülü faytonlar gelsin, hatta bunun<br />
geliri de bence yerel belediyeye, Adalar<br />
Belediyesi’ne tahsis edilmeli. Hem belediye<br />
çok ciddi gelir elde eder, hem de daha kontrollü<br />
ve nezih hizmet sağlanabilir.<br />
Eskiden Büyükada’mıza Almanlar, Fransızlar,<br />
İngilizler, Japonlar çok gelirdi. Adeta<br />
küstüler artık, son yıllarda estetiğin kaybolması<br />
ile birlikte bu ülkelerden gelen turistler<br />
çok azaldı. Şimdi daha çok Arap turistler<br />
geliyor. Elbet ülke, millet ayırmıyoruz ama<br />
ciddi farklar var. İstisnalar hariç Arap turistler<br />
genelde hiç fotoğraf video çekmiyor,<br />
tarihi ve kültürel yapılarımızla ilgilenmiyorlar;<br />
genelde çok yemek yiyorlar ve esnaflar<br />
bundan çok memnun, ayrıca fayton gezisine<br />
çok ilgililer. Avrupalı ve Japon turistler ise<br />
öyle değil; faytonu daha az tercih ediyorlar,<br />
atların yıpranmasına dayanamadıkları için.<br />
Bir de çok yemek yemiyorlar, çantalarında<br />
mutlaka meyveleri ve suları var, tarihe ve<br />
kültüre, coğrafyaya odaklanıyorlar.<br />
Bisiklet kazaları çoğaldı, hatta<br />
ölümler oluyor. Faytonlar da çarpışıyor,<br />
yine ölüm ve yaralanmalar oluyor.<br />
Bunları gördüğümde günlerce<br />
hastalanıyorum, hatta bu nedenle<br />
yüz felci geçirdim üzüntüden.<br />
Ada’ya kapasitesinin çok üzerinde<br />
talep var, bunu kaldıramıyoruz. Ayrıca<br />
Yalova vapuru seferleri yine başlamalı,<br />
ihtiyaç duyuluyor. Sağlık alanında<br />
eksik de olsa güzel gelişmeler<br />
yaşamaya başladık. Bileğim kırılmıştı,<br />
dakikalar içerisinde acil bot ile<br />
Anadolu Yakası’nda hastaneye ulaştırdılar.<br />
1 yıl önce hastanemiz açıldı<br />
ancak yeterli hizmet verebildiğini<br />
düşünmüyorum, çok eksikleri var.<br />
En kısa zamanda hastanenin verimli<br />
hale getirilmesini arzuluyorum çünkü<br />
Ada’da sağlık sorunları, coğrafyamızdan<br />
ötürü çok daha önemli.”<br />
TÜLAY ÇEVLİK: ADALAR’DA ÇOK GÜZEL<br />
GÜNLER, ESTETİK İLE YAKALANIR<br />
25 yıllık işletmecilik tecrübesi bulunan başarılı<br />
işkadını, TÇ Grup Satış Müdürü Tülay<br />
Çevlik de, dergimiz ile düşüncelerini paylaştı.<br />
Çevlik’in açıklamaları şöyle:<br />
Karada taksi olur da deniz de olmaz mı?<br />
Ada sakinlerinin acil durumlarda imdadına<br />
yetişen aracı, deniz taksileri…<br />
30 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Kapak<br />
Adalar Belediye Başkanı Atilla Aytaç.<br />
“Turizmde umutsuz değiliz, hedefleri yakalayacağımızı<br />
düşünüyorum. Ülke genelindeki<br />
gelişmeler elbet Adalar’ın turistik<br />
dengelerini de yer yer değiştiriyor. Burada<br />
estetik çalışmalarının oldukça geliştirilmesi<br />
gerekiyor. Derginizin fayton ve atlara yönelik<br />
önerisine kesinlikle katılıyorum.<br />
İstanbul’da yaşayıp Adalar’a hiç ayak basmayanlar,<br />
buraları görmeyenler var. Aslında<br />
yıllardır Anadolu Yakası ve Avrupa Yakası<br />
arasında geçiş yapmayanları bile görüyoruz.<br />
Dolayısıyla İstanbullar, Adalar’ı görmeyerek<br />
kendilerine ve şehirlerine büyük haksızlık<br />
ediyorlar diye düşünüyorum. Elbet çok aşırı<br />
yoğunluk Ada’nın yerli sakinlerini huzursuz<br />
edebilir ancak, belirli bir dengede Ada ruhunu<br />
herkes yaşamalı, bu enerjiyi tatmalı.<br />
Burada yazın nüfus patlıyor, milyonlara dayanıyor.<br />
Halbuki Adalar, dört mevsim çok<br />
güzel. Şimdi yaz, deniz kum ve güneş. Kışın<br />
lapa lapa kar yağdığında beyaza bürünmüş<br />
Adalar sokaklarında kar tanelerinin ağaç<br />
yapraklarını sıyırarak yerde biriktiğini görmek,<br />
ağaçlarla dolu bomboş sokaklarında<br />
çılgınlar gibi kar tanelerinin üzerine koşmak<br />
o kadar güzel ki... Sadece tertemiz havası<br />
bile yeter.”<br />
ADALAR BELEDİYE BAŞKANI,<br />
BÖLGENİN NABZINI TUTAN<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong>’A ÖZEL KONUŞTU<br />
İstanbul’un yanı başında eşsiz güzellikleri<br />
kadar, kendi içinde yaşanan çeşitli sorunlarıyla<br />
da yer yer gündeme gelen Adalar’ın<br />
Belediye Başkanı Atilla Aytaç, Anadolu<br />
Yakası’nın nabzını tutan Kadıköy Life<br />
Dergisi’ne samimi, bazı kısımlarında da cesur,<br />
acı ama gerçek açıklamalarda bulundu.<br />
Adalar turizminin layık olduğu noktada<br />
bulunduğunu düşünüyor musunuz?<br />
Elbette hayır. Adalar turizminde hareketlilik<br />
gittikçe artmakta, yerli ve yabancı turist<br />
sayısı her geçen yıl yükselmekte. Bu artışa<br />
doğru orantılı olarak, kazançlarının yükselmesinden<br />
dolayı esnafımız memnun olsa<br />
da, Adalar halkının genelinin bu yükselişten<br />
memnun olduğunu söyleyemeyiz. İstanbul<br />
metropolünde bir vaha olarak kalan, doğal,<br />
tarihi ve kültürel zenginlikleriyle yalnız<br />
ülkemizin değil dünyanın sayılı bölgelerinden<br />
biri olan Adalar; kentin yanı başında<br />
araç trafiğinden uzak, insanların rahat<br />
nefes alabilecekleri bir yer. Bu anlamda<br />
her yıl Adalarımız milyonları bulan yerli ve<br />
Mavi pencereli beyaz Ada evlerinden Kadıköy ve<br />
Üsküdar’a bakış…<br />
yabancı turistin akınına uğramakta. Evet,<br />
turizm kapasitesi yüksek bir ilçede yaşıyoruz<br />
ama bu bizler için çok büyük külfetleri<br />
de beraberinde getiriyor. Hepimizin bildiği<br />
gibi turistik bölgelerin yaz ve kış aylarında<br />
nüfus hareketlerinde büyük dalgalanmalar<br />
yaşanmakta. Adalarımızda kış nüfusu, yani<br />
ikâmetgahı burada olan 15 bin civarında<br />
yurttaşımız yaşamakta. Yazın hafta sonlarında<br />
bu oran günübirlikçilerin gelmesiyle<br />
200 bini buluyor. Belediyelerin en büyük<br />
gelir kaynaklarından biri İller Bankası’ndan<br />
yapılan yardımlardır. Yardımın ne kadar<br />
olacağı ikamet eden nüfusa göre belirlenir.<br />
Adalarımıza yapılan yardım da kış nüfusuna<br />
göre belirleniyor ki bu ödenek personel<br />
giderlerini dahi karşılayamıyor. Böyle olunca<br />
da temizlik konusunda sıkıntılar baş gösteriyor.<br />
Çünkü gerekli olan personel alımını<br />
bütçemizi aştığından dolayı yapamıyoruz.<br />
Yerel yönetim olarak yetki sınırlarınız<br />
ile bölgenize olan yoğun ilgi arasında<br />
orantısızlık bulunduğu yönünde<br />
görüşler var. Bu süreçte Adalar’da<br />
yerel yönetimlerin güçlendirilmesi<br />
düşüncenize yönelik hangi girişimleriniz<br />
oldu?<br />
Adalarımızın demografik özellikleri ve nüfus<br />
yapısı, doğrudan demokrasinin uygulanması<br />
için elverişli bir ortama sahip. Bu<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 31
Kapak<br />
Heybeliada İskelesi’nde insan akını…<br />
Aya Yorgi Kilisesi, Büyükada’nın odak noktası olarak<br />
dört mevsim turist çekiyor. Ortodoks mezhebinde<br />
23 Nisan ve 24 Eylül tarihleri, Aya Yorgi’ye giden yolu<br />
çıplak ayakla ve hiç konuşmadan takip edenlerin<br />
yarı hacı olduğuna inanılıyor.<br />
nedenle demokratik ve katılımcı bir yerel<br />
yönetim anlayışını yerleştirmek için elimizden<br />
geleni yapıyoruz.<br />
Yaptığımız uygulamalarda, verilen hizmetlerde,<br />
ilçemizde yaşayan vatandaşlarımızın<br />
onayı bizim için olmazsa olmaz koşul.<br />
Yurttaşlara rağmen yapılacak her uygulama<br />
başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkûmdur.<br />
O yüzden Adalarımızda oluşturulacak halk<br />
platformları bizim için çok önemli. Adalarımızda<br />
hali hazırda oluşturulmuş ve oluşturulacak<br />
forumlar, demokratik belediyeciliğimizin<br />
ayaklarını bastığı zemini oluşturuyor.<br />
Hayatın her alanına ve Adalarımıza ilişkin<br />
konular buralarda tartışılarak, onaylanarak<br />
ve yurttaşların birebir katkısıyla yerel yönetimimiz<br />
tarafından uygulamaya konduğu<br />
bir yönetim anlayışıyla çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz.<br />
Belediye olarak en büyük sıkıntımız yaz-kış<br />
nüfusu arasındaki ciddi fark. Adrese kayıtlı<br />
nüfus sistemine göre 15.523 kişinin yaşadığı<br />
Adalar’a özellikle yaz aylarında hafta sonları<br />
200 bin kişiye yakın ziyaretçi gelmekte.<br />
Böyle olunca da belediye olarak verdiğimiz<br />
hizmette sıkıntılar yaşanıyor. Tekrar söylüyorum,<br />
15 bin nüfusa göre verilen ödenek<br />
personelimizin maaşı bile etmiyor. Sonuç<br />
olarak maddi olarak yaşadığımız bu sıkıntıları<br />
çözebilmek için mutlaka yeni kaynaklar<br />
yaratılması ve Adalar ilçemizin özel bir statüye<br />
kavuşturulması gerekmekte. Adalar’ın<br />
ve Adalar benzeri ilçelerin özel bir statüye<br />
kavuşması için geçmiş dönemde başlatılan<br />
bir mücadele var. Biz de aynı talepleri tekrarladık<br />
ama sonuç alamıyoruz.<br />
Bir ilçe veya beldedeki sorunlara da, çözüm<br />
yollarına da, o bölgede yaşayan halk<br />
hâkimdir. Dolayısıyla ilçe ve beldelerdeki<br />
her türlü konuda, sorunların çözümü hususunda<br />
bölge halkı tarafından seçilmiş<br />
yöneticiler yetkili olmalıdır. Örneğin ilçemizin<br />
en önemli üç sorununu ulaşım, sağlık,<br />
eğitim şeklinde sıralayabiliyoruz. Ne yazık<br />
ki bu üç önemli konuda da yerel yönetim<br />
olarak yetkimiz bulunmamaktadır. Sadece<br />
Adalar’da değil, Türkiye’nin her bölgesinde<br />
yerel yönetimlerin önemi büyük. Nüfus<br />
uçurumuna bir de günübirlik ziyaretçiler<br />
eklenince, milyonlara varan yurttaşımıza<br />
hizmet etmeye çalışıyoruz. Bu sayıları<br />
Adalar’a taşıyan Şehir Hatları ve özel yolcu<br />
motorlarının bağlı olduğu şirketlerden pay<br />
alabilmek için Büyükşehir Belediyesi’ne<br />
yaptığımız onlarca başvuru olumlu sonuçlanmadı.<br />
Adalar turizmin daha verimli ve<br />
güzel bir noktaya gelebilmesi için<br />
nelere ihtiyaç var?<br />
Adaları sanatla buluşturmak, İstanbullulara<br />
ve yerli-yabancı turistlere şehrin hemen yakınında<br />
günlük koşuşturmadan uzaklaşma<br />
imkânı sunmak, adaların köklü bir tarihsel<br />
32 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Kapak<br />
gelenek içinde oluşturduğu kültürel yapısını<br />
tanıtmak şart... Geçmişte Adalar’da<br />
yaşayan ve halen yaşamakta olan çeşitli<br />
kültürlerin yeme - içme, sanat, inanış, eğlence<br />
anlayışlarından yola çıkarak birbirlerini<br />
tanımaları ve kendilerini ifade edebilmeleri<br />
için oluşturulan projeler ve etkinliklerin düzenlenmesi<br />
gerekiyor.<br />
Adalar’ın vitrini hale gelen faytonlar…<br />
Bu noktada yer yer atların aşırı kullanımı,<br />
asfalt ve yokuş zeminde kazaları ve<br />
ölümler gündeme gelebiliyor. Sizce<br />
atların Ada’dan ve turistik dokudan<br />
koparılmadan, beraberinde hayvan<br />
hakları kapsamında korunabileceği<br />
bir planlama mümkün mü?<br />
Adalar’da iç ulaşım (Büyükada, Heybeliada,<br />
Burgazadası), geleneksel olarak<br />
dünyada eşi olmayan bir şekilde plakalı<br />
faytonlarla yapılmakta. Bugün itibariyle<br />
277 adet fayton ve yaklaşık 1.200 civarında<br />
at ile bu hizmet sunulmakta ve birçok<br />
ailenin geçim kaynağı olmakta. 5216 sayılı<br />
Büyükşehir Belediye Kanunu sonrası, faytonlar<br />
konusundaki yetki, görev ve sorumluluk<br />
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne<br />
geçti. Büyükşehir Belediyesi 2007 yılında,<br />
Büyükada’da 140 fayton kapasiteli at ahırları<br />
yaptırmış ve bunları kendi kuruluşu<br />
olan İSPARK tarafından işletmeye başladı.<br />
Ancak Büyükada’daki fayton mevcudu<br />
226’dır. Dolayısıyla açıkta kalan fayton<br />
sayısı 86. Belediyemize gelen şikâyetlerin<br />
çoğu atların çalıştırılma koşulu, faytoncuların<br />
davranış şekli ve fiyatla ilgili olmakta.<br />
Bizim önceliğimiz faytoncu esnafı ve Ada<br />
halkıyla bir araya gelerek, şikâyet konularına<br />
çözüm üretmek ve ortadan kaldırmak<br />
olacak. Bu sorunun çözülmesinde en büyük<br />
faydayı yine faytoncu esnafı ve Ada halkının<br />
göreceğine eminim. Bazı faytoncuların<br />
hayvan haklarını hiçe sayarak hareket ettikleri<br />
maalesef gerçek... Adalar’da uzun<br />
çalışma saatlerine ve sıcağa dayanamayan<br />
atlar, fayton çekerken yıkılıyor. Zorunlu<br />
olmalarına rağmen Faytoncular Odası ve<br />
Büyükşehir Belediyesi’nden uzman bir veteriner<br />
hekim bulunmadığı için özellikle<br />
hafta sonları müdahale şansımız olamıyor.<br />
Çünkü belediyemizde de kadrolu 1, hizmet<br />
alım yoluyla çalışan 2 veteriner hekim bulunmakta.<br />
Onlar da 4 adadaki tüm sokak<br />
hayvanlarına hizmet sunmaya çalışıyor.<br />
Özetle; at ahırlarının bulunduğu bölgeye<br />
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden defalarca<br />
talep edilmesine rağmen veteriner<br />
hekim görevlendirilmemiş, özellikle yaz<br />
dönemi boyunca etkin bir şekilde zabıta<br />
denetimleri yapılmamıştır. Ahırlarda dezenfeksiyonun<br />
hiç yapılmadığı, deniz suyu<br />
kontrol izlem numunelerinde at ahırlarının<br />
yüzme alanlarına yakın olması sebebiyle<br />
çevre kirliliği oluşturduğu, dolayısıyla bu<br />
durumun insan sağlığını tehlikeye attığı,<br />
at gübrelerinin Adalar geneli için çevre<br />
temizliği ve genel hijyen kurallarına göre<br />
sıhhi risk oluşturduğu, ahırlarda bulunan<br />
atların veteriner hekim tarafından düzenli<br />
sağlık kontrolünden geçirilmediği ve kontrolsüz<br />
at girişleri sebebiyle virüs taşıyan<br />
kenelerin Adalar ilçesine taşınma olasılığını<br />
arttırdığı, hayvanların uygunsuz itlaf<br />
edilişi ve ölü atların denizden çıkarılması<br />
gibi durumlardan ötürü Ruam riskinin<br />
arttığı, Adalar’da at mezarlığı bulunmadığı<br />
ve hastalıklı ya da doğal sebeplerden<br />
ölen hayvanların ilkel ve hijyenik olmayan<br />
şartlarda Aya Nikola mevkiine gömüldüğü,<br />
atların hayvan hakları hiçe sayılarak çatlayana<br />
kadar çalıştırıldığı, belirlenen fiyat<br />
tarifesine uyulmadığı ve vergi kanunlarına<br />
uygun fatura kesilmediği, bütün bunların<br />
yetki ve sorumluluğundaki İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi UKOME Birimi’ne defalarca<br />
yazıldı, ancak sorunlara çözüm üretmek<br />
adına herhangi bir adım görmedik.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 33
Kapak<br />
Turistlerin ve Ada sakinlerinin en yoğun<br />
şikâyetçi olduğu ve sıkça gündeme<br />
gelen sorunlardan biri de, faytonlardan<br />
kaynaklı hayvan dışkısı... Konuya ilişkin<br />
nasıl kalıcı bir çözüm sağlanabileceğini<br />
düşünüyorsunuz?<br />
Bu konunun biraz da eğitim ile ilgili olduğunu<br />
düşünüyoruz. Şöyle ki; faytonlar çok eski<br />
yıllardan beri hayatımızın içindeler. Geçmiş<br />
yıllarda faytonlar sadece güzellikleri ile hayatımızın<br />
içindelerdi. Faytoncu dostlarımız<br />
da hayvanseverlikleri ve beyefendilikleri ile.<br />
Bugün, sadece bu sorun değil, ülkemizde<br />
yaşanan tüm sorunların en önemli sebebi,<br />
eğitim seviyesindeki gerilemedir. Hayvanın<br />
altındaki dışkı torbasını gerekli alana boşaltmak<br />
yerine bir tekme ile yola döken faytoncu<br />
esnafı var. Bu gibi durumlarda zabıta<br />
ekiplerimiz tarafından kabahatler kanununa<br />
göre ceza kesilse de, caydırıcı olmuyor.<br />
Yassıada’da yürütülen otel ve kongre<br />
merkezi projesine, gönüllüler ile<br />
birlikte ciddi tepkiniz oldu. Bu yöndeki<br />
düşünceleriniz ve mevcut gelinen noktayı<br />
nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Yassıada’da bir doğa ve tarih katliamı yaşatılmak<br />
isteniyordu. Çeşitli STK’lar, Gönüllüler<br />
ve Adalılarla bu konunun yanlışlığını dile<br />
getirdik. Bu yanlıştan, bu tarih ve doğa katliamından<br />
dönülmesi, vazgeçilmesi için eylemler<br />
yaptık, tepkiler gösterdik. Ancak ne<br />
yazık ki bu yanlıştan geri dönülmedi. Kültür<br />
ve Turizm Bakanlığı onayı ile yürütülen inşaatta<br />
doğanın vahşice katledilmesi, onlarca<br />
deniz canlısının neslinin tükenmesi sonucu<br />
otel ve kongre merkezi olacağı söylenen inşaat<br />
tamamlanmak üzere. Geçmişin yaralarını<br />
sarmak iddialarıyla adını Demokrasi ve<br />
Özgürlükler Adası koyup, sonra da adanın<br />
altını üstüne getirilmesine dönen proje ile<br />
Yassıada’da ne tarih kaldı ne doğa…<br />
Adalar’da naylon poşet kullanımını<br />
yasaklayarak doğaya katkı sağlamayı<br />
hedeflediğiniz mükemmel ve tüm<br />
İstanbul’da uygulanması gereken bir<br />
projeniz var. Ancak marketler, manavlar<br />
ve birçok işletmelerde poşet kullanımı<br />
dikkat çekiyor. Bu sorun nasıl çözülebilir?<br />
Evet. Yine çeşitli STK’lar, kuruluşlar ve Adalar<br />
halkının katılımı ile “Ada Poşet İstemiyor”<br />
adı altında yürüttüğümüz bir projeydi<br />
bu. Halktan büyük destek gördü, ulusal basında<br />
da geniş yer buldu. Hepimizin sağlığı<br />
açısından büyük önem taşıyan bu uygulama,<br />
maliyeti yüksek olmamasına rağmen<br />
ki insan sağlığı söz konusu olduğunda maliyetin<br />
bir önemi yoktur; zorunlu bez torba<br />
kullanımı uygulaması bazı esnaflarımız<br />
tarafından hayata geçirilmedi. Yaygınlaştırmak<br />
için her türlü girişimi yaptık. Uygulamaya<br />
geçen esnaflarımızı ödüllendirdik.<br />
Geçmeyenlere cezalar kesildi. Sanırım bu<br />
önemli projenin yaygınlaşması da eğitim<br />
ile mümkün olabilir. Biz hem vatandaşımıza<br />
hem esnafımıza naylon poşetin hayatımız<br />
açısından zararlarını, bez torba kullanımının<br />
ise hayatımız ve sağlığımız açısından önemini<br />
anlatmaya bıkmadan devam edeceğiz.<br />
Adalar’ı botanik parka çevirmek… Bitki<br />
Fidanlığı ve Çiçek Serası çalışmanız<br />
kapsamında nasıl katkı sağlıyorsunuz?<br />
Adalar genelinde park bahçe ve yeşil alanlarda<br />
kullanılan tüm süs bitkilerinin ada<br />
iklim koşullarında sağlıklı ve ekonomik şekilde<br />
yetiştirilmesini sağlamak amacıyla<br />
kurulan fidanlığımızda 360 metrekare kapalı<br />
sera alanı bulunmaktadır. Sera kullanım<br />
alanı; tohum ve çelik köklendirme alanı,<br />
fidelerin potlara dikim alanı ve potlardaki<br />
bitkilerin gelişme alanı olarak planlanmıştır.<br />
Toplamda 1.450 metrekarelik alanda kurulu<br />
olan fidanlığımız bünyesinde mevsimlik çiçek<br />
yetiştiriciliği yanında yer örtücü bitkiler,<br />
çiçekli çalı türleri, her dem yeşil çalı türleri,<br />
yapraklı ve ibreli ağaç türleri yetiştiriliyor ve<br />
Adalar halkına uygun fiyatlarla sunuluyor.<br />
Ayrıca ilçemizde bulunan yeşil alanlar burada<br />
üretilen çiçeklerle güzelleştiriliyor.<br />
Yerli ve yabancı turistlerden<br />
beklentileriniz nedir?<br />
Yerli ve yabancı misafirlerin esnafımıza<br />
kazanç sağladığı kuşkusuz bir gerçek... Belediyemize<br />
ise milyonlarca ziyaretçinin çöpünü<br />
toplamak kalıyor. Bunun dışında yerel<br />
yönetime bir katkısı bulunmuyor. Yabancı<br />
turistlere baktığımız zaman Avrupalı turist<br />
sayısı ülkemizde azaldı. Dolayısı ile ilçemiz-<br />
34 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Kapak<br />
de de sayısı düşen Avrupalı turist yerini kat<br />
ve kat fazlalaşmış Arap turistlere bıraktı.<br />
Şehrin sahile kıyısı olan her bölgesinden<br />
Adalar’a seferler konuldu. Hatta hafta sonu<br />
Bursa’dan bile ilçemize seferler düzenleniyor.<br />
Esnafımız, yoğun Arap turistin Adalar’a<br />
gelmesinden memnun olsa da, halkın genel<br />
anlamda huzursuz olduğundan söz edebiliriz.<br />
Kontrolsüz bir insan akını var. Şehrin<br />
betonarmesinden ve bunaltıcılığından kaçarak<br />
Adalarımıza gelen yurttaşlarımızın da<br />
bilinçli hareket etmesi gerekiyor. Her bulunan<br />
açık alanda mangal yakılması, piknik<br />
yapılması hem ciddi tehlikeler yaratmakta<br />
hem de temizlik işçilerimizin insanüstü bir<br />
gayret göstermesine yol açmaktadır. Dolayısı<br />
ile tüm turistlerden doğamızı, çevremizi<br />
ve güzel Adalarımızı koruyarak hareket etmelerini<br />
bekliyoruz.<br />
Son yıllarda artan akülü araçlar<br />
ve bisikletlerle birlikte gelen ağır<br />
yaralanmalı, hatta ölümlü kazalar büyük<br />
üzüntü yaratıyor. Bu kapsamda neler<br />
yapılabilir?<br />
Akülü diye tabir edilen araçlar, kiralık bisikletler,<br />
yayalar ve faytonlar aynı anda trafiğe<br />
çıkıyor ve dolayısı ile bu durum ciddi trafik<br />
problemlerine yol açabiliyor. Akülü diye<br />
tabir edilen araçların bir bölümü belirli bir<br />
devirin üzerinde olduğu için aslında motorlu<br />
araç statüsündedir. Bu araçların motorlu<br />
araç trafiğine kapalı ve SİT alanı olan Adalarımızda<br />
kullanılması kesinlikle yasaktır.<br />
Kiralık bisikletlerin yoğunluğu, tecrübesiz<br />
kullanıcıların bisiklet ile trafiğe çıkması da<br />
ciddi trafik sorunları yaratmaktadır. Biz bir<br />
bisiklet yönetmeliği getirerek kiralık bisikletlerin<br />
tek renk olmasını, ayrıca plakalandırılmasını<br />
sağladık. Bu yönetmelik ile kaçak<br />
bisiklet kiralanmasının önüne geçtik ve<br />
yollarımızdaki bisiklet sayısında bir azalma<br />
söz konusu. İlçe Emniyet Müdürlüğü bu<br />
konuda şu anda ciddi bir çalışma yürütüyor.<br />
Motorlu araç statüsüne giren araçları<br />
topluyor, sahiplerine ceza kesiyor, hatta<br />
gerekirse el koyuyor. Bu kazaların önlemesi<br />
için önemli bir adım, ancak yeterli değil.<br />
Belediye yetkililerimizin İlçe Emniyet Müdürlüğü,<br />
faytoncu esnafı, bisiklet kiralama<br />
işi ile uğraşan esnaf ve Adalar halkı ile koordineli<br />
bir çalışma yapması, bunun üzerine<br />
trafik ile ilgili bir sorun ve çözüm önerisi<br />
Çöp sorunu, Adalar’ın yıllardır çözüm listesinden<br />
atamadıkları arasında… Adalar Belediyesi ciddi<br />
problemi kabul ederek cesur açıklamalarda<br />
bulunuyor: “Bize yapılan ödenek, personel<br />
giderlerimizi bile karşılamıyor…”<br />
raporu düzenlemesi ve bu raporu Büyükşehir<br />
Belediyesi’ne sunması, ardından<br />
Büyükşehir Belediyesi’nce hayata geçirilmesi<br />
gerekiyor. Adalar Belediyesi olarak<br />
biz çeşitli çalışmalar yaparak Büyükşehir<br />
Belediyesi’ne sunduk ancak sonuç çıkmadı.<br />
Adalar ile ilgili kararlar Adaların her sorununa<br />
uzak olan kişi ve kurumlar tarafından<br />
veriliyor ne yazık ki.<br />
Son olarak neler söylemek istersiniz?<br />
Adalarımızın bir diğer önemli sorunu sağlık<br />
ve ulaşım konusunda yaşanan sıkıntılar. Şu<br />
an sağlık konusunda Büyükada’da bulunan<br />
hastanenin Kartal Devlet Hastanesi’ne bağlanmasıyla<br />
iyice kangrene dönüştü. Heybeliada,<br />
Burgazada ve Kınalıada’da durum çok<br />
daha vahim. Acil olarak tam teşekküllü bir<br />
hastanenin yapılması, her adada 7/24 bir<br />
acil müdahale ekibinin bulunması gerekiyor.<br />
Sağlık sorunu, yerel yönetimlerin tek başına<br />
çözecekleri bir sorun değil. Ancak sivil toplum<br />
kuruluşları ve Adalar halkıyla kamuoyu<br />
oluşturarak, merkezi yönetim üzerinde baskı<br />
oluşturulmasına öncülük edeceğiz. Yerel<br />
yönetim olarak da, sorunun çözümüne araç<br />
gereç ve insan kaynaklarıyla katkı yapacağız.<br />
Yine ulaşım konusu da öyle... Özellikle<br />
kış aylarında Adalar’ın ana karayla ulaşımında<br />
büyük sorunlar yaşanmakta. Vapur<br />
sefer sayılarının arttırılması gerekiyor. Özel<br />
motorlarla yapılan ulaşımın güvenliği de<br />
ayrı bir sorun oluşturuyor. Motorlara inip binerken<br />
ve olumsuz hava koşullarında yapılan<br />
seferlerde sıkıntılar yaşanmakta. Bizler<br />
bu konuda sefer saatlerinin Adalı yurttaşlarımızın<br />
ihtiyaçları doğrultusunda yeniden<br />
düzenlenmesi için kamu ve özel deniz işletmecileriyle<br />
bir araya gelerek, çözüm üretmeye<br />
çalışacağız.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 35
Hatıralar Bulvarı<br />
Onlar; onca yıpratılmaya rağmen İstanbul’umuzun doğaya açılan pencereleri... Kınalı’sı Proti’si ile,<br />
Burgaz’ı Antigoni’si Heybeli’si Halki’si ile, Büyük’ü Prinkipo’su Sedef’i Neandros’u ile de adeta<br />
İstanbul’un nefesi… Ve de ne yazık ki “Bir Güzel İstanbul”un günümüze kalmış son sayfiyeleri;<br />
“ADALAR”<br />
Çamlıca'dan Adalar'a Bakış. Kartpostal, 1940 (R. Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
R. SERTAÇ<br />
KAYSERİLİOĞLU<br />
rsertack@gmail.com<br />
Mevsim işte yine yaz… Ve de şimdi “zaman”<br />
Adalar’ı göstermekte… Az sonra kalkacak bir<br />
Ada vapuru sizi şehrin gürültüsünden alıp,<br />
çımacının uzattığı tahta iskeleden sayfiyenin<br />
iskelesine taşıyacak isterseniz…<br />
Önce güvertede elif elif bir rüzgar uçuracak<br />
saçlarınızı… Sonra da İstanbul arkanızda uzaklaştıkça<br />
mavinin ortasında büyüyen bir fiyortlar<br />
dizisi çekecek içine sizi… Nice şairin mısrasında,<br />
nice bestekarın sesinde, nice rejisörün<br />
karesinde, nice yazarın öyküsünde uzaklara<br />
kaçış misali…<br />
İster bir günlük piknikçi, ister günü birlik ziyaretçi, ister de<br />
kırk yıllık adalı olun hiç fark etmez… Az sonra ineceğiniz<br />
yörenin çam kokulu heyecanı saracak biteviye yüreğinizi...<br />
Zira orada sizi hangi duyguların karşılayacağını sanki<br />
bilecek, sonra da bırakıvereceksiniz o beldenin heyecanına<br />
kendinizi…<br />
Artık koskoca bir gün olacak önünüzde bekleyen... Nice aşkların,<br />
nice heyecanların, nice tılsımların sessizliğini hâlâ koruduğu<br />
ve fakat kuş sesleriyle bezeli bir nefes misali... Öyle<br />
bir büyü ki o, sevmeseniz bile sevivereceksiniz birden o gizemi<br />
ve bohemi.<br />
Önce fayton çıngıraklarıyla irkileceksiniz… Sonra da yorgun<br />
atların ada yokuşlarını sonsuz tekrarlar ile nasıl da tırmandığını<br />
izleyeceksiniz hayretle… Faytoncuların “hişt, hişt” sesleri<br />
arasında, nal seslerinin asfaltla birlikte sunacakları sokak<br />
solosu yankılanacak tüm benliğinizde...<br />
36 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Hatıralar Bulvarı<br />
Adalara Vapur Biletleri, 1950-1970 (R. Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
Heybeli Ada'dan Kaşık Adası, 2008 (Fotoğraf: R. Sertaç Kayserilioğlu)<br />
Büyükada / İstanbul. Hayat Mecmuası, 1959 (R. Sertaç Kayserilioğlu arşivi)<br />
Yokuşlar; yorgun yollarıdır adaların… Çamlar, zakkumlar,<br />
begonviller, erguvanlar, manolyalar ise o yolların kilometre<br />
taşları... Mimozalar, büyüleyici giysilerine bürünüp kendine<br />
çağıracak hemen sizi… Çam kokuları içindeki güzellikleri, Aya<br />
Yorgi’si Kalpazan Kaya’sı, köşkleri Viran Bağları seyre davet<br />
edecek sizi...<br />
Adalar… Onlar; Marmara’nın koynunda uyuyan, İstanbul’un<br />
boynuna takılmış bir inci gerdanlığın taneleri… Gece olduğunda<br />
ise rengârenk ışıklarıyla İstanbul kıyılarına göz kırpıp<br />
kur yapan çapkınları…<br />
Onlar; Kadıköy yakamızın karşısında, onca yıpranmaya<br />
rağmen İstanbul’umuzun doğaya açılan pencereleri...<br />
Kınalı’sı Proti’si ile, Burgaz’ı Antigoni’si, Heybeli’si Halki’si<br />
ile, Büyük’ü Prinkipo’su, Sedef’i Neandros’u ile de adeta<br />
İstanbul’un nefesi…<br />
Ve de onlar, ne yazık ki “Bir Güzel İstanbul”un günümüze kalabilmiş<br />
son sayfiyeleri…<br />
Haydi o zaman… Aman bu vapuru da kaçırmayın... Hem sonra<br />
biliyorsunuz; “Ada vapuru yandan çarklı… Bayrakları ise<br />
cafcaflı” ...<br />
Yörükali - Büyükada. Kartpostal, 1950 (R. Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 37
Oeconomica<br />
Peru - Bolivya<br />
23 Ağustos - 2 Eylül<br />
Buzullar ve Volkanlar Ülkesi<br />
İzlanda<br />
26 Ağustos - 3 Eylül<br />
4 Baltık Başkenti<br />
Helsinki - Tallinn - Riga - Vilnius<br />
28 Ağustos - 3 Eylül<br />
Hırvatistan, Dalmaçya Kıyıları,<br />
Dubrovnik, Mostar, Saraybosna<br />
27 Ağustos - 3 Eylül 2017<br />
Oeconomica<br />
Kültür Yumağı Sicilya<br />
29 Ağustos - 4 Eylül<br />
Egzotik Endonezya<br />
29 Ağustos - 10 Eylül<br />
Fidel’in ve Che’nin İzinde Küba<br />
31 Ağustos - 9 Eylül<br />
Trakya'da Bağ Bozumu<br />
1 - 4 Eylül<br />
Klasik Kapadokya<br />
1 - 4 Eylül
Politika<br />
TBMM Başkanvekili<br />
Akif Hamzaçebi’den<br />
Kadıköy Life okurlarına özel…<br />
“Vatanını<br />
en çok seven,<br />
işini en iyi<br />
yapandır!”<br />
ADEM GİDEN<br />
Türk siyasetinde basamakları ağır ve emin<br />
adımlarla çıkarak adını “etkin isimler” arasına<br />
yazdıran Türkiye Büyük Millet Meclisi<br />
Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Akif<br />
Hamzaçebi, Kadıköy Life'a konuştu. Meclis<br />
kürsüsünde ve siyasi temaslarında sükuneti<br />
ile öne çıkan Hamzaçebi ile “beş çayı” tadındaki<br />
buluşmamızda Kadıköy’den Türkiye<br />
siyasetine, Kıbrıs’tan global dünya pazarına<br />
kadar birçok ayrıntılar yer alıyor.<br />
80 milyonun yaşantısına yön veren kararları<br />
yöneten aktif isimlerden Akif Hamzaçebi;<br />
oksijenini Kadıköy’de alıp Ankara’dan<br />
Edirne’ye, İzmir’den Hakkari’ye Türkiye’nin<br />
dört bir yanına taşıyor. 15 yıldır aktif siyasetin<br />
içinde olan Hamzaçebi, 2012 yılından<br />
bugüne TBMM’de görev alıyor. 8 yıl plan ve<br />
bütçe komisyonunda CHP Grubu Sözcülüğü,<br />
ardından 5 yıl Grup Başkanvekilliği ve<br />
son 1,5 yıldır da TBMM’nin Başkanvekili<br />
görevini üstlenen Akif Hamzaçebi, önemli<br />
mesajlar verdi.<br />
Mevsim yaz ancak, ülke gündemi bir hayli<br />
yoğun. İşte bu koşuşturmanın ortasında<br />
Suadiye’de, Bağdat Caddesi’nin huzurlu köşesi<br />
Remzi Kitapevi’nin kafeteryasında dolu<br />
dolu bir saatlik röportajımızın ayrıntıları...<br />
Kadıköy’de yaşıyor ve ikamet ediyorsunuz.<br />
Peki, Kadıköy, sizin için ne demek?<br />
İstanbul’un her ilçesi için güzel cümleler<br />
kurabilirim, şehirlerin özellikleri vardır. İstanbul,<br />
nüfusunun ötesinde farklı özellikleri<br />
olan, üç imparatorluğun izlerinin üzerinde<br />
tarihi birikimi bulunan, dünya kenti... Kadıköy,<br />
benim için her şey demek! Kadıköy’de<br />
yaşarken hiç ilçe dışına çıkmadan tüm ihtiyaçlarınızı<br />
karşılayabilir, aradığınız her şeyi<br />
bulabilirsiniz. Yani, başka ilçelere gitmeden<br />
rahatlıkla yaşayabilirsiniz.<br />
Kadıköy’ün son zamanlarda öne çıkan<br />
gündemi, kentsel dönüşüm. Bu süreci<br />
nasıl gözlemliyorsunuz?<br />
İstanbul geneline bakarsanız, çok yoğun yapılaşmanın<br />
olmaması Kadıköy’ün bir özelliği...<br />
Her ne kadar kentsel dönüşüm, yapı<br />
stokunda bir miktar artışa neden olmuşsa<br />
da, hâlâ bu makul ve kabul edilebilir seviyede.<br />
Bir deprem gerçeği de ortada. Kentsel<br />
dönüşüm olabilmesi için bir miktar imar<br />
artışı gerekiyor yoksa bu mümkün değil.<br />
Kadıköy’ün bazı yerlerinde ise ortalama yoğunluğun<br />
çok üzerinde yapılar görüyorum,<br />
bunlar sevmediğim yapılar. Şehircilikte tercih<br />
ettiğim, yapay mimari modelidir.<br />
“DEPREM GERÇEĞİMİZ VAR…”<br />
Biz yapmazsak, deprem yıkacak! Türkiye’nin<br />
deprem zorunluluğu var. Bunun yanı sıra ülkemizde<br />
her yıl nüfus ortalama yüzde 1,3<br />
oranında artıyor. Kentsel nüfus artışı ise<br />
yüzde 2 oranında, yani sürekli yeni konut ihtiyacı<br />
doğuyor. Bu noktada AYİDER (Anadolu<br />
Yakası İnşaatçılar Derneği) gibi kuruluşlardaki<br />
müteahhitler, çok önemli bir hizmeti<br />
yerine getiriyor. İnşaat sektöründeki talebin<br />
karşılanabilmesi için sektörün önündeki bütün<br />
engeller kaldırılmalı. Bugün, yurtdışında<br />
da hizmet veren çok güçlü müteahhitlerimiz<br />
de var. Engeli ne kadar kaldırırsak, planlı<br />
da olursak, Türkiye o kadar ileri gidecektir.<br />
15 yıldır içerisinde olduğunuz siyasi<br />
yaşantınızda, parlamentodaki<br />
gel-gitlere sıkça şahit oldunuz.<br />
Bu size neler hissettirdi?<br />
2011 yılına kadar siyasette çok eleştirilerin<br />
olduğu, ama hepsinin kabul edebilir seviyede<br />
olduğunu gördüm. Ancak 2011 yılı sonraları<br />
siyaset o kadar çok sertleşti ve gerginleşti<br />
ki, bu vatandaşın da gerilmesine neden<br />
oluyor. Bunun sona ermesi lâzım. Siyasetin<br />
normalleşmesi gerekiyor. Eleştiri olur, sert<br />
de olur ama bu toplumu gerecek ve kutuplaştıracak<br />
noktaya ulaşmamalı.<br />
Bu süreçte genel olarak çok<br />
sakin yapınızla öne çıkıyor ve<br />
gözlemleniyorsunuz. Sinirlenmemeyi<br />
nasıl başarıyorsunuz?<br />
Bunu duyduğuma sevindim. Milletvekilliği<br />
çok onurlu bir görev... Halkın verdiği göreve<br />
layık olabilmek çok büyük sorumluluk<br />
ve omuzlarda büyük yükü getiriyor. Öfke<br />
kontrolü… Herhalde olaylara daha geniş<br />
bakabiliyorum. Herkese insan olduğundan<br />
ötürü değer verilmesi gerektiğini düşünüyorum.<br />
Her insan benim için değerlidir.<br />
“Hepsi bizim insanımız” diye bakarsak,<br />
40 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Politika<br />
öfkelenmek için sebep kalmıyor. “Öteki”<br />
yoktur benim için. Bütün vatandaşlar nazarımda<br />
aynı kıymette. “Hepsinin sorunu<br />
benim sorunum” diyen siyasetçi zaten sinirlenmez.<br />
TBMM’de bütün vekiller benim<br />
arkadaşımdır, seçilmiş gelmişlerdir. Sadece<br />
Meclis Başkanlığı görevimde değil, CHP’de<br />
Grup Başkanvekilliği dönemimde de böyle<br />
düşündüm ve uyguladım. Bir siyasetçi herkesi<br />
kucaklarsa, sinirlenmez.<br />
Örnek siyasetçi profilini nasıl<br />
yorumlarsınız, özellikle genç siyasetçi<br />
adayları için?<br />
Vatandaştan kopuk bir milletvekili, iyi bir<br />
siyasetçi değildir. Özellikle gençler, işlerini<br />
iyi yapsınlar. Önce kendi işlerinde başarılı<br />
olsunlar. İşini ihmal ederek siyaset yapmayı<br />
doğru bulmuyorum. Son yıllarda dünya<br />
genelinde siyasetçilerin itibarı düştü, güven<br />
sorunu… Siyasetçilerin görevi, bu itibarı<br />
zirveye çıkarmak ve güveni sağlamak<br />
da olmalı. En önemlisi, siyasetçi ulaşılabilir<br />
olmalı. Vatandaş demeli ki, “bir derdim var,<br />
vekilimle görüşebilmeliyim.” Siyaseti düşünen<br />
gençlerimiz bunu benimserlerse, yolun<br />
yarısını kat etmiş olurlar. Diğer yarısı da, çok<br />
ama çok çalışmaktır.<br />
Şehir şehir gezmenin sizlere<br />
nasıl bir etkisi oldu?<br />
Evet, çok gezdim. Babam memurdu. İlkokulu<br />
üç ayrı yerde okudum, çocukluğumda<br />
bu biraz sıkıntı getirse de faydasını zaman<br />
gösterdi. İstanbul’a 1960’lı yıllarda geldik.<br />
İlkokul birinci sınıfı Çorum, iki ve üçü<br />
Kastamonu’nun Çatalzeytin ilçesi, ortaokul<br />
1 Trabzon, ortaokul 2 ve 3’üncü sınıfları da<br />
Keşan’da okudum. Sürekli yeni bir düzen,<br />
yeni öğrenciler ve öğretmenler, değişik atmosferler.<br />
Adapte olma süreçleri zor tabi,<br />
bu dersler için biraz zorlasa da Türkiye<br />
mozaiğini yaşama fırsatı bulmuştum. Tek<br />
düzenli okuduğum okul, İstanbul Bakırköy<br />
Lisesi’ydi, tamamını burada bitirdim<br />
ve sonrasında Ankara Üniversitesi Siyasal<br />
Bilgiler Fakültesi’ni tamamlayarak profesyonel<br />
hayata atıldım. Cemal Süreya’nın<br />
“Göçebe” şiirini çok severim, her hecesinde<br />
hayatım aklıma gelir. Okul dönemlerimde ki<br />
ilden ile seyahatlerim, iş hayatımda da devam<br />
etti. Maliye müfettişliğim döneminde<br />
Hakkari’den İzmir’e birçok şehre gitme fırsatım<br />
oldu. İnsanlarımızı ve coğrafyamızı<br />
tanıma, birebir yaşama fırsatı sağladı.<br />
Askerliğinizden hafızanızda kalanlar?<br />
18 ay boyunca vazifemi gerçekleştirdim,<br />
uzun dönem olarak. Kıbrıs’ta zor yıllardı.<br />
Elektrik yok, sınırda elimde silah, pilli el<br />
fenerleri ile askerliğimin 14 ayını geçirdim.<br />
Çok sıkıntılı günlerdi ama geriye dönünce<br />
özlemle anıyorum, vatan borcumuz.<br />
Şimdilerde içinde bulunduğumuz<br />
Kıbrıs müzakereleri sürecini nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz?<br />
Avrupa Birliği, Kıbrıs konusunda yanlış<br />
yaptı, sadece Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye olması,<br />
olağanüstü derecede yanlış, sorunun<br />
çözülememesinin en temel nedeni budur.<br />
Çözüm, iki federe devletten geçiyor. Kıbrıs,<br />
yavru vatanımız, oradaki kardeşlerimiz<br />
soydaşlarımız. Tabi sürece damgasını vuran,<br />
çok emekler veren Doktor Fazıl Küçük<br />
ve Rauf Denktaş’ı anmadan olmaz. Kıbrıs<br />
Türk’ünün adadan tasviyesine yönelik planları<br />
kabul etmek mümkün değil.<br />
İstanbul’un gerdanlığı, Prens Adaları…<br />
Burada yaşanan sorunları nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz?<br />
Adalar’ı korumalıyız, her yönüyle… İstanbul<br />
burada nefes alıyor. Doğal ve yeşil alanları,<br />
ormanları bozmamalıyız. Adalar’ın merkezi<br />
hükümet açısından sorunları var. Bakın,<br />
Türkiye’de 4 ada belediyesi vardır; İstanbul<br />
Adalar, Marmara Adası, Bozcada ve Gökçeada…<br />
Bu adalarımıza özel bir düzenleme<br />
yapılmalı, bütçeden daha fazla ödenek almaları<br />
sağlanmalı. Adaların nüfusları, yaz<br />
aylarında adeta patlıyor, yerleşik nüfusun<br />
onlarca kat üzerine çıkıyor ancak yerel belediyeler,<br />
sabit nüfusa göre ödenek alıyorlar.<br />
Sadece yaşanan sağlık sorunları bile, başlı<br />
başına yeterli neden… Sorunlara yönelik Sayın<br />
Recep Akdağ ve Mehmet Müezzinoğlu<br />
ile görüşmüş, defalarca da soru önergeleri<br />
vermiştim. Tekrar söylüyorum, Türkiye’deki<br />
dört ada belediyelerimize yönelik ayrı bir<br />
düzenleme yapılması gerekiyor.<br />
Türkiye kalıcı kalkınma için<br />
neler yapmalı?<br />
Dünya değişiyor. 11 yıl önce dünyanın “en<br />
büyük 10’u” içerisinde 5 petrol ve enerji, üç<br />
banka, bir yazılım ve bir de sanayi şirketi<br />
vardı. Bu dağılım 2016 yılında alt üst oldu;<br />
10 şirketin 5’i bilgi teknolojisi, diğerleri de<br />
biri petrol olmak üzere teknoloji şirketleri<br />
oldu. Bugün Türkiye, inşaat sektöründeki<br />
hareketlilik ile birlikte ayakta durabiliyor, bu<br />
büyüme etkisi sağlıyor ancak, üretmeden<br />
nereye kadar? Türkiye, bilişim sektöründe<br />
layık olduğu yeri acilen almalıdır. Yerini almazsa,<br />
bütün umutlarını inşaat sektörüne<br />
bağlarsa, kişi başı milli gelir 11 bin küsur<br />
dolarlık bandı aşamaz. Teknolojimizi ileriye<br />
taşımadığımız, bu yarışta başarılı olamadığımız<br />
sürece kendimizi kandırmış oluruz.<br />
Röportajımızın sonunda okurlarımıza<br />
mesajınız?<br />
Tekrar atını çizmek istiyorum. İşini en iyi<br />
yapan, vatanını en çok sevendir. Bu nedenle<br />
herkes işini, mesleğini çok iyi yapmaya<br />
çalışırsa ve yaparsa, kalkınıp büyüyeceğiz,<br />
muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 41
Aktüel<br />
Kadıköy’ün<br />
görevde 10.<br />
kadın muhtarı<br />
Nihal Cengiz<br />
Caddebostan’da yeni dönem<br />
ADEM GİDEN<br />
Kadının olduğu her yer bir başka güzel…<br />
Şehirler ve mahalleleri, yerel yönetimler,<br />
kadınlarla farklı özel. 21 mahallesi bulunan<br />
Kadıköy’e bir kadın muhtar daha geldi.<br />
Caddebostan’ın tanınmış esnafı, iş kadını,<br />
bir dönemin beyaz yakalılar arasındaki ismi<br />
Nihal Cengiz, artık mahallesinin muhtarı…<br />
Demokraside kadının temsiline güzel bir<br />
katkı daha yapan Nihal Cengiz ile tatlı bir<br />
“cadde” sohbeti yaptık. Kadıköy’ün her<br />
köşesinin birbirinden güzel olduğu gibi,<br />
İstanbul’un nadide noktası Caddebostan’ın<br />
tam anlamıyla sakini olabilmek ve bunu<br />
kalbinde hissedebilmenin açık örneği, renkli<br />
yeni muhtar… Atatürkçü kimliği, çevreci ve<br />
hayvansever yapısı, sevgi teması ile öne<br />
çıkan Cengiz; “Daha güzel bir Caddebostan<br />
için birlikte hareket edeceğiz” dedi.<br />
VATANDAŞ İLE YETKİLİLER ARASINDA<br />
KÖPRÜ KURACAK<br />
Birçok meslek grubunda olduğu gibi muhtarlığın<br />
da çizgileri çekilmiş ve yetki sınırları<br />
belirlenmiş. Her ne kadar bu böyle olsa da<br />
mahallenin seçilmişleri; vatandaşın kara gününde<br />
dertleştiği, paylaşımda bulunduğu,<br />
kapısını çalıp “Ne yapabiliriz?” dediği kişiler<br />
haline dönüşüyor. Bunun hayli farkında olan<br />
Nihal Cengiz; “Kimseye ‘bu benim işim değil,<br />
ilgilenemeyeceğim’ diyemem. Yetkilerimizi<br />
aşan yerde vatandaşımızı sonuçsuz göndermektense,<br />
yetkili merciler ile arasında<br />
köprü vazifesi görerek, gücümüz yettiğince<br />
takibini yapmayı isterim. Bu aslında sadece<br />
muhtarlıkta değil, günlük hayatta herkesin<br />
bir görevi değil mi?” mesajı verdi. Bir çocuk<br />
annesi çiçeği burnunda muhtar, üniversiteden<br />
işletme bölümü mezunu olduktan sonra<br />
uzun dönem iş dünyasındaki tecrübelerinin<br />
ardından, mazbatasını aldıktan sonra yeni<br />
döneme yönelik şunları ifade etti:<br />
FARKINDA OLARAK FARKINDALIĞA<br />
GİDECEĞİZ<br />
“Her yerde olduğu gibi Caddebostan’da<br />
gündem, kentsel dönüşümün beraberinde<br />
getirdiği çeşitli olumsuzluklar malum. Bu<br />
noktada ‘kentsel dönüşüm sürecini en kolay<br />
nasıl atlatırız?’ sorusunun yanıtını arayarak<br />
eyleme dökeceğiz. Çünkü buna mecburuz.<br />
Muhtar olmasam da bir Kadıköylü olarak<br />
bu benim zaten görevim. Farkında olacağız.<br />
Örneğin, trafik kaosuna neden olanlara ceza<br />
kesemeyiz ama bunu tekrar yapmamalarına<br />
etki edebiliriz.<br />
İTHAL MUHTAR OLMADIĞIMA SEVİNDİM<br />
Şu bir gerçek ki, bir mahalleyi en iyi orada<br />
yaşayan, nefesini içine çeken biliyor. Cad-<br />
42 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Aktüel<br />
debostan dışında yaşayıp bu güzel mahalleye<br />
muhtar seçilseydim, mutlu olamayabilirdim.<br />
Burada oturmanın dışında 5 yıllık<br />
esnaflık sürecim sadece Caddebostanlıları<br />
değil, çevresini de yakinen tanıma fırsatını<br />
sağladı. Mahallemiz için yapılacak seçimler<br />
yaklaştığında “sen niye aday olmuyorsun?”<br />
dediklerinde gerçekten düşünmeye<br />
başladım.<br />
SEVGİ ANA TEMAMIZ, DAHA ÇOK SEVGİ<br />
Bir hayalim var; Plaj Yolu Sokak’taki komşuluğun,<br />
mahalle dokusunun, ‘merhaba<br />
komşum’ diye selamlaşmanın tüm<br />
Caddebostan’a yayılması… Plaj Yolu<br />
Sokak’ta esnaflık yaptığım 5 yıl boyunca<br />
çok güzel bir mahalle dokusu yaşadım. Burada<br />
insanların ayrı bir yakınlığı var birbirine;<br />
komşuluk, selamlaşma gibi… Her yerde<br />
daha çok sevgiyi yaşayabilmemiz gerekiyor<br />
ve bu bizim elimizde. Komşuluk ve diyalogun<br />
arttırılması adına çalışmalar hazırlıyorum.<br />
Özellikle kentsel dönüşüm ile birlikte<br />
Caddebostan’a gelecek yeni semt sakinleri<br />
için bunun çok yararlı olacağını temenni ediyorum.<br />
Bu süreçte mahalle esnaflığının da<br />
korunmasını çok önemsiyorum. Esnaflar,<br />
Cadde dokusunun en önemli parçalarından…<br />
Ayrıca yaşlılarımız! Caddebostan’da<br />
yaşlı nüfusumuz oldukça fazla. ‘Onlara<br />
daha fazla nasıl temas edebiliriz?’ sorusunun<br />
yanıtlarının peşinden koşacağız.<br />
SEVİMLİ DOSTLARIMIZI<br />
YUVALANDIRACAĞIZ<br />
Gerek Caddebostanlılar, gerekse de Kadıköylüler<br />
bir hayli hayvansever. Ancak, daha<br />
da fazlasını yapmamıza ihtiyacımız var.<br />
Bahçeler, kuytu köşeler ve duvar kenarları<br />
gibi uygun noktalarda, sokak hayvanlarımız<br />
için temiz barınma ve beslenme alanları<br />
oluşturacağız. Bu konuda zorluk çekeceğimizi<br />
düşünmüyorum, aksine gelecek destekleri<br />
hissediyorum. Bütün canlıları çok<br />
seviyorum. Doğadaki ota bile zarar vermeye<br />
hakkımız yok.<br />
MAHALLE ÇALIŞTAYLARIMIZLA DAHA<br />
GÜZEL YOLLAR ÇİZECEĞİZ<br />
Mahalle sakinlerimizle muhtarlığımızda<br />
periyodik aralıklarla bir araya geleceğim.<br />
Özellikle kadınlarımızın bu süreçte çok daha<br />
fazla katkılarının olacağı, çalıştay tadında<br />
buluşmalarımız olacak. Böylece gözlem ve<br />
önerilerimizi, daha güzel bir yaşam için üst<br />
mercilere aktaracağız. Örneğin öyle bir Caddebostan<br />
hayal ediyorum ki, dört bir yanı<br />
çiçeklerle bezenmiş. İnsanların çöp konteynerleri<br />
içine girerek ekmeğini aramaktan<br />
uzaklaştırılarak, bunun medeni olarak yapılabilecek<br />
yöntemlerinin saptanmasını arzuluyorum;<br />
hem milyonların gözleri önünde<br />
çöpleri karıştırarak insanların onurları zedelenmesin,<br />
hem de bunun mantıklı bir yolu<br />
bulunarak istihdamı sağlansın. Muhtarım,<br />
tesis kuramam ama hayal edebilirim ve yapılmasını<br />
sağlayabilirim. Bunu herkes yapabilir<br />
değil mi? Her yerde olduğu gibi bizim de<br />
mahallemizde uyuşturucu kullanan kişilerin<br />
çevreye verdiği rahatsızlıkları görüyoruz. Bu<br />
noktada hem kişilerin kurtulmalarının sağlanması,<br />
hem de mahalle sakinlerinin rahat<br />
nefes almaları için farkındalık çalışmaları<br />
yürüteceğiz. Bunlar, yapabileceklerimizin<br />
sadece bir kısmı…<br />
ATATÜRK’E SELAM VERİYORUM<br />
Ailem beni Atatürkçü olarak yetiştirdi ve<br />
bundan büyük gurur duyuyorum. İliğime,<br />
kemiğime kadar hissediyor, bunu yaşıyorum.<br />
Annem duvardaki resmi işaret ederek;<br />
‘her sabah önce Atatürk’e selam ver, sonra<br />
bana gelirsin yavrum’ derdi. Hâlâ öyle yapıyorum<br />
ve hep de öyle olacak.”<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 43
Sektör<br />
Kentsel dönüşüm enerji<br />
verimliliği için büyük fırsat<br />
Kentsel dönüşüm yasası ile birlikte ülkemizde<br />
bulunan sağlıksız konut stoğu yenilenmeye<br />
devam ediyor. Enerji tasarruflu, depreme dayanıklı,<br />
konforlu, gelişmiş standartlara sahip<br />
binaların oluşumunda yalıtım büyük önem<br />
taşıyor.<br />
Türkiye'de yalıtım bilincini yaymayı kendine<br />
misyon edinen İzocam, kentsel dönüşümde<br />
en az “TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları”<br />
standardına uygun yalıtım yapılması gerekliliğine<br />
vurgu yapıyor. Yalıtımın lüks değil bir<br />
zorunluluk olduğunu belirten İzocam, kentsel<br />
dönüşümde ısı yalıtımının doğru malzeme ile<br />
standartlara uygun kalınlıkta işinin ehli kişiler<br />
tarafından uygulanması gerektiğini söylüyor.<br />
Kentsel dönüşümün sürdürülebilir şehirler<br />
oluşturmada gerekli olduğunu belirten İzocam<br />
Genel Müdürü Levent Gökçe, “Kentsel<br />
dönüşümü, özellikle çarpık yapılaşma içindeki<br />
niteliksiz konut stoğunun hızla ve güvenli yenilenmesi,<br />
daha etkin enerji verimliliği sağlanması,<br />
konforlu yaşam alanları yaratılması ve<br />
sağlıklı çevre ortamına kavuşulması açısından<br />
önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Kentsel dönüşümün<br />
en verimli şekilde kullanılması gerekiyor.<br />
Isı ve ses yalıtımlı, enerji verimliliği yüksek,<br />
yangın güvenliği sağlanmış yeni binaların<br />
inşa edilmesi, enerji tüketimini sınırlandıracak.<br />
Türkiye’deki 2016 sonu itibariyle, 9,4 milyonun<br />
üzerindeki bina stoğunun iyimser bir tahminle<br />
sadece yüzde 14,9’u TS 825 Binalarda Isı Yalıtım<br />
Kuralları’na uygun yalıtılmış durumda… Bu<br />
rakam, 23,4 milyon üzerindeki mevcut konut<br />
sayısında yüzde 30,8’ini kapsıyor. Kentsel dönüşüm<br />
bu rakamın daha da yükselmesini sağlayacak”<br />
dedi.<br />
Kentsel dönüşüm projelerinin yalıtımında dikkat<br />
edilmesi gereken hususlara değinen Levent<br />
Gökçe, “İnce ve kalitesiz yalıtım malzemesi<br />
kullanılmasını engellemek için denetimlerin<br />
yoğun biçimde uygulanması gerekiyor. Daha<br />
kalın yalıtım malzemesi kullanımı, sistemdeki<br />
diğer maliyetleri yükseltmeden, tasarrufun<br />
orantılı bir şekilde artırılmasını sağlıyor. Kentsel<br />
dönüşüm, ısı yalıtımının yanı sıra ses yalıtımı<br />
için de bir fırsat… Ses yalıtımı; sesin bir bölmeyi<br />
geçmesi, sesin belli oranlarda durdurulması<br />
yolu ile ona özgü hesaplarla önlem alınarak<br />
istenen ölçüde azaltılabiliyor. Ses yalıtımı için<br />
binaların inşasında Taşyünü ve Camyünü gibi<br />
mineral elyaflı levhaların kullanılması önemli...<br />
Binanın dışının yanı sıra duvarların iç bölmelerinde,<br />
kat aralarında, tavan ve ara bölmelerde<br />
de yalıtımın uygulanması gerekir. Ayrıca merdiven<br />
ve asansör boşluklarının yalıtımının da yapılması,<br />
ses geçişlerini azaltarak akustik konfor<br />
sağlıyor. Yalıtımın sağladığı çözümlerden biri de<br />
yangın güvenliği…<br />
Kentsel dönüşümün yangın güvenliği için çok<br />
iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Özellikle çarpık<br />
kentleşmenin neden olduğu yangında can<br />
ve mal kaybı oranları bu sayede düşürülebilir.<br />
Binaların Yangından Korunması Hakkında<br />
Yönetmelik’e uygun özellikle yüksek binalarda<br />
taşyünü ve camyünü vazgeçilmez tercih olmalı…<br />
Binaların yüksekliğine ve konumlarına göre<br />
yangın yalıtımı da değişkenlik gösteriyor. Yönetmelik,<br />
28,5 metre ve daha yüksek binalarda<br />
yangın güvenliği için sıvalı dış cephe ısı yalıtım<br />
sistemi uygulamalarında A1 sınıfı hiç yanmaz<br />
taşyünü malzeme kullanımını şart koşuyor.<br />
Plastik ürünlerin kullanılması durumunda ise<br />
yangın bariyerlerinin uygulanması şartı bulunuyor.<br />
Ayrıca yönetmeliğe göre yüksek binalarda<br />
kat aralarında yanmaz olarak sınıflandırılan<br />
A sınıfı malzemelerin kullanımı zorunlu hale<br />
getirildi. Yüksek sıcaklığa dayanıklı olan camyünü<br />
ve taşyünü, yangın yalıtımında yüksek<br />
korunum sağlıyor” şeklinde konuştu.<br />
Ülkemizin sağlıklı çevre ortamına kavuşması<br />
için kentsel dönüşümün önemli olduğunu dile<br />
getiren Levent Gökçe, “Kentsel dönüşümde<br />
yapılacak binaların enerji tüketimlerinin daha<br />
fazla sınırlandırılması; AB’nin 2020 hedefleri<br />
gibi Türkiye’nin de İklim Değişikliği Ulusal<br />
Eylem Planı ve Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’ndeki<br />
hedeflerini destekleyecek, yenilikçi<br />
uygulamaların yaygınlaşmasını sağlayacak.<br />
Avrupa Parlamentosu yayımlanan Binalarda<br />
Enerji Performansı direktiflerine göre 31 Aralık<br />
2020 tarihinden itibaren bütün yeni binalar,<br />
sıfıra yakın enerjili bina olacak. Kentsel dönüşüm<br />
uygulanırken yakın gelecekteki bu hedefin<br />
de göz önünde bulundurulması gerekiyor.<br />
Öte yandan sera gazı salımlarının azalması<br />
için binalarda alınacak önlemler de son derece<br />
önemli. BM’ye sunulan Ulusal Katkı Beyanı<br />
(NDC) hedeflerine ulaşmak ancak yalıtım ile<br />
mümkün oluyor. Beyanda yeni yapılan konut ve<br />
hizmet binalarının Binalarda Enerji Performans<br />
Yönetmeliği’ne uygun şekilde, enerji etkin olarak<br />
inşa edilmesinin gerekliliği yer alıyor. Diğer<br />
yandan binalarda Enerji Kimlik Belgesi oluşturularak<br />
sera gazı salımlarının kontrol altında<br />
tutulması ve enerji tüketimlerinin yıllara bağlı<br />
olarak azaltılması zorunluluğu da vurgulanıyor.<br />
NDC beyanında yeni ve mevcut binaların enerji<br />
verimli hale getirilmesinde vergi azaltımı, kredi<br />
gibi teşvik kanallarının geliştirilmesi gerekliliği<br />
ise bir kez daha hatırlatılıyor. NDC’de yer alan<br />
hedeflere ulaşılması için yeşil bina, pasif ev, sıfır<br />
enerjili ev tasarımlarının yaygınlaştırılması ile<br />
enerji ihtiyacının minimuma indirilmesi önem<br />
taşıyor. NDC’nin Binalar ve Kentsel Dönüşüm<br />
bölümünde yer alan pasif evlere ulaşılması sadece<br />
doğru tasarım ve kalın yalıtım uygulaması<br />
ile mümkün olabilir” açıklamasında bulundu.<br />
44 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Kadıköy’den Bir Portre<br />
135 yıllık Büyük Kulüp’te yeni başkan:<br />
GÜNDÜZ KAPTANOĞLU<br />
DR. FİGEN SABIRCAN<br />
1882 yılında İstanbul’da çalışmakta olan<br />
diplomat ve işadamlarının toplanabilmesi<br />
amacıyla Cercle a`Pera adıyla bir kulüp kurulur.<br />
Adı Fransızca olmasına rağmen kurucusu,<br />
İngiltere’nin İstanbul Elçisi Sir Alfred<br />
Sandison’dır. İki yıl sonra Cercle d’Orient,<br />
1936 yılında Büyük Kulüp adını alır. Üyelerini<br />
uzun yıllar Beyoğlu’nda ağırladıktan sonra<br />
güzel ilçemiz Kadıköy’e taşınır. 30 kurucu<br />
üye ile kapılarını açan Büyük Kulüp, bugün<br />
yaklaşık 8 bin üyesi ile İstanbul’un en saygın<br />
sivil toplum kuruluşlarından biri. Kulübün 21<br />
yıllık başkanı Duran Akbulut’un vefatının<br />
ardından başkanlık koltuğuna oturan Gündüz<br />
Kaptanoğlu ile kulüp faaliyetleri, yönetim<br />
anlayışı ve projeleri hakkında konuştuk.<br />
DERNEK VE VAKIFLARLA İÇİÇE<br />
BİR YAŞAM<br />
7 Mayıs 2017 tarihi itibarıyla Büyük Kulüp’e<br />
başkan olan Gündüz Kaptanoğlu, aslen Karadenizli,<br />
denizci bir ailenin çocuğu. Ama<br />
doğma büyüme İstanbullu. Çocukluğu ve<br />
gençliği, İstanbul’un en güzel semtlerinden<br />
birisi olan Kuzguncuk’ta geçmiş. Öğrenim<br />
hayatını takiben ilk Türk armatörlerden<br />
biri olan Hacı İsmail Kaptanoğlu’nun kurduğu<br />
aile şirketinde çalışmaya başlamış.<br />
Bugün yaklaşık yüzyıldır denizcilik sektöründe<br />
faaliyet gösteren Kaptanoğlu Denizcilik<br />
Grubu ve Dati Yatırım Holding Yönetim<br />
Kurulu Başkanı. “İşimi çok severim ama<br />
yaşam sadece iş hayatından ibaret değil.<br />
İnsan için manevi tatminlerin çok önemli<br />
olduğuna inanıyorum. Küçük yaştan beri<br />
topluma yararlı hizmetler yapmak için kurulmuş<br />
olan dernek ve vakıflarla iç içeyim.<br />
Kuzguncuk Kültür Derneği ve Kuzguncuk<br />
Gençlik Kulübü’nün kurucularındanım. Beşiktaş<br />
Jimnastik Kulübü’nde asbaşkanlık<br />
yaptım. İstanbul Eğitim Vakfı ve Deniz<br />
Temiz Derneği’nin kurucu üyelerindenim.<br />
Halen birçok vakıf ve dernekte aktif olarak<br />
görev yapıyorum. Bana soruyorlar, ‘bu tür<br />
gönüllü işler, kendi işlerini aksatmıyor mu?’<br />
diye. Gülü seven dikenine katlanır. Ayrıca<br />
Büyük Kulüp gibi bir kurumda hizmete talip<br />
olmak, bu ülkenin sosyal anlamda gelişmesinde,<br />
elini taşın altına koymaktır. Bu tavrı,<br />
ülkemizin tüm işadamlarına öneririm. Kulübümüzü<br />
çok seviyoruz, daha iyi olsun istiyoruz.<br />
Bunun için seve seve çalışmaya hazırız.”<br />
“BÜYÜK KULÜP’TE GÖREV ALMAK<br />
BİR ONURDUR”<br />
Denizcilik sektöründe başarısını kanıtlamış<br />
bir şirketin başında yoğun bir şekilde<br />
çalışırken başkan olan Gündüz Bey, Büyük<br />
Kulüp’ün çok eski üyelerinden... Yıllar<br />
boyu gününün önemli bir bölümünü bu-<br />
46 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Kadıköy’den Bir Portre<br />
rada geçirmiş. “Büyük Kulüp Derneği, Osmanlı<br />
döneminde kurulmuş ancak Türkiye<br />
Cumhuriyeti’ne ve büyük önderimiz Mustafa<br />
Kemal Atatürk’e sımsıkı bağlı bir kurum.<br />
Çok değerli kişiliklere sahip üyeleriyle Büyük<br />
Kulüp Ailesi, benim bir parçası olmaktan<br />
her zaman gurur duyduğum bir camia. Bu<br />
güzide kurumda yönetici olmak, bu camiaya<br />
hizmet etmek arzusu çok onurlu bir<br />
duygu... Kulübümüzün tarihinde efsane<br />
diye isimlendirebileceğimiz çok müstesna<br />
şahsiyetler görev yapmıştır. Bunlardan birisi<br />
de yakın dostum, sevgili ağabeyim rahmetli<br />
Duran Akbulut. Onun zamansız aramızdan<br />
ayrılışından sonra kulüp üyesi pek çok arkadaşımın<br />
ısrarları ile yönetim kurulu üyesi<br />
kardeşlerimle birlikte aday oldum. Genel<br />
Kurulumuzun teveccühü ile de bu güzel kulübe<br />
başkan seçildim.”<br />
GÜLERYÜZLÜ KURUMSAL HİZMET<br />
Büyük Kulüp’ün olağan genel kurulu 2018<br />
yılının Mart ayında yapılacak ancak vefat<br />
nedeniyle tüzüğe göre olağanüstü genel<br />
kurula gidilmiş. Gündüz Kaptanoğlu<br />
ve ekibi, seçim sürecinin kısıtlı zamanı ve<br />
imkânları içerisinde çalışmalarını sürdürmek<br />
zorunda kalmış. Kaptanoğlu bu zorlu<br />
süreci şu sözlerle özetliyor: “Kulübümüzün<br />
daha iyi yönetilmesi ve kurumsal bir yapıya<br />
kavuşması gerektiğine inandığım için aday<br />
oldum. Ekip arkadaşlarımla birlikte etkin<br />
ve güleryüzlü bir yönetim anlayışı sergileyeceğimiz<br />
bir program sunduk. Ancak çok<br />
az zamanımız vardı. Bu zamanı elimizden<br />
geldiğince iyi bir şekilde değerlendirerek<br />
hemen her üyemize ulaşma gayreti içerisinde<br />
olduk. Samimi ve yenilikçi bir anlayışla<br />
çalıştık. Sanırım bu tavrımız kabul gördü<br />
ve göreve seçildik.”<br />
“GÜÇLÜ VE BÜYÜK BİR EKİPLE<br />
YÖNETECEĞİZ”<br />
Kulübün daha iyi yönetilmesi ve kurumsal<br />
bir yapıya kavuşması için Mayıs ayı başında<br />
göreve başlayan Büyük Kulüp Yönetim<br />
Kurulu, 11 asıl ve 7 yedek üyeden oluşuyor.<br />
Kaptanoğlu, çalışma tarzlarının asıl ve yedek<br />
demeden tüm üyelerle beraber kulübü<br />
yönetmek olduğunu belirtirken, Yönetim<br />
Kurulu’nun asıl adaylarını okuyucularımıza<br />
kısaca tanıtmak istiyor:<br />
“İkinci Başkanımız daha önce üç dönem<br />
yönetimde görev almış ve genel sekreterlik<br />
yapmış olan Anadolu Yakası İnşaatçılar Derneği<br />
Başkanı Melih Tavukçuoğlu, Genel Sekreterliğimizi<br />
Mühendis M. Erkan Ülker yapacak.<br />
Muhasip üyemiz Sanayici Ali Kösedağ,<br />
tesislerimizden Murat Asım Kıncal sorumlu.<br />
Diğer üyelerimiz ise Emekli Koramiral Atilla<br />
Kıyat, Piyanist-Devlet Sanatçısı Prof. Dr.<br />
Mehveş Emeç Birol, Galatasaray Üniversitesi<br />
Eski Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga, Sanayici<br />
Aslan Gülçiçek, İşadamı Nevhan Gündüz<br />
ve genç işkadınlarımızdan Simla Türker Bayazıt.<br />
Gördüğünüz gibi isimlerin hepsi farklı<br />
meslek gruplarından çok değerli arkadaşlar.<br />
Aslında Yönetim Kurulu adaylarımız dışında<br />
da kendi alanlarında çok başarılı işlere imza<br />
atmış, zengin bir görünmeyen yönetim kurulumuz<br />
var. Ben ona ‘Genişletilmiş Yönetim<br />
Kurulu’ diyorum. Üyelerimiz ve dostlarımızla<br />
geniş bir kadro olarak kulübümüzü<br />
yöneteceğiz.”<br />
BİREYSEL YÖNETİM ANLAYIŞI YERİNE<br />
ÜYE ORTAK AKLI<br />
Çiftehavuzlar semtinde sahil kıyısında konumlanan<br />
Büyük Kulüp, yaklaşık 7 bin metrekarelik<br />
bir alana sahip. Kulüp bünyesinde;<br />
havuz, restaurant, bar, bilardo salonu, tenis<br />
kortu ve üyeler için ortak sosyalleşme<br />
alanları mevcut. Çok değerli ve nitelikli bir<br />
üye yapısına sahip olan kulüpte, üyelerin<br />
kulüpten ve yönetimden beklentileri de üst<br />
düzeyde.<br />
“Maalesef kulübümüz son zamanlarda kurumsal<br />
yönetim anlayışından, bireysel yönetim<br />
anlayışına dönmüştü. Ortak akıl yerini,<br />
‘ben bilirim’, ‘ben söylerim’, ‘ben yaparım’<br />
söylemine terk etmişti. Oysa kolektif bir<br />
yönetim politikasının, danışma ve dayanışmayı<br />
ön plana çıkaran bir alçakgönüllülüğün<br />
kulübümüze daha çok yakışacağına inanıyoruz.<br />
Profesyonellikten ve uzmanlıktan<br />
kopmuş bir çalışma sistemi ile üye memnuniyeti<br />
yaratılamaz. Bizim yönetim anlayışımızda<br />
asla ‘ben’ olmayacaktır, ‘biz’ demek<br />
geleneğini egemen kılacağız. Üyelerimizin<br />
birikimlerinden, kadınlarımızın, gençlerimizin<br />
enerjilerinden ve coşkularından yararlanmak<br />
temel hedeflerimizdendir.<br />
Diğer bir hedefimiz ise şeffaflık. Tüm faaliyetlerimizi<br />
ve bütçe yönetimimizi şeffaf<br />
hale getireceğiz. İç denetime çok önem<br />
veriyoruz. Genişleme ve geliştirme yatırımlarımızı<br />
mutlaka ortak akıl ile oluşturacağımız<br />
fizibilitelere göre yapacağız. Üyelerimizin<br />
sahip olacağı üye kartı ile kulübün<br />
tüm alanlarında ödeme yapmalarını sağlayacağız.<br />
Ulusal ve uluslararası etkinlikleri<br />
daha yararlı ve verimli hale getireceğiz.<br />
Disiplin ve Balotaj kurullarımızın faaliyetlerini<br />
kimsenin yönlendirmesi olmadan<br />
tarafsız yürütmesi için gerekli önlemleri<br />
alacağız.<br />
Yönetim Kurulumuz, tüm üyelerimize ait<br />
olan kulüp varlıklarımızın ve değerlerimizin<br />
idaresini üstlenecek. Burada taşıdığımız büyük<br />
sorumluluğun gereği olarak, çok özenli<br />
ve titiz davranacak, tüm eylem ve işlemlerimizde<br />
şeffaflığı vazgeçilmez bir metot<br />
olarak kullanacağız. Her üyenin her önemli<br />
adımdan-yapılan her projeden mutlaka haberi<br />
olacak.”<br />
SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ VE<br />
EĞİTİM ÇALIŞMALARI<br />
Büyük Kulüp’ün, daha iyi yönetilmesi için<br />
kurumsal bir yapıya kavuşması gerektiğine<br />
inanan Kaptanoğlu ve ekibi, özlem duyulan<br />
güleryüzlü kurumsal yapıyı kurduktan ve<br />
üye mutluluğunu sağladıktan sonra kulüp<br />
bünyesinde farklı çalışmalara imza atmak<br />
istiyorlar.<br />
“Öncelikle tüzüğümüzde bulunan kurallar<br />
çerçevesinde, sevgi ve saygı dolu bir anlayışla<br />
Büyük Kulüp Ailesi’nin layık olduğu üst<br />
düzey bir sosyal yaşam için çalışacak ve bu<br />
yaşamı titizlikle koruyacağız. Sosyal sorumluluk<br />
projeleri bizim için çok önemli. Eğitim<br />
sürecinde yeterli ve eşit imkânlara sahip<br />
olmayan kişilere destek olmak için çeşitli<br />
çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Başkaları<br />
için bir şeyler yapmak, topluma fayda sağlamak<br />
istiyoruz.”<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 47
Sektör<br />
Ne yaparsan yap,<br />
“pratik” yap!<br />
Kentsel dönüşümün yoğunluk kazandığı süreçte,<br />
yaptığımız araştırma sonucu ismini,<br />
hızlı ve disiplinli çalışmalarını beğenen bir<br />
müşterisinin verdiği Pratik İnşaat’a ulaştık.<br />
Türkiye’den Fransa’ya, Avrupa’dan tekrar<br />
Türkiye’ye uzanan 31 yıllık sektörel tecrübesini<br />
yorumlayan Pratik İnşaat Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Mustafa Şahin; “Bir işi en kaliteli<br />
ve verimli olarak tamamlayabileceğimiz zaman<br />
diliminde hayata geçirebiliyorsak, işte o<br />
zaman karşılıklı kazançlıyız” mesajı verdi.<br />
1987 yılında inşaat sektörüne giriş yapmaya<br />
başlayan girişimci işadamı Mustafa Şahin,<br />
2000 yılında Fransa’ya giderek 6 yıl süreyle<br />
inşaatçılığın geldiği zirve seviyeyi yerinde<br />
görmüş ve projelerine uygulamış. Ardından<br />
“Tecrübelerimi ülkeme kazandırmalıyım”<br />
diyerek Türkiye’ye dönüş yapan işadamı, bir<br />
inşaat temel izolasyonu ve proje karkas tesliminin<br />
ardından “Sizleri günlerdir izledik, çok<br />
pratiksiniz. Size pratik adı yakışır” yönünde<br />
tavsiye alınca, müşterisini kırmayarak bunu<br />
hayata geçirmiş. 1987’den itibaren şekillenen<br />
inşaat sektörü tecrübesi 2006 yılında Pratik<br />
İnşaat San. Tic. Ltd. Şti’ye dönüşen işadamı<br />
Mustafa Şahin, şimdilerde apartman, iş<br />
merkezi ve villalar gibi projelere ilave olarak<br />
Türkiye’de nadir yapılabilen cami minaresi<br />
inşalarını da gerçekleştiriyor. 2008 yılında<br />
Türkiye’ye ilk olarak getirdiği poliüretan<br />
esaslı "su yalıtım" malzemesi komponentleri<br />
sektörde bir çığır açan işadamının, o yıllarda<br />
inşa ve izole ettiği birçok ev ile işyeri hâlâ büyük<br />
bir mutlulukla, rahatlıkla kullanılabiliyor.<br />
ZAHMETLİ, RİSKLİ VE YÜKSEK GÜVENLİK<br />
GEREKTİRİYOR<br />
Bağdat Caddesi’nde Selamiçeşme Camii,<br />
Zeytinburnu’nda Yenidoğan Camii ve<br />
Maltepe’de Yetmişevler Camii’lerinin minarelerinin<br />
de kontrollü yıkım ve inşalarını gerçekleştiren<br />
Pratik İnşaat, Anadolu Yakası’nın<br />
yanı sıra Avrupa Yakası’nda da birçok projesiyle<br />
günümüzde çalışmalarına hız verdi. Diğer<br />
projelere göre çok daha zahmetli, riskli ve<br />
yüksek güvenlik önlemleri gerektiren minare<br />
yapımı, çevresel koşullar ve yılların getirdiği<br />
yorgunluklar nedeniyle her geçen gün daha<br />
önem kazanmaya başlıyor. Diğer yandan<br />
ibadethanelerin dış cephelerinde estetik çalışmaları<br />
da dikkat çekiyor. Pratik İnşaat, Şile<br />
otobanı üzerinde bulunan Selahattin Eyyubi<br />
Camii’ndeki gibi dış mozaik uygulamalarını<br />
bu nedenle hizmet alanına dâhil etmiş.<br />
Birçok inşaat projesi, Şile’de villalar, Ferhatpaşa’da<br />
iş merkezi, Ümraniye’de Modoko’nun<br />
yanında işmerkezi, Tekirdağ Marmara Ereğlisi’nde<br />
konut, Kozyatağı’nda tadilat ve dekorasyonlar,<br />
Beylerbeyi’nde yalı restorasyonu<br />
gibi projeler, firmanın son zamanlarda içinde<br />
olduğu çalışmalar arasında yerini almış.<br />
“İşçiliğinden patronluğuna dolu dolu 31 yılını”<br />
Kadıköy Life Dergisi’ne açan işadamı Mustafa<br />
Şahin, sorularımıza şu yanıtları verdi:<br />
İstanbul siluetinin en önemli parçaları,<br />
camilerimizin minareleri... İklim<br />
koşulları, doğal afetler ve çeşitli<br />
birçok sebepler, minarelerin riskli hale<br />
gelmesine neden olabiliyor. Bu kapsamda<br />
minare deneyimleriniz ve bu yöndeki<br />
düşünceleriniz, öngörüleriniz nedir?<br />
1453 yılından bugüne İstanbul siluetinin<br />
ana hatlarını, minareler belirliyor. Cami<br />
minarelerini riskli ise yıkıp yeniden ya-<br />
50 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Sektör<br />
pıyor ya da güçlendiriyoruz; bu çalışmalarımız<br />
arasında çok ayrı bir yere sahip.<br />
Bu noktada üç önemli ayrıntı var. Minare<br />
inşasında alınacak güvenlik önlemleri ki<br />
minare yapımı, çok ayrı bir hassasiyet gerektiriyor.<br />
Sonrasında minarenin oldukça<br />
sağlam ve dayanıklı inşa edilmesi önemli,<br />
aslında tüm yapılarda olduğu gibi... Son<br />
olarak da estetiğin altını çizmek istiyorum.<br />
Bir ibadethanenin en çarpıcı noktasına<br />
sonradan yapılan müdahaleler, orijinali<br />
kadar güzel olmalı.<br />
Özellikle yıllar öncesinin teknolojisi<br />
ve imkânları ile yapılan minarelerin<br />
modernizasyonu için neler<br />
söyleyeceksiniz?<br />
Ne yazık ki yapı stoklarımızın önemli kısmı<br />
oldukça eski, riskli, zamanla yenilenmeleri<br />
gerekiyor. Bu süreçte apartmanlar, binalar<br />
öne çıkıyor. Gel gelelim ibadethaneler de bu<br />
sürecin çok önemli parçası. Yüzlerce, bazen<br />
binlerce kişi aynı anda ibadetini gerçekleştiriyor.<br />
Gökyüzüne doğru uzanan; yağmur,<br />
kar, dolu, rüzgâr, aşırı sıcaklar ve sismik hareketler<br />
gibi etkenlerin hepsine birden uzun<br />
yıllar maruz kalan minareler de zamanla<br />
yıpranıyor. Yıllar öncesinden bugüne gelen<br />
minareler, o dönemin demir, beton ve işçilik<br />
özellikleriyle inşa edildi. Bu nedenle günümüzde<br />
özellikle minarelerin kontrolden geçirildikten<br />
sonra gerekli görülmesi halinde<br />
restore edilmesi ya da tamamen yeniden<br />
inşa edilmesi, bence mühim... Farklı bir<br />
açıdan da bakacak olursak, minareler içinden<br />
sadece kabloların geçtiği, hoparlörlerin<br />
üstüne takıldığı bir beton direk değil. Bu<br />
nedenle inşa edilirken ibadethaneye ve çevresine<br />
estetik değer katacak şekilde planlanması<br />
gerekir.<br />
Minare yapımını apartman inşası ile<br />
kıyaslarsak, ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?<br />
Bu noktada Pratik İnşaat’ın sağladığı<br />
avantajlar nedir?<br />
Minare yapımı oldukça zor ve riskli bir iş...<br />
Pratik İnşaat olarak tüm iş ve projelerimizde<br />
“önce emniyet sonra hareket” diyoruz.<br />
Bir projeyi teslim ettikten sonra işimiz bitmiyor,<br />
sonrasında yaşanabilecekleri de hesaplayarak<br />
hareket ediyoruz. Aslında inşa<br />
ederken en zahmetlisi ve kalitelisi, uzun<br />
yıllara göre hesapladığımızda daha uygun<br />
ve ucuzudur. Ayrıca apartman inşalarında<br />
farklı tekniklerle ilerlerken minarede daha<br />
da dikkatli olmak gerekiyor. Örümcek iskele<br />
sistemi ile maksimum güvenliği sağlamaya<br />
çalışıyoruz. İnşa sürecinde yaşanabilecek<br />
doğa faktörleri her saniye hesabımızda.<br />
Yine bu kapsamda firmamızın iş güvenliği<br />
ve ergonomisi çalışmalarını, teknik ekiplerimizin<br />
tecrübeleriyle güçlendiriyoruz. Önceki<br />
minare yapımı çalışmalarımız ve tecrübelerimiz,<br />
en önemli kazanımımız diye<br />
düşünüyorum.<br />
Bir yanda ucu bucağı gözükmeyen inşaat<br />
sektörü, diğer yanda bunu kitlelerle<br />
buluşturan gayrimenkul pazarı... İnşaat<br />
ve gayrimenkulün aynı çatı altında<br />
bulundurmanızın avantajları var mı?<br />
1970’lerden bugüne inşaat sektörü Türkiye’de<br />
büyük değişim yaşadı. Emlak sektörü, inşaat<br />
faaliyetlerinin küçük kardeşidir. İkisi, birbirinden<br />
ayrı düşünülemez. Biri güçlenecek ki<br />
diğerine olan talep artacak. Biz de bunu hem<br />
yerli, hem de yabancı müşterilerimiz için uyguluyoruz.<br />
Kendi inşa ettiğiniz projelerin satışını<br />
da kendi şirketiniz aracılığıyla gerçekleştirmek,<br />
alıcıya güven veriyor. Bir anlamda<br />
yıllardan bugüne gelen müşteri portföyü, bizi<br />
emlak sektörünün de içine çekti.<br />
Avrupalı ülkelerin yanı sıra son yıllarda<br />
trend olan Arap pazarına yönelik<br />
çalışmalarınız dikkat çekiyor. Bu yönde<br />
hangi adımları attınız ve önümüzdeki<br />
süreçte Arap pazarının nasıl bir gelişim<br />
içerisinde olacağını öngörüyorsunuz?<br />
Türkiye ve özellikle İstanbul, her geçen gün<br />
Arap ülkeleri ile daha da etkileşim içine giriyor.<br />
Körfez ülkeleri de değişim içine girdi, yatırımcıları<br />
da Türkiye pazarında yerini almak<br />
istiyor. Pratik İnşaat’ın global faaliyetlerine<br />
açılması sürecinde Körfez ülkelerine ayrı bir<br />
hat ayırdık. Bu, zamanla Arap yatırımcıların<br />
firmamız ile Türkiye’de iş ortaklığına dönüştü.<br />
Bugün Ümraniye Modoko’nun yanında<br />
inşa ettiğimiz iş merkezi Libyalı, Tekirdağ<br />
Marmara Ereğlisi’ndeki villa grubu projemiz<br />
Suudi Arabistanlı, Bayramoğlu projesinin ön<br />
görüşmelerini yapmakta olduğumuz firma<br />
sahibi de Yemenli bir işadamı. Hükümetin<br />
yabancı yatırımcıları Türkiye’ye çekecek yasal<br />
düzenlemeleri, faaliyetlerimizin hız kazanmasını<br />
sağladı.<br />
Kadıköy merkezli yürüttüğünüz<br />
çalışmalarınızın içerisinde gayrimenkul<br />
faaliyetleriniz ayrı bir yer tutuyor. Bu<br />
alanda hangi hizmetleri sunuyorsunuz?<br />
Gayrimenkul çalışmalarımızın İstanbul ayağına<br />
bakacak olursak, son zamanlarda hali<br />
hazırda 600 emlak ilanımızın yarısına yakınını<br />
Kadıköy ve İstanbul oluşturuyor. Kadıköy<br />
içerisinde özellikle Kozyatağı, Erenköy,<br />
Sahrayıcedit ve Bağdat Caddesi lokasyonları<br />
ekibimizin ilgi alanı olan bölgeler. Emlak etkileşiminde<br />
sadece müşterilerimizin konfor<br />
ve huzurunu sağlayabileceklerine inandığımız<br />
ilanları sorumluluğumuza alıyoruz.<br />
Bölgede hem inşa eden, hem de satan konumunda<br />
olmamız nedeniyle aile gibi olduğumuz<br />
kemikleşmiş müşteri portföyümüz<br />
ve ailemize yeni gelecek üyelerimizin mutluluğu,<br />
bizler için ayrı önem taşıyor.<br />
Başarınızın sırrını neye ya da nelere<br />
bağlıyorsunuz?<br />
Başarının sırları çok, hepsinin bir uyum içerisinde<br />
birlikte olması gerekiyor. Bir insanı bir<br />
kere kaybedersiniz, sonrasında kazanırsanız<br />
da, sadece onu kazandığınızı sanırsınız, yara<br />
bir kenarda durur. Bu nedenle dürüstlük en<br />
önemli ayrıntı... Ardından çalışmak, sözünün<br />
arkasında durmak, yaptığınız işin sadece ticaret<br />
olmadığını, bir manevi işler bütünlüğü<br />
olduğunu görerek hareket etmek gerekiyor.<br />
Bir insanı kazandığınızda ardından bin insan<br />
gelebiliyor. Aynı şekilde bir insan kaybederseniz,<br />
bin insanı da kaybedersiniz. İş ve ticaret<br />
bir şekilde olur ancak, bundan geriye<br />
güven kalmışsa, o zaman başarılısınızdır.<br />
Kendime “Ben başarılıyım” demektense,<br />
müşterilerimizin “O başarılıdır” demesini<br />
tercih ederim. İşte o zaman, başarılıyımdır.<br />
Önümüzdeki süreçte hedefleriniz nedir?<br />
İş merkezi, apartmanlar ve villalar gibi birçok<br />
referans çalışmalarımıza ilave olarak<br />
mevcut talepler, bundan sonraki süreçte<br />
özellikle cami, okul ve hastane gibi yapılara<br />
yönelik bir taahhüt firması haline geleceğimizi<br />
ortaya koyuyor. Biz de projelerimize bu<br />
yönde hız verdik. Ayrıca, mobilya ve gayrimüslimlere<br />
yönelik insan tabutu, bunun<br />
yanında da hayvan tabutlarına yönelik projelerimiz<br />
bulunuyor.<br />
Okurlarımıza ve sektörünüze yönelik<br />
mesajlarınız?<br />
En önemli varlıklarımızdan biri, zamanımız…<br />
İşimizin “en kaliteli ve güzel olabileceği<br />
en kısa zaman dilimi”, sonraki süreç<br />
için de kazanımımızdır. Bu nedenle her daim<br />
“pratik” olanı, en kazançlısıdır. Ne yaparsan<br />
yap, “pratik” yap!<br />
19 Mayıs Mahallesi Bayar Caddesi<br />
No: 51/1 Kozyatağı Kadıköy/İstanbul<br />
+90 (216) 464 0264<br />
bilgi@pratikinsaat.com<br />
www.pratikinsaat.com<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 51
Şehir ve Estetik<br />
Haluk Hazneci:<br />
Böyle değildik,<br />
acil toparlanmalıyız!<br />
Hayatımızı güzelliklerle donatmak bizlerin<br />
elinde, ne yazık ki tersini düşündüğümüzde<br />
de yaşantımızı mahvetmek de öyle. Nesnelerde,<br />
canlılarda, yeryüzünden gökyüzüne<br />
dört bir yanda mutluluğa götüren en önemli<br />
ayrıntılardan biri de estetik…<br />
Bu noktada Türkiye’nin mesleğinde başarılı<br />
isimlerinden İnşaat Mühendisi Haluk<br />
Hazneci’nin kapısını çaldık. Onlarca ülkeyi<br />
gezip yorumlayan Hazneci’nin birikim ve<br />
gözlemleri sadece fiziki değil, ruhsal olarak<br />
da “daha yaşanılabilir ve güzel bir şehir” için<br />
önem taşıyor.<br />
İşte kendi düşüncelerinizden mutlaka bir<br />
parça bulabileceğiniz röportajımızın ayrıntıları...<br />
54 yaşında, Paris’te üniversite eğitimini<br />
tamamlayarak, inşaat mühendisliğinin<br />
üzerine estetik eğitimi aldınız. Peki,<br />
genel olarak baktığımızda, ne kadar<br />
estetiğiz?<br />
Bu, bakış açısına göre değişiyor. Haliyle negatif<br />
olan ne varsa, öncelikle onlar gözüme<br />
çarpıyor diyebilirim. Benim de birçok kişi<br />
gibi toplumumuzda yaşayan bir birey olarak<br />
rahatsızlık duyduğum, gözlemlediğim<br />
ayrıntılar var.<br />
Örneğin?<br />
Sayacak o kadar çok sorun var ki, diyelim ki<br />
sahilde mangal yapmak! Sahil bandı insanların<br />
özgürce yürüyeceği, sporunu yapacağı,<br />
nefes alacağı yerlerdir. Abartmıyorum,<br />
hafta sonları penceremden yatağıma yanık<br />
et kokusu geliyor. Bunu yaşamak zorunda<br />
mıyım? Belediyelerin planlaması yok, sahil<br />
düzenlemeleri de öyle…<br />
Peki, neler yapılmalı?<br />
“Yaptım bile” diyebilirim. Elbet tek derdimiz<br />
mangal değil ama söyleyeyim, Almanya bu<br />
sorunu 1962’li yıllarda çözdü. Türkiye’den göçen<br />
çalışanlar buradaki kültürlerini oraya da<br />
taşıdı, çimenlerde açık alanlarda mangal dönemi<br />
başladı. Ancak Almanya buna izin vermedi,<br />
“Kültürümüzde yok ve uygun da değil”<br />
dedi. İşçiler zamanla bu kuralın önemini anladı<br />
ve sorun çözüldü. Ortak kültür paydasına<br />
uyuldu. Özellikle İstanbul’a bakacak olursak,<br />
sorunun ortadan kaldırılmak istendiğini bile<br />
göremiyoruz. Bakın, bir parkın inşa işini almıştım.<br />
Güzelce oturma alanlarını, uygun<br />
yerlerinde de sabit mangalları, yanına çeşmesini<br />
ve çöp konteynerlerini yerleştirdim.<br />
Hepsi birbirini tamamlayan bir bütün, vatandaşa<br />
da uygun yer gösterilmeli ama bu, sahiller<br />
olmamalı, piknik alanları planlanmalı.<br />
İstanbul planlamada geç mi kaldı?<br />
Oldukça... Yıllar önce Paris’te Eyfel Kulesi’nin<br />
zirvesinden şehri fotoğraflamıştım. Yüzyıllardan<br />
bugüne gelen eski Paris, hemen<br />
yanıbaşında büyük ormanlar ve sonrasında<br />
52 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Şehir ve Estetik<br />
yeni Paris. Eski ile yeni arasında ormanlar,<br />
doğal dengeyi koruyor. Şimdi şöyle bir bakın<br />
İstanbul’a, betonlar arasında kalmış küçük<br />
küçük, yok olmayı bekleyen araziler…<br />
Bunun ne gibi yansımaları olacağını<br />
düşünüyorsunuz?<br />
Trafik, stres gibi herkesin dilinden düşürmediği<br />
fiziki birçok sorun artacak, bunu herkes<br />
biliyor. İşin estetik açıdan farklı bir boyutu da<br />
var, bu hiç konuşulmuyor. 40, 50, 60, hatta<br />
bazı ilçelerde 80 katın üzerinde binalar görüyoruz.<br />
Yukarıdan aşağıdaki evler kibrit kutusu,<br />
hatta karınca kadar görünüyor. Zamanla<br />
nesiller de yenilendikçe ister istemez “üstler<br />
ve aşağıdakiler” diye sınıf oluşacaktır. İnsanların<br />
birbirine bakış açıları değişecektir, bu<br />
sınıflaşma bence çok tehlikeli!<br />
DEĞİŞİM ÇOK HIZLI<br />
Oldukça farklı bir dönemde yaşıyoruz. Son<br />
50 yılda Fikirtepe üçüncü kez kabuk değiştiriyor.<br />
Kadıköy, 1960’li yıllara kadar<br />
Hasanpaşa’dan öteye yoktu. İstanbul’da<br />
apartman kültürünün oluşması ile birlikte<br />
Anadolu’dan gelen vatandaşlarımız, Fikirtepe<br />
gibi bölgelerde küçük yatırımlarla önce<br />
arsalarını aldı, sonra gecekondular yaptı.<br />
Ardından buralar da yavaş yavaş apartmanlara<br />
dönüşerek, ikinci değişimi yaşadı. Son<br />
olarak da büyük kentsel dönüşüm, onlarca<br />
katlı inanılmaz binalar.<br />
Devlet Planlama Teşkilatı’nın görevi, gelişmekte<br />
olan ülkeyi planlamaktır. Bu, sadece<br />
binaların adalarının ve bölgelerinin belirlenmesi,<br />
imar ile olmuyor. Yeni Fikirtepe’ye<br />
taşınan herkesin aracı olacak, trafik kaosu<br />
belki de iki üç katına çıkacak. Soruyorum,<br />
Yeni Fikirtepe’de var mı şöyle 64 metre genişliğinde<br />
bir bulvar?<br />
Unuttuklarımız mı var?<br />
Olmaz mı? Şehirlerin yapısı ve büyüdüğümüz<br />
kültür, insanın estetik anlamda enerjisine<br />
etki eder. Karamsar olmak istemiyorum<br />
ama İstanbul zaten sınıfta kalmış.<br />
Floransa’da çiçekler içerisinde, heykellerle<br />
bezenmiş evlerin, güzelim çatıların, bahçelerin<br />
içerisinde okuluna mutlu ferah giderek<br />
büyüyen bir çocuk ile Türkiye’deki mevcut<br />
koşullar içinde yetişen neslimiz, aynı estetiği<br />
nasıl taşıyacak? Şöyle Kadıköy’ün E-5<br />
karayolu kesimlerine doğru bakın, hâlâ ahırlarda<br />
büyükbaş hayvan besleniyor.<br />
Şehirde şehirli, köyde köylü gibi<br />
olamıyor muyuz?<br />
Evet, aynen öyle... Bu arada altını çiziyorum,<br />
köyler şehirlerden çok daha nezih olabiliyor,<br />
söyleyeceklerim bu değil. Ben Manisa’nın<br />
o dönemde 35 bin nüfuslu Salihli ilçesinde<br />
büyüdüm. İnsanların birbirine nasıl bir saygısı,<br />
estetik hassasiyeti vardı kelimeler yetmez<br />
anlatmaya...<br />
Bir örnek verir misiniz?<br />
Bu anlatacağım, her şeyi açıklayacaktır. Her<br />
yerde olduğu gibi gençliğimde yaşadığım kentin<br />
de kıraathanesi vardı ama çok başka. Bir<br />
köşesinde kütüphanesi, dört okuma masası,<br />
diğer köşesinde satranç bölümü, iki bilardosu<br />
bulunuyordu. Herkes bundan yararlanıyordu.<br />
Zaten “kıraat” kitap okumak demektir. Şimdilerde<br />
olduğu gibi ellerinden kâğıtlar ve çeşitli<br />
oyunların düşmediği yerler değildi köyümüzün<br />
kıraathanesi. Yine o yıllarda da bir iki<br />
kâğıt oynayanlar olurdu, biraz sesleri yüksek<br />
çıksa yan masalardan uyarılırlardı. O dönemin<br />
koşullarına göre, bundan estetik bir şey olabilir<br />
mi? Şimdi her şey tersine döndü.<br />
Şehirlerde, özellikle İstanbul’da “görsel<br />
estetiği” nasıl yakalarız?<br />
İnsanlar, davranışlar! Tekrar altını çiziyorum,<br />
söyleyeceklerimi gün boyunca dışarıda defalarca<br />
yaşıyoruz ve ben bunlardan utanıyor,<br />
çok sıkılıyorum. Kaldırımda yürüyemiyoruz,<br />
karşımızdan gelen kişi adeta üzerimize çıkacak,<br />
omuzlar birbirine çarpıyor... Ellerden<br />
düşmeyen telefonlarda bağıra çağıra konuşanlar,<br />
argolar, ağır küfürler, kavgalar! Yollara<br />
tükürenleri, yürürken şapur şupur yemek yiyenleri,<br />
sigarasının dumanını insanın yüzüne<br />
yüzüne üfleyenleri, kaldırımlarda motosiklet<br />
sürenleri, evinde ya da işyerinde son ses müzik<br />
açanları sık sık görüyoruz. Bunlar insanı<br />
geriyor, negatif enerji yüklüyor, yaşama sevincini<br />
düşürüyor. Bu uygunsuz davranışları<br />
yapanlar stresli değiller, çünkü onlar için<br />
olağan. Ancak nezaketli ve estetik insanlara<br />
üzülüyorum ve en çok korktuğum şeylerden<br />
biri, bu yanlış davranışlardan rahatsız olmayanların<br />
sayısının artması ihtimali! Çözüm<br />
anne babadan, aileden geliyor. Özellikle 2 - 6<br />
yaş arası eğitim çok önemli, okuldan önce<br />
aile eğitimi mühimdir. Adabı muaşeret, aileden<br />
çocuğa geçer ve yazılmış bir kitabı yoktur.<br />
Küçük bir anekdot; annem, elimle yemek<br />
yemek istediğimde nazikçe ellerime vururmuş,<br />
çatal kaşık kullanmam için. 6 yaşımdan<br />
beri çatal kaşık kullanıyorum. Biz köyde<br />
büyüklerimizin önünden geçmez, onlara yol<br />
verirdik. Bir gün dalgınlığıma gelmiş, büyüğümü<br />
görmemişim, o da babama anlatmış<br />
ve yerin dibine girmiştim, düşünün önünden<br />
geçtiğim için. Hassasiyet bu noktada…<br />
Bireysel olarak neler yapabiliriz?<br />
Toplumu toplum yapan bizleriz. Ben 1962<br />
yılından beri Boğaz köprüsünden aracımla<br />
geçmiyorum, toplu taşıma kullanıyorum,<br />
hem de daha çabuk gidiyorum. Trafik zaten<br />
bitmiş, benim hakkım yok bir yük daha<br />
üzerine eklemeye. “Rahatımıza çok mu<br />
düşkünüz?” demeden edemiyorum, sürekli<br />
otomobilin içinde tek kişi görünce. Değerli<br />
Şehir Plancımız Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’in<br />
bir projesi vardı; “Otomobille köprüden dört<br />
kişi geçerse bedava, üç kişi geçerse indirimli,<br />
iki kişi geçerse indirim biraz daha azalıyor<br />
ve tek kişi olursa tam ücret ödenecek.” Ne<br />
güzel bir fikir, böylece bedava geçmek isteyenler<br />
organize olacak ve araç sayısı dört<br />
kat azaltılabilecekti. Bu gibi yapabileceğimiz<br />
o kadar çok şey var ki, sayfalar yetmez.<br />
Küçük dokunuşların getirdiği büyük<br />
mutluluklar için neler söyleyeceksiniz?<br />
Kesinlikle öyle, yapabileceğimiz küçük değişimler<br />
çok estetik sonuçlarla mutlu edebilir.<br />
Örneğin, çok sevdiğimiz meyve şeftali ya da<br />
kavun. Evinizi şeftali tonunda ya da kavuniçine<br />
boyarsanız, her anınızda mutluluk duyarsınız.<br />
Çiçekler size büyük huzur veriyorsa masanızın,<br />
odanızın her yerini çiçeklerle donatın,<br />
pozitif enerji. Estetik olarak yapabileceğimiz<br />
o kadar çok şey var ki... Gülsek, tebessüm etsek<br />
bile karşımızdakini güldürürüz.<br />
Son olarak neler ekleyeceksiniz?<br />
Her zaman estetik kalalım, estetik yaşayalım.<br />
Bizler böyle değildik, estetik çizgide<br />
olmalıyız. Hepimiz bunu hak ediyoruz.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 53
Röportaj<br />
Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen:<br />
Bizim için halka hizmet,<br />
Hakk’a hizmettir<br />
TOLGA KÜÇÜK<br />
Henüz 19 yaşında bir üniversite öğrencisiyken<br />
siyasi yaşamına başladı, Hilmi Türkmen.<br />
Önce Refah Partisi Üsküdar Gençlik<br />
Kolları’nda, sonra Fazilet Partisi Üsküdar İlçe<br />
Yönetim Kurulu’nda görev aldı. Yükselişini<br />
AK Parti’nin kurulmasını takip eden süreçte<br />
de sürdüren Türkmen, 2004 yılında Üsküdar<br />
Belediye Başkan Yardımcılığı ve İBB Meclis<br />
Üyeliği’ne geldi. Tam 10 yıl süren Üsküdar<br />
Belediye Başkan Yardımcılığı’nın ardından<br />
ise, 30 Mart 2014 seçimlerinde bayrağı devralarak<br />
Üsküdar Belediye Başkanı oldu.<br />
Üsküdar Belediye Başkanlığı’na geldiği günden<br />
beri imza attığı projelerle taraflı tarafsız<br />
herkesin beğenisini kazanan Hilmi Türkmen,<br />
geride bıraktığı 3 yılı ve Üsküdar’ın<br />
geleceğini Kadıköy Life için anlattı...<br />
Sayın Türkmen, görevinizin başında üç<br />
yılı aşkın bir süreyi geride bıraktınız. Bu<br />
üç yılın değerlendirmesini sizden alabilir<br />
miyiz? Üsküdar’da neler değişti?<br />
Yaptığımız işlerin değerlendirmesini yapacak<br />
en yetkili merci öncelikle halktır,<br />
Üsküdarlı’nın ta kendisidir. Bu konuda bağımsız<br />
araştırma şirketleriyle gerçekleştirdiğimiz<br />
anketlerde halkımızın yoğun olarak<br />
hizmetlerden memnun olduğunu görüyoruz.<br />
Bunun rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Üsküdar<br />
üç yılda ciddi bir değişimden geçti.<br />
3 yılda Üsküdar’ı bir dünya markası haline<br />
getirmek için ciddi adımlar atarken, geleneksel<br />
belediyecilik hizmetlerini de bir adım<br />
öteye taşımaya gayret ettik. Hatta bunları<br />
alt alta topladığımızda yüzlerce hizmet, yüzlerce<br />
proje ortaya çıktı. Bu eserleri ölümsüzleştirmek<br />
adına yakın dönemde Üsküdar’da<br />
yaptığımız işleri özetleyen “3 Yılda Tek Gerçek”<br />
adlı bir çalışma yayınladık. Halkın her<br />
kesiminden, her yaştan Üsküdarlı’nın faydalanabileceği<br />
pek çok hizmeti, yeni tesisi,<br />
merkezleri ve mekânları hayata geçirdik.<br />
Tarihi eserlerde renovasyon ve restorasyon<br />
gibi çalışmalar gerçekleştirdik. Tüm bunların<br />
yanı sıra halkımızla sürekli iç içeydik; sayısız<br />
etkinlikte yılın her döneminde bir araya gelerek,<br />
birlik ve beraberliğimizi güçlendirdik.<br />
Göreviniz boyunca Üsküdar Fikir Sanat<br />
Merkezi, Üsküdar İstihdam Merkezi,<br />
Üsküdar Bilim Merkezi, Vakıfbank<br />
Spor Sarayı, Nevmekan, Kuzguncuk<br />
Bostanı, Yedi Güzel Adam ve Öncüler<br />
Kütüphanesi gibi çok sayıda projeyi<br />
hayata geçirdiniz. Bu tesislerin spordan<br />
kültüre, sosyal hayattan tarıma dek geniş<br />
bir yelpazeye yayıldığını görüyoruz. Bu<br />
projeleri belirlerken hangi kıstaslara<br />
dikkat ettiniz? Projelerin hayata geçme<br />
süreçlerinde neler yaşandı?<br />
Saydığınız bu projelerin büyük çoğunluğunun<br />
önemli bir ortak noktası var: Neredeyse<br />
tüm yeni merkezlerimiz gençlere<br />
hitap ediyor. Biz Üsküdar’ın genç bir şehir<br />
olduğunu Üsküdarlı’ya hatırlatmak istiyoruz.<br />
Gençlerimiz modern ekipmanlarla<br />
spor merkezlerinde sporunu yapsın, ders<br />
çıkışı Nevmekan’da çayını içsin, Yedi Güzel<br />
Adam Kütüphanesi’nde de kitabını okusun<br />
istiyoruz. Projeleri de bu bakış açısıyla hayata<br />
geçirdik. Elbette bu projelerde öncelikle<br />
halkımızın fikrini aldık, meclisimizin görüşüne<br />
başvurduk ve Üsküdar’a en yakışacak,<br />
Üsküdarlı’nın layık olduğu şekilde bu<br />
projeleri gerçekleştirmek için gayret ettik.<br />
Söz konusu gençlerimiz olunca, biz kaynaklarımızı<br />
bugün olduğu gibi yarın da seferber<br />
etmeye hazırız.<br />
Belediye binasının önünde, Üsküdar<br />
sahilinde, Kısıklı Mahallesi’nde hummalı<br />
çalışmalar devam ediyor. Yapımı devam<br />
eden projeleriniz hakkında biraz bilgi<br />
alabilir miyiz?<br />
Üsküdar çok özel bir şehir, denizle iç içe,<br />
eşsiz Boğaz’ın en güzel manzarasına sahip<br />
olan bir şehir. Sadece Üsküdarlı vatandaşlarımıza<br />
değil, her gün ilçemize ayak basan<br />
milyonlarca ziyaretçimize de hak ettikleri<br />
kalitede bir sahil sunmak istiyoruz. Sahil<br />
projesinde denize sıfır, dev bir yaşam alanı<br />
mevcut; yeşil alanıyla, esnafı ve Üsküdar’a<br />
özel dükkânlarıyla bambaşka bir sahile kavuşacak<br />
Üsküdar. Bu projeyi tamamlamak<br />
için Üsküdar Metrosu projesinin nihayete<br />
ermesini bekliyoruz. Bir yandan da sahil çalışmalarını<br />
tamamlayacağız.<br />
Bu sahil projesi kapsamında, sahilden Ahmediye<br />
Meydanı’na kadar olan bölgeyi yayalaştıracağız.<br />
Harem Beylerbeyi’ne yaya<br />
ve bisiklet yolu yapacağız. Eski belediye<br />
binamız da bu konumda bulunuyordu. Dahası,<br />
tüm hizmet birimlerinin ilçe genelin-<br />
56 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Röportaj<br />
de farklı lokasyonlarda yer alması, koordinasyonu<br />
ve organizasyonu zorlaştırıyordu.<br />
Vatandaşımız için de zor bir iletişime sebep<br />
oluyordu bu durum. Çavuşdere’de inşa<br />
ettiğimiz yeni komplekste belediyenin tüm<br />
birimlerini aynı çatı altında toplarken, aynı<br />
zamanda bu bölgeyi de halkımız için bir yaşam<br />
merkezi haline getirmeyi hedefledik.<br />
Mevcut çalışmalar bu projeler için yapılmaktadır.<br />
Üsküdar, tarihsel açıdan da son<br />
derece önemli bir yere sahip. Semtte<br />
çok sayıda tarihi yapı bulunuyor ve<br />
bu yapıların bir bölümünde önemli<br />
restorasyon çalışmaları yürüttüğünüzü<br />
görüyoruz. Restorasyon süreçleri nasıl<br />
gerçekleşiyor? Kimlerle çalışıyorsunuz?<br />
Nelere dikkat ediyorsunuz?<br />
Restorasyon için öncelikle bir envanter<br />
çalışması yapmak gerekiyor çünkü dediğiniz<br />
gibi Üsküdar çok zengin tarihi eserlere<br />
sahip bir şehir. Mimar Sinan dahi en fazla<br />
eserini Üsküdar’da inşa etmiş. Biz bu kültürü<br />
ve değerleri korumak adına Üsküdar’da<br />
bulunan tarihi eserlerin detaylı bir envanterini<br />
çıkardık. Bakım ve restorasyon ihtiyacı<br />
bulunan eserlerimizi tespit ettik ve yapının<br />
ihtiyacına göre restorasyon, relöve ve<br />
renovasyon çalışmalarımızı sürdürüyoruz.<br />
Restorasyon projesini yaparken de, tarihi<br />
yapıların mümkün olan en iyi şekliyle korunmasını<br />
sağlayacak, ancak israfın da önüne<br />
geçecek şekilde bir bütçe planlamasıyla çalışıyoruz.<br />
Tüm restorasyon çalışmaları Anıtlar<br />
Kurulu’ndan onaylı.<br />
Üsküdar’ın tarihinden bahsetmişken,<br />
semtin yerleşim alanı olması çok<br />
eski dönemlere uzanıyor. Yapılan<br />
çalışmalarda, kazılarda tarihi eserlere<br />
rastlanıyor mu? Eğer rastlanıyorsa bu<br />
varlıklar nasıl değerlendiliyor?<br />
Böyle bir durumu hatırlarsanız Marmaray<br />
kazı çalışmaları esnasında da yaşamıştık.<br />
Bu gibi arkeolojik değere sahip eserler ya da<br />
yapılarla karşılaştığımızda kazı çalışmaları<br />
ivedilikle durduruluyor. İstanbul Arkeoloji<br />
Müzesi’ne bağlı uzman arkeolog arkadaşlarımız<br />
gelip incelemelerini yapıyor. Ayrıca<br />
jeofizik uzmanı, fotoğrafçı, restoratör, konservatör,<br />
antropolog gibi farklı branşlardan<br />
uzmanlar da gerekli çalışmaları titizlikle<br />
gerçekleştiriyor.<br />
Projelerinizde ve politikanızda<br />
geleneklerle modernliği harmanladığınızı<br />
görüyoruz. Hem Üsküdar’ın tarihteki<br />
güçlü kültürüne dikkat ediyor hem de çağı<br />
yakalamaya yönelik adımlar atıyorsunuz.<br />
Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?<br />
Sizce geçmiş – gelecek sentezi nasıl<br />
olmalı? Toplum ve politikacılar bu konuda<br />
nasıl bir yol izlemeli?<br />
Her şehrin, her toplumun ayrı değerleri, güçlü<br />
olduğu farklı bir yönü vardır. Üsküdar denince<br />
akla önce tarihi zenginlikler gelir. Boğaz ve<br />
Boğaz’ı gören ihtişamlı camiler gelir, Kız Kulesi<br />
gelir. Bunlar zaten bir nevi “cepte” olan<br />
değerler. Bunları hem bizzat kendimiz yeniden<br />
tanımak hem de halkımıza anlatmak için<br />
bir yolculuğa çıktık. Yeni bir markalama çalışmasıyla,<br />
Üsküdar’ın geçmişini, geleceğin<br />
emanetçisi gençlerimizle buluşturmaya gayret<br />
ettik. Çağı yakalamak dediğiniz şey budur<br />
aslında; gençlerle güçlü bir iletişim kurabilmek.<br />
Onların dertlerini, ihtiyaç ve beklentilerini<br />
anlayabilmek... Bu iletişimi sağlamak<br />
için birkaç adım biz attığımızda, gençlerimiz<br />
de karşılığını veriyor ve ortaya hem geçmişine<br />
sadık hem de geleceğe zemin hazırlayan<br />
çok başarılı projeler çıkıyor. Benim inancım da<br />
gençlerimizle birliktedir ve gençliğe yatırımın<br />
en doğru yatırım olduğunu düşünüyorum.<br />
Üsküdar’ın bir diğer özelliği de ulaşımı<br />
çok kolaylaştıran konumu. Ama bu<br />
durum, bazı dezavantajlar da doğuruyor.<br />
Marmaray, Metro, sahil çalışmaları derken<br />
Üsküdar’da gündelik hayatı zorlaştıran<br />
şantiyeler yıllardır sona eremiyor. Sizi<br />
bulmuşken soralım. Çalışmalar ne zaman<br />
sona erecek? Üsküdar bu açıdan ne zaman<br />
huzura kavuşacak?<br />
Üsküdarlı vatandaşlarımız bu konuda gerçekten<br />
büyük bir sabır örneği gösterdiler.<br />
Ancak emin olun bu sabrın karşılığını fazlasıyla<br />
alacaklar; ulaşım projelerinin tamamlanması<br />
için artık çok az bir zaman kaldı.<br />
Birkaç ay içinde bu projeler hayata geçecek.<br />
Ben bu konuda Marmaray’ı örnek vermek<br />
istiyorum; Marmaray’ın da yapım süreci<br />
boyunca Üsküdar’da ulaşım olumsuz etkilenmişti.<br />
Ancak bugün Marmaray sayesinde<br />
inanılmaz bir konfor ve kolaylık sahibi olduk.<br />
Onsuz bir ulaşım düşünemiyoruz artık<br />
iki yaka arasında. Aynısını Avrasya Tüneli<br />
için de söylemek mümkün. Aynısını birkaç<br />
ay içinde metro için de söyleyeceğiz. O zaman<br />
elde ettiğimiz huzur ve kolaylık, tüm<br />
bu çabalara ve zahmete değecektir.<br />
Uzun yıllardır siyasetin içinde olmanıza<br />
rağmen aslında çok genç bir belediye<br />
başkanısınız. Önünüzde hâlâ uzun bir<br />
siyasi yaşam olduğu açık... Gelecek<br />
planlarınızı öğrenebilir miyiz? Üsküdar<br />
Belediye Başkanlığı’ndan sonra<br />
siyasi kariyerinizi nasıl sürdürmeyi<br />
planlıyorsunuz?<br />
Biz bu yola ne için çıktıysak, hâlâ aynı davanın<br />
peşindeyiz. Tek amacımız hizmet, tek motivasyon<br />
kaynağımız da halkın takdiridir. Görevler<br />
ve makamlar gelip geçici olabilir ancak<br />
bizim anlayışımızda hizmet esastır. Gelecekte<br />
hangi makamda olursak olalım, halka hizmet<br />
etmeyi Hakk’a hizmet etmek olarak görüp<br />
buna göre çalışmalarımızı sürdüreceğiz.<br />
Üsküdar kozmopolit bir semt olsa da<br />
burada yaşayan vatandaşlarımızın<br />
çoğunlukla muhafazakâr olduğunu<br />
biliyoruz. Nisan ayında gerçekleşen<br />
anayasa referandumunda yüksek bir<br />
“evet” bekliyorduk, ancak Üsküdar yüzde<br />
55 oranında “hayır” dedi. Bu durumu<br />
nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Üsküdar’da sizin de dediğiniz gibi zengin ve<br />
kozmopolit bir yapı bulunuyor ve toplumun<br />
her kesiminden insan huzur içinde bir arada<br />
yaşıyor. Referandum sonuçları ise bizim için<br />
sürpriz olmadı, çünkü hiçbir seçimde yüzde<br />
50’yi bulmadık. Referanduma çok kısa bir<br />
süre kala yaptırdığımız son ankette yüzde<br />
48’i gördük. Buna karşın, insanların belediyeden<br />
memnuniyet oranı yüzde 82’ye kadar<br />
yükseliyor. Yani insanlarımız belediyemizin<br />
icraatlarından memnun durumdalar. Üsküdar<br />
huzurunu büyük ölçüde buna borçludur.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 57
İlçelerimiz<br />
Şile'de yeni<br />
otobüs terminali<br />
hizmete girdi<br />
Şile Belediyesi, ilçe trafiğinin rahatlaması adına büyük öneme sahip<br />
yeni terminal alanını tamamlayarak hizmete açtı.<br />
Açılış töreninde konuşan Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu,<br />
Şile'nin hak ettiği yerlere varması için iktidara geldiklerinden bu<br />
yana büyük mücadele verdiklerini ve vizyon projeleri birer birer<br />
hayata geçirdiklerini belirtti. "Dört Mevsim Yaşayan Bir Şile" sloganıyla<br />
yola çıktıkları vurgulayan Tabakoğlu, açıklamalarının devamında<br />
şunları söyledi:<br />
"Gece gündüz 24 saat çalışan bir ekiple, İstanbul Büyükşehir Belediyemiz<br />
en önemli partnerimiz olmak kaydıyla elimizden geleni<br />
yapıyor ve halkımıza en iyi hizmeti götürmeye gayret ediyoruz.<br />
Şile’de terminal alanını geçmişte hizmet verdiği alandan kaldırdık.<br />
Kaldırıldığı yerde ise 600 araçlık 4 katlı yer altı otoparkı inşaatını<br />
devam ettiriyoruz. Burası Kent Meydanı ve dükkânlarla turizme<br />
kazandırılacak, terminal hizmetini de artık Bayrak Caddesi üzerindeki<br />
bu yeni mekânda devam ettireceğiz."<br />
Beykoz okçuluğun<br />
merkezi olacak<br />
Beykoz Belediyesi’nin İstanbul’a kazandırmaya<br />
hazırlandığı Alibahadır C Tipi Mesire Alanı’nın yapımı<br />
tüm hızıyla sürüyor. İlçeye gelen ziyaretçilerin<br />
çeşitli aktivitelerle dinlenip huzur bulacağı mesire<br />
alanı, okçuluk sporunun da merkezi olacak.<br />
Alibahadır Mahallesi’nde Orman ve Su İşleri<br />
Bakanlığı’ndan kiralanan 6 hektarlık yemyeşil bir alanda kurulacak<br />
mesirenin 33 bin 240 metrekaresi, halkın kullanımı için donatılıyor.<br />
Bu alanın 7 bin 500 metrekarelik kısmı ise okçuluk sporuna<br />
hizmet verecek. Okçuluğa gönül verenler bu merkezde buluşacak,<br />
geleceğin usta sporcuları buradan yetişecek.<br />
YIL SONUNA KADAR HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR<br />
Alibahadır C Tipi Mesire Alanı'nda yöresel ürün satış noktaları, futbol<br />
halı sahası, basketbol sahası, yürüyüş yolları, çocuk oyun alanları,<br />
büfe, kır kahveleri, lokantalar, kameriyeler, piknik masaları,<br />
teraslar, çeşmeler ve otopark da yer alıyor. Alibahadır Mesiresi'nin<br />
bu yıl sonunda tamamlanarak hizmete açılması planlanıyor.<br />
Ümraniye Belediyesi'nden kalıcı bir eser daha<br />
Ümraniye’ye 400’ü aşkın kalıcı eser kazandıran Ümraniye<br />
Belediyesi, sosyal hizmetler alanındaki projelerine<br />
bir yenisini daha ekliyor. Sosyal hizmetler kapsamında<br />
düzenlenen Gıda Bankacılığı Projesi ile ekonomik açıdan<br />
durumu iyi olmayan vatandaşlara ihtiyaç malzemelerinin<br />
ulaştırıldığı Sosyal Marketler'e bir yenisi daha<br />
ekleniyor.<br />
Ümraniye Belediyesi'nin İstiklal Mahallesi'nde temelini attığı Sosyal<br />
Market hizmet binasında, vatandaşlara gıda yardımının dışında pilates<br />
ve fitness salonu hizmeti de verilecek. Ayrıca, Sosyal Hizmetler<br />
Merkezi'nin hizmet vereceği 11 adet ofis ve bir adet çok amaçlı salon<br />
bulunan binada, mescit salonu da yer alıyor. Sosyal Market ve Sosyal<br />
Hizmet Merkezi binasının bodrum katındaki depolama alanları ise,<br />
sosyal marketlere ait lojistik merkez olarak kullanılacak.<br />
60 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
İlçelerimiz<br />
Sultanbeyli’nin mülteci politikaları<br />
Brezilya'ya ilham veriyor<br />
Sultanbeyli’nin mültecilerle ilgili çalışmaları,<br />
model olmaya devam ediyor. Ulusal ve<br />
uluslararası kamuoyunun dikkatini çeken<br />
Mülteciler Derneği, ilgi odağı oldu. Bünyesinde<br />
sağlık, terapi, anaokulu, meslek kursları,<br />
eğitim sınıfları ve daha birçok hizmet<br />
veren derneği, Hollywood yıldızı Lindsay<br />
Lohan’ın ardından Brezilyalı Dani Suzuki de<br />
ziyaret etti.<br />
Derneğin çalışmalarından oldukça etkilendiğini<br />
belirten Suzuki; "Brezilya halkını mültecilere<br />
karşı bilinçlendirmek için pek çok<br />
çalışma yapmalıyız. Farkındalık oluşturmayı<br />
ve mülteci projesini aynı anda gerçekleştirmeliyiz.<br />
Basından ülkenizdeki iyi haberleri<br />
alamıyoruz. Sadece savaşlar ve kötü haberler<br />
bize ulaşıyor. Lübnan’daki mülteci kamplarını<br />
gördükten sonra burada böyle projeleri<br />
dinlemek, bizim için ilham verici. Buradaki<br />
sistemi Brezilya’da uygulamak istiyoruz"<br />
ifadelerini kullandı.<br />
SUZUKİ: ÜLKENİZDE MÜLTECİLERİN<br />
MUTLU OLDUĞUNA ŞAHİT OLDUK<br />
Türkiye’ye gelmeden önce ülkedeki sivil toplum<br />
kuruluşlarını da incelediklerini kaydeden<br />
Dani Suzuki; “Brezilya’da mültecilerle STK’lar<br />
ilgileniyor. Burada şunu gördük ki hükümet,<br />
STK’larla birlikte mültecilere yardım ediyor.<br />
Bizde yalnızca 9 bin mülteci var. Bu bizim<br />
için ayıp. Biz de Brezilya halkında farkındalık<br />
oluşturmak istiyoruz. Ünlülerin de bir farkındalığı<br />
yok. Biz onlara konunun ne olduğunu<br />
anlatacağız. Ülkeniz çok güzel, mülteci<br />
kampları çok güzel. Burada mültecilerin mutluluğuna<br />
şahit olduk" şekline konuştu.<br />
Tuzla'ya yeni bir sosyal yaşam merkezi;<br />
Şifa Park<br />
Alışveriş Merkezi<br />
İstanbul'un yeni girişimcileri<br />
Sancaktepe’de yetişiyor<br />
Girişimcilere tüm gücüyle destek veren<br />
Sancaktepe Belediyesi ve KOSGEB<br />
işbirliğiyle başlatılan “Uygulamalı<br />
Girişimcilik” eğitimleri sonucu sertifika<br />
almaya hak kazanan 197 girişimci,<br />
Belediye Başkanı İsmail Erdem’in de<br />
katıldığı törenle sertifikalarını aldı.<br />
Sarıgazi Kültür Merkezi'nde gerçekleşen<br />
sertifika töreninde konuşan Başkan<br />
Erdem, Sancaktepe'deki girişimci adaylarına<br />
ulaşarak, yeni işletmelerin kurulmasına<br />
öncülük etmek istediklerini<br />
söyledi. Açılan her yeni işletmenin ülke<br />
ekonomisine büyük katkı sağlayacağını<br />
vurgulayan Erdem, şunları ifade etti:<br />
"Bu eğitimler yeni işyerlerinin açılmasına,<br />
dolayısıyla yeni istihdam alanlarının<br />
oluşmasına katkı sağlıyor. Burada<br />
bulunan 197 kardeşimiz; geleceğin<br />
sanayicisi, geleceğin işadamı, geleceğin<br />
zanaatkârları olmak için ilk adımlarını<br />
atıyor. İstihdamı genişletmek,<br />
yeni istihdam alanları oluşturacak<br />
çözümler geliştirmek, belediyemizin<br />
öncelikli hedefi. Hem kendimiz projeler<br />
geliştiriyoruz, hem de olan projeleri<br />
mümkün olduğu kadar destekliyoruz."<br />
Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı'nın Şifa ve<br />
Mimar Sinan Mahallesi'ne sosyal yaşam merkezi<br />
kazandırmak için vizyon projeleri arasında yer alan<br />
Şifa Park Alışveriş Merkezi törenle hizmete girdi.<br />
İlçe merkezine uzak olan ve yaklaşık 50 bin kişinin<br />
ikamet ettiği Şifa ve Mimar Sinan Mahallesi'ne;<br />
içinde düğün salonu, sinema salonları, oyun salonları,<br />
cafe ve restaurantlar, alışveriş mağazaları<br />
yer alan alışveriş merkezinin açılması, en çok uzun<br />
süredir bu projeyi bekleyen vatandaşları sevindirdi.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 61
İlçelerimiz<br />
Pendik sahiline dev otopark<br />
İlçenin otopark ihtiyacını karşılamak için<br />
kolları sıvayan Pendik Belediyesi ve İstanbul<br />
Büyükşehir Belediyesi, projeleri tek<br />
tek hayata geçiriyor. Kent genelinde yapılması<br />
planlanan 20 otopark kapsamında,<br />
sahil alanında zemin altı katlı otopark<br />
inşasına başlanıyor. İBB tarafından zemin<br />
altı 4 katlı inşa edilecek otopark, 939 araç<br />
kapasiteli olacak. Toplam 27 bin 108 metrekare<br />
inşaat alanına sahip dev otopark,<br />
önümüzdeki yıl içerisinde tamamlanacak.<br />
KEMAL KALKUZ PARKI OTOPARKI<br />
DEVAM EDİYOR<br />
Yine yapımı İstanbul Büyükşehir Belediyesi<br />
tarafından gerçekleştirilen Orta Mahalle<br />
Kemal Kalkuz Parkı alanında da zemin<br />
altı otoparkın inşası devam ediyor. Zemin<br />
altında 3 katlı yapılan otopark, 227 araç kapasiteli<br />
olacak. Otoparkın üzeri ise, eskisi<br />
gibi mahallenin park ve rekreasyon alanı<br />
olarak hizmet vermeye devam edecek.<br />
MOSTAR VİYADÜKÜ YANINA<br />
KATLI OTOPARK<br />
Tavşantepe Metro İstasyonu yanına 120<br />
araçlık otopark kazandıran Pendik Belediyesi,<br />
Doğu Mahallesi’nde Mostar Viyadükü<br />
yanına katlı otopark inşa ediyor. İhale süreci<br />
tamamlanan otopark, 231 araç kapasiteli<br />
olacak. Toplam 7 bin 268 metrekare inşaat<br />
alanına sahip otopark, 3 kat ve çatı terasından<br />
oluşacak. Otoparkın bir yıl içerisinde<br />
tamamlanıp hizmete girmesi bekleniyor.<br />
Maltepe’de asbeste geçit yok!<br />
Son 1,5 yıl içerisinde 881 binada asbest<br />
denetimi gerçekleştiren Maltepe Belediyesi,<br />
bu binaların 182’sinde asbest tespit<br />
etti. Binalara, asbestten arındırılması<br />
sonrasında yıkım ruhsatı verildi.<br />
İstanbul’un ilk asbest söküm uzmanı belediyesi<br />
unvanına sahip Maltepe Belediyesi,<br />
2016 Mart ayında başlattığı asbest<br />
denetimlerinde bugüne kadar 881 binada<br />
denetim gerçekleştirdi. Bu binaların<br />
182’sinde asbest tespit eden ekipler, gerekli<br />
yıkım ruhsatlarını ancak asbest arındırıldıktan<br />
sonra verdi.<br />
SÖKÜM İŞLEMLERİNDE KİŞİSEL<br />
KORUYUCULAR KULLANILIYOR<br />
Asbest çalışmaları hakkında bilgi veren<br />
Maltepe Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol<br />
Müdürlüğü yetkilileri, Çalışma ve Sosyal<br />
Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği<br />
Genel Müdürlüğü’nün koyduğu kurallara<br />
da dikkat ettiklerini ifade ederek, söküm<br />
işlemlerinde kişisel koruyucular ile denetimlerin<br />
gerçekleştirildiğini vurguladı.<br />
Mobil uygulama ile<br />
Kartal<br />
Belediyesi<br />
artık daha<br />
yakın<br />
Başkan Altınok<br />
Öz’ün öncülüğünde<br />
sosyal belediyecilik<br />
anlayışıyla<br />
yenilikçi atılımlar<br />
gerçekleştiren<br />
Kartal Belediyesi,<br />
ilçe sakinlerinin<br />
zaman ve mekâna<br />
bağlı kalmaksızın<br />
belediye hizmetlerine<br />
kolay ve<br />
hızlıca ulaşmasını<br />
sağlamak<br />
amacıyla “Mobil<br />
Uygulama” dönemini<br />
başlattı.<br />
Kullanım kolaylığı<br />
ve daha pek çok farklı özelliğe sahip olan<br />
uygulama ile vatandaşlar; vergi borçlarını<br />
anında görüp ödeyebilecek, imar durumunu<br />
sorgulayabilecek, ilçe sınırları içerisinde yer<br />
alan otoparkları, nöbetçi eczaneleri, önemli<br />
mekânları harita üzerinde görüntüleyebilecek<br />
ve bulundukları konumdan bu noktalara<br />
nasıl gidebileceklerini öğrenmek için "Rota<br />
Çizme" özelliğini kullanarak arama yapabilecek.<br />
REZERVASYONLAR, ANKET VE<br />
YARIŞMALAR<br />
Ayrıca, "Çek Gönder" hizmetini kullanarak<br />
ilçe sınırları içerisinde yaşamış ya da görmüş<br />
oldukları sorunları iletebilecek ve bu<br />
şikâyetlerin çözülmesi konusunda ne aşamada<br />
olunduğunu takip edebilecek. Vatandaşlar<br />
etkinliklere rezervasyon yaptırabilip,<br />
anket ve yarışmalara katılabilecek.<br />
BELEDİYE HİZMETLERİNE<br />
7/24 ÜCRETSİZ ERİŞİM<br />
Kartal Belediyesi Bilgi İşlem Müdürlüğü tarafından<br />
hazırlanan mobil uygulama ile iOS<br />
ve Android işletim sistemlerine sahip tablet<br />
bilgisayar ve cep telefonları ile 7/24 dünyanın<br />
her yerinden belediye hizmetlerine kolay<br />
erişim sağlanmış olacak. Bu hizmetten<br />
yararlanmak isteyen vatandaşlar, Kartal<br />
Belediyesi uygulamasını iOS yazılım yüklü<br />
mobil cihazlar için Apple Store, Android yüklü<br />
cihazlar için ise Google Play’den ücretsiz<br />
olarak indirilebilecek.<br />
62 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
İlçelerimiz<br />
Çekmeköy’e<br />
üç yeni kültür<br />
merkezi<br />
Çekmeköy Belediyesi, artan nüfusa bağlı olarak<br />
mahallelere yeni kültür merkezleri kazandırmak<br />
için çalışmalara başladı. Üç yeni kültür merkezinin<br />
projelendirildiği hazırlık çalışmalarında<br />
sona gelindi. Yeni kültür merkezleri Şahinbey<br />
Caddesi, Hamidiye ve Çamlık Mahalleleri’nde<br />
yapılacak.<br />
Hamidiye Mahallesi’ndeki Hamidiye Kültür<br />
Merkezi ve Çamlık Mahallesi’ndeki Fatih Bilgi<br />
Evi yıkılıp, daha kapsamlı hizmet verecek yeni<br />
binalar yapılırken; Şahinbey Caddesi’nde yapımı<br />
planlanan Çekmeköy Kültür Merkezi, Doğa<br />
Park’ın önündeki boş arazide yükselecek.<br />
Doğa Park’ın girişine yapılacak Çekmeköy Kültür<br />
Merkezi, 11 bin metrekare üzerine inşa edilecek.<br />
Merkezin içerisinde tiyatro salonu, konferans<br />
salonu, cep sineması ve sahneler yer alacak.<br />
Merkezin alt katları ise, bölge halkının kullanımına<br />
sunulmak üzere otopark olarak tasarlandı.<br />
Genç-yaşlı birçok mahalle sakininin eğitim ve<br />
hobi kursları için kullandığı Hamidiye Kültür<br />
Merkezi yıkılarak, kısa zaman içinde yenilenecek.<br />
Mevcut bina ve yeşil alanın değerlendirileceği<br />
proje, 13 bin metrekare üzerine çalışıldı.<br />
Tesiste derslikler, konferans salonu ve<br />
sosyal alanlar bulunacak. Bölgenin trafik yoğunluğu<br />
göz önüne alınarak, Hamidiye Kültür<br />
Merkezi’nde 263 araçlık otopark da yer alacak.<br />
Çamlık Mahallesi’nde<br />
bilgi evi<br />
olarak kullanılan<br />
eski bina yıkılarak,<br />
yerine yeni<br />
bir kültür merkezi<br />
gerçekleştirilecek.<br />
3 bin<br />
600 metrekare<br />
toplam alana<br />
sahip olacak<br />
yeni tesiste; kütüphane,<br />
derslikler,<br />
atölyeler<br />
ve zemin altı<br />
otoparkı olacak.<br />
Üsküdar'da<br />
beklenen gün geldi<br />
Üsküdar Belediyesi Evlendirme Dairesi,<br />
yeni yerinde hizmet vermeye başladı.<br />
Yapımı tamamlanan yeni Evlendirme<br />
Dairesi; 450 kişilik iki ayrı salonu, takı<br />
alanları, bay-bayan mescitleri ve lavaboları,<br />
ücretsiz otoparkı ile yeni yerinde<br />
vatandaşların kullanımına sunuldu.<br />
Evlendirme Dairesi'nin bütün olanaklarıyla<br />
Üsküdar’a yakışır bir hale geldiğini<br />
vurgulayan Belediye Başkanı Hilmi<br />
Türkmen; "Üsküdar’ımızın gözü aydın,<br />
Evlendirme Dairesi artık yeni yerinde<br />
hizmete başladı. Vatandaşlarımızın<br />
mutluluğa ilk adımı atacakları Üsküdar<br />
Ataşehir'de geri dönüşüm<br />
noktaları artıyor<br />
Ataşehir Belediyesi ile ELDAY (Elektrik<br />
ve Elektronik Geri Dönüşüm ve Atık<br />
Yönetimi Derneği) işbirliğinde gerçekleştirilen<br />
"E-Atık Geri Kazanım" projesi<br />
kapsamında, atık haldeki elektrikli ve<br />
elektronik eşyaların çevreyi kirletmeden<br />
geri kazandırılması çalışmaları, yeni<br />
toplama noktaları oluşturularak büyümeye<br />
devam ediyor.<br />
Elektrikli ve elektronik atık ürünler için<br />
daha önce e-atık konteynerleri ve yeşil<br />
noktalar oluşturan Ataşehir Belediyesi<br />
Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü,<br />
gerçekleştirilen bu projeyle toplam<br />
20 noktaya ulaşarak çalışmalarını sürdürüyor.<br />
Bu projeyle elektrikli ve elektronik<br />
atıkların çevreye zarar verilmeden,<br />
diğer çöplerden ayrı olarak toplanması<br />
hedefleniyor. Toplanan atıkların kullanılmayan<br />
kısımları da uygun yöntemlerle<br />
bertaraf ediliyor.<br />
LİSANSLI TESİS TARAFINDAN GERİ<br />
DÖNÜŞÜM GERÇEKLEŞTİRİLİYOR<br />
Kullanılmayan elektronik ve elektrikli<br />
atıkların çöpe atılmaması için denetim<br />
Evlendirme Dairesi'ni 450 kişilik iki ayrı<br />
salonu, ücretsiz otoparkı, mescitleri,<br />
takı alanları ile en özel günlerini kusursuz<br />
geçirmelerini sağlayacak şekilde<br />
hazırladık. Herkese hayırlı uğurlu olsun"<br />
açıklamasında bulundu.<br />
ve bilgilendirme ziyaretlerini de sürdüren<br />
Ataşehir Belediyesi, bu ürünlerin en<br />
yakın toplama noktasına götürülmesi<br />
veya biriktirilerek belediye ile iletişime<br />
geçilmesi konusunda tüm Ataşehirlilerden<br />
destek istiyor. Ayrıca kurum, kuruluş,<br />
konut ve işyerlerinde oluşan ve bu<br />
noktalara sığmayan elektronik atıklar<br />
da, Ataşehir Belediyesi tarafından ücretsiz<br />
olarak toplanıyor. Atıkların geri<br />
dönüşümü ise, lisanslı geri dönüşüm<br />
tesisi tarafından yapılıyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 63
Eğitim<br />
TAYFUN BAYAR:<br />
Eğitim mutlaka özelleşmeli<br />
TOLGA KÜÇÜK<br />
Uzun yıllar ulusal ve uluslararası şirketlerin<br />
üst düzey yöneticiliğini üstlendi Tayfun Bayar.<br />
Markalar Birliği’ne ortak olduktan sonra<br />
ise eğitim sektörüne hızlı bir giriş yaptı. Kurduğu<br />
dil kursları ve anaokullarıyla Türkiye’de<br />
yabancı dil öğretimine yepyeni bir soluk getiren,<br />
her yaştan öğrencinin anadil seviyesinde<br />
İngilizce öğrenebilmesine olanak tanıyan<br />
Bayar, son girişimi Ataşehir Amerikan Kültür<br />
Koleji’yle de dikkatleri bir kez daha üzerine<br />
çekmeyi başardı. Amerikan Kültür Koleji’ni<br />
kısa sürede Ataşehir’in en gözde eğitim kurumlarından<br />
biri haline getiren, sıradışı çizgisi<br />
ve sansasyonel başarılaryla adından söz<br />
ettiren Bayar’ı, Kadıköy’deki merkezinde ziyaret<br />
ettik ve hem Türkiye’deki eğitim sistemi,<br />
hem de Ataşehir Amerikan Kültür Koleji<br />
hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.<br />
Son yıllarda eğitim sektöründe isminizi<br />
sıklıkla duymaya başladık. Öncelikle sizi<br />
biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?<br />
Amerikan Kültür, İngiliz Kültür gibi büyük yapıların<br />
bir araya geldiği bir oluşum var: Markalar<br />
Birliği. Tüm bu yapılar, “Markalar Birliği”<br />
çatısı altında toplanıyor. Yabancı dil kursları<br />
ve kolejleriyle Türkiye genelinde 500’den fazla<br />
temsilciği olan bir oluşumdan bahsediyoruz.<br />
Ben bu yapının İstanbul Anadolu Yakası<br />
Master Franchise’ıyım. İngiliz Kültür ve Amerikan<br />
Kültür markalarının tamamı bana bağlı<br />
olarak çalışıyor. Bunun haricinde Ataşehir’de<br />
kolejimizden başka Kartal, Maltepe, Erenköy,<br />
Kadıköy, Kavacık gibi bölgelerde kendimize<br />
ait yabancı dil kurslarımız var. Soyak<br />
Yenişehir’de bir anaokulumuz bulunuyor.<br />
Son senelerde eğitim sistemi çok ciddi<br />
değişiklikler geçiriyor, bu değişim kimi<br />
zaman karışıklıklara yol açıyor. Bu konu<br />
hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />
Türkiye’de eğitim sistemi, hükümetin de kabul<br />
ettiği üzere, en zayıf icraat kanalı. Milli<br />
Eğitim bir türlü başarılı olamadı. Aslında bu<br />
işin çözümü çok basit... Olması gereken şu:<br />
Devlet, milli eğitimle ilgili yükü mutlaka üzerinden<br />
atmalı. Milli Eğitim mutlaka özelleşmeli.<br />
Devlet bu işi kendisi yaptığı sürece çok<br />
büyük paralar harcanıyor ama buna rağmen<br />
kalite düşük. Hükümet de bunun farkına<br />
vardı. Aslında sistem güzel düşünülmüştü.<br />
Şöyle yürüyecekti: Önce okullardaki özelleştirmeler<br />
hızlandırılacaktı, Türkiye’deki ihtiyacı<br />
karşılayacak kadar İmam Hatip açılıp,<br />
geri kalan okullar özelleştirilecekti. Eğitim<br />
kalitesi yükseldikten sonra dershaneler kapanacaktı.<br />
Bu bir zincir olarak tasarlanmıştı,<br />
çok da doğru bir plandı. Ama FETÖ olaylarından<br />
dolayı sıralama şaştı. Önce dershaneler<br />
kapatıldı. Dershaneler dönüşüm geçirdi. Bu<br />
sebepten dolayı da özel okulların genel kalitesi<br />
düştü. Şu anda lise diye bilinen okulların<br />
tamamına yakını dershanecilik yapıyor. Okul<br />
eğitimi filan yok orada. Lise eğitimi verilmiyor.<br />
Oradan mezun olup da üniversiteye giden<br />
bir insanın lise eğitimi eksikliğini ciddi<br />
şekilde duyacağına ve başarısız bir öğrenci<br />
olacağına inanıyorum. Onun için eğitimin<br />
mutlaka özelleştirilmesi ve özel sektörde de<br />
doğru kişiler tarafından eğitim bilinciyle yönetilmesi<br />
gerektiğini düşünüyorum.<br />
Çok önemli bir noktaya değindiniz.<br />
Dersane eğitiminin lise eğitimi<br />
sayılamayacağı konusunu biraz<br />
açabilir misiniz?<br />
Dershanelerden dönüşen kurumların herhangi<br />
bir okulculuk tecrübesi de, kadrosu<br />
da yok. Öğretmenleri genel anlamıyla ikiye<br />
ayırabiliriz. Sınava yönelik eğitim veren<br />
64 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Eğitim<br />
öğretmen grubu var, gerçekten eğitimi olması<br />
gerektiği gibi tüm kapsamıyla veren<br />
bir eğitimci grubu var. Bugüne kadar hayatı<br />
boyunca dershanelerde sınava yönelik eğitimler<br />
vermiş bir adama, “Hadi okul olduk,<br />
bu çocukları eğit” dersen, bu sağlıklı bir durum<br />
olmaz. Olmuyor da zaten. Onlar yine<br />
aynı düzende, sanki dershaneymiş gibi soru<br />
çözme ağırlıklı, sınav taktikleri doğrultusunda<br />
eğitim veriyorlar. Ama ben hiçbirinde<br />
gerçek anlamda bir lise eğitimi verildiğine<br />
inanmıyorum. Maalesef böyle ortaokullar<br />
da mevcut. Biliyorsunuz bir TEOG maratonumuz<br />
da var. Onlar da aynı şekilde TEOG’a<br />
çocuk yetiştiriyorlar. Mantık orada da aynı...<br />
Yeri gelmişken sizin eğitim sisteminizden<br />
bahsedelim. Son derece özel tekniklerle<br />
çok başarılı öğrenciler yetiştiriyorsunuz.<br />
İmza attığınız uygulamalar neler?<br />
Amerikan Kültür, ağırlıklı olarak yabancı dil<br />
amaçlı bir kuruluş. Biz aslında ilkokul, ortaokul<br />
ve lise açmaya yıllardır yürüttüğümüz<br />
anaokulu işinden dolayı mecbur kaldık. Çünkü<br />
velilerimizden çok ciddi bir baskı vardı.<br />
Anaokullarımızda gerçekten çok güzel bir<br />
sistem uyguluyoruz. 16-18 kişilik sınıflarda<br />
çift öğretmenle anadili mantığında İngilizce<br />
eğitimi veriyoruz. Bu dünya çapında kulanılan<br />
çok etkili bir sistem. AR-GE departmanımız<br />
bunu Türkiye’ye, bizim çocuklarımıza,<br />
bizim yaşam tarzımıza uyarladı ve geliştirdi.<br />
Bu sistemde eğitim veriyoruz ve gerçekten<br />
çok başarılı oluyor. Bizde anaokulundan<br />
mezun olan bir çocuk, resmen İngilizce konuşuyor.<br />
Sene sonunda ‘Portfolyo Sunumu’<br />
dediğimiz bir sunumumuz var, orada öğretmenleriyle<br />
bayağı İngilizce sohbet ediyorlar,<br />
ailelerine sunum yapıyorlar, yıl sonu gösterilerine<br />
çıkıyorlar. İngilizce bir takım oyunlar<br />
sergiliyorlar. Hazırlık grubu dediğimiz beş<br />
yaş grubuna da eğitim veriyoruz. Harfleri,<br />
sayıları öğretiyoruz, ilkokula hazır bir şekilde<br />
gönderiyoruz. Veliler buradan mezun<br />
olup başka okula geçen çocukların İngilizce<br />
konusunda bir anda sıkıntıya düştüğünü<br />
görüyorlar. Diğer okulların eğitim sistemi<br />
bize kıyasla çok farklı, çok yetersiz.<br />
Anaokulu velilerimizden bu kadar yoğun<br />
talep görünce, özel okullaşmanın gündeme<br />
geldiği dönemde devletin de desteğiyle<br />
bu işe girdik. Anaokullarında başlattığımız<br />
eğitim kalitesini, İngilizce mantığını orada<br />
da devam ettirdik. Bizim ilkokullarımızda<br />
da ortaokullarımızda da çift öğretmen sistemi<br />
var. Biri normal sınıf öğretmeni, Milli<br />
Eğitim’in müfredatıyla zenginleştirilmiş bir<br />
biçimde çocuklara eğitim verir. İkinci öğretmense<br />
çocukların gün içinde yaptıkları<br />
bütün aktivitelerde sınıf ablası gibi, koç gibi<br />
sürekli yanlarında olur ve sürekli İngilizce<br />
konuşur onlarla. Yani öğrencilerimiz okulda<br />
bütün günü İngilizce olarak yaşarlar. Sınıfta<br />
da çocukların enerjilerinin düştüğü anlarda<br />
öğretmenler işaretleşir, İngilizce öğretmeni<br />
devreye girer. Çocuklara İngilizce şarkı<br />
söyletir, o günün konusuyla ilgili bir aktivite<br />
düzenler. Çocuklar tekrar havaya girince<br />
diğer eğitime dönülür. Ortaokulda özellikle<br />
yedinci sınıftan başlamak üzere çok ciddi bir<br />
TEOG çalışmamız var. Geçen sene TEOG başarı<br />
ortalamamız yüzde 92’ydi, bu sene yüzde<br />
93. Gayet iyi bir netice. Bunların haricinde<br />
çok sosyal bir okuluz. Birçok ödülümüz<br />
var. Teknolojiyle ilgili her imkânımız var. 3D<br />
yazıcılardan tutun her öğrenciye özel bilgisayara,<br />
bilişim derslerinden kütüphanelere<br />
kadar. LEGO Robotix yarışmalarında iki<br />
senedir üst üste ödül alıyoruz. Projelerimiz<br />
var, UNESCO’dan bir ödül aldık. Okulumuzda<br />
yüzücüler var, yüzme şampiyonluklarımız<br />
var. Basketbolda Ataşehir’de yapılan turnuvada<br />
birinciliklerimiz var. Yani her türlü sosyal<br />
aktivitede bulunuyoruz. Beyaz bayrak<br />
sahibiyiz, her sene Ataşehir Belediyesi’nin<br />
düzenlediği çevreci okul projesinde ya birinci<br />
ya ikinci oluyoruz. Bunların haricinde çok<br />
önemsediğimiz bir diğer konu da güvenlik.<br />
Okulda dolaştığınız zaman sünger kaplamasız<br />
bir duvar, silikon kaplamasız bir köşe<br />
göremezsiniz. Sınıflarda parmak sıkıştırmayan<br />
sistemlerimiz mevcut. Sınıflarımızın<br />
hepsinde en son teknolojiyi kullanıyoruz.<br />
Dev ekran televizyonlarla eğitim veriyoruz.<br />
Hem bilgisayar hem televizyon olarak her<br />
türlü ihtiyaca cevap verebiliyor.<br />
Eğitimle ilgili son yıllardaki en ciddi<br />
eleştirilerden biri de öğretmen kalitesi...<br />
Yeni nesil öğretmenler işin pedagoji<br />
kısmında biraz zayıf görünüyorlar.<br />
Siz bu konuda standartlarınızı nasıl<br />
yüksek tutuyorsunuz?<br />
Öncelikle tecrübeli hocalar çalıştırmaya dikkat<br />
ediyoruz. Biz okulu açarken kadromuzu<br />
bir takım transferlerle oluşturduk. Genel<br />
Müdürümüz Meral Bilgin, Irmak Okulları’nın<br />
genel müdürüydü. Müdür yardımcılarımızdan<br />
biri MEF Okulları’nın 16 yıllık matematik<br />
bölüm başkanıydı. Tüm iyi okullardan transferler<br />
yaptık kısacası. Butik bir okul olduğumuz<br />
için de yüzlerce öğretmene ihtiyacımız<br />
yoktu, 60-70 civarı öğretmen bizim için<br />
yeterliydi. Bu yüzden seçme şansımız oldu.<br />
Bunun haricinde, seçtiğimiz öğretmenlere<br />
de kendi eğitim sistemimizle ilgili hem<br />
genel merkezimizin uyguladığı, hem bizim<br />
uyguladığımız eğitimler veriliyor. Ağustos<br />
ayında buraya gelirler, bu ay boyunca hem<br />
dışarıdan aldığımız eğitimcilerden, hem iç<br />
bünyemizdeki görevlilerimizden kendi sistemimizle<br />
ilgili eğitim görürler. Standartlarımızı<br />
bu şekilde oluşturuyoruz.<br />
Peki, önümüzdeki yıllar için yeni<br />
projeleriniz neler? Ataşehir Amerikan<br />
Kültür Koleji’ni neler bekliyor?<br />
Şu an sadece ilkokul ve ortaokul olarak hizmet<br />
veriyoruz. 2019 yılı için planımız liseyi<br />
kesin olarak açmak. Tabii ki en büyük projelerimizden<br />
biri, geniş bir kampüse geçebilmek.<br />
Evet, Ataşehir’in ortasındayız, burada<br />
geniş bir alan bulmak çok kolay değil ama<br />
bizim de daha kampüsvari bir yere ihtiyacımız<br />
var. Uzun vadedeki en büyük amacımız<br />
da bu ihtiyacımızı gidermek.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 65
Sektör<br />
Faruk Pekin:<br />
Turizm lüks değil,<br />
herkesin ihtiyacı!<br />
GİZEM GÜNEŞ ERBİL<br />
Türkiye’nin önde gelen gezi tasarımcısı,<br />
FestTravel’in kurucusu ve Kültür Bilincini<br />
Geliştirme Vakfı’nın Onursal Başkanı Faruk<br />
Pekin’le gezi tutkusundan ülke turizmini<br />
canlandıracak çözümlere ve vakfın son dönemdeki<br />
faaliyetlerine kadar pek çok konuyu<br />
Kadıköy Life Dergisi olarak sizler için<br />
konuştuk.<br />
Türkiye’nin en bilinen<br />
gezginlerindensiniz. Kimya<br />
Mühendisliği okudunuz ama hayatınızı<br />
incelediğimizde; yaşam amacınızın<br />
sanki yeni yerler ve kültürlerle iç içe<br />
olmak olduğunu görüyoruz. İçinizdeki bu<br />
gezme, görme tutkusu nasıl ortaya çıktı?<br />
Ortaokul ve lise yıllarımda her gün İzmir’in<br />
Menemen ilçesinden Karşıyaka’ya giderek<br />
okudum. 6 yıl boyunca bu böyle sürdü. Yolculuğum<br />
trenle 1-1,5 saat sürüyordu. Tren<br />
arkadaşlarım pek çok yerden başka yerlere<br />
seyahat eden yolculardı. Düşünün, 1950’li<br />
yıllarda ortaokul öğrencisiyken kendi başıma<br />
evden çıkıyordum, 1 kilometre yürüyerek<br />
istasyona gidiyordum. Trene veya mototrene<br />
biniyordum. Sonra vapurla Alsancak’a...<br />
O küçük yaş için bayağı değişik bir süreçti.<br />
Bu tür bir seyahat aslında özgürlük demek...<br />
Bu hissiyat bende hep bir yere gitme, seyahat<br />
etme duyguları yaratmıştır. Daha sonra<br />
lise 1’inci sınıftayken evlenip Erzurum’a<br />
yerleşen ablamın yanına Doğu Ekspresi’yle<br />
3 gün 3 gece yol yaparak bir kış günü gittim.<br />
Boydan boya bütün Türkiye’yi geçtim.<br />
Dışarıyı göreyim diye gece bile uyumak istemezdim.<br />
Bu seyahatler bende ilk defa<br />
Türkiye’yi tanıma isteği uyandırdı. Robert<br />
Kolej’de okurken kültür haftalarında Robert<br />
Kolej Öğrenci Birliği’nin 2. Başkanı ve Genel<br />
Başkanı olarak yönlendirici görevler aldım.<br />
Üniversiteyi bitirdiğimde Türkiye’nin hemen<br />
hemen bütün illerini görmüştüm. Okul sonrasında<br />
hiç mühendislik yapmadım. Sendikacılık<br />
ve gazetecilik yaptım. 1985 yılında<br />
benim gibi gezi tutkunu arkadaşlarımla<br />
FestTravel’ı kurduk.<br />
Turizm, yaşamımın ikinci döneminin çalışması<br />
diyebiliriz. Acenteyi kurarken rehberlik<br />
sınavlarına girdim, profesyonel rehber<br />
oldum. Bildiğimi paylaşmak en değer<br />
verdiğim erdemlerden biri. Dolayısıyla gezi<br />
yaparken insanlara nitelikli bilgi paylaşımı<br />
gerçekleştiriyor olmamız birden bire düzeyi<br />
yükseltti. Yani bugün ‘kültür gezileri’ diye<br />
adlandırılan geziler böyle oluştu. O zamanlarda<br />
gezilerimiz bu anlamda bir ilkti, henüz<br />
benzeri yoktu. Daha sonrasında da hem<br />
yurtiçinden hem yurtdışından gezginlere<br />
özel ve yepyeni turlar düzenledik. Bütün bu<br />
organizasyonlar bizim de ufkumuzu açtı ve<br />
alanımızı genişletti.<br />
Kültür turizmine özel önem<br />
atfediyorsunuz. Bunun nedeni nedir?<br />
Bugün yapılan kültür turizmiyle sizin<br />
yarattığınız kültür turizminin farkları<br />
nelerdir?<br />
Kültür gezilerinin temel ilkesi gezilen yeri<br />
en iyi şekilde tanıyabilmektir. Biz bu anlamda<br />
“Önemli olan görmek değil algılamaktır”<br />
sloganıyla gezilerimizi şekillendiriyoruz. Bugünlerde<br />
gezilerde genellikle fotoğraf çekiliyor<br />
ve iş bitiyor. Esasında kültür gezisi bu<br />
demek değil. Bakılanın ardında ne var? Bir<br />
mimari biçim olabilir, bir tarz olabilir, tarihi<br />
bir gerçek olabilir. Amaç; bütün bu ekonomik,<br />
siyasal, toplumsal, kültürel yönleriyle<br />
gidilen ören yerini yaşayabilmektir. Donanımlı<br />
bir rehberin önderliğinde bu tip nitelikli<br />
gezileri ilk olarak biz yaptık. Meraklı bir kitle<br />
vardı. Biz de bu potansiyeli zorlamaya çalıştık<br />
ve bu geziler kalıcı hale geldi. O dönemde<br />
“Adım Adım İstanbul” gezileri başlamıştı.<br />
Böylece “Adım Adım Anadolu” gezileriyle<br />
66 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Sektör<br />
devam ettik. Bu geziler esnasında popüler<br />
olan yerlerin haricinde pek çok tanınmayan<br />
yeri biz tanıttık. Örneğin, Cumalıkızık köyü<br />
bunlardan biridir. Güneydoğu Anadolu gezilerinde<br />
dinsel bir mekân olduğu için Şanlıurfa<br />
Balıklıgöl bilinirdi ancak Mardin’in parlatılmasında<br />
bizim çok büyük emeğimiz oldu.<br />
“Turizm lüks değildir. Her hanenin<br />
ihtiyacıdır” diyorsunuz. Ancak<br />
Türkiye’de pek çok aile maddi kısıtlılıklar<br />
nedeniyle bu ihtiyaca yanıt veremiyor.<br />
Siz bu iddianızı neye dayanarak<br />
savunuyorsunuz?<br />
Evet, turizm lüks bir etkinlik değil, her insan<br />
için bir ihtiyaç. En düşük ücretli çalışandan<br />
en yüksek gelir seviyesindeki insana kadar<br />
herkesin dinlenmeye ihtiyacı var. Bu ihtiyaç<br />
bir tatil köyünde güneşin tadını çıkarmak biçiminde<br />
de olabilir, daha hareketli bir etkinlik<br />
yapmak biçiminde de... Örneğin bir gezi<br />
yaparak bu dinlenmeyi sağlarsanız, “aktif<br />
dinlenme” yapıyorsunuz. Böylelikle elde ettiğiniz<br />
sonuç çok daha ileri oluyor. Hareket<br />
halinde tatil yaparken aslında yenileniyorsunuz<br />
ve bu yenilenme size gelecek yıl için<br />
yetecek enerjiyi sağlıyor. Yeni yerler görme<br />
heyecanı, dünyanın ya da yaşadığınız ülkenin<br />
bir parçasını öğrenmek, size ayrıca çok<br />
ciddi bir bilgi desteği oluyor. Açlık sınırında<br />
olmadığı müddetçe her insan çok az bir para<br />
ayırma imkânı olsa dahi kendi başına seyahat<br />
edebilir. İlla ki bir seyahat acentesiyle<br />
hareket etmesine gerek yok. Şu anda trenler,<br />
şehirlerarası otobüsler çok pahalı değil.<br />
Ucuz oteller, pansiyonlar da mevcut. Size bir<br />
örnek vereyim. Küçükken Menemen’de bir<br />
berbere giderdim. Berberin adı ‘turist berberi’<br />
olmuştu. Bu adam berberlikten para biriktirir<br />
ve ne yapar eder her yıl bir yerlere gezmeye<br />
giderdi. Önce Türkiye’yi gezdi gördü,<br />
ardından yabancı ülkelere gitmeye başladı.<br />
Bana göre bütün mesele meraklı olmakta ve<br />
yeni yerler keşfetmeyi gerçekten istemekte.<br />
Bizim de FestTravel olarak farklı bütçelere<br />
göre uygun seçeneklerimiz var.<br />
Türkiye’de ve dünyada gezdiğiniz yerler<br />
arasında sizi en çok nereler etkiledi?<br />
İstanbul çok derinlikli, çok özel ancak esasında<br />
Türkiye’de benim için her yer çok<br />
kıymetli. Anadolu çok katmanlı, her türlü<br />
kültürün izlerini taşıyan, bir geçiş yolu vazifesi<br />
de görmüş bir coğrafya. O nedenle<br />
Türkiye’nin her noktası özel, bir seçim yapmıyorum.<br />
Dünyada ise eğer tek bir yeri gezme<br />
şansım olsaydı, bu şansı Hindistan’dan<br />
yana kullanırdım.<br />
Neden Hindistan?<br />
Çünkü çok renkli bir yer. İçinde bulunduğu<br />
ekonomik, toplumsal, kültürel koşullar ülkedeki<br />
birçok insanı etkileyecek bir noktada.<br />
Öncelikle Hindistan’da doğmuş olan dört<br />
farklı dinsel inanç var. Hinduizm, Budizm,<br />
Caynacılık ve Sihizm. Diğer dört din de orada<br />
mevcut. Hıristiyanlık, Musevilik, Müslümanlık<br />
ve Parsilik. Bu durum ülke içinde<br />
dine bağlı farklı yaşam tarzlarının iç içe<br />
yaşanmasını sağlıyor. Koku, tat ve renkler<br />
konusunda da çok çeşitli bir ülke. O kadınların<br />
ve erkeklerin kıyafetlerindeki renklerle<br />
bizler Beyoğlu’nda gezemeyiz. Zengin ve<br />
yoksul arasındaki uçurum çok yüksek. Kast<br />
sistemi devam ediyor. Tüm bunların yarattığı<br />
garip bir katlanma duygusuyla beraber<br />
epeyce bir direniş de var. İnsanları neredeyse<br />
hep gülümsüyor. Mesela büyük ölçüde<br />
görücü usulü evlilik yapılıyor. Ben oradaki<br />
gençlerle çok sohbet ettim. Görücü usulüyle<br />
evlendikten sonra genellikle o gençler birbirlerine<br />
aşık oluyor. Çünkü aşık olacaklarını<br />
düşünüyorlar. Değişik nedenlerle boşanma<br />
oranı düşük. Çok ilginç bir renkli insanlık laboratuvarı<br />
gibi.<br />
Türkiye bir turizm ülkesi olmasına<br />
rağmen son yıllarda politik krizler<br />
nedeniyle bu alanda zor zamanlar<br />
yaşıyor. Bu konuda ne gibi adımların<br />
atılmasını bekliyorsunuz?<br />
Benim bu konuda söyleyeceklerim esasında<br />
son birkaç yılla ilgili değil. “Çözüm<br />
Kültür Turizmi” isimli kitabımı 2011 yılında<br />
yayımladım. Kitabımda da belirttiğim gibi,<br />
Türkiye ancak kültür turizmini, turizmin<br />
lokomotifi yaparsa ve güneş-deniz-kum<br />
turizmini kültür turizmine endekslerse, bu<br />
alanda ciddi yükselişe geçebilir. Hâlâ aynı<br />
şeyleri söylemeye devam ediyorum. Çünkü<br />
Akdeniz’de İspanya, Fransa, İtalya, Tunus<br />
gibi pek çok ülkede güneş-deniz-kum üçlüsü<br />
var. Ama Türkiye’nin elinde Akdeniz<br />
çanağındaki bu ülkelerin sahip olmadığı<br />
kültürel bir zenginlik var. Böyle güçlü bir<br />
özelliğiniz mevcutken güneş-deniz-kum<br />
ile fazla bir kazanım sağlayamazsınız. Çünkü<br />
bu fiyatlarla Türkiye’ye gelir getiremezsiniz.<br />
Çare çok sayıda turisti ucuza getirtip<br />
Türkiye’yi çiğnetmekte değil. Tam tersine<br />
az sayıda turistten çok daha fazla para kazanmakta.<br />
Aynı zamanda Kültür Bilincini Geliştirme<br />
Vakfı’nın da onursal başkanısınız. Sizinle<br />
vakfın kuruluş amacını ve şimdilerde<br />
gerçekleştirdiği faaliyetleri de biraz<br />
konuşalım istiyorum. Vakıf ne yapıyor?<br />
Kültür gezilerine başladığımızda bazı zorluklarla<br />
karşı karşıya kaldık. Örneğin bir<br />
binayı gösterip “Bu bina neo-klasiktir” dediğimizde<br />
gezginlerimiz kavramlarla ilgili<br />
sıkıntılar yaşadıklarını aktardılar. “Malum<br />
hepimiz sanat tarihi bölümü mezunu değiliz,<br />
bize bunları öğretecek seminerler organize<br />
edilemez mi?” diye sordular. Böylelikle<br />
FestTravel’da bu konular hakkında seminer<br />
düzenlemeye başladık. Sonrasında gezginlerimizden<br />
bu faaliyetleri fazlalaştırabileceğimiz<br />
bir kulüp kurma önerisi geldi. Ben<br />
de bunun üzerine kültür ve turizm alanında<br />
yapılacak çok iş olduğunu söyledim. Bir<br />
vakıf kurarak bu alanda hep beraber çalışmalar<br />
yürütmeyi teklif ettim. Böylelikle<br />
pek çok gezgin, iş insanı, arkeolog, mimar,<br />
akademisyen ve sanatçıdan oluşan yaklaşık<br />
148 kişi ile birlikte bu vakfı kurduk.<br />
Vakfın 2003 yılında kurulmasının ardından<br />
da FestTravel’da yaptığımız seminerleri<br />
vakıf etkinliklerine aktardık. Vakfın yaptığı<br />
en önemli işlerden bir tanesi Kültür Karıncaları<br />
Projesi... Proje kapsamında sosyoekonomik<br />
düzeyi düşük çevrelerdeki devlet<br />
okullarından 6. ve 7. sınıf öğrencileri küçük<br />
gruplara ayrılıyor. “Öğrenci merkezli, gezerek,<br />
görerek, hissederek, algılayarak, yaparak<br />
öğrenme” yöntemi uygulanıyor. Kültürel<br />
değerler var oldukları alanda tanıtılıyor.<br />
Sonrasında bu etkinlikler müzik, resim,<br />
kolaj, kil ve drama çalışmalarıyla pekiştiriliyor.<br />
“Bir Sütun da Sen Dik” sloganıyla bir<br />
bağış kampanyası düzenleyerek Perge antik<br />
kentindeki sütunların ayağa kaldırılmasını<br />
sağladık. FestTravel’ın desteğiyle “Karbon<br />
Ayak İzi Ormanları” kurmaya başladık. Bu yıl<br />
10 bin ağaçla üçüncü ormanı ağaçlandırdık.<br />
İnsanlar seyahat ederken kullandıkları araçlar<br />
nedeniyle karbon ve sera gazı atmosfere<br />
karışıyor. Biz de bıraktığımız kötü izleri bir<br />
nebze olsun silebilmek için ağaç dikiyoruz.<br />
Dördüncü orman için de çalışmalarımıza<br />
başladık.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 67
Sanat<br />
Çağdaş minyatürde farklı bir yol:<br />
ŞERMİN CİDDİ<br />
VECDİ AYDIN<br />
Minyatürü kâğıttan kurtaran, tuval üzeri<br />
akrilik uygulamaları ve günümüzden seçtiği<br />
kompozisyonları ile çağdaş minyatür çalışmalarıyla<br />
dikkat çeken Kandilli'den Minyatür<br />
Sanatçısı Şermin Ciddi, Amerika yolcusu...<br />
Gitmeden önce kendisiyle çalışmaları<br />
hakkında bir sohbet gerçekleştirdik.<br />
Sanat ve minyatür yolculuğunuzu<br />
anlatır mısınız?<br />
Ressam olmak; çocukluğumun rüyası, iç<br />
dünyama yolculuk, renkli çocuk dünyam<br />
ile masumiyet düşlerimin beyaz kâğıtlara<br />
yansıması ve okuduğum kitapları düşünce<br />
hızında heyecan içinde resmetmekti. Mimar<br />
Sinan Güzel Sanatlar Resim Bölümü’nün<br />
imtihanında 400 kâğıdın arasından ilk 10'a<br />
girmem bir anlamda rüyalarımın gerçek<br />
olmasıydı. O zamanki mesleğim olan uçuş<br />
hostesliği görevim ile devam mecburiyeti<br />
olan bir fakültenin arasında kalarak, mesleğimi<br />
sürdürme kararı aldım ama daha sonra<br />
büyük bir tutkuyla 3 yıl misafir öğrenci statüsünde<br />
Mimar Sinan'a gittim.<br />
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Enstitüsü<br />
Prof. Dr. Süheyl Ünver Nakışhanesi’nde<br />
1996 yılında tezhip ve minyatür derslerine<br />
katılmam çocukluğumdan beri tutku<br />
ile bağlı olduğum içimdeki resim dünyamı<br />
başka bir boyuta taşıyarak, yepyeni bir aşka<br />
doğru yönelmeme neden oldu. O günden<br />
beri bu yolculuğumu her gün artan büyük<br />
bir aşkla devam ettiriyorum.<br />
Sizi minyatüre yönlendiren duygular<br />
arasında eski bir İstanbullu aileden<br />
gelmeniz de etken mi?<br />
Altı nesil öncesinde anneanne tarafım<br />
Varna’dan İstanbul’a gelin gelmiş. Küçüklüğümde<br />
anneannemin anlatımlarından<br />
ve eski eşyalarından çok etkilenip o zaman<br />
hakkında hayal kurduğumu hatırlıyorum.<br />
Yetişme dönemimde gelenekselliği<br />
ve moderniteyi birlikte yaşadım. Evimizde<br />
minyatür, hat, tezhip de vardı, çağdaş resimler<br />
de vardı. Onların hiçbir zaman kavga<br />
ettirilmediği özgür bir ortamda büyüdüm.<br />
Osmanlı’da nüfus kayıtları baba ve evlenince<br />
koca üzerinden devam ettiği için çok sağlıklı<br />
bilgi sahibi değilim, ama kendimi köklü<br />
bir İstanbullu hissetmekteyim.<br />
Çağdaş minyatürü klasik minyatürden<br />
ayıran özellikler nedir? Sizin Çağdaş Türk<br />
Minyatürü’ne katkınız nedir?<br />
Klasik dönemle çok güçlü beslenirsiniz ve<br />
hızla öğrenirsiniz ama kendinizi geliştirmezseniz<br />
bu yolda devam edemezsiniz ve<br />
orada tekrar eder durursunuz. Çünkü bu<br />
tekrarlarınız taklitten öteye gitmez. Şu<br />
an 21. yüzyılda ve bu çağın üretim ve uygarlığının<br />
değerleriyle yaşıyoruz. Çağdaş<br />
ve klasik minyatürcüleri ayıran en önemli<br />
özellik, bulunduğunuz noktadan zaman ve<br />
olaylara bakıştır. Çağdaş minyatürcü olan<br />
bizler; öğrendiklerimizle, birikimlerinizle,<br />
bilgimizle, yeteneğimizle yeni bir yolun<br />
yolcusu oluruz. Çalışmalarımız doğrultusunda,<br />
kendi çizgimiz ve tarzımızı belirleriz.<br />
Eski döneme ait bir konuyu bugün işleseniz<br />
bile, içinde bulunduğunuz atmosfer<br />
nedeniyle bugüne ait modern ve çağdaş<br />
yorumlardır veya olmalıdır. Kendi düşüncem,<br />
tarzım, çağdaş bir dilimle ve çizgimle<br />
geçmişten geleceğe bir köprü kurmaya ve<br />
bu sanatımızı gelecek kuşaklara bırakmaya<br />
çalışıyorum.<br />
70 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Sanat<br />
MİNYATÜR GENİŞ KİTLELERE ULAŞIYOR<br />
Tarihte minyatür bir kitap sanatıdır. Geçmişte<br />
sayfalar arasında ufak boyutlarda<br />
kalmış büyük bir zenginlik olan minyatür,<br />
günümüzde geniş kitlelere ulaşmaya çalışıyor.<br />
Minyatürü öncelikle resmin bir kolu<br />
olarak kabul ettiğimizde sayfa aralarından<br />
kurtulup, gün yüzüne çıkması ve duvarlarda<br />
yer almasının mümkün olacağı düşüncesindeyim.<br />
En büyük idealim tuval üzeri çalışmalarımın<br />
sanatseverlerin ve koleksiyonerlerin<br />
beğenisini kazanması ve eserlerimin<br />
müzelerde bulunması.<br />
Minyatür; olağanüstü bir çaba gerektiriyor<br />
ve gecenizi, gündüzünüzü, ömrünüzü, tarih<br />
bilgisi, resim bilgisi, araştırma ve korkunç<br />
bir hayal gücü istiyor. Son dönemde çok<br />
sayıda sanatsever minyatürle ilgileniyor<br />
ve bu bakir alanda güzel çalışmalar dikkat<br />
çekiyor. Bu yola aşkla baş koyan minyatürcü<br />
için bu uzun ve yorucu bir yoldur. Gerçek<br />
ve güzel bir minyatüre ulaşmak yıllarınızı<br />
alır. Kısa sürede ve hızlı alınan eğitim ardından<br />
hemen öğreticiliğe geçen sistemin<br />
Türk Minyatür Sanatı’na zarar verdiğine ve<br />
güzele ulaşmanın çok emek gerektirdiğine<br />
inananlardanım.<br />
Son dönemde güzel sanatlar fakültelerinde<br />
minyatür eğitiminin verilmeye başlanılması<br />
sevindirici bir gelişme olup, bu eğitimin<br />
mutlaka uzun süreli usta-çırak eğitimi ile<br />
desteklenmesi gerekir.<br />
Minyatürün en temel özelliği perspektifin<br />
olmayışıdır. Resimle birkaç sayfada anlatacağınız<br />
bir konuyu minyatürde sadece<br />
bir sayfada anlatabilirsiniz. Resimde bulunan<br />
üçüncü boyut yoktur. Çalışma esnasında<br />
konuya kuşbakışı veya tam karşıdan<br />
bakarsınız. Yerine göre paralel perspektif<br />
kullanırsınız.<br />
Minyatür ve naif resim farklı alanlar olup,<br />
yeterli eğitim alınmadığı için gerek uygulayıcısı<br />
ve gerekse izleyici tarafından minyatür<br />
en çok naif resimle karıştırılmaktadır. Bu<br />
konudaki tanıtım eksikliğini biz minyatür<br />
sanatçılarının gidermesi gerekmektedir.<br />
ABD projenizi anlatır mısınız? (9)<br />
Şu anda çok heyecanlıyım. TFAA-Torpedo<br />
Factory Artists Association, City of Alexandria<br />
- Virginia / ABD isimli sanat merkezine<br />
alınacak sanatçı programında eserlerim kabul<br />
gördü. Nisan ayında TFAA bünyesinde<br />
benim gibi sanatçı programına seçilenlerle<br />
ilk sergimizi açtık. 9 Ağustos tarihinde on<br />
aylık bir süre için tekrar ABD’ye gideceğim.<br />
TFAA Sanat Merkezi’nin sanatçısı olmak için<br />
çok zor bir süreçten geçmeniz lâzım.<br />
Bu seneki Jüri üyeleri ABD’nin en prestijli<br />
üniversitelerinden biri olan Washington<br />
DC’deki George Washington Üniversitesi<br />
Art bölümü profesörlerinden oluştu. Bir kaç<br />
defa elemelere girip kazanamayanların yanında<br />
benim ilk defa girip kazanmamı coşkuyla<br />
kutladılar. Bu sanat programı kapsamında<br />
seçilmiş olmamda en önemli etken,<br />
geleneksel sanat olan minyatürü özünü<br />
bozmadan kâğıttan çıkararak tuvale aktarmam<br />
ve perspektif kazandırarak çağdaş<br />
anlatım dili kullanmamdır. Bu sanat programı<br />
süresince minyatürü önce TFAA ve daha<br />
sonra sanat akademilerinde tanıtmaya<br />
çalışacağım. TFAA bünyesinde 83 sanatçı<br />
stüdyosu ve çok sayıda sergi salonu barındırmakta.<br />
Bu dönem için tüm Dünya’dan<br />
seçilmiş tamamı aktif ve profesyonel 281<br />
sanatçı ile ben de çoğu zamanımı orada geçireceğim.<br />
Yapacağım işlerle kendimi ifade<br />
edeceğim ve karşılıklı paylaşım sağlayacağımız<br />
çok çeşitli sahalar olacaktır.<br />
Ağustos ve Eylül aylarında TFAA Sanat<br />
Merkezi’ndeki çalışmalarım ve ABD’ye götüreceğim<br />
çalışmalarım özel sergileme duvarımda<br />
sergilenecek. Ayrıca sanat merkezinde<br />
bulunan 6 galeride karma ve kişisel<br />
sergi için çalışma hazırlığında olacağım.<br />
Daha sonra başta Virginia olmak üzere değişik<br />
eyaletlerde yapacağım canlı performans<br />
ve sergilerle ABD halkına çağdaş minyatürümüzü<br />
anlatacağım. Çağdaş bir Türk<br />
Minyatür Sanatçısı olarak orada olmak ve<br />
önemli bir sanat merkezince resmen "daimi<br />
sanatçısı" seçilmek, benim sanat hayatımda<br />
önemli bir kilometre taşıdır.<br />
ABD’de yaptığım çalışmaları dönüşte gerçekleştireceğim<br />
bir basın toplantısı ile sanat<br />
camiasıyla paylaşacağım.<br />
Şu an Çağdaş Türk Minyatürü’nde önemli<br />
isimler kimlerdir?<br />
Klasik dönem, öğrenme ve beslenme dönemidir.<br />
Onun için çağdaş minyatüre çok saygı<br />
duyduğum iki ismi örnek verebilirim. Rahmetli<br />
Nusret Çolpan aynı zamanda hocamdır.<br />
Altı yıl asistanlığını yaptığım dönemde<br />
ondan çok şey öğrendim ve ona çok şey<br />
borçluyum. Günseli Kato, ikinci isim ve ona<br />
da yaptığı çalışmalar doğrultusunda çok<br />
saygı duyuyorum.<br />
Neden minyatür alıp duvara asmalıyız?<br />
Tüm Dünya’da Doğu veya Batı fark etmeden<br />
ülkeler kendi kültür değerlerine ve sanat<br />
kollarına sahip çıkıyorlar ve onları koruyup<br />
geleceğe bırakmaya çabalıyorlar. Bu bize ait<br />
bir resim kültürüdür, özeldir ve çok özgündür.<br />
Dünün minyatürleri bugün için geleneksel<br />
sanatın birer örneği olmasının yanında<br />
eski eser niteliğindedir. Çağdaş minyatürlerin<br />
tuvale uygulanması ve kullanılan boyalar<br />
minyatürün kalıcılığını da artırmış olup, bugünün<br />
çağdaş minyatürleri de nesilden nesle<br />
aktarılarak gelecekte hem sanat, hem de<br />
belgesel eser niteliği kazanabilecektir.<br />
Sizin de evinizin veya işyerinizin duvarında<br />
bir Çağdaş Türk Minyatürü neden olmasın?<br />
Çağdaş Türk Minyatür Sanatı’na verdiği<br />
destek için Kadıköy Life Dergisi’ne teşekkür<br />
ederim.<br />
VECDI UZUN YORUMU<br />
Çağdaş Türk Minyatürü’nün temsilcileri<br />
arasında olan Şermin Ciddi’nin<br />
minyatürü kâğıttan çıkarıp tuvale<br />
yönlendirirken minyatür sanatının temel<br />
ilkelerine sadık kalıp günümüze<br />
uygulayarak yaşanan mekânlarda da<br />
sergilenebilir hale getirme çabasını<br />
son derece önemsemekteyim. ABD<br />
dönüşü temaslarını birlikte değerlendirerek<br />
sonuçlarını sanatseverlerle<br />
paylaşacağız.<br />
www.serminciddi.com<br />
www.fineislamicarts.com<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 71
Yeni<br />
Efsane kitabevi Kabalcı, yoluna<br />
“Can Kabalcı” olarak devam ediyor<br />
TOLGA KÜÇÜK<br />
Yaklaşık 30 yıldır Beşiktaş’la özdeşleşse de,<br />
yola aslında Kadıköy’den çıkmıştı Kabalcı<br />
Kitabevi. Serüvenine 1984 yılında Kuşdili<br />
Caddesi’nin girişinde kitap satışıyla başlamış,<br />
1991’de Beşiktaş’ta küçük bir dükkâna<br />
geçtikten sonra ise Türkiye’deki kitap kültürünü<br />
baştan sona değiştirmişti. Mağaza<br />
şeklinde kitapçılık anlayışını inşa eden,<br />
geniş repertuarı ve kendi yayınlarıyla her<br />
kesimden okurun en güvendiği ve en çok<br />
rağbet gösterdiği marka haline gelen Kabalcı,<br />
33 yıllık serüveninin ardından yeniden<br />
yapılanıyor. Hem de yıllar önce olduğu gibi,<br />
yine Kadıköy’de... Kendi kültürünü yeniden<br />
yorumlayarak “Can Kabalcı” ismini alan kitabevi,<br />
artık tüm okurları Bahariye Caddesi<br />
Süleyman Paşa Sokak’taki yeni adresinde<br />
bekliyor.<br />
DENEYİMİ 33 YILLIK, ENERJİSİ TAZE<br />
Can Kabalcı Kitabevi, bir anlamda da<br />
İstanbul’un son yıllarda geçirdiği büyük değişimi<br />
temsil ediyor. Değişen koşullar nedeniyle<br />
İstanbul’un farklı noktalarıyla özdeşleşmiş<br />
sayısız kültür yapılanması ve pek çok<br />
sanatçı Kadıköy’de buluşurken, Can Kabalcı<br />
da yeni merkezini Kadıköy olarak belirleyen<br />
markalar arasında yer alıyor.<br />
Okurların yıllardır aşina olduğu Kabalcı kalitesini<br />
ve anlayışını yeni yapılanmada da<br />
birebir devam ettirmeyi hedefleyen ve yola<br />
“kültür dünyasına hizmet” mottosuyla çıkan<br />
Kabalcı, 33 yıllık deneyimini taze bir<br />
enerjiyle birleştirerek, Kadıköy’de yeni bir<br />
dönem başlatmanın heyecanını yaşıyor.<br />
BİR KİTABEVİNDE ARANABİLECEK<br />
HER ŞEY<br />
Okuyuculara eksiksiz hizmet sunabilmek<br />
için özel olarak dizayn edilen Can Kabalcı’da,<br />
bir kitabevine başvurmayı gerektirecek her<br />
türlü ihtiyacı karşılamak mümkün. Üç katta<br />
faaliyet gösteren kitabevinin hemen girişi,<br />
her türden zevke hitap eden son derece<br />
geniş bir film ve müzik seçkisine ayrılmış<br />
durumda... Ulusal çaptaki tüm süreli yayınların<br />
da yer aldığı giriş bölümünden hemen<br />
sonra ise, kitapseverlerin iştahını kabartacak<br />
kadar zengin bir kültür ve edebiyat kitaplığı<br />
okurları karşılıyor.<br />
Girişin altında bulunan katta, son derece<br />
geniş bir sanat ve ofis malzemeleri bölümü<br />
yer alıyor. Resimden peyzaja, heykelden tasarıma<br />
dek tüm sanatsal faaliyetlerin malzeme<br />
ihtiyacına yanıt veren bu bölüm, hem<br />
profesyonel sanatçılara hem de öğrencilere<br />
yönelik ürünleri, çeşitliliği ve kalitesiyle göz<br />
dolduruyor.<br />
Can Kabalcı Kitabevi’nin üst katı ise, özellikle<br />
tiyatro, sinema, sanat tarihi ve hobi<br />
severlere ayrılmış durumda... Türkiye’de<br />
nadiren bulunan sanatsal ve akademik kaynakların<br />
okuyucuya sunulduğu bu bölümde,<br />
Kabalcı Yayınları tarafından basılan çok<br />
sayıdaki başucu eseri de yine kitapseverleri<br />
bekliyor.<br />
Bir diğer deyişle ifade etmek gerekirse,<br />
Kabalcı okurlarının yıllardır aşina olduğu<br />
düzen, olanca zenginliği ve enerjisiyle Can<br />
Kabalcı’da yaşamaya devam ediyor...<br />
MÜŞTERİLERE ÖZEL ALAN VE<br />
ZENGİN AKTİVİTELER YOLDA<br />
Can Kabalcı Kitabevi’nin okuyucu memnuniyetine<br />
yönelik olarak tasarlanan tek<br />
yönü, zengin içeriği değil... İnsanların sosyalleşebilecekleri<br />
bir kültür merkezi haline<br />
de gelmek isteyen Can Kabalcı Kitabevi,<br />
yakın tarihte başlayacak son derece zengin<br />
bir program serisiyle bu amacını gerçekleştirmeye<br />
hazırlanıyor. Kitabevinde, 1 Temmuz<br />
2017 tarihinden başlayarak düzenli<br />
olarak imza ve söyleşi günleri düzenlenecek.<br />
İlk olarak Prof. Dr. İlber Ortaylı’yı ağırlayan<br />
Can Kabalcı Kitabevi; kültür, sanat,<br />
edebiyat ve akademi çevrelerinin en ünlü<br />
isimlerini düzenli olarak okurlarıyla buluşturacak.<br />
Kabalcı müşterilerinin faydalanabileceği bir<br />
diğer sosyal imkân ise, kitabevinin sağlayacağı<br />
“okuma alanları”... Arka bahçesini huzurlu<br />
bir kafeteryaya dönüştüren kitabevi,<br />
okurlarına kitapları ve içecekleriyle başbaşa,<br />
son derece sakin ve keyifli vakit geçirme<br />
imkânı sunuyor. Ayrıca üst katta oluşturulacak<br />
dinleti alanında, çocuklar için masal<br />
okuma programları düzenlenmesi ve bu<br />
sayede okuma yaşına gelmemiş çocuklara<br />
dahi edebiyat ve kitap sevgisi kazandırılması<br />
hedefleniyor.<br />
72 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Kültür Sanat<br />
Can Kabalcı Kitabevi'nde yeni kitabını imzaladı<br />
İlber Ortaylı'ya Kadıköy'de<br />
yoğun ilgi<br />
İlber Ortaylı kitaplarını imzalarken okurlarıyla bol<br />
bol sohbet etti ve fotoğraf çektirdi. Ortaylı, “İmza<br />
günlerinde kitapseverlerle bir araya gelmekten<br />
büyük mutluluk duyuyorum. Özellikle gençlerin<br />
tarihe ilgisi beni çok mutlu ediyor” dedi.<br />
Can Kabalcı Kitabevi'nde imza günleri ve<br />
söyleşilerin önümüzdeki haftalarda sürpriz<br />
isimlerle devam edileceği bilgisi verildi.<br />
Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Türklerin<br />
Altın Çağı" adını verdiği son kitabını Kadıköylüler<br />
için imzaladı. Kadıköy'ün yeni markası,<br />
Can Kabalcı Kitabevi'nde gerçekleşen<br />
buluşmada büyük izdiham yaşandı.<br />
"TÜRKLERİN ALTIN ÇAĞI"<br />
Prof. Dr. İlber Ortaylı, yeni kitabında,<br />
Türkiye'nin yüzyıllar önce açılan tarih defterinin<br />
henüz kapanmadığını dile getiriyor.<br />
İmza sırasında, Anadolu ve Türk tarihindeki<br />
genel meseleleri de ele aldığını okurları<br />
ile paylaşan Ortaylı, “Koca bir kavmin<br />
binlerce kilometreyi üç asır içinde geçtiğini<br />
düşünün... Bu, dünyayı değiştirmez de ne<br />
yapar? İşte Türkler dünyayı böyle değiştirdi”<br />
dedi.<br />
Türklerin Anadolu'ya geç gelmelerine rağmen<br />
vatanımız olmasına uzanan aşamaları<br />
da inceleyen Ortaylı, Osmanlı Kuruluş Dönemi<br />
üzerine genel bir bakışa da yer veriyor<br />
kitabında. Lise gençliğinin kendilerine göre<br />
yazılan kitapları okuduğunu gözlemlediğini<br />
de dile getiren Ortaylı, "İlginç olan geniş<br />
halk kitleleri de okumaya başladı" yorumunda<br />
bulunuyor.<br />
Bahariye Caddesi'ne çıkan<br />
Süleyman Paşa Sokak üzerinde<br />
bulunan Can Kabalcı Kitabevi'nde<br />
düzenlenen imza gününe öylesine<br />
yoğun ilgi vardı ki, sıraya giren<br />
insanların bir ucu Bahariye<br />
Caddesi'ne kadar uzandı.<br />
Can Kabalcı Kitabevi'nde "Türklerin<br />
Altın Çağı" adını verdiği kitabını<br />
okurlarına imzalayan Prof. Dr. İlber<br />
Ortaylı: "Türkiye’nin yüzyıllar önce<br />
açılan tarih defteri henüz kapanmamıştır<br />
ve sık sık da görüyorsunuz<br />
ki bu defter kapanmaz. Onun<br />
için tarih bilmek; nereden geldiğinizi,<br />
nasıl yurt edindiğinizi öğrenmek<br />
zorundasınız. Tarihini bilmeyen,<br />
hafızası olmayan toplumların<br />
nerelere gideceğinin, sürükleneceğinin,<br />
dahası neler yapabileceğinin<br />
hesabı olmaz.”<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 73
Sanat<br />
Merih Yıldız:<br />
Resim görsel şiirdir<br />
VECDİ UZUN<br />
“Resimle uğraşan herkes aslında daha güzel<br />
bir dünya için ya güzellikleri korumak ya da<br />
farkındalığı artırmak adına resim yapar. Bana<br />
göre resim görsel şiirdir” diyor Merih Yıldız.<br />
Onunla Kadıköy Life sayfalarında bir sanat<br />
yolculuğuna çıkıyoruz, hadi siz de katılın...<br />
Kendinizden, sanat ve yaşam<br />
süreçlerinizden bahseder misiniz?<br />
Güzel sanatlara hazırlandığım süreçte sınav<br />
için sürekli dış mekânları, iç mekânları ve<br />
insanları çiziyordum. Bu çalışma sonucunda<br />
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />
Resim Bölümü’nü 1998 yılında kazandım.<br />
Eğitim sürecinde pratik ve teorik derslerle<br />
beslendikten sonra kent ve kent insanı çizimlerim<br />
daha profesyonel temele oturarak<br />
çalışmaya devam ettim. Bu yaklaşım mezuniyetimden<br />
sonra zamanla ironik kurgu<br />
düzenlemelerine dönüştü. Kent insanının<br />
aşklarını, sevgililerini ve ilişkilerindeki çalkantıları<br />
ironi çerçevesinde resmetmeye<br />
başlamıştım. Bu konseptte yarışmalara<br />
katılarak önemli başarılar elde ettim. Toros<br />
Dağları’ndaki doğanın içinde sessiz bir<br />
ortamdaki bir çalıştayda yapacağım yeni<br />
kompozisyonu düşünürken kötü kentleşmeye,<br />
insanları yalnızlaştıran çarpık betonlaşmaya<br />
ve sevgiyi çoğaltan doğanın<br />
katiline karşı yeni bir aydınlanma ile doğayı<br />
savunan resimler yapmam gerektiğini<br />
fark ettim. Bu bağlamda ilk çıkışım sürreal<br />
yaklaşımla bir göç resmiydi; Korkulukların<br />
Göçü... Eğer tarla olmazsa korkuluklar da<br />
olmaz. Eğer bir yerde korkuluk varsa orada<br />
bağ, bahçe ve bostan vardır. Orada yazı, kışı,<br />
baharı daha çok başka hissedersiniz. Böylece<br />
artık resimlerimde bol ironik yaklaşımlarla<br />
ve korkuluklarla betonlaşmaya karşı dünyayı<br />
savunmaya başladım. Bu süreç 13 Ekim<br />
2017 tarihinde Bindallı Sanat Galerisi'nde<br />
açacağım kişisel sergiyle sanatseverlere<br />
yansıtılacaktır.<br />
Ressam Merih Yıldız özetle kimdir?<br />
Merih Yıldız; coşkun, şiirsel ve romantik biridir.<br />
Kendimi Can Yücel'in şu mısralarıyla<br />
özetleyebilirim: ''Yaşamayı yaşamak istiyorum<br />
/ Müebbet muhabbete mahkûmum''.<br />
Resimle uğraşan herkes aslında daha güzel<br />
bir dünya adına ya güzellikleri korumak ya<br />
da farkındalığı artırmak için resim yapar.<br />
Bana göre ''Resim görsel şiirdir.''<br />
Sizin resminizi nasıl özetleyebiliriz?<br />
Resimlerinizle vermek istediğiniz mesaj<br />
nedir? Renklerinizi anlatır mısınız?<br />
Bu renk uyumunu nasıl sağlıyorsunuz?<br />
Beni ben yapan değerlere ve doğaya aşığım.<br />
Bütün canlıları saygıyla severim. Aldığım<br />
sanat eğitimi ve İstanbul gibi Dünya’nın<br />
önemli bir metropolü ortasındaki yaşamım<br />
beni ve çalışmalarımı belirledi. Kent resimlerimde<br />
seçtiğim mekânlar keyifle izlenilesiydi.<br />
İstanbul ve genel olarak Beyoğlu ve<br />
tabi Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan değerleri,<br />
yani aşkları ve insan ilişkileri de anlaşılabilirdi.<br />
Kentteki çarpıklığa ve kalabalığa onları<br />
işleyerek vurgu yapan, atıfta bulunan<br />
diğer ressamlardan farklı olarak önce güzel<br />
mimariyi ve insan ilişkilerini romantik ve lirik<br />
yaklaşımla kötü olana tepkisel resimler<br />
yaptım. Çünkü bana göre konu olarak ne<br />
74 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Sanat<br />
yapılırsa yapılsın sanat varoldukça kötü düzene,<br />
anlayışa karşı tepkidir. Sanatın kendi<br />
içindeki ana çelişkisi ise, sanatsal kalitesidir.<br />
Son süreçte de doğayı korkuluklarla betonlaşmaya<br />
karşı korumaya çalıştım. Aslında<br />
bu tepkiyle çarpık kentleşmeye karşı kenti<br />
savunmuş da oldum. Bütün resimlerim lirik<br />
etkidedir. Son süreçteki çalışmalarıma<br />
romantik ve ekspresyonist tavrın yanı sıra<br />
sürrealist yaklaşımlar katıldı.<br />
Sanatta özgünlük konusu hakkındaki<br />
düşünceniz, özgünlüğe doğru yol alırken<br />
yapmanız gereken ve izleyeceğiniz<br />
yol nedir?<br />
Sanatta özgünlük uzun süren pratik ve teorik<br />
birikimler sonucu şekillenir. Ne var ki bu<br />
zor ve engebeli süreci atlayarak tarz yaptım<br />
diye ortaya çıkanlar ve onları destekleyenler<br />
sayesinde ülke sanatımız darbe almaktadır.<br />
İnsanın kendi olması önemliyse sanatın da<br />
kendi olması önemlidir. Biri konuşurken rol<br />
yaptığında, rol olduğu ve kendi üslubunda<br />
olmadığı apaçıktır. Sanat için de bu durum<br />
benzerdir. Sanat eserinin bir dili vardır ve<br />
kendisine yabancılaştığında sırıtır. Dilsiz<br />
konuşmak sanata ihanettir. Özgün olmak<br />
kişinin kendisine dönebilmesidir. Bir sanatçı<br />
adayı henüz özgün olamayabilir, fakat samimiyse<br />
özgünlüğe epey yaklaşmış demektir.<br />
Bu noktada bir sanatçı adayının özgünlüğe<br />
giden yolda sanat tarihi, sanatçı ve sanat<br />
eserlerinin üslupsal tavırlarını incelemesi<br />
ve kendisine yakın bulduğu eserlerin ve sanatçıların<br />
derinlemesine analizini yapması<br />
gerekir. O sanatçıdan espri ve yorum kopyası<br />
yapması kendi süreci açısından çok faydalıdır.<br />
Bunu yaparken kopyacılıktan kaçınmalıdır.<br />
Bir sanatçının bir eserinden faydalanırken<br />
içinden bir şeyi çıkarıp benim eserim<br />
diyenler, aynı üslubu, renk kullanım biçimini<br />
alarak yararlandığı sanatçının benzer kompozisyonlarının<br />
yeni versiyonu gibi resimler<br />
ortaya çıkarmış ama benim eserlerim diyenler<br />
de bulunmaktadır. Oysa o çalışmalar tekrardan<br />
oluşan kopyalardır ve tam anlamıyla<br />
‘kitsch’dir! Bu gibi kurnazlıklar sıkça karşımıza<br />
çıkmaktadır. Ülke sanatına zarar veren bu<br />
ahlaksız tavırlardan kurtulmak için sanatseverin<br />
de temel bilgi ve iyi bir göz hafızasına<br />
sahip olması gerekir. Bu tür hırsızlıklara karşı<br />
caydırıcı olan tek şey bilgidir.<br />
Başta resim olmak üzere sizi ve<br />
sanatınızı etkileyen sanatçılar kimdir?<br />
Resim sanatında beni besleyen sanatçılar<br />
hem eserleri hem de kişilikleri bakımından<br />
farklılıklar gösterir. Francisco Goya'nın<br />
romantik dönemdeki o ekspresif ironik<br />
resimleri, post empresyonist ressam Toulouse<br />
Lautrec'in mekân-figür kompozisyonları<br />
(Kompozisyonlarımda oldukça öykündüğüm<br />
sanatçıdır) ve fovist sanatçı Raul<br />
Dufy'nin çiğ renklerin üzerine ritmik tuşlarla<br />
uyguladığı desenleriyle birçok resmimde<br />
öykündüğüm ressam oldu. Son süreçteki<br />
yeni denemelerimde ise Rene Margritte gibi<br />
sürrealist resimlerindeki ironik yaklaşım<br />
biçiminden feyz aldığım bir başka sanatçı<br />
oldu. Sanat tarihinde fikir oluşturacak, feyz<br />
alınacak çok sayıda resim ve sanat eseri vardır.<br />
Bazen bir figürün duruşu, kompozisyon<br />
ve ironik ifade biçimi; bazen demitoloji karakterlerinin<br />
ifadesi her dönem sanatçıları<br />
beslemiştir. Kendi çalışmalarıma referans<br />
olması için o sınırı koruyarak kimi sanatçıları<br />
ve eserlerini özellikle inceledim.<br />
Sizin sözcüklerinizden ''Koruma'' adlı<br />
(100x100 tuval üzerine yağlıboya 2016)<br />
tablosunu Kadıköy Life okurları için<br />
anlatır mısınız?<br />
Bir ovanın binalarla katledilmesine ve betonlaşmaya<br />
karşı korkulukla savunma...<br />
Oysa bu görev için oraya konulan korkuluk,<br />
rüzgârın etkisiyle uçuşmakta olan şapkasını<br />
dönüp almaktan acizdir. Ağaç yeşilliğin<br />
sembolü ve korkuluk da onu korumaktadır.<br />
Hiç bir şey yapamayan korkuluk, hiç bir şey<br />
yapamadığı halde gerçekte kimleri korkutuyor?<br />
Sadece bazı hayvanları! Bu durum<br />
doğa gibi hayvanların da aslında ne kadar<br />
aciz olduğunun bir göstergesidir. Fakat sert<br />
kontrast renklerle etkiyi artırmak istediğim<br />
bu resim, yaratılan trajediyi görünür kılmak<br />
adına diğer korkuluk resimlerimdeki gibi,<br />
kitap kadar masum, ama bir o kadar etkili<br />
ifadelere dönüştüklerini düşünüyorum.<br />
Bir sanatsever diğer ressamların<br />
çalışmaları varken sizin resminizi<br />
neden alsın? Alınca da farkınızı<br />
nasıl anlayabilsin?<br />
Bir koleksiyoner özgün bir esere sahip olmak<br />
için; dokusuyla oluşmuş lirik etkisi, biçim-içerik<br />
gücü ve olaylar karşısında sanatçı duruşu<br />
görmek, ya da bir kentin özgün bir yorumla<br />
ifadesine tanık olmak için resimlerimi alabilir.<br />
Belki de resimlerimdeki ifadesellik, renkler,<br />
kurgusu ve şiirselliği için olabilir. Bunu ben<br />
değil, en iyi koleksiyonerler anlatabilir.<br />
MERİH YILDIZ...<br />
1979 yılında İzmit'te doğdu. 2003 yılında<br />
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />
Resim Bölümü'nden mezun oldu. Mimar<br />
Sinan Üniversitesi’nde Temel Sanat Eğitimi<br />
Yüksek Lisans'a devam etmekte... Ulusal<br />
ve uluslararası birçok karma sergilerde yer<br />
alan sanatçının Deniz Müzesi 2008, Şefik<br />
Bursalı 2009, RH+ artgaleri Yılın Genç Sanatçısı<br />
Finalisti 2010, Nuri İyem 2011, 2012,<br />
DYO 2014, gibi önemli resim yarışmalarında<br />
derece ve sergileme ödülleri mevcut. 2013<br />
Mayıs ayında Espas Galeri'de ''Kentin Tanığı''<br />
ismiyle ilk kişisel ve Ocak 2016'da Key<br />
Art Project'te ikinci kişisel sergisini açtı. Çalışmalarına<br />
halen Kadıköy'deki atölyesinde<br />
devam etmekte... Sanatçı UPSD (Uluslararası<br />
Plastik Sanatlar Derneği) üyesi.<br />
www.merihresimatolyesi.com<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 75
Beral Fişekçi’yle İçkeşif<br />
Ahter Kutadgu yazdı:<br />
Kızlarıma Notlar<br />
Dersime çalışıp gittim tabii. “Kızlarıma Notlar”<br />
kitabını okudum, hakkında yazılan yazıları<br />
da. Küçük notlar aldım, merak edip sormak<br />
istediklerimi sıraladım. Ama sohbetin<br />
hiçbir anı benim planladığım gibi geçmedi.<br />
Akış böyle bir şey işte... Siz hayat içinde her<br />
an envai çeşit plan, program, hazırlık yaparsınız.<br />
Yaşam onları evirir çevirir bambaşka<br />
bir şekle sokar, size de ona uyum sağlamak,<br />
onunla akmak kalır. İşte bu söyleşi aynen<br />
böyle oldu. Öyle güzel aktı ki daldan dala,<br />
içimizden geldiği gibi.<br />
Ahter Kutadgu, 1963 doğumlu. Rumeli’li bir<br />
ailede yetişmiş. Saint Joseph Fransız Erkek<br />
Lisesi’nde ve sonra İstanbul Üniversitesi<br />
Hukuk Fakültesi’nde okumuş. İş hayatını<br />
hukukçu, iletişimci ve yönetici olarak çeşitli<br />
uluslararası ve ulusal şirketlerde yürütmüş.<br />
Şimdilerde Doğan Grubu’nda çalışıyor. Çok<br />
yönlü biri, pek çok sivil toplum kuruluşlarında<br />
kurucu ve yönetim kurulu üyesi olarak<br />
bulunmuş, halen de Saint Joseph Lisesi Eğitim<br />
Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi. Evli ve tam<br />
üç kız babası.<br />
Sıcacık bir insan... Profesyonel hayatın ve<br />
yönetici vasıfların insanın üzerine giydirdiği<br />
belki zorunlu ciddiyeti, içindeki sevgiyle<br />
eriten ve çevresine de bunu yayan biri Ahter<br />
Kutadgu. Kızlarına, kendi hayatını, aile<br />
tarihini ve kavramlar üzerine denemelerini<br />
“Kızlarıma Notlar” kitabıyla miras bırakıyor.<br />
Bana sorarsanız bu kitap aynı zamanda<br />
“yüksek anlamlar sözlüğü”. Ara ara açıp<br />
tekrar tekrar okuyabileceğiniz bir kitap.<br />
Güzel bir haber de vereyim size, ikinci kitabı<br />
da yolda. Ama gelin siz önce bizim keyifli<br />
sohbetimizi okuyun.<br />
Baba; bizim için hep uzak, gerçek<br />
hislerimizi söyleyemeyeceğimiz,<br />
korkulacak bir figür aslında.<br />
Siz, kızlarınızla bu mesafeleri<br />
nasıl daralttınız?<br />
Bunu çok farklı şekilde anlatabilirim ama<br />
şöyle bir anekdotla başlayayım. Zannediyorum<br />
2001 gibiydi. Ben o zaman 37 yaşındaydım.<br />
Bizim ailemizde düzen şöyleydi;<br />
otoriter baba, otoriter olmakla birlikte<br />
çocuklarına çok yakın bir anne. Her şeyi<br />
anneyle paylaşıyorduk, baba son mercii.<br />
Babam da asker emeklisi, aile bütünüyle<br />
Rumeli’li. Baba baskın gibi gözüküyor<br />
ama asıl anne etken. Ben de o yıllarda<br />
Unilever’de çalışıyorum, yönetim kurulundayım.<br />
Yani kendi çapımda “bir şeyim”.<br />
Nazlı da 7-8 yaşlarında. Ailece Fenerbahçeliyiz<br />
biz. Ben de kombine aldım. Nazlı’yla<br />
her maça beraber gidiyoruz ve anneme<br />
babama fotoğraf gönderiyoruz, “maçtayız,<br />
iyiyiz” diye. Bir akşam maçtan çıktık<br />
annemlere uğradık. Sohbet başladı ve bir<br />
süre sonra babam anneme dönüp, “Melek,<br />
sen biraz içeri git” dedi. Aldı beni karşısına,<br />
gözleri dola dola, “Oğlum, seni çok takdir<br />
ediyorum. Benim yapamadıklarımı yapıyorsun.<br />
Kızını alıp maça gidiyorsun, tiyatroya<br />
gidiyorsun, hayvan barınaklarına gidiyorsun.<br />
Çok yakınsın kızına. Ben size yakın<br />
olamadım” dedi ve o dağ gibi adam, yürüdüğünde<br />
titreten Ahmet Kutadgu ağlamaya<br />
başladı. Çok etkilendim, babamı ilk kez<br />
böyle görmüştüm. Ertesi gün öğle saatleri<br />
ki o saatlerde annem kolay kolay aramaz,<br />
ağlıyordu... Eve bir gittim ki evin önünde<br />
bir ambulans, babam kalp krizi geçirmiş ve<br />
vefat etmiş. Bu deneyimden sonra nasıl insanlarla,<br />
çocuklarınla mesafe koyabilirsin.<br />
Her şey bir an meselesi.<br />
Kızlarıma<br />
Notlar’da<br />
dönemler,<br />
hayatlar çokça<br />
konu olmuş.<br />
Bugünleri nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Ülkemizin, insanın ergen dönemde<br />
olduğumuzu düşünüyorum ben. Atarlı,<br />
sivilceli, kimlik arayışında... Sizce, neler<br />
oluyor bize?<br />
Benim de çok kafa yorduğum bir konu açtınız.<br />
Öyle ki yeni kitabımı bunun üzerine yazıyorum.<br />
Tarihe çok meraklıyım. Çok güçlü<br />
bir tarihimiz var. Kökenlerimizin Truva’lara<br />
dayandığına inananlardanım. Çok kadim bir<br />
tarih... Likyalılar’ın, Diyojen’in çocukları olduğumuzu<br />
düşünüyorum. Böyle düşününce<br />
de ağırıma gidiyor bu ergen halimiz. Senin<br />
300 yıllık bir geçmişin olsa, bir Amerikan<br />
toplumu gibi olsan, topraklarına birilerini<br />
kovarak yerleşmiş bir toplum olsan, başka<br />
bir şey düşünürüz. Ama öyle değil ki. Nasıl<br />
olmuş? Tarihin değişik dönemlerinde birileri<br />
<strong>76</strong> : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Beral Fişekçi’yle İçkeşif<br />
Bir cumhuriyet kadınıydı aynı zamanda...<br />
1946 yılları... Annem, ortaokulu Saint<br />
Benoit’da okumuş, “Fransızcayı öğrendim,<br />
şimdi İtalyanca öğrenmek istiyorum” diyen<br />
bir kadın. Şöyle bir hikâye var. İtalyan Lisegelmiş,<br />
her gelen de, “bundan sonra benim<br />
istediğim gibi şekillenecek medeniyet” demiş.<br />
Böyle gel gitlerle devam eden bir tarihimiz<br />
var. Ve sahneye Atatürk çıkıyor. Bir düzenleme<br />
zamanı. Sonra yine birileri çıkıyor<br />
ve sanki biz bedevi toplumuymuşuz gibi,<br />
bizi Araplaştırmaya çalışıyorlar. Bunu kabul<br />
edebilmem, içime sindirebilmem mümkün<br />
mü? Gittikçe sığlaşan eğitim sistemiyle de<br />
yaratılmak istenen bu algı insanlara hızla<br />
işliyor, yayılıyor. İnsanlara kendi tarihimizi<br />
nasıl anlatabilirim diye düşündüm. Mesela,<br />
bu topraklarda aşağı yukarı 5000 yıl önce<br />
bilimin ilk tohumları atıldı diye hatırlatmalar<br />
yapmak istiyorum ki fark edelim köklerimizin<br />
değerini, gücünü. Bu topraklar yine<br />
Ertuğrul Gazi çıkarır, Fatih Sultan Mehmet<br />
çıkartır, Mustafa Kemal Atatürk çıkartır. Hiç<br />
karamsarlığa kapılmamak lâzım...<br />
Hırsları, egoları ne yapacağız?<br />
Bende bunlar o kadar yok ki, başkalarınınkilere<br />
de o kadar kafamı takmam ki...<br />
Hayatı kolaylaştırmak ve ilerleyebilmek<br />
için çok güzel bu. Peki, birbirine çelme<br />
takmaya çalışanların dünyasında siz bu<br />
bakış açınızla gittikçe yalnızlaştığınızı<br />
düşünüyor musunuz?<br />
İnanın ben çoğaldığımı düşünüyorum. Algı<br />
olarak bile yalnızlığa geçtiğinizde, ayrıştığınızda<br />
hep kaybedersiniz. Kendinizi aşağı çekersiniz.<br />
Ayrışmanın tarafı olmak istemiyorum.<br />
İlişkilerimizde, aramızdaki köprüleri nasıl kurarız,<br />
onu konuşalım. Mesele haline getirelim.<br />
Şahısları kenara bırakalım. Taraf varsa, bugün<br />
bir taraf yarın diğer taraf kaybeder.<br />
dirilen bir çocuk olacaktı. Biz kendi çocuklarımızın<br />
bile düşüncelerinde özgür olmalarını<br />
sağlayamıyoruz ki. İşin bir bu boyutu var, bir<br />
de donanım boyutu var. Kızlarıma da bunu<br />
söylüyorum, “çok okuyacaksınız”. Ben aynı<br />
zamanda Saint Joseph Lisesi’ne gittiğimde<br />
çocuklara da söylüyorum. Temel okumanız<br />
gereken şeyler var. Bunlarsız olmaz. Aristo,<br />
Platon, Montesquieu, Jean Jacques Rousseau,<br />
Montaigne, Cenap Şehabettin, Ahmet<br />
Hamdi Tanpınar, Nutuk. Özgür olmak istiyorsanız,<br />
düşüncelerinizi sağlamlaştıracaksınız,<br />
donanımınızı artıracaksınız.<br />
Katrin, çok ilgimi çekti. Favorim oldu.<br />
Sonunu okuduğumda da gözlerim<br />
doldu. Aile birliği, kadının gücü ne kadar<br />
önemli... Annenizin sizin hayatınızda<br />
nasıl bir yeri var?<br />
Her yönüyle müthiş geliştiriciydi annemle<br />
ilişkim. Bu durumu kitaptaki ‘Mine Vaganti’<br />
diye bir bölüm var, onunla birleştireyim.<br />
Annem vefat ettiğinde, Ferzan Özpetek’in<br />
Mine Vaganti filmi yenice vizyona girmişti.<br />
Yıl 2010. Beni çok etkileyen bir filmdi.<br />
Karakter o kadar pastaya düşkün ki, aynı<br />
zamanda şeker hastası, burnunun dikine<br />
gidip, ölümü göze alacak kadar pasta yiyor.<br />
Annem de öyleydi. Düştü, omuriliğinden<br />
sakatlanma geçirdi. “Ameliyat olup iyileşebilirsin<br />
ama risk de var” dedi doktorlar. Risk<br />
alan bir kadındı. Ameliyattan çıktığında bir<br />
bacağı tutmuyordu. Sonra denildi ki sizin fizik<br />
tedaviyle iyileşme ihtimaliniz yüzde elli.<br />
Annem konuyu bitirdi. İnanın, ben hayatımda<br />
böyle bir şey, böyle güçlü bir tavır görmedim.<br />
Annem o noktada kendini, yaşamını<br />
bitirdi. Kontak kapatır gibi. 24 saat içinde<br />
öldü. İnsan isterse kendini öldürebilecek kadar<br />
güçlü. Ben bunu annemde gördüm.<br />
Kızlarıma Notlar’da yazdıklarınızın<br />
tamamı konuşmaya değer ama bazılarını<br />
daha ön plana çıkarmak istiyorum.<br />
Mesela düşünce özgürlüğü?<br />
Örnek vereyim Aziz Sancar! Bizim gibi çokbilmişlerin<br />
çocuğu olsaydı, “aman evladım<br />
şunu oku, aman evladım bunu oku” diyen<br />
anne babaların kendi isteklerine göre yönlensi,<br />
İtalya’ya bir gezi düzenliyor. Sınıfta zaten<br />
3 kızlar ve ikisi gayri müslim. Babasına bahsetmiyor<br />
bile geziden, nasılsa izin vermez<br />
diye. Babası da çok otoriter, askeri okuldan,<br />
Atatürk’ün sınıf arkadaşı... İstanbul’un nüfuzlu<br />
adamlarından biri, bu gezi durumlarını<br />
başka bir yerden duyuyor. Akşam sofrada,<br />
“okulda gezi düzenlenmiş, sen neden bana<br />
sormadın gidebilir miyim diye?” diyor. “Çekindim<br />
izin vermezsiniz sandım” şeklinde cevap<br />
veriyor annem. Dedem hiddetleniyor ve<br />
şöyle konuşuyor: “Biz cumhuriyeti kimin için<br />
kurduk. Bu cumhuriyeti ileriye götürecekler<br />
kadınlardır. Ben sana güveniyorum.” Böyle<br />
yetişen bir kadın... “Babam bana güvendi”<br />
duygusu, bir kız çocuğu için tarif edilemez bir<br />
özgüven. Böyle bir kadının çocuğu olmak en<br />
temelinde özgüven vermiştir bana da.<br />
Kızlarıma notların bir yerinde diyor ki;<br />
“yaşam akıp gidiyor, arada bir durup<br />
düşünmek lâzım, bu mudur istediğim?”<br />
Bugünler ve yarınlar için istediğiniz neler var?<br />
Uzun vadeli plan yaparım ama öyle çok<br />
somut planlar değil. Hayatımın kalan kısmında<br />
insanları etkileyebilecek dört-beş<br />
kitabım olsun istiyorum. Birini yaptığımı<br />
düşünüyorum ve daha iyilerini yapmak istiyorum.<br />
Mesela Kızlarıma Notlar’ın ikincisini<br />
on yıl sonra yazmak istiyorum. Bir istediğim<br />
de kızlarımın bana notlar yazması. Şimdilerde<br />
yeni kitabımın üzerinde çalışıyorum,<br />
Bundan başka da üniversitelerde gençlerle<br />
sohbetler yapmak isterim.<br />
Kızlarıma Notlar’da farklı konularda<br />
mesajlarınız var ama şimdi bize bir mesaj<br />
verseniz ne söylersiniz?<br />
Güveneceğiniz birkaç şey var hayatta. Aklınız,<br />
vicdanınız, donanımınız, değerleriniz ve emeğiniz.<br />
Bunun dışında hiçbir şeye güvenmeyin,<br />
hiçbir şeye de sırtınızı dayamayın. Bu değerlerin<br />
dışında bir şeylerle bir yer edindiyseniz,<br />
o yer sizin değildir. Her an elinizden gidebilir.<br />
Lüks bir arabadan belediye otobüsüne geçmeye<br />
alışkın olun ve bundan yüksünmeyin.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 77
Advertorial<br />
Bilgiyolu Koleji Kadıköy Kampüsü Müdürü Arzu Öztürk:<br />
Hedefimiz; Atatürk ilkelerine bağlı<br />
bir dünya vatandaşı yetiştirmek<br />
DR. FİGEN SABIRCAN<br />
1998 yılında kurulan Birey Eğitim Kurumları,<br />
sektördeki 20 yıllık deneyimini daha ileriye<br />
taşımak ve geleceğin bireylerini yetiştirmek<br />
amacıyla Bilgiyolu Koleji’ni kurma kararını aldı.<br />
2017-2018 döneminde, 5 kampüs İle eğitimöğretim<br />
hayatına başlayacak olan koleji, Kadıköy<br />
Kampüsü Müdürü Arzu Öztürk anlattı.<br />
HEM MİLLİ SPORCU HEM ÖĞRETMEN<br />
HEM DE YÖNETİCİ<br />
Eğitim sektöründe 16 yıllık deneyimi olan<br />
Arzu Öztürk, aynı zamanda başarısı tescilli<br />
bir sporcu. “9 yaşında bir hevesle başladığım<br />
spor dalında, ortaokula geldiğimde milli<br />
sporcu olmuştum. Uluslararası judo yarışmalarında<br />
birçok derecem var. Üstün başarılı<br />
sporcular kapsamında sınavsız olarak Muğla<br />
Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Beden<br />
Eğitimi Bölümü’ne girdim. Mezun olduktan<br />
sonra 3 yıl İzmir Özel Türk Koleji’nin Marmaris<br />
Kampüsü’nde öğretmenlik yaptım. Daha<br />
sonra İstanbul’da İstek Vakfı Atanur Oğuz<br />
Okulları’nda çalıştım. Yeditepe Üniversitesi<br />
Eğitim Yönetimi ve Denetim yüksek lisans<br />
programını bitirdim. Doktora programındayım.<br />
Nazmi Arıkan Fen Bilimleri Temel<br />
Lisesi’nde ve Bahçeşehir Uğur Okulları’nda<br />
müdür olarak çalıştım. Bilgiyolu Koleji ile 2017<br />
yılı başında yollarımız birleşti. Birey Eğitim<br />
Kurumları kuruluşu ve Bilgiyolu Yayınları'nın<br />
Türkiye'de pazar lideri oluşu, tercih yapmamı<br />
kolaylaştırdı. Yeniliklere ve gelişime açık bir<br />
okulla buluşmanın heyecanı ile akademik ve<br />
sosyal yönden başarılı öğrenciler yetiştirmek<br />
üzere görevime başladım.”<br />
BİREY GRUP<br />
Arzu Hoca ile röportajımız devam ederken<br />
aramıza katılan Bilgiyolu Kolejleri Genel<br />
Müdürü Hakan Alsaç, Birey Grup hakkında<br />
bilgi veriyor: “Birey Eğitim Kurumları, yıllarını<br />
eğitime adamış, uzmanlığını verdiği<br />
eserlerle kanıtlamış öğretmenler tarafından<br />
kurulmuş. Her öğrenciye uygun koşullarda,<br />
yöntem ve zaman sağlanması ile etkili öğretimin<br />
mümkün olduğunu savunan 'Tam<br />
Öğrenme Yöntemini' bir model olarak ortaya<br />
koyan ve geliştiren, eğitim ve öğretimin<br />
klasik kalıplarını aşarak bireyselliği ön plana<br />
çıkaran bir kurum. Bilgiyolu Kolejleri olarak<br />
Ümraniye, Bağcılar, Çekmeköy, Kavacık ve şu<br />
anda içinde olduğumuz Kadıköy Kampüsü<br />
olmak üzere beş kampus ile eğitime başlıyoruz.<br />
Burası aynı zamanda Bilgiyolu Koleji<br />
Genel Müdürlüğü. Birey Çocuk Akademisi ise<br />
yıllar önce patenti alınan bize ait bir marka.<br />
Anaokulu olarak faaliyet gösterecek olan<br />
projemiz, ilk olarak Kadıköy kampüsümüzde<br />
hayata geçecek. Bilgiyolu Koleji ile aynı kampüs<br />
içerisinde olmanın avantajını yaşayacak<br />
olan anaokulumuzda, İngilizce eğitimi Türk<br />
ve yabancı hocalar tarafından verileceği gibi,<br />
resim, müzik, beden eğitimi ve drama gibi<br />
branş hocalarımız tam zamanlı hizmet vererek<br />
rekabette taklit edilemeyecek bir model<br />
ile dünya markası olmayı hedefliyoruz.<br />
78 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Advertorial<br />
Bilgiyolu Yayıncılık, 20 yıldır sektörde olan<br />
büyük bir şirket. 25 bin m2'lik kapalı alanda<br />
tam donanımlı ve son teknolojiye sahip bir<br />
matbaası var. Uzman eğitimci kadromuzun<br />
titizlikle yürüttüğü çalışmalar sonucunda<br />
geliştirdiği, Bilgiyolu Ders Anlatım Föyleri<br />
(DAF) ve farklı seviyelerde hazırlanmış Soru<br />
Bankaları (Temel-Orta-İleri Düzey) ile öğretmenler<br />
ve öğrencilere hizmet veriyor. Buradaki<br />
amacımızı konuların DAF'lar üzerinden<br />
zamanı en etkin şekilde kullanarak, akıllı<br />
tahtalar aracılığıyla işleyip, sonrasında soru<br />
bankaları ile ödevlendirilerek öğrencilerin<br />
takip edilmesi olarak özetleyebiliriz.<br />
Bir de mobil uygulamalarımız var. EIS Yayınları<br />
(Effective Instructing System-Etkili Öğretme<br />
Sistemi), ders anlatım föylerinden oluşuyor.<br />
Her ders föyünde ayrılabilir 8 çalışma<br />
sayfası var. Öğrenci günlük ders programına<br />
göre bunları tek tek kullanabiliyor. Föylerdeki<br />
konulara yönelik online ders videoları ile de<br />
öğrenilen konuların pekiştirilmesi sağlanıyor.<br />
BRY cepte adını verdiğimiz uygulamamızın<br />
250 bin olan abone sayısını, 1 milyona çıkarmayı<br />
hedefliyoruz. Bunlar sayesinde bilgiye<br />
her an, her yerde, anında ulaşılabiliyor.<br />
Birey, dershanecilik kökenli bir kurum. Sınav<br />
bizim işimiz. Bu özellikle TEOG sınavı açısından<br />
çok büyük bir avantaj. Tüm bu yayıncılık<br />
ve eğitim alanındaki tecrübe, Bilgiyolu Koleji<br />
öğrencilerinin gelişimi ve sınavlara hazırlanmasında<br />
kullanılacak.”<br />
ÇİFT YABANCI DİL VE TEKNOLOJİ<br />
OKURYAZARLIĞI<br />
Özel okulu özel yapan, yabancı dil kalitesi,<br />
spor ve sanat faaliyetleri. Bilgiyolu Koleji,<br />
yabancı dil eğitimiyle öğrencilerine dünya<br />
vatandaşı olma imkânı sağlıyor. “Öğrencilerimizin,<br />
uluslararası arenada kendilerine iş<br />
fırsatı bulabilecek donanımlarda yetişmesinin<br />
yolu yabancı dil bilmekten geçiyor. Tüm<br />
planlarımızı bu yönde yapıyor, eğitim sistemimizi<br />
bu şekilde tasarlıyoruz. Bilgiyolu<br />
Koleji’nde okuyan çocukların, İngilizceyi A2<br />
seviyesinde öğrenebilmesi için haftada 18<br />
saat İngilizce dersimiz var. Ayrıca 5. sınıftan<br />
itibaren ikinci dil olarak 21 ülkede resmi dil<br />
olan İspanyolcaya başlıyoruz. Öğrencilerimizin<br />
en çok kullanılan bu ikinci dünya dilini<br />
belli seviyede öğrenmesi bizim için önemli.<br />
Yabancı Dil Bölümümüz, öğrencilerimizi İngilizce<br />
eğitimi alanında uluslararası geçerliliği<br />
olan CAMLA sınavlarına hazırlayacak<br />
ve uluslararası geçerliliğe sahip sertifikalar<br />
ile İngilizce seviyelerinin belgelenmesini<br />
sağlayacak. Öğrencilerimizin, dünya üzerinde<br />
en çok kullanılan iki dili öğrenerek<br />
mezun olmasını istiyoruz. Uzaktan eğitim<br />
ve multimedia çözümleri alanında faaliyet<br />
gösteren Unlimited Educational Services ile<br />
iş ortaklığı yapıyoruz. Bu firma, bizim öğretmenlerimizin<br />
eğitim seviyesini tespitte,<br />
onların denetiminde ve öğrencilerin mevcut<br />
durumunun saptanmasında bize yardımcı<br />
olacak, İngilizce ve İspanyolca eğitim materyallerimizi<br />
sağlayacak.<br />
Üstünde önemle durduğumuz bir diğer<br />
konu ise teknoloji okuryazarlığı. Aralarında<br />
dünyanın en meşhur programcılarından Bill<br />
Gates ve Mark Zuckerberg’in de bulunduğu<br />
bir grup programcı, Amerika’da mühendislik<br />
yaklaşımı öğrenmenin yaygınlaşması için<br />
bir proje başlattılar. Gelecekteki iş başarısı<br />
için çocuklarımızı vakit geçirmeden mühendislik<br />
yaklaşımıyla tanıştırmak gerekiyor.<br />
MEB’in ‘mühendislik yaklaşımı’ eğitimini<br />
müfredata almak için çalışmalar yaptığını<br />
biliyoruz. Biz de bu yüzden mühendislik<br />
yaklaşımı, robotik ve STEM eğitimlerine<br />
çok önem veriyoruz. Çocuklara mühendislik<br />
yaklaşımını sevdirecek ve eğlendirecek şekilde<br />
hazırlanmış birçok uygulama mevcut<br />
ama biz kendi markamızı oluşturmak üzere<br />
Denizli Üniversitesi ile iş ortaklığı yaptık.”<br />
ÖZEL TASARLANAN BİNA VE<br />
ÖZENLE SEÇİLEN ÖĞRETMENLER<br />
Bilgiyolu Koleji, özel olarak projelendirilmiş<br />
iki binadan oluşuyor. Ana binada, 18-20 kişi<br />
kapasiteli sınıflar, Fen Bilimleri Laboratuvarı,<br />
Teknoloji Laboratuvarı, Görsel Sanatlar Odası,<br />
Kütüphane ve Yemekhane var. İkinci bina<br />
ise Birey Çocuk Akademi adı ile çalışacak olan<br />
anaokuluna ayrılmış. Burada 5 sınıf, ayrı bir yönetim<br />
katı ve sabah anaokulu, öğleden sonra<br />
ise ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin kullanacağı<br />
bir jimnastik salonu bulunuyor. Her bir detay,<br />
ince ince düşünülerek oluşturulmuş. Okul<br />
tercihinde eğitim sistemi kadar okul binasının<br />
da önemli bir etken olduğunu belirten Öztürk,<br />
açıklamalarını şöyle sürdürüyor:<br />
“Velilerimiz, eğitim kalitesinin yanı sıra<br />
okul binasının fiziki yapısı ve güvenliğine<br />
de bakıyor. İlk ve ortaokul sınıflarımız, özel<br />
tasarlanmış akıllı, teknolojik sınıflar olarak<br />
düzenlendi. Anaokulumuz, öğrencilerimizin<br />
yaş grup ve hareketlerine uygun ergonomik<br />
mobilyalarla oluşturuldu. Renk kullanımı,<br />
malzemelerin seçimi titizlikle yapıldı. Onlara<br />
hayvan ve bitki sevgisini aşılayabilmek<br />
için bahçemize minik bir kümes ve sera kurduk.<br />
Toplantı ve sanatsal etkinliklerimiz için<br />
140 kişilik konferans salonumuz var. Tüm<br />
yemeklerimiz, Bağcılar kampüsümüzdeki<br />
mutfakta pişirilip getirilecek ve buradaki<br />
yemekhanede öğrencilerimize sunulacak.<br />
Atatürk'ün dediği gibi 'geleceğin güvencesi<br />
sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim<br />
ise öğretmene dayalıdır'. Bu sözü kendimize<br />
örnek alıp, geleceğin bireylerini yetiştirecek<br />
öğretmenlerimizin seçiminde çok titiz davranıyoruz.<br />
Alanında deneyimli öğretmenlerimizin<br />
yanı sıra yetiştirilmek üzere genç<br />
arkadaşlarımızı da kadromuza kattık. Her biri<br />
örnek ders anlatımı yapılarak aldığımız bu<br />
arkadaşlarımız, ilk olarak derslere deneyimli<br />
öğretmenlerimiz yanında girerek tecrübe<br />
kazanacak, sonrasında eğitim verecek. Bilgiyolu<br />
Koleji, akademik başarı yanında spor ve<br />
sanat alanında başarıya da çok önem veren<br />
bir okul. Bu yüzden bu başarıyı destekleyecek<br />
branş öğretmenlerimiz ve spor ve sanat<br />
etkinliklerimizi yapacağımız alanlar bizim<br />
için çok önemli. 1,5 dönümlük arka bahçemizin<br />
bir kısmını çok amaçlı spor sahası olarak<br />
düzenledik. Öğrencilerimiz burada voleybol,<br />
basketbol veya futbol oynayabilecek.<br />
Bilgiyolu Koleji olarak ülkemize iyi bir doktor,<br />
avukat ve mühendis kadar iyi birer sanatçı da<br />
yetiştirmek hedeflerimiz arasında. Yetenekli<br />
öğrencilerimizin iyi birer tiyatrocu, ressam<br />
veya dansçı olma yolunda ilerlemesini sağlamak<br />
istiyoruz. Bu yüzden çocuklarımızın<br />
doğru yönlendirilmeleri adına Bilgiyolu Koleji<br />
müfredatına resim, dans, tiyatro/drama ve<br />
halk oyunları derslerini de aldık.”<br />
Birey Grup çatısının altında<br />
bulunan eğitim birimleri ve<br />
içerikleri aşağıdaki gibidir:<br />
• Birey Eğitim Kurumları<br />
- Birey Dershaneleri<br />
- Birey Temel Liseleri<br />
- Birey Anadolu Liseleri<br />
- Birey Kolejleri<br />
• Bilgiyolu Koleji<br />
(Ana sınıfı, İlkokul, Ortaokul)<br />
• Birey Çocuk Akademisi (Anaokulu)<br />
• Yayınlar<br />
- Bilgiyolu Yayınları<br />
- Birey Yayınları<br />
- Eis Yayınları<br />
• Birey Akademi<br />
- Bry PLE<br />
- EIS Ders Anlatım Videoları<br />
- Danışmanlık<br />
- Bry ve Eis Cepte<br />
(Mobil Uygulamalar)<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 79
Kentten Köye Göç<br />
Şehirden kaçıp kendi işini kuranlarda bugün:<br />
NiDA HANDCRAFTS<br />
ÖZGÜR UYSAL<br />
1980’de başlayan köyden kente göç, 2010’dan<br />
sonra tersine döndü. Artık şehirden ve plazalardan<br />
sıkılan eğitimli kişiler toprağa, zanaata<br />
daha yakın olmak ve 9-6 işlerini bırakıp kendi<br />
üretimlerini yapmak için şehirlerden kaçıyorlar.<br />
Nida Şahin de bunlardan biri. Kendisi şimdi<br />
Şile’de yaşıyor ve elleriyle atkı, şal, havlu ve<br />
yastık kılıfı gibi tekstil ürünleri tasarlıyor. İşte<br />
bir beyaz yakalının hapsolduğu hayatı bırakıp<br />
sevdiği işi yapmaya uzanan göç hikâyesi. Buyursunlar...<br />
“İYİ Kİ PLAZALARDA ÇALIŞMIŞIM”<br />
Nida Şahin, Şile doğumlu... 5 yaşına kadar<br />
orada yaşamış. Baba asker. Aile şehir şehir<br />
geziyor. Nida da daha küçük olduğu için<br />
Doğu bölgelerine götüremiyorlar. Dedesinin<br />
“Güldede” isminde bir restoranı var ve tüm<br />
aile orada çalışıyor. Aile hayatını, “Neşeli<br />
Günler Türk filminden hiçbir farkımız yoktu.<br />
Dolu dolu bir çocukluk geçirdim” diye tanımlıyor.<br />
Sokaklarda koşarak geçen çocukluktan<br />
sonra 9 Eylül Üniversitesi ve tekrar<br />
İstanbul’a, ama bu sefer yabancı bir bankada<br />
kurumsal hayatın ortasına geliyor Nida.<br />
“Havasız, güneşsiz plazalarda uzun yıllarım<br />
geçti ancak iyi ki geçmiş. Şu an yaşadığım<br />
şeyin kıymetini daha iyi biliyorum” diye anlatıyor<br />
o yılları. Hepimizden bir parça var bu<br />
cümlenin içinde aslında.<br />
“İSTEDİĞİM ŞEKİLDE HAYATTAN<br />
BESLENMELİYDİM”<br />
“Kurumsal hayatın içinde olan herkesin<br />
yaşadığı sıkıntıları, tatminsizlikleri ben de<br />
yaşadım” diye devam ediyor Nida. Eşinin<br />
Moda’daki restoranına hafta sonları yardım<br />
için gidip geldikçe kurumsal hayatın ona<br />
göre olmadığını iyice anlamış ve kurumsal<br />
hayattan kopmaya karar vermiş. “Çünkü bu<br />
benim hayatımdı kimsenin değil ve mutlu<br />
olduğum yerde istediğim şekilde hayattan<br />
beslenmeliydim” diyor verdiği kararı anlatırken.<br />
Eşine tam zamanlı yardım ederken<br />
artık el işlerine de vakit ayırmaya başlıyor<br />
böylece. Şimdiki işine doğru olan süreci de<br />
şöyle anlatıyor:<br />
“Şileli kadınlar özellikle yaz mevsiminde<br />
kapılarının önünde oturup Şile bezi işlerler.<br />
Hem bu şekilde sosyalleşirler hem de<br />
yaptıkları işleri dükkânlara satarak evlerine<br />
katkıda bulunurlar. Anneannem, küçüklüğümde<br />
onların yanında otururken elime<br />
verdiği Şile beziyle içime ilk tohumları ekmişti.<br />
Bunu yaptığı için ona minnettarım<br />
çünkü elime iğne batar, ipleri ziyan ederim<br />
diye düşünmedi. Beni özgür bıraktı. Ben büyüdükçe<br />
yeteneklerim de benimle birlikte<br />
büyüdü. Gündüzleri kurumsal hayatımdaki<br />
stresi el işi yaparak atıyordum. Artık kurumsal<br />
hayatı bıraktığıma göre zaman geldi<br />
diye düşündüm.”<br />
82 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Kentten Köye Göç<br />
“DÜNYAYI İYİ YÖNDE DEĞİŞTİRECEK BİR<br />
ŞEYLER YARATMAYA ÇALIŞIYORUM”<br />
Nida’nın instagram mottosu yukarıdaki<br />
başlığı içeriyor. Çok özel bir cümle. Ondaki<br />
anlamını sorduğumda, “Evet böyle bir<br />
mottom var, çünkü insan eli değen her şey<br />
çok kıymetli ve mutlaka bir şeylere olumlu<br />
katkısı var” diyor ve devam ediyor. “Rengini,<br />
desenini düşündüğüm bir şalı yapmam neredeyse<br />
1 günümü alıyor. Saatlerce oyarak<br />
desen kalıbı çıkarıyorum ve boyuyorum ya<br />
da saatlerce iğneyle bir yastık veya duvar<br />
süsü işliyorum. Bunu yaparken sabretmeyi<br />
bilmem çok işe yarıyor, sabırsız bir insan bu<br />
işleri yapamaz. Benim gösterdiğim sabrın<br />
kıymetini bilecek insanlar tanımak ve bu<br />
insanları yaptığım işlerle mutlu etmek istiyorum.<br />
Benim şalı boynuna takarken ya<br />
da duvarına astığı bir aksesuara bakarken<br />
saatlerce yorulmuş ellerden ve gözlerden<br />
çıktığını bilecek insanlara ulaşmak ve onları<br />
mutlu etmek istiyorum. Fabrikasyon<br />
ürünlerin değil, özgün ve üzerine saatlerce<br />
düşünülmüş emek ürünlerinin birilerini her<br />
baktığında mutlu etmesi için çabalıyorum.<br />
Benim mottom bu.”<br />
“GERÇEKTEN ANLAMLI ŞEYLERE KAFAYI<br />
TAKIYORSUNUZ”<br />
Kentten köye göçün ona hissettirdiklerini<br />
şöyle anlatıyor Nida: “Şu an Şile’de yaşıyorum<br />
ve bundan çok mutluyum. Arkadaşlarımı<br />
özlediğim zaman birkaç günlüğüne<br />
İstanbul`a gidiyorum. İlk gün, ‘Çok özlemişim<br />
yine de İstanbul’sun gibi” laflar geçiyor<br />
içimden fakat birkaç gün sonra trafik,<br />
kalabalık, insanların birbirine olan vurdumduymazlığı<br />
gerçekten eskisinden daha da<br />
rahatsız edici oluyor. Şile’ye döndüğümde<br />
huzur buluyorum. Her yere yürüyerek gitmek,<br />
yürürken insanlarla sohbet etmek<br />
aslında dünyanın en basit şeyi iken, bir<br />
anda en değerli şeyi oluyor. Bence çağımızın<br />
en tehlikeli olayı stres. Küçük bir yerde<br />
yaşadığınızda daha az stresli oluyorsunuz.<br />
Yani her şey daha anlamlı oluyor. Metroda<br />
sizi ittirerek geçen, ‘günaydın’ dediğinizde<br />
cevap vermeyen insanlara değil, gerçekten<br />
anlamını veren şeylere kafayı takıyorsunuz.”<br />
“ANNEM, BABAM VE KÖPEĞİMLE<br />
HUZURLU BİR HAYAT”<br />
İçinde bulunduğu dönemi bir ‘geçiş dönemi’<br />
olarak tanımlıyor Nida Şahin. Eşiyle birlikte<br />
New York’ta yaşamayı planlıyorlar. “Şimdi<br />
orası da mega bir şehir diyebilirsiniz evet<br />
ama artık sevdiğim işi yapıyorum. Amacım<br />
buradaki huzurumu ve emeğimi oradaki<br />
lokal üreticilerle de buluşturmak” diyor ve<br />
“Bürokratik süreçleri yoluna koyana kadar<br />
annem, babam ve köpeğimle Şile’de huzurlu<br />
bir hayat yaşıyorum ve üretimimi yapıyorum”<br />
diye anlatıyor şu an içinde bulunduğu<br />
durumu. Satışlarını da online olarak yapıyor.<br />
Yani arada mağazalar, fabrikalar, havalı kurumsal<br />
firmalar yok. Dolayısıyla çok özenli<br />
ama az ve özgün ürünler var. İşi zor ancak<br />
elbet her insan makinalarda üretilen tek<br />
tip ürünlerin değil, içinde emek ve ruh olan<br />
ürünlerin daha kıymetli olduğunu; şehirde<br />
kendini ihtiyaçlarına değil de hırslarına hapsetmiş<br />
olduğunu; kazandığı paranın değil,<br />
soluduğu havanın, inşaat sesi olmadan yaşamanın,<br />
insanların gülen suratlarının değerini<br />
anlayacak. Kızılderili’nin dediği gibi,<br />
“Beyaz adam elbet paranın yenmediğini anlayacak.”<br />
Hiç olmazsa böyle düşünmek bana<br />
umut veriyor. Hepinize de aynı şekilde ilham<br />
vermesi dileğimle...<br />
Instagram:<br />
instagram.com/nidahandcrafts<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 83
Hayata Dair<br />
KARŞILIK<br />
Bir arkadaş grubu ile sohbet ediyorduk. Söz,<br />
hiç akılda olmadan karşılaşılan olayların yaşamımızda<br />
yarattığı derin etkiler üzerineydi.<br />
Bir arkadaşımız bozulan arabası nedeniyle<br />
tanışıp evlenmeye karar verdiği eşiyle olan<br />
macerasını anlatıyordu. “Melek zannedip<br />
evlendim fakat iki yılım acı içinde geçti. Çok<br />
şükür çocuk olmadan boşandım ama aradan<br />
12 yıl geçti hâlâ verdiği rahatsızlıklardan<br />
kurtulamıyorum.” Araba bozulması sözü<br />
İNAL AYDINOĞLU geçince hemen başka bir arkadaş devreye<br />
girdi. “Seninki benim başıma gelenlerin yanında<br />
çok önemsiz kalır. Antalya’ya tatile gidiyordum. Yol kenarında<br />
bozulan fakat uyarı işareti koymayan bir traktöre çarptım.<br />
Bir yılım hastanelerde geçti. Yedi yıldan beri de ağrılar içinde ve<br />
yarı sakat dolaşıyorum” dedi. Hemen hemen herkesin hiç beklemediği<br />
anlarda yaşamına giren olaylar nedeniyle çektiği acılar<br />
ve yaşadığı sevinçler vardır.<br />
Herkes zanneder ki bu olaylar tesadüfen veya şans eseri olarak<br />
başa gelmiştir. Evrendeki düzeni milyonlarca yıldan beri hiç aksatmadan<br />
sürdüren, tüm evreni denge ve düzen içinde tutan,<br />
hiçbir şeyi tesadüfe bırakmadan koruyan Yüce Allah, “Evrenin<br />
en şerefli varlığı olarak yarattım” dediği insanların yaşamını tesadüflere<br />
bırakır mı? Allah her kulunun önüne ruhsal gelişimini<br />
sağlayacak, öğrenmesi ve değişmesi için gerekli olan ve onun<br />
hayrına olacak şeyleri çıkarır. Eğer biz karşımıza çıkanlardan<br />
gerekli bilgileri almaz, kendimizi hiç sorumlu tutmadan olayları<br />
tesadüfe bağlar veya suçu başkalarına yüklemeye çalışırsak, bu<br />
dünyadan gerekli şeyleri öğrenmeden geldiğimizden daha cahil<br />
gideriz. Hiç kimse “Ben bu sonucu hak etmemiştim” dememeli.<br />
“Olanların içinde nasıl bir payım var?” diye düşünmelidir.<br />
Bir evlilikle iki yılını acı içinde geçiren arkadaşım, eşini kendisi<br />
seçmişti. Traktöre çarpan arkadaşım bütün gün nefes almadan<br />
çalıştıktan sonra yorgun argın gece yolculuğuna çıkmayı kendisi<br />
tercih etmişti. Bunlar o anda ve yüzeyde görünen sebeplerdir.<br />
Bir de olayın derinine ve geçmişine giderseniz başınıza gelen<br />
şeyleri hak ettiğinize bizzat kendiniz de karar verebilirsiniz.<br />
Her gün birçok olayla karşılaşırız. İnsanlar ve olaylar bir sinema<br />
şeridi gibi önümüzden akar gider. Hiçbirisi önümüzde durmaz<br />
ve bize takılmaz. Biz neyi seçmişsek onunla karşılaşırız. Kendi<br />
görüş ve anlayışımıza uygun olan şeyleri seçeriz. Egomuz ve<br />
nefsanî isteklerimiz seçimlerimizde en etkili rolü oynamaya çalışır.<br />
Bilgimiz, birikimlerimiz, deneyimlerimiz yolumuzu aydınlatır,<br />
kinlerimiz, kıskançlığımız, hasisliğimiz yolumuzu şaşırtır.<br />
Genel bir kural vardır, kimse onu değiştiremez. “Ne ekersek,<br />
onu biçeriz”.<br />
Beş yaşındaki yeğenim kedilere ve köpeklere pek yakın olup,<br />
sevmediği halde geçen hafta evden aldığı yiyeceklerle mahalledeki<br />
kedi ve köpekleri beslemeye başlamış. Kızındaki bu değişimi<br />
fark eden anne, bir süre izledikten sonra değişimin nedenini<br />
sormuş ve şöyle bir cevap almış: “Uzun süreden beri babamdan<br />
bisiklet istiyorum, almıyor. Kedi ve köpekleri besleyerek iyilik<br />
yapıyorum. Babam geçen hafta, iyilik yapanların dilekleri kabul<br />
olur demişti ya...” Yeğenim çocuk aklıyla zannediyordu ki, bir<br />
iyililik yaparsa hemen karşılığını görecek ve bisikleti alınacak.<br />
Yalnız beş yaşındaki küçük yavru değil koca insanlar bile yaptıkları<br />
her hareketin karşılığını hemen alabileceklerini zannediyorlar.<br />
Manava gidip beş lira vererek iki kilo domates almak gibi<br />
değildir Allah’ın hesapları. Yaptığımız her hareketin cevabı ile<br />
ancak günü geldiğinde karşılaşırız. Ne öğrenmemiz gerektiğine<br />
ne ile karşılaşmamız gerektiğine, gelişmemiz için neler olması<br />
gerektiğine yukarısı karar verir. Kararın tek kuralı vardır. Yalnızca<br />
bizim ve evrenin hayrına olan şeylerle karşılaşırız.<br />
Karşılaştığımız birçok olayı ilk anda felaket gibi görürüz, bir süre<br />
sonra iyi ki karşılaşmışız diye Allaha şükrederiz. Veya büyük sevinçler<br />
yaratan olaylarla karşılaşırız, bir süre sonra bakarız ki o<br />
olay bizi felaketlere sürüklemiş. Eğer piyangodan para kazanan<br />
insanların öyküsü yazılsa; bu öykü, emek karşılığı olmadan gelen<br />
paranın insanların başına ne dertler açtığının öyküsü olurdu.<br />
Karşılaştığımız her olayın amacı bize bir şeyler öğretmektir. Başımıza<br />
gelen her olayın geçmişte yaptıklarımızla bağlantısı vardır.<br />
“İyilik yap, at denize balık bilmezse yaradan bilir” denilir. Bunun<br />
gibi yüzlerce atasözü dilden dile dolaşır. Bir gün önemli bir<br />
kazadan kıl payı kurtuluruz, “Ne kadar şanslıydık” deriz. İnsanlar<br />
kendi şanslarını da, felaketlerini de kendileri hazırlarlar. İyi şeyler<br />
düşünerek, iyilik yaparak yaşayanlar, iyiliklerle karşılaşırlar.<br />
84 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Sektör<br />
Bir başarı hikâyesi:<br />
ZEKİ BALI<br />
Başarı, hayal kurarak ve çok çalışarak gerçekleşir. Hedefleyerek, azimle hayallerinin peşinden<br />
koşmak! Türkiye’de bunun en iyi örneklerinden otomotiv sektörünün başarılı işadamlarından<br />
Zeki Balı, kapılarını Kadıköy Life Dergisi’ne araladı.<br />
Henüz 1 yıllık yetkili servis olmasına rağmen,<br />
Borusan Otomotiv 2016 yılı Türkiye<br />
Geneli Müşteri Memnuniyeti anketlerinde<br />
“Müşteri Memnuniyeti En Yüksek BMW<br />
Yetkili Servisi” olarak Türkiye Birincisi olan<br />
Etkili Servis Ataşehir’in Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Zeki Balı, adeta tırnakları ile kazıyarak<br />
alanında zirveye yerleşen yöneticiler<br />
kategorisindeki yerini aldı.<br />
YARDIMCI TEKNİSYEN OLARAK İŞ<br />
HAYATINA BAŞLADIĞI BORUSAN<br />
OTOMOTİV’İN YETKİLİ SERVİSİ OLDU<br />
İş hayatına, 1988 yılında Borusan Oto<br />
Avcılar’da yardımcı teknisyen olarak henüz<br />
17 yaşındayken başlayan Zeki Balı, BMW<br />
tutkusunun da o yıllarda başladığını söyledi.<br />
O sıralar “benim de yüksek standartlarda ve<br />
modern bir yetkili servisim olmalı” diyerek<br />
hedefini koyan Balı, bu yolda tutkusu olan<br />
BMW’yi daha iyi anlayabilmek için, sabırlı<br />
bir eğitim süreci sonrası Almancayı da öğrenmeyi<br />
başardı. İlk servis hizmetleri veren<br />
şirketini 1994 yılında henüz 22 yaşındayken<br />
açan, Borusan Otomotiv BMW Yetkili<br />
Servisi olma hayali ile azimle çalışan genç<br />
girişimci, 2015 yılına gelindiğinde Borusan<br />
Otomotiv BMW Yetkili Servisi Etkili Servis<br />
Ataşehir ile hayalini gerçekleştirdi.<br />
“HER ZAMAN ÜZERİNE 1 KOYABİLMELİYİZ”<br />
Başarılı işadamı, “Başarınızın sırrı nedir?”<br />
sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Her şeyden<br />
önce hayal etmek ve ısrarla hayalimizin gerçekleşmesi<br />
için gerekli tüm koşulları sağlamak<br />
üzere çok çalışmalıyız. Her deneme<br />
başarılı olmasa da, vazgeçmeyerek ve üstüne<br />
1 daha koyarak yola devam etmeliyiz.<br />
Kendimizi sürekli yenilememiz, güncellememiz<br />
gerekiyor. Seyahat ederek, yerinde<br />
görmek de çok önemli. İş hayatımda 40<br />
ülke, 100’den fazla şehre seyahat etme fırsatı<br />
buldum.”<br />
“SEYAHAT ETMEK VİZYONUN<br />
GELİŞMESİNİ SAĞLAR, ÖZGÜRLEŞTİRİR”<br />
Yoğun çalışma temposuyla geçirdiği dolu<br />
dolu 27 yılının meyvesi olarak 2015 yılında<br />
Etkili Servis Ataşehir’i, Borusan Otomotiv<br />
BMW Yetkili Servisi olarak hayata geçirmeyi<br />
başaran Zeki Balı, “İnsan ne kadar çok seyahat<br />
ederse, araştırırsa vizyonu da o kadar<br />
gelişir. Genellikle yaşadığımız çevremizin<br />
karakterine bürünerek yaşıyoruz. Farklı<br />
kültürleri incelemek, yaptığımız iş ile ilgili<br />
farklı deneyimler kazanmak, hem vizyonumuza<br />
hem de yaptığımız işe yansır. Herkes<br />
sevdiği işi yapmalı. Ben BMW tutkunuyum”<br />
diyerek, mesleğe odaklanmanın önemini de<br />
vurguluyor.<br />
İNANILMAZ KOLEKSİYON<br />
İşadamının, BMW’nin model otomobillerinden<br />
oluşan koleksiyonu ofisini boydan boya<br />
süslüyor. BMW’nin bugüne kadar üretilmiş<br />
tüm model otomobillerinin yer aldığı koleksiyon,<br />
BMW tutkunlarının büyük ilgisini<br />
çekiyor. Zeki Balı, model otomobil koleksiyonunun<br />
ve Marmaris Yelken Kulübü’ndeki<br />
aktivitelerinin en çok keyif aldığı hobileri<br />
olduğunu belirtiyor.<br />
MUTLU PERSONEL: MUTLU MÜŞTERİ<br />
Müşteri beklentisinin, kendisini sıcak karşılayan,<br />
gülümseyen, doğru ve zamanında<br />
bilgilendirme yapan, etkin iletişim kuran,<br />
güven veren, karşıladığı gibi uğurlayan ve<br />
çözüm üreten bir şirket temsilcisi görmek<br />
olduğunu söyleyen Zeki Balı, “Tüm bunların<br />
olabilmesi için her zaman önceliğimiz personelimizin<br />
mutluluğudur. Personelimizin<br />
rahat ve konforlu bir çalışma ortamında,<br />
uyum içerisinde çalışması ve işi için gerekli<br />
tüm eğitimleri tamamlamasını sağlamak<br />
prensibimizdir. Çalışan mutlu ve yüksek<br />
motivasyona sahip olursa, bu müşteriye de<br />
yansır ve başarı olarak size geri döner” mesajını<br />
verdi.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 85
Platform<br />
İnal Aydınoğlu gönül dostlarının buluşma yerini gösterdi:<br />
GÖNÜLLÜ PLATFORMU<br />
İREM TOPRAKKAYA<br />
Yaşamının 39 yılını iyi bir gönüllü olabilmek<br />
için adayan İnal Aydınoğlu ile sosyal medyadaki<br />
yeni bir girişimi üzerine görüştük.<br />
Gönüllü Platformu’nu kurmayı<br />
neden düşündünüz?<br />
Yıllardan beri biriktirdiğim çok değerli gönüllü<br />
dostlarım vardır. Emeklerini, zamanlarını,<br />
sevgilerini, gönüllerini başka insanların acı<br />
ve yoksulluklarını paylaşmak ve hiçbir karşılık<br />
beklemeden hizmet etmek için adamışlardır.<br />
Ama toplumda gönüllülüğe olan ilgi her gün<br />
biraz daha azalıyor. İnsanların dünyaya ve<br />
dünyasal değerlere olan ilgisi artıyor. Oysaki<br />
dünya yaşamının güzelleşmesi, mutluluğun<br />
çoğalması için insanlar birbirine dönmeli, birbirini<br />
düşünmeli, toplumda gönüllülük duygusu<br />
gelişmelidir. Gönüllüler birbiri ile haberleşmeli,<br />
birbirlerini eğitmeli, örnek olmalı, birliğin<br />
verdiği güçten motivasyon sağlamalıdırlar. Bu<br />
amaçla yıllardan beri düşündüğümüz bir buluşma<br />
yerini, “Gönüllü Platformu” adıyla sosyal<br />
medyada oluşturmaya çalışıyoruz.<br />
5 Aralık 2016 Dünya Gönüllüler Günü’nde<br />
Akut, Tema, Tegv, Turmepa, Lions, İhtiyaç<br />
Haritası, Bolu Bağışçıları Vakfı, Türk Böbrek<br />
Vakfı ve birçok gönüllü kuruluşun temsilcilerinin<br />
toplandığı Büyük Kulüp’teki bir açık<br />
oturumda Gönüllü Platformu’nun kuruluşunu<br />
ilan ettik.<br />
Gönüllülük nedir, neden Gönüllü<br />
Platformu kuruldu?<br />
Gönüllülük bir insanın bilgi, birikim ve deneyimlerini,<br />
gönlündeki sevinci, ruhundaki<br />
şefkati ve aydınlığı başka insanlara ve tüm<br />
varlıklara verebilmek için arzu ve istek içinde<br />
olmasıdır. Ve en önemlisi bunları eyleme<br />
dönüştürmesidir. Toplumumuzda gönüllülük<br />
duygusunun gelişmesi, gönüllü hizmet<br />
veren insan sayısının artması, gönüllülerin<br />
daha aktif, etkin ve bilgili hizmetler verebilmeleri<br />
amacıyla çalışmak ve olanaklar<br />
hazırlamak istiyoruz. Buna ulaşabilmek<br />
için Türkiye’nin her yerindeki gönüllüleri<br />
“Gönüllülük Platformu”nda toplamak dileğindeyiz.<br />
Gönüllülük Platformu’nun amacı;<br />
ulusal ve uluslararası düzeyde gönüllüler<br />
arasındaki iletişim ve etkileşimi geliştirmek,<br />
bilgi ve deneyim paylaşımını teşvik<br />
etmek, gönüllülerin sosyal medyadaki<br />
iletişim aracı olmak, gönüllülük üzerine<br />
bilimsel ve uygulamalı Ar-Ge çalışmaları<br />
yapmak, gönüllülerin sosyal ve kültürel birlikteliklerine<br />
olanak sağlamaktır.<br />
Platformdaki hedefleriniz nedir?<br />
Ana hedefimiz gönüllüleri ve gönüllü kuruluşları<br />
buluşturmaktır. Bu doğrultuda<br />
hedeflerimiz şöyle: Gönüllülerin duygu,<br />
düşünce ve önerilerini kendi aralarında<br />
paylaşabilecekleri bir platforma ulaşmak...<br />
Gönüllüler arasında ulusal ve uluslararası<br />
düzeyde bir iletişim, etkileşim ve paylaşım<br />
ortamı oluşturmak... Toplumda gönüllülüğe<br />
ilgi çekmek, gönüllülük duygusunu geliştirmek,<br />
yaygınlaştırmak, gönüllü hizmet eden<br />
insan sayısını artırmak... Gönüllü projelerini<br />
yayınlamak ve gönüllülerin birbirlerine<br />
örnek olmalarını sağlamak... Yazılı, sözlü,<br />
görüntülü tüm iletişim araçlarını kullanarak<br />
gönüllü eğitimleri hazırlamak, ar-ge<br />
çalışmalarına olanak sunmak... Kültürel ve<br />
sosyal paylaşım amaçlı, gönüllülük üzerine<br />
toplantılar düzenlemektir.<br />
İlk altı ayın sonunda Gönüllü Platformu<br />
nereye ulaştı?<br />
Gönüllülerle buluşma yerimiz sosyal medyadır.<br />
5 Haziran 2016 itibariyle Facebook,<br />
Twitter ve Instagram’da 10.000’i aşkın takipçiye<br />
ulaştık. Son 30 gün içinde sayfalarımız<br />
3.400.000 kez görüntülendi, yüklenen<br />
kısa filimler ve videolar 2.000.000 kez izlendi,<br />
büyük beğeni aldı ve 300.000’e yakın<br />
paylaşım yapıldı. Yani ortalama günde<br />
10.000 kez paylaşım oldu.<br />
Bunların hepsini bir başlangıç kabul ediyoruz.<br />
Hedefimiz 100 milyonlu sayılara ulaşmak.<br />
Gönüllülük duygusunun tüm gönüllerde<br />
filizlenmesini, kökleşmesini sağlamaktır.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 87
Yaşamın İçinden<br />
Simit deyip geçmeyin<br />
İçinde bulunan çeşitli katkı maddeleri nedeniyle direkt denize karışmaması gereken<br />
simitlerin, insanlar kadar deniz canlıları ve çevre için de uygunsuz manzaraları beraberinde<br />
getirebileceği öngörülüyor.<br />
Martılara tane tane atılan simitler, İstanbul ile bütünleşen<br />
bir manzara… Ancak, diğer yandan satılamayan<br />
simitlerin “balıklar yesin” diyerek ardı ardına denize<br />
dökülmesinin getirdiği çirkin ve sağlıksız görüntüler<br />
de yaşanıyor. Kadıköy Rıhtım’da sık sık deniz üzerinde<br />
yüzen susamlı simitler, farkında olmadan doğaya ve<br />
deniz canlılarına zarar verip, beraberinde çevre kirliliğini<br />
de getiriyor.<br />
SİMİT, İNSANLARA BİLE ZARARLI OLABİLİYOR!<br />
Günlük koşuşturmada imdada yetişen simit, bazen sanıldığının aksine zararlı<br />
da olabiliyor. Glisemik indeksi yüksek olan gıdaların akciğer kanserine neden<br />
olabileceği ortaya kondu. Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi<br />
tarafından yapılan araştırmada, glisemik indeksi yüksek besinlerle beslenen<br />
kişilerde, bu tip gıdalarla beslenme oranı daha düşük olan kişilere oranla akciğer<br />
kanseri riski yüzde 49 daha fazla çıktı. Simit ile birlikte mısır gevreği ve<br />
pirincin de benzer kategoride olduğu kamuoyuna aktarıldı.<br />
Ağaca çivi saplama,<br />
doğanın katili olma!<br />
Kadıköy’ün birçok noktasında afiş asmak amacıyla ağaçlara çakılan<br />
çiviler, çevrecilerin tepkisini çekiyor. Acıbadem’de Kadıköy<br />
Life Dergisi’nin görüntülediği o kareler, tanıtım uğruna yapılan<br />
acımasızlığı aktarıyor.<br />
Doğaseverler; “Ağaçlar, insan ve hayvanlar gibi birer canlıdır.<br />
Onlara saplanan her çivi can yakar. Bitkinin hastalanmasına,<br />
mikrop kapmasına, kurumasına neden olur. İnsana olduğu gibi<br />
ağaçlar da saygıyı hak eder. Üstelik onlar bize hayat, oksijen veriyor”<br />
diyerek, mevcut görüntülerin tekrarlanmaması gerektiğinin<br />
altını çiziyor.<br />
Bir mızıka,<br />
bir darbuka hayat...<br />
İstanbul’da sokak sanatçılarının ilk uğrak noktalarından olan<br />
Bahariye Caddesi’nde Umut Koçaklı, mızıka ve darbukayı birleştirerek<br />
müzik ziyafeti veriyor.<br />
İki enstrümanı aynı anda ahenkle çalabilmesi yönüyle beğeni<br />
kazanan Kadıköylü genç müzisyen; “Benim başka bir işim yok.<br />
Sokak sanatçılığını seviyorum ve bundan büyük keyif alıyorum.<br />
Geçimimi de böyle sağlıyorum. Mızıka sesim, darbuka ritmim,<br />
onlar benim en iyi arkadaşlarım” diyor.<br />
88 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Yaşamın İçinden<br />
Kurtarın bu çocukları!<br />
Yaşlarının 14-15 civarında olduğu görülen iki<br />
çocuk… Hal ve hareketlerinden uçucu-uyuşturucu<br />
madde kullandıkları tahmin edilen<br />
ve ardı ardına sigara yakan, çevre sakinlerine<br />
göre sokaklarda sürekli sürü halindeki<br />
köpeklerle gezen iki çocuğun içler acısı hali;<br />
“Nereye gidiyoruz, bu çocukların geleceği<br />
ne olacak, onları kurtarmak, rehabilite<br />
edip pırıl pırıl bir geleceğe bırakmak çok mu<br />
zor?” sorularını akıllara getiriyor. Özellikle<br />
Fikirtepe ve çevresinde metruk yapıların çok<br />
fazla olması nedeniyle İstanbul genelinden<br />
Kadıköy’e gelen bağımlılar, buraları mesken<br />
tutarak zaman zaman dehşet saçıyor, bazen<br />
de yangınlara neden oluyor.<br />
OLAĞAN HALE GELDİKÇE DAHA DA<br />
KRONİKLEŞİYOR<br />
Sadece Kadıköy’de değil, İstanbul’un dört bir<br />
yanında benzer manzaralar, milyonların gözleri<br />
önünde yaşanıyor. Artık hemen her köşe<br />
başında İstanbulluların sıkça görür hale geldiği<br />
manzaralar hem çok üzücü, hem de derin<br />
derin düşündürücü... Görüntülerin olağan<br />
hale gelip insanların yollarına devam ettiği<br />
manzaraların artık “alışılagelmiş, sıradan ve<br />
olağan” kabul edilmesi de, geleceğimiz adına<br />
ne kadar büyük bir kaygı içerisinde olmamız<br />
gerektiğini gözler önüne seriyor.<br />
OKULA GİTMELERİ GEREKİRKEN...<br />
Görüntüler Kadıköy’ün göbeği, Kuşdili Çayırı<br />
çevresinden. Önce yoldan geçenlerden para<br />
isteyen gençler, daha sonra kaldırım kenarına<br />
geçip ardı ardına sigara içmeye başlıyor.<br />
Bilinçlerinin tam olarak yerinde olmadığı tavırlarından<br />
net bir şekilde anlaşılan çocuklar<br />
bazen gülüyor, bazense aniden hırçınlaşıyor.<br />
Kurbağalıdere ıslah çalışmalarının sürdüğü<br />
şantiyenin reklam panolu duvarlarına tuvaletini<br />
yapan gençlerden biri, ardından sigara<br />
içen arkadaşına ardı ardına defalarca yumruk<br />
atıyor. Sonrasında hiçbir şey olmamış gibi<br />
ağır adımlarla yanlarından ayırmadıkları sokak<br />
köpekleri ile kaldırımda ilerleyen çocuklar,<br />
bir süre sonra şehrin merkezine doğru gözden<br />
kayboluyor. O anlarda sırtında çantasıyla<br />
okuluna giden yaşıtları bir gencin korkusu<br />
ise, Kadıköy’de sorunun ulaştığı boyutu tüm<br />
çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor. Sokaklarda<br />
yaşayan bağımlı çocuk ve gençler, bilinçlerini<br />
kaybederek zamanla çok saldırganlaşarak<br />
karşısındakilere ciddi zarar verebiliyor.<br />
Kaygı ve korku, yerini özçekim keyfine bıraktı<br />
İstanbul Şehir Hatları’na iki yıl önce dâhil<br />
olan katamaran tipi vapurlar, ilk haftalarında<br />
büyük kaygıyı getirmiş, “Martılara nereden<br />
simit atacağız?” yorumları yapılmıştı.<br />
Şimdi ise martılar bir yana, “360 derece İstanbul<br />
özçekimi” dönemi başladı.<br />
Öngörülenin aksine dört cephesinde iki<br />
katlı balkonları bulunan ve iç hacmine<br />
oranla dışarıda geniş açısıyla daha ferah<br />
İstanbul imkânı sunan katamaran vapurlar;<br />
Kadıköy’den Eminönü, Karaköy ve Beşiktaş<br />
İskeleleri boyunca keyifli özçekimlerin uğrak<br />
yeri oldu. Diğer yandan katamaran vapurların<br />
modern ve sağlıklı tuvalet kullanma<br />
imkânı sağlaması, eski vapurlara göre<br />
büyük bir avantaj olarak değerlendiriliyor.<br />
Eskilerinin aksine vapurun içine girmeden<br />
geniş koridorlarında dört cephesinden megakenti<br />
yaşama fırsatı veren yeni vapurlar,<br />
İstanbul’u videoya almak isteyen hobi sanatçılarının<br />
ilk adresi…<br />
SOSYAL MEDYADA<br />
“VAPURDAN İSTANBUL” AKIMI<br />
Katamaran vapurların engelsiz fotoğraf ve video<br />
çekme imkânı sağlaması, sosyal medyada<br />
“Vapurdan İstanbul” akımını da beraberinde<br />
getirdi. İş ve okul gibi olağan gerekçelerle<br />
her gün deniz yolunu kullanan İstanbullular<br />
için bu sıradan bir anı olsa da, denizden uzak<br />
semtlerde yaşayanların vapurda ilk adımından<br />
sonrası, günün özçekimini almak demek.<br />
Özçekimini tarihi Haydarpaşa Garı ile yapmak<br />
isteyenleri ise, bol tadilatlı kareler bekliyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 89
Eski Dostlar/Sevda Somer<br />
REFORMCU BAŞKAN ÜMİT UYSAL<br />
Türkiye’de turizm denince şüphesiz ilk aklımıza<br />
sıcağı, denizi ve yemyeşil doğasıyla<br />
Akdeniz’in incisi Antalya gelir. Antalya’nın<br />
en yaşanılır ve modern ilçelerinden biri olarak<br />
gösterilen Muratpaşa Belediyesi’nin sevilen,<br />
çalışkan ve reformcu başkanı Ümit Uysal ile<br />
bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu arada hatırlatalım,<br />
bölgede çok sayıda Kadıköy’den göçen<br />
aile yaşamakta...<br />
SEVDA SOMER<br />
sevdasomer@hotmail.com Böyle önemli bir görev için doğru adamı<br />
bulmak pek kolay olmamıştır sanırım.<br />
Çağdaş özgürlüğün gerçekten yaşandığı, aynı zamanda<br />
kültürel düzeyi yüksek insanların bulunduğu büyük bir<br />
ilçe Muratpaşa; peki size bu ne ifade ediyor?<br />
Muratpaşa, Antalya’mızın kalbi. Bölgemiz antik çağlardan<br />
beri farklılıkların içinde eridiği, farklı kültürlerin barış çerçevesinde<br />
bir arada yaşadığı yer. Bu nedenle adı Pamfilya, biz<br />
Muratpaşa’da tam olarak Pamfilya’yız.<br />
Çalışmalarınız ile ilçenin çehresini fevkalade değiştirdiniz.<br />
Gelecek için çok iyi projelerinizin olduğu da aşikar. Yakın<br />
zamanda gerçekleşecek olan projeleriniz hakkında bizi<br />
aydınlatabilir misiniz?<br />
Biz ‘’Altta kalanın canı çıkmasın!’’ sloganıyla, canla başla çalışıyoruz.<br />
Bütün insanlarımızın kent kimliğinde kendisini paydaş<br />
hissettiği, ezilmediği bir Muratpaşa oluşturmayı hedefliyoruz.<br />
Bu yönde yorulmadan çalışıp sürekli proje üretiyoruz.<br />
Muratpaşa’nın bizler için taşıdığı anlamı anlatmak amacıyla son<br />
3 yılda yaptığımız hizmetlerden bazılarını sizlere aktarabilirim...<br />
Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığımız protokol çerçevesinde<br />
okullarımıza spor salonları yapıyoruz. 5 spor salonu tamamladık,<br />
hizmete açtık. Bu rakamı ilerleyen yıllarda çoğaltmayı<br />
planlıyoruz.<br />
Avrupa’nın en büyük sivil toplum yerleşkelerinden Abdullah<br />
Sevimçok Toplum Merkezi'ni, Hacı Bektaş Veli Kültür<br />
Merkezi’ni inşa ediyoruz.<br />
60 yaş üstü komşularımızın bir arada iyi vakit geçirmeleri için<br />
Yaşlı Evi, Gönül Bahçesi projemizi gerçekleştirdik. Günde ortalama<br />
2 bin yaşlı komşumuz buralardaki hizmetlerimizden<br />
yararlanıyor. Son 2 yıl içinde 300 bin metrekarelik yeşil alan<br />
ürettik. Asgari ücretle çalışan özellikle turizm sektöründe olan<br />
annelerin çocukları için 3 adet sosyal kreş hayata geçirdik.<br />
Eğitim kurumlarının sanatsal, kültürel etkinliklere<br />
yaklaşımı nasıl? Okuyan, toplumu, bilimi, edebiyatı, sporu,<br />
sanatı bütünüyle kucaklayan bir kuşak oluşturuyor mu?<br />
Ayrıca, sizin sanata karşı duruşunuzu öğrenmek isteriz...<br />
Muratpaşa’da yaşayan her komşumuzun, sanatın bir parçası<br />
ile ilgilenmesi için gayret ediyoruz. Yaşlı Evlerimiz ve Gönül<br />
Bahçesi’nde komşularımız sanatın her kolu ile ilgilenebiliyor.<br />
Mesela dansta Türkiye ve Dünya Şampiyonlukları elde ettiler.<br />
Mesleki ve sanat topluluklarımız ‘MEST’, her yaş grubundan<br />
komşularımıza sanatsal eğitim veriyor. Edebiyat Günleri,<br />
Öykü Günleri, İşçi Filmleri, Festivalleri, Yörük Türkmen Çalıştayı,<br />
Muratpaşa Söyleşi gibi kültür ve sanat etkinlikleri düzenliyoruz.<br />
Amatör tiyatro ve müzik toplulukları için Meltem<br />
mahallesinde cep sahne açtık. Kentimizde büyük bir eksiklik<br />
olarak gördüğümüz opera ve gösteri merkezimizin temellerini<br />
Yeşilbahçe mahallesinde yakın zamanda atmış olacağız. İhale<br />
sürecimizi tamamladık ve bu kültür merkezimizin projesini<br />
Mimarlar Odası ile birlikte gerçekleştirdiğimiz ulusal düzeyde<br />
fikir proje yarışması ile elde ettik. 2018 yılının ilk aylarında bu<br />
projenin açılışını gerçekleştirmek, temiz bir görüntü için yoğun<br />
bir çaba elde ediyoruz. Mesela, bina cephelerini sağlıklaştırma<br />
ve boyama projesi başlattık. Bina cephelerinin bir çoğunu beyaz<br />
ağırlıkta olmak üzere Akdeniz renkleri ile boyadık. Ulusoy<br />
Bulvarı'nda pilot uygulamamızı tamamladık. Cami, cemevi ve<br />
tüm ibadethaneleri belirli periyotlarda temizliyor, okullarımıza<br />
bakım hizmeti sunuyoruz.<br />
Türkiye Harp Malülü Gaziler, Şehit ve Dul Yetimleri Derneği’ne<br />
hizmet binası tahsis ettik. 1.500 hektar büyüklükteki Kırcami<br />
planlamasını tamamladık. Bunlarla yetinmeyip, ilçemize 16<br />
milyon liralık iş ve sosyal hizmet aracını aldık.<br />
90 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Yüksek öğretimde olan kız ve erkek çocuklarımız için<br />
Muratpaşa Belediyesi’nin burs katkıları yeterli mi?<br />
Burs hangi şartlarda veriliyor?<br />
Üniversiteye hazırlanan gençlerimiz için eğitim merkezimiz<br />
‘MURGEM’’i açtık. Gençlerimiz 100/90 başarı oranı ile yüksek<br />
öğrenime başladı. MURGEM’de şu an 1.200 gencimiz geleceğe<br />
hazırlanıyor. Yüksek öğrenim gören kız öğrencilerimiz<br />
için yurt niteliğinde iki gençlik evini kullanıma sunduk. Gelir<br />
düzeyi düşük ailelerimizle üniversiteli öğrencilerimize yönelik<br />
olarak 3 halk çamaşırhanesi açtık. Maddi imkânlar el verdiğince<br />
burslara katkımız olduğunu düşünüyorum. İhtiyacı<br />
olanlarda herhangi bir kriter aramıyoruz, bizim için eğitiminde<br />
başarılı olması yeterlidir.<br />
Gelelim kadına şiddet konusuna... Siz bir hukuk adamı<br />
olarak bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz ve konuyla<br />
ilgili bir çalışmanız var mı?<br />
Kadın aile hizmetleri müdürlüğümüz bünyesinde bulunan<br />
kadına şiddete karşı kurduğumuz ‘Alyazma’ grubumuz mevcut.<br />
Bu grubumuz saha ekibinde uzman hukukçularımız<br />
bulunuyor. Turunç Masa’ya yapılan başvurularda da hukukçularımız<br />
bilgilendirme çalışması yapıyor. Bu Turunç Masa,<br />
hasta bakım ve nakil merkezi, taziye hizmetleri içeren sosyal<br />
yardım ağını kapsamakta. Yaklaşık 20 bin kişiye ulaşıyoruz.<br />
Amacımız, Muratpaşa’da yaşayanların yaşam kalitesini yükseltmek,<br />
engelli ve yaşlılarımızın Turunç Masası’na başvurup,<br />
7/24 saat onlarla ilgilenebilmesini sağlamak.<br />
Sokaklarda yaşanan ses-gürültü kirliliğine bir<br />
önleminiz var mı?<br />
Bu konuyla da ilgili birçok çalışma yapmaktayız. Zabıta ekiplerimizce<br />
Kabahatler Kanunu’na istinaden cezai işlem uygulanıp,<br />
ses düzeneğine el konuluyor. Müdahale için komşularımızın<br />
444 80 07 numaralı Turunç hattına başvurmaları yeterli.<br />
Son olarak sokak hayvanları ile ilgili çalışmalarınızı<br />
öğrenebilir miyiz?<br />
Ermenek mahallemizde hayvan rehabilitasyon merkezimiz<br />
bulunuyor. Burada sokak hayvanlarının bakım ve tedavilerini<br />
yapıyoruz. Ayrıca sokak hayvanlarının sahiplendirilmesi için<br />
de gereken özeni gösteriyor, birçok konuyla ilgili her yıl hayvan<br />
sahiplendirme festivali düzenliyoruz.<br />
Sayın başkanım, değerli vaktinizi Kadıköy Life<br />
okurları ile paylaştığınız için çok teşekkür ederim.<br />
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.<br />
Esas ben size ve değerli Kadıköy Life okurlarına teşekkürlerimi<br />
sunarım. Bu söyleşiyi gerçekleştirmekten büyük mutluluk<br />
duydum. Hepinize sevgi ve selamlarımı iletiyorum.
Sivil Toplum Örgütleri<br />
Young Skal Kulüpleri Türkiye Başkanı Erhan Us:<br />
Türk turizminde uyguladığımız<br />
modeller sürdürülebilir değil...<br />
KADİR TOPRAKKAYA<br />
Dünya Turizm Profesyonelleri Derneği SKAL<br />
International'ın gençlik kolu olan Young<br />
Skal Türkiye Başkanı Erhan Us ile mini bir<br />
söyleşi gerçekleştirdik.<br />
Yurtdışında Türk turizminde uygulanan model<br />
algısının maalesef sürdürülebilir olmadığı<br />
görüntüsünün hâkim olduğunu dile getiren<br />
Erhan Us, “Ülkemize ve milletimize karşı yıllardır<br />
oluşmuş ve kırılamayan negatif algılar<br />
var. Öyle ki turizmde uyguladığımız modeller<br />
sürdürülebilir görünmüyor. Bütün bunların<br />
değişmesi için turizm politikalarımızın, turizmde<br />
markalaşma planlarımızın sürekli olması<br />
ve bir bütünlük içinde yapılandırılması<br />
ve şüphesiz bilim, teknoloji, sanat, vb. alanlarında<br />
başarılarımızın dünyada yankılanması<br />
gerekiyor. ‘Aydınlık bir Türkiye’ kavramını<br />
herkes hayal etmeli” dedi.<br />
Çeşitli toplantılar için gittikleri ülkelerde yaptıkları<br />
sunumlar ve görüşmelerin ardından,<br />
"Türkiye’yi ve Türkleri hiç böyle bilmiyorduk"<br />
gibi yorumlar aldıklarını sözlerine ekleyen<br />
Us, "Turizmde yatırımların ve destinasyonların<br />
çok dikkatli seçilmesi, iyi anlatılması<br />
gerekiyor. Young Skal Türkiye olarak bizler<br />
de bu yönde diğer sivil toplum kuruluşlarımız<br />
ile senkronize bir şekilde çalışma yapmak<br />
arzusundayız. Sivil Toplum alanında ilkleri<br />
Türkiye’den çıkarmamız da, turizmde marka<br />
çalışmalarımız kadar ülke tanıtımına katkı<br />
sağlıyor" açıklamasında bulundu.<br />
DÜNYA’DA YOUNG SKAL'IN<br />
İLK ÜLKE BAŞKANI<br />
Uluslararası SKAL Dernekleri Federasyonu,<br />
geçtiğimiz yıl Adana'da gerçekleştirdikleri<br />
toplantı sonrasında bir araya gelen Ankara,<br />
Antalya, Bodrum, Bursa, Çukurova, Eskişehir,<br />
İstanbul, İzmir, Kuşadası, Marmara<br />
Young Skal Kulüpleri, ülke yapılanmasında<br />
bir temsil sebebiyle bir başkana ihtiyaç olduğunu<br />
belirterek, Ankara Geçen Dönem<br />
(2012-2014) Başkanı olan Erhan Us’u aday<br />
göstermişlerdi. Us, yapılan seçimde oyların<br />
tamamını alarak Dünya Young Skal yapılanmasında<br />
ilk ülke başkanı seçilen isim oldu.<br />
4. Uluslararası Young Skal Sempozyumu<br />
(Ankara)’nda Türkiye’de uygulanan modelin<br />
dünyada örnek olarak kullanılması kararı<br />
alınmış, ilgili komiteler kurulmuştu.<br />
“NİTELİKLİ GENÇ YÖNETİCİLER VE SİVİL<br />
TOPLUM LİDERLERİ KAZANDIRACAĞIZ”<br />
Young Skal Türkiye yanında, Turizmin Geleceği<br />
Platformu'nun da onursal başkanlığını<br />
yürütmekte olan Erhan Us, “Hedeflerimiz<br />
arasında turizm sektörüne genç, nitelikli<br />
turizm profesyonelleri kazandırmak kadar;<br />
sivil toplumun genç liderlerini yetiştirmek<br />
de var” ifadesini kullandı. Üyelerinin 18-30<br />
yaş arası gençlerden oluştuğuna dikkat çeken<br />
Us; şöyle konuştu:<br />
“Aramızda Bell Boy’lar da var, Müdürler, Direktörler,<br />
Genel Müdürler de. Sektörün her<br />
kesiminden genç profesyonellerin uyum<br />
içinde çalıştığını görmek, bir gün bu uyumu<br />
sektör genelinde görebileceğimiz konusunda<br />
ümit verici. Sektöre yetişmiş eleman<br />
sağlayan üniversitelerle işbirliği içindeyiz.<br />
Bir yandan da sektöre yıllarını vermiş duayen<br />
büyüklerimizin fikirlerini alıyor, onların<br />
tecrübelerinden yararlanmak istiyoruz."<br />
SKAL INTERNATIONAL ve<br />
SKAL TÜRKİYE HAKKINDA<br />
1934 yılında Paris'te kurulan Dünya Turizm<br />
Profesyonelleri Derneği Skal Internatio-<br />
92 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Fosforca<br />
nal; bugün 90 ülkede, 500'den fazla kulüp ve 17.000 üye ile<br />
temsil edilmekte. Tüm kulüpler ve Ulusal Komiteler İspanya/<br />
Torremolinos’da SKAL INTERNATIONAL şemsiyesi altında birleşmiş<br />
ve Genel Sekretarya ile bu merkezden idare ediliyor. Skal<br />
International, her yıl değişik bir ülkede yapılan Dünya kongresinde,<br />
genel kurul tarafından seçilen 7 kişilik bir kadro ile yönetiliyor.<br />
Bu kongreler, üyelere dünyada turizm sektöründeki<br />
gelişmeleri birinci ağızdan dinleme ve izleme fırsatı veriyor.<br />
Gençlik kolu olan Young Skal kulüpleri; 1998 yılında Türkiye’de<br />
İstanbul ve Antalya’da doğmuş, sonrasında bütün dünyaya yayılarak<br />
turizmin genç profesyonellerinin bu yapılanmaya dahil<br />
olmalarının önünü açmış.<br />
Türkiye'de ise, yaklaşık 60 yıllık bir geçmişi olan oluşum, Dünya<br />
SKAL hareketi içinde çok önemli bir yere sahip. İstanbul Kulübü<br />
ile Dünya'nın en büyük kulübü olma özelliğini elinde bulunduran<br />
SKAL Türkiye; iki defa da Dünya Başkanı çıkarma başarısı<br />
göstermiş (Hülya Aslantaş ve Salih Çene); 4. Uluslararası Young<br />
Skal Sempozyumu’na (2016) Ankara Kulübü (Sadık Altıparmak<br />
başkanlığında) ev sahipliği yaparak, ülke tanıtımında<br />
çok önemli bir misyonu yerine getirmiş.<br />
Skal Türkiye yapılanmasına (USDF) 2017-2019 Dönem Başkanı<br />
olarak, geçtiğimiz aylarda Ramada Ataköy Genel Müdürü Faik<br />
Alsaç seçilmişti.<br />
ERHAN US KİMDİR?<br />
1987’de Ankara’da doğdu.<br />
İlk ve orta öğrenimini Büyük<br />
Kolej’de tamamladı,<br />
Bilkent Üniversitesi Turizm<br />
ve Otel İşletmeciliği’nde<br />
üniversite hayatı boyunca<br />
Turizm Kulübü, Genç Liderler<br />
Kulübü gibi beş kulüp<br />
başkanlığından sonra<br />
2014’te mezuniyetini takiben<br />
Ankara Çukurca Leo<br />
Kulübü, Young Skal Ankara<br />
başkanlığı görevlerinde bulundu.<br />
Mesleki hayatında çeşitli<br />
şehirlerde uluslararası zincir/franchise<br />
otellerin marketing operasyonunu yönettikten<br />
sonra; turizmde verdiği marka danışmanlığı, sanatsal/<br />
mimari fotoğraf, grafik tasarım ve kurumsal sosyal medya<br />
yönetimi gibi hizmetleri 2016’da A.D.1644 Worldwide<br />
ajans çatısı altında birleştirdi.<br />
Türkiye’deki kulüplerin birleşmesi ile dünyadaki ilk ve tek<br />
Young Skal ülke başkanı seçildi. Günümüzde Young Skal<br />
Uluslararası Tüzük Komitesi Başkanlığı, Young Skal Türkiye<br />
Başkanlığı ile dünyada birçok üniversiteden turizm ve<br />
gastronomi kulüplerinin birleşerek oluşturduğu Turizmin<br />
Geleceği Platformu’nun Onursal Başkanlığı görevlerinde<br />
bulunmakta.<br />
Erhan Us; kurmuş olduğu ajansta halen zincir ve bölgesel<br />
olmak üzere çeşitli otel, restoran ve kurumlar için stratejik<br />
ve dijital marketing çalışmaları yürütmekte; Sivil Toplum,<br />
Turizm, Sosyal Medya ve Teknoloji alanlarında konferanslar<br />
vermekte, fotoğraf sergilerinde yer almakta ve köşe yazıları<br />
da yazmakta...<br />
Kırgınlığın<br />
romantizmi bitti,<br />
kızgınız!<br />
Merhaba...<br />
Bildiğimiz ve yaşadığımız yaz mevsimlerinde<br />
stres azalır, bedene tatil<br />
verilir, ruhlar dinlendirilirdi. Çalışanların<br />
yaz aylarında birbirlerine sorduğu<br />
sorular; "İzine ne zaman çıkıyorsun?<br />
Tatilde neredesin bakayım?" türünden<br />
olur, ekonomik sorunlarla hiç ilgisi<br />
ENİS<br />
olmayanlar da dönüşte bize İbiza’dan<br />
FOSFOROĞLU Maldivler’e turistik anılarını anlatırlardı.<br />
Tempo azalır, ağır çekim bir ritimde<br />
yaşanırdı Temmuz, Ağustoslar…<br />
Farkında mısınız, artık yazlar bile sert yaşanıyor. Kanırtıyoruz hayatı,<br />
kasıyoruz kaslarımızı ve boyun fıtığı olmayanlarımız bile ruh<br />
fıtığı oluyor. Kırgınlığın romantizmi bitti; kızgınız!..<br />
Ekonomi mi neden? Siyaset mi? Sosyolojik mi bu halimiz? Neden<br />
genç kız mutluluk hayalleri yerine evlilik hayalleri kuruyor? Azıcık<br />
aşım, ağrısız başım kaderciliği yavaş yavaş yerini sorgulamaya bırakıyorsa<br />
(ki bu iyi bir şeydir) biz mi değiştik, yoksa nedenleri mi var?<br />
İlkbahar ıskalandı, yanaklar pembeleşirdi heyecanlanınca; artık<br />
duygularımız bizi morartıyor. Şiirlerimizi, şarkılarımızı bize hangi<br />
neden unutturdu? Masumiyetimizi yok eden kim? Değerbilir<br />
bir toplumdan hoyrat insanlar topluluğuna kim geçirdi bizi? Her<br />
şeyden kuşku duymak, bizim gibi düşünmeyene hakaret etmek.<br />
Bu kavramları bilgisayara versen aygıt "error" veriyor. Zaten<br />
Errorist’ler çoğaldı (!).<br />
Bilmem anlatamıyabiliyor muyum ama bir öykü ile bitireyim:<br />
Tek başına yaşayan bir adamın penceresine bir kırlangıç konup,<br />
gagasını cama vururmuş her gün. Adam rahatsız olup, pencereyi<br />
bile açmazmış. Kırlangıç her sabah pencerede ve tik tik tik üç<br />
gaga vuruşu... Bu öykü değil de masal olsa, dile gelip "Açsana şu<br />
pencereyi" diyecek kırlangıç.<br />
Sonra beklemekten usanmış, vazgeçmiş ve uçmuş gitmiş kırlangıç<br />
sürüsü ile birlikte... Adam yalnızlığına devam ederken gözünün<br />
önünden gitmemiş o minik kuş. Pişman olmuş, içeri bile<br />
alabilirdim onu diye düşünür olmuş. Mevsim değişince yeniden<br />
gelmiş sürü. Fakat o yok!<br />
Küstü diye düşünmüş, her sabah beklemiş adam. Yok! Hayvansever<br />
bir arkadaşına telefon etmiş, anlatmış durumu. "Ne zaman<br />
olmuştu senin bu davranışın?" diye sormuş adam. "Sekiz ay kadar<br />
oldu" demiş. Dostu yanıtlamış: "Kırlangıçların ömrü altı aydır."<br />
* * * *<br />
Bakmayın yazın sert geçtiğine; insanlığı sevgi kurtaracak, hoyratlık<br />
değil...<br />
Öğrenilmiş çaresizlik de kaderimiz değil!<br />
Sevgilerle…<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 93
Sağlık<br />
VARİS<br />
TEDAVİSİ<br />
İÇİN GEÇ<br />
KALMAYIN<br />
Bir toplardamar hastalığı olan varis, bazı<br />
meslek gruplarını direkt tehdit ediyor. Ama<br />
küçük bazı önlemlerle karşı koyabilirsiniz.<br />
Ayrıca varise karşı güncel cerrahi yöntemler<br />
de kullanılıyor. Medicana Çamlıca Hastanesi<br />
Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Alper<br />
Uçak, varis rahatsızlığına karşı kimlerin tehdit<br />
altında olduğunu, hastalığın seyrini, önlemleri<br />
ve tedavi yöntemlerini anlattı.<br />
Varis nedir?<br />
Varis; vücudumuzdaki toplardamarların hastalığıdır<br />
ve sıklıkla bacaklarda görülür. Toplardamarlar<br />
ise kirli kanı vücudumuzun uç<br />
noktalarından kalbe taşıyan ve içlerinde kapakçık<br />
sistemi olan bir damar sistemi. Bu damar<br />
sistemi; kanı taşırken bir uyum içerisinde<br />
çalışıyor. Bu kapak sistemindeki herhangi<br />
bir seviyede problem olursa buna ‘yetmezlik’<br />
ya da ‘kaçak’ diyoruz. Geriye doğru kan akımı<br />
kaçtığı için damar içindeki basınç artıyor<br />
ve bu basınç artımından dolayı damar yavaş<br />
yavaş özelliğini yitirerek kimi zaman kılcal<br />
düzeyde kimi zaman da cilt altında yumak<br />
yumak şeklinde kozmetik açıdan da kötü bir<br />
görüntü veren damarlar oluşturuyor.<br />
Daha çok kimlerde görülüyor?<br />
Varis gelişiminde bir takım risk faktörleri<br />
önemli. Bazı mesleki gruplarda sıklıkla görülebiliyor.<br />
Mesela berberlerde, askerlerde,<br />
garsonlarda ve cerrahlarda… Uzun süre yer<br />
çekimine karşı ayakta hareketsiz kalmak<br />
varis gelişimini hızlandırıyor. Bunun dışında<br />
varis gelişiminde genetik yatkınlıklar da varisin<br />
nedenlerinden.<br />
Nasıl korunabiliriz?<br />
Risk altındaki gruplar için profilaktik koruyucu,<br />
basıncı düşük ve çok sıkmayan varis<br />
çorabını öneriyorum. Riskli meslek grupları;<br />
mesleklerinin sonunda bu problem<br />
ile karşılamamak için mesleğe başlarken<br />
varis çorabını kullanmaya başlayabilirler.<br />
Bunun dışında varis, sıcağı sevmez. Sıcaktan<br />
mümkün olduğu kadar uzak durmaları<br />
ve çok sıkı kıyafetleri tercih etmemeleri de<br />
önemli. Kilo da varisi etkileyebiliyor. Kilo<br />
alımına dikkat etmek gerekiyor. Beslenme<br />
olarak; bol bol su içmeyi öneriyoruz, acılı<br />
ve baharatlı yiyecekleri fazla önermiyoruz,<br />
çünkü varisin gelişimini arttırabiliyorlar.<br />
Onun yerine daha lifli gıdaları tercih etmek<br />
gerekiyor. Ayakkabıda ise ne çok topuklu<br />
ne de babet türünde ayakkabıları tercih etmeliyiz.<br />
2 veya 5 santim civarındaki topuk<br />
boyu daha sağlıklı. Hareket de hastalar için<br />
önemli. Bol bol yürüyüş yapmak varis hastalarına<br />
en çok önerdiğimiz yöntem.<br />
Tedavi yöntemleri neler?<br />
Varis için tedavi yöntemlerimiz oldukça fazla.<br />
Tabii bu tedavi yöntemlerini seçmeden<br />
önce mutlaka hastaların iyi bir toplardamar<br />
haritalamasını yapmak gerekiyor. Bu da venöz<br />
doppler ultrason ile tespit ediliyor. Bu<br />
renkli venöz doppler ultrason, toplardamarlardaki<br />
yetmezliğin yerini ve derecesini belirliyor.<br />
Derin toplardamalarda ve yüzeysel<br />
toplardamarlarda da yetmezlik olabiliyor.<br />
Derin toplardamar yetmezliğinde sıklıkla<br />
varis çorabı tedavisi uygulanıyor. Yüzeysel<br />
toplardamar yetmezliğinde ise modern tedavi<br />
yöntemlerinden; damar içi lazer, radyofrekans,<br />
köpük ve yapıştırma tedavileri<br />
uyguluyoruz.<br />
Damar içi lazer ve radyofrekans uygulamaları<br />
teknik olarak birbirine çok benzemekte.<br />
Tedavideki başarı oranları da hemen hemen<br />
aynı... Bu iki teknikte de hastalar aynı gün<br />
evine gidebilmekte.<br />
Yapıştırma tekniğinde ise lokal anestezi bile<br />
gerektirmeden damar içi kateter ile yapıştırıcı<br />
madde verilerek damar kapatılmakta.<br />
Bu teknik de hastalar için oldukça konforlu<br />
ve ağrısız bir yöntem olup, 3 saat içinde tedavi<br />
sonrası hastaneden ayrılabilmekte.<br />
Ancak, bu yöntemlere rağmen genel anestezi<br />
altında da olsa klasik cerrahi tedavi<br />
yöntemi terkedilmiş değil. Aksine bazı hasta<br />
gruplarında daha üstün sonuçlar elde<br />
edilmekte.<br />
Köpük tedavisi ise; ilacı köpük haline getirerek,<br />
bir takım kataterler ile damar içine<br />
vererek, kaçağın olduğu damarı kapatma<br />
yöntemi... Güncel bir tedavi yöntemi aynı<br />
zamanda... Özellikle küçük ve kılcal damarlarda<br />
uygulanabildiği gibi, daha büyük<br />
yumak yapmış varis damarlarında da uygulanabiliyor.<br />
94 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Sağlık<br />
Ruha özgürlük,<br />
bedene disiplin zamanı<br />
Uzm. Dyt.<br />
GÜZİN ÇALTI<br />
YENER<br />
Beslenme ve<br />
Diyetetik Uzmanı<br />
Kadıköy Florence<br />
Nightingale Tıp Merkezi<br />
Yaz mevsimiyle birlikte denize formda ve fit girme heyecanı<br />
herkesi sardı.<br />
Ve evet; şimdi mucizeyi hızlandırılmış diyet programları,<br />
hızlandırılmış spor programlarında aramak yerine<br />
ruhumuza biraz özgürlük, bedenimize ise disiplin katma<br />
zamanı...<br />
Çünkü mucize biziz!<br />
Hiç bir besin yoktur ki tek başına mucizevi bir şekilde<br />
bize kilo verdirsin; hiç bir besin yoktur ki tek başına<br />
bize fayda etsin!<br />
Kilo vermek, formda kalmak bir bütün olarak değerlendirilmelidir;<br />
hiç bir şey tek başına mucize değildir.<br />
Bir sacayağı gibi düşünülecek olursa formda ve sağlıklı<br />
kalmanın formülü doğru beslenme, hareket ve tıbbi<br />
destek ile mümkündür.<br />
Ruhumuza özgürlük katacak<br />
5 özel diyetisyen önerisi:<br />
• Tatil programınızı yapın.<br />
• Zamanınızı iyi yönetin.<br />
• Planlı hareket edin.<br />
• Sosyal medyadan ve telefonunuzdan<br />
uzak durun.<br />
• Kendinize her gün en az 1 saat özel bir<br />
zaman ayırın.<br />
Bedenimize disiplin katacak<br />
5 özel diyetisyen önerisi:<br />
• Az ve sık beslenin; öğünlerinizin arasının<br />
2 saat ile 1 saat arasında olmasını<br />
sağlayın.<br />
• Kaliteli ara öğünler seçin; ara öğünlerde<br />
karbonhidratlı yiyecekler yerine proteinli<br />
yiyecekler tercih edin.<br />
• Kan şekerini hızlı yükselten glisemik<br />
indeksi yüksek gıdalardan uzak durun,<br />
posalı ve lifli beslenin, beyaz gıdalar<br />
yerine kahverengi gıdaları tercih edin.<br />
• Porsiyon kontrolünü sağlayıp, kalorisi<br />
doğru hesaplanmış; diyetisyen<br />
kontrolünde hazırlanmış diyet<br />
programları uygulayın<br />
• Bol sıvı ve su tüketin ve tabi ki hareketi<br />
elden bırakmayın.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 95
Sektör<br />
57 yıldır ilk günkü heyecanla üreten Etem Özçelik’ten Kadıköy Life’a özel…<br />
Türk mobilyacılığı dünya<br />
zirvesine oynuyor<br />
ADEM GİDEN<br />
350 firmayı tek çatı altında toplayan<br />
Avrupa’nın en büyük açık hava mobilya<br />
merkezi MODOKO, her geçen yıl büyüyen<br />
ivmesi ile Türk mobilyacılığının uluslararası<br />
arenada koltuğunu zirveye çıkarma hedefinde<br />
önemli bir yükü ve sorumluluğu sırtlanıyor.<br />
Marmara Bölgesi’nde 100 evin 85’ine<br />
tasarım ve üretimleriyle giren MODOKO’nun<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Etem Özçelik,<br />
İstanbul’da yerli üreticinin Amerika, Çin,<br />
İngiltere ve Dubai gibi birçok ülkede yatırım<br />
yapabilir konuma geldiği süreçte Anadolu<br />
Yakası’nın nabzını tutan Kadıköy Life<br />
Dergisi’nin sorularını yanıtladı.<br />
Dile kolay, 57 yıldır mobilya üretip sahipleri<br />
ile buluşturmak, takibini yapmak ve yeni<br />
tasarımların önünü açmak. Yatak odasında<br />
110 yıllık mobilyaları gelecek nesillere aktarmak<br />
için gözü gibi koruyan, çıraklıktan<br />
başladığı mesleğinde alınteri ile adım adım<br />
patronluğa, ardından Türkiye devi haline<br />
dönüşen Mobilyacılar Sitesi MODOKO’nun<br />
liderliği ile sektöründe adından söz ettiren<br />
Etem Özçelik, hedeflerin çok yüksek olduğunun<br />
altını çizdi. Ümraniye’de 150 bin metrekarelik<br />
dev sitede hizmet veren yüzlerce<br />
mobilya üretim atölyeleri ve showroomları,<br />
Türkiye genelinden aradıklarını bulmak isteyenlerin<br />
ilk gözdesi.<br />
Yarım asırdır hayatının her anında “mobilya<br />
aşkı” olan Etem Özçelik ile röportajımızın<br />
ayrıntılarında emek, gözlem ve öneriler var...<br />
2017 yılının ilk yarısı, mobilya sektörü<br />
için verimli miydi?<br />
Sektörümüz her yıl yüzde 8’e yakın büyüme<br />
gösteriyor. 2016 yılında tüm sektörlerde olduğu<br />
gibi biz de istediğimiz büyümeyi yakalayamamıştık.<br />
Bu sene ilk 6 ayda yüzde 5<br />
gibi büyüdük, yaklaşık olarak geçen yılı ikiye<br />
katladık. Yılsonuna kadar rakamların daha<br />
da iyi olacağını öngörüyorum.<br />
Coğrafi dinamiklerin ne gibi bir<br />
etkisi oldu?<br />
Yani savaşlar diyorsunuz! Ne yazık ki komşu<br />
ülkelerimizdeki istikrarsızlıklar, her alanda<br />
olduğu gibi bizi de olumsuz etkileyebiliyor.<br />
Barış olmasını temenni ediyorum. Ticaret<br />
açısından baktığımızda komşu ülkelerin istikrarsızlık<br />
içinde olmaları, Türkiye olarak<br />
potansiyelimiz ile birlikte ciddi bir ihracat demektir.<br />
Suriye’de acının dinmesinin ardından<br />
yoğun bir inşa dönemi başlayacak. Bu süreçte<br />
gerek yakınlık ve nakliye koşulların avantajları,<br />
gerekse de benzer nedenlerden ötürü<br />
Suriye’nin mobilya ihtiyacının Türkiye’den<br />
karşılanmak isteneceğini görüyorum. Bu<br />
yönde de çeşitli adımlar hissediyoruz.<br />
KDV’lerin düşürülmesi sektörü<br />
etkiledi mi?<br />
Çok iyi, olumlu! KDV’ler yüzde 18’den yüzde<br />
8’e düşürüldü. Hükümetin bu adımı son<br />
derece olumlu etki yaptı. İnsanlar mobilya<br />
96 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Sektör<br />
alacağı zaman yüzde 18 KDV korkutuyordu,<br />
kendilerini geri çekiyorlardı. Şimdi rahatlama<br />
var. İsteğimiz ise, bu KDV düşümünün<br />
kalıcı hale getirilmesi, o zaman derin nefes<br />
alacağız. Yeni yasayı bekliyoruz.<br />
İhracat hedefiniz nedir?<br />
Türkiye mobilya sektörü, dünya ihracatında<br />
sekiz sene önce 23. sıradan 11. sıraya yükseldi.<br />
Şimdiki hedefimiz ise 2023 yılında dünya<br />
mobilya pazarının ilk 5’i içerisinde yerimizi<br />
almak, bunu başarabilecek güçteyiz, başaracağız.<br />
Türkiye her geçen yıl artık daha fazla<br />
söz sahibi. Türkiye büyüdükçe, her sektör<br />
gibi mobilyacılık da olumlu etkilenecek.<br />
Yetişmiş iş gücü bulmak gittikçe<br />
zorlaşıyor değil mi?<br />
Evet, ne yazık ki! 57 yıldır çıraklıktan bugüne<br />
gözlemliyorum. Yıllar önce aileler çocuklarının<br />
bir zanaat öğrenmeleri için çocuklarını<br />
çıraklık okullarına verir ya da o sektörde<br />
çalışarak öğrenmelerini sağlarlardı. Şimdi<br />
çok farklı bir dönemdeyiz. Çocuklarının<br />
mobilyacı, kuaför, terzi gibi meslek dallarını<br />
seçmesini istemeyenler ezici çoğunlukta.<br />
Dolayısıyla kalifiye eleman da yetişmiyor,<br />
mobilyacılık sektörü olarak bu sorunumuz<br />
büyük. Her ne kadar iş makineleri ve teknoloji<br />
çok gelişse de, başında yetişmiş insan<br />
gücü olması zorunlu.<br />
Peki , süper neslin mobilya sektörüne<br />
katkısı nasıl?<br />
Her şey çok değişti. Çocukluğum ve gençliğimde<br />
resmen bir ağaç gövdesini incelterek,<br />
oyarak mobilya yapardık. Şimdi ölçülerini<br />
veriyorsunuz, iş makineleri kalıplarıyla tasarımınızı<br />
hazırlıyor. Ancak altını çizmeliyim,<br />
dönemimizin teknolojisi de bir hayli sağlam<br />
ve kaliteli üretimler sağlıyor.<br />
Nesillerin zamanla görüşleri de değişti, bu<br />
da mobilyacılık sektörünün yeniden yapılanmasına<br />
neden oldu. Eskiler “mobilya ne<br />
kadar korunur ve uzun yıllar saklanabilirse”<br />
bundan övünürdü, mutlu olurdu. Şimdiki<br />
nesil birkaç yıl içerisinde mobilyalarını<br />
değiştirmek istiyor. Bunda ruh hali, çevre<br />
faktörleri, estetik bakışının değişmesi ve<br />
moda gibi birçok ayrıntı etkili... Hatta eskiler,<br />
salonda mobilyalar zarar görmesin diye<br />
çocukları almaz, çok nadir güvendikleri misafirlerine<br />
salonlarının kapısını açarlardı.<br />
57 yıllık sektör emeğinizde, siz de nostalji<br />
mobilya saklıyor musunuz?<br />
Evimizin yatak odasındaki mobilyalar 110 yıllık,<br />
evet tam 110 yıllık. Gözüm gibi koruyorum<br />
onları. 66 senelik bir Fransız ürün takımı.<br />
Mobilya sizin için nedir?<br />
Doğumdan ölüme kadar ihtiyaçtır, arkadaşlarımızdır.<br />
Doğumda beşik, ölümde tabut<br />
yaparsın. O arada da zevkine göre tercihlerin<br />
olur. İnsanoğluna en fazla hizmet eden<br />
şey, mobilyalardır; karşılıksız dinlenmemizi,<br />
konforumuzu sağlarlar. Uygun renkleri<br />
ve tasarımları seçerse kişi, mobilyalar ona<br />
enerji saçar.<br />
Üretmenin önemini nasıl yorumlarsınız?<br />
Üretirsek var oluruz, var isek üretiyoruzdur.<br />
Çıraklığımdan bu dönemime hep üretmeyi<br />
sevdim. Mobilyacılık sanatını Rumlar ve<br />
Ermenilerden öğrendim. Sadece üretimini<br />
değil, alıcısı ile buluşması için satışını da<br />
üstlendim.<br />
Türkiye’de ilke imza attığınız bebek<br />
mobilyaları size neyi anımsatıyor?<br />
Evet, Türkiye’yi yöneten birçok siyasi lider,<br />
ünlüler, yöneticiler ve çeşitli isimler; hepsi,<br />
ürettiğim karyolalarda büyüdü. Aklıma<br />
bu geliyor ve tebessüm ediyorum, hâlâ da<br />
üretiyoruz. Üçüncü nesli karşılıyorum. Bebekliğinde<br />
ürettiğimiz karyolada yatanlar<br />
anne-baba olunca, çocuklarına yine bizden<br />
karyola alıyor. Sonra çocuklarının da çocukları<br />
oluyor, yani torunlarına da yine ürettiğimiz<br />
karyoladan alıyorlar.<br />
Birçok mobilya üretimi dışında tabut<br />
ihracatınız için neler söyleyebilirsiniz?<br />
Tabut üretimi bazen basit görülebiliyor, aslında<br />
öyle değil. Türkiye’de üçüncü sınıf tahtayı<br />
bir iki çivi ile çakıyorlar ve tabut diyorlar.<br />
Dünyanın birçok yerinde mobilyalı, içi çuhalı<br />
tabutlar var. Zamanında Yunanistan’a cilalı<br />
birçok tabut ihraç ettim. Can dostlarımız,<br />
hayvanlarımız için kulübeler de yaptım bir<br />
hayli, hayvanların mutluluğu da çok önemli.<br />
İnşaat ve gayrimenkul sektörünün<br />
tanınmış ismi Mustafa Şahin, “hayvan<br />
tabutu” ihraç ettiği projesiyle ses getirdi.<br />
Yorumunuzu alabilir miyiz?<br />
Gayet güzel, bu projeyi gerçekleştiren Mustafa<br />
Bey’i tebrik ediyorum. Hayvanlar biz<br />
insanların parçası. Ölümlerinde onlara değerini<br />
yansıtmak isteyecek hayvansever<br />
bir hayli fazla. Bu tabutları yurtdışına ihraç<br />
ederek, aynı zamanda döviz girdisi de sağlanacak.<br />
Her yönüyle olumlu...<br />
İnşaat sektörü, mobilyacılıkta nasıl bir<br />
etkileşimi getiriyor?<br />
Evler artık çok küçüldü, dolayısıyla yeni mobilya<br />
tasarımlarını hayata geçirdik. MODO-<br />
KO olarak en önemli özelliğimiz; kişiye ya da<br />
işletmelere, kurumlara özel tasarımlar yapmamız.<br />
Fabrikasyon bir sistem değil, kişi<br />
neyi hayal ederse onu yapıyoruz. Sitemizde<br />
yüzlerce farklı mobilya üretim tesisleri ve<br />
mağazalarının mimarları, talep edilen yere<br />
giderek bizzat tespitler yapıyor ve ona göre<br />
çizimlerini gerçekleştiriyor. Alanın büyüklüğü,<br />
kişilerin yaşı, renk tercihleri gibi birçok<br />
ayrıntılar var.<br />
MODOKO’ya metro geliyor, etkisini bize<br />
değerlendirir misiniz?<br />
Elbette ulaşım çok rahatlayacak, bu da ticaretimize<br />
pozitif etki yapacak. Avrupa<br />
Yakası’na gidişim, en az 2 saat sürüyor.<br />
Metro ile çok kısa zamanda güvenli ve huzurlu<br />
yolculuk yapabileceğim, ben de kullanacağım<br />
metroyu...<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 97
Mekân<br />
Merve Naz Sadıkoğlu:<br />
Anadolu Yakası’nda<br />
çıtayı yükselteceğiz<br />
TOLGA KÜÇÜK<br />
Türkiye’nin en genç girişimcilerinden biriyle tanışmaya<br />
hazır mısınız? Henüz 21 yaşında olmasına rağmen iş hayatına<br />
hızlı bir giriş yapan, Anadolu Yakası’ndaki kaliteli<br />
Uzakdoğu restoranı eksikliğini gidermek üzere harekete<br />
geçen ve bu hedef doğrultusunda dünyanın sayılı Uzakdoğu<br />
mutfağı şeflerinden Ronnie Jariyawiriya’yı kadrosuna<br />
katan Merve Naz Sadıkoğlu’ndan bahsediyoruz. Suadiye<br />
Oteli’nin muhteşem manzarasıyla ünlü terasında yer alan<br />
restoranı “Rona Concept Asia”yla yaza damgasını vuran<br />
Sadıkoğlu’nu sizler için ziyaret ettik ve Türkiye’nin en genç<br />
girişimcilerinden birinin hikâyesini kendisinden dinledik.<br />
Merve Hanım, merhaba. Sohbetimize geçmeden önce<br />
sizi biraz tanıyabilir miyiz?<br />
Tabii. 1996 İstanbul doğumluyum. Bilgi Üniversitesi Gastronomi<br />
bölümünde okuyorum.<br />
Pek çok yaşıtınız henüz iş deneyimi bile yaşamamışken<br />
siz patronluğu tercih ettiniz. Bu kadar genç yaşta kendi<br />
işletmenizi kurma fikri nasıl doğdu?<br />
Aslında evet, çok genç yaşta oldu. Bu kadar erken olacağını<br />
hiç düşünmemiştim açıkçası, ama her zaman hayalini kurduğum<br />
bir şeydi bu. Her şeyden önce, ben insan ağırlamayı<br />
Merve Naz, Erkan ve Rana Sadıkoğlu<br />
çok severim. Misafir gelsin, yedireyim, içireyim. Benim için<br />
büyük zevktir bunlar. O yüzden çocukluğumdan beri ileride<br />
ne yapmak istediğim sorulduğunda hep bir restoran ya<br />
da butik otel işletmek istediğimi söylerdim. Ama yine de<br />
yakın planlarım dâhilinde değildi. Özellikle Uzakdoğu mutfağıyla<br />
ilgili bir iş yapmak... Bir gecede geldi aklıma bu fikir.<br />
Sonra babamla paylaştım. Ben iş hayatına atıldığımda<br />
bana destek olacağını her zaman söylerdi çünkü. Fikrimi<br />
ona anlatıp nasıl bakacağını, ne düşüneceğini sordum. O<br />
da sağ olsun, “Ben varım, sen ne istiyorsan yapalım” dedi.<br />
Ve yola çıkmış olduk. İnsanın aşkla, sevgiyle yaptığı her iş<br />
mutlaka bir sonuca eriyor. Bir şeyi yapmayı çok isterseniz<br />
mutlaka gerçekleştiriyorsunuz, bunu gördüm. Babamın<br />
onayını aldıktan sonra hemen araştırmalara başladım.<br />
Kendi gayretimle ne yapabilirim, elimden ne gelir diye<br />
düşünmeye başladım. Gerisi de çok kısa bir sürede kendiliğinden<br />
gelişti. Bir anda bir baktım başlamışım, patron<br />
olmuşum. Endişelerim de var, bazen korkuyorum ama inşallah<br />
güzel olacak.<br />
Uzakdoğu mutfağı hem müşteri potansiyeli olarak,<br />
hem de işletmecilik açısından bir hayli zorlu bir tercih.<br />
Sizin bu tercihinizde hangi faktörler etkili oldu?<br />
Benim yemekten çok keyif aldığım bir mutfaktır Asya mutfağı.<br />
Bu keyfi insanlar da alsın istedim. Diğer seçenekleri<br />
düşününce hiçbiri Uzakdoğu kadar cazip gelmedi. İtalyan<br />
restoranları her yerde var mesela. Çoğu da artık farklı bir<br />
şey sunamıyor. Ama Uzakdoğu restoranları o kadar yaygın<br />
değil. Kimse darılmasın, kırılmasın ama bence Anadolu<br />
Yakası’nda bu işi çok iyi yapan bir yer de yok. Çok başarılı<br />
olan yerler var ama bu segmentte bence yok. Yemekten<br />
keyif aldığım bir şeyi insanlarla paylaşmak istedim. En iyisi<br />
olsun diye uğraştım. En iyisi de oldu gibi.<br />
98 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Mekân<br />
“En iyi” demişken, dünyadaki “en iyi” şeflerden<br />
biriyle de çalışıyorsunuz.<br />
Aynen öyle, Ronnie Şef’le çalışıyoruz, çok şanslıyım bu<br />
konuda.<br />
Peki, Ronnie Jariyawiriya ile nasıl tanıştınız?<br />
Çok müthiş bir insan, sağ olsun. Malibu Nobu’da 7 sene<br />
kadar çalışmış bir şef. Aslında bir sürü daha çok iyi yerde<br />
çalışmış çok büyük bir usta. En son Zuma’da çalışıyordu.<br />
Sonra biz tanıştık, beraber bu işe kalkıştık. Eli müthiş<br />
lezzetli... Bizim için gerçekten çok büyük şans oldu.<br />
İlerleyen günler için projeleriniz neler?<br />
Aslında şu an işin o kısmını hiç düşünmüyorum. Tabii ki<br />
her şeyin en iyisi olsun istiyorum, müthiş gitsin istiyorum<br />
ama mental olarak biraz fazla yoruldum. O yüzden<br />
şu an tek kanalize olduğum yer burası. Buranın en iyi<br />
hale gelmesi için çalışmaktan başka bir projem yok şu an<br />
için. Burası iyi şekilde giderse kışın da devam edeceğiz.<br />
Açık bir terasta servis veriyorsunuz. Kışın devam<br />
ederseniz nasıl olacak?<br />
Otelin lobisini Rona’ya çevirmeyi planlıyorum. Belki<br />
terası tamamen kapatırız, Rona sadece lobide hizmet<br />
verir. Şu an için net değil tabii ama eğer kışın devam<br />
edersek lobi alternatifimiz mevcut.<br />
Şube açmayı düşünüyor musunuz peki?<br />
Öyle bir niyetim yok henüz. Çünkü iş çok dallanıp budaklandığında<br />
kıymetini kaybediyor bence. Her zaman özel<br />
olmalı, şu anki ruhu ve niteliği muhafaza etmeli. İleride<br />
markamız oturduğunda, işimde iyice uzmanlaştığımda<br />
olabilir elbette, ama tüm şubelerde aynı kaliteyi sağlayabileceğimize<br />
inanmam gerekiyor bunun için. Şu an ilk<br />
adımdayız, burayı en iyi hale getirmeye odaklanmış durumdayım,<br />
yakın vadede şube düşüncem yok bu yüzden.<br />
İşletmenizin ilginç yanlarından biri de ismi. “Rona”<br />
isminin anlamı nedir, neden böyle bir tercih yaptınız?<br />
Aslında ismi anlamından çok benim için ifade ettiklerinden<br />
dolayı tercih ettim. Konuştuğumuz gibi, şefimiz<br />
dünyanın en iyilerinden biri ve ismi Ronnie. Annemin<br />
ismi de Rana. Bu iki ismi birleştirdim ve “Rona” ismine<br />
ulaştım. Hem benim hem işletmem için çok önemli<br />
olan iki insanın isimlerinden oluşuyor yani.<br />
Rona Asia Concept’in çıtayı yükselteceğinden,<br />
Anadolu Yakası’nda fark yaratacağından bahsettiniz<br />
az önce. Bu konuda biraz detay verebilir misiniz?<br />
İnsanlar Uzakdoğu mutfağını çiğ balıktan ibaret sanıyorlar,<br />
ama böyle bir şey yok. Herkesin bilmesi gerekiyor ki<br />
Uzakdoğu mutfağı çok zengin ve çok lezzetli. Kaldı ki çiğ<br />
balık da hiç korkulacak bir şey değil, gayet lezzetli bir yiyecek.<br />
Aslında benim yola çıkış noktalarımdan biri de bu<br />
oldu. Uzakdoğu restoranlarına giderken insanların çeşitli<br />
sebeplerden dolayı kasıldıklarını fark ettim. Ya yemeklerden<br />
ya da restoranlardaki tavırdan dolayı... Ben insanların<br />
bu mutfağa karşı önyargılarını yıkmak istedim. Ayrıca<br />
insanların kasılmadan gelebilecekleri, kendilerini evlerinde<br />
hissedebilecekleri bir atmosfer yakalamayı çok istedim.<br />
Mesela herkes chopstick kullanamayabilir, böyle bir<br />
durumda rahatlıkla çatal bıçak talep edebilirler burada.<br />
Ya da üstleri müsait değilse “üstümüz orayı kaldırır mı,<br />
hazırlanalım, süslenelim” gibi düşüncelere girmelerine<br />
hiç gerek yok. Bilmedikleri şeyleri personelimize rahatlıkla<br />
sorabilirler. Bizim insanımız bu konuda hassastır çünkü,<br />
bilmediğimiz konuyu sormak bizim için her zaman<br />
zordur. İşletme de bu konuda müşteriyi rahatlatmazsa<br />
hiç soramazlar. Diğer işletmelerde bu sorun yaşanıyor,<br />
biliyoruz. Biz öyle çekingenlikler olmasın, burada herkes<br />
istediği kadar rahat olabilsin istiyoruz. İnşallah müşterilerimiz<br />
de bu rahatlığı hissederler.<br />
Bu arada ekibiniz de son derece genç ve enerjik<br />
isimlerden oluşuyor. Bu sizin tercih ettiğiniz bir<br />
durum muydu?<br />
Aslında tabii, tam olarak böyle bir kadro hayal etmiştim.<br />
Genç, hızlı, enerjik bir ekip olmamız benim için çok<br />
önemliydi. Gençler arasında enerjinin tutması çok önemlidir,<br />
ben onu yakaladığımıza inanıyorum. Ekip olarak<br />
birbirimizle ilişkimiz çok iyi, her şeyden öte arkadaşız.<br />
Hepsi benim için birer ağabey, birer abla sayılır. Aramızda<br />
saygı ve sevgi bağları çok güzel, çok güçlü... Yaşlarımızın<br />
yakın olması sayesinde herkes birbirini anlayabiliyor, herkes<br />
birbirinin dilinden konuşabiliyor. Bu benim için çok<br />
önemliydi. Bu sinerjiyi yakalamış olmamız çok iyi oldu.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 99
Mekân<br />
‘BİBUÇUK EFSANESİ’<br />
BİR KADIKÖY KLASİĞİ<br />
Bugün Caddebostan, Suadiye,<br />
Ataşehir ve Bahariye'de<br />
bulunan dört mekânda, ayda<br />
yaklaşık 30 bin kişiye servis açıp<br />
lezzetleriyle buluşturan bibuçuk<br />
markası, hâlâ kusursuzluk adına<br />
çaba harcamakta olduğunu dile<br />
getiriyor.<br />
Kadıköylülerin yakından tanıdığı özel lezzet<br />
markası "bibuçuk", Kadıköy Life Dergisi sayfalarının<br />
bu sayıdaki konuğu.<br />
Markanın bundan 16 yıl kadar önce başlayan<br />
öyküsünün Kadıköy ile özdeşleşen öyle güçlü<br />
bağları var ki, ne Kadıköy'ü bibuçuk'suz, ne<br />
de bibuçuk'u Kadıköy'süz düşünmek olmaz.<br />
1983 yılında Boğaziçi Üniversitesi'nde kayıt<br />
kuyruğu sırasında yolları kesişen Mehmet<br />
Akkent, Devrim Sirmen ve Hakan Akalın<br />
üçlüsünün, okul arkadaşlığının iş arkadaşlığına<br />
dönüşüp, ardından 35 yılı geride bırakmaya<br />
hazırlanan dostluklarının öyküsü,<br />
örnek alınacak ayrıntılarla dolu.<br />
BEYOĞLU'NDA BAŞLADI,<br />
KADIKÖY'DE GELİŞTİ<br />
Markanın öyküsü, 2001 yılında Beyoğlu'nda<br />
açtıkları mekân ile başladı. İsim olarak seçtikleri,<br />
"bibuçuk" markası için üzerinde çok<br />
çalıştıklarını dile getiren Devrim Sirmen,<br />
"Öncelikle Türkçe bir isim olmasına özen<br />
gösterdik. Pek çok kişiden fikir aldık. Sonunda<br />
reklamcı bir dostumuz, ‘bibuçuk’ ismini<br />
önerdi. İsim ilk başta hoşumuza gitti.<br />
Ancak içini de doldurmak gerekiyordu. Bu<br />
da porsiyonların büyük, fiyatların küçük<br />
olması anlamına geliyordu. Uygulamaya<br />
koyduğumuzda kâr marjı son derece düşük<br />
olacaktı. Zor bir karar olmasına rağmen biz<br />
tercihimizi düşük kâr marjı ile çalışmaktan<br />
yana koyduk. Büyük ilgi görünce düşük kâr<br />
marjı tatmin edici boyutlara ulaştı" diyor.<br />
100 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Mekân<br />
BEYOĞLU'NDAN CADDEBOSTAN'A<br />
Beyoğlu'nda geçen 5 yıl içinde gelişen<br />
marka, sakinliği ve değerbilirliliği ile hep<br />
gündemde olan Kadıköy'e gözleri çevirdi.<br />
2007 yılında Caddebostan'da açılan ikinci<br />
mekân ile Kadıköylüleri bibuçuk lezzeti ile<br />
buluşturan marka öylesine ilgi gördü ki, sıra<br />
beklemek zorunda kalan, geri dönen misafirleri<br />
kaybetmemek adına 2009 yılında<br />
Suadiye'de yeni bir mekân daha açılması<br />
gündeme geldi. 2011 yılında ise Ataşehir'den<br />
gelen konukların, "Biz Ataşehir'den buraya<br />
gelmekte zorlanıyoruz, siz Ataşehir'e gelseniz"<br />
önerisine sıcak bakan üçlü, bibuçuk<br />
lezzetini Ataşehir'e de götürmüş oldu.<br />
BEYOĞLU'NA VEDA, BAHARİYE'YE<br />
MERHABA<br />
2016 yılına gelindiğinde yaşanan tatsız<br />
olaylar, "Beyoğlu'na veda" etmenin sinyalini<br />
verdi Mehmet Akkent, Devrim Sirmen,<br />
Hakan Akalın üçlüsüne... Kadıköy'den gelen<br />
talepleri de değerlendiren üçlü, Bahariye'de<br />
belirledikleri mekânı, "bibuçuk Kadıköy" olarak<br />
hizmete soktular.<br />
Bugün Caddebostan, Suadiye, Ataşehir ve<br />
Bahariye'de bulunan dört mekânda, ayda<br />
yaklaşık 30 bin kişiye servis açıp lezzetleriyle<br />
buluşturan bibuçuk markası, hâlâ kusursuzluk<br />
adına çaba harcamakta olduğunu dile getiriyor.<br />
EN UCUZU DEĞİL, EN KALİTELİYİ<br />
TERCİH EDİYORUZ<br />
Kısa zamanda elde edilen büyük başarının<br />
detaylarını sorduğumuzda cevabı Hakan<br />
Bibuçuk markasını<br />
yaratan üçlü:<br />
Mehmet Akkent,<br />
Hakan Akalın ve<br />
Devrim Sirmen...<br />
Bu üç ismin<br />
Boğaziçi<br />
Üniversitesi'nde<br />
başlayan okul<br />
arkadaşlığının,<br />
iş arkadaşlığına<br />
ardından güçlü<br />
bir dostluğa<br />
dönüşmesinin<br />
hikâyesi oldukça<br />
ilginç.<br />
Akalın veriyor. "İşin satın alma ile başladığını<br />
ilk yıllarda belirledik. En hesaplısı, en<br />
ucuzu yerine, en kaliteliyi tercih ettik. Biliyorduk<br />
ki kaliteli ürün yoksa lezzet de olmaz.<br />
Bu kâr marjımızı düşürdü ama müşteri<br />
kitlemizi büyüttü."<br />
ÇOCUĞUMUZA YEDİRECEĞİMİZ<br />
TİTİZLİKLE HAZIRLIYORUZ<br />
Bibuçuk markasını yaratan üçüncü isim<br />
Mehmet Akkent ise, "Yıllar önce belirlediğimiz<br />
hedefler arasında sadık müşteri kitlesi<br />
oluşturmak vardı. Bunun için çok çaba<br />
harcadık. Halen üçümüz de mutfağa giriyor,<br />
kalite için çalışıyoruz. Çeşitlerimizden birinde<br />
kullandığımız bir sos için 4 ay uğraştık.<br />
Buna rağmen hâlâ en iyi konumda olduğumuzu<br />
iddia edemeyiz. Ama sürekli araştırma<br />
içindeyiz. Pek çok kişi ve kurumdan<br />
danışmanlıklar da alıyoruz. Ama şundan<br />
eminiz ki, burada hazırlanan lezzetlerin<br />
hepsi kendimiz değil, çocuğumuza yedireceğimiz<br />
titizlikle hazırlanıyor" şeklinde konuşuyor.<br />
Bibuçuk mekânlarında porsiyonların normalin dışında olduğunu dile getiren markanın yaratıcıları, "Örneğin<br />
bizim lezzetlerimiz arasında, ‘Kanat Izgara’ vardır. Bu genellikle porsiyon içinde 6 adet yer alır ve servis edilir.<br />
Bizde ise 8 adet olarak tabaklarda yer alır. Yani yaklaşık bir buçuk porsiyon ama 1 porsiyon ücreti ile" diyor.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 101
Advertorial<br />
Kendine güzellik yap,<br />
ev yemeği ye!<br />
Günümüz koşullarının getirdiği sağlıksız<br />
beslenme alışkanlıkları… Okulda, işte, gezmede,<br />
eğlencede; her yerde önümüze getirilen<br />
seçenekler arasında fast food, atıştırmalıklar,<br />
yoğun katkı maddeli menüler ve bir<br />
anlamda zehir gibi asitli içecekler. Hemen<br />
her gün defalarca tercih edilen sağlıksız<br />
yeme-içme seçeneklerinin çok yaygınlaştığı<br />
son yıllarda insanları ev yemekleri lezzetlerine<br />
alıştırmaya çalışan İbrahim Usta, tam<br />
anlamıyla Don Kişot’un yeldeğirmenine karşı<br />
savaşını yaşıyor adeta.<br />
“Günde en az bir kez boğazınızdan sulu yemek<br />
geçmeli, çorba içen dinç ve tok olur, özenle pişirilen<br />
ev yemeği en güzel ilaçtır” diyen 43 yıllık<br />
ödüllü aşçı İbrahim Şahin’in kapısını çaldık.<br />
Kadıköy Boğa’dan Fenerbahçe Stadyumu’na<br />
Kuşdili Caddesi üzerinden inerken renkli mi<br />
renkli Damla Ev Yemekleri Lokantası’nı hizmete<br />
açan emektar aşçı, burada yarım asırlık<br />
birikimlerini müdavimleriyle buluşturuyor. İşini<br />
çok sevdiği kadar biraz da düşünceli, gelecek<br />
nesiller adına da kaygılı İbrahim Usta…<br />
BİR ÖMRÜ EV YEMEKLERİNE ADAMAK<br />
63 yaşındaki Şef İbrahim Şahin, genç yaşta<br />
Malatya’da başlayan aşçılık serüveninde<br />
yarım asır karşılamaya hazırlanırken<br />
Beyoğlu’ndan Ümraniye’ye, Kadıköy<br />
Göztepe’den Kuşdili’ne uzanan İstanbul<br />
esnaflığında çok deneyimler kazanmış.<br />
“Esnaf lokantası” tadında müşterileriyle<br />
kucaklaşmak çok daha fazla keyif verince,<br />
küçük ama kendi işinin başında olmayı başarmış.<br />
2013 yılında İstanbul Lokantacılar<br />
Odası tarafından “Yılın En İyi Aşçısı” ödülüne<br />
de layık görülen emektar isim, Kadıköy<br />
Life Dergisi’ne şöyle konuştu:<br />
“Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, insanlar artık<br />
evlerinde bile fast food çeşitleri gibi hazır<br />
paket yemeklere alıştırıldı. Elbet onlardan<br />
da kararınca yenebilir ama sindirim sistemimizi,<br />
midemizi ve bünyemizi daha sağlıklı<br />
tutan, ev yemekleridir. İçerisinde raf ömrünü<br />
uzun tutan katkı maddeleriyle fast food<br />
menüler yerine enfes bakliyat yemeklerini<br />
düşünün. Dikkatli bakıldığında ev yemekleri,<br />
fast food ürünlerden daha uygun fiyata<br />
da gelebilmektedir. Özellikle son bir iki nesil,<br />
ayaküstü-hızlı yemeye alıştırıldı. Hatta<br />
şunu söylemeliyim, günümüzde anne babalara<br />
büyük görev düşüyor ancak, onlar da<br />
çocuklar ve gençlerle başa çıkamıyor. Öyle<br />
bir kurulu düzen var ki... Herkes özellikle sabahları<br />
bir kez çorba içmeli, sulu sulu boğazından<br />
geçmeli. Soya kıymasından yapılmış<br />
hazır ürünler yerine, şöyle patatesli, havuçlu,<br />
pırasalı çeşit çeşit etli-sebzeli yemeklere<br />
alışabilmeli. Ben yemeklerimi yıllardır kemik<br />
suyuna yaparım. Tas kebabını, pilavı, kurutaze<br />
fasulyeyi, karnıyarığı, biber dolmayı, içli<br />
köfteyi, kendi markamız olan şan köfteyi,<br />
nohutu… Şöyle yanında kompostosu cacığı,<br />
yemeğin sonuna doğru şekerparesi, revanisi,<br />
tulumba, kadayıf tatlısı, fırın sütlacı…<br />
EV YEMEĞİ TOK TUTAR, KİLO ALDIRMAZ<br />
Çağımızın en önemli sorunlarından biri,<br />
obezite. Çünkü insanlar çok sağlıksız besleniyor.<br />
Fast food gibi hazır ve hızlı yiyecekler<br />
tam anlamıyla doyurmuyor. Yiyen tokluk<br />
hissini alamıyor, bir daha yiyor ve gelsin kilolar...<br />
Ev yemeklerinin kıymetini bilen çok<br />
iyi biliyor ve bu bizi mutlu ediyor. Yarım asır<br />
oldu, ev yemeklerinin içindeyim; ne ben, ne<br />
de yakın çevremdekilerin bu sorunları yaşadığını<br />
görmedim. Bu saatten sonra istiyorum<br />
ki, yeni nesil ve herkes ev yemekleriyle<br />
büyüsün, sağlıklı yaşasın…”<br />
DAMLA EV YEMEKLERİ<br />
Osmanağa Mah. Pazar Yolu Sok. No:<br />
4/2 Kadıköy / İstanbul<br />
(Boğa Heykeli’nden Fenerbahçe Stadyumu’na<br />
inerken Kuşdili Caddesi üzeri)<br />
Tel: (0216) 324 57 58<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 103
PACO DE LUCIA<br />
ANISINA KONSER<br />
Edip Akbayram:<br />
SEVGİYİ<br />
PAYLAŞMAZSAK,<br />
İNSANLIK BİTER!<br />
Berk Ercan:<br />
İÇİMDEKİ<br />
FIRTINALARDAN<br />
BESLENİYORUM<br />
Rüya gibi, hülya gibi:<br />
KAZIM POLAT<br />
& AYSEL İPAR<br />
Kuzeyin tatlı fırtınası;<br />
RESUL DİNDAR
Aşk-ı Meşk<br />
Kuzeyin tatlı<br />
fırtınası;<br />
Resul<br />
Dindar<br />
ADEM GİDEN<br />
Sıcaklığı ve samimiyeti dalga dalga Türkiye’ye<br />
yayılarak sınırları aşan, geniş kitleleri<br />
kucaklayan has mı has “Karadeniz çocuğu”.<br />
Şarkılarında mıhlamanın kokusunu, lahana<br />
dolmasının eşsiz tadını hissettirecek kadar<br />
etkili tonuyla sesini milyonların hafızasına<br />
kazıyan Resul Dindar, kapılarını Kadıköy Life<br />
Dergisi’ne araladı.<br />
“Ben yalnızca şarkı söylemek istedim. Televizyonlara<br />
çıkıp meşhur olmayı amaçlamadım.<br />
Albümlerim ilgi görsün diye hayal kurmadım”<br />
diyen Dindar, her ne kadar bunlar<br />
için yoğun çaba harcamasa da, samimiyeti<br />
ve başarısı onu layık olduğu noktaya taşıdı.<br />
Türk müzik listelerinde yer yer zirveleri zorlaması,<br />
dijital platformlarda en çok dinlenenler<br />
arasına girmesi ve şarkıları geniş kitlelerce<br />
indirilmesi ile birlikte Resul Dindar,<br />
25 yaşında memleketi Artvin’in hasretini<br />
çekmeye başladı ama Karadeniz’den hiçbir<br />
zaman kopmadı, kopamadı.<br />
Masmavi gözleri İstanbul’u anlatsa da,<br />
Karadeniz’e meyil veren renkli şivesiyle Resul<br />
Dindar, alanında bir ilki gerçekleştirerek<br />
13 şarkıdan oluşan Türk Sanat Müziği albümü<br />
Aşk-ı Meşk’i sevenleriyle buluşturduktan<br />
hemen sonra, teri kurumadan Kadıköy<br />
Life Dergisi okurlarına samimi açıklamalarda<br />
bulundu.<br />
“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğu<br />
söyleyeyim” derler ya, hayatınızın büyük<br />
bölümünün geçtiği memleketinizde çevre<br />
ve doğa faktörü hem sizi, kişiliğinizi;<br />
hem de sanatınızı nasıl etkiledi?<br />
Kendimi tanıdığım, hayal ettiğim müziği<br />
içimde büyütme fırsatı bulduğum yılları,<br />
memlekette geçirmiş olmak benim için bir<br />
şanstı. Yani bir doğa düşünün ki; duygularınıza,<br />
sesinize eşlik ediyor ahengi, her gün<br />
bir şey daha öğretiyor gücü, naifliği, eşsizliği...<br />
İyi ki diyorum, hayatımın<br />
büyük bir bölümü<br />
memleketimde geçmiş ve<br />
geçmeye devam ediyor,<br />
gönül bağımız baki.<br />
Müzik gruplarından<br />
ayrılarak kendi rotanızı<br />
çizdiniz ve zorlu bir<br />
yolculuğa çıktınız.<br />
Ardından gelen büyük<br />
başarı ve milyonların<br />
sevgisini kazanmanız…<br />
Peki, içerisinde<br />
bulunduğumuz ilk yıllar<br />
için hedeflediğiniz<br />
noktaya ulaştığınızı<br />
düşünüyor musunuz?<br />
Aslında ben sadece içimdeki<br />
sese kulak verdim,<br />
inandığım doğrultuda yürüdüm hep. Bunlar<br />
büyük beklentiler ya da kariyer hesaplarıyla<br />
yapılan şeyler değildi. Bu yüzden de kendimde<br />
olanı hayatın bir köşesinden tutunduğum<br />
insanlarla paylaşabilmekti asıl amacım; en<br />
başta da müzikle tabii ki ve bunun tesirini<br />
onların sevgilerinde hissedebiliyor olmak bütün<br />
hedefleri geride bırakan çok derin bir his.<br />
İyi ki inandığım yoldan vazgeçmemişim<br />
dedirten bir noktadayım diyebilirim bu anlamda.<br />
106 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Aşk-ı Meşk<br />
Divane albümünüzün müzik<br />
kariyerinizde yeri büyük... Nasıl bir iz<br />
bıraktı bu albümünüz sizde?<br />
Kendi rotamı çizdiğim ilk albümüm olması bakımından,<br />
evet yeri özeldir benim için. Bıraktığı<br />
iz değil de, açtığı ışık olması, cesaretimi biraz<br />
daha var etmesiyle önemlidir bu yolculukta.<br />
Müzik ile ilgili bağınızı ilk ne zaman<br />
keşfettiniz ve sonrası nasıl gelişti?<br />
Bir keşifle başlamadı çünkü müzik içime doğduğunda<br />
değil, müziğin içine doğduğumda<br />
var oldum diyebiliriz. Annemden dinlediğim<br />
kadarıyla, beşikte mırıldanarak kendi sesimle<br />
uyurmuşum, mırıldanmak dediğim o yaşlarda<br />
dilimin elverdiği ses bütünleri diyelim. Yani<br />
benim müziği hissetmem doğumumla başlıyor.<br />
Sonrası zaten arayışlar, besteler, kendi<br />
sesimi doğaya kaçıp keşfetme heveslerim,<br />
memleketteki grup çalışmalarım ve İstanbul'a<br />
gelişimle süregelen bir süreçle ilerledi.<br />
“Kimse kimsenin yerine geçmemeli,<br />
herkesin kendi değerleri var” yönünde<br />
söyleminiz, kişinin özgün kalabilmesi için<br />
çok iyi bir mesaj. Bu noktada değerli Kazım<br />
Koyuncu ile kıyaslanmanız ya da birlikte<br />
anılmanız için neler söyleyeceksiniz?<br />
Aynı kültürün sesi oluşumuzdan kaynaklanıyor<br />
büyük ölçüde. Kazım Koyuncu bizlere ve<br />
daha nice gelecek nesillere açtığı yolla ayrı bir<br />
yerdedir gönüllerimizde, tektir bu anlamda<br />
kimse Kazım Koyuncu olamaz. Benzetiliyor<br />
olmak Karadeniz’in doğasından, aynı topraktan<br />
gelmemizdendir. Bir kaybı başka bir şeyle<br />
doldurma eğilimi hep var. Fakat ben sadece<br />
şunun algılanmasını istiyorum: Her birey, her<br />
sanatçı kendi değeriyle vardır ve var olmalıdır.<br />
Kimse kimsenin yerine geçmemeli, geçemez<br />
de zaten bu haksızlık olur. Her sesin<br />
tınısı, her yüreğin sesi farklıdır. Benzer belki<br />
ama aynı olamaz hiçbir zaman…<br />
Aile değerlerine çok önem verdiğinizi<br />
biliyoruz. Nedir sizin için aile, akraba,<br />
dost ve arkadaş?<br />
Evet önemli çünkü beni ben yapan bütünün<br />
parçaları, en değerlileri; aile, eş, dost, hayatıma<br />
anlam katan herkes. Benim onlara, onların<br />
bana kattıkları yaşanır kılıyor hayatı. Varlıklarını<br />
bilmek, hissetmek daha güçlü yapıyor,<br />
yarına daha inançlı ve azimli olmama sebepler<br />
yaratıyor. Hep birlikte iyi bir dünya için omuz<br />
verdiğim en güzel yanlarım benim…<br />
Fanlarınız sizi çok sıkı takip ediyor. Bu<br />
noktada sevenlerinizi geri çevirmeyerek<br />
sahne öncesi ve sonrası dakikalarca<br />
zaman ayırdığınız biliniyor. Peki,<br />
sanatçıların hayranlarına karşı mesafeli<br />
ya da çok uzak kalması sendromunu nasıl<br />
değerlendirirsiniz?<br />
Ben onlarla sohbet edebilmeyi, beni daha<br />
iyi tanımalarına zaman yaratabilmeyi çok<br />
seviyorum ve güzel bir enerji oluşturmak,<br />
müzikle kurduğumuz köprüleri daha canlı<br />
kılmak için bunun olması gerektiğine yürekten<br />
inanıyorum. Buluştuğumuz, birlikte<br />
olduğumuz kıymetli bir alan var ve bunu<br />
çoğaltmak bizim elimizdeyse eğer, gerekli<br />
özveriyi ben kendi adıma imkân bulduğum<br />
her alanda göstermeye gayret ediyorum.<br />
Uzak kalmayı tercih edenler o güzel enerjiyi<br />
yakalayamıyor demek ki diyorum.<br />
Sokaklarda Karadeniz müziği yapan<br />
sanatçı adayları ya da sanatçıları<br />
sıkça görüyoruz? Böyle bir sokak<br />
dinletisi ile karşılaştığınızda neler<br />
düşünüyorsunuz? Sokaklar ve müziği<br />
nasıl ilişkilendirirsiniz?<br />
Müzik her yerde olmalı, ruhun sesle buluştuğu<br />
sıcaklıkta kalarak her alanda yankılanmalı.<br />
Elbette çok seviniyorum bu içsel<br />
yolculuğu paylaşan müziksever dostlara<br />
rastladığımda. Çünkü hissettikleri gibi yaşadıkları;<br />
o anlardır içlerindeki müzik aşkını<br />
besleyen ve hep sürmesi gereken.<br />
İstanbul’da, özellikle de Kadıköy’de sıkça<br />
konser verdiğiniz biliniyor. İstanbul ve<br />
ayrıca da dokusu itibariyle Kadıköy sizin<br />
için ne anlam ifade ediyor?<br />
Kadıköy benim evim (tebessüm ediyor).<br />
Mahalle kültürünü yaşayabildiğim; esnafıyla,<br />
dostluklarıyla kurduğum hayatı sade ve<br />
özel kılan vazgeçmeyi hiç istemediğim bir<br />
yaşam alanı. İstanbul’un en sevdiğim, biraz<br />
uzaklaşsam en özlediğim yeri… İstanbul’sa<br />
her şeye rağmen hâlâ o özgün ruhunu korumaya<br />
direnen vazgeçilmezlerin başı, büyülü<br />
bir şehir...<br />
Yeni albümünüz Aşk-ı Meşk bir Türk<br />
sanat müziği albümü. Karadeniz<br />
müziğinden farklı bir albüm yapmaya<br />
nasıl karar verdiniz?<br />
Aşk-ı Meşk, yani bir sanat müziği albümü<br />
yapmak; benim müzik yolculuğuna başladığım<br />
günden beri kurduğum en büyük hayalim.<br />
Bu anlamda yeri çok özel, heyecanı çok<br />
başka... Sanırım tüm albümlerim arasında<br />
kendim için yaptığım bir albüm olduğundan<br />
da hissiyatı bu kadar derin. Repertuarını<br />
özenle hazırladığım, eserleri okurken dinlediğim<br />
üstatları hissettiğim ve gerçekten de<br />
maziden tat alarak sazlarla meşk ettiğim,<br />
aşkı bir de bu eserlerle yaşayayım dediğim,<br />
dinleyicimle buluşturmaktan sonsuz mutluluk<br />
duyduğum bir albüm oldu benim için…<br />
Son olarak okurlarımıza ve<br />
sanatseverlere mesajınız, ayrıca var ise<br />
tarafınızdan eklemek istedikleriniz…<br />
Çok teşekkür ediyorum; okuyan, dinleyen,<br />
emek veren, bugünde buluştuğumuz, düne<br />
sadık kalarak geleceğe yürüdüğümüz herkese<br />
ve her şeye… Aynı gönülden hissettiğimiz<br />
ezgiler kadar sonsuzlar ve iyi ki varlar.<br />
Yürünecek yolumuz uzun, umudumuz ve<br />
yarınımız bir olsun. Sevdamız ve huzurumuz<br />
daim olsun isterim.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 107
Röportaj<br />
EDİP AKBAYRAM:<br />
Sevgiyi paylaşmazsak,<br />
insanlık biter!<br />
ADEM GİDEN<br />
Dile kolay; müzikle, şarkılarla, sahnelerle<br />
dolu 45 yıl! Türkiye’de, birçok ülkede her<br />
konserin ardından soluğu aldığı tek yer oldu;<br />
“evim, her şeyim” dediği Moda ve Kadıköy…<br />
Uzun süredir medyaya kapalı durmayı tercih<br />
eden Edip Akbayram, sevenlerine sürpriz<br />
yaptı, özel röportajımızda çok samimi açıklamalarda<br />
bulundu.<br />
Yüzünden eksik olmayan tatlı tebessümü,<br />
bembeyaz saçları, on yıllar önceden bugüne<br />
değişmeyen ve sanki daha da güzelleşen<br />
ses tonuyla Edip Akbayram ile geçen her<br />
diyalogda yarım asırlık bir Kadıköylülüğün<br />
ağırlığını, gerçek sanatçı-yorumculuğun<br />
hassasiyetini ve sıcak kişiliğini hissetmemek<br />
imkânsız. Karşılıklı birkaç dakikalık<br />
sohbetinizde iç sesinizin kulağınıza “Şarkılarındaki<br />
his, duygu, özgün yorumunu şimdi<br />
daha iyi anlıyorum” dediğini duyuyorsunuz.<br />
İşte “Moda artık Türkiye’nin Hollywood’u<br />
oldu” diyen usta sanatçı ile keyifli buluşmamızın<br />
ayrıntıları...<br />
En az 500 ödüle layık görüldünüz.<br />
Bu size ne hissettiriyor?<br />
Yıllar gidiyor... Şöyle bir geriye bakıyorum,<br />
profesyonel müzik hayatı olmuş 45 yıl,<br />
bunu hatırlatıyor bana. Bu arada hemen<br />
hemen yarım asırlık da Modalıyım, Kadıköylüyüm.<br />
Kadıköy ile yolunuz nasıl kesişti?<br />
1970 yılında üniversite sınavları için<br />
İstanbul’a gelmiştim. Diş hekimliğini kazandım<br />
ama gidemedim. Nişantaşı’nda üç<br />
arkadaş uygun fiyatlı bir ev tuttuk. Bir gün<br />
“karşıda deniz kıyısında Moda varmış, bir<br />
gidelim” dedik ve çay içmeye geldik. Şimdiki<br />
gibi değildi; yemyeşil, bahçeler içinde, trafik<br />
yok, o an aşık oldum. “Ben burada yaşamak<br />
istiyorum” dedim, arkadaşlarım gitti ve ben<br />
buraya taşındım. Kalış o kalış.<br />
En çok neler değişti?<br />
Çevre tabi… Kadıköy’ün en güzel zamanlarını<br />
yaşadığım için şanslıyım. Moda<br />
Burnu’nda saat 17.00 gibi sandala biner, üç<br />
arkadaş istavrit, lüfer yakalardık. 30 yıl önceleriydi,<br />
deniz henüz kirlenmemişti. Koca<br />
koca lüferlerden iki üç tane kendimize alır,<br />
geri kalanlarını komşularımıza dağıtırdık.<br />
Evlerde, o güzel denizimizden çıkan balıklar<br />
pişirilirken, mis gibi kokuları yayılırdı. Şimdi<br />
çıkın balığa, bakalım bir kilo istavrit var mı?<br />
En son Marmara Denizi’nde 30 yıl önce yüzdüm,<br />
suya girdim. Şimdi mümkün mü? Ve<br />
yeşiller, bahçeler…<br />
Daha öncesine gidersek?<br />
Aslen Gaziantepli olduğumu, takipçilerimden<br />
bilmeyen yok gibi. Babamın dizleri üzerinde,<br />
Antep türküleri, ağıtlar, barak havaları<br />
ile büyüdüm. Lise yıllarında Gaziantep’te<br />
Siyah Örümcekler Orkestrası’nı kurduk. Okul<br />
etkinlikleri, düğünler, çeşitli organizasyonlar<br />
ile birlikte “Güzel sesli Edip Akbayram” diye<br />
yavaş yavaş kendi çevremde tanınmaya<br />
başlamıştım. Antep’in küçük plakçısı, “Gelin<br />
size İstanbul’da plak yapalım” dedi. Nasıl bir<br />
sevinç, anlatamam. Para kazanmayı gözüm<br />
görmüyor, tek hayalim bir 45’lik plağım olacak,<br />
hem de lisedeyken. Geldik, amatör ruhla<br />
profesyonel stüdyoda iki gün kayıt yaptık.<br />
Neşet Ertaş’ı takip ediyordum hep, “Kendim<br />
ettim kendim buldum” eserini söyledim.<br />
Plak özellikle güneydoğuda çok sükse yaptı.<br />
Sonra bir önceki kuşağımız Cem Karaca<br />
ve birkaç profesyonel sanatçı da, heyecanla<br />
bulduğum bu parçayı yorumladı.<br />
1972 yılında Altın Mikrofon ödülünüzün<br />
kariyerinizde etkisi nasıl oldu?<br />
İlk altın mikrofonumu Aşık Veysel’in “Kükredi<br />
Çimenler” şiirini besteleyerek kazanmıştım.<br />
O günden sonra Edip Akbayram çizgisi<br />
oluşmaya başladı. Sonrasında Anadolu<br />
rock gibi karışımlarla çizgi oturdu. Hababam<br />
Sınıfı’nın getirdiği anılar da bambaşka…<br />
108 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Röportaj<br />
Yeni konserleriniz başladı.<br />
Heyecanlı mısınız?<br />
Tabi ki ilk günkü gibi, abartısız söylüyorum.<br />
Konsere çıkmadan iki üç gün önce acı tatlı,<br />
soğuk sıcak her şeye dikkat ediyorum. “Acaba<br />
orkestra nasıl olacak, konserde aksilik<br />
olur mu?” diye sorular sorular, hazırlıkları<br />
tek tek kontrol ediyorum. İlk sahneye çıktığım<br />
heyecanı, inanın şimdi de duyuyorum.<br />
Festivalde 15 bin kişi ile yine rekor kırdınız?<br />
Tekirdağ’da Kiraz Festivali, evet… Kapanış<br />
konserini gerçekleştirdim ve çok keyif aldığım<br />
organizasyonlardan biri oldu. Beraber söyledik,<br />
anılara gittik ve bir dip not, Trakya insanı<br />
bambaşka, müziğe çok farklı yatkınlığı var.<br />
45. sanat yılınızı kutluyorsunuz.<br />
Sürprizler var mı?<br />
Bostancı Gösteri Merkezi’nde 45. sanat yılımı<br />
kutladım ve biletlerimiz bir hafta öncesinden<br />
tükenmişti, oldukça duygulandım.<br />
Şimdi de “Güzel Günler Göreceğiz 45. Yıl<br />
Konserleri”ni başlattım. İlk konserimiz Ayvalık<br />
Amfi Tiyatro, ardından Altınoluk Amfi Tiyatro,<br />
Bodrum derken Anadolu’ya yayılacak.<br />
Yeni bir albüm?<br />
Şimdilik değil, önceliğim konserler. Ne yazık<br />
ki geçen yıl üzücü toplumsal olaylar meydana<br />
gelmişti. Ertelenen konserlerim de vardı,<br />
şimdi 15’ini bu yaz yapacağız ve bunun üzerine<br />
yeni konserler... Yeni bir albüm için çok<br />
ciddi zaman ve emek harcamalıyım.<br />
Albümde kaliteye vurgu yapmışken,<br />
şimdiki albüm çalışmalarını nasıl<br />
yorumluyorsunuz?<br />
Elbet güzelleri var ancak, çoğu yok olup gidiyor.<br />
Bir albümle bir yere geldiklerini zannedenler,<br />
ikincisinde dibe vuruyorlar, kayıp.<br />
Müzik ve sanat çok uzun bir maratondur. Bakın<br />
dünyanın en iyi gitarcısına, basçısına; her<br />
gün egzersiz yaparlar. Çalışmak çok önemli...<br />
Birinci basamağı ağır ağır çıkacaksın, yoksa<br />
çabuk düşersin. Son 10 senede üç bine yakın,<br />
ilk albümünden sonra adı bile anılmayan sanatçı<br />
adayları gördü bu toplum.<br />
Bu noktada müzikseverlere<br />
ne görev düşüyor?<br />
Toplumumuz şarkıcı ve sanatçıyı ayırabilirse;<br />
sanat adına çok önemli adım atmış olur.<br />
Yorumculuk, şarkıcılık, sanatçılık; bunlar birbirinden<br />
farklıdır diye düşünüyorum.<br />
Mutlu aile yaşantısı?<br />
Bu da sanatı, müziği olumlu etkiliyor. Eşim<br />
Ayten Hanım ile 1979 yılında dünya evine<br />
girdik. Oğlum Ozan, sonra da kızım Türkü<br />
dünyaya geldi. İkisi de bizden parçalar taşıyorlar,<br />
aynı zamanda kendi işlerini de yapıyorlar.<br />
Türkü iyi bir müzisyen, klasik müzik<br />
eğitimi de aldı, sahnelerde bayan vokalim<br />
olarak birlikteyiz. Oğlum da iyi bir gitarcı,<br />
etnik müzik yapıyor. Eşim Ayten Hanım ile<br />
birlikte yaklaşık 50 yıldır Moda’da oturuyoruz,<br />
o da resim ve seramik sanatçısı.<br />
Kadıköy sizin için ne demek?<br />
Cumhuriyet demek! Hatta Moda, başlı başına<br />
bir Cumhuriyet gibi diyebilirim. Burası<br />
çok çağdaş insanların yaşadığı, nezih bir<br />
semt... Açık konuşayım; içeni de içmeyeni<br />
de, açığı da kapalısı da, çevrecisiyle de herkes<br />
uyum içinde, birbirine saygı duyuyor. 50<br />
senedir buradayım, dünyada her şey kozmopolitleşti<br />
ama Moda’mız dayanıklı, çok<br />
etkilenmedi, çağdaşlığını sürdürüyor.<br />
Kendinizi en çok nerede özgür<br />
hissediyorsunuz?<br />
Moda’da, Kadıköy’de… Her şeyin bir bedeli<br />
var. Paris Şanzelize’de bir kafede oturuyorum,<br />
“Aaa Edip abi gelmiş” diyorlar ve başlıyor<br />
imza ve fotoğraf istekleri ardı ardına.<br />
Yanlış anlaşılmasın, beni sevenleri ben onlar<br />
kadar çok seviyorum. Ama sokaklarda hep<br />
böyle, birkaç dakikalığına diye çıkıp saatler<br />
geçiyor (tebessüm ediyor). Yine örneğin<br />
Almanya Köln’de, Don Katedrali’nin önünde<br />
kahve içiyorum, Alman’dan çok Türk var<br />
ve başlıyor fotoğraflar, imzalar. İşte bu da<br />
benim özgürlüğüm, sevenlerimle kucaklaşmak.<br />
Ama kendimle başbaşa kalabildiğim<br />
yer olarak diyorsanız, kesinlikle Moda derim.<br />
50 yıldır herkes birbirini tanıyor, birbirimize<br />
el kaldırıp selam verip, olağan komşular gibi<br />
üç beş kelam ediyoruz.<br />
Toplumsal gelişmelere olan refleksiniz,<br />
sevenleriniz tarafından iyi biliniyor.<br />
Bu yönünüzü dünden bugüne nasıl<br />
özetlersiniz?<br />
Sanatçı, toplumdan kopamaz ki... Koparsa,<br />
yaptığı da sanat olmaz. Son zamanlarda<br />
sevgiye çok ihtiyacımız var. Paylaşamadığımız<br />
bir sevgi kaldı. O da giderse, insanlar<br />
biter. Toplumumuzda kutuplaşma çok fazla<br />
oldu. Bu da beni oldukça üzüyor, bir sanatçı<br />
olarak bunu çok net gözlemliyorum.<br />
Gündemi sıkı takip ediyorum. Bu topraklar<br />
içerisinde, bayrağımız altında, bu sınırlar<br />
içinde yaşayanın kimliği ne olursa olsun,<br />
hepsi Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit vatandaşıdır.<br />
Ancak özellikle son on yıldır bir kimlik<br />
siyaseti aldı başını gidiyor. Diyaloglarda, haberlerde,<br />
her yerde kimlikler ön plana çıkıyor,<br />
konuşuluyor. Buna çok üzülüyorum. Ben<br />
kişiye insan olarak bakıyorum, herkes bunu<br />
başarabilirse, kişisel kimlik kavgalarına son<br />
vermiş oluruz. Bir örnek vereyim, kiracım<br />
Ermeni kökenlidir. Çocukları elimde doğdu,<br />
onlara torunum gibi bakıyorum. Aramızda<br />
bu kadar güzel bir sevgi alışverişi var.<br />
Kadıköy’den sonra ikinci eviniz<br />
Kapadokya oldu. Nasıl geçiyor<br />
Kapadokya ayları…<br />
Bir süredir yılın yarısı Kadıköy, diğer yarısında<br />
da Kapadokya’da oluyorum. Eşimin<br />
resim ve seramik atölyesi var. Ben de<br />
rehber gibiyim, balonlar, yer altı şehirleri,<br />
köyler, vadiler, geziyor ve büyük keyif alıyorum.<br />
Sanatçının boş zamanı yoktur, yine<br />
bu arada işimize devam… Türkiye’nin dört<br />
bir yanından çeşitli besteler, eserler geliyor.<br />
Evimdeki stüdyomda onları iyiden iyiye inceliyorum.<br />
Çünkü, sonraki yılları şimdiden<br />
oluşturmak gerekiyor.<br />
Okurlarımıza ve sanatseverlere<br />
mesajınız?<br />
Sanatı yaşayın, sanatla nefes alın, benliğinizi<br />
bulun ve sanatla kalın…<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 109
Magazin<br />
Alpay, Moda Kayıkhanesi’nden rüzgâr gibi geçti<br />
Türk Pop Müziği’nin efsane isimlerinden Alpay, bu yıl ikinci kez Kadıköylülerle buluştu.<br />
Geçtiğimiz Şubat ayında Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde verdiği konserin<br />
ardından, bu defa da İstanbul’un yeni etkinlik merkezi olarak kapılarını açan Moda<br />
Kayıkhanesi’nde sevenlerinin karşısına çıkan usta sanatçı, büyük ilgi gördü.<br />
30 ŞARKI, 3 SAAT SÜREN BİR PERFORMANS<br />
Yaklaşık 250 kişinin katıldığı gecede 30 şarkı seslendiren Alpay’ın 3 saati aşan<br />
performansı uzun süre ayakta alkışlandı. Prensibi olmamasına rağmen sahneden<br />
ayrıldıktan sonra konukların ısrarlı alkışları karşısında ikinci kez sahneye<br />
çıkan efsane sanatçı, “Bana çok güzel bir gece yaşattınız,<br />
teşekkür ederim. Ayrıca, ‘harikulede’ olarak yorumlayabileceğim<br />
böylesine güzel bir mekânın ilk gecesine benimle<br />
başlamayı tercih ettikleri için bu mekânı kazandıranlara<br />
da teşekkür ederim” dedi.<br />
NESLİHAN DEMİRTAŞ EŞLİK ETTİ<br />
Gecenin konukları tarafından “muhteşem” şeklinde yorumlanmasının<br />
nedenleri arasında orkestrası ile Alpay’ın,<br />
Bu özel gecede bir de doğum günü kutlaması vardı. Kadıköylü Serap Karacalar, dergimizin<br />
internet haber portalında Alpay’ın Moda Kayıkhanesi’nde sahne alacağı haberini okuyunca,<br />
40’ncı yaş günü için yaptığı programı iptal ederek, Alpay ile kutlama yapmaya karar verdi. Bu<br />
bilgiyi öğrenen Alpay sahneden, “Doğum gününüzü benimle kutlamayı tercih ettiğiniz için size<br />
ayrıca teşekkür ederim” dedi. Didem Hekimoğlu, Serap Karacalar ve Ayşen Aydın...<br />
Konukların, “Hiç bitmesin” dedikleri gecede, bazı şarkıları Alpay ile<br />
birlikte seslendirmeleri ayrı bir renk kattı.<br />
Konukların arasına inen Alpay, onlarla hem dans etti, hem fotoğraf çektirdi, hem de isteklerini aldı.<br />
Gecede konukların ister bu sahnede, ister masaların arasında,<br />
her şekilde dans edebilecekleri mesajı veren Alpay’a konuklar<br />
dans ederek eşlik ettiler.<br />
110 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Magazin<br />
Gecede mekânın yöneticilerinden Danış<br />
Yıldırım’a teşekkürlerini iletenler de oldu. Bu<br />
isimler arasında Kadıköy Belediyesi İmar ve<br />
Şehircilik Müdürlüğü’nden Nilay Yılmaz Emre<br />
ve Doğan Emre de vardı.<br />
“Yetenekli ve çok güçlü bir sesi<br />
var” dediği Neslihan Demirtaş’ın<br />
solo vokal olarak eşlik etmesiydi.<br />
Klavye’de Bilgehan, Klasik Gitar’da<br />
Barkın, Davul’da Osman ve Klarnet’te<br />
Emre’den oluşan orkestra, öylesine<br />
başarılıydı ki, “Konuklar gece hiç bitmesin”<br />
dediler. Tabi mekânın sadece<br />
etkinlik merkezi olarak düzenlenmesi,<br />
duvarların doğal ve çıplak tuğla ile<br />
kaplanması, ses ve ışık düzeninin en<br />
yüksek kalitede olması, kusursuzluğu<br />
tamamlayan diğer unsurlardı.<br />
NORMA MIA’DAN FABRİKA KIZI’NA...<br />
Alpay geceye bundan tam 58 yıl<br />
önce seslendirdiği, “Norma Mia” adlı<br />
şarkı ile başladı. Ardından, Carlos<br />
Almaran’ın 1954 yılında bestelediği,<br />
“Historia de un amor” adlı eseri seslendiren<br />
Alpay, şarkının arasında, “Bu<br />
bir aşk hikâyesi, öyle sıradan bir aşk<br />
hikâyesi değil. İyiyi ve kötüyü anlamamı<br />
sağlayan, bir eşi daha olmayan bir<br />
aşk hikâyesi...” bölümünü Türkçe seslendirerek<br />
konuklara, “Aşkın kıymetini<br />
bilin” mesajı verdi. Daha sonra, “Maria<br />
Maddelana” adlı şarkıyı İspanyol<br />
dansçının performansı eşliğinde seslendiren<br />
Alpay, geceyi ikinci defa seslendirdiği<br />
Fabrika Kızı ile noktaladı.<br />
Berk Ercan: İçimdeki fırtınalardan<br />
besleniyorum<br />
Kadıköylü müzik öğretmeni Berk Ercan, kariyerindeki<br />
başarısını bir adım öteye taşıdı.<br />
Bestesine Anadolu Yakası manzaraları eşliğinde<br />
klibini çeken yetenekli sanatçı; müziğin<br />
hem öğretmeni, hem de tanınan bir solisti<br />
olarak hızla basamakları çıkıyor.<br />
“Yanarım” şarkısı ile profesyonel sahne hayatında<br />
yeni sayfaları aralayan Berk Ercan; “Müziğin<br />
mutfağıyla birlikte servisinde olmayı seviyorum.<br />
Bir güzel afiyetle yemesini de tabi”<br />
diyerek, Kadıköy Life Dergisi’ne konuştu.<br />
Çocukluğundan bugüne Erenköy’de mahalle<br />
kültürüyle Kadıköy’ü yaşama şansı bulan<br />
Berk Ercan’ın sert duygu geçişleri, müzik<br />
yeteneğini keşfetmesine katkı sağlamış.<br />
İstanbul Kültür Bakanlığı Devlet Türk Halk<br />
Müziği Korusu’nda solist ve korist olarak sahnelerde<br />
yerini alan Ercan, 2011 yılı itibariyle<br />
Türkiye’nin dört bir yanında solo konserleri ile<br />
öne çıkmaya başlayınca single albüm de kaçınılmaz<br />
olmuş.<br />
SEVDİĞİN İŞİ YAPMALISIN...<br />
“Hayal ettiğin kadar çabalaman da gerekiyor”<br />
diyen Ercan, Kadıköy Life’a duygularını şöyle<br />
ifade etti:<br />
“Üniversite tercihlerimde önüme çeşitli seçenekler<br />
koydular, gel gelelim içinde konservatuar<br />
yok. Ben müzikle yaşamak istiyorum,<br />
sistem başka meslekleri zorla dayatıyor. Suadiye<br />
Lisesi’nden mezun olduktan sonra Haliç<br />
Üniversitesi’nin konservatuar ilanını görünce,<br />
hayallerimin üzerine gittim. Yetenek sınavını<br />
kazanınca da kapılar aralandı. Yoksa şu an bir<br />
müzik öğretmeni ve solist yerine istemediğim<br />
hangi mesleği yapardım, Allah bilir.<br />
‘EĞİTİMİNE NE GEREK VAR’<br />
DEMEMEK LÂZIM…<br />
Önceleri kafamda ‘müziği zaten yapıyorum,<br />
eğitimine gerek var mı?’ düşüncesindeydim.<br />
Ancak bunun ne kadar yanlış bir<br />
düşünce olduğunu, işin içine profesyonel<br />
olarak girmeye başlayınca anladım. Hayatta<br />
hangi iş ve branş olursa olsun, mutlaka<br />
eğitimini almak gerekiyor. Bunun kıymeti<br />
ve etkisi başka...<br />
KADIKÖY BENİ BÜTÜNLÜYOR<br />
Çocukluğum, kendimi bildiğim, nefes aldığım<br />
yer Kadıköy… Özgürlüğüm, mahallem, tanısam<br />
da tanımasam da selam alıp verdiğim,<br />
tarifsiz sevdiğim yer benim için Kadıköy…<br />
Dünyaya bir daha gelsem, yine Kadıköy’de yaşamak<br />
isterdim.<br />
ŞİDDETLİ VE HIZLI BİR ERGENLİK GEÇİRDİM<br />
Yaşadığım yoğun duygu geçişleri, içimde fırtınalara<br />
neden oluyor ve ben bu fırtınalardan<br />
besleniyorum. Bana şarkı sözleri, besteler olarak<br />
geri dönüyor. 30 yaşıma merdiven dayadım.<br />
Açıkçası çok şiddetli bir ergenlik dönemi<br />
geçirmiştim. Hızlıydı, sık sık depresyona da<br />
girdim. O zamanlar üzülürdüm, şimdi ‘üzerime<br />
üzerime gelin’ diyorum, çünkü zorluklardan<br />
besleniyorum. Aynı zamanda menajerliğimi de<br />
yapan değerli annem, Ayten’im her daim yanımda<br />
oldu. Ondan çok güç alıyorum.<br />
TARZIM, HEPSİ VE BEN…<br />
Kulağıma hoş gelen tüm müzik tarzlarını seviyorum,<br />
söylüyorum. Türk Halk Müziği Şan<br />
Bölümü’nden mezun olduğumda da diğer tüm<br />
tarzları yorumlama gereği hissediyordum kendimde.<br />
Artık sanatçılarda bir tarz beklentisi<br />
kalmadı, neyi seviyorsak o değil miyiz? Özgün,<br />
slow, fantezi, pop, halk müziği şarkılarımız ve<br />
türkülerimiz gibi Beethoven dinlemekten de<br />
mutlu oluyorum. Kendimi dar kalıplara sıkıştıramıyorum.<br />
İkinci şarkımı da karma duygularla<br />
hazırlıyorum. Bu noktada aranjörüm Cem Şengül<br />
ile yine stüdyoya kapanacağız.<br />
Liseden beri beste yapıyorum. 13 yaşında yazmaya<br />
başladığım şiirlerimi hâlâ ilk günkü heyecanla<br />
okurum, besteledim de… Açıkçası çok duygusalım.<br />
Popüler kültür akımlarına kaymadım.<br />
GERÇEKTEN TIRNAKLARIM KANIYOR…<br />
Müzik piyasasında çok ciddi hedeflerim var<br />
ve her şey, gücünle orantılı. Günümüzde çok<br />
ünlü gösterilen sanatçıların arkalarında inanılmaz<br />
maddi ve manevi güçler var. Ben bir<br />
öğretmenim ve bunu kelimenin tam anlamıyla<br />
tırnaklarımla kazıyarak gerçekleştirmeye<br />
çalışıyorum. Evet, tırnaklarım kanıyor ama<br />
ben bundan keyif alıyorum…”<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 111
Yaşam Öyküsü<br />
Rüya gibi, hülya gibi:<br />
KAZIM POLAT &<br />
AYSEL İPAR<br />
TOLGA KÜÇÜK<br />
Tam 49 yılı geride bırakmış bir hikâye, onlarınki...<br />
Unvanları saymakla bitmeyecek bir duayen;<br />
Kuvayi Milliye efsanelerinden “Polat<br />
Paşa”nın oğlu, eski hakim, efsane Cumhuriyet<br />
Savcısı, Otel İşletmecisi, gerçek “Gazinocular<br />
Kralı” Kazım Polat ve “yüzü güzel, huyu<br />
güzel, kalbi güzel, sesi güzel bir hanımefendi”<br />
olarak tanımladığı sevgili eşi, sahnelerin<br />
unutulmaz assolisti, Aysel İpar Polat...<br />
Polat çiftini Bağdat Caddesi’ndeki evlerinde<br />
ziyaret etmeye hazırlanırken, sıradışı bir<br />
heyecan duyuyorum içimde. Bu kez her zamanki<br />
söyleşilerden olmayacak, biliyorum.<br />
Çünkü karşımda, bir asra yaklaşan ömründe<br />
sayısız sinema filmine konu olacak kadar<br />
çok hikâye yaşamış ancak hâlâ bir delikanlı<br />
kadar genç Kazım Polat ve sahnelerin en<br />
unutulmaz, en zarif hanımefendilerinden<br />
Aysel İpar olacak. Bu heyecanla kapıyı çaldığımda,<br />
hiç de yanılmadığımı fark ediyorum.<br />
Zaman tünelinden geçmişçesine bir huzur<br />
kaplıyor içimi, Polat çiftinin güleryüzleriyle<br />
karşılaştığımda... Günümüz dünyasının<br />
hoyratlığını ve sahteliğini hiç tanımamış;<br />
kalitenin, samimiyetin, zarafet ve asaletin<br />
hüküm sürdüğü 1960’lı yıllara dönmüşçesine<br />
mutlu, güvende hissediyorum. Henüz kapıdan<br />
girerken başlıyor, akşamın ilk saatlerine<br />
dek sürecek olan sohbetimiz. Polat çiftinin<br />
olağanüstü misafirperverlikleri ve içtenlikleri<br />
öylesine sarıyor ki beni, daha ilk andan<br />
itibaren bu özel gün hiç bitmesin istiyorum.<br />
* * *<br />
Kazım Polat’ın önemini anlatmak, birkaç<br />
cümleye sığacak iş değil. Zira asırlık çınarın<br />
çok özel öykülerle dolu yaşamının her safhası,<br />
bu coğrafyanın bir asırlık tarihinden çok<br />
önemli satırbaşları içeriyor. Adeta bir dönem<br />
romanını andıran bu yaşam öyküsünü<br />
hakkıyla özetlemem mümkün olmayacak..<br />
Bu yüzden bu zor işi Kazım Polat’a bırakıyor<br />
ve yaşam hikâyesini Kuvayi Milliye’nin<br />
efsane kahramanlarından biri olan babası<br />
“Polat Paşa”dan başlayarak anlatmasını<br />
rica ediyorum.<br />
“Babam Süvari Yüzbaşısı” diye giriyor söze,<br />
Kazım Polat. “O zamanlar 1. Cihan Harbi devam<br />
ediyor. Kilis ve havalisi Kuvayi Milliye<br />
üyesi. Oradaki namı da Polat Paşa... Gerçek<br />
adı Kamil ama kimse ‘Yüzbaşı Kamil’ ya da<br />
‘Kamil Bey’ demiyor. ‘Polat Paşa’ diyorlar.<br />
Büyük emirler çıkartıyormuş orada. Duvarlara<br />
asıyorlarmış. Altına da ‘Polat Paşa’ diye<br />
imza atılıyormuş. Harp bittikten sonra da<br />
yüzbaşı olarak orduya dönüyor. Bana gelince<br />
1927’de İstanbul Çengelköy’de dünyaya<br />
geldim. Babam o zaman Kuleli Askeri<br />
112 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Yaşam Öyküsü<br />
Lisesi’nde görevliydi. Tahsil hayatım, maalesef<br />
babamın bir hatası sonucu gelişti.<br />
Beni Konya Askeri Orta Okul’a verdi. 9 sene<br />
askeri mekteplerde okudum. Ama askerliği<br />
hiç sevemedim. Almanların sistemi vardı o<br />
zaman bizim ordumuzda. Son derece sıkı bir<br />
sistemdi. Bu yüzden harp okulundan ayrılmaya<br />
karar verdim.”<br />
Kazım Polat’ın keyifli anlatımına Aysel<br />
İpar’ın olağanüstü misafirperverliği ve<br />
olanca zarafetiyle sunduğu ikramlar da eklenince,<br />
mahcubiyetle karışık bir mutluluk<br />
yayılıyor içime.<br />
“Adana’da efsane bir savcılık dönemi geçirmişsiniz”<br />
diye soruyorum. “Askeri okuldan<br />
savcılığa geçişiniz nasıl gerçekleşti? Göreviniz<br />
başında neler yaşadınız?”<br />
“Askeri talebe olarak Ankara Üniversitesi Hukuk<br />
Fakültesi’ne girdim” diyor, Kazım Polat.<br />
“3 sene üniformayla gittim, son senemde<br />
askerlikten tamamen ayrıldım ve okulu sivil<br />
bitirdim. 7 - 8 sene sivil hakimlik yaptım.<br />
Sonra istifa ettim ama bakanlıktan yazı geldi.<br />
Ayrılmayayım diye üç seçenek sundular.<br />
Biri, Adana Cumhuriyet Savcılığı’ydı. Bunu<br />
kabul ettim ve Adana’da dört sene Cumhuriyet<br />
Savcılığı yaptım. Yedi savcının görevini<br />
üstlendim orada. Adana halkı beni çok sevdi.<br />
Dört sene sonunda tayinim çıkınca ‘Savcımızı<br />
bırakmayız’ diye bakana gittiler. Bakan,<br />
‘Böyle bir adet yok, engel olamayız’ deyince,<br />
rahmetli Menderes’e müracaat ettiler. Menderes<br />
de bu talebi görünce benim Adana’da<br />
kalmam için özel talimat vermiş. 1960 darbesine<br />
kadar görevime devam ettim ben de.”<br />
“Yani öyle efsane bir savcılık yapmış ki bugün<br />
bile tanıyanlar çıkıyor, düşünebiliyor<br />
musunuz?” diyerek sohbete dâhil oluyor,<br />
Aysel İpar. “Hâlâ kebapçılar arasında, esnaf<br />
arasında ‘meşhur savcı’ diye bahsi açılıyor.<br />
Ne kimsenin hakkını yemiş, ne kimseye<br />
kötü muamele etmiş. Böyle bir savcı<br />
Türkiye’ye çok nadir gelmiştir. Mesela Sakıp<br />
Sabancı bile haber yollamış o dönemde,<br />
fabrikasına davet etmiş.”<br />
Hayretle Kazım Polat’a dönüyorum yüzümü.<br />
“Sakıp Sabancı mı?” Başıyla onaylıyor<br />
önce, sonra gülerek anlatmaya koyuluyor:<br />
“Sakıp Sabancı’nın Adana’daki fabrikası,<br />
mezarlık yolunun üzerindeydi. Biz de otopsiler<br />
için her gün oraya gidiyorduk. Rahmetli<br />
Sakıp Bey aradı. ‘Savcı bey her gün geçiyorsun,<br />
bize uğramıyorsun. Eğer uğramadan<br />
geçersen kendimi arabanın önüne atacağım’<br />
dedi. ‘Atma, geleceğim’ dedim. Hakikaten<br />
bir gün uğradım. Beni aldı, iki saat<br />
boyunca fabrikasını oda oda gezdirdi. En<br />
sonunda bir odaya götürdü, top top kumaşlar<br />
tavana kadar yığılmış. ‘Savcı Bey, sana<br />
kumaş hediye ederdim ama bekârsın diye<br />
etmiyorum” dedi. Cimri adamdı rahmetli.”<br />
“Kimbilir daha ne öyküler yaşamışsınızdır<br />
Adana’da” diyorum, daha çok anlatmasını<br />
istediğimi belli ederek. Gizli ricamı anlıyor,<br />
Kazım Polat. Gözleri o günleri tekrar yaşar<br />
gibi uzaklara dalıyor bir an.<br />
“Asfalt Rıza vardı Adana’da. Türkiye’ye<br />
gelmiş geçmiş en büyük kabadayı. Filmi<br />
de çevrilmişti. Bir de kardeşi Süleyman...<br />
Asfalt Rıza tam kabadayıydı, Süleyman<br />
gangsterdi. Bir gün bir bara geliyor Süleyman,<br />
kasayı soyuyor, bir de kadın alıyor yanına,<br />
kaçıyor. Büyük olay... Aradan 15-20 gün<br />
geçti. Bu arada cinayet de işlemiş. Ortalık<br />
ayakta. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı<br />
emir üzerine emirle her yerde onu arıyor. Bir<br />
gece evime gittim. ‘Kazım Abi’ diye bir ses!<br />
Bir baktım, Süleyman. Gizlice evime girmiş,<br />
saklanmış. Şaşırdım tabi. ‘Kazım abi, sen<br />
erkek adamsın’ dedi. ‘Ne yapayım, teslim<br />
olayım mı?’ ‘Valla Süleyman, senin bileceğin<br />
iş, ama bütün Türkiye seni arıyor. Fazla<br />
kaçamazsın’ dedim. ‘O zaman beni dövdürmeyeceksin’<br />
dedi. ‘Söz veriyorum, kimse<br />
senin kılına bile dokunmayacak’ diye ikna<br />
etmeye çalıştım. Sabah adliyeye geldim, bir<br />
de baktım ki Süleyman teslim olmuş. ‘Hoş<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 113
Yaşam Öyküsü<br />
geldin Süleyman’ dedim, çay ikram ettim.<br />
Ondan sonra ifadesini aldık. Oradan cezaevine<br />
gidecek tabii. Teslim olduğunu duyan<br />
başkomiserler, komiserler adliyenin önüne<br />
yığılmış. Süleyman’ı cezaevine götürmeyi<br />
bekliyorlar. Ama tabii evvela bir dövecekler.<br />
Çıktık dışarı. Adliyenin jandarma başçavuşu<br />
vardı. Onu çağırdım. ‘Süleyman’ı sana teslim<br />
ediyorum, kılına dokunulmayacak. Cezaevine<br />
sen teslim edeceksin. Ben de cezaevi<br />
müdürüne telefon ediyorum şimdi’ dedim.<br />
Hakikaten cezaevinde de kötü muamele<br />
görmedi. Aradan seneler geçti, Süleyman’ın<br />
ağabeyi Asfalt Rıza, o son kabadayı, Taksim<br />
Belediye Gazinosu’nu çalıştırırken beni<br />
ziyarete geldi. ‘İstanbul’un kargaları çoktur,<br />
onun için geldim. Sana sataşan olursa bana<br />
söyleyeceksin” dedi. Allah’a şükür 21 sene o<br />
gazinoyu çalıştırdım, devletten başka kimse<br />
musallat olmadı.”<br />
“Asfalt Rıza yıllarca Kazım Bey’e yılbaşlarında,<br />
özel günlerde tebrik kartları yolladı” diyor,<br />
Aysel İpar. “Hep cevap verirdik. Seneler boyunca<br />
Kazım Bey’i kimse unutmadı, bütün<br />
tanıyanlar yaptıklarına minnettar kaldı hep.”<br />
“Savcılık yıllarınızdan sonra Taksim’de önce<br />
otel, sonra da gazino işletmişsiniz” diyorum.<br />
“Bütün bunlar, Türkiye’nin yakın tarihinin<br />
birer vesikası gibi. Nasıl oldu bu geçiş?<br />
O süreçte neler yaşadınız?”<br />
“Darbe olunca beni yine tayin etmek istediler,<br />
ben de istifa ettim, İstanbul’a gelip<br />
avukatlık yapmaya başladım ama bu mesleği<br />
sevmedim. Mahkemelerde mübaşirin<br />
bile bir yetkisi var, avukatın yok. Kısa sürdü<br />
o yüzden. Ama bu süre zarfında otelciliğe<br />
başladım. Bir müvekkilim vardı, Behzat<br />
Bora diye. İranlı bir adamdı. Asmalımescit<br />
Sokağı’nın hemen başında bir oteli bulunuyordu.<br />
Yarı otel, yarı bar olarak kiraya vermiş<br />
ama kiracılar hem para vermiyor, hem adamı<br />
korkutmuşlar. ‘Bu sokaktan geçersen seni<br />
öldürürüz’ demişler. İstiklal Caddesi’nde karşı<br />
kaldırımdan yürüyordu adamcağız korkudan.<br />
Beni avukat olarak tuttu. 2 sene uğraştım.<br />
Önce oteli, sonra barı tahliye ettirdim.<br />
Behzat Bora orayı bir daha kimseye kiraya<br />
veremedi. En sonunda bana teklif etti. Ben<br />
de orayı aşağı yukarı 20 sene kadar çalıştırdım.<br />
Sonra Caddebostan Gazinosu oldu.<br />
Şimdi Migros’un olduğu yerde denize kadar<br />
geniş bir pist vardı. Sahibi çok iyi bir adamdı,<br />
Allah rahmet eylesin. Ondan kiraladım.”<br />
“Ama orada büyük bir şanssızlık yaşamışsınız<br />
sanırım” diyorum. İç geçiriyor, Kazım Bey.<br />
“Hem de nasıl... Korkunç bir şanssızlığa<br />
uğradık. Yazlık gazino yapmıştık orayı, yılda<br />
sadece iki ay çalıştıracaktık. İki sene üst<br />
üste, Temmuz ve Ağustos ayları her gün<br />
akşam üzeri yağmur başladı, bütün gece<br />
yağdı. Korkunç bir şey... Ara vermiyor, her<br />
gün yağıyor. Çok ünlü sanatçılar getirmiştim.<br />
Yağmur yüzünden bir türlü iş yapamadık.<br />
İki sene boyunca böyle geçti. Ben<br />
de Caddebostan Gazinosu’nu bıraktım. Bir<br />
süre Rogue Noir diye bir mekâna ortak oldum,<br />
sonra da Taksim Belediye Gazinosu<br />
süreci başladı.”<br />
“Hiçbir gazino bizimki kadar çalışmadı” diyor<br />
Aysel Hanım, gözleri hâlâ o günlerin heyecanıyla<br />
parlarken. “Tam bir aile yeri havasındaydı.<br />
O zamanlar çok meşhur mafyalar<br />
vardı. Eşim savcı olduğu için hiçbiri yanaşamadı<br />
bize. Hep çok temiz kaldık.”<br />
Kazım Bey’in, “Küçücük bir yerdi ama ilaveler<br />
yapa yapa 700 kişilik muazzam bir gazino<br />
haline getirdik orayı. Saray gibiydi. Aysel<br />
Hanım’la Paris’e gidiyorduk, oradaki tavanlara<br />
bakıp aynısını yapıyorduk” sözlerine ek<br />
olarak da, “Benim resmim kuvvetlidir. Paris’teki<br />
örneklere bakıp aynılarını çiziyordum<br />
gazinonun tavanına” diyerek, gülümsüyor<br />
Aysel Hanım...<br />
AYSEL HANIM, YALNIZ SAHNELERİN<br />
DEĞİL, HAYATININ ASSOLİSTİ<br />
“Hikâyenin en özel yerine geldik” diyorum,<br />
heyecanla yerimde doğrulurken. “Hayatınızın<br />
kadını Aysel Hanım’la tanışmanız ve<br />
sahnelerin çok özel bir assolist kazanması...<br />
O günleri anlatabilir misiniz?”<br />
Kazım Bey ve Aysel Hanım, heyecanla birbirlerine<br />
bakıyorlar bir an. Birbirlerini ilk kez<br />
görmüşçesine bir pırıltı seçiliyor gözbebeklerinde.<br />
İkisi de hem lafı devralıp anlatmak,<br />
hem sözü eşine bırakmak istiyor belli ki. Nihayetinde<br />
çözümü, birbirlerinin cümlelerini<br />
tamamlayarak anlatmakta buluyorlar.<br />
“Aysel’in kızı Serpil Barlas” diyor, Kazım Bey.<br />
“Eşi de müzisyen. İran’da çalışmışlar, birlikte<br />
Türkiye’ye dönmüşler. Aysel de onlara iş<br />
bakıyordu.”<br />
Sözü Aysel İpar devralıyor.<br />
“Beyaz Kelebekler vardı meşhur, onun solisti<br />
Orhan Gencebay’la sahneye çıkıyordu. Bir<br />
ekstraya gidemedi, Serpil’i yönlendirmek<br />
istedi. Serpil de çok gururludur, gitmedi. Or-<br />
114 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Yaşam Öyküsü<br />
han Gencebay geldi bizim evimize, Serpil’i<br />
ikna etmek için dil döktü. Öyle bir dönemdeyiz<br />
yani. Serpil hem iş bakıyor, hem de<br />
kendisine uygun bir yer olsun istiyor. Bir<br />
arkadaşım bana ‘Bir gazino sahibiyle tanıştım,<br />
çok beyefendi bir adam’ diye anlattı.<br />
Ben de gidip rica edeyim dedim. Serpil’i de,<br />
kocasını da aldım.“<br />
Anlatma sırası Kazım Bey’e geçiyor yeniden.<br />
“Sonra baktım ki bir hanım... Yüzü güzel,<br />
ahlakı güzel, kalbi güzel, karakteri güzel...<br />
Sesi de güzel!” diyor, ilk günkü kadar büyük<br />
bir heyecan ve hayranlıkla. “Hemen kaptım<br />
onu. ‘Siz şarkı söylemez misiniz?’ soruma<br />
‘Söylemem’ şeklinde cevap verdi. ‘Bir sesinizi<br />
duyayım’ dedim. Çıktı sahneye. Bir şarkı söyledi.<br />
Yok böyle bir ses... Sonrasında da Aysel<br />
Hanım’ı hem assolist hem de eşim yaptım.”<br />
“49 sene oldu işte...” diyor Aysel Hanım,<br />
eşinin gözlerine sevgiyle bakarken. Aynı şekilde<br />
yanıtlıyor Kazım Bey; “49 sene oldu...”<br />
“Henüz hiç tanınmamış bir sanatçıyı assolist<br />
yapmak gibi bir adet yokmuş” diyerek<br />
araya giriyorum. “Çok cesur bir karar bu. O<br />
dönemde neler yaşadınız?”<br />
“Benim babam bahriye binbaşısıydı, amiralliğe<br />
kadar yükseldi sonra” diye açıklıyor, Aysel<br />
Hanım. “Biz çocukken bizi Safiye Ayla’ya<br />
götürürdü, Hamiyet Yüceses hayranıydı.<br />
Musikiyle iç içe büyüdüm yani. Ama o kadar<br />
mazbuttuk ki beni konservatuara yollamadı.<br />
Hocalarım ‘bari akademiye gitsin’ dediler,<br />
resmim de çok iyiydi çünkü. ‘Yok oraya<br />
çıplak mankenler geliyormuş’ diye reddetti<br />
babam. Ama sesim meşhur oldu. Daha yedi<br />
sekiz yaşında şarkı söylemeye başladım.<br />
Düğünlerde şurada burada, gittiğimiz her<br />
yerde bana şarkı söyletirlerdi. Ama nasıl<br />
söylerdim biliyor musun? Şart koşardım,<br />
evvela ışıklar sönecek diye. Restoranın ışıkları<br />
sönerdi, ben öyle okurdum. Hemen o<br />
dakika plak teklifleri, sahne teklifleri gelirdi.<br />
Ben o işlere ısrarla girmedim. Kazım Bey’le<br />
tanışınca kısmet oldu.”<br />
“Bu olayı ilk defa ben yaptım” diyor Kazım<br />
Polat. “Evinden alıp assolist olma adetini<br />
ilk defa ben getirdim. Aysel ilk defa sahneye<br />
çıktıktan sonra Hürriyet Gazetesi ‘Evinden<br />
Sahneye’ diye haber yaptı ertesi gün.<br />
Fahrettin Aslan vardı gazinocular kralı,<br />
Maksim’in sahibi, iki tane solisti vardı. Bir<br />
Behiye Aksoy, bir de Gönül Yazar. Bir ay Behiye<br />
Aksoy çalışıyordu, bir ay Gönül Yazar.<br />
Ben Aysel’i direkt sahneye çıkartıp assolist<br />
yapınca, adamın gözleri açıldı. Ondan dört<br />
ay sonra Ahmet Özhan’ı çıkarttı. Sonra Seçil<br />
Heper’i...”<br />
“Peki diğer sanatçılar nasıl karşıladı bu durumu?”<br />
diye soruyorum.<br />
“Kimse benim altımda sahneye çıkmak istemiyordu”<br />
diyor Aysel Hanım. “Çünkü ben<br />
ne üvertür oldum, ne başka bir şey. Direkt<br />
assolist olmuşum, ne demek! Çok büyük<br />
bir olaydı. Kazım Bey benim altıma kadro<br />
kurmak için çok zorlandı. Yaşar Özel, Tanju<br />
Okan, Fatma Girik, Erol Büyükburç... Tanınmamış<br />
bir sanatçı olduğum için kimse<br />
benimle çalışmak istemiyordu. Kazım Bey<br />
zar zor ikna etti. Ama çok tutuldum. Mesela<br />
Serpil’le beraber İstiklal Caddesi’nde bir yere<br />
gittik. Bir arkadaşı geldi yanına. “Serpil, şurada<br />
Taksim Belediye Gazinosu’nda bir kız<br />
çıkmış, dolup taşıyor mekân” dedi. Halbuki<br />
benim o bahsettiği. Zeki Müren geldi,<br />
benimle çalışmak istedi, çok yakın arkadaş<br />
olduk sonra. Yani çok temiz bir mazisi olan<br />
ilk solistlerden biri benim.”<br />
“Sonra ne oldu peki? Bu görkemli gazino<br />
günleri nasıl sona erdi?”<br />
“Para el değiştirdi” diye iç geçiriyor, Aysel<br />
Hanım. Susuyor. Kazım Bey sözü devralıyor<br />
eşinin kaldığı yerden.<br />
“Taksim’in göbeğinde böyle bir mekâna sahip<br />
olmamız çok dikkat çekiyordu. Mekânı<br />
elimizden almak istiyorlardı. Bana defalarca<br />
tahliye davası açtılar. 2 davayı kazandım<br />
ama ertelemeyle bir yere varılmıyor tabii.<br />
Sonunda elimizden aldılar orayı.”<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 115
Yaşam Öyküsü<br />
“Kazım Bey bütün davaları kazanıyordu, gazinodan<br />
atamıyorlardı. Bunun üzerine özel<br />
kanun çıkarttılar. Kazım Bey yüzünden bütün<br />
gazinolara el kondu” şeklinde açıklama<br />
getiriyor Aysel Hanım.<br />
Şaşırıyorum. Fark ediyor Kazım Bey, hemen<br />
detaylarını anlatmaya koyuluyor:<br />
“Kanun çıkarttılar. Bütün İstanbul’daki belediye<br />
gayrımenkullerinin kira mukaveleleri<br />
otomatik olarak feshedildi. Kira feshedilince,<br />
aylık 25.000.000 kira bedeli talep edildi.<br />
Muazzam bir borç birikti bir anda. Evimiz<br />
barkımız elimizden gidecek diye korktum. 21<br />
senenin sonunda 1987 yılında tahliye ettim.”<br />
“Peki sonra?” diyorum. “Sahneleri bıraktıktan<br />
sonra neler yaşadınız?”<br />
“Bu işleri bırakacağım, dedim Aysel’e. Sağ<br />
olsun, ‘Sen nereye ben oraya’ dedi. Birlikte<br />
dünyayı dolaşmaya başladık. Karavanla binlerce<br />
mil yaptık. Amerika’nın bütün eyaletlerini,<br />
Kanada’yı, Avrupa’yı dolaştık. Sonra<br />
Türkiye’ye geldik, Karadeniz’e kadar gittik.<br />
15 - 20 sene böyle yaşadık” diyor, Kazım Bey.<br />
Aysel Hanım ekliyor:<br />
“İkimiz de çok korkusuzduk. Hem korkusuz,<br />
hem de çok hareketliydik. Yerimizde<br />
duramıyorduk hiç. Ne maceralar yaşadık<br />
o süreçte. Hâlâ da yaşıyoruz. Geçen sene<br />
Bodrum’da Anadolu Ateşi’ni izleyecektik.<br />
Harika bir gösteri, biz de en öne oturduk,<br />
seyretmeye gitmişiz. Bir menajer bizi tanıdı,<br />
beni anons etti. Mecbur kaldım sahneye çıkmaya.<br />
Bir şarkı söyledim. Nasıl inliyor ortalık.<br />
Gençlik alaturkayı ne kadar seviyormuş!<br />
Gösteriden sonra çıkışta belki 50 kadar genç<br />
karşıladı bizi. Yere diz çökmüşler, eğilerek<br />
bize saygı duruşunda bulunuyorlar. Nasıl<br />
şaşırdım, nasıl sevindim. Dünyaya yeniden<br />
gelmiş gibi hissettim o an. Sonra kötü şeyler<br />
oldu ama tatilimizin tadı kaçtı.”<br />
“Ne oldu yahu?” diyor, Kazım Bey.<br />
“E düşüp kalçanı incittin ya.”<br />
Bir an duruyor Kazım Bey, ardından derin bir<br />
sesle yanıtlıyor.<br />
“İncittim, geçti. Allah başka dert vermesin.”<br />
* * *<br />
Sohbetimizin sonunda, efsane kumandan<br />
Polat Paşa’nın Kuvayi Milliye yıllarında, Kazım<br />
Bey’in hakimlik ve savcılık dönemlerinde,<br />
Aysel İpar’ın 1972 yılında New York’ta<br />
verdiği 23 şarkılık konserinde çekilmiş<br />
fotoğrafları gösteriyor bana, Polat çifti.<br />
Günün akşama dönmeye başladığını fark<br />
edince müsaade isteyip çıkışa yöneliyorum.<br />
Güler yüzle, samimiyetle, içtenlikle uğurluyorlar<br />
beni. Kapıdan çıktığımda, birkaç saat<br />
içinde Türkiye’nin tüm dönemlerine, zarafete,<br />
sanata ve tarihe şahit olmuş olmanın<br />
huzuru kaplıyor içimi. Bağdat Caddesi’nden<br />
Kadıköy’e yönelirken, gökyüzünde belirmeye<br />
başlayan yıldızlara takılıyor gözlerim.<br />
Kulağımda, Aysel İpar’ın unutulmaz sesiyle<br />
hayat verdiği Rıfat Ahmet Moralı dizeleri<br />
yankılanıyor birden:<br />
“Mümkün mü unutmak güzelim neydi<br />
o akşam, Rüya gibi, hülya gibi bir şeydi<br />
o akşam...”<br />
116 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Virtüöz<br />
Paco de Lucia Beyond the Memory Tribute Konseri<br />
FLAMENKO ATEŞİNİ 24. İSTANBUL<br />
CAZ FESTİVALİ’NDE YAKTI<br />
HAKAN AKOĞLU<br />
Paco de Lucia’nın kariyerinin çeşitli evrelerinde<br />
birlikte çalıştığı Jorge Pardo, Carles<br />
Benavent, Jose Maria Bandera, Nino Josele,<br />
El Piranha, David de Jacoba gibi yıldız müzisyenlerin<br />
ve dansıyla Nino de los Reyes’in<br />
katıldığı; Levent Yüksel, Cenk Erdoğan ve<br />
Taksim Trio’nun da konuk sanatçı olarak<br />
yer aldığı “Paco de Lucia Anısına: Beyond<br />
the Memory” tribute konseri, Zorlu PSM’de<br />
müzikseverlerle buluştu.<br />
24. İstanbul Caz Festivali tarafından gerçekleştirilen<br />
bu özel konser öncesi Paco De<br />
Lucia’yı, Beyond the Memory konserinde<br />
yer alacak müzisyenlerden dinledik.<br />
Türk müzisyenlerin de eşliği ile<br />
Türkiye’de Paco de Lucia: Beyond the<br />
Memory konserinde Paco de Lucia’yı<br />
anmak nasıl bir duygu?<br />
Jorge Pardo: Hepimiz için özel ve sürpriz bir<br />
konser. Ben daha önce Türkiye’de bulunmuştum.<br />
Hatta Türkçe şarkılar da biliyorum.<br />
Bu konserle hem müzisyen arkadaşlarım,<br />
hem de dinleyiciler olarak çok fazla şey<br />
paylaşabileceğimizi düşünüyorum.<br />
Jorge Pardo<br />
Paco de Lucia’yı tek cümleyle nasıl<br />
tanımlarsınız?<br />
Carles Benavent: Bir müzik elçisiydi, bugün<br />
Flamenko olarak bildiğimiz şey onun mirasına<br />
dayanıyor.<br />
Carles Benavent<br />
118 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Virtüöz<br />
Cenk Erdoğan<br />
Levent Yüksel<br />
Taksim Trio<br />
Paco de Lucia size ilham veren isimlerden<br />
biri diyebilir miyiz?<br />
Cenk Erdoğan: Evet, hatta Paco de Lucia<br />
için yaptığım “Bir Ucu Yanık” adında<br />
bir bestem var. Paco de Lucia’yı Açıkhava<br />
Tiyatrosu'nda canlı dinledikten sonra anladım<br />
ki Flamenko’yu iyi çalmak için gerçekten<br />
hissetmek gerekiyor. Bunu fark edince,<br />
en derinine gidebileceğim müziğe, kendi<br />
müziğime yöneldim. Virtüöz olmak sadece<br />
iyi çalmak demek değil, insanları peşinden<br />
sürüklemektir. Ve Paco de Lucia, gerçek bir<br />
virtüözdü.<br />
Paco de Lucia ile uzun yıllar birlikte<br />
çalıştınız. Sahne dışında nasıl bir<br />
insandı?<br />
Carles Benavent: Çok adaletli, haksızlık yapmayan,<br />
kendine ve karşısındakine saygıyla<br />
yaklaşan net biriydi. Ben de ondan kalbimin<br />
sesini dinlemeyi öğrendim.<br />
“Bir Ucu Yanık” şarkısını Paco de<br />
Lucia’ya ithaf ettiniz. Şarkının hikâyesini<br />
dinleyebilir miyiz?<br />
Cenk Erdoğan: Paco de Lucia için yaptığım<br />
bir besteydi. İspanya’da, mezarının başında<br />
bu besteyi çalma şansını da yakaladım.<br />
Benim için çok özel bir andı. Şimdi de bu<br />
konserle sahnede onunla birlikte çalışmış<br />
muhteşem müzisyenlerle birlikte Paco de<br />
Lucia’yı anacağım için çok mutluyum.<br />
Paco de Lucia’nın bir bestesini “Tuana”<br />
olarak bizlerle buluşturmuştunuz. Paco<br />
de Lucia sizin için ne ifade ediyor? Tuana<br />
nasıl doğdu?<br />
Levent Yüksel: Paco'nun Live "One Summer<br />
Night" adlı Sextet World grubuyla yaptıkları<br />
muhteşem albümü dinliyordum. Sezen'e<br />
söyledim. Paco'nun yaptığı şarkılardan<br />
bahsettim, onların çok şahane olduğunu<br />
söyledim ama Türkçe söz yazılamaz, aynı<br />
hava yakalanamaz diye düşündüm. Hangi<br />
şarkı diye sordu, Palenque'nin bir bölümünü<br />
dinlettim. Bir şey söylemedi, meğer bilenmiş<br />
benim yakalanamaz dememe... Birkaç<br />
gün sonra yazdım dedi ve Tuana muhteşem<br />
olmuştu. Medarı iftiharımız sevgili<br />
Erdem Sökmen'e yazmasını ve çalmasını<br />
rica ettim. En az Paco kadar güzel oldu Tuana.<br />
Paco de Lucia'nın grubuyla sahnede<br />
Tuana'yı seslendirmek ise benim için çok<br />
özel ve çok onurlandıcı. Paco de Lucia benim<br />
hayatımda tanıdığım, duyduğum en duygulu,<br />
en hızlı ve en iyi Flamenko gitaristlerinden<br />
biri. Öylesine çalar ki, gözlerimin dolduğunu<br />
bilirim.<br />
Paco de Lucia’nın en sevdiğiniz şarkısı<br />
hangisi? Hangi şarkısını yorumlamak<br />
isterdiniz?<br />
İsmail Tunçbilek: Sanırım Solo Quiero Caminar.<br />
Enstrümanlarımızın ve eserin yapısı<br />
itibariyle zor bir icrası var. Çok çalışılması<br />
gereken bir eser.<br />
Paco de Lucia Beyond the Memory<br />
konseri ile ilgili neler söylersiniz?<br />
Carles Benavent: Paco de Lucia’nın kariyerindeki<br />
en güzel şarkılarını dinlettik. Biz de<br />
zaman içerisinde tabii ki müzikal anlamda<br />
daha fazla olgunlaştık. Paco de Lucia hayranlarının<br />
çok sevdiği bir konser gerçekleytirmekten<br />
çok mutluyuz.<br />
David de Jacoba<br />
Nino Josele<br />
Jose Maria<br />
Bandera<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 119
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
FUNDA ve ARNO MUTLULUĞA YELKEN AÇTI<br />
İstanbul ve İstanbul Boğazı ‘yılın düğünü’ olmaya aday bir<br />
düğüne ev sahipliği yaptı. Bu iddiamızı elbette düğünün<br />
görkemli aksesuarlarına, şımarıkça harcanan paralara ve<br />
abartılı diğer unsurlara bağlamıyoruz.<br />
Gelin ve damadın ne kadar birbirine yakıştığına, her ikisinin<br />
de gözlerinden fışkıran mutluluk baloncuklarına bağlıyoruz.<br />
Tabi konukların ve ailelerin içtenlik dolu bakışlarının, iddiamızı<br />
tamamlayan diğer unsurlar olduğunu da belirtmeliyiz.<br />
FUNDA BERBEROĞLU & ARNO TAŞÇIOĞLU<br />
Uzun yıllar unutulmayacak düğünün kahramanları Funda Berberoğlu ve Arno<br />
Taşçıoğlu... Bundan sonra hayatlarını birleştirme ve birlikte yürüme kararı alan<br />
ikilinin nikâh törenleri, Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nde imza altına alındı. İkinci<br />
bir tasdik ise, Ortaköy Meryem Ana Ermeni Kilisesi’nde gerçekleşen tören ile yapıldı.<br />
Ardından aynı günün akşamında Küçük Prens teknesi ile İstanbul Boğazı’na<br />
açılan çifte, yaklaşık 200 kişiden oluşan dostları ve aile yakınları eşlik ettiler.<br />
EĞLENCE DORUKLARDA<br />
Düğün gecesine katılan konuklar en az Funda & Arno ikilisi kadar mutluydular.<br />
Böyle olunca eğlence de doruklara çıkmıştı. Mutluluğun yanında müziğin de verdiği<br />
coşku ile geç saatlere kadar dans eden çifte, konuklar da eşlik etmeye başlayınca,<br />
adeta gecenin hiç bitmemesi istendi...<br />
“DİLEĞİMİZ ONLARIN SONSUZA DEK MUTLU OLMALARI”<br />
Gelin Funda’nın annesi ile birlikte oğulları Arno’nun mutluluğuna tanık olan Talin<br />
& Aret Taşçıoğlu Ailesi ve yakınları, Kadıköy Life Dergisi’ne yaptıkları açıklamada,<br />
“Bizler de onları birbirine çok yakıştırdık. Yegâne dileğimiz onların sonsuza dek<br />
mutlu olmalarıdır” dediler.<br />
120 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
İşletme ve bilişim teknolojileri konusunda<br />
uzman olan Funda Berberoğlu, şu sıralarda<br />
Gayrimenkul Danışmanlığı alanında faaliyet<br />
gösteriyor. Arno Taşçıoğlu ise, profesyonel<br />
dağcı ve bu konuda eğitmen olarak<br />
çalışıyor.<br />
Düğünün en heyecanlı isimleri arasında,<br />
gelin Funda’nın annesi Gülnur Köroğlu<br />
vardı. Onlar ilk dansı yaparken hayli duygulu<br />
anlar yaşayan Gülnur Köroğlu, “Tek<br />
dileğim biricik kızımın mutluluğuna tanık<br />
olmaktı” dedi.<br />
Beşiktaş Belediyesi salonlarında kıyılan nikaha çiftin yakın arkadaşları<br />
olan Gülizar Kenan ve Kemal Zurnacı tanıklık etti.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 121
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
İspanya’ya Gelin Verdik<br />
Siyasi alanda Avrupa ile çekişmelerimiz sürerken, duygusal anlamda çok başarılı<br />
olduğumuz bir defa daha ortaya çıktı. Her yıl pek çok ailenin gelin verdiğine veya<br />
gelin aldığına tanık oluyoruz. Bunu tabi başka hiç bir toplumda olmayan iyi niyetliliğimize,<br />
misafirperverliğimize de bağlayabiliriz.<br />
Aşan Ailesi de bu ailelerden biri olarak objektiflerimize yansıdı. Şenay & Kemal<br />
Aşan çifti, özenle yetiştirdikleri biricik kızları Dilşan’ı İspanya’ya gelin verdi.<br />
Yunanistan’da iletişim uzmanı olarak çalıştığı sırada, İspanyol Pau Munoz Tomas<br />
ile tanışan ve onları bundan sonraki yaşamı birlikte sürdürme kararı vermelerine<br />
götüren neden elbette birbirlerini çok sevmeleriydi.<br />
İspanya’da gerçekleşen nikâhın Türkiye bölümü İstanbul Yelken Kulübü tesislerinde<br />
yapıldı. İspanya’dan, Yunanistan’dan, Portekiz’den olmak üzere yaklaşık 200<br />
davetlinin katıldığı düğün görülmeye değerdi. Kadıköy Life Ailesi olarak Dilşan &<br />
Pau Munoz Tomas çiftine sonsuz mutluklar dileklerimiz iletiyoruz.<br />
Aşan Ailesi’ni bu anlamlı günlerinde yalnız bırakmayan dostları<br />
onların mutluluğuna tanık olmanın keyfi içindeydiler. Şükran<br />
Kartal, Lalehan Kartal, Gökhan Kartal, Pau & Dilşan Munoz Tomas,<br />
İrem Babalık, Canan Toprakkaya, Gonca Kaplan, Selçuk<br />
Korun, Cenay Toprakkaya ve Kemal Aşan...<br />
Düğünün konukları arasında Dilşan Aşan’ın lise arkadaşları da vardı. Bu arkadaşları<br />
arasında, bir dönem Kadıköy Life Dergisi’nde de muhabir olarak görev alan Gökçe<br />
Uğurlu da bulunuyordu.<br />
Düğün için yurtdışından gelen arkadaşları geç saatlere kadar<br />
eğlenerek onların mutluluğuna ortak oldular. İspanya’nın ünlü<br />
bir bankasında çalışan Helma Dokkum ve Annelies Sprerings güzellikleri<br />
ile dikkatleri çekerken, Ben Picola, Dani Munyoz ve Manuel<br />
Ruiz yaptıkları danslarla dikkatleri üzerlerinde topladılar...<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 123
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Kadıköy’ün en gözde mekânı oldu<br />
Moda Deniz Kulübü’nün 1983 yılında boşalttığı eski binası,<br />
yeni sahipleri tarafından milyonlarca dolar harcanarak yeniden<br />
yaratıldı. Tamamen aslına sadık kalınarak yapılan bina,<br />
‘Moda Sahil’ markası adıyla Türkiye’de en lezzetli balık ve<br />
meze çeşitlerini tadabileceğiniz sayılı mekânlardan biri haline<br />
geldi. Hemen yanında yer alan bölüm ise, “Kayıkhane”<br />
markasıyla etkinlik merkezi oldu.<br />
ŞİMDİYE KADAR NERELERDEYDİNİZ?<br />
Tarihi Moda İskelesi’ni gören olağanüstü güzellikteki manzarasının<br />
bu mükemmelliği tamamlayan bir diğer unsur<br />
olduğunu dile getiren konukları ise adeta, “Şimdiye kadar<br />
nerelerdeydiniz?” der gibiydiler. Sadece hafta sonları değil,<br />
her akşam Kadıköy dışında İstanbul’un Avrupa Yakası’ndan<br />
ve Adalar’dan seçkin misafirler ağırlayan mekânın dikkat<br />
çeken bir başka özelliği, fiyatların son derece makul olması.<br />
Cemiyet Haberleri sayfalarımız için tavsiye ettiğimiz ve çalışmakta<br />
olduğumuz Moda Sahil’in konukları arasında her yaştan<br />
isimlere rastlamak mümkün. Hukuk eğitimi almakta olan<br />
Dural ve Beril kardeşler, “Bizler için huzurlu ve güvenli bir ortam<br />
önceliğimizdir” dediklerinde onlara bir kez daha hak verdik.<br />
Beril Dural, Eliz Kireççi, Berfu Dural ve Sera Kireççi...<br />
İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin geçmiş dönem<br />
Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanlarından<br />
Mehmet Yaşar Kaynar Moda Sahil’in konukları arasındaydı.<br />
Şimdilerde Türk Nöroşirürji Derneği Nörovasküler Grup Başkanlığı<br />
görevi yanında, Florence Nightingale Hastaneleri<br />
Bünyesinde Nöroşirurji / Beyin Ve Sinir Cerrahisi Bölümünde<br />
hastalarına hizmet veren Kaynar, “Çok güzel bir mekân kazandırmışlar,<br />
emeği geçenleri kutlarım” şeklindeki mesajını şef<br />
Kamber Şahin’e iletti. Yusuf Berke Kaynar, Semiha Kaynar, Neşe<br />
Kaynar, Elanur Kaynar, Aslı İdil Kaynar, Mehmet Yaşar Kaynar,<br />
Şef Kamber Şahin ve Ali Türk Kaynar...<br />
Moda’nın ünlü gayrimenkul danışmanı Mümtaz Yavuz, sevgili<br />
eşi Fulya Hanım ile 25’nci evlilik yıldönümünü kutlamak için,<br />
“Elbette Moda Sahil” diyenler arasındaydı.<br />
124 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
‘Hayat Sevince Güzel’ dizisinin usta oyuncusu Ali Erkazan, sevgilisi<br />
Çağlar Kılıç ile birlikte mekânı tercih eden isimler arasında objektiflerimize<br />
takıldı. Onlara eşlik edenler ise, Algı Eke, Ulaş İnan<br />
Torun ve Kadıköy Belediyesi Zabıta Müdürü Vedat Keskin’di...<br />
Ünlü Üroloji Profesörü Ahmet Erözenci de Moda Sahil’in konukları<br />
arasındaydı. Gerçek bir Kadıköylü olan ve yazarlığı ile<br />
de çok iyi bilinen Erözenci’nin, Bir Türk Filmi Olarak, Bir Gölgenin<br />
Ardından, Bir Kaçıştır Yaşamak, Mut İçin Bir Öykü isimli<br />
kitapları hâlâ listelerde. Erözenci’den Kadıköy Life sayfalarına<br />
söyleşi sözü de aldık. Ahmet Erözenci, Ayşe Erözenci, Nazlı Deniz<br />
Uçman, Vildan Sezer ve Dilek Sezer...<br />
Tarihi Moda İskelesi manzarası eşliğinde dostların bir araya<br />
geldiği bu fotoğrafın kahramanları Kahve Dünyası Satın Alma<br />
Müdürü Emrah Pars, REPA Grup Genel Koordinatörü Eren Düzkaya,<br />
DGS Shipyard Dershaneleri Genel Müdürü Emre Arslan<br />
ve Moda Sahil İşletme Koordinatörü Danış Yıldırım olarak objektiflerimize<br />
yansıdı.
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Okan Özyurt: Ataşehir’i Akşamları Seviyorum<br />
Ünlü avukatlarımızdan Okan Özyurt, Ataşehir’in özel mekânlarından Park<br />
Adana’da konuk ağırladı. İlaç sektörünün başarılı isimlerinden Hayriye Yalçın<br />
ve Aslıhan Sayar ile harika bir akşam yemeğinde buluşan Özyurt, “Ataşehir’i<br />
akşamları seviyorum” dedi.<br />
Kalbur’da Doğum Günü<br />
Ümraniye Şerifali Bölgesi’nin genç girişimlerinden Uğur Erbaş,<br />
26’ncı yaş gününü Kalbur’da kutladı. Ona eşi Buse Hanım<br />
ile birlikte eşlik eden ise yakın dostları Güray&Rabia Kuyucak<br />
çifti oldu. Tabi Kuyucak’ların 6 aylık bebekleri Poyraz da arabasından<br />
bu kareye girmeyi başardı.<br />
Elçin & Vahit Özdemir: Pozitif Bakıyoruz<br />
Eski bankacı, yeni sanayici Vahit Özdemir ve sevgili eşi Aktif<br />
Bank Bağdat Caddesi Şubesi Müdürü Elçin Özdemir’i Ataşehir<br />
Park Adana’da görüntüledik. “Yaşanmakta olan pek çok olumsuzluklara<br />
rağmen hayata pozitif bakıyoruz” diyen Özdemir çifti,<br />
“Aksi halde zararımız kendimize olacak” yorumunda bulundu.<br />
Gülümsemeler Kayboldu<br />
Barış & Meral Akkuş çifti, 5 yaşındaki kızları Zeynep Ekin’i yaz tatili için memleketleri<br />
olan Sivas’a göndermiş olmanın dayanılmaz hafifliği ile soluğu<br />
Kalbur’da aldılar. Yakın dostları Necla Araz ve Ahmet Türkuçar ile fotoğraf<br />
çekildikten hemen sonra Zeynep, Sivas’tan görüntülü arayınca, yüzlerde<br />
gülümsemeler kayboldu.<br />
Furkan Albayrak’ın Gözbebeği<br />
Türkiye için çok önemli bir şirketin genel müdürlüğü görevini<br />
yürütmekte olan ve çok önemli başarılara imza atan Furkan<br />
Albayrak’a, Ataşehir Park Adana’da rastladık. Kucağında ise<br />
üzerine titrediği kızı vardı. Adını sorduğumuzda, “Gözbebeğim”<br />
dedi. O’nun hikâyesine Kadıköy Life derginizin gelecek<br />
sayısında ayrıntıları ile yer vereceğiz.<br />
“Haftaya Yine Kalbur’dayız”<br />
Merkezi İtalya’da bulunan Nord Engineering Srl firmasının Türkiye bölümünde<br />
satış yöneticisi olarak çalışan Cem Demirhan, eşi Zinnet Hanım ile<br />
birlikte Ataşehir Kalbur’un konukları arasındaydı. Masanın diğer isimleri ise<br />
Ziya & Burcu Acar çiftiydi. Mekânın lezzetlerine hayran kaldıklarını dile getiren<br />
konuklar, “Haftaya yine buradayız” dediler.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 127
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Büyük Kulüp’te Markasanat Rüzgârı<br />
İstanbul’da yaklaşık 20 yıldır seçkin organizasyonların aranılan adresi haline<br />
dönüşen Markasanat, iş dünyasına yön veren isimlerin yer aldığı, milyar dolarlık<br />
iş hacminin yöneticilerini tek çatı altında topladığı etkinliğiyle yine ses<br />
getirdi. İnşaat sektörünün liderlerini aynı masalarda buluşturan Markasanat<br />
Ajans Başkanı Nevin Özcan, ekibi ve misafirleriyle tempolu bir akşamın ardından<br />
final karesinde bir araya geldi. Markasanat Markalar Direktörü Bahar<br />
Aray, Habertürk TV Muhabiri Duygu Kaya, Haydar Gökçin, Markasanat Medya<br />
İlişkileri Sorumlusu Nesrin Özcan Karadeniz, Markasanat Ajans Başkanı<br />
Nevin Özcan, Başkan Yardımcısı Deniz Vargeloğlu.<br />
Cüneyt Bağbek, Ailesiyle Çatana’da<br />
Ayakkabı sektörünün tanınmış ismi Cüneyt Bağbek, ailesi ile<br />
birlikte Bostancı akşamlarındaydı. Çatana Balık’ta hafif menüleri<br />
tercih ettikleri akşamda keyifli sohbet gerçekleştiren<br />
Bağbek Ailesi, mekânın lezzet takipçileri arasında yerini aldı.<br />
Veda Yurtsever ve Ayça Abana’dan<br />
İsmail Şef’e Tam Not<br />
İsmail Şef’in yine ünlü misafirleri vardı. Kırgın Çiçekler dizisinde<br />
kariyerine devam eden Veda Yurtsever ve hızlı oyunculuk<br />
kariyerinin ardından profesyonel tiyatro hayatında başarılı<br />
projelere imza atan Ayça Abana’nın yanı sıra birçok restoran<br />
misafirinin İsmail Şef’in menülerine notu tamdı.<br />
Vino Bahçesinde Dostlar Buluşması<br />
Aralarında bankacıların da bulunduğu iş dünyasının renkli isimleri Göztepe<br />
Vino’da bir araya geldi. Aydan Özer, Arhan Özer, Artun Özer, Mehmet Salih<br />
Özer, Harun Baştürk, Ercüment Ulusay, Öykü Ulusay, Murat Erensoy, Beyza<br />
Erensoy, Emre Erensoy, Hakan Baştürk, Ceyhan Baştürk ve Arzu Ulusay’dan<br />
oluşan grup; “Yemekler kadar Bağdat Caddesi’ni geniş bahçelerle yeşiller<br />
içinde yaşayabilmek de güzel” dedi.<br />
Serdar Aydın, Arkadaşlarıyla Poyraz’da<br />
Ünlü oyuncu Serdar Aydın’ı, Poyraz Balık’ta arkadaşları ile birlikte<br />
görüntüledik. Yeni projelerine odaklanan genç ve başarılı<br />
oyuncu, mekânın menülerine “Yine tam not, mükemmel”<br />
diyerek, memnuniyetini gösterdi. Pırlanta ve mücevherat<br />
toptancılığı ile kıymetli taşları nadide bedenlerle buluşturan<br />
Melek Kavalıoğlu da objektiflerimizdeydi. Ayhan Göç, Yeşim<br />
Ayyüce, Serdar Aydın ve Melek Kavalıoğlu.<br />
Eftalya’ya Müdavim Olunca<br />
Danışman Ailesi, yıllardır müdavimi oluğu Eftalya Balık’taydı. İş dünyasının<br />
temposundan fırsat buldukça ailesi ile birlikte Şaşkınbakkal sahilindeki Eftalya<br />
Balık’ın ziyaretçilerinden olan Fazlı Danışman; “Lezzeti seviyoruz, emin<br />
oluyor ve geliyoruz” şeklinde konuştu.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 131
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Genç Bilişimci Levent İyigel Bekârlığa Veda Etti<br />
Bilişim sektörünün yeni yetiştirdiği başarılı isimlerden Levent İyigel,<br />
dünyaevine girmeden önce arkadaşlarıyla bekârlığa veda için mangalbaşı<br />
sefasını seçti. Bostancı sahilinde Çınaraltı Mangalbaşı’nda<br />
dostluk anılarını da tazeleyen yakışıklı damada, arkadaşları “Darısı<br />
başımıza” diyerek mutluluklar diledi.<br />
Değişmeyen Adresleri By Esat<br />
Eczacıbaşı Türkiye Satış Müdürü Türker Kutur ve dostlarını Kalamış’ta,<br />
By Esat Balıkçısı’nda görüntüledik. HTT İzolasyon Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Bülent Koç, fotoğraf sanatçısı Yücel Kurşun ve genç inşaat<br />
mühendisi Kaan Tamtürk ve Rami Najli, Türker Kutur ile birlikte By<br />
Esat Balıkçısı’nın sunum ve lezzetine tam not verdi.<br />
Kuruyemişler Peyman, Balıklar By Esat<br />
Türkiye’nin meşhur çerezi Peyman’ın sahipleri Akgün Ailesi, By Esat Balıkçısı’ndaydı.<br />
Hafif yaz menüleri tercih eden işadamları ve ailenin geleceği<br />
genç üyesi Emre, doya doya Kalamış’ı yaşadı. Peyman Kuruyemiş Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Tuncer Akgün ve oğlu Emre Akgün, Nadir Akgün.<br />
Merve Temiz & İbrahim Akçakaya<br />
“EVET” Dedi<br />
Geçtiğimiz ay mutluluk yolunda hayatlarını birleştirme kararı alanlar<br />
arasında, Merve Temiz & İbrahim Akçakaya ikilisi de vardı. Kadıköy<br />
Evlendirme Dairesi’nde kıyılan nikâhın tanıkları ise, Ömer Alkan,<br />
Müjde Alkan, Eski Bakan Mustafa Kul ve MHP Milletvekili Durmuş Ali<br />
Torlak idi. Maklora Kozmetik sahiplerinden Merve Temiz ile Anadolu<br />
Hayat Emeklilik Proje Yöneticisi İbrahim Akçakaya’nın nikâh törenine<br />
çok sayıda davetli katıldı.<br />
Ertan Zerentürk Gabbia’da<br />
Yakışıklı manken ve oyuncu Ertan Zerentürk, Gabbia Cafe & Bistro’da<br />
kendine geniş zaman ayırdı. Fiziği kadar Akasya AVM’de Vetrina<br />
Mağazası’nın işletmeciliğiyle de sektöründe sıkça konuşulan Ertan,<br />
minik dostu Bobo’yu yine kucağından düşürmedi. Gabbia işletmecisi<br />
Murat Karakuş’un sohbetine eşlik ettiği Ertan Zerentürk, “Artık sıkça<br />
Acıbadem’deyim” diyerek, geniş bahçede köşesini seçti.<br />
Bir Yanda Kalamış Aşkı, Diğer Yanda Dostluklar<br />
Onlarınki yıllara meydan okuyan gerçek dostluk… Üniversite sıralarından<br />
bugüne 40 yıldır dostluk ilişkilerini bozmayan arkadaşlar, By<br />
Esat Balıkçısı’ndaydı. 8 yıl önce çocukluğunu ve gençliğini yaşadığı<br />
Kalamış’tan ayrılıp Tuzla’ya yerleşmek zorunda kalan emekli üst düzey<br />
bankacı Haluk Güven, Kadıköy ve Kalamış akşamlarından kopamazken<br />
yine Kalamış sakinlerinden Semih Nalbantoğlu, enerjisi ile<br />
dolu dolu bir akşam yaşattı. Çiftlerin eşleri de objektiflerimizde buluşurken<br />
Rengin Hanım’ın kızı Melis Güven, ilk fırsatta yine By Esat’ta<br />
olmak istediklerini dile getirdi.<br />
Üniversite Arkadaşları<br />
Soluğu Gabbia’da Aldı<br />
Kocaeli Üniversitesinde yolları kesişen<br />
arkadaşlar her geçen yılı fırsat<br />
bildi, dostluklarını daha da güçlendirdi.<br />
Acıbadem’de yeni rüzgârlar estiren<br />
Gabbia’nın menüleri eşliğinde<br />
okul dönemlerinin unutulmayanlarını<br />
tebessüm ile hatırlayan dostlar,<br />
“Bazı şeylerin kıymetini kaybedince<br />
anlıyoruz” dedi.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 135
EGE MUTFAĞINDAN<br />
HABERİNİZ OLSUN<br />
Biz, 25 yılı aşkın süredir çeşitli mekanlarda sizleri özel lezzetlerle buluşturan<br />
Ziya KAÇAR & Veli ŞAHİN olarak, bu defa Küçükyalı sahilindeki kendi mekanımızda<br />
sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız...<br />
Turgut Özal Bulvarı, Cumhuriyet Caddesi No: 2 Küçükyalı-Maltepe<br />
(Küçükyalı Sahilyolu Evlendirme Dairesi Yanı)<br />
T: 0216 489 28 58 - 489 28 68 // F: 0216 489 28 38<br />
E-posta: info@calipsorestaurant.com // web: www.calipsorestaurant.com
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Tayvan’lı Konuklar Calipso’yu Sevdi<br />
Uğur Sakaoğlu yönetiminde Türk sanayisine önemli yedek parçalar üreten<br />
Delta Kalıp, teknoloji alışverişinde bulundukları Tayvan firmasının temsilcilerini<br />
Calipso’da konuk ettiler. Türkiye’ye ikinci kez gelen konuklar, ilk geldiklerinde<br />
kebaptan yana kullandıkları tercihlerini bu defa balık olarak kullanmakla<br />
isabetli karar verdiklerini dile getirirken, mekânın lezzetleri için,<br />
“Vonderfull” yorumunda bulundular.<br />
Çiçek Tasarımının Ustası Bu Masada<br />
Çiçek tasarımı konusunda en iyi isimler arasında gösterilen<br />
Vila Çiçek Tasarım Atölyesi’nin kurucusu Zuhal Vila’ya, Ataşehir<br />
Kalbur’da rastladık. Sevgili eşi Mehmet Ali Vila ile birlikte<br />
dostlarını ağırlayan ikili, lezzeti ve sohbeti bol bir gece geçirdiklerini<br />
paylaştılar. Zuhal Vila, Mehmet Ali Vila, Cihan Çavuş,<br />
Baykan Vila ve Hayriye Çavuş...<br />
Bağdat Caddesi’nde Izgara Keyfi<br />
İletişim sektörünün genç liderlerinin canı İstanbul’un göbeğinde ızgara çekti.<br />
Soluğu Çınaraltı Mangalbaşı Restoran’da alan genç işadamları; “Caddeye sıfır,<br />
kokusuz dumansız mangalımızı yapıyoruz. İstediğimiz gibi kendimiz pişirip,<br />
kendimiz yiyoruz. Bundan güzel keyif var mı?” dedi. “Sensiz fotoğraf vermeyiz”<br />
diyen grubu kırmayan Restoran Şefi Ertan Şahin de karemizde yerini aldı.<br />
İrfan Ortanca, Vahdet Kızgın, Ümit Saltık, Şef Ertan Şahin ve Volkan Kızılay...<br />
Hayırlı Haberler Bekliyoruz<br />
Park Adana’da görüntülediğimiz bu masadan hayırlı haberler<br />
çıkacağını öğrendik. Ama ayrıntıları için bir sonraki sayımızı<br />
beklemek zorunda olduğumuzu söylediler. Bekleyeceğiz...<br />
Tuğçe Altınöz, Şahin Beköz, Filiz Beköz, Aylin Beköz ve<br />
Onur Beköz...<br />
Gastronomi Medyası Bağdat Caddesi’nde Buluştu<br />
Bağdat Caddesi’nin yeni cafe markası, Brightside Coffee’nin açılışına aralarında<br />
Sofra Dergisi, TOURMAG Turizm Dergisi, Food Travel, Cucina La Italiana<br />
gibi gastronomi medyasının önde gelen yayınları da yoğun ilgi gösterdi.<br />
Canan Toprakkaya, Selenay Koçak, Selma Şen, Petek Öztürk, Ece Aktürk ve<br />
Şenay Kavak…<br />
Mutfak İşini En İyi Onlar Biliyor<br />
Mutfak işini en iyi bilen markalar arasında gösterilen, bu nedenle<br />
de en çok tercih edilen mutfak markası olan Lineadecor<br />
firmasının temsilcilerini Büyük Kulüp’te sponsor oldukları bir<br />
gecede görüntüledik. Başarılarının sırrını, “Mutfağı kullanan<br />
kadındır. Bizde ise tasarım ve üretim de kadın egemenliği en<br />
üst düzeydedir” oldu.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 137
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Nakkaştepe Nakkaş’ta<br />
lezzet yolculuğu<br />
Nakkaştepe’nin ünlü lezzet durağı Nakkaş, konuklarını unutulmaz<br />
bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor. Boğaz’ın en güzel<br />
tepelerinden birinde, yeşillikler içinde ve sakin bir ortamda<br />
sunulan lezzetler için müdavimlerinin ortak yorumu ise<br />
“mükemmel” oluyor.<br />
AYDOĞDU: KALİTEYE ÇOK ÖNEM VERİYORUZ<br />
Görüşlerine başvurduğumuz mekanın işletmecisi Fahri Aydoğdu; “Lezzeti sağlayan<br />
unsurların başında bize göre kalite geliyor. Biz buna çok önem veriyoruz. Çok<br />
basit gibi görünüyor olsa da, konuklarımıza ikram ettiğimiz yeşillikleri bile kendi<br />
bahçelerimizde özel olarak yetiştirip servis ediyoruz” şeklinde konuştu. Diğer<br />
ürünlerde de benzer titizliklerinin söz konusu olduğunu dile getiren Aydoğdu;<br />
“Konuklarımıza en iyi hizmeti en kaliteli ürünlerle birleştirerek sunabilmek, bizler<br />
için olmazsa olmaz” mesajı verdi.<br />
Remax - Magna Broker’ı Reyhan Ülger, Av. Aytül Çelik,<br />
Av. Cihat Çelik ve Noter Hasan Ülger...<br />
Bedri Ergin, İpek Ünlü, Sakine Ergin, Gülümser Öncü ve Hakan Öncü...<br />
Ahmet Çalı, Gülay Çalı, Tuğba Çalı...<br />
İsmail Özacar ve Gamze Gökmen...<br />
Elgiz Henden, Gülümser Özgün Henden, Sabri Özgün, Hanife Özgün,<br />
Tarkan Henden ve Ekin Henden...<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 139
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
İlyas Günay’a Doğum Günü Sürprizi<br />
Turizmci işadamı İlyas Günay’a, eşi ve aile dostları Birkan Kırbaç, doğum<br />
günü sürprizi yaptı. Poyraz Balık’ta spesiyal menülerle renklenen gecede<br />
Günay, enerjisiyle çok uzun yıllar daha sektörde aktif hizmette bulunacağının<br />
sinyalini verdi.<br />
Eylem & Begüm, Moshonis Takipçileri<br />
Arasına Girdi<br />
Bağdat Caddesi’nden kopamayanlar grubunda yerini alan<br />
genç psikolog Eylem Dilem ve yakın arkadaşı İngilizce Öğretmeni<br />
Begüm Bengü, Moshonis Balıkçısı müdavimleri arasında<br />
yerini aldı. “Balıktan zarar gelmez, bir hayli fazla mı yedik acaba?”<br />
diyen arkadaşlar, Moshonis’i tercih listelerine aldı.<br />
Genç PR Buse Ballı’ya<br />
Doğum Günü Sürprizi<br />
Her geçen gün değişen ve çeşitlenen PR-Tanıtım sektörüne<br />
katkı sağlayan isimlerden Buse Ballı’ya arkadaşları,<br />
Bağdat Caddesi’nde doğum günü sürprizi yaptı. Vino<br />
Surf & Turf’de gerçekleşen buluşmada Ballı, duygu dolu<br />
anlar yaşadı. Bahar Çankaya, Pınar Kanberoğlu, Gizem<br />
Soyupak, Özge Tonguç, Buse Ballı ve Zeynep Ercan…<br />
Ali Develi, Marin’de Dostlarıyla<br />
Üç kuşak Gaziantep lezzetlerinin temsilcisi Ali Develi, İpek Hanım<br />
ile dünyaevine girdikten sonra Kalamış Develi Marin’de ilk<br />
kez Kadıköy Life objektiflerindeydi. Dostları Zeynep & Başar<br />
Gündüz çiftiyle Kalamış Marina’da akşam yemeğinde buluşan<br />
Develi çifti, “Buranın huzuru bir başka” dedi. Başar Gündüz, Ali<br />
& İpek Develi, Zeynep Gündüz.<br />
Çok Tatlısın Sinan Cem<br />
Zeotechnic İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Şekerer ve<br />
eşi Murat Oşar, biricik oğulları Sinan Cem ile birlikte Çatana<br />
Balık’ı tercih etti.12 ayı geride bırakarak 1 yaşına giren Sinan<br />
Cem, şirinliği ve tatlılığı ile komşu masaların da ilgi odağı oldu.<br />
Minik Sinan, dakikalarca Kadıköy Life objektiflerine poz vererek,<br />
fotoğraf çektirmeyi sevdiğini hissettirdi...<br />
Murat Murathanoğlu Ayağının Tozuyla Calipso’da<br />
Seyahatten dönen ünlü basketbol yorumcusu ve spikeri Murat Murathanoğlu,<br />
Sabiha Gökçen Havaalanı’nda uçaktan indiği gibi soluğu Calipso’da<br />
aldı. Bir hayli acıkmış olmasına rağmen Calipso lezzetleri için Pendik’ten<br />
Küçükyalı’ya kadar sabreden Murathanoğlu ve dostları, hem lezzet hem de<br />
sohbet dolu bir gece geçirdi.<br />
140 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Kocataş’lara Durmak Yok<br />
Kalamış Develi’nin olmazsa olmazlarından Ahmet Kocataş ve<br />
oğlu Ali Kocataş’ı, yoğun tempolu dönemlerindeyken bir arada<br />
görüntüledik. “En güzel tatil çalışmaktır” diyen Kocataş’ların,<br />
Develi lezzetleri eşliğinde önümüzdeki sürece yönelik<br />
planlamalarını konuştuklarını öğrendik.<br />
Hayatları da Bir, Meslekleri de<br />
Özel Bostancı Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Nazmi<br />
Akpınar, eczacı eşi Tülay Tanyol Akpınar ile birlikte Poyraz Balık’taydı.<br />
Küçükyalı akşamlarının tadını sahilde lezzet yolculuğu<br />
ile çıkaran çift, tıp teması ile özdeşleşen birlikteliklerinde<br />
keyifli bir akşamı daha geride bıraktı.<br />
Emral Kol, Acıbadem’in<br />
Gabbia Akşamlarında<br />
Florange Nightangale Hastaneleri Kadın<br />
Hastalıkları Uzmanı Emrah Kol, aradığı<br />
huzur dolu mekânı buldu. Acıbadem’de<br />
hizmete giren Gabbia Cafe & Bistro’da her<br />
iki masada da dostlarıyla buluşan Dr. Kol;<br />
“Adresimizi nihayet bulduk, artık hep buradayız”<br />
diyerek, huzuruna ve mutluluğuna<br />
önem verenlerin kısa sürede Gabbia’yı<br />
keşfetmeleri gerektiğinin altını çizdi. Serap<br />
Keskin, Pronet Güvenlik Bütçe Müdürü Yusuf<br />
Desaban, Emrah Keskin, Dr. Emrah Kol<br />
ve tanınmış borsacı Ahmet Keskin.<br />
Dr. Emrah Kol’un diğer masasında<br />
da genç işadamları yerini<br />
aldı. Galerici Fevzi Ketenci, DCE<br />
İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Doğukan Cem Ekşi, Caner Yıldız<br />
ve Ekşioğlu Hane Yapı Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Fatih Ekşi.<br />
Necmettin Yılmaz’a Konuk Olduk<br />
Geçtiğimiz aylarda oğlunu dünya evine uğurlayan Necmettin Sevim Yılmaz<br />
çifti, dünürleri Mehmet & Hatice Cansızoğlu ile Calipso’da lezzetli bir balık<br />
ziyafeti için buluştu. Canan & Kadir Toprakkaya çifti de 35’inci evlilik yıldönümlerini<br />
kutlamak için, Calipso’yu tercih etmişlerdi. Burada karşılaşan iki<br />
aile masaları birleştirdi. Mekânın sahipleri Veli Şahin ve Ziya Kaçar da masaya<br />
dâhil olunca, gerisini hayal gücünüze bırakıyoruz.<br />
Altan Doruk Dünyaya Geldi<br />
Mutlu evlilikleriyle “aman nazar değmesin”<br />
yorumlarının geldiği Kadıköylü Protez<br />
Uzmanı Senem Başbuğ Aydın ve Ortodontist<br />
Burak Aydın çiftinin ikinci çocukları<br />
Altan Doruk, dünyaya gözlerini açtı.<br />
Doğumu ile birlikte artık abla olan minik<br />
Buse Öykü’nün Altan’a bir hayli sevgi duyduğunu<br />
dile getiren Aydın çifti; “Bir kız, bir<br />
de erkek evladımız oldu. Çok mutluyuz,<br />
bundan sonra sağlıklı ve başarılı olmaları<br />
dışında daha ne isteriz ki?” diyerek, mutluluklarını<br />
Kadıköy Life Dergisi ile paylaştı.<br />
Benjamash & Galip<br />
Cebeci Çifti Çınaraltı<br />
Mangalbaşı’nda<br />
Taylandlı Benjamash’ı Türkiye’ye<br />
gelin getiren yakışıklı işadamı<br />
Galip Cebeci, Bostancı’da<br />
Çınaraltı Mangalbaşı Restoran<br />
menüleri ile hem lezzetli, hem<br />
de keyifli bir akşam geçirdi.<br />
Depo Aygaz şirketinin yanı sıra<br />
Cebeci Villaları ile inşaat sektöründe<br />
de aktif olarak yoğun<br />
tempoyla çalışan Galip Cebeci<br />
ve eşi, mangalbaşı konseptinin<br />
tutkunları arasında yerini aldı.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 141
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Acıbadem Gabbia’da Pazar Kahvaltısı<br />
Cafe & Bistro konseptinin yeni markalarından Gabbia, Acıbadem’de lezzet<br />
düşkünleri için “merhaba” dedi. Metropol keşmekeşinden uzakta, huzurlu<br />
mekân atmosferi sunan Gabbia, dünya mutfağının yanı sıra kahvaltı konusunda<br />
da hayli iddialı…<br />
İlk denemeyi sahipleri ve yöneticileriyle birlikte, Kadıköy Life Ailesi olarak<br />
bizler yaptık ve “Olur” verdik.<br />
Kadir Toprakkaya, Adem Giden, Hüsnü Babalık, İrem Toprakkaya Babalık, Kemal<br />
Babalık, Kubilay Şenyiğit, Can Elmas, Melahat Tanıtkan, Recai Tanıtkan,<br />
Canan Toprakkaya…<br />
Anadolu Efes Grubu’ndan<br />
Poyraz Balık’a Çıkarma<br />
Poyraz Balık’ın en sık ziyaretçileri arasında yer alan Anadolu<br />
Efes Grubu yöneticileri, aileleri eşliğinde dolu dolu bir akşamı<br />
daha geride bıraktı. Anadolu Efes Grubu’nun Ulusal Zincir<br />
Mağazalar Satış Direktörü Levent Tansi ve Bölge Satış Direktörü<br />
Olcay Tekinarslan; “Poyraz mutlu olduğumuz yer ve adresimiz<br />
burası” mesajı verdi. Şef İbrahim Yavaş, hızlı ve keyifli<br />
sunumuyla masaya neşe kattı. Mehtap Özegemen, Tuna Tansi,<br />
Rahşan Tekinarslan, Meriç Tansi, Zeynep Tekinarslan, Olcay Tekinarslan,<br />
Levent Tansi ve Melih Özegemen...<br />
Kazım Reçberoğlu, Ayfer Ceylan Reçberoğlu, İlker Aktaş, Hale Araj Yiğit, Murat Karakuş<br />
ve Alev Doğru Karakuş…<br />
Kuzenler Çatana’da<br />
Akrabalık bağlarını sıcak tutmak için sık sık bir araya gelen<br />
kuzenler, Çatana Balık’ta yerini aldı, Bostancı sahilinin renkli<br />
akşamında işadamı Süleyman Özbey’e sürpriz doğum günü<br />
yaptı. Kuzenlerinin jesti ile büyük mutluluk duyan Süleyman<br />
Özbey ve akrabalarının tatlı sohbeti, “nazar değmesin” dedirtti.<br />
Burcu Özbey, Erdem Özbey, Gülcan Yalçıner, Şule Karaz,<br />
Gürkan Karaz, Süleyman Özbey, Hülya Özbey ve Nil Sözer.<br />
23 Yıldır Aralarından Su Sızmadı<br />
Gençliklerinden 40’lı yaşlarına, 23 yıldır yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen<br />
dostlar, Calipso Fish & Ege Mutfağı’nda aileleri ile birlikte en lezzetli menüleri<br />
bir bir test etti. Özenle hazırlanan levrek tandır, masanın en yıldızlı lezzetlerindendi.<br />
THY Pilotu Oğuz Çağlar, Başarı Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Hakan Zorlu ve Valuepart Makine Koordinatörü, ihracatçı Sinan Cankut, “İlk<br />
fırsatta yine Calipso’dayız” dedi. Masanın sunumunu ise, Şef Adem Şahin<br />
gerçekleştirdi. Yağmur Cankut, Naz Zorlu, Suna Cankut, Hakan Zorlu, Sinan<br />
Cankut, Oğuz Çağlar, Demet Çağlar, Doğukan Çağlar ve Efe Zorlu.<br />
Beşi Bir Yerde Tatil Öncesi<br />
Sık sık bir araya gelen “Göztepeli kızlar”, tatil öncesi son kez<br />
hasret gidermek için Develi buluşmasını tercih etti. Kalamış<br />
Develi’de bir araya gelen gençler; “Birbirimize sevgimiz büyük.<br />
Eylül’e kadar aralıklarla birbirimizden uzak kalacağız, hasret<br />
gidermek istedik” dedi.<br />
142 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Geleceğin Aşçısı ve Reklam Uzmanı Poyraz’da<br />
Aşçılık eğitiminin son dönemindeki Uğur Konan, arkadaşı Öykü Karahüseyinoğlu<br />
ve genç reklam uzmanı Furkan Özkaya ile birlikte Poyraz Balık’taydı.<br />
Şef Aydın Mete’nin lezzetlerini yakından takip eden Konan, “Bu hünerler<br />
bize de nasip olur umarım” dedi. Mete’nin mutfaktan özenle gönderdiği Ege<br />
lezzetlerini ise, Poyraz Balık’ın köklü şeflerinden Murat Kalkan sundu. Öykü<br />
Karahüseyinoğlu, Uğur Konan ve Furkan Özkaya.<br />
Kazım Büklü Calipso’daydı<br />
Büklü Mühendislik İnşaat’ın kurucusu Kazım Büklü, ailesi ve<br />
misafirleri Orçun Çevik eşliğinde Calipso Fish’in özgün mutfağında<br />
hazırlanan menüleri keşfe çıktı. Restoran işletmecisi<br />
Ziya Kaçar’ın sohbet dolu masanın sunumunu elleriyle gerçekleştirdiği<br />
gecede 40 yıllık birlikteliklerini kutlayan Adile &<br />
Kazım Büklü çiftine nice onyıllara dileklerimizi iletiyoruz.<br />
Duygu Şişman Bekârlığa Veda Etti<br />
Lojistik sektörü emekçilerinden Duygu Şişman, düğünü öncesi<br />
arkadaşlarıyla Çatana Balık’ta bir araya geldi. Bekârlığa veda<br />
yemeğinde arkadaşları, gelin adayı ile heyecanını paylaştı. Senem<br />
Koç, Duygu Şişman, Ceren Yurdakul, Buhan Erşen, Dila<br />
Giray, İnci Hubi, Ezgi Çetiner ve Ecem Çakan.<br />
Fehmi Öztürk’ün Bitmek Tükenmek Bilmeyen<br />
Pozitif Enerjisi<br />
Ardı ardına başarılı projeleriyle inşaat sektöründe adından söz ettiren Dervişoğlu<br />
İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Fehmi Öztürk, faaliyetlerini birlikte yürüttüğü<br />
oğulları Samet ve Mehmet Öztürk, firmasının çalışanları ile birlikte<br />
Büyük Kulüp’teydi. Belfıtığı ameliyatı geçirdikten sonra hızla iyileşen Fehmi<br />
Öztürk, çalışmalarına daha da ivme kazandırırken yine pozitif enerjisiyle dikkat<br />
çekti, yeni marka projelerin de sinyalini verdi.<br />
Aras Sipahioğlu’ndan Eşi Senem<br />
Sultan’a Vino Sürprizi<br />
Meşhur Kanlıca Yoğurtları’nın dördüncü kuşak sahibi Aras Sipahioğlu,<br />
eşi Senem Sultan’a doğum günü sürprizini Bağdat<br />
Caddesi’nde yapmak istedi. Özel gün için Vino’yu tercih eden<br />
ünlü işadamı, mutluluklarını Anadolu Yakası’nın nabzını tutan<br />
Kadıköy Life Dergisi ile paylaştı. Çiftin arkadaşları Cansu &<br />
Mustafa Can çifti de özel anlara şahitlik etti. Mustafa & Cansu<br />
Can, Senem Sultan & Aras Sipahioğlu…<br />
Evren Çiftinin Kadıköy Life’a Özel Karesi<br />
1995-98 yılları arasında İstanbul İl Sağlık Müdürü olarak görev yapan Tolga<br />
Evren, kamu hizmeti sürecinde temizliği ve çeşitli kriterlere layık olması nedeniyle<br />
teşekkür belgesi sunduktan sonra müdavimi olduğu Kalamış Develi’deydi.<br />
“20 yıldır Develi müdavimiyiz” diyen Tolga Evren, eşi Alev Hanım ile<br />
birlikte Kadıköy Life Dergisi’ne “Ömrümüz oldukça buradayız” karesini verdi.<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 143
146 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Türkiye’nin tüm kebap çeşitlerini<br />
İstanbul’a getirdik<br />
Damak zevkinize hitap eden<br />
unutulmaz lezzetler...<br />
Manzarasıyla atmosferiyle sabah kahvaltılarından iş yemeklerine<br />
akşam ziyafetlerinden kutlamalara kadar yediğiniz yemeği<br />
özel kılmayı başaran Nakkaş Kebap Selamiçeşme, Göztepe,<br />
Çekmeköy, Erenköy ve Nakkaştepe’de yer alan mekanlarımızla tüm<br />
İstanbulluları eşsiz lezzetlerle tanıştırıyoruz...<br />
Trakya ve Balıkesir yöresindeki meralarda yetişen hayvanların<br />
etlerini tazeliğini yitirmeden İstanbul’a getiriyoruz.<br />
Kendi özel bahçelerimizde hiçbir hormon barındırmayan, genetiğiyle<br />
oynanmamış, tohum ve zirai ilaç kullanmadan ürettiğimiz sebzeleri<br />
dalından koparıp siz misafirlerimize sunuyoruz...<br />
NAKKAŞTEPE:<br />
ÇEKMEKÖY:<br />
Kuzguncuk Mah. Gümüşyolu Cad. No: 24 Üsküdar Taşdelen Mah. Sultançiftliği Cad. No: 15<br />
Tel: 0216 495 65 15<br />
Şile Otobanı Otokoç Yanı Çekmeköy<br />
SELAMİÇEŞME:<br />
Tel: 0216 344 30 30<br />
Mustafa Mazhar Bey Cad. No: 18/A Selamiçeşme ERENKÖY:<br />
Tel: 0216 567 48 48<br />
Erenköy Mah. Ethemefendi Caddesi<br />
GÖZTEPE:<br />
No: 19 Kadıköy/ İstanbul<br />
Feneryolu Boztepe Sokak No: 2/2 Göztepe<br />
Tel: 0216 302 46 46<br />
Tel: 0216 567 97 50-51<br />
Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 147