11.07.2017 Views

KADIKOY LIFE 76 DIGITAL

KADIKOY LIFE 76 DIGITAL

KADIKOY LIFE 76 DIGITAL

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Temmuz & Ağustos 2017 | Yıl: 13 | Sayı: <strong>76</strong> | Fiyatı: 7.50 TL<br />

AKİF HAMZAÇEBİ:<br />

VATANINI EN ÇOK SEVEN<br />

İŞİNİ EN İYİ YAPANDIR<br />

ÜSKÜDAR BELEDİYE BAŞKANI HİLMİ TÜRKMEN:<br />

GENÇLER İÇİN KAYNAKLARIMIZI<br />

SEFERBER ETMEYE HAZIRIZ<br />

EDİP AKBAYRAM:<br />

SEVGİYİ PAYLAŞMAZSAK<br />

İNSANLIK BİTER<br />

FARUK PEKİN:<br />

TURİZM LÜKS DEĞİL<br />

HERKESİN İHTİYACI<br />

ADALAR,<br />

HUZURU ARIYOR!


Kadıköy Showroom:<br />

Sahrayıcedid Mah. Atatürk Cad. Orta Sok. No: 2 Erenköy - Kadıköy / İstanbul<br />

Tel: +90 216 355 78 01<br />

Beşiktaş Showroom:<br />

Cihannuma Mah. Barbaros Bulvarı No: 101 A Beşiktaş / İstanbul<br />

Tel: +90 212 227 73 74 – 73 75


Editör<br />

Sahip olduklarımızın<br />

değerini bilelim<br />

Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika<br />

Başta Büyükada olmak üzere biz İstanbulluların değişmez<br />

güzelliğidir Adalar... Her mevsimin bir ayrıcalığı vardır<br />

Adalar’da... Havalar ısınınca deniz banyosuyla beraber balık<br />

keyfi için, sonbaharın ayak sesleriyle hüznün ve sararan yaprakların<br />

en derin hali için... Bir yandan kavuşma, diğer yandan<br />

kaçıştır Adalar... Ama Prens Adaları’nı her haliyle en güzel<br />

Sertaç Kayserilioğlu anlatır:<br />

“Mevsim işte yine yaz… Ve de şimdi zaman Adalar’ı göstermekte…<br />

Az sonra kalkacak bir Ada vapuru sizi şehrin gürültüsünden<br />

alıp, çımacının uzattığı tahta iskeleden sayfiyenin iskelesine<br />

ulaştıracak isterseniz…<br />

Önce güvertede elif elif bir rüzgâr uçuracak saçlarınızı… Sonra<br />

da İstanbul arkanızda uzaklaştıkça mavinin ortasında büyüyen<br />

bir fiyortlar dizisi çekecek içine sizi… Nice şairin mısrasında,<br />

nice bestekârın sesinde, nice rejisörün karesinde, nice yazarın<br />

öyküsündeki uzaklara kaçış gibi…”<br />

Derin bir “Ahhh” çekip, günümüz gerçeklerine arkadaşımız<br />

Adem Giden’in hazırladığı fazlaca ayakları yere basan bir Adalar<br />

dosyası ile hızla dalıyoruz yaz sayımızda... Adalar Belediye<br />

Başkanı Atilla Aytaç ile gerçekleştirdiğimiz röportaj, sorunları<br />

tek tek ortaya döküyor. Şöyle ki: Öncelikle tam teşekküllü bir<br />

hastane ihtiyacı var güzel ilçemizin. Sonra bir ada simgesi olan<br />

faytonların rehabilite edilmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Bisiklet<br />

ve son zamanlarda türeyen akülü araçlar ise tam bir karmaşa<br />

ve trafik sorunlarına neden oluyor Adalar’da... Ardından yaz<br />

aylarıyla birlikte nüfusu hızla katlanan ilçede ödenek sorunu<br />

ile karşılaşıyoruz. 15.523 kişinin yaşadığı Adalar’a özellikle yaz<br />

aylarında hafta sonları 200 bin kişiye yakın ziyaretçi geliyor ve<br />

belediye hizmette büyük sıkıntılar yaşıyor. Ayrıca, 15 bin nüfusa<br />

göre verilen ödenek belediye personelinin maaşlarını bile karşılamıyor.<br />

Adalar’ın ve Adalar benzeri ilçelerin özel bir statüye<br />

kavuşması için büyük mücadele veriyor Başkan Aytaç ama sonuç<br />

sıfır. Aklımıza parti farklılığından dolayı mı diye bir soru<br />

gelmiyor da değil (!)...<br />

Evet, Adalar’dayız... Altını üstüne getirdik, vatandaşlarla konuştuk,<br />

Başkan ile söyleştik ve “Adalar huzuru arıyor” dosyasıyla<br />

karşınızdayız... Bu arada Adalar dosyamızı hazırlarken, bir sözü<br />

hatırlamadan da geçemedik: “Bizler nelere sahip olduğumuzu<br />

bilmeyen kapitalistleriz aslında!”<br />

***<br />

Akif Hamza Çebi, ilk kez dergimize konuk oldu. Onun Kadıköy’de yaşadığını<br />

ve ilçemizi çok sevdiğini öğrenmenin sevinciyle, sorduk<br />

da sorduk siyasetin altın adamına... Son derece beyefendi kişiliğiyle<br />

her sorumuzu tüm samimiyetiyle yanıtlayan Sayın Çebi’nin<br />

şu sözleri örnek bir cümle olarak dergimizin sayfalarına kazındı:<br />

“2011 yılına kadar siyasette çok eleştirilerin olduğu, ama hepsinin<br />

kabul edilebilir seviyede olduğunu gördüm. Ancak 2011 yılı sonraları<br />

siyaset o kadar çok sertleşti ve gerginleşti ki, bu vatandaşın<br />

da gerilmesine neden oluyor. Bunun sona ermesi lâzım. Siyasetin<br />

normalleşmesi gerekiyor. Eleştiri olur, sert de olur ama bu toplumu<br />

gerecek ve kutuplaştıracak noktaya ulaşmamalı.”<br />

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen de yaz sayımızın aktörleri<br />

arasında yerini aldı... Arkadaşımız Tolga Küçük’ün referandum<br />

sonuçlarının yüzde 55 ‘hayır’ şeklinde gelmesinin Üsküdar<br />

için ne anlam ifade ettiği sorusuna, “Sonuçlar bizim için sürpriz<br />

olmadı, çünkü hiçbir seçimde yüzde 50’yi bulmadık. Referanduma<br />

çok kısa bir süre kala yaptırdığımız son ankette yüzde 48’i<br />

gördük. Buna karşın, insanların belediyeden memnuniyet oranı<br />

yüzde 82’ye kadar yükseliyor. Yani insanlarımız belediyemizin<br />

icraatlarından memnun durumdalar. Üsküdar huzurunu büyük<br />

ölçüde buna borçludur” yanıtını aldık.<br />

***<br />

Dergimizin magazin sayfaları ise başta bir özgürlük savaşçısı<br />

olan duayen sanatçı Edip Akbayram olmak üzere gerçekten değerli<br />

ve kıymetli sanatçıları ağırlıyor. Sizlere de Kadıköy Life’ın<br />

bu cıvıl cıvıl, rengârenk sayısını keyifle okumak kalıyor.<br />

Canan Toprakkaya<br />

TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,<br />

MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,<br />

POLİTİKA DERGİSİ<br />

İmtiyaz Sahibi ve<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Fatma Canan Toprakkaya<br />

Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Kadir Toprakkaya<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

İrem Toprakkaya<br />

Yayın Kurulu<br />

Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp,<br />

Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,<br />

İnal Aydınoğlu, Bülent Turan,<br />

Enis Fosforoğlu<br />

Haber Müdürü<br />

Cenay Toprakkaya<br />

Editörler<br />

Adem Giden, Figen Sabırcan,<br />

Gizem Güneş Erbil, Özgür Uysal,<br />

Sedef Turan, Tolga Küçük,<br />

Görsel Yönetim<br />

Kubilay Şenyiğit<br />

Reklam ve Halkla İlişkiler<br />

Benusen T. Sağdan<br />

Tel: 0532 208 84 42<br />

Kapak Görseli<br />

Emin Küçükserim<br />

Basım<br />

Teknik Basım Matbaacılık<br />

San. ve Tic. A.Ş.<br />

Sertifika No: 24871<br />

Y. Dudullu Mah. Necip Fazıl Bulvarı<br />

No: 44 Keyap Çarşısı<br />

F1 Blok 93 Ümraniye / İstanbul<br />

Tel: 0216 508 20 20<br />

www.teknikbasim.com<br />

Dağıtım<br />

Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinin birinci sayfasından<br />

son sayfasına kadar olan yazılardan imza<br />

sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların<br />

sorumluluğu reklam sahiplerine aittir. KADI-<br />

KÖY <strong>LIFE</strong> dergisinde yayınlanan her türlü yazı,<br />

fotoğraf ve illüstrasyonların her hakkı saklıdır.<br />

İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong>’ın hiçbir kurum ve kuruluşla<br />

doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.<br />

Yayıncı<br />

K-İletişim Basın Yayın ve<br />

Tanıtım Hizmetleri<br />

Karanfil Sokak No: 27/13<br />

Göztepe / İstanbul<br />

Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17<br />

Gsm: 0532 266 82 43<br />

E-posta: kadikoylife@yahoo.com<br />

www.kadikoylife.com<br />

İrtibat Bürosu<br />

Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.<br />

No: 42/1 Kadıköy / İstanbul<br />

Tel: 0532 470 73 05<br />

ISSN 1307-5535<br />

Temmuz & Ağustos 2017<br />

Yıl: 13 Sayı: <strong>76</strong> Fiyat: 7.50 TL<br />

Basım Tarihi: 10 Temmuz 2017<br />

Yayın türü: İki aylık, bölgesel,<br />

süreli yayındır.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />

Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği<br />

üyesidir.<br />

6 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


İçindekiler<br />

28 İstanbul’un dünyalara değişilmez<br />

güzelliği Adalar, huzuru arıyor!<br />

Doğanın ödülü, Marmara’nın gerdanlığı, elini uzatsan dokunacak<br />

kadar yakın bir Bodrum, Alaçatı sanki İstanbul’un<br />

eşsiz köşesi Adalar... Megakentte sıkışan, nefesi kesilenin<br />

bir solukta kendini atmak istediği, binlerce kilometre uzaktan<br />

gelen turistlerin büyülü kaçış noktası… Adalar’da son<br />

yıllarda yaşananlar, “her güzelliğin de bir bedeli var” dedirtirken;<br />

etkili, doğru ve kalıcı bir planlamanın gerekliliği<br />

günden güne artıyor.<br />

40 TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi:<br />

Vatanını en çok seven, işini en iyi<br />

yapandır!<br />

Türk siyasetinde basamakları ağır ve emin adımlarla çıkarak<br />

adını “etkin isimler” arasına yazdıran Türkiye Büyük<br />

Millet Meclisi Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Akif<br />

Hamzaçebi açıklamalarıyla Kadıköy’den Türkiye siyasetine,<br />

Kıbrıs’tan global dünya pazarına kadar birçok önemli başlık<br />

Kadıköy Life sayfalarında...<br />

42 Caddebostan’da yeni dönem<br />

21 mahallesi bulunan Kadıköy’e bir kadın muhtar geldi.<br />

Caddebostan’ın tanınmış esnafı, iş kadını, bir dönemin beyaz<br />

yakalılar arasındaki ismi Nihal Cengiz, artık mahallesinin<br />

muhtarı…<br />

64 Tayfun Bayar:<br />

Eğitim mutlaka özelleşmeli<br />

Amerikan Kültür Koleji’ni kısa sürede Ataşehir’in en gözde<br />

eğitim kurumlarından biri haline getiren, sıradışı çizgisi ve<br />

sansasyonel başarılarıyla adından söz ettiren Bayar’ı, Kadıköy’deki<br />

merkezinde ziyaret ettik ve hem Türkiye’deki<br />

eğitim sistemi, hem de Ataşehir Amerikan Kültür Koleji<br />

hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.<br />

66 Faruk Pekin:<br />

Turizm lüks değil, herkesin ihtiyacı!<br />

Türkiye’nin önde gelen gezi tasarımcısı, FestTravel’in kurucusu<br />

ve Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’nın Onursal Başkanı<br />

Faruk Pekin, gezi tutkusundan ülke turizmini canlandıracak<br />

çözümlere ve vakfın son dönemdeki faaliyetlerine<br />

kadar Kadıköy Life’a konuştu.<br />

92 Erhan Us:<br />

Türk turizminde uyguladığımız<br />

modeller sürdürülebilir değil<br />

Dünya Turizm Profesyonelleri Derneği SKAL International'ın<br />

gençlik kolu olan Young Skal Türkiye Başkanı Erhan Us ile<br />

Suadiye Oteli’nde bir söyleşi gerçekleştirdik.<br />

98 Merve Naz Sadıkoğlu:<br />

Anadolu Yakası’nda çıtayı<br />

yükselteceğiz<br />

Türkiye’nin en genç girişimcilerinden biriyle tanışmaya hazır<br />

mısınız? Anadolu Yakası’ndaki kaliteli Uzakdoğu restoranı<br />

eksikliğini gidermek üzere harekete geçen Merve Naz<br />

Sadıkoğlu’ndan bahsediyoruz. Suadiye Oteli’nin muhteşem<br />

manzarasıyla ünlü terasında yer alan restoranı “Rona<br />

Concept Asia”yla yaza damgasını vuran Sadıkoğlu’nu, sizler<br />

için ziyaret ettik ve hikâyesini kendisinden dinledik.<br />

40<br />

66<br />

28<br />

42<br />

64<br />

92<br />

98<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 7


Fikri Takip<br />

Fikirtepe’de “Nereden nereye”<br />

dedirten dönem başladı<br />

ADEM GİDEN<br />

Gecekonduların, tek katlı eski yapıların<br />

çoğunlukta olduğu günler geride kaldı.<br />

Fikirtepe’de değişim kendini gösterdi, metruk<br />

ve yıkılmayı bekleyen evlerin yanı başında<br />

havuzlu, temiz enerjili, alışveriş merkezli<br />

ve akıllı sistemlerden oluşan dev projeler<br />

hayata geçti. “Yeni Fikirtepeliler” dairelerine<br />

taşınmaya başladı ve bölgede nüfus değişimi<br />

hız kazandı.<br />

Kadıköy’ü Üsküdar ve Ataşehir hattından<br />

ayıran E-5 karayolu üzerinde Yeni<br />

Fikirtepe’nin lüks, donanımlı ve son teknolojik<br />

özelliklere sahip binaları yükseldi, önemli<br />

kısmının inşası tamamlandı. Fikirtepe’nin iç<br />

kesimlerinde birçok adada inşaat çalışmaları<br />

devam ederken, hâlâ kazma vurulmamış<br />

adalar da dikkat çekiyor.<br />

ULAŞIM SORUNU ÇÖZÜLDÜKÇE<br />

DAİRELER HIZLA DOLACAK<br />

Fikirtepe’de bazı firmalar, inşasını tamamladıkları<br />

projelerinde yüzlerce dairelerinin<br />

tamamını sattı. Bu projelerin yanıbaşında<br />

gündüz-gece devam eden inşaat çalışmalarının<br />

beraberinde getirdiği yoğun trafik, toz,<br />

toprak, gürültü ve sosyal yaşantının zayıflaması<br />

gibi faktörler nedeniyle birçok kişi yeni<br />

dairelerine taşınmıyor. Bölgede inşaatların<br />

sona yaklaşmasının en az 4-6 yıllık bir süreci<br />

kapsayacağı öngörülürken bu dönem içerisinde<br />

E-5 karayolu, Hasanpaşa-Acıbadem<br />

mahalleleri ile minibüs yoluna yakın kesimlerde<br />

yeni dairelere taşınmaların daha erken<br />

gerçekleşebileceği öngörülüyor. Mahallenin<br />

iç kesimlerinde de dönüşüm tamamlanıp<br />

tramvay hatları ve metro bağlantılarının<br />

hayata geçirilmesi, ana arterlerin tam kapasite<br />

ile hizmete açılması ile birlikte Yeni<br />

Fikirtepe tam anlamıyla doğmuş olacak.<br />

HAVUZLAR, OTOPARKLAR, GÜNEŞ<br />

PANELLERİ, DONATI ALANLARI<br />

Henüz üç yıl öncesine kadar tek katlı, kiremit<br />

çatılı gecekondularda yaşantının sürdüğü<br />

Fikirtepe’de bu manzaraların yerini, bir zamanlar<br />

hayal edilemeyen görüntüler aldı. 24-<br />

26 katlı devasa projelerin havuzları, otoparkları,<br />

spor salonları ve çeşitli donatı alanları<br />

hizmete girmeye başladı. 1+1’den 4+1’e, çeşit<br />

çeşit dubleks ve teraslı projeleri bünyesinde<br />

barındıran Yeni Fikirtepe’de güneş panellerinin<br />

yaygın olduğu teraslar, temiz enerji ile<br />

doğanın korunmasına katkı sağlıyor.<br />

KADIKÖY’DE 1+1’LER HIZLA YAYILIYOR<br />

Değişen yaşam tarzı, ihtiyaçlar ve gereksinimler<br />

ile birlikte henüz 5-10 yıl öncesine<br />

kadar 1+1 dairenin bulunamadığı Kadıköy’de<br />

sadece Fikirtepe’de değil, ilçe genelinde 1+1<br />

inşası, talep nedeniyle hız kazandı. Yine birçok<br />

proje içerisinde home-ofisler de dikkat<br />

çekiyor. Home-ofisler, ev ve iş arasında kilometrelerce,<br />

saatlerce zahmet çekmek istemeyen<br />

İstanbulluların ilk tercihi.<br />

YATIRIMCILARI MEMNUN EDECEK<br />

Fikirtepe’de ikamet etmek isteyen kadar,<br />

sadece ticari amaçlı daireler satın alan yatırımcılar<br />

da bulunuyor. Son aylarda gayrimenkul<br />

odakları, İstanbul ulaşım ağının<br />

ortasında bulunan ve modern koşullarıyla<br />

dikkat çekmeye başlayan Fikirtepe’nin her<br />

geçen gün değerlendiğini, metrekare fiyatlarının<br />

Bağdat Caddesi ile yarıştığını açıklayarak<br />

yönünü buraya çevirdi. Fikirtepe’nin<br />

güney kesimlerinden yürüme mesafesinde<br />

denize ulaşabilmek, kuzey kesimlerinden<br />

de yine yürüme mesafesinde E-5 karayolu,<br />

metro ve raylı ulaşım sistemleriyle<br />

İstanbul’un her yerine dakikalarca ulaşım<br />

imkânı bulmak, en önemli avantajları arasında<br />

görülüyor.<br />

TARİH ADINA ÇOK BÜYÜK BİR EKSİK VAR<br />

Günümüzden yaklaşık olarak 11.000 yıl önce<br />

insanoğlu, değişen koşullara bağlı olarak<br />

göçebe hayat kültüründen yerleşik hayata<br />

geçmeye başladığı dönem olarak adlandırılan<br />

Neolitik Dönem’in ortaya çıkarılmasında<br />

en önemli rol oynayan yerlerden biri, Pendik<br />

ile birlikte Kadıköy-Fikirtepe… Avrupa’ya<br />

tarımı ve Neolitik kültürü, gelişmişliği taşıyan<br />

toplumların en önemli kalıntılarının bir<br />

kısmı da, Fikirtepe’de bulundu. Ancak yeniden<br />

planlanan Fikirtepe’de “Burası, binlerce<br />

yıllık devrin yeniden başladığı yerdir” temasını<br />

taşıyan en küçük bir müze ya da bir proje,<br />

bugüne kadar görülemedi. Kadıköy Life<br />

Dergisi sorunu kapak özel haberine taşıdı<br />

ancak, toplumu yönetenler tarafından bu<br />

eksikliğe yönelik en küçük bir adım atılmadı.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 9


Çevre<br />

Kadıköy’ün kamu binaları<br />

sil baştan<br />

Uzun yılların plansızlığı ve yetersizliğinin<br />

faturası Kadıköy için ağır oldu ancak, kamu<br />

binalarında radikal değişim için düğmeye<br />

basıldı. Binlerce öğrencinin eğitim gördüğü<br />

14 okul, 100’ün üzerinde yaşlıyı ağırlayan<br />

Semiha Şakir Huzurevi ile Türkiye genelinden<br />

hastaların tedavi altına alındığı Erenköy<br />

Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin yenilenmesi<br />

süreci başladı. Kamu binalarının<br />

çoğu yıkılıp tekrar yapılacak, bir kısmı ise<br />

restore edilip yenilenecek.<br />

Kadıköy tarihinin kamu binalarındaki en büyük<br />

değişiminde tüm ayrıntılara, Kadıköy<br />

Life Dergisi ulaştı. Kadıköy’de sadece altı ay<br />

görev yapma fırsatı bulup, Tunceli Valiliği’ne<br />

atanan Tuncay Sonel’in başlattığı ve takibini<br />

sürdürdüğü modernize çalışmaları,<br />

Kadıköy’ün kamusal hizmet faaliyetlerine<br />

kaliteyi getirecek. Diğer yandan deprem gerçeği<br />

düşünüldüğünde, güçlü ve sağlıklı binalarda<br />

yaşama fırsatı da yakalanmış olacak.<br />

OKULLAR SİL BAŞTAN<br />

İSMEP kapsamında Melahat Şefizade Ortaokulu<br />

ve Perihan Aktürk Anaokulu’nun<br />

yıkım çalışmaları başladı. Osmangazi<br />

İlkokulu’nun restorasyon çalışmaları hız<br />

kazanırken, yıkılarak yapılması planlanan,<br />

tarihi özellik taşımayan betonarme eğitim<br />

kuruluşları ise şöyle: İhsan Sungu İlkokulu,<br />

Nurettin Teksan Ortaokulu, Erenköy<br />

Kız Anadolu Lisesi, Feneryolu Halk Eğitim<br />

Merkezi, Bostancı İlkokulu, Mehmet Said<br />

Aydoslu İşitme Engelliler Ortaokulu, General<br />

Ali Rıza Ersin Mesleki ve Teknik Anadolu<br />

Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi Pansiyon Binası,<br />

İstanbul Atatürk Fen Lisesi...<br />

YAŞLILARA HUZUR VE DAHA GÜZEL BİR<br />

ATMOSFER İÇİN HUZUREVİ DE YIKILIYOR!<br />

1986 yılında Göztepe’de faaliyete geçen Semiha<br />

Şakir Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon<br />

Merkezi; 48’i normal, 62’si de özel<br />

bakım olmak üzere 110 kişilik kapasiteye<br />

sahip. 60 yaşın üzerinde bakıma muhtaç ve<br />

sosyal güvencesi olmayan, kimsesiz, engelli<br />

yaşlıların yanı sıra devlet sigortaları üzerinden<br />

emekliler de makul ücretler ödeyerek<br />

huzurevinin olanaklarından yararlanabiliyor.<br />

Her yaşlının ayrı bir hikâyesinin bulunduğu<br />

Göztepe Semiha Şakir Huzurevi Yaşlı Bakım<br />

ve Rehabilitasyon Merkezi’nin koşullarının<br />

günümüz ihtiyaçlarını karşılamaması nedeniyle<br />

yıkım süreci için harekete geçildi.<br />

Kadıköy Kaymakamlığı’nın Aile ve Sosyal<br />

Politikalar Bakanlığı ile görüşmelerinin ardından<br />

ilgili karar çıktı. Aynı yere donanımlı,<br />

yaşlıların konforlu yaşamasını sağlayacak<br />

tesis inşasının günümüz ihtiyaçlarından dolayı<br />

kısa sürede tamamlanması bekleniyor.<br />

YENİ HÜKÜMET KONAĞI İÇİN YENİ<br />

KAYMAKAMA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR<br />

Tuncay Sonel’in ardından görevlendirilecek<br />

Kadıköy’ün yeni Kaymakamı’nı bekleyen en<br />

önemli görevlerden biri de, Sonel tarafından<br />

kısa sürede temeli hazırlanan Hükümet Konağı<br />

projesi…<br />

Kadıköy Belediyesi’ne yüzlerce metre yakınlıkta,<br />

Eğitim Mahallesi’nde arsa bularak<br />

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile temas kurarak<br />

Kadıköy’e Hükümet Konağı kazandırılması<br />

için önemli yal kat edilmesini sağlayan<br />

Sonel, “Devlet işleri süreklilik arz eder, kısa<br />

sürede Kadıköy’e kazandırılmasını arzuluyorum”<br />

mesajı verdi.<br />

HER YIL 2 MİLYON TL REKOR KİRA BEDELİ<br />

KADIKÖYLÜNÜN CEBİNDEN ÇIKIYOR<br />

Tapu birimi Ataşehir’de; nüfus, vergi mal<br />

müdürlüğü gibi birimleri de farklı farklı mahallelerde<br />

olan Kadıköy’de hükümet konağı<br />

eksikliğinin üzerine uzun yıllardır gidilmemesi<br />

ve sorununun sümenaltı edilmesinin<br />

faturası vatandaşa zaman ve emek kaybının<br />

yanı sıra ciddi ekonomik zarar olarak da<br />

dönüyor. Her yıl çeşitli kamu binalarının kira<br />

bedeli olarak Kadıköylülerin cebinden 2 milyon<br />

TL ödeniyor. Vatandaşın basit bir işlem<br />

için araçtan araca aktarma yapıp yollarda<br />

çile çekmesi de cabası…<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 11


Çevre<br />

Duyarlı Kadıköylüler<br />

denizleri kurtarıyor<br />

Bazen basit gibi görünen küçük ayrıntılar bir araya geldiğinde, büyük başarıları ve güzellikleri beraberinde<br />

getirebiliyor. Çevreci Kadıköylüler, evdeki atık yağlarını lavaboya dökmek yerine sabırla kaplarda biriktirip<br />

muhtarlıklara teslim ediyor. Sonuç ise, “Keşke herkes bu alışkanlığı taşısa” dedirtiyor.<br />

Kızartmalar, katı ve sıvı yağlarla yapılan çeşit<br />

çeşit menüler, 15 milyonun üzerindeki<br />

nüfusu ile İstanbul’da her gün korkunç bir<br />

atık yağ birikimini beraberinde getiriyor. Diğer<br />

ilçelerin aksine çok duyarlı olduğu bilinen<br />

Kadıköy’de muhtarlar da bu konuda oldukça<br />

başarılı. Göztepe Mahallesi Muhtarı Bayram<br />

Uysal; “Basit ve kolay olanı, tencerenin dibinde<br />

kalan yağları lavaboya döküp üzerine<br />

suyu açmak... Gel gelelim bunun sonuçları<br />

korkunç. Kadıköylülerin duyarlı olması, gelecek<br />

adına beni mutlu ediyor ancak, çok daha<br />

fazla atık yağ toplamamız gerekiyor” dedi.<br />

GÖZTEPE MAHALLESİ, AYDA 100<br />

LİTRENİN ÜZERİNDE ATIK YAĞ TOPLUYOR<br />

Kadıköy’ün sadece Göztepe Mahallesi’nde<br />

haftada en az 30 litre, ayda ise 100 litrenin<br />

üzerinde atık yağ, muhtar Bayram Uysal’a<br />

teslim ediliyor. Biriken yağlar, Kadıköy Belediyesi<br />

tarafından anlaşmalı taşeron firma<br />

aracılığı ile tek bir merkezde toplanıyor. Bazı<br />

atık yağların dibinde oluşan tortular, sofralarımızdaki<br />

korkunç gerçekleri hatırlatırken,<br />

bazı kaplar da sadece bir kez kullanılmış tertemiz<br />

yağları gözler önüne seriyor. Ancak,<br />

az ya da çok kullanılmış tüm yağların ortak<br />

özellikleri, temiz deniz suyunu kalıcı olarak<br />

kullanılamaz hale getirmesi. Kadıköy’de<br />

21 mahalle muhtarlığının önemli bir kısmında<br />

gerçekleşen düzenli çalışma ile ayda<br />

sadece muhtarlık birimlerinde 1 tonun üzerinde<br />

atık yağ toplanabiliyor.<br />

1 LİTRE YAĞ, 1 MİLYON LİTRE<br />

DENİZ SUYUNU KİRLETİYOR<br />

Dünya Sağlık Örgütü ve birçok çevre kuruluşunun<br />

kayıtlarında geçen verilere göre 1 litre<br />

atık yağ, 1 milyon litre deniz suyunu tamamen<br />

kirletiyor. Kadıköy’ün yanı sıra İstanbul<br />

genelinde denizlere dökülen kanalizasyonların<br />

önemli bir kısmının arıtmadan geçmediği<br />

bilindiğinde, korkunç çevre felaketinin<br />

önemi daha iyi anlaşılabiliyor. Diğer yandan<br />

atık su kirliliğinin yüzde 25’inin hayvansal<br />

ve bitkisel yağlardan kaynaklandığı tespit<br />

edildi. Türkiye’de her yıl sadece bitkisel yağ<br />

üretimi yaklaşık 350 bin ton… 1 litre yağ, 1<br />

milyon litre deniz suyunu kirletirken; 1 ton<br />

yağ 1 milyar litre deniz suyunu, 350 ton yağ<br />

350 milyar ton deniz suyunu, 350 bin ton<br />

atık yağın ise 350 trilyon litre suyu kullanılamaz<br />

hale getirebileceği gerçeği, dünya geneli<br />

için düşünüldüğünde korkunç manzarayı<br />

ortaya çıkarıyor. Türkiye’de bitkisel yağın<br />

dışında çok ciddi hayvansal yağ atığının da<br />

olduğu biliniyor.<br />

ÇEVREYE OLUMSUZ ETKİLERİ<br />

SAYMAKLA BİTMİYOR<br />

Atık yağların çevreye etkileri şu şekilde gerçekleşiyor:<br />

Deniz suyunun yanı sıra yeraltı<br />

içme suları da kirleniyor. Balıklar ve deniz<br />

canlıları zehirleniyor, oksijensiz kalıyor. Kanalizasyon<br />

ve atık su arıtma tesislerinde<br />

tıkanıklıklara ve arızalara neden oluyor.<br />

Toprağın verimliliğini yok ederek, özelliğinin<br />

kaybedilmesine neden teşkil ediyor. Çöplüğe<br />

dökülen yağlar ise büyük yangınlara sebebiyet<br />

verirken, bu tahribatı ortadan kaldırmak<br />

neredeyse imkânsızlaşıyor.<br />

RESTORAN VE BÜFELERDEKİ<br />

YAĞLARA DİKKAT!<br />

Evlerin dışında yağ kullanımının bir hayli<br />

yoğun olduğu yerlerin başında büfeler ve<br />

restoranlar geliyor. Özellikle patates kızartmasının<br />

yoğun olarak yapıldığı büfelerdeki<br />

yağların ilk kullanımının ardından kontrollü<br />

olarak geri dönüşüme verilmesi gerekirken<br />

defalarca yemek yapılmaya devam edilmesi,<br />

kanser riskini önemli ölçüde artırıyor.<br />

Uzmanlar, yağın bir kereden fazla kızartmalarda<br />

kullanılması halinde kanserojen etki<br />

yaptığına dikkat çekiyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 13


Ulaşım<br />

Hasta ve yaşlıların dostu;<br />

Moda Tramvayı<br />

Geçti bisiklete binilen yıllar; şimdilerde<br />

taksi tutsan gitmez, yürüsen yol çekilmez!<br />

Ağrıyan bacakların, halsiz ve yorgun düşen<br />

bedenlerin heyecanla beklediği vefalı dost;<br />

Moda Tramvayı… Her ne kadar önüne set<br />

gibi çekilen trafik gün içinde defalarca engel<br />

olsa da Modalılar iyi bilir; “O tramvay gelecek,<br />

beni alıp gidecek…”<br />

Tarihi Çarşı’dan Boğa Heykeli’ne, oradan<br />

Bahariye’ye, Mühürdar ve Rıhtım üzerinden<br />

yine Tarihi Çarşı’ya; her gün defalarca ring<br />

yapan ve 10 durakta ortalama 2 bin 500 yolcuyu<br />

taşıyan nostaljik tramvay, adeta zaman<br />

tüneli gibi. Çevremizde her şey değişiyor ama<br />

sadece tramvay için zaman duruyor ve bu<br />

duyguyu her gün yaşayabilmek Kadıköylüler,<br />

özellikle Moda sakinleri için büyük önem<br />

taşıyor. Diğer yandan, duraklarda yağışlı ve<br />

elverişsiz hava koşulları için yıllardır düzenleme<br />

yapılmamış olması da, yolcular için<br />

önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor.<br />

ZEYNEP AYMAN: DURAKLARIMIZ DA OLSA<br />

Anadolu Yakası’nda tramvaylı tek mahalle<br />

olan Caferağa’nın Muhtarı Zeynep Ayman;<br />

“Günün her saatinde isteyenin dakikalarca<br />

yolu kapatarak yaptığı ürün sevkiyatları<br />

gibi nedenlerden dolayı seferler sıkça aksıyor,<br />

özellikle yaşlı ve hasta vatandaşlarımız<br />

mağdur olabiliyor. Olumsuz hava koşullarında<br />

da tramvayı beklemek imkânsız çünkü<br />

kapalı duraklarımız yok. Çok güneşli havalarda<br />

baygınlık geçirecek seviyeye gelmek, yağmurda<br />

da baştan aşağı ıslanmak Modalıların<br />

kaderi oldu. Buna çözüm istiyoruz” dedi.<br />

YOLCULARININ TAMAMINA YAKINI<br />

YAŞLILAR VE HASTALAR<br />

Moda Tramvayı, her seferinde 2 kilometre<br />

600 metre yol kat ediyor. Aslında bu mesafe,<br />

gençler için gün içerisinde kat be kat aldıkları<br />

yol demek. Ancak nüfusunun çoğu yaşlı<br />

olan Moda’nın sakinleri için bazen birkaç yüz<br />

metre bile büyük zorluk. Modalılara geriye<br />

kalan tek alternatif, ardı ardına sefer yapan<br />

tramvaylar. Üzerinde reklam giydirmeleri<br />

bulunmayan ve onlarca yıl önceki dokusunu<br />

koruyan tramvay, aynı zamanda fotoğraf karelerinin<br />

vazgeçilmezi. Rengârenk bonibonlar<br />

ile birlikte farklı bir görüntü alan Bahariye’de<br />

ise tramvayın büyüsü bambaşka…<br />

KADIKÖY’DE ÖNEMLİ BİR EKSİĞİ<br />

GİDERİYOR<br />

Moda Tramvayı, semt sakinlerince sadece<br />

ulaşım amacıyla değil, turistik olarak da<br />

yıllardır potansiyeli adına “gerekli adımları”<br />

atılmayan Kadıköy’de önemli bir eksiği gideriyor.<br />

Almanya’dan satın alınan ikinci el Tatra<br />

GT6 model cadde tramvayları ile nostalji<br />

rüzgarları, özellikle yaş almış Kadıköylülerin<br />

hayatlarına renk katmaya devam ediyor.<br />

14 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Çevre<br />

Moda’nın talihsizlikleri bitmiyor<br />

Tarihi Moda İskelesi’nin hatalı restorasyonlar<br />

nedeniyle aylardır kapalı olması nedeniyle<br />

dokusunun eksik kaldığı İstanbul’un<br />

nezih semtinde bu kez merdivenlerin dolgu<br />

alanlarının göçmesi ve çevre kirliliği nedeniyle<br />

zor günler yaşanıyor.<br />

Özellikle yaz aylarında çok yoğun ilgi gören<br />

ve geniş bir kitlenin kullandığı merdivenlerde<br />

yaşanan büyük göçük ciddi riskleri de<br />

beraberinde getirince, bölgede yayalara ulaşım<br />

Kadıköy Belediyesi tarafından kapatılarak,<br />

çalışma başlatıldı.<br />

MODA’NIN KALBİ DURDU<br />

Göçük, yayaların sahil bağlantısının yüzlerce<br />

metre uzaklıktaki alternatif yollar ile olma<br />

zorunluluğunu beraberinde getirdi. Mevcut<br />

gelişme ile birlikte semt sakinleri, özellikle<br />

sosyal medya üzerinden “yaşlı ve engelli vatandaşlarımız<br />

da düşünülerek yeni bir adım<br />

atılsın, hatta engelli asansörü bile konulabilir”<br />

yorumlarında bulundu.<br />

“KURBAĞALIDERE İYİLEŞİYOR” DERKEN,<br />

MODA’DA İNANILMAZ MANZARA<br />

Tarihi Moda İskelesi çevresinde yer yer<br />

patlak veren çevre kirliliği, son aylarda Kadıköylülere<br />

ve bölgenin ziyaretçilerine zor<br />

anlar yaşatıyor. Ağır kokuya da neden olan<br />

denizin kirliliği, en çok da Moda’nın nezih<br />

günlerini yaşayan öz Kadıköylüleri üzmeye<br />

devam ediyor.<br />

Resmen ölüm tuzağı...<br />

Sık sık trafik magandalarının tacizleri ile<br />

karşı karşıya kalan bisikletlilerin çilesi bununla<br />

bitmiyor; şehri yönetenlerin beceriksizliği<br />

ve düşüncesizliği de bir o kadar<br />

tehlikeli! Kadıköy’ün merkezi ana arterinde<br />

sadece otomobiller için düşünüldüğü ortada<br />

olan yolda kanalizasyon ızgaralarının açısı,<br />

bisikletliler için adeta tuzak…<br />

Trafiğin mevcut durumuna göre caddelerin<br />

tüm şeritlerini kullanmak zorunda kalan<br />

bisikletlileri Kadıköy’de bekleyen en büyük<br />

tehlikelerden biri, gidiş istikametinde dikey<br />

olarak konumlandırılmış ızgaralar.<br />

HİÇ Mİ AKIL EDEMEDİNİZ?<br />

Herhangi bir kazanın yaşanmaması için<br />

yağmur suyunu altyapıya aktaran ızgara<br />

boşluklarının, yol üzerinde yatay konumda<br />

bulunması gerekiyor. Ancak Kadıköy’ün birçok<br />

caddesinde ızgaralar, bisikletlerin geliş<br />

istikametine dik olarak yerleştirilmiş. Özellikle<br />

ince tekerlekli bisikletlilerin takılması<br />

ya da panikleyip aniden şerit değiştirmesi<br />

nedeniyle kazaya karışmasının an meselesi<br />

olduğu ızgaraların yeniden düzenlenmesinin<br />

gerekliliği artıyor. Hatalı manzara, aynı<br />

zamanda özellikle yağışlı havalarda motosikletliler<br />

için de bir hayli riskli…<br />

BİSİKLETLİLER, FARKINDALIK İÇİN<br />

BÜYÜK MÜCADELE İÇERİSİNDE<br />

Başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde<br />

bisiklet sürücüleri ve pedal destekçileri,<br />

“Trafikte bizi fark edin, bizler birer taşıtız<br />

ve saygı görmek istiyoruz” yönünde kampanyalar<br />

düzenliyor, farkındalık etkinlikleri<br />

gerçekleştiriyor ve özellikle sosyal medya<br />

üzerinden kenetleniyor.<br />

Benzer sorunun yaşandığı Şişli’de Zincirlikuyu Köprüsü<br />

ile Nispetiye Caddesi arasındaki yolda bulunan ızgaralar<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi birimi Beyaz Masa’ya<br />

şikâyet edilmesinin ardından kısa sürede hata düzeltildi.<br />

16 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Çevre<br />

Bostancı’nın rengi kaçmasın!<br />

Son aylarda Bostancı sahillerinde suyun<br />

berrak rengi, yerini yer yer oldukça kirli ve<br />

bulanık görünüme bırakmaya başladı. Denizdeki<br />

değişimin nedeni olarak Çamaşırcı<br />

Deresi’ne karışan hafriyat ve beton atıklarının<br />

olduğu tahmin ediliyor.<br />

Uzun yıllardır Kurbağalıdere ve çevresindeki<br />

çağdışı manzaralar nedeniyle Kadıköy’ün<br />

batı kesimlerinde sahillerin içler acısı hali<br />

sık sık gündeme gelirken; Caddebostan-<br />

Suadiye-Bostancı-Küçükyalı sahil hattının<br />

bir hayli temiz olması, hatta denize girilebilecek<br />

kolibasili değerlerinin açıklanması<br />

dikkat çekiyordu.<br />

BOSTANCI HALKI TEMİZ GÜNLERİ<br />

ÖZLÜYOR<br />

Gerek Bostancı ve çevresindeki şantiyeler<br />

ile inşaat sahalarındaki faaliyetler, gerekse<br />

ŞEHİR KÜLTÜRÜNDEN ZERRE<br />

TAŞIMAYAN MAGANDALAR<br />

Kadıköy’de yüzlerce yıllık çeşmeler, ibadethane<br />

duvarları ve Boğa Heykeli gibi birçok<br />

değerli tarihi eser, magandaların başıboş<br />

davranışlarından uzun yıllardır nasibini alıde<br />

diğer etkenler nedeniyle çevre kirliliğinin<br />

boyutunun yer yer artması, bölge sakinlerini<br />

tedirgin ediyor. Kadıköy, Maltepe<br />

ve Ataşehirlilerin yoğun olarak temiz deniziyle<br />

buluştuğu Bostancı, eski berrak günlerini<br />

bekliyor.<br />

Ali Suavi’nin heykeli,<br />

karalama tahtasına döndü<br />

Kadıköy’ün dört bir yanında artarak devam<br />

eden “karalama ve boyama teröründen” Gazeteci<br />

Ali Suavi’nin heykeli de nasibini aldı.<br />

Özelliklerini yitiren yapıt, keyfi uğruna sprey<br />

boya sıkan ve kalemlerle yazı yazanların insafına<br />

terk edildi.<br />

Nazım Hikmet Kültür Merkezi yanında, kendi<br />

adını da taşıyan Sanatçılar Sokağı’nın<br />

girişinde yer alan heykel, artık bir sokak duvarından<br />

farksız.<br />

yor. Yerel yönetimlerin bu yönde duyarlılık<br />

ve farkındalık adına ciddi bir adım atmaması,<br />

tarihe ve prestije zarar veren davranışların<br />

artmasına neden oluyor.<br />

YABANCI SİTELERDE<br />

HEYKEL PERİŞAN HALDE<br />

İnternet üzerinden birçok yabancı portalda<br />

Kadıköy’ü anlatan kareler arasında Ali Suavi<br />

Heykeli’nin içler acısı hali dikkat çekiyor.<br />

Daha önce defalarca çeşitli yazılardan<br />

temizlense de heykel, şehrin göbeğinde<br />

magandaların keyfi davranışlarından hunharca<br />

zarar görmeye devam ediyor. Ali Suavi,<br />

1838-1878 yılları arasında yaşayan, 2.<br />

Abdülhamit’e muhalif Osmanlı düşünürü<br />

olarak tarihte yer alıyor.<br />

Süs durakları<br />

yaşlılar için<br />

işkence<br />

Dakikalarca beklenen otobüslere, oturacak<br />

yeri olmayan ve sadece gençlerin<br />

sırtını dayayabileceği düzensizlikteki<br />

duraklar eklenince, Kadıköy sokaklarında<br />

toplu taşıma işkenceye dönüşüyor.<br />

Fotoğraf karemizdeki yaşlı kadın şanslı,<br />

bakıcısı kendisine eşlik ediyor ve sandalyesini<br />

yanında taşıyor. Ancak tüm<br />

yaşlılar bu imkâna sahip değil! Sağanak<br />

yağmurda ise çilenin boyutu bir kat<br />

daha artıyor. Kadıköy’ün özellikle merkezi<br />

ana arterlerinde durakların konforu,<br />

kullanım yoğunluğu itibariyle daha<br />

çok önem taşıyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 17


Araştırma<br />

Beyaz yakalılar<br />

Kadıköy’ü terk ediyor!<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

Son yıllarda fiziki yapısının yanı sıra sosyo-kültürel<br />

ve demografik özellikleri de<br />

büyük değişime uğrayan Kadıköy’de, yüksek<br />

eğitime sahip beyaz yakalıların ilçeyi<br />

terk etmeye başladığı açıklandı. İstanbul<br />

Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin İstanbul<br />

Kalkınma Ajansı desteğiyle yürüttüğü<br />

"Mahallem İstanbul" projesinin sonuçları,<br />

kamuoyu ile paylaşılmaya başlandı. Dikkat<br />

çekici ayrıntıların yer aldığı araştırmada beyaz<br />

yakalılar; yoğunlukta oldukları Kadıköy,<br />

Şişli, Bakırköy, Beşiktaş ve Beyoğlu gibi ilçeler<br />

yerine son dönemde Ümraniye, Pendik,<br />

Maltepe, Sancaktepe ve Çekmeköy’ü<br />

tercih etmeye başladı.<br />

Proje sonuçlarına göre İstanbul’da nüfus<br />

azalışının en yüksek düzeyde olduğu<br />

mahalleler Kadıköy’den Dumlupınar, Bostancı<br />

ve Merdivenköy, Bağcılar’dan Evren,<br />

Esenler’den Oruçreis, Üsküdar’dan Kuleli ve<br />

Altunizade, Bahçelievler’den Siyavuşpaşa<br />

olarak sıralandı. Nüfus azalış ve artışının<br />

en yüksek düzeylerde seyrettiği mahalleler,<br />

İstanbul’un nüfus hareketliliğinin yoğunlaştığı<br />

mahalleler olarak kabul edilirken,<br />

giderek merkezden çevre ilçelere doğru bir<br />

hareketliliğin gözlendiği ortaya çıktı.<br />

BEYAZ YAKALILARIN TERCİHİ DEĞİŞİYOR<br />

Son 5 yılın verileri incelendiğinde yüksek<br />

lisans ve doktora mezunu olan yüksek eğitimli<br />

nüfusun en fazla arttığı ilçeler Ümraniye,<br />

Pendik, Küçükçekmece, Maltepe, Esenyurt,<br />

Başakşehir, Sancaktepe ve Çekmeköy<br />

olurken; yüksek eğitimli nüfusu kaybetmeye<br />

başlayan ilçelerin başında Kadıköy, Üsküdar,<br />

Fatih, Şişli, Bakırköy, Beşiktaş, Beykoz<br />

ve Beyoğlu geliyor. Mahalleler açısından<br />

incelendiğinde ise Maltepe’den Zümrütevler,<br />

Cevizli, Başıbüyük, Küçükçekmece’den<br />

Atakent, Beylikdüzü’den Adnan Kahveci,<br />

Başakşehir’den Başakşehir Merkez,<br />

Sancaktepe’den Emek ve Ümraniye’den<br />

Tatlısu, yüksek eğitimli nüfusun tercihinin<br />

yoğunlaştığı mahalleler oldu.<br />

PROJE EKİBİ 960 MAHALLEYİ MERCEK<br />

ALTINA ALDI<br />

Projeyi yürüten İstanbul Üniversitesi İktisat<br />

Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Şeker,<br />

İstanbul’da mahalle ölçeğinde geniş bir<br />

veri tabanı ve harita tabanlı bir bilgi edinme<br />

sistemi kurgulamaya başladıklarını, sisteme<br />

yakın zamanda online ve mobil ortamda<br />

tüm kullanıcıların erişebileceğini söyledi.<br />

İstanbul gibi metropol bir kentte, şehir içi<br />

nüfus hareketliliği ve demografik değişimin<br />

önemine dikkat çeken Şeker, proje ekibi olarak<br />

960 mahalleyi incelediklerini, periyodik<br />

olarak proje bulgularının kamuoyu ile paylaşılacağını<br />

ifade ederek; projenin hem İstanbullulara,<br />

hem yerel yönetimlere, hem de<br />

yatırımcılara rehber olacağını kaydetti.<br />

MERKEZDEN ÇEVRE İLÇELERE DOĞRU<br />

BİR YÖNELİM BAŞLADI<br />

Nüfus hareketliliğine genel olarak bakıldığında,<br />

İstanbul’da merkezden çevre ilçe ve<br />

mahallelere doğru bir genişleme ve hareketlilik<br />

olduğuna işaret eden Doç. Dr. Murat<br />

Şeker, şunları ifade etti: “Nüfus hareketliliğinde<br />

artışın olduğu bölgelerin daha çok<br />

yeni yerleşim alanları olduğu göze çarpıyor.<br />

İstanbul’un yeni sayılabilecek ilçeleri olan<br />

bu bölgeler, her ne kadar şehir merkezine<br />

uzak görünse de özellikle metro, metrobüs,<br />

Marmaray hatlarının yaygınlaşması ve<br />

entegrasyonuyla bu olumsuz etki nispeten<br />

ortadan kaldırılıyor. Öte yandan, aynı özelliklerde<br />

bir konutun Kadıköy’deki satılık ve<br />

kiralık bedeli ile Beylikdüzü ya da Sancaktepe’deki<br />

bedeli arasında önemli farklar söz<br />

konusu. Dolayısıyla, özellikle yüksek eğitimli<br />

nüfus başta olmak üzere genel olarak<br />

hem ekonomik sebepler nedeniyle, hem de<br />

altyapı sorunlarının göreceli olarak daha az<br />

olduğu bu yeni yerleşim alanlarına rağbet<br />

giderek artıyor.”<br />

18 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Çevre<br />

“CD lâzım mı, nakite sayılır, satılık mı, tamir mi, tablet var, sigara var!”<br />

Kadıköy’ü ve esnafı<br />

rezil eden yüzdeciler<br />

ADEM GİDEN<br />

Rıhtım’da kendi halinizde yürüyorsunuz ve<br />

aniden kulağınıza bağıra bağıra eğilen bir<br />

ses, sizi çarşıya çekmeye, alışverişe zorluyor.<br />

Bir de elinizde bilgisayar, laptop gibi<br />

elektronik eşya ile bir esnafa gitmeye çalışıyorsanız,<br />

o an yandınız... Biraz zayıf ve<br />

kararsız kaldığınız hissedildiğinde ise saniyeler<br />

içerisinde kendinizi, yüzdecilerin anlaşmalı<br />

olduğu esnaflarda buluyorsunuz. Bir<br />

bölgeye adını veren Yazıcıoğlu İş Hanı önünde<br />

yaşanan bu manzaralar, vatandaşları ve<br />

aynı zamanda çarşının köklü esnaflarını büyük<br />

ölçüde rahatsız ediyor.<br />

Çarşıda huzursuzluk çok ciddi boyutlara ulaştığı<br />

için yaşanan sorunları aktarmak üzere bir<br />

araya geldiğimiz yılların esnafı, isimlerinin<br />

gizlenmesi şartıyla yayın kurulumuza konuşabildi.<br />

1970’li yıllarda bölgenin tek iş hanı<br />

olarak birçok elektronik eşyaların satıldığı Yazıcıoğlu,<br />

özellikle 1990’lardan itibaren henüz<br />

bilgisayar mağazaları açılmadığı dönemde,<br />

bilgisayarlara yönelik satış ve tamirlerin yapılabildiği<br />

işletmelere sahip olmaya başladı.<br />

Günümüzde sadece Yazıcıoğlu İş Hanı’nda<br />

yaklaşık 100 işletme bulunuyor.<br />

İŞPORTACI VE YÜZDECİLER,<br />

YAZICIOĞLU’NUN İMAJINI BİTİRDİ<br />

Adını gizli tutan Yazıcıoğlu esnafı, soruna yönelik<br />

şunları ifade ediyor: "Kapı önünde birkaç<br />

kişi, yoldan geçenlere sürekli pazarlama<br />

yapıyorlar. Bunların bize faydası değil, aksine<br />

çok ciddi zararları oluyor. Yüzdeci olarak çalışıyorlar.<br />

Anlaşmalı oldukları birkaç çarşı esnafı<br />

ya da çarşı dışındaki tamircilere, müşteri<br />

götürüp o işten prim alıyorlar. Kaç defa şahit<br />

oldum, tamirat için bana gelmesine rağmen<br />

asansöre gidene kadar dil döküp ikna ettikleri<br />

müşterilerimin canı yanmış. Yapılacak iş<br />

örneğin 100 TL değerinde ise, burada yüzdecinin<br />

de kâr payı konulup bu sefer 150 TL’ye<br />

çıkarılıyor. Müşteri bunu o an anlamıyor ya da<br />

anladığında iş işten geçiyor.<br />

ARGO, PİŞKİNLİK, HATTA<br />

TACİZE VARAN İTHAMLAR<br />

Yazıcıoğlu İş Hanı önünde çok kavgalar gördük.<br />

Israrla elindeki bilgisayara değer biçmeye<br />

çalışan, tamiratını üstlenmek isteyen<br />

yüzdecilerin bazıları istediğini alamayınca,<br />

duruma tepki gösteren müşterilerle sözlü<br />

tartışmalara girebiliyorlar. Zorla sanki! Öyle<br />

bir tonlama ve vurgulamalar yapıyorlar ki,<br />

biraz zayıf ve sesini çıkaramayan müşteriler<br />

olursa korkup kabul ediyor. Bazen kaldırımdaki<br />

kişinin peşine takılıp metrelerce<br />

pazarlama yapıyorlar. Kişiden umutlarını<br />

keserlerse, yenisini gözlerine kestiriyorlar.<br />

Çoğu kişi hal, tavır ve hareketlerinden ürkerek<br />

tepki gösteremiyor.<br />

KORSAN CD PAZARINI KAYBEDİYORLAR<br />

Bilgisayarların yaygınlaşması ile birlikte korsan<br />

CD üretimi, adeta Yazıcıoğlu ile etiket olmaya<br />

başlamıştı. Duvarların arkasında özel<br />

bölmelerde bulunan CD’ler korsan olarak satılıyor,<br />

hem devletten vergi kaçırılıyor, hem<br />

de haksız rekabet yapılıyordu. Çeşitli baskınlar<br />

gerçekleştiriliyor ama bunlar, kaçakçılığı<br />

yok edemiyordu. Müstehcen CD’ler de<br />

bu bölmelerden çıkıyor, Yazıcıoğlu’nun imajı<br />

yerle bir ediliyordu. İnternetin yaygınlaşması<br />

ile birlikte CD satışları düşünce ellerini<br />

eteklerini bu sektörden çekmeye başladılar.<br />

Şimdilerde tamir ve satışların yüzdecileri,<br />

Yazıcıoğlu’na zor günler yaşatıyor."<br />

EMİNÖNÜ’NDEN KOVULANLAR<br />

KADIKÖY’Ü BALTALADI<br />

İsmini vermek istemeyen diğer bir esnaf da<br />

şu açıklamalarda bulundu: “Yaklaşık 20 sene<br />

öncesine kadar Avrupa Yakası’nda ve özellikle<br />

Eminönü ile Tarihi Yarımada’da turizmi<br />

baltaladıkları gerekçesiyle seyyar satıcılar,<br />

işportacılar kovuldu. Soluğu Kadıköy’de<br />

aldılar ve burada yeni bir düzen kurmak istediler,<br />

hatta kaldırımlara tezgâhlar açıldı,<br />

buna da müsaade edildi. Zamanla Rıhtım’ın<br />

da kimyası bozulmaya başlayınca tezgâhlar<br />

yasaklansa da, yolunu alan almıştı. Yıllardır<br />

kurumsal havasının dışında, seyyar uygulamalara<br />

maruz kalan Yazıcıoğlu İş Hanı’nda<br />

sorunun bir an önce çözülmesi gerekiyor.<br />

ŞİMDİ DE ELEKTRONİK SİGARA<br />

AKIMI BAŞLADI<br />

Yazıcıoğlu çevresinde son aylarda yüzdecilerin,<br />

vatandaşları elektronik sigara almaya<br />

yönelik tatlı-kibar zorlamaya çalıştığını<br />

duyuyoruz. Bu elektronik sigaralar<br />

oldukça tehlikeli olabiliyor, hatta bazen<br />

patlayabiliyor. Bu yönde önlemler alınmalı.<br />

Yazıcıoğlu’nun ve Kadıköy’ün imajı karalanmamalı,<br />

esnaf zor durumda bırakılmamalı,<br />

vatandaşın huzurla alışverişini yapması<br />

sağlanmalı."<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 19


Çevre<br />

Altın değerindeki<br />

Kadıköy sahillerinin<br />

içler acısı hali<br />

HABER MERKEZİ<br />

Bir yanda Anadolu Yakası’nda kıyı şeridi<br />

milyonlarca dolarlık maliyetlerle doldurulup<br />

park, bahçe ve donatı alanlarına çevrilebilirken;<br />

diğer yanda sadece birkaç kamyon altın<br />

kumla güneyin sahillerini aratmayacak potansiyeldeki<br />

sahiller, savaş alanını andıran<br />

görüntüleriyle elimizden kayıp gidiyor.<br />

Ailelerin, çiftlerin, çocuklar ve gençlerin,<br />

grupların üzerine basacağı sarı kum tanelerinin<br />

yerinde yumruk büyüklüğündeki taşlar;<br />

şezlonglarla güneşlenebilecek alanlarda<br />

ise kazalara da neden olabilecek büyüklükte<br />

çökmeler dikkat çekiyor.<br />

ANADOLU YAKASI SAHİLLERİ<br />

KAYALIKLARDAN İBARET<br />

Anadolu Yakası’nda Poyrazköy, Beykoz<br />

Küçüksu, Şile Ayazma, Şile Uzunkum, Şile<br />

Kumbaba’nın bulunduğu Karadeniz hattı dışında<br />

Üsküdar’dan Tuzla’ya kadar Marmara<br />

Denizi hattında halkın aktif olarak yararlanabildiği<br />

sadece üç plaj, Kadıköy’de yer alıyor.<br />

Caddebostan 1-2-3 plajlarından ücretli<br />

ve ücretsiz olarak faydalanılabilirken, Kadıköy<br />

dışında aktif plaj alanları bulunmuyor.<br />

Moda’dan Bostancı’ya birçok kesim de plaj<br />

alanı olarak düzenlenebilecekken atıl olarak<br />

hem estetikten uzak, hem de riskli yönüyle<br />

dikkat çekiyor. Önemli bir kısmı kayalıklardan<br />

oluşan sahil bandında düz alanların değerlendirilerek<br />

plaja dönüşmesi potansiyeli,<br />

her geçen süreçte daha çok dikkat çekiyor.<br />

DENİZE GİRİLEBİLEN ALANLAR VAR<br />

Her ne kadar kirliliği ile yer yer gündeme<br />

gelse de, Marmara Denizi’nde Kadıköy’den<br />

uzaklaştıkça kolibasili oranı düşüyor. Son<br />

yıllarda Kurbağalıdere, Kadıköy çevresindeki<br />

kolibasili değerlerini büyük ölçüde yükselterek<br />

ciddi kirliliğe neden olsa da, ıslah çalışmalarının<br />

tamamlanması ile birlikte çevre<br />

sorununda azalma gözlemlenmeye başladı.<br />

Suadiye sahilinde objektiflerimizle buluşan<br />

62 yaşındaki Kadıköylü Yavuz Toker;<br />

“Bizler bu grup olarak 10 senedir aralıksız<br />

sahilimizde denize giriyoruz. 31 Aralık’ta<br />

yaz sezonunu kapatıyor, 1 Ocak’ta da yaz<br />

sezonunu açıyoruz. Yaptığımız ölçümlerde<br />

0,7 derecede suya girdiğimizi kayda aldık.<br />

Suadiye çevrelerinde deniz son 2-3 yıldır<br />

önceki dönemlere göre daha temiz. Tamam,<br />

harika bir suyumuz yok ama Kurbağalıdere<br />

gibi faktörler azaldıkça Marmara Denizi<br />

kısa zamanda kendini toparlayabilir. Biraz<br />

da sahillerimizin düzenlenmesi gerekiyor”<br />

şeklinde konuştu.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 21


Çevre<br />

Kadıköy’ün bitmek bilmeyen<br />

restorasyonları<br />

HABER MERKEZİ<br />

Anadolu Yakası’nın terminali konumundaki<br />

Kadıköy’ün enerji noktaları, uzun süredir<br />

uyuyor. Geciken her gün ise, Kadıköy’ün<br />

prestij hanesine bir eksi olarak yazılıyor.<br />

Sadece Moda İskelesi’nin hatalı düzenlemeler<br />

nedeniyle beş kez restore edilmesinin<br />

yanı sıra yedi yıldır adeta komada olan<br />

Haydarpaşa Garı’nda da çalışmalar bir hayli<br />

ağır ilerliyor. 2010 yılında yaşanan yangın<br />

felaketinin ardından çeşitli tartışmaların<br />

alevlendiği Haydarpaşa Garı, restorasyon<br />

çalışmalarının tamamlanması ile birlikte<br />

tüm fonksiyonlarıyla kullanılabilecek ancak,<br />

hizmete açılacağı süre net olarak bilinemiyor.<br />

Tarihi garın ön cephelerinde ve çatısında<br />

birkaç işçi ile yenileme çalışmaları dikkat<br />

çekiyor. Diğer yandan milyonu bulan yerli ve<br />

yabancı turisti ağırlayan Büyükada İskelesi<br />

de, en sakin kış ayları yerine yılın en yoğun<br />

ziyaretçi döneminde şantiyeye dönüştü.<br />

KADIKÖY’ÜN BEŞİKTAŞ İSKELESİ DE<br />

YENİLENİYOR<br />

Uzun yılların getirdiği yorgunluğun etkili<br />

olduğu Kadıköy Rıhtımı’ndaki Beşiktaş<br />

İskelesi’nde de restorasyon çalışmaları başlatıldı.<br />

İç bölümleri, dış duvarları ve çatısında<br />

onarma çalışmaları hız kazanan Beşiktaş<br />

İskelesi’nin terasında kafeterya da uzun süredir<br />

kullanılamıyor.<br />

Büyükada İskelesi<br />

MODA İSKELESİ GÜNYÜZÜ GÖRMEDİ<br />

Yap-boza dönen Moda İskelesi, 2017 yılı yaz<br />

aylarına da yeni bir restorasyonla girdi. Son<br />

restorasyon ile birlikte 5 kez yenilenme çalışması<br />

yürütüldüğü gündeme gelen Moda<br />

İskelesi’nin kapı ve pencereleri sökülürken,<br />

cepheleri yeniden düzenleniyor. Her restorasyon<br />

sonunda ihaleler ile yeni işletmecilerine<br />

teslim edilen tarihi Moda İskelesi’nde<br />

kamu takibinin yetersizliğinin faturasını<br />

hem Kadıköylüler, hem de tarihi yapı çekiyor.<br />

Özellikle içinde bulunduğumuz yaz aylarında<br />

aşırı yoğunluğun yaşanması gerektiği<br />

Moda İskelesi, bu yıl da ağır uykuda! Diğer<br />

yandan yapıda bitmek bilmeyen şantiye görünümü,<br />

Modalıları derinden üzüyor.<br />

Caferağa Mahallesi Muhtarı Zeynep Ayman;<br />

“Moda İskelesi defalarca usulüne uygun<br />

restore edilmediği için yeniden inşa sürecine<br />

giriyor. İskelemizin ruhunu yaşayamıyor,<br />

mahrum kalıyoruz. Burası enerji noktamız,<br />

nostaljimiz, tarihimiz. Çalışmaların ciddi<br />

ve hatasız yapılması gerekiyor ki tekrar bu<br />

manzaralar yaşanmasın” şeklinde konuştu.<br />

BÜYÜKADA İSKELESİ KABUK<br />

DEĞİŞTİRİYOR<br />

Kış aylarında hayalet kente dönüşen Büyükada’nın<br />

iskelesinde tadilat ve onarım çalışmalarının<br />

en yoğun turistik dönem olan yaz<br />

aylarında başlaması dikkat çekerken, Prens<br />

Adaları ilgi odağı olmaya devam ediyor.<br />

Kadıköy Beşiktaş İskelesi<br />

Tarihi Moda İskelesi<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 23


Röportaj<br />

60 130. SAYI - HAZİRAN 2017 www.cekmekoymagazin.com


Özel Haber<br />

Çocuk bu hayal eder, bir gülüşleri her şeye bedel!<br />

Dünya işte böyle güzelleşiyor<br />

Daha önceki görev yerlerindeki sayısız başarısı<br />

nedeniyle birçok ödüle layık görülen,<br />

kısa ancak dolu dolu çalışmalarıyla yıllara<br />

bedel 6 aylık görevinin ardından Tunceli<br />

Valiliği’ne terfi ettirilen Kadıköy Kaymakamı<br />

Tuncay Sonel gözyaşlarıyla uğurlandı, geriye<br />

ise izi kaldı.<br />

Sonel’in birçok çalışmasından sadece biri<br />

olan, “Yetim ve Öksüzlere Mektup” projesi<br />

bile Türkiye genelinde geniş yankı buldu.<br />

Kadıköy’de tespit ettiği 912 yetim ve öksüz<br />

çocuğa tek tek mektup yazan Tuncay Sonel,<br />

“Annen ya da baban hayatta olsaydı, özlemini<br />

çektiğin ve onlardan almasını istediğin<br />

şey ne olurdu?” diye sormuştu. Sonel’e gelen<br />

yanıtlardaki hayaller, bir bir gerçeğe dönüştürüldü,<br />

dünya güzelleşti.<br />

Çocuk bu, hayal eder ve ister. Bilgisayar, bisiklet,<br />

Kapadokya’da balon turu, futbol sahasında<br />

heyecanı canlı yaşamak, gerçek yavru<br />

köpek, arabalı yatak, kumandalı helikopter,<br />

oyuncak bebek, tablet, çello, gitar ve daha<br />

neler neler! “Kaymakam amca, hayalim bu<br />

ama olmuyor maalesef” diyen çocukların evlerine<br />

tek tek hediyeleri teslim edildi.<br />

KAYMAKAM, FİKİRTEPELİ HAMZA İLE<br />

ARABASINDA OYUNLAR OYNADI<br />

Henüz altı aydır ilçedeki görevine devam<br />

eden Kaymakam Sonel’in ziyaret ettiği çocuklardan<br />

biri de, Fikirtepeli Hamza’ydı.<br />

Beşinci sınıf öğrencisi, Kaymakamından<br />

arabalı yatak, tablet ve oyuncaklar istemişti.<br />

Hayalleri gerçeğe dönüştürülen Hamza<br />

sevinçten adeta havalara uçarken, annesi<br />

ve ablası da mutluluğunu paylaştı. Hamza<br />

ile arabalı yatağında oyunlar oynayan ve hediyelerini<br />

birlikte açan Kadıköy Kaymakamı<br />

Tuncay Sonel, Kadıköy Life Dergisi’nin sorusuna<br />

şöyle yanıt verdi:<br />

"Göreve başladığımız ilk gün, önceki görev<br />

yerlerimizde olduğu gibi şehit ailelerimiz,<br />

gazilerimiz, yetim ve öksüz çocuklarımız,<br />

engelli vatandaşlarımız önceliğimiz oldu.<br />

Onlara kısa sürede ulaştık. Kadıköy genelinde<br />

912 yetim ve öksüz çocuğumuzu tespit<br />

ettik. Önceki görev yerlerimde de bu<br />

uygulamayı yapıyordum. Kadıköy’dekilere<br />

ve önceki görev yerlerimizdeki yetim-öksüz<br />

çocuklarımıza iki de benim çocukları<br />

eklersek, toplamda 2 bin 549 evladım var.<br />

Devletimizin şefkatini ve sıcaklığını onlara<br />

göstermeye gayret ediyoruz."<br />

KAPADOKYA’DA BALONLA UÇTULAR,<br />

CANLI KÖPEKLERİ OLDU<br />

Kadıköylü her çocuğun hayalleri bambaşkaydı.<br />

Kapadokya’da balona binip uçmak<br />

isteyen başarılı öğrenci, babası ve abisi ile<br />

birlikte uçakla turistik bölgeye gönderildi,<br />

arzusuna kavuşturuldu. Bir çocuğun tek<br />

isteği ise, bir köpeğinin olmasıydı. O da<br />

sağlandı, sahiplendirildi. Enstrümanlara ilgi<br />

duyan çocuklar da çoktu. Sadece gitar değil,<br />

boyunca çello isteyen çocukların istekleri,<br />

odalarına kadar gönderildi.<br />

ÇOK BÜYÜK DESTEK VAR!<br />

Önceki görev yerleri ile birlikte uzun yılların<br />

Kaymakamı, şimdilerde Tunceli Valisi Tuncay<br />

Sonel’in “Yetim ve Öksüzlere Mektup”<br />

projesi, büyük destek gördü. Hediyelerin<br />

dışında hatırlanmanın, ziyaret edilmenin,<br />

farkında olduklarının farkına varılması yönüyle<br />

büyük önem taşıyan projenin örnek<br />

olarak Türkiye genelinde çığ gibi büyümesi<br />

bekleniyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 25


Çevre<br />

Kurbağalıdere’de balçıktan,<br />

yarım kiloluk kefallere…<br />

Uzun yıllardır aşırı kirliliği nedeniyle Kadıköylülere<br />

büyük zorluklar yaşatan<br />

Kurbağalıdere’de ıslah çalışmalarının son<br />

aşamasında şaşırtan manzaralar görülmeye<br />

başlandı. Aylar önce suyun oksijen seviyesinin<br />

artması ile birlikte kıpırdanmaların<br />

başladığı Kurbağalıdere’de artık yarım kilo<br />

ağırlığında balıklar oltalara takılıyor.<br />

30 yıldır Kadıköy ve Maltepe çevrelerinde<br />

balık avcılığı gerçekleştiren Turgut Han,<br />

Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi<br />

çevresinde sadece üç saat içerisinde<br />

iki kilonun üzerinde balık tuttu. Tecrübeli<br />

Kadıköy Belediyesi, Eğitim Mahallesi'nde<br />

bulunan Kemal Sunal Parkı’na Ekolojik Yaşam<br />

Parkı kuruyor. Tamamen permakültür<br />

ilkelerine göre yapılan parktaki Kompost<br />

Eğitim Merkezi’nin inşası kolektif katılımla<br />

yapılacak.<br />

Kadıköy Belediye Meclisi kararıyla çocuk<br />

oyun alanı ve oturma birimleri bulunan Kebalıkçı;<br />

“Rus kefalleri yakaladım. Bunun<br />

dışında irili ufaklı çeşitli balık türleri daha<br />

var. Kirlilikten çok çektik, şimdi balık tuttuğumuz<br />

günleri görmek mutluluk verici.<br />

Islahın tam olarak tamamlanmasıyla ekolojik<br />

dengenin daha da yerine oturacağını<br />

düşünüyorum” dedi.<br />

TEHLİKE HENÜZ GEÇMEDİ<br />

Islah çalışmalarının bir türlü tamamlanamadığı<br />

Kurbağalıdere’de uzun yol kat<br />

edilmesinin ardından suyun oksijen seviyesinin<br />

artması ile birlikte balık tutulan<br />

EKOLOJİK UNSURLAR GÖZETİLEREK<br />

TASARLANDI<br />

Toplam 60 metrekareden oluşan Kompost<br />

Eğitim Merkezi binası, ekolojik yaşam ve<br />

ekolojiyi gözeten, sürdürülebilirliğin sağlandığı,<br />

biyo-iklim odaklı tasarım ilkeleri<br />

doğrultusunda tasarlandı. Bu nedenle yapı<br />

malzemesi üzerine yapılan araştırmalar sonucunda<br />

doğal, sağlıklı, ısı performansı ve<br />

enerji verimliliği yüksek, depreme ve yangıgünler<br />

görülmeye başlandı. Ancak Kurbağalıdere<br />

çevresi başta olmak üzere Kadıköy<br />

kıyılarının önemli bir kesiminde koli basili<br />

değerlerinin yüksek olması, riskin sürdüğü<br />

anlamını taşıyor. Diğer yandan kefaller, az<br />

ve orta dereceli kirli sularda da görülebilirken,<br />

henüz bir yıl öncesinde tamamı balçıktan<br />

oluşan Kurbağalıdere’de deniz yaşamı<br />

tamamen sona ermişti. Yarı kirli suların<br />

dip balığı yarım kiloluk kefaller, balıkçıların<br />

yüzünü güldürmeye başladı. Gözler, ıslah<br />

çalışmalarının kalıcı olarak tamamlanacağı<br />

günlere çevrildi.<br />

Kadıköy’e Ekolojik Yaşam Parkı geliyor<br />

mal Sunal Parkı’nda plan değişikliği yapıldı<br />

ve bin 520 metrekarelik yeşil alan, Ekolojik<br />

Yaşam Parkı Projesi'ne dönüştürüldü.<br />

Kemal Sunal Parkı’nda konumlandırılması<br />

planlanan bu sosyal alan projesi içerisinde,<br />

sivil toplum örgütleri tarafından da kullanıma<br />

açık olan aylık programlarla ekolojik<br />

yaşamla ilgili farklı yaş gruplarına yönelik<br />

çeşitli eğitimler verilecek, atölyeler düzenlenecek.<br />

Tamamen permakültür ilkelerine<br />

göre tasarlanan parkta, bir de Kompost Eğitim<br />

Merkezi olacak.<br />

na dayanıklı, ekolojik ayak izi düşük olması<br />

nedeniyle saman balyası tercih edildi. Isınma<br />

ve soğutma mekaniğinde ısı pompası,<br />

aydınlatma için pasif güneş konumlandırması<br />

ve su hasadı için yağmur suyu toplama<br />

sistemi projelendirmede yer aldı.<br />

SAMAN BALYASINDAN DUVAR<br />

Permakültür ilkeleri doğrultusunda tasarlanan<br />

park projesinde mevcut bitki dokusuna<br />

ek olarak yükseltilmiş bitki yatakları, tıbbi<br />

bitki sarmalı, kelebek bahçesi, koku bahçesi,<br />

tematik bitki alanları, biyolojik gölet,<br />

kümes yer alacak. Açık eğitim alanı, ahşap<br />

çocuk oyun elemanları ve donatı elemanlarıyla<br />

da ekolojik tasarım desteklenecek.<br />

Kompost Eğitim Merkezi inşa sürecinin<br />

ekolojik bilinç kazandırmaya katkıda bulunması<br />

amacıyla, kolektif bir biçimde yürütülmesi<br />

planlanıyor. Bu nedenle yapının yığma<br />

saman balyasından yapılacak duvarları ve<br />

doğal sıva uygulaması için dışarıdan katılıma<br />

açık kolektif atölyeler düzenlenecek.<br />

26 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Kapak<br />

İstanbul’un dünyalara<br />

değişilmez güzelliği<br />

ADALAR, HUZURU<br />

ARIYOR!<br />

ADEM GİDEN<br />

Doğanın ödülü, Marmara’nın gerdanlığı, elini<br />

uzatsan dokunacak kadar yakın bir Bodrum,<br />

Alaçatı sanki İstanbul’un eşsiz köşesi Adalar...<br />

Megakentte sıkışan, nefesi kesilenin bir<br />

solukta kendini atmak istediği, binlerce kilometre<br />

uzaktan gelen turistlerin büyülü kaçış<br />

noktası… Adalar’da son yıllarda yaşananlar,<br />

“her güzelliğin de bir bedeli var” dedirtirken;<br />

etkili, doğru ve kalıcı bir planlamanın gerekliliği<br />

her geçen gün artıyor.<br />

Kadıköy Life Dergisi olarak yaz sayımızda,<br />

İstanbul’un incisi Adalar’ı gezdik, masaya<br />

yatırdık. Yabancıların ‘Prens Adaları’ olarak<br />

bildiği dokuz ayrı kara parçasından Büyükada,<br />

Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’da<br />

yerleşim var ve her geçen yıl ilgi daha fazla.<br />

Köklü yerlileri ve Belediye Başkanı Atilla<br />

Aytaç ile röportajlarımızın öncesinde,<br />

“Adalar’da neler oluyor?” diyerek, gündüzümüzü<br />

gecemize kattık.<br />

GÜZEL-ÇİRKİN DENGESİ…<br />

Diğer sekizini arkasına takarak lokomotif<br />

olan Büyükada, genel olarak güzelliklerin de,<br />

sorunların da birlikte yaşandığı çok özel bir<br />

Yunan adaları ya da Bodrum, Çeşme değil;<br />

İstanbul’un en yakın adası, Kınalıada…<br />

Çöplüğe dönüştürülen tertemiz<br />

Adalar sahilleri…<br />

yere sahip. Dünyada tek olan plakalı faytonlara<br />

binip nostalji yaparken, para hırsına ardı<br />

ardına koşturulan atların adeta çatlayarak<br />

ölmesi, mükemmel plajlara sahipken dibine<br />

28 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Kapak<br />

molozlar çökmüş deniz suyunun üzerinde<br />

yüzen çöplerin kulaçlarınıza karışması, bin bir<br />

çeşit çiçeklerin kokusunu faytonlarda gelişigüzel<br />

asfaltlara fırlatılan at dışkılarının bastırması,<br />

yasak olmasına rağmen adayı akülü<br />

araçların sarması ve sayıları sürekli artan<br />

41 yıllık Büyükada<br />

sakini Faika Hanım…<br />

Sıkı bir hayvansever<br />

ve balkonunda kuşları<br />

beslemeden önce<br />

bulgurlarını bir gün<br />

suda bekletip şişmesini<br />

bekleyecek kadar da<br />

hassas…<br />

bisikletlerin kazalara karışması, Bodrum’da<br />

skandal lahmacun fiyatlarını aratmayacak<br />

kadar pahalı menüler (dilimlenmiş ekmek<br />

20 TL), yıllar önce karşılıklı sevgi, saygı ve<br />

estetiğin yankılandığı sokaklarında şimdilerde<br />

argo ve küfürlerden yerli ada sakinlerinin<br />

kapı pencerelerini açamaması, argonun duvar<br />

yazılarına taşınıp taciz noktasına gelmesi<br />

gibi birçok faktör, Adalar’ın eşsiz güzelliklerini<br />

her geçen süreçte daha fazla gölgeliyor.<br />

Bu ve benzeri birçok nedenden ötürü sadece<br />

güzellikleri görebilenler için Adalar cennet,<br />

ister istemez sadece olumsuzluklara odaklananlar<br />

için cehennem özelliğini taşıyor. Her<br />

ikisini görenlerin de kafası bir hayli karışık,<br />

artık taşınma zamanı mı diye kendi kendine<br />

soranı çok, taşınanları da var!<br />

ATLARI ADA’DAN KOPARMADAN ÇİFTE<br />

MUTLULUK NEDEN MÜMKÜN OLMASIN?<br />

Adalar kapak haberimizin bir kısmında atlar<br />

ve faytonlar öne çıkıyor. Bu noktada Kadıköy<br />

Life Dergisi olarak Ada sakinlerine önerimizi<br />

sunuyoruz ve hemen yeşil ışık geliyor, “Biz<br />

bunu isteriz” diyerek… Atlar üzerinde yeterli<br />

otokontrol yok, adeta kaderlerine terk<br />

edilmişler, hayvanseverlerin çığlıkları önünde<br />

ölüyorlar... Diğer yandan atlar, Adalar ile<br />

bütünleşmiş çok önemli bir nostalji, güzellik<br />

ve doku. Peki, aynı anda atlar Ada’dan koparılmadan,<br />

uzaklaştırılmadan bir çözüm<br />

yolu olamaz mı? Bu noktada Ada sakinlerine;<br />

“Atlar insanları taşırken büyük eziyet<br />

çekeceklerine insanlar atları gezdirsin. Evet,<br />

insanlar yularlarını alsın, sahipleri eşliğinde<br />

ailece ya da gruplar halinde Ada dokusuyla<br />

hayvan sevgisini yaşasın. Varsın faytonlar<br />

da elektrikli, akülü olsun. Hem hayvanlar<br />

mutlulukla dolsun, hem de insanlar sevinçle,<br />

huzurla” dedik ve bu önerimiz büyük<br />

destek aldı. Atları çok sevdiklerini ve<br />

kopmak istemediklerini belirten Adalılar,<br />

sorunun sürekli sümenaltı edilmesi ve çözümünün<br />

ötelenmesinden rahatsız. Faytonla<br />

“işkence” yerine, atların her yaş grubuna<br />

eğitimciler tarafından binicilik eğitiminde<br />

sunulması da bir çözüm. Diğer yandan atların,<br />

insanların ruh sağlığına çok olumlu etki<br />

eden, hatta tedavi edici yönleri bulunuyor.<br />

FAİKA HANIM, 41 YILDIR<br />

İLK KEZ KAPILARINI KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />

DERGİSİ’NE AÇTI<br />

Son yıllarda yabancısı oldukça artan turistik<br />

bölgede yerli ada sakinleri zor günler geçirdiği<br />

için insanlara karşı ciddi güven sorunları<br />

oluşmaya başlamış. Bu süreçte yayın kurulumuzun<br />

samimiyetine gönülden inanan,<br />

Fenerbahçeli efsane Lefter’in dairesinin<br />

üst katında ikamet eden Faika Hanım; “41<br />

yıldır evime akrabalarım ve komşularım dışında<br />

giren olmadı. Bu bir ilk” diyerek, ortancalar<br />

ve güllerle bezenmiş balkonunda<br />

içini Kadıköy Life Dergisi’ne döktü. Dikkatli<br />

baktığımızda Faika Hanım’ın balkonundan<br />

Kadıköy, Maltepe-Kartal hattı çok net görülüyor.<br />

Dört tarafı sularla çevrili, orman ve<br />

çiçeklerle bezenmiş adada son yıllarda huzuru<br />

kalmayanlardan değerli Faika Hanım<br />

şöyle dert yanıyor:<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 29


Kapak<br />

TÇ Grup Satış Müdürü Tülay Çevlik, Adalar’ın<br />

geleceğinden bir hayli umutlu olan girişimci iş<br />

kadınlarından…<br />

“Ne günlerdi onlar. Adalı kadınlar olarak her<br />

akşam iskeleye iner, eşlerimizin vapurdan<br />

inmesini beklerdik. Adeta defile yerine dönerdi<br />

Adalar, kadınıyla erkeğiyle herkeste<br />

müthiş bir estetik, uyum. Esnafı bile başka<br />

gülerdi buranın. Faytoncular evimizin bir<br />

sakini, kardeşimiz, akrabamız gibiydi adeta.<br />

Yıllar önceki faytoncularda bir hürmet,<br />

insanlara ve hayvanlara bir saygı vardı ki<br />

anlatmaya sayfalar yetmez. Bir gün gökgürültüsünden<br />

ve yağıştan korkup sığınmaya<br />

çalışırken faytoncu geldi ve kapıma kadar<br />

bıraktı. Cüzdanım o an yanımda değildi, 'Bir<br />

sonraki karşılaşmamızda ödersiniz' diyecek<br />

kadar inceydiler; çünkü biz, Ada’nın büyük<br />

bir ailesiydik. Atını öpüp koklayan, deniz<br />

kenarına dinlenmeye götüren faytoncular<br />

vardı. Şimdi öyle mi? İyileri tenzih ediyorum<br />

haklarını yemeyeyim ama şimdiki faytoncuların<br />

çoğunun atlarına gerektiği gibi iyi<br />

ve doğru davrandığını düşünmüyorum. Kamuoyuna<br />

yansıyanları herkes biliyor zaten,<br />

bunlardan büyük üzüntü duyuyorum. Özellikle<br />

turist sayısında artış olunca daha çok<br />

para kazanmak için hayvanları koşturuyor<br />

da koşturuyorlar. Adeta çatlayıp ölüyor canım<br />

atlar! Yayın kurulunuzun önerdiği gibi<br />

olmasını isterim. Atları artık bizler mutlu<br />

edelim. Hem Adalılar atlardan kopmasın,<br />

hem de turistik doku da böylece korunmuş<br />

olsun. Akülü faytonlar gelsin, hatta bunun<br />

geliri de bence yerel belediyeye, Adalar<br />

Belediyesi’ne tahsis edilmeli. Hem belediye<br />

çok ciddi gelir elde eder, hem de daha kontrollü<br />

ve nezih hizmet sağlanabilir.<br />

Eskiden Büyükada’mıza Almanlar, Fransızlar,<br />

İngilizler, Japonlar çok gelirdi. Adeta<br />

küstüler artık, son yıllarda estetiğin kaybolması<br />

ile birlikte bu ülkelerden gelen turistler<br />

çok azaldı. Şimdi daha çok Arap turistler<br />

geliyor. Elbet ülke, millet ayırmıyoruz ama<br />

ciddi farklar var. İstisnalar hariç Arap turistler<br />

genelde hiç fotoğraf video çekmiyor,<br />

tarihi ve kültürel yapılarımızla ilgilenmiyorlar;<br />

genelde çok yemek yiyorlar ve esnaflar<br />

bundan çok memnun, ayrıca fayton gezisine<br />

çok ilgililer. Avrupalı ve Japon turistler ise<br />

öyle değil; faytonu daha az tercih ediyorlar,<br />

atların yıpranmasına dayanamadıkları için.<br />

Bir de çok yemek yemiyorlar, çantalarında<br />

mutlaka meyveleri ve suları var, tarihe ve<br />

kültüre, coğrafyaya odaklanıyorlar.<br />

Bisiklet kazaları çoğaldı, hatta<br />

ölümler oluyor. Faytonlar da çarpışıyor,<br />

yine ölüm ve yaralanmalar oluyor.<br />

Bunları gördüğümde günlerce<br />

hastalanıyorum, hatta bu nedenle<br />

yüz felci geçirdim üzüntüden.<br />

Ada’ya kapasitesinin çok üzerinde<br />

talep var, bunu kaldıramıyoruz. Ayrıca<br />

Yalova vapuru seferleri yine başlamalı,<br />

ihtiyaç duyuluyor. Sağlık alanında<br />

eksik de olsa güzel gelişmeler<br />

yaşamaya başladık. Bileğim kırılmıştı,<br />

dakikalar içerisinde acil bot ile<br />

Anadolu Yakası’nda hastaneye ulaştırdılar.<br />

1 yıl önce hastanemiz açıldı<br />

ancak yeterli hizmet verebildiğini<br />

düşünmüyorum, çok eksikleri var.<br />

En kısa zamanda hastanenin verimli<br />

hale getirilmesini arzuluyorum çünkü<br />

Ada’da sağlık sorunları, coğrafyamızdan<br />

ötürü çok daha önemli.”<br />

TÜLAY ÇEVLİK: ADALAR’DA ÇOK GÜZEL<br />

GÜNLER, ESTETİK İLE YAKALANIR<br />

25 yıllık işletmecilik tecrübesi bulunan başarılı<br />

işkadını, TÇ Grup Satış Müdürü Tülay<br />

Çevlik de, dergimiz ile düşüncelerini paylaştı.<br />

Çevlik’in açıklamaları şöyle:<br />

Karada taksi olur da deniz de olmaz mı?<br />

Ada sakinlerinin acil durumlarda imdadına<br />

yetişen aracı, deniz taksileri…<br />

30 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Kapak<br />

Adalar Belediye Başkanı Atilla Aytaç.<br />

“Turizmde umutsuz değiliz, hedefleri yakalayacağımızı<br />

düşünüyorum. Ülke genelindeki<br />

gelişmeler elbet Adalar’ın turistik<br />

dengelerini de yer yer değiştiriyor. Burada<br />

estetik çalışmalarının oldukça geliştirilmesi<br />

gerekiyor. Derginizin fayton ve atlara yönelik<br />

önerisine kesinlikle katılıyorum.<br />

İstanbul’da yaşayıp Adalar’a hiç ayak basmayanlar,<br />

buraları görmeyenler var. Aslında<br />

yıllardır Anadolu Yakası ve Avrupa Yakası<br />

arasında geçiş yapmayanları bile görüyoruz.<br />

Dolayısıyla İstanbullar, Adalar’ı görmeyerek<br />

kendilerine ve şehirlerine büyük haksızlık<br />

ediyorlar diye düşünüyorum. Elbet çok aşırı<br />

yoğunluk Ada’nın yerli sakinlerini huzursuz<br />

edebilir ancak, belirli bir dengede Ada ruhunu<br />

herkes yaşamalı, bu enerjiyi tatmalı.<br />

Burada yazın nüfus patlıyor, milyonlara dayanıyor.<br />

Halbuki Adalar, dört mevsim çok<br />

güzel. Şimdi yaz, deniz kum ve güneş. Kışın<br />

lapa lapa kar yağdığında beyaza bürünmüş<br />

Adalar sokaklarında kar tanelerinin ağaç<br />

yapraklarını sıyırarak yerde biriktiğini görmek,<br />

ağaçlarla dolu bomboş sokaklarında<br />

çılgınlar gibi kar tanelerinin üzerine koşmak<br />

o kadar güzel ki... Sadece tertemiz havası<br />

bile yeter.”<br />

ADALAR BELEDİYE BAŞKANI,<br />

BÖLGENİN NABZINI TUTAN<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong>’A ÖZEL KONUŞTU<br />

İstanbul’un yanı başında eşsiz güzellikleri<br />

kadar, kendi içinde yaşanan çeşitli sorunlarıyla<br />

da yer yer gündeme gelen Adalar’ın<br />

Belediye Başkanı Atilla Aytaç, Anadolu<br />

Yakası’nın nabzını tutan Kadıköy Life<br />

Dergisi’ne samimi, bazı kısımlarında da cesur,<br />

acı ama gerçek açıklamalarda bulundu.<br />

Adalar turizminin layık olduğu noktada<br />

bulunduğunu düşünüyor musunuz?<br />

Elbette hayır. Adalar turizminde hareketlilik<br />

gittikçe artmakta, yerli ve yabancı turist<br />

sayısı her geçen yıl yükselmekte. Bu artışa<br />

doğru orantılı olarak, kazançlarının yükselmesinden<br />

dolayı esnafımız memnun olsa<br />

da, Adalar halkının genelinin bu yükselişten<br />

memnun olduğunu söyleyemeyiz. İstanbul<br />

metropolünde bir vaha olarak kalan, doğal,<br />

tarihi ve kültürel zenginlikleriyle yalnız<br />

ülkemizin değil dünyanın sayılı bölgelerinden<br />

biri olan Adalar; kentin yanı başında<br />

araç trafiğinden uzak, insanların rahat<br />

nefes alabilecekleri bir yer. Bu anlamda<br />

her yıl Adalarımız milyonları bulan yerli ve<br />

Mavi pencereli beyaz Ada evlerinden Kadıköy ve<br />

Üsküdar’a bakış…<br />

yabancı turistin akınına uğramakta. Evet,<br />

turizm kapasitesi yüksek bir ilçede yaşıyoruz<br />

ama bu bizler için çok büyük külfetleri<br />

de beraberinde getiriyor. Hepimizin bildiği<br />

gibi turistik bölgelerin yaz ve kış aylarında<br />

nüfus hareketlerinde büyük dalgalanmalar<br />

yaşanmakta. Adalarımızda kış nüfusu, yani<br />

ikâmetgahı burada olan 15 bin civarında<br />

yurttaşımız yaşamakta. Yazın hafta sonlarında<br />

bu oran günübirlikçilerin gelmesiyle<br />

200 bini buluyor. Belediyelerin en büyük<br />

gelir kaynaklarından biri İller Bankası’ndan<br />

yapılan yardımlardır. Yardımın ne kadar<br />

olacağı ikamet eden nüfusa göre belirlenir.<br />

Adalarımıza yapılan yardım da kış nüfusuna<br />

göre belirleniyor ki bu ödenek personel<br />

giderlerini dahi karşılayamıyor. Böyle olunca<br />

da temizlik konusunda sıkıntılar baş gösteriyor.<br />

Çünkü gerekli olan personel alımını<br />

bütçemizi aştığından dolayı yapamıyoruz.<br />

Yerel yönetim olarak yetki sınırlarınız<br />

ile bölgenize olan yoğun ilgi arasında<br />

orantısızlık bulunduğu yönünde<br />

görüşler var. Bu süreçte Adalar’da<br />

yerel yönetimlerin güçlendirilmesi<br />

düşüncenize yönelik hangi girişimleriniz<br />

oldu?<br />

Adalarımızın demografik özellikleri ve nüfus<br />

yapısı, doğrudan demokrasinin uygulanması<br />

için elverişli bir ortama sahip. Bu<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 31


Kapak<br />

Heybeliada İskelesi’nde insan akını…<br />

Aya Yorgi Kilisesi, Büyükada’nın odak noktası olarak<br />

dört mevsim turist çekiyor. Ortodoks mezhebinde<br />

23 Nisan ve 24 Eylül tarihleri, Aya Yorgi’ye giden yolu<br />

çıplak ayakla ve hiç konuşmadan takip edenlerin<br />

yarı hacı olduğuna inanılıyor.<br />

nedenle demokratik ve katılımcı bir yerel<br />

yönetim anlayışını yerleştirmek için elimizden<br />

geleni yapıyoruz.<br />

Yaptığımız uygulamalarda, verilen hizmetlerde,<br />

ilçemizde yaşayan vatandaşlarımızın<br />

onayı bizim için olmazsa olmaz koşul.<br />

Yurttaşlara rağmen yapılacak her uygulama<br />

başarısızlıkla sonuçlanmaya mahkûmdur.<br />

O yüzden Adalarımızda oluşturulacak halk<br />

platformları bizim için çok önemli. Adalarımızda<br />

hali hazırda oluşturulmuş ve oluşturulacak<br />

forumlar, demokratik belediyeciliğimizin<br />

ayaklarını bastığı zemini oluşturuyor.<br />

Hayatın her alanına ve Adalarımıza ilişkin<br />

konular buralarda tartışılarak, onaylanarak<br />

ve yurttaşların birebir katkısıyla yerel yönetimimiz<br />

tarafından uygulamaya konduğu<br />

bir yönetim anlayışıyla çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz.<br />

Belediye olarak en büyük sıkıntımız yaz-kış<br />

nüfusu arasındaki ciddi fark. Adrese kayıtlı<br />

nüfus sistemine göre 15.523 kişinin yaşadığı<br />

Adalar’a özellikle yaz aylarında hafta sonları<br />

200 bin kişiye yakın ziyaretçi gelmekte.<br />

Böyle olunca da belediye olarak verdiğimiz<br />

hizmette sıkıntılar yaşanıyor. Tekrar söylüyorum,<br />

15 bin nüfusa göre verilen ödenek<br />

personelimizin maaşı bile etmiyor. Sonuç<br />

olarak maddi olarak yaşadığımız bu sıkıntıları<br />

çözebilmek için mutlaka yeni kaynaklar<br />

yaratılması ve Adalar ilçemizin özel bir statüye<br />

kavuşturulması gerekmekte. Adalar’ın<br />

ve Adalar benzeri ilçelerin özel bir statüye<br />

kavuşması için geçmiş dönemde başlatılan<br />

bir mücadele var. Biz de aynı talepleri tekrarladık<br />

ama sonuç alamıyoruz.<br />

Bir ilçe veya beldedeki sorunlara da, çözüm<br />

yollarına da, o bölgede yaşayan halk<br />

hâkimdir. Dolayısıyla ilçe ve beldelerdeki<br />

her türlü konuda, sorunların çözümü hususunda<br />

bölge halkı tarafından seçilmiş<br />

yöneticiler yetkili olmalıdır. Örneğin ilçemizin<br />

en önemli üç sorununu ulaşım, sağlık,<br />

eğitim şeklinde sıralayabiliyoruz. Ne yazık<br />

ki bu üç önemli konuda da yerel yönetim<br />

olarak yetkimiz bulunmamaktadır. Sadece<br />

Adalar’da değil, Türkiye’nin her bölgesinde<br />

yerel yönetimlerin önemi büyük. Nüfus<br />

uçurumuna bir de günübirlik ziyaretçiler<br />

eklenince, milyonlara varan yurttaşımıza<br />

hizmet etmeye çalışıyoruz. Bu sayıları<br />

Adalar’a taşıyan Şehir Hatları ve özel yolcu<br />

motorlarının bağlı olduğu şirketlerden pay<br />

alabilmek için Büyükşehir Belediyesi’ne<br />

yaptığımız onlarca başvuru olumlu sonuçlanmadı.<br />

Adalar turizmin daha verimli ve<br />

güzel bir noktaya gelebilmesi için<br />

nelere ihtiyaç var?<br />

Adaları sanatla buluşturmak, İstanbullulara<br />

ve yerli-yabancı turistlere şehrin hemen yakınında<br />

günlük koşuşturmadan uzaklaşma<br />

imkânı sunmak, adaların köklü bir tarihsel<br />

32 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Kapak<br />

gelenek içinde oluşturduğu kültürel yapısını<br />

tanıtmak şart... Geçmişte Adalar’da<br />

yaşayan ve halen yaşamakta olan çeşitli<br />

kültürlerin yeme - içme, sanat, inanış, eğlence<br />

anlayışlarından yola çıkarak birbirlerini<br />

tanımaları ve kendilerini ifade edebilmeleri<br />

için oluşturulan projeler ve etkinliklerin düzenlenmesi<br />

gerekiyor.<br />

Adalar’ın vitrini hale gelen faytonlar…<br />

Bu noktada yer yer atların aşırı kullanımı,<br />

asfalt ve yokuş zeminde kazaları ve<br />

ölümler gündeme gelebiliyor. Sizce<br />

atların Ada’dan ve turistik dokudan<br />

koparılmadan, beraberinde hayvan<br />

hakları kapsamında korunabileceği<br />

bir planlama mümkün mü?<br />

Adalar’da iç ulaşım (Büyükada, Heybeliada,<br />

Burgazadası), geleneksel olarak<br />

dünyada eşi olmayan bir şekilde plakalı<br />

faytonlarla yapılmakta. Bugün itibariyle<br />

277 adet fayton ve yaklaşık 1.200 civarında<br />

at ile bu hizmet sunulmakta ve birçok<br />

ailenin geçim kaynağı olmakta. 5216 sayılı<br />

Büyükşehir Belediye Kanunu sonrası, faytonlar<br />

konusundaki yetki, görev ve sorumluluk<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne<br />

geçti. Büyükşehir Belediyesi 2007 yılında,<br />

Büyükada’da 140 fayton kapasiteli at ahırları<br />

yaptırmış ve bunları kendi kuruluşu<br />

olan İSPARK tarafından işletmeye başladı.<br />

Ancak Büyükada’daki fayton mevcudu<br />

226’dır. Dolayısıyla açıkta kalan fayton<br />

sayısı 86. Belediyemize gelen şikâyetlerin<br />

çoğu atların çalıştırılma koşulu, faytoncuların<br />

davranış şekli ve fiyatla ilgili olmakta.<br />

Bizim önceliğimiz faytoncu esnafı ve Ada<br />

halkıyla bir araya gelerek, şikâyet konularına<br />

çözüm üretmek ve ortadan kaldırmak<br />

olacak. Bu sorunun çözülmesinde en büyük<br />

faydayı yine faytoncu esnafı ve Ada halkının<br />

göreceğine eminim. Bazı faytoncuların<br />

hayvan haklarını hiçe sayarak hareket ettikleri<br />

maalesef gerçek... Adalar’da uzun<br />

çalışma saatlerine ve sıcağa dayanamayan<br />

atlar, fayton çekerken yıkılıyor. Zorunlu<br />

olmalarına rağmen Faytoncular Odası ve<br />

Büyükşehir Belediyesi’nden uzman bir veteriner<br />

hekim bulunmadığı için özellikle<br />

hafta sonları müdahale şansımız olamıyor.<br />

Çünkü belediyemizde de kadrolu 1, hizmet<br />

alım yoluyla çalışan 2 veteriner hekim bulunmakta.<br />

Onlar da 4 adadaki tüm sokak<br />

hayvanlarına hizmet sunmaya çalışıyor.<br />

Özetle; at ahırlarının bulunduğu bölgeye<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden defalarca<br />

talep edilmesine rağmen veteriner<br />

hekim görevlendirilmemiş, özellikle yaz<br />

dönemi boyunca etkin bir şekilde zabıta<br />

denetimleri yapılmamıştır. Ahırlarda dezenfeksiyonun<br />

hiç yapılmadığı, deniz suyu<br />

kontrol izlem numunelerinde at ahırlarının<br />

yüzme alanlarına yakın olması sebebiyle<br />

çevre kirliliği oluşturduğu, dolayısıyla bu<br />

durumun insan sağlığını tehlikeye attığı,<br />

at gübrelerinin Adalar geneli için çevre<br />

temizliği ve genel hijyen kurallarına göre<br />

sıhhi risk oluşturduğu, ahırlarda bulunan<br />

atların veteriner hekim tarafından düzenli<br />

sağlık kontrolünden geçirilmediği ve kontrolsüz<br />

at girişleri sebebiyle virüs taşıyan<br />

kenelerin Adalar ilçesine taşınma olasılığını<br />

arttırdığı, hayvanların uygunsuz itlaf<br />

edilişi ve ölü atların denizden çıkarılması<br />

gibi durumlardan ötürü Ruam riskinin<br />

arttığı, Adalar’da at mezarlığı bulunmadığı<br />

ve hastalıklı ya da doğal sebeplerden<br />

ölen hayvanların ilkel ve hijyenik olmayan<br />

şartlarda Aya Nikola mevkiine gömüldüğü,<br />

atların hayvan hakları hiçe sayılarak çatlayana<br />

kadar çalıştırıldığı, belirlenen fiyat<br />

tarifesine uyulmadığı ve vergi kanunlarına<br />

uygun fatura kesilmediği, bütün bunların<br />

yetki ve sorumluluğundaki İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi UKOME Birimi’ne defalarca<br />

yazıldı, ancak sorunlara çözüm üretmek<br />

adına herhangi bir adım görmedik.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 33


Kapak<br />

Turistlerin ve Ada sakinlerinin en yoğun<br />

şikâyetçi olduğu ve sıkça gündeme<br />

gelen sorunlardan biri de, faytonlardan<br />

kaynaklı hayvan dışkısı... Konuya ilişkin<br />

nasıl kalıcı bir çözüm sağlanabileceğini<br />

düşünüyorsunuz?<br />

Bu konunun biraz da eğitim ile ilgili olduğunu<br />

düşünüyoruz. Şöyle ki; faytonlar çok eski<br />

yıllardan beri hayatımızın içindeler. Geçmiş<br />

yıllarda faytonlar sadece güzellikleri ile hayatımızın<br />

içindelerdi. Faytoncu dostlarımız<br />

da hayvanseverlikleri ve beyefendilikleri ile.<br />

Bugün, sadece bu sorun değil, ülkemizde<br />

yaşanan tüm sorunların en önemli sebebi,<br />

eğitim seviyesindeki gerilemedir. Hayvanın<br />

altındaki dışkı torbasını gerekli alana boşaltmak<br />

yerine bir tekme ile yola döken faytoncu<br />

esnafı var. Bu gibi durumlarda zabıta<br />

ekiplerimiz tarafından kabahatler kanununa<br />

göre ceza kesilse de, caydırıcı olmuyor.<br />

Yassıada’da yürütülen otel ve kongre<br />

merkezi projesine, gönüllüler ile<br />

birlikte ciddi tepkiniz oldu. Bu yöndeki<br />

düşünceleriniz ve mevcut gelinen noktayı<br />

nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Yassıada’da bir doğa ve tarih katliamı yaşatılmak<br />

isteniyordu. Çeşitli STK’lar, Gönüllüler<br />

ve Adalılarla bu konunun yanlışlığını dile<br />

getirdik. Bu yanlıştan, bu tarih ve doğa katliamından<br />

dönülmesi, vazgeçilmesi için eylemler<br />

yaptık, tepkiler gösterdik. Ancak ne<br />

yazık ki bu yanlıştan geri dönülmedi. Kültür<br />

ve Turizm Bakanlığı onayı ile yürütülen inşaatta<br />

doğanın vahşice katledilmesi, onlarca<br />

deniz canlısının neslinin tükenmesi sonucu<br />

otel ve kongre merkezi olacağı söylenen inşaat<br />

tamamlanmak üzere. Geçmişin yaralarını<br />

sarmak iddialarıyla adını Demokrasi ve<br />

Özgürlükler Adası koyup, sonra da adanın<br />

altını üstüne getirilmesine dönen proje ile<br />

Yassıada’da ne tarih kaldı ne doğa…<br />

Adalar’da naylon poşet kullanımını<br />

yasaklayarak doğaya katkı sağlamayı<br />

hedeflediğiniz mükemmel ve tüm<br />

İstanbul’da uygulanması gereken bir<br />

projeniz var. Ancak marketler, manavlar<br />

ve birçok işletmelerde poşet kullanımı<br />

dikkat çekiyor. Bu sorun nasıl çözülebilir?<br />

Evet. Yine çeşitli STK’lar, kuruluşlar ve Adalar<br />

halkının katılımı ile “Ada Poşet İstemiyor”<br />

adı altında yürüttüğümüz bir projeydi<br />

bu. Halktan büyük destek gördü, ulusal basında<br />

da geniş yer buldu. Hepimizin sağlığı<br />

açısından büyük önem taşıyan bu uygulama,<br />

maliyeti yüksek olmamasına rağmen<br />

ki insan sağlığı söz konusu olduğunda maliyetin<br />

bir önemi yoktur; zorunlu bez torba<br />

kullanımı uygulaması bazı esnaflarımız<br />

tarafından hayata geçirilmedi. Yaygınlaştırmak<br />

için her türlü girişimi yaptık. Uygulamaya<br />

geçen esnaflarımızı ödüllendirdik.<br />

Geçmeyenlere cezalar kesildi. Sanırım bu<br />

önemli projenin yaygınlaşması da eğitim<br />

ile mümkün olabilir. Biz hem vatandaşımıza<br />

hem esnafımıza naylon poşetin hayatımız<br />

açısından zararlarını, bez torba kullanımının<br />

ise hayatımız ve sağlığımız açısından önemini<br />

anlatmaya bıkmadan devam edeceğiz.<br />

Adalar’ı botanik parka çevirmek… Bitki<br />

Fidanlığı ve Çiçek Serası çalışmanız<br />

kapsamında nasıl katkı sağlıyorsunuz?<br />

Adalar genelinde park bahçe ve yeşil alanlarda<br />

kullanılan tüm süs bitkilerinin ada<br />

iklim koşullarında sağlıklı ve ekonomik şekilde<br />

yetiştirilmesini sağlamak amacıyla<br />

kurulan fidanlığımızda 360 metrekare kapalı<br />

sera alanı bulunmaktadır. Sera kullanım<br />

alanı; tohum ve çelik köklendirme alanı,<br />

fidelerin potlara dikim alanı ve potlardaki<br />

bitkilerin gelişme alanı olarak planlanmıştır.<br />

Toplamda 1.450 metrekarelik alanda kurulu<br />

olan fidanlığımız bünyesinde mevsimlik çiçek<br />

yetiştiriciliği yanında yer örtücü bitkiler,<br />

çiçekli çalı türleri, her dem yeşil çalı türleri,<br />

yapraklı ve ibreli ağaç türleri yetiştiriliyor ve<br />

Adalar halkına uygun fiyatlarla sunuluyor.<br />

Ayrıca ilçemizde bulunan yeşil alanlar burada<br />

üretilen çiçeklerle güzelleştiriliyor.<br />

Yerli ve yabancı turistlerden<br />

beklentileriniz nedir?<br />

Yerli ve yabancı misafirlerin esnafımıza<br />

kazanç sağladığı kuşkusuz bir gerçek... Belediyemize<br />

ise milyonlarca ziyaretçinin çöpünü<br />

toplamak kalıyor. Bunun dışında yerel<br />

yönetime bir katkısı bulunmuyor. Yabancı<br />

turistlere baktığımız zaman Avrupalı turist<br />

sayısı ülkemizde azaldı. Dolayısı ile ilçemiz-<br />

34 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Kapak<br />

de de sayısı düşen Avrupalı turist yerini kat<br />

ve kat fazlalaşmış Arap turistlere bıraktı.<br />

Şehrin sahile kıyısı olan her bölgesinden<br />

Adalar’a seferler konuldu. Hatta hafta sonu<br />

Bursa’dan bile ilçemize seferler düzenleniyor.<br />

Esnafımız, yoğun Arap turistin Adalar’a<br />

gelmesinden memnun olsa da, halkın genel<br />

anlamda huzursuz olduğundan söz edebiliriz.<br />

Kontrolsüz bir insan akını var. Şehrin<br />

betonarmesinden ve bunaltıcılığından kaçarak<br />

Adalarımıza gelen yurttaşlarımızın da<br />

bilinçli hareket etmesi gerekiyor. Her bulunan<br />

açık alanda mangal yakılması, piknik<br />

yapılması hem ciddi tehlikeler yaratmakta<br />

hem de temizlik işçilerimizin insanüstü bir<br />

gayret göstermesine yol açmaktadır. Dolayısı<br />

ile tüm turistlerden doğamızı, çevremizi<br />

ve güzel Adalarımızı koruyarak hareket etmelerini<br />

bekliyoruz.<br />

Son yıllarda artan akülü araçlar<br />

ve bisikletlerle birlikte gelen ağır<br />

yaralanmalı, hatta ölümlü kazalar büyük<br />

üzüntü yaratıyor. Bu kapsamda neler<br />

yapılabilir?<br />

Akülü diye tabir edilen araçlar, kiralık bisikletler,<br />

yayalar ve faytonlar aynı anda trafiğe<br />

çıkıyor ve dolayısı ile bu durum ciddi trafik<br />

problemlerine yol açabiliyor. Akülü diye<br />

tabir edilen araçların bir bölümü belirli bir<br />

devirin üzerinde olduğu için aslında motorlu<br />

araç statüsündedir. Bu araçların motorlu<br />

araç trafiğine kapalı ve SİT alanı olan Adalarımızda<br />

kullanılması kesinlikle yasaktır.<br />

Kiralık bisikletlerin yoğunluğu, tecrübesiz<br />

kullanıcıların bisiklet ile trafiğe çıkması da<br />

ciddi trafik sorunları yaratmaktadır. Biz bir<br />

bisiklet yönetmeliği getirerek kiralık bisikletlerin<br />

tek renk olmasını, ayrıca plakalandırılmasını<br />

sağladık. Bu yönetmelik ile kaçak<br />

bisiklet kiralanmasının önüne geçtik ve<br />

yollarımızdaki bisiklet sayısında bir azalma<br />

söz konusu. İlçe Emniyet Müdürlüğü bu<br />

konuda şu anda ciddi bir çalışma yürütüyor.<br />

Motorlu araç statüsüne giren araçları<br />

topluyor, sahiplerine ceza kesiyor, hatta<br />

gerekirse el koyuyor. Bu kazaların önlemesi<br />

için önemli bir adım, ancak yeterli değil.<br />

Belediye yetkililerimizin İlçe Emniyet Müdürlüğü,<br />

faytoncu esnafı, bisiklet kiralama<br />

işi ile uğraşan esnaf ve Adalar halkı ile koordineli<br />

bir çalışma yapması, bunun üzerine<br />

trafik ile ilgili bir sorun ve çözüm önerisi<br />

Çöp sorunu, Adalar’ın yıllardır çözüm listesinden<br />

atamadıkları arasında… Adalar Belediyesi ciddi<br />

problemi kabul ederek cesur açıklamalarda<br />

bulunuyor: “Bize yapılan ödenek, personel<br />

giderlerimizi bile karşılamıyor…”<br />

raporu düzenlemesi ve bu raporu Büyükşehir<br />

Belediyesi’ne sunması, ardından<br />

Büyükşehir Belediyesi’nce hayata geçirilmesi<br />

gerekiyor. Adalar Belediyesi olarak<br />

biz çeşitli çalışmalar yaparak Büyükşehir<br />

Belediyesi’ne sunduk ancak sonuç çıkmadı.<br />

Adalar ile ilgili kararlar Adaların her sorununa<br />

uzak olan kişi ve kurumlar tarafından<br />

veriliyor ne yazık ki.<br />

Son olarak neler söylemek istersiniz?<br />

Adalarımızın bir diğer önemli sorunu sağlık<br />

ve ulaşım konusunda yaşanan sıkıntılar. Şu<br />

an sağlık konusunda Büyükada’da bulunan<br />

hastanenin Kartal Devlet Hastanesi’ne bağlanmasıyla<br />

iyice kangrene dönüştü. Heybeliada,<br />

Burgazada ve Kınalıada’da durum çok<br />

daha vahim. Acil olarak tam teşekküllü bir<br />

hastanenin yapılması, her adada 7/24 bir<br />

acil müdahale ekibinin bulunması gerekiyor.<br />

Sağlık sorunu, yerel yönetimlerin tek başına<br />

çözecekleri bir sorun değil. Ancak sivil toplum<br />

kuruluşları ve Adalar halkıyla kamuoyu<br />

oluşturarak, merkezi yönetim üzerinde baskı<br />

oluşturulmasına öncülük edeceğiz. Yerel<br />

yönetim olarak da, sorunun çözümüne araç<br />

gereç ve insan kaynaklarıyla katkı yapacağız.<br />

Yine ulaşım konusu da öyle... Özellikle<br />

kış aylarında Adalar’ın ana karayla ulaşımında<br />

büyük sorunlar yaşanmakta. Vapur<br />

sefer sayılarının arttırılması gerekiyor. Özel<br />

motorlarla yapılan ulaşımın güvenliği de<br />

ayrı bir sorun oluşturuyor. Motorlara inip binerken<br />

ve olumsuz hava koşullarında yapılan<br />

seferlerde sıkıntılar yaşanmakta. Bizler<br />

bu konuda sefer saatlerinin Adalı yurttaşlarımızın<br />

ihtiyaçları doğrultusunda yeniden<br />

düzenlenmesi için kamu ve özel deniz işletmecileriyle<br />

bir araya gelerek, çözüm üretmeye<br />

çalışacağız.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 35


Hatıralar Bulvarı<br />

Onlar; onca yıpratılmaya rağmen İstanbul’umuzun doğaya açılan pencereleri... Kınalı’sı Proti’si ile,<br />

Burgaz’ı Antigoni’si Heybeli’si Halki’si ile, Büyük’ü Prinkipo’su Sedef’i Neandros’u ile de adeta<br />

İstanbul’un nefesi… Ve de ne yazık ki “Bir Güzel İstanbul”un günümüze kalmış son sayfiyeleri;<br />

“ADALAR”<br />

Çamlıca'dan Adalar'a Bakış. Kartpostal, 1940 (R. Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

R. SERTAÇ<br />

KAYSERİLİOĞLU<br />

rsertack@gmail.com<br />

Mevsim işte yine yaz… Ve de şimdi “zaman”<br />

Adalar’ı göstermekte… Az sonra kalkacak bir<br />

Ada vapuru sizi şehrin gürültüsünden alıp,<br />

çımacının uzattığı tahta iskeleden sayfiyenin<br />

iskelesine taşıyacak isterseniz…<br />

Önce güvertede elif elif bir rüzgar uçuracak<br />

saçlarınızı… Sonra da İstanbul arkanızda uzaklaştıkça<br />

mavinin ortasında büyüyen bir fiyortlar<br />

dizisi çekecek içine sizi… Nice şairin mısrasında,<br />

nice bestekarın sesinde, nice rejisörün<br />

karesinde, nice yazarın öyküsünde uzaklara<br />

kaçış misali…<br />

İster bir günlük piknikçi, ister günü birlik ziyaretçi, ister de<br />

kırk yıllık adalı olun hiç fark etmez… Az sonra ineceğiniz<br />

yörenin çam kokulu heyecanı saracak biteviye yüreğinizi...<br />

Zira orada sizi hangi duyguların karşılayacağını sanki<br />

bilecek, sonra da bırakıvereceksiniz o beldenin heyecanına<br />

kendinizi…<br />

Artık koskoca bir gün olacak önünüzde bekleyen... Nice aşkların,<br />

nice heyecanların, nice tılsımların sessizliğini hâlâ koruduğu<br />

ve fakat kuş sesleriyle bezeli bir nefes misali... Öyle<br />

bir büyü ki o, sevmeseniz bile sevivereceksiniz birden o gizemi<br />

ve bohemi.<br />

Önce fayton çıngıraklarıyla irkileceksiniz… Sonra da yorgun<br />

atların ada yokuşlarını sonsuz tekrarlar ile nasıl da tırmandığını<br />

izleyeceksiniz hayretle… Faytoncuların “hişt, hişt” sesleri<br />

arasında, nal seslerinin asfaltla birlikte sunacakları sokak<br />

solosu yankılanacak tüm benliğinizde...<br />

36 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Hatıralar Bulvarı<br />

Adalara Vapur Biletleri, 1950-1970 (R. Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

Heybeli Ada'dan Kaşık Adası, 2008 (Fotoğraf: R. Sertaç Kayserilioğlu)<br />

Büyükada / İstanbul. Hayat Mecmuası, 1959 (R. Sertaç Kayserilioğlu arşivi)<br />

Yokuşlar; yorgun yollarıdır adaların… Çamlar, zakkumlar,<br />

begonviller, erguvanlar, manolyalar ise o yolların kilometre<br />

taşları... Mimozalar, büyüleyici giysilerine bürünüp kendine<br />

çağıracak hemen sizi… Çam kokuları içindeki güzellikleri, Aya<br />

Yorgi’si Kalpazan Kaya’sı, köşkleri Viran Bağları seyre davet<br />

edecek sizi...<br />

Adalar… Onlar; Marmara’nın koynunda uyuyan, İstanbul’un<br />

boynuna takılmış bir inci gerdanlığın taneleri… Gece olduğunda<br />

ise rengârenk ışıklarıyla İstanbul kıyılarına göz kırpıp<br />

kur yapan çapkınları…<br />

Onlar; Kadıköy yakamızın karşısında, onca yıpranmaya<br />

rağmen İstanbul’umuzun doğaya açılan pencereleri...<br />

Kınalı’sı Proti’si ile, Burgaz’ı Antigoni’si, Heybeli’si Halki’si<br />

ile, Büyük’ü Prinkipo’su, Sedef’i Neandros’u ile de adeta<br />

İstanbul’un nefesi…<br />

Ve de onlar, ne yazık ki “Bir Güzel İstanbul”un günümüze kalabilmiş<br />

son sayfiyeleri…<br />

Haydi o zaman… Aman bu vapuru da kaçırmayın... Hem sonra<br />

biliyorsunuz; “Ada vapuru yandan çarklı… Bayrakları ise<br />

cafcaflı” ...<br />

Yörükali - Büyükada. Kartpostal, 1950 (R. Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 37


Oeconomica<br />

Peru - Bolivya<br />

23 Ağustos - 2 Eylül<br />

Buzullar ve Volkanlar Ülkesi<br />

İzlanda<br />

26 Ağustos - 3 Eylül<br />

4 Baltık Başkenti<br />

Helsinki - Tallinn - Riga - Vilnius<br />

28 Ağustos - 3 Eylül<br />

Hırvatistan, Dalmaçya Kıyıları,<br />

Dubrovnik, Mostar, Saraybosna<br />

27 Ağustos - 3 Eylül 2017<br />

Oeconomica<br />

Kültür Yumağı Sicilya<br />

29 Ağustos - 4 Eylül<br />

Egzotik Endonezya<br />

29 Ağustos - 10 Eylül<br />

Fidel’in ve Che’nin İzinde Küba<br />

31 Ağustos - 9 Eylül<br />

Trakya'da Bağ Bozumu<br />

1 - 4 Eylül<br />

Klasik Kapadokya<br />

1 - 4 Eylül


Politika<br />

TBMM Başkanvekili<br />

Akif Hamzaçebi’den<br />

Kadıköy Life okurlarına özel…<br />

“Vatanını<br />

en çok seven,<br />

işini en iyi<br />

yapandır!”<br />

ADEM GİDEN<br />

Türk siyasetinde basamakları ağır ve emin<br />

adımlarla çıkarak adını “etkin isimler” arasına<br />

yazdıran Türkiye Büyük Millet Meclisi<br />

Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Akif<br />

Hamzaçebi, Kadıköy Life'a konuştu. Meclis<br />

kürsüsünde ve siyasi temaslarında sükuneti<br />

ile öne çıkan Hamzaçebi ile “beş çayı” tadındaki<br />

buluşmamızda Kadıköy’den Türkiye<br />

siyasetine, Kıbrıs’tan global dünya pazarına<br />

kadar birçok ayrıntılar yer alıyor.<br />

80 milyonun yaşantısına yön veren kararları<br />

yöneten aktif isimlerden Akif Hamzaçebi;<br />

oksijenini Kadıköy’de alıp Ankara’dan<br />

Edirne’ye, İzmir’den Hakkari’ye Türkiye’nin<br />

dört bir yanına taşıyor. 15 yıldır aktif siyasetin<br />

içinde olan Hamzaçebi, 2012 yılından<br />

bugüne TBMM’de görev alıyor. 8 yıl plan ve<br />

bütçe komisyonunda CHP Grubu Sözcülüğü,<br />

ardından 5 yıl Grup Başkanvekilliği ve<br />

son 1,5 yıldır da TBMM’nin Başkanvekili<br />

görevini üstlenen Akif Hamzaçebi, önemli<br />

mesajlar verdi.<br />

Mevsim yaz ancak, ülke gündemi bir hayli<br />

yoğun. İşte bu koşuşturmanın ortasında<br />

Suadiye’de, Bağdat Caddesi’nin huzurlu köşesi<br />

Remzi Kitapevi’nin kafeteryasında dolu<br />

dolu bir saatlik röportajımızın ayrıntıları...<br />

Kadıköy’de yaşıyor ve ikamet ediyorsunuz.<br />

Peki, Kadıköy, sizin için ne demek?<br />

İstanbul’un her ilçesi için güzel cümleler<br />

kurabilirim, şehirlerin özellikleri vardır. İstanbul,<br />

nüfusunun ötesinde farklı özellikleri<br />

olan, üç imparatorluğun izlerinin üzerinde<br />

tarihi birikimi bulunan, dünya kenti... Kadıköy,<br />

benim için her şey demek! Kadıköy’de<br />

yaşarken hiç ilçe dışına çıkmadan tüm ihtiyaçlarınızı<br />

karşılayabilir, aradığınız her şeyi<br />

bulabilirsiniz. Yani, başka ilçelere gitmeden<br />

rahatlıkla yaşayabilirsiniz.<br />

Kadıköy’ün son zamanlarda öne çıkan<br />

gündemi, kentsel dönüşüm. Bu süreci<br />

nasıl gözlemliyorsunuz?<br />

İstanbul geneline bakarsanız, çok yoğun yapılaşmanın<br />

olmaması Kadıköy’ün bir özelliği...<br />

Her ne kadar kentsel dönüşüm, yapı<br />

stokunda bir miktar artışa neden olmuşsa<br />

da, hâlâ bu makul ve kabul edilebilir seviyede.<br />

Bir deprem gerçeği de ortada. Kentsel<br />

dönüşüm olabilmesi için bir miktar imar<br />

artışı gerekiyor yoksa bu mümkün değil.<br />

Kadıköy’ün bazı yerlerinde ise ortalama yoğunluğun<br />

çok üzerinde yapılar görüyorum,<br />

bunlar sevmediğim yapılar. Şehircilikte tercih<br />

ettiğim, yapay mimari modelidir.<br />

“DEPREM GERÇEĞİMİZ VAR…”<br />

Biz yapmazsak, deprem yıkacak! Türkiye’nin<br />

deprem zorunluluğu var. Bunun yanı sıra ülkemizde<br />

her yıl nüfus ortalama yüzde 1,3<br />

oranında artıyor. Kentsel nüfus artışı ise<br />

yüzde 2 oranında, yani sürekli yeni konut ihtiyacı<br />

doğuyor. Bu noktada AYİDER (Anadolu<br />

Yakası İnşaatçılar Derneği) gibi kuruluşlardaki<br />

müteahhitler, çok önemli bir hizmeti<br />

yerine getiriyor. İnşaat sektöründeki talebin<br />

karşılanabilmesi için sektörün önündeki bütün<br />

engeller kaldırılmalı. Bugün, yurtdışında<br />

da hizmet veren çok güçlü müteahhitlerimiz<br />

de var. Engeli ne kadar kaldırırsak, planlı<br />

da olursak, Türkiye o kadar ileri gidecektir.<br />

15 yıldır içerisinde olduğunuz siyasi<br />

yaşantınızda, parlamentodaki<br />

gel-gitlere sıkça şahit oldunuz.<br />

Bu size neler hissettirdi?<br />

2011 yılına kadar siyasette çok eleştirilerin<br />

olduğu, ama hepsinin kabul edebilir seviyede<br />

olduğunu gördüm. Ancak 2011 yılı sonraları<br />

siyaset o kadar çok sertleşti ve gerginleşti<br />

ki, bu vatandaşın da gerilmesine neden<br />

oluyor. Bunun sona ermesi lâzım. Siyasetin<br />

normalleşmesi gerekiyor. Eleştiri olur, sert<br />

de olur ama bu toplumu gerecek ve kutuplaştıracak<br />

noktaya ulaşmamalı.<br />

Bu süreçte genel olarak çok<br />

sakin yapınızla öne çıkıyor ve<br />

gözlemleniyorsunuz. Sinirlenmemeyi<br />

nasıl başarıyorsunuz?<br />

Bunu duyduğuma sevindim. Milletvekilliği<br />

çok onurlu bir görev... Halkın verdiği göreve<br />

layık olabilmek çok büyük sorumluluk<br />

ve omuzlarda büyük yükü getiriyor. Öfke<br />

kontrolü… Herhalde olaylara daha geniş<br />

bakabiliyorum. Herkese insan olduğundan<br />

ötürü değer verilmesi gerektiğini düşünüyorum.<br />

Her insan benim için değerlidir.<br />

“Hepsi bizim insanımız” diye bakarsak,<br />

40 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Politika<br />

öfkelenmek için sebep kalmıyor. “Öteki”<br />

yoktur benim için. Bütün vatandaşlar nazarımda<br />

aynı kıymette. “Hepsinin sorunu<br />

benim sorunum” diyen siyasetçi zaten sinirlenmez.<br />

TBMM’de bütün vekiller benim<br />

arkadaşımdır, seçilmiş gelmişlerdir. Sadece<br />

Meclis Başkanlığı görevimde değil, CHP’de<br />

Grup Başkanvekilliği dönemimde de böyle<br />

düşündüm ve uyguladım. Bir siyasetçi herkesi<br />

kucaklarsa, sinirlenmez.<br />

Örnek siyasetçi profilini nasıl<br />

yorumlarsınız, özellikle genç siyasetçi<br />

adayları için?<br />

Vatandaştan kopuk bir milletvekili, iyi bir<br />

siyasetçi değildir. Özellikle gençler, işlerini<br />

iyi yapsınlar. Önce kendi işlerinde başarılı<br />

olsunlar. İşini ihmal ederek siyaset yapmayı<br />

doğru bulmuyorum. Son yıllarda dünya<br />

genelinde siyasetçilerin itibarı düştü, güven<br />

sorunu… Siyasetçilerin görevi, bu itibarı<br />

zirveye çıkarmak ve güveni sağlamak<br />

da olmalı. En önemlisi, siyasetçi ulaşılabilir<br />

olmalı. Vatandaş demeli ki, “bir derdim var,<br />

vekilimle görüşebilmeliyim.” Siyaseti düşünen<br />

gençlerimiz bunu benimserlerse, yolun<br />

yarısını kat etmiş olurlar. Diğer yarısı da, çok<br />

ama çok çalışmaktır.<br />

Şehir şehir gezmenin sizlere<br />

nasıl bir etkisi oldu?<br />

Evet, çok gezdim. Babam memurdu. İlkokulu<br />

üç ayrı yerde okudum, çocukluğumda<br />

bu biraz sıkıntı getirse de faydasını zaman<br />

gösterdi. İstanbul’a 1960’lı yıllarda geldik.<br />

İlkokul birinci sınıfı Çorum, iki ve üçü<br />

Kastamonu’nun Çatalzeytin ilçesi, ortaokul<br />

1 Trabzon, ortaokul 2 ve 3’üncü sınıfları da<br />

Keşan’da okudum. Sürekli yeni bir düzen,<br />

yeni öğrenciler ve öğretmenler, değişik atmosferler.<br />

Adapte olma süreçleri zor tabi,<br />

bu dersler için biraz zorlasa da Türkiye<br />

mozaiğini yaşama fırsatı bulmuştum. Tek<br />

düzenli okuduğum okul, İstanbul Bakırköy<br />

Lisesi’ydi, tamamını burada bitirdim<br />

ve sonrasında Ankara Üniversitesi Siyasal<br />

Bilgiler Fakültesi’ni tamamlayarak profesyonel<br />

hayata atıldım. Cemal Süreya’nın<br />

“Göçebe” şiirini çok severim, her hecesinde<br />

hayatım aklıma gelir. Okul dönemlerimde ki<br />

ilden ile seyahatlerim, iş hayatımda da devam<br />

etti. Maliye müfettişliğim döneminde<br />

Hakkari’den İzmir’e birçok şehre gitme fırsatım<br />

oldu. İnsanlarımızı ve coğrafyamızı<br />

tanıma, birebir yaşama fırsatı sağladı.<br />

Askerliğinizden hafızanızda kalanlar?<br />

18 ay boyunca vazifemi gerçekleştirdim,<br />

uzun dönem olarak. Kıbrıs’ta zor yıllardı.<br />

Elektrik yok, sınırda elimde silah, pilli el<br />

fenerleri ile askerliğimin 14 ayını geçirdim.<br />

Çok sıkıntılı günlerdi ama geriye dönünce<br />

özlemle anıyorum, vatan borcumuz.<br />

Şimdilerde içinde bulunduğumuz<br />

Kıbrıs müzakereleri sürecini nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Avrupa Birliği, Kıbrıs konusunda yanlış<br />

yaptı, sadece Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye olması,<br />

olağanüstü derecede yanlış, sorunun<br />

çözülememesinin en temel nedeni budur.<br />

Çözüm, iki federe devletten geçiyor. Kıbrıs,<br />

yavru vatanımız, oradaki kardeşlerimiz<br />

soydaşlarımız. Tabi sürece damgasını vuran,<br />

çok emekler veren Doktor Fazıl Küçük<br />

ve Rauf Denktaş’ı anmadan olmaz. Kıbrıs<br />

Türk’ünün adadan tasviyesine yönelik planları<br />

kabul etmek mümkün değil.<br />

İstanbul’un gerdanlığı, Prens Adaları…<br />

Burada yaşanan sorunları nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Adalar’ı korumalıyız, her yönüyle… İstanbul<br />

burada nefes alıyor. Doğal ve yeşil alanları,<br />

ormanları bozmamalıyız. Adalar’ın merkezi<br />

hükümet açısından sorunları var. Bakın,<br />

Türkiye’de 4 ada belediyesi vardır; İstanbul<br />

Adalar, Marmara Adası, Bozcada ve Gökçeada…<br />

Bu adalarımıza özel bir düzenleme<br />

yapılmalı, bütçeden daha fazla ödenek almaları<br />

sağlanmalı. Adaların nüfusları, yaz<br />

aylarında adeta patlıyor, yerleşik nüfusun<br />

onlarca kat üzerine çıkıyor ancak yerel belediyeler,<br />

sabit nüfusa göre ödenek alıyorlar.<br />

Sadece yaşanan sağlık sorunları bile, başlı<br />

başına yeterli neden… Sorunlara yönelik Sayın<br />

Recep Akdağ ve Mehmet Müezzinoğlu<br />

ile görüşmüş, defalarca da soru önergeleri<br />

vermiştim. Tekrar söylüyorum, Türkiye’deki<br />

dört ada belediyelerimize yönelik ayrı bir<br />

düzenleme yapılması gerekiyor.<br />

Türkiye kalıcı kalkınma için<br />

neler yapmalı?<br />

Dünya değişiyor. 11 yıl önce dünyanın “en<br />

büyük 10’u” içerisinde 5 petrol ve enerji, üç<br />

banka, bir yazılım ve bir de sanayi şirketi<br />

vardı. Bu dağılım 2016 yılında alt üst oldu;<br />

10 şirketin 5’i bilgi teknolojisi, diğerleri de<br />

biri petrol olmak üzere teknoloji şirketleri<br />

oldu. Bugün Türkiye, inşaat sektöründeki<br />

hareketlilik ile birlikte ayakta durabiliyor, bu<br />

büyüme etkisi sağlıyor ancak, üretmeden<br />

nereye kadar? Türkiye, bilişim sektöründe<br />

layık olduğu yeri acilen almalıdır. Yerini almazsa,<br />

bütün umutlarını inşaat sektörüne<br />

bağlarsa, kişi başı milli gelir 11 bin küsur<br />

dolarlık bandı aşamaz. Teknolojimizi ileriye<br />

taşımadığımız, bu yarışta başarılı olamadığımız<br />

sürece kendimizi kandırmış oluruz.<br />

Röportajımızın sonunda okurlarımıza<br />

mesajınız?<br />

Tekrar atını çizmek istiyorum. İşini en iyi<br />

yapan, vatanını en çok sevendir. Bu nedenle<br />

herkes işini, mesleğini çok iyi yapmaya<br />

çalışırsa ve yaparsa, kalkınıp büyüyeceğiz,<br />

muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 41


Aktüel<br />

Kadıköy’ün<br />

görevde 10.<br />

kadın muhtarı<br />

Nihal Cengiz<br />

Caddebostan’da yeni dönem<br />

ADEM GİDEN<br />

Kadının olduğu her yer bir başka güzel…<br />

Şehirler ve mahalleleri, yerel yönetimler,<br />

kadınlarla farklı özel. 21 mahallesi bulunan<br />

Kadıköy’e bir kadın muhtar daha geldi.<br />

Caddebostan’ın tanınmış esnafı, iş kadını,<br />

bir dönemin beyaz yakalılar arasındaki ismi<br />

Nihal Cengiz, artık mahallesinin muhtarı…<br />

Demokraside kadının temsiline güzel bir<br />

katkı daha yapan Nihal Cengiz ile tatlı bir<br />

“cadde” sohbeti yaptık. Kadıköy’ün her<br />

köşesinin birbirinden güzel olduğu gibi,<br />

İstanbul’un nadide noktası Caddebostan’ın<br />

tam anlamıyla sakini olabilmek ve bunu<br />

kalbinde hissedebilmenin açık örneği, renkli<br />

yeni muhtar… Atatürkçü kimliği, çevreci ve<br />

hayvansever yapısı, sevgi teması ile öne<br />

çıkan Cengiz; “Daha güzel bir Caddebostan<br />

için birlikte hareket edeceğiz” dedi.<br />

VATANDAŞ İLE YETKİLİLER ARASINDA<br />

KÖPRÜ KURACAK<br />

Birçok meslek grubunda olduğu gibi muhtarlığın<br />

da çizgileri çekilmiş ve yetki sınırları<br />

belirlenmiş. Her ne kadar bu böyle olsa da<br />

mahallenin seçilmişleri; vatandaşın kara gününde<br />

dertleştiği, paylaşımda bulunduğu,<br />

kapısını çalıp “Ne yapabiliriz?” dediği kişiler<br />

haline dönüşüyor. Bunun hayli farkında olan<br />

Nihal Cengiz; “Kimseye ‘bu benim işim değil,<br />

ilgilenemeyeceğim’ diyemem. Yetkilerimizi<br />

aşan yerde vatandaşımızı sonuçsuz göndermektense,<br />

yetkili merciler ile arasında<br />

köprü vazifesi görerek, gücümüz yettiğince<br />

takibini yapmayı isterim. Bu aslında sadece<br />

muhtarlıkta değil, günlük hayatta herkesin<br />

bir görevi değil mi?” mesajı verdi. Bir çocuk<br />

annesi çiçeği burnunda muhtar, üniversiteden<br />

işletme bölümü mezunu olduktan sonra<br />

uzun dönem iş dünyasındaki tecrübelerinin<br />

ardından, mazbatasını aldıktan sonra yeni<br />

döneme yönelik şunları ifade etti:<br />

FARKINDA OLARAK FARKINDALIĞA<br />

GİDECEĞİZ<br />

“Her yerde olduğu gibi Caddebostan’da<br />

gündem, kentsel dönüşümün beraberinde<br />

getirdiği çeşitli olumsuzluklar malum. Bu<br />

noktada ‘kentsel dönüşüm sürecini en kolay<br />

nasıl atlatırız?’ sorusunun yanıtını arayarak<br />

eyleme dökeceğiz. Çünkü buna mecburuz.<br />

Muhtar olmasam da bir Kadıköylü olarak<br />

bu benim zaten görevim. Farkında olacağız.<br />

Örneğin, trafik kaosuna neden olanlara ceza<br />

kesemeyiz ama bunu tekrar yapmamalarına<br />

etki edebiliriz.<br />

İTHAL MUHTAR OLMADIĞIMA SEVİNDİM<br />

Şu bir gerçek ki, bir mahalleyi en iyi orada<br />

yaşayan, nefesini içine çeken biliyor. Cad-<br />

42 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Aktüel<br />

debostan dışında yaşayıp bu güzel mahalleye<br />

muhtar seçilseydim, mutlu olamayabilirdim.<br />

Burada oturmanın dışında 5 yıllık<br />

esnaflık sürecim sadece Caddebostanlıları<br />

değil, çevresini de yakinen tanıma fırsatını<br />

sağladı. Mahallemiz için yapılacak seçimler<br />

yaklaştığında “sen niye aday olmuyorsun?”<br />

dediklerinde gerçekten düşünmeye<br />

başladım.<br />

SEVGİ ANA TEMAMIZ, DAHA ÇOK SEVGİ<br />

Bir hayalim var; Plaj Yolu Sokak’taki komşuluğun,<br />

mahalle dokusunun, ‘merhaba<br />

komşum’ diye selamlaşmanın tüm<br />

Caddebostan’a yayılması… Plaj Yolu<br />

Sokak’ta esnaflık yaptığım 5 yıl boyunca<br />

çok güzel bir mahalle dokusu yaşadım. Burada<br />

insanların ayrı bir yakınlığı var birbirine;<br />

komşuluk, selamlaşma gibi… Her yerde<br />

daha çok sevgiyi yaşayabilmemiz gerekiyor<br />

ve bu bizim elimizde. Komşuluk ve diyalogun<br />

arttırılması adına çalışmalar hazırlıyorum.<br />

Özellikle kentsel dönüşüm ile birlikte<br />

Caddebostan’a gelecek yeni semt sakinleri<br />

için bunun çok yararlı olacağını temenni ediyorum.<br />

Bu süreçte mahalle esnaflığının da<br />

korunmasını çok önemsiyorum. Esnaflar,<br />

Cadde dokusunun en önemli parçalarından…<br />

Ayrıca yaşlılarımız! Caddebostan’da<br />

yaşlı nüfusumuz oldukça fazla. ‘Onlara<br />

daha fazla nasıl temas edebiliriz?’ sorusunun<br />

yanıtlarının peşinden koşacağız.<br />

SEVİMLİ DOSTLARIMIZI<br />

YUVALANDIRACAĞIZ<br />

Gerek Caddebostanlılar, gerekse de Kadıköylüler<br />

bir hayli hayvansever. Ancak, daha<br />

da fazlasını yapmamıza ihtiyacımız var.<br />

Bahçeler, kuytu köşeler ve duvar kenarları<br />

gibi uygun noktalarda, sokak hayvanlarımız<br />

için temiz barınma ve beslenme alanları<br />

oluşturacağız. Bu konuda zorluk çekeceğimizi<br />

düşünmüyorum, aksine gelecek destekleri<br />

hissediyorum. Bütün canlıları çok<br />

seviyorum. Doğadaki ota bile zarar vermeye<br />

hakkımız yok.<br />

MAHALLE ÇALIŞTAYLARIMIZLA DAHA<br />

GÜZEL YOLLAR ÇİZECEĞİZ<br />

Mahalle sakinlerimizle muhtarlığımızda<br />

periyodik aralıklarla bir araya geleceğim.<br />

Özellikle kadınlarımızın bu süreçte çok daha<br />

fazla katkılarının olacağı, çalıştay tadında<br />

buluşmalarımız olacak. Böylece gözlem ve<br />

önerilerimizi, daha güzel bir yaşam için üst<br />

mercilere aktaracağız. Örneğin öyle bir Caddebostan<br />

hayal ediyorum ki, dört bir yanı<br />

çiçeklerle bezenmiş. İnsanların çöp konteynerleri<br />

içine girerek ekmeğini aramaktan<br />

uzaklaştırılarak, bunun medeni olarak yapılabilecek<br />

yöntemlerinin saptanmasını arzuluyorum;<br />

hem milyonların gözleri önünde<br />

çöpleri karıştırarak insanların onurları zedelenmesin,<br />

hem de bunun mantıklı bir yolu<br />

bulunarak istihdamı sağlansın. Muhtarım,<br />

tesis kuramam ama hayal edebilirim ve yapılmasını<br />

sağlayabilirim. Bunu herkes yapabilir<br />

değil mi? Her yerde olduğu gibi bizim de<br />

mahallemizde uyuşturucu kullanan kişilerin<br />

çevreye verdiği rahatsızlıkları görüyoruz. Bu<br />

noktada hem kişilerin kurtulmalarının sağlanması,<br />

hem de mahalle sakinlerinin rahat<br />

nefes almaları için farkındalık çalışmaları<br />

yürüteceğiz. Bunlar, yapabileceklerimizin<br />

sadece bir kısmı…<br />

ATATÜRK’E SELAM VERİYORUM<br />

Ailem beni Atatürkçü olarak yetiştirdi ve<br />

bundan büyük gurur duyuyorum. İliğime,<br />

kemiğime kadar hissediyor, bunu yaşıyorum.<br />

Annem duvardaki resmi işaret ederek;<br />

‘her sabah önce Atatürk’e selam ver, sonra<br />

bana gelirsin yavrum’ derdi. Hâlâ öyle yapıyorum<br />

ve hep de öyle olacak.”<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 43


Sektör<br />

Kentsel dönüşüm enerji<br />

verimliliği için büyük fırsat<br />

Kentsel dönüşüm yasası ile birlikte ülkemizde<br />

bulunan sağlıksız konut stoğu yenilenmeye<br />

devam ediyor. Enerji tasarruflu, depreme dayanıklı,<br />

konforlu, gelişmiş standartlara sahip<br />

binaların oluşumunda yalıtım büyük önem<br />

taşıyor.<br />

Türkiye'de yalıtım bilincini yaymayı kendine<br />

misyon edinen İzocam, kentsel dönüşümde<br />

en az “TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları”<br />

standardına uygun yalıtım yapılması gerekliliğine<br />

vurgu yapıyor. Yalıtımın lüks değil bir<br />

zorunluluk olduğunu belirten İzocam, kentsel<br />

dönüşümde ısı yalıtımının doğru malzeme ile<br />

standartlara uygun kalınlıkta işinin ehli kişiler<br />

tarafından uygulanması gerektiğini söylüyor.<br />

Kentsel dönüşümün sürdürülebilir şehirler<br />

oluşturmada gerekli olduğunu belirten İzocam<br />

Genel Müdürü Levent Gökçe, “Kentsel<br />

dönüşümü, özellikle çarpık yapılaşma içindeki<br />

niteliksiz konut stoğunun hızla ve güvenli yenilenmesi,<br />

daha etkin enerji verimliliği sağlanması,<br />

konforlu yaşam alanları yaratılması ve<br />

sağlıklı çevre ortamına kavuşulması açısından<br />

önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Kentsel dönüşümün<br />

en verimli şekilde kullanılması gerekiyor.<br />

Isı ve ses yalıtımlı, enerji verimliliği yüksek,<br />

yangın güvenliği sağlanmış yeni binaların<br />

inşa edilmesi, enerji tüketimini sınırlandıracak.<br />

Türkiye’deki 2016 sonu itibariyle, 9,4 milyonun<br />

üzerindeki bina stoğunun iyimser bir tahminle<br />

sadece yüzde 14,9’u TS 825 Binalarda Isı Yalıtım<br />

Kuralları’na uygun yalıtılmış durumda… Bu<br />

rakam, 23,4 milyon üzerindeki mevcut konut<br />

sayısında yüzde 30,8’ini kapsıyor. Kentsel dönüşüm<br />

bu rakamın daha da yükselmesini sağlayacak”<br />

dedi.<br />

Kentsel dönüşüm projelerinin yalıtımında dikkat<br />

edilmesi gereken hususlara değinen Levent<br />

Gökçe, “İnce ve kalitesiz yalıtım malzemesi<br />

kullanılmasını engellemek için denetimlerin<br />

yoğun biçimde uygulanması gerekiyor. Daha<br />

kalın yalıtım malzemesi kullanımı, sistemdeki<br />

diğer maliyetleri yükseltmeden, tasarrufun<br />

orantılı bir şekilde artırılmasını sağlıyor. Kentsel<br />

dönüşüm, ısı yalıtımının yanı sıra ses yalıtımı<br />

için de bir fırsat… Ses yalıtımı; sesin bir bölmeyi<br />

geçmesi, sesin belli oranlarda durdurulması<br />

yolu ile ona özgü hesaplarla önlem alınarak<br />

istenen ölçüde azaltılabiliyor. Ses yalıtımı için<br />

binaların inşasında Taşyünü ve Camyünü gibi<br />

mineral elyaflı levhaların kullanılması önemli...<br />

Binanın dışının yanı sıra duvarların iç bölmelerinde,<br />

kat aralarında, tavan ve ara bölmelerde<br />

de yalıtımın uygulanması gerekir. Ayrıca merdiven<br />

ve asansör boşluklarının yalıtımının da yapılması,<br />

ses geçişlerini azaltarak akustik konfor<br />

sağlıyor. Yalıtımın sağladığı çözümlerden biri de<br />

yangın güvenliği…<br />

Kentsel dönüşümün yangın güvenliği için çok<br />

iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Özellikle çarpık<br />

kentleşmenin neden olduğu yangında can<br />

ve mal kaybı oranları bu sayede düşürülebilir.<br />

Binaların Yangından Korunması Hakkında<br />

Yönetmelik’e uygun özellikle yüksek binalarda<br />

taşyünü ve camyünü vazgeçilmez tercih olmalı…<br />

Binaların yüksekliğine ve konumlarına göre<br />

yangın yalıtımı da değişkenlik gösteriyor. Yönetmelik,<br />

28,5 metre ve daha yüksek binalarda<br />

yangın güvenliği için sıvalı dış cephe ısı yalıtım<br />

sistemi uygulamalarında A1 sınıfı hiç yanmaz<br />

taşyünü malzeme kullanımını şart koşuyor.<br />

Plastik ürünlerin kullanılması durumunda ise<br />

yangın bariyerlerinin uygulanması şartı bulunuyor.<br />

Ayrıca yönetmeliğe göre yüksek binalarda<br />

kat aralarında yanmaz olarak sınıflandırılan<br />

A sınıfı malzemelerin kullanımı zorunlu hale<br />

getirildi. Yüksek sıcaklığa dayanıklı olan camyünü<br />

ve taşyünü, yangın yalıtımında yüksek<br />

korunum sağlıyor” şeklinde konuştu.<br />

Ülkemizin sağlıklı çevre ortamına kavuşması<br />

için kentsel dönüşümün önemli olduğunu dile<br />

getiren Levent Gökçe, “Kentsel dönüşümde<br />

yapılacak binaların enerji tüketimlerinin daha<br />

fazla sınırlandırılması; AB’nin 2020 hedefleri<br />

gibi Türkiye’nin de İklim Değişikliği Ulusal<br />

Eylem Planı ve Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’ndeki<br />

hedeflerini destekleyecek, yenilikçi<br />

uygulamaların yaygınlaşmasını sağlayacak.<br />

Avrupa Parlamentosu yayımlanan Binalarda<br />

Enerji Performansı direktiflerine göre 31 Aralık<br />

2020 tarihinden itibaren bütün yeni binalar,<br />

sıfıra yakın enerjili bina olacak. Kentsel dönüşüm<br />

uygulanırken yakın gelecekteki bu hedefin<br />

de göz önünde bulundurulması gerekiyor.<br />

Öte yandan sera gazı salımlarının azalması<br />

için binalarda alınacak önlemler de son derece<br />

önemli. BM’ye sunulan Ulusal Katkı Beyanı<br />

(NDC) hedeflerine ulaşmak ancak yalıtım ile<br />

mümkün oluyor. Beyanda yeni yapılan konut ve<br />

hizmet binalarının Binalarda Enerji Performans<br />

Yönetmeliği’ne uygun şekilde, enerji etkin olarak<br />

inşa edilmesinin gerekliliği yer alıyor. Diğer<br />

yandan binalarda Enerji Kimlik Belgesi oluşturularak<br />

sera gazı salımlarının kontrol altında<br />

tutulması ve enerji tüketimlerinin yıllara bağlı<br />

olarak azaltılması zorunluluğu da vurgulanıyor.<br />

NDC beyanında yeni ve mevcut binaların enerji<br />

verimli hale getirilmesinde vergi azaltımı, kredi<br />

gibi teşvik kanallarının geliştirilmesi gerekliliği<br />

ise bir kez daha hatırlatılıyor. NDC’de yer alan<br />

hedeflere ulaşılması için yeşil bina, pasif ev, sıfır<br />

enerjili ev tasarımlarının yaygınlaştırılması ile<br />

enerji ihtiyacının minimuma indirilmesi önem<br />

taşıyor. NDC’nin Binalar ve Kentsel Dönüşüm<br />

bölümünde yer alan pasif evlere ulaşılması sadece<br />

doğru tasarım ve kalın yalıtım uygulaması<br />

ile mümkün olabilir” açıklamasında bulundu.<br />

44 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Kadıköy’den Bir Portre<br />

135 yıllık Büyük Kulüp’te yeni başkan:<br />

GÜNDÜZ KAPTANOĞLU<br />

DR. FİGEN SABIRCAN<br />

1882 yılında İstanbul’da çalışmakta olan<br />

diplomat ve işadamlarının toplanabilmesi<br />

amacıyla Cercle a`Pera adıyla bir kulüp kurulur.<br />

Adı Fransızca olmasına rağmen kurucusu,<br />

İngiltere’nin İstanbul Elçisi Sir Alfred<br />

Sandison’dır. İki yıl sonra Cercle d’Orient,<br />

1936 yılında Büyük Kulüp adını alır. Üyelerini<br />

uzun yıllar Beyoğlu’nda ağırladıktan sonra<br />

güzel ilçemiz Kadıköy’e taşınır. 30 kurucu<br />

üye ile kapılarını açan Büyük Kulüp, bugün<br />

yaklaşık 8 bin üyesi ile İstanbul’un en saygın<br />

sivil toplum kuruluşlarından biri. Kulübün 21<br />

yıllık başkanı Duran Akbulut’un vefatının<br />

ardından başkanlık koltuğuna oturan Gündüz<br />

Kaptanoğlu ile kulüp faaliyetleri, yönetim<br />

anlayışı ve projeleri hakkında konuştuk.<br />

DERNEK VE VAKIFLARLA İÇİÇE<br />

BİR YAŞAM<br />

7 Mayıs 2017 tarihi itibarıyla Büyük Kulüp’e<br />

başkan olan Gündüz Kaptanoğlu, aslen Karadenizli,<br />

denizci bir ailenin çocuğu. Ama<br />

doğma büyüme İstanbullu. Çocukluğu ve<br />

gençliği, İstanbul’un en güzel semtlerinden<br />

birisi olan Kuzguncuk’ta geçmiş. Öğrenim<br />

hayatını takiben ilk Türk armatörlerden<br />

biri olan Hacı İsmail Kaptanoğlu’nun kurduğu<br />

aile şirketinde çalışmaya başlamış.<br />

Bugün yaklaşık yüzyıldır denizcilik sektöründe<br />

faaliyet gösteren Kaptanoğlu Denizcilik<br />

Grubu ve Dati Yatırım Holding Yönetim<br />

Kurulu Başkanı. “İşimi çok severim ama<br />

yaşam sadece iş hayatından ibaret değil.<br />

İnsan için manevi tatminlerin çok önemli<br />

olduğuna inanıyorum. Küçük yaştan beri<br />

topluma yararlı hizmetler yapmak için kurulmuş<br />

olan dernek ve vakıflarla iç içeyim.<br />

Kuzguncuk Kültür Derneği ve Kuzguncuk<br />

Gençlik Kulübü’nün kurucularındanım. Beşiktaş<br />

Jimnastik Kulübü’nde asbaşkanlık<br />

yaptım. İstanbul Eğitim Vakfı ve Deniz<br />

Temiz Derneği’nin kurucu üyelerindenim.<br />

Halen birçok vakıf ve dernekte aktif olarak<br />

görev yapıyorum. Bana soruyorlar, ‘bu tür<br />

gönüllü işler, kendi işlerini aksatmıyor mu?’<br />

diye. Gülü seven dikenine katlanır. Ayrıca<br />

Büyük Kulüp gibi bir kurumda hizmete talip<br />

olmak, bu ülkenin sosyal anlamda gelişmesinde,<br />

elini taşın altına koymaktır. Bu tavrı,<br />

ülkemizin tüm işadamlarına öneririm. Kulübümüzü<br />

çok seviyoruz, daha iyi olsun istiyoruz.<br />

Bunun için seve seve çalışmaya hazırız.”<br />

“BÜYÜK KULÜP’TE GÖREV ALMAK<br />

BİR ONURDUR”<br />

Denizcilik sektöründe başarısını kanıtlamış<br />

bir şirketin başında yoğun bir şekilde<br />

çalışırken başkan olan Gündüz Bey, Büyük<br />

Kulüp’ün çok eski üyelerinden... Yıllar<br />

boyu gününün önemli bir bölümünü bu-<br />

46 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Kadıköy’den Bir Portre<br />

rada geçirmiş. “Büyük Kulüp Derneği, Osmanlı<br />

döneminde kurulmuş ancak Türkiye<br />

Cumhuriyeti’ne ve büyük önderimiz Mustafa<br />

Kemal Atatürk’e sımsıkı bağlı bir kurum.<br />

Çok değerli kişiliklere sahip üyeleriyle Büyük<br />

Kulüp Ailesi, benim bir parçası olmaktan<br />

her zaman gurur duyduğum bir camia. Bu<br />

güzide kurumda yönetici olmak, bu camiaya<br />

hizmet etmek arzusu çok onurlu bir<br />

duygu... Kulübümüzün tarihinde efsane<br />

diye isimlendirebileceğimiz çok müstesna<br />

şahsiyetler görev yapmıştır. Bunlardan birisi<br />

de yakın dostum, sevgili ağabeyim rahmetli<br />

Duran Akbulut. Onun zamansız aramızdan<br />

ayrılışından sonra kulüp üyesi pek çok arkadaşımın<br />

ısrarları ile yönetim kurulu üyesi<br />

kardeşlerimle birlikte aday oldum. Genel<br />

Kurulumuzun teveccühü ile de bu güzel kulübe<br />

başkan seçildim.”<br />

GÜLERYÜZLÜ KURUMSAL HİZMET<br />

Büyük Kulüp’ün olağan genel kurulu 2018<br />

yılının Mart ayında yapılacak ancak vefat<br />

nedeniyle tüzüğe göre olağanüstü genel<br />

kurula gidilmiş. Gündüz Kaptanoğlu<br />

ve ekibi, seçim sürecinin kısıtlı zamanı ve<br />

imkânları içerisinde çalışmalarını sürdürmek<br />

zorunda kalmış. Kaptanoğlu bu zorlu<br />

süreci şu sözlerle özetliyor: “Kulübümüzün<br />

daha iyi yönetilmesi ve kurumsal bir yapıya<br />

kavuşması gerektiğine inandığım için aday<br />

oldum. Ekip arkadaşlarımla birlikte etkin<br />

ve güleryüzlü bir yönetim anlayışı sergileyeceğimiz<br />

bir program sunduk. Ancak çok<br />

az zamanımız vardı. Bu zamanı elimizden<br />

geldiğince iyi bir şekilde değerlendirerek<br />

hemen her üyemize ulaşma gayreti içerisinde<br />

olduk. Samimi ve yenilikçi bir anlayışla<br />

çalıştık. Sanırım bu tavrımız kabul gördü<br />

ve göreve seçildik.”<br />

“GÜÇLÜ VE BÜYÜK BİR EKİPLE<br />

YÖNETECEĞİZ”<br />

Kulübün daha iyi yönetilmesi ve kurumsal<br />

bir yapıya kavuşması için Mayıs ayı başında<br />

göreve başlayan Büyük Kulüp Yönetim<br />

Kurulu, 11 asıl ve 7 yedek üyeden oluşuyor.<br />

Kaptanoğlu, çalışma tarzlarının asıl ve yedek<br />

demeden tüm üyelerle beraber kulübü<br />

yönetmek olduğunu belirtirken, Yönetim<br />

Kurulu’nun asıl adaylarını okuyucularımıza<br />

kısaca tanıtmak istiyor:<br />

“İkinci Başkanımız daha önce üç dönem<br />

yönetimde görev almış ve genel sekreterlik<br />

yapmış olan Anadolu Yakası İnşaatçılar Derneği<br />

Başkanı Melih Tavukçuoğlu, Genel Sekreterliğimizi<br />

Mühendis M. Erkan Ülker yapacak.<br />

Muhasip üyemiz Sanayici Ali Kösedağ,<br />

tesislerimizden Murat Asım Kıncal sorumlu.<br />

Diğer üyelerimiz ise Emekli Koramiral Atilla<br />

Kıyat, Piyanist-Devlet Sanatçısı Prof. Dr.<br />

Mehveş Emeç Birol, Galatasaray Üniversitesi<br />

Eski Rektörü Prof. Dr. Ethem Tolga, Sanayici<br />

Aslan Gülçiçek, İşadamı Nevhan Gündüz<br />

ve genç işkadınlarımızdan Simla Türker Bayazıt.<br />

Gördüğünüz gibi isimlerin hepsi farklı<br />

meslek gruplarından çok değerli arkadaşlar.<br />

Aslında Yönetim Kurulu adaylarımız dışında<br />

da kendi alanlarında çok başarılı işlere imza<br />

atmış, zengin bir görünmeyen yönetim kurulumuz<br />

var. Ben ona ‘Genişletilmiş Yönetim<br />

Kurulu’ diyorum. Üyelerimiz ve dostlarımızla<br />

geniş bir kadro olarak kulübümüzü<br />

yöneteceğiz.”<br />

BİREYSEL YÖNETİM ANLAYIŞI YERİNE<br />

ÜYE ORTAK AKLI<br />

Çiftehavuzlar semtinde sahil kıyısında konumlanan<br />

Büyük Kulüp, yaklaşık 7 bin metrekarelik<br />

bir alana sahip. Kulüp bünyesinde;<br />

havuz, restaurant, bar, bilardo salonu, tenis<br />

kortu ve üyeler için ortak sosyalleşme<br />

alanları mevcut. Çok değerli ve nitelikli bir<br />

üye yapısına sahip olan kulüpte, üyelerin<br />

kulüpten ve yönetimden beklentileri de üst<br />

düzeyde.<br />

“Maalesef kulübümüz son zamanlarda kurumsal<br />

yönetim anlayışından, bireysel yönetim<br />

anlayışına dönmüştü. Ortak akıl yerini,<br />

‘ben bilirim’, ‘ben söylerim’, ‘ben yaparım’<br />

söylemine terk etmişti. Oysa kolektif bir<br />

yönetim politikasının, danışma ve dayanışmayı<br />

ön plana çıkaran bir alçakgönüllülüğün<br />

kulübümüze daha çok yakışacağına inanıyoruz.<br />

Profesyonellikten ve uzmanlıktan<br />

kopmuş bir çalışma sistemi ile üye memnuniyeti<br />

yaratılamaz. Bizim yönetim anlayışımızda<br />

asla ‘ben’ olmayacaktır, ‘biz’ demek<br />

geleneğini egemen kılacağız. Üyelerimizin<br />

birikimlerinden, kadınlarımızın, gençlerimizin<br />

enerjilerinden ve coşkularından yararlanmak<br />

temel hedeflerimizdendir.<br />

Diğer bir hedefimiz ise şeffaflık. Tüm faaliyetlerimizi<br />

ve bütçe yönetimimizi şeffaf<br />

hale getireceğiz. İç denetime çok önem<br />

veriyoruz. Genişleme ve geliştirme yatırımlarımızı<br />

mutlaka ortak akıl ile oluşturacağımız<br />

fizibilitelere göre yapacağız. Üyelerimizin<br />

sahip olacağı üye kartı ile kulübün<br />

tüm alanlarında ödeme yapmalarını sağlayacağız.<br />

Ulusal ve uluslararası etkinlikleri<br />

daha yararlı ve verimli hale getireceğiz.<br />

Disiplin ve Balotaj kurullarımızın faaliyetlerini<br />

kimsenin yönlendirmesi olmadan<br />

tarafsız yürütmesi için gerekli önlemleri<br />

alacağız.<br />

Yönetim Kurulumuz, tüm üyelerimize ait<br />

olan kulüp varlıklarımızın ve değerlerimizin<br />

idaresini üstlenecek. Burada taşıdığımız büyük<br />

sorumluluğun gereği olarak, çok özenli<br />

ve titiz davranacak, tüm eylem ve işlemlerimizde<br />

şeffaflığı vazgeçilmez bir metot<br />

olarak kullanacağız. Her üyenin her önemli<br />

adımdan-yapılan her projeden mutlaka haberi<br />

olacak.”<br />

SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ VE<br />

EĞİTİM ÇALIŞMALARI<br />

Büyük Kulüp’ün, daha iyi yönetilmesi için<br />

kurumsal bir yapıya kavuşması gerektiğine<br />

inanan Kaptanoğlu ve ekibi, özlem duyulan<br />

güleryüzlü kurumsal yapıyı kurduktan ve<br />

üye mutluluğunu sağladıktan sonra kulüp<br />

bünyesinde farklı çalışmalara imza atmak<br />

istiyorlar.<br />

“Öncelikle tüzüğümüzde bulunan kurallar<br />

çerçevesinde, sevgi ve saygı dolu bir anlayışla<br />

Büyük Kulüp Ailesi’nin layık olduğu üst<br />

düzey bir sosyal yaşam için çalışacak ve bu<br />

yaşamı titizlikle koruyacağız. Sosyal sorumluluk<br />

projeleri bizim için çok önemli. Eğitim<br />

sürecinde yeterli ve eşit imkânlara sahip<br />

olmayan kişilere destek olmak için çeşitli<br />

çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Başkaları<br />

için bir şeyler yapmak, topluma fayda sağlamak<br />

istiyoruz.”<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 47


Sektör<br />

Ne yaparsan yap,<br />

“pratik” yap!<br />

Kentsel dönüşümün yoğunluk kazandığı süreçte,<br />

yaptığımız araştırma sonucu ismini,<br />

hızlı ve disiplinli çalışmalarını beğenen bir<br />

müşterisinin verdiği Pratik İnşaat’a ulaştık.<br />

Türkiye’den Fransa’ya, Avrupa’dan tekrar<br />

Türkiye’ye uzanan 31 yıllık sektörel tecrübesini<br />

yorumlayan Pratik İnşaat Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Mustafa Şahin; “Bir işi en kaliteli<br />

ve verimli olarak tamamlayabileceğimiz zaman<br />

diliminde hayata geçirebiliyorsak, işte o<br />

zaman karşılıklı kazançlıyız” mesajı verdi.<br />

1987 yılında inşaat sektörüne giriş yapmaya<br />

başlayan girişimci işadamı Mustafa Şahin,<br />

2000 yılında Fransa’ya giderek 6 yıl süreyle<br />

inşaatçılığın geldiği zirve seviyeyi yerinde<br />

görmüş ve projelerine uygulamış. Ardından<br />

“Tecrübelerimi ülkeme kazandırmalıyım”<br />

diyerek Türkiye’ye dönüş yapan işadamı, bir<br />

inşaat temel izolasyonu ve proje karkas tesliminin<br />

ardından “Sizleri günlerdir izledik, çok<br />

pratiksiniz. Size pratik adı yakışır” yönünde<br />

tavsiye alınca, müşterisini kırmayarak bunu<br />

hayata geçirmiş. 1987’den itibaren şekillenen<br />

inşaat sektörü tecrübesi 2006 yılında Pratik<br />

İnşaat San. Tic. Ltd. Şti’ye dönüşen işadamı<br />

Mustafa Şahin, şimdilerde apartman, iş<br />

merkezi ve villalar gibi projelere ilave olarak<br />

Türkiye’de nadir yapılabilen cami minaresi<br />

inşalarını da gerçekleştiriyor. 2008 yılında<br />

Türkiye’ye ilk olarak getirdiği poliüretan<br />

esaslı "su yalıtım" malzemesi komponentleri<br />

sektörde bir çığır açan işadamının, o yıllarda<br />

inşa ve izole ettiği birçok ev ile işyeri hâlâ büyük<br />

bir mutlulukla, rahatlıkla kullanılabiliyor.<br />

ZAHMETLİ, RİSKLİ VE YÜKSEK GÜVENLİK<br />

GEREKTİRİYOR<br />

Bağdat Caddesi’nde Selamiçeşme Camii,<br />

Zeytinburnu’nda Yenidoğan Camii ve<br />

Maltepe’de Yetmişevler Camii’lerinin minarelerinin<br />

de kontrollü yıkım ve inşalarını gerçekleştiren<br />

Pratik İnşaat, Anadolu Yakası’nın<br />

yanı sıra Avrupa Yakası’nda da birçok projesiyle<br />

günümüzde çalışmalarına hız verdi. Diğer<br />

projelere göre çok daha zahmetli, riskli ve<br />

yüksek güvenlik önlemleri gerektiren minare<br />

yapımı, çevresel koşullar ve yılların getirdiği<br />

yorgunluklar nedeniyle her geçen gün daha<br />

önem kazanmaya başlıyor. Diğer yandan<br />

ibadethanelerin dış cephelerinde estetik çalışmaları<br />

da dikkat çekiyor. Pratik İnşaat, Şile<br />

otobanı üzerinde bulunan Selahattin Eyyubi<br />

Camii’ndeki gibi dış mozaik uygulamalarını<br />

bu nedenle hizmet alanına dâhil etmiş.<br />

Birçok inşaat projesi, Şile’de villalar, Ferhatpaşa’da<br />

iş merkezi, Ümraniye’de Modoko’nun<br />

yanında işmerkezi, Tekirdağ Marmara Ereğlisi’nde<br />

konut, Kozyatağı’nda tadilat ve dekorasyonlar,<br />

Beylerbeyi’nde yalı restorasyonu<br />

gibi projeler, firmanın son zamanlarda içinde<br />

olduğu çalışmalar arasında yerini almış.<br />

“İşçiliğinden patronluğuna dolu dolu 31 yılını”<br />

Kadıköy Life Dergisi’ne açan işadamı Mustafa<br />

Şahin, sorularımıza şu yanıtları verdi:<br />

İstanbul siluetinin en önemli parçaları,<br />

camilerimizin minareleri... İklim<br />

koşulları, doğal afetler ve çeşitli<br />

birçok sebepler, minarelerin riskli hale<br />

gelmesine neden olabiliyor. Bu kapsamda<br />

minare deneyimleriniz ve bu yöndeki<br />

düşünceleriniz, öngörüleriniz nedir?<br />

1453 yılından bugüne İstanbul siluetinin<br />

ana hatlarını, minareler belirliyor. Cami<br />

minarelerini riskli ise yıkıp yeniden ya-<br />

50 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Sektör<br />

pıyor ya da güçlendiriyoruz; bu çalışmalarımız<br />

arasında çok ayrı bir yere sahip.<br />

Bu noktada üç önemli ayrıntı var. Minare<br />

inşasında alınacak güvenlik önlemleri ki<br />

minare yapımı, çok ayrı bir hassasiyet gerektiriyor.<br />

Sonrasında minarenin oldukça<br />

sağlam ve dayanıklı inşa edilmesi önemli,<br />

aslında tüm yapılarda olduğu gibi... Son<br />

olarak da estetiğin altını çizmek istiyorum.<br />

Bir ibadethanenin en çarpıcı noktasına<br />

sonradan yapılan müdahaleler, orijinali<br />

kadar güzel olmalı.<br />

Özellikle yıllar öncesinin teknolojisi<br />

ve imkânları ile yapılan minarelerin<br />

modernizasyonu için neler<br />

söyleyeceksiniz?<br />

Ne yazık ki yapı stoklarımızın önemli kısmı<br />

oldukça eski, riskli, zamanla yenilenmeleri<br />

gerekiyor. Bu süreçte apartmanlar, binalar<br />

öne çıkıyor. Gel gelelim ibadethaneler de bu<br />

sürecin çok önemli parçası. Yüzlerce, bazen<br />

binlerce kişi aynı anda ibadetini gerçekleştiriyor.<br />

Gökyüzüne doğru uzanan; yağmur,<br />

kar, dolu, rüzgâr, aşırı sıcaklar ve sismik hareketler<br />

gibi etkenlerin hepsine birden uzun<br />

yıllar maruz kalan minareler de zamanla<br />

yıpranıyor. Yıllar öncesinden bugüne gelen<br />

minareler, o dönemin demir, beton ve işçilik<br />

özellikleriyle inşa edildi. Bu nedenle günümüzde<br />

özellikle minarelerin kontrolden geçirildikten<br />

sonra gerekli görülmesi halinde<br />

restore edilmesi ya da tamamen yeniden<br />

inşa edilmesi, bence mühim... Farklı bir<br />

açıdan da bakacak olursak, minareler içinden<br />

sadece kabloların geçtiği, hoparlörlerin<br />

üstüne takıldığı bir beton direk değil. Bu<br />

nedenle inşa edilirken ibadethaneye ve çevresine<br />

estetik değer katacak şekilde planlanması<br />

gerekir.<br />

Minare yapımını apartman inşası ile<br />

kıyaslarsak, ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?<br />

Bu noktada Pratik İnşaat’ın sağladığı<br />

avantajlar nedir?<br />

Minare yapımı oldukça zor ve riskli bir iş...<br />

Pratik İnşaat olarak tüm iş ve projelerimizde<br />

“önce emniyet sonra hareket” diyoruz.<br />

Bir projeyi teslim ettikten sonra işimiz bitmiyor,<br />

sonrasında yaşanabilecekleri de hesaplayarak<br />

hareket ediyoruz. Aslında inşa<br />

ederken en zahmetlisi ve kalitelisi, uzun<br />

yıllara göre hesapladığımızda daha uygun<br />

ve ucuzudur. Ayrıca apartman inşalarında<br />

farklı tekniklerle ilerlerken minarede daha<br />

da dikkatli olmak gerekiyor. Örümcek iskele<br />

sistemi ile maksimum güvenliği sağlamaya<br />

çalışıyoruz. İnşa sürecinde yaşanabilecek<br />

doğa faktörleri her saniye hesabımızda.<br />

Yine bu kapsamda firmamızın iş güvenliği<br />

ve ergonomisi çalışmalarını, teknik ekiplerimizin<br />

tecrübeleriyle güçlendiriyoruz. Önceki<br />

minare yapımı çalışmalarımız ve tecrübelerimiz,<br />

en önemli kazanımımız diye<br />

düşünüyorum.<br />

Bir yanda ucu bucağı gözükmeyen inşaat<br />

sektörü, diğer yanda bunu kitlelerle<br />

buluşturan gayrimenkul pazarı... İnşaat<br />

ve gayrimenkulün aynı çatı altında<br />

bulundurmanızın avantajları var mı?<br />

1970’lerden bugüne inşaat sektörü Türkiye’de<br />

büyük değişim yaşadı. Emlak sektörü, inşaat<br />

faaliyetlerinin küçük kardeşidir. İkisi, birbirinden<br />

ayrı düşünülemez. Biri güçlenecek ki<br />

diğerine olan talep artacak. Biz de bunu hem<br />

yerli, hem de yabancı müşterilerimiz için uyguluyoruz.<br />

Kendi inşa ettiğiniz projelerin satışını<br />

da kendi şirketiniz aracılığıyla gerçekleştirmek,<br />

alıcıya güven veriyor. Bir anlamda<br />

yıllardan bugüne gelen müşteri portföyü, bizi<br />

emlak sektörünün de içine çekti.<br />

Avrupalı ülkelerin yanı sıra son yıllarda<br />

trend olan Arap pazarına yönelik<br />

çalışmalarınız dikkat çekiyor. Bu yönde<br />

hangi adımları attınız ve önümüzdeki<br />

süreçte Arap pazarının nasıl bir gelişim<br />

içerisinde olacağını öngörüyorsunuz?<br />

Türkiye ve özellikle İstanbul, her geçen gün<br />

Arap ülkeleri ile daha da etkileşim içine giriyor.<br />

Körfez ülkeleri de değişim içine girdi, yatırımcıları<br />

da Türkiye pazarında yerini almak<br />

istiyor. Pratik İnşaat’ın global faaliyetlerine<br />

açılması sürecinde Körfez ülkelerine ayrı bir<br />

hat ayırdık. Bu, zamanla Arap yatırımcıların<br />

firmamız ile Türkiye’de iş ortaklığına dönüştü.<br />

Bugün Ümraniye Modoko’nun yanında<br />

inşa ettiğimiz iş merkezi Libyalı, Tekirdağ<br />

Marmara Ereğlisi’ndeki villa grubu projemiz<br />

Suudi Arabistanlı, Bayramoğlu projesinin ön<br />

görüşmelerini yapmakta olduğumuz firma<br />

sahibi de Yemenli bir işadamı. Hükümetin<br />

yabancı yatırımcıları Türkiye’ye çekecek yasal<br />

düzenlemeleri, faaliyetlerimizin hız kazanmasını<br />

sağladı.<br />

Kadıköy merkezli yürüttüğünüz<br />

çalışmalarınızın içerisinde gayrimenkul<br />

faaliyetleriniz ayrı bir yer tutuyor. Bu<br />

alanda hangi hizmetleri sunuyorsunuz?<br />

Gayrimenkul çalışmalarımızın İstanbul ayağına<br />

bakacak olursak, son zamanlarda hali<br />

hazırda 600 emlak ilanımızın yarısına yakınını<br />

Kadıköy ve İstanbul oluşturuyor. Kadıköy<br />

içerisinde özellikle Kozyatağı, Erenköy,<br />

Sahrayıcedit ve Bağdat Caddesi lokasyonları<br />

ekibimizin ilgi alanı olan bölgeler. Emlak etkileşiminde<br />

sadece müşterilerimizin konfor<br />

ve huzurunu sağlayabileceklerine inandığımız<br />

ilanları sorumluluğumuza alıyoruz.<br />

Bölgede hem inşa eden, hem de satan konumunda<br />

olmamız nedeniyle aile gibi olduğumuz<br />

kemikleşmiş müşteri portföyümüz<br />

ve ailemize yeni gelecek üyelerimizin mutluluğu,<br />

bizler için ayrı önem taşıyor.<br />

Başarınızın sırrını neye ya da nelere<br />

bağlıyorsunuz?<br />

Başarının sırları çok, hepsinin bir uyum içerisinde<br />

birlikte olması gerekiyor. Bir insanı bir<br />

kere kaybedersiniz, sonrasında kazanırsanız<br />

da, sadece onu kazandığınızı sanırsınız, yara<br />

bir kenarda durur. Bu nedenle dürüstlük en<br />

önemli ayrıntı... Ardından çalışmak, sözünün<br />

arkasında durmak, yaptığınız işin sadece ticaret<br />

olmadığını, bir manevi işler bütünlüğü<br />

olduğunu görerek hareket etmek gerekiyor.<br />

Bir insanı kazandığınızda ardından bin insan<br />

gelebiliyor. Aynı şekilde bir insan kaybederseniz,<br />

bin insanı da kaybedersiniz. İş ve ticaret<br />

bir şekilde olur ancak, bundan geriye<br />

güven kalmışsa, o zaman başarılısınızdır.<br />

Kendime “Ben başarılıyım” demektense,<br />

müşterilerimizin “O başarılıdır” demesini<br />

tercih ederim. İşte o zaman, başarılıyımdır.<br />

Önümüzdeki süreçte hedefleriniz nedir?<br />

İş merkezi, apartmanlar ve villalar gibi birçok<br />

referans çalışmalarımıza ilave olarak<br />

mevcut talepler, bundan sonraki süreçte<br />

özellikle cami, okul ve hastane gibi yapılara<br />

yönelik bir taahhüt firması haline geleceğimizi<br />

ortaya koyuyor. Biz de projelerimize bu<br />

yönde hız verdik. Ayrıca, mobilya ve gayrimüslimlere<br />

yönelik insan tabutu, bunun<br />

yanında da hayvan tabutlarına yönelik projelerimiz<br />

bulunuyor.<br />

Okurlarımıza ve sektörünüze yönelik<br />

mesajlarınız?<br />

En önemli varlıklarımızdan biri, zamanımız…<br />

İşimizin “en kaliteli ve güzel olabileceği<br />

en kısa zaman dilimi”, sonraki süreç<br />

için de kazanımımızdır. Bu nedenle her daim<br />

“pratik” olanı, en kazançlısıdır. Ne yaparsan<br />

yap, “pratik” yap!<br />

19 Mayıs Mahallesi Bayar Caddesi<br />

No: 51/1 Kozyatağı Kadıköy/İstanbul<br />

+90 (216) 464 0264<br />

bilgi@pratikinsaat.com<br />

www.pratikinsaat.com<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 51


Şehir ve Estetik<br />

Haluk Hazneci:<br />

Böyle değildik,<br />

acil toparlanmalıyız!<br />

Hayatımızı güzelliklerle donatmak bizlerin<br />

elinde, ne yazık ki tersini düşündüğümüzde<br />

de yaşantımızı mahvetmek de öyle. Nesnelerde,<br />

canlılarda, yeryüzünden gökyüzüne<br />

dört bir yanda mutluluğa götüren en önemli<br />

ayrıntılardan biri de estetik…<br />

Bu noktada Türkiye’nin mesleğinde başarılı<br />

isimlerinden İnşaat Mühendisi Haluk<br />

Hazneci’nin kapısını çaldık. Onlarca ülkeyi<br />

gezip yorumlayan Hazneci’nin birikim ve<br />

gözlemleri sadece fiziki değil, ruhsal olarak<br />

da “daha yaşanılabilir ve güzel bir şehir” için<br />

önem taşıyor.<br />

İşte kendi düşüncelerinizden mutlaka bir<br />

parça bulabileceğiniz röportajımızın ayrıntıları...<br />

54 yaşında, Paris’te üniversite eğitimini<br />

tamamlayarak, inşaat mühendisliğinin<br />

üzerine estetik eğitimi aldınız. Peki,<br />

genel olarak baktığımızda, ne kadar<br />

estetiğiz?<br />

Bu, bakış açısına göre değişiyor. Haliyle negatif<br />

olan ne varsa, öncelikle onlar gözüme<br />

çarpıyor diyebilirim. Benim de birçok kişi<br />

gibi toplumumuzda yaşayan bir birey olarak<br />

rahatsızlık duyduğum, gözlemlediğim<br />

ayrıntılar var.<br />

Örneğin?<br />

Sayacak o kadar çok sorun var ki, diyelim ki<br />

sahilde mangal yapmak! Sahil bandı insanların<br />

özgürce yürüyeceği, sporunu yapacağı,<br />

nefes alacağı yerlerdir. Abartmıyorum,<br />

hafta sonları penceremden yatağıma yanık<br />

et kokusu geliyor. Bunu yaşamak zorunda<br />

mıyım? Belediyelerin planlaması yok, sahil<br />

düzenlemeleri de öyle…<br />

Peki, neler yapılmalı?<br />

“Yaptım bile” diyebilirim. Elbet tek derdimiz<br />

mangal değil ama söyleyeyim, Almanya bu<br />

sorunu 1962’li yıllarda çözdü. Türkiye’den göçen<br />

çalışanlar buradaki kültürlerini oraya da<br />

taşıdı, çimenlerde açık alanlarda mangal dönemi<br />

başladı. Ancak Almanya buna izin vermedi,<br />

“Kültürümüzde yok ve uygun da değil”<br />

dedi. İşçiler zamanla bu kuralın önemini anladı<br />

ve sorun çözüldü. Ortak kültür paydasına<br />

uyuldu. Özellikle İstanbul’a bakacak olursak,<br />

sorunun ortadan kaldırılmak istendiğini bile<br />

göremiyoruz. Bakın, bir parkın inşa işini almıştım.<br />

Güzelce oturma alanlarını, uygun<br />

yerlerinde de sabit mangalları, yanına çeşmesini<br />

ve çöp konteynerlerini yerleştirdim.<br />

Hepsi birbirini tamamlayan bir bütün, vatandaşa<br />

da uygun yer gösterilmeli ama bu, sahiller<br />

olmamalı, piknik alanları planlanmalı.<br />

İstanbul planlamada geç mi kaldı?<br />

Oldukça... Yıllar önce Paris’te Eyfel Kulesi’nin<br />

zirvesinden şehri fotoğraflamıştım. Yüzyıllardan<br />

bugüne gelen eski Paris, hemen<br />

yanıbaşında büyük ormanlar ve sonrasında<br />

52 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Şehir ve Estetik<br />

yeni Paris. Eski ile yeni arasında ormanlar,<br />

doğal dengeyi koruyor. Şimdi şöyle bir bakın<br />

İstanbul’a, betonlar arasında kalmış küçük<br />

küçük, yok olmayı bekleyen araziler…<br />

Bunun ne gibi yansımaları olacağını<br />

düşünüyorsunuz?<br />

Trafik, stres gibi herkesin dilinden düşürmediği<br />

fiziki birçok sorun artacak, bunu herkes<br />

biliyor. İşin estetik açıdan farklı bir boyutu da<br />

var, bu hiç konuşulmuyor. 40, 50, 60, hatta<br />

bazı ilçelerde 80 katın üzerinde binalar görüyoruz.<br />

Yukarıdan aşağıdaki evler kibrit kutusu,<br />

hatta karınca kadar görünüyor. Zamanla<br />

nesiller de yenilendikçe ister istemez “üstler<br />

ve aşağıdakiler” diye sınıf oluşacaktır. İnsanların<br />

birbirine bakış açıları değişecektir, bu<br />

sınıflaşma bence çok tehlikeli!<br />

DEĞİŞİM ÇOK HIZLI<br />

Oldukça farklı bir dönemde yaşıyoruz. Son<br />

50 yılda Fikirtepe üçüncü kez kabuk değiştiriyor.<br />

Kadıköy, 1960’li yıllara kadar<br />

Hasanpaşa’dan öteye yoktu. İstanbul’da<br />

apartman kültürünün oluşması ile birlikte<br />

Anadolu’dan gelen vatandaşlarımız, Fikirtepe<br />

gibi bölgelerde küçük yatırımlarla önce<br />

arsalarını aldı, sonra gecekondular yaptı.<br />

Ardından buralar da yavaş yavaş apartmanlara<br />

dönüşerek, ikinci değişimi yaşadı. Son<br />

olarak da büyük kentsel dönüşüm, onlarca<br />

katlı inanılmaz binalar.<br />

Devlet Planlama Teşkilatı’nın görevi, gelişmekte<br />

olan ülkeyi planlamaktır. Bu, sadece<br />

binaların adalarının ve bölgelerinin belirlenmesi,<br />

imar ile olmuyor. Yeni Fikirtepe’ye<br />

taşınan herkesin aracı olacak, trafik kaosu<br />

belki de iki üç katına çıkacak. Soruyorum,<br />

Yeni Fikirtepe’de var mı şöyle 64 metre genişliğinde<br />

bir bulvar?<br />

Unuttuklarımız mı var?<br />

Olmaz mı? Şehirlerin yapısı ve büyüdüğümüz<br />

kültür, insanın estetik anlamda enerjisine<br />

etki eder. Karamsar olmak istemiyorum<br />

ama İstanbul zaten sınıfta kalmış.<br />

Floransa’da çiçekler içerisinde, heykellerle<br />

bezenmiş evlerin, güzelim çatıların, bahçelerin<br />

içerisinde okuluna mutlu ferah giderek<br />

büyüyen bir çocuk ile Türkiye’deki mevcut<br />

koşullar içinde yetişen neslimiz, aynı estetiği<br />

nasıl taşıyacak? Şöyle Kadıköy’ün E-5<br />

karayolu kesimlerine doğru bakın, hâlâ ahırlarda<br />

büyükbaş hayvan besleniyor.<br />

Şehirde şehirli, köyde köylü gibi<br />

olamıyor muyuz?<br />

Evet, aynen öyle... Bu arada altını çiziyorum,<br />

köyler şehirlerden çok daha nezih olabiliyor,<br />

söyleyeceklerim bu değil. Ben Manisa’nın<br />

o dönemde 35 bin nüfuslu Salihli ilçesinde<br />

büyüdüm. İnsanların birbirine nasıl bir saygısı,<br />

estetik hassasiyeti vardı kelimeler yetmez<br />

anlatmaya...<br />

Bir örnek verir misiniz?<br />

Bu anlatacağım, her şeyi açıklayacaktır. Her<br />

yerde olduğu gibi gençliğimde yaşadığım kentin<br />

de kıraathanesi vardı ama çok başka. Bir<br />

köşesinde kütüphanesi, dört okuma masası,<br />

diğer köşesinde satranç bölümü, iki bilardosu<br />

bulunuyordu. Herkes bundan yararlanıyordu.<br />

Zaten “kıraat” kitap okumak demektir. Şimdilerde<br />

olduğu gibi ellerinden kâğıtlar ve çeşitli<br />

oyunların düşmediği yerler değildi köyümüzün<br />

kıraathanesi. Yine o yıllarda da bir iki<br />

kâğıt oynayanlar olurdu, biraz sesleri yüksek<br />

çıksa yan masalardan uyarılırlardı. O dönemin<br />

koşullarına göre, bundan estetik bir şey olabilir<br />

mi? Şimdi her şey tersine döndü.<br />

Şehirlerde, özellikle İstanbul’da “görsel<br />

estetiği” nasıl yakalarız?<br />

İnsanlar, davranışlar! Tekrar altını çiziyorum,<br />

söyleyeceklerimi gün boyunca dışarıda defalarca<br />

yaşıyoruz ve ben bunlardan utanıyor,<br />

çok sıkılıyorum. Kaldırımda yürüyemiyoruz,<br />

karşımızdan gelen kişi adeta üzerimize çıkacak,<br />

omuzlar birbirine çarpıyor... Ellerden<br />

düşmeyen telefonlarda bağıra çağıra konuşanlar,<br />

argolar, ağır küfürler, kavgalar! Yollara<br />

tükürenleri, yürürken şapur şupur yemek yiyenleri,<br />

sigarasının dumanını insanın yüzüne<br />

yüzüne üfleyenleri, kaldırımlarda motosiklet<br />

sürenleri, evinde ya da işyerinde son ses müzik<br />

açanları sık sık görüyoruz. Bunlar insanı<br />

geriyor, negatif enerji yüklüyor, yaşama sevincini<br />

düşürüyor. Bu uygunsuz davranışları<br />

yapanlar stresli değiller, çünkü onlar için<br />

olağan. Ancak nezaketli ve estetik insanlara<br />

üzülüyorum ve en çok korktuğum şeylerden<br />

biri, bu yanlış davranışlardan rahatsız olmayanların<br />

sayısının artması ihtimali! Çözüm<br />

anne babadan, aileden geliyor. Özellikle 2 - 6<br />

yaş arası eğitim çok önemli, okuldan önce<br />

aile eğitimi mühimdir. Adabı muaşeret, aileden<br />

çocuğa geçer ve yazılmış bir kitabı yoktur.<br />

Küçük bir anekdot; annem, elimle yemek<br />

yemek istediğimde nazikçe ellerime vururmuş,<br />

çatal kaşık kullanmam için. 6 yaşımdan<br />

beri çatal kaşık kullanıyorum. Biz köyde<br />

büyüklerimizin önünden geçmez, onlara yol<br />

verirdik. Bir gün dalgınlığıma gelmiş, büyüğümü<br />

görmemişim, o da babama anlatmış<br />

ve yerin dibine girmiştim, düşünün önünden<br />

geçtiğim için. Hassasiyet bu noktada…<br />

Bireysel olarak neler yapabiliriz?<br />

Toplumu toplum yapan bizleriz. Ben 1962<br />

yılından beri Boğaz köprüsünden aracımla<br />

geçmiyorum, toplu taşıma kullanıyorum,<br />

hem de daha çabuk gidiyorum. Trafik zaten<br />

bitmiş, benim hakkım yok bir yük daha<br />

üzerine eklemeye. “Rahatımıza çok mu<br />

düşkünüz?” demeden edemiyorum, sürekli<br />

otomobilin içinde tek kişi görünce. Değerli<br />

Şehir Plancımız Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’in<br />

bir projesi vardı; “Otomobille köprüden dört<br />

kişi geçerse bedava, üç kişi geçerse indirimli,<br />

iki kişi geçerse indirim biraz daha azalıyor<br />

ve tek kişi olursa tam ücret ödenecek.” Ne<br />

güzel bir fikir, böylece bedava geçmek isteyenler<br />

organize olacak ve araç sayısı dört<br />

kat azaltılabilecekti. Bu gibi yapabileceğimiz<br />

o kadar çok şey var ki, sayfalar yetmez.<br />

Küçük dokunuşların getirdiği büyük<br />

mutluluklar için neler söyleyeceksiniz?<br />

Kesinlikle öyle, yapabileceğimiz küçük değişimler<br />

çok estetik sonuçlarla mutlu edebilir.<br />

Örneğin, çok sevdiğimiz meyve şeftali ya da<br />

kavun. Evinizi şeftali tonunda ya da kavuniçine<br />

boyarsanız, her anınızda mutluluk duyarsınız.<br />

Çiçekler size büyük huzur veriyorsa masanızın,<br />

odanızın her yerini çiçeklerle donatın,<br />

pozitif enerji. Estetik olarak yapabileceğimiz<br />

o kadar çok şey var ki... Gülsek, tebessüm etsek<br />

bile karşımızdakini güldürürüz.<br />

Son olarak neler ekleyeceksiniz?<br />

Her zaman estetik kalalım, estetik yaşayalım.<br />

Bizler böyle değildik, estetik çizgide<br />

olmalıyız. Hepimiz bunu hak ediyoruz.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 53


Röportaj<br />

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen:<br />

Bizim için halka hizmet,<br />

Hakk’a hizmettir<br />

TOLGA KÜÇÜK<br />

Henüz 19 yaşında bir üniversite öğrencisiyken<br />

siyasi yaşamına başladı, Hilmi Türkmen.<br />

Önce Refah Partisi Üsküdar Gençlik<br />

Kolları’nda, sonra Fazilet Partisi Üsküdar İlçe<br />

Yönetim Kurulu’nda görev aldı. Yükselişini<br />

AK Parti’nin kurulmasını takip eden süreçte<br />

de sürdüren Türkmen, 2004 yılında Üsküdar<br />

Belediye Başkan Yardımcılığı ve İBB Meclis<br />

Üyeliği’ne geldi. Tam 10 yıl süren Üsküdar<br />

Belediye Başkan Yardımcılığı’nın ardından<br />

ise, 30 Mart 2014 seçimlerinde bayrağı devralarak<br />

Üsküdar Belediye Başkanı oldu.<br />

Üsküdar Belediye Başkanlığı’na geldiği günden<br />

beri imza attığı projelerle taraflı tarafsız<br />

herkesin beğenisini kazanan Hilmi Türkmen,<br />

geride bıraktığı 3 yılı ve Üsküdar’ın<br />

geleceğini Kadıköy Life için anlattı...<br />

Sayın Türkmen, görevinizin başında üç<br />

yılı aşkın bir süreyi geride bıraktınız. Bu<br />

üç yılın değerlendirmesini sizden alabilir<br />

miyiz? Üsküdar’da neler değişti?<br />

Yaptığımız işlerin değerlendirmesini yapacak<br />

en yetkili merci öncelikle halktır,<br />

Üsküdarlı’nın ta kendisidir. Bu konuda bağımsız<br />

araştırma şirketleriyle gerçekleştirdiğimiz<br />

anketlerde halkımızın yoğun olarak<br />

hizmetlerden memnun olduğunu görüyoruz.<br />

Bunun rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Üsküdar<br />

üç yılda ciddi bir değişimden geçti.<br />

3 yılda Üsküdar’ı bir dünya markası haline<br />

getirmek için ciddi adımlar atarken, geleneksel<br />

belediyecilik hizmetlerini de bir adım<br />

öteye taşımaya gayret ettik. Hatta bunları<br />

alt alta topladığımızda yüzlerce hizmet, yüzlerce<br />

proje ortaya çıktı. Bu eserleri ölümsüzleştirmek<br />

adına yakın dönemde Üsküdar’da<br />

yaptığımız işleri özetleyen “3 Yılda Tek Gerçek”<br />

adlı bir çalışma yayınladık. Halkın her<br />

kesiminden, her yaştan Üsküdarlı’nın faydalanabileceği<br />

pek çok hizmeti, yeni tesisi,<br />

merkezleri ve mekânları hayata geçirdik.<br />

Tarihi eserlerde renovasyon ve restorasyon<br />

gibi çalışmalar gerçekleştirdik. Tüm bunların<br />

yanı sıra halkımızla sürekli iç içeydik; sayısız<br />

etkinlikte yılın her döneminde bir araya gelerek,<br />

birlik ve beraberliğimizi güçlendirdik.<br />

Göreviniz boyunca Üsküdar Fikir Sanat<br />

Merkezi, Üsküdar İstihdam Merkezi,<br />

Üsküdar Bilim Merkezi, Vakıfbank<br />

Spor Sarayı, Nevmekan, Kuzguncuk<br />

Bostanı, Yedi Güzel Adam ve Öncüler<br />

Kütüphanesi gibi çok sayıda projeyi<br />

hayata geçirdiniz. Bu tesislerin spordan<br />

kültüre, sosyal hayattan tarıma dek geniş<br />

bir yelpazeye yayıldığını görüyoruz. Bu<br />

projeleri belirlerken hangi kıstaslara<br />

dikkat ettiniz? Projelerin hayata geçme<br />

süreçlerinde neler yaşandı?<br />

Saydığınız bu projelerin büyük çoğunluğunun<br />

önemli bir ortak noktası var: Neredeyse<br />

tüm yeni merkezlerimiz gençlere<br />

hitap ediyor. Biz Üsküdar’ın genç bir şehir<br />

olduğunu Üsküdarlı’ya hatırlatmak istiyoruz.<br />

Gençlerimiz modern ekipmanlarla<br />

spor merkezlerinde sporunu yapsın, ders<br />

çıkışı Nevmekan’da çayını içsin, Yedi Güzel<br />

Adam Kütüphanesi’nde de kitabını okusun<br />

istiyoruz. Projeleri de bu bakış açısıyla hayata<br />

geçirdik. Elbette bu projelerde öncelikle<br />

halkımızın fikrini aldık, meclisimizin görüşüne<br />

başvurduk ve Üsküdar’a en yakışacak,<br />

Üsküdarlı’nın layık olduğu şekilde bu<br />

projeleri gerçekleştirmek için gayret ettik.<br />

Söz konusu gençlerimiz olunca, biz kaynaklarımızı<br />

bugün olduğu gibi yarın da seferber<br />

etmeye hazırız.<br />

Belediye binasının önünde, Üsküdar<br />

sahilinde, Kısıklı Mahallesi’nde hummalı<br />

çalışmalar devam ediyor. Yapımı devam<br />

eden projeleriniz hakkında biraz bilgi<br />

alabilir miyiz?<br />

Üsküdar çok özel bir şehir, denizle iç içe,<br />

eşsiz Boğaz’ın en güzel manzarasına sahip<br />

olan bir şehir. Sadece Üsküdarlı vatandaşlarımıza<br />

değil, her gün ilçemize ayak basan<br />

milyonlarca ziyaretçimize de hak ettikleri<br />

kalitede bir sahil sunmak istiyoruz. Sahil<br />

projesinde denize sıfır, dev bir yaşam alanı<br />

mevcut; yeşil alanıyla, esnafı ve Üsküdar’a<br />

özel dükkânlarıyla bambaşka bir sahile kavuşacak<br />

Üsküdar. Bu projeyi tamamlamak<br />

için Üsküdar Metrosu projesinin nihayete<br />

ermesini bekliyoruz. Bir yandan da sahil çalışmalarını<br />

tamamlayacağız.<br />

Bu sahil projesi kapsamında, sahilden Ahmediye<br />

Meydanı’na kadar olan bölgeyi yayalaştıracağız.<br />

Harem Beylerbeyi’ne yaya<br />

ve bisiklet yolu yapacağız. Eski belediye<br />

binamız da bu konumda bulunuyordu. Dahası,<br />

tüm hizmet birimlerinin ilçe genelin-<br />

56 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Röportaj<br />

de farklı lokasyonlarda yer alması, koordinasyonu<br />

ve organizasyonu zorlaştırıyordu.<br />

Vatandaşımız için de zor bir iletişime sebep<br />

oluyordu bu durum. Çavuşdere’de inşa<br />

ettiğimiz yeni komplekste belediyenin tüm<br />

birimlerini aynı çatı altında toplarken, aynı<br />

zamanda bu bölgeyi de halkımız için bir yaşam<br />

merkezi haline getirmeyi hedefledik.<br />

Mevcut çalışmalar bu projeler için yapılmaktadır.<br />

Üsküdar, tarihsel açıdan da son<br />

derece önemli bir yere sahip. Semtte<br />

çok sayıda tarihi yapı bulunuyor ve<br />

bu yapıların bir bölümünde önemli<br />

restorasyon çalışmaları yürüttüğünüzü<br />

görüyoruz. Restorasyon süreçleri nasıl<br />

gerçekleşiyor? Kimlerle çalışıyorsunuz?<br />

Nelere dikkat ediyorsunuz?<br />

Restorasyon için öncelikle bir envanter<br />

çalışması yapmak gerekiyor çünkü dediğiniz<br />

gibi Üsküdar çok zengin tarihi eserlere<br />

sahip bir şehir. Mimar Sinan dahi en fazla<br />

eserini Üsküdar’da inşa etmiş. Biz bu kültürü<br />

ve değerleri korumak adına Üsküdar’da<br />

bulunan tarihi eserlerin detaylı bir envanterini<br />

çıkardık. Bakım ve restorasyon ihtiyacı<br />

bulunan eserlerimizi tespit ettik ve yapının<br />

ihtiyacına göre restorasyon, relöve ve<br />

renovasyon çalışmalarımızı sürdürüyoruz.<br />

Restorasyon projesini yaparken de, tarihi<br />

yapıların mümkün olan en iyi şekliyle korunmasını<br />

sağlayacak, ancak israfın da önüne<br />

geçecek şekilde bir bütçe planlamasıyla çalışıyoruz.<br />

Tüm restorasyon çalışmaları Anıtlar<br />

Kurulu’ndan onaylı.<br />

Üsküdar’ın tarihinden bahsetmişken,<br />

semtin yerleşim alanı olması çok<br />

eski dönemlere uzanıyor. Yapılan<br />

çalışmalarda, kazılarda tarihi eserlere<br />

rastlanıyor mu? Eğer rastlanıyorsa bu<br />

varlıklar nasıl değerlendiliyor?<br />

Böyle bir durumu hatırlarsanız Marmaray<br />

kazı çalışmaları esnasında da yaşamıştık.<br />

Bu gibi arkeolojik değere sahip eserler ya da<br />

yapılarla karşılaştığımızda kazı çalışmaları<br />

ivedilikle durduruluyor. İstanbul Arkeoloji<br />

Müzesi’ne bağlı uzman arkeolog arkadaşlarımız<br />

gelip incelemelerini yapıyor. Ayrıca<br />

jeofizik uzmanı, fotoğrafçı, restoratör, konservatör,<br />

antropolog gibi farklı branşlardan<br />

uzmanlar da gerekli çalışmaları titizlikle<br />

gerçekleştiriyor.<br />

Projelerinizde ve politikanızda<br />

geleneklerle modernliği harmanladığınızı<br />

görüyoruz. Hem Üsküdar’ın tarihteki<br />

güçlü kültürüne dikkat ediyor hem de çağı<br />

yakalamaya yönelik adımlar atıyorsunuz.<br />

Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?<br />

Sizce geçmiş – gelecek sentezi nasıl<br />

olmalı? Toplum ve politikacılar bu konuda<br />

nasıl bir yol izlemeli?<br />

Her şehrin, her toplumun ayrı değerleri, güçlü<br />

olduğu farklı bir yönü vardır. Üsküdar denince<br />

akla önce tarihi zenginlikler gelir. Boğaz ve<br />

Boğaz’ı gören ihtişamlı camiler gelir, Kız Kulesi<br />

gelir. Bunlar zaten bir nevi “cepte” olan<br />

değerler. Bunları hem bizzat kendimiz yeniden<br />

tanımak hem de halkımıza anlatmak için<br />

bir yolculuğa çıktık. Yeni bir markalama çalışmasıyla,<br />

Üsküdar’ın geçmişini, geleceğin<br />

emanetçisi gençlerimizle buluşturmaya gayret<br />

ettik. Çağı yakalamak dediğiniz şey budur<br />

aslında; gençlerle güçlü bir iletişim kurabilmek.<br />

Onların dertlerini, ihtiyaç ve beklentilerini<br />

anlayabilmek... Bu iletişimi sağlamak<br />

için birkaç adım biz attığımızda, gençlerimiz<br />

de karşılığını veriyor ve ortaya hem geçmişine<br />

sadık hem de geleceğe zemin hazırlayan<br />

çok başarılı projeler çıkıyor. Benim inancım da<br />

gençlerimizle birliktedir ve gençliğe yatırımın<br />

en doğru yatırım olduğunu düşünüyorum.<br />

Üsküdar’ın bir diğer özelliği de ulaşımı<br />

çok kolaylaştıran konumu. Ama bu<br />

durum, bazı dezavantajlar da doğuruyor.<br />

Marmaray, Metro, sahil çalışmaları derken<br />

Üsküdar’da gündelik hayatı zorlaştıran<br />

şantiyeler yıllardır sona eremiyor. Sizi<br />

bulmuşken soralım. Çalışmalar ne zaman<br />

sona erecek? Üsküdar bu açıdan ne zaman<br />

huzura kavuşacak?<br />

Üsküdarlı vatandaşlarımız bu konuda gerçekten<br />

büyük bir sabır örneği gösterdiler.<br />

Ancak emin olun bu sabrın karşılığını fazlasıyla<br />

alacaklar; ulaşım projelerinin tamamlanması<br />

için artık çok az bir zaman kaldı.<br />

Birkaç ay içinde bu projeler hayata geçecek.<br />

Ben bu konuda Marmaray’ı örnek vermek<br />

istiyorum; Marmaray’ın da yapım süreci<br />

boyunca Üsküdar’da ulaşım olumsuz etkilenmişti.<br />

Ancak bugün Marmaray sayesinde<br />

inanılmaz bir konfor ve kolaylık sahibi olduk.<br />

Onsuz bir ulaşım düşünemiyoruz artık<br />

iki yaka arasında. Aynısını Avrasya Tüneli<br />

için de söylemek mümkün. Aynısını birkaç<br />

ay içinde metro için de söyleyeceğiz. O zaman<br />

elde ettiğimiz huzur ve kolaylık, tüm<br />

bu çabalara ve zahmete değecektir.<br />

Uzun yıllardır siyasetin içinde olmanıza<br />

rağmen aslında çok genç bir belediye<br />

başkanısınız. Önünüzde hâlâ uzun bir<br />

siyasi yaşam olduğu açık... Gelecek<br />

planlarınızı öğrenebilir miyiz? Üsküdar<br />

Belediye Başkanlığı’ndan sonra<br />

siyasi kariyerinizi nasıl sürdürmeyi<br />

planlıyorsunuz?<br />

Biz bu yola ne için çıktıysak, hâlâ aynı davanın<br />

peşindeyiz. Tek amacımız hizmet, tek motivasyon<br />

kaynağımız da halkın takdiridir. Görevler<br />

ve makamlar gelip geçici olabilir ancak<br />

bizim anlayışımızda hizmet esastır. Gelecekte<br />

hangi makamda olursak olalım, halka hizmet<br />

etmeyi Hakk’a hizmet etmek olarak görüp<br />

buna göre çalışmalarımızı sürdüreceğiz.<br />

Üsküdar kozmopolit bir semt olsa da<br />

burada yaşayan vatandaşlarımızın<br />

çoğunlukla muhafazakâr olduğunu<br />

biliyoruz. Nisan ayında gerçekleşen<br />

anayasa referandumunda yüksek bir<br />

“evet” bekliyorduk, ancak Üsküdar yüzde<br />

55 oranında “hayır” dedi. Bu durumu<br />

nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Üsküdar’da sizin de dediğiniz gibi zengin ve<br />

kozmopolit bir yapı bulunuyor ve toplumun<br />

her kesiminden insan huzur içinde bir arada<br />

yaşıyor. Referandum sonuçları ise bizim için<br />

sürpriz olmadı, çünkü hiçbir seçimde yüzde<br />

50’yi bulmadık. Referanduma çok kısa bir<br />

süre kala yaptırdığımız son ankette yüzde<br />

48’i gördük. Buna karşın, insanların belediyeden<br />

memnuniyet oranı yüzde 82’ye kadar<br />

yükseliyor. Yani insanlarımız belediyemizin<br />

icraatlarından memnun durumdalar. Üsküdar<br />

huzurunu büyük ölçüde buna borçludur.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 57


İlçelerimiz<br />

Şile'de yeni<br />

otobüs terminali<br />

hizmete girdi<br />

Şile Belediyesi, ilçe trafiğinin rahatlaması adına büyük öneme sahip<br />

yeni terminal alanını tamamlayarak hizmete açtı.<br />

Açılış töreninde konuşan Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu,<br />

Şile'nin hak ettiği yerlere varması için iktidara geldiklerinden bu<br />

yana büyük mücadele verdiklerini ve vizyon projeleri birer birer<br />

hayata geçirdiklerini belirtti. "Dört Mevsim Yaşayan Bir Şile" sloganıyla<br />

yola çıktıkları vurgulayan Tabakoğlu, açıklamalarının devamında<br />

şunları söyledi:<br />

"Gece gündüz 24 saat çalışan bir ekiple, İstanbul Büyükşehir Belediyemiz<br />

en önemli partnerimiz olmak kaydıyla elimizden geleni<br />

yapıyor ve halkımıza en iyi hizmeti götürmeye gayret ediyoruz.<br />

Şile’de terminal alanını geçmişte hizmet verdiği alandan kaldırdık.<br />

Kaldırıldığı yerde ise 600 araçlık 4 katlı yer altı otoparkı inşaatını<br />

devam ettiriyoruz. Burası Kent Meydanı ve dükkânlarla turizme<br />

kazandırılacak, terminal hizmetini de artık Bayrak Caddesi üzerindeki<br />

bu yeni mekânda devam ettireceğiz."<br />

Beykoz okçuluğun<br />

merkezi olacak<br />

Beykoz Belediyesi’nin İstanbul’a kazandırmaya<br />

hazırlandığı Alibahadır C Tipi Mesire Alanı’nın yapımı<br />

tüm hızıyla sürüyor. İlçeye gelen ziyaretçilerin<br />

çeşitli aktivitelerle dinlenip huzur bulacağı mesire<br />

alanı, okçuluk sporunun da merkezi olacak.<br />

Alibahadır Mahallesi’nde Orman ve Su İşleri<br />

Bakanlığı’ndan kiralanan 6 hektarlık yemyeşil bir alanda kurulacak<br />

mesirenin 33 bin 240 metrekaresi, halkın kullanımı için donatılıyor.<br />

Bu alanın 7 bin 500 metrekarelik kısmı ise okçuluk sporuna<br />

hizmet verecek. Okçuluğa gönül verenler bu merkezde buluşacak,<br />

geleceğin usta sporcuları buradan yetişecek.<br />

YIL SONUNA KADAR HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR<br />

Alibahadır C Tipi Mesire Alanı'nda yöresel ürün satış noktaları, futbol<br />

halı sahası, basketbol sahası, yürüyüş yolları, çocuk oyun alanları,<br />

büfe, kır kahveleri, lokantalar, kameriyeler, piknik masaları,<br />

teraslar, çeşmeler ve otopark da yer alıyor. Alibahadır Mesiresi'nin<br />

bu yıl sonunda tamamlanarak hizmete açılması planlanıyor.<br />

Ümraniye Belediyesi'nden kalıcı bir eser daha<br />

Ümraniye’ye 400’ü aşkın kalıcı eser kazandıran Ümraniye<br />

Belediyesi, sosyal hizmetler alanındaki projelerine<br />

bir yenisini daha ekliyor. Sosyal hizmetler kapsamında<br />

düzenlenen Gıda Bankacılığı Projesi ile ekonomik açıdan<br />

durumu iyi olmayan vatandaşlara ihtiyaç malzemelerinin<br />

ulaştırıldığı Sosyal Marketler'e bir yenisi daha<br />

ekleniyor.<br />

Ümraniye Belediyesi'nin İstiklal Mahallesi'nde temelini attığı Sosyal<br />

Market hizmet binasında, vatandaşlara gıda yardımının dışında pilates<br />

ve fitness salonu hizmeti de verilecek. Ayrıca, Sosyal Hizmetler<br />

Merkezi'nin hizmet vereceği 11 adet ofis ve bir adet çok amaçlı salon<br />

bulunan binada, mescit salonu da yer alıyor. Sosyal Market ve Sosyal<br />

Hizmet Merkezi binasının bodrum katındaki depolama alanları ise,<br />

sosyal marketlere ait lojistik merkez olarak kullanılacak.<br />

60 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


İlçelerimiz<br />

Sultanbeyli’nin mülteci politikaları<br />

Brezilya'ya ilham veriyor<br />

Sultanbeyli’nin mültecilerle ilgili çalışmaları,<br />

model olmaya devam ediyor. Ulusal ve<br />

uluslararası kamuoyunun dikkatini çeken<br />

Mülteciler Derneği, ilgi odağı oldu. Bünyesinde<br />

sağlık, terapi, anaokulu, meslek kursları,<br />

eğitim sınıfları ve daha birçok hizmet<br />

veren derneği, Hollywood yıldızı Lindsay<br />

Lohan’ın ardından Brezilyalı Dani Suzuki de<br />

ziyaret etti.<br />

Derneğin çalışmalarından oldukça etkilendiğini<br />

belirten Suzuki; "Brezilya halkını mültecilere<br />

karşı bilinçlendirmek için pek çok<br />

çalışma yapmalıyız. Farkındalık oluşturmayı<br />

ve mülteci projesini aynı anda gerçekleştirmeliyiz.<br />

Basından ülkenizdeki iyi haberleri<br />

alamıyoruz. Sadece savaşlar ve kötü haberler<br />

bize ulaşıyor. Lübnan’daki mülteci kamplarını<br />

gördükten sonra burada böyle projeleri<br />

dinlemek, bizim için ilham verici. Buradaki<br />

sistemi Brezilya’da uygulamak istiyoruz"<br />

ifadelerini kullandı.<br />

SUZUKİ: ÜLKENİZDE MÜLTECİLERİN<br />

MUTLU OLDUĞUNA ŞAHİT OLDUK<br />

Türkiye’ye gelmeden önce ülkedeki sivil toplum<br />

kuruluşlarını da incelediklerini kaydeden<br />

Dani Suzuki; “Brezilya’da mültecilerle STK’lar<br />

ilgileniyor. Burada şunu gördük ki hükümet,<br />

STK’larla birlikte mültecilere yardım ediyor.<br />

Bizde yalnızca 9 bin mülteci var. Bu bizim<br />

için ayıp. Biz de Brezilya halkında farkındalık<br />

oluşturmak istiyoruz. Ünlülerin de bir farkındalığı<br />

yok. Biz onlara konunun ne olduğunu<br />

anlatacağız. Ülkeniz çok güzel, mülteci<br />

kampları çok güzel. Burada mültecilerin mutluluğuna<br />

şahit olduk" şekline konuştu.<br />

Tuzla'ya yeni bir sosyal yaşam merkezi;<br />

Şifa Park<br />

Alışveriş Merkezi<br />

İstanbul'un yeni girişimcileri<br />

Sancaktepe’de yetişiyor<br />

Girişimcilere tüm gücüyle destek veren<br />

Sancaktepe Belediyesi ve KOSGEB<br />

işbirliğiyle başlatılan “Uygulamalı<br />

Girişimcilik” eğitimleri sonucu sertifika<br />

almaya hak kazanan 197 girişimci,<br />

Belediye Başkanı İsmail Erdem’in de<br />

katıldığı törenle sertifikalarını aldı.<br />

Sarıgazi Kültür Merkezi'nde gerçekleşen<br />

sertifika töreninde konuşan Başkan<br />

Erdem, Sancaktepe'deki girişimci adaylarına<br />

ulaşarak, yeni işletmelerin kurulmasına<br />

öncülük etmek istediklerini<br />

söyledi. Açılan her yeni işletmenin ülke<br />

ekonomisine büyük katkı sağlayacağını<br />

vurgulayan Erdem, şunları ifade etti:<br />

"Bu eğitimler yeni işyerlerinin açılmasına,<br />

dolayısıyla yeni istihdam alanlarının<br />

oluşmasına katkı sağlıyor. Burada<br />

bulunan 197 kardeşimiz; geleceğin<br />

sanayicisi, geleceğin işadamı, geleceğin<br />

zanaatkârları olmak için ilk adımlarını<br />

atıyor. İstihdamı genişletmek,<br />

yeni istihdam alanları oluşturacak<br />

çözümler geliştirmek, belediyemizin<br />

öncelikli hedefi. Hem kendimiz projeler<br />

geliştiriyoruz, hem de olan projeleri<br />

mümkün olduğu kadar destekliyoruz."<br />

Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı'nın Şifa ve<br />

Mimar Sinan Mahallesi'ne sosyal yaşam merkezi<br />

kazandırmak için vizyon projeleri arasında yer alan<br />

Şifa Park Alışveriş Merkezi törenle hizmete girdi.<br />

İlçe merkezine uzak olan ve yaklaşık 50 bin kişinin<br />

ikamet ettiği Şifa ve Mimar Sinan Mahallesi'ne;<br />

içinde düğün salonu, sinema salonları, oyun salonları,<br />

cafe ve restaurantlar, alışveriş mağazaları<br />

yer alan alışveriş merkezinin açılması, en çok uzun<br />

süredir bu projeyi bekleyen vatandaşları sevindirdi.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 61


İlçelerimiz<br />

Pendik sahiline dev otopark<br />

İlçenin otopark ihtiyacını karşılamak için<br />

kolları sıvayan Pendik Belediyesi ve İstanbul<br />

Büyükşehir Belediyesi, projeleri tek<br />

tek hayata geçiriyor. Kent genelinde yapılması<br />

planlanan 20 otopark kapsamında,<br />

sahil alanında zemin altı katlı otopark<br />

inşasına başlanıyor. İBB tarafından zemin<br />

altı 4 katlı inşa edilecek otopark, 939 araç<br />

kapasiteli olacak. Toplam 27 bin 108 metrekare<br />

inşaat alanına sahip dev otopark,<br />

önümüzdeki yıl içerisinde tamamlanacak.<br />

KEMAL KALKUZ PARKI OTOPARKI<br />

DEVAM EDİYOR<br />

Yine yapımı İstanbul Büyükşehir Belediyesi<br />

tarafından gerçekleştirilen Orta Mahalle<br />

Kemal Kalkuz Parkı alanında da zemin<br />

altı otoparkın inşası devam ediyor. Zemin<br />

altında 3 katlı yapılan otopark, 227 araç kapasiteli<br />

olacak. Otoparkın üzeri ise, eskisi<br />

gibi mahallenin park ve rekreasyon alanı<br />

olarak hizmet vermeye devam edecek.<br />

MOSTAR VİYADÜKÜ YANINA<br />

KATLI OTOPARK<br />

Tavşantepe Metro İstasyonu yanına 120<br />

araçlık otopark kazandıran Pendik Belediyesi,<br />

Doğu Mahallesi’nde Mostar Viyadükü<br />

yanına katlı otopark inşa ediyor. İhale süreci<br />

tamamlanan otopark, 231 araç kapasiteli<br />

olacak. Toplam 7 bin 268 metrekare inşaat<br />

alanına sahip otopark, 3 kat ve çatı terasından<br />

oluşacak. Otoparkın bir yıl içerisinde<br />

tamamlanıp hizmete girmesi bekleniyor.<br />

Maltepe’de asbeste geçit yok!<br />

Son 1,5 yıl içerisinde 881 binada asbest<br />

denetimi gerçekleştiren Maltepe Belediyesi,<br />

bu binaların 182’sinde asbest tespit<br />

etti. Binalara, asbestten arındırılması<br />

sonrasında yıkım ruhsatı verildi.<br />

İstanbul’un ilk asbest söküm uzmanı belediyesi<br />

unvanına sahip Maltepe Belediyesi,<br />

2016 Mart ayında başlattığı asbest<br />

denetimlerinde bugüne kadar 881 binada<br />

denetim gerçekleştirdi. Bu binaların<br />

182’sinde asbest tespit eden ekipler, gerekli<br />

yıkım ruhsatlarını ancak asbest arındırıldıktan<br />

sonra verdi.<br />

SÖKÜM İŞLEMLERİNDE KİŞİSEL<br />

KORUYUCULAR KULLANILIYOR<br />

Asbest çalışmaları hakkında bilgi veren<br />

Maltepe Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol<br />

Müdürlüğü yetkilileri, Çalışma ve Sosyal<br />

Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği<br />

Genel Müdürlüğü’nün koyduğu kurallara<br />

da dikkat ettiklerini ifade ederek, söküm<br />

işlemlerinde kişisel koruyucular ile denetimlerin<br />

gerçekleştirildiğini vurguladı.<br />

Mobil uygulama ile<br />

Kartal<br />

Belediyesi<br />

artık daha<br />

yakın<br />

Başkan Altınok<br />

Öz’ün öncülüğünde<br />

sosyal belediyecilik<br />

anlayışıyla<br />

yenilikçi atılımlar<br />

gerçekleştiren<br />

Kartal Belediyesi,<br />

ilçe sakinlerinin<br />

zaman ve mekâna<br />

bağlı kalmaksızın<br />

belediye hizmetlerine<br />

kolay ve<br />

hızlıca ulaşmasını<br />

sağlamak<br />

amacıyla “Mobil<br />

Uygulama” dönemini<br />

başlattı.<br />

Kullanım kolaylığı<br />

ve daha pek çok farklı özelliğe sahip olan<br />

uygulama ile vatandaşlar; vergi borçlarını<br />

anında görüp ödeyebilecek, imar durumunu<br />

sorgulayabilecek, ilçe sınırları içerisinde yer<br />

alan otoparkları, nöbetçi eczaneleri, önemli<br />

mekânları harita üzerinde görüntüleyebilecek<br />

ve bulundukları konumdan bu noktalara<br />

nasıl gidebileceklerini öğrenmek için "Rota<br />

Çizme" özelliğini kullanarak arama yapabilecek.<br />

REZERVASYONLAR, ANKET VE<br />

YARIŞMALAR<br />

Ayrıca, "Çek Gönder" hizmetini kullanarak<br />

ilçe sınırları içerisinde yaşamış ya da görmüş<br />

oldukları sorunları iletebilecek ve bu<br />

şikâyetlerin çözülmesi konusunda ne aşamada<br />

olunduğunu takip edebilecek. Vatandaşlar<br />

etkinliklere rezervasyon yaptırabilip,<br />

anket ve yarışmalara katılabilecek.<br />

BELEDİYE HİZMETLERİNE<br />

7/24 ÜCRETSİZ ERİŞİM<br />

Kartal Belediyesi Bilgi İşlem Müdürlüğü tarafından<br />

hazırlanan mobil uygulama ile iOS<br />

ve Android işletim sistemlerine sahip tablet<br />

bilgisayar ve cep telefonları ile 7/24 dünyanın<br />

her yerinden belediye hizmetlerine kolay<br />

erişim sağlanmış olacak. Bu hizmetten<br />

yararlanmak isteyen vatandaşlar, Kartal<br />

Belediyesi uygulamasını iOS yazılım yüklü<br />

mobil cihazlar için Apple Store, Android yüklü<br />

cihazlar için ise Google Play’den ücretsiz<br />

olarak indirilebilecek.<br />

62 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


İlçelerimiz<br />

Çekmeköy’e<br />

üç yeni kültür<br />

merkezi<br />

Çekmeköy Belediyesi, artan nüfusa bağlı olarak<br />

mahallelere yeni kültür merkezleri kazandırmak<br />

için çalışmalara başladı. Üç yeni kültür merkezinin<br />

projelendirildiği hazırlık çalışmalarında<br />

sona gelindi. Yeni kültür merkezleri Şahinbey<br />

Caddesi, Hamidiye ve Çamlık Mahalleleri’nde<br />

yapılacak.<br />

Hamidiye Mahallesi’ndeki Hamidiye Kültür<br />

Merkezi ve Çamlık Mahallesi’ndeki Fatih Bilgi<br />

Evi yıkılıp, daha kapsamlı hizmet verecek yeni<br />

binalar yapılırken; Şahinbey Caddesi’nde yapımı<br />

planlanan Çekmeköy Kültür Merkezi, Doğa<br />

Park’ın önündeki boş arazide yükselecek.<br />

Doğa Park’ın girişine yapılacak Çekmeköy Kültür<br />

Merkezi, 11 bin metrekare üzerine inşa edilecek.<br />

Merkezin içerisinde tiyatro salonu, konferans<br />

salonu, cep sineması ve sahneler yer alacak.<br />

Merkezin alt katları ise, bölge halkının kullanımına<br />

sunulmak üzere otopark olarak tasarlandı.<br />

Genç-yaşlı birçok mahalle sakininin eğitim ve<br />

hobi kursları için kullandığı Hamidiye Kültür<br />

Merkezi yıkılarak, kısa zaman içinde yenilenecek.<br />

Mevcut bina ve yeşil alanın değerlendirileceği<br />

proje, 13 bin metrekare üzerine çalışıldı.<br />

Tesiste derslikler, konferans salonu ve<br />

sosyal alanlar bulunacak. Bölgenin trafik yoğunluğu<br />

göz önüne alınarak, Hamidiye Kültür<br />

Merkezi’nde 263 araçlık otopark da yer alacak.<br />

Çamlık Mahallesi’nde<br />

bilgi evi<br />

olarak kullanılan<br />

eski bina yıkılarak,<br />

yerine yeni<br />

bir kültür merkezi<br />

gerçekleştirilecek.<br />

3 bin<br />

600 metrekare<br />

toplam alana<br />

sahip olacak<br />

yeni tesiste; kütüphane,<br />

derslikler,<br />

atölyeler<br />

ve zemin altı<br />

otoparkı olacak.<br />

Üsküdar'da<br />

beklenen gün geldi<br />

Üsküdar Belediyesi Evlendirme Dairesi,<br />

yeni yerinde hizmet vermeye başladı.<br />

Yapımı tamamlanan yeni Evlendirme<br />

Dairesi; 450 kişilik iki ayrı salonu, takı<br />

alanları, bay-bayan mescitleri ve lavaboları,<br />

ücretsiz otoparkı ile yeni yerinde<br />

vatandaşların kullanımına sunuldu.<br />

Evlendirme Dairesi'nin bütün olanaklarıyla<br />

Üsküdar’a yakışır bir hale geldiğini<br />

vurgulayan Belediye Başkanı Hilmi<br />

Türkmen; "Üsküdar’ımızın gözü aydın,<br />

Evlendirme Dairesi artık yeni yerinde<br />

hizmete başladı. Vatandaşlarımızın<br />

mutluluğa ilk adımı atacakları Üsküdar<br />

Ataşehir'de geri dönüşüm<br />

noktaları artıyor<br />

Ataşehir Belediyesi ile ELDAY (Elektrik<br />

ve Elektronik Geri Dönüşüm ve Atık<br />

Yönetimi Derneği) işbirliğinde gerçekleştirilen<br />

"E-Atık Geri Kazanım" projesi<br />

kapsamında, atık haldeki elektrikli ve<br />

elektronik eşyaların çevreyi kirletmeden<br />

geri kazandırılması çalışmaları, yeni<br />

toplama noktaları oluşturularak büyümeye<br />

devam ediyor.<br />

Elektrikli ve elektronik atık ürünler için<br />

daha önce e-atık konteynerleri ve yeşil<br />

noktalar oluşturan Ataşehir Belediyesi<br />

Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü,<br />

gerçekleştirilen bu projeyle toplam<br />

20 noktaya ulaşarak çalışmalarını sürdürüyor.<br />

Bu projeyle elektrikli ve elektronik<br />

atıkların çevreye zarar verilmeden,<br />

diğer çöplerden ayrı olarak toplanması<br />

hedefleniyor. Toplanan atıkların kullanılmayan<br />

kısımları da uygun yöntemlerle<br />

bertaraf ediliyor.<br />

LİSANSLI TESİS TARAFINDAN GERİ<br />

DÖNÜŞÜM GERÇEKLEŞTİRİLİYOR<br />

Kullanılmayan elektronik ve elektrikli<br />

atıkların çöpe atılmaması için denetim<br />

Evlendirme Dairesi'ni 450 kişilik iki ayrı<br />

salonu, ücretsiz otoparkı, mescitleri,<br />

takı alanları ile en özel günlerini kusursuz<br />

geçirmelerini sağlayacak şekilde<br />

hazırladık. Herkese hayırlı uğurlu olsun"<br />

açıklamasında bulundu.<br />

ve bilgilendirme ziyaretlerini de sürdüren<br />

Ataşehir Belediyesi, bu ürünlerin en<br />

yakın toplama noktasına götürülmesi<br />

veya biriktirilerek belediye ile iletişime<br />

geçilmesi konusunda tüm Ataşehirlilerden<br />

destek istiyor. Ayrıca kurum, kuruluş,<br />

konut ve işyerlerinde oluşan ve bu<br />

noktalara sığmayan elektronik atıklar<br />

da, Ataşehir Belediyesi tarafından ücretsiz<br />

olarak toplanıyor. Atıkların geri<br />

dönüşümü ise, lisanslı geri dönüşüm<br />

tesisi tarafından yapılıyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 63


Eğitim<br />

TAYFUN BAYAR:<br />

Eğitim mutlaka özelleşmeli<br />

TOLGA KÜÇÜK<br />

Uzun yıllar ulusal ve uluslararası şirketlerin<br />

üst düzey yöneticiliğini üstlendi Tayfun Bayar.<br />

Markalar Birliği’ne ortak olduktan sonra<br />

ise eğitim sektörüne hızlı bir giriş yaptı. Kurduğu<br />

dil kursları ve anaokullarıyla Türkiye’de<br />

yabancı dil öğretimine yepyeni bir soluk getiren,<br />

her yaştan öğrencinin anadil seviyesinde<br />

İngilizce öğrenebilmesine olanak tanıyan<br />

Bayar, son girişimi Ataşehir Amerikan Kültür<br />

Koleji’yle de dikkatleri bir kez daha üzerine<br />

çekmeyi başardı. Amerikan Kültür Koleji’ni<br />

kısa sürede Ataşehir’in en gözde eğitim kurumlarından<br />

biri haline getiren, sıradışı çizgisi<br />

ve sansasyonel başarılaryla adından söz<br />

ettiren Bayar’ı, Kadıköy’deki merkezinde ziyaret<br />

ettik ve hem Türkiye’deki eğitim sistemi,<br />

hem de Ataşehir Amerikan Kültür Koleji<br />

hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.<br />

Son yıllarda eğitim sektöründe isminizi<br />

sıklıkla duymaya başladık. Öncelikle sizi<br />

biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?<br />

Amerikan Kültür, İngiliz Kültür gibi büyük yapıların<br />

bir araya geldiği bir oluşum var: Markalar<br />

Birliği. Tüm bu yapılar, “Markalar Birliği”<br />

çatısı altında toplanıyor. Yabancı dil kursları<br />

ve kolejleriyle Türkiye genelinde 500’den fazla<br />

temsilciği olan bir oluşumdan bahsediyoruz.<br />

Ben bu yapının İstanbul Anadolu Yakası<br />

Master Franchise’ıyım. İngiliz Kültür ve Amerikan<br />

Kültür markalarının tamamı bana bağlı<br />

olarak çalışıyor. Bunun haricinde Ataşehir’de<br />

kolejimizden başka Kartal, Maltepe, Erenköy,<br />

Kadıköy, Kavacık gibi bölgelerde kendimize<br />

ait yabancı dil kurslarımız var. Soyak<br />

Yenişehir’de bir anaokulumuz bulunuyor.<br />

Son senelerde eğitim sistemi çok ciddi<br />

değişiklikler geçiriyor, bu değişim kimi<br />

zaman karışıklıklara yol açıyor. Bu konu<br />

hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />

Türkiye’de eğitim sistemi, hükümetin de kabul<br />

ettiği üzere, en zayıf icraat kanalı. Milli<br />

Eğitim bir türlü başarılı olamadı. Aslında bu<br />

işin çözümü çok basit... Olması gereken şu:<br />

Devlet, milli eğitimle ilgili yükü mutlaka üzerinden<br />

atmalı. Milli Eğitim mutlaka özelleşmeli.<br />

Devlet bu işi kendisi yaptığı sürece çok<br />

büyük paralar harcanıyor ama buna rağmen<br />

kalite düşük. Hükümet de bunun farkına<br />

vardı. Aslında sistem güzel düşünülmüştü.<br />

Şöyle yürüyecekti: Önce okullardaki özelleştirmeler<br />

hızlandırılacaktı, Türkiye’deki ihtiyacı<br />

karşılayacak kadar İmam Hatip açılıp,<br />

geri kalan okullar özelleştirilecekti. Eğitim<br />

kalitesi yükseldikten sonra dershaneler kapanacaktı.<br />

Bu bir zincir olarak tasarlanmıştı,<br />

çok da doğru bir plandı. Ama FETÖ olaylarından<br />

dolayı sıralama şaştı. Önce dershaneler<br />

kapatıldı. Dershaneler dönüşüm geçirdi. Bu<br />

sebepten dolayı da özel okulların genel kalitesi<br />

düştü. Şu anda lise diye bilinen okulların<br />

tamamına yakını dershanecilik yapıyor. Okul<br />

eğitimi filan yok orada. Lise eğitimi verilmiyor.<br />

Oradan mezun olup da üniversiteye giden<br />

bir insanın lise eğitimi eksikliğini ciddi<br />

şekilde duyacağına ve başarısız bir öğrenci<br />

olacağına inanıyorum. Onun için eğitimin<br />

mutlaka özelleştirilmesi ve özel sektörde de<br />

doğru kişiler tarafından eğitim bilinciyle yönetilmesi<br />

gerektiğini düşünüyorum.<br />

Çok önemli bir noktaya değindiniz.<br />

Dersane eğitiminin lise eğitimi<br />

sayılamayacağı konusunu biraz<br />

açabilir misiniz?<br />

Dershanelerden dönüşen kurumların herhangi<br />

bir okulculuk tecrübesi de, kadrosu<br />

da yok. Öğretmenleri genel anlamıyla ikiye<br />

ayırabiliriz. Sınava yönelik eğitim veren<br />

64 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Eğitim<br />

öğretmen grubu var, gerçekten eğitimi olması<br />

gerektiği gibi tüm kapsamıyla veren<br />

bir eğitimci grubu var. Bugüne kadar hayatı<br />

boyunca dershanelerde sınava yönelik eğitimler<br />

vermiş bir adama, “Hadi okul olduk,<br />

bu çocukları eğit” dersen, bu sağlıklı bir durum<br />

olmaz. Olmuyor da zaten. Onlar yine<br />

aynı düzende, sanki dershaneymiş gibi soru<br />

çözme ağırlıklı, sınav taktikleri doğrultusunda<br />

eğitim veriyorlar. Ama ben hiçbirinde<br />

gerçek anlamda bir lise eğitimi verildiğine<br />

inanmıyorum. Maalesef böyle ortaokullar<br />

da mevcut. Biliyorsunuz bir TEOG maratonumuz<br />

da var. Onlar da aynı şekilde TEOG’a<br />

çocuk yetiştiriyorlar. Mantık orada da aynı...<br />

Yeri gelmişken sizin eğitim sisteminizden<br />

bahsedelim. Son derece özel tekniklerle<br />

çok başarılı öğrenciler yetiştiriyorsunuz.<br />

İmza attığınız uygulamalar neler?<br />

Amerikan Kültür, ağırlıklı olarak yabancı dil<br />

amaçlı bir kuruluş. Biz aslında ilkokul, ortaokul<br />

ve lise açmaya yıllardır yürüttüğümüz<br />

anaokulu işinden dolayı mecbur kaldık. Çünkü<br />

velilerimizden çok ciddi bir baskı vardı.<br />

Anaokullarımızda gerçekten çok güzel bir<br />

sistem uyguluyoruz. 16-18 kişilik sınıflarda<br />

çift öğretmenle anadili mantığında İngilizce<br />

eğitimi veriyoruz. Bu dünya çapında kulanılan<br />

çok etkili bir sistem. AR-GE departmanımız<br />

bunu Türkiye’ye, bizim çocuklarımıza,<br />

bizim yaşam tarzımıza uyarladı ve geliştirdi.<br />

Bu sistemde eğitim veriyoruz ve gerçekten<br />

çok başarılı oluyor. Bizde anaokulundan<br />

mezun olan bir çocuk, resmen İngilizce konuşuyor.<br />

Sene sonunda ‘Portfolyo Sunumu’<br />

dediğimiz bir sunumumuz var, orada öğretmenleriyle<br />

bayağı İngilizce sohbet ediyorlar,<br />

ailelerine sunum yapıyorlar, yıl sonu gösterilerine<br />

çıkıyorlar. İngilizce bir takım oyunlar<br />

sergiliyorlar. Hazırlık grubu dediğimiz beş<br />

yaş grubuna da eğitim veriyoruz. Harfleri,<br />

sayıları öğretiyoruz, ilkokula hazır bir şekilde<br />

gönderiyoruz. Veliler buradan mezun<br />

olup başka okula geçen çocukların İngilizce<br />

konusunda bir anda sıkıntıya düştüğünü<br />

görüyorlar. Diğer okulların eğitim sistemi<br />

bize kıyasla çok farklı, çok yetersiz.<br />

Anaokulu velilerimizden bu kadar yoğun<br />

talep görünce, özel okullaşmanın gündeme<br />

geldiği dönemde devletin de desteğiyle<br />

bu işe girdik. Anaokullarında başlattığımız<br />

eğitim kalitesini, İngilizce mantığını orada<br />

da devam ettirdik. Bizim ilkokullarımızda<br />

da ortaokullarımızda da çift öğretmen sistemi<br />

var. Biri normal sınıf öğretmeni, Milli<br />

Eğitim’in müfredatıyla zenginleştirilmiş bir<br />

biçimde çocuklara eğitim verir. İkinci öğretmense<br />

çocukların gün içinde yaptıkları<br />

bütün aktivitelerde sınıf ablası gibi, koç gibi<br />

sürekli yanlarında olur ve sürekli İngilizce<br />

konuşur onlarla. Yani öğrencilerimiz okulda<br />

bütün günü İngilizce olarak yaşarlar. Sınıfta<br />

da çocukların enerjilerinin düştüğü anlarda<br />

öğretmenler işaretleşir, İngilizce öğretmeni<br />

devreye girer. Çocuklara İngilizce şarkı<br />

söyletir, o günün konusuyla ilgili bir aktivite<br />

düzenler. Çocuklar tekrar havaya girince<br />

diğer eğitime dönülür. Ortaokulda özellikle<br />

yedinci sınıftan başlamak üzere çok ciddi bir<br />

TEOG çalışmamız var. Geçen sene TEOG başarı<br />

ortalamamız yüzde 92’ydi, bu sene yüzde<br />

93. Gayet iyi bir netice. Bunların haricinde<br />

çok sosyal bir okuluz. Birçok ödülümüz<br />

var. Teknolojiyle ilgili her imkânımız var. 3D<br />

yazıcılardan tutun her öğrenciye özel bilgisayara,<br />

bilişim derslerinden kütüphanelere<br />

kadar. LEGO Robotix yarışmalarında iki<br />

senedir üst üste ödül alıyoruz. Projelerimiz<br />

var, UNESCO’dan bir ödül aldık. Okulumuzda<br />

yüzücüler var, yüzme şampiyonluklarımız<br />

var. Basketbolda Ataşehir’de yapılan turnuvada<br />

birinciliklerimiz var. Yani her türlü sosyal<br />

aktivitede bulunuyoruz. Beyaz bayrak<br />

sahibiyiz, her sene Ataşehir Belediyesi’nin<br />

düzenlediği çevreci okul projesinde ya birinci<br />

ya ikinci oluyoruz. Bunların haricinde çok<br />

önemsediğimiz bir diğer konu da güvenlik.<br />

Okulda dolaştığınız zaman sünger kaplamasız<br />

bir duvar, silikon kaplamasız bir köşe<br />

göremezsiniz. Sınıflarda parmak sıkıştırmayan<br />

sistemlerimiz mevcut. Sınıflarımızın<br />

hepsinde en son teknolojiyi kullanıyoruz.<br />

Dev ekran televizyonlarla eğitim veriyoruz.<br />

Hem bilgisayar hem televizyon olarak her<br />

türlü ihtiyaca cevap verebiliyor.<br />

Eğitimle ilgili son yıllardaki en ciddi<br />

eleştirilerden biri de öğretmen kalitesi...<br />

Yeni nesil öğretmenler işin pedagoji<br />

kısmında biraz zayıf görünüyorlar.<br />

Siz bu konuda standartlarınızı nasıl<br />

yüksek tutuyorsunuz?<br />

Öncelikle tecrübeli hocalar çalıştırmaya dikkat<br />

ediyoruz. Biz okulu açarken kadromuzu<br />

bir takım transferlerle oluşturduk. Genel<br />

Müdürümüz Meral Bilgin, Irmak Okulları’nın<br />

genel müdürüydü. Müdür yardımcılarımızdan<br />

biri MEF Okulları’nın 16 yıllık matematik<br />

bölüm başkanıydı. Tüm iyi okullardan transferler<br />

yaptık kısacası. Butik bir okul olduğumuz<br />

için de yüzlerce öğretmene ihtiyacımız<br />

yoktu, 60-70 civarı öğretmen bizim için<br />

yeterliydi. Bu yüzden seçme şansımız oldu.<br />

Bunun haricinde, seçtiğimiz öğretmenlere<br />

de kendi eğitim sistemimizle ilgili hem<br />

genel merkezimizin uyguladığı, hem bizim<br />

uyguladığımız eğitimler veriliyor. Ağustos<br />

ayında buraya gelirler, bu ay boyunca hem<br />

dışarıdan aldığımız eğitimcilerden, hem iç<br />

bünyemizdeki görevlilerimizden kendi sistemimizle<br />

ilgili eğitim görürler. Standartlarımızı<br />

bu şekilde oluşturuyoruz.<br />

Peki, önümüzdeki yıllar için yeni<br />

projeleriniz neler? Ataşehir Amerikan<br />

Kültür Koleji’ni neler bekliyor?<br />

Şu an sadece ilkokul ve ortaokul olarak hizmet<br />

veriyoruz. 2019 yılı için planımız liseyi<br />

kesin olarak açmak. Tabii ki en büyük projelerimizden<br />

biri, geniş bir kampüse geçebilmek.<br />

Evet, Ataşehir’in ortasındayız, burada<br />

geniş bir alan bulmak çok kolay değil ama<br />

bizim de daha kampüsvari bir yere ihtiyacımız<br />

var. Uzun vadedeki en büyük amacımız<br />

da bu ihtiyacımızı gidermek.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 65


Sektör<br />

Faruk Pekin:<br />

Turizm lüks değil,<br />

herkesin ihtiyacı!<br />

GİZEM GÜNEŞ ERBİL<br />

Türkiye’nin önde gelen gezi tasarımcısı,<br />

FestTravel’in kurucusu ve Kültür Bilincini<br />

Geliştirme Vakfı’nın Onursal Başkanı Faruk<br />

Pekin’le gezi tutkusundan ülke turizmini<br />

canlandıracak çözümlere ve vakfın son dönemdeki<br />

faaliyetlerine kadar pek çok konuyu<br />

Kadıköy Life Dergisi olarak sizler için<br />

konuştuk.<br />

Türkiye’nin en bilinen<br />

gezginlerindensiniz. Kimya<br />

Mühendisliği okudunuz ama hayatınızı<br />

incelediğimizde; yaşam amacınızın<br />

sanki yeni yerler ve kültürlerle iç içe<br />

olmak olduğunu görüyoruz. İçinizdeki bu<br />

gezme, görme tutkusu nasıl ortaya çıktı?<br />

Ortaokul ve lise yıllarımda her gün İzmir’in<br />

Menemen ilçesinden Karşıyaka’ya giderek<br />

okudum. 6 yıl boyunca bu böyle sürdü. Yolculuğum<br />

trenle 1-1,5 saat sürüyordu. Tren<br />

arkadaşlarım pek çok yerden başka yerlere<br />

seyahat eden yolculardı. Düşünün, 1950’li<br />

yıllarda ortaokul öğrencisiyken kendi başıma<br />

evden çıkıyordum, 1 kilometre yürüyerek<br />

istasyona gidiyordum. Trene veya mototrene<br />

biniyordum. Sonra vapurla Alsancak’a...<br />

O küçük yaş için bayağı değişik bir süreçti.<br />

Bu tür bir seyahat aslında özgürlük demek...<br />

Bu hissiyat bende hep bir yere gitme, seyahat<br />

etme duyguları yaratmıştır. Daha sonra<br />

lise 1’inci sınıftayken evlenip Erzurum’a<br />

yerleşen ablamın yanına Doğu Ekspresi’yle<br />

3 gün 3 gece yol yaparak bir kış günü gittim.<br />

Boydan boya bütün Türkiye’yi geçtim.<br />

Dışarıyı göreyim diye gece bile uyumak istemezdim.<br />

Bu seyahatler bende ilk defa<br />

Türkiye’yi tanıma isteği uyandırdı. Robert<br />

Kolej’de okurken kültür haftalarında Robert<br />

Kolej Öğrenci Birliği’nin 2. Başkanı ve Genel<br />

Başkanı olarak yönlendirici görevler aldım.<br />

Üniversiteyi bitirdiğimde Türkiye’nin hemen<br />

hemen bütün illerini görmüştüm. Okul sonrasında<br />

hiç mühendislik yapmadım. Sendikacılık<br />

ve gazetecilik yaptım. 1985 yılında<br />

benim gibi gezi tutkunu arkadaşlarımla<br />

FestTravel’ı kurduk.<br />

Turizm, yaşamımın ikinci döneminin çalışması<br />

diyebiliriz. Acenteyi kurarken rehberlik<br />

sınavlarına girdim, profesyonel rehber<br />

oldum. Bildiğimi paylaşmak en değer<br />

verdiğim erdemlerden biri. Dolayısıyla gezi<br />

yaparken insanlara nitelikli bilgi paylaşımı<br />

gerçekleştiriyor olmamız birden bire düzeyi<br />

yükseltti. Yani bugün ‘kültür gezileri’ diye<br />

adlandırılan geziler böyle oluştu. O zamanlarda<br />

gezilerimiz bu anlamda bir ilkti, henüz<br />

benzeri yoktu. Daha sonrasında da hem<br />

yurtiçinden hem yurtdışından gezginlere<br />

özel ve yepyeni turlar düzenledik. Bütün bu<br />

organizasyonlar bizim de ufkumuzu açtı ve<br />

alanımızı genişletti.<br />

Kültür turizmine özel önem<br />

atfediyorsunuz. Bunun nedeni nedir?<br />

Bugün yapılan kültür turizmiyle sizin<br />

yarattığınız kültür turizminin farkları<br />

nelerdir?<br />

Kültür gezilerinin temel ilkesi gezilen yeri<br />

en iyi şekilde tanıyabilmektir. Biz bu anlamda<br />

“Önemli olan görmek değil algılamaktır”<br />

sloganıyla gezilerimizi şekillendiriyoruz. Bugünlerde<br />

gezilerde genellikle fotoğraf çekiliyor<br />

ve iş bitiyor. Esasında kültür gezisi bu<br />

demek değil. Bakılanın ardında ne var? Bir<br />

mimari biçim olabilir, bir tarz olabilir, tarihi<br />

bir gerçek olabilir. Amaç; bütün bu ekonomik,<br />

siyasal, toplumsal, kültürel yönleriyle<br />

gidilen ören yerini yaşayabilmektir. Donanımlı<br />

bir rehberin önderliğinde bu tip nitelikli<br />

gezileri ilk olarak biz yaptık. Meraklı bir kitle<br />

vardı. Biz de bu potansiyeli zorlamaya çalıştık<br />

ve bu geziler kalıcı hale geldi. O dönemde<br />

“Adım Adım İstanbul” gezileri başlamıştı.<br />

Böylece “Adım Adım Anadolu” gezileriyle<br />

66 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Sektör<br />

devam ettik. Bu geziler esnasında popüler<br />

olan yerlerin haricinde pek çok tanınmayan<br />

yeri biz tanıttık. Örneğin, Cumalıkızık köyü<br />

bunlardan biridir. Güneydoğu Anadolu gezilerinde<br />

dinsel bir mekân olduğu için Şanlıurfa<br />

Balıklıgöl bilinirdi ancak Mardin’in parlatılmasında<br />

bizim çok büyük emeğimiz oldu.<br />

“Turizm lüks değildir. Her hanenin<br />

ihtiyacıdır” diyorsunuz. Ancak<br />

Türkiye’de pek çok aile maddi kısıtlılıklar<br />

nedeniyle bu ihtiyaca yanıt veremiyor.<br />

Siz bu iddianızı neye dayanarak<br />

savunuyorsunuz?<br />

Evet, turizm lüks bir etkinlik değil, her insan<br />

için bir ihtiyaç. En düşük ücretli çalışandan<br />

en yüksek gelir seviyesindeki insana kadar<br />

herkesin dinlenmeye ihtiyacı var. Bu ihtiyaç<br />

bir tatil köyünde güneşin tadını çıkarmak biçiminde<br />

de olabilir, daha hareketli bir etkinlik<br />

yapmak biçiminde de... Örneğin bir gezi<br />

yaparak bu dinlenmeyi sağlarsanız, “aktif<br />

dinlenme” yapıyorsunuz. Böylelikle elde ettiğiniz<br />

sonuç çok daha ileri oluyor. Hareket<br />

halinde tatil yaparken aslında yenileniyorsunuz<br />

ve bu yenilenme size gelecek yıl için<br />

yetecek enerjiyi sağlıyor. Yeni yerler görme<br />

heyecanı, dünyanın ya da yaşadığınız ülkenin<br />

bir parçasını öğrenmek, size ayrıca çok<br />

ciddi bir bilgi desteği oluyor. Açlık sınırında<br />

olmadığı müddetçe her insan çok az bir para<br />

ayırma imkânı olsa dahi kendi başına seyahat<br />

edebilir. İlla ki bir seyahat acentesiyle<br />

hareket etmesine gerek yok. Şu anda trenler,<br />

şehirlerarası otobüsler çok pahalı değil.<br />

Ucuz oteller, pansiyonlar da mevcut. Size bir<br />

örnek vereyim. Küçükken Menemen’de bir<br />

berbere giderdim. Berberin adı ‘turist berberi’<br />

olmuştu. Bu adam berberlikten para biriktirir<br />

ve ne yapar eder her yıl bir yerlere gezmeye<br />

giderdi. Önce Türkiye’yi gezdi gördü,<br />

ardından yabancı ülkelere gitmeye başladı.<br />

Bana göre bütün mesele meraklı olmakta ve<br />

yeni yerler keşfetmeyi gerçekten istemekte.<br />

Bizim de FestTravel olarak farklı bütçelere<br />

göre uygun seçeneklerimiz var.<br />

Türkiye’de ve dünyada gezdiğiniz yerler<br />

arasında sizi en çok nereler etkiledi?<br />

İstanbul çok derinlikli, çok özel ancak esasında<br />

Türkiye’de benim için her yer çok<br />

kıymetli. Anadolu çok katmanlı, her türlü<br />

kültürün izlerini taşıyan, bir geçiş yolu vazifesi<br />

de görmüş bir coğrafya. O nedenle<br />

Türkiye’nin her noktası özel, bir seçim yapmıyorum.<br />

Dünyada ise eğer tek bir yeri gezme<br />

şansım olsaydı, bu şansı Hindistan’dan<br />

yana kullanırdım.<br />

Neden Hindistan?<br />

Çünkü çok renkli bir yer. İçinde bulunduğu<br />

ekonomik, toplumsal, kültürel koşullar ülkedeki<br />

birçok insanı etkileyecek bir noktada.<br />

Öncelikle Hindistan’da doğmuş olan dört<br />

farklı dinsel inanç var. Hinduizm, Budizm,<br />

Caynacılık ve Sihizm. Diğer dört din de orada<br />

mevcut. Hıristiyanlık, Musevilik, Müslümanlık<br />

ve Parsilik. Bu durum ülke içinde<br />

dine bağlı farklı yaşam tarzlarının iç içe<br />

yaşanmasını sağlıyor. Koku, tat ve renkler<br />

konusunda da çok çeşitli bir ülke. O kadınların<br />

ve erkeklerin kıyafetlerindeki renklerle<br />

bizler Beyoğlu’nda gezemeyiz. Zengin ve<br />

yoksul arasındaki uçurum çok yüksek. Kast<br />

sistemi devam ediyor. Tüm bunların yarattığı<br />

garip bir katlanma duygusuyla beraber<br />

epeyce bir direniş de var. İnsanları neredeyse<br />

hep gülümsüyor. Mesela büyük ölçüde<br />

görücü usulü evlilik yapılıyor. Ben oradaki<br />

gençlerle çok sohbet ettim. Görücü usulüyle<br />

evlendikten sonra genellikle o gençler birbirlerine<br />

aşık oluyor. Çünkü aşık olacaklarını<br />

düşünüyorlar. Değişik nedenlerle boşanma<br />

oranı düşük. Çok ilginç bir renkli insanlık laboratuvarı<br />

gibi.<br />

Türkiye bir turizm ülkesi olmasına<br />

rağmen son yıllarda politik krizler<br />

nedeniyle bu alanda zor zamanlar<br />

yaşıyor. Bu konuda ne gibi adımların<br />

atılmasını bekliyorsunuz?<br />

Benim bu konuda söyleyeceklerim esasında<br />

son birkaç yılla ilgili değil. “Çözüm<br />

Kültür Turizmi” isimli kitabımı 2011 yılında<br />

yayımladım. Kitabımda da belirttiğim gibi,<br />

Türkiye ancak kültür turizmini, turizmin<br />

lokomotifi yaparsa ve güneş-deniz-kum<br />

turizmini kültür turizmine endekslerse, bu<br />

alanda ciddi yükselişe geçebilir. Hâlâ aynı<br />

şeyleri söylemeye devam ediyorum. Çünkü<br />

Akdeniz’de İspanya, Fransa, İtalya, Tunus<br />

gibi pek çok ülkede güneş-deniz-kum üçlüsü<br />

var. Ama Türkiye’nin elinde Akdeniz<br />

çanağındaki bu ülkelerin sahip olmadığı<br />

kültürel bir zenginlik var. Böyle güçlü bir<br />

özelliğiniz mevcutken güneş-deniz-kum<br />

ile fazla bir kazanım sağlayamazsınız. Çünkü<br />

bu fiyatlarla Türkiye’ye gelir getiremezsiniz.<br />

Çare çok sayıda turisti ucuza getirtip<br />

Türkiye’yi çiğnetmekte değil. Tam tersine<br />

az sayıda turistten çok daha fazla para kazanmakta.<br />

Aynı zamanda Kültür Bilincini Geliştirme<br />

Vakfı’nın da onursal başkanısınız. Sizinle<br />

vakfın kuruluş amacını ve şimdilerde<br />

gerçekleştirdiği faaliyetleri de biraz<br />

konuşalım istiyorum. Vakıf ne yapıyor?<br />

Kültür gezilerine başladığımızda bazı zorluklarla<br />

karşı karşıya kaldık. Örneğin bir<br />

binayı gösterip “Bu bina neo-klasiktir” dediğimizde<br />

gezginlerimiz kavramlarla ilgili<br />

sıkıntılar yaşadıklarını aktardılar. “Malum<br />

hepimiz sanat tarihi bölümü mezunu değiliz,<br />

bize bunları öğretecek seminerler organize<br />

edilemez mi?” diye sordular. Böylelikle<br />

FestTravel’da bu konular hakkında seminer<br />

düzenlemeye başladık. Sonrasında gezginlerimizden<br />

bu faaliyetleri fazlalaştırabileceğimiz<br />

bir kulüp kurma önerisi geldi. Ben<br />

de bunun üzerine kültür ve turizm alanında<br />

yapılacak çok iş olduğunu söyledim. Bir<br />

vakıf kurarak bu alanda hep beraber çalışmalar<br />

yürütmeyi teklif ettim. Böylelikle<br />

pek çok gezgin, iş insanı, arkeolog, mimar,<br />

akademisyen ve sanatçıdan oluşan yaklaşık<br />

148 kişi ile birlikte bu vakfı kurduk.<br />

Vakfın 2003 yılında kurulmasının ardından<br />

da FestTravel’da yaptığımız seminerleri<br />

vakıf etkinliklerine aktardık. Vakfın yaptığı<br />

en önemli işlerden bir tanesi Kültür Karıncaları<br />

Projesi... Proje kapsamında sosyoekonomik<br />

düzeyi düşük çevrelerdeki devlet<br />

okullarından 6. ve 7. sınıf öğrencileri küçük<br />

gruplara ayrılıyor. “Öğrenci merkezli, gezerek,<br />

görerek, hissederek, algılayarak, yaparak<br />

öğrenme” yöntemi uygulanıyor. Kültürel<br />

değerler var oldukları alanda tanıtılıyor.<br />

Sonrasında bu etkinlikler müzik, resim,<br />

kolaj, kil ve drama çalışmalarıyla pekiştiriliyor.<br />

“Bir Sütun da Sen Dik” sloganıyla bir<br />

bağış kampanyası düzenleyerek Perge antik<br />

kentindeki sütunların ayağa kaldırılmasını<br />

sağladık. FestTravel’ın desteğiyle “Karbon<br />

Ayak İzi Ormanları” kurmaya başladık. Bu yıl<br />

10 bin ağaçla üçüncü ormanı ağaçlandırdık.<br />

İnsanlar seyahat ederken kullandıkları araçlar<br />

nedeniyle karbon ve sera gazı atmosfere<br />

karışıyor. Biz de bıraktığımız kötü izleri bir<br />

nebze olsun silebilmek için ağaç dikiyoruz.<br />

Dördüncü orman için de çalışmalarımıza<br />

başladık.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 67


Sanat<br />

Çağdaş minyatürde farklı bir yol:<br />

ŞERMİN CİDDİ<br />

VECDİ AYDIN<br />

Minyatürü kâğıttan kurtaran, tuval üzeri<br />

akrilik uygulamaları ve günümüzden seçtiği<br />

kompozisyonları ile çağdaş minyatür çalışmalarıyla<br />

dikkat çeken Kandilli'den Minyatür<br />

Sanatçısı Şermin Ciddi, Amerika yolcusu...<br />

Gitmeden önce kendisiyle çalışmaları<br />

hakkında bir sohbet gerçekleştirdik.<br />

Sanat ve minyatür yolculuğunuzu<br />

anlatır mısınız?<br />

Ressam olmak; çocukluğumun rüyası, iç<br />

dünyama yolculuk, renkli çocuk dünyam<br />

ile masumiyet düşlerimin beyaz kâğıtlara<br />

yansıması ve okuduğum kitapları düşünce<br />

hızında heyecan içinde resmetmekti. Mimar<br />

Sinan Güzel Sanatlar Resim Bölümü’nün<br />

imtihanında 400 kâğıdın arasından ilk 10'a<br />

girmem bir anlamda rüyalarımın gerçek<br />

olmasıydı. O zamanki mesleğim olan uçuş<br />

hostesliği görevim ile devam mecburiyeti<br />

olan bir fakültenin arasında kalarak, mesleğimi<br />

sürdürme kararı aldım ama daha sonra<br />

büyük bir tutkuyla 3 yıl misafir öğrenci statüsünde<br />

Mimar Sinan'a gittim.<br />

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Enstitüsü<br />

Prof. Dr. Süheyl Ünver Nakışhanesi’nde<br />

1996 yılında tezhip ve minyatür derslerine<br />

katılmam çocukluğumdan beri tutku<br />

ile bağlı olduğum içimdeki resim dünyamı<br />

başka bir boyuta taşıyarak, yepyeni bir aşka<br />

doğru yönelmeme neden oldu. O günden<br />

beri bu yolculuğumu her gün artan büyük<br />

bir aşkla devam ettiriyorum.<br />

Sizi minyatüre yönlendiren duygular<br />

arasında eski bir İstanbullu aileden<br />

gelmeniz de etken mi?<br />

Altı nesil öncesinde anneanne tarafım<br />

Varna’dan İstanbul’a gelin gelmiş. Küçüklüğümde<br />

anneannemin anlatımlarından<br />

ve eski eşyalarından çok etkilenip o zaman<br />

hakkında hayal kurduğumu hatırlıyorum.<br />

Yetişme dönemimde gelenekselliği<br />

ve moderniteyi birlikte yaşadım. Evimizde<br />

minyatür, hat, tezhip de vardı, çağdaş resimler<br />

de vardı. Onların hiçbir zaman kavga<br />

ettirilmediği özgür bir ortamda büyüdüm.<br />

Osmanlı’da nüfus kayıtları baba ve evlenince<br />

koca üzerinden devam ettiği için çok sağlıklı<br />

bilgi sahibi değilim, ama kendimi köklü<br />

bir İstanbullu hissetmekteyim.<br />

Çağdaş minyatürü klasik minyatürden<br />

ayıran özellikler nedir? Sizin Çağdaş Türk<br />

Minyatürü’ne katkınız nedir?<br />

Klasik dönemle çok güçlü beslenirsiniz ve<br />

hızla öğrenirsiniz ama kendinizi geliştirmezseniz<br />

bu yolda devam edemezsiniz ve<br />

orada tekrar eder durursunuz. Çünkü bu<br />

tekrarlarınız taklitten öteye gitmez. Şu<br />

an 21. yüzyılda ve bu çağın üretim ve uygarlığının<br />

değerleriyle yaşıyoruz. Çağdaş<br />

ve klasik minyatürcüleri ayıran en önemli<br />

özellik, bulunduğunuz noktadan zaman ve<br />

olaylara bakıştır. Çağdaş minyatürcü olan<br />

bizler; öğrendiklerimizle, birikimlerinizle,<br />

bilgimizle, yeteneğimizle yeni bir yolun<br />

yolcusu oluruz. Çalışmalarımız doğrultusunda,<br />

kendi çizgimiz ve tarzımızı belirleriz.<br />

Eski döneme ait bir konuyu bugün işleseniz<br />

bile, içinde bulunduğunuz atmosfer<br />

nedeniyle bugüne ait modern ve çağdaş<br />

yorumlardır veya olmalıdır. Kendi düşüncem,<br />

tarzım, çağdaş bir dilimle ve çizgimle<br />

geçmişten geleceğe bir köprü kurmaya ve<br />

bu sanatımızı gelecek kuşaklara bırakmaya<br />

çalışıyorum.<br />

70 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Sanat<br />

MİNYATÜR GENİŞ KİTLELERE ULAŞIYOR<br />

Tarihte minyatür bir kitap sanatıdır. Geçmişte<br />

sayfalar arasında ufak boyutlarda<br />

kalmış büyük bir zenginlik olan minyatür,<br />

günümüzde geniş kitlelere ulaşmaya çalışıyor.<br />

Minyatürü öncelikle resmin bir kolu<br />

olarak kabul ettiğimizde sayfa aralarından<br />

kurtulup, gün yüzüne çıkması ve duvarlarda<br />

yer almasının mümkün olacağı düşüncesindeyim.<br />

En büyük idealim tuval üzeri çalışmalarımın<br />

sanatseverlerin ve koleksiyonerlerin<br />

beğenisini kazanması ve eserlerimin<br />

müzelerde bulunması.<br />

Minyatür; olağanüstü bir çaba gerektiriyor<br />

ve gecenizi, gündüzünüzü, ömrünüzü, tarih<br />

bilgisi, resim bilgisi, araştırma ve korkunç<br />

bir hayal gücü istiyor. Son dönemde çok<br />

sayıda sanatsever minyatürle ilgileniyor<br />

ve bu bakir alanda güzel çalışmalar dikkat<br />

çekiyor. Bu yola aşkla baş koyan minyatürcü<br />

için bu uzun ve yorucu bir yoldur. Gerçek<br />

ve güzel bir minyatüre ulaşmak yıllarınızı<br />

alır. Kısa sürede ve hızlı alınan eğitim ardından<br />

hemen öğreticiliğe geçen sistemin<br />

Türk Minyatür Sanatı’na zarar verdiğine ve<br />

güzele ulaşmanın çok emek gerektirdiğine<br />

inananlardanım.<br />

Son dönemde güzel sanatlar fakültelerinde<br />

minyatür eğitiminin verilmeye başlanılması<br />

sevindirici bir gelişme olup, bu eğitimin<br />

mutlaka uzun süreli usta-çırak eğitimi ile<br />

desteklenmesi gerekir.<br />

Minyatürün en temel özelliği perspektifin<br />

olmayışıdır. Resimle birkaç sayfada anlatacağınız<br />

bir konuyu minyatürde sadece<br />

bir sayfada anlatabilirsiniz. Resimde bulunan<br />

üçüncü boyut yoktur. Çalışma esnasında<br />

konuya kuşbakışı veya tam karşıdan<br />

bakarsınız. Yerine göre paralel perspektif<br />

kullanırsınız.<br />

Minyatür ve naif resim farklı alanlar olup,<br />

yeterli eğitim alınmadığı için gerek uygulayıcısı<br />

ve gerekse izleyici tarafından minyatür<br />

en çok naif resimle karıştırılmaktadır. Bu<br />

konudaki tanıtım eksikliğini biz minyatür<br />

sanatçılarının gidermesi gerekmektedir.<br />

ABD projenizi anlatır mısınız? (9)<br />

Şu anda çok heyecanlıyım. TFAA-Torpedo<br />

Factory Artists Association, City of Alexandria<br />

- Virginia / ABD isimli sanat merkezine<br />

alınacak sanatçı programında eserlerim kabul<br />

gördü. Nisan ayında TFAA bünyesinde<br />

benim gibi sanatçı programına seçilenlerle<br />

ilk sergimizi açtık. 9 Ağustos tarihinde on<br />

aylık bir süre için tekrar ABD’ye gideceğim.<br />

TFAA Sanat Merkezi’nin sanatçısı olmak için<br />

çok zor bir süreçten geçmeniz lâzım.<br />

Bu seneki Jüri üyeleri ABD’nin en prestijli<br />

üniversitelerinden biri olan Washington<br />

DC’deki George Washington Üniversitesi<br />

Art bölümü profesörlerinden oluştu. Bir kaç<br />

defa elemelere girip kazanamayanların yanında<br />

benim ilk defa girip kazanmamı coşkuyla<br />

kutladılar. Bu sanat programı kapsamında<br />

seçilmiş olmamda en önemli etken,<br />

geleneksel sanat olan minyatürü özünü<br />

bozmadan kâğıttan çıkararak tuvale aktarmam<br />

ve perspektif kazandırarak çağdaş<br />

anlatım dili kullanmamdır. Bu sanat programı<br />

süresince minyatürü önce TFAA ve daha<br />

sonra sanat akademilerinde tanıtmaya<br />

çalışacağım. TFAA bünyesinde 83 sanatçı<br />

stüdyosu ve çok sayıda sergi salonu barındırmakta.<br />

Bu dönem için tüm Dünya’dan<br />

seçilmiş tamamı aktif ve profesyonel 281<br />

sanatçı ile ben de çoğu zamanımı orada geçireceğim.<br />

Yapacağım işlerle kendimi ifade<br />

edeceğim ve karşılıklı paylaşım sağlayacağımız<br />

çok çeşitli sahalar olacaktır.<br />

Ağustos ve Eylül aylarında TFAA Sanat<br />

Merkezi’ndeki çalışmalarım ve ABD’ye götüreceğim<br />

çalışmalarım özel sergileme duvarımda<br />

sergilenecek. Ayrıca sanat merkezinde<br />

bulunan 6 galeride karma ve kişisel<br />

sergi için çalışma hazırlığında olacağım.<br />

Daha sonra başta Virginia olmak üzere değişik<br />

eyaletlerde yapacağım canlı performans<br />

ve sergilerle ABD halkına çağdaş minyatürümüzü<br />

anlatacağım. Çağdaş bir Türk<br />

Minyatür Sanatçısı olarak orada olmak ve<br />

önemli bir sanat merkezince resmen "daimi<br />

sanatçısı" seçilmek, benim sanat hayatımda<br />

önemli bir kilometre taşıdır.<br />

ABD’de yaptığım çalışmaları dönüşte gerçekleştireceğim<br />

bir basın toplantısı ile sanat<br />

camiasıyla paylaşacağım.<br />

Şu an Çağdaş Türk Minyatürü’nde önemli<br />

isimler kimlerdir?<br />

Klasik dönem, öğrenme ve beslenme dönemidir.<br />

Onun için çağdaş minyatüre çok saygı<br />

duyduğum iki ismi örnek verebilirim. Rahmetli<br />

Nusret Çolpan aynı zamanda hocamdır.<br />

Altı yıl asistanlığını yaptığım dönemde<br />

ondan çok şey öğrendim ve ona çok şey<br />

borçluyum. Günseli Kato, ikinci isim ve ona<br />

da yaptığı çalışmalar doğrultusunda çok<br />

saygı duyuyorum.<br />

Neden minyatür alıp duvara asmalıyız?<br />

Tüm Dünya’da Doğu veya Batı fark etmeden<br />

ülkeler kendi kültür değerlerine ve sanat<br />

kollarına sahip çıkıyorlar ve onları koruyup<br />

geleceğe bırakmaya çabalıyorlar. Bu bize ait<br />

bir resim kültürüdür, özeldir ve çok özgündür.<br />

Dünün minyatürleri bugün için geleneksel<br />

sanatın birer örneği olmasının yanında<br />

eski eser niteliğindedir. Çağdaş minyatürlerin<br />

tuvale uygulanması ve kullanılan boyalar<br />

minyatürün kalıcılığını da artırmış olup, bugünün<br />

çağdaş minyatürleri de nesilden nesle<br />

aktarılarak gelecekte hem sanat, hem de<br />

belgesel eser niteliği kazanabilecektir.<br />

Sizin de evinizin veya işyerinizin duvarında<br />

bir Çağdaş Türk Minyatürü neden olmasın?<br />

Çağdaş Türk Minyatür Sanatı’na verdiği<br />

destek için Kadıköy Life Dergisi’ne teşekkür<br />

ederim.<br />

VECDI UZUN YORUMU<br />

Çağdaş Türk Minyatürü’nün temsilcileri<br />

arasında olan Şermin Ciddi’nin<br />

minyatürü kâğıttan çıkarıp tuvale<br />

yönlendirirken minyatür sanatının temel<br />

ilkelerine sadık kalıp günümüze<br />

uygulayarak yaşanan mekânlarda da<br />

sergilenebilir hale getirme çabasını<br />

son derece önemsemekteyim. ABD<br />

dönüşü temaslarını birlikte değerlendirerek<br />

sonuçlarını sanatseverlerle<br />

paylaşacağız.<br />

www.serminciddi.com<br />

www.fineislamicarts.com<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 71


Yeni<br />

Efsane kitabevi Kabalcı, yoluna<br />

“Can Kabalcı” olarak devam ediyor<br />

TOLGA KÜÇÜK<br />

Yaklaşık 30 yıldır Beşiktaş’la özdeşleşse de,<br />

yola aslında Kadıköy’den çıkmıştı Kabalcı<br />

Kitabevi. Serüvenine 1984 yılında Kuşdili<br />

Caddesi’nin girişinde kitap satışıyla başlamış,<br />

1991’de Beşiktaş’ta küçük bir dükkâna<br />

geçtikten sonra ise Türkiye’deki kitap kültürünü<br />

baştan sona değiştirmişti. Mağaza<br />

şeklinde kitapçılık anlayışını inşa eden,<br />

geniş repertuarı ve kendi yayınlarıyla her<br />

kesimden okurun en güvendiği ve en çok<br />

rağbet gösterdiği marka haline gelen Kabalcı,<br />

33 yıllık serüveninin ardından yeniden<br />

yapılanıyor. Hem de yıllar önce olduğu gibi,<br />

yine Kadıköy’de... Kendi kültürünü yeniden<br />

yorumlayarak “Can Kabalcı” ismini alan kitabevi,<br />

artık tüm okurları Bahariye Caddesi<br />

Süleyman Paşa Sokak’taki yeni adresinde<br />

bekliyor.<br />

DENEYİMİ 33 YILLIK, ENERJİSİ TAZE<br />

Can Kabalcı Kitabevi, bir anlamda da<br />

İstanbul’un son yıllarda geçirdiği büyük değişimi<br />

temsil ediyor. Değişen koşullar nedeniyle<br />

İstanbul’un farklı noktalarıyla özdeşleşmiş<br />

sayısız kültür yapılanması ve pek çok<br />

sanatçı Kadıköy’de buluşurken, Can Kabalcı<br />

da yeni merkezini Kadıköy olarak belirleyen<br />

markalar arasında yer alıyor.<br />

Okurların yıllardır aşina olduğu Kabalcı kalitesini<br />

ve anlayışını yeni yapılanmada da<br />

birebir devam ettirmeyi hedefleyen ve yola<br />

“kültür dünyasına hizmet” mottosuyla çıkan<br />

Kabalcı, 33 yıllık deneyimini taze bir<br />

enerjiyle birleştirerek, Kadıköy’de yeni bir<br />

dönem başlatmanın heyecanını yaşıyor.<br />

BİR KİTABEVİNDE ARANABİLECEK<br />

HER ŞEY<br />

Okuyuculara eksiksiz hizmet sunabilmek<br />

için özel olarak dizayn edilen Can Kabalcı’da,<br />

bir kitabevine başvurmayı gerektirecek her<br />

türlü ihtiyacı karşılamak mümkün. Üç katta<br />

faaliyet gösteren kitabevinin hemen girişi,<br />

her türden zevke hitap eden son derece<br />

geniş bir film ve müzik seçkisine ayrılmış<br />

durumda... Ulusal çaptaki tüm süreli yayınların<br />

da yer aldığı giriş bölümünden hemen<br />

sonra ise, kitapseverlerin iştahını kabartacak<br />

kadar zengin bir kültür ve edebiyat kitaplığı<br />

okurları karşılıyor.<br />

Girişin altında bulunan katta, son derece<br />

geniş bir sanat ve ofis malzemeleri bölümü<br />

yer alıyor. Resimden peyzaja, heykelden tasarıma<br />

dek tüm sanatsal faaliyetlerin malzeme<br />

ihtiyacına yanıt veren bu bölüm, hem<br />

profesyonel sanatçılara hem de öğrencilere<br />

yönelik ürünleri, çeşitliliği ve kalitesiyle göz<br />

dolduruyor.<br />

Can Kabalcı Kitabevi’nin üst katı ise, özellikle<br />

tiyatro, sinema, sanat tarihi ve hobi<br />

severlere ayrılmış durumda... Türkiye’de<br />

nadiren bulunan sanatsal ve akademik kaynakların<br />

okuyucuya sunulduğu bu bölümde,<br />

Kabalcı Yayınları tarafından basılan çok<br />

sayıdaki başucu eseri de yine kitapseverleri<br />

bekliyor.<br />

Bir diğer deyişle ifade etmek gerekirse,<br />

Kabalcı okurlarının yıllardır aşina olduğu<br />

düzen, olanca zenginliği ve enerjisiyle Can<br />

Kabalcı’da yaşamaya devam ediyor...<br />

MÜŞTERİLERE ÖZEL ALAN VE<br />

ZENGİN AKTİVİTELER YOLDA<br />

Can Kabalcı Kitabevi’nin okuyucu memnuniyetine<br />

yönelik olarak tasarlanan tek<br />

yönü, zengin içeriği değil... İnsanların sosyalleşebilecekleri<br />

bir kültür merkezi haline<br />

de gelmek isteyen Can Kabalcı Kitabevi,<br />

yakın tarihte başlayacak son derece zengin<br />

bir program serisiyle bu amacını gerçekleştirmeye<br />

hazırlanıyor. Kitabevinde, 1 Temmuz<br />

2017 tarihinden başlayarak düzenli<br />

olarak imza ve söyleşi günleri düzenlenecek.<br />

İlk olarak Prof. Dr. İlber Ortaylı’yı ağırlayan<br />

Can Kabalcı Kitabevi; kültür, sanat,<br />

edebiyat ve akademi çevrelerinin en ünlü<br />

isimlerini düzenli olarak okurlarıyla buluşturacak.<br />

Kabalcı müşterilerinin faydalanabileceği bir<br />

diğer sosyal imkân ise, kitabevinin sağlayacağı<br />

“okuma alanları”... Arka bahçesini huzurlu<br />

bir kafeteryaya dönüştüren kitabevi,<br />

okurlarına kitapları ve içecekleriyle başbaşa,<br />

son derece sakin ve keyifli vakit geçirme<br />

imkânı sunuyor. Ayrıca üst katta oluşturulacak<br />

dinleti alanında, çocuklar için masal<br />

okuma programları düzenlenmesi ve bu<br />

sayede okuma yaşına gelmemiş çocuklara<br />

dahi edebiyat ve kitap sevgisi kazandırılması<br />

hedefleniyor.<br />

72 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Kültür Sanat<br />

Can Kabalcı Kitabevi'nde yeni kitabını imzaladı<br />

İlber Ortaylı'ya Kadıköy'de<br />

yoğun ilgi<br />

İlber Ortaylı kitaplarını imzalarken okurlarıyla bol<br />

bol sohbet etti ve fotoğraf çektirdi. Ortaylı, “İmza<br />

günlerinde kitapseverlerle bir araya gelmekten<br />

büyük mutluluk duyuyorum. Özellikle gençlerin<br />

tarihe ilgisi beni çok mutlu ediyor” dedi.<br />

Can Kabalcı Kitabevi'nde imza günleri ve<br />

söyleşilerin önümüzdeki haftalarda sürpriz<br />

isimlerle devam edileceği bilgisi verildi.<br />

Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Türklerin<br />

Altın Çağı" adını verdiği son kitabını Kadıköylüler<br />

için imzaladı. Kadıköy'ün yeni markası,<br />

Can Kabalcı Kitabevi'nde gerçekleşen<br />

buluşmada büyük izdiham yaşandı.<br />

"TÜRKLERİN ALTIN ÇAĞI"<br />

Prof. Dr. İlber Ortaylı, yeni kitabında,<br />

Türkiye'nin yüzyıllar önce açılan tarih defterinin<br />

henüz kapanmadığını dile getiriyor.<br />

İmza sırasında, Anadolu ve Türk tarihindeki<br />

genel meseleleri de ele aldığını okurları<br />

ile paylaşan Ortaylı, “Koca bir kavmin<br />

binlerce kilometreyi üç asır içinde geçtiğini<br />

düşünün... Bu, dünyayı değiştirmez de ne<br />

yapar? İşte Türkler dünyayı böyle değiştirdi”<br />

dedi.<br />

Türklerin Anadolu'ya geç gelmelerine rağmen<br />

vatanımız olmasına uzanan aşamaları<br />

da inceleyen Ortaylı, Osmanlı Kuruluş Dönemi<br />

üzerine genel bir bakışa da yer veriyor<br />

kitabında. Lise gençliğinin kendilerine göre<br />

yazılan kitapları okuduğunu gözlemlediğini<br />

de dile getiren Ortaylı, "İlginç olan geniş<br />

halk kitleleri de okumaya başladı" yorumunda<br />

bulunuyor.<br />

Bahariye Caddesi'ne çıkan<br />

Süleyman Paşa Sokak üzerinde<br />

bulunan Can Kabalcı Kitabevi'nde<br />

düzenlenen imza gününe öylesine<br />

yoğun ilgi vardı ki, sıraya giren<br />

insanların bir ucu Bahariye<br />

Caddesi'ne kadar uzandı.<br />

Can Kabalcı Kitabevi'nde "Türklerin<br />

Altın Çağı" adını verdiği kitabını<br />

okurlarına imzalayan Prof. Dr. İlber<br />

Ortaylı: "Türkiye’nin yüzyıllar önce<br />

açılan tarih defteri henüz kapanmamıştır<br />

ve sık sık da görüyorsunuz<br />

ki bu defter kapanmaz. Onun<br />

için tarih bilmek; nereden geldiğinizi,<br />

nasıl yurt edindiğinizi öğrenmek<br />

zorundasınız. Tarihini bilmeyen,<br />

hafızası olmayan toplumların<br />

nerelere gideceğinin, sürükleneceğinin,<br />

dahası neler yapabileceğinin<br />

hesabı olmaz.”<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 73


Sanat<br />

Merih Yıldız:<br />

Resim görsel şiirdir<br />

VECDİ UZUN<br />

“Resimle uğraşan herkes aslında daha güzel<br />

bir dünya için ya güzellikleri korumak ya da<br />

farkındalığı artırmak adına resim yapar. Bana<br />

göre resim görsel şiirdir” diyor Merih Yıldız.<br />

Onunla Kadıköy Life sayfalarında bir sanat<br />

yolculuğuna çıkıyoruz, hadi siz de katılın...<br />

Kendinizden, sanat ve yaşam<br />

süreçlerinizden bahseder misiniz?<br />

Güzel sanatlara hazırlandığım süreçte sınav<br />

için sürekli dış mekânları, iç mekânları ve<br />

insanları çiziyordum. Bu çalışma sonucunda<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

Resim Bölümü’nü 1998 yılında kazandım.<br />

Eğitim sürecinde pratik ve teorik derslerle<br />

beslendikten sonra kent ve kent insanı çizimlerim<br />

daha profesyonel temele oturarak<br />

çalışmaya devam ettim. Bu yaklaşım mezuniyetimden<br />

sonra zamanla ironik kurgu<br />

düzenlemelerine dönüştü. Kent insanının<br />

aşklarını, sevgililerini ve ilişkilerindeki çalkantıları<br />

ironi çerçevesinde resmetmeye<br />

başlamıştım. Bu konseptte yarışmalara<br />

katılarak önemli başarılar elde ettim. Toros<br />

Dağları’ndaki doğanın içinde sessiz bir<br />

ortamdaki bir çalıştayda yapacağım yeni<br />

kompozisyonu düşünürken kötü kentleşmeye,<br />

insanları yalnızlaştıran çarpık betonlaşmaya<br />

ve sevgiyi çoğaltan doğanın<br />

katiline karşı yeni bir aydınlanma ile doğayı<br />

savunan resimler yapmam gerektiğini<br />

fark ettim. Bu bağlamda ilk çıkışım sürreal<br />

yaklaşımla bir göç resmiydi; Korkulukların<br />

Göçü... Eğer tarla olmazsa korkuluklar da<br />

olmaz. Eğer bir yerde korkuluk varsa orada<br />

bağ, bahçe ve bostan vardır. Orada yazı, kışı,<br />

baharı daha çok başka hissedersiniz. Böylece<br />

artık resimlerimde bol ironik yaklaşımlarla<br />

ve korkuluklarla betonlaşmaya karşı dünyayı<br />

savunmaya başladım. Bu süreç 13 Ekim<br />

2017 tarihinde Bindallı Sanat Galerisi'nde<br />

açacağım kişisel sergiyle sanatseverlere<br />

yansıtılacaktır.<br />

Ressam Merih Yıldız özetle kimdir?<br />

Merih Yıldız; coşkun, şiirsel ve romantik biridir.<br />

Kendimi Can Yücel'in şu mısralarıyla<br />

özetleyebilirim: ''Yaşamayı yaşamak istiyorum<br />

/ Müebbet muhabbete mahkûmum''.<br />

Resimle uğraşan herkes aslında daha güzel<br />

bir dünya adına ya güzellikleri korumak ya<br />

da farkındalığı artırmak için resim yapar.<br />

Bana göre ''Resim görsel şiirdir.''<br />

Sizin resminizi nasıl özetleyebiliriz?<br />

Resimlerinizle vermek istediğiniz mesaj<br />

nedir? Renklerinizi anlatır mısınız?<br />

Bu renk uyumunu nasıl sağlıyorsunuz?<br />

Beni ben yapan değerlere ve doğaya aşığım.<br />

Bütün canlıları saygıyla severim. Aldığım<br />

sanat eğitimi ve İstanbul gibi Dünya’nın<br />

önemli bir metropolü ortasındaki yaşamım<br />

beni ve çalışmalarımı belirledi. Kent resimlerimde<br />

seçtiğim mekânlar keyifle izlenilesiydi.<br />

İstanbul ve genel olarak Beyoğlu ve<br />

tabi Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan değerleri,<br />

yani aşkları ve insan ilişkileri de anlaşılabilirdi.<br />

Kentteki çarpıklığa ve kalabalığa onları<br />

işleyerek vurgu yapan, atıfta bulunan<br />

diğer ressamlardan farklı olarak önce güzel<br />

mimariyi ve insan ilişkilerini romantik ve lirik<br />

yaklaşımla kötü olana tepkisel resimler<br />

yaptım. Çünkü bana göre konu olarak ne<br />

74 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Sanat<br />

yapılırsa yapılsın sanat varoldukça kötü düzene,<br />

anlayışa karşı tepkidir. Sanatın kendi<br />

içindeki ana çelişkisi ise, sanatsal kalitesidir.<br />

Son süreçte de doğayı korkuluklarla betonlaşmaya<br />

karşı korumaya çalıştım. Aslında<br />

bu tepkiyle çarpık kentleşmeye karşı kenti<br />

savunmuş da oldum. Bütün resimlerim lirik<br />

etkidedir. Son süreçteki çalışmalarıma<br />

romantik ve ekspresyonist tavrın yanı sıra<br />

sürrealist yaklaşımlar katıldı.<br />

Sanatta özgünlük konusu hakkındaki<br />

düşünceniz, özgünlüğe doğru yol alırken<br />

yapmanız gereken ve izleyeceğiniz<br />

yol nedir?<br />

Sanatta özgünlük uzun süren pratik ve teorik<br />

birikimler sonucu şekillenir. Ne var ki bu<br />

zor ve engebeli süreci atlayarak tarz yaptım<br />

diye ortaya çıkanlar ve onları destekleyenler<br />

sayesinde ülke sanatımız darbe almaktadır.<br />

İnsanın kendi olması önemliyse sanatın da<br />

kendi olması önemlidir. Biri konuşurken rol<br />

yaptığında, rol olduğu ve kendi üslubunda<br />

olmadığı apaçıktır. Sanat için de bu durum<br />

benzerdir. Sanat eserinin bir dili vardır ve<br />

kendisine yabancılaştığında sırıtır. Dilsiz<br />

konuşmak sanata ihanettir. Özgün olmak<br />

kişinin kendisine dönebilmesidir. Bir sanatçı<br />

adayı henüz özgün olamayabilir, fakat samimiyse<br />

özgünlüğe epey yaklaşmış demektir.<br />

Bu noktada bir sanatçı adayının özgünlüğe<br />

giden yolda sanat tarihi, sanatçı ve sanat<br />

eserlerinin üslupsal tavırlarını incelemesi<br />

ve kendisine yakın bulduğu eserlerin ve sanatçıların<br />

derinlemesine analizini yapması<br />

gerekir. O sanatçıdan espri ve yorum kopyası<br />

yapması kendi süreci açısından çok faydalıdır.<br />

Bunu yaparken kopyacılıktan kaçınmalıdır.<br />

Bir sanatçının bir eserinden faydalanırken<br />

içinden bir şeyi çıkarıp benim eserim<br />

diyenler, aynı üslubu, renk kullanım biçimini<br />

alarak yararlandığı sanatçının benzer kompozisyonlarının<br />

yeni versiyonu gibi resimler<br />

ortaya çıkarmış ama benim eserlerim diyenler<br />

de bulunmaktadır. Oysa o çalışmalar tekrardan<br />

oluşan kopyalardır ve tam anlamıyla<br />

‘kitsch’dir! Bu gibi kurnazlıklar sıkça karşımıza<br />

çıkmaktadır. Ülke sanatına zarar veren bu<br />

ahlaksız tavırlardan kurtulmak için sanatseverin<br />

de temel bilgi ve iyi bir göz hafızasına<br />

sahip olması gerekir. Bu tür hırsızlıklara karşı<br />

caydırıcı olan tek şey bilgidir.<br />

Başta resim olmak üzere sizi ve<br />

sanatınızı etkileyen sanatçılar kimdir?<br />

Resim sanatında beni besleyen sanatçılar<br />

hem eserleri hem de kişilikleri bakımından<br />

farklılıklar gösterir. Francisco Goya'nın<br />

romantik dönemdeki o ekspresif ironik<br />

resimleri, post empresyonist ressam Toulouse<br />

Lautrec'in mekân-figür kompozisyonları<br />

(Kompozisyonlarımda oldukça öykündüğüm<br />

sanatçıdır) ve fovist sanatçı Raul<br />

Dufy'nin çiğ renklerin üzerine ritmik tuşlarla<br />

uyguladığı desenleriyle birçok resmimde<br />

öykündüğüm ressam oldu. Son süreçteki<br />

yeni denemelerimde ise Rene Margritte gibi<br />

sürrealist resimlerindeki ironik yaklaşım<br />

biçiminden feyz aldığım bir başka sanatçı<br />

oldu. Sanat tarihinde fikir oluşturacak, feyz<br />

alınacak çok sayıda resim ve sanat eseri vardır.<br />

Bazen bir figürün duruşu, kompozisyon<br />

ve ironik ifade biçimi; bazen demitoloji karakterlerinin<br />

ifadesi her dönem sanatçıları<br />

beslemiştir. Kendi çalışmalarıma referans<br />

olması için o sınırı koruyarak kimi sanatçıları<br />

ve eserlerini özellikle inceledim.<br />

Sizin sözcüklerinizden ''Koruma'' adlı<br />

(100x100 tuval üzerine yağlıboya 2016)<br />

tablosunu Kadıköy Life okurları için<br />

anlatır mısınız?<br />

Bir ovanın binalarla katledilmesine ve betonlaşmaya<br />

karşı korkulukla savunma...<br />

Oysa bu görev için oraya konulan korkuluk,<br />

rüzgârın etkisiyle uçuşmakta olan şapkasını<br />

dönüp almaktan acizdir. Ağaç yeşilliğin<br />

sembolü ve korkuluk da onu korumaktadır.<br />

Hiç bir şey yapamayan korkuluk, hiç bir şey<br />

yapamadığı halde gerçekte kimleri korkutuyor?<br />

Sadece bazı hayvanları! Bu durum<br />

doğa gibi hayvanların da aslında ne kadar<br />

aciz olduğunun bir göstergesidir. Fakat sert<br />

kontrast renklerle etkiyi artırmak istediğim<br />

bu resim, yaratılan trajediyi görünür kılmak<br />

adına diğer korkuluk resimlerimdeki gibi,<br />

kitap kadar masum, ama bir o kadar etkili<br />

ifadelere dönüştüklerini düşünüyorum.<br />

Bir sanatsever diğer ressamların<br />

çalışmaları varken sizin resminizi<br />

neden alsın? Alınca da farkınızı<br />

nasıl anlayabilsin?<br />

Bir koleksiyoner özgün bir esere sahip olmak<br />

için; dokusuyla oluşmuş lirik etkisi, biçim-içerik<br />

gücü ve olaylar karşısında sanatçı duruşu<br />

görmek, ya da bir kentin özgün bir yorumla<br />

ifadesine tanık olmak için resimlerimi alabilir.<br />

Belki de resimlerimdeki ifadesellik, renkler,<br />

kurgusu ve şiirselliği için olabilir. Bunu ben<br />

değil, en iyi koleksiyonerler anlatabilir.<br />

MERİH YILDIZ...<br />

1979 yılında İzmit'te doğdu. 2003 yılında<br />

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi<br />

Resim Bölümü'nden mezun oldu. Mimar<br />

Sinan Üniversitesi’nde Temel Sanat Eğitimi<br />

Yüksek Lisans'a devam etmekte... Ulusal<br />

ve uluslararası birçok karma sergilerde yer<br />

alan sanatçının Deniz Müzesi 2008, Şefik<br />

Bursalı 2009, RH+ artgaleri Yılın Genç Sanatçısı<br />

Finalisti 2010, Nuri İyem 2011, 2012,<br />

DYO 2014, gibi önemli resim yarışmalarında<br />

derece ve sergileme ödülleri mevcut. 2013<br />

Mayıs ayında Espas Galeri'de ''Kentin Tanığı''<br />

ismiyle ilk kişisel ve Ocak 2016'da Key<br />

Art Project'te ikinci kişisel sergisini açtı. Çalışmalarına<br />

halen Kadıköy'deki atölyesinde<br />

devam etmekte... Sanatçı UPSD (Uluslararası<br />

Plastik Sanatlar Derneği) üyesi.<br />

www.merihresimatolyesi.com<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 75


Beral Fişekçi’yle İçkeşif<br />

Ahter Kutadgu yazdı:<br />

Kızlarıma Notlar<br />

Dersime çalışıp gittim tabii. “Kızlarıma Notlar”<br />

kitabını okudum, hakkında yazılan yazıları<br />

da. Küçük notlar aldım, merak edip sormak<br />

istediklerimi sıraladım. Ama sohbetin<br />

hiçbir anı benim planladığım gibi geçmedi.<br />

Akış böyle bir şey işte... Siz hayat içinde her<br />

an envai çeşit plan, program, hazırlık yaparsınız.<br />

Yaşam onları evirir çevirir bambaşka<br />

bir şekle sokar, size de ona uyum sağlamak,<br />

onunla akmak kalır. İşte bu söyleşi aynen<br />

böyle oldu. Öyle güzel aktı ki daldan dala,<br />

içimizden geldiği gibi.<br />

Ahter Kutadgu, 1963 doğumlu. Rumeli’li bir<br />

ailede yetişmiş. Saint Joseph Fransız Erkek<br />

Lisesi’nde ve sonra İstanbul Üniversitesi<br />

Hukuk Fakültesi’nde okumuş. İş hayatını<br />

hukukçu, iletişimci ve yönetici olarak çeşitli<br />

uluslararası ve ulusal şirketlerde yürütmüş.<br />

Şimdilerde Doğan Grubu’nda çalışıyor. Çok<br />

yönlü biri, pek çok sivil toplum kuruluşlarında<br />

kurucu ve yönetim kurulu üyesi olarak<br />

bulunmuş, halen de Saint Joseph Lisesi Eğitim<br />

Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi. Evli ve tam<br />

üç kız babası.<br />

Sıcacık bir insan... Profesyonel hayatın ve<br />

yönetici vasıfların insanın üzerine giydirdiği<br />

belki zorunlu ciddiyeti, içindeki sevgiyle<br />

eriten ve çevresine de bunu yayan biri Ahter<br />

Kutadgu. Kızlarına, kendi hayatını, aile<br />

tarihini ve kavramlar üzerine denemelerini<br />

“Kızlarıma Notlar” kitabıyla miras bırakıyor.<br />

Bana sorarsanız bu kitap aynı zamanda<br />

“yüksek anlamlar sözlüğü”. Ara ara açıp<br />

tekrar tekrar okuyabileceğiniz bir kitap.<br />

Güzel bir haber de vereyim size, ikinci kitabı<br />

da yolda. Ama gelin siz önce bizim keyifli<br />

sohbetimizi okuyun.<br />

Baba; bizim için hep uzak, gerçek<br />

hislerimizi söyleyemeyeceğimiz,<br />

korkulacak bir figür aslında.<br />

Siz, kızlarınızla bu mesafeleri<br />

nasıl daralttınız?<br />

Bunu çok farklı şekilde anlatabilirim ama<br />

şöyle bir anekdotla başlayayım. Zannediyorum<br />

2001 gibiydi. Ben o zaman 37 yaşındaydım.<br />

Bizim ailemizde düzen şöyleydi;<br />

otoriter baba, otoriter olmakla birlikte<br />

çocuklarına çok yakın bir anne. Her şeyi<br />

anneyle paylaşıyorduk, baba son mercii.<br />

Babam da asker emeklisi, aile bütünüyle<br />

Rumeli’li. Baba baskın gibi gözüküyor<br />

ama asıl anne etken. Ben de o yıllarda<br />

Unilever’de çalışıyorum, yönetim kurulundayım.<br />

Yani kendi çapımda “bir şeyim”.<br />

Nazlı da 7-8 yaşlarında. Ailece Fenerbahçeliyiz<br />

biz. Ben de kombine aldım. Nazlı’yla<br />

her maça beraber gidiyoruz ve anneme<br />

babama fotoğraf gönderiyoruz, “maçtayız,<br />

iyiyiz” diye. Bir akşam maçtan çıktık<br />

annemlere uğradık. Sohbet başladı ve bir<br />

süre sonra babam anneme dönüp, “Melek,<br />

sen biraz içeri git” dedi. Aldı beni karşısına,<br />

gözleri dola dola, “Oğlum, seni çok takdir<br />

ediyorum. Benim yapamadıklarımı yapıyorsun.<br />

Kızını alıp maça gidiyorsun, tiyatroya<br />

gidiyorsun, hayvan barınaklarına gidiyorsun.<br />

Çok yakınsın kızına. Ben size yakın<br />

olamadım” dedi ve o dağ gibi adam, yürüdüğünde<br />

titreten Ahmet Kutadgu ağlamaya<br />

başladı. Çok etkilendim, babamı ilk kez<br />

böyle görmüştüm. Ertesi gün öğle saatleri<br />

ki o saatlerde annem kolay kolay aramaz,<br />

ağlıyordu... Eve bir gittim ki evin önünde<br />

bir ambulans, babam kalp krizi geçirmiş ve<br />

vefat etmiş. Bu deneyimden sonra nasıl insanlarla,<br />

çocuklarınla mesafe koyabilirsin.<br />

Her şey bir an meselesi.<br />

Kızlarıma<br />

Notlar’da<br />

dönemler,<br />

hayatlar çokça<br />

konu olmuş.<br />

Bugünleri nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Ülkemizin, insanın ergen dönemde<br />

olduğumuzu düşünüyorum ben. Atarlı,<br />

sivilceli, kimlik arayışında... Sizce, neler<br />

oluyor bize?<br />

Benim de çok kafa yorduğum bir konu açtınız.<br />

Öyle ki yeni kitabımı bunun üzerine yazıyorum.<br />

Tarihe çok meraklıyım. Çok güçlü<br />

bir tarihimiz var. Kökenlerimizin Truva’lara<br />

dayandığına inananlardanım. Çok kadim bir<br />

tarih... Likyalılar’ın, Diyojen’in çocukları olduğumuzu<br />

düşünüyorum. Böyle düşününce<br />

de ağırıma gidiyor bu ergen halimiz. Senin<br />

300 yıllık bir geçmişin olsa, bir Amerikan<br />

toplumu gibi olsan, topraklarına birilerini<br />

kovarak yerleşmiş bir toplum olsan, başka<br />

bir şey düşünürüz. Ama öyle değil ki. Nasıl<br />

olmuş? Tarihin değişik dönemlerinde birileri<br />

<strong>76</strong> : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Beral Fişekçi’yle İçkeşif<br />

Bir cumhuriyet kadınıydı aynı zamanda...<br />

1946 yılları... Annem, ortaokulu Saint<br />

Benoit’da okumuş, “Fransızcayı öğrendim,<br />

şimdi İtalyanca öğrenmek istiyorum” diyen<br />

bir kadın. Şöyle bir hikâye var. İtalyan Lisegelmiş,<br />

her gelen de, “bundan sonra benim<br />

istediğim gibi şekillenecek medeniyet” demiş.<br />

Böyle gel gitlerle devam eden bir tarihimiz<br />

var. Ve sahneye Atatürk çıkıyor. Bir düzenleme<br />

zamanı. Sonra yine birileri çıkıyor<br />

ve sanki biz bedevi toplumuymuşuz gibi,<br />

bizi Araplaştırmaya çalışıyorlar. Bunu kabul<br />

edebilmem, içime sindirebilmem mümkün<br />

mü? Gittikçe sığlaşan eğitim sistemiyle de<br />

yaratılmak istenen bu algı insanlara hızla<br />

işliyor, yayılıyor. İnsanlara kendi tarihimizi<br />

nasıl anlatabilirim diye düşündüm. Mesela,<br />

bu topraklarda aşağı yukarı 5000 yıl önce<br />

bilimin ilk tohumları atıldı diye hatırlatmalar<br />

yapmak istiyorum ki fark edelim köklerimizin<br />

değerini, gücünü. Bu topraklar yine<br />

Ertuğrul Gazi çıkarır, Fatih Sultan Mehmet<br />

çıkartır, Mustafa Kemal Atatürk çıkartır. Hiç<br />

karamsarlığa kapılmamak lâzım...<br />

Hırsları, egoları ne yapacağız?<br />

Bende bunlar o kadar yok ki, başkalarınınkilere<br />

de o kadar kafamı takmam ki...<br />

Hayatı kolaylaştırmak ve ilerleyebilmek<br />

için çok güzel bu. Peki, birbirine çelme<br />

takmaya çalışanların dünyasında siz bu<br />

bakış açınızla gittikçe yalnızlaştığınızı<br />

düşünüyor musunuz?<br />

İnanın ben çoğaldığımı düşünüyorum. Algı<br />

olarak bile yalnızlığa geçtiğinizde, ayrıştığınızda<br />

hep kaybedersiniz. Kendinizi aşağı çekersiniz.<br />

Ayrışmanın tarafı olmak istemiyorum.<br />

İlişkilerimizde, aramızdaki köprüleri nasıl kurarız,<br />

onu konuşalım. Mesele haline getirelim.<br />

Şahısları kenara bırakalım. Taraf varsa, bugün<br />

bir taraf yarın diğer taraf kaybeder.<br />

dirilen bir çocuk olacaktı. Biz kendi çocuklarımızın<br />

bile düşüncelerinde özgür olmalarını<br />

sağlayamıyoruz ki. İşin bir bu boyutu var, bir<br />

de donanım boyutu var. Kızlarıma da bunu<br />

söylüyorum, “çok okuyacaksınız”. Ben aynı<br />

zamanda Saint Joseph Lisesi’ne gittiğimde<br />

çocuklara da söylüyorum. Temel okumanız<br />

gereken şeyler var. Bunlarsız olmaz. Aristo,<br />

Platon, Montesquieu, Jean Jacques Rousseau,<br />

Montaigne, Cenap Şehabettin, Ahmet<br />

Hamdi Tanpınar, Nutuk. Özgür olmak istiyorsanız,<br />

düşüncelerinizi sağlamlaştıracaksınız,<br />

donanımınızı artıracaksınız.<br />

Katrin, çok ilgimi çekti. Favorim oldu.<br />

Sonunu okuduğumda da gözlerim<br />

doldu. Aile birliği, kadının gücü ne kadar<br />

önemli... Annenizin sizin hayatınızda<br />

nasıl bir yeri var?<br />

Her yönüyle müthiş geliştiriciydi annemle<br />

ilişkim. Bu durumu kitaptaki ‘Mine Vaganti’<br />

diye bir bölüm var, onunla birleştireyim.<br />

Annem vefat ettiğinde, Ferzan Özpetek’in<br />

Mine Vaganti filmi yenice vizyona girmişti.<br />

Yıl 2010. Beni çok etkileyen bir filmdi.<br />

Karakter o kadar pastaya düşkün ki, aynı<br />

zamanda şeker hastası, burnunun dikine<br />

gidip, ölümü göze alacak kadar pasta yiyor.<br />

Annem de öyleydi. Düştü, omuriliğinden<br />

sakatlanma geçirdi. “Ameliyat olup iyileşebilirsin<br />

ama risk de var” dedi doktorlar. Risk<br />

alan bir kadındı. Ameliyattan çıktığında bir<br />

bacağı tutmuyordu. Sonra denildi ki sizin fizik<br />

tedaviyle iyileşme ihtimaliniz yüzde elli.<br />

Annem konuyu bitirdi. İnanın, ben hayatımda<br />

böyle bir şey, böyle güçlü bir tavır görmedim.<br />

Annem o noktada kendini, yaşamını<br />

bitirdi. Kontak kapatır gibi. 24 saat içinde<br />

öldü. İnsan isterse kendini öldürebilecek kadar<br />

güçlü. Ben bunu annemde gördüm.<br />

Kızlarıma Notlar’da yazdıklarınızın<br />

tamamı konuşmaya değer ama bazılarını<br />

daha ön plana çıkarmak istiyorum.<br />

Mesela düşünce özgürlüğü?<br />

Örnek vereyim Aziz Sancar! Bizim gibi çokbilmişlerin<br />

çocuğu olsaydı, “aman evladım<br />

şunu oku, aman evladım bunu oku” diyen<br />

anne babaların kendi isteklerine göre yönlensi,<br />

İtalya’ya bir gezi düzenliyor. Sınıfta zaten<br />

3 kızlar ve ikisi gayri müslim. Babasına bahsetmiyor<br />

bile geziden, nasılsa izin vermez<br />

diye. Babası da çok otoriter, askeri okuldan,<br />

Atatürk’ün sınıf arkadaşı... İstanbul’un nüfuzlu<br />

adamlarından biri, bu gezi durumlarını<br />

başka bir yerden duyuyor. Akşam sofrada,<br />

“okulda gezi düzenlenmiş, sen neden bana<br />

sormadın gidebilir miyim diye?” diyor. “Çekindim<br />

izin vermezsiniz sandım” şeklinde cevap<br />

veriyor annem. Dedem hiddetleniyor ve<br />

şöyle konuşuyor: “Biz cumhuriyeti kimin için<br />

kurduk. Bu cumhuriyeti ileriye götürecekler<br />

kadınlardır. Ben sana güveniyorum.” Böyle<br />

yetişen bir kadın... “Babam bana güvendi”<br />

duygusu, bir kız çocuğu için tarif edilemez bir<br />

özgüven. Böyle bir kadının çocuğu olmak en<br />

temelinde özgüven vermiştir bana da.<br />

Kızlarıma notların bir yerinde diyor ki;<br />

“yaşam akıp gidiyor, arada bir durup<br />

düşünmek lâzım, bu mudur istediğim?”<br />

Bugünler ve yarınlar için istediğiniz neler var?<br />

Uzun vadeli plan yaparım ama öyle çok<br />

somut planlar değil. Hayatımın kalan kısmında<br />

insanları etkileyebilecek dört-beş<br />

kitabım olsun istiyorum. Birini yaptığımı<br />

düşünüyorum ve daha iyilerini yapmak istiyorum.<br />

Mesela Kızlarıma Notlar’ın ikincisini<br />

on yıl sonra yazmak istiyorum. Bir istediğim<br />

de kızlarımın bana notlar yazması. Şimdilerde<br />

yeni kitabımın üzerinde çalışıyorum,<br />

Bundan başka da üniversitelerde gençlerle<br />

sohbetler yapmak isterim.<br />

Kızlarıma Notlar’da farklı konularda<br />

mesajlarınız var ama şimdi bize bir mesaj<br />

verseniz ne söylersiniz?<br />

Güveneceğiniz birkaç şey var hayatta. Aklınız,<br />

vicdanınız, donanımınız, değerleriniz ve emeğiniz.<br />

Bunun dışında hiçbir şeye güvenmeyin,<br />

hiçbir şeye de sırtınızı dayamayın. Bu değerlerin<br />

dışında bir şeylerle bir yer edindiyseniz,<br />

o yer sizin değildir. Her an elinizden gidebilir.<br />

Lüks bir arabadan belediye otobüsüne geçmeye<br />

alışkın olun ve bundan yüksünmeyin.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 77


Advertorial<br />

Bilgiyolu Koleji Kadıköy Kampüsü Müdürü Arzu Öztürk:<br />

Hedefimiz; Atatürk ilkelerine bağlı<br />

bir dünya vatandaşı yetiştirmek<br />

DR. FİGEN SABIRCAN<br />

1998 yılında kurulan Birey Eğitim Kurumları,<br />

sektördeki 20 yıllık deneyimini daha ileriye<br />

taşımak ve geleceğin bireylerini yetiştirmek<br />

amacıyla Bilgiyolu Koleji’ni kurma kararını aldı.<br />

2017-2018 döneminde, 5 kampüs İle eğitimöğretim<br />

hayatına başlayacak olan koleji, Kadıköy<br />

Kampüsü Müdürü Arzu Öztürk anlattı.<br />

HEM MİLLİ SPORCU HEM ÖĞRETMEN<br />

HEM DE YÖNETİCİ<br />

Eğitim sektöründe 16 yıllık deneyimi olan<br />

Arzu Öztürk, aynı zamanda başarısı tescilli<br />

bir sporcu. “9 yaşında bir hevesle başladığım<br />

spor dalında, ortaokula geldiğimde milli<br />

sporcu olmuştum. Uluslararası judo yarışmalarında<br />

birçok derecem var. Üstün başarılı<br />

sporcular kapsamında sınavsız olarak Muğla<br />

Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Beden<br />

Eğitimi Bölümü’ne girdim. Mezun olduktan<br />

sonra 3 yıl İzmir Özel Türk Koleji’nin Marmaris<br />

Kampüsü’nde öğretmenlik yaptım. Daha<br />

sonra İstanbul’da İstek Vakfı Atanur Oğuz<br />

Okulları’nda çalıştım. Yeditepe Üniversitesi<br />

Eğitim Yönetimi ve Denetim yüksek lisans<br />

programını bitirdim. Doktora programındayım.<br />

Nazmi Arıkan Fen Bilimleri Temel<br />

Lisesi’nde ve Bahçeşehir Uğur Okulları’nda<br />

müdür olarak çalıştım. Bilgiyolu Koleji ile 2017<br />

yılı başında yollarımız birleşti. Birey Eğitim<br />

Kurumları kuruluşu ve Bilgiyolu Yayınları'nın<br />

Türkiye'de pazar lideri oluşu, tercih yapmamı<br />

kolaylaştırdı. Yeniliklere ve gelişime açık bir<br />

okulla buluşmanın heyecanı ile akademik ve<br />

sosyal yönden başarılı öğrenciler yetiştirmek<br />

üzere görevime başladım.”<br />

BİREY GRUP<br />

Arzu Hoca ile röportajımız devam ederken<br />

aramıza katılan Bilgiyolu Kolejleri Genel<br />

Müdürü Hakan Alsaç, Birey Grup hakkında<br />

bilgi veriyor: “Birey Eğitim Kurumları, yıllarını<br />

eğitime adamış, uzmanlığını verdiği<br />

eserlerle kanıtlamış öğretmenler tarafından<br />

kurulmuş. Her öğrenciye uygun koşullarda,<br />

yöntem ve zaman sağlanması ile etkili öğretimin<br />

mümkün olduğunu savunan 'Tam<br />

Öğrenme Yöntemini' bir model olarak ortaya<br />

koyan ve geliştiren, eğitim ve öğretimin<br />

klasik kalıplarını aşarak bireyselliği ön plana<br />

çıkaran bir kurum. Bilgiyolu Kolejleri olarak<br />

Ümraniye, Bağcılar, Çekmeköy, Kavacık ve şu<br />

anda içinde olduğumuz Kadıköy Kampüsü<br />

olmak üzere beş kampus ile eğitime başlıyoruz.<br />

Burası aynı zamanda Bilgiyolu Koleji<br />

Genel Müdürlüğü. Birey Çocuk Akademisi ise<br />

yıllar önce patenti alınan bize ait bir marka.<br />

Anaokulu olarak faaliyet gösterecek olan<br />

projemiz, ilk olarak Kadıköy kampüsümüzde<br />

hayata geçecek. Bilgiyolu Koleji ile aynı kampüs<br />

içerisinde olmanın avantajını yaşayacak<br />

olan anaokulumuzda, İngilizce eğitimi Türk<br />

ve yabancı hocalar tarafından verileceği gibi,<br />

resim, müzik, beden eğitimi ve drama gibi<br />

branş hocalarımız tam zamanlı hizmet vererek<br />

rekabette taklit edilemeyecek bir model<br />

ile dünya markası olmayı hedefliyoruz.<br />

78 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Advertorial<br />

Bilgiyolu Yayıncılık, 20 yıldır sektörde olan<br />

büyük bir şirket. 25 bin m2'lik kapalı alanda<br />

tam donanımlı ve son teknolojiye sahip bir<br />

matbaası var. Uzman eğitimci kadromuzun<br />

titizlikle yürüttüğü çalışmalar sonucunda<br />

geliştirdiği, Bilgiyolu Ders Anlatım Föyleri<br />

(DAF) ve farklı seviyelerde hazırlanmış Soru<br />

Bankaları (Temel-Orta-İleri Düzey) ile öğretmenler<br />

ve öğrencilere hizmet veriyor. Buradaki<br />

amacımızı konuların DAF'lar üzerinden<br />

zamanı en etkin şekilde kullanarak, akıllı<br />

tahtalar aracılığıyla işleyip, sonrasında soru<br />

bankaları ile ödevlendirilerek öğrencilerin<br />

takip edilmesi olarak özetleyebiliriz.<br />

Bir de mobil uygulamalarımız var. EIS Yayınları<br />

(Effective Instructing System-Etkili Öğretme<br />

Sistemi), ders anlatım föylerinden oluşuyor.<br />

Her ders föyünde ayrılabilir 8 çalışma<br />

sayfası var. Öğrenci günlük ders programına<br />

göre bunları tek tek kullanabiliyor. Föylerdeki<br />

konulara yönelik online ders videoları ile de<br />

öğrenilen konuların pekiştirilmesi sağlanıyor.<br />

BRY cepte adını verdiğimiz uygulamamızın<br />

250 bin olan abone sayısını, 1 milyona çıkarmayı<br />

hedefliyoruz. Bunlar sayesinde bilgiye<br />

her an, her yerde, anında ulaşılabiliyor.<br />

Birey, dershanecilik kökenli bir kurum. Sınav<br />

bizim işimiz. Bu özellikle TEOG sınavı açısından<br />

çok büyük bir avantaj. Tüm bu yayıncılık<br />

ve eğitim alanındaki tecrübe, Bilgiyolu Koleji<br />

öğrencilerinin gelişimi ve sınavlara hazırlanmasında<br />

kullanılacak.”<br />

ÇİFT YABANCI DİL VE TEKNOLOJİ<br />

OKURYAZARLIĞI<br />

Özel okulu özel yapan, yabancı dil kalitesi,<br />

spor ve sanat faaliyetleri. Bilgiyolu Koleji,<br />

yabancı dil eğitimiyle öğrencilerine dünya<br />

vatandaşı olma imkânı sağlıyor. “Öğrencilerimizin,<br />

uluslararası arenada kendilerine iş<br />

fırsatı bulabilecek donanımlarda yetişmesinin<br />

yolu yabancı dil bilmekten geçiyor. Tüm<br />

planlarımızı bu yönde yapıyor, eğitim sistemimizi<br />

bu şekilde tasarlıyoruz. Bilgiyolu<br />

Koleji’nde okuyan çocukların, İngilizceyi A2<br />

seviyesinde öğrenebilmesi için haftada 18<br />

saat İngilizce dersimiz var. Ayrıca 5. sınıftan<br />

itibaren ikinci dil olarak 21 ülkede resmi dil<br />

olan İspanyolcaya başlıyoruz. Öğrencilerimizin<br />

en çok kullanılan bu ikinci dünya dilini<br />

belli seviyede öğrenmesi bizim için önemli.<br />

Yabancı Dil Bölümümüz, öğrencilerimizi İngilizce<br />

eğitimi alanında uluslararası geçerliliği<br />

olan CAMLA sınavlarına hazırlayacak<br />

ve uluslararası geçerliliğe sahip sertifikalar<br />

ile İngilizce seviyelerinin belgelenmesini<br />

sağlayacak. Öğrencilerimizin, dünya üzerinde<br />

en çok kullanılan iki dili öğrenerek<br />

mezun olmasını istiyoruz. Uzaktan eğitim<br />

ve multimedia çözümleri alanında faaliyet<br />

gösteren Unlimited Educational Services ile<br />

iş ortaklığı yapıyoruz. Bu firma, bizim öğretmenlerimizin<br />

eğitim seviyesini tespitte,<br />

onların denetiminde ve öğrencilerin mevcut<br />

durumunun saptanmasında bize yardımcı<br />

olacak, İngilizce ve İspanyolca eğitim materyallerimizi<br />

sağlayacak.<br />

Üstünde önemle durduğumuz bir diğer<br />

konu ise teknoloji okuryazarlığı. Aralarında<br />

dünyanın en meşhur programcılarından Bill<br />

Gates ve Mark Zuckerberg’in de bulunduğu<br />

bir grup programcı, Amerika’da mühendislik<br />

yaklaşımı öğrenmenin yaygınlaşması için<br />

bir proje başlattılar. Gelecekteki iş başarısı<br />

için çocuklarımızı vakit geçirmeden mühendislik<br />

yaklaşımıyla tanıştırmak gerekiyor.<br />

MEB’in ‘mühendislik yaklaşımı’ eğitimini<br />

müfredata almak için çalışmalar yaptığını<br />

biliyoruz. Biz de bu yüzden mühendislik<br />

yaklaşımı, robotik ve STEM eğitimlerine<br />

çok önem veriyoruz. Çocuklara mühendislik<br />

yaklaşımını sevdirecek ve eğlendirecek şekilde<br />

hazırlanmış birçok uygulama mevcut<br />

ama biz kendi markamızı oluşturmak üzere<br />

Denizli Üniversitesi ile iş ortaklığı yaptık.”<br />

ÖZEL TASARLANAN BİNA VE<br />

ÖZENLE SEÇİLEN ÖĞRETMENLER<br />

Bilgiyolu Koleji, özel olarak projelendirilmiş<br />

iki binadan oluşuyor. Ana binada, 18-20 kişi<br />

kapasiteli sınıflar, Fen Bilimleri Laboratuvarı,<br />

Teknoloji Laboratuvarı, Görsel Sanatlar Odası,<br />

Kütüphane ve Yemekhane var. İkinci bina<br />

ise Birey Çocuk Akademi adı ile çalışacak olan<br />

anaokuluna ayrılmış. Burada 5 sınıf, ayrı bir yönetim<br />

katı ve sabah anaokulu, öğleden sonra<br />

ise ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin kullanacağı<br />

bir jimnastik salonu bulunuyor. Her bir detay,<br />

ince ince düşünülerek oluşturulmuş. Okul<br />

tercihinde eğitim sistemi kadar okul binasının<br />

da önemli bir etken olduğunu belirten Öztürk,<br />

açıklamalarını şöyle sürdürüyor:<br />

“Velilerimiz, eğitim kalitesinin yanı sıra<br />

okul binasının fiziki yapısı ve güvenliğine<br />

de bakıyor. İlk ve ortaokul sınıflarımız, özel<br />

tasarlanmış akıllı, teknolojik sınıflar olarak<br />

düzenlendi. Anaokulumuz, öğrencilerimizin<br />

yaş grup ve hareketlerine uygun ergonomik<br />

mobilyalarla oluşturuldu. Renk kullanımı,<br />

malzemelerin seçimi titizlikle yapıldı. Onlara<br />

hayvan ve bitki sevgisini aşılayabilmek<br />

için bahçemize minik bir kümes ve sera kurduk.<br />

Toplantı ve sanatsal etkinliklerimiz için<br />

140 kişilik konferans salonumuz var. Tüm<br />

yemeklerimiz, Bağcılar kampüsümüzdeki<br />

mutfakta pişirilip getirilecek ve buradaki<br />

yemekhanede öğrencilerimize sunulacak.<br />

Atatürk'ün dediği gibi 'geleceğin güvencesi<br />

sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim<br />

ise öğretmene dayalıdır'. Bu sözü kendimize<br />

örnek alıp, geleceğin bireylerini yetiştirecek<br />

öğretmenlerimizin seçiminde çok titiz davranıyoruz.<br />

Alanında deneyimli öğretmenlerimizin<br />

yanı sıra yetiştirilmek üzere genç<br />

arkadaşlarımızı da kadromuza kattık. Her biri<br />

örnek ders anlatımı yapılarak aldığımız bu<br />

arkadaşlarımız, ilk olarak derslere deneyimli<br />

öğretmenlerimiz yanında girerek tecrübe<br />

kazanacak, sonrasında eğitim verecek. Bilgiyolu<br />

Koleji, akademik başarı yanında spor ve<br />

sanat alanında başarıya da çok önem veren<br />

bir okul. Bu yüzden bu başarıyı destekleyecek<br />

branş öğretmenlerimiz ve spor ve sanat<br />

etkinliklerimizi yapacağımız alanlar bizim<br />

için çok önemli. 1,5 dönümlük arka bahçemizin<br />

bir kısmını çok amaçlı spor sahası olarak<br />

düzenledik. Öğrencilerimiz burada voleybol,<br />

basketbol veya futbol oynayabilecek.<br />

Bilgiyolu Koleji olarak ülkemize iyi bir doktor,<br />

avukat ve mühendis kadar iyi birer sanatçı da<br />

yetiştirmek hedeflerimiz arasında. Yetenekli<br />

öğrencilerimizin iyi birer tiyatrocu, ressam<br />

veya dansçı olma yolunda ilerlemesini sağlamak<br />

istiyoruz. Bu yüzden çocuklarımızın<br />

doğru yönlendirilmeleri adına Bilgiyolu Koleji<br />

müfredatına resim, dans, tiyatro/drama ve<br />

halk oyunları derslerini de aldık.”<br />

Birey Grup çatısının altında<br />

bulunan eğitim birimleri ve<br />

içerikleri aşağıdaki gibidir:<br />

• Birey Eğitim Kurumları<br />

- Birey Dershaneleri<br />

- Birey Temel Liseleri<br />

- Birey Anadolu Liseleri<br />

- Birey Kolejleri<br />

• Bilgiyolu Koleji<br />

(Ana sınıfı, İlkokul, Ortaokul)<br />

• Birey Çocuk Akademisi (Anaokulu)<br />

• Yayınlar<br />

- Bilgiyolu Yayınları<br />

- Birey Yayınları<br />

- Eis Yayınları<br />

• Birey Akademi<br />

- Bry PLE<br />

- EIS Ders Anlatım Videoları<br />

- Danışmanlık<br />

- Bry ve Eis Cepte<br />

(Mobil Uygulamalar)<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 79


Kentten Köye Göç<br />

Şehirden kaçıp kendi işini kuranlarda bugün:<br />

NiDA HANDCRAFTS<br />

ÖZGÜR UYSAL<br />

1980’de başlayan köyden kente göç, 2010’dan<br />

sonra tersine döndü. Artık şehirden ve plazalardan<br />

sıkılan eğitimli kişiler toprağa, zanaata<br />

daha yakın olmak ve 9-6 işlerini bırakıp kendi<br />

üretimlerini yapmak için şehirlerden kaçıyorlar.<br />

Nida Şahin de bunlardan biri. Kendisi şimdi<br />

Şile’de yaşıyor ve elleriyle atkı, şal, havlu ve<br />

yastık kılıfı gibi tekstil ürünleri tasarlıyor. İşte<br />

bir beyaz yakalının hapsolduğu hayatı bırakıp<br />

sevdiği işi yapmaya uzanan göç hikâyesi. Buyursunlar...<br />

“İYİ Kİ PLAZALARDA ÇALIŞMIŞIM”<br />

Nida Şahin, Şile doğumlu... 5 yaşına kadar<br />

orada yaşamış. Baba asker. Aile şehir şehir<br />

geziyor. Nida da daha küçük olduğu için<br />

Doğu bölgelerine götüremiyorlar. Dedesinin<br />

“Güldede” isminde bir restoranı var ve tüm<br />

aile orada çalışıyor. Aile hayatını, “Neşeli<br />

Günler Türk filminden hiçbir farkımız yoktu.<br />

Dolu dolu bir çocukluk geçirdim” diye tanımlıyor.<br />

Sokaklarda koşarak geçen çocukluktan<br />

sonra 9 Eylül Üniversitesi ve tekrar<br />

İstanbul’a, ama bu sefer yabancı bir bankada<br />

kurumsal hayatın ortasına geliyor Nida.<br />

“Havasız, güneşsiz plazalarda uzun yıllarım<br />

geçti ancak iyi ki geçmiş. Şu an yaşadığım<br />

şeyin kıymetini daha iyi biliyorum” diye anlatıyor<br />

o yılları. Hepimizden bir parça var bu<br />

cümlenin içinde aslında.<br />

“İSTEDİĞİM ŞEKİLDE HAYATTAN<br />

BESLENMELİYDİM”<br />

“Kurumsal hayatın içinde olan herkesin<br />

yaşadığı sıkıntıları, tatminsizlikleri ben de<br />

yaşadım” diye devam ediyor Nida. Eşinin<br />

Moda’daki restoranına hafta sonları yardım<br />

için gidip geldikçe kurumsal hayatın ona<br />

göre olmadığını iyice anlamış ve kurumsal<br />

hayattan kopmaya karar vermiş. “Çünkü bu<br />

benim hayatımdı kimsenin değil ve mutlu<br />

olduğum yerde istediğim şekilde hayattan<br />

beslenmeliydim” diyor verdiği kararı anlatırken.<br />

Eşine tam zamanlı yardım ederken<br />

artık el işlerine de vakit ayırmaya başlıyor<br />

böylece. Şimdiki işine doğru olan süreci de<br />

şöyle anlatıyor:<br />

“Şileli kadınlar özellikle yaz mevsiminde<br />

kapılarının önünde oturup Şile bezi işlerler.<br />

Hem bu şekilde sosyalleşirler hem de<br />

yaptıkları işleri dükkânlara satarak evlerine<br />

katkıda bulunurlar. Anneannem, küçüklüğümde<br />

onların yanında otururken elime<br />

verdiği Şile beziyle içime ilk tohumları ekmişti.<br />

Bunu yaptığı için ona minnettarım<br />

çünkü elime iğne batar, ipleri ziyan ederim<br />

diye düşünmedi. Beni özgür bıraktı. Ben büyüdükçe<br />

yeteneklerim de benimle birlikte<br />

büyüdü. Gündüzleri kurumsal hayatımdaki<br />

stresi el işi yaparak atıyordum. Artık kurumsal<br />

hayatı bıraktığıma göre zaman geldi<br />

diye düşündüm.”<br />

82 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Kentten Köye Göç<br />

“DÜNYAYI İYİ YÖNDE DEĞİŞTİRECEK BİR<br />

ŞEYLER YARATMAYA ÇALIŞIYORUM”<br />

Nida’nın instagram mottosu yukarıdaki<br />

başlığı içeriyor. Çok özel bir cümle. Ondaki<br />

anlamını sorduğumda, “Evet böyle bir<br />

mottom var, çünkü insan eli değen her şey<br />

çok kıymetli ve mutlaka bir şeylere olumlu<br />

katkısı var” diyor ve devam ediyor. “Rengini,<br />

desenini düşündüğüm bir şalı yapmam neredeyse<br />

1 günümü alıyor. Saatlerce oyarak<br />

desen kalıbı çıkarıyorum ve boyuyorum ya<br />

da saatlerce iğneyle bir yastık veya duvar<br />

süsü işliyorum. Bunu yaparken sabretmeyi<br />

bilmem çok işe yarıyor, sabırsız bir insan bu<br />

işleri yapamaz. Benim gösterdiğim sabrın<br />

kıymetini bilecek insanlar tanımak ve bu<br />

insanları yaptığım işlerle mutlu etmek istiyorum.<br />

Benim şalı boynuna takarken ya<br />

da duvarına astığı bir aksesuara bakarken<br />

saatlerce yorulmuş ellerden ve gözlerden<br />

çıktığını bilecek insanlara ulaşmak ve onları<br />

mutlu etmek istiyorum. Fabrikasyon<br />

ürünlerin değil, özgün ve üzerine saatlerce<br />

düşünülmüş emek ürünlerinin birilerini her<br />

baktığında mutlu etmesi için çabalıyorum.<br />

Benim mottom bu.”<br />

“GERÇEKTEN ANLAMLI ŞEYLERE KAFAYI<br />

TAKIYORSUNUZ”<br />

Kentten köye göçün ona hissettirdiklerini<br />

şöyle anlatıyor Nida: “Şu an Şile’de yaşıyorum<br />

ve bundan çok mutluyum. Arkadaşlarımı<br />

özlediğim zaman birkaç günlüğüne<br />

İstanbul`a gidiyorum. İlk gün, ‘Çok özlemişim<br />

yine de İstanbul’sun gibi” laflar geçiyor<br />

içimden fakat birkaç gün sonra trafik,<br />

kalabalık, insanların birbirine olan vurdumduymazlığı<br />

gerçekten eskisinden daha da<br />

rahatsız edici oluyor. Şile’ye döndüğümde<br />

huzur buluyorum. Her yere yürüyerek gitmek,<br />

yürürken insanlarla sohbet etmek<br />

aslında dünyanın en basit şeyi iken, bir<br />

anda en değerli şeyi oluyor. Bence çağımızın<br />

en tehlikeli olayı stres. Küçük bir yerde<br />

yaşadığınızda daha az stresli oluyorsunuz.<br />

Yani her şey daha anlamlı oluyor. Metroda<br />

sizi ittirerek geçen, ‘günaydın’ dediğinizde<br />

cevap vermeyen insanlara değil, gerçekten<br />

anlamını veren şeylere kafayı takıyorsunuz.”<br />

“ANNEM, BABAM VE KÖPEĞİMLE<br />

HUZURLU BİR HAYAT”<br />

İçinde bulunduğu dönemi bir ‘geçiş dönemi’<br />

olarak tanımlıyor Nida Şahin. Eşiyle birlikte<br />

New York’ta yaşamayı planlıyorlar. “Şimdi<br />

orası da mega bir şehir diyebilirsiniz evet<br />

ama artık sevdiğim işi yapıyorum. Amacım<br />

buradaki huzurumu ve emeğimi oradaki<br />

lokal üreticilerle de buluşturmak” diyor ve<br />

“Bürokratik süreçleri yoluna koyana kadar<br />

annem, babam ve köpeğimle Şile’de huzurlu<br />

bir hayat yaşıyorum ve üretimimi yapıyorum”<br />

diye anlatıyor şu an içinde bulunduğu<br />

durumu. Satışlarını da online olarak yapıyor.<br />

Yani arada mağazalar, fabrikalar, havalı kurumsal<br />

firmalar yok. Dolayısıyla çok özenli<br />

ama az ve özgün ürünler var. İşi zor ancak<br />

elbet her insan makinalarda üretilen tek<br />

tip ürünlerin değil, içinde emek ve ruh olan<br />

ürünlerin daha kıymetli olduğunu; şehirde<br />

kendini ihtiyaçlarına değil de hırslarına hapsetmiş<br />

olduğunu; kazandığı paranın değil,<br />

soluduğu havanın, inşaat sesi olmadan yaşamanın,<br />

insanların gülen suratlarının değerini<br />

anlayacak. Kızılderili’nin dediği gibi,<br />

“Beyaz adam elbet paranın yenmediğini anlayacak.”<br />

Hiç olmazsa böyle düşünmek bana<br />

umut veriyor. Hepinize de aynı şekilde ilham<br />

vermesi dileğimle...<br />

Instagram:<br />

instagram.com/nidahandcrafts<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 83


Hayata Dair<br />

KARŞILIK<br />

Bir arkadaş grubu ile sohbet ediyorduk. Söz,<br />

hiç akılda olmadan karşılaşılan olayların yaşamımızda<br />

yarattığı derin etkiler üzerineydi.<br />

Bir arkadaşımız bozulan arabası nedeniyle<br />

tanışıp evlenmeye karar verdiği eşiyle olan<br />

macerasını anlatıyordu. “Melek zannedip<br />

evlendim fakat iki yılım acı içinde geçti. Çok<br />

şükür çocuk olmadan boşandım ama aradan<br />

12 yıl geçti hâlâ verdiği rahatsızlıklardan<br />

kurtulamıyorum.” Araba bozulması sözü<br />

İNAL AYDINOĞLU geçince hemen başka bir arkadaş devreye<br />

girdi. “Seninki benim başıma gelenlerin yanında<br />

çok önemsiz kalır. Antalya’ya tatile gidiyordum. Yol kenarında<br />

bozulan fakat uyarı işareti koymayan bir traktöre çarptım.<br />

Bir yılım hastanelerde geçti. Yedi yıldan beri de ağrılar içinde ve<br />

yarı sakat dolaşıyorum” dedi. Hemen hemen herkesin hiç beklemediği<br />

anlarda yaşamına giren olaylar nedeniyle çektiği acılar<br />

ve yaşadığı sevinçler vardır.<br />

Herkes zanneder ki bu olaylar tesadüfen veya şans eseri olarak<br />

başa gelmiştir. Evrendeki düzeni milyonlarca yıldan beri hiç aksatmadan<br />

sürdüren, tüm evreni denge ve düzen içinde tutan,<br />

hiçbir şeyi tesadüfe bırakmadan koruyan Yüce Allah, “Evrenin<br />

en şerefli varlığı olarak yarattım” dediği insanların yaşamını tesadüflere<br />

bırakır mı? Allah her kulunun önüne ruhsal gelişimini<br />

sağlayacak, öğrenmesi ve değişmesi için gerekli olan ve onun<br />

hayrına olacak şeyleri çıkarır. Eğer biz karşımıza çıkanlardan<br />

gerekli bilgileri almaz, kendimizi hiç sorumlu tutmadan olayları<br />

tesadüfe bağlar veya suçu başkalarına yüklemeye çalışırsak, bu<br />

dünyadan gerekli şeyleri öğrenmeden geldiğimizden daha cahil<br />

gideriz. Hiç kimse “Ben bu sonucu hak etmemiştim” dememeli.<br />

“Olanların içinde nasıl bir payım var?” diye düşünmelidir.<br />

Bir evlilikle iki yılını acı içinde geçiren arkadaşım, eşini kendisi<br />

seçmişti. Traktöre çarpan arkadaşım bütün gün nefes almadan<br />

çalıştıktan sonra yorgun argın gece yolculuğuna çıkmayı kendisi<br />

tercih etmişti. Bunlar o anda ve yüzeyde görünen sebeplerdir.<br />

Bir de olayın derinine ve geçmişine giderseniz başınıza gelen<br />

şeyleri hak ettiğinize bizzat kendiniz de karar verebilirsiniz.<br />

Her gün birçok olayla karşılaşırız. İnsanlar ve olaylar bir sinema<br />

şeridi gibi önümüzden akar gider. Hiçbirisi önümüzde durmaz<br />

ve bize takılmaz. Biz neyi seçmişsek onunla karşılaşırız. Kendi<br />

görüş ve anlayışımıza uygun olan şeyleri seçeriz. Egomuz ve<br />

nefsanî isteklerimiz seçimlerimizde en etkili rolü oynamaya çalışır.<br />

Bilgimiz, birikimlerimiz, deneyimlerimiz yolumuzu aydınlatır,<br />

kinlerimiz, kıskançlığımız, hasisliğimiz yolumuzu şaşırtır.<br />

Genel bir kural vardır, kimse onu değiştiremez. “Ne ekersek,<br />

onu biçeriz”.<br />

Beş yaşındaki yeğenim kedilere ve köpeklere pek yakın olup,<br />

sevmediği halde geçen hafta evden aldığı yiyeceklerle mahalledeki<br />

kedi ve köpekleri beslemeye başlamış. Kızındaki bu değişimi<br />

fark eden anne, bir süre izledikten sonra değişimin nedenini<br />

sormuş ve şöyle bir cevap almış: “Uzun süreden beri babamdan<br />

bisiklet istiyorum, almıyor. Kedi ve köpekleri besleyerek iyilik<br />

yapıyorum. Babam geçen hafta, iyilik yapanların dilekleri kabul<br />

olur demişti ya...” Yeğenim çocuk aklıyla zannediyordu ki, bir<br />

iyililik yaparsa hemen karşılığını görecek ve bisikleti alınacak.<br />

Yalnız beş yaşındaki küçük yavru değil koca insanlar bile yaptıkları<br />

her hareketin karşılığını hemen alabileceklerini zannediyorlar.<br />

Manava gidip beş lira vererek iki kilo domates almak gibi<br />

değildir Allah’ın hesapları. Yaptığımız her hareketin cevabı ile<br />

ancak günü geldiğinde karşılaşırız. Ne öğrenmemiz gerektiğine<br />

ne ile karşılaşmamız gerektiğine, gelişmemiz için neler olması<br />

gerektiğine yukarısı karar verir. Kararın tek kuralı vardır. Yalnızca<br />

bizim ve evrenin hayrına olan şeylerle karşılaşırız.<br />

Karşılaştığımız birçok olayı ilk anda felaket gibi görürüz, bir süre<br />

sonra iyi ki karşılaşmışız diye Allaha şükrederiz. Veya büyük sevinçler<br />

yaratan olaylarla karşılaşırız, bir süre sonra bakarız ki o<br />

olay bizi felaketlere sürüklemiş. Eğer piyangodan para kazanan<br />

insanların öyküsü yazılsa; bu öykü, emek karşılığı olmadan gelen<br />

paranın insanların başına ne dertler açtığının öyküsü olurdu.<br />

Karşılaştığımız her olayın amacı bize bir şeyler öğretmektir. Başımıza<br />

gelen her olayın geçmişte yaptıklarımızla bağlantısı vardır.<br />

“İyilik yap, at denize balık bilmezse yaradan bilir” denilir. Bunun<br />

gibi yüzlerce atasözü dilden dile dolaşır. Bir gün önemli bir<br />

kazadan kıl payı kurtuluruz, “Ne kadar şanslıydık” deriz. İnsanlar<br />

kendi şanslarını da, felaketlerini de kendileri hazırlarlar. İyi şeyler<br />

düşünerek, iyilik yaparak yaşayanlar, iyiliklerle karşılaşırlar.<br />

84 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Sektör<br />

Bir başarı hikâyesi:<br />

ZEKİ BALI<br />

Başarı, hayal kurarak ve çok çalışarak gerçekleşir. Hedefleyerek, azimle hayallerinin peşinden<br />

koşmak! Türkiye’de bunun en iyi örneklerinden otomotiv sektörünün başarılı işadamlarından<br />

Zeki Balı, kapılarını Kadıköy Life Dergisi’ne araladı.<br />

Henüz 1 yıllık yetkili servis olmasına rağmen,<br />

Borusan Otomotiv 2016 yılı Türkiye<br />

Geneli Müşteri Memnuniyeti anketlerinde<br />

“Müşteri Memnuniyeti En Yüksek BMW<br />

Yetkili Servisi” olarak Türkiye Birincisi olan<br />

Etkili Servis Ataşehir’in Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Zeki Balı, adeta tırnakları ile kazıyarak<br />

alanında zirveye yerleşen yöneticiler<br />

kategorisindeki yerini aldı.<br />

YARDIMCI TEKNİSYEN OLARAK İŞ<br />

HAYATINA BAŞLADIĞI BORUSAN<br />

OTOMOTİV’İN YETKİLİ SERVİSİ OLDU<br />

İş hayatına, 1988 yılında Borusan Oto<br />

Avcılar’da yardımcı teknisyen olarak henüz<br />

17 yaşındayken başlayan Zeki Balı, BMW<br />

tutkusunun da o yıllarda başladığını söyledi.<br />

O sıralar “benim de yüksek standartlarda ve<br />

modern bir yetkili servisim olmalı” diyerek<br />

hedefini koyan Balı, bu yolda tutkusu olan<br />

BMW’yi daha iyi anlayabilmek için, sabırlı<br />

bir eğitim süreci sonrası Almancayı da öğrenmeyi<br />

başardı. İlk servis hizmetleri veren<br />

şirketini 1994 yılında henüz 22 yaşındayken<br />

açan, Borusan Otomotiv BMW Yetkili<br />

Servisi olma hayali ile azimle çalışan genç<br />

girişimci, 2015 yılına gelindiğinde Borusan<br />

Otomotiv BMW Yetkili Servisi Etkili Servis<br />

Ataşehir ile hayalini gerçekleştirdi.<br />

“HER ZAMAN ÜZERİNE 1 KOYABİLMELİYİZ”<br />

Başarılı işadamı, “Başarınızın sırrı nedir?”<br />

sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Her şeyden<br />

önce hayal etmek ve ısrarla hayalimizin gerçekleşmesi<br />

için gerekli tüm koşulları sağlamak<br />

üzere çok çalışmalıyız. Her deneme<br />

başarılı olmasa da, vazgeçmeyerek ve üstüne<br />

1 daha koyarak yola devam etmeliyiz.<br />

Kendimizi sürekli yenilememiz, güncellememiz<br />

gerekiyor. Seyahat ederek, yerinde<br />

görmek de çok önemli. İş hayatımda 40<br />

ülke, 100’den fazla şehre seyahat etme fırsatı<br />

buldum.”<br />

“SEYAHAT ETMEK VİZYONUN<br />

GELİŞMESİNİ SAĞLAR, ÖZGÜRLEŞTİRİR”<br />

Yoğun çalışma temposuyla geçirdiği dolu<br />

dolu 27 yılının meyvesi olarak 2015 yılında<br />

Etkili Servis Ataşehir’i, Borusan Otomotiv<br />

BMW Yetkili Servisi olarak hayata geçirmeyi<br />

başaran Zeki Balı, “İnsan ne kadar çok seyahat<br />

ederse, araştırırsa vizyonu da o kadar<br />

gelişir. Genellikle yaşadığımız çevremizin<br />

karakterine bürünerek yaşıyoruz. Farklı<br />

kültürleri incelemek, yaptığımız iş ile ilgili<br />

farklı deneyimler kazanmak, hem vizyonumuza<br />

hem de yaptığımız işe yansır. Herkes<br />

sevdiği işi yapmalı. Ben BMW tutkunuyum”<br />

diyerek, mesleğe odaklanmanın önemini de<br />

vurguluyor.<br />

İNANILMAZ KOLEKSİYON<br />

İşadamının, BMW’nin model otomobillerinden<br />

oluşan koleksiyonu ofisini boydan boya<br />

süslüyor. BMW’nin bugüne kadar üretilmiş<br />

tüm model otomobillerinin yer aldığı koleksiyon,<br />

BMW tutkunlarının büyük ilgisini<br />

çekiyor. Zeki Balı, model otomobil koleksiyonunun<br />

ve Marmaris Yelken Kulübü’ndeki<br />

aktivitelerinin en çok keyif aldığı hobileri<br />

olduğunu belirtiyor.<br />

MUTLU PERSONEL: MUTLU MÜŞTERİ<br />

Müşteri beklentisinin, kendisini sıcak karşılayan,<br />

gülümseyen, doğru ve zamanında<br />

bilgilendirme yapan, etkin iletişim kuran,<br />

güven veren, karşıladığı gibi uğurlayan ve<br />

çözüm üreten bir şirket temsilcisi görmek<br />

olduğunu söyleyen Zeki Balı, “Tüm bunların<br />

olabilmesi için her zaman önceliğimiz personelimizin<br />

mutluluğudur. Personelimizin<br />

rahat ve konforlu bir çalışma ortamında,<br />

uyum içerisinde çalışması ve işi için gerekli<br />

tüm eğitimleri tamamlamasını sağlamak<br />

prensibimizdir. Çalışan mutlu ve yüksek<br />

motivasyona sahip olursa, bu müşteriye de<br />

yansır ve başarı olarak size geri döner” mesajını<br />

verdi.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 85


Platform<br />

İnal Aydınoğlu gönül dostlarının buluşma yerini gösterdi:<br />

GÖNÜLLÜ PLATFORMU<br />

İREM TOPRAKKAYA<br />

Yaşamının 39 yılını iyi bir gönüllü olabilmek<br />

için adayan İnal Aydınoğlu ile sosyal medyadaki<br />

yeni bir girişimi üzerine görüştük.<br />

Gönüllü Platformu’nu kurmayı<br />

neden düşündünüz?<br />

Yıllardan beri biriktirdiğim çok değerli gönüllü<br />

dostlarım vardır. Emeklerini, zamanlarını,<br />

sevgilerini, gönüllerini başka insanların acı<br />

ve yoksulluklarını paylaşmak ve hiçbir karşılık<br />

beklemeden hizmet etmek için adamışlardır.<br />

Ama toplumda gönüllülüğe olan ilgi her gün<br />

biraz daha azalıyor. İnsanların dünyaya ve<br />

dünyasal değerlere olan ilgisi artıyor. Oysaki<br />

dünya yaşamının güzelleşmesi, mutluluğun<br />

çoğalması için insanlar birbirine dönmeli, birbirini<br />

düşünmeli, toplumda gönüllülük duygusu<br />

gelişmelidir. Gönüllüler birbiri ile haberleşmeli,<br />

birbirlerini eğitmeli, örnek olmalı, birliğin<br />

verdiği güçten motivasyon sağlamalıdırlar. Bu<br />

amaçla yıllardan beri düşündüğümüz bir buluşma<br />

yerini, “Gönüllü Platformu” adıyla sosyal<br />

medyada oluşturmaya çalışıyoruz.<br />

5 Aralık 2016 Dünya Gönüllüler Günü’nde<br />

Akut, Tema, Tegv, Turmepa, Lions, İhtiyaç<br />

Haritası, Bolu Bağışçıları Vakfı, Türk Böbrek<br />

Vakfı ve birçok gönüllü kuruluşun temsilcilerinin<br />

toplandığı Büyük Kulüp’teki bir açık<br />

oturumda Gönüllü Platformu’nun kuruluşunu<br />

ilan ettik.<br />

Gönüllülük nedir, neden Gönüllü<br />

Platformu kuruldu?<br />

Gönüllülük bir insanın bilgi, birikim ve deneyimlerini,<br />

gönlündeki sevinci, ruhundaki<br />

şefkati ve aydınlığı başka insanlara ve tüm<br />

varlıklara verebilmek için arzu ve istek içinde<br />

olmasıdır. Ve en önemlisi bunları eyleme<br />

dönüştürmesidir. Toplumumuzda gönüllülük<br />

duygusunun gelişmesi, gönüllü hizmet<br />

veren insan sayısının artması, gönüllülerin<br />

daha aktif, etkin ve bilgili hizmetler verebilmeleri<br />

amacıyla çalışmak ve olanaklar<br />

hazırlamak istiyoruz. Buna ulaşabilmek<br />

için Türkiye’nin her yerindeki gönüllüleri<br />

“Gönüllülük Platformu”nda toplamak dileğindeyiz.<br />

Gönüllülük Platformu’nun amacı;<br />

ulusal ve uluslararası düzeyde gönüllüler<br />

arasındaki iletişim ve etkileşimi geliştirmek,<br />

bilgi ve deneyim paylaşımını teşvik<br />

etmek, gönüllülerin sosyal medyadaki<br />

iletişim aracı olmak, gönüllülük üzerine<br />

bilimsel ve uygulamalı Ar-Ge çalışmaları<br />

yapmak, gönüllülerin sosyal ve kültürel birlikteliklerine<br />

olanak sağlamaktır.<br />

Platformdaki hedefleriniz nedir?<br />

Ana hedefimiz gönüllüleri ve gönüllü kuruluşları<br />

buluşturmaktır. Bu doğrultuda<br />

hedeflerimiz şöyle: Gönüllülerin duygu,<br />

düşünce ve önerilerini kendi aralarında<br />

paylaşabilecekleri bir platforma ulaşmak...<br />

Gönüllüler arasında ulusal ve uluslararası<br />

düzeyde bir iletişim, etkileşim ve paylaşım<br />

ortamı oluşturmak... Toplumda gönüllülüğe<br />

ilgi çekmek, gönüllülük duygusunu geliştirmek,<br />

yaygınlaştırmak, gönüllü hizmet eden<br />

insan sayısını artırmak... Gönüllü projelerini<br />

yayınlamak ve gönüllülerin birbirlerine<br />

örnek olmalarını sağlamak... Yazılı, sözlü,<br />

görüntülü tüm iletişim araçlarını kullanarak<br />

gönüllü eğitimleri hazırlamak, ar-ge<br />

çalışmalarına olanak sunmak... Kültürel ve<br />

sosyal paylaşım amaçlı, gönüllülük üzerine<br />

toplantılar düzenlemektir.<br />

İlk altı ayın sonunda Gönüllü Platformu<br />

nereye ulaştı?<br />

Gönüllülerle buluşma yerimiz sosyal medyadır.<br />

5 Haziran 2016 itibariyle Facebook,<br />

Twitter ve Instagram’da 10.000’i aşkın takipçiye<br />

ulaştık. Son 30 gün içinde sayfalarımız<br />

3.400.000 kez görüntülendi, yüklenen<br />

kısa filimler ve videolar 2.000.000 kez izlendi,<br />

büyük beğeni aldı ve 300.000’e yakın<br />

paylaşım yapıldı. Yani ortalama günde<br />

10.000 kez paylaşım oldu.<br />

Bunların hepsini bir başlangıç kabul ediyoruz.<br />

Hedefimiz 100 milyonlu sayılara ulaşmak.<br />

Gönüllülük duygusunun tüm gönüllerde<br />

filizlenmesini, kökleşmesini sağlamaktır.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 87


Yaşamın İçinden<br />

Simit deyip geçmeyin<br />

İçinde bulunan çeşitli katkı maddeleri nedeniyle direkt denize karışmaması gereken<br />

simitlerin, insanlar kadar deniz canlıları ve çevre için de uygunsuz manzaraları beraberinde<br />

getirebileceği öngörülüyor.<br />

Martılara tane tane atılan simitler, İstanbul ile bütünleşen<br />

bir manzara… Ancak, diğer yandan satılamayan<br />

simitlerin “balıklar yesin” diyerek ardı ardına denize<br />

dökülmesinin getirdiği çirkin ve sağlıksız görüntüler<br />

de yaşanıyor. Kadıköy Rıhtım’da sık sık deniz üzerinde<br />

yüzen susamlı simitler, farkında olmadan doğaya ve<br />

deniz canlılarına zarar verip, beraberinde çevre kirliliğini<br />

de getiriyor.<br />

SİMİT, İNSANLARA BİLE ZARARLI OLABİLİYOR!<br />

Günlük koşuşturmada imdada yetişen simit, bazen sanıldığının aksine zararlı<br />

da olabiliyor. Glisemik indeksi yüksek olan gıdaların akciğer kanserine neden<br />

olabileceği ortaya kondu. Teksas Üniversitesi MD Anderson Kanser Merkezi<br />

tarafından yapılan araştırmada, glisemik indeksi yüksek besinlerle beslenen<br />

kişilerde, bu tip gıdalarla beslenme oranı daha düşük olan kişilere oranla akciğer<br />

kanseri riski yüzde 49 daha fazla çıktı. Simit ile birlikte mısır gevreği ve<br />

pirincin de benzer kategoride olduğu kamuoyuna aktarıldı.<br />

Ağaca çivi saplama,<br />

doğanın katili olma!<br />

Kadıköy’ün birçok noktasında afiş asmak amacıyla ağaçlara çakılan<br />

çiviler, çevrecilerin tepkisini çekiyor. Acıbadem’de Kadıköy<br />

Life Dergisi’nin görüntülediği o kareler, tanıtım uğruna yapılan<br />

acımasızlığı aktarıyor.<br />

Doğaseverler; “Ağaçlar, insan ve hayvanlar gibi birer canlıdır.<br />

Onlara saplanan her çivi can yakar. Bitkinin hastalanmasına,<br />

mikrop kapmasına, kurumasına neden olur. İnsana olduğu gibi<br />

ağaçlar da saygıyı hak eder. Üstelik onlar bize hayat, oksijen veriyor”<br />

diyerek, mevcut görüntülerin tekrarlanmaması gerektiğinin<br />

altını çiziyor.<br />

Bir mızıka,<br />

bir darbuka hayat...<br />

İstanbul’da sokak sanatçılarının ilk uğrak noktalarından olan<br />

Bahariye Caddesi’nde Umut Koçaklı, mızıka ve darbukayı birleştirerek<br />

müzik ziyafeti veriyor.<br />

İki enstrümanı aynı anda ahenkle çalabilmesi yönüyle beğeni<br />

kazanan Kadıköylü genç müzisyen; “Benim başka bir işim yok.<br />

Sokak sanatçılığını seviyorum ve bundan büyük keyif alıyorum.<br />

Geçimimi de böyle sağlıyorum. Mızıka sesim, darbuka ritmim,<br />

onlar benim en iyi arkadaşlarım” diyor.<br />

88 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Yaşamın İçinden<br />

Kurtarın bu çocukları!<br />

Yaşlarının 14-15 civarında olduğu görülen iki<br />

çocuk… Hal ve hareketlerinden uçucu-uyuşturucu<br />

madde kullandıkları tahmin edilen<br />

ve ardı ardına sigara yakan, çevre sakinlerine<br />

göre sokaklarda sürekli sürü halindeki<br />

köpeklerle gezen iki çocuğun içler acısı hali;<br />

“Nereye gidiyoruz, bu çocukların geleceği<br />

ne olacak, onları kurtarmak, rehabilite<br />

edip pırıl pırıl bir geleceğe bırakmak çok mu<br />

zor?” sorularını akıllara getiriyor. Özellikle<br />

Fikirtepe ve çevresinde metruk yapıların çok<br />

fazla olması nedeniyle İstanbul genelinden<br />

Kadıköy’e gelen bağımlılar, buraları mesken<br />

tutarak zaman zaman dehşet saçıyor, bazen<br />

de yangınlara neden oluyor.<br />

OLAĞAN HALE GELDİKÇE DAHA DA<br />

KRONİKLEŞİYOR<br />

Sadece Kadıköy’de değil, İstanbul’un dört bir<br />

yanında benzer manzaralar, milyonların gözleri<br />

önünde yaşanıyor. Artık hemen her köşe<br />

başında İstanbulluların sıkça görür hale geldiği<br />

manzaralar hem çok üzücü, hem de derin<br />

derin düşündürücü... Görüntülerin olağan<br />

hale gelip insanların yollarına devam ettiği<br />

manzaraların artık “alışılagelmiş, sıradan ve<br />

olağan” kabul edilmesi de, geleceğimiz adına<br />

ne kadar büyük bir kaygı içerisinde olmamız<br />

gerektiğini gözler önüne seriyor.<br />

OKULA GİTMELERİ GEREKİRKEN...<br />

Görüntüler Kadıköy’ün göbeği, Kuşdili Çayırı<br />

çevresinden. Önce yoldan geçenlerden para<br />

isteyen gençler, daha sonra kaldırım kenarına<br />

geçip ardı ardına sigara içmeye başlıyor.<br />

Bilinçlerinin tam olarak yerinde olmadığı tavırlarından<br />

net bir şekilde anlaşılan çocuklar<br />

bazen gülüyor, bazense aniden hırçınlaşıyor.<br />

Kurbağalıdere ıslah çalışmalarının sürdüğü<br />

şantiyenin reklam panolu duvarlarına tuvaletini<br />

yapan gençlerden biri, ardından sigara<br />

içen arkadaşına ardı ardına defalarca yumruk<br />

atıyor. Sonrasında hiçbir şey olmamış gibi<br />

ağır adımlarla yanlarından ayırmadıkları sokak<br />

köpekleri ile kaldırımda ilerleyen çocuklar,<br />

bir süre sonra şehrin merkezine doğru gözden<br />

kayboluyor. O anlarda sırtında çantasıyla<br />

okuluna giden yaşıtları bir gencin korkusu<br />

ise, Kadıköy’de sorunun ulaştığı boyutu tüm<br />

çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor. Sokaklarda<br />

yaşayan bağımlı çocuk ve gençler, bilinçlerini<br />

kaybederek zamanla çok saldırganlaşarak<br />

karşısındakilere ciddi zarar verebiliyor.<br />

Kaygı ve korku, yerini özçekim keyfine bıraktı<br />

İstanbul Şehir Hatları’na iki yıl önce dâhil<br />

olan katamaran tipi vapurlar, ilk haftalarında<br />

büyük kaygıyı getirmiş, “Martılara nereden<br />

simit atacağız?” yorumları yapılmıştı.<br />

Şimdi ise martılar bir yana, “360 derece İstanbul<br />

özçekimi” dönemi başladı.<br />

Öngörülenin aksine dört cephesinde iki<br />

katlı balkonları bulunan ve iç hacmine<br />

oranla dışarıda geniş açısıyla daha ferah<br />

İstanbul imkânı sunan katamaran vapurlar;<br />

Kadıköy’den Eminönü, Karaköy ve Beşiktaş<br />

İskeleleri boyunca keyifli özçekimlerin uğrak<br />

yeri oldu. Diğer yandan katamaran vapurların<br />

modern ve sağlıklı tuvalet kullanma<br />

imkânı sağlaması, eski vapurlara göre<br />

büyük bir avantaj olarak değerlendiriliyor.<br />

Eskilerinin aksine vapurun içine girmeden<br />

geniş koridorlarında dört cephesinden megakenti<br />

yaşama fırsatı veren yeni vapurlar,<br />

İstanbul’u videoya almak isteyen hobi sanatçılarının<br />

ilk adresi…<br />

SOSYAL MEDYADA<br />

“VAPURDAN İSTANBUL” AKIMI<br />

Katamaran vapurların engelsiz fotoğraf ve video<br />

çekme imkânı sağlaması, sosyal medyada<br />

“Vapurdan İstanbul” akımını da beraberinde<br />

getirdi. İş ve okul gibi olağan gerekçelerle<br />

her gün deniz yolunu kullanan İstanbullular<br />

için bu sıradan bir anı olsa da, denizden uzak<br />

semtlerde yaşayanların vapurda ilk adımından<br />

sonrası, günün özçekimini almak demek.<br />

Özçekimini tarihi Haydarpaşa Garı ile yapmak<br />

isteyenleri ise, bol tadilatlı kareler bekliyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 89


Eski Dostlar/Sevda Somer<br />

REFORMCU BAŞKAN ÜMİT UYSAL<br />

Türkiye’de turizm denince şüphesiz ilk aklımıza<br />

sıcağı, denizi ve yemyeşil doğasıyla<br />

Akdeniz’in incisi Antalya gelir. Antalya’nın<br />

en yaşanılır ve modern ilçelerinden biri olarak<br />

gösterilen Muratpaşa Belediyesi’nin sevilen,<br />

çalışkan ve reformcu başkanı Ümit Uysal ile<br />

bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu arada hatırlatalım,<br />

bölgede çok sayıda Kadıköy’den göçen<br />

aile yaşamakta...<br />

SEVDA SOMER<br />

sevdasomer@hotmail.com Böyle önemli bir görev için doğru adamı<br />

bulmak pek kolay olmamıştır sanırım.<br />

Çağdaş özgürlüğün gerçekten yaşandığı, aynı zamanda<br />

kültürel düzeyi yüksek insanların bulunduğu büyük bir<br />

ilçe Muratpaşa; peki size bu ne ifade ediyor?<br />

Muratpaşa, Antalya’mızın kalbi. Bölgemiz antik çağlardan<br />

beri farklılıkların içinde eridiği, farklı kültürlerin barış çerçevesinde<br />

bir arada yaşadığı yer. Bu nedenle adı Pamfilya, biz<br />

Muratpaşa’da tam olarak Pamfilya’yız.<br />

Çalışmalarınız ile ilçenin çehresini fevkalade değiştirdiniz.<br />

Gelecek için çok iyi projelerinizin olduğu da aşikar. Yakın<br />

zamanda gerçekleşecek olan projeleriniz hakkında bizi<br />

aydınlatabilir misiniz?<br />

Biz ‘’Altta kalanın canı çıkmasın!’’ sloganıyla, canla başla çalışıyoruz.<br />

Bütün insanlarımızın kent kimliğinde kendisini paydaş<br />

hissettiği, ezilmediği bir Muratpaşa oluşturmayı hedefliyoruz.<br />

Bu yönde yorulmadan çalışıp sürekli proje üretiyoruz.<br />

Muratpaşa’nın bizler için taşıdığı anlamı anlatmak amacıyla son<br />

3 yılda yaptığımız hizmetlerden bazılarını sizlere aktarabilirim...<br />

Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığımız protokol çerçevesinde<br />

okullarımıza spor salonları yapıyoruz. 5 spor salonu tamamladık,<br />

hizmete açtık. Bu rakamı ilerleyen yıllarda çoğaltmayı<br />

planlıyoruz.<br />

Avrupa’nın en büyük sivil toplum yerleşkelerinden Abdullah<br />

Sevimçok Toplum Merkezi'ni, Hacı Bektaş Veli Kültür<br />

Merkezi’ni inşa ediyoruz.<br />

60 yaş üstü komşularımızın bir arada iyi vakit geçirmeleri için<br />

Yaşlı Evi, Gönül Bahçesi projemizi gerçekleştirdik. Günde ortalama<br />

2 bin yaşlı komşumuz buralardaki hizmetlerimizden<br />

yararlanıyor. Son 2 yıl içinde 300 bin metrekarelik yeşil alan<br />

ürettik. Asgari ücretle çalışan özellikle turizm sektöründe olan<br />

annelerin çocukları için 3 adet sosyal kreş hayata geçirdik.<br />

Eğitim kurumlarının sanatsal, kültürel etkinliklere<br />

yaklaşımı nasıl? Okuyan, toplumu, bilimi, edebiyatı, sporu,<br />

sanatı bütünüyle kucaklayan bir kuşak oluşturuyor mu?<br />

Ayrıca, sizin sanata karşı duruşunuzu öğrenmek isteriz...<br />

Muratpaşa’da yaşayan her komşumuzun, sanatın bir parçası<br />

ile ilgilenmesi için gayret ediyoruz. Yaşlı Evlerimiz ve Gönül<br />

Bahçesi’nde komşularımız sanatın her kolu ile ilgilenebiliyor.<br />

Mesela dansta Türkiye ve Dünya Şampiyonlukları elde ettiler.<br />

Mesleki ve sanat topluluklarımız ‘MEST’, her yaş grubundan<br />

komşularımıza sanatsal eğitim veriyor. Edebiyat Günleri,<br />

Öykü Günleri, İşçi Filmleri, Festivalleri, Yörük Türkmen Çalıştayı,<br />

Muratpaşa Söyleşi gibi kültür ve sanat etkinlikleri düzenliyoruz.<br />

Amatör tiyatro ve müzik toplulukları için Meltem<br />

mahallesinde cep sahne açtık. Kentimizde büyük bir eksiklik<br />

olarak gördüğümüz opera ve gösteri merkezimizin temellerini<br />

Yeşilbahçe mahallesinde yakın zamanda atmış olacağız. İhale<br />

sürecimizi tamamladık ve bu kültür merkezimizin projesini<br />

Mimarlar Odası ile birlikte gerçekleştirdiğimiz ulusal düzeyde<br />

fikir proje yarışması ile elde ettik. 2018 yılının ilk aylarında bu<br />

projenin açılışını gerçekleştirmek, temiz bir görüntü için yoğun<br />

bir çaba elde ediyoruz. Mesela, bina cephelerini sağlıklaştırma<br />

ve boyama projesi başlattık. Bina cephelerinin bir çoğunu beyaz<br />

ağırlıkta olmak üzere Akdeniz renkleri ile boyadık. Ulusoy<br />

Bulvarı'nda pilot uygulamamızı tamamladık. Cami, cemevi ve<br />

tüm ibadethaneleri belirli periyotlarda temizliyor, okullarımıza<br />

bakım hizmeti sunuyoruz.<br />

Türkiye Harp Malülü Gaziler, Şehit ve Dul Yetimleri Derneği’ne<br />

hizmet binası tahsis ettik. 1.500 hektar büyüklükteki Kırcami<br />

planlamasını tamamladık. Bunlarla yetinmeyip, ilçemize 16<br />

milyon liralık iş ve sosyal hizmet aracını aldık.<br />

90 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Yüksek öğretimde olan kız ve erkek çocuklarımız için<br />

Muratpaşa Belediyesi’nin burs katkıları yeterli mi?<br />

Burs hangi şartlarda veriliyor?<br />

Üniversiteye hazırlanan gençlerimiz için eğitim merkezimiz<br />

‘MURGEM’’i açtık. Gençlerimiz 100/90 başarı oranı ile yüksek<br />

öğrenime başladı. MURGEM’de şu an 1.200 gencimiz geleceğe<br />

hazırlanıyor. Yüksek öğrenim gören kız öğrencilerimiz<br />

için yurt niteliğinde iki gençlik evini kullanıma sunduk. Gelir<br />

düzeyi düşük ailelerimizle üniversiteli öğrencilerimize yönelik<br />

olarak 3 halk çamaşırhanesi açtık. Maddi imkânlar el verdiğince<br />

burslara katkımız olduğunu düşünüyorum. İhtiyacı<br />

olanlarda herhangi bir kriter aramıyoruz, bizim için eğitiminde<br />

başarılı olması yeterlidir.<br />

Gelelim kadına şiddet konusuna... Siz bir hukuk adamı<br />

olarak bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz ve konuyla<br />

ilgili bir çalışmanız var mı?<br />

Kadın aile hizmetleri müdürlüğümüz bünyesinde bulunan<br />

kadına şiddete karşı kurduğumuz ‘Alyazma’ grubumuz mevcut.<br />

Bu grubumuz saha ekibinde uzman hukukçularımız<br />

bulunuyor. Turunç Masa’ya yapılan başvurularda da hukukçularımız<br />

bilgilendirme çalışması yapıyor. Bu Turunç Masa,<br />

hasta bakım ve nakil merkezi, taziye hizmetleri içeren sosyal<br />

yardım ağını kapsamakta. Yaklaşık 20 bin kişiye ulaşıyoruz.<br />

Amacımız, Muratpaşa’da yaşayanların yaşam kalitesini yükseltmek,<br />

engelli ve yaşlılarımızın Turunç Masası’na başvurup,<br />

7/24 saat onlarla ilgilenebilmesini sağlamak.<br />

Sokaklarda yaşanan ses-gürültü kirliliğine bir<br />

önleminiz var mı?<br />

Bu konuyla da ilgili birçok çalışma yapmaktayız. Zabıta ekiplerimizce<br />

Kabahatler Kanunu’na istinaden cezai işlem uygulanıp,<br />

ses düzeneğine el konuluyor. Müdahale için komşularımızın<br />

444 80 07 numaralı Turunç hattına başvurmaları yeterli.<br />

Son olarak sokak hayvanları ile ilgili çalışmalarınızı<br />

öğrenebilir miyiz?<br />

Ermenek mahallemizde hayvan rehabilitasyon merkezimiz<br />

bulunuyor. Burada sokak hayvanlarının bakım ve tedavilerini<br />

yapıyoruz. Ayrıca sokak hayvanlarının sahiplendirilmesi için<br />

de gereken özeni gösteriyor, birçok konuyla ilgili her yıl hayvan<br />

sahiplendirme festivali düzenliyoruz.<br />

Sayın başkanım, değerli vaktinizi Kadıköy Life<br />

okurları ile paylaştığınız için çok teşekkür ederim.<br />

Çalışmalarınızda başarılar dilerim.<br />

Esas ben size ve değerli Kadıköy Life okurlarına teşekkürlerimi<br />

sunarım. Bu söyleşiyi gerçekleştirmekten büyük mutluluk<br />

duydum. Hepinize sevgi ve selamlarımı iletiyorum.


Sivil Toplum Örgütleri<br />

Young Skal Kulüpleri Türkiye Başkanı Erhan Us:<br />

Türk turizminde uyguladığımız<br />

modeller sürdürülebilir değil...<br />

KADİR TOPRAKKAYA<br />

Dünya Turizm Profesyonelleri Derneği SKAL<br />

International'ın gençlik kolu olan Young<br />

Skal Türkiye Başkanı Erhan Us ile mini bir<br />

söyleşi gerçekleştirdik.<br />

Yurtdışında Türk turizminde uygulanan model<br />

algısının maalesef sürdürülebilir olmadığı<br />

görüntüsünün hâkim olduğunu dile getiren<br />

Erhan Us, “Ülkemize ve milletimize karşı yıllardır<br />

oluşmuş ve kırılamayan negatif algılar<br />

var. Öyle ki turizmde uyguladığımız modeller<br />

sürdürülebilir görünmüyor. Bütün bunların<br />

değişmesi için turizm politikalarımızın, turizmde<br />

markalaşma planlarımızın sürekli olması<br />

ve bir bütünlük içinde yapılandırılması<br />

ve şüphesiz bilim, teknoloji, sanat, vb. alanlarında<br />

başarılarımızın dünyada yankılanması<br />

gerekiyor. ‘Aydınlık bir Türkiye’ kavramını<br />

herkes hayal etmeli” dedi.<br />

Çeşitli toplantılar için gittikleri ülkelerde yaptıkları<br />

sunumlar ve görüşmelerin ardından,<br />

"Türkiye’yi ve Türkleri hiç böyle bilmiyorduk"<br />

gibi yorumlar aldıklarını sözlerine ekleyen<br />

Us, "Turizmde yatırımların ve destinasyonların<br />

çok dikkatli seçilmesi, iyi anlatılması<br />

gerekiyor. Young Skal Türkiye olarak bizler<br />

de bu yönde diğer sivil toplum kuruluşlarımız<br />

ile senkronize bir şekilde çalışma yapmak<br />

arzusundayız. Sivil Toplum alanında ilkleri<br />

Türkiye’den çıkarmamız da, turizmde marka<br />

çalışmalarımız kadar ülke tanıtımına katkı<br />

sağlıyor" açıklamasında bulundu.<br />

DÜNYA’DA YOUNG SKAL'IN<br />

İLK ÜLKE BAŞKANI<br />

Uluslararası SKAL Dernekleri Federasyonu,<br />

geçtiğimiz yıl Adana'da gerçekleştirdikleri<br />

toplantı sonrasında bir araya gelen Ankara,<br />

Antalya, Bodrum, Bursa, Çukurova, Eskişehir,<br />

İstanbul, İzmir, Kuşadası, Marmara<br />

Young Skal Kulüpleri, ülke yapılanmasında<br />

bir temsil sebebiyle bir başkana ihtiyaç olduğunu<br />

belirterek, Ankara Geçen Dönem<br />

(2012-2014) Başkanı olan Erhan Us’u aday<br />

göstermişlerdi. Us, yapılan seçimde oyların<br />

tamamını alarak Dünya Young Skal yapılanmasında<br />

ilk ülke başkanı seçilen isim oldu.<br />

4. Uluslararası Young Skal Sempozyumu<br />

(Ankara)’nda Türkiye’de uygulanan modelin<br />

dünyada örnek olarak kullanılması kararı<br />

alınmış, ilgili komiteler kurulmuştu.<br />

“NİTELİKLİ GENÇ YÖNETİCİLER VE SİVİL<br />

TOPLUM LİDERLERİ KAZANDIRACAĞIZ”<br />

Young Skal Türkiye yanında, Turizmin Geleceği<br />

Platformu'nun da onursal başkanlığını<br />

yürütmekte olan Erhan Us, “Hedeflerimiz<br />

arasında turizm sektörüne genç, nitelikli<br />

turizm profesyonelleri kazandırmak kadar;<br />

sivil toplumun genç liderlerini yetiştirmek<br />

de var” ifadesini kullandı. Üyelerinin 18-30<br />

yaş arası gençlerden oluştuğuna dikkat çeken<br />

Us; şöyle konuştu:<br />

“Aramızda Bell Boy’lar da var, Müdürler, Direktörler,<br />

Genel Müdürler de. Sektörün her<br />

kesiminden genç profesyonellerin uyum<br />

içinde çalıştığını görmek, bir gün bu uyumu<br />

sektör genelinde görebileceğimiz konusunda<br />

ümit verici. Sektöre yetişmiş eleman<br />

sağlayan üniversitelerle işbirliği içindeyiz.<br />

Bir yandan da sektöre yıllarını vermiş duayen<br />

büyüklerimizin fikirlerini alıyor, onların<br />

tecrübelerinden yararlanmak istiyoruz."<br />

SKAL INTERNATIONAL ve<br />

SKAL TÜRKİYE HAKKINDA<br />

1934 yılında Paris'te kurulan Dünya Turizm<br />

Profesyonelleri Derneği Skal Internatio-<br />

92 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Fosforca<br />

nal; bugün 90 ülkede, 500'den fazla kulüp ve 17.000 üye ile<br />

temsil edilmekte. Tüm kulüpler ve Ulusal Komiteler İspanya/<br />

Torremolinos’da SKAL INTERNATIONAL şemsiyesi altında birleşmiş<br />

ve Genel Sekretarya ile bu merkezden idare ediliyor. Skal<br />

International, her yıl değişik bir ülkede yapılan Dünya kongresinde,<br />

genel kurul tarafından seçilen 7 kişilik bir kadro ile yönetiliyor.<br />

Bu kongreler, üyelere dünyada turizm sektöründeki<br />

gelişmeleri birinci ağızdan dinleme ve izleme fırsatı veriyor.<br />

Gençlik kolu olan Young Skal kulüpleri; 1998 yılında Türkiye’de<br />

İstanbul ve Antalya’da doğmuş, sonrasında bütün dünyaya yayılarak<br />

turizmin genç profesyonellerinin bu yapılanmaya dahil<br />

olmalarının önünü açmış.<br />

Türkiye'de ise, yaklaşık 60 yıllık bir geçmişi olan oluşum, Dünya<br />

SKAL hareketi içinde çok önemli bir yere sahip. İstanbul Kulübü<br />

ile Dünya'nın en büyük kulübü olma özelliğini elinde bulunduran<br />

SKAL Türkiye; iki defa da Dünya Başkanı çıkarma başarısı<br />

göstermiş (Hülya Aslantaş ve Salih Çene); 4. Uluslararası Young<br />

Skal Sempozyumu’na (2016) Ankara Kulübü (Sadık Altıparmak<br />

başkanlığında) ev sahipliği yaparak, ülke tanıtımında<br />

çok önemli bir misyonu yerine getirmiş.<br />

Skal Türkiye yapılanmasına (USDF) 2017-2019 Dönem Başkanı<br />

olarak, geçtiğimiz aylarda Ramada Ataköy Genel Müdürü Faik<br />

Alsaç seçilmişti.<br />

ERHAN US KİMDİR?<br />

1987’de Ankara’da doğdu.<br />

İlk ve orta öğrenimini Büyük<br />

Kolej’de tamamladı,<br />

Bilkent Üniversitesi Turizm<br />

ve Otel İşletmeciliği’nde<br />

üniversite hayatı boyunca<br />

Turizm Kulübü, Genç Liderler<br />

Kulübü gibi beş kulüp<br />

başkanlığından sonra<br />

2014’te mezuniyetini takiben<br />

Ankara Çukurca Leo<br />

Kulübü, Young Skal Ankara<br />

başkanlığı görevlerinde bulundu.<br />

Mesleki hayatında çeşitli<br />

şehirlerde uluslararası zincir/franchise<br />

otellerin marketing operasyonunu yönettikten<br />

sonra; turizmde verdiği marka danışmanlığı, sanatsal/<br />

mimari fotoğraf, grafik tasarım ve kurumsal sosyal medya<br />

yönetimi gibi hizmetleri 2016’da A.D.1644 Worldwide<br />

ajans çatısı altında birleştirdi.<br />

Türkiye’deki kulüplerin birleşmesi ile dünyadaki ilk ve tek<br />

Young Skal ülke başkanı seçildi. Günümüzde Young Skal<br />

Uluslararası Tüzük Komitesi Başkanlığı, Young Skal Türkiye<br />

Başkanlığı ile dünyada birçok üniversiteden turizm ve<br />

gastronomi kulüplerinin birleşerek oluşturduğu Turizmin<br />

Geleceği Platformu’nun Onursal Başkanlığı görevlerinde<br />

bulunmakta.<br />

Erhan Us; kurmuş olduğu ajansta halen zincir ve bölgesel<br />

olmak üzere çeşitli otel, restoran ve kurumlar için stratejik<br />

ve dijital marketing çalışmaları yürütmekte; Sivil Toplum,<br />

Turizm, Sosyal Medya ve Teknoloji alanlarında konferanslar<br />

vermekte, fotoğraf sergilerinde yer almakta ve köşe yazıları<br />

da yazmakta...<br />

Kırgınlığın<br />

romantizmi bitti,<br />

kızgınız!<br />

Merhaba...<br />

Bildiğimiz ve yaşadığımız yaz mevsimlerinde<br />

stres azalır, bedene tatil<br />

verilir, ruhlar dinlendirilirdi. Çalışanların<br />

yaz aylarında birbirlerine sorduğu<br />

sorular; "İzine ne zaman çıkıyorsun?<br />

Tatilde neredesin bakayım?" türünden<br />

olur, ekonomik sorunlarla hiç ilgisi<br />

ENİS<br />

olmayanlar da dönüşte bize İbiza’dan<br />

FOSFOROĞLU Maldivler’e turistik anılarını anlatırlardı.<br />

Tempo azalır, ağır çekim bir ritimde<br />

yaşanırdı Temmuz, Ağustoslar…<br />

Farkında mısınız, artık yazlar bile sert yaşanıyor. Kanırtıyoruz hayatı,<br />

kasıyoruz kaslarımızı ve boyun fıtığı olmayanlarımız bile ruh<br />

fıtığı oluyor. Kırgınlığın romantizmi bitti; kızgınız!..<br />

Ekonomi mi neden? Siyaset mi? Sosyolojik mi bu halimiz? Neden<br />

genç kız mutluluk hayalleri yerine evlilik hayalleri kuruyor? Azıcık<br />

aşım, ağrısız başım kaderciliği yavaş yavaş yerini sorgulamaya bırakıyorsa<br />

(ki bu iyi bir şeydir) biz mi değiştik, yoksa nedenleri mi var?<br />

İlkbahar ıskalandı, yanaklar pembeleşirdi heyecanlanınca; artık<br />

duygularımız bizi morartıyor. Şiirlerimizi, şarkılarımızı bize hangi<br />

neden unutturdu? Masumiyetimizi yok eden kim? Değerbilir<br />

bir toplumdan hoyrat insanlar topluluğuna kim geçirdi bizi? Her<br />

şeyden kuşku duymak, bizim gibi düşünmeyene hakaret etmek.<br />

Bu kavramları bilgisayara versen aygıt "error" veriyor. Zaten<br />

Errorist’ler çoğaldı (!).<br />

Bilmem anlatamıyabiliyor muyum ama bir öykü ile bitireyim:<br />

Tek başına yaşayan bir adamın penceresine bir kırlangıç konup,<br />

gagasını cama vururmuş her gün. Adam rahatsız olup, pencereyi<br />

bile açmazmış. Kırlangıç her sabah pencerede ve tik tik tik üç<br />

gaga vuruşu... Bu öykü değil de masal olsa, dile gelip "Açsana şu<br />

pencereyi" diyecek kırlangıç.<br />

Sonra beklemekten usanmış, vazgeçmiş ve uçmuş gitmiş kırlangıç<br />

sürüsü ile birlikte... Adam yalnızlığına devam ederken gözünün<br />

önünden gitmemiş o minik kuş. Pişman olmuş, içeri bile<br />

alabilirdim onu diye düşünür olmuş. Mevsim değişince yeniden<br />

gelmiş sürü. Fakat o yok!<br />

Küstü diye düşünmüş, her sabah beklemiş adam. Yok! Hayvansever<br />

bir arkadaşına telefon etmiş, anlatmış durumu. "Ne zaman<br />

olmuştu senin bu davranışın?" diye sormuş adam. "Sekiz ay kadar<br />

oldu" demiş. Dostu yanıtlamış: "Kırlangıçların ömrü altı aydır."<br />

* * * *<br />

Bakmayın yazın sert geçtiğine; insanlığı sevgi kurtaracak, hoyratlık<br />

değil...<br />

Öğrenilmiş çaresizlik de kaderimiz değil!<br />

Sevgilerle…<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 93


Sağlık<br />

VARİS<br />

TEDAVİSİ<br />

İÇİN GEÇ<br />

KALMAYIN<br />

Bir toplardamar hastalığı olan varis, bazı<br />

meslek gruplarını direkt tehdit ediyor. Ama<br />

küçük bazı önlemlerle karşı koyabilirsiniz.<br />

Ayrıca varise karşı güncel cerrahi yöntemler<br />

de kullanılıyor. Medicana Çamlıca Hastanesi<br />

Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Alper<br />

Uçak, varis rahatsızlığına karşı kimlerin tehdit<br />

altında olduğunu, hastalığın seyrini, önlemleri<br />

ve tedavi yöntemlerini anlattı.<br />

Varis nedir?<br />

Varis; vücudumuzdaki toplardamarların hastalığıdır<br />

ve sıklıkla bacaklarda görülür. Toplardamarlar<br />

ise kirli kanı vücudumuzun uç<br />

noktalarından kalbe taşıyan ve içlerinde kapakçık<br />

sistemi olan bir damar sistemi. Bu damar<br />

sistemi; kanı taşırken bir uyum içerisinde<br />

çalışıyor. Bu kapak sistemindeki herhangi<br />

bir seviyede problem olursa buna ‘yetmezlik’<br />

ya da ‘kaçak’ diyoruz. Geriye doğru kan akımı<br />

kaçtığı için damar içindeki basınç artıyor<br />

ve bu basınç artımından dolayı damar yavaş<br />

yavaş özelliğini yitirerek kimi zaman kılcal<br />

düzeyde kimi zaman da cilt altında yumak<br />

yumak şeklinde kozmetik açıdan da kötü bir<br />

görüntü veren damarlar oluşturuyor.<br />

Daha çok kimlerde görülüyor?<br />

Varis gelişiminde bir takım risk faktörleri<br />

önemli. Bazı mesleki gruplarda sıklıkla görülebiliyor.<br />

Mesela berberlerde, askerlerde,<br />

garsonlarda ve cerrahlarda… Uzun süre yer<br />

çekimine karşı ayakta hareketsiz kalmak<br />

varis gelişimini hızlandırıyor. Bunun dışında<br />

varis gelişiminde genetik yatkınlıklar da varisin<br />

nedenlerinden.<br />

Nasıl korunabiliriz?<br />

Risk altındaki gruplar için profilaktik koruyucu,<br />

basıncı düşük ve çok sıkmayan varis<br />

çorabını öneriyorum. Riskli meslek grupları;<br />

mesleklerinin sonunda bu problem<br />

ile karşılamamak için mesleğe başlarken<br />

varis çorabını kullanmaya başlayabilirler.<br />

Bunun dışında varis, sıcağı sevmez. Sıcaktan<br />

mümkün olduğu kadar uzak durmaları<br />

ve çok sıkı kıyafetleri tercih etmemeleri de<br />

önemli. Kilo da varisi etkileyebiliyor. Kilo<br />

alımına dikkat etmek gerekiyor. Beslenme<br />

olarak; bol bol su içmeyi öneriyoruz, acılı<br />

ve baharatlı yiyecekleri fazla önermiyoruz,<br />

çünkü varisin gelişimini arttırabiliyorlar.<br />

Onun yerine daha lifli gıdaları tercih etmek<br />

gerekiyor. Ayakkabıda ise ne çok topuklu<br />

ne de babet türünde ayakkabıları tercih etmeliyiz.<br />

2 veya 5 santim civarındaki topuk<br />

boyu daha sağlıklı. Hareket de hastalar için<br />

önemli. Bol bol yürüyüş yapmak varis hastalarına<br />

en çok önerdiğimiz yöntem.<br />

Tedavi yöntemleri neler?<br />

Varis için tedavi yöntemlerimiz oldukça fazla.<br />

Tabii bu tedavi yöntemlerini seçmeden<br />

önce mutlaka hastaların iyi bir toplardamar<br />

haritalamasını yapmak gerekiyor. Bu da venöz<br />

doppler ultrason ile tespit ediliyor. Bu<br />

renkli venöz doppler ultrason, toplardamarlardaki<br />

yetmezliğin yerini ve derecesini belirliyor.<br />

Derin toplardamalarda ve yüzeysel<br />

toplardamarlarda da yetmezlik olabiliyor.<br />

Derin toplardamar yetmezliğinde sıklıkla<br />

varis çorabı tedavisi uygulanıyor. Yüzeysel<br />

toplardamar yetmezliğinde ise modern tedavi<br />

yöntemlerinden; damar içi lazer, radyofrekans,<br />

köpük ve yapıştırma tedavileri<br />

uyguluyoruz.<br />

Damar içi lazer ve radyofrekans uygulamaları<br />

teknik olarak birbirine çok benzemekte.<br />

Tedavideki başarı oranları da hemen hemen<br />

aynı... Bu iki teknikte de hastalar aynı gün<br />

evine gidebilmekte.<br />

Yapıştırma tekniğinde ise lokal anestezi bile<br />

gerektirmeden damar içi kateter ile yapıştırıcı<br />

madde verilerek damar kapatılmakta.<br />

Bu teknik de hastalar için oldukça konforlu<br />

ve ağrısız bir yöntem olup, 3 saat içinde tedavi<br />

sonrası hastaneden ayrılabilmekte.<br />

Ancak, bu yöntemlere rağmen genel anestezi<br />

altında da olsa klasik cerrahi tedavi<br />

yöntemi terkedilmiş değil. Aksine bazı hasta<br />

gruplarında daha üstün sonuçlar elde<br />

edilmekte.<br />

Köpük tedavisi ise; ilacı köpük haline getirerek,<br />

bir takım kataterler ile damar içine<br />

vererek, kaçağın olduğu damarı kapatma<br />

yöntemi... Güncel bir tedavi yöntemi aynı<br />

zamanda... Özellikle küçük ve kılcal damarlarda<br />

uygulanabildiği gibi, daha büyük<br />

yumak yapmış varis damarlarında da uygulanabiliyor.<br />

94 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Sağlık<br />

Ruha özgürlük,<br />

bedene disiplin zamanı<br />

Uzm. Dyt.<br />

GÜZİN ÇALTI<br />

YENER<br />

Beslenme ve<br />

Diyetetik Uzmanı<br />

Kadıköy Florence<br />

Nightingale Tıp Merkezi<br />

Yaz mevsimiyle birlikte denize formda ve fit girme heyecanı<br />

herkesi sardı.<br />

Ve evet; şimdi mucizeyi hızlandırılmış diyet programları,<br />

hızlandırılmış spor programlarında aramak yerine<br />

ruhumuza biraz özgürlük, bedenimize ise disiplin katma<br />

zamanı...<br />

Çünkü mucize biziz!<br />

Hiç bir besin yoktur ki tek başına mucizevi bir şekilde<br />

bize kilo verdirsin; hiç bir besin yoktur ki tek başına<br />

bize fayda etsin!<br />

Kilo vermek, formda kalmak bir bütün olarak değerlendirilmelidir;<br />

hiç bir şey tek başına mucize değildir.<br />

Bir sacayağı gibi düşünülecek olursa formda ve sağlıklı<br />

kalmanın formülü doğru beslenme, hareket ve tıbbi<br />

destek ile mümkündür.<br />

Ruhumuza özgürlük katacak<br />

5 özel diyetisyen önerisi:<br />

• Tatil programınızı yapın.<br />

• Zamanınızı iyi yönetin.<br />

• Planlı hareket edin.<br />

• Sosyal medyadan ve telefonunuzdan<br />

uzak durun.<br />

• Kendinize her gün en az 1 saat özel bir<br />

zaman ayırın.<br />

Bedenimize disiplin katacak<br />

5 özel diyetisyen önerisi:<br />

• Az ve sık beslenin; öğünlerinizin arasının<br />

2 saat ile 1 saat arasında olmasını<br />

sağlayın.<br />

• Kaliteli ara öğünler seçin; ara öğünlerde<br />

karbonhidratlı yiyecekler yerine proteinli<br />

yiyecekler tercih edin.<br />

• Kan şekerini hızlı yükselten glisemik<br />

indeksi yüksek gıdalardan uzak durun,<br />

posalı ve lifli beslenin, beyaz gıdalar<br />

yerine kahverengi gıdaları tercih edin.<br />

• Porsiyon kontrolünü sağlayıp, kalorisi<br />

doğru hesaplanmış; diyetisyen<br />

kontrolünde hazırlanmış diyet<br />

programları uygulayın<br />

• Bol sıvı ve su tüketin ve tabi ki hareketi<br />

elden bırakmayın.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 95


Sektör<br />

57 yıldır ilk günkü heyecanla üreten Etem Özçelik’ten Kadıköy Life’a özel…<br />

Türk mobilyacılığı dünya<br />

zirvesine oynuyor<br />

ADEM GİDEN<br />

350 firmayı tek çatı altında toplayan<br />

Avrupa’nın en büyük açık hava mobilya<br />

merkezi MODOKO, her geçen yıl büyüyen<br />

ivmesi ile Türk mobilyacılığının uluslararası<br />

arenada koltuğunu zirveye çıkarma hedefinde<br />

önemli bir yükü ve sorumluluğu sırtlanıyor.<br />

Marmara Bölgesi’nde 100 evin 85’ine<br />

tasarım ve üretimleriyle giren MODOKO’nun<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Etem Özçelik,<br />

İstanbul’da yerli üreticinin Amerika, Çin,<br />

İngiltere ve Dubai gibi birçok ülkede yatırım<br />

yapabilir konuma geldiği süreçte Anadolu<br />

Yakası’nın nabzını tutan Kadıköy Life<br />

Dergisi’nin sorularını yanıtladı.<br />

Dile kolay, 57 yıldır mobilya üretip sahipleri<br />

ile buluşturmak, takibini yapmak ve yeni<br />

tasarımların önünü açmak. Yatak odasında<br />

110 yıllık mobilyaları gelecek nesillere aktarmak<br />

için gözü gibi koruyan, çıraklıktan<br />

başladığı mesleğinde alınteri ile adım adım<br />

patronluğa, ardından Türkiye devi haline<br />

dönüşen Mobilyacılar Sitesi MODOKO’nun<br />

liderliği ile sektöründe adından söz ettiren<br />

Etem Özçelik, hedeflerin çok yüksek olduğunun<br />

altını çizdi. Ümraniye’de 150 bin metrekarelik<br />

dev sitede hizmet veren yüzlerce<br />

mobilya üretim atölyeleri ve showroomları,<br />

Türkiye genelinden aradıklarını bulmak isteyenlerin<br />

ilk gözdesi.<br />

Yarım asırdır hayatının her anında “mobilya<br />

aşkı” olan Etem Özçelik ile röportajımızın<br />

ayrıntılarında emek, gözlem ve öneriler var...<br />

2017 yılının ilk yarısı, mobilya sektörü<br />

için verimli miydi?<br />

Sektörümüz her yıl yüzde 8’e yakın büyüme<br />

gösteriyor. 2016 yılında tüm sektörlerde olduğu<br />

gibi biz de istediğimiz büyümeyi yakalayamamıştık.<br />

Bu sene ilk 6 ayda yüzde 5<br />

gibi büyüdük, yaklaşık olarak geçen yılı ikiye<br />

katladık. Yılsonuna kadar rakamların daha<br />

da iyi olacağını öngörüyorum.<br />

Coğrafi dinamiklerin ne gibi bir<br />

etkisi oldu?<br />

Yani savaşlar diyorsunuz! Ne yazık ki komşu<br />

ülkelerimizdeki istikrarsızlıklar, her alanda<br />

olduğu gibi bizi de olumsuz etkileyebiliyor.<br />

Barış olmasını temenni ediyorum. Ticaret<br />

açısından baktığımızda komşu ülkelerin istikrarsızlık<br />

içinde olmaları, Türkiye olarak<br />

potansiyelimiz ile birlikte ciddi bir ihracat demektir.<br />

Suriye’de acının dinmesinin ardından<br />

yoğun bir inşa dönemi başlayacak. Bu süreçte<br />

gerek yakınlık ve nakliye koşulların avantajları,<br />

gerekse de benzer nedenlerden ötürü<br />

Suriye’nin mobilya ihtiyacının Türkiye’den<br />

karşılanmak isteneceğini görüyorum. Bu<br />

yönde de çeşitli adımlar hissediyoruz.<br />

KDV’lerin düşürülmesi sektörü<br />

etkiledi mi?<br />

Çok iyi, olumlu! KDV’ler yüzde 18’den yüzde<br />

8’e düşürüldü. Hükümetin bu adımı son<br />

derece olumlu etki yaptı. İnsanlar mobilya<br />

96 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Sektör<br />

alacağı zaman yüzde 18 KDV korkutuyordu,<br />

kendilerini geri çekiyorlardı. Şimdi rahatlama<br />

var. İsteğimiz ise, bu KDV düşümünün<br />

kalıcı hale getirilmesi, o zaman derin nefes<br />

alacağız. Yeni yasayı bekliyoruz.<br />

İhracat hedefiniz nedir?<br />

Türkiye mobilya sektörü, dünya ihracatında<br />

sekiz sene önce 23. sıradan 11. sıraya yükseldi.<br />

Şimdiki hedefimiz ise 2023 yılında dünya<br />

mobilya pazarının ilk 5’i içerisinde yerimizi<br />

almak, bunu başarabilecek güçteyiz, başaracağız.<br />

Türkiye her geçen yıl artık daha fazla<br />

söz sahibi. Türkiye büyüdükçe, her sektör<br />

gibi mobilyacılık da olumlu etkilenecek.<br />

Yetişmiş iş gücü bulmak gittikçe<br />

zorlaşıyor değil mi?<br />

Evet, ne yazık ki! 57 yıldır çıraklıktan bugüne<br />

gözlemliyorum. Yıllar önce aileler çocuklarının<br />

bir zanaat öğrenmeleri için çocuklarını<br />

çıraklık okullarına verir ya da o sektörde<br />

çalışarak öğrenmelerini sağlarlardı. Şimdi<br />

çok farklı bir dönemdeyiz. Çocuklarının<br />

mobilyacı, kuaför, terzi gibi meslek dallarını<br />

seçmesini istemeyenler ezici çoğunlukta.<br />

Dolayısıyla kalifiye eleman da yetişmiyor,<br />

mobilyacılık sektörü olarak bu sorunumuz<br />

büyük. Her ne kadar iş makineleri ve teknoloji<br />

çok gelişse de, başında yetişmiş insan<br />

gücü olması zorunlu.<br />

Peki , süper neslin mobilya sektörüne<br />

katkısı nasıl?<br />

Her şey çok değişti. Çocukluğum ve gençliğimde<br />

resmen bir ağaç gövdesini incelterek,<br />

oyarak mobilya yapardık. Şimdi ölçülerini<br />

veriyorsunuz, iş makineleri kalıplarıyla tasarımınızı<br />

hazırlıyor. Ancak altını çizmeliyim,<br />

dönemimizin teknolojisi de bir hayli sağlam<br />

ve kaliteli üretimler sağlıyor.<br />

Nesillerin zamanla görüşleri de değişti, bu<br />

da mobilyacılık sektörünün yeniden yapılanmasına<br />

neden oldu. Eskiler “mobilya ne<br />

kadar korunur ve uzun yıllar saklanabilirse”<br />

bundan övünürdü, mutlu olurdu. Şimdiki<br />

nesil birkaç yıl içerisinde mobilyalarını<br />

değiştirmek istiyor. Bunda ruh hali, çevre<br />

faktörleri, estetik bakışının değişmesi ve<br />

moda gibi birçok ayrıntı etkili... Hatta eskiler,<br />

salonda mobilyalar zarar görmesin diye<br />

çocukları almaz, çok nadir güvendikleri misafirlerine<br />

salonlarının kapısını açarlardı.<br />

57 yıllık sektör emeğinizde, siz de nostalji<br />

mobilya saklıyor musunuz?<br />

Evimizin yatak odasındaki mobilyalar 110 yıllık,<br />

evet tam 110 yıllık. Gözüm gibi koruyorum<br />

onları. 66 senelik bir Fransız ürün takımı.<br />

Mobilya sizin için nedir?<br />

Doğumdan ölüme kadar ihtiyaçtır, arkadaşlarımızdır.<br />

Doğumda beşik, ölümde tabut<br />

yaparsın. O arada da zevkine göre tercihlerin<br />

olur. İnsanoğluna en fazla hizmet eden<br />

şey, mobilyalardır; karşılıksız dinlenmemizi,<br />

konforumuzu sağlarlar. Uygun renkleri<br />

ve tasarımları seçerse kişi, mobilyalar ona<br />

enerji saçar.<br />

Üretmenin önemini nasıl yorumlarsınız?<br />

Üretirsek var oluruz, var isek üretiyoruzdur.<br />

Çıraklığımdan bu dönemime hep üretmeyi<br />

sevdim. Mobilyacılık sanatını Rumlar ve<br />

Ermenilerden öğrendim. Sadece üretimini<br />

değil, alıcısı ile buluşması için satışını da<br />

üstlendim.<br />

Türkiye’de ilke imza attığınız bebek<br />

mobilyaları size neyi anımsatıyor?<br />

Evet, Türkiye’yi yöneten birçok siyasi lider,<br />

ünlüler, yöneticiler ve çeşitli isimler; hepsi,<br />

ürettiğim karyolalarda büyüdü. Aklıma<br />

bu geliyor ve tebessüm ediyorum, hâlâ da<br />

üretiyoruz. Üçüncü nesli karşılıyorum. Bebekliğinde<br />

ürettiğimiz karyolada yatanlar<br />

anne-baba olunca, çocuklarına yine bizden<br />

karyola alıyor. Sonra çocuklarının da çocukları<br />

oluyor, yani torunlarına da yine ürettiğimiz<br />

karyoladan alıyorlar.<br />

Birçok mobilya üretimi dışında tabut<br />

ihracatınız için neler söyleyebilirsiniz?<br />

Tabut üretimi bazen basit görülebiliyor, aslında<br />

öyle değil. Türkiye’de üçüncü sınıf tahtayı<br />

bir iki çivi ile çakıyorlar ve tabut diyorlar.<br />

Dünyanın birçok yerinde mobilyalı, içi çuhalı<br />

tabutlar var. Zamanında Yunanistan’a cilalı<br />

birçok tabut ihraç ettim. Can dostlarımız,<br />

hayvanlarımız için kulübeler de yaptım bir<br />

hayli, hayvanların mutluluğu da çok önemli.<br />

İnşaat ve gayrimenkul sektörünün<br />

tanınmış ismi Mustafa Şahin, “hayvan<br />

tabutu” ihraç ettiği projesiyle ses getirdi.<br />

Yorumunuzu alabilir miyiz?<br />

Gayet güzel, bu projeyi gerçekleştiren Mustafa<br />

Bey’i tebrik ediyorum. Hayvanlar biz<br />

insanların parçası. Ölümlerinde onlara değerini<br />

yansıtmak isteyecek hayvansever<br />

bir hayli fazla. Bu tabutları yurtdışına ihraç<br />

ederek, aynı zamanda döviz girdisi de sağlanacak.<br />

Her yönüyle olumlu...<br />

İnşaat sektörü, mobilyacılıkta nasıl bir<br />

etkileşimi getiriyor?<br />

Evler artık çok küçüldü, dolayısıyla yeni mobilya<br />

tasarımlarını hayata geçirdik. MODO-<br />

KO olarak en önemli özelliğimiz; kişiye ya da<br />

işletmelere, kurumlara özel tasarımlar yapmamız.<br />

Fabrikasyon bir sistem değil, kişi<br />

neyi hayal ederse onu yapıyoruz. Sitemizde<br />

yüzlerce farklı mobilya üretim tesisleri ve<br />

mağazalarının mimarları, talep edilen yere<br />

giderek bizzat tespitler yapıyor ve ona göre<br />

çizimlerini gerçekleştiriyor. Alanın büyüklüğü,<br />

kişilerin yaşı, renk tercihleri gibi birçok<br />

ayrıntılar var.<br />

MODOKO’ya metro geliyor, etkisini bize<br />

değerlendirir misiniz?<br />

Elbette ulaşım çok rahatlayacak, bu da ticaretimize<br />

pozitif etki yapacak. Avrupa<br />

Yakası’na gidişim, en az 2 saat sürüyor.<br />

Metro ile çok kısa zamanda güvenli ve huzurlu<br />

yolculuk yapabileceğim, ben de kullanacağım<br />

metroyu...<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 97


Mekân<br />

Merve Naz Sadıkoğlu:<br />

Anadolu Yakası’nda<br />

çıtayı yükselteceğiz<br />

TOLGA KÜÇÜK<br />

Türkiye’nin en genç girişimcilerinden biriyle tanışmaya<br />

hazır mısınız? Henüz 21 yaşında olmasına rağmen iş hayatına<br />

hızlı bir giriş yapan, Anadolu Yakası’ndaki kaliteli<br />

Uzakdoğu restoranı eksikliğini gidermek üzere harekete<br />

geçen ve bu hedef doğrultusunda dünyanın sayılı Uzakdoğu<br />

mutfağı şeflerinden Ronnie Jariyawiriya’yı kadrosuna<br />

katan Merve Naz Sadıkoğlu’ndan bahsediyoruz. Suadiye<br />

Oteli’nin muhteşem manzarasıyla ünlü terasında yer alan<br />

restoranı “Rona Concept Asia”yla yaza damgasını vuran<br />

Sadıkoğlu’nu sizler için ziyaret ettik ve Türkiye’nin en genç<br />

girişimcilerinden birinin hikâyesini kendisinden dinledik.<br />

Merve Hanım, merhaba. Sohbetimize geçmeden önce<br />

sizi biraz tanıyabilir miyiz?<br />

Tabii. 1996 İstanbul doğumluyum. Bilgi Üniversitesi Gastronomi<br />

bölümünde okuyorum.<br />

Pek çok yaşıtınız henüz iş deneyimi bile yaşamamışken<br />

siz patronluğu tercih ettiniz. Bu kadar genç yaşta kendi<br />

işletmenizi kurma fikri nasıl doğdu?<br />

Aslında evet, çok genç yaşta oldu. Bu kadar erken olacağını<br />

hiç düşünmemiştim açıkçası, ama her zaman hayalini kurduğum<br />

bir şeydi bu. Her şeyden önce, ben insan ağırlamayı<br />

Merve Naz, Erkan ve Rana Sadıkoğlu<br />

çok severim. Misafir gelsin, yedireyim, içireyim. Benim için<br />

büyük zevktir bunlar. O yüzden çocukluğumdan beri ileride<br />

ne yapmak istediğim sorulduğunda hep bir restoran ya<br />

da butik otel işletmek istediğimi söylerdim. Ama yine de<br />

yakın planlarım dâhilinde değildi. Özellikle Uzakdoğu mutfağıyla<br />

ilgili bir iş yapmak... Bir gecede geldi aklıma bu fikir.<br />

Sonra babamla paylaştım. Ben iş hayatına atıldığımda<br />

bana destek olacağını her zaman söylerdi çünkü. Fikrimi<br />

ona anlatıp nasıl bakacağını, ne düşüneceğini sordum. O<br />

da sağ olsun, “Ben varım, sen ne istiyorsan yapalım” dedi.<br />

Ve yola çıkmış olduk. İnsanın aşkla, sevgiyle yaptığı her iş<br />

mutlaka bir sonuca eriyor. Bir şeyi yapmayı çok isterseniz<br />

mutlaka gerçekleştiriyorsunuz, bunu gördüm. Babamın<br />

onayını aldıktan sonra hemen araştırmalara başladım.<br />

Kendi gayretimle ne yapabilirim, elimden ne gelir diye<br />

düşünmeye başladım. Gerisi de çok kısa bir sürede kendiliğinden<br />

gelişti. Bir anda bir baktım başlamışım, patron<br />

olmuşum. Endişelerim de var, bazen korkuyorum ama inşallah<br />

güzel olacak.<br />

Uzakdoğu mutfağı hem müşteri potansiyeli olarak,<br />

hem de işletmecilik açısından bir hayli zorlu bir tercih.<br />

Sizin bu tercihinizde hangi faktörler etkili oldu?<br />

Benim yemekten çok keyif aldığım bir mutfaktır Asya mutfağı.<br />

Bu keyfi insanlar da alsın istedim. Diğer seçenekleri<br />

düşününce hiçbiri Uzakdoğu kadar cazip gelmedi. İtalyan<br />

restoranları her yerde var mesela. Çoğu da artık farklı bir<br />

şey sunamıyor. Ama Uzakdoğu restoranları o kadar yaygın<br />

değil. Kimse darılmasın, kırılmasın ama bence Anadolu<br />

Yakası’nda bu işi çok iyi yapan bir yer de yok. Çok başarılı<br />

olan yerler var ama bu segmentte bence yok. Yemekten<br />

keyif aldığım bir şeyi insanlarla paylaşmak istedim. En iyisi<br />

olsun diye uğraştım. En iyisi de oldu gibi.<br />

98 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Mekân<br />

“En iyi” demişken, dünyadaki “en iyi” şeflerden<br />

biriyle de çalışıyorsunuz.<br />

Aynen öyle, Ronnie Şef’le çalışıyoruz, çok şanslıyım bu<br />

konuda.<br />

Peki, Ronnie Jariyawiriya ile nasıl tanıştınız?<br />

Çok müthiş bir insan, sağ olsun. Malibu Nobu’da 7 sene<br />

kadar çalışmış bir şef. Aslında bir sürü daha çok iyi yerde<br />

çalışmış çok büyük bir usta. En son Zuma’da çalışıyordu.<br />

Sonra biz tanıştık, beraber bu işe kalkıştık. Eli müthiş<br />

lezzetli... Bizim için gerçekten çok büyük şans oldu.<br />

İlerleyen günler için projeleriniz neler?<br />

Aslında şu an işin o kısmını hiç düşünmüyorum. Tabii ki<br />

her şeyin en iyisi olsun istiyorum, müthiş gitsin istiyorum<br />

ama mental olarak biraz fazla yoruldum. O yüzden<br />

şu an tek kanalize olduğum yer burası. Buranın en iyi<br />

hale gelmesi için çalışmaktan başka bir projem yok şu an<br />

için. Burası iyi şekilde giderse kışın da devam edeceğiz.<br />

Açık bir terasta servis veriyorsunuz. Kışın devam<br />

ederseniz nasıl olacak?<br />

Otelin lobisini Rona’ya çevirmeyi planlıyorum. Belki<br />

terası tamamen kapatırız, Rona sadece lobide hizmet<br />

verir. Şu an için net değil tabii ama eğer kışın devam<br />

edersek lobi alternatifimiz mevcut.<br />

Şube açmayı düşünüyor musunuz peki?<br />

Öyle bir niyetim yok henüz. Çünkü iş çok dallanıp budaklandığında<br />

kıymetini kaybediyor bence. Her zaman özel<br />

olmalı, şu anki ruhu ve niteliği muhafaza etmeli. İleride<br />

markamız oturduğunda, işimde iyice uzmanlaştığımda<br />

olabilir elbette, ama tüm şubelerde aynı kaliteyi sağlayabileceğimize<br />

inanmam gerekiyor bunun için. Şu an ilk<br />

adımdayız, burayı en iyi hale getirmeye odaklanmış durumdayım,<br />

yakın vadede şube düşüncem yok bu yüzden.<br />

İşletmenizin ilginç yanlarından biri de ismi. “Rona”<br />

isminin anlamı nedir, neden böyle bir tercih yaptınız?<br />

Aslında ismi anlamından çok benim için ifade ettiklerinden<br />

dolayı tercih ettim. Konuştuğumuz gibi, şefimiz<br />

dünyanın en iyilerinden biri ve ismi Ronnie. Annemin<br />

ismi de Rana. Bu iki ismi birleştirdim ve “Rona” ismine<br />

ulaştım. Hem benim hem işletmem için çok önemli<br />

olan iki insanın isimlerinden oluşuyor yani.<br />

Rona Asia Concept’in çıtayı yükselteceğinden,<br />

Anadolu Yakası’nda fark yaratacağından bahsettiniz<br />

az önce. Bu konuda biraz detay verebilir misiniz?<br />

İnsanlar Uzakdoğu mutfağını çiğ balıktan ibaret sanıyorlar,<br />

ama böyle bir şey yok. Herkesin bilmesi gerekiyor ki<br />

Uzakdoğu mutfağı çok zengin ve çok lezzetli. Kaldı ki çiğ<br />

balık da hiç korkulacak bir şey değil, gayet lezzetli bir yiyecek.<br />

Aslında benim yola çıkış noktalarımdan biri de bu<br />

oldu. Uzakdoğu restoranlarına giderken insanların çeşitli<br />

sebeplerden dolayı kasıldıklarını fark ettim. Ya yemeklerden<br />

ya da restoranlardaki tavırdan dolayı... Ben insanların<br />

bu mutfağa karşı önyargılarını yıkmak istedim. Ayrıca<br />

insanların kasılmadan gelebilecekleri, kendilerini evlerinde<br />

hissedebilecekleri bir atmosfer yakalamayı çok istedim.<br />

Mesela herkes chopstick kullanamayabilir, böyle bir<br />

durumda rahatlıkla çatal bıçak talep edebilirler burada.<br />

Ya da üstleri müsait değilse “üstümüz orayı kaldırır mı,<br />

hazırlanalım, süslenelim” gibi düşüncelere girmelerine<br />

hiç gerek yok. Bilmedikleri şeyleri personelimize rahatlıkla<br />

sorabilirler. Bizim insanımız bu konuda hassastır çünkü,<br />

bilmediğimiz konuyu sormak bizim için her zaman<br />

zordur. İşletme de bu konuda müşteriyi rahatlatmazsa<br />

hiç soramazlar. Diğer işletmelerde bu sorun yaşanıyor,<br />

biliyoruz. Biz öyle çekingenlikler olmasın, burada herkes<br />

istediği kadar rahat olabilsin istiyoruz. İnşallah müşterilerimiz<br />

de bu rahatlığı hissederler.<br />

Bu arada ekibiniz de son derece genç ve enerjik<br />

isimlerden oluşuyor. Bu sizin tercih ettiğiniz bir<br />

durum muydu?<br />

Aslında tabii, tam olarak böyle bir kadro hayal etmiştim.<br />

Genç, hızlı, enerjik bir ekip olmamız benim için çok<br />

önemliydi. Gençler arasında enerjinin tutması çok önemlidir,<br />

ben onu yakaladığımıza inanıyorum. Ekip olarak<br />

birbirimizle ilişkimiz çok iyi, her şeyden öte arkadaşız.<br />

Hepsi benim için birer ağabey, birer abla sayılır. Aramızda<br />

saygı ve sevgi bağları çok güzel, çok güçlü... Yaşlarımızın<br />

yakın olması sayesinde herkes birbirini anlayabiliyor, herkes<br />

birbirinin dilinden konuşabiliyor. Bu benim için çok<br />

önemliydi. Bu sinerjiyi yakalamış olmamız çok iyi oldu.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 99


Mekân<br />

‘BİBUÇUK EFSANESİ’<br />

BİR KADIKÖY KLASİĞİ<br />

Bugün Caddebostan, Suadiye,<br />

Ataşehir ve Bahariye'de<br />

bulunan dört mekânda, ayda<br />

yaklaşık 30 bin kişiye servis açıp<br />

lezzetleriyle buluşturan bibuçuk<br />

markası, hâlâ kusursuzluk adına<br />

çaba harcamakta olduğunu dile<br />

getiriyor.<br />

Kadıköylülerin yakından tanıdığı özel lezzet<br />

markası "bibuçuk", Kadıköy Life Dergisi sayfalarının<br />

bu sayıdaki konuğu.<br />

Markanın bundan 16 yıl kadar önce başlayan<br />

öyküsünün Kadıköy ile özdeşleşen öyle güçlü<br />

bağları var ki, ne Kadıköy'ü bibuçuk'suz, ne<br />

de bibuçuk'u Kadıköy'süz düşünmek olmaz.<br />

1983 yılında Boğaziçi Üniversitesi'nde kayıt<br />

kuyruğu sırasında yolları kesişen Mehmet<br />

Akkent, Devrim Sirmen ve Hakan Akalın<br />

üçlüsünün, okul arkadaşlığının iş arkadaşlığına<br />

dönüşüp, ardından 35 yılı geride bırakmaya<br />

hazırlanan dostluklarının öyküsü,<br />

örnek alınacak ayrıntılarla dolu.<br />

BEYOĞLU'NDA BAŞLADI,<br />

KADIKÖY'DE GELİŞTİ<br />

Markanın öyküsü, 2001 yılında Beyoğlu'nda<br />

açtıkları mekân ile başladı. İsim olarak seçtikleri,<br />

"bibuçuk" markası için üzerinde çok<br />

çalıştıklarını dile getiren Devrim Sirmen,<br />

"Öncelikle Türkçe bir isim olmasına özen<br />

gösterdik. Pek çok kişiden fikir aldık. Sonunda<br />

reklamcı bir dostumuz, ‘bibuçuk’ ismini<br />

önerdi. İsim ilk başta hoşumuza gitti.<br />

Ancak içini de doldurmak gerekiyordu. Bu<br />

da porsiyonların büyük, fiyatların küçük<br />

olması anlamına geliyordu. Uygulamaya<br />

koyduğumuzda kâr marjı son derece düşük<br />

olacaktı. Zor bir karar olmasına rağmen biz<br />

tercihimizi düşük kâr marjı ile çalışmaktan<br />

yana koyduk. Büyük ilgi görünce düşük kâr<br />

marjı tatmin edici boyutlara ulaştı" diyor.<br />

100 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Mekân<br />

BEYOĞLU'NDAN CADDEBOSTAN'A<br />

Beyoğlu'nda geçen 5 yıl içinde gelişen<br />

marka, sakinliği ve değerbilirliliği ile hep<br />

gündemde olan Kadıköy'e gözleri çevirdi.<br />

2007 yılında Caddebostan'da açılan ikinci<br />

mekân ile Kadıköylüleri bibuçuk lezzeti ile<br />

buluşturan marka öylesine ilgi gördü ki, sıra<br />

beklemek zorunda kalan, geri dönen misafirleri<br />

kaybetmemek adına 2009 yılında<br />

Suadiye'de yeni bir mekân daha açılması<br />

gündeme geldi. 2011 yılında ise Ataşehir'den<br />

gelen konukların, "Biz Ataşehir'den buraya<br />

gelmekte zorlanıyoruz, siz Ataşehir'e gelseniz"<br />

önerisine sıcak bakan üçlü, bibuçuk<br />

lezzetini Ataşehir'e de götürmüş oldu.<br />

BEYOĞLU'NA VEDA, BAHARİYE'YE<br />

MERHABA<br />

2016 yılına gelindiğinde yaşanan tatsız<br />

olaylar, "Beyoğlu'na veda" etmenin sinyalini<br />

verdi Mehmet Akkent, Devrim Sirmen,<br />

Hakan Akalın üçlüsüne... Kadıköy'den gelen<br />

talepleri de değerlendiren üçlü, Bahariye'de<br />

belirledikleri mekânı, "bibuçuk Kadıköy" olarak<br />

hizmete soktular.<br />

Bugün Caddebostan, Suadiye, Ataşehir ve<br />

Bahariye'de bulunan dört mekânda, ayda<br />

yaklaşık 30 bin kişiye servis açıp lezzetleriyle<br />

buluşturan bibuçuk markası, hâlâ kusursuzluk<br />

adına çaba harcamakta olduğunu dile getiriyor.<br />

EN UCUZU DEĞİL, EN KALİTELİYİ<br />

TERCİH EDİYORUZ<br />

Kısa zamanda elde edilen büyük başarının<br />

detaylarını sorduğumuzda cevabı Hakan<br />

Bibuçuk markasını<br />

yaratan üçlü:<br />

Mehmet Akkent,<br />

Hakan Akalın ve<br />

Devrim Sirmen...<br />

Bu üç ismin<br />

Boğaziçi<br />

Üniversitesi'nde<br />

başlayan okul<br />

arkadaşlığının,<br />

iş arkadaşlığına<br />

ardından güçlü<br />

bir dostluğa<br />

dönüşmesinin<br />

hikâyesi oldukça<br />

ilginç.<br />

Akalın veriyor. "İşin satın alma ile başladığını<br />

ilk yıllarda belirledik. En hesaplısı, en<br />

ucuzu yerine, en kaliteliyi tercih ettik. Biliyorduk<br />

ki kaliteli ürün yoksa lezzet de olmaz.<br />

Bu kâr marjımızı düşürdü ama müşteri<br />

kitlemizi büyüttü."<br />

ÇOCUĞUMUZA YEDİRECEĞİMİZ<br />

TİTİZLİKLE HAZIRLIYORUZ<br />

Bibuçuk markasını yaratan üçüncü isim<br />

Mehmet Akkent ise, "Yıllar önce belirlediğimiz<br />

hedefler arasında sadık müşteri kitlesi<br />

oluşturmak vardı. Bunun için çok çaba<br />

harcadık. Halen üçümüz de mutfağa giriyor,<br />

kalite için çalışıyoruz. Çeşitlerimizden birinde<br />

kullandığımız bir sos için 4 ay uğraştık.<br />

Buna rağmen hâlâ en iyi konumda olduğumuzu<br />

iddia edemeyiz. Ama sürekli araştırma<br />

içindeyiz. Pek çok kişi ve kurumdan<br />

danışmanlıklar da alıyoruz. Ama şundan<br />

eminiz ki, burada hazırlanan lezzetlerin<br />

hepsi kendimiz değil, çocuğumuza yedireceğimiz<br />

titizlikle hazırlanıyor" şeklinde konuşuyor.<br />

Bibuçuk mekânlarında porsiyonların normalin dışında olduğunu dile getiren markanın yaratıcıları, "Örneğin<br />

bizim lezzetlerimiz arasında, ‘Kanat Izgara’ vardır. Bu genellikle porsiyon içinde 6 adet yer alır ve servis edilir.<br />

Bizde ise 8 adet olarak tabaklarda yer alır. Yani yaklaşık bir buçuk porsiyon ama 1 porsiyon ücreti ile" diyor.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 101


Advertorial<br />

Kendine güzellik yap,<br />

ev yemeği ye!<br />

Günümüz koşullarının getirdiği sağlıksız<br />

beslenme alışkanlıkları… Okulda, işte, gezmede,<br />

eğlencede; her yerde önümüze getirilen<br />

seçenekler arasında fast food, atıştırmalıklar,<br />

yoğun katkı maddeli menüler ve bir<br />

anlamda zehir gibi asitli içecekler. Hemen<br />

her gün defalarca tercih edilen sağlıksız<br />

yeme-içme seçeneklerinin çok yaygınlaştığı<br />

son yıllarda insanları ev yemekleri lezzetlerine<br />

alıştırmaya çalışan İbrahim Usta, tam<br />

anlamıyla Don Kişot’un yeldeğirmenine karşı<br />

savaşını yaşıyor adeta.<br />

“Günde en az bir kez boğazınızdan sulu yemek<br />

geçmeli, çorba içen dinç ve tok olur, özenle pişirilen<br />

ev yemeği en güzel ilaçtır” diyen 43 yıllık<br />

ödüllü aşçı İbrahim Şahin’in kapısını çaldık.<br />

Kadıköy Boğa’dan Fenerbahçe Stadyumu’na<br />

Kuşdili Caddesi üzerinden inerken renkli mi<br />

renkli Damla Ev Yemekleri Lokantası’nı hizmete<br />

açan emektar aşçı, burada yarım asırlık<br />

birikimlerini müdavimleriyle buluşturuyor. İşini<br />

çok sevdiği kadar biraz da düşünceli, gelecek<br />

nesiller adına da kaygılı İbrahim Usta…<br />

BİR ÖMRÜ EV YEMEKLERİNE ADAMAK<br />

63 yaşındaki Şef İbrahim Şahin, genç yaşta<br />

Malatya’da başlayan aşçılık serüveninde<br />

yarım asır karşılamaya hazırlanırken<br />

Beyoğlu’ndan Ümraniye’ye, Kadıköy<br />

Göztepe’den Kuşdili’ne uzanan İstanbul<br />

esnaflığında çok deneyimler kazanmış.<br />

“Esnaf lokantası” tadında müşterileriyle<br />

kucaklaşmak çok daha fazla keyif verince,<br />

küçük ama kendi işinin başında olmayı başarmış.<br />

2013 yılında İstanbul Lokantacılar<br />

Odası tarafından “Yılın En İyi Aşçısı” ödülüne<br />

de layık görülen emektar isim, Kadıköy<br />

Life Dergisi’ne şöyle konuştu:<br />

“Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, insanlar artık<br />

evlerinde bile fast food çeşitleri gibi hazır<br />

paket yemeklere alıştırıldı. Elbet onlardan<br />

da kararınca yenebilir ama sindirim sistemimizi,<br />

midemizi ve bünyemizi daha sağlıklı<br />

tutan, ev yemekleridir. İçerisinde raf ömrünü<br />

uzun tutan katkı maddeleriyle fast food<br />

menüler yerine enfes bakliyat yemeklerini<br />

düşünün. Dikkatli bakıldığında ev yemekleri,<br />

fast food ürünlerden daha uygun fiyata<br />

da gelebilmektedir. Özellikle son bir iki nesil,<br />

ayaküstü-hızlı yemeye alıştırıldı. Hatta<br />

şunu söylemeliyim, günümüzde anne babalara<br />

büyük görev düşüyor ancak, onlar da<br />

çocuklar ve gençlerle başa çıkamıyor. Öyle<br />

bir kurulu düzen var ki... Herkes özellikle sabahları<br />

bir kez çorba içmeli, sulu sulu boğazından<br />

geçmeli. Soya kıymasından yapılmış<br />

hazır ürünler yerine, şöyle patatesli, havuçlu,<br />

pırasalı çeşit çeşit etli-sebzeli yemeklere<br />

alışabilmeli. Ben yemeklerimi yıllardır kemik<br />

suyuna yaparım. Tas kebabını, pilavı, kurutaze<br />

fasulyeyi, karnıyarığı, biber dolmayı, içli<br />

köfteyi, kendi markamız olan şan köfteyi,<br />

nohutu… Şöyle yanında kompostosu cacığı,<br />

yemeğin sonuna doğru şekerparesi, revanisi,<br />

tulumba, kadayıf tatlısı, fırın sütlacı…<br />

EV YEMEĞİ TOK TUTAR, KİLO ALDIRMAZ<br />

Çağımızın en önemli sorunlarından biri,<br />

obezite. Çünkü insanlar çok sağlıksız besleniyor.<br />

Fast food gibi hazır ve hızlı yiyecekler<br />

tam anlamıyla doyurmuyor. Yiyen tokluk<br />

hissini alamıyor, bir daha yiyor ve gelsin kilolar...<br />

Ev yemeklerinin kıymetini bilen çok<br />

iyi biliyor ve bu bizi mutlu ediyor. Yarım asır<br />

oldu, ev yemeklerinin içindeyim; ne ben, ne<br />

de yakın çevremdekilerin bu sorunları yaşadığını<br />

görmedim. Bu saatten sonra istiyorum<br />

ki, yeni nesil ve herkes ev yemekleriyle<br />

büyüsün, sağlıklı yaşasın…”<br />

DAMLA EV YEMEKLERİ<br />

Osmanağa Mah. Pazar Yolu Sok. No:<br />

4/2 Kadıköy / İstanbul<br />

(Boğa Heykeli’nden Fenerbahçe Stadyumu’na<br />

inerken Kuşdili Caddesi üzeri)<br />

Tel: (0216) 324 57 58<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 103


PACO DE LUCIA<br />

ANISINA KONSER<br />

Edip Akbayram:<br />

SEVGİYİ<br />

PAYLAŞMAZSAK,<br />

İNSANLIK BİTER!<br />

Berk Ercan:<br />

İÇİMDEKİ<br />

FIRTINALARDAN<br />

BESLENİYORUM<br />

Rüya gibi, hülya gibi:<br />

KAZIM POLAT<br />

& AYSEL İPAR<br />

Kuzeyin tatlı fırtınası;<br />

RESUL DİNDAR


Aşk-ı Meşk<br />

Kuzeyin tatlı<br />

fırtınası;<br />

Resul<br />

Dindar<br />

ADEM GİDEN<br />

Sıcaklığı ve samimiyeti dalga dalga Türkiye’ye<br />

yayılarak sınırları aşan, geniş kitleleri<br />

kucaklayan has mı has “Karadeniz çocuğu”.<br />

Şarkılarında mıhlamanın kokusunu, lahana<br />

dolmasının eşsiz tadını hissettirecek kadar<br />

etkili tonuyla sesini milyonların hafızasına<br />

kazıyan Resul Dindar, kapılarını Kadıköy Life<br />

Dergisi’ne araladı.<br />

“Ben yalnızca şarkı söylemek istedim. Televizyonlara<br />

çıkıp meşhur olmayı amaçlamadım.<br />

Albümlerim ilgi görsün diye hayal kurmadım”<br />

diyen Dindar, her ne kadar bunlar<br />

için yoğun çaba harcamasa da, samimiyeti<br />

ve başarısı onu layık olduğu noktaya taşıdı.<br />

Türk müzik listelerinde yer yer zirveleri zorlaması,<br />

dijital platformlarda en çok dinlenenler<br />

arasına girmesi ve şarkıları geniş kitlelerce<br />

indirilmesi ile birlikte Resul Dindar,<br />

25 yaşında memleketi Artvin’in hasretini<br />

çekmeye başladı ama Karadeniz’den hiçbir<br />

zaman kopmadı, kopamadı.<br />

Masmavi gözleri İstanbul’u anlatsa da,<br />

Karadeniz’e meyil veren renkli şivesiyle Resul<br />

Dindar, alanında bir ilki gerçekleştirerek<br />

13 şarkıdan oluşan Türk Sanat Müziği albümü<br />

Aşk-ı Meşk’i sevenleriyle buluşturduktan<br />

hemen sonra, teri kurumadan Kadıköy<br />

Life Dergisi okurlarına samimi açıklamalarda<br />

bulundu.<br />

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğu<br />

söyleyeyim” derler ya, hayatınızın büyük<br />

bölümünün geçtiği memleketinizde çevre<br />

ve doğa faktörü hem sizi, kişiliğinizi;<br />

hem de sanatınızı nasıl etkiledi?<br />

Kendimi tanıdığım, hayal ettiğim müziği<br />

içimde büyütme fırsatı bulduğum yılları,<br />

memlekette geçirmiş olmak benim için bir<br />

şanstı. Yani bir doğa düşünün ki; duygularınıza,<br />

sesinize eşlik ediyor ahengi, her gün<br />

bir şey daha öğretiyor gücü, naifliği, eşsizliği...<br />

İyi ki diyorum, hayatımın<br />

büyük bir bölümü<br />

memleketimde geçmiş ve<br />

geçmeye devam ediyor,<br />

gönül bağımız baki.<br />

Müzik gruplarından<br />

ayrılarak kendi rotanızı<br />

çizdiniz ve zorlu bir<br />

yolculuğa çıktınız.<br />

Ardından gelen büyük<br />

başarı ve milyonların<br />

sevgisini kazanmanız…<br />

Peki, içerisinde<br />

bulunduğumuz ilk yıllar<br />

için hedeflediğiniz<br />

noktaya ulaştığınızı<br />

düşünüyor musunuz?<br />

Aslında ben sadece içimdeki<br />

sese kulak verdim,<br />

inandığım doğrultuda yürüdüm hep. Bunlar<br />

büyük beklentiler ya da kariyer hesaplarıyla<br />

yapılan şeyler değildi. Bu yüzden de kendimde<br />

olanı hayatın bir köşesinden tutunduğum<br />

insanlarla paylaşabilmekti asıl amacım; en<br />

başta da müzikle tabii ki ve bunun tesirini<br />

onların sevgilerinde hissedebiliyor olmak bütün<br />

hedefleri geride bırakan çok derin bir his.<br />

İyi ki inandığım yoldan vazgeçmemişim<br />

dedirten bir noktadayım diyebilirim bu anlamda.<br />

106 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Aşk-ı Meşk<br />

Divane albümünüzün müzik<br />

kariyerinizde yeri büyük... Nasıl bir iz<br />

bıraktı bu albümünüz sizde?<br />

Kendi rotamı çizdiğim ilk albümüm olması bakımından,<br />

evet yeri özeldir benim için. Bıraktığı<br />

iz değil de, açtığı ışık olması, cesaretimi biraz<br />

daha var etmesiyle önemlidir bu yolculukta.<br />

Müzik ile ilgili bağınızı ilk ne zaman<br />

keşfettiniz ve sonrası nasıl gelişti?<br />

Bir keşifle başlamadı çünkü müzik içime doğduğunda<br />

değil, müziğin içine doğduğumda<br />

var oldum diyebiliriz. Annemden dinlediğim<br />

kadarıyla, beşikte mırıldanarak kendi sesimle<br />

uyurmuşum, mırıldanmak dediğim o yaşlarda<br />

dilimin elverdiği ses bütünleri diyelim. Yani<br />

benim müziği hissetmem doğumumla başlıyor.<br />

Sonrası zaten arayışlar, besteler, kendi<br />

sesimi doğaya kaçıp keşfetme heveslerim,<br />

memleketteki grup çalışmalarım ve İstanbul'a<br />

gelişimle süregelen bir süreçle ilerledi.<br />

“Kimse kimsenin yerine geçmemeli,<br />

herkesin kendi değerleri var” yönünde<br />

söyleminiz, kişinin özgün kalabilmesi için<br />

çok iyi bir mesaj. Bu noktada değerli Kazım<br />

Koyuncu ile kıyaslanmanız ya da birlikte<br />

anılmanız için neler söyleyeceksiniz?<br />

Aynı kültürün sesi oluşumuzdan kaynaklanıyor<br />

büyük ölçüde. Kazım Koyuncu bizlere ve<br />

daha nice gelecek nesillere açtığı yolla ayrı bir<br />

yerdedir gönüllerimizde, tektir bu anlamda<br />

kimse Kazım Koyuncu olamaz. Benzetiliyor<br />

olmak Karadeniz’in doğasından, aynı topraktan<br />

gelmemizdendir. Bir kaybı başka bir şeyle<br />

doldurma eğilimi hep var. Fakat ben sadece<br />

şunun algılanmasını istiyorum: Her birey, her<br />

sanatçı kendi değeriyle vardır ve var olmalıdır.<br />

Kimse kimsenin yerine geçmemeli, geçemez<br />

de zaten bu haksızlık olur. Her sesin<br />

tınısı, her yüreğin sesi farklıdır. Benzer belki<br />

ama aynı olamaz hiçbir zaman…<br />

Aile değerlerine çok önem verdiğinizi<br />

biliyoruz. Nedir sizin için aile, akraba,<br />

dost ve arkadaş?<br />

Evet önemli çünkü beni ben yapan bütünün<br />

parçaları, en değerlileri; aile, eş, dost, hayatıma<br />

anlam katan herkes. Benim onlara, onların<br />

bana kattıkları yaşanır kılıyor hayatı. Varlıklarını<br />

bilmek, hissetmek daha güçlü yapıyor,<br />

yarına daha inançlı ve azimli olmama sebepler<br />

yaratıyor. Hep birlikte iyi bir dünya için omuz<br />

verdiğim en güzel yanlarım benim…<br />

Fanlarınız sizi çok sıkı takip ediyor. Bu<br />

noktada sevenlerinizi geri çevirmeyerek<br />

sahne öncesi ve sonrası dakikalarca<br />

zaman ayırdığınız biliniyor. Peki,<br />

sanatçıların hayranlarına karşı mesafeli<br />

ya da çok uzak kalması sendromunu nasıl<br />

değerlendirirsiniz?<br />

Ben onlarla sohbet edebilmeyi, beni daha<br />

iyi tanımalarına zaman yaratabilmeyi çok<br />

seviyorum ve güzel bir enerji oluşturmak,<br />

müzikle kurduğumuz köprüleri daha canlı<br />

kılmak için bunun olması gerektiğine yürekten<br />

inanıyorum. Buluştuğumuz, birlikte<br />

olduğumuz kıymetli bir alan var ve bunu<br />

çoğaltmak bizim elimizdeyse eğer, gerekli<br />

özveriyi ben kendi adıma imkân bulduğum<br />

her alanda göstermeye gayret ediyorum.<br />

Uzak kalmayı tercih edenler o güzel enerjiyi<br />

yakalayamıyor demek ki diyorum.<br />

Sokaklarda Karadeniz müziği yapan<br />

sanatçı adayları ya da sanatçıları<br />

sıkça görüyoruz? Böyle bir sokak<br />

dinletisi ile karşılaştığınızda neler<br />

düşünüyorsunuz? Sokaklar ve müziği<br />

nasıl ilişkilendirirsiniz?<br />

Müzik her yerde olmalı, ruhun sesle buluştuğu<br />

sıcaklıkta kalarak her alanda yankılanmalı.<br />

Elbette çok seviniyorum bu içsel<br />

yolculuğu paylaşan müziksever dostlara<br />

rastladığımda. Çünkü hissettikleri gibi yaşadıkları;<br />

o anlardır içlerindeki müzik aşkını<br />

besleyen ve hep sürmesi gereken.<br />

İstanbul’da, özellikle de Kadıköy’de sıkça<br />

konser verdiğiniz biliniyor. İstanbul ve<br />

ayrıca da dokusu itibariyle Kadıköy sizin<br />

için ne anlam ifade ediyor?<br />

Kadıköy benim evim (tebessüm ediyor).<br />

Mahalle kültürünü yaşayabildiğim; esnafıyla,<br />

dostluklarıyla kurduğum hayatı sade ve<br />

özel kılan vazgeçmeyi hiç istemediğim bir<br />

yaşam alanı. İstanbul’un en sevdiğim, biraz<br />

uzaklaşsam en özlediğim yeri… İstanbul’sa<br />

her şeye rağmen hâlâ o özgün ruhunu korumaya<br />

direnen vazgeçilmezlerin başı, büyülü<br />

bir şehir...<br />

Yeni albümünüz Aşk-ı Meşk bir Türk<br />

sanat müziği albümü. Karadeniz<br />

müziğinden farklı bir albüm yapmaya<br />

nasıl karar verdiniz?<br />

Aşk-ı Meşk, yani bir sanat müziği albümü<br />

yapmak; benim müzik yolculuğuna başladığım<br />

günden beri kurduğum en büyük hayalim.<br />

Bu anlamda yeri çok özel, heyecanı çok<br />

başka... Sanırım tüm albümlerim arasında<br />

kendim için yaptığım bir albüm olduğundan<br />

da hissiyatı bu kadar derin. Repertuarını<br />

özenle hazırladığım, eserleri okurken dinlediğim<br />

üstatları hissettiğim ve gerçekten de<br />

maziden tat alarak sazlarla meşk ettiğim,<br />

aşkı bir de bu eserlerle yaşayayım dediğim,<br />

dinleyicimle buluşturmaktan sonsuz mutluluk<br />

duyduğum bir albüm oldu benim için…<br />

Son olarak okurlarımıza ve<br />

sanatseverlere mesajınız, ayrıca var ise<br />

tarafınızdan eklemek istedikleriniz…<br />

Çok teşekkür ediyorum; okuyan, dinleyen,<br />

emek veren, bugünde buluştuğumuz, düne<br />

sadık kalarak geleceğe yürüdüğümüz herkese<br />

ve her şeye… Aynı gönülden hissettiğimiz<br />

ezgiler kadar sonsuzlar ve iyi ki varlar.<br />

Yürünecek yolumuz uzun, umudumuz ve<br />

yarınımız bir olsun. Sevdamız ve huzurumuz<br />

daim olsun isterim.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 107


Röportaj<br />

EDİP AKBAYRAM:<br />

Sevgiyi paylaşmazsak,<br />

insanlık biter!<br />

ADEM GİDEN<br />

Dile kolay; müzikle, şarkılarla, sahnelerle<br />

dolu 45 yıl! Türkiye’de, birçok ülkede her<br />

konserin ardından soluğu aldığı tek yer oldu;<br />

“evim, her şeyim” dediği Moda ve Kadıköy…<br />

Uzun süredir medyaya kapalı durmayı tercih<br />

eden Edip Akbayram, sevenlerine sürpriz<br />

yaptı, özel röportajımızda çok samimi açıklamalarda<br />

bulundu.<br />

Yüzünden eksik olmayan tatlı tebessümü,<br />

bembeyaz saçları, on yıllar önceden bugüne<br />

değişmeyen ve sanki daha da güzelleşen<br />

ses tonuyla Edip Akbayram ile geçen her<br />

diyalogda yarım asırlık bir Kadıköylülüğün<br />

ağırlığını, gerçek sanatçı-yorumculuğun<br />

hassasiyetini ve sıcak kişiliğini hissetmemek<br />

imkânsız. Karşılıklı birkaç dakikalık<br />

sohbetinizde iç sesinizin kulağınıza “Şarkılarındaki<br />

his, duygu, özgün yorumunu şimdi<br />

daha iyi anlıyorum” dediğini duyuyorsunuz.<br />

İşte “Moda artık Türkiye’nin Hollywood’u<br />

oldu” diyen usta sanatçı ile keyifli buluşmamızın<br />

ayrıntıları...<br />

En az 500 ödüle layık görüldünüz.<br />

Bu size ne hissettiriyor?<br />

Yıllar gidiyor... Şöyle bir geriye bakıyorum,<br />

profesyonel müzik hayatı olmuş 45 yıl,<br />

bunu hatırlatıyor bana. Bu arada hemen<br />

hemen yarım asırlık da Modalıyım, Kadıköylüyüm.<br />

Kadıköy ile yolunuz nasıl kesişti?<br />

1970 yılında üniversite sınavları için<br />

İstanbul’a gelmiştim. Diş hekimliğini kazandım<br />

ama gidemedim. Nişantaşı’nda üç<br />

arkadaş uygun fiyatlı bir ev tuttuk. Bir gün<br />

“karşıda deniz kıyısında Moda varmış, bir<br />

gidelim” dedik ve çay içmeye geldik. Şimdiki<br />

gibi değildi; yemyeşil, bahçeler içinde, trafik<br />

yok, o an aşık oldum. “Ben burada yaşamak<br />

istiyorum” dedim, arkadaşlarım gitti ve ben<br />

buraya taşındım. Kalış o kalış.<br />

En çok neler değişti?<br />

Çevre tabi… Kadıköy’ün en güzel zamanlarını<br />

yaşadığım için şanslıyım. Moda<br />

Burnu’nda saat 17.00 gibi sandala biner, üç<br />

arkadaş istavrit, lüfer yakalardık. 30 yıl önceleriydi,<br />

deniz henüz kirlenmemişti. Koca<br />

koca lüferlerden iki üç tane kendimize alır,<br />

geri kalanlarını komşularımıza dağıtırdık.<br />

Evlerde, o güzel denizimizden çıkan balıklar<br />

pişirilirken, mis gibi kokuları yayılırdı. Şimdi<br />

çıkın balığa, bakalım bir kilo istavrit var mı?<br />

En son Marmara Denizi’nde 30 yıl önce yüzdüm,<br />

suya girdim. Şimdi mümkün mü? Ve<br />

yeşiller, bahçeler…<br />

Daha öncesine gidersek?<br />

Aslen Gaziantepli olduğumu, takipçilerimden<br />

bilmeyen yok gibi. Babamın dizleri üzerinde,<br />

Antep türküleri, ağıtlar, barak havaları<br />

ile büyüdüm. Lise yıllarında Gaziantep’te<br />

Siyah Örümcekler Orkestrası’nı kurduk. Okul<br />

etkinlikleri, düğünler, çeşitli organizasyonlar<br />

ile birlikte “Güzel sesli Edip Akbayram” diye<br />

yavaş yavaş kendi çevremde tanınmaya<br />

başlamıştım. Antep’in küçük plakçısı, “Gelin<br />

size İstanbul’da plak yapalım” dedi. Nasıl bir<br />

sevinç, anlatamam. Para kazanmayı gözüm<br />

görmüyor, tek hayalim bir 45’lik plağım olacak,<br />

hem de lisedeyken. Geldik, amatör ruhla<br />

profesyonel stüdyoda iki gün kayıt yaptık.<br />

Neşet Ertaş’ı takip ediyordum hep, “Kendim<br />

ettim kendim buldum” eserini söyledim.<br />

Plak özellikle güneydoğuda çok sükse yaptı.<br />

Sonra bir önceki kuşağımız Cem Karaca<br />

ve birkaç profesyonel sanatçı da, heyecanla<br />

bulduğum bu parçayı yorumladı.<br />

1972 yılında Altın Mikrofon ödülünüzün<br />

kariyerinizde etkisi nasıl oldu?<br />

İlk altın mikrofonumu Aşık Veysel’in “Kükredi<br />

Çimenler” şiirini besteleyerek kazanmıştım.<br />

O günden sonra Edip Akbayram çizgisi<br />

oluşmaya başladı. Sonrasında Anadolu<br />

rock gibi karışımlarla çizgi oturdu. Hababam<br />

Sınıfı’nın getirdiği anılar da bambaşka…<br />

108 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Röportaj<br />

Yeni konserleriniz başladı.<br />

Heyecanlı mısınız?<br />

Tabi ki ilk günkü gibi, abartısız söylüyorum.<br />

Konsere çıkmadan iki üç gün önce acı tatlı,<br />

soğuk sıcak her şeye dikkat ediyorum. “Acaba<br />

orkestra nasıl olacak, konserde aksilik<br />

olur mu?” diye sorular sorular, hazırlıkları<br />

tek tek kontrol ediyorum. İlk sahneye çıktığım<br />

heyecanı, inanın şimdi de duyuyorum.<br />

Festivalde 15 bin kişi ile yine rekor kırdınız?<br />

Tekirdağ’da Kiraz Festivali, evet… Kapanış<br />

konserini gerçekleştirdim ve çok keyif aldığım<br />

organizasyonlardan biri oldu. Beraber söyledik,<br />

anılara gittik ve bir dip not, Trakya insanı<br />

bambaşka, müziğe çok farklı yatkınlığı var.<br />

45. sanat yılınızı kutluyorsunuz.<br />

Sürprizler var mı?<br />

Bostancı Gösteri Merkezi’nde 45. sanat yılımı<br />

kutladım ve biletlerimiz bir hafta öncesinden<br />

tükenmişti, oldukça duygulandım.<br />

Şimdi de “Güzel Günler Göreceğiz 45. Yıl<br />

Konserleri”ni başlattım. İlk konserimiz Ayvalık<br />

Amfi Tiyatro, ardından Altınoluk Amfi Tiyatro,<br />

Bodrum derken Anadolu’ya yayılacak.<br />

Yeni bir albüm?<br />

Şimdilik değil, önceliğim konserler. Ne yazık<br />

ki geçen yıl üzücü toplumsal olaylar meydana<br />

gelmişti. Ertelenen konserlerim de vardı,<br />

şimdi 15’ini bu yaz yapacağız ve bunun üzerine<br />

yeni konserler... Yeni bir albüm için çok<br />

ciddi zaman ve emek harcamalıyım.<br />

Albümde kaliteye vurgu yapmışken,<br />

şimdiki albüm çalışmalarını nasıl<br />

yorumluyorsunuz?<br />

Elbet güzelleri var ancak, çoğu yok olup gidiyor.<br />

Bir albümle bir yere geldiklerini zannedenler,<br />

ikincisinde dibe vuruyorlar, kayıp.<br />

Müzik ve sanat çok uzun bir maratondur. Bakın<br />

dünyanın en iyi gitarcısına, basçısına; her<br />

gün egzersiz yaparlar. Çalışmak çok önemli...<br />

Birinci basamağı ağır ağır çıkacaksın, yoksa<br />

çabuk düşersin. Son 10 senede üç bine yakın,<br />

ilk albümünden sonra adı bile anılmayan sanatçı<br />

adayları gördü bu toplum.<br />

Bu noktada müzikseverlere<br />

ne görev düşüyor?<br />

Toplumumuz şarkıcı ve sanatçıyı ayırabilirse;<br />

sanat adına çok önemli adım atmış olur.<br />

Yorumculuk, şarkıcılık, sanatçılık; bunlar birbirinden<br />

farklıdır diye düşünüyorum.<br />

Mutlu aile yaşantısı?<br />

Bu da sanatı, müziği olumlu etkiliyor. Eşim<br />

Ayten Hanım ile 1979 yılında dünya evine<br />

girdik. Oğlum Ozan, sonra da kızım Türkü<br />

dünyaya geldi. İkisi de bizden parçalar taşıyorlar,<br />

aynı zamanda kendi işlerini de yapıyorlar.<br />

Türkü iyi bir müzisyen, klasik müzik<br />

eğitimi de aldı, sahnelerde bayan vokalim<br />

olarak birlikteyiz. Oğlum da iyi bir gitarcı,<br />

etnik müzik yapıyor. Eşim Ayten Hanım ile<br />

birlikte yaklaşık 50 yıldır Moda’da oturuyoruz,<br />

o da resim ve seramik sanatçısı.<br />

Kadıköy sizin için ne demek?<br />

Cumhuriyet demek! Hatta Moda, başlı başına<br />

bir Cumhuriyet gibi diyebilirim. Burası<br />

çok çağdaş insanların yaşadığı, nezih bir<br />

semt... Açık konuşayım; içeni de içmeyeni<br />

de, açığı da kapalısı da, çevrecisiyle de herkes<br />

uyum içinde, birbirine saygı duyuyor. 50<br />

senedir buradayım, dünyada her şey kozmopolitleşti<br />

ama Moda’mız dayanıklı, çok<br />

etkilenmedi, çağdaşlığını sürdürüyor.<br />

Kendinizi en çok nerede özgür<br />

hissediyorsunuz?<br />

Moda’da, Kadıköy’de… Her şeyin bir bedeli<br />

var. Paris Şanzelize’de bir kafede oturuyorum,<br />

“Aaa Edip abi gelmiş” diyorlar ve başlıyor<br />

imza ve fotoğraf istekleri ardı ardına.<br />

Yanlış anlaşılmasın, beni sevenleri ben onlar<br />

kadar çok seviyorum. Ama sokaklarda hep<br />

böyle, birkaç dakikalığına diye çıkıp saatler<br />

geçiyor (tebessüm ediyor). Yine örneğin<br />

Almanya Köln’de, Don Katedrali’nin önünde<br />

kahve içiyorum, Alman’dan çok Türk var<br />

ve başlıyor fotoğraflar, imzalar. İşte bu da<br />

benim özgürlüğüm, sevenlerimle kucaklaşmak.<br />

Ama kendimle başbaşa kalabildiğim<br />

yer olarak diyorsanız, kesinlikle Moda derim.<br />

50 yıldır herkes birbirini tanıyor, birbirimize<br />

el kaldırıp selam verip, olağan komşular gibi<br />

üç beş kelam ediyoruz.<br />

Toplumsal gelişmelere olan refleksiniz,<br />

sevenleriniz tarafından iyi biliniyor.<br />

Bu yönünüzü dünden bugüne nasıl<br />

özetlersiniz?<br />

Sanatçı, toplumdan kopamaz ki... Koparsa,<br />

yaptığı da sanat olmaz. Son zamanlarda<br />

sevgiye çok ihtiyacımız var. Paylaşamadığımız<br />

bir sevgi kaldı. O da giderse, insanlar<br />

biter. Toplumumuzda kutuplaşma çok fazla<br />

oldu. Bu da beni oldukça üzüyor, bir sanatçı<br />

olarak bunu çok net gözlemliyorum.<br />

Gündemi sıkı takip ediyorum. Bu topraklar<br />

içerisinde, bayrağımız altında, bu sınırlar<br />

içinde yaşayanın kimliği ne olursa olsun,<br />

hepsi Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit vatandaşıdır.<br />

Ancak özellikle son on yıldır bir kimlik<br />

siyaseti aldı başını gidiyor. Diyaloglarda, haberlerde,<br />

her yerde kimlikler ön plana çıkıyor,<br />

konuşuluyor. Buna çok üzülüyorum. Ben<br />

kişiye insan olarak bakıyorum, herkes bunu<br />

başarabilirse, kişisel kimlik kavgalarına son<br />

vermiş oluruz. Bir örnek vereyim, kiracım<br />

Ermeni kökenlidir. Çocukları elimde doğdu,<br />

onlara torunum gibi bakıyorum. Aramızda<br />

bu kadar güzel bir sevgi alışverişi var.<br />

Kadıköy’den sonra ikinci eviniz<br />

Kapadokya oldu. Nasıl geçiyor<br />

Kapadokya ayları…<br />

Bir süredir yılın yarısı Kadıköy, diğer yarısında<br />

da Kapadokya’da oluyorum. Eşimin<br />

resim ve seramik atölyesi var. Ben de<br />

rehber gibiyim, balonlar, yer altı şehirleri,<br />

köyler, vadiler, geziyor ve büyük keyif alıyorum.<br />

Sanatçının boş zamanı yoktur, yine<br />

bu arada işimize devam… Türkiye’nin dört<br />

bir yanından çeşitli besteler, eserler geliyor.<br />

Evimdeki stüdyomda onları iyiden iyiye inceliyorum.<br />

Çünkü, sonraki yılları şimdiden<br />

oluşturmak gerekiyor.<br />

Okurlarımıza ve sanatseverlere<br />

mesajınız?<br />

Sanatı yaşayın, sanatla nefes alın, benliğinizi<br />

bulun ve sanatla kalın…<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 109


Magazin<br />

Alpay, Moda Kayıkhanesi’nden rüzgâr gibi geçti<br />

Türk Pop Müziği’nin efsane isimlerinden Alpay, bu yıl ikinci kez Kadıköylülerle buluştu.<br />

Geçtiğimiz Şubat ayında Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde verdiği konserin<br />

ardından, bu defa da İstanbul’un yeni etkinlik merkezi olarak kapılarını açan Moda<br />

Kayıkhanesi’nde sevenlerinin karşısına çıkan usta sanatçı, büyük ilgi gördü.<br />

30 ŞARKI, 3 SAAT SÜREN BİR PERFORMANS<br />

Yaklaşık 250 kişinin katıldığı gecede 30 şarkı seslendiren Alpay’ın 3 saati aşan<br />

performansı uzun süre ayakta alkışlandı. Prensibi olmamasına rağmen sahneden<br />

ayrıldıktan sonra konukların ısrarlı alkışları karşısında ikinci kez sahneye<br />

çıkan efsane sanatçı, “Bana çok güzel bir gece yaşattınız,<br />

teşekkür ederim. Ayrıca, ‘harikulede’ olarak yorumlayabileceğim<br />

böylesine güzel bir mekânın ilk gecesine benimle<br />

başlamayı tercih ettikleri için bu mekânı kazandıranlara<br />

da teşekkür ederim” dedi.<br />

NESLİHAN DEMİRTAŞ EŞLİK ETTİ<br />

Gecenin konukları tarafından “muhteşem” şeklinde yorumlanmasının<br />

nedenleri arasında orkestrası ile Alpay’ın,<br />

Bu özel gecede bir de doğum günü kutlaması vardı. Kadıköylü Serap Karacalar, dergimizin<br />

internet haber portalında Alpay’ın Moda Kayıkhanesi’nde sahne alacağı haberini okuyunca,<br />

40’ncı yaş günü için yaptığı programı iptal ederek, Alpay ile kutlama yapmaya karar verdi. Bu<br />

bilgiyi öğrenen Alpay sahneden, “Doğum gününüzü benimle kutlamayı tercih ettiğiniz için size<br />

ayrıca teşekkür ederim” dedi. Didem Hekimoğlu, Serap Karacalar ve Ayşen Aydın...<br />

Konukların, “Hiç bitmesin” dedikleri gecede, bazı şarkıları Alpay ile<br />

birlikte seslendirmeleri ayrı bir renk kattı.<br />

Konukların arasına inen Alpay, onlarla hem dans etti, hem fotoğraf çektirdi, hem de isteklerini aldı.<br />

Gecede konukların ister bu sahnede, ister masaların arasında,<br />

her şekilde dans edebilecekleri mesajı veren Alpay’a konuklar<br />

dans ederek eşlik ettiler.<br />

110 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Magazin<br />

Gecede mekânın yöneticilerinden Danış<br />

Yıldırım’a teşekkürlerini iletenler de oldu. Bu<br />

isimler arasında Kadıköy Belediyesi İmar ve<br />

Şehircilik Müdürlüğü’nden Nilay Yılmaz Emre<br />

ve Doğan Emre de vardı.<br />

“Yetenekli ve çok güçlü bir sesi<br />

var” dediği Neslihan Demirtaş’ın<br />

solo vokal olarak eşlik etmesiydi.<br />

Klavye’de Bilgehan, Klasik Gitar’da<br />

Barkın, Davul’da Osman ve Klarnet’te<br />

Emre’den oluşan orkestra, öylesine<br />

başarılıydı ki, “Konuklar gece hiç bitmesin”<br />

dediler. Tabi mekânın sadece<br />

etkinlik merkezi olarak düzenlenmesi,<br />

duvarların doğal ve çıplak tuğla ile<br />

kaplanması, ses ve ışık düzeninin en<br />

yüksek kalitede olması, kusursuzluğu<br />

tamamlayan diğer unsurlardı.<br />

NORMA MIA’DAN FABRİKA KIZI’NA...<br />

Alpay geceye bundan tam 58 yıl<br />

önce seslendirdiği, “Norma Mia” adlı<br />

şarkı ile başladı. Ardından, Carlos<br />

Almaran’ın 1954 yılında bestelediği,<br />

“Historia de un amor” adlı eseri seslendiren<br />

Alpay, şarkının arasında, “Bu<br />

bir aşk hikâyesi, öyle sıradan bir aşk<br />

hikâyesi değil. İyiyi ve kötüyü anlamamı<br />

sağlayan, bir eşi daha olmayan bir<br />

aşk hikâyesi...” bölümünü Türkçe seslendirerek<br />

konuklara, “Aşkın kıymetini<br />

bilin” mesajı verdi. Daha sonra, “Maria<br />

Maddelana” adlı şarkıyı İspanyol<br />

dansçının performansı eşliğinde seslendiren<br />

Alpay, geceyi ikinci defa seslendirdiği<br />

Fabrika Kızı ile noktaladı.<br />

Berk Ercan: İçimdeki fırtınalardan<br />

besleniyorum<br />

Kadıköylü müzik öğretmeni Berk Ercan, kariyerindeki<br />

başarısını bir adım öteye taşıdı.<br />

Bestesine Anadolu Yakası manzaraları eşliğinde<br />

klibini çeken yetenekli sanatçı; müziğin<br />

hem öğretmeni, hem de tanınan bir solisti<br />

olarak hızla basamakları çıkıyor.<br />

“Yanarım” şarkısı ile profesyonel sahne hayatında<br />

yeni sayfaları aralayan Berk Ercan; “Müziğin<br />

mutfağıyla birlikte servisinde olmayı seviyorum.<br />

Bir güzel afiyetle yemesini de tabi”<br />

diyerek, Kadıköy Life Dergisi’ne konuştu.<br />

Çocukluğundan bugüne Erenköy’de mahalle<br />

kültürüyle Kadıköy’ü yaşama şansı bulan<br />

Berk Ercan’ın sert duygu geçişleri, müzik<br />

yeteneğini keşfetmesine katkı sağlamış.<br />

İstanbul Kültür Bakanlığı Devlet Türk Halk<br />

Müziği Korusu’nda solist ve korist olarak sahnelerde<br />

yerini alan Ercan, 2011 yılı itibariyle<br />

Türkiye’nin dört bir yanında solo konserleri ile<br />

öne çıkmaya başlayınca single albüm de kaçınılmaz<br />

olmuş.<br />

SEVDİĞİN İŞİ YAPMALISIN...<br />

“Hayal ettiğin kadar çabalaman da gerekiyor”<br />

diyen Ercan, Kadıköy Life’a duygularını şöyle<br />

ifade etti:<br />

“Üniversite tercihlerimde önüme çeşitli seçenekler<br />

koydular, gel gelelim içinde konservatuar<br />

yok. Ben müzikle yaşamak istiyorum,<br />

sistem başka meslekleri zorla dayatıyor. Suadiye<br />

Lisesi’nden mezun olduktan sonra Haliç<br />

Üniversitesi’nin konservatuar ilanını görünce,<br />

hayallerimin üzerine gittim. Yetenek sınavını<br />

kazanınca da kapılar aralandı. Yoksa şu an bir<br />

müzik öğretmeni ve solist yerine istemediğim<br />

hangi mesleği yapardım, Allah bilir.<br />

‘EĞİTİMİNE NE GEREK VAR’<br />

DEMEMEK LÂZIM…<br />

Önceleri kafamda ‘müziği zaten yapıyorum,<br />

eğitimine gerek var mı?’ düşüncesindeydim.<br />

Ancak bunun ne kadar yanlış bir<br />

düşünce olduğunu, işin içine profesyonel<br />

olarak girmeye başlayınca anladım. Hayatta<br />

hangi iş ve branş olursa olsun, mutlaka<br />

eğitimini almak gerekiyor. Bunun kıymeti<br />

ve etkisi başka...<br />

KADIKÖY BENİ BÜTÜNLÜYOR<br />

Çocukluğum, kendimi bildiğim, nefes aldığım<br />

yer Kadıköy… Özgürlüğüm, mahallem, tanısam<br />

da tanımasam da selam alıp verdiğim,<br />

tarifsiz sevdiğim yer benim için Kadıköy…<br />

Dünyaya bir daha gelsem, yine Kadıköy’de yaşamak<br />

isterdim.<br />

ŞİDDETLİ VE HIZLI BİR ERGENLİK GEÇİRDİM<br />

Yaşadığım yoğun duygu geçişleri, içimde fırtınalara<br />

neden oluyor ve ben bu fırtınalardan<br />

besleniyorum. Bana şarkı sözleri, besteler olarak<br />

geri dönüyor. 30 yaşıma merdiven dayadım.<br />

Açıkçası çok şiddetli bir ergenlik dönemi<br />

geçirmiştim. Hızlıydı, sık sık depresyona da<br />

girdim. O zamanlar üzülürdüm, şimdi ‘üzerime<br />

üzerime gelin’ diyorum, çünkü zorluklardan<br />

besleniyorum. Aynı zamanda menajerliğimi de<br />

yapan değerli annem, Ayten’im her daim yanımda<br />

oldu. Ondan çok güç alıyorum.<br />

TARZIM, HEPSİ VE BEN…<br />

Kulağıma hoş gelen tüm müzik tarzlarını seviyorum,<br />

söylüyorum. Türk Halk Müziği Şan<br />

Bölümü’nden mezun olduğumda da diğer tüm<br />

tarzları yorumlama gereği hissediyordum kendimde.<br />

Artık sanatçılarda bir tarz beklentisi<br />

kalmadı, neyi seviyorsak o değil miyiz? Özgün,<br />

slow, fantezi, pop, halk müziği şarkılarımız ve<br />

türkülerimiz gibi Beethoven dinlemekten de<br />

mutlu oluyorum. Kendimi dar kalıplara sıkıştıramıyorum.<br />

İkinci şarkımı da karma duygularla<br />

hazırlıyorum. Bu noktada aranjörüm Cem Şengül<br />

ile yine stüdyoya kapanacağız.<br />

Liseden beri beste yapıyorum. 13 yaşında yazmaya<br />

başladığım şiirlerimi hâlâ ilk günkü heyecanla<br />

okurum, besteledim de… Açıkçası çok duygusalım.<br />

Popüler kültür akımlarına kaymadım.<br />

GERÇEKTEN TIRNAKLARIM KANIYOR…<br />

Müzik piyasasında çok ciddi hedeflerim var<br />

ve her şey, gücünle orantılı. Günümüzde çok<br />

ünlü gösterilen sanatçıların arkalarında inanılmaz<br />

maddi ve manevi güçler var. Ben bir<br />

öğretmenim ve bunu kelimenin tam anlamıyla<br />

tırnaklarımla kazıyarak gerçekleştirmeye<br />

çalışıyorum. Evet, tırnaklarım kanıyor ama<br />

ben bundan keyif alıyorum…”<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 111


Yaşam Öyküsü<br />

Rüya gibi, hülya gibi:<br />

KAZIM POLAT &<br />

AYSEL İPAR<br />

TOLGA KÜÇÜK<br />

Tam 49 yılı geride bırakmış bir hikâye, onlarınki...<br />

Unvanları saymakla bitmeyecek bir duayen;<br />

Kuvayi Milliye efsanelerinden “Polat<br />

Paşa”nın oğlu, eski hakim, efsane Cumhuriyet<br />

Savcısı, Otel İşletmecisi, gerçek “Gazinocular<br />

Kralı” Kazım Polat ve “yüzü güzel, huyu<br />

güzel, kalbi güzel, sesi güzel bir hanımefendi”<br />

olarak tanımladığı sevgili eşi, sahnelerin<br />

unutulmaz assolisti, Aysel İpar Polat...<br />

Polat çiftini Bağdat Caddesi’ndeki evlerinde<br />

ziyaret etmeye hazırlanırken, sıradışı bir<br />

heyecan duyuyorum içimde. Bu kez her zamanki<br />

söyleşilerden olmayacak, biliyorum.<br />

Çünkü karşımda, bir asra yaklaşan ömründe<br />

sayısız sinema filmine konu olacak kadar<br />

çok hikâye yaşamış ancak hâlâ bir delikanlı<br />

kadar genç Kazım Polat ve sahnelerin en<br />

unutulmaz, en zarif hanımefendilerinden<br />

Aysel İpar olacak. Bu heyecanla kapıyı çaldığımda,<br />

hiç de yanılmadığımı fark ediyorum.<br />

Zaman tünelinden geçmişçesine bir huzur<br />

kaplıyor içimi, Polat çiftinin güleryüzleriyle<br />

karşılaştığımda... Günümüz dünyasının<br />

hoyratlığını ve sahteliğini hiç tanımamış;<br />

kalitenin, samimiyetin, zarafet ve asaletin<br />

hüküm sürdüğü 1960’lı yıllara dönmüşçesine<br />

mutlu, güvende hissediyorum. Henüz kapıdan<br />

girerken başlıyor, akşamın ilk saatlerine<br />

dek sürecek olan sohbetimiz. Polat çiftinin<br />

olağanüstü misafirperverlikleri ve içtenlikleri<br />

öylesine sarıyor ki beni, daha ilk andan<br />

itibaren bu özel gün hiç bitmesin istiyorum.<br />

* * *<br />

Kazım Polat’ın önemini anlatmak, birkaç<br />

cümleye sığacak iş değil. Zira asırlık çınarın<br />

çok özel öykülerle dolu yaşamının her safhası,<br />

bu coğrafyanın bir asırlık tarihinden çok<br />

önemli satırbaşları içeriyor. Adeta bir dönem<br />

romanını andıran bu yaşam öyküsünü<br />

hakkıyla özetlemem mümkün olmayacak..<br />

Bu yüzden bu zor işi Kazım Polat’a bırakıyor<br />

ve yaşam hikâyesini Kuvayi Milliye’nin<br />

efsane kahramanlarından biri olan babası<br />

“Polat Paşa”dan başlayarak anlatmasını<br />

rica ediyorum.<br />

“Babam Süvari Yüzbaşısı” diye giriyor söze,<br />

Kazım Polat. “O zamanlar 1. Cihan Harbi devam<br />

ediyor. Kilis ve havalisi Kuvayi Milliye<br />

üyesi. Oradaki namı da Polat Paşa... Gerçek<br />

adı Kamil ama kimse ‘Yüzbaşı Kamil’ ya da<br />

‘Kamil Bey’ demiyor. ‘Polat Paşa’ diyorlar.<br />

Büyük emirler çıkartıyormuş orada. Duvarlara<br />

asıyorlarmış. Altına da ‘Polat Paşa’ diye<br />

imza atılıyormuş. Harp bittikten sonra da<br />

yüzbaşı olarak orduya dönüyor. Bana gelince<br />

1927’de İstanbul Çengelköy’de dünyaya<br />

geldim. Babam o zaman Kuleli Askeri<br />

112 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Yaşam Öyküsü<br />

Lisesi’nde görevliydi. Tahsil hayatım, maalesef<br />

babamın bir hatası sonucu gelişti.<br />

Beni Konya Askeri Orta Okul’a verdi. 9 sene<br />

askeri mekteplerde okudum. Ama askerliği<br />

hiç sevemedim. Almanların sistemi vardı o<br />

zaman bizim ordumuzda. Son derece sıkı bir<br />

sistemdi. Bu yüzden harp okulundan ayrılmaya<br />

karar verdim.”<br />

Kazım Polat’ın keyifli anlatımına Aysel<br />

İpar’ın olağanüstü misafirperverliği ve<br />

olanca zarafetiyle sunduğu ikramlar da eklenince,<br />

mahcubiyetle karışık bir mutluluk<br />

yayılıyor içime.<br />

“Adana’da efsane bir savcılık dönemi geçirmişsiniz”<br />

diye soruyorum. “Askeri okuldan<br />

savcılığa geçişiniz nasıl gerçekleşti? Göreviniz<br />

başında neler yaşadınız?”<br />

“Askeri talebe olarak Ankara Üniversitesi Hukuk<br />

Fakültesi’ne girdim” diyor, Kazım Polat.<br />

“3 sene üniformayla gittim, son senemde<br />

askerlikten tamamen ayrıldım ve okulu sivil<br />

bitirdim. 7 - 8 sene sivil hakimlik yaptım.<br />

Sonra istifa ettim ama bakanlıktan yazı geldi.<br />

Ayrılmayayım diye üç seçenek sundular.<br />

Biri, Adana Cumhuriyet Savcılığı’ydı. Bunu<br />

kabul ettim ve Adana’da dört sene Cumhuriyet<br />

Savcılığı yaptım. Yedi savcının görevini<br />

üstlendim orada. Adana halkı beni çok sevdi.<br />

Dört sene sonunda tayinim çıkınca ‘Savcımızı<br />

bırakmayız’ diye bakana gittiler. Bakan,<br />

‘Böyle bir adet yok, engel olamayız’ deyince,<br />

rahmetli Menderes’e müracaat ettiler. Menderes<br />

de bu talebi görünce benim Adana’da<br />

kalmam için özel talimat vermiş. 1960 darbesine<br />

kadar görevime devam ettim ben de.”<br />

“Yani öyle efsane bir savcılık yapmış ki bugün<br />

bile tanıyanlar çıkıyor, düşünebiliyor<br />

musunuz?” diyerek sohbete dâhil oluyor,<br />

Aysel İpar. “Hâlâ kebapçılar arasında, esnaf<br />

arasında ‘meşhur savcı’ diye bahsi açılıyor.<br />

Ne kimsenin hakkını yemiş, ne kimseye<br />

kötü muamele etmiş. Böyle bir savcı<br />

Türkiye’ye çok nadir gelmiştir. Mesela Sakıp<br />

Sabancı bile haber yollamış o dönemde,<br />

fabrikasına davet etmiş.”<br />

Hayretle Kazım Polat’a dönüyorum yüzümü.<br />

“Sakıp Sabancı mı?” Başıyla onaylıyor<br />

önce, sonra gülerek anlatmaya koyuluyor:<br />

“Sakıp Sabancı’nın Adana’daki fabrikası,<br />

mezarlık yolunun üzerindeydi. Biz de otopsiler<br />

için her gün oraya gidiyorduk. Rahmetli<br />

Sakıp Bey aradı. ‘Savcı bey her gün geçiyorsun,<br />

bize uğramıyorsun. Eğer uğramadan<br />

geçersen kendimi arabanın önüne atacağım’<br />

dedi. ‘Atma, geleceğim’ dedim. Hakikaten<br />

bir gün uğradım. Beni aldı, iki saat<br />

boyunca fabrikasını oda oda gezdirdi. En<br />

sonunda bir odaya götürdü, top top kumaşlar<br />

tavana kadar yığılmış. ‘Savcı Bey, sana<br />

kumaş hediye ederdim ama bekârsın diye<br />

etmiyorum” dedi. Cimri adamdı rahmetli.”<br />

“Kimbilir daha ne öyküler yaşamışsınızdır<br />

Adana’da” diyorum, daha çok anlatmasını<br />

istediğimi belli ederek. Gizli ricamı anlıyor,<br />

Kazım Polat. Gözleri o günleri tekrar yaşar<br />

gibi uzaklara dalıyor bir an.<br />

“Asfalt Rıza vardı Adana’da. Türkiye’ye<br />

gelmiş geçmiş en büyük kabadayı. Filmi<br />

de çevrilmişti. Bir de kardeşi Süleyman...<br />

Asfalt Rıza tam kabadayıydı, Süleyman<br />

gangsterdi. Bir gün bir bara geliyor Süleyman,<br />

kasayı soyuyor, bir de kadın alıyor yanına,<br />

kaçıyor. Büyük olay... Aradan 15-20 gün<br />

geçti. Bu arada cinayet de işlemiş. Ortalık<br />

ayakta. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı<br />

emir üzerine emirle her yerde onu arıyor. Bir<br />

gece evime gittim. ‘Kazım Abi’ diye bir ses!<br />

Bir baktım, Süleyman. Gizlice evime girmiş,<br />

saklanmış. Şaşırdım tabi. ‘Kazım abi, sen<br />

erkek adamsın’ dedi. ‘Ne yapayım, teslim<br />

olayım mı?’ ‘Valla Süleyman, senin bileceğin<br />

iş, ama bütün Türkiye seni arıyor. Fazla<br />

kaçamazsın’ dedim. ‘O zaman beni dövdürmeyeceksin’<br />

dedi. ‘Söz veriyorum, kimse<br />

senin kılına bile dokunmayacak’ diye ikna<br />

etmeye çalıştım. Sabah adliyeye geldim, bir<br />

de baktım ki Süleyman teslim olmuş. ‘Hoş<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 113


Yaşam Öyküsü<br />

geldin Süleyman’ dedim, çay ikram ettim.<br />

Ondan sonra ifadesini aldık. Oradan cezaevine<br />

gidecek tabii. Teslim olduğunu duyan<br />

başkomiserler, komiserler adliyenin önüne<br />

yığılmış. Süleyman’ı cezaevine götürmeyi<br />

bekliyorlar. Ama tabii evvela bir dövecekler.<br />

Çıktık dışarı. Adliyenin jandarma başçavuşu<br />

vardı. Onu çağırdım. ‘Süleyman’ı sana teslim<br />

ediyorum, kılına dokunulmayacak. Cezaevine<br />

sen teslim edeceksin. Ben de cezaevi<br />

müdürüne telefon ediyorum şimdi’ dedim.<br />

Hakikaten cezaevinde de kötü muamele<br />

görmedi. Aradan seneler geçti, Süleyman’ın<br />

ağabeyi Asfalt Rıza, o son kabadayı, Taksim<br />

Belediye Gazinosu’nu çalıştırırken beni<br />

ziyarete geldi. ‘İstanbul’un kargaları çoktur,<br />

onun için geldim. Sana sataşan olursa bana<br />

söyleyeceksin” dedi. Allah’a şükür 21 sene o<br />

gazinoyu çalıştırdım, devletten başka kimse<br />

musallat olmadı.”<br />

“Asfalt Rıza yıllarca Kazım Bey’e yılbaşlarında,<br />

özel günlerde tebrik kartları yolladı” diyor,<br />

Aysel İpar. “Hep cevap verirdik. Seneler boyunca<br />

Kazım Bey’i kimse unutmadı, bütün<br />

tanıyanlar yaptıklarına minnettar kaldı hep.”<br />

“Savcılık yıllarınızdan sonra Taksim’de önce<br />

otel, sonra da gazino işletmişsiniz” diyorum.<br />

“Bütün bunlar, Türkiye’nin yakın tarihinin<br />

birer vesikası gibi. Nasıl oldu bu geçiş?<br />

O süreçte neler yaşadınız?”<br />

“Darbe olunca beni yine tayin etmek istediler,<br />

ben de istifa ettim, İstanbul’a gelip<br />

avukatlık yapmaya başladım ama bu mesleği<br />

sevmedim. Mahkemelerde mübaşirin<br />

bile bir yetkisi var, avukatın yok. Kısa sürdü<br />

o yüzden. Ama bu süre zarfında otelciliğe<br />

başladım. Bir müvekkilim vardı, Behzat<br />

Bora diye. İranlı bir adamdı. Asmalımescit<br />

Sokağı’nın hemen başında bir oteli bulunuyordu.<br />

Yarı otel, yarı bar olarak kiraya vermiş<br />

ama kiracılar hem para vermiyor, hem adamı<br />

korkutmuşlar. ‘Bu sokaktan geçersen seni<br />

öldürürüz’ demişler. İstiklal Caddesi’nde karşı<br />

kaldırımdan yürüyordu adamcağız korkudan.<br />

Beni avukat olarak tuttu. 2 sene uğraştım.<br />

Önce oteli, sonra barı tahliye ettirdim.<br />

Behzat Bora orayı bir daha kimseye kiraya<br />

veremedi. En sonunda bana teklif etti. Ben<br />

de orayı aşağı yukarı 20 sene kadar çalıştırdım.<br />

Sonra Caddebostan Gazinosu oldu.<br />

Şimdi Migros’un olduğu yerde denize kadar<br />

geniş bir pist vardı. Sahibi çok iyi bir adamdı,<br />

Allah rahmet eylesin. Ondan kiraladım.”<br />

“Ama orada büyük bir şanssızlık yaşamışsınız<br />

sanırım” diyorum. İç geçiriyor, Kazım Bey.<br />

“Hem de nasıl... Korkunç bir şanssızlığa<br />

uğradık. Yazlık gazino yapmıştık orayı, yılda<br />

sadece iki ay çalıştıracaktık. İki sene üst<br />

üste, Temmuz ve Ağustos ayları her gün<br />

akşam üzeri yağmur başladı, bütün gece<br />

yağdı. Korkunç bir şey... Ara vermiyor, her<br />

gün yağıyor. Çok ünlü sanatçılar getirmiştim.<br />

Yağmur yüzünden bir türlü iş yapamadık.<br />

İki sene boyunca böyle geçti. Ben<br />

de Caddebostan Gazinosu’nu bıraktım. Bir<br />

süre Rogue Noir diye bir mekâna ortak oldum,<br />

sonra da Taksim Belediye Gazinosu<br />

süreci başladı.”<br />

“Hiçbir gazino bizimki kadar çalışmadı” diyor<br />

Aysel Hanım, gözleri hâlâ o günlerin heyecanıyla<br />

parlarken. “Tam bir aile yeri havasındaydı.<br />

O zamanlar çok meşhur mafyalar<br />

vardı. Eşim savcı olduğu için hiçbiri yanaşamadı<br />

bize. Hep çok temiz kaldık.”<br />

Kazım Bey’in, “Küçücük bir yerdi ama ilaveler<br />

yapa yapa 700 kişilik muazzam bir gazino<br />

haline getirdik orayı. Saray gibiydi. Aysel<br />

Hanım’la Paris’e gidiyorduk, oradaki tavanlara<br />

bakıp aynısını yapıyorduk” sözlerine ek<br />

olarak da, “Benim resmim kuvvetlidir. Paris’teki<br />

örneklere bakıp aynılarını çiziyordum<br />

gazinonun tavanına” diyerek, gülümsüyor<br />

Aysel Hanım...<br />

AYSEL HANIM, YALNIZ SAHNELERİN<br />

DEĞİL, HAYATININ ASSOLİSTİ<br />

“Hikâyenin en özel yerine geldik” diyorum,<br />

heyecanla yerimde doğrulurken. “Hayatınızın<br />

kadını Aysel Hanım’la tanışmanız ve<br />

sahnelerin çok özel bir assolist kazanması...<br />

O günleri anlatabilir misiniz?”<br />

Kazım Bey ve Aysel Hanım, heyecanla birbirlerine<br />

bakıyorlar bir an. Birbirlerini ilk kez<br />

görmüşçesine bir pırıltı seçiliyor gözbebeklerinde.<br />

İkisi de hem lafı devralıp anlatmak,<br />

hem sözü eşine bırakmak istiyor belli ki. Nihayetinde<br />

çözümü, birbirlerinin cümlelerini<br />

tamamlayarak anlatmakta buluyorlar.<br />

“Aysel’in kızı Serpil Barlas” diyor, Kazım Bey.<br />

“Eşi de müzisyen. İran’da çalışmışlar, birlikte<br />

Türkiye’ye dönmüşler. Aysel de onlara iş<br />

bakıyordu.”<br />

Sözü Aysel İpar devralıyor.<br />

“Beyaz Kelebekler vardı meşhur, onun solisti<br />

Orhan Gencebay’la sahneye çıkıyordu. Bir<br />

ekstraya gidemedi, Serpil’i yönlendirmek<br />

istedi. Serpil de çok gururludur, gitmedi. Or-<br />

114 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Yaşam Öyküsü<br />

han Gencebay geldi bizim evimize, Serpil’i<br />

ikna etmek için dil döktü. Öyle bir dönemdeyiz<br />

yani. Serpil hem iş bakıyor, hem de<br />

kendisine uygun bir yer olsun istiyor. Bir<br />

arkadaşım bana ‘Bir gazino sahibiyle tanıştım,<br />

çok beyefendi bir adam’ diye anlattı.<br />

Ben de gidip rica edeyim dedim. Serpil’i de,<br />

kocasını da aldım.“<br />

Anlatma sırası Kazım Bey’e geçiyor yeniden.<br />

“Sonra baktım ki bir hanım... Yüzü güzel,<br />

ahlakı güzel, kalbi güzel, karakteri güzel...<br />

Sesi de güzel!” diyor, ilk günkü kadar büyük<br />

bir heyecan ve hayranlıkla. “Hemen kaptım<br />

onu. ‘Siz şarkı söylemez misiniz?’ soruma<br />

‘Söylemem’ şeklinde cevap verdi. ‘Bir sesinizi<br />

duyayım’ dedim. Çıktı sahneye. Bir şarkı söyledi.<br />

Yok böyle bir ses... Sonrasında da Aysel<br />

Hanım’ı hem assolist hem de eşim yaptım.”<br />

“49 sene oldu işte...” diyor Aysel Hanım,<br />

eşinin gözlerine sevgiyle bakarken. Aynı şekilde<br />

yanıtlıyor Kazım Bey; “49 sene oldu...”<br />

“Henüz hiç tanınmamış bir sanatçıyı assolist<br />

yapmak gibi bir adet yokmuş” diyerek<br />

araya giriyorum. “Çok cesur bir karar bu. O<br />

dönemde neler yaşadınız?”<br />

“Benim babam bahriye binbaşısıydı, amiralliğe<br />

kadar yükseldi sonra” diye açıklıyor, Aysel<br />

Hanım. “Biz çocukken bizi Safiye Ayla’ya<br />

götürürdü, Hamiyet Yüceses hayranıydı.<br />

Musikiyle iç içe büyüdüm yani. Ama o kadar<br />

mazbuttuk ki beni konservatuara yollamadı.<br />

Hocalarım ‘bari akademiye gitsin’ dediler,<br />

resmim de çok iyiydi çünkü. ‘Yok oraya<br />

çıplak mankenler geliyormuş’ diye reddetti<br />

babam. Ama sesim meşhur oldu. Daha yedi<br />

sekiz yaşında şarkı söylemeye başladım.<br />

Düğünlerde şurada burada, gittiğimiz her<br />

yerde bana şarkı söyletirlerdi. Ama nasıl<br />

söylerdim biliyor musun? Şart koşardım,<br />

evvela ışıklar sönecek diye. Restoranın ışıkları<br />

sönerdi, ben öyle okurdum. Hemen o<br />

dakika plak teklifleri, sahne teklifleri gelirdi.<br />

Ben o işlere ısrarla girmedim. Kazım Bey’le<br />

tanışınca kısmet oldu.”<br />

“Bu olayı ilk defa ben yaptım” diyor Kazım<br />

Polat. “Evinden alıp assolist olma adetini<br />

ilk defa ben getirdim. Aysel ilk defa sahneye<br />

çıktıktan sonra Hürriyet Gazetesi ‘Evinden<br />

Sahneye’ diye haber yaptı ertesi gün.<br />

Fahrettin Aslan vardı gazinocular kralı,<br />

Maksim’in sahibi, iki tane solisti vardı. Bir<br />

Behiye Aksoy, bir de Gönül Yazar. Bir ay Behiye<br />

Aksoy çalışıyordu, bir ay Gönül Yazar.<br />

Ben Aysel’i direkt sahneye çıkartıp assolist<br />

yapınca, adamın gözleri açıldı. Ondan dört<br />

ay sonra Ahmet Özhan’ı çıkarttı. Sonra Seçil<br />

Heper’i...”<br />

“Peki diğer sanatçılar nasıl karşıladı bu durumu?”<br />

diye soruyorum.<br />

“Kimse benim altımda sahneye çıkmak istemiyordu”<br />

diyor Aysel Hanım. “Çünkü ben<br />

ne üvertür oldum, ne başka bir şey. Direkt<br />

assolist olmuşum, ne demek! Çok büyük<br />

bir olaydı. Kazım Bey benim altıma kadro<br />

kurmak için çok zorlandı. Yaşar Özel, Tanju<br />

Okan, Fatma Girik, Erol Büyükburç... Tanınmamış<br />

bir sanatçı olduğum için kimse<br />

benimle çalışmak istemiyordu. Kazım Bey<br />

zar zor ikna etti. Ama çok tutuldum. Mesela<br />

Serpil’le beraber İstiklal Caddesi’nde bir yere<br />

gittik. Bir arkadaşı geldi yanına. “Serpil, şurada<br />

Taksim Belediye Gazinosu’nda bir kız<br />

çıkmış, dolup taşıyor mekân” dedi. Halbuki<br />

benim o bahsettiği. Zeki Müren geldi,<br />

benimle çalışmak istedi, çok yakın arkadaş<br />

olduk sonra. Yani çok temiz bir mazisi olan<br />

ilk solistlerden biri benim.”<br />

“Sonra ne oldu peki? Bu görkemli gazino<br />

günleri nasıl sona erdi?”<br />

“Para el değiştirdi” diye iç geçiriyor, Aysel<br />

Hanım. Susuyor. Kazım Bey sözü devralıyor<br />

eşinin kaldığı yerden.<br />

“Taksim’in göbeğinde böyle bir mekâna sahip<br />

olmamız çok dikkat çekiyordu. Mekânı<br />

elimizden almak istiyorlardı. Bana defalarca<br />

tahliye davası açtılar. 2 davayı kazandım<br />

ama ertelemeyle bir yere varılmıyor tabii.<br />

Sonunda elimizden aldılar orayı.”<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 115


Yaşam Öyküsü<br />

“Kazım Bey bütün davaları kazanıyordu, gazinodan<br />

atamıyorlardı. Bunun üzerine özel<br />

kanun çıkarttılar. Kazım Bey yüzünden bütün<br />

gazinolara el kondu” şeklinde açıklama<br />

getiriyor Aysel Hanım.<br />

Şaşırıyorum. Fark ediyor Kazım Bey, hemen<br />

detaylarını anlatmaya koyuluyor:<br />

“Kanun çıkarttılar. Bütün İstanbul’daki belediye<br />

gayrımenkullerinin kira mukaveleleri<br />

otomatik olarak feshedildi. Kira feshedilince,<br />

aylık 25.000.000 kira bedeli talep edildi.<br />

Muazzam bir borç birikti bir anda. Evimiz<br />

barkımız elimizden gidecek diye korktum. 21<br />

senenin sonunda 1987 yılında tahliye ettim.”<br />

“Peki sonra?” diyorum. “Sahneleri bıraktıktan<br />

sonra neler yaşadınız?”<br />

“Bu işleri bırakacağım, dedim Aysel’e. Sağ<br />

olsun, ‘Sen nereye ben oraya’ dedi. Birlikte<br />

dünyayı dolaşmaya başladık. Karavanla binlerce<br />

mil yaptık. Amerika’nın bütün eyaletlerini,<br />

Kanada’yı, Avrupa’yı dolaştık. Sonra<br />

Türkiye’ye geldik, Karadeniz’e kadar gittik.<br />

15 - 20 sene böyle yaşadık” diyor, Kazım Bey.<br />

Aysel Hanım ekliyor:<br />

“İkimiz de çok korkusuzduk. Hem korkusuz,<br />

hem de çok hareketliydik. Yerimizde<br />

duramıyorduk hiç. Ne maceralar yaşadık<br />

o süreçte. Hâlâ da yaşıyoruz. Geçen sene<br />

Bodrum’da Anadolu Ateşi’ni izleyecektik.<br />

Harika bir gösteri, biz de en öne oturduk,<br />

seyretmeye gitmişiz. Bir menajer bizi tanıdı,<br />

beni anons etti. Mecbur kaldım sahneye çıkmaya.<br />

Bir şarkı söyledim. Nasıl inliyor ortalık.<br />

Gençlik alaturkayı ne kadar seviyormuş!<br />

Gösteriden sonra çıkışta belki 50 kadar genç<br />

karşıladı bizi. Yere diz çökmüşler, eğilerek<br />

bize saygı duruşunda bulunuyorlar. Nasıl<br />

şaşırdım, nasıl sevindim. Dünyaya yeniden<br />

gelmiş gibi hissettim o an. Sonra kötü şeyler<br />

oldu ama tatilimizin tadı kaçtı.”<br />

“Ne oldu yahu?” diyor, Kazım Bey.<br />

“E düşüp kalçanı incittin ya.”<br />

Bir an duruyor Kazım Bey, ardından derin bir<br />

sesle yanıtlıyor.<br />

“İncittim, geçti. Allah başka dert vermesin.”<br />

* * *<br />

Sohbetimizin sonunda, efsane kumandan<br />

Polat Paşa’nın Kuvayi Milliye yıllarında, Kazım<br />

Bey’in hakimlik ve savcılık dönemlerinde,<br />

Aysel İpar’ın 1972 yılında New York’ta<br />

verdiği 23 şarkılık konserinde çekilmiş<br />

fotoğrafları gösteriyor bana, Polat çifti.<br />

Günün akşama dönmeye başladığını fark<br />

edince müsaade isteyip çıkışa yöneliyorum.<br />

Güler yüzle, samimiyetle, içtenlikle uğurluyorlar<br />

beni. Kapıdan çıktığımda, birkaç saat<br />

içinde Türkiye’nin tüm dönemlerine, zarafete,<br />

sanata ve tarihe şahit olmuş olmanın<br />

huzuru kaplıyor içimi. Bağdat Caddesi’nden<br />

Kadıköy’e yönelirken, gökyüzünde belirmeye<br />

başlayan yıldızlara takılıyor gözlerim.<br />

Kulağımda, Aysel İpar’ın unutulmaz sesiyle<br />

hayat verdiği Rıfat Ahmet Moralı dizeleri<br />

yankılanıyor birden:<br />

“Mümkün mü unutmak güzelim neydi<br />

o akşam, Rüya gibi, hülya gibi bir şeydi<br />

o akşam...”<br />

116 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Virtüöz<br />

Paco de Lucia Beyond the Memory Tribute Konseri<br />

FLAMENKO ATEŞİNİ 24. İSTANBUL<br />

CAZ FESTİVALİ’NDE YAKTI<br />

HAKAN AKOĞLU<br />

Paco de Lucia’nın kariyerinin çeşitli evrelerinde<br />

birlikte çalıştığı Jorge Pardo, Carles<br />

Benavent, Jose Maria Bandera, Nino Josele,<br />

El Piranha, David de Jacoba gibi yıldız müzisyenlerin<br />

ve dansıyla Nino de los Reyes’in<br />

katıldığı; Levent Yüksel, Cenk Erdoğan ve<br />

Taksim Trio’nun da konuk sanatçı olarak<br />

yer aldığı “Paco de Lucia Anısına: Beyond<br />

the Memory” tribute konseri, Zorlu PSM’de<br />

müzikseverlerle buluştu.<br />

24. İstanbul Caz Festivali tarafından gerçekleştirilen<br />

bu özel konser öncesi Paco De<br />

Lucia’yı, Beyond the Memory konserinde<br />

yer alacak müzisyenlerden dinledik.<br />

Türk müzisyenlerin de eşliği ile<br />

Türkiye’de Paco de Lucia: Beyond the<br />

Memory konserinde Paco de Lucia’yı<br />

anmak nasıl bir duygu?<br />

Jorge Pardo: Hepimiz için özel ve sürpriz bir<br />

konser. Ben daha önce Türkiye’de bulunmuştum.<br />

Hatta Türkçe şarkılar da biliyorum.<br />

Bu konserle hem müzisyen arkadaşlarım,<br />

hem de dinleyiciler olarak çok fazla şey<br />

paylaşabileceğimizi düşünüyorum.<br />

Jorge Pardo<br />

Paco de Lucia’yı tek cümleyle nasıl<br />

tanımlarsınız?<br />

Carles Benavent: Bir müzik elçisiydi, bugün<br />

Flamenko olarak bildiğimiz şey onun mirasına<br />

dayanıyor.<br />

Carles Benavent<br />

118 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Virtüöz<br />

Cenk Erdoğan<br />

Levent Yüksel<br />

Taksim Trio<br />

Paco de Lucia size ilham veren isimlerden<br />

biri diyebilir miyiz?<br />

Cenk Erdoğan: Evet, hatta Paco de Lucia<br />

için yaptığım “Bir Ucu Yanık” adında<br />

bir bestem var. Paco de Lucia’yı Açıkhava<br />

Tiyatrosu'nda canlı dinledikten sonra anladım<br />

ki Flamenko’yu iyi çalmak için gerçekten<br />

hissetmek gerekiyor. Bunu fark edince,<br />

en derinine gidebileceğim müziğe, kendi<br />

müziğime yöneldim. Virtüöz olmak sadece<br />

iyi çalmak demek değil, insanları peşinden<br />

sürüklemektir. Ve Paco de Lucia, gerçek bir<br />

virtüözdü.<br />

Paco de Lucia ile uzun yıllar birlikte<br />

çalıştınız. Sahne dışında nasıl bir<br />

insandı?<br />

Carles Benavent: Çok adaletli, haksızlık yapmayan,<br />

kendine ve karşısındakine saygıyla<br />

yaklaşan net biriydi. Ben de ondan kalbimin<br />

sesini dinlemeyi öğrendim.<br />

“Bir Ucu Yanık” şarkısını Paco de<br />

Lucia’ya ithaf ettiniz. Şarkının hikâyesini<br />

dinleyebilir miyiz?<br />

Cenk Erdoğan: Paco de Lucia için yaptığım<br />

bir besteydi. İspanya’da, mezarının başında<br />

bu besteyi çalma şansını da yakaladım.<br />

Benim için çok özel bir andı. Şimdi de bu<br />

konserle sahnede onunla birlikte çalışmış<br />

muhteşem müzisyenlerle birlikte Paco de<br />

Lucia’yı anacağım için çok mutluyum.<br />

Paco de Lucia’nın bir bestesini “Tuana”<br />

olarak bizlerle buluşturmuştunuz. Paco<br />

de Lucia sizin için ne ifade ediyor? Tuana<br />

nasıl doğdu?<br />

Levent Yüksel: Paco'nun Live "One Summer<br />

Night" adlı Sextet World grubuyla yaptıkları<br />

muhteşem albümü dinliyordum. Sezen'e<br />

söyledim. Paco'nun yaptığı şarkılardan<br />

bahsettim, onların çok şahane olduğunu<br />

söyledim ama Türkçe söz yazılamaz, aynı<br />

hava yakalanamaz diye düşündüm. Hangi<br />

şarkı diye sordu, Palenque'nin bir bölümünü<br />

dinlettim. Bir şey söylemedi, meğer bilenmiş<br />

benim yakalanamaz dememe... Birkaç<br />

gün sonra yazdım dedi ve Tuana muhteşem<br />

olmuştu. Medarı iftiharımız sevgili<br />

Erdem Sökmen'e yazmasını ve çalmasını<br />

rica ettim. En az Paco kadar güzel oldu Tuana.<br />

Paco de Lucia'nın grubuyla sahnede<br />

Tuana'yı seslendirmek ise benim için çok<br />

özel ve çok onurlandıcı. Paco de Lucia benim<br />

hayatımda tanıdığım, duyduğum en duygulu,<br />

en hızlı ve en iyi Flamenko gitaristlerinden<br />

biri. Öylesine çalar ki, gözlerimin dolduğunu<br />

bilirim.<br />

Paco de Lucia’nın en sevdiğiniz şarkısı<br />

hangisi? Hangi şarkısını yorumlamak<br />

isterdiniz?<br />

İsmail Tunçbilek: Sanırım Solo Quiero Caminar.<br />

Enstrümanlarımızın ve eserin yapısı<br />

itibariyle zor bir icrası var. Çok çalışılması<br />

gereken bir eser.<br />

Paco de Lucia Beyond the Memory<br />

konseri ile ilgili neler söylersiniz?<br />

Carles Benavent: Paco de Lucia’nın kariyerindeki<br />

en güzel şarkılarını dinlettik. Biz de<br />

zaman içerisinde tabii ki müzikal anlamda<br />

daha fazla olgunlaştık. Paco de Lucia hayranlarının<br />

çok sevdiği bir konser gerçekleytirmekten<br />

çok mutluyuz.<br />

David de Jacoba<br />

Nino Josele<br />

Jose Maria<br />

Bandera<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 119


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

FUNDA ve ARNO MUTLULUĞA YELKEN AÇTI<br />

İstanbul ve İstanbul Boğazı ‘yılın düğünü’ olmaya aday bir<br />

düğüne ev sahipliği yaptı. Bu iddiamızı elbette düğünün<br />

görkemli aksesuarlarına, şımarıkça harcanan paralara ve<br />

abartılı diğer unsurlara bağlamıyoruz.<br />

Gelin ve damadın ne kadar birbirine yakıştığına, her ikisinin<br />

de gözlerinden fışkıran mutluluk baloncuklarına bağlıyoruz.<br />

Tabi konukların ve ailelerin içtenlik dolu bakışlarının, iddiamızı<br />

tamamlayan diğer unsurlar olduğunu da belirtmeliyiz.<br />

FUNDA BERBEROĞLU & ARNO TAŞÇIOĞLU<br />

Uzun yıllar unutulmayacak düğünün kahramanları Funda Berberoğlu ve Arno<br />

Taşçıoğlu... Bundan sonra hayatlarını birleştirme ve birlikte yürüme kararı alan<br />

ikilinin nikâh törenleri, Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nde imza altına alındı. İkinci<br />

bir tasdik ise, Ortaköy Meryem Ana Ermeni Kilisesi’nde gerçekleşen tören ile yapıldı.<br />

Ardından aynı günün akşamında Küçük Prens teknesi ile İstanbul Boğazı’na<br />

açılan çifte, yaklaşık 200 kişiden oluşan dostları ve aile yakınları eşlik ettiler.<br />

EĞLENCE DORUKLARDA<br />

Düğün gecesine katılan konuklar en az Funda & Arno ikilisi kadar mutluydular.<br />

Böyle olunca eğlence de doruklara çıkmıştı. Mutluluğun yanında müziğin de verdiği<br />

coşku ile geç saatlere kadar dans eden çifte, konuklar da eşlik etmeye başlayınca,<br />

adeta gecenin hiç bitmemesi istendi...<br />

“DİLEĞİMİZ ONLARIN SONSUZA DEK MUTLU OLMALARI”<br />

Gelin Funda’nın annesi ile birlikte oğulları Arno’nun mutluluğuna tanık olan Talin<br />

& Aret Taşçıoğlu Ailesi ve yakınları, Kadıköy Life Dergisi’ne yaptıkları açıklamada,<br />

“Bizler de onları birbirine çok yakıştırdık. Yegâne dileğimiz onların sonsuza dek<br />

mutlu olmalarıdır” dediler.<br />

120 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

İşletme ve bilişim teknolojileri konusunda<br />

uzman olan Funda Berberoğlu, şu sıralarda<br />

Gayrimenkul Danışmanlığı alanında faaliyet<br />

gösteriyor. Arno Taşçıoğlu ise, profesyonel<br />

dağcı ve bu konuda eğitmen olarak<br />

çalışıyor.<br />

Düğünün en heyecanlı isimleri arasında,<br />

gelin Funda’nın annesi Gülnur Köroğlu<br />

vardı. Onlar ilk dansı yaparken hayli duygulu<br />

anlar yaşayan Gülnur Köroğlu, “Tek<br />

dileğim biricik kızımın mutluluğuna tanık<br />

olmaktı” dedi.<br />

Beşiktaş Belediyesi salonlarında kıyılan nikaha çiftin yakın arkadaşları<br />

olan Gülizar Kenan ve Kemal Zurnacı tanıklık etti.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 121


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

İspanya’ya Gelin Verdik<br />

Siyasi alanda Avrupa ile çekişmelerimiz sürerken, duygusal anlamda çok başarılı<br />

olduğumuz bir defa daha ortaya çıktı. Her yıl pek çok ailenin gelin verdiğine veya<br />

gelin aldığına tanık oluyoruz. Bunu tabi başka hiç bir toplumda olmayan iyi niyetliliğimize,<br />

misafirperverliğimize de bağlayabiliriz.<br />

Aşan Ailesi de bu ailelerden biri olarak objektiflerimize yansıdı. Şenay & Kemal<br />

Aşan çifti, özenle yetiştirdikleri biricik kızları Dilşan’ı İspanya’ya gelin verdi.<br />

Yunanistan’da iletişim uzmanı olarak çalıştığı sırada, İspanyol Pau Munoz Tomas<br />

ile tanışan ve onları bundan sonraki yaşamı birlikte sürdürme kararı vermelerine<br />

götüren neden elbette birbirlerini çok sevmeleriydi.<br />

İspanya’da gerçekleşen nikâhın Türkiye bölümü İstanbul Yelken Kulübü tesislerinde<br />

yapıldı. İspanya’dan, Yunanistan’dan, Portekiz’den olmak üzere yaklaşık 200<br />

davetlinin katıldığı düğün görülmeye değerdi. Kadıköy Life Ailesi olarak Dilşan &<br />

Pau Munoz Tomas çiftine sonsuz mutluklar dileklerimiz iletiyoruz.<br />

Aşan Ailesi’ni bu anlamlı günlerinde yalnız bırakmayan dostları<br />

onların mutluluğuna tanık olmanın keyfi içindeydiler. Şükran<br />

Kartal, Lalehan Kartal, Gökhan Kartal, Pau & Dilşan Munoz Tomas,<br />

İrem Babalık, Canan Toprakkaya, Gonca Kaplan, Selçuk<br />

Korun, Cenay Toprakkaya ve Kemal Aşan...<br />

Düğünün konukları arasında Dilşan Aşan’ın lise arkadaşları da vardı. Bu arkadaşları<br />

arasında, bir dönem Kadıköy Life Dergisi’nde de muhabir olarak görev alan Gökçe<br />

Uğurlu da bulunuyordu.<br />

Düğün için yurtdışından gelen arkadaşları geç saatlere kadar<br />

eğlenerek onların mutluluğuna ortak oldular. İspanya’nın ünlü<br />

bir bankasında çalışan Helma Dokkum ve Annelies Sprerings güzellikleri<br />

ile dikkatleri çekerken, Ben Picola, Dani Munyoz ve Manuel<br />

Ruiz yaptıkları danslarla dikkatleri üzerlerinde topladılar...<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 123


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Kadıköy’ün en gözde mekânı oldu<br />

Moda Deniz Kulübü’nün 1983 yılında boşalttığı eski binası,<br />

yeni sahipleri tarafından milyonlarca dolar harcanarak yeniden<br />

yaratıldı. Tamamen aslına sadık kalınarak yapılan bina,<br />

‘Moda Sahil’ markası adıyla Türkiye’de en lezzetli balık ve<br />

meze çeşitlerini tadabileceğiniz sayılı mekânlardan biri haline<br />

geldi. Hemen yanında yer alan bölüm ise, “Kayıkhane”<br />

markasıyla etkinlik merkezi oldu.<br />

ŞİMDİYE KADAR NERELERDEYDİNİZ?<br />

Tarihi Moda İskelesi’ni gören olağanüstü güzellikteki manzarasının<br />

bu mükemmelliği tamamlayan bir diğer unsur<br />

olduğunu dile getiren konukları ise adeta, “Şimdiye kadar<br />

nerelerdeydiniz?” der gibiydiler. Sadece hafta sonları değil,<br />

her akşam Kadıköy dışında İstanbul’un Avrupa Yakası’ndan<br />

ve Adalar’dan seçkin misafirler ağırlayan mekânın dikkat<br />

çeken bir başka özelliği, fiyatların son derece makul olması.<br />

Cemiyet Haberleri sayfalarımız için tavsiye ettiğimiz ve çalışmakta<br />

olduğumuz Moda Sahil’in konukları arasında her yaştan<br />

isimlere rastlamak mümkün. Hukuk eğitimi almakta olan<br />

Dural ve Beril kardeşler, “Bizler için huzurlu ve güvenli bir ortam<br />

önceliğimizdir” dediklerinde onlara bir kez daha hak verdik.<br />

Beril Dural, Eliz Kireççi, Berfu Dural ve Sera Kireççi...<br />

İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin geçmiş dönem<br />

Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanlarından<br />

Mehmet Yaşar Kaynar Moda Sahil’in konukları arasındaydı.<br />

Şimdilerde Türk Nöroşirürji Derneği Nörovasküler Grup Başkanlığı<br />

görevi yanında, Florence Nightingale Hastaneleri<br />

Bünyesinde Nöroşirurji / Beyin Ve Sinir Cerrahisi Bölümünde<br />

hastalarına hizmet veren Kaynar, “Çok güzel bir mekân kazandırmışlar,<br />

emeği geçenleri kutlarım” şeklindeki mesajını şef<br />

Kamber Şahin’e iletti. Yusuf Berke Kaynar, Semiha Kaynar, Neşe<br />

Kaynar, Elanur Kaynar, Aslı İdil Kaynar, Mehmet Yaşar Kaynar,<br />

Şef Kamber Şahin ve Ali Türk Kaynar...<br />

Moda’nın ünlü gayrimenkul danışmanı Mümtaz Yavuz, sevgili<br />

eşi Fulya Hanım ile 25’nci evlilik yıldönümünü kutlamak için,<br />

“Elbette Moda Sahil” diyenler arasındaydı.<br />

124 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


‘Hayat Sevince Güzel’ dizisinin usta oyuncusu Ali Erkazan, sevgilisi<br />

Çağlar Kılıç ile birlikte mekânı tercih eden isimler arasında objektiflerimize<br />

takıldı. Onlara eşlik edenler ise, Algı Eke, Ulaş İnan<br />

Torun ve Kadıköy Belediyesi Zabıta Müdürü Vedat Keskin’di...<br />

Ünlü Üroloji Profesörü Ahmet Erözenci de Moda Sahil’in konukları<br />

arasındaydı. Gerçek bir Kadıköylü olan ve yazarlığı ile<br />

de çok iyi bilinen Erözenci’nin, Bir Türk Filmi Olarak, Bir Gölgenin<br />

Ardından, Bir Kaçıştır Yaşamak, Mut İçin Bir Öykü isimli<br />

kitapları hâlâ listelerde. Erözenci’den Kadıköy Life sayfalarına<br />

söyleşi sözü de aldık. Ahmet Erözenci, Ayşe Erözenci, Nazlı Deniz<br />

Uçman, Vildan Sezer ve Dilek Sezer...<br />

Tarihi Moda İskelesi manzarası eşliğinde dostların bir araya<br />

geldiği bu fotoğrafın kahramanları Kahve Dünyası Satın Alma<br />

Müdürü Emrah Pars, REPA Grup Genel Koordinatörü Eren Düzkaya,<br />

DGS Shipyard Dershaneleri Genel Müdürü Emre Arslan<br />

ve Moda Sahil İşletme Koordinatörü Danış Yıldırım olarak objektiflerimize<br />

yansıdı.


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Okan Özyurt: Ataşehir’i Akşamları Seviyorum<br />

Ünlü avukatlarımızdan Okan Özyurt, Ataşehir’in özel mekânlarından Park<br />

Adana’da konuk ağırladı. İlaç sektörünün başarılı isimlerinden Hayriye Yalçın<br />

ve Aslıhan Sayar ile harika bir akşam yemeğinde buluşan Özyurt, “Ataşehir’i<br />

akşamları seviyorum” dedi.<br />

Kalbur’da Doğum Günü<br />

Ümraniye Şerifali Bölgesi’nin genç girişimlerinden Uğur Erbaş,<br />

26’ncı yaş gününü Kalbur’da kutladı. Ona eşi Buse Hanım<br />

ile birlikte eşlik eden ise yakın dostları Güray&Rabia Kuyucak<br />

çifti oldu. Tabi Kuyucak’ların 6 aylık bebekleri Poyraz da arabasından<br />

bu kareye girmeyi başardı.<br />

Elçin & Vahit Özdemir: Pozitif Bakıyoruz<br />

Eski bankacı, yeni sanayici Vahit Özdemir ve sevgili eşi Aktif<br />

Bank Bağdat Caddesi Şubesi Müdürü Elçin Özdemir’i Ataşehir<br />

Park Adana’da görüntüledik. “Yaşanmakta olan pek çok olumsuzluklara<br />

rağmen hayata pozitif bakıyoruz” diyen Özdemir çifti,<br />

“Aksi halde zararımız kendimize olacak” yorumunda bulundu.<br />

Gülümsemeler Kayboldu<br />

Barış & Meral Akkuş çifti, 5 yaşındaki kızları Zeynep Ekin’i yaz tatili için memleketleri<br />

olan Sivas’a göndermiş olmanın dayanılmaz hafifliği ile soluğu<br />

Kalbur’da aldılar. Yakın dostları Necla Araz ve Ahmet Türkuçar ile fotoğraf<br />

çekildikten hemen sonra Zeynep, Sivas’tan görüntülü arayınca, yüzlerde<br />

gülümsemeler kayboldu.<br />

Furkan Albayrak’ın Gözbebeği<br />

Türkiye için çok önemli bir şirketin genel müdürlüğü görevini<br />

yürütmekte olan ve çok önemli başarılara imza atan Furkan<br />

Albayrak’a, Ataşehir Park Adana’da rastladık. Kucağında ise<br />

üzerine titrediği kızı vardı. Adını sorduğumuzda, “Gözbebeğim”<br />

dedi. O’nun hikâyesine Kadıköy Life derginizin gelecek<br />

sayısında ayrıntıları ile yer vereceğiz.<br />

“Haftaya Yine Kalbur’dayız”<br />

Merkezi İtalya’da bulunan Nord Engineering Srl firmasının Türkiye bölümünde<br />

satış yöneticisi olarak çalışan Cem Demirhan, eşi Zinnet Hanım ile<br />

birlikte Ataşehir Kalbur’un konukları arasındaydı. Masanın diğer isimleri ise<br />

Ziya & Burcu Acar çiftiydi. Mekânın lezzetlerine hayran kaldıklarını dile getiren<br />

konuklar, “Haftaya yine buradayız” dediler.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 127


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Büyük Kulüp’te Markasanat Rüzgârı<br />

İstanbul’da yaklaşık 20 yıldır seçkin organizasyonların aranılan adresi haline<br />

dönüşen Markasanat, iş dünyasına yön veren isimlerin yer aldığı, milyar dolarlık<br />

iş hacminin yöneticilerini tek çatı altında topladığı etkinliğiyle yine ses<br />

getirdi. İnşaat sektörünün liderlerini aynı masalarda buluşturan Markasanat<br />

Ajans Başkanı Nevin Özcan, ekibi ve misafirleriyle tempolu bir akşamın ardından<br />

final karesinde bir araya geldi. Markasanat Markalar Direktörü Bahar<br />

Aray, Habertürk TV Muhabiri Duygu Kaya, Haydar Gökçin, Markasanat Medya<br />

İlişkileri Sorumlusu Nesrin Özcan Karadeniz, Markasanat Ajans Başkanı<br />

Nevin Özcan, Başkan Yardımcısı Deniz Vargeloğlu.<br />

Cüneyt Bağbek, Ailesiyle Çatana’da<br />

Ayakkabı sektörünün tanınmış ismi Cüneyt Bağbek, ailesi ile<br />

birlikte Bostancı akşamlarındaydı. Çatana Balık’ta hafif menüleri<br />

tercih ettikleri akşamda keyifli sohbet gerçekleştiren<br />

Bağbek Ailesi, mekânın lezzet takipçileri arasında yerini aldı.<br />

Veda Yurtsever ve Ayça Abana’dan<br />

İsmail Şef’e Tam Not<br />

İsmail Şef’in yine ünlü misafirleri vardı. Kırgın Çiçekler dizisinde<br />

kariyerine devam eden Veda Yurtsever ve hızlı oyunculuk<br />

kariyerinin ardından profesyonel tiyatro hayatında başarılı<br />

projelere imza atan Ayça Abana’nın yanı sıra birçok restoran<br />

misafirinin İsmail Şef’in menülerine notu tamdı.<br />

Vino Bahçesinde Dostlar Buluşması<br />

Aralarında bankacıların da bulunduğu iş dünyasının renkli isimleri Göztepe<br />

Vino’da bir araya geldi. Aydan Özer, Arhan Özer, Artun Özer, Mehmet Salih<br />

Özer, Harun Baştürk, Ercüment Ulusay, Öykü Ulusay, Murat Erensoy, Beyza<br />

Erensoy, Emre Erensoy, Hakan Baştürk, Ceyhan Baştürk ve Arzu Ulusay’dan<br />

oluşan grup; “Yemekler kadar Bağdat Caddesi’ni geniş bahçelerle yeşiller<br />

içinde yaşayabilmek de güzel” dedi.<br />

Serdar Aydın, Arkadaşlarıyla Poyraz’da<br />

Ünlü oyuncu Serdar Aydın’ı, Poyraz Balık’ta arkadaşları ile birlikte<br />

görüntüledik. Yeni projelerine odaklanan genç ve başarılı<br />

oyuncu, mekânın menülerine “Yine tam not, mükemmel”<br />

diyerek, memnuniyetini gösterdi. Pırlanta ve mücevherat<br />

toptancılığı ile kıymetli taşları nadide bedenlerle buluşturan<br />

Melek Kavalıoğlu da objektiflerimizdeydi. Ayhan Göç, Yeşim<br />

Ayyüce, Serdar Aydın ve Melek Kavalıoğlu.<br />

Eftalya’ya Müdavim Olunca<br />

Danışman Ailesi, yıllardır müdavimi oluğu Eftalya Balık’taydı. İş dünyasının<br />

temposundan fırsat buldukça ailesi ile birlikte Şaşkınbakkal sahilindeki Eftalya<br />

Balık’ın ziyaretçilerinden olan Fazlı Danışman; “Lezzeti seviyoruz, emin<br />

oluyor ve geliyoruz” şeklinde konuştu.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 131


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Genç Bilişimci Levent İyigel Bekârlığa Veda Etti<br />

Bilişim sektörünün yeni yetiştirdiği başarılı isimlerden Levent İyigel,<br />

dünyaevine girmeden önce arkadaşlarıyla bekârlığa veda için mangalbaşı<br />

sefasını seçti. Bostancı sahilinde Çınaraltı Mangalbaşı’nda<br />

dostluk anılarını da tazeleyen yakışıklı damada, arkadaşları “Darısı<br />

başımıza” diyerek mutluluklar diledi.<br />

Değişmeyen Adresleri By Esat<br />

Eczacıbaşı Türkiye Satış Müdürü Türker Kutur ve dostlarını Kalamış’ta,<br />

By Esat Balıkçısı’nda görüntüledik. HTT İzolasyon Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Bülent Koç, fotoğraf sanatçısı Yücel Kurşun ve genç inşaat<br />

mühendisi Kaan Tamtürk ve Rami Najli, Türker Kutur ile birlikte By<br />

Esat Balıkçısı’nın sunum ve lezzetine tam not verdi.<br />

Kuruyemişler Peyman, Balıklar By Esat<br />

Türkiye’nin meşhur çerezi Peyman’ın sahipleri Akgün Ailesi, By Esat Balıkçısı’ndaydı.<br />

Hafif yaz menüleri tercih eden işadamları ve ailenin geleceği<br />

genç üyesi Emre, doya doya Kalamış’ı yaşadı. Peyman Kuruyemiş Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Tuncer Akgün ve oğlu Emre Akgün, Nadir Akgün.<br />

Merve Temiz & İbrahim Akçakaya<br />

“EVET” Dedi<br />

Geçtiğimiz ay mutluluk yolunda hayatlarını birleştirme kararı alanlar<br />

arasında, Merve Temiz & İbrahim Akçakaya ikilisi de vardı. Kadıköy<br />

Evlendirme Dairesi’nde kıyılan nikâhın tanıkları ise, Ömer Alkan,<br />

Müjde Alkan, Eski Bakan Mustafa Kul ve MHP Milletvekili Durmuş Ali<br />

Torlak idi. Maklora Kozmetik sahiplerinden Merve Temiz ile Anadolu<br />

Hayat Emeklilik Proje Yöneticisi İbrahim Akçakaya’nın nikâh törenine<br />

çok sayıda davetli katıldı.<br />

Ertan Zerentürk Gabbia’da<br />

Yakışıklı manken ve oyuncu Ertan Zerentürk, Gabbia Cafe & Bistro’da<br />

kendine geniş zaman ayırdı. Fiziği kadar Akasya AVM’de Vetrina<br />

Mağazası’nın işletmeciliğiyle de sektöründe sıkça konuşulan Ertan,<br />

minik dostu Bobo’yu yine kucağından düşürmedi. Gabbia işletmecisi<br />

Murat Karakuş’un sohbetine eşlik ettiği Ertan Zerentürk, “Artık sıkça<br />

Acıbadem’deyim” diyerek, geniş bahçede köşesini seçti.<br />

Bir Yanda Kalamış Aşkı, Diğer Yanda Dostluklar<br />

Onlarınki yıllara meydan okuyan gerçek dostluk… Üniversite sıralarından<br />

bugüne 40 yıldır dostluk ilişkilerini bozmayan arkadaşlar, By<br />

Esat Balıkçısı’ndaydı. 8 yıl önce çocukluğunu ve gençliğini yaşadığı<br />

Kalamış’tan ayrılıp Tuzla’ya yerleşmek zorunda kalan emekli üst düzey<br />

bankacı Haluk Güven, Kadıköy ve Kalamış akşamlarından kopamazken<br />

yine Kalamış sakinlerinden Semih Nalbantoğlu, enerjisi ile<br />

dolu dolu bir akşam yaşattı. Çiftlerin eşleri de objektiflerimizde buluşurken<br />

Rengin Hanım’ın kızı Melis Güven, ilk fırsatta yine By Esat’ta<br />

olmak istediklerini dile getirdi.<br />

Üniversite Arkadaşları<br />

Soluğu Gabbia’da Aldı<br />

Kocaeli Üniversitesinde yolları kesişen<br />

arkadaşlar her geçen yılı fırsat<br />

bildi, dostluklarını daha da güçlendirdi.<br />

Acıbadem’de yeni rüzgârlar estiren<br />

Gabbia’nın menüleri eşliğinde<br />

okul dönemlerinin unutulmayanlarını<br />

tebessüm ile hatırlayan dostlar,<br />

“Bazı şeylerin kıymetini kaybedince<br />

anlıyoruz” dedi.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 135


EGE MUTFAĞINDAN<br />

HABERİNİZ OLSUN<br />

Biz, 25 yılı aşkın süredir çeşitli mekanlarda sizleri özel lezzetlerle buluşturan<br />

Ziya KAÇAR & Veli ŞAHİN olarak, bu defa Küçükyalı sahilindeki kendi mekanımızda<br />

sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız...<br />

Turgut Özal Bulvarı, Cumhuriyet Caddesi No: 2 Küçükyalı-Maltepe<br />

(Küçükyalı Sahilyolu Evlendirme Dairesi Yanı)<br />

T: 0216 489 28 58 - 489 28 68 // F: 0216 489 28 38<br />

E-posta: info@calipsorestaurant.com // web: www.calipsorestaurant.com


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Tayvan’lı Konuklar Calipso’yu Sevdi<br />

Uğur Sakaoğlu yönetiminde Türk sanayisine önemli yedek parçalar üreten<br />

Delta Kalıp, teknoloji alışverişinde bulundukları Tayvan firmasının temsilcilerini<br />

Calipso’da konuk ettiler. Türkiye’ye ikinci kez gelen konuklar, ilk geldiklerinde<br />

kebaptan yana kullandıkları tercihlerini bu defa balık olarak kullanmakla<br />

isabetli karar verdiklerini dile getirirken, mekânın lezzetleri için,<br />

“Vonderfull” yorumunda bulundular.<br />

Çiçek Tasarımının Ustası Bu Masada<br />

Çiçek tasarımı konusunda en iyi isimler arasında gösterilen<br />

Vila Çiçek Tasarım Atölyesi’nin kurucusu Zuhal Vila’ya, Ataşehir<br />

Kalbur’da rastladık. Sevgili eşi Mehmet Ali Vila ile birlikte<br />

dostlarını ağırlayan ikili, lezzeti ve sohbeti bol bir gece geçirdiklerini<br />

paylaştılar. Zuhal Vila, Mehmet Ali Vila, Cihan Çavuş,<br />

Baykan Vila ve Hayriye Çavuş...<br />

Bağdat Caddesi’nde Izgara Keyfi<br />

İletişim sektörünün genç liderlerinin canı İstanbul’un göbeğinde ızgara çekti.<br />

Soluğu Çınaraltı Mangalbaşı Restoran’da alan genç işadamları; “Caddeye sıfır,<br />

kokusuz dumansız mangalımızı yapıyoruz. İstediğimiz gibi kendimiz pişirip,<br />

kendimiz yiyoruz. Bundan güzel keyif var mı?” dedi. “Sensiz fotoğraf vermeyiz”<br />

diyen grubu kırmayan Restoran Şefi Ertan Şahin de karemizde yerini aldı.<br />

İrfan Ortanca, Vahdet Kızgın, Ümit Saltık, Şef Ertan Şahin ve Volkan Kızılay...<br />

Hayırlı Haberler Bekliyoruz<br />

Park Adana’da görüntülediğimiz bu masadan hayırlı haberler<br />

çıkacağını öğrendik. Ama ayrıntıları için bir sonraki sayımızı<br />

beklemek zorunda olduğumuzu söylediler. Bekleyeceğiz...<br />

Tuğçe Altınöz, Şahin Beköz, Filiz Beköz, Aylin Beköz ve<br />

Onur Beköz...<br />

Gastronomi Medyası Bağdat Caddesi’nde Buluştu<br />

Bağdat Caddesi’nin yeni cafe markası, Brightside Coffee’nin açılışına aralarında<br />

Sofra Dergisi, TOURMAG Turizm Dergisi, Food Travel, Cucina La Italiana<br />

gibi gastronomi medyasının önde gelen yayınları da yoğun ilgi gösterdi.<br />

Canan Toprakkaya, Selenay Koçak, Selma Şen, Petek Öztürk, Ece Aktürk ve<br />

Şenay Kavak…<br />

Mutfak İşini En İyi Onlar Biliyor<br />

Mutfak işini en iyi bilen markalar arasında gösterilen, bu nedenle<br />

de en çok tercih edilen mutfak markası olan Lineadecor<br />

firmasının temsilcilerini Büyük Kulüp’te sponsor oldukları bir<br />

gecede görüntüledik. Başarılarının sırrını, “Mutfağı kullanan<br />

kadındır. Bizde ise tasarım ve üretim de kadın egemenliği en<br />

üst düzeydedir” oldu.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 137


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Nakkaştepe Nakkaş’ta<br />

lezzet yolculuğu<br />

Nakkaştepe’nin ünlü lezzet durağı Nakkaş, konuklarını unutulmaz<br />

bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor. Boğaz’ın en güzel<br />

tepelerinden birinde, yeşillikler içinde ve sakin bir ortamda<br />

sunulan lezzetler için müdavimlerinin ortak yorumu ise<br />

“mükemmel” oluyor.<br />

AYDOĞDU: KALİTEYE ÇOK ÖNEM VERİYORUZ<br />

Görüşlerine başvurduğumuz mekanın işletmecisi Fahri Aydoğdu; “Lezzeti sağlayan<br />

unsurların başında bize göre kalite geliyor. Biz buna çok önem veriyoruz. Çok<br />

basit gibi görünüyor olsa da, konuklarımıza ikram ettiğimiz yeşillikleri bile kendi<br />

bahçelerimizde özel olarak yetiştirip servis ediyoruz” şeklinde konuştu. Diğer<br />

ürünlerde de benzer titizliklerinin söz konusu olduğunu dile getiren Aydoğdu;<br />

“Konuklarımıza en iyi hizmeti en kaliteli ürünlerle birleştirerek sunabilmek, bizler<br />

için olmazsa olmaz” mesajı verdi.<br />

Remax - Magna Broker’ı Reyhan Ülger, Av. Aytül Çelik,<br />

Av. Cihat Çelik ve Noter Hasan Ülger...<br />

Bedri Ergin, İpek Ünlü, Sakine Ergin, Gülümser Öncü ve Hakan Öncü...<br />

Ahmet Çalı, Gülay Çalı, Tuğba Çalı...<br />

İsmail Özacar ve Gamze Gökmen...<br />

Elgiz Henden, Gülümser Özgün Henden, Sabri Özgün, Hanife Özgün,<br />

Tarkan Henden ve Ekin Henden...<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 139


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

İlyas Günay’a Doğum Günü Sürprizi<br />

Turizmci işadamı İlyas Günay’a, eşi ve aile dostları Birkan Kırbaç, doğum<br />

günü sürprizi yaptı. Poyraz Balık’ta spesiyal menülerle renklenen gecede<br />

Günay, enerjisiyle çok uzun yıllar daha sektörde aktif hizmette bulunacağının<br />

sinyalini verdi.<br />

Eylem & Begüm, Moshonis Takipçileri<br />

Arasına Girdi<br />

Bağdat Caddesi’nden kopamayanlar grubunda yerini alan<br />

genç psikolog Eylem Dilem ve yakın arkadaşı İngilizce Öğretmeni<br />

Begüm Bengü, Moshonis Balıkçısı müdavimleri arasında<br />

yerini aldı. “Balıktan zarar gelmez, bir hayli fazla mı yedik acaba?”<br />

diyen arkadaşlar, Moshonis’i tercih listelerine aldı.<br />

Genç PR Buse Ballı’ya<br />

Doğum Günü Sürprizi<br />

Her geçen gün değişen ve çeşitlenen PR-Tanıtım sektörüne<br />

katkı sağlayan isimlerden Buse Ballı’ya arkadaşları,<br />

Bağdat Caddesi’nde doğum günü sürprizi yaptı. Vino<br />

Surf & Turf’de gerçekleşen buluşmada Ballı, duygu dolu<br />

anlar yaşadı. Bahar Çankaya, Pınar Kanberoğlu, Gizem<br />

Soyupak, Özge Tonguç, Buse Ballı ve Zeynep Ercan…<br />

Ali Develi, Marin’de Dostlarıyla<br />

Üç kuşak Gaziantep lezzetlerinin temsilcisi Ali Develi, İpek Hanım<br />

ile dünyaevine girdikten sonra Kalamış Develi Marin’de ilk<br />

kez Kadıköy Life objektiflerindeydi. Dostları Zeynep & Başar<br />

Gündüz çiftiyle Kalamış Marina’da akşam yemeğinde buluşan<br />

Develi çifti, “Buranın huzuru bir başka” dedi. Başar Gündüz, Ali<br />

& İpek Develi, Zeynep Gündüz.<br />

Çok Tatlısın Sinan Cem<br />

Zeotechnic İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Şekerer ve<br />

eşi Murat Oşar, biricik oğulları Sinan Cem ile birlikte Çatana<br />

Balık’ı tercih etti.12 ayı geride bırakarak 1 yaşına giren Sinan<br />

Cem, şirinliği ve tatlılığı ile komşu masaların da ilgi odağı oldu.<br />

Minik Sinan, dakikalarca Kadıköy Life objektiflerine poz vererek,<br />

fotoğraf çektirmeyi sevdiğini hissettirdi...<br />

Murat Murathanoğlu Ayağının Tozuyla Calipso’da<br />

Seyahatten dönen ünlü basketbol yorumcusu ve spikeri Murat Murathanoğlu,<br />

Sabiha Gökçen Havaalanı’nda uçaktan indiği gibi soluğu Calipso’da<br />

aldı. Bir hayli acıkmış olmasına rağmen Calipso lezzetleri için Pendik’ten<br />

Küçükyalı’ya kadar sabreden Murathanoğlu ve dostları, hem lezzet hem de<br />

sohbet dolu bir gece geçirdi.<br />

140 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Kocataş’lara Durmak Yok<br />

Kalamış Develi’nin olmazsa olmazlarından Ahmet Kocataş ve<br />

oğlu Ali Kocataş’ı, yoğun tempolu dönemlerindeyken bir arada<br />

görüntüledik. “En güzel tatil çalışmaktır” diyen Kocataş’ların,<br />

Develi lezzetleri eşliğinde önümüzdeki sürece yönelik<br />

planlamalarını konuştuklarını öğrendik.<br />

Hayatları da Bir, Meslekleri de<br />

Özel Bostancı Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Nazmi<br />

Akpınar, eczacı eşi Tülay Tanyol Akpınar ile birlikte Poyraz Balık’taydı.<br />

Küçükyalı akşamlarının tadını sahilde lezzet yolculuğu<br />

ile çıkaran çift, tıp teması ile özdeşleşen birlikteliklerinde<br />

keyifli bir akşamı daha geride bıraktı.<br />

Emral Kol, Acıbadem’in<br />

Gabbia Akşamlarında<br />

Florange Nightangale Hastaneleri Kadın<br />

Hastalıkları Uzmanı Emrah Kol, aradığı<br />

huzur dolu mekânı buldu. Acıbadem’de<br />

hizmete giren Gabbia Cafe & Bistro’da her<br />

iki masada da dostlarıyla buluşan Dr. Kol;<br />

“Adresimizi nihayet bulduk, artık hep buradayız”<br />

diyerek, huzuruna ve mutluluğuna<br />

önem verenlerin kısa sürede Gabbia’yı<br />

keşfetmeleri gerektiğinin altını çizdi. Serap<br />

Keskin, Pronet Güvenlik Bütçe Müdürü Yusuf<br />

Desaban, Emrah Keskin, Dr. Emrah Kol<br />

ve tanınmış borsacı Ahmet Keskin.<br />

Dr. Emrah Kol’un diğer masasında<br />

da genç işadamları yerini<br />

aldı. Galerici Fevzi Ketenci, DCE<br />

İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Doğukan Cem Ekşi, Caner Yıldız<br />

ve Ekşioğlu Hane Yapı Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Fatih Ekşi.<br />

Necmettin Yılmaz’a Konuk Olduk<br />

Geçtiğimiz aylarda oğlunu dünya evine uğurlayan Necmettin Sevim Yılmaz<br />

çifti, dünürleri Mehmet & Hatice Cansızoğlu ile Calipso’da lezzetli bir balık<br />

ziyafeti için buluştu. Canan & Kadir Toprakkaya çifti de 35’inci evlilik yıldönümlerini<br />

kutlamak için, Calipso’yu tercih etmişlerdi. Burada karşılaşan iki<br />

aile masaları birleştirdi. Mekânın sahipleri Veli Şahin ve Ziya Kaçar da masaya<br />

dâhil olunca, gerisini hayal gücünüze bırakıyoruz.<br />

Altan Doruk Dünyaya Geldi<br />

Mutlu evlilikleriyle “aman nazar değmesin”<br />

yorumlarının geldiği Kadıköylü Protez<br />

Uzmanı Senem Başbuğ Aydın ve Ortodontist<br />

Burak Aydın çiftinin ikinci çocukları<br />

Altan Doruk, dünyaya gözlerini açtı.<br />

Doğumu ile birlikte artık abla olan minik<br />

Buse Öykü’nün Altan’a bir hayli sevgi duyduğunu<br />

dile getiren Aydın çifti; “Bir kız, bir<br />

de erkek evladımız oldu. Çok mutluyuz,<br />

bundan sonra sağlıklı ve başarılı olmaları<br />

dışında daha ne isteriz ki?” diyerek, mutluluklarını<br />

Kadıköy Life Dergisi ile paylaştı.<br />

Benjamash & Galip<br />

Cebeci Çifti Çınaraltı<br />

Mangalbaşı’nda<br />

Taylandlı Benjamash’ı Türkiye’ye<br />

gelin getiren yakışıklı işadamı<br />

Galip Cebeci, Bostancı’da<br />

Çınaraltı Mangalbaşı Restoran<br />

menüleri ile hem lezzetli, hem<br />

de keyifli bir akşam geçirdi.<br />

Depo Aygaz şirketinin yanı sıra<br />

Cebeci Villaları ile inşaat sektöründe<br />

de aktif olarak yoğun<br />

tempoyla çalışan Galip Cebeci<br />

ve eşi, mangalbaşı konseptinin<br />

tutkunları arasında yerini aldı.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 141


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Acıbadem Gabbia’da Pazar Kahvaltısı<br />

Cafe & Bistro konseptinin yeni markalarından Gabbia, Acıbadem’de lezzet<br />

düşkünleri için “merhaba” dedi. Metropol keşmekeşinden uzakta, huzurlu<br />

mekân atmosferi sunan Gabbia, dünya mutfağının yanı sıra kahvaltı konusunda<br />

da hayli iddialı…<br />

İlk denemeyi sahipleri ve yöneticileriyle birlikte, Kadıköy Life Ailesi olarak<br />

bizler yaptık ve “Olur” verdik.<br />

Kadir Toprakkaya, Adem Giden, Hüsnü Babalık, İrem Toprakkaya Babalık, Kemal<br />

Babalık, Kubilay Şenyiğit, Can Elmas, Melahat Tanıtkan, Recai Tanıtkan,<br />

Canan Toprakkaya…<br />

Anadolu Efes Grubu’ndan<br />

Poyraz Balık’a Çıkarma<br />

Poyraz Balık’ın en sık ziyaretçileri arasında yer alan Anadolu<br />

Efes Grubu yöneticileri, aileleri eşliğinde dolu dolu bir akşamı<br />

daha geride bıraktı. Anadolu Efes Grubu’nun Ulusal Zincir<br />

Mağazalar Satış Direktörü Levent Tansi ve Bölge Satış Direktörü<br />

Olcay Tekinarslan; “Poyraz mutlu olduğumuz yer ve adresimiz<br />

burası” mesajı verdi. Şef İbrahim Yavaş, hızlı ve keyifli<br />

sunumuyla masaya neşe kattı. Mehtap Özegemen, Tuna Tansi,<br />

Rahşan Tekinarslan, Meriç Tansi, Zeynep Tekinarslan, Olcay Tekinarslan,<br />

Levent Tansi ve Melih Özegemen...<br />

Kazım Reçberoğlu, Ayfer Ceylan Reçberoğlu, İlker Aktaş, Hale Araj Yiğit, Murat Karakuş<br />

ve Alev Doğru Karakuş…<br />

Kuzenler Çatana’da<br />

Akrabalık bağlarını sıcak tutmak için sık sık bir araya gelen<br />

kuzenler, Çatana Balık’ta yerini aldı, Bostancı sahilinin renkli<br />

akşamında işadamı Süleyman Özbey’e sürpriz doğum günü<br />

yaptı. Kuzenlerinin jesti ile büyük mutluluk duyan Süleyman<br />

Özbey ve akrabalarının tatlı sohbeti, “nazar değmesin” dedirtti.<br />

Burcu Özbey, Erdem Özbey, Gülcan Yalçıner, Şule Karaz,<br />

Gürkan Karaz, Süleyman Özbey, Hülya Özbey ve Nil Sözer.<br />

23 Yıldır Aralarından Su Sızmadı<br />

Gençliklerinden 40’lı yaşlarına, 23 yıldır yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen<br />

dostlar, Calipso Fish & Ege Mutfağı’nda aileleri ile birlikte en lezzetli menüleri<br />

bir bir test etti. Özenle hazırlanan levrek tandır, masanın en yıldızlı lezzetlerindendi.<br />

THY Pilotu Oğuz Çağlar, Başarı Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Hakan Zorlu ve Valuepart Makine Koordinatörü, ihracatçı Sinan Cankut, “İlk<br />

fırsatta yine Calipso’dayız” dedi. Masanın sunumunu ise, Şef Adem Şahin<br />

gerçekleştirdi. Yağmur Cankut, Naz Zorlu, Suna Cankut, Hakan Zorlu, Sinan<br />

Cankut, Oğuz Çağlar, Demet Çağlar, Doğukan Çağlar ve Efe Zorlu.<br />

Beşi Bir Yerde Tatil Öncesi<br />

Sık sık bir araya gelen “Göztepeli kızlar”, tatil öncesi son kez<br />

hasret gidermek için Develi buluşmasını tercih etti. Kalamış<br />

Develi’de bir araya gelen gençler; “Birbirimize sevgimiz büyük.<br />

Eylül’e kadar aralıklarla birbirimizden uzak kalacağız, hasret<br />

gidermek istedik” dedi.<br />

142 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Geleceğin Aşçısı ve Reklam Uzmanı Poyraz’da<br />

Aşçılık eğitiminin son dönemindeki Uğur Konan, arkadaşı Öykü Karahüseyinoğlu<br />

ve genç reklam uzmanı Furkan Özkaya ile birlikte Poyraz Balık’taydı.<br />

Şef Aydın Mete’nin lezzetlerini yakından takip eden Konan, “Bu hünerler<br />

bize de nasip olur umarım” dedi. Mete’nin mutfaktan özenle gönderdiği Ege<br />

lezzetlerini ise, Poyraz Balık’ın köklü şeflerinden Murat Kalkan sundu. Öykü<br />

Karahüseyinoğlu, Uğur Konan ve Furkan Özkaya.<br />

Kazım Büklü Calipso’daydı<br />

Büklü Mühendislik İnşaat’ın kurucusu Kazım Büklü, ailesi ve<br />

misafirleri Orçun Çevik eşliğinde Calipso Fish’in özgün mutfağında<br />

hazırlanan menüleri keşfe çıktı. Restoran işletmecisi<br />

Ziya Kaçar’ın sohbet dolu masanın sunumunu elleriyle gerçekleştirdiği<br />

gecede 40 yıllık birlikteliklerini kutlayan Adile &<br />

Kazım Büklü çiftine nice onyıllara dileklerimizi iletiyoruz.<br />

Duygu Şişman Bekârlığa Veda Etti<br />

Lojistik sektörü emekçilerinden Duygu Şişman, düğünü öncesi<br />

arkadaşlarıyla Çatana Balık’ta bir araya geldi. Bekârlığa veda<br />

yemeğinde arkadaşları, gelin adayı ile heyecanını paylaştı. Senem<br />

Koç, Duygu Şişman, Ceren Yurdakul, Buhan Erşen, Dila<br />

Giray, İnci Hubi, Ezgi Çetiner ve Ecem Çakan.<br />

Fehmi Öztürk’ün Bitmek Tükenmek Bilmeyen<br />

Pozitif Enerjisi<br />

Ardı ardına başarılı projeleriyle inşaat sektöründe adından söz ettiren Dervişoğlu<br />

İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Fehmi Öztürk, faaliyetlerini birlikte yürüttüğü<br />

oğulları Samet ve Mehmet Öztürk, firmasının çalışanları ile birlikte<br />

Büyük Kulüp’teydi. Belfıtığı ameliyatı geçirdikten sonra hızla iyileşen Fehmi<br />

Öztürk, çalışmalarına daha da ivme kazandırırken yine pozitif enerjisiyle dikkat<br />

çekti, yeni marka projelerin de sinyalini verdi.<br />

Aras Sipahioğlu’ndan Eşi Senem<br />

Sultan’a Vino Sürprizi<br />

Meşhur Kanlıca Yoğurtları’nın dördüncü kuşak sahibi Aras Sipahioğlu,<br />

eşi Senem Sultan’a doğum günü sürprizini Bağdat<br />

Caddesi’nde yapmak istedi. Özel gün için Vino’yu tercih eden<br />

ünlü işadamı, mutluluklarını Anadolu Yakası’nın nabzını tutan<br />

Kadıköy Life Dergisi ile paylaştı. Çiftin arkadaşları Cansu &<br />

Mustafa Can çifti de özel anlara şahitlik etti. Mustafa & Cansu<br />

Can, Senem Sultan & Aras Sipahioğlu…<br />

Evren Çiftinin Kadıköy Life’a Özel Karesi<br />

1995-98 yılları arasında İstanbul İl Sağlık Müdürü olarak görev yapan Tolga<br />

Evren, kamu hizmeti sürecinde temizliği ve çeşitli kriterlere layık olması nedeniyle<br />

teşekkür belgesi sunduktan sonra müdavimi olduğu Kalamış Develi’deydi.<br />

“20 yıldır Develi müdavimiyiz” diyen Tolga Evren, eşi Alev Hanım ile<br />

birlikte Kadıköy Life Dergisi’ne “Ömrümüz oldukça buradayız” karesini verdi.<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 143


146 : kadikoylife.com Temmuz & Ağustos 2017


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Türkiye’nin tüm kebap çeşitlerini<br />

İstanbul’a getirdik<br />

Damak zevkinize hitap eden<br />

unutulmaz lezzetler...<br />

Manzarasıyla atmosferiyle sabah kahvaltılarından iş yemeklerine<br />

akşam ziyafetlerinden kutlamalara kadar yediğiniz yemeği<br />

özel kılmayı başaran Nakkaş Kebap Selamiçeşme, Göztepe,<br />

Çekmeköy, Erenköy ve Nakkaştepe’de yer alan mekanlarımızla tüm<br />

İstanbulluları eşsiz lezzetlerle tanıştırıyoruz...<br />

Trakya ve Balıkesir yöresindeki meralarda yetişen hayvanların<br />

etlerini tazeliğini yitirmeden İstanbul’a getiriyoruz.<br />

Kendi özel bahçelerimizde hiçbir hormon barındırmayan, genetiğiyle<br />

oynanmamış, tohum ve zirai ilaç kullanmadan ürettiğimiz sebzeleri<br />

dalından koparıp siz misafirlerimize sunuyoruz...<br />

NAKKAŞTEPE:<br />

ÇEKMEKÖY:<br />

Kuzguncuk Mah. Gümüşyolu Cad. No: 24 Üsküdar Taşdelen Mah. Sultançiftliği Cad. No: 15<br />

Tel: 0216 495 65 15<br />

Şile Otobanı Otokoç Yanı Çekmeköy<br />

SELAMİÇEŞME:<br />

Tel: 0216 344 30 30<br />

Mustafa Mazhar Bey Cad. No: 18/A Selamiçeşme ERENKÖY:<br />

Tel: 0216 567 48 48<br />

Erenköy Mah. Ethemefendi Caddesi<br />

GÖZTEPE:<br />

No: 19 Kadıköy/ İstanbul<br />

Feneryolu Boztepe Sokak No: 2/2 Göztepe<br />

Tel: 0216 302 46 46<br />

Tel: 0216 567 97 50-51<br />

Temmuz & Ağustos 2017 kadikoylife.com : 147

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!