23.10.2017 Views

TOURMAG SAYI 12 DIGITAL

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ekim•Kasım•Aralık 2017 | Yıl: 3 | Sayı: <strong>12</strong> | Fiyat: 10 TL<br />

Konya achieved the FIJET’s<br />

“GOLDEN APPLE AWARD”<br />

Saffet Emre Tonguç<br />

SABAHA KADAR<br />

DANSIN ADRESI<br />

İBİZA<br />

A NEW GRAPE HARVEST<br />

DESTINATION TO<br />

Turkish Tourism<br />

ALAŞEHİR, TÜRKİYE’NİN<br />

BAĞBOZUMU<br />

Avrupa’nın<br />

Oriental Başkenti:<br />

LIZBON<br />

Cennete direkt uçuş:<br />

ZANZİBAR<br />

Bulutların kıyısında<br />

DOĞU KARADENİZ<br />

YAYLALARI<br />

Safari rehberi, fotoğraf<br />

sanatçısı ve yazar<br />

PİGMELERLE DANS<br />

EDEN KADIN<br />

DESTİNASYONU<br />

OLUYOR...


#aceofmice<br />

www.ameistanbul.com<br />

ACE of<br />

M.I.C.E<br />

Uygulamasını<br />

İndirmeyi<br />

Unutmayın!<br />

21 - 23 Şubat 2018<br />

İstanbul Kongre Merkezi - ICC<br />

MICE SEKTÖRÜ<br />

5<br />

BİR ARAYA<br />

GELİYOR!<br />

KONGRE, TOPLANTI ve<br />

ETKİNLİK SEKTÖRÜ FUARI<br />

RAKAMLARLA AME’17<br />

● 15.000+ professional ziyaretçi ● 220 stantlı katılımcı ● 39 ülkeden 746 hosted buyer (satın alıcı)<br />

● 9.791 B2B (yüz yüze) görüşme ● 19 oturum, 35 konuşmacı ● 4.975 m² stant alanı<br />

● 3.410.242,00 değerinde iletişim kampanyası ● 160 sponsor & partner<br />

T:(+90) 216 465 95 56-57 F: (+90) 216 465 95 58 E: info@ameistanbul.com<br />

BU FUAR 5174 <strong>SAYI</strong>LI KANUN GEREĞİNCE TOBB İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR


EDİTÖR<br />

Türkiye’den butik turizm hareketleri<br />

CANAN TOPRAKKAYA<br />

tourmag@tourmag.com.tr<br />

<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi Ailesi<br />

olarak geçirdiğimiz son derece hareketli<br />

bir üç ayın ardından sizlerin<br />

karşısına çok renkli, dünyanın her<br />

noktasından haberlerle geldik. İki<br />

önemli başlık, dergimizin ve üstlendiğimiz<br />

turizm gazeteciliğinin mihenk<br />

taşını oluşturdu. Kapak dosyamıza<br />

Manisa’nın şirin ilçesi Alaşehir<br />

yerleşti. Bir bağbozumunun ardındaki<br />

derin misyonu Alaşehir Belediye<br />

Başkanı Dr. Gökhan Karaçoban’ın<br />

açık yürekli, samimi açıklamalarıyla<br />

sayfalarımıza taşırken, bir Türk insanı<br />

olarak çok gururlandık.<br />

İlçeye tıpkı bir CEO gibi bakabilen<br />

Başkan Karaçoban, “Üzümü yiyen bağını bize sorsun. Alaşehir’de üzüm rekoltesi<br />

350 bin ton civarında. Yaş üzüm ve kuru üzümün yarattığı iş hacmi<br />

ise, yaklaşık 2 milyar doları geçiyor” diyor ama bu şirin ilçede üzümün dışında<br />

kiraz, kestane, zeytin gibi ürünlerin de üretimi yapılıyor. Ayrıca Akdeniz’den<br />

Ege’ye ülkemizin diğer bölgelerindeki çeşitli şehirlerden gelen<br />

ürünler, Türkiye’nin Alaşehir’deki denize bağlantısı olmayan tek gümrüğünde<br />

ihraç edilmek üzere toplanıyor. Bunlarla birlikte Alaşehir’in yarattığı iş<br />

hacmi yaklaşık 2,5 milyar dolara ulaşıyor.<br />

İlçenin meyve ve sebze ihracatındaki stratejik konumuna ilave olarak sıcak<br />

su kaynaklarına sahip Alaşehir’deki Jeotermal Tesisler ise işin bir başka<br />

boyutu. Bu konu biraz tartışmalı... Çünkü üzüm bağlarının bu durumdan<br />

olumsuz etkileneceğini düşünenler azınlıkta değil... Başkan ise konuyla ilgili<br />

iktidarın mevcut enerji politikalarını onayladığını, doğal alternatif kaynaklardan<br />

biri olan jeotermal enerjiden elektrik üretiminin ülke geleceğine katkıda<br />

bulunduğunu, Alaşehir olarak çok daha fazla jeotermal elektrik üretmeye<br />

aday şirketleri karşılamaya hazır olduklarını dile getiriyor. Alaşehir’de<br />

faaliyet gösteren Akça Holding’in yüzde 18 ortağı ve Türkiye’de jeotermal<br />

enerji yatırımı yapan tek kamu kurumu olarak üstlendikleri öncü rollerini<br />

vurgulayan Karaçoban, “Sistemde bekçilik rolü üstleniyoruz. Ayrıca, jeotermal<br />

enerji kaynaklarından kurutma ve ısıtma gibi konularda yararlanarak seracılık<br />

başta olmak üzere üzüm ve diğer ürünlerin geleceğini teminat altına<br />

alıyor, iyi ve organik tarım uygulamalarını hayata geçirmeyi hedefliyoruz”<br />

ifadesini kullanıyor.<br />

Konya’ya Turizmin Oscar’ı kabul edilen ‘Altın Elma’ verildi. FIJET’e üye 33<br />

ülkenin oybirliğiyle aldığı kararda FIJET Türkiye Başkanı Delal Atamdede’nin<br />

yoğun çalışmaları etkili oldu. Kentteki tarihi değerleri ve somut<br />

olmayan kültürel mirasını korumadaki duyarlılığı nedeniyle verilen bu<br />

değerli ödül, Konya’da büyük ses getirdi ve ardından Konya Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Kadir Topbaş’tan boşalan Dünya Belediyeler<br />

Birliği Başkanlığı’na getirildi. Kendisini kutluyor, başarılarının devamını<br />

diliyoruz.<br />

Burada bir parantez açıp, turizm güncesine dair bir bilgiyi paylaşmak istiyoruz.<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Okan<br />

İbiş başkanlığındaki heyet; İspanya Eğitim, Kültür ve Spor Bakanlığı temsilcileriyle<br />

İspanya'nın başkenti Madrid'de "Geleneksel Zeytin ve Zeytinyağı<br />

Kültürü" adı altında çok uluslu dosyanın UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan<br />

Kültürel Mirasının Temsili Listesi'ne sunulması için değerlendirme toplantısı<br />

gerçekleştirdi. Toplantı neticesinde Geleneksel Zeytin ve Zeytinyağı<br />

Kültürü çokuluslu dosyası hazırlıklarının Türkiye’nin moderatörlüğünde yürütülmesi<br />

konusunda uzlaşıya varıldı. Görüldüğü gibi Türkiye, birbiri ardına<br />

yeni fikir ve ödüllerle dünya ülkeleri arasında turizm çerçevesinde misyoner<br />

bir paya sahip oluyor.<br />

Kış sayımızda ayrıca Zanzibar, Lizbon, İbiza, Barselona, Girona hakkında<br />

bilinmeyen pek çok satırarası bilgilerle seyahatlerinize notlar düşerken,<br />

ülkemizin yedi bölgesinden haberlerimizle yerel yöneticilerimizin çalışmalarına<br />

mercek tutuyor ve onların bizzat katılarak gördüğümüz turizm adına<br />

gerçekleştirdikleri çalışmalarını yürekten alkışlıyoruz.<br />

Diğer önemli dosyamız ise tüm ülkemiz adına son derece etkileyici...<br />

Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri Federasyonu (FIJET) tarafından<br />

<strong>TOURMAG</strong> TURİZM DERGİSİ<br />

Üç ayda bir yayınlanan yaygın süreli dergi<br />

Haber, Aktüel, Turizm, Magazin<br />

Yayıncı<br />

Kadir Toprakkaya K-İletişim<br />

Karanfil Sokak, 27/13 Göztepe - Kadıköy İstanbul<br />

0 532 266 82 43 / 0 532 470 73 05<br />

tourmag@tourmag.com.tr<br />

www.tourmag.com.tr<br />

ISSN: 2149-8768<br />

Ekim-Kasım-Aralık 2017 // Sayı: <strong>12</strong><br />

İmtiyaz Sahibi<br />

Kadir Toprakkaya<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Canan Toprakkaya<br />

Sorumlu Yazı İşleri<br />

Müdürü<br />

İrem Babalık<br />

Haber Müdürü<br />

Cenay Toprakkaya<br />

Reklam Müdürü<br />

Tulu Evrensel<br />

0 532 266 82 43<br />

reklam@tourmag.com.tr<br />

Görsel Yönetmen<br />

Kubilay Şenyiğit<br />

Editörler<br />

Çağla Gürsoy<br />

Figen Sabırcan<br />

Mehmet Zengin<br />

Melih Uslu<br />

Mörfi Menahem<br />

Nihan Bayram<br />

Özge Ç. Denizci<br />

Özgür Uysal<br />

Yiğit Uygun<br />

Fotoğraf Stüdyosu<br />

Süleyman Akpınar<br />

Katkıda Bulunanlar<br />

Ayşe Kaynarcalı<br />

Emin Eren Özlen<br />

Meltem Özsarı<br />

Oğulcan Tatar<br />

Saffet Emre Tonguç<br />

Sema Taştan Çelepci<br />

Serap Gürses<br />

Serda Büyükkoyuncu<br />

Sinan İbiş<br />

Yaprak Gürdal<br />

Kapak Fotoğrafı<br />

Çağrı Kılıççı<br />

Basım<br />

Teknik Basım Matbaacılık<br />

San. ve Tic. A.Ş.<br />

Sertifika No: 24871<br />

Y. Dudullu Mah. Necip Fazıl<br />

Bulvarı No: 44 Keyap Çarşısı<br />

F1 Blok 93 Ümraniye / İstanbul<br />

Tel: 0216 508 20 20<br />

www.teknikbasim.com<br />

Basım Tarihi:<br />

16 Ekim 2017<br />

10 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


İÇİNDEKİLER<br />

48<br />

40 52<br />

20<br />

40<br />

FIJET ‘ALTIN ELMA’ İÇİN ‘KONYA’ DEDİ<br />

Canan-Kadir Toprakkaya: International Turizm Yazarları ve<br />

Gazetecileri Federasyonu (FIJET) tarafından verilmekte olan<br />

“Altın Elma” ödülü, bu yıl Türkiye'nin Konya şehrine verildi.<br />

İZMİR, ALAŞEHİR'İN ÜZÜMLE ANILAN<br />

BİR ‘DÜNYA KENTİ’ OLMA HEDEFİ VAR<br />

Hedeflenen markalaşma vizyonu kapsamındaki makro projelerin<br />

hayata geçirilmesiyle bir “üzümkent” olarak ekonomik artı<br />

değer yaratılarak, Alaşehirlilerin yaşam kalitesi yükseltilecek.<br />

Sürdürülebilirlik politikasına uygun bir tarım ekonomisiyle küresel<br />

rekabette daha güçlü ve söz sahibi bir örnek kent olunacak.<br />

20<br />

46<br />

46<br />

50<br />

52<br />

90<br />

94<br />

CENNETE DİREKT UÇUŞ: ZANZİBAR<br />

Özgür Uysal: Afrika’nın en doğusundaki Zanzibar’a direkt<br />

uçuşlar yeni başladı. Dolup taşmasına az kalmışken hâlâ bakir<br />

plajlarında kabuk toplamak, muhteşem gün doğumlarını<br />

ve batışlarını izlemek, yunuslarla yüzme imkânlarını sonuna<br />

kadar kullanıp, tarihi karanlık ancak geleceği aydınlık bu<br />

cennet köşesine gitmeye hazırız. Yola çıkalım mı?<br />

SABAHA KADAR DANSIN ADRESİ İBİZA<br />

Saffet Emre Tonguç: Çılgın mı çılgın, deli mi deli İbiza’ya hiç<br />

gitmemiştim ama en çok gece hayatından bahsedildiğini<br />

duymuştum. Aslında adanın gündüzü bir başka, gecesi de...<br />

Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi iki kişilikli İbiza.<br />

BULUTLARIN KIYISINDA<br />

DOĞU KARADENİZ YAYLALARI<br />

Melih Uslu: Zamanın çoğu kez aniden bastıran sisle ya da<br />

bir atmaca çığlığıyla bölündüğü Doğu Karadeniz Yaylalarını<br />

sonbaharda keşfetmek, doğanın en güzel yüzüyle tanışmaktır<br />

aslında.<br />

PİGMELERLE DANS EDEN KADIN<br />

Dr. Figen Sabırcan: Finans sektöründe yöneticilik yaparken<br />

çocukluk hayalini gerçekleştirip Afrika’ya yerleşen<br />

Meltem Yaşar’ın İstanbul’dan Uganda’ya uzanan hikâyesi…<br />

Onunla buluşmamıza vesile olan “Pigmelerle Dans” isimli<br />

kitabı... Her ne kadar nerede doğduğum, büyüdüğüm ve aldığım<br />

eğitimin önemi yok dese de, “geçmiş geleceği şekillendirir”<br />

diyerek, sohbete en başından başladık.<br />

EĞLENCE VE TURİZM’DE 2018 KIŞ SEZONU<br />

Çağla Gürsoy: Hareketi bol, eğlencesi bol, magazini bol,<br />

tatili bol bir yaz sezonunu geride bıraktık. Sonbahar ise yazın<br />

etkisinden çıkamayanlara yönelik bol etkinlikli ve sanat<br />

dolu geçiyor.<br />

50<br />

90 86<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

11


DESTİNASYON<br />

Gizemli Bosna Piramitleri'ne<br />

TURIST AKINI<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

“Bosnalı Indiana Jones” olarak tanınan arkeolog<br />

Semir Osmanagic’in ortaya attığı,<br />

ancak varlığı konusundaki tartışmaların<br />

yıllardır sürdüğü Bosna Piramitleri, Bosna<br />

Hersek’in Visoko şehrine her yıl onbinlerce<br />

turist çekiyor.<br />

Osmanagic’in 2005 yılında keşfettiği ve piramit<br />

olduklarını iddia ettiği yapılarla ilgili<br />

tartışmalar devam ederken, dünyanın farklı<br />

ülkelerinden macera tutkunları ve tarih meraklıları,<br />

“piramitleri” görmek için Visoko şehrine<br />

gelmeye devam ediyor. Avrupa ülkelerine<br />

ilaveten Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan<br />

ve Çin gibi uzak ülkelerden de piramitleri görmek<br />

için her yıl 50 bine yakın insan Visoko’ya<br />

gelirken, bu sayının köyleriyle birlikte 41 bin<br />

civarında insanın yaşadığı Visoko’nun nüfusundan<br />

fazla olması dikkat çekiyor.<br />

ŞİFA VE MEDİTASYON İÇİN GELİYORLAR<br />

Şehirdeki piramitlerin en büyüğü olan Güneş<br />

Piramidi’nin enerji yaydığına inanan birçok<br />

insan, şifa ve meditasyon amacıyla buraya<br />

gelerek, piramidin altındaki tünelde ya da<br />

zirvesinde zaman geçiriyor. Bosna Piramitleri’nin<br />

kâşifi; kovboy şapkası, tarzı ve yanından<br />

ayırmadığı “Sunny” isimli köpeği ile<br />

“Bosnalı Indiana Jones” olarak adlandırılan<br />

Semir Osmanagic ise, rehberlik ettiği grupların<br />

kahramanı...<br />

HÂLÂ GİZEMİNİ KORUYOR<br />

Piramitler hâlâ gizemini korurken, piramitlerin<br />

var olduğuna inanan ve dünyanın farklı<br />

ülkelerinden kazılar yapmak için Visoko’ya<br />

gelen çok sayıda gönüllü, piramitlerin ortaya<br />

çıkarılması için çabalıyor. Öte yandan,<br />

kurulan Bosna Güneş Piramidi Derneği ve<br />

Osmanagic’in çabalarıyla kazı çalışmaları<br />

için kaynak sağlanırken, söz konusu dernek<br />

piramitleri gönüllülere ve turistlere duyurmak<br />

adına da tanıtım faaliyetleri yapıyor.<br />

BİR GELEN YİNE GELMEK İSTİYOR<br />

Osmanagic, son 7 yılda 62 ülkeden 2 binden<br />

fazla gönüllünün yaz aylarında Visoko’ya<br />

gelerek piramitlerin üzerindeki toprağı<br />

kaldırmaya ve tüneli açmaya yardım<br />

ettiklerini kaydederek, dernek sayesinde<br />

her yıl 50 bine yakın turistin piramitleri<br />

ziyarete geldiğini aktardı. Piramitleri keşfetmesinden<br />

bugüne kadar ne belediyenin<br />

ne de devletin kazı çalışmalarına destek<br />

olmadığını söyleyen Osmanagic, turistlerin<br />

Bosna Piramitleri’ne ilgisinin çok yoğun<br />

olduğunu, bir kez gelenin yeniden gelmek<br />

istediğini ifade etti.<br />

PİRAMİTLER TÜNELLERLE<br />

BİRBİRİNE BAĞLI<br />

Osmanagic, Güneş Piramidi’nde bir enerji<br />

birikimi ve yoğunluğu olduğunu savunarak,<br />

turistlerin ruhsal bir rahatlama ve meditasyon<br />

için de bu yeri tercih ettiklerini kaydetti.<br />

Bölgede farklı büyüklüklerde beş piramit<br />

olduğunu anlatan Osmanagic, piramitlerin<br />

tünellerle birbirine bağlı olduklarını, bölgedeki<br />

en büyük piramit olan Güneş Piramidi’ndeki<br />

tünellerde bin 800 metre temizlik<br />

yaptıklarını aktararak, bu tünelleri diğer<br />

tünel ağlarıyla birleştirmek istediklerini<br />

ifade etti.<br />

<strong>12</strong> Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AKTÜEL<br />

Turizmde<br />

yeni rotamız<br />

KORE<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

Kore Cumhuriyeti Turizm Bakanlığı bünyesinde<br />

kurulan KTO, Türkiye ile diplomatik<br />

ilişkilerinin 60. yılında “Teşvikli Kore Turları<br />

Tanıtımı” toplantısı düzenledi. KTO Kongre<br />

ve İş Turizmi Departmanı Daire Başkanı Kim<br />

Kap Soo ve İstanbul Şube Müdürü Jae Sang<br />

Lee’nin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda,<br />

sektördeki fırsatlar ile ülkenin tarihi ve<br />

turistik yerleri, güzellikleri de paylaşıldı.<br />

YENİ PAZARLARA AÇILIM<br />

Toplantıda konuşan KTO Kongre ve İş Turizmi<br />

Departmanı Daire Başkanı Kim Kap Soo,<br />

turizm açısından Türkiye’nin kendilerini için<br />

önemli bir ülke olduğunu kaydetti. Özellikle<br />

Asya, Avrupa, Afrika gibi büyük kıtaların kesişim<br />

noktasında yer alan İstanbul’un büyük bir<br />

potansiyele sahip olduğunu dile getiren Soo,<br />

turizmde Kore ile Türkiye arasındaki ilişkilerin<br />

daha da geliştirilmesini arzu ettiklerini, bu<br />

yönde çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti.<br />

“TÜRKİYE’Yİ AĞABEY OLARAK<br />

GÖRÜYORUZ”<br />

Korelilerin savaş zamanında Türkiye’nin yaptığı<br />

yardımları asla unutmadığını belirten<br />

Kim Kap Soo, konuşmasına şöyle devam etti:<br />

“Koreliler, ülkelerinin bu kadar gelişmesinde<br />

hayatlarını feda eden Türk kardeşlerinin<br />

payı olduğunu düşünmektedirler. Korece<br />

‘hiyong’ kelimesi ağabey demek. Zor zamanlarımızda<br />

bize yardımda bulunan Türkiye’yi<br />

ağabey olarak görüyoruz. Kore’nin teknik<br />

altyapısı ve yeni fikirleriyle Türkiye’nin doğal<br />

kaynakları ve insan gücünü birleştirerek ve<br />

çok büyük bir sinerji yaratarak güçlü bir etki<br />

oluşturabileceğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki<br />

günlerde sadece turizm ilişkilerini<br />

değil, çeşitli işbirliktelikleri de geliştirmemiz<br />

gerektiğini düşünüyoruz.”<br />

İŞ TURİZMİ İLE DİKKAT ÇEKİYOR<br />

Kore’nin özellikle iş turizmi ile öne çıktığını<br />

ifade eden Kim Kap Soo, ülkede iş turizminin<br />

her yıl gelişim gösterdiğini belirtti. Toplantının<br />

diğer konuşmacısı KTO İstanbul Şube<br />

Müdürü Jae Sang Lee ise şunları ifade etti:<br />

“UIA’nın verilerine göre ülkemiz 2014 yılında<br />

636 iş turizmine ev sahipliği yaparak, dünya<br />

dördüncüsü olmuştur. 2015 yılında dünya<br />

genelinde gerçekleşen <strong>12</strong> bin 350 adet iş<br />

turizmi faaliyetinin 891’ine ev sahipliği yaparak<br />

dünya ikincisi, 2016 yılında ise dünya genelinde<br />

11 bin kongrenin 997’sine ev sahipliği<br />

yaparak dünya birincisi olmuştur. Kore, gelişmiş<br />

bir sanayi ülkesi olduğu için kongre ve<br />

iş turizminde aktif rol üstlenmek istemektedir.<br />

Teşvikli turlar ve toplantılar pazarında da<br />

daha çok aktif olmayı planlamaktadır.”<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

13


AKTÜEL<br />

ROKETLE<br />

SEYAHAT PROJESI<br />

GERÇEKLEŞIYOR<br />

İREM TOPRAKKAYA<br />

Çok değil, bundan 15-20 yıl önce olabilir mi diye sorgulamasını<br />

yaptığımız, daha önceki yıllarda ise fantezi<br />

formatında hayallerimizi süsleyen “Dünyanın bir ucundan<br />

diğer ucuna roketle seyahat” projesi, sonunda gerçekleşiyor.<br />

<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi olarak bu konuyu geçtiğimiz<br />

yıl incelemiş ve kapak konusu yapmıştık. Son olarak<br />

SpaceX Ceo'su Elon Musk, dünyanın bir ucundan<br />

diğer ucuna yalnızca 30 dakikada seyahat etme imkânı<br />

vereceğini savunduğu roket sistemi fikrinin sunumunu<br />

da yaparak, bunun nasıl mümkün olabileceğinin ayrıntılarını<br />

anlattı.<br />

EKONOMİ SINIFI BİLET ÜCRETİ KADAR<br />

Musk, Uzay Endüstrisi Konferansı'nda Ay ve Mars'a<br />

seyahatle ilgili planlarına dair sunum yaparak, gezegenler<br />

arası roket sistemi fikrini Dünya'ya uyarladığı<br />

planını açıkladı. Buna göre yolcular, Dünya'nın herhangi<br />

bir yerine 1 saatten kısa sürede gidebilecek. Öte<br />

yandan bu yolculuk, sadece ekonomi sınıfı bilet kadar<br />

ücrete tabi olacak.<br />

NEW YORK-ŞANGHAY ARASI<br />

39 DAKİKA<br />

Elon Musk, bu seyahatler için SpaceX'in<br />

mega-roketinin kullanılmasını<br />

önererek, bu sayede büyük bir<br />

uzay gemisinin Dünya çevresindeki<br />

yörüngeye çıkarılabileceğini belirtti.<br />

Ardından uzay gemisi, büyük<br />

şehirlerde 'süzülmekte olan' pistlere<br />

iniş yapacak. Dokuz ay içinde<br />

başlanması umulan projeye göre<br />

New York'tan Şanghay'a 11 bin kilometrelik<br />

mesafe 39 dakikada kat<br />

edilecek.<br />

Dergimiz geçtiğimiz yıl uzaya<br />

turistik yolculuğun başlayacağını,<br />

hatta Türkiye'den de katılım<br />

olacağını "Türkler uzaya gidiyor"<br />

başlığıyla kapak konusu yaparak,<br />

duyurmuştu. Ancak maliyetlerin<br />

fazla olacağı nedeniyle haber<br />

ulusal basında pek ilgi görmedi.<br />

Uzay yolculuğu adına önemli<br />

bir adım atan SpaceX firması,<br />

kullanılmış bir Falcon 9 roketini<br />

uzaya yeniden göndermeyi<br />

başararak, uçuş maliyetini yarı<br />

yarıya azaltmanın yolunu açtı.<br />

SpaceX Ceo'su Elon Musk<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

15


ACTUEL<br />

Hilton Launches Africa<br />

Growth Initiative<br />

İREM TOPRAKKAYA<br />

One of the leader company of hospitality industry,<br />

Hilton is prepared to make 50 million dollars investment<br />

in Africa over the next five years. Within<br />

the scope of "Hilton Africa Growth Initiative", it is<br />

aimed that the company's existence in Sub-Saharan<br />

Africa will be strengthened.<br />

In the direction of this attempt, 100 hotels which<br />

provide almost twenty thousand rooms in different<br />

spots of Africa will be converted to Hilton<br />

branded facilities. Renewed hotels will be serving<br />

with different brands such as Hilton Hotels & Resorts,<br />

DoubleTree by Hilton and Curio Collection<br />

by Hilton.<br />

IT WILL QUICKEN THE GROWTH<br />

CONTINENT- WIDE<br />

Patrick Fitzgibbon, Senior Vice President responsible<br />

from Hilton Europe, Middle East and Africa<br />

Improvement explained the growth initiative: "Hilton,<br />

which has been working in Africa for 50 years,<br />

will quicken the growth continent-wide. Within this<br />

scope, we will convert Africa's lots of hotels to Hilton<br />

branded hotels. In the past, we managed to apply<br />

this project in different places successfully and<br />

we are sure that this project will create important<br />

opportunities in Africa. The owners of the hotels<br />

which we will convert, will have opportunities to<br />

reach out a lot more domestic and foreign tourists.<br />

Patrick Fitzgibbon<br />

HILTON ADVANTAGES AND INNOVATIVE SERVICES<br />

We won't confine this growth attempt in Africa with the big cities and airport hotels.<br />

We are also aiming to offer service in various regions such as holiday resorts and<br />

safari areas. On the other hand, these hotels will receive all the benefits associated<br />

with Hilton's industry-leading brand proposition and world-class commercial platforms.<br />

Guests will also be able to take advantage of Hilton's innovative technology<br />

platforms such as online check-in and the ability to choose individual rooms when<br />

booking via the Hilton Honors App."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

17


AWARD<br />

Konya achieved the FIJET’s<br />

“GOLDEN APPLE”<br />

AWARD<br />

The World Federation of Travel Journalists<br />

and Writers (FIJET) chose Turkey’s Konya<br />

city for the 2017 Golden Apple Award. The<br />

Golden Apple, which decided to be given<br />

to Turkey’s Konya City with the opinion of<br />

tourism writers and journalists active in<br />

many countries of the world, was introduced<br />

to mayor of the city with a ceremony<br />

held on 29th of September in Konya.<br />

FROM ITALY TO RUSSIA,<br />

EGYPT TO CROATIA<br />

Nearly 300 guests from Turkey and abroad<br />

attended the award ceremony held at Konya<br />

Hotel Novotel, including participants from<br />

countries such as Italy, France, Germany,<br />

Russia, Romania, Bulgaria, Egypt, Malta, Tunisia,<br />

Palestine, Algeria and Croatia.<br />

HADDAD: TOURISM IS THE MOST<br />

IMPORTANT ACTOR FOR TOLERANCE<br />

FIJET World President Tijani Haddad,<br />

stated the followings when handing over<br />

the Golden Apple Award to Konya Metropolitan<br />

Mayor Tahir Akyürek; “Tourism,<br />

besides other industries, also contributes<br />

to international understanding by providing<br />

regional integration. It is also known<br />

that tourism is a very important actor for<br />

tolerance around the world. It has been<br />

effective for choosing Turkey’s beautiful<br />

city Konya to have been hosting Mevlana<br />

Celaleddin-i Rumi and the concepts of ‘tolerance’<br />

and ‘understanding’ for 800 years.”<br />

AKYÜREK: GOLDEN APPLE INCREASED<br />

OUR RESPONSIBILITY<br />

Mayor Akyürek emphasized that achieving<br />

the Golden Apple Award gives them a new<br />

responsibility and said; “We will rearrange<br />

our projects and programs accordingly.<br />

Konya, the 2016 Islamic Tourism Capital,<br />

both gained strength and took responsibility<br />

with the Golden Apple in 2017. Although<br />

some countries approach to Turkey with a<br />

prejudice, we are very pleased by the unity<br />

of vote and consensus. On behalf of my<br />

country, in the name of Konya and on behalf<br />

of myself, I express many thanks. We will<br />

sign many new works and projects with all<br />

institutions and organizations in Konya.”<br />

18 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AWARD<br />

ABOUT KONYA CITY<br />

Konya, one of the first settlements of human<br />

history and bearing the traces of many<br />

civilizations in history, is almost a museum<br />

city. City, which has countless history,<br />

culture and natural richness, is also known<br />

with the Islamic elders, especially Mevlana<br />

Celaleddin Rumi. It has been on strategic<br />

roads throughout history, and one of the<br />

most important trade and accommodation<br />

centers of the historical Silk Road.<br />

ANKARA, ADIYAMAN,<br />

ANTALYA AND KONYA<br />

Delay Atamdede, President of FIJET Turkey,<br />

expressed his happiness that the Golden<br />

Apple Award, which is among the most<br />

respected awards of tourism world, came<br />

to Turkey for the fourth time. Atamdede<br />

signified; “Ankara, Adıyaman and Antalya<br />

cities of Turkey have won this award previously.<br />

This time me and my colleagues<br />

made intensive efforts for Konya to<br />

achieve the Golden Apple, because of the<br />

sensitivity to preserving their historical<br />

values and cultural heritage. I want to thank<br />

everyone for their hard work.”<br />

CONFERENCE FROM THE<br />

MEDITERRANEAN TOURISM<br />

FOUNDATION<br />

After the 2017 Golden Apple Award Ceremony,<br />

a conference organized by the<br />

Mediterranean Tourism Foundation which<br />

headquartered in Malta. Headed by the<br />

Secretary General of the Mediterranean<br />

Tourism Foundation, Andrew Agius Muscat,<br />

speakers of the conference were Matteo<br />

Fortunati from Italy, Mona Khalilieh<br />

Salah from Palestine and Gail Demanuele<br />

from Malta. In particular, the words of Palestinian<br />

Mona Khalilieh Salah, “Turmoil and<br />

troubles are the main enemies of tourism”<br />

were applauded.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

19


ÖDÜL<br />

FIJET, KONYA'YI<br />

"ALTIN ELMA" ile<br />

TAÇLANDIRDI...<br />

Turizm<br />

dünyasının<br />

en prestijli ödülü<br />

dördüncü defa<br />

Türkiye'ye geldi<br />

International Turizm Yazarları ve Gazetecileri Federasyonu<br />

(FIJET) tarafından verilmekte olan “Altın<br />

Elma” ödülü, bu yıl Türkiye'nin Konya şehrini onurlandırdı.<br />

Dünya'nın pek çok ülkesinde aktif olan turizm<br />

yazarları ve gazetecilerinin düşünceleri sonunda oybirliği<br />

ile Türkiye'nin Konya Şehri'ne verilmesi kararlaştıran<br />

‘Golden Apple’ ödülü, Konya'da düzenlenen<br />

bir tören ile Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir<br />

Akyürek'e takdim edildi.<br />

İTALYA'DAN RUSYA'YA, MISIR'DAN HIRVATİSTAN'A<br />

Konya NOV Otel'de gerçekleşen ödül törenine yurtiçi ve<br />

Golden Apple Ödül Töreni sonrasında bir de panel yapıldı. Merkezi<br />

Malta'da bulunan Akdeniz Turizm Vakfı Genel Sekreteri Andrew<br />

Agius Muscat tarafından yönetilen panelin konuşmacıları; İtalya'dan<br />

Matteo Fortunati, Filistin'den Mona Khalilieh Salah ve Malta'dan Gail<br />

Demanuele oldu.<br />

Golden Apple Ödül Töreni için gelen konuklar arasında Akdeniz Turizm<br />

Vakfı Kurucusu Anthony Zahra, Genel Sekreteri Andrew Agius Muscat<br />

da vardı. Ercan Uslu, Gail Demanuele, Mona Khalilieh Salah, İshmael<br />

Borg, Anthony Zahra, Andrew Agius Muscat, Barbaros Kon, Matteo<br />

Fortunati ve Hakan Eren...<br />

20 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ÖDÜL<br />

Golden Apple Ödül Töreni'ne<br />

Türkiye'nin ulusal ve yerel<br />

basını yanında dünya turizm<br />

basını da büyük ilgi gösterdi.<br />

Konya'ya bu ödülün verilmesinde doğal sit alanları<br />

yanında, kentin dini ve tarihi zenginliklerinin<br />

korunması yolunda harcadığı çaba gösterilmişti.<br />

İşte bu eserlerden biri olan Aya Eleni Kilisesi...<br />

yurtdışından 300'e yakın davetli katıldı.<br />

Ödül töreni için, İtalya, Fransa, Almanya,<br />

Rusya, Romanya, Bulgaristan, Mısır, Malta,<br />

Tunus, Filistin, Cezayir, Hırvatistan gibi<br />

ülkelerden katılım oldu.<br />

“TURİZM HOŞGÖRÜNÜN EN ÖNEMLİ<br />

AKTÖRÜDÜR”<br />

FIJET International Turizm Yazarları ve<br />

Gazetecileri Federasyonu Başkanı Tijani<br />

Haddad, ödülü Konya Belediye Başkanı<br />

Tahir Akyürek'e teslim ederken yaptığı<br />

konuşmada, "Turizm, diğer endüstriler<br />

yanında bölgesel entegrasyonu da sağlayarak,<br />

uluslararası anlayışa katkıda bulunuyor.<br />

Ayrıca turizmin dünyada toleransın<br />

ve hoşgörünün çok önemli bir aktörü olduğunu<br />

biliyoruz. Türkiye'nin bu güzel şehrini<br />

seçerken, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ile<br />

'Tolerans' ve 'Hoşgörü' kavramlarına 800<br />

yıldan beri ev sahipliği yapması etkili olmuştur"<br />

dedi.<br />

“ÖDÜL SORUMLULUĞUMUZU ARTTIRDI”<br />

Konya Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Altın<br />

Elma ödülünü almanın kendilerine yeni<br />

bir sorumluluk getirdiğine vurgu yaparak,<br />

“Projelerimizi, programlarımızı yeniden<br />

düzenleyeceğiz. 2016 İslam Turizm Başkenti<br />

olan Konya, 2017’de de Golden Apple'ı<br />

kazanarak hem güç kazanmış, hem sorumluluk<br />

almıştır. Türkiye olarak bazı ülkelerin<br />

önyargı ile bakmalarına rağmen oybirliği<br />

ile bu ödüle lâyık görülmemiz bizleri duygulandırmıştır.<br />

Ülkem adına, Konya adına<br />

ve şahsım adına teşekkürlerimi iletiyorum.<br />

Konya’daki tüm kurum ve kuruluşlarımızla<br />

birçok yeni çalışmaya imza atacağız” şeklinde<br />

konuştu.<br />

ANKARA, ADIYAMAN, ANTALYA VE KONYA<br />

Turizm Dünyası'nın en saygın ödülleri arasında<br />

gösterilen Golden Apple Ödülü'nün<br />

dördüncü defa Türkiye'ye gelmesinden büyük<br />

mutluluk duyduğunu dile getiren FIJET<br />

Türkiye Başkanı Delal Atamdede; "Daha<br />

önceki yıllarda Ankara, Adıyaman ve Antalya<br />

şehirlerimiz bu ödülü kazanmıştı. Bu<br />

defa tarihi değerlerini ve somut olmayan<br />

mirasını korumadaki duyarlılığı nedeniyle<br />

Konya'ya gelmesi için ben ve arkadaşlarım<br />

yoğun çaba harcadık. Emeği geçen herkese<br />

teşekkürlerimi iletiyorum" açıklamasında<br />

bulundu.<br />

FIJET Dünya Başkanı Tijani Haddad ve Konya<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek...<br />

Ödül töreni sonrasında konuklar ilk olarak ödülün alınmasında önemli rolü olan Mevlana Müzesi'ni gezdiler<br />

KONYA...<br />

İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden<br />

biri olan ve tarih akışı içerisinde<br />

birçok medeniyetin izlerini üzerinde<br />

taşıyan Konya, adeta bir müze şehir<br />

hüviyetinde... Sayısız tarih, kültür ve<br />

doğal zenginliklerine sahip olan şehir,<br />

başta Mevlana Celaleddîn-i Rûmi olmak<br />

üzere, yetiştirdiği İslam büyükleri<br />

ile de tanınmakta. Konya aynı zamanda<br />

Tarihi İpek Yolu’nun en önemli ticaret<br />

ve konaklama merkezlerinden...<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

21


MARMARA BÖLGESİ<br />

Seddülbahir Kalesi'nde<br />

102 yıl sonra ilk restorasyon<br />

Dünya harp tarihine geçen Çanakkale Savaşları'nda<br />

önemli bir yere sahip Seddülbahir<br />

Kalesi'nde restorasyon çalışmaları<br />

başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Çanakkale<br />

Savaşları Gelibolu Yarımadası Tarihi<br />

Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, restorasyon<br />

ve çevre düzenlemesi kapsamında kaleyi<br />

denizden gelecek dalgalardan korumak için<br />

kıyı bölümüne aslına uygun dolgu çalışması<br />

yaptıklarını belirtti.<br />

Seddülbahir Kalesi'nin Gelibolu Yarımadası<br />

Tarihi Alan Başkanlığı tarafından 102<br />

yıl sonra ilk defa restore edildiğini anlatan<br />

Kaşdemir; "Burada gerek savaş sırasında<br />

almış olduğu hasar, gerekse savaş sonrasında<br />

rüzgâr, yağmur, fırtına ve dalgalar<br />

gibi doğal olaylarla belirli bir yıpranmışlık<br />

meydana geldi. Zarar gören kuleyi yerine<br />

oturtmak ve kaleyi korumak için denize<br />

dolgu yaptık. Dolgu, su altı araştırmaları ve<br />

koruma kurulundan alınan onay doğrultusunda<br />

gerçekleştiriliyor. Kalenin restorasyonunda<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi'nden<br />

hocalarımız danışmanlık yapıyor. Tarihi yeniden<br />

ayağa kaldırmak ve tarihi mekânları<br />

canlandırmak adına böyle bir çalışma içindeyiz"<br />

şeklinde konuştu.<br />

Hersek Lagünü, 7 gün 24 saat kamerayla izlenecek<br />

Yalova'nın Altınova ilçesinde "kuş oteli" olarak<br />

adlandırılan Hersek Lagünü Sulak Alanı,<br />

7 gün 24 saat kamera sistemiyle gözlemlenecek.<br />

Doğa Koruma ve Milli Parklar Yalova<br />

Şube Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya<br />

göre, 197 farklı kuş türünü bünyesinde bulundurarak<br />

kuş çeşitliliği açısından büyük<br />

önem taşıyan Hersek Lagünü Sulak Alanı,<br />

24 saat kamera sistemiyle izlenecek.<br />

Alanda bulunan kuş popülasyon yoğunluklarının<br />

belirlenmesi, beslenme ve davranış<br />

alışkanlıklarının incelenmesi, kuşların<br />

görüntülü belgelenmesi, yaban hayatı ile<br />

ilgili bilimsel çalışmalara altlık oluşturması,<br />

yaban hayatı turizminin geliştirilmesi amacıyla<br />

kurulacak olan kamera sistemi, güneş<br />

enerjisiyle çalışacak ve 36x optik zoomlu<br />

kameralarla 7/24 internet üzerinden yayın<br />

yapacak. Görüntüler, Yalova İl Şube Müdürlüğü<br />

tarafından yapılacak Ziyaretçi Tanıtım<br />

ve Eğitim Merkezi ile Doğa Koruma ve Milli<br />

Parklar İl Şube Müdürlüğü hizmet binasında<br />

canlı olarak yayınlanacak.<br />

HERSEK LAGÜNÜ<br />

İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu Projesi'nin en<br />

büyük ayağını oluşturan Osmangazi Köprüsü'ne,<br />

kuş türlerinin yaşadığı Hersek Lagünü<br />

için kavis verilmişti. Göçmen kuşların konaklama<br />

noktası olan lagün; köprünün şeklini belirlerken,<br />

göçmen kuşların konaklama noktası<br />

olduğu için "kuş oteli" olarak biliniyor.<br />

22 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


MARMARA BÖLGESİ<br />

Aya Yorgi Kilisesi,<br />

kültür merkezi ve müze olacak<br />

Bilecik'in Osmaneli ilçesinde 1800'lü yılların<br />

sonunda yapılan harabe durumdaki Aya<br />

Yorgi Kilisesi, restorasyonun ardından kültür<br />

merkezi ve müze olarak hizmet verecek.<br />

Osmaneli Belediye Başkanı Münür Şahin,<br />

konu ile ilgili yaptığı açıklamada projenin<br />

Anıtlar Kurulu tarafından onaylandığını, ihalenin<br />

sonuçlanmasının ardından restorasyonun<br />

da bir yıl içerisinde tamamlanmasının hedeflendiğini<br />

kaydetti. Kilisenin Kültür ve Turizm<br />

Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel<br />

Müdürlüğü ile Osmaneli Belediyesi işbirliğinde<br />

kültür merkezi ve müze olarak restore<br />

edileceğini bildiren Şahin, şu bilgileri aktardı:<br />

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI<br />

KARŞILAYACAK<br />

''Mülkiyeti belediyeye ait olan kilisenin<br />

restorasyon maliyetinin tamamı, Kültür ve<br />

Turizm Bakanlığı tarafından karşılanacak.<br />

Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restorasyonları<br />

devam eden Yıldırım Beyazıt<br />

ve Hamide Hatun Camisi, 2018 yılında hizmete<br />

açılacak. Yeni aldığımız arsa ile meydanı<br />

en büyük camimiz olacak. Bu tarihi<br />

cami de kente önemli kültür varlıklarından<br />

biri olarak hizmet edecek.''<br />

Osmangazi'ye Ekolojik<br />

Yaşam Merkezi<br />

Edirne'de 117 yıllık tarih<br />

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, tarihi belediye<br />

binasının Türkiye’de 117 yıldır kesintisiz belediye<br />

olarak kullanılan tek bina olduğunu söyledi. Tarihe tanıklık<br />

eden, 117 yıl önce halkın parasıyla belediye binası<br />

konseptiyle yapılan ve bugüne kadar da belediye binası<br />

hizmeti veren yapı, adeta yıllara meydan okuyor.<br />

Osmangazi Belediyesi, organik tarıma<br />

katkı sağlayacak Ekolojik Yaşam Merkezi<br />

ile bir ilki gerçekleştiriyor. Hamitler<br />

bölgesine kurulacak merkezin Bursa'da<br />

organik tarıma ilgiyi artıracağını<br />

ifade eden Osmangazi Belediye Başkanı<br />

Mustafa Dündar, şunları söyledi:<br />

"Ekolojik Yaşam Merkezi'nde doğal<br />

hayatı desteklemeyi amaçlarken,<br />

permakültür ve kent bahçeciliğini de<br />

tanıtacağız. Proje tamamlandığında<br />

hem kendi doğal gıdamızı yetiştireceğiz,<br />

hem de toprağı ve tabiatı anlamış<br />

olacağız. Hiçbir kimyasala ihtiyaç kalmadan,<br />

doğal ve sağlıklı ürünler yetiştireceğiz.<br />

Kent bahçesinde üretilen<br />

sebze, meyveleri kafede reçel, salata<br />

ve çorbaya dönüştürüp, gelen ziyaretçilerle<br />

birlikte bu tatları paylaşacağız.<br />

KÖYLÜ VE ŞEHİRLİ VATANDAŞLAR<br />

ARASINDA BAĞ KURULACAK<br />

Parkta, herkese açık eğitimlerde bir<br />

araya gelen köylü ve şehirli vatandaşlarımız<br />

arasında bağlar kurulacak.<br />

Bahçecilikle üretimi, toprağı deneyimleyen<br />

şehirli insanımız, kırsaldaki<br />

hayatı daha iyi tanıyacak. Doğal<br />

üretim yapabilen insanların ürünleri<br />

bilinçli tüketiciye ulaşacak ve doğal<br />

üreticilere ekonomik kazanç sağlayacak.<br />

Böylece çocuklarımızı, gençlerimizi<br />

doğal yaşama eğitimleri ile<br />

öğretici faaliyetlere hazırlayacağız.<br />

Bunun yanında merkezde toprak, su,<br />

rüzgâr ve güneş enerjilerinden yararlanarak,<br />

iyi izolasyon sağlayan malzemelerle<br />

birlikte enerji verimliliği de<br />

sağlanacak. Doğal olan her ürün bu<br />

merkezde yer alacak."<br />

Başkan Gürkan, 2019 yılında Edirne’nin büyükşehir<br />

olmasının söz konusu olduğunu kaydederek; "Belediye<br />

binasını buradan başka bir yere taşımayı düşünmüyoruz.<br />

Burası ayrı bir tarih... Bu bina, Türkiye’de<br />

belediye binası olarak planlanıp yapılan, halkın parasıyla<br />

gerçekleştirilen, 117 yıldır kesintisiz belediye<br />

şeklinde kullanılan tek bina. Edirne’nin 2019’da büyükşehir<br />

olma durumu var. Büyükşehir olduğumuzda<br />

yeni bir belediye kurulacağı için yeni bir bina lâzım...<br />

Tarihi binanın ise en azından başkanlık makamı olarak<br />

kalması gerekiyor. Böyle bir binanın taklidini yaparız<br />

ama tarihi binayı yaşatmak görevimiz. Bu tür<br />

binalar nefesle, insanla yaşıyor. Belki binanın müze<br />

konsepti genişletilebilir. Başkanlık makamı mutlaka<br />

burada kalmalı" dedi.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

23


EGE BÖLGESİ<br />

Kadın Azmağı Deresi'ne<br />

turist akını<br />

Muğla’nın Ula ilçesi Akyaka Mahallesi’nde bulunan doğal akvaryum görünümündeki Kadın<br />

Azmağı Deresi, her yıl 1 milyonu aşkın yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor.<br />

Doğal güzellikleriyle ünlü Gökova Körfezi’ne dökülen dere, su samurundan deniz<br />

kaplumbağasına kadar onlarca hayvan türü ile bazıları tropikal iklimlerde yetişen farklı<br />

bitki çeşitlerine ev sahipliği yapıyor. Dereyi tekne ve kanolarla gezen turistler, bu bitki<br />

ve hayvan türlerini görme fırsatı buluyor.<br />

Ula Belediye Başkanı Ümit Karaarslan, konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Sakin Şehir”<br />

unvanına sahip Akyaka’nın güzelliklerinin korunmasını istediğini söyledi. Bunun için<br />

yasal çerçeveler içinde ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini belirten Karaarslan;<br />

“Azmak yönetimi konusunda tek söz bizim değil. Azmak komisyonunda Valilik, Kaymakamlık,<br />

Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, Liman Müdürlüğü ile Belediye Başkanlığı olarak<br />

biz bulunuyoruz. Üzerimize düşen görevi yapmaya çalışıyoruz. Kadın Azmağı Deresi<br />

kullanımı MUÇEV tarafından yönetilmekte” ifadelerini kullandı.<br />

Dünyanın 8. harikası;<br />

Arapapıştı Kanyonu<br />

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem<br />

Çerçioğlu’nun "Dünyanın 8. harikası"<br />

diyerek hizmete açtığı Bozdoğan’ın Kemer<br />

Barajı’ndaki Arapapıştı Kanyonu, ziyaretçi<br />

akınına uğruyor. Doğal oluşumunun yanı<br />

sıra antik dönemden kalma şehir kalıntılarıyla<br />

tarih ve doğanın birleştiği muhteşem<br />

bir yer olan kanyon, Efeler ve çevre<br />

ilçelerin yanı sıra komşu illerden de gelen<br />

yüzlerce vatandaş ile buluşuyor.<br />

Bölgeye her geçen gün ilgi artarken, ziyaretçilerin<br />

uğrak yeri olan Arapapıştı Kanyonu'nu<br />

tekne ile gezenler, eşsiz güzellikte<br />

olan doğaya hayran kalıyor. 380 metre<br />

yüksekliği, 6 kilometre uzunluğu ile benzersiz<br />

bir doğa harikası olan kanyonda<br />

kaya mezarları, harika bir doğal güzellik,<br />

birçok bitki örtüsü ve çeşitli türlerde hayvanlar<br />

bulunuyor.<br />

Havran<br />

Kent Müzesi<br />

hizmete açıldı<br />

Balıkesir’in Havran ilçesinde Kent Müzesi<br />

olarak restore edilen üç katlı tarihi konak<br />

hizmete açıldı. Hocazade Abdurrahim Efendi<br />

tarafından 19<strong>12</strong> yılında yaptırılan, Kaymakamlık<br />

ve Belediye Başkanlığı’nın restore<br />

ettiği üç katlı tarihi konakta yaklaşık 600<br />

eser sergileniyor.<br />

Yörenin tarih ve kültürünü yansıtan eserlerin<br />

yer aldığı konakta sergilenen balmumundan<br />

yapılmış Çanakkale Kahramanı<br />

Havranlı Koca Seyit’in heykeli ile yöresel<br />

kıyafetli bir Havranlı yaşlı adam heykeli,<br />

ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor. Balıkesir<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip<br />

Uğur, müze açılışında yaptığı konuşmada<br />

"Havran tarihi ve kültürel değerlerine sahip<br />

çıkan, son yıllarda da Belediye Başkanımız<br />

Emin Ersoy’un girişimleriyle turizme açılmaya<br />

başlayan bir ilçemiz. Bu müzemiz,<br />

bölgenin tarihini ve kültürünü açıkça anlatmakta.<br />

Emeği geçenlere teşekkür ediyor,<br />

saygılarımı sunuyorum" dedi.<br />

24 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


EGE BÖLGESİ<br />

Alaçatı Manifestosu<br />

yazıldı<br />

Kazdağları’nda kentlilerin<br />

yaşadığı köy; Adatepe<br />

Çanakkale’nin Kazdağları’ndaki<br />

doğayla içi içe köyü<br />

Adatepe; temiz havası, taş<br />

işçiliğinin en güzel örneklerini<br />

barındıran tarihi evleri,<br />

Arnavut kaldırımlarından<br />

oluşan yolları, ormanlık<br />

alanları ve otantik yapısıyla<br />

kentlilerin yerleşim alanı<br />

oldu.<br />

Edremit Körfezi’nde Kazdağları<br />

eteklerindeki yüksek<br />

tepelerin birinde yer<br />

alan ve küçük bir köy olan<br />

Adatepe, hem yatırımcıların<br />

hem de şehir hayatından<br />

kurtulup dinlenmek isteyenlerin<br />

ilgisini çekmeye devam<br />

ediyor. Adatepe’de fiyatları<br />

2-3 milyon lirayı bulan Rumlardan<br />

kalma taş evler ile<br />

bazı eski ahırlar restore edilerek;<br />

konut, butik otel veya<br />

kafe olarak kullanılıyor.<br />

YÜKSEK GELİRLİ<br />

AİLELERİN GÖZDESİ<br />

1989 yılında sit alanı ilan<br />

edilmesinin ardından tarihi<br />

dokusu korunan Adatepe<br />

Köyü; temiz havası, doğası,<br />

sessizliği ve otantik yapısıyla<br />

özellikle son yıllarda<br />

yüksek gelirli ailelerin gözdesi<br />

haline geldi. 1940’lı<br />

yıllara kadar 550 evin yanı<br />

sıra hamam, fırın, kahvehane,<br />

kunduracı, kasap, berber,<br />

zeytinyağı fabrikalarının<br />

bulunduğu köyde, kente<br />

yaşanan göçün ardından<br />

köylülerin sayısı parmakla<br />

sayılacak kadar azaldı. Köylülerin<br />

yüksek rakamlara<br />

sattığı binalarda yaşayanların<br />

çoğunluğunu ise Ankara,<br />

İstanbul ve İzmir’den gelen<br />

aileler oluşturuyor.<br />

SADECE 20 HANESİ YERLİ<br />

Adatepe Köyü Muhtarı Dilek<br />

Çakılcıoğlu, köyün tarihinin<br />

çok eski olduğuna<br />

dikkat çekti. Kültür turizmi<br />

kapsamında önemli potansiyele<br />

sahip köylerinde tarım<br />

ve hayvancılığın halen<br />

sürdüğünü dile getiren Çakılcıoğlu;<br />

“Özellikle zeytincilik<br />

yaygın. Başka kentlerden<br />

gelip, ev alarak yerleşenler<br />

oldu. Yıkık bina alıp, restore<br />

edenler oldu. Eski ahırı<br />

kafeye dönüştürüp, turizme<br />

kazandıranlar var. Yerlilerin<br />

yaşadığı hane sayısı parmakla<br />

sayılacak kadar azaldı,<br />

20 haneye düştü” açıklamasında<br />

bulundu.<br />

Alaçatı Turizm Derneği<br />

ve tüm Alaçatılılar; antik<br />

çağlara uzanan geçmişi,<br />

Rum-Balkan kültürü mirası<br />

ve turizm değerleriyle<br />

çok özel bir yaşam<br />

kültürü sunan yöre için,<br />

“Alaçatı bizim” diyerek<br />

kolları sıvadı. Alaçatı’nın<br />

manifestosunu yazan bölge<br />

sakinleri, ilçenin yaşam<br />

kültürünü korumak adına<br />

belediyenin de desteğiyle<br />

harekete geçti.<br />

Alaçatı yerli halkı, işletmeler<br />

ve 2007 yılından<br />

bu yana faaliyet gösteren<br />

Alaçatı Turizm Derneği<br />

(ATD), “Alaçatı’yı Alaçatı<br />

yapan değerleri ve yaşam<br />

kültürünü koruma”<br />

amacıyla çalışmalarını<br />

yoğun olarak sürdürüyor.<br />

150 işletme üyesi bulunan<br />

dernek, halkı da yanına<br />

alarak 13 maddelik detaylı<br />

bir Alaçatı Manifestosu<br />

hazırladı.<br />

TÜRKİYE’NİN ÖNEMLİ<br />

BİR DEĞERİ<br />

Alaçatı Turizm Derneği<br />

adına açıklamada bulunan<br />

Celal Bayraktaroğlu; Alaçatı’nın<br />

sadece İzmir’in<br />

değil, Türkiye’nin önemli<br />

bir değeri olduğunu belirterek,<br />

hem işletmeler ve<br />

oteller, hem de ziyaretçiler<br />

tarafından özenle korunması<br />

gerektiğine dikkat<br />

çekti. Bayraktaroğlu,<br />

konuşmasının devamında<br />

şunları ifade etti: “Romantik<br />

sokakları, gurme<br />

restoranları, butik otelleri,<br />

tasarım butikleri, antikacıları,<br />

sanat galerileri<br />

ve rüzgar sörfü ile cazibe<br />

merkezi olan ve sürekli<br />

artan ziyaretçi ilgisi nedeniyle<br />

Alaçatı’yı koruma<br />

ve iyileştirme çalışmalarının<br />

önemi, her geçen yıl<br />

daha da artıyor. Bu nedenle<br />

Alaçatı Turizm Derneği’nin,<br />

belediyenin ve<br />

diğer sivil toplum örgütlerinin<br />

işbirliğiyle sürdürülebilir<br />

koruma projeleri,<br />

yöremizin gelecek yıllara<br />

aynı değerde taşınmasını<br />

amaçlıyor. Alaçatı halkı<br />

ve belediye ile birlikte el<br />

ele vererek, yalnızca Alaçatı’ya<br />

özgü taş evlerin<br />

değil; işletme, trafik, ışık<br />

tonu, sessizlik ve huzurun<br />

korunmasına yönelik<br />

konularda da önlemler<br />

almaya çalışıyoruz.”<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

25


AKDENİZ BÖLGESİ<br />

Kahramanmaraş Kalesi’nde<br />

restorasyon başladı<br />

Geç Hitit döneminde moloz ve kesme taş<br />

kullanılarak inşa edilen Kahramanmaraş<br />

Kalesi’nin surlarında restorasyon çalışmaları<br />

başladı. Kahramanmaraş’ın düşman<br />

işgalinden kurtuluşunda “Bayrak Olayı” ve<br />

Anadolu’da milli mücadelenin fitilinin ateşlenmesiyle<br />

de öne çıkan, kent merkezine<br />

hâkim tepede bulunan kalenin surları, Kültür<br />

ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve<br />

Müzeler Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda<br />

bakıma alındı.<br />

İl Kültür ve Turizm Müdürü Seydihan Küçükdağlı,<br />

konu ile ilgili yaptığı açıklamada Kahramanmaraş<br />

Kalesi’nin kentin önemli kültür<br />

ve turizm değerleri arasında yer aldığını<br />

söyledi. Kalenin milli mücadele açısından<br />

Türkiye’nin önemli unsurlarından biri olduğunu<br />

dile getiren Küçükdağlı; “Buranın diğer<br />

kalelerden farkı, yaşanabilir ve kullanılabilir<br />

olmasıdır. Kahramanmaraş Kalesi’nin surlarıyla<br />

ilgili 1980’li yıllarda Bakanlığımızın bir<br />

restoresi olmuştu. Fakat 2016’da yapılan<br />

Mersin’e Arkeopark kazandırılacak<br />

çalışmalar neticesi ve 2017 programı doğrultusunda<br />

kalemizin şu anda surlarının<br />

tamamı, içiyle ve dışıyla büyük bir restorasyondan<br />

geçiyor” ifadelerini kullandı.<br />

HEDEF, SURLARI KORUMAK VE<br />

ÖMRÜNÜ UZATMAK<br />

Gaziantep Rölöve ve Anıtlar Müdürü Mustafa<br />

Ayar ise surları korumayı amaçladıklarını<br />

vurgulayarak; “Burada önce bitki<br />

temizliğini tamamladık. Derz işlemlerini<br />

yapacağız, üstünü korumak için işlemler<br />

gerçekleştireceğiz. Surların içeriden ve<br />

dışarıdan aydınlatmalarını sağlayacağız.<br />

Burada esas amaç surları korumak, ömrünü<br />

uzatmaktır” dedi.<br />

kazılarda önemli bulgulara ulaştıklarının altını<br />

çizen Yağcı; “Hamamın bulunduğu alan, çok<br />

farklı kültürlerin iç içe geçmiş bir şeklini oluşturuyor.<br />

Tamamıyla açığa çıkarılarak restore<br />

edilirse, dünya çok önemli bir esere kavuşmuş<br />

olacak” ifadelerini kullandı.<br />

Mersin’deki Soli Pompeiopolis Antik Kenti<br />

ve çevresinin Arkeopark haline getirilmesi<br />

için hazırlanan proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na<br />

sunuldu. Mezitli Belediyesi’nden<br />

yapılan açıklamaya göre Belediye Başkanı<br />

Neşet Tarhan, yaklaşık 3 bin yıllık tarihe sahip<br />

olan Soli Pompeiopolis Antik Kenti’nde<br />

kazı çalışması yapan Prof. Dr. Remzi Yağcı<br />

ve ekibini ziyaret edip, bilgi aldı.<br />

Kazı Başkanı Yağcı, çalışmaların Sütunlu Cadde’de<br />

sürdüğünü ifade ederek, bunun yanı sıra<br />

höyük alanının güney ucundaki hamamda da<br />

kazı yaptıklarını aktardı. Son dönem yapılan<br />

KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİYLE GÖZ<br />

KAMAŞTIRIYOR<br />

Başkan Neşet Tarhan da antik kent ve çevresinin<br />

içinde bulunduğu geniş arazinin Arkeopark<br />

haline getirilmesi için proje hazırlayıp,<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunduklarını<br />

bildirdi. Valilik kanalıyla yaptıkları başvurunun<br />

sonucunu beklediklerini, bölgede kazıların<br />

tamamlanarak bir an önce turizme kazandırılması<br />

için de ellerinden gelen desteği<br />

verdiklerini ifade eden Tarhan; “Bu zenginlikleri<br />

bir an önce yeryüzüne çıkararak, insanlarla<br />

buluşturmalıyız. Bölgede kamulaştırma<br />

ve kazıların tamamlanarak, tarihi değerlerin<br />

yok olmasının önüne geçmemiz gerekiyor.<br />

Burada üç bin yıla yayılmış medeniyetlerin<br />

üst üste gelmiş kalıntılarından bahsediyoruz.<br />

Zaten Mezitli’nin neresini kazsak, mutlaka<br />

böylesi bir kültürel zenginlikle karşılaşıyoruz”<br />

değerlendirmesinde bulundu.<br />

26 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AKDENİZ BÖLGESİ<br />

Çukurova'nın Ayasofya'sı<br />

ibadete açılacağı güne hazırlanıyor<br />

Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde yaklaşık bin<br />

800 yıllık tarihinde manastır ve cami olarak<br />

hizmet veren, 1924'ten bu yana ibadete kapalı<br />

olan Ala Cami, restore edilmesinin ardından<br />

ibadethane ve müze olarak yeniden<br />

hizmete açılacak.<br />

ise Dulkadiroğlu Alaüddevle<br />

Bozkurt Bey'in oğlu, "Sarı<br />

Kaplan" namıyla anılan Kasım<br />

Bey, kiliseyi babası adına camiye<br />

çevirerek buraya "Alaüddevle<br />

Mescidi" adını verdi.<br />

Roma İmparatorluğu döneminde ikinci yüzyılda<br />

manastır olarak inşa edilen cami, yaklaşık<br />

300 yıl sonra Bizans İmparatorluğu<br />

döneminde ilaveler yapılarak kiliseye çevrildi.<br />

1147 yılındaki depremde zarar gören<br />

yapı, tamir edilmesinin ardından hizmete<br />

devam etti. Anadolu'nun fethiyle bölgeye<br />

yerleşen Dulkadiroğlu Beyliği döneminde<br />

ÇOK <strong>SAYI</strong>DA MOZAİK VE<br />

TARİHİ ESERE RASTLANDI<br />

1924 yılında ibadete kapatılan cami, önceki<br />

yıllarda Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne devredildi.<br />

Yıllardır cami içi ve civarında devam<br />

eden kazı çalışmalarında çok sayıda mozaik<br />

ve tarihi esere rastlandı. Kazı çalışmaları<br />

sonrası ibadete açılması için hazırlanan<br />

restorasyon projesinin Koruma Kurulu tarafından<br />

kabulünün ardından tarihi camide<br />

çalışmalara başlandı. Yaklaşık 1,5 yıl sürecek<br />

restorasyon çalışmaları sonunda Ala<br />

Cami hem ibadete açılacak, hem de müze<br />

olarak hizmet verecek.<br />

Tepebağ Höyüğü<br />

gün yüzüne çıkarılacak<br />

Adana'da, Hitit ve Mısır yazılı kaynaklarında bahsedilen Kilikya<br />

bölgesinin başkenti ‘Adaniya’ olduğu düşünülen ve 2013'ten bu yana<br />

kazı çalışmaları sürdürülen Tepebağ Höyüğü, gün yüzüne çıkarılarak<br />

turizme kazandırılacak.<br />

Isparta'da yeni<br />

antik buluntulara<br />

ulaşıldı<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Isparta'nın<br />

Yalvaç ilçesindeki Pisidia Antiokheia Antik Kenti'nde<br />

yürütülen bu yılki kazı ve temizlik çalışmaları sırasında, Anadolu'daki<br />

inanç sistemi ve süreçleri hakkında önemli veri kabul<br />

edilebilecek, Roma dönemine ait buluntular açığa çıkarıldı. M.S.<br />

3. yüzyıla ait çok sayıda parçalanmış heykel ve mimari kalıntının<br />

yanı sıra adak stelleri (dikili taş), kabartma ve iki adet mermer<br />

heykele de ulaşıldı.<br />

Bölgeden 1880'li yıllarda yurtdışına kaçırılan, üzerindeki kitabeye<br />

göre M.Ö. 18. yüzyıla tarihlendirilen Hemşire Satsneferu heykeliyle<br />

höyüğün varlığının tespiti üzerine 1936'da ilk sondaj çalışması yapılan<br />

Tepebağ'da, Adana Müzesi tarafından 2013'te başlatılan kazılar devam<br />

ediyor. Höyükte Osmanlı yapılarının yanı sıra Helenistik, Demir,<br />

Geç Tunç, Orta Tunç ve Erken Tunç dönemlerinden kalıntılar yer alıyor.<br />

TARİHE IŞIK TUTULACAK<br />

Höyükte yapılan kazılarda, Osmanlı döneminde kullanılmış Kütahya<br />

porselenleri ile farklı pipolar ve Bizans paraları bulundu. Demir Çağı<br />

dönemine ait tabakada yürütülen kazılarda, Seyhan Nehri kenarında<br />

yer alması ve geçmişte liman kenti olması dolayısıyla bölgeye<br />

Kıbrıs, Yunanistan, Levant, Mezopotamya'dan getirilen çok farklı<br />

seramiklere de ulaşıldı. Geçmişte ticaretin yoğun gerçekleştirildiği<br />

Tepebağ Höyüğü'nde o dönemdeki yaşam şekli, kimlerle ilişki içerisinde<br />

olunduğu, yeme içme kültürü ve hayvancılık faaliyetlerinin<br />

belirlenmesine yönelik kazılar ve farklı disiplinlerdeki çalışmalarla<br />

tarihe ışık tutulacak.<br />

HEYKELLERDEN BİRİ MİTOLOJİDEKİ<br />

TANRI APOLLON'A AİT<br />

Antik kentin 5 kilometre doğusundaki "Ay tanrısı Men'in Tapınağı"<br />

ve "Kutsal Alan" çevresinde ulaşılan kalıntılarda giyimli<br />

kadın heykelinin başı bulunmazken, erkek heykelin mitolojide<br />

adı geçen Tanrı Apollon'u tasvir ettiği belirlendi. Kültür ve Turizm<br />

Bakanlığı ile Süleyman Demirel Üniversitesi adına Prof. Dr. Mehmet<br />

Özhanlı başkanlığında yapılan Pisidia Antiokheia Antik Kenti<br />

kazılarında ulaşılan söz konusu buluntular, incelemelerin tamamlanmasının<br />

ardından sergilenmek üzere müzeye teslim edilecek.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

27


GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />

Harran'a tarihi dokunuş<br />

Dünyanın en eski yerleşim merkezleri<br />

arasında yer alan Şanlıurfa’nın Harran<br />

ilçesindeki yapılar, tarihi dokuya uygun<br />

hale getirilecek. M.Ö. 6 binli yıllardan bugüne<br />

kesintisiz yerleşim yeri olan ve bir<br />

dönem Asurlular ile Emevilere başkentlik<br />

yapan tarihi ilçede, yaklaşık bir buçuk<br />

yıldır çok sayıda kurum ve kuruluşun üzerinde<br />

çalıştığı “Kentsel Tasarım Projesi”<br />

tamamlandı.<br />

Asırlardır ayakta kalan külah biçimindeki,<br />

kare veya kareye yakın altyapı üzerine inşa<br />

edilen konik kubbeli evlerin ön plana çıktığı<br />

Harran’daki yerleşim yerlerinde, proje kapsamında<br />

restorasyon çalışması yapılacak.<br />

Projeyle arkeolojik ve kentsel sit alanı ilan<br />

edilen ilçede 250 yıllık geçmişe sahip konik<br />

kubbeli evlerin bulunduğu mekânlara, tarihi<br />

mimari korunarak estetik görünüm kazandırılması<br />

hedefleniyor. Üç ana tema üzerinde<br />

Oylum Höyük’te 28. dönem kazıları başladı<br />

Suriye sınırına sıfır noktada bulunan ve Güneydoğu<br />

Anadolu Bölgesi’nin en büyük höyükleri<br />

arasında yer aldığı belirtilen Oylum<br />

Höyük’te 28. dönem kazı çalışmalarına başlandı.<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle<br />

başlatılan kazılara, 20’si teknik olmak<br />

üzere 35 kişilik ekip ile devam ediliyor.<br />

Kazı Başkanı ve Cumhuriyet Üniversitesi<br />

Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı<br />

Doç. Dr. Atilla Engin, konu ile ilgili yaptığı<br />

açıklamada çalışmalar kapsamında bölgede<br />

genel temizlik, düzenleme ve geçen yıl<br />

yarım kalan bazı kazı işlemlerinin gerçekleştirileceğini<br />

söyledi. Amaçlarının tarihi<br />

zenginliklerin ortaya çıkarılması olduğunu<br />

vurgulayan Engin, şunları ifade etti:<br />

“Kazı çalışmalarımızın Kilis’e önemli katkıları<br />

var. Bölge tarihi açıdan çok önemli, kilit<br />

bir merkez... Oylum Höyük’ün özellikle M.Ö.<br />

2. bin yılda çok önemli bir merkez olduğunu<br />

görüyoruz. Saray olarak niteleyebileceğimiz<br />

büyük bir yapı kalıntısı ve buna bağlı<br />

mühür baskıları var. Mühürle yazılı belgeler,<br />

önemli şeylerin bizi beklediğini gösteriyor.<br />

şekillenen proje kapsamında öncelikle ilçe<br />

halkı sit alanı ilan edilen bölgenin dışına yerleştirilecek,<br />

ardından tescilsiz yapılar tarihi<br />

dokuların arasından temizlenecek, adeta<br />

açık hava müzesi olan ilçe genelindeki kazılar<br />

da planlı bir şekilde devam ettirilecek.<br />

Höyükler, binlerce yıllık yerleşim katmanlarıyla<br />

oluşmakta. Bu önemli tabakaların<br />

üzerinde çok fazla geç dönem Demir Çağı<br />

ve Roma yerleşimleri var. Bu tabakalara<br />

ulaşmamız biraz zaman alıyor.”<br />

28 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />

Hasankeyf turizmde hedef büyüttü<br />

Türkiye'nin vizyon projesi Ilısu Barajı'nın<br />

faaliyete girmesiyle sular altında kalacak<br />

olan Batman'ın Hasankeyf ilçesinin bir yandan<br />

yeni yerleşim yerini inşa çalışmaları<br />

devam ederken, diğer yandan da bölgede<br />

turizmin geliştirilmesi hedefleniyor.<br />

Kurum ve evlerin çok geniş, konforlu yapıldığı<br />

eski Hasankeyf'in yaklaşık üç katı<br />

büyüklükte olacak yeni yerleşim yerinde,<br />

dört yıllık fakültenin yanı sıra birçok sosyal<br />

tesis de bulunacak. Baraj gölü kenarında<br />

inşa edilen yeni yerleşim yerinin doğa,<br />

su ve kültür turizminde geliştirilmesi hedefleniyor.<br />

BÖLGENİN KADERİ DEĞİŞECEK<br />

Hasankeyf Kaymakamı Faruk Bülent Baygüven,<br />

konu hakkında yaptığı açıklamada<br />

Hasankeyf'in Ilısu Baraj Gölü altında kalacak<br />

tek ilçe olduğunu, barajla birlikte bölgenin<br />

ve bölge insanının kaderinin değişeceğini<br />

söyledi. Ilısu Barajı'nın bölgenin yanı<br />

sıra Türkiye'nin de en önemli barajlarından<br />

olduğunu vurgulayan Baygüven, baraj gölü<br />

altında kalacak ilçenin yeni yerleşim yerinde<br />

çok boyutlu bir proje yürütüldüğünü,<br />

modern bir ilçe tesis edildiğini ve sona yaklaştıklarını<br />

dile getirdi.<br />

Tarih kokan şehir; Diyarbakır<br />

Birçok medeniyete beşiklik eden, tarihi ve kültürel yapılarıyla dikkati<br />

çeken Diyarbakır, terör saldırılarının ardından devletin ilgili kurumlarınca<br />

yapılan yatırımlar ve restorasyon çalışmaları sayesinde<br />

yeniden canlanmaya başladı.<br />

Yüzyıllar boyunca aralarında Hurri Mitanniler, Asurlar, Urartular,<br />

Medler, Romalılar, Sasaniler, Bizanslar, Artuklular ve Akkoyunlular’ın<br />

bulunduğu birçok medeniyete kucak açan Diyarbakır'da,<br />

PKK'lı teröristlere yönelik başarılı operasyonlarla huzur ve güven<br />

ortamının sağlanmasının ardından kente gelen yerli ve yabancı turist<br />

sayısında artış yaşandı.<br />

DOĞU'NUN PARİS'İ<br />

50 bin metrekareyi kapsayan ve her dönem yönetim merkezi olmuş<br />

alanda yer alan M.S. 2. yüzyıla ait St. George Kilisesi, Artuklu Hanı,<br />

Cumhuriyet ve Osmanlı döneminin mimari özelliklerini yansıtan<br />

yapıların yer aldığı İçkale, 7 bin yıllık Keçi Burcu, tarihi Ongözlü<br />

Köprü, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan surları<br />

ve Hevsel Bahçeleri, Hasanpaşa Hanı, peygamber ve sahabe<br />

mezarları, İslam dünyasının 5. Harem-i Şerifi olarak nitelendirilen<br />

Ulu Cami ve 115 dönümlük alanda yapılan rekreasyon çalışmasının<br />

ardından daha görünür olan 27 şehit sahabenin de<br />

meftun olduğu Hz. Süleyman Cami, kenti ziyarete gelen yerli ve<br />

yabancı turistlerin ilk uğrak yerleri arasında bulunuyor.<br />

Rumkale, dünya turizmine hazırlanıyor<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, kent turizmine<br />

yeni bir soluk kazandırmak amacıyla<br />

tarihi Rumkale’de su altı arkeoloji müzesi<br />

kuracak. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma<br />

Şahin, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />

kültürel mirasın korunması, yaşatılması, tanıtılması<br />

ve turizme kazandırılması amacıyla<br />

bu yöndeki çalışmalara yoğunlaştıklarını<br />

belirterek, Gaziantep’i kültür kenti haline<br />

dönüştürmek istediklerini belirtti.<br />

Evliya Çelebi’nin “Gaziantep dünyanın<br />

gözbebeğidir” sözlerini hatırlatan Şahin,<br />

Gaziantep’in dünyanın en eski 20 yerleşim<br />

yerinden biri olduğunu ifade ederek; “Bu<br />

kapsamda hazırlanan projelerle tarihi ve<br />

kültürel eserleri ayağa kaldırıyoruz. Karkamış<br />

Antik Kenti’ni 2018’in Mayıs ayında açarak,<br />

edebiyatçıların ve dünya tarihçilerinin<br />

hizmetine sunacağız. Fırat Nehri’nin bütün<br />

güzelliği, dik kayalar üzerinde bulunan Rumkale’ye<br />

yansıyor. Roma ve Hitit gibi en güçlü<br />

medeniyetler, Fırat’ın etrafında şekillenmiştir.<br />

Büyükşehir Belediyesi olarak Rumkale’yi<br />

önemsiyor, burayı turizme kazandırmak için<br />

geceli gündüzlü çalışıyoruz. Rumkale’yi daha<br />

canlı ve dinamik hale getireceğiz. Teleferik<br />

ve sahil düzenlemesine ilişkin çalışmalarla<br />

yer altındaki bu güzel hazineyi, bir su altı arkeoloji<br />

müzesiyle taçlandıracağız" dedi.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

29


DOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />

Erzurum Kalesi yeniden hayat bulacak<br />

Erzurum Kalesi, Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve DAP Bölge Kalkınma<br />

İdaresi Başkanlığı’nca finanse edilen proje kapsamında restore edilecek. Kentin en eski tarihi<br />

eserleri arasında yer alan Erzurum Kalesi’nin dış kısmının restore edilmesinin ardından,<br />

bu kez de iç kısmının restorasyonunun yapılması için çalışma başlatıldı.<br />

DAP İdaresi Başkanı Adnan Demir, proje hakkında yaptığı açıklamada kurum olarak bölgedeki<br />

tarımsal faaliyetleri desteklediklerini, geçen yıldan bu yana bölgenin kültür varlıklarının<br />

kazandırılması noktasında yapılan projelere de finans sağlamaya başladıklarını belirterek,<br />

şöyle konuştu:<br />

PROJENİN MALİYETİ 2,5 MİLYON TL<br />

“Erzurum ilimizin geçmişinde önemli bir yere sahip olan kalenin günümüze kazandırılması<br />

noktasında daha önce çevre düzenlemesi, yani dış kısmı yapılmış. Ancak iç kısmının da bir<br />

şekilde yapılması gerekiyordu. Erzurum Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğümüz tarafından idaremize<br />

sunulan proje kapsamında kalenin iç kısımda yer alan saat kulesi, hamam ve mescidin<br />

restore edilmesi ve kale surlarında yürüyüş yolu yapılması gibi planlamalar var. 2017 yılı ödeneği<br />

1,5 milyon lira. Projenin toplam tutarı ise yaklaşık 2,5 milyon lira.”<br />

Ahmed-i Hani Kent Müzesi'ne<br />

ziyaretçi ilgisi<br />

Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde Ağustos<br />

ayında açılan, İslam âlimi Ahmed-i Hani'nin<br />

hayatının ve yörenin 3 bin yıllık tarihinin<br />

anlatıldığı müze ile ‘Eski Doğubayazıt Evi’<br />

ziyaretçi akınına uğruyor.<br />

Doğunun 3 bin yıllık tarihine ışık tutan ve<br />

bu yıl Ağustos ayının ilk haftasında Kültür<br />

ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ile Aile<br />

ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül<br />

Sayan Kaya'nın katılımıyla Doğubayazıt<br />

ilçesinde açılan Ahmed-i Hani Kent Müzesi<br />

ve Eski Doğubayazıt Evi, açıldıkları günden<br />

bu yana yerli ve yabancı turistleri ağırlıyor.<br />

YÖRENİN GELENEK VE GÖRENEKLERİNİ<br />

YANSITIYORLAR<br />

Doğubayazıt Kaymakamlığı tarafından Serhat<br />

Kalkınma Ajansı ve İl Özel İdaresi'nin finansman<br />

desteğiyle ilçenin hâkim noktasına<br />

inşa edilen her iki yapı; filozof, tarihçi ve İslam<br />

mutasavvıfı Ahmed-i Hani'nin eserlerini ve yaşantısını<br />

ziyaretçilerle buluşturuyor. Konumu<br />

itibariyle İshak Paşa Sarayı, Beyazıt Camisi<br />

ve Urartu Kalesi'ni gören Ahmed-i Hani Kent<br />

Müzesi ve Eski Doğubayazıt Evi, ziyaretçilerine<br />

yörenin gelenek ve göreneklerini de tanıma<br />

fırsatı sunuyor. Müze, yörenin tarihi dokusuna<br />

uygun mimari yapısıyla da dikkat çekiyor.<br />

Bitlis’in mağara<br />

evleri turizme<br />

kazandırılacak<br />

Bitlis’in Ahlat ilçesinde bulunan yaklaşık<br />

600 mağara evin turizme kazandırılması<br />

amacıyla hazırlanan projenin ihalesine<br />

çıkıldı. Ahlat Belediye Başkanı Mümtaz<br />

Çoban, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />

Madavans ve Harabeşehir kanyonlarındaki<br />

yaklaşık 600 mağara evin turizme<br />

kazandırılması için başlatılan çalışmaların<br />

devam ettiğini söyledi.<br />

Bu kapsamda hazırlanan ve Doğu Anadolu<br />

Kalkınma Ajansı’na sunulan “Harabeşehir<br />

Bölgesi Ekoturizm” projesinin<br />

kabul edildiğini anlatan Çoban; “Projenin<br />

ihalesine çıkıldı. Burada 6 bin yıllık mağara<br />

evlerimiz var. Yani Kapadokya’nın<br />

bir örneği de ilçemizde bulunuyor. Burayı<br />

kısa sürede turizme kazandırmayı hedefliyoruz”<br />

şeklinde konuştu.<br />

TURİSTLERE ALTERNATİFLER<br />

SUNULACAK<br />

Projenin yaklaşık 50 milyon liraya mal<br />

olacağını bildiren Başkan Çoban, şunları<br />

ifade etti: “Bölgede insanların dinlenebilecekleri<br />

seyir tepeleri, bungalov evlerden<br />

meydana gelen dinlenme merkezi, barınma<br />

alanları, yürüyüş parkurları, kafeler,<br />

restoranlar ve konaklama merkezi oluşturacağız.<br />

Buraya gelenler hem 20 kilometre<br />

yürüyerek rehber eşliğinde gezecek,<br />

hem de mağara evlerde dinlenecek. Doğu<br />

Anadolu Projesi (DAP) kapsamında önemli<br />

destekler alarak çalışmalar yaptık. İlçede<br />

kültür-sanat çalışmaları başlattık. Eski<br />

Ahlat evlerini de restore ederek, turistlere<br />

çeşitli alternatifler sunacağız.”<br />

30 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


DOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />

Van Gölü kıyısında<br />

‘Olimpik Binicilik Merkezi’ açıldı<br />

İçişleri Bakanlığı’nca Kanun Hükmünde<br />

Kararname kapsamında görevlendirme<br />

yapılan Edremit Belediyesi’nin Van Gölü<br />

kıyısında kurduğu Olimpik Binicilik Merkezi<br />

hizmete girdi. Vali ve Büyükşehir Belediye<br />

Başkan Vekili Murat Zorluoğlu, açılış töreninde<br />

yaptığı konuşmada Edremit’in tarihi,<br />

kültürel, sosyal ve sportif anlamda çok büyük<br />

potansiyel barındırdığını, bunun yavaş<br />

yavaş ortaya çıkarıldığını söyledi.<br />

Belediyenin daha önce de bir halk plajını vatandaşların<br />

hizmetine sunduğunu belirten<br />

Zorluoğlu, şimdi de at çiftliği tesisini açmanın<br />

gururunu ve mutluluğunu yaşadığını ifade<br />

ederek; “Van’da belediyeler devralındıktan<br />

sonra gerçek belediyecilik örnekleriyle<br />

vatandaşlarımızı buluşturmaya başladık.<br />

Bir taraftan vatandaşlarımıza böyle güzel<br />

tesislerde çocuklarıyla, gençlerimizle vakit<br />

geçirmelerini sağlayacak imkânlar sunuyo-<br />

ruz, diğer taraftan da altyapı, kanalizasyon,<br />

su, yol, asfalt ve diğer üstyapı çalışmalarını<br />

hızla tamamlamaya çalışıyoruz. Büyükşehir<br />

Belediyesi ile ilçe belediyelerimiz arasında<br />

çok güzel bir koordinasyon ve işbirliği var.<br />

Çok kısa zamanda sadece kentin merkezini<br />

değil, bütün çevresini değiştirmeyi hedefliyoruz”<br />

dedi.<br />

Cıbıltepe Kayak Merkezi'ne uluslararası onay<br />

Kars'ın Sarıkamış ilçesinde bulunan ve Türkiye'nin önemli kış<br />

turizm merkezleri arasında yer alan Cıbıltepe Kayak Merkezi'nde<br />

hizmet veren iki slalom kayak pisti, uluslararası yarışmaların<br />

yapılabilmesi için onaylandı.<br />

Kayak merkezinin Karanlık Dere bölgesinde uzunlukları yaklaşık<br />

2 bin 500 metreyi bulan 6 ve 7 nolu pistlerde, Uluslararası<br />

Kayak Federasyonu tarafından görevlendirilen İtalyan delege<br />

Ernesto Rigon ve beraberindeki heyet tarafından inceleme<br />

yapıldı. Rigon, incelemeler sonrası yaptığı açıklamada Sarıkamış'ın<br />

kayak için çok ideal bir yer olduğunu belirterek; "Sarıkamış<br />

doğal güzellikleri ve sarıçam ormanlarıyla bölgenin önemli<br />

bir turizm potansiyeline sahip, muazzam bir yer. Bu pistlerin<br />

ormanlık alanda olması, yarışma ve turizm kayağı için çok elverişli"<br />

dedi.<br />

ULUSLARARASI SARIKAMIŞ KUPASI YENİ PİSTLERDE<br />

YAPILACAK<br />

Türkiye Kayak Federasyonu Genel Spor Direktörü Özkan Koyuncu<br />

da uluslararası yarışlar için onay alan pistlerin Sarıkamış'a<br />

ve kayak camiasına hayırlı olmasını diledi. Türkiye Kayak<br />

Federasyonu Alp Disiplini Teknik Kurul Üyesi İbrahim Demirci<br />

ise, pistlerin onaylanmasıyla<br />

Sarıkamış'ta daha çok kayak<br />

organizasyonu yapılacağını<br />

ifade ederek, kayakta 24-25<br />

Mart 2018 tarihlerinde düzenlenmesi<br />

planlanan Uluslararası<br />

Sarıkamış Kupası yarışlarının<br />

yeni onaylanan pistlerde gerçekleştirileceğini<br />

kaydetti.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

31


KARADENİZ BÖLGESİ<br />

Karadeniz’de saklı bir cennet; Artabel<br />

Gümüşhane’nin Torul ilçesi sınırlarında,<br />

barındırdığı 21 göl, zengin bitki örtüsü ve<br />

bozulmamış doğal güzellikleriyle 3 bin 331<br />

metre yükseklikteki Abdal Musa Tepesi’nin<br />

eteklerinde yer alan Artabel Gölleri Tabiat<br />

Parkı, ziyaretçilerini bekliyor.<br />

DÜNYA DESTİNASYONU OLUYOR<br />

Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş,<br />

bölgenin tarih olarak önemli bir değer olzine<br />

60 kilometre mesafede, yaban hayatı<br />

bakımından oldukça fazla türe ev sahipliği<br />

yapan tabiat parkında boz ayı, kızıl keçi, tilki,<br />

gelincik, sincap, sansar, yaban domuzu,<br />

kurt gibi hayvanların yanı sıra kaz, atmaca,<br />

şahin, kartal, akbaba, kerkenez, doğan, keklik,<br />

bıldırcın, su tavuğu, çulluk, kuyruksallayan<br />

ve ispinoz gibi kuşlar da yaşıyor.<br />

leri’nin Karadeniz Bölgesi’nin en önemli<br />

turizm destinasyonlarından biri olduğunu<br />

söyledi. Tabiat parkının tarihi özellikleri, doğal<br />

güzellikleri, fauna, flora ve yaban hayatı<br />

zenginliğiyle 21 buzul gölüne ev sahipliği<br />

yaptığını belirten Aydın; "Tabiat parkının<br />

yer aldığı Abdal Musa Tepesi, Karadeniz’in<br />

çatılarından biri olarak tanımlanabilir. Tabiat<br />

parkına olan ilgi gün geçtikçe artıyor.<br />

Tabiat parkını daha çok adrenalin tutkunları<br />

tercih ediyor. Turizm destinasyonlarında<br />

çeşitlilik anlamında bu yönüyle farklılık ihtiva<br />

ediyor" şeklinde konuştu.<br />

Karadeniz'in Efes'i gün ışığına çıkıyor<br />

Düzce Belediyesi ve Doğu Marmara Kalkınma<br />

Ajansı tarafından, aslanpençesi figürleriyle<br />

süslenmiş basamakları ve kemerli<br />

geçitleriyle varlığını koruyan Prusias ad Hypium<br />

Arkeopark’ın açılışı gerçekleştirildi.<br />

Düzce'nin Konuralp bölgesinde yer alan<br />

ve "Karadeniz'in Efes'i" olarak bilinen<br />

Prusias ad Hypium Antik Kenti'nde antik<br />

tiyatro, at figürlü kapı, surlar, su kemerleri<br />

ve Roma Köprüsü yer alıyor. Halk<br />

Gülaçar Köyü’nden geçen Artabel Deresi<br />

çevresindeki iki ayrı volkanik aktivite sonucu<br />

oluşmuş gölleri ve faunasıyla doğal yaşamın<br />

zenginliklerini ziyaretçilerine sunan<br />

tabiat parkında, şelalelerin çağlamasına çiçeklerin<br />

güzelliği eşlik ediyor. Kent merkearasında<br />

"40 Basamaklar" adıyla da bilinen,<br />

100 metre uzunluğa ve 74 metre genişliğe<br />

sahip antik tiyatronun yarım daire<br />

biçimindeki oturma alanı, aslanpençesi<br />

figürleriyle süslenmiş basamakları, kemerli<br />

geçitleri ve sahnesinin bir bölümü<br />

bugünlere kadar ulaştı.<br />

DOĞA VE MACERA TUTKUNLARININ<br />

UĞRAK NOKTASI<br />

Doğa Koruma ve Milli Parklar Gümüşhane<br />

Şube Müdürü İlbeyi Aydın, Artabel Gölduğunu,<br />

arkeopark çalışmalarının hızlandırılıp<br />

bir an önce vatandaşların beğenisine<br />

sunulduğunu ifade ederek; “Konuralp’i turizm<br />

alanında yapılan çalışmalarla dünya<br />

turizmine açmak istiyoruz. Burası tarihi bir<br />

hazine... Şu anda uygulamaya koyduğumuz<br />

birçok proje var. ‘Konuralp Dünya Destinasyonu<br />

Oluyor’ projesi kapsamında burada arkeopark<br />

yaptık. Amacımız, en kısa zamanda<br />

Konuralp’i dünya turizmine açmaktır" açıklamasında<br />

bulundu.<br />

32 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


KARADENİZ BÖLGESİ<br />

Artvin, ‘Atatepe’ ile<br />

turizmde var<br />

olmak istiyor<br />

Sıtkı Kahvecioğlu Vakfı tarafından yaptırılarak<br />

19 Mayıs 20<strong>12</strong>’de açılışı yapılan<br />

22 metre yüksekliğindeki ve 50 ton ağırlığındaki<br />

Atatürk Anıtı’na da ev sahipliği<br />

yapan Atatepe, Artvin Belediyesi’nin<br />

girişimleriyle turizme kazandırıldı.<br />

Atatürk’ün Büyük Taarruz Zaferi öncesinde<br />

Afyon Kocatepe’deki duruşunu<br />

simgeleyen, 40 ton çelik ve 10 ton bakır<br />

kullanılarak yapılan heykelin bulunduğu<br />

alan, şehrin seyir terası olma niteliği<br />

taşıması nedeniyle de halkın en uğrak<br />

yerleri arasında yer alıyor. Yaklaşık 4<br />

dönümlük arazide inşa edilen alanda,<br />

Atatürk heykelinin yanı sıra içerisinde<br />

restoran, kafeterya, mescit ve tuvaletlerin<br />

bulunduğu sosyal tesis ile yüzde 70’i<br />

tamamlanan atıcılık poligonu bulunuyor.<br />

ÜÇ VADİYE HÂKİM BİR TEPE VE<br />

MUHTEŞEM SEYİR TERASI<br />

Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe,<br />

konu ile ilgili yaptığı açıklamada Atatepe’nin<br />

turizm kenti olmayı hedefleyen<br />

Artvin için çok önemli olduğunu söyledi.<br />

Tesisi şehre gelen yerli ve yabancı<br />

turistlerin hizmetine sunduklarını belirten<br />

Kocatepe; “Buraya gelenlere şehrimizin<br />

güzelliğini yaşatıyoruz. Turizm<br />

kenti olan Artvin’de bu tür destinasyon<br />

merkezlerine ihtiyaç var. Atatepe, Artvin’deki<br />

en önemli 5-6 turizm noktasından<br />

biri. Şehir merkezinden Atatepe’ye<br />

teleferik projemiz de mevcut. Projenin<br />

hayata geçirilmesiyle bölgeye daha çok<br />

turist çekeceğiz" dedi.<br />

Giresun turizmde hedef büyütüyor<br />

Doğal güzellikleri, denizi, adası, tarihi evleri<br />

ve yaylalarıyla turistlerin ilgisini çeken Giresun,<br />

turizmde hedef büyüterek önümüzdeki<br />

5-10 yıllık süreçte Türkiye'nin önemli<br />

cazibe merkezlerinden biri haline gelmeyi<br />

amaçlıyor.<br />

Uzungöl’e Macera Parkı geliyor<br />

Doğu Karadeniz’in önemli turizm destinasyonları<br />

arasında bulunan doğa harikası<br />

Uzungöl’de Macera Parkı kurulacak. Trabzon<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan<br />

Fevzi Gümrükçüoğlu, Çaykara ilçesindeki<br />

Uzungöl’ün bölgenin en önemli turizm noktalarından<br />

biri olduğunu, burada yaklaşık 9<br />

bin 200 metrekarelik alanda hayata geçirilecek<br />

“Uzungöl Tabiat Macera Parkı” projesinin<br />

hazırlandığını bildirdi.<br />

Parkın yüksek ve alçak ip parkurları, dev<br />

salıncak, tırmanma duvarları, survivor parkuru<br />

ve paintball alanı olmak üzere 6 ana<br />

bölümden oluşacağına işaret eden Başkan<br />

Gümrükçüoğlu; proje kapsamında ayrıca<br />

otopark, idari yönetim binası, kameriye,<br />

soyunma kabinleri, tuvalet, malzeme teslim<br />

noktaları ve depolar yapılacağını kaydetti.<br />

Parkın bölgedeki turizm çeşitliliğini artıracağına<br />

dikkat çeken Gümrükçüoğlu, şu açıklamalarda<br />

bulundu:<br />

Giresun İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal<br />

Gürgenci, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />

kentin yaylaları, adası, tarihi evleri, denizi<br />

ile sadece Doğu Karadeniz'de değil, Türkiye'de<br />

de önemli bir turizm merkezi olduğunu<br />

söyledi. Gürgenci, Giresun'un son yıllarda<br />

gelişme gösteren destinasyonların başında<br />

geldiğini ifade ederek, kamu kurum ve kuruluşları<br />

ile sivil toplum kuruluşlarının desteğini<br />

de alarak, sektörde kalkınma hamlesinin<br />

hızla artmasını hedeflediklerini belirtti.<br />

TABİAT PARKLARI, ADA VE<br />

YAYLALARA YOĞUN İLGİ<br />

Yörede yayla turizmine birkaç yıldır artış<br />

gösteren tabiat parklarının da eklendiğini,<br />

buralara yerli ve yabancı insanların yoğun<br />

ilgi gösterdiklerini aktaran Kemal Gürgenci;<br />

il genelinde içerisinde Mavi Göl'ün de bulunduğu<br />

Kuzalan başta olmak üzere önemli<br />

turizm potansiyellerine sahip tabiat parkları<br />

yapıldığını, yine Giresun Adası'nın turizme<br />

kazandırılmasının yerli turistler kadar<br />

yabancıların da bu bölgeye gelmelerinde<br />

önemli faktör teşkil ettiğine vurgu yaptı.<br />

ladık. Yerli ve yabancı turistlerin dinlenme,<br />

eğlenme ve sportif aktivitelerini gerçekleştirebilmelerine<br />

yönelik planladığımız projenin<br />

en önemli amacı, bölgedeki turizm çeşitliliğini<br />

artırmaktır. Bu önemli yatırım, bölgeyi<br />

macera turizmi konusunda dünya çapında<br />

bir merkez haline getirecektir. Bölgedeki<br />

konaklama süresini uzatacak, tabiat parkımızın<br />

ve şehrimizin marka değerini yükseltecektir.<br />

Ayrıca doğa sporları konusunda<br />

farkındalık oluşturacak, gelecek nesillere<br />

doğa ve doğa sporu sevgisini aşılayacaktır."<br />

BÖLGEDEKİ TURİZM ÇEŞİTLİLİĞİNİ<br />

ARTIRACAK<br />

"Doğayla bütünlük arz eden bir proje hazır-<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

33


İÇ ANADOLU BÖLGESİ<br />

Tarihi taş konaklar,<br />

yeni evli çiftlerin gözdesi<br />

Güzelyurt'ta 1924 yılında mübadele nedeniyle<br />

Yunanistan'ın Kavala kentine giden<br />

Rumlardan kalan, bir kısmı da daha sonra<br />

yaşanan göç nedeniyle boşaltılan 25 konak,<br />

restore edilerek turizme kazandırıldı.<br />

Özellikle otantik yapısından dolayı balayı<br />

çiftleri tarafından yoğun ilgi gören konaklar,<br />

evliliğe ilk adımı atan çiftlere de doğal<br />

fotoğraf stüdyosu ortamı sunuyor.<br />

BALAYI ÇİFTLERİ YOĞUN İLGİ<br />

GÖSTERİYOR<br />

Güzelyurt Kaymakamı Mehmet Göze,<br />

konu ile ilgili yaptığı açıklamada ilçenin<br />

zengin tarihi dokusuyla yıl boyu birçok<br />

Eskişehir, kongre turizmi için<br />

biçilmiş kaftan<br />

Eskişehir Ticaret Odası (ETO) Başkanı<br />

Metin Güler, Eskişehir Fuar Kongre Merkezi'nin<br />

devreye girmesi ve eşzamanlı fuarların<br />

düzenlenmesiyle şehre 600 milyon<br />

lira civarında katkı sağlanacağını bildirdi.<br />

Metin Güler, yaptığı açıklamada kongre<br />

turizminde bugün ABD başta olmak üzere<br />

Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere, İtalya<br />

ve Çin gibi ülkelerin ön sıralarda yer aldığını<br />

belirterek, günümüzde her yıl ortalama 100<br />

milyona yakın kişinin iş toplantısı, kongre<br />

ve fuar için seyahat ettiğini vurguladı. İnsanların<br />

3-4 gün süren kongreler için 2 bin<br />

100 ile 2 bin 400 dolar arasında harcama<br />

yaptığını ifade eden Güler, şunları kaydetti:<br />

TURİZM POTANSİYELİ AÇISINDAN<br />

BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR<br />

"Kongre turizmi, aynı zamanda hem ülkenin<br />

hem de kongrenin yapıldığı şehrin tanıtımı<br />

için büyük bir önem taşıyor. Düzenlenen<br />

uluslararası kongreler, şehrin genel turizm<br />

turisti ağırladığını, başta Ihlara Konakları<br />

olmak üzere çeşitli tarihi konakların<br />

turizme kazandırıldığını aktararak; "Bunlar<br />

aktif şekilde faaliyetlerine devam<br />

ediyor. Özellikle son dönemde ilçemizde<br />

balayı çiftlerinin yoğunlaştığı bir turizm<br />

çeşitliliği dikkati çekiyor. Balayı çiftlerimiz<br />

için yerel işletmeler tarafından civar<br />

ilçe, köy ya da şehirlere günübirlik veya<br />

3-5 günlük turlar düzenleniyor. Şu an ilçede<br />

250 yatak kapasitesindeki tarihi<br />

konaklar, bu turizm destinasyonunda<br />

hizmet veriyor. İlçemiz böylesine elit bir<br />

hizmetle turizm açısından daha iyi noktaya<br />

gelmiş durumda" dedi.<br />

potansiyelini de artırıyor ve şehrin gelişimini<br />

olumlu olarak etkiliyor. Türkiye'de ise<br />

kongre turizmi son 10 yılda çok önemli bir<br />

aşama kaydetti. Dünyada kongre turizmi<br />

artış oranı yüzde 10 iken, Türkiye'de bu<br />

oran yaklaşık yüzde 22. Türkiye'de kongrecilik,<br />

dünya ortalamasına göre iki kat daha<br />

fazla artmakta. Kongre turizminden yılda<br />

3,5 milyar dolarlık gelir elde ettiği tahmin<br />

edilen Türkiye'de aslan payını da İstanbul<br />

alıyor. İstanbul'un ardından kongre pastasını<br />

Antalya, İzmir ve Ankara paylaşıyor.<br />

Hedefimiz, Eskişehir'in de kongrecilik pastasından<br />

hak ettiği payı almasıdır."<br />

Soğanlı Vadisi<br />

eski günlerini arıyor<br />

Kayseri’nin Yeşilhisar<br />

ilçesi sınırlarında<br />

eskiden<br />

turistlerin vazgeçilmez<br />

uğrak noktası<br />

olan Soğanlı<br />

Vadisi, eski canlı<br />

günlerini arıyor.<br />

Peribacaları, kaya oyma kiliseleri, manastırları<br />

ve doğal güzellikleriyle bir açık hava<br />

müzesini andıran Soğanlı Vadisi’nde turizm<br />

1950’li yıllarda başladı. Eskiden köy statüsünde<br />

olan Soğanlı Mahallesi halkının<br />

turistleri eşeklerle turlara çıkarmasıyla turizm<br />

potansiyeli gelişen vadi, 2000’li yıllara<br />

gelindiğinde yaklaşık 100 bin misafiri ağırlayan<br />

bir turizm merkezi oldu. Bunun yanında<br />

Soğanlı, yöre halkının yaptığı ve Anadolu<br />

kadınını andıran bez bebekleriyle adını sıkça<br />

duyurmaya başladı.<br />

BİRÇOK TURİSTİK ZENGİNLİK<br />

BARINDIRIYOR<br />

Son yıllarda turist sayısında ciddi düşüş<br />

yaşanan Soğanlı Vadisi, şimdilerde eski<br />

canlı günlerini arıyor. Soğanlı Mahallesi’nde<br />

turizm işletmeciliği yapan Gökhan Ablak,<br />

vadinin turizm potansiyeli açısından unutulmaya<br />

başlandığını, eski canlı günlerin hasretini<br />

çektiklerini söyledi. Vadinin, Kapadokya<br />

bölgesinin devamı niteliğinde olduğunu ve<br />

birçok turistik zenginlik barındırdığını belirten<br />

Ablak; “Daha önceden her gün 50’ye yakın<br />

turist otobüsü geliyordu. Şimdi burada<br />

tur otobüsü görmek hayal gibi... Aile olarak<br />

50 yıldır turizm işiyle uğraşıyoruz. Biz bu vadiye<br />

2005 yılına kadar eşeklerle turistlere<br />

tur düzenliyorduk. Bu, köylüler için önemli<br />

bir geçim kaynağıydı. Soğanlı’nın eski haline<br />

kavuşabilmesi için öncelikle kiliselerin restorasyondan<br />

geçmesi gerekiyor. Kiliseler<br />

eski haline getirilir ve iyi bir tanıtım yapılırsa,<br />

Soğanlı özlenen haline yeniden kavuşabilir”<br />

şeklinde konuştu.<br />

34 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


İÇ ANADOLU BÖLGESİ<br />

Beypazarı'nda hedef 1 milyon turist<br />

Beypazarı Belediyesi, ilçe genelinde tarih<br />

ve kültür turizmini en kısa sürede doğa<br />

turizmiyle entegre hale getirecek çalışmalarına<br />

hız verdi. Belediye Başkanı Tuncer<br />

Kaplan, bir süre önce ilçeye 30 kilometre<br />

mesafede bulunan Karagöl Mesire Alanı'nı<br />

kiraladıklarını hatırlatarak, şu açıklamalarda<br />

bulundu:<br />

"Mesire alanı içinde bulunan doğa evleri,<br />

yürüyüş parkurları ve göl çevresinin peyzaj<br />

uygulamasını tamamladık. Karagöl, gerçekten<br />

çok güzel ve bakir bir alan... Yazın göl ve<br />

çevresi, bungalov evleriyle ilgi çekerken,<br />

kışın da karın çok yağmasıyla dikkatleri<br />

üzerinde topluyor.<br />

TÜRKİYE'NİN 205. MİLLİ TABİAT PARKI<br />

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü,<br />

Kelebekler Vadisi'nin de içinde bulunduğu<br />

alanı Türkiye'nin 205. Milli Tabiat Parkı<br />

ilan etti. Önümüzdeki günlerde inşaatına<br />

başlanacak alana bakanlık tarafından 30<br />

adet orman evi, 4 adet seyir terası, mesire<br />

alanı ve piknik alanları yapılacak. İnözü<br />

Vadisi Tabiat Parkı, tamamlandıktan sonra<br />

oldukça ilgi görecek. Bu alanda 500 bin turist<br />

ağırlamayı hedefliyoruz. Ardından ise<br />

bir milyon hedefimiz var. Bunda da bir hayli<br />

kararlıyız. Beypazarı’nı turizmde başkent<br />

Ankara’nın lokomotifi haline getireceğiz.<br />

Bu güzellikleri insanlarla paylaşacağız ve<br />

görmelerine vesile olacağız."<br />

Kırşehir'den sağlık turizmi hamlesi<br />

Osmanlı Devleti’nin kurucusu Şeyh Edebali’nin<br />

doğup büyüdüğü, Osmanlı’nın temelini<br />

oluşturan Ahilik teşkilatının piri Ahi<br />

Evran-ı Veli’nin yaşadığı Kırşehir, 800 yıl<br />

önce eserlerini Türkçe yazmasıyla bilinen<br />

Aşık Paşa, Cacabey Gökbilim Medresesi’ni<br />

bünyesinde barındırması, Mevlana’nın tale-<br />

besi olan ve vakıf hizmetlerinin Anadolu’ya<br />

yayılmasına katkı sağlayan Şeyh Süleyman<br />

Türkmani’nin memleketi olması nedeniyle<br />

“tohum şehir” olarak ön plana çıkıyor.<br />

Merkez ve ilçelerinde yer altından çıkarıldığı<br />

haliyle hiçbir müdahalede bulunulmadan<br />

otellere ve kaplıcalara verilen jeotermal<br />

suyu ile de şifa kaynağı olan Kırşehir’de,<br />

sağlık turizmine yönelik jeotermal yatırımlar<br />

hız kazanıyor. Şehir merkezindeki<br />

oteller ve ilçelerdeki kaplıca kürleri, yurt<br />

dışından ve çevre illerden gelen ziyaretçilere<br />

hizmet veriyor. Kentin tarihi, kültürel<br />

ve jeotermal kaynaklarından yararlanmak<br />

isteyenlerin sayısı da her geçen gün artıyor.<br />

sularıyla ziyaretçilerin büyük beğenisini<br />

kazandığını belirtti. Kırşehir’in jeotermal<br />

konusunda önemli kaynaklara ve geçmişe<br />

sahip olduğunu anlatan Bahçeci, yaklaşık<br />

800 yıl önce Ahi Evran-ı Veli’nin yaptırdığı bir<br />

hamam ile bu imkândan halkı faydalandırdığı<br />

bilgisinin kitaplarda yer aldığını vurguladı.<br />

ŞİFALI JEOTERMAL SULARI<br />

BÜYÜK İLGİ GÖRÜYOR<br />

Jeotermal Kaynaklı Belediyeler Birliği ve Kırşehir<br />

Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, konu<br />

ile ilgili yaptığı açıklamada Termal Turizm<br />

Kentleri Projesi kapsamında olan kentin<br />

tarihi, kültürel özelikleri ve şifalı jeotermal<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

35


Gym - cardio alanı<br />

Pilates<br />

Stüdyolar<br />

Kişiye özel egzersizler<br />

Grup egzersizleri<br />

Zumba<br />

Kapalı havuz - jakuzi<br />

Çocuk havuzu<br />

Türk hamamı<br />

Sauna<br />

Buhar banyosu<br />

Çocuk kulübü<br />

Masaj odaları<br />

Vitamin bar<br />

Bayanlara özel havuz saati<br />

Bayanlara özel fitness&spa<br />

Sağlığınıza, güzelliğinize<br />

ve geleceğinize yatırım yapın.<br />

Byofit Sağlık ve Spor Merkezi<br />

Saniye Ermutlu Sk 3 Kozyatağı 34742 İstanbul<br />

T: 0216 571 61 45<br />

byofitresepsiyon@byotell.com<br />

www.byotell.com


COVER<br />

A New Grape Harvest Destination to<br />

Turkish Tourism<br />

In this issue, we want to present a region<br />

of Turkey to <strong>TOURMAG</strong> readers which is<br />

rarely known now, but will make a name<br />

for itself in the upcoming years through<br />

its tourist values and grapes that offered<br />

to world market. This lovely city, which advances<br />

Turkey to an assertive position in<br />

grape industry with its vineyards that are<br />

spreading as far as the eye can reach, has<br />

a history of 2,500 years and a population of<br />

around 100 thousand.<br />

Pergamon King's brother Attalos Philadelphos<br />

II founded the city between B.C. 150-<br />

138. The city named as Philadelphia which<br />

means "Brotherhood" after its founder, and<br />

was mentioned in this name until the 1400s.<br />

When Ottoman Sultan Yıldırım Beyazıt saw<br />

the city from the highest point, he said "Ne<br />

âla şehir!" which means "What a pretty city!".<br />

After that, the city is called as "Alaşehir".<br />

ST. JEAN CHURCH OF PAVLUS<br />

Alaşehir is a region which has been invaded<br />

by every nation from Kingdom of Pergamon<br />

to Roman era, and from Ottoman Empire<br />

to Turkish War of Independence. That<br />

is why every civilization left a trace of its<br />

own culture here. For example, one of the<br />

most important historical structures in the<br />

city is the St. Jean Church, one of the seven<br />

Anatolian churches mentioned in the Bible,<br />

which was founded by Roman King Pavlus<br />

with the spread of Christianity in A.C. 40s.<br />

"YES, WE HAVE A DREAM!"<br />

Alaşehir Mayor Dr. Gökhan Karaçoban expressed<br />

they got into action to draw attention<br />

to the green ocean of vineyards, to create<br />

an awareness about the importance of<br />

this priceless heritage on a national scale,<br />

to share the foresight of the future and he<br />

remarked, "Yes, we have a dream!". He explained<br />

this dream as "Transforming 'grape<br />

city' Alaşehir to one of the modern cities of<br />

21st century with its underground, aboveground<br />

resources, history, nature, flavors,<br />

traditions passed down from generation to<br />

generation and local values" and said: "Our<br />

dream is big, our goal is very clear. In order<br />

to make Alaşehir a 'brand city', which has<br />

been active in this fertile soil of the Aegean<br />

for centuries, we will think, produce, cooperate<br />

with each other and put into practice<br />

on the basis of sustainability."<br />

FROM GRAPE TO CHERRY, CHESTNUT<br />

TO OLIVE<br />

From the first ages to nowadays, from Philadelphia<br />

to "Âlâ Şehir”, this Aegean ancient<br />

settlement which specified as the "City of<br />

Brotherhood" has so much abundance from<br />

grape to cherry, chestnut to olive, thermal<br />

resources to rich history.<br />

SISTER CITY AGREEMENT WITH THE<br />

SIENA FROM TUSCAN VALLEY<br />

Mayor Karaçoban wants to supply the conditions<br />

which will give importance to environmental<br />

consciousness in the land where<br />

famous Sultaniye Grapes grow, create a<br />

brand new destination in the field of health,<br />

nature and faith tourism and to attract investors<br />

in these fields. He stated his vision<br />

by saying; "We will visit the similar cities in<br />

Alaşehir Mayor<br />

Dr. Gökhan Karaçoban<br />

38 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


COVER<br />

the world to learn, to experience, to gain vision<br />

and to compare about farming culture,<br />

good farming and marketing. According to<br />

this, we will be sister cities with the Siena<br />

City from Tuscan Valley firstly."<br />

EXPORTING GRAPES TO ENGLAND AND<br />

33 COUNTRIES<br />

Alaşehir exports its grapes to 33 countries<br />

such as England, Germany and Russia.<br />

During the branding process, Karaçoban<br />

signified that they will establish the<br />

first grape museum of the world. Furthermore,<br />

they will organize an international<br />

"Vintage Festival" with the participation<br />

of Siena and other grape producing cities<br />

around the world to increase cultural,<br />

commercial and experimental cooperation.<br />

He also remarked; "We will present<br />

the local flavors of Alaşehir to world gourmets<br />

with the aim of ranking among world<br />

cuisines.<br />

THE MOSAICS OF DIONYSOS WILL BE<br />

BROUGHT TO WORLD HERITAGE<br />

Mayor Karaçoban pointed out that faith tourism<br />

will be developed with the help of archaeological<br />

remains to be placed on the ground<br />

and with the holy St. Jean Church, health tourism<br />

will be developed with thermal resources,<br />

and nature tourism will be developed with<br />

endless vineyards and geographical texture.<br />

"Alaşehir which is located in a huge archaeological<br />

site, will bring out the mosaics of Wine<br />

God Dionysos to world history heritage with<br />

the other remains. We will create a brand new<br />

destination with possible investments after<br />

we overcome the structural and bureaucratic<br />

obstacles" he said.<br />

Sean Jean Church<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

39


KAPAK<br />

Üzüme yatırım yapıp markalaşma kararı alan<br />

Alaşehir'in üzümle anılan<br />

bir dünya kenti olma hedefi var<br />

Hedeflenen markalaşma vizyonu kapsamındaki makro projelerin hayata geçirilmesiyle<br />

bir “üzümkent” olarak ekonomik artı değer yaratılarak, Alaşehirlilerin<br />

yaşam kalitesi yükseltilecek. Sürdürülebilirlik politikasına<br />

uygun bir tarım ekonomisiyle küresel rekabette daha<br />

güçlü ve söz sahibi bir örnek kent olunacak.<br />

CANAN & KADİR<br />

TOPRAKKAYA<br />

Osmanlı'ya şehzadeler yetiştirmiş, Kurtuluş Savaşımızın<br />

kırılma noktalarına ev sahipliği yapmış Manisa'nın Alaşehir<br />

ilçesine konuk olduk. Uçsuz bucaksız verimli bağlarıyla<br />

“Üzümkent” olarak anılmaya başlayan Alaşehir'in aynı zamanda<br />

Türkiye’nin en büyük üzüm rekoltesine ve çeşitliliğine<br />

sahip ilçesi olduğunu öğrenmemizle başlayan gezi öylesine<br />

doluydu ki, not almaya ve aldığımız notları birbirine<br />

bağlamaya yetişemedik. Zira, her biri ayrı bir haber dosyası<br />

kapsamındaydı.<br />

Alaşehir Belediye Başkanı Dr. Gökhan Karaçoban'ın davetlisi<br />

olarak, <strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi, Atlas Dergisi<br />

ve ulusal basınımızdan 25 gazetecinin katıldığı gezi, Alaşehir'in<br />

Yunan işgalinden kurtuluşunun 95. yıldönümünü<br />

nedeniyle düzenlenen, "İşgalden Kurtuluş’a Alaşehir<br />

Sergisi" ile başladı. Alaşehirliler için, "Karanlıktan Aydınlığa<br />

Bir Üzümkent Öyküsü" olarak adlandırılan bu sergi,<br />

ülkemizin özgürlüğüne nasıl kavuştuğunu, karanlıktan<br />

aydınlığa nasıl çıktığını, Alaşehir'in küllerinden nasıl yeniden<br />

doğduğunu, halkın onca yoksunluk içerisinde azim ve<br />

kararlılıkla bağımsızlık ateşinin ilk kongresi olan ‘Alaşehir<br />

Kongresi’ni nasıl gerçekleştirdiğini gösteriyordu.<br />

ALAŞEHİR, "HARİKA ŞEHİR" NEDEN OLMASIN?<br />

Sergi sonrasında Alaşehir Belediye Başkanı Dr. Gökhan<br />

Karaçoban ile bir söyleşi yapma fırsatı bulduk. “Üzüm, Alaşehir’in<br />

her şeyi olmakla birlikte, Alaşehir’de her şeyin âlâsı<br />

var” diyerek, Alaşehir'in ‘harika’ anlamına gelen, âlâşehir<br />

olması yolunda emin adımlarla yürüdükleri bilgisini aldık.<br />

“BU VİZYONU GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ODAKLANDIK”<br />

Sözlerini, “Ülkemizin en geniş kapsamlı bağlarından önce<br />

tüm Türkiye’ye, sonra da dünyaya yayılmasını arzuladığımız<br />

bir vizyonumuz var" diyerek sürdüren Karaçoban,<br />

"Bu vizyonu gerçekleştirmek için odaklandık ve tüm gücümüzle<br />

çalışmalara başladık. Öncelikli hedefimiz, bu<br />

‘âlâ’ şehrin değişimini ve gelişimini sürdürülebilir kılmak”<br />

diyerek, ne denli kararlı olduğunun altını çizdi.<br />

YARATTIĞI İŞ HACMİ 2,5 MİLYAR DOLAR!<br />

Türkiye’nin karaya ve denize bağlantısı bulunmayan tek<br />

gümrüğüne sahip olması... Ünlü çekirdeksiz Sultaniye<br />

üzümü, Alaşehir ekmeği, Alaşehir kapaması gibi coğrafi<br />

işaret almaya aday ürünleri... Sarıkız maden suyu, Türkiye’nin<br />

en sıcak su kaynakları, iyi tarım uygulamaları,<br />

eşsiz doğa, tarih ve kültürel mirası, inanç, doğa ve sağlık<br />

turizmine uygun yapısı... Bunlar, adeta bir üzümkent olan<br />

Alaşehir’in markalaşma sürecindeki diğer üstün özelliklerinden<br />

bazıları... Alaşehir’de üzüm ve diğer ürünlerin<br />

yarattığı iş hacmi yaklaşık 2,5 milyar dolar...<br />

40 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


KAPAK<br />

Alaşehir’in üzümü kadar<br />

Sarıkız Madensuyu da<br />

meşhur... İşte Alaşehir’deki<br />

sarıkız heykeli...<br />

Manisa Alaşehir’in diş<br />

hekimi ve bağcı Belediye<br />

Başkanı Dr. Gökhan<br />

Karaçoban’ın yüksek kalitede<br />

üzüm üretiminden ihracat<br />

hedeflerine, markalaşma<br />

çalışmalarından Alaşehir’in<br />

yatırımcılar için bir cazibe<br />

merkezi haline getirilmesine<br />

kadar hayata geçirilecek<br />

iddialı ve güçlü projeleri<br />

bulunuyor.<br />

“ÜZÜMÜ YİYEN BAĞINI BİZE SORSUN”<br />

İlçeye tıpkı bir CEO gibi bakabilen Alaşehir<br />

Belediyesi Başkanı Dr. Gökhan Karaçoban,<br />

“Üzümü yiyen bağını bize sorsun. Alaşehir’de<br />

üzüm rekoltesi 350 bin ton civarında.<br />

Yaş üzüm ve kuru üzümün yarattığı iş hacmi<br />

ise, yaklaşık 2 milyar doları geçiyor. Alaşehir’de<br />

üzümün dışında kiraz, kestane, zeytin<br />

gibi ürünlerin de üretimi yapılıyor. Ayrıca<br />

Akdeniz’den Ege’ye ülkemizin diğer bölgelerindeki<br />

çeşitli şehirlerden gelen ürünler,<br />

Türkiye’nin Alaşehir’deki denize bağlantısı<br />

olmayan tek gümrüğünde ihraç edilmek<br />

üzere toplanıyor. Bunlarla birlikte Alaşehir’in<br />

yarattığı iş hacmi yaklaşık 2,5 milyar<br />

dolara ulaşıyor. Alaşehir’in iş hacmine katkıda<br />

bulunan şirket sayısı 350, üzüm işleyen<br />

ve ihracat yapan büyük ölçekli işletme<br />

sayısı ise 70 civarında” diyerek, kentin yaş<br />

meyve ve sebze ihracatındaki stratejik konumunu<br />

vurguluyor.<br />

SİYASET ÜSTÜ YAKLAŞIM<br />

Alaşehir’de 750 bin dekar ekilebilir arazi<br />

bulunduğuna, 10 bini aktif olmak üzere 20<br />

bin ailenin tarımla ve 10 bin ailenin ise hayvancılıkla<br />

uğraştığına dikkat çeken Başkan<br />

Karaçoban, gerçekleştirilecek projelerle tarım<br />

ve hayvancılıkta iyileştirmeler olacağını,<br />

böylelikle yakın bir gelecekte Alaşehir’in ihracatını<br />

büyütmeyi, kentin ekonomik değerini<br />

artırmayı ve paylaşım ekonomisini yaygınlaştırmayı<br />

hedeflediklerini söylüyor. Hiç<br />

acelesi olmayan, son derece sakin ve dikkatli<br />

tavırlarıyla hem odaklandığı konu, hem de<br />

söylemleri ile siyaset üstü yaklaşım içinde<br />

olacağı görüntüsü veren Gökhan Karaçoban<br />

için önümüzdeki yıllarda açmak üzere bizler<br />

de ayrı bir not düşüp (!) şimdilik kapatıyoruz.<br />

ALAŞEHİR’İN GELECEĞE SÖZÜ VAR!<br />

Alaşehir’in önce yurtiçi, daha sonra da yurtdışında<br />

markalaşma çalışmaları kapsamında<br />

21. yüzyılı yakalamak adına teknolojiden<br />

de yararlanarak, tarımdaki iyileştirmelerle<br />

daha rekabetçi bir ülke olmak gerektiğinin<br />

bilincinde olduklarını dile getiren Karaçoban,<br />

"Çünkü geleceğe sözümüz var. Alaşehir<br />

olarak tüm paydaşlarımızla birlikte üzümün<br />

geleceğine sahip çıkmak, öngörülebilir bir<br />

gelecek için küresel ölçekte projeler hazırlayarak<br />

adım adım hayata geçirmek zorundayız”<br />

diyor.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

41


KAPAK<br />

TOSKANA VADİSİ’NİN SİENA KENTİ İLE<br />

KARDEŞ ŞEHİR OLACAK<br />

Önce gelecek adına neler yapılması gerektiği<br />

konusunda Alaşehirlilerde bir farkındalık<br />

ve bilinç yaratacaklarını, konusunda<br />

uzman kişi ve kurumlardan know how transferi<br />

ile çiftçiyi eğitecek ve tarımsal alanları<br />

iyileştirecekleri bilgisini aktaran Karaçoban,<br />

"Çevre bilincine önem verecek, sağlık,<br />

doğa ve inanç turizm alanında yepyeni bir<br />

destinasyon yaratacak ve bu alanlarda<br />

yatırımcı çekecek koşulları oluşturacağız.<br />

Tarım kültürü, iyi tarım, pazarlama gibi konularda<br />

kıyas yapabilmek, bilgi, deneyim<br />

ve vizyon kazanmak için dünyadaki benzer<br />

ülkeleri ziyaret edeceğiz. İtalya’nın Toskana<br />

Vadisi’nde yer alan Siena kenti ile kardeş<br />

şehir olacağız” açıklamasında bulunuyor.<br />

“EVİ OLMAYANLAR İÇİN<br />

500 KONUT YAPIYORUZ”<br />

Dr. Gökhan Karaçoban, bu hedefler doğrultusunda<br />

yapılan çalışmalardan bazılarını<br />

ise şöyle özetliyor: “Ürün çeşitliliğini ve<br />

kalitesini yükseltmek amacıyla yaptığımız<br />

tarımsal sulama projesiyle binlerce<br />

dekar alanı suluyoruz. Belediye olarak<br />

hayvan yemi üretimi yaparak, ihtiyacı olan<br />

köylerimize bunları ücretsiz olarak veriyoruz.<br />

Herkes ev sahibi olabilsin diye 500<br />

konutluk bir projeyi hayata geçiriyoruz.<br />

Yeni çarşı projelerimiz ve eski çarşımızı<br />

geliştirme çalışmalarımızla esnafımızın<br />

yüzünü güldürüyor, şehrimizin gelişimine<br />

katkıda bulunuyoruz. Sosyal sorumluluk<br />

çalışması olarak oluşturduğumuz Alzheimer<br />

Hastalığı Danışma Merkezi ile hem<br />

hastalarımızın, hem yakınlarının hayatına<br />

katkı sağlıyoruz.”<br />

ORGANİK TARIM ÜSSÜ OLACAK!<br />

Alaşehir’deki jeotermal yatırımlarına da<br />

dikkat çeken Dr. Gökhan Karaçoban; iktidarın<br />

mevcut enerji politikalarını onayladığını,<br />

doğal alternatif kaynaklardan biri olan jeotermal<br />

enerjiden elektrik üretiminin ülke<br />

geleceğine katkıda bulunduğunu, Alaşehir<br />

olarak çok daha fazla jeotermal elektrik<br />

üretmeye aday şirketleri karşılamaya hazır<br />

olduklarını dile getiriyor. Alaşehir’de faaliyet<br />

gösteren Akça Holding’in yüzde 18 ortağı<br />

ve Türkiye’de jeotermal enerji yatırımı<br />

yapan tek kamu kurumu olarak üstlendikleri<br />

öncü rollerini vurgulayan Karaçoban, “Sistemde<br />

bekçilik rolü üstleniyoruz. Ayrıca,<br />

jeotermal enerji kaynaklarından kurutma<br />

ve ısıtma gibi konularda yararlanarak, seracılık<br />

başta olmak üzere üzüm ve diğer ürünlerin<br />

geleceğini teminat altına alıyor, iyi ve<br />

organik tarım uygulamalarını hayata geçirmeyi<br />

hedefliyoruz” ifadesini kullanıyor.<br />

DÜNYANIN İLK ÜZÜM MÜZESİ<br />

KURULACAK<br />

Alaşehir’in markalaşma sürecinde, dünyanın<br />

ilk üzüm müzesi kuracaklarını, İtalya’nın<br />

Siena’sı ve dünyanın diğer üzüm kentlerinin<br />

de katılacağı uluslararası “Bağ Bozumu<br />

Festivali” organize edilerek; kültürel, ticari<br />

ve deneysel işbirliklerini arttıracaklarını<br />

dile getiren Karaçoban, "Türkiye’nin yanı<br />

sıra dünya mutfaklarına girme hedefiyle<br />

Alaşehir’in yerel lezzetlerini dünya gurmelerine<br />

sunacağız" şeklinde konuşuyor.<br />

DIONYSOS MOZAİKLERİ DÜNYA<br />

MİRASINA KAZANDIRILACAK<br />

Sıcak su kaynaklarıyla sağlık, bağları ve<br />

coğrafi dokusuyla doğa, yedi kutsal kiliseden<br />

bir olan St. Jean Kilisesi ve yer üstüne<br />

çıkarılacak arkeolojik kalıntılarla inanç turizminin<br />

de geliştirileceğine dikkat çeken<br />

Karaçoban, "Büyük bir SİT alanı üzerine kurulu<br />

Alaşehir’deki diğer kalıntılarla birlikte<br />

Şarap Tanrısı Dionysos mozaikleri dünya<br />

tarih mirasına kazandırılacak. Yapısal ve bürokratik<br />

engeller aşılarak turizm alanındaki<br />

olası yatırımlarla yepyeni bir destinasyon<br />

oluşturacağız" diyerek, sözlerini noktalıyor.<br />

42 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


KAPAK<br />

ANTİK BİR KENT: ALAŞEHİR<br />

Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde, Manisa<br />

ili sınırları içinde yer alan Alaşehir;<br />

üzümün, zeytinin, kirazın, kestanenin,<br />

sıcak su kaynaklarının, etkileyici bir<br />

tarihi geçmişin ve sımsıcak insanların<br />

başrolde olduğu bir ilçe. Bozdağlar’ın<br />

kuzeye bakan yönünde üç tepe üzerine<br />

kurulu şehir, Gediz Ovası’nın verimli<br />

topraklarıyla kuşatılmış durumda.<br />

İlk çağlardan beri bir yerleşim merkezi<br />

olan Alaşehir, Bergama Kralı I. Attalos<br />

Philedelphos tarafından kuruldu (M.Ö.<br />

150-138) ve uzun yıllar Philedelphos’un<br />

“kardeşseverlik” anlamına ithafen<br />

‘Philadelphia’ adını taşıdı. Daha sonra<br />

Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların<br />

yönetimine geçen şehir, 1389<br />

yılında 4. Osmanlı Padişahı Yıldırım<br />

Beyazıt tarafından Osmanlı İmparatorluğu<br />

topraklarına katıldı. “Ne güzel<br />

şehir” anlamına gelen Alaşehir ismi de<br />

Yıldırım Beyazıt tarafından verildi.<br />

Alaşehir’in üzerine kurulu olduğu<br />

Antik Philadelphia kentinin akropolü<br />

durumundaki Top Tepe düzlüğünde<br />

yer alan tapınak ve tiyatro kalıntıları,<br />

Bizans döneminde yapılan surlar,<br />

Yıldırım Beyazıt Camisi ve 16. yüzyıla<br />

ait Kurşunlu Han, Alaşehir’in kültürel<br />

değerlerinden sadece birkaçı...<br />

Bu değerler arasında St. Jean Kilisesi<br />

ayrıca önemli... Havarilerden Ioannes<br />

adına yapılan St. Jean Kilisesi, Hıristiyanlığın<br />

ilk çağlarına ait yedi kiliseden<br />

biri. İncil'in vahiy bölümünde<br />

adı geçen ve kendilerine<br />

mesaj gönderilen Yedi Kilise<br />

(Smyrna, Pergamon, Thyatira,<br />

Sardes, Philadelphia,<br />

Laodicia ve Ephesus); Hıristiyanlığın<br />

ilk kiliseleri olarak<br />

kabul edilir. Hepsi de Anadolu'da<br />

olan bu kiliselerin üç<br />

tanesi (Sardes, Philadelphia<br />

ve Thyatira), Manisa ili sınırları<br />

içinde bulunmakta ve<br />

inanç turizmi kapsamında<br />

ziyaret edilmekte.<br />

TÜRKİYE’NİN ÜZÜM<br />

BAĞLARINDAKİ İLK KONSERİ<br />

ALAŞEHİR’DE<br />

Katıldığımız gezide, Türkiye'nin üzüm<br />

bağlarında gerçekleşen ilk konserini<br />

de yaşadık. Hakan Aysev ve Levent<br />

Gündüz'ün yorumlarıyla renklenen<br />

gecede, şair ve yazar Sunay Akın'ın<br />

anlattığı hikâyeler davetliler tarafından<br />

büyük bir ilgiyle izlendi.<br />

Sadık Doğrusöz'e ait bağ evinin bahçesinde<br />

gerçekleşen buluşmada,<br />

Sunay Akın'ın hikâyeleriyle başlayan<br />

akşam, “Türk Pavarotti” olarak anılan<br />

Hakan Aysev ve Levent Gündüz<br />

ikilisinin konseri ile devam etti. Alaşehir’in<br />

tanıtımı kapsamında gerçekleştirilen<br />

gecede Aysev ve Gündüz;<br />

türkü, klasik ve popüler şarkılardan<br />

oluşan bir repertuarla konuklara<br />

uzun yıllar unutulmayacak bir gece<br />

yaşattı.<br />

NE KADAR ŞANSLIYIZ<br />

Gezi sırasında Alaşehir’de bazı tesisleri<br />

de gezme fırsatı elde ettik. Bu tesislerden<br />

biri de Tariş'in Entegre Üzüm<br />

İşletmesi Müdürlüğü oldu. Burada gördüklerimiz<br />

ve işletme müdürü Selim<br />

Çakmak'dan aldığımız bilgiler bizleri<br />

öylesine etkiledi ki, bir kez daha yaşadığımız<br />

topraklar ve sahip olduğumuz değerler<br />

için, "Ne kadar şanslıyız" demek<br />

durumunda kaldık.<br />

“SERGİ MÜZEYE<br />

DÖNÜŞMELİ!”<br />

Alaşehir'in Yunan işgalinden kurtuluşunun<br />

95. yıldönümünü nedeniyle<br />

düzenlenen "İşgalden Kurtuluş’a<br />

Alaşehir" sergisinin açılışına araştırmacı-yazar<br />

Sunay Akın da katıldı.<br />

“Bu sergiden çok etkilendim. Sergilenmekte<br />

olan bayraklardan biri,<br />

Türk kadının el emeği ile diktiği Türk<br />

bayraklarından. Yani bugünlerde de<br />

gündemde olan o ünlü marşımız var<br />

ya, İzmir’in dağlarında açan çiçekler,<br />

işte bu bayraklardı” şeklinde konuştu.<br />

Bu serginin mutlaka müzeye<br />

dönüşmesi gerektiğinin altını çizen<br />

Akın; “Sayın Başkan’dan özellikle<br />

rica ediyorum, bu sergi müzeye dönüşmeli<br />

ve daha da zenginleşmeli.<br />

Müzeler kentlerin hafızasıdır. Hafızamıza<br />

sahip çıkamayacaksak neye<br />

sahip çıkacağız” şeklinde konuştu.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

43


KONUK YAZAR<br />

Zümrüt ile turkuazın aşkı:<br />

AMASRA<br />

SERAP GÜRSES<br />

Karadeniz’i baştanbaşa Sarp sınır kapısına kadar<br />

gezmiş biri olarak, rotadaki birbirinden güzel destinasyonlardan<br />

birini anlat deseler, ilk aklıma gelen<br />

nedense hep Amasra olmuştur. Bu belki de hikâyesi<br />

ve kendine özgü bir ruhu olan şehirleri sevmemden<br />

kaynaklanıyor. Çünkü yaklaşık 6.000 nüfuslu bu şirin<br />

Batı Karadeniz kasabası; her köşesi, her taşı, denizi<br />

ve farklı coğrafyasıyla; aynı anda huzur, nostalji ve<br />

macera hissini birlikte yaşatabilen nadir karakteriyle<br />

beni üç defa kendine çekmiştir ve belki üç yüz defa<br />

daha ziyaret etmeye de heves ettirmiştir.<br />

Karadeniz turuna çıktığınızda ilk durak burasıdır<br />

genelde. Dağların tepesinden aşağı doğru, virajlı<br />

yollardan kıvrıla kıvrıla inerken, tam da “bitmeyecek<br />

mi bu?” dediğiniz anda birden karşınıza çıkan manzarasıyla<br />

nefesinizi keser ismini Pers Prensesi Amastris’ten<br />

alan Amasra.<br />

Aynı duyguyu Fatih Sultan Mehmet de yaşamış<br />

olacak ki 1460 yılında çıktığı Batı Karadeniz seferi<br />

sırasında “Bakacak” denilen mevkiye vardığında heyecanla<br />

Lalası Ak Şemsettin’e dönüp, “Lala Lala, Çeşmi-i<br />

Cihan (Dünyanın Gözü) bu mu ola?” dediği rivayet<br />

edilir. Hatta güzelliğine kıyamayıp şehrin anahtarını<br />

kendilerine teslim etmelerini istemiş ve Amasra’yı<br />

bu şekilde fethetmiştir. Gerçekten de tepelerden<br />

fışkıran göz kamaştırıcı zümrüt yeşillikleriyle, ona<br />

kontrast ruhu okşayan sakin mavisiyle, tepeleri, koyları,<br />

içinde tavşanların zıpladığı kıyıya yarenlik eden<br />

minik Tavşan Adası ve inci beyazı kuma sahip o güzel<br />

ve zarif plajıyla doğanın insanoğluna bahşedebileceği<br />

tüm alternatifleri cömertçe altın yaldızlı bir tepside<br />

sunar gibidir Amasra. Diliniz tutulur. İnsanların<br />

neden Ege Akdeniz diye tutturduklarına anlam veremez<br />

ve “Meğer Karadeniz’de ne sürprizler saklıymış!”<br />

dersiniz kendi kendinize.<br />

Yol üzerinde, ilçeye 4 kilometre mesafede rastladığınız<br />

Romalılardan kalma “Kuş Kayası Yol Anıtı” da<br />

bu güzel coğrafyanın en eski uygarlıklardan bu yana<br />

gözden kaçmadığının ve şereflendirildiğinin nişanesidir<br />

adeta. Yufka kabartma tekniğiyle kayalara<br />

oyulmuş olan anıtta Roma Hakimiyet Kartalı, Kral<br />

heykeli, iki kitabe, oturma sedirleri ve kaya nişleri bulunur.<br />

Romalılardan önce ise Fenikeliler, İyonyalılar,<br />

44 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


KONUK YAZAR<br />

Kuş Kayası Yol Anıtı<br />

Fatih Camii<br />

Çekiciler Çarşısı<br />

Kayralılar, Akalar, Persler ve Pontuslular<br />

burayı yurt edinmişler. Antik zamandaki ilk<br />

sahipleri ise Amazonlar…<br />

Amasra kuzeye doğru uzanan 1.5 kilometrelik<br />

bir yarımadanın üzerine kurulmuş.<br />

Doğusunda ve batısında birer koyu var.<br />

Bunlar Büyük Liman ve Küçük Liman olarak<br />

anılıyor. Turistlerin denize girmek için en<br />

çok tercih ettikleri Büyük Liman Plajı kolay<br />

ulaşılan bir konumda ancak yazın hafta sonları<br />

özellikle Ankara’dan gelen günübirlik<br />

tatilciler nedeniyle oldukça kalabalık olabiliyor.<br />

Biraz daha kafa dinlemeyi sevenler<br />

hafta içini tercih ederlerse daha memnun<br />

kalacaklardır.<br />

Amasra sokaklarına inip dolaşmaya başladığınızda<br />

şehrin göz alıcı güzelliğine karşın<br />

mütevazı yaşantısı ve sıcaklığı daha da kendine<br />

bağlar insanı. Amasra Kalesi, Müzesi,<br />

kiliseden camiye çevrilme “Fatih Camisi”,<br />

kemerli taş köprüsü, Arnavut kaldırımlı<br />

sokakları, kale içine serpiştirilmiş pastel<br />

renkli küçük bahçeli evleriyle bir şirinlik<br />

muskasıdır adeta. Mahalle aralarında gezinirken<br />

güneş ışığı altında evlerin değişik<br />

bir ışıltıyla parladığını görünce merak edip<br />

sebebini sormuştum. Meğer sıvasına minik<br />

minik kesilmiş gelin teli karıştırıyorlarmış.<br />

Bunun yanı sıra pek çok evin duvarlarında<br />

ve bahçesinde eski çizmelerin ya da lastik<br />

ayakkabıların içinde sardunyalar ve çeşitli<br />

çiçekler görünce bura insanlarının ilginç<br />

dekorasyon fikirleri geliştirmekte pek mahir<br />

olduklarını düşünmeden edemedim. İşte<br />

şehirleri, kasabaları özel ve unutulmaz kılan<br />

tam da böylesi detaylar… Çekiciler Çarşısı<br />

ise yıllardır süregelen ahşap işçiliğinin<br />

en güzel örneklerinin yer aldığı mutlaka<br />

uğranılması gereken bir yer. Kuklalardan<br />

kaşıklara, oyuncak beşiklere, türlü mutfak<br />

eşyalarına varan çeşitliliğiyle ziyaretçilerini<br />

alışveriş yapmadan bırakmıyor. Ayrıca<br />

yöreye özgü dokumalara da burada rastlamak<br />

mümkün...<br />

Bir de halk arasında “Direkli Kaya” adıyla<br />

bilinen Cenevizlilerden kalan 7 metrelik<br />

bir kalıntı var. Zamanında antik limanın<br />

gözetleme kulesi ve deniz feneri olarak<br />

kullanılmış. Ayrıca buradaki kayaların içi<br />

oyularak yapılmış Amastris’in Havuzu denilen<br />

yapının kraliçenin deniz hamamı olduğu,<br />

buradan denize girdiği ve kendisini izleyen<br />

olursa da nöbetçilerine öldürttüğü rivayet<br />

ediliyor. Bugün de turistler bu noktadan denize<br />

girmeyi çok seviyor. Denizin inanılmaz<br />

turkuaz rengini ve nispeten dalgasız sakin<br />

halini görünce onlara hak veriyorum.<br />

Direkli Kaya<br />

Gezginlerin en sevdiği şeylerden biri de şüphesiz<br />

gittikleri yerin, yöreye özgü meşhur<br />

lezzetlerini tatmaktır. Amasra bu bakımdan<br />

da insanı mest ediyor. Kıyıdaki Canlı Balık ve<br />

Çeşm-i Cihan gibi adı nam salmış restoranlarında,<br />

sabah denizden tazecik tutulmuş<br />

ve tereyağında kızartılmış balıklarını sıcak<br />

mısır ekmeği ile yemek öyle bir zevktir ki,<br />

çatalı bıçağı ve kibarlığı unutup iki elinizle<br />

tabağa yumulmaktan kendinizi alamazsınız.<br />

Mevsimine göre istavrit, hamsi, barbun,<br />

mezgit, kalkan gibi balıkları yemek bu kadar<br />

güzel iken, bir de yanına eşlik eden efsane<br />

salatası vardır, ben hayatım boyunca başka<br />

hiçbir yerde böyle salata yemedim. Deyim<br />

yerindeyse salatanın şanı balığı sollayıp<br />

geçmiştir, sırf onu yeniden tatmak için bile<br />

Amasra’ya gidilir. Salatayı bildiğimiz marul<br />

ağırlıklı mevsim salatasından ayrıcalıklı kılan<br />

ise tahminimce çevre kırlardan toplanan<br />

farklı otlar, mor lahana, salatalık turşusu ve<br />

havucun yanı sıra özel bir elma sirkesi ile yapılan<br />

hoş kokulu sosudur. Tabaktaki sunumu<br />

ise ayrı bir görsel şölendir.<br />

Eğer büyük şehirlerin betonlaşmasından,<br />

uğultusundan, insanı serseme çeviren yoğunluğundan<br />

sıkıldıysanız, arada bir es<br />

vermek istiyorsanız Karadeniz’in beyaz gerdanlıklı<br />

güzel şehri Amasra’ya gelin derim.<br />

Aslında bu yazıyı yazarken biraz suçluluk<br />

duymuyor da değilim. Çünkü bu sakin ve mütevazı<br />

tablo hiç bozulmasın, kalabalıkların<br />

hışmına uğrayıp talan edilmesin istiyorum.<br />

Amasra’da denizin kıyısına, bir çınar altına<br />

oturun… Balığa çıkan teknelerin pat<br />

patlarını, hırçın dalgaların o güzel sesini<br />

kulağınıza ninni, güneşte pırıl pırıl parlayan<br />

maviliklerini gözünüze fer yapın ve o tuzlu<br />

yosun kokusunu içinize çekerek tavşankanı<br />

çayınızı yudumlayın… Mavi ile yeşilin iki<br />

ayrılmaz tutkulu sevgili gibi birbirine sarılışını<br />

izleyin… Belki bir Barış Akarsu şarkısı<br />

eşliğinde güneşi batırırsınız… Belki yaşadığınıza<br />

bir kez daha şükreder ve memleketimizdeki<br />

bu güzelliklerin kıymetini bilip,<br />

korumaya bir kez daha karar verirsiniz…<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

45


ÖZGÜRCE<br />

Cennete direkt uçuş:<br />

ZANZİBAR<br />

Tüm sahil boyunca koşanlar,<br />

top oynayanlar, şarkı<br />

söyleyenlerle dolu bir<br />

yürüyüş yapmak için Nungwi<br />

doğru yer.<br />

ÖZGÜR UYSAL<br />

Afrika’nın en doğusundaki Zanzibar’a direkt uçuşlar<br />

yeni başladı. Dolup taşmasına az kalmışken hâlâ<br />

bakir plajlarında kabuk toplamak, muhteşem gün<br />

doğumlarını ve batışlarını izlemek, yunuslarla yüzme<br />

imkânlarını sonuna kadar kullanıp, tarihi karanlık<br />

ancak geleceği aydınlık bu cennet köşesine gitmeye<br />

hazırız. Yola çıkalım mı?<br />

BAVULLAR KAPANSIN ROTA HESAPLANSIN<br />

Zanzibar’a gitmek için doğru yol arkadaşını seçmek<br />

gerekiyor. Bana sorarsanız harika bir balayı rotası.<br />

“Ben bekâr arkadaşlarımla birlikte dolunay partilerine<br />

gidemez miyim?” ya da “Kız kıza kaçsak olmaz<br />

mı?” diye sorarsanız; olur. Ama çift olarak daha romantik<br />

olur benden söylemesi. Şimdi gelelim bavulları<br />

kapatıp yola çıkmaya. Sonuçta Afrika’ya gidiyorsunuz.<br />

Hazırlıklar iyi olmalı. Tek zorunlu olan aşı Sarı<br />

Humma... O da eğer Kenya’ya giderseniz. Zanzibar’da<br />

hiçbir zorunlu aşı yok. Sıtma hapları da yüzde 100<br />

korumuyor, bir sürü antibiyotik yüklüyorsunuz, eğer<br />

çok vahşi doğaya girmeyecek, adanın fakir iç kısımlarına<br />

doğru ilerlemeyecekseniz, ona da gerek yok<br />

bence. “Yok, benim içim rahat etmez” diyorsanız,<br />

alın antibiyotikleri de kullanın. Bir sıkıntısı yok. Beni<br />

gitmeden önce böcekler tarafından hunharca ısırılıp,<br />

yamyamlar tarafından yenileceğime dair çok korkutmaya<br />

çalıştılar. Bunu da özellikle Afrika’ya adımını<br />

atmamış olanlar, “Bir arkadaşım gitti” cümlesi altında<br />

yaparlar. Yemeyin. Hiçbir şey yok. Kentsel dönüşüme<br />

girmiş Anadolu Yakası’nda daha çok sinek, böcek var.<br />

Hele ki bizim yaz zamanı, yani onların kış zamanında<br />

gidiyorsanız, böceğin b’sini görmeyeceksiniz. Ayrıca<br />

İstanbul’un yamyamı da daha fazla... Şaka yapmıyorum<br />

ama siz gene de yanınıza sinek için sprey alın<br />

tabii. İklim sıcak, geceleri hafif bir esintiyle merhaba<br />

diyor. Dilerseniz yanınıza kalınca bir şeyler de alın,<br />

dilerseniz de gidince oradan Masai Örtüsü alın. Hâlâ<br />

evde kullanıyorum. Çok sıcak tutuyor. İster üstünüze,<br />

ister belinize sarar gezersiniz. Eğer Zanzibar’a direkt<br />

uçmuyorsanız bavul hakkınız biraz azalıyor. Çok fazla<br />

eşya almanıza gerek yok. Oralar pek bir Hakuna Matata...<br />

Giyin mayoları, bikinileri, ayağa da çekin parmak<br />

arası terlikleri, her gün de aynı tişörtü giyin, ne<br />

olacak? Kimse umursamayacak merak etmeyin. Burası<br />

Afrika, burada her şey geniş geniş, rahat rahat...<br />

Bir başka konu da gitmeden önce yanınıza Tanzanya<br />

şilini almak... Yoksa dolar üzerinden ödeme yapıp,<br />

yüksek kurlarla para üstünü şilin olarak alacaksınız.<br />

Bu da her seferinde sizi turist zararına uğratacak. En<br />

iyisi para birimini alıp gitmek...<br />

İLK DURAK GÜN BATIŞI<br />

Ben tabii size naçizane kendi rotamdan anlatacağım.<br />

Siz elbette farklı bir güzergâh uygulayabilirsiniz.<br />

Biz annemle Tanzanya’nın Arusha şehrinden pırpır<br />

Nungwi<br />

Tanzanya’dan Zanzibar’a uçtuğunuz<br />

pırpılar işte bunlar.<br />

46 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


Pingwe sahilinde<br />

sabah yürümeye<br />

başladığınızda<br />

karşılaşacağınız<br />

manzara bu<br />

kabuklarla dolu uzun<br />

ve beyaz bir kumsal...<br />

Dünyanın en bilinen<br />

restoranlarından<br />

olan The Rock...<br />

Gündüz yürüyerek<br />

akşam tekneyle<br />

gidiyorsunuz.<br />

bir uçağa binip Zanzibar’ın merkezi Stone<br />

Town’a 10 dakika mesafede olan havaalanına<br />

indik. Uçağı bir görseniz... Pilotun arkasında<br />

uçtuğum yetmiyormuş gibi resmen<br />

uçak planörden bozma. Adamlar uçağı ite<br />

ite piste getiriyor. Zaten herkes apronda<br />

bekliyor. Bavullar bagaj gibi uçakların altına<br />

konuluyor. Sonra da 20 kişilik uçaklar havalanıp,<br />

1 saatte Zanzibar’a iniyor. Aynı uçaklardan<br />

Tanzanya’nın en büyük şehri Dar Es<br />

Selam’da da var. Hangisinden giderseniz.<br />

Havaalanına inince kapıda 50 dolar verip<br />

vize almanız gerekiyor. İşlemler hızlı. Havaalanı<br />

küçük. Alandan çıkınca bir taksiye<br />

binmelisiniz. Biz adanın en kuzeyi, günbatımı<br />

ve doğumunun en güzel gözlemlendiği<br />

Nungwi’yi ilk durak olarak belirledik. Burada<br />

iki gün kalacağız. Bunun için bir taksiyle<br />

100 dolardan başlayan sıkı pazarlığı 40<br />

dolarda bitirip, taksiye atlıyoruz. Burada ve<br />

tüm Afrika’da pazarlık sünnet... Kapalıçarşı<br />

çocuğu gibi indirim yaptırmayı sakın unutmayın.<br />

Velhasıl Nungwi’de biz bir tatil köyünde<br />

kaldık. Bana kalırsa fazlaydı. Gerek<br />

yok. Burada önemli olan sahilde yapacağınız<br />

uzun yürüyüşler, o sahildeki insanların<br />

keşmekeşini seyretmek ve de birer içki alıp<br />

gün batışında demlenmek. Bunun için en<br />

fazla geceliğine 50 dolar vermeniz yeterli.<br />

Çok lüks aramanıza gerek yok. Nungwi’nin<br />

Mercan dalışından sonra Kizimkazi’nin açıklarında<br />

bu kumdan adada barbekü yapmak için Blue Safari<br />

yapmalısınız.<br />

en önemli özelliği turistik olması ve eğer<br />

dolunay zamanı gittiyseniz dolunay partileri.<br />

Seçeceğiniz tarihleri dolunaya göre<br />

ayarlayın. 2 gün kalsanız yeterli. Daha fazla<br />

uzatmaya gerek yok. Adanın bir sürü görülecek<br />

güzel yeri var.<br />

Mavi mercanlarda şnorkelle dalış yaparken<br />

yanınıza aldığınız ekmeklerle tüm balıkları<br />

etrafınıza çekmeyi unutmayın.<br />

ÖZGÜRCE<br />

İKİNCİ DURAK DENİZ KABUKLARI<br />

Nungwi sokaklarında bulduğumuz bir taksiyle<br />

gene 40-50 dolar civarında anlaşıp<br />

Pingwe’ye gidiyoruz. Otellerde her şey pahalı<br />

haberiniz olsun. Sokakta da herkes her<br />

şeyi satıyor. Birkaç tanesiyle konuşup birbirine<br />

fiyat kırarsanız tamamdır. Pingwe, şu<br />

denizin ortasındaki meşhur The Rock restoranın<br />

bulunduğu kumdan burun. Adanın<br />

en doğusu. Burada gün doğumunu seyredebilirsiniz<br />

ancak günbatışı adanın arkasında<br />

kalacak. Neyse ki buranın en önemli özelliği<br />

güneşi değil, deniz kabukları. Sabah birkaç<br />

kilometre geriye doğru çekilen ve bilek boyuna<br />

gelen okyanus, geriye sahil boyunca<br />

binlercesine rastlayacağınız deniz kabukları<br />

bırakıyor. Ardından akşamüstü geri gelip<br />

kabukları alıyor ve götürüyor. Siz sabah<br />

saatlerinde kilometrelerce uzanan sahilde<br />

yürüyüp, “Yahu ne güzel yaratılmış varlıklar”<br />

diyerek yanmaya devam edebilirsiniz. Dikkat<br />

edin, burası Afrika güneşi, ekvatora çok<br />

yakın. Adamı trafik ışığına çevirir. Korumanızı<br />

sürmeyi unutmayın. Ayrıca sanmayın ki<br />

deniz kabukları öyle içi boş sahilde yuvarlanıyorlar.<br />

Gündüz yürüyerek kumsala çıkan<br />

tatlış su canlıları, okyanus çekilince kabuklarını<br />

terk ediyorlar. Geceyse ağaçların ve<br />

kumların dibinden çıkan böcekler, bu boşalmış<br />

kabukların içine yerleşiyor. Sahil boyunca<br />

geceleyin karadan yürümüş böceklerin<br />

ayak izlerini görebilirsiniz. Ardından<br />

kabukları alıp okyanusa gidiyor ve deniz<br />

canlısı olarak hayatlarına devam ediyorlar.<br />

Muazzam bir döngü... Altın oran, besin zinciri,<br />

hayat döngüsü filan hepsi içinde. Sahil<br />

değil, biyoloji dersi sanki. Burada bu kadar<br />

çok deniz kabuğu olmasının sebebi de ileride<br />

denizi durdurduğunu göreceğiniz, sürekli<br />

tsunami geliyormuş hissi yaratan mercan<br />

kayalıkları. Burada yerleşen deniz canlıları,<br />

deniz geldiğinde dalgalarla birlikte sahile<br />

vuruyor. Sabah uyandığınızda mercanların<br />

orada daha büyük kabukları ve ahtapotları<br />

toplayan köylüleri, sepetleri kafalarının<br />

üstüne koymuş, içlerine de kalamarları<br />

doldurmuş şekilde yürürken göreceksiniz.<br />

Burada yapabileceğiniz bir başka etkinlik<br />

de tüm denizyıldızlarının toplandığı sığ<br />

bölgeye gitmek. Gerçekten bu kadar renk<br />

ve dokuyu bir arada görebileceğiniz tek yer<br />

Pingwe. “The Rock restorana gideyim mi?”<br />

diye sorarsanız, siz bilirsiniz. Biraz pahalı.<br />

Ortalama vereceğiniz fiyat kişi başı 60-70<br />

dolar civarında olacak. Çok rüzgâr alıyor,<br />

yemekler ortalama, servis Türkiye’deki gibi.<br />

Gerçi Afrika’da servise Türkiye’deki gibi demek<br />

onlara yapılabilecek en büyük iltifat.<br />

Hizmet sektörü konusunda Türkiye en gelişmiş,<br />

uzay çağında ülke bence Afrika’nın<br />

yanında. Zira iki sallama çayı 40 dakikada<br />

getirdiklerini, hatta eğer bir siparişin içinde<br />

soğan olmamasını söylediğinizde toptan<br />

beyni yakıp siparişi getirmediklerini düşünürseniz,<br />

Türkiye’deki garsonlar nirvana<br />

sayılıyorlar.<br />

ÜÇÜNCÜ DURAK YUNUSLAR YÜZMEK<br />

Pingwe’de de iki rüya gibi gün geçirdikten<br />

sonra bir sonraki durağımız adanın en<br />

güneyi, Kizimkazi oluyor. Kizimkazi’nin en<br />

önemli özelliği yunuslarla yapacağınız safari<br />

ve balinaların göçünü izleme imkânı.<br />

Gittiğiniz her otelde size safari ayarlıyorlar<br />

endişe etmeyin. Kişi başı, ekipmanlar dâhil<br />

25 dolar gibi bir ücret ödüyorsunuz. Sabah<br />

erken saatlerde yola çıkıyorsunuz. Ceviz<br />

kabuğundan bozma teknelerle son sürat<br />

dalgaları aşarak yunusların peşine düşüyorsunuz.<br />

Burada hızlı olmanız çok önemli.<br />

Adam yunusların önüne doğru tekneyi kırıyor.<br />

Size “Atla’” diyor. Bu anda hiç tereddüt<br />

etmeden atlamanız lâzım ki okyanusun<br />

içinde gülümseyen suratlı, tatlı yunuslarla<br />

birkaç saniye geçirebilin. Yoksa büyük bir<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

47


ÖZGÜRCE<br />

Baharat Turu yapmak için Stone<br />

Town’un yaklaşık 30 dakika dışına<br />

çıkmanız gerekiyor.<br />

Ruhunuzu dinlendireceğinizi<br />

söylemiştim değil mi?<br />

Stone Town’da bulunan köle heykelleri...<br />

Zanzibar<br />

seyahati<br />

boyunca bol bol<br />

bungalowlarda<br />

kalacaksınız.<br />

Zira tüm sahil<br />

boyunca bu tip<br />

evler bulunuyor.<br />

hızla sizden uzaklaşıyorlar. Eğer bizim yaz<br />

dönemimizde gidiyorsanız o zaman tekneyle<br />

biraz daha uzağa gidip balinaların göçünü<br />

de takip edebilirsiniz. Yolculuk biraz sallantılı,<br />

bir de bol güneşli. Deniz tutanlar varsa<br />

zorlayabilir. Buranın bir başka etkinliği de<br />

Blue Safari adı verilen bir paket. Yaklaşık<br />

40-45 dolar. Paketin içinde bir mercan dalışı<br />

var. Ardından sizi okyanusun ortasındaki<br />

bir kumdan tepeye götürüp orada ahtapot,<br />

ıstakoz, kalamar yediriyorlar. Bunları karada<br />

çok daha ucuza yiyebilirsiniz. Bana<br />

sorarsanız biraz fazla güneşli ve sıcak bir<br />

aktivite. Değer mi? Bilmiyorum. Karar sizin.<br />

Zira Kizimkazi’nin uzun sahilleri yok ve<br />

gündüz yan gelip yatmaktan başka bir etkinlik<br />

yapmanız zor. Deniz gündüz uzaklara<br />

gidiyor, gece saatlerinde sahile geliyor. O<br />

zamanlarda da ilginçtir, deniz sıcak oluyor.<br />

Ne olursa olsun dinlenmek, ruhu ve bedeni<br />

dinginleştirmek için ideal bir yer Zanzibar.<br />

Bu kadar dinlenmeden sonra artık alışveriş,<br />

şehir keşmekeşi ve adanın biraz da karanlık<br />

tarihini öğrenmek üzere taştan şehir Stone<br />

Town’a doğru yola çıkıyoruz.<br />

AYDINLIK ADANIN KARANLIK TARİHİ<br />

Stone Town, adanın en gelişmiş şehri. İstanbul’dan<br />

kaçanlar için ne kadar cezbedici<br />

bilmem ama neticede Zanzibar’ı öğrenmek<br />

ve alışveriş yapmak isteyenler için doğru<br />

adres burası. Havaalanına 15 dakika olması<br />

da burayı son günleri geçirmek için doğru<br />

adres haline getiriyor. Stone Town; Freddie<br />

Mercury’nin evinin, eski köle pazarlarının,<br />

dev kaplumbağaların bulunduğu eski hapishane<br />

olan Prison Island’in bulunduğu, o yeşil<br />

adanın en batısındaki taştan bir şehir. Burada<br />

yapabileceğiniz belirli şeyler var. Bunlardan<br />

ilki baharat turuna gitmek... Bence<br />

gidin. Güzel bir deneyim. Kişi başı 20 dolar<br />

gibi bir fiyata denk düşüyor. 2-3 saatinizi,<br />

yemek dâhil ayırmanız yeterli. Sonrasında<br />

kölelerin saklandığı mağaraya, oradan da<br />

dev kaplumbağaların olduğu Prison Island,<br />

yani hapishane adasına giderseniz Stone<br />

Town’un turistik tarafını bitirmiş olursunuz.<br />

Adanın kendisi ne kadar tropik ve eğlenceli<br />

görünse de tarihi biraz hüzünlü. Köleliğin<br />

yasaklandığı dönemlerde özellikle burası<br />

karaborsa köle ticaretinin yapılmaya devam<br />

ettiği merkezlerden biri. İngilizler bu<br />

bölgelere gelip köle ticaretini bitirmeye<br />

çalıştıkça Araplar ve Afrikalı köle tüccarları;<br />

köleleri daha derinlere, mağaraların<br />

içlerine ve balık istifi gibi gemi içlerine saklamışlar.<br />

Eğer sizi rahatsız etmeyecekse<br />

birazcık araştırmanızı tavsiye ederim. Ertesi<br />

gün de size dar sokaklarda kaybolmak<br />

ve bol bol alışveriş yapmak için vakit kalır.<br />

Burada şehrin içinde bir otel tutmanız gece<br />

gezebilmeniz açısından sizi rahat ettirir.<br />

Zanzibar’dan direkt uçuyorsanız havaalanı<br />

küçük. Bu nedenle endişe etmenize gerek<br />

yok. Bu cennet köşe izdihamdan adım atılmayacak<br />

hale gelmeden kendinizi devasa<br />

gün batışlarına, deniz kabuklarının arasına,<br />

yunusların kucağına atmanızı dilerim. Sevgiyle<br />

ve bol seyahatle...<br />

48 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


BİR SEYYAHIN GÖZÜNDEN<br />

Sabaha kadar<br />

İBİZA<br />

dansın adresi<br />

SAFFET EMRE TONGUÇ<br />

tonguc@saffetemretonguc.com<br />

Çılgın mı çılgın, deli mi deli İbiza’ya hiç gitmemiştim ama<br />

en çok gece hayatından bahsedildiğini duymuştum. Aslında<br />

adanın gündüzü bir başka, gecesi de... Dr. Jekyll ve<br />

Mr. Hyde gibi iki kişilikli İbiza. Gündüzün güzide tatil beldesi,<br />

gece deliriyor. Dünyaca ünlü dj’lerin sabaha kadar<br />

müzik yaptığı kulüplere, çılgın şovların olduğu barlara<br />

kendinizi kaptırmamanız büyük bir başarı.<br />

Geçtiğimiz günlerde Lexus’un yeni spor modeli LX’in<br />

tanıtımı için İbiza’daydım. Lexus, sadece otomobil değil,<br />

moda ve tasarım alanında da öncülük yapıyor. Ben<br />

sadece üst segment denen lüks arabalar yapıyorlar<br />

sanıyordum. Tekniğinden anlamam ama aracın hem içi,<br />

hem de dışı tasarımda inanılmaz şık ve zarifti. Lexus<br />

aynı zamanda lüks yaşam tarzının bir parçası olduğundan<br />

“Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu” filmi için<br />

de uzay aracı tasarlamış. Bu davet sayesinde Adele<br />

gibi isimlerle çalışan ünlü DJ Mark Ronson ile tanışıp,<br />

onun desteğiyle ilk DJ’lik performansımı da yaptım.<br />

GÜNDÜZ İNSAN GÖRMEK ZOR<br />

İspanya’nın özerk bölgelerinden Balear Adaları’ndan<br />

biri olan İbiza, eğlenmeyi sevenlerin vazgeçilmezleri<br />

arasında ilk sırada. Dünya jet sosyetesinin tercih ettiği<br />

bu yerde her an ünlü bir simayla karşılaşabilirsiniz.<br />

Masmavi denize upuzun kumsalların eşlik ettiği<br />

ada, aynı zamanda ‘özgürlükler adası’ olarak da biliniyor.<br />

Sadece İspanya’nın ve Avrupa’nın değil, dünyanın<br />

en önemli eğlence merkezlerinden biri kabul ediliyor.<br />

Adadaki evlerin beyaz renkli olmasından dolayı ‘beyaz<br />

ada’ da deniliyor.<br />

Ada; doğasıyla, çam ağaçlı yollarıyla tam bir Akdenizli.<br />

İsimlerinden biri de “Pitiusa”. Uzun yıllar Orta Çağ’da<br />

Arapların yönetiminde kalmasının etkisiyle adının<br />

Arapça Yabisah’dan geldiği söyleniyor. 'Çam ağaçlarıyla<br />

kaplı' demekmiş anlamı. İbiza Town, Santa Eularia del<br />

Rue ve Sant Antoni de Portmany isimli üç şehri var adanın.<br />

En büyüğü İbiza Town. Şehir aslında Anadolu’nun<br />

güney kıyılarında ticari kolonileri olan Fenikeliler tarafından<br />

M.Ö. 650 tarihinde kurulmuş. UNESCO dünya<br />

mirası listesinde yer alıyor. 60’lı yıllarda ortaya çıkan<br />

hippi hareketi sonucu, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden<br />

gelen hippilerin adada bir koloni kurmasıyla tanınmış.<br />

İbiza Town’da görülmesi gereken yerler arasında D'alt<br />

Villa yer alıyor, burası tarihi şehir. Denizden yaklaşırken<br />

muhteşem bir görüntüsü var, özellikle de gün<br />

batımında. Tarihi şehrin ana girişi Portal de ses Taules...<br />

D'alt Villa’nın içinde 16-17. yüzyıllar arasında inşa<br />

edilmiş barok kilise Santo Domingo’yu, eski belediye<br />

binasını, 14. yüzyılda mimarisi gotik olan, 18. yüzyılda<br />

barok mimariye uygun restore edilen katedrali ziyaret<br />

edin. 15. yüzyılda yapılmış ve şu an müze olan Puget’i,<br />

Sant Ciriac Şapeli’ni, Guillem de Montgr Heykeli’ni de<br />

görülecekler listenize ekleyebilirsiniz.<br />

D'alt Villa<br />

50 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


Benirras<br />

Bora Bora<br />

BİR SEYYAHIN GÖZÜNDEN<br />

Portianitx<br />

Cafe Del Mar<br />

Portianitx<br />

Sant Antoni<br />

Salinas<br />

Formentera<br />

İrili ufakli 56 tane koy var adada. Bazı koyların<br />

tepelerindeki sura benzeyen yapı kalıntıları,<br />

korsan gözetleme kuleleri. Bir kuleden<br />

yakılan ateşi, diğer kule görebiliyor ve<br />

böylece bir saldırı halinde kulelerdeki ateş<br />

sayesinde halk kiliselere saklanabiliyormuş.<br />

Koyları dolaşmak için mutlaka araç kiralayın.<br />

En güzel koy, turkuaz rengi denizi ve<br />

bembeyaz kumsalıyla Portianitx. En ilginç<br />

koy ise Port de Benirras. Pazar günleri adada<br />

yaşayan hippiler, Benirras’da toplanıyorlar.<br />

Çarşamba günleri Benirras’da Hippi<br />

Pazarı kuruluyor. Önceleri sadece hippilerin<br />

olduğu pazar, turistlerin artan ilgisiyle adada<br />

yaşayan halk tarafından da ürettiklerini<br />

satabilecekleri bir pazar olmuş. Burada müzik<br />

ve gösteriler yapan insanlarla beraber<br />

hoşça vakit geçirebilirsiniz.<br />

MUHTEŞEM PLAJLAR<br />

İbiza aynı zamanda meşhur plajlarıyla da<br />

tanınıyor, milyon dolarlık yatlar dikkat çekiyor.<br />

Bora Bora, Salinas ve Sant Antoni<br />

plajları; en popüler gündüz mekânları. Adanın<br />

en doğal plajlarından bir tanesi Salinas.<br />

Tuz çıkarılan bölgede kurulan plaj, doğal sit<br />

alanı, inşaat yapılamıyor. Koca bir tuz dağı,<br />

gerçekten ilginç. Gün batımının bir ritüel<br />

olduğu Cafe Del Mar, San Antonio Plajı’nda.<br />

Plajdan gün batımını izlemek o kadar moda<br />

ki, buraya gün batımı turları düzenleniyor.<br />

Aynı gün batımını önündeki kayalıklardan<br />

da izleyebilirsiniz. Son zamanların moda<br />

plajı ise Experimental. Kayalıkların yeşille<br />

ve maviyle buluşmasından siz de çok etkileneceksiniz.<br />

İbiza’da evlenmek isteyenlerin<br />

tercih ettiği adreslerden biri. Malum son<br />

zamanların trendi oldu plajda evlenmek.<br />

Eğer eğlence tavan yapsın istiyorsanız bir<br />

önerim de Blue Marlin Otel ve Plajı olacak.<br />

Otel ve önündeki amorf şekilli havuz ile<br />

kumsal, gün boyu ünlü DJ’lerin müzikleriyle<br />

çınlıyor. Bana biraz fazla gelse de bundan<br />

hoşlanacak pek çok kişi olduğunu bildiğim<br />

için paylaşmak istedim. Öğle yemekleriyle<br />

popüler Es Cavalet isimli plajı da atlamamak<br />

lâzım. Aynı konseptle birbirleriyle yarışan<br />

plajlardan biri de burası.<br />

FORMENTERA<br />

İbiza’ya sadece yarım saatlik mesafede<br />

bulunan Formentera Adası muhteşem. Her<br />

saat kalkan feribotlardan birine binerek<br />

gidilebilen Formentera Adası’nın plajları<br />

bakir. İbiza’nın hareketli, eğlenceli temposundan<br />

sonra buranın sessizliği ve doğallığı<br />

bana da çok iyi geliyor. Lunaparklardaki<br />

Roller Coaster’lara benzeyen koşturmacalı<br />

hayatımı dinlendirmek istediğim zamanların<br />

vazgeçilmezlerinden.<br />

NE YENİR?<br />

Acıktım diyorsanız İbiza’da enfes bir Akdeniz<br />

Mutfağı var. Zeytinyağının bolca kullanıldığı<br />

yemekler, deniz mahsulleri, birbirinden<br />

enfes şaraplar… İspanya dediğimiz<br />

zaman elbette akla hemen ‘paella’ geliyor.<br />

Deniz mahsullü ile yapılan bu pilavı mutlaka<br />

denemelisiniz. Ayrıca günün belirli saatlerinde<br />

atıştırılan ‘tapas’ları da hatırlatmalıyım.<br />

Endülüs Mutfağı’ndan izlerin bulunduğu<br />

İbiza’da, kızartma yiyecekler ağırlıkta.<br />

Pimientos del padron denen kızarmış tuzlu<br />

yeşil biber ve ızgara balık vazgeçilmezlerden.<br />

Gündüz için Juan & Andres, gece içinse<br />

merkezden 5 kilometre uzakta olan Km5,<br />

adanın favori restoranları kabul ediliyor.<br />

Her zaman çok popüler, kime sorsanız tavsiye<br />

edilen yerler.<br />

Privilege<br />

Juan & Andres<br />

EĞLENCENİN ADRESLERİ<br />

Biraz hareket diyorsanız gün battıktan<br />

sonrası için işte size birkaç adres: Privilege,<br />

Guinness Rekorlar Kitabı’na dünyanın<br />

en büyük kulübü olarak girmiş. Ana salonu<br />

uçak hangarı büyüklüğünde ve biçiminde<br />

olan kulüp, 70 ve 80’lerde de açık hava kulübü<br />

olarak hizmet vermiş. Yüzme havuzu<br />

da cabası. Ushuaia’da, Armin Van Buuren ve<br />

David Guetta gibi DJ’ler çalıyor, bu nedenle<br />

burası da İbiza’daki ünlü kulüpler arasında.<br />

Space, 4 kez International Dance Music<br />

Ödülleri’nde, ‘En iyi Global Kulüp’ ödülünü<br />

almış. Bunlar dışında Pacha ve Amnesia da<br />

bilindik kulüpler arasında. Privilege ve Pacha’nın<br />

kendi ürünlerini satan mağazaları<br />

da var. Marinada bulunan Lio’da yemek ve<br />

show bir arada. Bu kadar anlattıktan sonra<br />

ne duruyorsunuz, haydi İbiza’ya...<br />

Ushuaia<br />

Km5<br />

Space<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

51


ROTA<br />

Bulutların kıyısında<br />

DOĞU KARADENİZ YAYLALARI<br />

Türkiye’nin<br />

En Güzel<br />

Yolları<br />

Zamanın, çoğu kez aniden bastıran sisle ya da bir atmaca çığlığıyla bölündüğü<br />

Doğu Karadeniz Yaylalarını sonbaharda keşfetmek, doğanın en güzel yüzüyle<br />

tanışmaktır aslında.<br />

MELİH USLU<br />

Doğu Karadeniz Yaylaları'na giriş kapımız,<br />

Trabzon'un yemyeşil ormanlarla çevrili ilçesi<br />

Maçka. Yaylalardan gizemli Orta Çağ<br />

manastırlarına, geleneksel lezzetlerden<br />

renkli festivallere her adımda yeni bir sürpriz<br />

sunan ilçeyi ikiye ayıran Coşandere’nin<br />

suları, Sumela Manastırı'nı işaret ediyor.<br />

Zigana Vadisi'ne doğru gittikçe güzelleşip<br />

dağların içine sokulan yol üzerindeki<br />

Hamsiköy’ün sütlacı dillere destan. Uzungöl,<br />

Şolma, Lişer, Sera Golü, Mavura, Kiraz,<br />

Lapazan, Çakırgöl, Çatma Oba, Düzköy,<br />

Karadağ, Hıdırnebi, Kuruçam ve Sis Dağı,<br />

yakın çevreye zümrüt taneleri gibi dağılmış<br />

Doğu Karadeniz yaylalarından bazıları…<br />

Yörenin az bilinen hazinelerine açılan<br />

Torul - Gümüşhane - Yayladere rotasında<br />

Salmankaş Geçidi’ni aşarak ulaşılan Yağmurdere<br />

Vadisi, bölgenin zor ulaşılan noktalarından.<br />

Yanbolu Çayı’nın kıyısında yer alan<br />

Dumanlı Kasabası, Santa adıyla kurulmuş<br />

yedi gayrimüslim köyünün merkeziymiş bir<br />

zamanlar. Yalnız hemen uyaralım, oksijen<br />

yüklü dağ havası sizi de acıktırmakta gecikmeyecek…<br />

İşte o anlarda yöre mutfağının<br />

damak çatlatan lezzetleri imdadınıza<br />

yetişecek. Emin olun karalahana çorbası,<br />

kuymak, hamsili kaygana, turşu kavurması,<br />

minci peyniri, “fikoki” denilen böğürtlen şurubu<br />

ve güveçte köy sütlacı gibi leziz Karadeniz<br />

yemekleri size yöreyi sevdirecek.<br />

ÇAY, PEŞTAMAL, AHŞAP…<br />

Trabzon'un kapı komşusu Giresun'un yaylalarına<br />

uzanarak gezinize farklı bir renk<br />

katmak da elinizde… Kümbet, Giresun’un<br />

gözde yaylalarından sadece biri… Dereli<br />

ilçesi yakınlarındaki Karagöl Yaylası<br />

ise minik gölcükleriyle tanınıyor. Melikli<br />

Obası ve Kulakkaya Yaylaları, şehir merkezine<br />

yaklaşık bir saatlik mesafede. Panoramik<br />

bir Giresun turundan sonra Doğu<br />

Karadeniz Yaylaları'na asıl ününü kazandıran<br />

Rize’ye yöneliyoruz bu kez. İyidere<br />

sahilinden başlayan yol, uçsuz bucaksız<br />

çay ve mısır bahçeleri arasından İkizdere<br />

Vadisi’ne uzanıyor. Yol üzerindeki Güneyce<br />

kasabasının 150 yıllık ahşap camileri,<br />

kestane ağacının dantel gibi oyulmasıyla<br />

yapılmış. Vadiye adını veren İkizdere, Köhçer<br />

ve Cimil derelerinin kesiştiği yerde<br />

yükseliyor. Manle Şelaleleri ve Vane Kaplıcası<br />

dışında renkli bir çarşısı var ilçenin.<br />

Yöre kadınlarının başına bağladığı “keşan”<br />

denilen bordo desenli el dokuması, kökboyama<br />

peştamal, yün çorap, köy peynirleri,<br />

çay, ahşap yayık ve rahleler çarşının gözdelerinden…<br />

İlçenin güneyindeki Dereköy,<br />

İkizdere Yaylalarının giriş kapısı. Balıyla<br />

ünlü Anzer Yaylası’nın yanı sıra; Çamlık, Puşula,<br />

Gölyayla, Cimil, Çiçekli, Mahura, Yatak,<br />

Buzluğan, Kaban ve Vaşa Yaylaları da<br />

burada. Bölgeyi gezmek için konaklama,<br />

yemek ve rehberlik hizmetlerinin sunulduğu<br />

Çamlık Yaylası’nı merkez almak iyi fikir<br />

olabilir. 2 bin 600 metre ile Türkiye’nin en<br />

yüksek rakımlı iki dağ geçidinden biri olan<br />

Ovit Zirvesi, Aygır Gölü denilen bir buzul<br />

gölüyle taçlanıyor.<br />

MAKREVİS YOLLARINDA<br />

Çamlıhemşin yolu, göz alıcı bir yeşilliğin<br />

içinde ilerliyor. Fırtına Deresi'nin oluşturduğu<br />

Hemşin Havzası, Karadeniz'in<br />

vadilerle bölünmüş sarp doğasını en iyi<br />

hissedebileceğiniz mekânlardan. Doğu Karadeniz'in<br />

en yüksek dağlarıyla çevrelenen<br />

havza, 50 kadar yayla ve 70’ten fazla dağ<br />

köyünün sahibi. Bölgenin yerleşim düzeni,<br />

dik ve sisli yamaçlara dağılarak izole<br />

olmuş, kimi zaman sadece birkaç evden<br />

oluşan mahallelerden ibaret. Çamlıhemşin'in<br />

asıl sürprizi, Karadeniz'in en gösterişli<br />

evlerinin bir araya geldiği Makrevis<br />

(Konaklar) Mahallesi. Ormanlar ve sislerle<br />

kaplı dik bir dağın yamacına inşa edilmiş<br />

20 kadar konağın en yenisi, 110 yıllık. Kesme<br />

taş ve ahşabın kusursuz sentezini sunan<br />

yapıların antikalar, çini sobalar ve nadide<br />

cam işleriyle bezeli iç mekânları, vadi<br />

sahiplerinin zevkini yansıtıyor. Bulutların<br />

üzerindeki yolculuğun devamı, Çatköy -<br />

Verçenik rotası. Kemerli taş köprüleri, kır<br />

lokantaları, gizemli manastırları ve evlere<br />

erzak taşıyan minik teleferikleriyle bu<br />

yemyeşil vadi; Kaçkarların kalbindeki Karadeniz<br />

yaylalarına tırmanıyor.<br />

YILDIZLARA EN YAKIN…<br />

Fırtına Vadisi’nin derinliklerinde, vahşi<br />

bir kanyonun ortasında yükselen Zilkale,<br />

esrarlı ve romantik bir görünüme sahip.<br />

Burası aynı zamanda Kaçkar Dağları Milli<br />

Parkı’nın giriş kapısı. 51 bin 550 hektarlık<br />

alana yayılan doğa parkı, 230’dan fazla kuş<br />

türü, 550’si endemik olmak üzere 2 bin 300<br />

civarında canlı türüyle başlı başına bir gezi<br />

cenneti. Kaçkarlara doğru gittikçe sarplaşan<br />

dağ yolunun yüksek kesimleri, sık çam<br />

ormanları, geniş çayırlar ve yayla çiçeklerine<br />

bırakıyor yerini. Tatos (Dilek) Dağı’nın<br />

52 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ROTA<br />

Gito Yaylası<br />

eteklerindeki Çatköy’de ikiye ayrılan yolun<br />

devamı Elevit, Trovit, Palovit, Amlakit, Kavron,<br />

Hazindağ, Samistal Yaylaları’na; sağa<br />

ayrılan yol ise Hisarcık, Çiçekli, Orta, Baş ve<br />

Hacıvanak Yaylaları’na uzanıyor. Çatköy’ün<br />

yamaçlarından Fırtına Vadisi’ni kuşbakışı<br />

izleyen Kito Yaylası ise yörenin en güzel<br />

sırlarından biri. Balıklı Gölü ve gürül gürül<br />

çağlayan pınarlarıyla ünlü Gito'da, ahşap<br />

yayla evleri dışında beton yapılaşma yok.<br />

Bulutların pamuk şekerine benzeyen kucağında<br />

yatan bu vahşi yayla, bir başka dünyaya<br />

götürecek sizi...<br />

YEŞİL ŞEMSİYE ALTINDA<br />

Artvin'in dâhil edilmediği bir Doğu Karadeniz<br />

Yaylaları turu kesinlikle eksik kalır.<br />

Kaçkar Dağları’nın el değmemiş doğasına<br />

sığınan Artvin, yayla festivalleri, tarihi Gürcü<br />

kiliseleri ve doğa sporları olanaklarıyla<br />

Doğu Karadeniz’in uzak ve sürprizli köşelerinden<br />

biri. “Yeşil şemsiye” olarak adlandırılan<br />

Kafkasör Yaylası, boğa güreşleriyle tanınıyor.<br />

Kafkasör'ün sırtını yasladığı Genya<br />

Dağı’nın yamaçları, uçurumların kenarında<br />

ilerleyen adrenalin düzeyi yüksek dağ yollarıyla,<br />

off-road tutkunları için bulunmaz<br />

parkurlar saklıyor. Dağın batısındaki Hatila<br />

Vadisi, Artvin'in en geniş millî parkına sahip.<br />

Dağcılık, kaya tırmanışı, trekking ve cip safari<br />

için zengin olanaklar vaat eden yörede,<br />

Çoruh Nehri’nin Yusufeli ile İspir arasında<br />

kalan bölümü, Türkiye’nin en iyi rafting<br />

parkurları arasında gösteriliyor. Doğu Karadeniz<br />

Yaylalarında akşamüstü saatlerde<br />

başlayan tatlı esinti, her zaman olduğu<br />

gibi coşkulu horon seslerini de getiriyor<br />

beraberinde… Ve dağlara sevdalı yayla insanının<br />

elinde müzikal bir şölene dönüşen<br />

tulum ve kemençe tınıları, tüm gezginleri<br />

Karadeniz’e çağırıyor.<br />

“DOĞU KARADENİZ’İN EN İYİ<br />

MEVSİMİ SONBAHAR”<br />

(Bülent Saraloğlu, Profesyonel Rehber)<br />

Yörede 25 yılı aşkın süredir profesyonel<br />

rehberlik yapan biri olarak rahatlıkla<br />

söyleyebilirim ki Doğu Karadeniz<br />

Yaylaları için en iyi dönem, sonbahar<br />

aylarıdır. Havanın daha sakin olduğu,<br />

doğadaki tüm renklerin doygunlaştığı<br />

ve yaz dönemi kalabalıklarının görülmediği<br />

sonbaharda bölge bir başka<br />

güzeldir. Rize’nin yeşil cennetleri<br />

İkizdere ve Hemşin Vadileri, sayısız<br />

gezi parkuruna sahip... Özgün yayla<br />

yaşamı, taş ve ahşap evleri, zengin<br />

florası, dağ gölleri ve coşkun dereleriyle<br />

bölgenin karakterini yansıtan<br />

Hazindağ, Hevek, Pokut, Samistal,<br />

Kotençur, Hacıvanak ve Gito Yaylalarından<br />

bir veya birkaçı mutlaka görülmeli.<br />

Orman içi patikalardan ulaşılan<br />

yaylaların çoğunda elektrik dâhil hiçbir<br />

konfor yok. Ancak misafirperver<br />

yöre halkı, her türlü ihtiyacınıza yanıt<br />

vermeye hazır. Trekking tutkunlarına<br />

önerebileceğim en iyi üç rota, Hazindağ<br />

- Pokut, Sal - Samistal ve Zilkale<br />

- Gito. Kondisyon sorunu olmayanlar,<br />

Rize’nin keşfedilmemiş cennetleri<br />

olan Kavrun, Çaymakçur, Polakçur ve<br />

Huser Yaylaları’na uğrayabilir. Kaçkar<br />

Dağları’nın Artvin bölümünde kalan<br />

İspir yakınlarındaki Çamlıkaya, yöreye<br />

özgü taş işçiliğinin en güzel örneklerine<br />

ev sahipliği yapıyor.<br />

Zilkale<br />

İkizdere<br />

İKİZDERE VADİSİ<br />

Anadolu’nun oksijen oranı en yüksek<br />

noktalarından biri olan İkizdere Vadisi,<br />

200 civarında kuş çeşidi, 500 kadarı<br />

nadir bulunan olmak üzere, 2 binden<br />

fazla canlı türü ve aylarca bitirilemeyecek<br />

yürüyüş parkurlarıyla başlı başına<br />

bir gezi cenneti. Çengel boynuzlu<br />

dağ keçisi ile Huş tavuğunun Anadolu’daki<br />

en önemli yaşam alanlarına ev<br />

sahipliği yapan yörenin dağlık kesimleri,<br />

doğa gözlemcileri için de cazip bir<br />

bölge özelliğinde. Dağların 2 bin 800<br />

metreden yüksek kesimlerinde buzulçağına<br />

ait izlerin görüldüğü billur kayaçlar,<br />

buzul gölleri, “U” kesitli vadiler<br />

ve erimemiş buzul kütleleri görülebiliyor.<br />

Bu yükseltinin altındaki kesimler<br />

ise yemyeşil orman örtüsü ile kaplı.<br />

TARİHİ GÜRCÜ KİLİSELERİ<br />

Çoruh Vadisi<br />

boyunca ücra<br />

köylere dağılmış<br />

ve bazıları<br />

bin yıl kadar<br />

öncesine tarihlenen<br />

Gürcü<br />

kiliseleri, yapayalnız<br />

görünümleri<br />

ve katedral boyutlarıyla çok<br />

etkileyici. Yusufeli ilçesi yakınlarında<br />

Tekkale köyündeki Dörtkilise, İşhan<br />

köyündeki İşhan ve Çamlıyamaç köyündeki<br />

Öşkvank Kilisesi en görkemlileri.<br />

Artvin'de Gürcü kültürünün hâlâ<br />

yaşadığı köyleri görmek isteyenler,<br />

Şavşat'a bağlı Meydancık (İmerhev),<br />

Borçka'ya bağlı Muratlı (Maradit) ve<br />

Camili (Macahel) Vadileri'ni ziyaret<br />

edebilir.<br />

YOLA ÇIKMADAN ÖNCE<br />

Doğu Karadeniz Yaylaları gezisinde<br />

uzun yürüyüşlere hazırlıklı olmalısınız.<br />

Uzun kır yürüyüşleri yapabileceğinizi<br />

göz önüne alarak, burkulmalara<br />

karşı ayağınızı koruyabilecek su geçirmeyen<br />

botlar, yağmurluk ve rahat<br />

bir pantolon en yakın dostlarınız olacak.<br />

Yürüyüşlere profesyonel bir rehber<br />

veya yöreyi iyi bilen biri eşliğinde<br />

çıkmanız, güvenlik açısından çok<br />

önemli. Küçük yaralanmalara, soğuk<br />

algınlıklarına ve mide bozukluklarına<br />

karşı koruyucu ilaç ve ilkyardım malzemeleri<br />

bulundurmanızda yarar var.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

53


AKTÜEL<br />

Küresel Turizm Endüstrisi’nde<br />

6 SEYAHAT<br />

EĞİLİMİ<br />

SİNAN İBİŞ<br />

Bir yıl başarılı olan şey, bir sonraki aşamada işe yaramayabilir<br />

ve bu gerçek, küresel olarak değişen bir<br />

endüstrideki ticaretin doğal bir parçasıdır. Seyahat<br />

endüstrisindeki eğilimleri tespit etmek için tur ve<br />

etkinlik sağlayıcıları kullanılır ve incelenir.<br />

DÜNYA TURİZM ÖRGÜTÜ'NÜN TURİZM<br />

ENDÜSTRİSİ İNCELEMELERİ VE<br />

DEĞERLENDİRMELERİ ÖNEMLİ<br />

Dünya Turizm Örgütü’nün her yıl olduğu gibi 2016<br />

Trendler Raporu da sektöre rehberlik etmiştir ve bu<br />

rapordaki önemli bilgiler birçok uzmanın seyahat şirketleri<br />

ile güncel kalmasına katkılar sağlamıştır. Bu<br />

raporun içeriği aynı zamanda 2017 yılının küresel turizm<br />

endüstrisi içinde sektör temsilcilerine önemli bir<br />

referans da olmuştur.<br />

Dünya turizm örgütünün araştırmalarına ve tavsiyelerine<br />

göre turizm endüstrisinde 2017 ve sonrasında<br />

izlenecek altı trend var.<br />

1980 KUŞAĞI<br />

1980 kuşağı turizme katılım ve verimlilik açısından<br />

yaş olarak en geniş ve en önemli jenerasyondur. Mevcut<br />

gelirleri ile en genç nesillerdir ve turizme katılımları<br />

her sene belirgin artış göstermektedir. Görev<br />

ve meslekleri gereği elde ettikleri statüler, onlara<br />

seyahat ve turizm liderleri olma imkânını da sağlamaktadır.<br />

Ayrıca karar vermede liderlik, bu kuşağın<br />

elindedir. Yeni yılın en büyük trend ve zevklerinin<br />

neler olacağına karar vermeye yardımcı oluyorlar ve<br />

tam olarak ne istediklerini, nasıl istediklerini elde etmekten<br />

çekinmiyorlar. Seyahat planlarken 1.000 yıllık<br />

seyahat seçeneklerini, günümüz için elverişli hale<br />

getirmek için kullanıyorlar. Gezi ve turlarının online<br />

olarak araştırılabilmesini, rezervasyon yapılabilmesini<br />

istiyorlar. Şimdiye kadarki en büyük nesil olarak<br />

bu müşteri kitlesi, potansiyel müşteri kitlenizin en<br />

hayati parçasıdır. Bu yaş grubu, önümüzdeki birkaç<br />

yıl içinde de seyahat pazarının en büyük ve en değerli<br />

müşterileri olacaktır. 1980 kuşağının 2020 yılına kadar<br />

2013 yılından yüzde 47 daha fazla uluslararası<br />

geziye katılacağı tahmin ediliyor.<br />

AKTİF VE MACERA GEZİLERİ<br />

İkinci trend, heyecan dolu aktiviteler içeren macera<br />

seyahatidir. Bu deneyimler "Afrika'da safari, Meksika<br />

ya da Avustralya'da balina köpekbalığı ile yüzme veya<br />

İsviçre Alpleri'nde yürüyüş" gibi seyahatleri içerebilir.<br />

İstatistiklere göre macera seyahati için müşterilerin<br />

demografik bilgileri özellikle Afrika'da (yüzde 57) bulunmuştur.<br />

Macera seyahatlerini bayanların tercihi<br />

ise yüzde 53 ile yüzde 47 arasında değişim göstermiştir.<br />

Kuzey ve Güney Amerika, müşterilerin en çok tercih<br />

ettikleri macera hedefleridir. Müşteriler arasında<br />

kişiselleştirilmiş deneyimlere ve sert macera konularına<br />

hızla artan bir ilgi görülmüştür. 2016'da otantik<br />

macera gezileri moda haline gelmiştir.<br />

Turistler için macera seyahatleri popüler bir amaç<br />

olarak ortaya çıkmaya devam ediyor. Özellikle 1980<br />

kuşağı endüstride lider olarak sahne alıyor. Önümüzdeki<br />

takvimde safari, doğa yürüyüşü, bisikletçilik gibi<br />

macera etkinliklerinin öne çıkan seçenekler olması<br />

bekleniyor.<br />

KADINLARIN YALNIZ SEYAHATİ<br />

Günümüzde, seyahat kararlarının yüzde 80 'i kadınlar<br />

tarafından veriliyor. Evli, bekâr veya boşanmış olsun<br />

kadınlar yol gösteriyor ve seyahat endüstrisinin dikkatini<br />

çekiyor. Günümüzün kadın gezginleri cesur ve<br />

bağımsız, yeni ve taze deneyimleri keşfetmek istiyorlar.<br />

Nereye tatile çıkacaklarına, oraya nasıl ulaşacaklarına<br />

dair kendi söylemleri var ve birçoğu yalnız gitmeyi<br />

54 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AKTÜEL<br />

tercih ediyor. 2014'de, Amerikalı kadınların<br />

yüzde 72'si yalnız macera seyahatine çıkmış.<br />

Bu sayının önümüzdeki birkaç yıl içerisinde<br />

artacağı bekleniyor. Giderek artan sayıda<br />

kadın, ihtiyaçlarına göre tasarlanan gezileri<br />

gerçekleştiriyor ve bu realizasyon pazarın<br />

beklediği gibi gelişmiyor. Kadınlar seyahat<br />

sunumlarında, onlara pazarlanan cinsiyet rolünü<br />

aramıyorlar. 5 yıldızlı otel ve spa günleri<br />

yerine sıradışı, gerçek macera istiyorlar. Tur<br />

şirketleri bu pazarı görmezden gelemezler.<br />

Özellikle bin yıllık turizm geleneklerini ve<br />

değerlerini önemseyen 1980 kuşağı kadınlar,<br />

potansiyel müşterilerin büyük bir kısmını<br />

oluşturuyorlar. Tur ve etkinlik sağlayıcıları,<br />

yalnız seyahat eden kadın yolcuların güvenliğini<br />

karşılayarak, fayda sağlayabilirler.<br />

YEMEK TURİZMİ<br />

Seyahat etme konusu gündeme gelince,<br />

seyahat planı içerisinde her zaman yemek<br />

konusu vardır. Yemek turizmi, her yerde<br />

gezginler arasında ortaya çıkan bir eğilim<br />

haline gelmiştir ve turizm uzmanları bu durumun<br />

farkına varmıştır.<br />

Gurme turizmi yapan uzmanlara göre yemek<br />

deneyimleri sadece dışarıda yemek yeme ile<br />

sınırlı değildir. Bu deneyimlerin yaklaşık yüzde<br />

95'ini oluşturan yemek pişirme kursları,<br />

çiftlik turları ve klasik gıda pazarları ziyaretleri<br />

de yemek turizminin bir parçasıdır. Bu<br />

deneyimler, seyahat edilecek yerin kültürü<br />

ile yakından bağlantılıdır. Pek çok gezgin, seyahat<br />

ettiği yerin öyküsünü tanımanın en iyi<br />

yollarından biri olduğu görüşündedir ve turizm<br />

şirketleri için bu bilgilerin seyahat öncesinde<br />

potansiyel turistlere sunulması değerli<br />

bir kaynaktır. Yemek deneyimi sağlayan işletmeciler,<br />

bir varış noktasının gelenekleri ve<br />

insanlar ile ürünler arasında bağlantı kurulmasını<br />

sağlayarak, turistlerin memnuniyetlerinden<br />

yararlanabilirler. Bu durumu akılda<br />

tutarak, yolculuğun her aşamasında müşteri<br />

memnuniyetleri aktif olarak güçlendirilebilir.<br />

SORUMLULUK TURİZMİ<br />

Küresel değişimler hepimizi etkiliyor. Gezginlerin<br />

çoğu, yaşamlarının ve deneyimlerinin<br />

gezegendeki etkisinin farkındadır ve<br />

sonuç olarak seyahatlerinde sürdürülebilirlik<br />

adına önlemler almayı daha çok önemsemektedirler.<br />

2017, BM tarafından “Uluslararası<br />

Sürdürülebilir Turizm Yılı” seçilmiştir.<br />

Turizm sektörünün sürdürülebilirliğinin üç<br />

ayağı ekonomik olmak, sosyal değerlere<br />

önem vermek ve çevreyi korumaktır. Bu<br />

değerlere önem veren ve farkındalık süreçlerini<br />

çalışmalarına dâhil eden turizm<br />

profesyonelleri, turizm çalışmalarında sürdürülebilirlikte<br />

daha etkin konumlar elde<br />

edebilirler. Küresel kampanyalar, daha sürdürülebilir<br />

seyahat şekillerini teşvik etmek<br />

için kurulmuştur ve endüstri profesyonelleri,<br />

her yerde yolcuların zihniyetinde bir değişiklik<br />

beklemelidir. Turistler ziyaret ettikleri<br />

yerlerde yaptıkları çevresel, ekonomik ve<br />

sosyal etkilere daha çok ilgi duyacaklardır<br />

ve turistlerin bu değerleri somutlaştıran şirketleri<br />

destekleme olasılıkları da yüksektir.<br />

Modern bir gezgin için karbon ayak izini<br />

azaltmak için eve daha yakın kalmak gibi<br />

ileride pek çok dikkatli değişiklikler olabilecektir.<br />

Yaptıkları etkiye ilişkin güçlü bir<br />

farkındalığa sahip tur işletmeleri, zaten<br />

kurulmuş eko turizm uygulamalarından büyük<br />

fayda sağlayacaktır. Bununla birlikte,<br />

bu trende uyan gibi seyahat argümanlarını<br />

önemseyen işletmelerin çok geride kaldığı<br />

söylenemez. Turizm şirketleri sürdürülebilir<br />

bir turizm geleceği için güçlü bir sosyal<br />

odağı geliştirmeye ihtiyaç duymalılar ve<br />

bunu duymaya da mecburlar.<br />

MOBİL FOTOĞRAFÇILIK<br />

Turistlerin seyahatlerini belgeleme yollarını<br />

aramaları şaşırtıcı olmamalı. Modern cep telefonu<br />

kameralarının mükemmelliği göz önüne<br />

alındığında, giderek daha fazla seyahat eden<br />

kişinin bu önemli anları yakalamak için cihazlarını<br />

kullanmaları doğaldır. Tur operatörleri<br />

ve etkinlik sağlayıcıları, pazarlama çabalarına<br />

katkıda bulunacak bu eğilimden yararlanabilirler.<br />

Turizm şirketleri turistler tarafından<br />

oluşturulan içeriği güçlendirmeye yardımcı<br />

oldukları zaman, onların sosyal medya etkileşimlerinden<br />

pazarlama değeri elde edebilirler.<br />

Bir hikâye… Arizona'daki Antelope Kanyonu’na<br />

yapılan bir gezide, bu trendin müşterilerine<br />

getireceği değeri bilen rehberli tur için<br />

kaydolunduğunda, simgesel kanyonu geçerken<br />

çeşitli bölümlerde ışık akışının sunduğu<br />

olağanüstü manzaralar için tur rehberinin turistleri<br />

durdurup, fotoğraf çekmek için birkaç<br />

fırsat sunması bu duruma örnektir. Bu konu<br />

burada bitmez ve devam eder. Herkes çoğunlukla<br />

cep telefonlarıyla fotoğraf çekmeye<br />

başlamıştır. Rehber, fotoğraf deneyimine sahip<br />

olmayan kişilere yardımcı olmak için teklif<br />

sunar. Kendisine sorulduğunda, kanyonda<br />

daha iyi bir tur rehberliğine yardımcı olması<br />

için doğa fotoğrafçılığı dersini almış olduğunu<br />

açıklar. Bu nokta, web sitelerinde bile<br />

vurgulanmaktadır ve ayrıca bu fotoğrafları<br />

çekecek kadar güvende hissetmemiş olabilecek<br />

turistlere yön vermeye yardımcı olur.<br />

Zaten doğa fotoğrafçılığı, çarpıcı bir doğa<br />

turu için ek bir değer oluşturuyor. Turlarda<br />

müşteriler için benzer hatıralar bırakacak<br />

alanlar aranabilir. Ancak unutmamak gerekir<br />

ki, gezginlerin çoğu imgesel ve benzersiz fotoğraf<br />

istemlerini görmek istiyor. Her ikisini<br />

de yakalamak için fırsatlar aramak en güzeli.<br />

2017 'DE PİYA<strong>SAYI</strong> YÖNLENDİREN<br />

EĞİLİMLER<br />

Doğal olarak, 2017'de ortaya çıkan bazı seyahat<br />

eğilimlerinin turizm endüstrisini olumlu<br />

etkilediğini söylemek mümkün... “Alternatif<br />

turizm alanları” olarak ifade edilen turizm<br />

trendleri, birçok turizm şirketi ve profesyonelinin<br />

başarısı için önemli birer araçtır.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

55


TRAVEL<br />

A nice edition of FIJET Academy in<br />

ROMANIA<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

World Federation of Travel Journalists and<br />

Writers (FIJET) organized the fourth edition<br />

of FIJET Academy program in Romania<br />

this year. As an organization hosted by FI-<br />

JET Romania between 23-30 July, with the<br />

participants from Turkey, Croatia, Bulgaria,<br />

France and Italy, young journalists travelled<br />

about 1,000 miles through the country's<br />

many touristic cities.<br />

The theme of the FIJET Academy 2017,<br />

which aimed to bring together young travel<br />

journalists and writers with experienced<br />

names of the sector, exploring new tourism<br />

destinations and enhancing the intercultural<br />

interaction, designated as "Preserving<br />

the National Heritage". The FIJET team<br />

arrived in the Romanian capital Bucharest,<br />

got together with each other, and after that<br />

they settled on the road. During the trip, FI-<br />

JET Romania President Stefan Baciu, Vice<br />

President Gabriela Tigu, Secretary General<br />

Dan Anghelescu and FIJET Academy President<br />

F. Sema Kutlu accompanied the team.<br />

COZIA MONASTERY WITH ITS PEACEFUL<br />

ATMOSPHERE (1)<br />

The first stop of the FIJET team was the<br />

Cozia Monastery, which was built in 14th<br />

century at Calimanesti, in the southern<br />

region of country. Cozia Monastery, one<br />

of the most precious monuments reflecting<br />

Romania's national medieval art and<br />

architecture, impressed young journalists<br />

with its unique location on the edge of the<br />

Olt River, its floral garden, peaceful atmosphere<br />

and frescoes on the church walls.<br />

EUROPEAN CAPITAL OF CULTURE SIBIU<br />

After Calimanesti, the team arrived in Sibiu,<br />

one of the most important cultural centers<br />

of Romania, which situated on both<br />

sides of the Cibin River in Transylvania. In<br />

2007, the city selected as European Capital<br />

of Culture with Luxembourg. While Sibiu<br />

56 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


TRAVEL<br />

was the capital of the Transylvania Principality<br />

and the center of the Transylvanian<br />

Saxons in the past, also it belonged to the<br />

Kingdom of Hungary until 1920, nowadays<br />

it takes place in the top 10 list of Europe's<br />

most peaceful cities.<br />

A CITY WHICH SMELLS HISTORY;<br />

ALBA IULIA<br />

The team of FIJET Academy 2017 visited<br />

the city of Alba Iulia after Sibiu, which has a<br />

very important place in the national history<br />

of Romania, where the unification council<br />

was gathered on 1 December 1918, where<br />

the merger decision was taken, where the<br />

King Ferdinand and Queen Marie’s coronation<br />

ceremony was held as the Great Romanian<br />

Emperor on 15 October 1922, and<br />

much more historical features. The most<br />

important touristic points of the city are<br />

Romania's largest citadel "Alba Iulia Citadel",<br />

Romania's oldest and longest church<br />

"St. Michael's Cathedral", "Coronation Cathedral",<br />

where the coronation ceremony<br />

of King Ferdinand and Queen Marie was<br />

held, fascinating "Batthyaneum Library",<br />

where the manuscript work "Codex Aureus"<br />

written by Charlemagne in gold ink<br />

between 778-820.<br />

100TH ANNIVERSARY EXCITEMENT OF<br />

THE GREAT UNION<br />

On the visit to Alba Iulia, an informative<br />

meeting was organized for young journalists<br />

at the University of December 1, 1918,<br />

which has a unique location within the city's<br />

historic citadel. Deputy Mayor of Alba Iulia,<br />

Gabriel Plesa, The Rector of the University<br />

"1 December 1918" Alba Iulia, Daniel Breaz,<br />

Head of the Tourism Department from<br />

Alba County Council, Lucian Docea participated<br />

to the meeting. Gabriel Plesa made<br />

a statement to the FIJET team and stated;<br />

“Due to its historical and cultural location,<br />

Alba Iulia will be the center of celebrations.<br />

Until the 100th anniversary, which we are<br />

giving great importance and care, we plan<br />

to finish all infrastructure and transportation<br />

investments, also the restoration of<br />

the historic Alba Iulia Fortress. The number<br />

of tourists visiting our city increases every<br />

year. In this direction, we collaborate with<br />

the private sector to develop solutions<br />

that will increase our accommodation capacity.<br />

Our goal is to make Alba Iulia a center<br />

of attraction for tourists.”<br />

SMART CITY PROJECT<br />

Lucian Docea, Head of the Tourism Department<br />

from Alba County Council, explained<br />

that they are working on many applications<br />

for tourists and focusing on investments to<br />

modernize Alba Iulia as a part of the “Smart<br />

City” project, along with 100th anniversary<br />

celebrations. In this context, Docea said<br />

they will provide wifi access in whole city,<br />

online maps for tourists, intelligent parking,<br />

brief messaging services and much more.<br />

EUROPA NOSTRA AWARDED VILLAGE;<br />

RIMETEA<br />

The FIJET Academy team's stop after Alba<br />

Iulia was the Rimetea Village, which received<br />

the Europa Nostra Award in 1999.<br />

The cultural and architectural elements of<br />

Hungarian and Austrians dominate the village,<br />

which has been the center of mining<br />

and blacksmiths in the past centuries, with<br />

its white houses with green windows, magnificent<br />

scenery and over 800 years of residential<br />

settlement. Another remarkable<br />

detail in Rimetea, where there are about<br />

300 dynasties, all of which are under UN-<br />

ESCO protection and about 60 percent of<br />

the population is concerned with tourism, it<br />

is the first time to receive a Europa Nostra<br />

Award for a rural settlement.<br />

DELICIOUS WINE TASTING IN<br />

HISTORICAL JIDVEI CASTLE<br />

After the Rimetea, the young journalists<br />

settled on the road again and arrived to Jidvei<br />

town, one of Romania's most important<br />

wine producing regions with immense vineyards,<br />

where they became guests of the<br />

region's famous wine producers called Jidvei<br />

Wines. The FIJET team was informed in<br />

the historical Jidvei (Bethlen-Haller) Castle<br />

built in the 16th century; it was explained<br />

that the castle was used as a private property<br />

until 2000, afterwards the renovation<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

57


TRAVEL<br />

works carried out, it was started to be used<br />

for organizations such as wine presentation,<br />

wine tasting days and special invitations.<br />

The FIJET Academy 2017 team that<br />

invited to wine tasting after the informing,<br />

gave full marks to all exquisite wines.<br />

JOURNEY TO AGES IN THE DINOSAURS<br />

GEOPARK<br />

At the next stop, the team visited the village<br />

of Ceru Bacainti in Hateg town, where<br />

they strolled through the stone houses and<br />

open air museum which still preserving their<br />

originality, and headed for the Dinosaurs<br />

Geopark. The Dinosaurs Geopark has been<br />

established in 2004-2005, under the auspices<br />

of Bucharest University in the general<br />

area of prehistoric Hateg Island. Geopark<br />

was taken under UNESCO protection in<br />

2015, and it is also a member of the European<br />

Geoparks Network. Cristian Ciobanu,<br />

administrator of Tara Hategului Dinosaurs<br />

Geopark, gave detailed information about<br />

the geopark to the FIJET team. Ciobanu<br />

stated that with the slogan of "Journey to<br />

Ages" and volunteer tourism ambassadors,<br />

they have carried out activities on an area<br />

of 102 thousand hectares. He signified that<br />

they focus on an imaginary concept rather<br />

than scientific institution, and follow a strategy<br />

by creating many touristic spots instead<br />

of one main place, for tourists to spend<br />

more time and more money in the area.<br />

CONSTANTIN BRANCUSI'S<br />

VILLAGE; HOBITA<br />

Young journalists arrived to the Gorj region<br />

after the Dinosaurs Geopark, which was one<br />

of the most impressive stops of the trip. The<br />

FIJET Academy 2017 team first visited the<br />

Gorj Village Museum which opened in 1975,<br />

and received information about the houses<br />

and their features in a 13-hectare open air<br />

museum reflecting the traditional architecture<br />

of the region. Then they came to Hobita,<br />

the village where the famous sculptor<br />

Constantin Brancusi was born. Born in 1876,<br />

the Romanian Brancusi made his important<br />

works in Paris and passed to French citizenship.<br />

He left 215 sculptures and 1,200<br />

photographs behind him, as one of the most<br />

influential sculptors of the 20th-century,<br />

considered a pioneer of modernism.<br />

ADDRESS OF FASCINATING SCULPTURE<br />

COLLECTION; TARGU JIU<br />

The FIJET team reached to Targu Jiu after<br />

Hobita, which is one of the Romania's most<br />

important touristic cities. Adrian Tudor,<br />

Deputy Mayor of Targu Jiu, accompanied the<br />

team here and told about general features<br />

and touristic points of their city that awarded<br />

with the "Golden Apple" in 2014. Furthermore,<br />

he showed the outdoor sculpture<br />

group composed of Constantin Brancusi's<br />

three major works in Targu Jiu; "The Table<br />

of Silence", "The Gate of the Kiss" and "The<br />

Endless Column", which considered to be<br />

one of the great works of 20th century. The<br />

most important one of these, the Endless<br />

Column with a height of 30 meters, symbolizes<br />

the concept of infinity and the infinite<br />

sacrifice of the Romanian soldiers. It is considered<br />

as the top point of the modern art.<br />

A MASTERPIECE OF BRANCOVENESC<br />

STYLE; HOREZU MONASTERY<br />

Following the Targu Jiu, the FIJET team<br />

heading towards the capital Bucharest, visited<br />

the Horezu Monastery on their route<br />

which was founded in 1690 by Prince Constantin<br />

Brancoveanu in the town of Horezu,<br />

district of Wallachia. Monastery takes<br />

place in the UNESCO World Heritage List<br />

with its architectural purity and balance,<br />

the richness of its sculpted detail, its treatment<br />

of religious compositions, its votive<br />

portraits, and its painted decorative works.<br />

The monument still used as a church, and<br />

it is one of the Romania's most important<br />

historical and cultural sites.<br />

58 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


TRAVEL<br />

FINAL STOP CAPITAL BUCHAREST<br />

Young journalists arrived to Bucharest after<br />

Horezu, where they started to their FI-<br />

JET Academy 2017 program, and visited the<br />

capital's main touristic attractions. Firstly,<br />

the team visited Palace of the Parliament,<br />

which is the world's second largest administrative<br />

building after the Pentagon, the<br />

most expensive government building, the<br />

world's heaviest building, and they could<br />

not hide their surprise in front of the magnificent<br />

palace. In Palace of the Parliament,<br />

which has a floor space of 270 meters to<br />

240 meters, an elevation of 86 meters,<br />

1,100 rooms, <strong>12</strong> floors including two underground<br />

parking floors; 900 thousand cubic<br />

meters of wood, 200 thousand square meters<br />

of wool carpet, 3 thousand 500 tons of<br />

crystal and much more materials are used.<br />

The building was constructed almost entirely<br />

of materials of Romanian origin.<br />

CEAUSESCU'S GREAT PASSION; PALACE<br />

OF THE PARLIAMENT<br />

In 1983, Nicolae Ceausescu started the<br />

construction of the palace as part of the<br />

project to transform Bucharest, but with<br />

the collapse of the Ceausescu power in<br />

1989 and the execution of him with his wife<br />

in front of the walls of this huge structure,<br />

Ceausescu could not enjoy the gigantic<br />

palace he built for his own passion. While<br />

some of the Romanians are proud to say<br />

that the building is the second largest administrative<br />

building in the world after the<br />

Pentagon, others say it is the symbol of<br />

destroying the old Bucharest, the palace is<br />

ugly and a loss for the city.<br />

A GIANT OPEN AIR MUSEUM IN CAPITAL<br />

The FIJET team's second stop in Bucharest<br />

was the National Village Museum, an openair<br />

ethnographic museum in Herastrau<br />

Park. The museum extends to over 10 hectares<br />

and contains 272 authentic peasant<br />

farms and houses from all over the country,<br />

which showcasing traditional Romania village<br />

life. The structures were made of materials<br />

ascertained as traditional materials<br />

used in erecting the buildings by the peasants<br />

themselves in the course of history. As<br />

an interesting historical reference, the museum<br />

was the third outdoor museum ever<br />

founded in Europe chronologically.<br />

FAREWELL DINNER AND DELIVERY OF<br />

DIPLOMAS IN CASA CU NUCI<br />

Participants of FIJET Academy 2017 program<br />

finally visited Old Town, Victory Road,<br />

Stavropoleos Church, Cretulescu Church,<br />

Revolution Square, Ataturk Square, Triumph<br />

Arch, Manuc Inn, CEC Palace, National<br />

History Museum, National Bank of<br />

Romania and some other touristic spots in<br />

Bucharest. At the end, they came together<br />

for the farewell dinner at "Casa cu Nuci"<br />

restaurant and made the closing of FIJET<br />

Academy program.<br />

After a week of delightful travel, diplomas<br />

were presented to the team for their<br />

participation, and wishes of success were<br />

conveyed. The young journalists who were<br />

in the bitterness of leaving Romania, also<br />

thanked to FIJET Romania authorities for<br />

their excellent hospitality and considerable<br />

efforts during the trip.<br />

Known in Romania as “Trovants”<br />

the stones of Costesti, Romania<br />

are a type of sandstone concretion<br />

that secrete cement and can at<br />

times appear to grow as if alive.<br />

Consisting of a stone core with an<br />

outer shell of sand, after a heavy<br />

rain small forms are said to appear<br />

on the rocks leading them to be<br />

dubbed the “growing stones” by<br />

locals. The enigmatic living stones<br />

can grow from a few millimeters, to<br />

as large as 10 meters.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

59


ÖZGE’NİN GÜNCESİ<br />

Bademin hikâyesi:<br />

Biz badem elleriz!<br />

Dertlere deva hastalara şifa badem, sofralarımıza gelene kadar pek çok evreden geçiyor.<br />

Bu evrelerden biri de Datçalıların deyişiyle "badem elleme". Badem ellemeye birebir<br />

tanıklık ettik, badem işiyle geçimini sağlayan Datçalılara bademi sorduk.<br />

ÖZGE Ç. DENİZCİ<br />

Hatırlar mısınız, Gökova'dan Bodrum'a, Ören'den Datça'ya<br />

dolaşıp duran bir Akdeniz fokumuz vardı. Adı Badem'di.<br />

Adının neden "Badem" olduğunu Datça'ya gelince bir kez<br />

daha anlıyorsunuz. Çünkü Datça için badem, neredeyse<br />

hayat ve hayata dair hemen her şey demek.<br />

Yağmur biraz erken yağarsa (Ekim - Kasım gibi), Şubat -<br />

Mart aylarında Datça'yı gelin gibi süsleyen badem ağaçlarının<br />

beyaz çiçekleri ilk tomurcuklarını Ocak'ın 15'inden<br />

itibaren vermeye başlıyor. Şubat ve Mart aylarında ise<br />

Datça'nın en beyaz ve en bahar günleri yaşanıyor. Ancak<br />

şimdilerde yağış pek yok, bu da tarihi biraz erteleyecek<br />

gibi görünüyor.<br />

Nisan ve Mayıs aylarında ise Datçalılar tabiri caizse "çağla<br />

bayramı" yapıyorlar. Bilmeyenler için bir es verip çağlanın,<br />

bademin yeşil hali olduğunu söyleyelim. Çağla deyip geçmemek<br />

de gerek... Yeşil eriği andıran çağla, bağışıklık sistemini<br />

güçlendiren oldukça önemli bir yemiş. Kanserden<br />

koruyucu özelliği ise cabası.<br />

Çağladan sonra sıra geliyor badem olmaya. Haziran-Temmuz<br />

ayları badem zamanı... Dallarda kuruyan çağlalar,<br />

badem oluyor. Eh kolay değil, Datça halkı geçiminin yüzde<br />

yetmişini bademden sağlıyor.<br />

Badem toplama zamanı<br />

bazı köylerde herkes<br />

birbirine<br />

yardım ediyor.<br />

Çıkamayanın<br />

60 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ÖZGE’NİN GÜNCESİ<br />

Anlatılanlara göre geçen yıllarda daha çok badem alırlarmış.<br />

Küresel iklim değişimi, coğrafi koşulların zorlaması ve en<br />

önemlisi de insan nüfusunun artan popülasyonu iyiden iyiye<br />

etkiler olmuş mahsulü. Öte taraftan işçi bulmak da zor. Betçe<br />

tarafına mevsimlik işçi geliyormuş bademi toplamaya ama<br />

bunun dışında kimin gücü neye yeterse o kadarını imece usulü<br />

topluyormuş köylerde. Geriye kalan da başak oluyor, isteyen<br />

alıp topluyor; ister yiyor, ister satıyormuş.<br />

ağacına çıkılıyor, değnek ile vuramayanının ağacına vuruluyor,<br />

kısacası bademler el birliği ile toplanıyor. Genelde ağaçlardan<br />

uzun sırıklarla indirilen bademler, makinede soyuluyor, güneşe<br />

seriliyor. Güneşte üç- dört gün bekletiliyor. Sonra da çuvallara<br />

konup depolanıyor. Ekim - Kasım aylarında bademler kırma<br />

makinelerine giriyor. Makinelerde badem kırılıyorsa da bazıları<br />

inatçı oluyor. Kırılmayanlar, "badem elleme" adıyla yapılagelen<br />

bademi kabuğundan ayırma seansında kenara konuyor.<br />

Badem elleme, sadece kırılmayanı ayıklamak demek değil<br />

elbette. Kırılan bademlerin ayıklanması demek... Kabuğundan<br />

itina ile çıkarılan bademlerin kırık olanları da sağlamlarından<br />

badem elleme sırasında ayrılıyor. Kırık olanlar pastanelerde<br />

kullanılmak üzere pastacılara satılıyor. Sağlamlar ise kuruyemişçilere<br />

satacak toptancılara veriliyor. Yolculuğunu tamamlayan<br />

bademler sofralarımızı şenlendiriyor, sağlığımıza sağlık<br />

katıyor.<br />

ŞİFALI BADEM<br />

Badem içinin çinko, demir, kalsiyum, potasyum, E vitamini gibi<br />

mineraller ve vitaminlerle dolu, kansere karşı koruyucu özelliği<br />

olan bir yemiş olduğunu da biliyoruz. Peki, dış kabuğunun<br />

da işe yaradığını biliyor musunuz? Eskiden Tekel imal ettikleri<br />

bir içecekte kullanmak üzere badem kabuklarını alırmış ama<br />

artık imalat durduğu için almıyor. Şimdi ise yakacak ihtiyacının<br />

önemli bir kısmını karşılıyor badem kabukları. Bazen de bir çuval<br />

gübre ile bir çuval badem kabuğu değiş-tokuş ediliyor.<br />

Bademi, tuz ve su ile kavurup yenilince tadı çiğ bademe oranla<br />

farklı oluyor. Şifasından yararlanmak istiyorsanız uzmanlar "çiğ<br />

tüketmekte yarar var" diyor. Bademin ferahlatıcı etkisini hissetmek<br />

ve serin serin yemek istiyorsanız, bir kaseye su ve badem<br />

koyup dolapta bir gün bekletip ertesi gün yemenizi öneririm.<br />

Hızırşah Köyü'nde birlikte badem ellediğimiz Çetin Bardak'ın<br />

söylediğine göre "2016'da güzel badem olmuş". Ancak, 2017<br />

için aynı şeyi söylemek pek mümkün değilmiş. Çünkü bir sene<br />

bademi bol veren ağaç, ertesi sene kendini dinlendiriyor ve hasadı<br />

az oluyormuş.<br />

O gün birlikte ellediğimiz bademler arasında<br />

gababağ, ömer ağacı, kaya ağacı ve ak badem<br />

vardı. En iyi badem ise nurlu bademmiş<br />

ama bu sene hastalık vurmuş. Ege Üniversitesi'nden<br />

gelen araştırmacılar dahi çözüm<br />

bulamamışlar.<br />

O gün birlikte ellediğimiz bademler arasında gababağ, ömer<br />

ağacı, kaya ağacı ve ak badem vardı. En iyi badem ise nurlu bademmiş<br />

ama bu sene hastalık vurmuş. Ege Üniversitesi'nden<br />

gelen araştırmacılar dahi çözüm bulamamışlar. Çetin Abi kendisine<br />

ait olan nurlu badem ağaçlarının tamamını kestirmek<br />

zorunda kalmış. Yerine ak badem ile gababağ dikmiş. Aşılamış.<br />

Aşılamadan dikilen badem ağacının ürünün pek olmadığını da<br />

sohbetimiz sırasında öğrenmiş oldum.<br />

DİĞER ŞİFA KEÇİBOYNUZU<br />

Çetin Bardak ile badem hakkında konuşurken keçiboynuzunu<br />

da sormadan edemedim. Eskiden herkesin mutlaka bir<br />

tane keçiboynuzu ağacı olurmuş. Un haline getirilip samanla<br />

karışan keçiboynuzunu hayvanlarına yedirirlermiş. Artık hayvancılık<br />

da azaldığından keçiboynuzuna köylerde pek rağbet<br />

kalmamış. Eskiden tatlı ihtiyacını karşılayan keçiboynuzu,<br />

bağırsak sorunları olanın da bir numaralı ilacıymış. Şimdi artık<br />

keçiboynuzu ağacı olan pek az kalmış ama halen gençler<br />

dağ bayır dolaşıp keçiboynuzu toplamayı sürdürüyorlar.<br />

1960'lı yıllarda tütün üretiminin yasaklanmasına kadar Hızırşah<br />

ve Datça'nın diğer köylerinde tütün ekilir, toplanır, kırılırmış.<br />

Tütünün çilesini çeken yaşlılar, ellerinin acı tadını ve rengini<br />

çileleriyle hatırlıyor ve badem üretmenin keyfini sürüyorlar.<br />

Çetin Abi ekliyor: "Tütünü ayıklarken at bakalım ağzına atabilir<br />

misin? Ama bak bademi hem elliyorsun, hem yiyorsun."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

61


T.C.<br />

ANKARA İL KÜLTÜR TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ<br />

TRAVELEXPO<br />

ANKARA<br />

3. ULUSLARARASI<br />

TURİZM FUARI<br />

22-25 MART 2018<br />

ATO CONGRESIUM<br />

ZİYARET SAATLERİ 10:00-19:00<br />

DESTEKLEYENLER<br />

ORGANİZASYON<br />

www. travelexpoankara.com


DESTİNASYON<br />

MACHU<br />

PICCHU<br />

ZAMANI<br />

EMİN EREN ÖZLEN<br />

eminerenozlen@gmail.com<br />

i eminozlencom<br />

Dünyanın yeni yedi harikasından biri olan<br />

Machu Picchu, And Dağları‘nın zirvesinde,<br />

Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olan<br />

İnkalar’ın efsanevi tarihi şehri. Şehir, İnka<br />

hükümdarı Pachacutec Yupanqui tarafından<br />

1450 yılları civarında inşa ettirilmiş,<br />

İspanyol istilası sırasında dağların arasında<br />

olmasından dolayı fark edilmemiş, yağmalanamamış<br />

ve böylece günümüze kadar<br />

gelebilmiş.<br />

MACHU PICCHU’YA NASIL GİDİLİR?<br />

Machu Picchu’ya gitmek için önce tren ile<br />

Aguas Calientes’e ulaşmanız lâzım. Tabii<br />

bunun için de önce Cuzco’ya gelmeniz,<br />

oradan da Ollantaytambo’ya yani tren istasyonun<br />

bulunduğu yere varmanız gerekiyor.<br />

Tren ile Aguas Calientes’e ulaşmak<br />

için birçok tren firması sefer düzenliyor,<br />

keyfinize göre bunlardan birini tercih edebilirsiniz,<br />

ancak bir tavsiye; ziyaret sayısı<br />

oldukça fazla olduğundan biletler çok hızlı<br />

tükenebilmekte, planlamalarınızı önceden<br />

yapmakta fayda var. Zaten eğer buraya<br />

bir tur şirketiyle geliyorsanız, onlar<br />

bu ayarlamaları en iyi şekilde yapıyorlar<br />

emin olabilirsiniz. Aguas Calientes’e ulaştıktan<br />

sonra antik şehir Machu Picchu’ya<br />

çıkabilmek için iki alternatif bulunuyor.<br />

Bunlardan biri 10 dk’lık otobüs yolculuğu,<br />

diğeri ise 1.5-2 saatlik fotoğraf ve doğa<br />

tutkunlarının çok hoşuna gidecek zorlu bir<br />

dağ yürüyüşü.<br />

MACHU PICCHU’YA NE ZAMAN GİTMELİ?<br />

Ben Machu Picchu’ya geçen kurban bayramında,<br />

yani eylül ortasında gittim, hava<br />

koşulları oldukça iyiydi, hatta Machu Picchu’da<br />

kısa kollu t-shirtle gezmiştim. Güney<br />

Yarımküre’nin ilkbahar aylarını yaşadığı<br />

zaman olduğundan hava koşulları genellikle<br />

gezmeye elverişli oluyor.<br />

Bahsettiğim gibi Aguas Calientes’e gitmek<br />

için üç tren firması sefer düzenliyor, bu da<br />

onlardan biri. Bizim tur bu firmadan yerlerimizi<br />

almıştı, gayet güzel ve konforluydu,<br />

tercih edebilirsiniz. Inca Trail yapmak isteyenler,<br />

yani kalan mesafeyi yürüyerek<br />

devam edecekler trenden belli bir noktada<br />

inip, Machu Picchu’ya tırmanıyorlar.<br />

MACHU PICCHU’NUN KEŞFİ VE<br />

HIRAM BINGHAM<br />

1450 yılları civarında inşa edilen İnkalar’ın<br />

tarihi şehri Machu Picchu, İspanyol istilasından<br />

coğrafi konumu sayesinde kurtulmuş,<br />

20. yüzyıla kadar hiç keşfedilmeden<br />

günümüze kadar gelebilmiş. 1911 yılında<br />

Hiram Bingham adlı Amerikan bir tarihçi<br />

burayı İnkalar’ın son kalelerinden olan kayıp<br />

şehir Vilcabamba’yı ararken keşfetmiş.<br />

Bugün dünyanın en ünlü ve önemli arkeolojik<br />

sit alanlarından biri olan Machu Picchu,<br />

binlerce turistin akınına uğruyor. Kayıtlara<br />

göre günde ortalama 2.000 kişi şehri ziyaret<br />

etmekte.<br />

Machu Picchu’yu keşfeden, bölgede<br />

araştırma yapan Hiram Bingham...<br />

Hiram Bingham, burayı keşfettikten sonra<br />

bölgede yıllarca süren birçok keşif gezisi<br />

başlatılmış ancak, günümüzde hâlâ Machu<br />

Picchu’nun sırrı tam olarak çözülememiştir.<br />

Özellikle şehrin kurulmasındaki amaç<br />

günümüzde tartışmalara açık bir konu olmakla<br />

beraber, hakkında birçok varsayım<br />

bulunmakta. Bu varsayımlardan bazılarına<br />

göre yüksek duvarlarla çevrili bu şehrin<br />

kurulma amacı İnkalar’ın kültürlerini dış<br />

dünyaya özellikle de İspanyol etkisine<br />

karşı savunmak istemeleri. Günümüzde de<br />

geçerliliğini koruyan ve diğer varsayımlara<br />

göre daha çok kabul gören bir varsayıma<br />

göreyse, burası İnkalar’ın hem ticari hem<br />

de dini merkezi.<br />

64 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


DESTİNASYON<br />

Hemen hemen İnka Medeniyeti’nin anlatıldığı her<br />

kaynakta olduğu gibi İnkalar, astronomiye büyük<br />

önem vermişler. Bunun en büyük örneklerinden<br />

biri Inti Watana Taşı... Bu taş, 21 Haziran’da güney<br />

tarafına en uzun gölgeyi düşürürken, 21 Aralık’ta ise<br />

kuzey tarafına en kısa gölgeyi düşürmekte…<br />

Aktif bir deprem bölgesinde yer alan Machu<br />

Picchu’da, dağların tepesindeki tapınakların<br />

ve yerleşim birimlerinin ayakta<br />

kalabilmesinin tek sebebi, İnkalar’ın<br />

uyguladığı ileri antisismik teknikleriyle<br />

birbirine geçmeli blok taşlardan oluşan<br />

binalar inşa etmeleri. Ayrıca İnkalar yaşadıkları<br />

bölgenin coğrafi koşullarını göz<br />

önünde bulundurarak, bunları kendileri<br />

için avantaja çevirecek teknikler kullanarak,<br />

doğaya zarar vermeden, doğaya karşı<br />

üstünlüklerini göstermişler. Taraçalama<br />

yöntemini geliştirerek drenajı sağlamış,<br />

erozyon, heyelan ve su baskınlarını engelleyebilmiş,<br />

hem de taraçalara ektikleri<br />

mısır, patates, coca gibi tarım ürünleri<br />

için güneş ışınlarından maksimum verimi<br />

alabilmişler.<br />

Şehir planlamalarını da bu coğrafi koşullara<br />

göre yapmışlar. Bu şehir planlamasına<br />

göre şehrin iki ana bölümü bulunmakta.<br />

Bunlardan biri tarım ve sulama kolaylığı<br />

için yapılmış taraçalı basamaklı bölüm, diğeri<br />

ise yerleşim yerlerine ayrılmış bölümü.<br />

Yerleşim yerlerine ayrılmış bölümün alt<br />

kesimlerinde konutlar, üst kesimlerinde ise<br />

tapınaklar bulunmakta.<br />

Şehrin önemli 3 yapısı var. Bunlar; Inti Watana,<br />

Güneş Tapınağı ve Üç Camlı Oda. Bu<br />

yapılar dışında kalan kısımlar ziyaretçilerin<br />

şehrin planlamasını daha iyi kavrayabilmesi<br />

için restore edilmiş. Bugün de hâlâ yer yer<br />

restorasyonlar sürüyor.<br />

Üç Camlı Oda<br />

Güneş Tapınağı<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

65


GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />

Şövalyelerin Evi,<br />

RODOS<br />

Yunan Adaları, güzel koylarıyla her daim bizi bekliyor. Yapacağımız tek<br />

şey bir feribota atlayıp karşı kıyıya geçmek ise, o zaman ne duruyoruz?<br />

SEMA TAŞTAN ÇELEPCİ<br />

www.geziyorumoyleysevarim.com<br />

Rodos Adası, Yunan Adaları’nın bize yakın en güzel<br />

adalarından biri. Cruiseların hemen hemen hepsi bu<br />

yüzden Rodos’a günübirlik bile olsa demir atar. Ama<br />

Rodos’un hakkını günübirlik bir cruise gezisinde<br />

vermek mümkün değil. Koylarını ve Lindos şehrini<br />

gezmeden sadece şehir merkezini görmek, “Rodos’u<br />

gördüm” demek için tabii ki yetmez! Rodos Adası’nın<br />

hakkı en az 3-5 gün. Araba kiralayıp her koyunda denize<br />

girmeden, şehirlerini gündüz ve gece gezmeden<br />

adadan ayrılmak, Rodos’a büyük haksızlık olur benden<br />

söylemesi...<br />

Ege Denizi’ndeki Oniki Adalar’ın en büyüğü olan Rodos<br />

Adası, Marmaris’e oldukça yakın olmasından<br />

dolayı hem Türk turistlerin hem de Marmaris’e tatile<br />

gelen yabancı turistlerin yaz aylarında vakit geçirmekten<br />

büyük keyif aldıkları bir yer. Adaya gittiğinizde<br />

bol bol İngiliz turistle sohbet edeceğinizi garanti<br />

edebilirim. Ulaşım kolay, ada da güzel olunca, sıcak<br />

havalarda adaya akın akın insan gidiyor.<br />

Elbette ki Rodos’u Rodos yapan tek şey koyları değil.<br />

Rodos Adası’nın tarihi çok eskilere dayanıyor. Ada;<br />

Minoanlar, Dorianlar, Pers İmparatorluğu, sonrasında<br />

Roma İmparatorluğu’nun kontrolü altına girer.<br />

Emeviler ve Bizanslıların ele geçirdiği ada, Tapınak<br />

Şövalyeleri’nin adaya demir atmasıyla bambaşka<br />

bir döneme adım atar. Bu yüzden ada, “Tapınak Şövalyeleri<br />

Adası” olarak da adlandırılıyor. Osmanlı<br />

İmparatorluğu kuşatana kadar uzun bir süre Tapınak<br />

Şövalyeleri’nin egemenliğinde kalan adanın şu anki<br />

görünümüne bu süre zarfında kavuştuğu biliniyor.<br />

Kanuni Sultan Süleyman’ın adayı Osmanlı İmparatorluğu<br />

topraklarına katmasıyla 400 yıllık Osmanlı<br />

hâkimiyeti sürecinde adaya önemli eserler kazandırılmış<br />

olsa da, tapınak şövalyelerinin arkalarında<br />

bıraktıkları, adanın belkemiğini oluşturuyor diyebilirim.<br />

Osmanlı’nın dağılma sürecinde İtalyanların eline<br />

geçen Rodos Adası, yasal olarak 1947 yılından beri<br />

Yunanistan Hükümeti’nin adası olarak tatilcilere kapılarını<br />

açıyor.<br />

Yaz aylarında güzel bir kaçamak yapabileceğiniz<br />

Rodos Adası’nda gezilecek yerlere ada merkeziyle<br />

başlayalım.<br />

Ada Merkezi: Yıllar süren farklı medeniyetlerin egemenliklerinin<br />

izlerini bir arada bulabileceğiniz bir<br />

yer. Mandraki Limanı’na tekneyle girerken yeldeğirmenleri<br />

ve yerinde yeller esen Antik Dünyanın Yedi<br />

Harikası’ndan biri olan Rodos Heykeli’ni simgeleyen<br />

iki geyik heykeli dikkat çekiyor. Antik çağın en önemli<br />

yapıtlarından biri olan Rodos Heykeli yerinde durmasa<br />

da, hikâyesi ve simgesi tüm adaya yayılmış durumda.<br />

Heykel, Rodos Adası’nın ilk sakinlerinden Dorlar<br />

zamanında yapılır. Güneş tanrısı Helios’a inanan bu<br />

66 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />

denizci kavim, adayı kültürel olarak oldukça<br />

zenginleştirip, bir kültür merkezi konumuna<br />

getirirler. Kazandıkları savaşların zafer<br />

anıtı ve tanrılarına şükranlarını sunmak için<br />

ise limana Helios’un heykelini yaparlar. 32<br />

metre yüksekliğindeki adayı koruduğuna<br />

inanılan bu tunç heykel, 50 yıl ayakta kaldıktan<br />

sonra depremde yıkılarak yok olur. New<br />

York’taki Özgürlük Heykeli'nin, Helios’un<br />

Heykeli'nden ilham alınarak yapıldığına<br />

inanılıyor. Eğer öyleyse arkasında sadece<br />

bir efsane değil bir de dikili taş bırakmış<br />

Dorlar. Heykelin ayaklarının bastığı düşünülen<br />

yerlerde bugün Elefos ve Elefina adlı<br />

iki geyik heykeli görülüyor. Her ne kadar Rodos<br />

Heykeli yerinde durmasa da, hem Aziz<br />

Nicholas Kalesi ihtişamlı görüntüsü, hem de<br />

geyik heykelleri arasında Mandraki Limanı’na<br />

girmek, Rodos’un size sunacaklarının<br />

tahmin ettiğinizden daha fazla olduğunu<br />

anlamanıza yetiyor.<br />

Rodos Adası, şehir merkezindeki görkemli<br />

kalesiyle şehri ikiye ayırıyor. Eski şehir, birbirinden<br />

endamlı kapılardan girilebilen kalenin<br />

içine kurulu. Kalenin dışındaki otellerin<br />

bulunduğu bölüm ve sonradan yerleşilen<br />

yerler ise, yeni şehir olarak adlandırılıyor.<br />

Oldukça yüksek surlarıyla pek çok saldırıya<br />

direnebilmiş olan kalenin içine girdiğinizde<br />

karşınıza Rodos’a dair pek çok şeyi bir arada<br />

bulabileceğiniz eski şehir çıkıyor.<br />

Aslında Rodos’un kalbinin eski şehirde<br />

attığını söylersem abartmış mı olurum?<br />

Avrupa’daki pek çok şehirde olduğu gibi,<br />

tarihi yapılarla restoranlar burada da iç içe<br />

geçmiş durumda. Arnavut kaldırımı sokaklarındaki<br />

harika restoranlarda yorgunluk<br />

atarken, ışıl ışıl mağazalarından da gece<br />

geç saatlere kadar alışveriş yapmak mümkün.<br />

Hipokrat Meydanı’nın keyfi ise güneş<br />

battıktan sonra bir başka...<br />

Socratous Caddesi: Eski şehrin en bilindik<br />

caddelerinden biri. Burada yer alan ve adanın<br />

en değerli yapılarından biri olan Kanuni<br />

Sultan Süleyman Camii, adanın fethinden<br />

sonra Pargalı İbrahim Paşa tarafından padişah<br />

için yaptırılır. Caminin hemen karşısında<br />

yer alan Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi,<br />

yaklaşık <strong>12</strong>00'ü el yazması 2500 eseri<br />

barındırdığı için Yunanistan'ın en önemli<br />

kültür miraslarından biri olarak da kabul<br />

ediliyor. En eski kitapların yaklaşık 900 yıllık<br />

olduğu tahmin edilen kütüphanedeki en<br />

önemli eser ise, daha önce çalınıp Interpol<br />

tarafından bulunan, yazımı 53 yıl süren 615<br />

yıllık Kuranı Kerim. Yine bu caddede yer<br />

alan bir diğer önemli yapı ise, 1851 yılından<br />

beri ayakta duran saat kulesi.<br />

Rodos eski şehirde görülecek pek çok yapının<br />

arasında, yaklaşık 450 yıllık Mustafa<br />

Paşa Hamamı, İbrahim Paşa Camii, Türk<br />

Mahallesi’nde bulunan 300 yıllık Türk kahvehanesi<br />

gibi Osmanlı döneminden kalan<br />

yapılar bulunuyor. Ama adanın benim şehir<br />

merkezinde gezmekten en keyif aldığım<br />

yeri ise Şövalyeler Caddesi ve Grand Master’s<br />

Palace - Büyük Üstatlar Sarayı oldu.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

67


GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />

Osmanlı’nın adayı ele geçirdiği sırada<br />

650 şövalyeden sadece 180'i sağ kalır ve<br />

Malta'ya gönderilen şövalyeler, ‘Malta Şövalyeleri’<br />

olarak varlıklarını sürdürürler.<br />

Malta tarikatı, bugün kendine ait topraklara<br />

sahip olmasa da bir yardım kuruluşu<br />

olarak devletler tarafından tanınmakta.<br />

İşte bu hâlâ günümüzde varlığını sürdüren<br />

tarikatın Rodos Adası’na bıraktığı en büyük<br />

miras ise, Grand Master’s Palace...14. yüzyılda<br />

St. John’un yaptırdığı saray, kilisenin<br />

deposundaki cephaneliğin patlamasıyla<br />

ciddi bir hasar alsa da 1930’ların sonunda<br />

restorasyondan geçen saray, günümüzde<br />

de bakımı düzenli olarak yapılarak korunuyor.<br />

Zamanında şövalyelerin idari merkezi<br />

konumundaki bu saray, şu anda harika bir<br />

müze olarak hizmet veriyor. Sarayda Kos<br />

Adası’ndan getirilen mozaikler görülmeye<br />

değer. Sarayın toplantı odalarındaki işlemelerdeki<br />

detaylar ise büyüleyici. Kapıdan<br />

girdiğiniz an bir zaman makinasıyla Orta<br />

Çağ'a gitmiş hissine kapılıyorsunuz. Saray,<br />

Rodos Eski Şehrin en tepesinde harika bir<br />

manzaraya hâkim. Saraya çıktığınızda manzaranın<br />

keyfini sürmeyi sakın unutmayın!<br />

Ada merkezinin en görülmesi gereken<br />

yapılarından biri, Şövalyeler Caddesi’nin<br />

girişinde bulunan Rodos Arkeoloji Müzesi.<br />

Aslında 1440 yılında şövalyelerin hastane<br />

olarak yaptırdığı bu bina, adadan tarih boyunca<br />

pek çok kültürün geçmesinden dolayı<br />

oldukça değerli eserleri barındırıyor.<br />

Rodos ve Lindos şehrindeki akropollerden<br />

bulunan heykeller ve en değerli parçalar bu<br />

müzede sergileniyor.<br />

Tabii Rodos Adası, sadece eski şehirden<br />

ibaret değil. Ama insanı bir Orta Çağ filminin<br />

stüdyosundaymışçasına havaya sokan<br />

şehir merkezi, gündüzüyle gecesiyle oldukça<br />

keyif veren bir yer. Gelelim Rodos’un en<br />

güzel şehri Lindos’a…<br />

Lindos, dik bir yamaca kurulu bembeyaz<br />

bakımlı evleri ve daracık sokaklarıyla Rodos<br />

Adası’nın gelini adeta. Lindos şehrini<br />

bu kadar önemli ve güzel yapan sadece<br />

sokakların güzelliği değil elbet. Şehir, Yunanistan’daki<br />

en önemli tapınaklardan biri<br />

olan Athena Tapınağı’nı barındırdığı için<br />

Hristiyan hacıların da ziyaret ettiği bir yer.<br />

Lindos, gündüzleri plajlarında denizin tadını<br />

çıkarabileceğiniz, akşamları dar sokaklarında<br />

kurulan tezgâhlardan pek çok hediyelik<br />

eşya alabileceğiniz, restoranlarında taze<br />

deniz ürünlerinin tadına doyamayacağınız,<br />

akropolündeki manzarayı başka hiçbir<br />

yerde bulamayacağınız harika bir şehir. St.<br />

Pavlos koyunda denizde yüzerken karşıdaki<br />

şapelden duyduğunuz sevinç çığlıklarının<br />

bir düğünden geldiğini anlamanın şaşkınlığını<br />

yaşayacağınız bu şehre mutlaka gidin.<br />

Başka nerede denizden bir düğün izleme<br />

şansını yakalar ki insan?<br />

68 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />

Kelebekler Vadisi (Petaloudes): Rodos<br />

Adası’nın en önemli turist çekim merkezlerinden<br />

biri. Ağaçların arasında gezerken<br />

kayaların ve dalların üzerinde binlerce çeşit<br />

kelebek görmek ilk başlarda insanı oldukça<br />

şaşırtsa da, bir süre sonra alışılıyor. Kahverengi<br />

olanlar neredeyse bitki örtüsü görüntüsündeler.<br />

Ağaçların serinliğinde dinlenip<br />

soğuk bir şeyler içeceğiniz bu vadide, gittiğiniz<br />

döneme göre çok farklı çeşitlerde<br />

kelebekler görmeniz mümkün. Burada bir<br />

de ufak bir doğa tarihi müzesi var ki, insana<br />

"Madem buraya kadar geldim bir gezeyim"<br />

hissini veriyor.<br />

Rodos Sahilleri: Rodos Adası antik şehirleri,<br />

Orta Çağ'dan kalma görüntüsü ve güzel<br />

restoranlarının yanında bir de harika plajlara<br />

sahip. Her an sahillerin dolu olduğu, işten<br />

çıkan ada halkının havluyu kaptığı gibi kendini<br />

sahile attığı bir yaşam… Özenmemek<br />

elde değil doğrusu...<br />

Anthony Queen Koyu (Ladiko): Adanın bu<br />

ünlü koyunun çok fazla ilgi çekmesindeki<br />

en büyük neden tabii ki ismi. Söylenenlere<br />

göre Anthony Queen bir film çekiminde<br />

çok beğenmiş olduğu bu koyu satın alır ve<br />

adanın ismi onun ismiyle anılmaya başlanır.<br />

Oldukça küçük olan koyun tepesinde ufak<br />

bir kafeterya bulunuyor. Adanın diğer koylarına<br />

göre suyunun daha serin olduğunu<br />

söyleyebileceğim bu koy, gündüzleri çok<br />

kalabalık olduğu için, akşama doğru gitmenizde<br />

fayda var.<br />

Tsampika: Boydan boya ince altın kumla<br />

kaplı olan bu sahil şeridi, adanın daha çok<br />

çakıl taşlarıyla süslü plajlarından biraz ayrılıyor.<br />

Plajın arka tarafında restoranların bulunduğu<br />

Tsampika, neredeyse tüm gününüzü<br />

geçirebileceğiniz, ılık ve temiz denizinde<br />

yüzebileceğiniz harika bir plaj. Özellikle<br />

bizim gibi çocuklu aileler için oldukça ideal.<br />

Nerede kum, orada mutlu çocuklar...<br />

Elli Plajı: Rodos’un en bilinen, şehir merkezine<br />

en yakın plajı. Yeni şehir olarak adlandırılan<br />

bölümün kurulduğu yerde bulunan<br />

plaja şehir merkezinden yürüyerek çok rahatlıkla<br />

gitmek mümkün... Bu sahilde bir de<br />

akvaryum bulunuyor.<br />

...<br />

Rodos Adası, bambaşka kültürlerin esintisini<br />

hissedebileceğiniz, tarihe doyacağınız,<br />

plajlarına ise doyamayacağınız güzellikte<br />

bir ada. Orta Çağ’dan kalma görüntüsünde<br />

kendinizi kaybedeceğiniz, restoranlarında<br />

deniz ürünlerinin keyfini çıkaracağınız Şövalyeler<br />

Adası Rodos sizi bekliyor!<br />

2015 yılında Türk Yacht’ın davetlisi<br />

olarak Muğla’nın Marmaris ilçesine<br />

gelen Yunanistan’ın Rodos Adası Belediye<br />

Başkanı Fotis Chatzidiakos,<br />

Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar<br />

ile kardeş şehir anlaşmasının temellerinin<br />

atılmasında ilk adımı atan isim<br />

olmuştu.<br />

Rodos’a Nasıl Gidilir?<br />

Marmaris ve Bodrum’dan kalkan feribotlarla<br />

ulaşmak mümkün... Marmaris’ten<br />

1, Bodrum’dan 2,5 saat süren<br />

bir yolcuğun ardından Rodos’a ulaşabiliyorsunuz.<br />

Geçerli Şengen vizeniz<br />

ve pasaportunuzu yanınıza almayı<br />

unutmayın...<br />

Rodos’ta nerede, ne yenir?<br />

Rodos’a gittiğinizde tabii ki yenilecek<br />

en önemli şey taze deniz ürünleri.<br />

Ahtapot, kalamar ve mezelere doyacağınızın<br />

garantisi benden... Türkler<br />

arasındaki en ünlü restoranın Nikos<br />

olduğunu söyleyebilirim. Yol üstünde<br />

olan restorana gittiğinizde masaların<br />

pek çoğunda Türklerin oturduğunu<br />

göreceksiniz. Hem ara caddede olması,<br />

hem de ahtapotun neredeyse yanık<br />

kıvamda gelmesinden dolayı bizden<br />

oldukça düşük bir puan aldı Nikos. Rodos’a<br />

gittiğinizde rezervasyonsuz yer<br />

bulmanın çok da mümkün olmayacağı<br />

Tamam Restoran’a uğramadan dönmeyin<br />

derim. Bir akşam yemeği için<br />

mutlaka Lindos’a zaman ayırmanız gerektiğini<br />

de notlarınıza ekleyin…<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

69


OBJEKTİFİMDEN<br />

BİR ORTA ÇAĞ PLATOSU:<br />

GIRONA<br />

Gül’ün Adı, Koku, Game of Thrones ve daha başkaları...<br />

Film ve dizi dünyasının vazgeçilmez kenti...<br />

Sokaklarında dolaşırken kendinizi Orta Çağ’da hissettiğiniz<br />

bir kentte bulundunuz mu? Pek olmamıştır<br />

bence. O zaman hemen Girona’yı görmeye gidiyorsunuz.<br />

İspanya’nın bu güzel kenti; tarihi seviyorsanız,<br />

mimariye ilginiz varsa, bir de fotoğraf çekiyorsanız,<br />

sizi gerçekten çok etkileyecek…<br />

800 bine yaklaşan nüfus, her yıl 5 milyon civarında<br />

turist ağırlıyor. Bunda, kentin Costa Brava kıyılarına<br />

yakın olmasının payı büyük. Ancak, asıl etken Barcelona…<br />

Evet Girona, Katalonya bölgesinin kuzeydoğusunda,<br />

Barcelona’ya 99 km mesafede. Vee, Katalonya’nın<br />

Barcelona’dan sonraki en büyük kenti. E,<br />

tarihsel zenginliği de katınca; işte her yıl milyonlarca<br />

turistin neden geldiğinin cevabı…<br />

YİĞİT UYGUN<br />

Yazı ve Fotoğraflar<br />

Bir ayrım yapalım… Benim dediğim taraf, eski kent<br />

Barri Vell. Onyar nehri, kenti neredeyse ikiye ayırıyor.<br />

Bir taraf tarihsel merkez, yani eski kent. Diğer taraf<br />

ise, ticari merkez ve nispeten daha modern mimariyi<br />

de barındırıyor… Barri Vell; İspanya’nın en iyi korunmuş<br />

Orta Çağ şehirlerinden. Ayrıca; dünyanın en iyi<br />

korunmuş Yahudi Mahallesi de, Girona’da (El Call)...<br />

70 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


OBJEKTİFİMDEN<br />

Katedral Co Plonje<br />

Gelelim benim daha çok ilgimi çeken eski<br />

kente. Gotik kiliseler, Orta Çağ surları,<br />

Arnavut kaldırımlı sokaklar, sizi <strong>12</strong>00’lere<br />

1300’lere taşıyor. Elbette nefis müzeler ve<br />

galeriler de gezinize renk katacak.<br />

Şehri ilk kuranlar İberler. M.Ö. 500-1000<br />

aralığına tarihleniyor. Ausetani Krallığı hüküm<br />

sürüyor ve o zamanki isim; Gerunde.<br />

Sonrasında Romalı’ların, Vizigotlar’ın, Müslüman’ların<br />

işgali altında yaşıyor Girona.<br />

Kente can ve su veren Onyar nehri değil<br />

sadece. İrili ufaklı dört nehir daha akıyor<br />

Girona çevresinde. Ancak Onyar’ın iki kenarındaki<br />

rengârenk boyanmış evler gerçekten<br />

tablo niteliğinde. E, o zaman, parmaklar<br />

deklanşöre gitmeye başlasın. Çekilecek<br />

çok kare var zira…<br />

St. Maria katedrali, Arap hamamı, St. Feliu<br />

kilisesi, Ana meydan, Yahudi mahallesi mutlaka<br />

çekilmeli…<br />

Toplu taşıma yok! Adımlarınıza sağlık… Ha<br />

bu arada, inilip çıkılacak çokça merdiven<br />

var. Dikkat!<br />

Paris’deki meşhur kulenin mimarı; burada<br />

da yine ismiyle anılan metalden bir köprü<br />

yapmış, bilginize. (Eiffel)<br />

Plaça de la Independencia; kentin ana merkezi<br />

konumunda.<br />

Girona’ya bence kışın gidilmeli. Yağış olmasın<br />

yeter. Evet, puslu havada Orta Çağ<br />

mimarisi daha bir ürkütücü gelebilir. Bence<br />

gerçeği yansıtıyor ama. Bir de; gezi arası sıcacık<br />

bir mekânda verilen molada içilen bir<br />

içki, güzel bir yemek, hele hoş bir sohbetle…<br />

Aman; işte keyif…<br />

Mesela, dört tarafı muhteşem Orta Çağ binaları<br />

ile sarmalanmış bir restaurantta, nefis<br />

tapaslar eşliğinde yudumlanan şarabın lezzetini,<br />

nerede bulabilirsiniz? Tapas; malum<br />

küçük küçük sayısız meze tabaklarından<br />

oluşuyor. Doyumluk değil, tadımlık… İşte bu<br />

da beni, özellikle Rum ve Ermeni vatandaşlarımızdan<br />

kazandığımız eski meyhane kültürümüze<br />

götürüyor. Bizde de böyle…<br />

Ayrıca Girona da, sayısız Michelin yıldızı<br />

kazanmış çok üst düzey restaurantlar da<br />

var… Damak zenginliği bu olsa gerek.<br />

Peki yönetmenler? Elbette ki uygun projelerde,<br />

burayı neden tercih ediyor? Benim<br />

asıl işim Reklam Filmi Yönetmenliği. İnanın<br />

uygun bir proje geldiğinde; Girona çekim<br />

yapmak isteyeceğim ilk kent… Fotoğraf<br />

çekerken bile kamerayı nereye koyacağınızı<br />

bilemiyorsunuz. O denli zengin bir arka plan<br />

var. Tabi ki eski kentte. Kıta Avrupa’sı, bu<br />

manada gerçekten çok özel yerlere sahip...<br />

Evet… 6.000 kilometrekareye yakın bir<br />

kenti; iki sayfada anlatmaya çalıştık… Ulaşım<br />

için bizden en pratik yol; Barcelona’ya<br />

uçmak… Kışın -5, yazın ise +40’lara varan<br />

hava koşullarını unutmayın. Haydi bakalım…<br />

Orta Çağ seyahati yapmak isteyenler…<br />

Buyurun…<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

71


DOYASIYA GEZ<br />

Akdenizin vazgeçilmezi;<br />

BARSELONA<br />

OĞULCAN TATAR<br />

ogulcan@doyasiyagez.com<br />

i ogulcantatar<br />

Sokaklarında kaybolmanın belki de en güzel olduğu<br />

şehirdir Barselona. Gotik mimarinin çekiliciği, gece<br />

hayatının hareketliliği, Akdeniz ve Katalan dağlarından<br />

gelen lezzeti, kozmopolitliğinden gelen enerjisi<br />

ve Katalan saygınlığının birleşimi sayesinde Barselona’ya<br />

bir gelen bir kez daha gelmek ister.<br />

Barselona’nın merkezinde, Eixample semtinde yer<br />

alan Guest House Barcelona Bruc I & II’de resepsiyonist<br />

olarak çalıştığım sürenin ardından siz değerli<br />

<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi okuyuculara bu yazımı<br />

sunmaktayım.<br />

BARSELONA’YA NASIL GİDİLİR?<br />

NE ZAMAN GİTMELİ?<br />

Barselona’nın El Prat Havalimanı’na İstanbul’dan her<br />

gün karşılıklı uçak seferleri düzenleniyor ve yolculuk<br />

süresi 3 saat 50 dakika. Barselona’da deniz-kum-güneş<br />

turizminin yanı sıra kültür turizmi de yapıldığı<br />

için yılın <strong>12</strong> ayı boyunca turizm devam ediyor. Yaz<br />

aylarında şehrin nüfusu kadar bir de turist nüfusu eklendiği<br />

için kültürel bir seyahat planlayanlar için ideal<br />

bir durum olmayabilir. Ancak hareketli mi hareketli<br />

bir gece hayatı için en ideal sezon yaz ortası.<br />

BARSELONA’DA İLK GÜN<br />

Bu şehirden bir Gaudi geçti; öyle bir Gaudi’dir ki mimari<br />

akımıyla ne öncesi ne de sonrası vardır bu önemli<br />

dünya insanının... İlhamını doğadan alan Gaudi’nin<br />

eserleriyle ilk gününüzü geçirmenizi tavsiye ederim.<br />

Şehrin deniz kıyısından kara tarafına doğru çıkarak devam<br />

eden bu rotada Barselona’nın en ünlü parkı Ciutadella’yı<br />

ziyaret ederek içindeki Gaudi’nin asistan olarak<br />

ilavelerde bulunduğu Cascada Anıtı’nı görebilirsiniz.<br />

Ardından Barselona’nın en meşhur caddesi Passeig De<br />

Gracia’nın üzerinde yer alan ve Batlo Ailesi için yaptığı<br />

Casa Batlo’yu gezebilirsiniz. Rotanızı bu cadde üzerinden<br />

ayırmadan devam ettiğinizde yolun diğer tarafında<br />

bu sefer Mila Ailesi için yaptığı ve Taş Ocağı anlamına<br />

gelen Pedrera (Casa Mila) karşınıza çıkacaktır. Sonrasında<br />

artık Barcelona’nın simgesi haline gelmiş ve<br />

neredeyse tüm dünyaca tanınan La Sagrada Familia’ya<br />

doğru devam edebilirsiniz. Yapımına 1882’de başlanan<br />

kilisenin inşaasını bir yıl sonra yani 1883’te Gaudi devralıyor.<br />

Hayatının sonuna dek bu projeyle uğraşan Gaudi,<br />

1926’da öldüğünde henüz kilisenin inşaatını tamamlayamamıştır.<br />

İçinin dışından çok daha büyüleyici güzelliği<br />

olan La Sagrada Familia’ya mutlaka gitmelisiniz.<br />

Ciutadella<br />

La Sagrada Familia<br />

Pedrera<br />

72 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


DOYASIYA GEZ<br />

Ardından bu sefer toplu taşıma veya özel<br />

araçla gidebileceğiniz mesafede olan Parc<br />

Güell’i ziyaret edebilirsiniz. Gaudi’nin burayı<br />

bir yaşam merkezi olarak inşa etme düşüncesi,<br />

buranın şehir merkezinden uzak olması<br />

gerekçesiyle pek benimsenmemiş. Şimdilerde<br />

ise dünyanın en çok ziyaret edilen<br />

parklarından birisi olarak karşımıza çıkıyor.<br />

BARSELONA’DA İKİNCİ GÜN<br />

Bir Bocadillo’nun (Sandviç) yanına sıcak<br />

kahveyle güne başlamak, bu toprakların<br />

belki de en ortak güne başlama şeklidir. Güneyde<br />

‘Churros’, yani halka tatlısının benzeri<br />

olan bir yiyecekle de güne başlanır ama bu<br />

kültür Barselona’da daha az yaygındır.<br />

Yapacağınız enerji dolu bir kahvaltının ardından<br />

bu sefer de şehrin deniz kıyısını<br />

gezme vakti geldi. ‘Barceloneta’ adı verilen<br />

ve Akdeniz'in en popüler sahil şeridi olan bu<br />

plajlarda binlerce kişiyi görebilirsiniz. Güne<br />

plaj kısmında yapacağınız bir yürüyüşün ardından<br />

Gotik semtinin eserlerini inceleyerek<br />

devam edebilirsiniz. Las Ramblas, Plaça<br />

De Catalunya, Santa Maria Del Pi, Plaça De<br />

Sant Felip Neri, Yahudi Bölgesi, Katedral,<br />

Plaça Del Rei, Picasso Duvarları ve El Born’u<br />

yürüyerek gezebilirsiniz. Hatta sizler gibi bu<br />

şehri keşfetmeye gelmiş kişilerin katıldığı ve<br />

İngilizce-İspanyolca dillerinde gerçekleşen<br />

Free Walking Tour’lara katılarak da rehber<br />

eşliğinde buraları gezebilirsiniz.<br />

Yorucu sayılabilecek bir gezintinin ardından<br />

Mercat La Boqueria’ya gidip, en taze ve lezzetli<br />

ürünleri tadabilirsiniz. Her ne kadar buradaki<br />

fiyatlar şehrin geneline nazaran daha yüksek<br />

olsa da, kaliteli yemek yiyeceğiniz kesin.<br />

Bir şehri keşfetmenin en güzel yollarından<br />

birisi olarak kuşkusuz o şehre yüksek bir<br />

tepeden bakmak diyebilirim. Üstelik bu<br />

tepede bir de Ulusal Katalan Sanat Müzesi<br />

(MNAC) varsa, mutlaka gitmenizi öneririm.<br />

Plaça de Espanya’ya çok yakın bir mesafede<br />

Montjuic’te yer alan müzeyi gezmeli ve<br />

terasında biraz vakit geçirmelisiniz.<br />

BARSELONA’DA MÜZELERE GİTMEDEN<br />

ÖNCE DİKKAT!<br />

Barselona önemli bir turizm merkezi olarak,<br />

müzeleri her zaman ziyaretçi akınına uğrayan<br />

bir kenttir. Durum böyle olunca çoğu<br />

müze bilet kuyruklarının yaşanmaması için<br />

online bilet satışına yönelmiştir. Genellikle<br />

online alınan biletler daha uygun fiyatlara<br />

satılmaktadır. Online alınan biletlerde özellikle<br />

Park Güell gibi çok ziyaretçisi olan müzeler<br />

biletlerini güne göre değil, belirli bir<br />

saate göre yapıyor. Eğer satın aldığınız biletin<br />

saati ile giriş yapmak istediğiniz saat<br />

farklıysa sorun yaşayabilirsiniz.<br />

Ayrıca bir çok müze haftanın ya da ayın belli<br />

bir günü ücretsiz olarak kapılarını açmaktadır.<br />

Gitmek istediğiniz müzelerin internet<br />

sitelerinden hangi günün ücretsiz olduğunu<br />

kontrol edebilirsiniz.<br />

BARSELONA’YA GIDECEKLERE<br />

TAVSIYELER<br />

Şehri yürüyerek gezin ve şehir haritasını<br />

gitmeden önce iyice inceleyin...<br />

Müze biletlerinizi önceden<br />

ayarlayın... Michelin yıldızlı restoranlara<br />

ya da diğer Fine Dining<br />

restoranlara gitmek için önceden<br />

rezervasyon yaptırın... Konaklamanızı<br />

şehir merkezinde kalan<br />

Eixample’de yapın; hem merkezi,<br />

hem sessiz bir semt... Free Walking<br />

Tour’lara mutlaka katılın... Kuytu<br />

köşelerde kalmış Tapas Bar’ları<br />

ziyaret edin. Mümkün olduğu kadar<br />

tapas deneyimleyin. (Domuz<br />

eti yemeyenler için garsona “Yo no<br />

como cerdo” yani “Ben domuz yemiyorum”<br />

demeleri yeterlidir.)... Paella’yı<br />

mutlaka deniz mahsüllü olarak<br />

tadın... Salyangoz yeme konusunda<br />

ön yargınızı önceden kırın ve Barselona’da<br />

tadına bakın.<br />

YAPMADAN DÖNMEYIN!<br />

Tibidabo ve/veya Montjuic tepelerinden<br />

Barselona’ya bakmadan,<br />

tapas ve diğer yerel lezzetleri<br />

tatmadan, şehri yürüyerek iyice<br />

keşfetmeden, Gaudi’yi tanımadan,<br />

Barceloneta ve çevresinde bisiklete<br />

binmeden; Opium, Shoko veya<br />

Pacha gece kulüplerinde bir eğlenceye<br />

çıkmadan...<br />

3 ÖZEL MEKAN ÖNERISI<br />

100 Montaditos: İspanya genelinde<br />

onlarca şubesi olan, İspanyol<br />

lezzetlerini 1 Euro’dan başlayan<br />

fiyatlarla sunan ve enerji dolu tipik<br />

İspanyol mekânlarıdır. Barselona’da<br />

en sevdiğim ve neredeyse<br />

her gün gittiğim tek mekândır.<br />

Mirabe Barcelona: Merkezden<br />

biraz uzak konumlanmış olsa da<br />

muhteşem manzarası ve çok lezzetli<br />

yemekleriyle kesinlikle tavsiye<br />

ettiğim bir mekândır. Menüsündeki<br />

somon ve kırmızı etler şahaneydi.<br />

La Taverna De Barcelona: Klasik<br />

gece kulübü eğlencesi anlayışından<br />

ziyade canlı müzik eşliğinde<br />

sahilde yer alan gece kulüplerine<br />

nazaran daha küçük bir mekânda<br />

eğlenmek istiyorsanız burayı tercih<br />

edebilirsiniz.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

73


GEZİ<br />

AVRUPA’NIN<br />

ORIENTAL BAŞKENTİ:<br />

LiZBON<br />

Lizbon’ un<br />

merkezi 3 bölge;<br />

Baixa,<br />

Bairro Alto<br />

ve Alfama<br />

Belem Kulesi<br />

SERDA BÜYÜKKOYUNCU<br />

iserdabuyukkoyuncu<br />

Portekiz’in en zengin şehri Lizbon... Refah düzeyinin<br />

maşallahı var. Ama en ihtişamlı dönemini<br />

16. yüzyılda Portekiz İmparatorluğu zamanında<br />

yaşamış. Akdeniz’e kıyısı olmayan bir Akdenizli,<br />

bir masal diyarı, İstanbul gibi, Lizbon da yedi tepe<br />

üzerine kurulmuş, ihtişamıyla nam salmış tarih boyunca.<br />

Yedi tepeden açtığı kollarıyla kucaklamış<br />

üzerinde yaşayanlarını.<br />

Bizim Boğaz’ın yerini tutamasa da geniş bir nehir var<br />

kentin ortasından geçen. Tejo Nehri adı. Hatırı sayılır<br />

bir yeri var şehirde. Etkileyici güzellikteki bu doğal<br />

liman, gemilere erzak sağlamak için ideal bir yerleşimmiş<br />

zamanında. Araştırmacılara göre Lizbon,<br />

Fenike dilinde "güvenli liman" anlamına geliyor zaten.<br />

Hepimizin ihtiyacı olan güvenli limanlardan birini<br />

doğa kendisi hazırlamış Lizbonlulara, iltimas geçmiş<br />

Avrupa’nın en ucuna.<br />

Rossio Meydanı<br />

HAYDİ PİYASA YAPMAYA…<br />

ADRES: ROSSİO MEYDANI<br />

Merkez Baixa bölgesi. Şehrin kalbi diyebileceğimiz<br />

Rossio Meydanı da bu bölgede. Rossio ve Praça de<br />

Comersio, yani ‘Ticaret Meydanı’ isimli iki meydan<br />

Baixa denen şehir merkezini oluşturuyor. Pek çok<br />

tarihi yerin dışında, alışveriş ve eğlence mekânları,<br />

sokak aralarında yerel restoran ve kafeler ile hep hareketli<br />

bir meydan Rossio.<br />

19. yüzyıla kadar şehrin eğlence merkezi olmuş buralar.<br />

Günümüzde ise küçük kafeleriyle insanları sohbete<br />

ve nostaljiye davet ediyorlar. Rossio, Orta Çağ’dan<br />

beri şehrin ana meydanı olma özelliğiyle, ayaklanmalara,<br />

direnişlere, kısaca Portekiz halkının tarihine ev<br />

sahipliği yapmış. İdam cezalarının infazının yapıldığı,<br />

boğa güreşlerinin düzenlendiği bir yermiş. Meydan<br />

şimdiki gibi şirin değilmiş yani. Kan varmış meydan<br />

da kannnn, ben olsam hemen<br />

koyardım adını; “Kanlı<br />

Meydan”. Bunu bir ben<br />

düşünmedim her halde<br />

ki adamlar hemencecik<br />

“Canlı Meydan” yapmışlar.<br />

Küçük bir harf hatası var<br />

ama neyse artıkk..<br />

Hem Portekiz kralı, hem<br />

de Brezilya imparatoru<br />

olan 4. Pedro’nun heykeli<br />

meydanın tam ortasında...<br />

Pek heybetli duruyor. Sadece<br />

bir kral ve imparator<br />

aslında... Hava atacak neyi<br />

var ki? Bu yüzden bir diğer<br />

adı da 4. Pedro Meydanı.<br />

74 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GEZİ<br />

Santa Justa Asansörü, Baixa ve Bairro Alto<br />

bölgesini birbirine bağlamak amacıyla 1900'lü<br />

yıllarda yapılmış.<br />

Jeronimos Manastırı<br />

Sahile inen Rua Augusta yolu, mağazaları,<br />

turistleri, kestanecileriyle İstanbul’daki<br />

İstiklal Caddesi’ni çağrıştırıyor. Avrupa’nın<br />

birçok caddesi gibi burası da sokak performansçılarının<br />

gözdesi... Bir tek milli piyangocular<br />

eksik sokaklarda.<br />

Yolun sonundaki bir Zafer Takı ile süslenmiş<br />

tarihi kapı, sizi Saray Meydanı da denen<br />

Ticaret Meydanı’nın olduğu, Tejo Nehri<br />

kıyısına çıkaracak. Portekiz İmparatorluğu<br />

zamanında Kraliyet Sarayı buradaymış ama<br />

1755’te Lizbon’daki pek çok yer gibi, saray<br />

da yerle bir olmuş. Ama adamlar alışveriş<br />

merkezi yapmamış. Niyeyse….?<br />

Mağazalar arasındaki Santa Justa Asansörü<br />

Baixa ve Bairro Alto bölgesini birbirine<br />

bağlamak amacıyla 1900'lü yıllarda yapılmış<br />

ama hâlâ pek havalı duruyor. Paris’teki Eiffel<br />

Kulesi’ni yapan Gustave Eiffel’in öğrencisiymiş<br />

asansörün mimarı. “Vay, vayy, vaayy; ne<br />

öğrenciler varmış” deyip, çocuğunuzu dürtmekten<br />

vazgeçin. Ne yapsın, Eiffel’in yanına<br />

çırak verdiniz de yok mu dedi çocuk?<br />

BAİRRO ALTO… SANA DÜN BİR<br />

TEPEDEN BAKTIM…<br />

Asansörle Bairro Alto bölgesine çıktığınızda<br />

yukarıda muhteşem Lizbon manzarası<br />

sizi bekliyor. Bulunduğunuz yerden aşağıdaki<br />

dar sokakları ve karşı tepedeki Sao<br />

Jorge Kalesi’nden sahile kadar uzanan bölgeyi<br />

seyredebilirsiniz. Ama elleriniz titrese<br />

de çekirdek çitletmek yok.<br />

ALFAMA… İSTANBUL’DAKİ BEYOĞLU<br />

Lizbon’un 3. Bölgesi Alfama. Sevimli fayans<br />

kaplı evleriyle çok hoş bir mimariye sahip...<br />

Aslında nemi yüksek olan bu şehirde binaları<br />

nemden korumak amacıyla kaplanıyormuş<br />

binalar fayansla. Bizdeki mutfak tezgâhı,<br />

banyo duvarları hesabı. Sadece biraz ters<br />

anlamışlar galiba. İç dış olmuş birazcık…<br />

Daha sonra da şehrin karakteristiği olmuş.<br />

Bairro Alto bölgesinin karşı tepesindeki<br />

Sao Jorge Kalesi’nin arkasında kalan bölge<br />

Alfama. Burası şehirde ilk kurulan mahalleymiş.<br />

Alfama mahallesi dar sokakları,<br />

pencerelerde asılı çamaşırları ile Lizbon’un<br />

bir başka yüzü, İstanbul’da da rastlayabileceğimiz<br />

görüntüler bunlar. Biraz bizim Beyoğlu’nun<br />

arka sokakları yani.<br />

Bölgenin tepesinde yer alan ve adını Kapadokyalı<br />

bir azizden alan Sao Jorge Kalesi’nin<br />

tarihi Vizigotlar’a kadar uzanıyor. Hani<br />

ortaokul tarih derslerimizin kaçınılmaz<br />

konusu. Bu topraklar Arap egemenliğindeyken<br />

genişletmişler kaleyi... 1147 yılında<br />

Lizbon kralı tarafından Araplardan geri alınınca<br />

kale ve çevresinde ciddi bir yenileme<br />

çalışması yapmışlar. 1755 depremine kadar<br />

tiyatro, cezaevi ve silah deposu olarak<br />

kullanmışlar, depremden sonra uzun süre<br />

harabe olarak kalmış. Her ne kadar orijinal<br />

halini yansıtmasa da bugünkü görünümüne<br />

sonradan kavuşmuş.<br />

LİZBON’UN KIZKULESİ<br />

Belem Kulesi, Lizbon şehrinin sembollerinden<br />

biri kabul ediliyor. Portekiz Kralı I.<br />

Manuel, Tejo nehrinin kıyısında 30 metre<br />

yüksekliğinde bir kale olarak inşa ettirmiş.<br />

Sonraki yüzyıllarda deniz feneri, hapishane,<br />

gümrük kontrol noktası olmuş. Kimse restoran<br />

yapmaya kalkmamış neyse ki?<br />

Halat şeklinde işlenmiş taşların olduğu<br />

burçlarda Arap etkisi var şehrin pek çok yerinde,<br />

pek çok eserinde rastladığımız gibi.<br />

16. yüzyıl Portekiz mimarisini yansıtması<br />

açısından önemi olan bir yapıt.<br />

Dendiğine göre büyük depremden önce İstanbul<br />

Boğazı’ndaki Kız Kulesi gibi bu kule de<br />

suda, nehrin ortasındaymış. Depremde sahille<br />

birleşmişse de şimdilerde gel git etkisiyle<br />

zaman zaman öpüşüyor nehirle kule. Restoran<br />

yapmadıkları gibi bir de 1983’de Dünya<br />

Kültürel Mirası Listesi’ne almışlar. Bu listeye<br />

girmeye hak kazanan bir diğer yapı olağanüstü<br />

mimarisiyle Jeronimos Manastırı.<br />

JERONİMOS… HİNDİSTAN’IN<br />

BAHARATLARI İLE HAYAT BULAN<br />

MANASTIR<br />

Portekiz’in altın çağı olan keşifler döneminin<br />

en muazzam örneklerinden biri bu<br />

manastır. Adını denizcilerin yol göstericisi<br />

olduğuna inanılan ve Anadolu’da da<br />

yaşamış olan Aziz Jerom’dan almış bu<br />

yapı. 32 metre yüksekliğinde ve <strong>12</strong> metre<br />

genişliğindeki iki katlı manastırı Vasco de<br />

Gama’nın Hindistan seferinden dönüşü<br />

anısına yapmışlar. 70 yılda biten manastırın<br />

inşaat masraflarının büyük bir kısmını<br />

Hindistan’dan getirilen baharatların geliri<br />

ile karşılamışlar. Yapının dış cephesindeki<br />

palmiye ve baharat ağaçları kabartmaları,<br />

Hindistan ve Afrika seferlerini anımsatmak<br />

için tasarlanmış. Baharata saygı niyetine<br />

yani...<br />

Bu çok görkemli katedralde pek çok Portekiz<br />

Kral ve Kraliçesinden başka Vasco da<br />

Gama’nın mezarı da var. Unesco, Portekiz<br />

sanatının en güzel örneklerini temsil ettiği<br />

için 1983 yılında dünya kültürel mirası listesine<br />

dahil etmiş bu görkemli manastır ve<br />

katedrali.<br />

PORTEKİZ KÂŞİFLERİ<br />

Portekiz Kâşifleri anıtı, Jeronimo Manastırı’nın<br />

önünde Tejo Nehri kıyısında. Aslında<br />

çok eski değilse de Lizbon’un simgelerinden<br />

biri bu anıt. 1960 yılında yapılmış.<br />

Sahilden açılan büyük bir gemi şeklinde<br />

yaklaşık 50 metre yüksekliğindeki eser,<br />

Portekiz’de ilk denizcilik okulunu kuran<br />

Denizci Henry dedikleri Prens Enrique el<br />

Navegante’nin ölümünün 500. yıldönümünde<br />

yapılmış. Portekizli ünlü denizci ve<br />

bilim adamlarının 15. ve 16. yüzyıllarda yaptıkları<br />

keşiflerin anısına ithaf edilmiş ve<br />

çok etkileyici bir görüntü katmış meydana.<br />

Portekiz Dünya Fuarı için tasarlanmış aslında.<br />

Anıtı çoğu kâşifin seferleri için yola<br />

çıktığı Belem isimli bu bölgeye özellikle<br />

yapmışlar.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

75


ALTERNATİF TATİL<br />

ORADA BIR KAMP VAR<br />

UZAKLARDA<br />

ÖZGÜR UYSAL<br />

Türkiye’de çok eski zamanlardan beri yabancıların<br />

yaptığı ancak şimdilerde bizim<br />

için de yaygınlaşan çadır tatilini A’dan Z’ye<br />

araştırmak için Saros Körfezi’ne birlikte<br />

çadır kurmaya gidiyoruz. Her paragrafında<br />

ipuçları var. Buyursunlar...<br />

SENİ ÖZGÜRLEŞTİRİR<br />

Yazlık, tatil sitesi, otel, butik otel, günlük ev<br />

kiralama diye giderek bireysel ve butik bir<br />

hale gelen tatil kültürünün son durağı kamp<br />

kurmak. Eskiden ekipmana ulaşması daha<br />

zor, kamp alanları daha az ve zahmetli bir iş<br />

olarak görüldüğünden çok da tercih edilen<br />

bir tatil biçimi değildi. Çadır kurmak eskiden<br />

maceraperest ve konforu düşük, hatta konforu<br />

hiç olmayan bir genç etkinliği olarak<br />

görülüyordu. Şimdi neredeyse 5 saniyeden<br />

kısa sürede kurulan çadırlar, kolay taşınabilir<br />

masalar, ocaklar ve hatta insana otağ<br />

kurduracak kadar büyük gölgeliklerle kamp<br />

artık zahmetli bir tatil aktivitesi olmaktan<br />

çıkıp, seni özgürleştiren ve istediğin yerde<br />

yapılabilen bir doğayla iç içe rehabilitasyon<br />

etkinliğine dönüştü. Şimdi bunu sana adım<br />

adım yaşatabilmek adına yeni evli çiftimiz<br />

Serhat - Elifcan Vardar ve müzmin bekâr, 30<br />

yaşındaki Doğu Akarca’yla medeniyetten<br />

mümkün olduğunca uzakta bir çadır kampı<br />

yapmaya Saros Körfezi’nde Gökçetepe’ye<br />

gidiyoruz. Onların gözünden çadır aktivitesi<br />

herkes için eğlenceli bir tatile, hatta balayına<br />

dönüşür mü onu anlayacağız. İstanbul<br />

Anadolu Yakası’ndan çıktığınız an itibariyle<br />

harita tam 3 saat yolculuk gösteriyor. Elbette<br />

trafiğin en yoğun saatinde, iş çıkışı,<br />

tam bayram arifesi gibi zamanlarda gidiyorsan<br />

Mahmutbey Gişeleri senin için sırat<br />

köprüsü gibi belirleyici bir rol oynayabilir.<br />

Çıkış saatini iyi seçer ve navigasyonla didişmezsen,<br />

o zaman mola dâhil 3,5 saat içerisinde<br />

çadırları kuracağın yerlere ulaşmış<br />

oluyorsun. O taraflara gidecek olanlar için<br />

eğer yemek molası verecekseniz Çamlıbel<br />

Restoran diye Keşan’da lezzetli bir yer var.<br />

76 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ALTERNATİF TATİL<br />

Yamaçta kurduğumuz ilk gün kampı.<br />

Özellikle satır kıyması ve ciğerini tavsiye<br />

ediyorum. Zaten Keşan’a girdiğinizde dev<br />

tabelalarda bol bol “Satır Kıyma” reklamı<br />

göreceksin. Zira Trakya kuzuların çayırlar<br />

içinde hoplayıp zıpladığı, etin en iyi olduğu<br />

bölgelerden biri. Afiyet olsun.<br />

İKİ KAMP TİPİ<br />

Yemeği yediysek artık kamp alanlarına<br />

gitmek için otoyoldan çıkıp köy yollarına<br />

giriyoruz. Gökçetepe’ye vardığında önünde<br />

iki ihtimal var. Bunlardan biri Tabiat Parkı’na<br />

girmek ve belirlenmiş kamp alanlarına<br />

kurulmak. Girişte araba başına 20 TL ve<br />

kuracağın her çadır için 40 TL ücret ödemen<br />

gerekiyor. Bunun karşılığında belirli<br />

yerlerde elektrik prizleri oluyor. İçeride bir<br />

de yazlık tip restoran-market kırması var.<br />

Orada da kahvaltı edebilir, asgari ihtiyaçlarını<br />

karşılayabilirsin. Kamp alanlarının bir<br />

başka avantajı da duşlara erişimin olması.<br />

Böyle bölgelerin dezavantajı ise özellikle<br />

tatil zamanlarında insanların akınına uğraması<br />

ve medeniyetten uzakta, kafa dinleyeceğin<br />

bir tatil programından Kavimler<br />

Göçü’ne dönüşebilir. Gündüz iskelede toplu<br />

denize girme ayinleri ve güneş batarken etrafı<br />

kaplayan mangal dumanı kendini yalnız<br />

hissetmeni biraz engelleyebilir. Eğer tabiat<br />

parkına girmez ve sahil boyunca araçla devam<br />

edip kendine sakin bir alan ararsan da<br />

bu sefer bazı konforlarından taviz vermek<br />

gerekiyor. Duşunu kendin üretebilmeli,<br />

elektriksiz hayatını devam ettirebilmelisin.<br />

Medeniyetin içinde insanlarla bir arada mı<br />

kamp kurmak istiyorsun yoksa doğa koşullarına<br />

uyum sağlayarak daha sakin bir<br />

yerde mi sen karar vereceksin. Bizler önce<br />

tabiat parkı içine girip kendimizi denize attıktan<br />

sonra, “Burası insan kaynıyor. Kendi<br />

alanımızı bulalım” diyerek parktan çıkıyor<br />

ve sahil boyunca arabalarla gitmeye devam<br />

ediyoruz.<br />

“SINIR BİZİZ”<br />

Sahil boyunca biraz gittikten sonra, havanın<br />

kararmasına 45 dakika filan kala kendi<br />

alanımızı buluyoruz. Bir yamaç. Doğrudan<br />

denize bakıyor. Tepesinde ağaçlar var. Denize<br />

1 dakika içerisinde inmek için bir patikaya<br />

sahip. “Daha ne olsun” diyoruz. Vardar<br />

çifti hemen telefonla çekimlere başlıyor.<br />

Selfiler eşliğinde çadırları taşıyoruz. Nitekim<br />

burada gördüğünüz fotoğrafların çoğu<br />

Elifcan, Doğu ve Serhat’a ait. Kendilerine<br />

sadece kamp için değil, fotoğraflar için de<br />

ayrıca teşekkür ederim. Burada önemli<br />

nokta bir ekip çalışması olması... Eski devlet<br />

daireleri gibi bir işi 3 kişinin yapmaması<br />

gerekiyor. Biriniz çadır kuruyorsa, diğeriniz<br />

ateş alanını bulmalı ve kazıp etrafını taşlarla<br />

çevrelemeli. Biriniz eşyaları getirmeli<br />

gibi iş bölümleri yaparsanız kampı kurmanız<br />

arabadan mesafenize göre ortalama<br />

40 dakika sürer. Hesaplamadığımız ufacık<br />

bir detay varmış ki kampı uçurumun yanına,<br />

bolca eğimli bir alana kurmuşuz. Çadırlar biraz<br />

aşağıya ve sola çektiğinden firavun gibi<br />

uyumak zorunda kalacak olsak da, “Sabah<br />

uyandığımızdaki manzaraya değer. Zaten<br />

hava karardı yarın yeni yerler bakarız” diyerek<br />

kuruluyoruz sandalyelere. Ateş yanıyor,<br />

patlıcanlar közleniyor, salatalar doğranıyor.<br />

Kampın obabaşı Doğu, “Sınır biziz” diyerek<br />

bardakları dolduruyor. Bu söz hem hepimiz<br />

uçurum kenarında 45 derece açıyla oturduğumuz<br />

için hem de kendi kamp alanımızı<br />

kendimiz belirlediğimiz için doğru.<br />

Gündüz vakti böyle bir tentenizin olması aynen bu karedeki gibi yüzleri güldürür.<br />

GÜNAYDIN BİZ TURİSTİZ<br />

Gece boyunca şehirde hiçbir zaman göremeyeceğin<br />

kadar çok yıldıza, hatta galaksilere<br />

bakarak yapılan sohbetlerle uyuduktan<br />

sonra sabah ayakucumuzdan denizi ve ufuk<br />

çizgisini gördüğümüz bir manzaraya uyanıyoruz.<br />

Birkaç ufak böcek sokması vakası<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

77


ALTERNATİF TATİL<br />

Saros Körfezi boyunca denizle<br />

iç içe böyle çadır kampları<br />

görmeniz mümkün.<br />

(Soldan sağa) Elifcan ve<br />

Serhat Vardar, Doğu Akarca<br />

ve ben.<br />

Denizden kıyıya kamp alanının görüntüsü...<br />

(Korumasız bir telefonla nasıl çektik diye<br />

sormayın o maceradan ayrı yazı olur.)<br />

dışında zayiatımız yok. Doğanın ne kadar<br />

içindeysen bu tip cilveler o kadar artacak.<br />

Alışmak ve kendini doğaya teslim etmek en<br />

kolayı. Her an araba çarpabilecek, bir şey<br />

patlayabilecek, inşaattan balyoz filan düşebilecek<br />

metropolden daha güvendesin, öyle<br />

düşün. Uyanınca kendine gelmenin en tatlı<br />

yolu olarak denize girip iki kulaç attıktan<br />

sonra sahile tenteleri kuruyor ve Tabiat Parkı’nın<br />

girişindeki yerlerden birinde kahvaltı<br />

yapmaya gidiyoruz. Buralarda kredi kartı<br />

sorun olabiliyor. Bu nedenle yanına mutlaka<br />

şehir merkezlerinden para çekip al. Biz<br />

tava, ocak işlerine girmediğimiz için kahvaltı<br />

etmek ve öğlenin en sıcak saatlerini geçirmek<br />

için buralara geliyoruz. Sonra da soğuk<br />

içeceklerimizi, içine buzları attığımız kutuya<br />

gömüp, tekrar kamp alanına geri gidiyoruz.<br />

Buradan sonrası artık deniz, güneş ve eğlence.<br />

Akşam bu kez çadırları sahile indiriyoruz.<br />

Ateş alanımızı kurup başlıyoruz eti, biberi pişirmeye.<br />

Müzikler açılıyor. Yemekler yeniyor.<br />

Elifcan, “Denize mi girsek?” diye cümlesini<br />

bitirip soru işaretini bile koymadan denize<br />

atıyoruz kendimizi. O kapkaranlık görünen<br />

denizin içine atlayınca bir anda hareket eden<br />

kollarımızın ve bacaklarımızın üstünde ışık<br />

hüzmeleri oluşuyor. “Mantar ya da doğadan<br />

topladığımız ot filan da yemedik? Zehirlenmiş<br />

olamayız. Bu neyin kafası?” diye düşünürken<br />

o anda hayatımızda ilk defa bu kadar<br />

yoğun bir yakamoz varken denize girdiğimizi<br />

anlıyoruz. Daha önce yaşayanlar bilir. Şimdilerde<br />

her yerde ışık olduğu için pek mümkün<br />

olmuyor ama gerçekten mucizevi bir şey.<br />

Hiçbir ışık kaynağı yokken denizin dibinde<br />

ellerinizi hareket ettirdiğinizde adeta bir ışık<br />

şovuna dönüşüyor minnak planktonlar. Mutlaka<br />

yaşanması gereken bir şey.<br />

İHTİYACIN OLAN ŞEY DOĞA<br />

Çadır kurup medeniyetten uzak kamp yapmanın<br />

tatil köyünden, yurtdışındaki otel tatillerinden<br />

farkı şu: “Ben öyle su yok, elektrik<br />

yok, börtü böcek yapamam tatil. Rahatlamaya<br />

gitmek, hiçbir şey düşünmek istemiyorum”<br />

diyorsun ya. Sonra da tatile gittiğin<br />

yerde şezlongdan maillerine bakıyorsun,<br />

instagramda geziyorsun filan. Hiçbir şey<br />

yapmamak sana çok şey düşündürür. Doğayla<br />

uğraşmak seni bulunduğun ana, “şimdi”ye<br />

getirir. Telefonu elinden bırakmamak seni<br />

dinlendirmez. Şehirde asla göremediğin yıldızları<br />

seyretmek seni dinlendirir. Tepeleme<br />

tabak yaptığın açık büfe değil lezzetli olan,<br />

ateşte kızarttığın etler ve üstündeki külleri<br />

temizleyip içini oyduğun patlıcanlardır lezzetli<br />

olan. Daha önce yapmadıysan dene, bir<br />

kere doğayla iç içe girdin mi özünü hatırlayacaksın.<br />

Nereye ait olduğunu, aslında nelere<br />

ihtiyacın olduğunu yeniden anlayacaksın.<br />

Başlangıç için 2 gün yeterli. Üstelik tek bir<br />

otelli tatile verdiğin parayla dünyanın en<br />

konforlu kampını da kurarsın. Bak Vardar çifti<br />

balayına bile çadır kampına geliyor. Üstelik,<br />

“Hayatımızda geçirdiğimiz en güzel tatildi”<br />

diyorlar. Ben zaten doğanın içinde olmayı,<br />

sessizliği ve sakinliği hiçbir tatile değişmem.<br />

Ekibin diğer üyesi müzmin bekâr Doğu Akarca<br />

da hem sevdiğinden hem de biraz ayıp<br />

olmasın diye bizimle takılmış olduğundan<br />

aslında diğer kamp kuran özgür ruhlu çadır<br />

tatilcileriyle kaynaşmadı. Yoksa doğanın<br />

içinde kendine kafa dengi bir sürü arkadaş<br />

daha bulabilirdi. Özetle özgürce kurulan<br />

bir çadır kampında herkese göre bir şeyler<br />

mutlaka var. Sadece şehirden değil, sana<br />

dayatılmış gereklilikler ve medeniyetten de<br />

uzaklaşabildiğin tatiller dilerim. Sevgiler.<br />

78 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


BODRUM THE REGION OF TOURISM<br />

The Land of<br />

Everlasting Blueness:<br />

Bodrum<br />

MELTEM ÖZSARI<br />

There are lots of answers to the question of “Why Bodrum?”.<br />

Ancient Greek poet Homeros named Bodrum as<br />

the "land of everlasting blueness", while Cevat Şakir, who<br />

known as the Fisherman of Halicarnassus referred Bodrum<br />

as a place to live in peace, rather than rest in peace in another<br />

place.<br />

KING MAVSOLOS’ MAUSOLEUM; MAVSOLEION<br />

From ancient times to the present, Bodrum is a residential<br />

area where is worth seeing. It was built on the foundations of<br />

Halicarnassus, which was the most famous city in its era with<br />

its five thousands years history. It is known as a place which<br />

societies fought for and couldn’t share throughout its history.<br />

Mavsolos, who was the governor of ancient Karya area<br />

which involved today’s Muğla and a part of Aydın, ruled the<br />

area for 24 years by moving control center to Halicarnassus.<br />

Accepted as one of the Seven Wonders of the World, King<br />

Mavsolos’ Mausoleum Mavsoleion waits for its visitors as<br />

an open-air museum in Bodrum center. The word “Mausolea”,<br />

which is current used for mausoleums comes from Mavsolos’<br />

name.<br />

Mavsoleion<br />

80 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


BODRUM THE REGION OF TOURISM<br />

Bodrum Museum of Underwater Archaeology<br />

Göltürkbükü<br />

Another monumental work from Mavsolos<br />

era is the Bodrum Ancient Theater. It<br />

stands as the symbol of Bodrum’s classical<br />

era. Today, ancient theater is home to<br />

famous artists’ concerts and it carries the<br />

audience back to the past of Bodrum.<br />

MYNDOS GATE AND CISTERNS<br />

The most important part of ancient Halicarnassus’<br />

city walls is Myndos Gate which<br />

stands in the west. One of its two towers<br />

almost reaches the original height today.<br />

There are cisterns which were built by Ottomans<br />

and were called “Gümbet” all over<br />

the Bodrum Peninsula. They were constructed<br />

by the rich people of the era for<br />

their own names and they were used for<br />

water demand, because they collected the<br />

rainwater. One of the Bodrum towns, Gümbet<br />

is named after these constructions.<br />

A CITY THAT MAKES YOU BREATH<br />

Today, Bodrum consists of every quality<br />

which is required for a seaside city. Positioned<br />

in the shores and hills of peninsula<br />

and ornamented with bougainvillea, the<br />

fancy houses give people the chance to<br />

be in with local people and they also make<br />

people to take a fresh breath. With its<br />

unique coves, beaches and summer breezes,<br />

Bodrum is a city where people freshen.<br />

Myndos Gate<br />

BLUE VOYAGE HEAVEN<br />

Bodrum offers a chance to live the whole<br />

blueness and calm of Aegean region. In<br />

summer times, its coves are ornamented<br />

with boats and yachts. Bodrum, Turgutreis<br />

and Yalıkavak marinas which are counted<br />

as the most prestigious marinas of Aegean<br />

and Mediterranean regions offer<br />

services for sea and boat lovers. People<br />

can make use of every benefit that sea<br />

provides for human beings in restaurants,<br />

which are located in the shores of peninsula.<br />

While watching the sundown, people<br />

can taste great foots such as fish, appetizers<br />

and olive oil dishes. Halicarnassus<br />

offers not only fish, but also a wide range<br />

of foods from meat to home made traditional<br />

dishes.<br />

LOCAL TRADITIONS<br />

Local people perform their weddings in<br />

streets and gardens. Keşkek is the certain<br />

food of the dinner tables at weddings<br />

and it is delicious. There is also a<br />

Bodrum mandarin, which is unique because<br />

of its scent. Soda, Turkish delight<br />

and cologne are produced from this mandarin.<br />

Other than memories and photos,<br />

these mandarins are the best gifts to<br />

buy in Bodrum. There is also a chance to<br />

have fun until the first lights of the mornings,<br />

because the city lives 7/24 with its<br />

nightclubs and discos.<br />

When tourists move away from sea,<br />

there are villages and the view changes<br />

in a second because of the cows and the<br />

chickens that villagers feed. There are<br />

also lots of olive plantations in Bodrum,<br />

which makes Bodrum famous with its olives<br />

and olive oils.<br />

CHOICE OF DIVERS AND UNDERWATER<br />

PHOTOGRAPHERS<br />

The first occupation that should come to<br />

mind in Bodrum is sponge fishing. Sponge<br />

redundancy harbors different kinds of living<br />

beings and this makes Bodrum special<br />

for divers and underwater photographers.<br />

There are also professional diving schools<br />

for people to learn and dive.<br />

WORLD FAMOUS<br />

'BODRUM SANDALETİ'<br />

It is possible to find sandals in the narrow<br />

streets of Bodrum. Leather, handmade<br />

sandals are world famous and registered<br />

in the name of 'Bodrum Sandaleti'. These<br />

sandals are made of 100% buffalo leather,<br />

which is a water-absorbing feature. Bare<br />

feet can be worn and prevent bacteria from<br />

replenishing. Bodrum and Bodrum passion<br />

are similar to these sandals; they became<br />

more beautiful, colorful and strong when<br />

getting older.<br />

If you still looking for an answer to the<br />

question of “Why Bodrum?”, the transportation<br />

is easy because there are options<br />

for highway, airway and seaway. Bodrum<br />

has its own airport, while there are ferry<br />

services to Bodrum from Datça and Kos.<br />

There are also lots of accommodation options.<br />

The city provides alternative from<br />

luxuries options to affordable choices.<br />

Hoping you to live in peace...<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

81


ANTALYA THE REGION OF TOURISM<br />

Turkey’s Five-Star City: Antalya<br />

Hospitality industry’s five-star concept facilities which is<br />

accepted as the upmost segment in recognition of service,<br />

product quality and diversity of offered service are mostly<br />

located in Antalya across the Turkey.<br />

Throughout Turkey, there are 4670 facilities which receive Tourism<br />

Operation License from The Ministry of Culture and Tourism.<br />

Licensed facilities consist of 1-2-3-4 and 5-star hotels, holiday<br />

villages, guesthouses, special accommodation facilities, diners,<br />

apart-hotels, entertainment venues, boutique hotels, congress<br />

and exhibition halls, camping, ski resorts, hostels and way stations.<br />

IT HAS 343 FIVE STARRED HOTELS<br />

Five-star accommodation means at least <strong>12</strong>0 rooms with the<br />

highest level and widest range of services provided by a facility<br />

from the food to the room comfort, from the pool to the room<br />

service. In Turkey’s 48 city, there are 686 five-star facilities in<br />

total. Indicated as the most important tourism destination with<br />

its sea, sand, sun, nature and history, Antalya has the highest<br />

number of five-star facilities in Turkey. 343 five-star hotels<br />

which have the license from The Ministry of Culture and Tourism<br />

present in Antalya and its districts Aksu, Manavgat, Serik,<br />

Alanya, Kemer.<br />

Dream project ready to tender<br />

Cruise and Marina Complex in Antalya<br />

Antalya Metropolitan Municipality Mayor<br />

Menderes Türel's vision project Cruise<br />

and Marina Complex approved by Metropolitian<br />

Municipality Council. Türel<br />

stated that the High Planning Council also<br />

approved the project, it is ready to bidding<br />

and this project will accelerate the tourism<br />

sector.<br />

"WE NEED TO ATTRACT INVESTORS'<br />

ATTENTION"<br />

Türel remarked that they negotiated with<br />

world's most prestigious and important<br />

cruise companies about the project. He said;<br />

"I met lots of people when I signed Sister<br />

City Protocol in Miami. We must attract their<br />

attention and make them invest in Antalya.<br />

We improved this project for this purpose.<br />

When we find an investor, Antalya will win."<br />

After expressing that the project is a very<br />

important investment for Antalya, he said;<br />

"This investment will enhance the quality<br />

of tourism. Cruise ships are used by high<br />

income and third age tourists. We want to<br />

build cruise port in order to bring these<br />

high income tourists to Antalya. The most<br />

suitable location for the project is municipality's<br />

Lara Birlik Beach. This beach covers<br />

very suitable 300 acres of land."<br />

82 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ANTALYA THE REGION OF TOURISM<br />

The Sarcophagus of Hercules Welcomes Visitors in Antalya<br />

The Sarcophagus of Hercules, which was<br />

stolen from the Anatolian territories in<br />

1960s returned to Turkey by intensive efforts<br />

of The Ministry of Culture and Tourism,<br />

and it is opened to visit in Antalya Museum.<br />

The Minister of Culture and Tourism Numan<br />

Kurtulmuş thanked everyone who<br />

make efforts for the sarcophagus' return<br />

to Turkey in the speech he made in the<br />

opening ceremony. He also thanked Turkish<br />

media community for their support about<br />

the issue and he stated that this grand<br />

opening is extremely important.<br />

'Tourism Capital' is built with subway rails<br />

Antalya, which is qualified as "the tourism<br />

capital" and hosts millions of tourist every<br />

year, will be taken over by subway rails with<br />

the implemented subway project and third<br />

stage rail system.<br />

Metropolitan Municipality Mayor Menderes<br />

Türel stated that modern transportation<br />

system means railway and they are<br />

ters height, 1<strong>12</strong> centimeters width and 3 ton<br />

weight, was seized during Swiss officers'<br />

inventory control in Geneve free port in<br />

2010. As the result of the study which was<br />

carried out by Geneve Office of the Chief<br />

Prosecutor and Antalya Chief Public Prosecutor<br />

Office, it is discovered that the Sarcophagus<br />

of Hercules was founded during<br />

illegal excavations in 1960's in Perge An-<br />

ABOUT THE SARCOPHAGUS OF HERCULES<br />

The Sarcophagus of Hercules, which belongs to Roman era in 2nd century AD, describes<br />

Herakles' <strong>12</strong> missions. Herakles symbols strength, endurance and man's invincibility<br />

over the nature in mythology, while the owner of the sarcophagus aimed to be<br />

close to the gods within the scope of <strong>12</strong> missions described above the sarcophagus,<br />

according to the epoch's beliefs.<br />

41 MONUMENTS RETURNED THIS YEAR<br />

The Sarcophagus of Hercules, which belongs<br />

to Roman era with its 235 centimeworking<br />

to improve the rail system in Antalya.<br />

After expressing that master plan<br />

about the rail system in the city is prepared<br />

and put on The Ministry of Transport, Maritime<br />

Affairs and Communatications, Türel<br />

said; "The fourth stage in the rail system<br />

should be subway. It is proven by scientific<br />

studies. The plan is accepted and approved<br />

by the ministry."<br />

tique City, which is within the boundaries<br />

of Antalya's town Aksu and it was taken<br />

to abroad in the same year. After this discovery,<br />

Geneve's Office of the Chief Prosecutor<br />

decided to return the sarcophagus<br />

in 2015, while the opponent appealed to<br />

object the decision of return, but the appeal<br />

was withdrawn and the sarcophagus'<br />

return to Turkey became definite.<br />

GROUND IS SUITABLE FOR SUBWAY<br />

Mayor Menderes Türel signified the statements<br />

about objections to subway by saying<br />

that the ground isn't suitable for subway<br />

and he explained; "Antalya's ground<br />

wasn't suitable for subway fifty year ago.<br />

But the improving technology not only<br />

make everywhere suitable for subways,<br />

also make mountains suitable for roads.<br />

Our goal in the tourism capital is subway<br />

after 2019."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

83


CAPPADOCIA THE REGION OF TOURISM<br />

Nature's Masterpiece in Central Anatolia:<br />

Fairies Land Cappadocia<br />

Panoramic view<br />

from Cappadocia<br />

MEHMET ZENGİN<br />

Cappadocia is a masterpiece designed specially<br />

by mother nature. Turkey's this open<br />

air museum includes various mysteries and<br />

it yells as "There is nothing more beautiful<br />

and wise than me". The region, which was<br />

hosted many civilizations in history, preserves<br />

numerous rituals as well.<br />

Göreme Open Air Museum<br />

In Avanos where I came in the last days<br />

of summer, I feel instability of life better<br />

when I step on the "Rocking Bridge" which<br />

is built on the overflowing Kızılırmak. I<br />

comprehend the sharpness of the slim line<br />

between coming and going. The rhythm<br />

held by the pots displayed on the island<br />

in the enthusiastic waters of Kızılırmak<br />

and the dance that geese make around the<br />

island resemble a silhouette of life that<br />

challenges time.<br />

When I look at the city from the top of Temenni<br />

Hills in Ürgüp, the first thing I feel<br />

is the fact that other people have stepped<br />

on the rocks thousands of years ago and<br />

time has ended their era. This hill, where<br />

the mausoleums of two Seljukian Beys are<br />

located, is imprinted on my mind as a place<br />

to stop and take a break between the past<br />

and the future.<br />

And Göreme... "Göreme Open Air Museum"<br />

hosts many historical sites. Museum<br />

includes monasteries caved in rocks, chapels,<br />

churches, dining halls, kitchens and<br />

living areas. One of the important names<br />

of Christianity in the 4th century, St. Basil,<br />

Bishop of Kayseri established this place<br />

as a center of religious education and<br />

thought. The life of the monastery in the<br />

district continued for 1000 years. Saint<br />

84 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


CAPPADOCIA THE REGION OF TOURISM<br />

Rocking Bridge - Avanos<br />

Basil Chapel, Apple Church, Saint Barbara<br />

Church, Snake Church and the Dark Church<br />

are the best known places of the museum.<br />

These structures where located in the middle<br />

of Anatolia not only whisper centuries<br />

old information to visitors from all over the<br />

world, but also reflect that it isn't possible<br />

to see many religious elements together<br />

like this one elsewhere.<br />

Another feature of Cappadocia that is full<br />

of legends is its underground cities. It has<br />

approximately 200 underground cities<br />

and the largest one is Derinkuyu with eight<br />

floors. When I reached Derinkuyu and went<br />

down to the underground city, I witnessed<br />

the traces of the reign of the fear empire in<br />

region. These underground cities, carved by<br />

soft tuff rocks, are the result of a precaution<br />

taken by the people against the invasion.<br />

Cappadocia leads the way to find the truth<br />

about legend, which lived in Erciyes' snow<br />

covered peak and says: "Look for the real<br />

truth in yourself". People, who witness the<br />

history in fairy chimneys or "The Land of<br />

Beautiful Horses" as Persians called, can<br />

better interpret the truth of life.<br />

FAIRIES OF CAPPADOCIA<br />

There are some legends told about fairies<br />

in Cappadocia. According to one of<br />

these, when the giants living in region<br />

are mad, they sent the waves of fire upon<br />

the people from the tops of the mountains.<br />

One day, the fairy sultan who was<br />

passing by Cappadocia managed to put<br />

out the fire by working with people for<br />

days. When the giants went underground,<br />

a warm friendship was formed between<br />

people and the fairies.<br />

While humans lived in caves where they<br />

rocked, the fairies started to live in the<br />

small rooms on the pointed cliffs. The love<br />

between the Cappadocian King's son Revan<br />

and daughter of the fairy sultan Gülperi<br />

also began at this time. However, the<br />

people who opposed the love of two lovers<br />

have decided to fight with the fairies. The<br />

fairy sultan preferred to leave Cappadocia<br />

rather than the destroying people, but he<br />

thought that people could not cope with<br />

the giants. Therefore, he ordered them<br />

to be pigeons and stay in the same place<br />

again. Daughter of the fairy sultan also<br />

turned into a white pigeon and she settled<br />

to the window of the Cappadocian King's<br />

Derinkuyu Underground City<br />

son every day. Unaware of what happened,<br />

Revan fulfilled his hankering by taking pigeon<br />

into the palm of his hands and caring<br />

it with love.<br />

HOW WAS FAIRY CHIMNEYS FORMED?<br />

Erciyes, Hasandağı and Melendiz Mountains<br />

lavas were erupted sixty million years<br />

ago. Ashes accumulating on the plateau<br />

formed a soft tuff layer. Above the tuff<br />

layer was covered with a thin layer of lava,<br />

consisting of hard basement. The basalt<br />

cracked and broke apart. The rain corroded<br />

the tuff. The wind was also involved in this<br />

process. Thus, the long work of erosion<br />

began. As millennia passed, the softer tuff<br />

wore down, giving way to pillars that stand<br />

as tall as 130 feet. The harder basalt erodes<br />

more slowly, forming a protective, mushroom-shaped<br />

cap over each one.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

85


SUALTI FOTOĞRAFÇISININ GÖZÜNDEN<br />

Ödüllü bir fotoğrafçının gözünden sualtının keşfi:<br />

ALP BARANOK<br />

YAPRAK GÜRDAL www.kucukdunya.com f kucukdunyayaprak i kucukdunyayaprak<br />

Dalış tutkumdan ve sualtına olan aşkımdan<br />

her fırsatta bahsediyorum. Dalışın bir<br />

başka boyutu ise görülen eşsiz güzellikleri<br />

fotoğraf karelerine yansıtmak... Bense ayrı<br />

bir uzmanlık gerektiren sualtı fotoğrafçılığını<br />

ustalarına bırakmayı, ama bu ustaları<br />

sayfamda tanıtmayı bir görev bildim. Bu yazımdaki<br />

konuğum da aldığı ödüllerle adından<br />

söz ettiren Alp Baranok olacak.<br />

2014 17. Altın Palet Sualtı Görüntüleme Türkiye<br />

Şampiyonası, Modelsiz Geniş Açı Kategorisi<br />

Birinciliği...<br />

1973 yılında İstanbul’da doğan Alp Baranok’un<br />

çocukluk yıllarından beri sualtına<br />

ve fotoğrafçılığa ilgisi büyük olmuş.<br />

Baranok, sualtı fotoğraf yarışmalarında<br />

Türkiye ve dünya çapında ödüller almış ve<br />

yazı ve fotoğrafları National Geographic<br />

Türkiye, Naviga, Magma, Marine Photo,<br />

Aktüel Arkeoloji, Derin Mavi gibi dergilerde<br />

yayınlanmış. Baranok'un fotoğrafları<br />

Rezan Has Müzesi’nin düzenlediği "1952-<br />

20<strong>12</strong> Sualtına Işık Tutanlar" ve "Eskişehir<br />

Sakaryabaşı Projesi" kapsamında düzenlenen<br />

karma sualtı fotoğraf sergilerinde<br />

sergilenmiş.<br />

Alp Baranok ile içtenlikle sualtı üzerine konuştuk.<br />

Buyurun söyleşimize:<br />

Fotoğraf çekmek için mi dalmaya<br />

başladın, daldıktan sonra mı<br />

fotoğraf merakı başladı?<br />

Küçüklüğümden beri fotoğraf ve dalış<br />

merakım vardı, ama sualtı fotoğrafçılığı<br />

çok spontane gelişti. Dalış eğitimi araştırıyordum<br />

ve bilgi almak için Ayışığı Dalış<br />

Merkezi'ne gitmiştim. Kulüpte Tunç Yavuzdoğan<br />

hocanın fotoğraflarını görmek<br />

beni çok etkiledi. Yakın zamanda bir sualtı<br />

fotoğrafçılığı eğitimi açılacağını öğrenince<br />

de bu fırsatı kaçırmak istemedim.<br />

Böylece dalış eğitiminden önce sualtı fotoğrafçılığı<br />

eğitimi almış oldum. Aslında<br />

iyi bir sualtı fotoğrafçısı olmak için önce<br />

iyi bir dalıcı olmak gerekiyor ve bu sıralama<br />

bende biraz değişik oldu, ama ben de<br />

bu sayede discovery (deneme) ve eğitim<br />

2016 Uluslararası Marmara Festivali Recep Dönmez<br />

Türkiye Suları Portfolyo Kategorisi İkinciliği...<br />

dalışlarım dahil olmak üzere hiçbir dalışa<br />

elimde makinem olmadan girmemiş oldum.<br />

Makinem yoksa asla dalış yapmam.<br />

Eğer yaparsam belki de hayatım boyunca<br />

bir kez karşılaşacağım bir canlı göreceğim<br />

veya bir olay yaşayacağım. Sonra da ömür<br />

boyu içimde kalacak. Yani ben fotoğraf<br />

çekmek için dalıyorum.<br />

Hangi yıl dalışa başladın? Başladığından<br />

beri aralıksız dalıyor musun?<br />

Dalışa 2005 yılında başladım. O zamandan<br />

beri aralıksız dalıyor ve fotoğraf çekiyorum.<br />

Her dalmayı bilen sualtı fotoğrafçısı<br />

olabilir mi? Sualtı fotoğrafçısı olmak için<br />

fotoğraf bilgisi olması gerekiyor mu?<br />

Sualtı fotoğrafçısı olmak için öncelikle<br />

iyi bir dalıcı olmak ve temel fotoğrafçılık<br />

86 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


SUALTI FOTOĞRAFÇISININ GÖZÜNDEN<br />

2014 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />

Kategorisi İkinciliği...<br />

2013 Yaşayan Marmara Festivali Recep Dönmez<br />

Türkiye Suları Dijital Portfolyo Fotoğraf TBK<br />

Özel Ödülü<br />

bilgisine sahip olmak gerekiyor. Eğer iyi<br />

bir dalıcı değilseniz 8-10 kg ağırlığındaki<br />

fotoğraf ekipmanlarıyla yüzerliğinizi<br />

kaybetmeniz ve bu nedenle iyi fotoğraf<br />

çekememeniz söz konusu olabilir. Fotoğraf<br />

bilgisine gelince; ISO, enstantane ve<br />

diyafram ayarlarını bilmeden istediğiniz<br />

fotoğrafı çekmek mümkün değil. Ayrıca<br />

farklı gözlerden farklı bilgileri öğrenmek<br />

de insanı daha çok geliştiriyor. Ben bu nedenle<br />

4 farklı kişiden (Tunç Yavuzdoğan,<br />

Recep Dönmez, Osman Ürper ve Rico Besserdich)<br />

fotoğrafçılık ve sualtı fotoğrafçılığı<br />

eğitimi aldım.<br />

2008 Yaşayan Marmara Sualtı Görüntüleme<br />

Yarışması Balık Kategorisi Birinciliği...<br />

Fotoğraf çekimleri sırasında zor<br />

durumda kaldığın oldu mu?<br />

Tecrübem azken dalışlarımda sorun yaşadığım<br />

oldu. Bunlara örnek vermek gerekirse,<br />

bir dalışımda birlikte daldığım buddy<br />

(dalış arkadaşım), dalışa başlamamızın<br />

ilk 5 dakikası içinde 25 metre derinlikte<br />

havasını tüketti. Panikle yukarı fırlıyordu<br />

ki paletinden yakaladım ve ahtapotumu<br />

(yedek hava kaynağı) ona vererek benim<br />

havamı paylaşmasını sağladım. Dalışta<br />

tecrübe çok önemli... Önce kendi hayatınızdan,<br />

sonra buddy’nizin hayatından sorumlusunuz.<br />

Karşılaşacağınız zorlukları da<br />

ancak dalış kurallarına uyarak ve aldığınız<br />

eğitimlerdeki bilgilerinizden faydalanarak<br />

atlatabilirsiniz.<br />

Sualtı fotoğrafçılığına nasıl bir<br />

ekipmanla başlanmalıdır?<br />

Başlangıç maliyeti nedir?<br />

Teknoloji çok hızlı gelişiyor, ama şu anki sistemlerde<br />

kompakt makineler, aynasız makineler<br />

ve dijital SLR makineler var. Sualtı<br />

fotoğrafçılığı için ayrıca bu makineleri içine<br />

koyacağınız housing (sualtı kabı) almanız<br />

gerekiyor. Makine tercihiniz ne olursa olsun,<br />

en önemli ekipmanınız iyi bir ışık sistemi<br />

(flaş) olmalı.<br />

Ekipman maliyetlerine gelince: Makine +<br />

housing + flaş + flaş kolları + fiber optik<br />

kablolar size 2.000 USD ile 10.000 USD<br />

arasına mal olacak.<br />

İyi bir sualtı fotoğrafçısının özellikleri<br />

nelerdir?<br />

Sualtı fotoğrafçısı öncelikle sakin ve iyi bir<br />

dalıcı olmalı. Ayrıca benim için en önemli<br />

kriter doğal hayata saygılı olması. Fotoğraf<br />

çekerken sualtı hayatına zarar vermemeli.<br />

Benim canlılara bakış açım, dalışa<br />

ve fotoğrafçılığa başladığımdan beri çok<br />

değişti.<br />

Dalış ve sualtı fotoğrafçılığıyla ilgili<br />

ilginç sorular aldın mı?<br />

Bir sunum sırasında bir çocuk soru sormak<br />

istedi. Sonra "Deniz tavşanları zıplar mı?"<br />

diye bir soru yöneltti.<br />

Çalışmalarını çok beğendiğin dünyadan<br />

ve Türkiye'den kimse var mı?<br />

Beğeni sırasıyla olmadan sayayım: Rico<br />

Besserdich, National Geographic'in sualtı<br />

fotoğrafçısı David Doubilet, eğitim aldığım<br />

hocalarım Tunç Yavuzdoğan ve rahmetli Recep<br />

Dönmez'i sayabilirim.<br />

Hangi hayvanlarla karşılaştığında<br />

ürktün?<br />

Köpek balıkları ürkütücüdür, ama henüz onlarla<br />

karşılaşmadım .<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

87


SUALTI FOTOĞRAFÇISININ GÖZÜNDEN<br />

2016 Uluslararası Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Kategorisi İkinciliği...<br />

2013 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />

Fotoğraf TBK Özel Ödülü...<br />

2013 16. Altın Palet Sualtı Görüntüleme Türkiye<br />

Şampiyonası Modelli Geniş Açı Kategorisi<br />

Birinciliği... Fotoğraftaki dalgıç da Bodrum Happy<br />

Bubbles Kulübü'nün sahibi Yener Çeltikçi.<br />

Hangi hayvanlarla karşılaştığında<br />

heyecanlandın?<br />

Badem adındaki fokla karşılaştığımda çok<br />

heyecanlandım. Badem, küçükken yaralı<br />

olarak bulunmuş ve tedavi edildikten sonra<br />

doğaya salınmış. Daha sonra Koç ailesi, Badem'i<br />

insanlara karşı koruma altına almış.<br />

Ben de Bodrum'da daldım Badem'le. Büyük<br />

bir canlı olduğu için geniş açı lens gerekiyordu,<br />

ama bende o sırada makro vardı.<br />

Hayatımda belki de bir kez görebileceğim<br />

bu canlıyı layıkıyla fotoğraflayamamak da<br />

içime oturdu tabii...<br />

En heyecanlandığım anlardan biri de bir dalışım<br />

bitmek üzereyken bir kaplumbağa görmemle<br />

başladı. 5 metrede gezinen kaplumbağanın<br />

yanına gittim ve onu izlemeye başladım.<br />

Hayvan yanıma geldi, makinemi ısırmaya çalıştı.<br />

Kendimi korumak adına makinemi uzakta<br />

tutarak görmeden bastım deklanşöre. Bu benim<br />

en ünlü fotoğrafım oldu ve bu fotoğrafımla<br />

da dünya ikinciliği aldım.<br />

Gece dalışından ve gece sualtı<br />

fotoğrafçılığından bahseder misin?<br />

Gece, sualtının en canlı olduğu zaman... Bütün<br />

canlılar avlanıyor. Gündüz görülmeyen<br />

pek çok canlıyı gece görme şansınız var. Bu<br />

da fotoğraf çekmeyi daha kolay hale getiriyor.<br />

Fener kullandığınız için işaretleşme de<br />

gündüz dalışına nazaran daha kolay.<br />

Sualtı fotoğrafçılığında Türkiye nerede?<br />

Türkiye'de en güzel fotoğraf çekilen<br />

yerler nereler?<br />

Türkiye sualtı fotoğrafçılığında kötü bir yerde<br />

değil, ancak ülkemizin yaşam koşulları<br />

maalesef kişisel hobilerimizi yaşamamıza<br />

çok fırsat tanımıyor. Ailemiz, çocuğumuz ve<br />

işimiz arasında hobimize ve dalışa çok fazla<br />

zaman ayıramıyoruz.<br />

Türkiye'de fotoğraf çekilen yerlere gelince;<br />

bence en güzel, en canlı deniz Marmara...<br />

Farklı akıntılar olan denizde canlı çeşitliliği<br />

çok fazla. Ayrıca Eskişehir'de Sakarya Nehri'nin<br />

doğum noktası olan Sakaryabaşı'nda<br />

sular kristal berraklığında. Su sıcaklığı yazkış<br />

21 C ve sualtı inanılmaz güzel.<br />

2014 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />

Kategorisi İkinciliği...<br />

2014 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />

Kategorisi İkinciliği...<br />

88 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GASTRONOMİ<br />

İstanbul’a tepeden baktık:<br />

LOS ALTOS<br />

MÖRFİ MENAHEM<br />

Los Altos, “tepeden bakan” bir Meksika restoranı ve bar (İspanyolca<br />

anlamı da bu). İstiklal Caddesi’nden Tophane’ye inen<br />

yol üstünde, 5. katta. Manzara muhteşem. Modern çizgisini<br />

Meksika motifleri ve Maya kültürüne ait desenlerle zenginleştiriyor,<br />

kapıları 2015’te açıldı.<br />

Sombrerolar hem dekora eşlik ediyorlar, hem de misafirlerin<br />

resim çekmek için ilgi odağı oluyorlar. Personel kalabalık değil,<br />

ama arı gibi çalışıyorlar, servis tıkır tıkır, güleryüz eksik olmuyor.<br />

İstanbul’un en popüler kulüplerinden İndigo’nun bar şefi Okay<br />

Güney’in hazırladığı kokteyl mönüsünde yok yok. Naturel ve<br />

taze kokteyller çoook lezzetli. Misafirler geceye genelde bir<br />

kokteyl ile başlıyorlar.<br />

New York’ta üç Meksika restoranı olan ve 3 yıldır Michelin tavsiyesi<br />

alan La Superior’ı yöneten Şef Felipe Mendez ile çalışan<br />

Los Altos İstanbul, gerçek Meksika yemeklerini İstanbul’da<br />

sevenleriyle buluşturuyor.<br />

Menüsünde Taco’dan Quesedilla’ya, Enchilada’dan Ceviche’ye<br />

Meksika Mutfağı’nın pek çok ünlü lezzetini bulunduran Los<br />

Altos İstanbul, tarih öncesine dayanan MezoAmerika kültürü<br />

ile müthiş bir bütünlük oluşturan dinamizme sahip lezzetleri<br />

lokalleştirmek yerine, lokal tatlara en uygun olanları seçip orjinaline<br />

bağlı kalarak sunuyor.<br />

Meksikalıların sofrasından eksik etmediği fasulye, avokado,<br />

mısır ve biberle yapılan çeşitli sosları, yerel Meksika<br />

ürünleriyle tortilla ekmeklerini, orijinal Meksika unu<br />

(masa harina) ile hazırlayan mekân, kullandıkları bazı<br />

malzemeleri de Amerika’dan ve Berlin'den getiriyor. Bazı<br />

sebzeleri ise Seferhisar’da kurdukları tarla ve Meksika<br />

Köyünde yetiştiriyorlar.<br />

Cuma akşamları misafirlerini Mariachiler'in ezgileriyle<br />

ve canlı performanslarıyla ağırlayan mekân, Cumartesi<br />

akşamları Latin Dans Gecesi düzenleyerek, terasta dans<br />

keyfi sunuyor.<br />

Los Altos'ta her Salı “Taco Tuesday” düzenlenerek, misafirlere<br />

bir margarita ve sınırsız taco deneme imkânı<br />

veriliyor.<br />

Geçtiğimiz günlerde Los Altos’da gurme dostlarımla bir<br />

workshop ve tadım akşamı yaşadık. Mutfak ekibi; ince,<br />

uzun bir bar masası etrafında toplanmış 22 meraklıya Salsa<br />

ve Guacamole hazırlanışını gösterdi. Bir yandan öğrenmek<br />

ve arkasından tatmak hoş bir olay...<br />

Los Altos: Tomtom Mahallesi, Yeniçarşı<br />

Caddesi, No:38 Beyoğlu İstanbul<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

89


SÖYLEŞİ<br />

Safari rehberi,<br />

fotoğraf sanatçısı<br />

ve yazar...<br />

PİGMELERLE<br />

DANS EDEN<br />

KADIN<br />

Dr. FİGEN SABIRCAN<br />

Finans sektöründe yöneticilik yaparken çocukluk hayalini<br />

gerçekleştirip Afrika’ya yerleşen Meltem Yaşar’ın<br />

İstanbul’dan Uganda’ya uzanan hikâyesi…<br />

Onunla buluşmamıza vesile olan “Pigmelerle<br />

Dans” isimli kitabı... Her ne kadar<br />

nerede doğduğum, büyüdüğüm ve aldığım<br />

eğitimin önemi yok dese de, “geçmiş geleceği<br />

şekillendirir” diyerek, sohbete en başından<br />

başladık.<br />

HAVYANLARI ÇOK SEVEN KIZ<br />

Meltem Yaşar’ın hikâyesinin başladığı yer,<br />

Adana’nın Kozan ilçesi. 6 çocuklu bir ailenin<br />

en küçük çocuğu olarak doğmuş. Gezmese<br />

de sürekli okuyan, coğrafya bilgisi muazzam<br />

bir baba, yıllar sonra gelen kardeşlerini<br />

sevinçle karşılayan ağabeyler ve abla,<br />

çocuklarının iyi yetişmesi ve eğitim alması<br />

için her türlü fedakârlığı yapan bir anne tarafından<br />

büyütülmüş.<br />

“1970’li yıllarda küçük bir kasabada kalabalık<br />

bir ailenin çocuğu nasıl büyürse ben<br />

de öyle büyüdüm. Hayvanlara olan aşırı ilgimden<br />

seçtiğim kitaplar, seyrettiğim çizgi<br />

filmler hep onlarla ilgiliydi. Afrika merakım<br />

ise TRT’deki Tarzan çizgi filmiyle başladı.<br />

Sık ormanlarda goriller ve şempanzelerle<br />

yaşayan bu kahramanın hayatını ekrana yapışıp<br />

izler, bir gün onun gibi ormanlarda yaşama<br />

hayalleri kurardım. Uganda maceram<br />

ise ‘Sisteki Goriller’ filmini seyretmemle<br />

başladı diyebilirim. Film, Ruanda’nın balta<br />

girmemiş volkanik dağlarının eteğinde, sislerin<br />

arasında yaşayan ve soyları tükenmek<br />

üzere olan dağ gorilleri ve hayatının yirmi<br />

yılını onları korumaya, izlemeye, davranış<br />

Devasa bir oyuncak kadar<br />

zararsız, utangaç bakışlı<br />

bir Goril...<br />

90 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


SÖYLEŞİ<br />

biçimlerini incelemeye adamış ve bunu da<br />

hayatıyla ödemiş bir kadın, Dian Fossey’in<br />

hikâyesini anlatıyordu. İnsan zulmünün karşısında<br />

doğanın masum çaresizliğine isyan<br />

ettiren, dağ gorillerinin devasa cüsselerinden<br />

beklenmeyen yumuşak bakışlarına<br />

hayran olan ve bunu canıyla da ödese kararlı<br />

bir insanın neler yapabileceğini gösteren<br />

bir filmdi. Senaryo, mutluluk ve nefret sahneleri<br />

arasında giderken, bazen heyecan ve<br />

mutluluktan, bazen dehşet ve üzüntüden<br />

bayağı bir gözyaşı döktüm.”<br />

AFRİKA’YA İLK SAFARİLER<br />

Adana’da geçen ilköğretim hayatının ardından<br />

lisans eğitimi için Ankara’ya, yüksek<br />

Safari Ekibi<br />

Kasım 2016<br />

lisans için ise İngiltere’ye giden Yaşar, daha<br />

sonra İstanbul’a gelerek iş dünyasına dalar.<br />

İşten eve döner dönmez seyrettiği kanallar<br />

ise Animal Planet, National Geographic gibi<br />

belgesel kanallarıdır. Gözüne ziyafet, aklına<br />

eziyet şeyler izlerken aklında hep ‘Afrika’da<br />

olmalı, çitaları, aslanları, zürafaları, gergedanları<br />

nesli tükenmeden yerinde görmeliyim.<br />

Neden sadece seyrediyorum? Neden<br />

televizyondaki suretle yetiniyorum, oralara<br />

neden gitmiyorum?’ soruları dolaşıyordur.<br />

Nihayet 1999 yılında hayallerinin yolculuğuna<br />

çıkar.<br />

“İlk Afrika macerama, 1999’da efsane doğal<br />

park Serengeti ve Kilimanjaro Dağı’nın<br />

Meltem Yaşar, Karo kabilesinden makyajını<br />

yapan gençle...<br />

bulunduğu Tanzanya’da atıldım. Ülkemdeki<br />

kamp tecrübem üçü beşi geçmezken, üç<br />

haftalık kamp safarisine gittim. Bu safariden<br />

beş yıl sonra sonsuz düzlüklerinin<br />

güzelliğine doyamadığım Afrika’nın nehirlerini,<br />

göllerini, yağmur ormanlarını ve<br />

daha da önemlisi sisteki gorillerini, şempanzelerini<br />

görmek için internete girip<br />

‘dağ gorilleri’ yazdığımda karşıma çıkan ilk<br />

ülke Uganda oldu.”<br />

Bir ay süren araştırmalar ve yazışmalar<br />

neticesinde Uganda’ya gelerek yıllardır<br />

en büyük hayali olan gorilleri görür. Üstelik<br />

goriller fazlaca uzun bir yürüyüşe çıktığı<br />

için onları takip ederken yasadışı bir<br />

şekilde Uganda’dan Kongo’ya da geçer.<br />

Unutulmaz bir safari tecrübesi yaşayıp,<br />

bu güzel ülkeye, sıcak ve samimi insanlarına<br />

âşık olur. Beraber safari yaptığı<br />

rehber ve orada tanıştığı bir İspanyol’un<br />

ortak safari şirketi kurmayı teklif etmesiyle<br />

hayatı bir daha hiç aynı olmayacak<br />

şekilde değişir.<br />

“9 ay düşündükten sonra tası tarağı toplayıp<br />

elimde sadece iki valizle, 2005 yılında<br />

Uganda’ya gittim. Ne kadar şanslıyım ki<br />

hiç kimse karşıma geçip de ‘sen delirdin<br />

mi? Güzel işini, düzenini elinin tersiyle itip<br />

nereye gidiyorsun?’ demedi. Hayallerimle<br />

dalga geçmeye ya kimse cesaret edemedi<br />

ya da muhtemelen ‘gitsin de aklı başına<br />

gelsin. Hevesi geçsin, geri gelir zaten’ diye<br />

düşündüler.”<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

91


SÖYLEŞİ<br />

GÜLERYÜZLÜ İNSANLAR ÜLKESİ<br />

UGANDA<br />

Uganda deyince ilk aklımıza gaddarlığıyla<br />

ünlü diktatör İdi Amin’in gelmesi bu güzel<br />

ülke ve halkı için çok üzücü. Halbuki <strong>12</strong> yıl<br />

bu ülkede yaşayan Meltem Yaşar’a göre ise<br />

Uganda bambaşka bir dünya…<br />

Uganda’da herkes<br />

güler. Sevinçten güler,<br />

hüzünden güler ama<br />

hep güler!<br />

“Uganda’nın muhteşem ve yemyeşil bir doğası<br />

var. Yalnızca goril, fil, aslan yok; daha<br />

önce hiç görmediğiniz bitkiler, ağaçlar,<br />

hayvanlarla dolu her taraf. Örneğin bizdeki<br />

kediler ve köpekler gibi sokaklarda<br />

dolaşan insan boyunda garip bir kuş var,<br />

adı Marabu leyleği. Tropik kuşakta, ekvatorun<br />

üzerinde olduğu için tüm yıl sıcaklık<br />

da, gece gündüz uzunluğu da aynı. Kış yok,<br />

yaz yok, hep bahar. Muz; püresi, kızartması,<br />

birası ile binbir şekilde karşınıza çıkan<br />

önemli bir meyve. Ayrıca garip şekil ve tatta<br />

bir sürü meyve ve sebze var. Her birinin<br />

yeniş şekli farklı. Zamanla nasıl yenildiğini<br />

öğreniyorsunuz. Sağlık konusu en önemlisi,<br />

bilmediğim bir sürü hastalık vardı. Doğru<br />

düzgün kanalizasyon altyapısı olmadığı<br />

için özellikle suya bağlı hastalıklar çok fazla.<br />

Sıtma önemli bir sorun.<br />

“MUZUNGULARIN (BEYAZ ADAM/KADIN)<br />

SAATİ, AFRİKALILARIN VAKTİ VAR”<br />

Ugandalılar sadece bugünü yaşarlar, yarına<br />

ne olacağı belli olmaz diye. Daha önce hiç<br />

bir yerde görmediğim kadar nazik ve güler<br />

yüzlüler, çok yardımseverler ama çok yavaş<br />

oldukları için zamanında yapamazlar söz<br />

verdikleri yardımı. Zaten Uganda’da hayat<br />

çok yavaş… Alışmam çok zaman aldı, ilk 8<br />

ay İstanbul’da olduğu gibi yine geceli gündüzlü<br />

çalıştım. Sonra baktım ki herkesin<br />

günü 24 saat ama benim zamanım kalmıyor,<br />

bu işte bir yanlışlık var. İş için görüşmem<br />

gereken bir Ugandalı, bir gün kolumdaki<br />

afili saate bakıp ‘saatin çok güzelmiş ama<br />

Muzunguların saati, Afrikalıların vakti var’<br />

dedi. Bunu duyunca Avrupa düzenimi Afrika’ya<br />

taşıyacaksam ne diye geldim ben buralara<br />

dedim kendi kendime…”<br />

AFRİKA’DAN FOTOĞRAFLAR<br />

Sayfalarımızda yer verdiğimiz birbirinden<br />

güzel fotoğraflar çekip, ödüller kazanan<br />

Meltem Yaşar’ın fotoğraf merakı, 1995 yılında<br />

başlamış. Uzak Doğu gezisi sırasında<br />

Hong Kong’tan satın aldığı ilk fotoğraf makinası<br />

ile o tatilde çektiği bir fotoğrafla ödül<br />

bile kazanmış. İş hayatının yoğunluğu nedeniyle<br />

10 küsur yıl rafa kalkan hobisi, Afrika’ya<br />

yerleşince tekrar kapısını çalmış. Zaten Afrika’ya<br />

gidilir de fotoğraf çekilmez mi?<br />

92 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


SÖYLEŞİ<br />

“Afrika’ya sokağa inmeden; insanı, müziği ve yemeğiyle<br />

deneyimlemeden gelip gidenler, Afrika’ya gittim demesin!”<br />

İkinci hayalim, Olimpos’un dağlarında bir ev<br />

yaptırmaktı. Binbir emekle bizzat kendimde<br />

çalışarak evimi bitirdim. Burada çok sakin<br />

bir hayatım var. Ben tekrar İstanbul’da<br />

ya da herhangi bir şehirde yaşamaya uygun<br />

değilim. Sokaklarda dolaştığımda gördüğüm<br />

şeyler hoşuma gitmiyor: Kutuplaşma,<br />

huzursuzluk, devamlı bana bir ‘mal’ satmaya<br />

yönelik kampanyalar, sokaklarda koşuşturan<br />

insanlar, betona mahkûm edilmiş<br />

hayvanlar, çok az yeşil alan, bir sıkışmışlık<br />

hissi ve şehrin bana bütün bunlara sinirli<br />

gibi gelen homurtusu, gürültüsü.”<br />

“Baktım tüm manzaralar ve hayvanların fotoğrafı<br />

çekilmiş. Aslında Afrika’nın en büyük<br />

bilinmeyeni insanları... Medya, Afrika’yı felaket<br />

haberleri, açlık, kıtlık, iç savaş, soykırım<br />

ile tanıtıyor. Ben bu nazik ve misafirperver<br />

insanların felaket haberlerine konu olan<br />

hallerini değil, gündelik hayattaki güçlü, dirayetli<br />

ve neşeli yüzünü göstermeye karar verdim.<br />

Siz onlara bir adım attığınızda iletişime<br />

geçmesi çok kolay yerel halkla. Çocukların<br />

fotoğraflarda çoğunlukla yer almasını sebebi<br />

ise bir yere gittiğimde çocukların hemen<br />

yerel dilde beyaz adam/kadın demek olan<br />

‘Muzungu’ diye bağırarak etrafımı sarmaları,<br />

beni uzun uzun seyretmeleri. Saçıma dokunmak<br />

ve fotoğraf çektirmek için yarışa girmeleri.<br />

Bir de Uganda’da yaş ortalaması 15 yıl!<br />

Yani nereye kafanızı çevirseniz çocuk dolu...<br />

O yüzden fotoğraflarım gezdiğim ülkelerin<br />

demografik yansıması aslında.<br />

Yıllarca fotoğraf çekip, bir fotoğraf ve insan<br />

hikâyeleri kitabı yapmak istedim. Ama fotoğraflarımı<br />

kimseyle paylaşmadım. Hatta<br />

yakın arkadaşlarım bile bunu bilmedi. Pişmeyi,<br />

hazır olmayı bekliyordum. Bir arkadaşım<br />

açtığı galerideki fotoğraf yarışmasına katılmam<br />

için çok ısrar etti. 3 fotoğraflık bir portföy<br />

ile katılmam gereken yarışmaya tek ve en<br />

sevdiğim fotoğraf ile katıldım. Birinci oldum.<br />

Ondan sonra fotoğraf sergilerim başladı.”<br />

PİGMELERLE DANS<br />

Meltem Yaşar, Uganda’ya ilk gittiği yıl tur<br />

rehberinin önerisi ile Pigme köyünü ziyaret<br />

eder. Üç saatlik yorucu bir yolculuktan<br />

sonra vardığında köy ahalisi etrafını sarıp,<br />

kendisinin gorilleri izlediği gibi, onu izlemeye<br />

başlarlar.<br />

“Önce korktum çünkü garip bakıyorlardı.<br />

Baktılar, baktılar… Sonra bir gürültü, şarkı,<br />

dans başladı. Eğlendiklerini görünce kucağıma<br />

aldığım bir bebekle ben de onlara<br />

eşlik ettim. O sırada çekilen fotoğrafı çok<br />

beğenip kocaman bastırıp evimin duvarına<br />

asmıştım. Açacağım bloga isim düşünürken<br />

gözüm fotoğrafa takıldı ve ‘Pigmelerle<br />

Dans’ ismi böyle ortaya çıktı.<br />

Türkiye’ye iki hayalimi gerçekleştirmek<br />

için döndüm. Yaşadığım onca yılda o kadar<br />

çok şey geldi ki başıma, bunları bir kitapta<br />

toplamak istedim. Yıllardır biriktirdiğim<br />

notlarım, blogum ve hafızam sayesinde 3<br />

ayda yazdığım kitabım, sosyal medyada<br />

yıllardır tanındığım isimle Mona Kitap’tan<br />

çıktı. Kitap çıktığından beri gün geçmiyor<br />

ki beni gözyaşına boğacak derecede güzel<br />

bir mesaj, telefon gelmesin… Öyle güzel<br />

mesajlar geliyor ki ben mi yazarım, o birbirinden<br />

içli ve güzel mesajı yazanlar mı<br />

bilemiyorum!<br />

SAFARİLER TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR<br />

Meltem Yaşar’ın günleri, Facebook ve Instagram’daki<br />

takipçileri ile yazışarak, yeni<br />

çıkan kitabı ile ilgili röportajlar ve yeni safari<br />

planları yaparak geçiyor.<br />

“Uganda’da yaşadım ama Kongo, Ruanda,<br />

Tanzanya, Mali, Botswana, Kenya, Namibya,<br />

Zambiya ve Etiyopya’ya gittim. Ağırlıklı<br />

olarak buraya safari düzenlemekle birlikte<br />

Kenya, Tanzanya ve Etiyopya’ya da safari<br />

yapıyorum. Ama Uganda’da her şey var.<br />

Yağmur ormanları, savanlar, büyük kediler,<br />

goriller, şempanzeler, filler, göller, nehirler…<br />

Uganda, hem tüm bunların hepsinin<br />

bir arada bulunduğu bir ülke, hem de insanları<br />

çok saf, çok sıcak. Bir safari 5 gün<br />

de olabilir, 15 gün de. Safari pahalı bir deneyim,<br />

sabit masrafları yüksek. O yüzden<br />

bir araçta ne kadar fazla kişi olursa fiyat o<br />

kadar düşüyor. Ama ben genelde sıkışmayalım<br />

diye bir araca en fazla 4 kişi alıyorum.<br />

Safariye çıkarken dikkat edilmesi gereken<br />

en önemli konu, sarıhumma aşısı olmak ve<br />

sıtma koruma tabletleri almak. Bunları, Karaköy’deki<br />

İstanbul Seyahat Sağlığı Merkezi’nden<br />

kolayca temin etmek mümkün...<br />

En büyük mutluluğum, Afrika’daki vatanım,<br />

evim Uganda’ya yaptığım safariler neticesinde<br />

artık Uganda’ya âşık bir sürü insan olması.<br />

Tabii fazla âşık olup benim gibi oraya<br />

yerleşiverme riski de var…”<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

93


ÇAĞLA DİYOR Kİ<br />

Eğlence ve Turizm’de<br />

2018 KIŞ SEZONU<br />

Kitzbuhel- Avusturya<br />

ÇAĞLA GÜRSOY<br />

Hareketi bol, eğlencesi bol, magazini bol, tatili bol bir<br />

yaz sezonunu geride bıraktık. Sonbahar ise yazın etkisinden<br />

çıkamayanlara yönelik bol etkinlikli ve sanat<br />

dolu geçiyor. Dünyanın önemli şehirlerindeki moda<br />

haftalarının biri de İstanbul’da gerçekleşti. Mercedes<br />

Benz İstanbul Moda haftasının BiP uygulaması Tarzım<br />

Cepte Kanalı ve Alem Dergisi işbirliğiyle yönettiği<br />

medya ayağının resmi sunuculuğunu üstlenmiştim.<br />

Geçen sezon Beyoğlu Grand Pera’da yapılan etkinlik<br />

beklenen ilgiyi göremeyince, bu sene Zorlu Performans<br />

Sanatları’na geri taşındı ve eski şaaşa ve görkemine<br />

kavuştu. Biz de alnımızın akıyla İstanbul Moda<br />

Haftası’ndan çıktık. Bir başka sonbahar etkinliği ise<br />

Türk ve yabancı sanatçıların tasarımlarının sanatseverlerle<br />

buluştuğu Comtemporary İstanbul’du. Sanatla<br />

ilgili olmayanlarımıza bile bu etkinlik sanatı sevdirecek<br />

şekilde renkli ve hareketli organize edilmişti.<br />

Gelelim şimdi 2018 Kış Sezonu’nda eğlence severleri<br />

ne gibi yenilikler bekliyor onu konuşmaya. Geçtiğimiz<br />

kış yeni yıla girdiğimiz gece Kuruçeşme’nin,<br />

hatta İstanbul’un en popüler gece kulüplerinden<br />

biri olan Reina’da yaşanan terör saldırısı, eğlence<br />

sektörüne ciddi bir gölge düşürdü. Gezenin evden<br />

çıkası gelmedi, mekân sahipleri de coşkulu organizasyonlardan<br />

uzak durdu. 2017 yazı ise tüm bu<br />

yaşanan acılara, teröre inat her zamankinden daha<br />

keyifli geçti. Bu kış da yine eğlencenin hâkim olduğu<br />

bir sezona hazırlanılıyor.<br />

JÜPİTER GRUP’TAN ATAK ÜSTÜNE ATAK<br />

İstanbul’da Nişantaşı Le Grey, Del Mare, Hazine Cihangir<br />

gibi mekânların yaratıcısı olan grup; mekânlarına<br />

yenilerini ekliyor ve İstanbul gece hayatına<br />

yeni bir soluk getiriyor.<br />

People: Beyoğlu Intercontinental Otel’in içerisindeki<br />

eski Flamingo, People olarak değişik bir konseptle<br />

geri döndü. Haftanın 7 gecesi canlı müzik eşliğinde<br />

yemek yemek isterseniz burası tam aradığınız<br />

mekân olabilir. 22:30’da başlayan sahnede Nükhet<br />

Duru, Cenk Eren, Barbaros gibi isimler yer alıyor. Eski<br />

gazino kültürünün daha yeni nesil hali diyebilirim.<br />

Carbon: Emirgan Pizza’nın içinde yer alan ufak, karanlık,<br />

minicik odada kurulan canlı müzik mekânı<br />

‘Gizli Kalsın’, son dönemde gece hayatının en vazgeçilmez<br />

durağı olmuştu ve yine aynı çizgide Nişantaşı<br />

Topağacı’nda ‘Carbon’ açıldı. Topağacı’ndaki Le Grey<br />

Restoran’ın içinden gizli bir bölümle alt kata iniyorsunuz<br />

ve yine samimi bir ortamda canlı müziğin keyfini<br />

çıkarıyorsunuz. Buranın yıldız ismi de Zeynep Bastık.<br />

Bi Alt Kat: Yazın Bodrum’da ilk şubesinin açıldığı<br />

Bi Alt Kat, özellikle işletme ekibine yeni dâhil olan<br />

Mehmet Davran’ın enerjisiyle sabahın ilk ışıklarına<br />

kadar eğlence severlere ev sahipliği yaptı. Arabesk,<br />

alaturka, nam-ı diğer damar müziğin hâkim olduğu<br />

bu after mekânı, 2. şubesiyle İstanbul’a geldi ve Cihangir’e<br />

yerleşti.<br />

Bi Alt Kat<br />

94 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ÇAĞLA DİYOR Kİ<br />

Jungle 8<br />

Val D’Isere-Fransa<br />

ORMANDA ÇILGIN EĞLENCE ‘JUNGLE 8’<br />

Şehir merkezindeki belli başlı otellerden<br />

eski Edition Otel içerisindeki Billionaire<br />

Gece Kulübü, otelin Hyatt Centric olmasıyla<br />

el değiştirip, Londra’nın popüler gece<br />

kulüplerinden ‘Project London’ın İstanbul<br />

şubesi haline gelmişti. Beklenen başarıya<br />

pek ulaşamadı, zaten Londra’daki Project<br />

London da kapanınca İstanbul’daki mekân<br />

boş kalmıştı. Eğlence severler heyecanla<br />

yeni mekânı beklerken büyük bir sürprizle<br />

‘Jungle 8’ açıldı. İşletme başında Sarp Yaman<br />

ve başarılı ekibi var. Mekânın dekorasyonu<br />

ve atmosferi büyüleyici... Adeta<br />

şehirden çıkıp bir ormana giriyorsunuz ve<br />

bu ormanda sınırsız eğlence sunuluyor.<br />

Başarılı DJ’ler haftanın 3-4 günü kabinde.<br />

Mekânın yıldız DJ’i ise yaz sezonunun en<br />

popüleri Abdullah İnal.<br />

ORTAKÖY’ÜN YENİ BEBEĞİ ‘RUBY’<br />

Sahil şeridine bu yaz itibariyle yeni bir<br />

kan geldi. Reina’nın kapanmasıyla duayen<br />

işletmeci Ali Ünal’ın yeni projesi merakla<br />

bekleniyordu ki ters köşe bir sürprizle<br />

karşımıza çıktı. Benim Ortaköy’deki favori<br />

mekânlarımdan Anjelique kapanmıştı<br />

ve mekânın sevenleri bir hayli üzülmüştü.<br />

Şimdi ise Ali Ünal’ın işletmesinde ‘Ruby’<br />

olarak geri döndü. Dünya mutfağı menüsü<br />

ile yemekleri de eğlencesi kadar iddialı.<br />

Dekorasyonda büyük değişiklikler yok.<br />

Boğaz manzarasının ihtişamında modern-sade<br />

bir mekân... En keyif aldığım<br />

bölümü ise alt kattaki lounge kısmı. Denize<br />

sıfır alana bar taşınarak daha da keyifli<br />

bir hale getirilmiş. Kış sezonunun en uğrak<br />

mekânlarından biri olacağı şüphesiz...<br />

SOSYETİK KAYAK MERKEZLERİ<br />

İstanbul gece hayatında ufak bir tur attıktan<br />

sonra turizmde neler olacak, Türk<br />

turistler bu kış sezonunda en çok nerelere<br />

rağbet gösterecek bir de bu konuya el atayım<br />

dedim. Avrupa merkezleri, Amerika<br />

falan filan kışın ikinci plana atılır, çünkü<br />

hayat kayak merkezlerine taşınır. Her kış<br />

gazete ve <strong>TOURMAG</strong> yazılarımda kayak<br />

merkezi önerileri veririm. Geçen sene uygun<br />

bütçeli yurtdışı kayak merkezlerini<br />

yazmıştım, şimdi bir de şu jet sosyetenin<br />

vazgeçilmezlerini mercek altına alalım.<br />

Kitzbuhel-Avusturya: Alplerin incisi diye<br />

anılan Kitzbuhel, Avusturya’nın olduğu<br />

gibi sosyetenin de en favori kayak merkezi.<br />

700 yıllık bir geçmişi olan bu kasaba,<br />

90’lı yıllarda kayak merkezi haline getirildi.<br />

Dünyanın en zor kayak pisti olduğu söylenen<br />

‘Streif’ de burada bulunuyor.<br />

Val D’Isere-Fransa: Lyon veya Cenevre<br />

Havaalanı’ndan karayoluyla buraya ulaşmanız<br />

mümkün. Escape Killy olarak adlandırılan<br />

bir dağlar bölgesinin dibinde yer<br />

alıyor. Burayı çekici kılan şelale ve yüksek<br />

dağ otellerinin iç içe bulunduğu kozmopolit<br />

yapısı. Onlarca kafe, restoran, kulüp,<br />

mağaza bulunuyor ve hareketli bir yaşam<br />

sunuyor. Kaymayı sevenler için dünya<br />

şampiyonlarının ayak izlerini takip edebildiğiniz<br />

bir pist var ve en keyifli pistlerden<br />

biri. Profesyoneller için birçok ‘off-pist’<br />

alternatifi bulunuyor. İlla adrenalin istiyorum<br />

diyorsanız, kalabalıktan sıyrılıp buralarda<br />

kendi pistinizi yaratabilirsiniz. Kaymayanlar<br />

için ise birbirinden lüks spalar,<br />

husky köpeklerin çektiği kızaklarla dağ<br />

gezintisi ve buz pateni seçenekleri var.<br />

Aspen-Kolorado: Listemin en uzağı ama<br />

en lüksü. Ünlü Hollywood yıldızlarıyla kayak<br />

yapayım diyorsanız doğru Aspen’e!<br />

Dünyanın en zenginlerinin rağbet ettiği bu<br />

kayak merkezinde özel uçakların inmesi<br />

için bir pist bile var. Tabi burada her şey<br />

çok maliyetli ve pahalı. Lüks kayak merkezi<br />

dışında Castle Creek Vadisi’ni muhakkak<br />

görmelisiniz. Bir de alışveriş yapayım<br />

derseniz, dünyaca ünlü markaların bir arada<br />

olduğu tek kayak merkezi diyebilirim.<br />

St. Anton-Avusturya: Kayak merkezinde<br />

eğlence arıyorsanız, burası tam bir eğlence<br />

cumhuriyeti. Kayak sonrası partiler tüm kayak<br />

merkezlerinde meşhurdur ama burada<br />

eğlence kayaktan daha önce geliyor. Bizim<br />

için St. Anton kış turizminin Bodrum’u,<br />

Çeşme’si adeta. Gece kulüpleri gündüz bile<br />

açık. 38 tane pist bulunuyor, kar kalınlığına<br />

göre genelde 20 tanesi falan kayma olanağı<br />

veriyor. Aman zirvedeki eğlenceye dalıp,<br />

dağdan inerken sakatlanmayın.<br />

Ruby<br />

Aspen-Kolorado<br />

St. Anton-Avusturya<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

95


AJANDA<br />

Yeni sezona<br />

yeni konserler<br />

ÖZGE Ç. DENİZCİ<br />

Sonbaharın gelişiyle beraber bütün mekânlar sezon boyunca yapacakları<br />

konserleri belirledi. Soğuk kış aylarında içinizi ısıtacak konserleri ajandamızda<br />

bulabilirsiniz. İşte Ekim ayından Şubat ayına kadar gerçekleşecek konserlerden<br />

sizin için seçtiklerimiz.<br />

Ekim<br />

DREAM THEATER,<br />

VOLKSWAGEN ARENA’DA<br />

Progresif Rock'ın efsanevi topluluğu Dream<br />

Theater, kariyerinin en önemli albümü<br />

'Images & Words'un 25. yıldönümünde bir<br />

kez daha çok özel bir konserle İstanbul’a<br />

geliyor. Amerikalı rock grubunun unutulmaz<br />

müzik ziyafeti, 10 Ekim akşamı Volkswagen<br />

Arena’da olacak. Dream Theather,<br />

'Images & Words' albümlerinden şarkıların<br />

yanı sıra kariyerlerinin en önemli ve sevilen<br />

şarkılarıyla da dinleyicilerine müzik ziyafeti<br />

çekecek. Grubun Volkwagen Arena'da gerçekleştireceği<br />

konser repertuarında aynı<br />

zamanda 23 dakikalık efsanevi epikleri 'A<br />

Change of Seasons' da bulunuyor.<br />

FARKLI SESLERI DINLEMEK IÇIN İKSV SALON'A<br />

Ekim ayında farklı sesleri sahnesinde konuk edecek olan Salon İKSV, 2 Ekim'de Fransız prodüktör<br />

Gautier Serre’in müzikal ve mental sınırları aşan projesi 'Igorrr' ile metal ve türevlerine<br />

tutkuyla bağlı olanları aynı çatı altında toplayacak. Özlenen caz standartlarına ve hit caz<br />

şarkılarına yeni yorum kazandıran Anthony Strong ve dörtlüsü 3 Ekim’de; Sufi ve Şaman geleneğinden<br />

Afro-trans’a, İrlanda ve Doğu Avrupa halk müziklerinden Philip Glass’a uzanan eklektik<br />

tarzıyla Mammal Hands 4 Ekim’de; Sufi-ruhani müzik geleneğinden Qawwal’i günümüze<br />

taşıyan besteci-ozan Shye Ben Tzur’un Hintli ekip The Rajasthan Express ile projesi 'Junun' ise<br />

5 Ekim’de Salon İKSV'de olacak. Junun’un ardından 6 Ekim’de Salon’un konuğu, atmosferik tech-house’dan<br />

downtempo’ya uzanan parçalarıyla Nathan Fake. Yerli müzik sahnesinin övünç<br />

kaynağı, darkwave, synthpop grubu Jakuzi ise 8 Ekim’de hayranlarıyla Salon’da buluşacak.<br />

Ekim ayındaki diğer konuklarıysa sırasıyla, 11 Ekim’de yerli sahnenin en sevilen alternatif<br />

rock gruplarından Direc-t, 13 Ekim’de elektronik müzik bestecisi ve prodüktör Başak Günak’ın<br />

projesi 'Ah! Kosmos',<br />

14 Ekim’de “Tropical<br />

garage” grubu Papooz,<br />

18 Ekim’de elektronik ve<br />

slowcore besteleriyle Nejat<br />

Dimili, İngiliz minimalizmi<br />

kokan, güçlü bir performansla<br />

Douglas Dare,<br />

21 Ekim’de Ankara’nın rap<br />

dünyasına en büyük hediyesi<br />

Ezhel, 25 Ekim’de<br />

80’ler synth’lerinin marka<br />

isimlerinden Com Truise<br />

ve 28 Ekim’de yeni albümü<br />

Compassion’ın Avrupa turnesi<br />

kapsamında Salon’u<br />

ziyaret edecek.<br />

96 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AJANDA<br />

BAS DEHASI MARCUS MILLER<br />

YENIDEN<br />

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından<br />

Garanti Bankası sponsorluğunda<br />

gerçekleştirilen ve çeyrek asrı geride bırakmaya<br />

hazırlanan İstanbul Caz Festivali,<br />

25. yılına yaklaşırken festivalde unutulmaz<br />

konserlere imza atan isimlerden birini hayranlarıyla<br />

buluşturacak. Daha önce festivalde<br />

coşkulu konserler veren ve ülkemizde<br />

büyük bir hayran kitlesi bulunan Grammy<br />

ödüllü efsanevi müzisyen Marcus Miller, 21<br />

Ekim Cumartesi akşamı Zorlu PSM Ana Tiyatro’da<br />

müzikseverlerle buluşacak.<br />

KÜÇÜKÇIFTLIK PARK’TA<br />

IGGY AZALEA RÜZGÂRI<br />

Gençlerin sevgilisi dünyaca ünlü yıldız Iggy<br />

Azalea, ilk kez İstanbul'a geliyor. Müzisyen,<br />

21 Ekim Cumartesi günü KüçükÇiftlik<br />

Park’ta unutulmaz bir performansa imza<br />

atacak. 'Fancy' ve Ariana Grande ile düeti<br />

'Problem' single'larını ard arda 'Billboard<br />

Hot 100' listesine sokarak The Beatles’ın<br />

rekorunu egale eden Iggy Azalea, ilk kez KüçükÇiftlik<br />

Park’ta sevenleri ile buluşacak.<br />

Hiphop dünyasının değişik ses, hayat ve<br />

renklere çok açık olduğu bu dönemde, Dr.<br />

Dre’den Snoop Dogg’a tüm otoritelerden<br />

geçer not alarak en ümit veren MC’lerden<br />

biri statüsüne yükselen Iggy Azalea, XXL'in<br />

Freshman listesine giren ilk kadın vokal olmayı<br />

başardı.<br />

EDIRNE'DE MÜZIK<br />

FESTIVALI VAR<br />

Edirne'nin ilk müzik festivali Edirne Müzik<br />

Festivali, 7-8 Ekim tarihlerinde Buzhane<br />

Davet Bahçesi’nde müzikseverlerle buluşacak.<br />

Festivalde Hayko Cepkin, Haluk<br />

Levent, Manga, Moğollar, Yeni Türkü, Cem<br />

Adrian, Jehan Barbur, Kalben, Manuş Baba<br />

ve Keti misafirlere müzik ziyafeti sunacak.<br />

NIGHT FLIGHT DEVAM EDIYOR<br />

"Turkcell Platinum Istanbul Night Flight”<br />

konserler serisi, Events Across Turkey organizasyonuyla<br />

İstanbul dinleyicisini dünya<br />

starlarıyla buluşturmaya devam ediyor. 14<br />

Ekim’de ilk kez Aya İrini’de dinleyicisiyle<br />

buluşacak dünyaca ünlü şef Jürgen Bruns<br />

yönetiminde Berlin Senfoni Oda Orkestrası'nı<br />

dinlemek mümkün. 28 Ekim’de tümü<br />

kadınlardan oluşan dünyaca ünlü Quartet<br />

Salut, Salon İstanbul’da ilk kez dinleyicisi<br />

ile bir araya gelecek. Serinin son konseri<br />

ise 29 Ekim’de Orhan Şallıel yönetimindeki<br />

Senfoni Orkestrası’nın eşliğinde ilk kez prömiyeri<br />

yapılacak 'Epic Symphony' ve Athena<br />

konserleri ve hemen ardından dünyada<br />

kemançanın varisi olarak bilinen Imamyar<br />

Hasanov’un solistliğinde gece için özel olarak<br />

yazdığı 'Kemança Uvertürü'nü dinlemek<br />

mümkün. Ayrıca 'Ağır Roman' filminin orijinal<br />

müziklerinin sesi Yusuf Taşkın’ın performansı,<br />

uluslararası mapping sanatçılarının<br />

sergileyeceği görsel şov ile renklenecek.<br />

YEPYENI BIR MEKÂN: A CORNER IN<br />

THE WORLD X BOMONTIADA ALT<br />

İlk yılında Türkiye ve dünyadan sanatçıların<br />

katıldığı sergileriyle tanınan Bomontiada<br />

Alt, değişen yüzüyle genç yaratıcıların<br />

buluşabilecekleri, deneyimlerini paylaşabilecekleri<br />

ve diyalog geliştirebilecekleri<br />

bir platforma dönüşüyor. Bomontiada Alt,<br />

yeni dönemde A Corner in the World’un yön<br />

verdiği programıyla performans sanatları<br />

ve görsel sanatlar, ses ve malzemelere<br />

başvuran pratikler arasında köprüler kuran<br />

yenilikçi işlere alan açacak. Bomontiada<br />

Alt Music Sessions aylık programları, farklı<br />

sanatçılar ya da müzik kurumları ile işbirliği<br />

halinde geliştirilecek. Ekim ayında Şevket<br />

Akıncı ile işbirliği içinde yaratılan program,<br />

Kasım ayında Bir Baba Indie ile beraber<br />

planlanacak. Ekim ayı içinde izlenebilecek<br />

konserlerden bazıları ise şöyle: 3 Ekim Multiphonics<br />

/ Alper Maral (açıklamalı konser),<br />

10 Ekim Tamer Temel Trio, 17 Ekim Başak Yavuz<br />

ve Şevket Akıncı şarkıları ve Mutumut,<br />

24 Ekim Sumru Ağıryürüyen (ses, mandolin,<br />

klavye) ve Orçun Baştürk’ten (panduri, davul,<br />

ses, shruti box, klavye) oluşan SO Duo.<br />

BU FESTIVAL "-21"<br />

Yılın en genç festivali, “Genç Bi Şenlik’17”, 21<br />

Ekim Cumartesi günü Life Park' ta gerçekleşiyor.<br />

21 yaş üstünün katılmadığı etkinliklere<br />

öncü olan şenlik, bu sene de büyük<br />

sahne gösterilerinin ve müzik gruplarının<br />

yanı sıra; sosyal sorumluluk, teknoloji, kültür,<br />

sanat ve spor etkinliklerine ev sahipliği<br />

yapacak. İstanbul’un en köklü liselerini bir<br />

araya getiren ve bu yıl üçüncüsü gerçekleşecek<br />

şenlikte Gripin, Can Bonomo, Kalben,<br />

Pera, Sattas, Ezhel ve Edis sahne alacak.<br />

Modüler Sanat Organizasyon ve Koşan<br />

Adam işbirliği ile düzenlenen ve öğrenci<br />

komitesinin<br />

aktif rol aldığı<br />

'Genç Bi<br />

Şenlik ‘17',<br />

İstanbul’da<br />

düzenlenen<br />

en büyük<br />

ve en popüler<br />

gençlik<br />

şenliği olma<br />

özelliğini taşıyor.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

97


AJANDA<br />

Kasım<br />

SUN RA ARKESTRA KONSERI KAÇMAZ<br />

Deneysel cazın dünü, bugünü ve yarınına damgasını vuran Sun Ra’nın<br />

meşhur orkestrası Sun Ra Arkestra, 5 Kasım’da Garaj’da sahne alıyor.<br />

Sun Ra’nın sadece caz müziğini değil, zaman ve mekânın çok ötesindeki<br />

vizyonuyla farklı müzik türlerini de kapsayan ve geliştiren algısının<br />

kozmik yankıları sonsuzluğa uzanıyor. 50’li yılların ortasında ABD’de<br />

kurduğu The Arkestra’yla Chicago - New York - Philadelphia rotasında<br />

ragtime'dan swing'e, bebop'tan free caz'a, elektronik müzikten doğaçlamaya<br />

müziğin renklerini canlandırmadığı tek bir an bile olmuyor. Şair,<br />

besteci, müzisyen ve filozof kimliklerinin kendisine kattığı birikimi notalarla<br />

buluşturan, Antik Mısır kostümleriyle Uzay Çağı'nın kapılarını cazla<br />

aralayan Sun Ra, yüzün üstünde albümü ve binin üstünde şarkısıyla 20.<br />

yüzyılın en büyük müzikal miraslarından birine hayat veriyor. Sun Ra ile<br />

deneyim yaşamak için 5 Kasım akşamı Garaj'da olmanız yeterli.<br />

DAVID HELFGOTT<br />

RACHMANINOV IÇIN<br />

GELIYOR!<br />

Dünyaca ünlü piyanist 15 Kasım’da İstanbul<br />

Zorlu PSM’de, 18 Kasım’da ise<br />

Ankara Congresium’da hayranlarıyla<br />

buluşacak. Dünyanın en önemli piyanistlerinden<br />

biri olarak kabul edilen<br />

ve hayatı Oscar ödüllü 'Shine' filmiyle beyazperdeye aktarılan<br />

David Helfgott, <strong>12</strong> yıl tedavi görmesine sebep olan Rachmaninov’un<br />

'3. Piyano Konçertosu’nu çalmak üzere, PIU Entertainment<br />

organizasyonu ile İstanbul ve Ankara’ya geliyor.<br />

JULIE BYRNE İKSV<br />

SALON'DA<br />

16 Kasım akşamı İKSV Salon'da<br />

Julie Byrne rüzgârı esecek. Gitarist<br />

babasının etkisiyle ruhuna<br />

akustik gitar tınıları işleyerek<br />

büyüyen müzisyen; 17 yaşına<br />

geldiğinde babası rahatsızlığı<br />

yüzünden artık çalamayacak olduğunda,<br />

babasının gitarıyla<br />

çalmayı öğrendi. Bugüne kadar iki uzunçalar yayımladı. İkinci<br />

albüm ‘Not Even Happiness’, Pitchfork’tan 'En İyi Yeni Müzik'<br />

tescilini kaptı; beş yıldız almadığı platform bırakmadı. 'Follow<br />

My Voice' başlıklı şarkısında da dediği gibi New York onun için<br />

cehennemden farksız ama New York’u gitarı, şairane sözleri ve<br />

şehrin yeşil doğasıyla herkes için yaşanabilir kılıyor.<br />

Aralık<br />

CARLA BRUNI ILK DEFA<br />

İSTANBUL’DA!<br />

Gelmiş geçmiş en güzel First Lady’lerden<br />

biri olan Carla Bruni, yeni çıkartacağı ‘French<br />

Touch’ albümünün tanıtım turnesi kapsamında<br />

Piu Entertainment organizasyonu<br />

ile 13 Aralık’ta Zorlu PSM’ye geliyor. Bruni,<br />

90'larda yayınlanıp klasik hale gelen parçaları<br />

zarifçe yorumluyor ve ortaya çıkan<br />

tam anlamıyla bir "Fransız dokunuşu" oluyor.<br />

Çocukluğunda keman, gitar ve piyano<br />

dersleri alan zarif sanatçı Carla Bruni'nin 4<br />

albümü, dünya genelinde 3 milyondan fazla<br />

satış rakamına ulaşmıştı.<br />

JESSY LANZA<br />

SEVENLERİYLE BULUŞUYOR<br />

R&B vokaller ve synth pop’un birbirleri için<br />

yaratıldığını düşündüren, modern klasik kıvamında<br />

iki albüme hayat veren Kanadalı<br />

prodüktör, şarkı yazarı ve şarkıcı Jessy Lanza,<br />

ilk kez Türkiye'deki sevenleriyle buluşuyor.<br />

1 Aralık akşamı Garaj’da gerçekleşecek<br />

konser, Aralık ayında kaçırılmaması gereken<br />

konserler listesinin başını çekiyor. Müzisyenin<br />

2013 yılında yayınladığı ilk albümü<br />

'Pull My Hair Back'; bünyesinde barındırdığı<br />

'Kathy Lee', 'Fuck Diamond' ve 'Pull My Hair<br />

Back' gibi şarkıları ile müzik dünyasının son<br />

yıllarda tanıklık ettiği en iyi çıkış albümlerinden<br />

biri olmuştu. Bu başarının devamı,<br />

3 yıl aradan sonra 2016’da yayımlanan 'Oh<br />

No’yla geldi.<br />

11. ALBÜMLERIYLE ANATHEMA<br />

ANKARA, İZMIR VE İSTANBUL'DA<br />

Bu yıl yayınladıkları 11. albümleri 'The Optimist'<br />

ile isimlerinin en beklenmedik, karanlık<br />

ve deneysel yönlerini açığa vuran ambient<br />

rock topluluğu Anathema, Avrupa turnesinin<br />

hemen sonrasında, özel bir sevgiyle bağlı<br />

oldukları Türkiye'deki müzikseverleriyle buluşmak<br />

üzere Aralık ayında İstanbul, Ankara<br />

ve İzmir’de sahne alacak. Aşina olduğumuz<br />

samimi ve büyüleyici Anathema performansı,<br />

bu kez klasiklerin yanı sıra yeni parçalarla<br />

da sevenleriyle buluşuyor. Vera Müzik ve<br />

Freebird Agency organizasyonu ile 16 Aralık<br />

Cumartesi günü İzmir Arena’da, 17 Aralık<br />

Pazar günü Volkswagen Arena’da ve 18 Aralık<br />

Pazartesi günü ise Jolly Joker Ankara’da<br />

müzik ziyafeti verecekler.<br />

98 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AJANDA<br />

Ocak<br />

FUJIYA & MIYAGI GARAJ’DA<br />

İngiliz elektronik funk dörtlüsü Fujiya & Miyagi, Transparent<br />

Things albümünün 10. yılına özel turnesi kapsamında<br />

5 Ocak 2018’de Garaj’da sahne alacak. Deneysel<br />

elektronik müzik ve krautrock ekseninde bugüne kadar<br />

toplam 6 albüm yayınlayan dörtlü, hayranlık uyandırıcı<br />

canlı performanslarında Can, Aphex Twin, Neu, Kraftwerk,<br />

Stereolab ve The Orb gibi isimlerden aldığı ilhamı da izleyicileriyle<br />

buluşturuyor. Fujiya marka kayıt cihazıyla,<br />

Karate Kid serisindeki ünlü Mr. Miyagi karakterinin birleşiminden<br />

gelen ismiyle Electro Karaoke in the Negative<br />

Style, Transparent Things, Lightbulbs, Ventriloquizzing,<br />

Artificial Sweeteners ve Fujiya & Miyagi gibi birbirinden<br />

başarılı 6 albüme imza atan dörtlünün şarkıları; Breaking<br />

Bad, Misfits, Skins ve How To Get Away With Murder gibi<br />

dizilerde kullanıldı.<br />

"GENÇ FRANZ LISZT"<br />

VITALY PISARENKO<br />

9 Ocak gecesi Sakıp Sabancı<br />

Müzesi, İstanbul Resitalleri kapsamında<br />

'Franz Liszt Uluslararası<br />

Piyano Yarışması' birincilik<br />

ve 'Leeds Uluslararası Piyano<br />

Yarışması' üçüncülük ödüllerinin<br />

sahibi "Genç F. Liszt" olarak gösterilen<br />

dahi piyanist Vitaly Pisarenko'yu<br />

ağırlayacak. New York<br />

Times’ın ‘üstün yetenekli piyanist’<br />

sözüyle övdüğü 1987 Kiev<br />

doğumlu Rus piyanist Vitaly<br />

Pisarenko'nun ismi, 2008'de kazandığı<br />

'Franz Liszt Uluslararası<br />

Piyano Yarışması' zaferi sonrası<br />

25'den fazla ülkeyi kapsayan<br />

dünya çapında resital ve konserleri<br />

ile klasik müziğin en prestijli<br />

salonlarında yer almaya başladı.<br />

WILD BEASTS, SALON İKSV'DE<br />

2002’de Hayden Thorpe ve Ben Little önderliğinde<br />

‘Fauve’ adıyla kuruldu, 2004’te<br />

davulcu Chris Talbot’un katılımıyla Wild<br />

Beasts olarak ortalığı kasıp kavuracak<br />

kariyerlerinin başlangıç düdüğü çalındı.<br />

Enerjik sound’ları ve Thorpe’un teatral<br />

falsetto vokalindeki ışığı Domino Records<br />

gördü, grup 2007’de plak şirketine<br />

dahil oldu, ikinci albümleri ‘Two Dancers’<br />

ile İngilizlerin en prestijli ödülü 'Mercury'<br />

adaylığı aldı. 2016’da yayımladıkları son<br />

albüm ‘Boy King’de dans pistinin vazgeçilmezine<br />

dönüşen yepyeni hit parçalara<br />

yer verdiler. Türkiye’de verdikleri tıklım<br />

tıklım konserlerde izleyicileriyle kurdukları<br />

mütevazı ve samimi iletişimle festivallerin<br />

en aranan isimlerinden oldular.<br />

10 yıllık bir nostalji yaşatacak sımsıcak<br />

bir konser için şimdi ilk defa 11 Ocak'ta<br />

Salon’da olacaklar.<br />

Şubat<br />

BİFO'DAN PENDERECKI<br />

PRÖMIYERI<br />

Gürer Aykal yönetimindeki BİFO’nun<br />

her sezon birbirinden özel yapıtları<br />

repertuarına eklemesine vesile olan<br />

prömiyerler dizisinde bu kez Krzysztof<br />

Penderecki’nin 'Trompet Konçertinosu’nun<br />

ülkemizdeki ilk seslendirilişi<br />

gerçekleştirilecek. 20. yüzyılın ikinci<br />

yarısından itibaren gündem belirleyen<br />

yapıtlarıyla kendi ekolünü yaratan Penderecki’nin<br />

Trompet Konçertinosu’nun<br />

dünya prömiyeri 2015 yılında yapılmıştı.<br />

Bestecilere ve esin kaynaklarına saygı<br />

ile oluşturulmuş bu özel gecenin programı<br />

Alban Berg’in 'Yedi Erken Şarkısı’ ile<br />

başlayacak ve ülkemizin umut vadeden<br />

şan sanatçılarından biri olan Burcu Hancı sahnede olacak. Prömiyerde ise trompetin<br />

dünyaca ünlü yıldızı Gábor Boldoczki’yi izleme fırsatı bulacağız. Çağdaş repertuara<br />

olduğu kadar barok dönem ve klasik döneme olan hâkimiyeti ile de ilgiyle<br />

izlenen Boldoczki, bu konserde herkesin esin kaynağı Mozart’ın Mi Bemol Majör<br />

Konçertosu’nu da seslendirecek. Konser 8 Şubat akşamı, Lütfi Kırdar Anadolu Auditorium'da<br />

gerçekleşecek.<br />

KLASIK GITAR USTASI XUEFEI YANG<br />

İSTANBUL'DA<br />

13 Şubat akşamı Sakıp Sabancı Müzesi, klasik gitarın<br />

dünya çapındaki birkaç isminden biri, 'Klasik Gitarın<br />

Çinli İmparatoriçesi' Xuefei Yang'ı, İstanbul Resitalleri<br />

kapsamında ağırlıyor. Classic FM tarafından<br />

günümüzün en iyi 100 sanatçısı arasında gösterilen<br />

Çin'in uluslararası<br />

ilk kadın gitaristi<br />

ve Royal Academy<br />

of Music<br />

üyesi Yang için<br />

New York Sun,<br />

"Dünyanın en sıradışı<br />

enstrümantalistlerinden<br />

biri" diyor. 2000<br />

yılında Ivor Mairants<br />

Uluslararası<br />

Gitar Yarışması'nı<br />

kazanan Yang,<br />

bugüne kadar İngiltere,<br />

Avrupa ve<br />

Asya'dan Kuzey<br />

Amerika'ya uzanan<br />

50'den fazla<br />

ülkede konser<br />

verdi.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

99


October / November / December

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!