22.01.2020 Views

Ocak 2020

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

A B DULL A H

hikaye

Annesine sofrayı kurması için yardım etmeye koyuldu. Bir yandan iş yapıyor bir yandan annesiyle konuşmaya çalışıyordu.

-Anne, evde hep aynı işleri yapmaktan sıkılmadın mı yıllardır?

-Hayır canım. Neden sıkılayım. Bu evde herkesin bir görevi var. Mesela baban evin geçimini sağlamak için çalışıyor.

Sen ise öğrenci olduğun için okula gidiyorsun. Bu evde benim görevimde bu.

-Ben kendi görevimi çok sevmiyorum.

-Nedenmiş o bakalım?

-Okulda hep kağıda bir şeyler yazıyoruz. Her şeyi kağıtların üzerinde öğretiyorlar bize. Ama kümesten tavuk çıkarmak

için kağıda ihtiyacım olmuyor. Ya da tarlada babama yardım ederken matematiğe. Saçma geliyor ne biliyim.

-Sen o güzel aklını bunlara yoracağına biraz daha okul derslerine çalış bence Abdullah’ım. Hem sen ödevlerini yaptın

mı bakalım?

-Yemekten sonra yaparım. Şu an karnım zil çalıyor.

Annesi Abdullah’ı gıdıkladı ve dedi ki ‘karnın zil çalıyor demek, o zaman annenin güzel yemeklerini yeme vaktin

gelmiş.’ Aralarında gülüşmeye başladılar. Abdullah ve annesi böyle şakayla anlaşırlardı çoğu zaman. Ciddi bir sohbet

bile kısa zaman sonra yerini kahkahalara bırakırdı onlar konuşurken. Babası ciddi adamdı. Ama annesi ona gülmeyi

öğretmişti. Yemekten hemen sonra sobanın yanına kıvrılıp derslerini yaptı. Sobanın çıtırtısı uykusunu getiriyordu her

seferinde. Gözleri kapanmaya başlamıştı bile. Kitaplarını bırakıp odasına çekildi.

Günler böylece geçip gidiyordu. Abdullah yine günlerden bir gün evlerinin karşısında ki tepeye çıktı. İleriye doğru

baktı. Karşı dağın eteğinde sahipsiz bir köpek sağa sola doğru burnunu uzatıyor, etrafı kokluyordu. Acıkmış olmalıydı.

Kafasını kaldırıp dağın ilerisine bakmaya çalıştı. Her yer taş. Her yer ağaç. Görebildiği en farklı şey sahipsiz olan

köpekti. Bu dağların arasına hapsolmuş gibi hissetti. Gözlerini kapatıp başka bir yerde olmayı düşledi. Farklı şeyler

görebildiği bir yer. Babasıyla yaptığı iyilik konuşması aklına geldi. İstemsizce akrabalarını anımsadı. Halaları, amcaları.

Neden böyle bir şey yapmışlardı? Onlara kızmalı mıydı? Evet diyordu içinden bir ses. Onlara kızmalısın. Çünkü onlar

böyle yapmasaydı belki büyük şehire giden babası olacaktı. Belki daha farklı yerleri görebilecekti. Ama şimdi görebildiği

tek farklı şey bir köpekti. Sahipsiz bir köpek. Düşüncelerinden uzaklaşıp ilçe merkezine gitmeye karar verdi.

Babasına almayı planladığı ayakkabı için çok az paraya ihtiyacı kalmıştı. İlçe merkezine giden minibüs saat başı aşağı

köyden geçiyordu. Yetişmek için koşarak gitti. Minibüsün kalkış saatini beklerken etrafına göz gezdirdi. Ufacık bir

yerde yaşadığını fark etti. Etrafına bakması bile saniyelerini alıyordu. Bir yerlerde, “bakması uzun sürecek yerler vardır”

diye içlendi. Minibüsün korna çalması ile kendine geldi. İlçe merkezine vardığında boyacı bir adama işini yapmasında

yardım etmişti. Biriktirdiği tüm parayı yanında getirmişti. Ayakkabıyı bugün alacaktı. Kazandığı para ile biriken parasını

birleştirdi ve hesabını yaptı. Parası sonunda yetiyordu. Hemen ayakkabı dükkanına koştu. Camın önünde duran deri

kaplama çizmeyi gördü. Çizmenin yan taraflarında fermuarlar vardı. Uzunluğu bileğe kadar gelecek düzeydeydi. Su

geçirmez olduğunu biliyordu. O yüzden babasına almak istiyordu. Ayaklarını sıcak tutmalıydı. Çünkü o çok çalışıyordu.

Kapıyı açıp içeri girdi.

-Ooo Abdullah bey siz mi geldiniz?

-Evet Necmi abi. Paramı biriktirdim. Ayakkabıyı almaya geldim.

-Hey koçum benim. Aferin sana. Baban seninle gurur duyacak.

-Ben gurur duysun istemiyorum. Ayakları sıcak olsun, ıslanmasın yeter. Su geçirmez bak dimi Necmi abi?

-Geçirmez oğlum merak etme. Sözümüz söz bizim.

-Tamam o zaman. Al abi parası burada.

Bozukluklarla dolu parayı masanın üstüne bıraktı. O kadar çok bozuk para vardı ki ufacık avucuna sığmıyordu.

-Nasıl sayacağız biz şimdi bunu. Allah iyiliğini versin. Tamam sıkıntı yok. Ben sana güveniyorum. Gel paketleyelim

ayakkabıyı.

Ayakkabıyı güzel bir hediye paketine sardılar. Abdullah babasına sürpriz yapmak istediği için siyah bir poşetin içine

koydurdu paketi. Geldiği gibi evin yolunu tutmuştu.

Eve girerken poşeti gizlemek için çok dikkatli davranıyordu. Hemen odaya gidip yatağının altına sakladı poşeti. Sabah

babasına sürpriz yapacaktı. Babası kahvaltıdan sonra tarlaya gitmek için dışarı çıkmadan önce eski ayakkabısı ile

yenisini değiştirecekti. Babası şaşırınca onun boynuna atlayıp sürpriz diye bağıracaktı. Aylardır planlıyordu tüm bunları.

Sonunda başaracaktı.

Devamı bir sonraki sayı da...

Yunus Emre Kaynak

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!