You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
bi’mola
voleybola biraz da böyle bakmak için
Beslenme Modeli Yerine Yaşam Moledeli
Zeynep Seda Uslu
Bütünsel Beslenme Danışmanı
Derbi Özelle
Yağmur Akçay
Bir Işık Da Siz Yakın Projesi
Zeynep Seda Uslu
Bütünsel Beslenme Danışmanı
Burada Daha Güçlüyüm
bi’molalı Kelimeler
Ataman Güneyligil
Hayaller De Voleybola Dahil
Hasan Hüseyin Olgun
Voleybol Aşktır
Voleybol Mahallesinin Delisi
Babalar ve Kızları
Geçmiş Zaman Olur Ki
bi’mola
BESLENME MODELİ YERİNE
YAŞAM MODELİ
Bu sefer 2016 yılında Amerikan Kalp Derneği
tarafından düzenlenen bir kongrede yayınlanan bir
rapordan bahsetmek istiyorum.* Yayınlanan raporun
başlığı ‘Yo-yo diyetler fazla kilolu olmasanız bile tehlikelidir.’
Buradaki ‘yo-yo’ ifadesi tekrarlı olarak kilo
alıp vermek için kullanılıyor. Yani tekrarlı bir şekilde
kilo alıp veriyorsanız bu sağlığınız için hayati bir
önem taşıyor denmekte.
Çalışmada 160.00’e yakın kadının ortalama
11 yıllık ağırlık öyküsü alınarak kişiler 4 gruba
kategorize edilmiş (ağırlığı stabil olanlar,
ağırlığı sürekli artanlar, verdiği kiloyu
koruyanlar, ağırlık döngüsüne girenler yani
yo-yo olanlar) ve sağlık durumları incelenmiştir.
Bu çalışmaya göre;
•Çalışmanın başında normal ağırlıkta olan,
sonrasında kilo verip verdiği bu kiloları
alan kişilerin ani kardiyak ölüm riski 3,5 kat
artmış,
•Yine çalışma başlangıcında normal ağırlıkta
olup ağırlık döngüsüne girenlerin koroner
kalp hastalıkları riski % 66 artmış olarak
bulunmuştur.
Bu tabi ki çok düşündürücü bir durum,
çünkü kişi devamlı kilo alıp veriyorsa
yarardan çok zarar görebilir. Esasında
önemli olan kalıcı olarak sağlıklı bir kilo
aralığında olabilmektir. Mevsimlere veya estetik
kaygılara göre istikrarı önemsememek
büyük riskleri de beraberinde getirebilmektedir.
Ayrıca geçen yazıda yaşamımızda bizi
besleyenlerin tabağımıza koyduklarımızdan
çok daha fazlası olduğunu ve bunların neler
olabileceğini düşünmüştük. İyi hissetmemizi
sağlayan ve bize enerji verenler besinler
dışında da bazı şeyler olabilmektedir
demiştik.
Geçmişe dönersek örneğin çocukluğumuzda
sokakta oyun oynarken veya
arkadaşlarımızla iyi vakit geçirirken
ebeveynimiz bize yemek saati olduğunu
hatırlatmasa acıktığımızı düşünmezdik bile.
Hatta ‘ben acıkmadım daha’ diye pazarlık
bile yapardık. Bir başka örnekte sizi çok
heyecanlandıran bir proje için çalıştığınızı
düşünün. Tüm kalbinizle projeye inanmışsınız,
kendinize güvenle çalışmaya
devam ediyorsunuz. Zaman durur gibi olur
ve siz o adanmışlıkla dış dünyadan gelen
sesleri bile duymazken, yemek yemek fikri
çok sonra aklınıza gelir.
Şimdi de düşük bir ruh halinde ya da
depresyonda olduğunuz ve özgüvensiz
hissettiğiniz bir durumunuzu hatırlayın, ne
kadar yerseniz yiyin hiçbir zaman doymuş
hissedemezsiniz. ‘Çok stresli hissettiğimde
kendimi buzdolabının karşısında buluyorum’
diyen kaç kişi var?
Aslında demeye çalıştığım günlük hayatın
içindeki birçok duygu ve heyecan bizi
yiyeceklerden daha fazla beslemekte ya
da acıktırmaktadır. En az tabağımıza koyduklarımız
kadar önemlidirler. İlişkilerimiz,
işimiz, duygusal durumlarımız, fiziksel egzersizlerimiz,
gündelik hayatın bir parçası
haline gelen stres ile nasıl baş ettiğimiz
ve hatta spiritüelliğimiz bile hissettiğimiz
doyumun parçalarıdır. Bu alanların herhangi
birinde hissettiğimiz tatminsizliği
tabağımıza, hatta tabağa bile gerek olmadan
direkt ağzımıza koyduğumuz yiyeceklerle
gidermeye çalışıyor olabilir miyiz?
Sevgiye ya da özgüven için gereken güce
olan ihtiyacımızı fazladan yediklerimizle
tamamlamaya çalışıyor olabilir miyiz?
Bu konuyu yazının başındaki araştırma
ile birleştirdiğimizde önemli olanın yaşam
tarzımız olduğunu söyleyebiliriz. Sadece
hangi beslenme modeli değil, hangi yaşam
modeli ile yaşadığımız da sağlığımız ve
beslenmemiz üzerinde etkilidir.
Tüm bilgilerin ışığında tabağınıza koyduğunuz
yiyecekler kadar sizi bu hayatta
besleyen başka neler olduğuna göz atmak
ister misiniz? Bedenlerimizi besleyen
gıdalarımız kadar, zihnimizi ve ruhumuzu
da besleyen başka neleri eklemek ya da
dengelemek isterdiniz?
Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle,
Sevgiler.
Zeynep Seda Uslu
Bütünsel Beslenme Danışmanı
*American Heart Association. Yo-Yo dieting
dangerous even if you’re not overweight.
American Heart Association Meeting Report—Poster:
T2041—Session: LF.APS.
P226, 2016.
Voleybol başka hiçbir camiaya benzemeyecek kadar
elit ve fair play ruhuna sahiptir.
Bunu oluşturan yegane şey ise kesinlikle spor bilincine
sahip taraftarlardır.
bi’mola
Herkese merhaba, yine bir yazı ile karşınızdayım.
Daha sık yazmak isterim ama hem okul hem iş
hayatını birlikte götürmeye çalışan biri olarak,
maç izlemek bile benim için çok büyük lüks. Ama
neyse ki Eczacıbaşı VitrA - Fenerbahçe Opet
maçını izleme şansım oldu. Öncelikle kaybeden
taraf olarak, kazanan tarafı tebrik etmek isterim.
Voleybol başka hiç bir camiaya benzemeyecek
kadar elit ve fair play ruhuna sahiptir. Bunu oluşturan
yegane şey ise kesinlikle spor bilincine sahip
taraftarlardır.
Maça dönecek olursak, bu iki takımın arasındaki
maçlar kesinlikle çok özel ve hikayesi bol olan
maçlar oluyor. Bu maçta belki seviye olarak bizi
tatmin etmedi ama heyecan ve set içinde değişen
dengeler bize ayrı bir heyecan verdi. Kaybeden
taraf hakkında konuşmak istiyorum çünkü kazanınca
bireysel performansların pek bi önemi
kalmıyor.
Fenerbahçe sezona başlarken kendi bütçeleri
doğrultusunda iyi kadro kurdu ama her zamanki
alışkanlık olsa gerek, puzzle’ın bir parçasını yine
eksik bıraktılar. Evet ne demek istediğimi çoktan
anladınız.. Alınmayan orta oyuncudan bahsediyorum.
Mesela geçen sene Eczacıbaşı, bu yüzden lig kupasını
kaybetti. Dicle’de yaz ortası ameliyat olunca,
forma Bahar ve genç Beliz’e kaldı. Terzic çok inat
ve eski kafalı antrenör. Belli bir kalıpları var ve
istisnai durumlar dışında, onun dışına çıkmıyor.
Mesela gençlik güzeldir; atletizm getirir, enerji getirir
ve eminim sahada oynayan oyuncudan daha
fazla katkı verir. Risk al be adam! Ya da yönetime
bastır ve yeni bir orta oyuncu aldır. Daha kaç maç
kaybetmemiz gerekiyor anlamıyorum..
Gelelim diğer kanayan yaraya..
Sezon başında başka bir sayfada yazmıştım. Aylin
harika bir karakter, müthiş ötesi defansı var ama
asla 2 kişi manşet karşılayabilecek libero değil.
Manşet hatalarını bir kenara koyalım, hatalar bu
oyunun bir parçası ama en az 6 7 topu dışarıda
diye bıraktı. Bu seviyede çok amatör bir hata
değil mi ama bu işte psikolojik olarak ne kadar
yıprandığını gösteriyor. Artık kenar yönetimin
de uyanma vakti geldi, ya başka bir libero olarak
ki Mihailovic’in alanını kapatacak kadar iyi
libero olan sadece Gizem var ve o da kontratlı ya
da 2017’de ki sisteme döneceğiz. Melis’in manşeti
Aylin’e göre bir tık daha iyi ve Melis biraz momentum
ile oynayan oyunculardan. Marcello’’nun
yaptığı gibi ona o güveni verip sahaya atmalıyız.
Aylin’i de defansta kullanıp, her iki oyuncumuzu
da saha içinde tutmamız gerekiyor.
Vargas’a dönecek olursak, tekniği değil atletizmi
ile oynayan oyunculardan.. Skor yükünü çekiyor
ama daha saha içinde lider oyuncu profiline dönmedi.
Bu da biraz zaman alacak, mutlaka bu süre
içerisinde Ceren’in de Vargas’ı iyi desteklemesi
lazım.
Eda kaptan için yazacak bir şey yok.. Komple
oyuncu diye tabir ettiğim oyunculardan. Ne kadar
önemli olduğunu yazın bizzat gördük! Yorucu
sezonun ardından şimdi rölantide götürüyor,
oynaması gerektiği yerde çıkıp mutlaka oynayacaktır.
Güvenimiz, sevgimiz tam!
Ve bir parantez de Boskovic’e..
O nasıl dominant bir oyun! Fizik, teknik, soğukkanlılık
her şey onda var. Izlemek o kadar keyif
verici ki.. İyi ki ligimizde. Dünyanın en iyi pasör
çaprazına sahip olmak, büyük lüks olsa gerek.
Bu keyifli derbi için, her iki takıma da teşekkürler.
Avrupa voleyboluna son yıllarda damga vurmuş
olan Türk takımlarına da ilerisi için başarılar
diliyorum. Umarım kulüplerimiz bu başarıları kazanırken,
daha fazla Türk oyuncu, ön planda olur.
Sevgiyle kalın!
Yağmur A.
bi’mola
“bir kadın değişir, bir dünya değişir...
bir kadın, bir adımla dünyaları değiştirir...”
BİR IŞIK DA SİZ YAKIN PROJESİ
41. İstanbul Maratonu profesyonel voleybol
oynadığım dönemde katılma fırsatı
bulamadığım organizasyonlardan birisiydi.
Hem kıtalararası koşma fırsatı sunan, hem
de çok sevdiğim İstanbul’un ortasından
geçen parkuru ile ayrı keyif veren bir organizasyon.
Aynı zamanda da katılan sivil
toplum kuruluşlarına bağış toplamak için
çok anlamlı bir fırsat sunmakta.
Başvuru kısmı zaten oldukça kolay bir
şekilde online halledildikten sonra aslında
çok da fazla düşünmeme gerek kalmadan,
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin
tekrar katıldığını gördüğümde, temsil
etmeyi isteyeceğim kurumun o olduğunu
biliyordum. Özellikle kız çocuklarının
okullaşmasına katkıda bulunmak ve eğitimde
eşitlik sağlamak için burs vermeleri
koşuma anlam katacaktı. Çünkü bu ülkede
maalesef ki hala kaynak bulamayan, bulsa
da desteklenmeyen çok fazla kız çocuğu
olduğunu biliyorum. Eğer benim de koşum
bir anlam bulursa ve yardımım dokunursa
çok mutlu olacağımı hissettim.
İlk olarak hedefimi iki kız çocuğu için 5000
TL toplamak olarak belirlemiştim. Ancak
hızla artan yardımlar ve hedefimi yükseltmemi
isteyen yakınlarımın desteğiyle iki
katına çıkarmaya karar verdim.
Tabi ki bu parkura hazırlanma kısmı da
oldu, çünkü voleybol veya diğer yaptığım
rutinler uzun mesafe koşunun performansı
için yeterli olmuyorlar. Programlı
yaptığım antrenmanlar sayesinde bedenim,
sağolsun yıllarca yaptığı gibi, yine beni
taşımaya ve yeni hedefe hemen adapte
olabildi.
Bazen yüz yüze bazen de sosyal medyadan
haber verdiğim kampanyamda
destek istediğimizden de önce hedefine
ulaştı ve ben koşu günü dört kız
çocuğunun birer yıllık eğitim masraflarını
karşılamış olmanın gönül ferahlığıyla
15km’yi beklediğimden de hızlı koştum.
Organizasyonun düzeni, katılımcıların
çokluğu, manzaranın güzellikleri ve biraz
da zorlanmanın konsantrasyonuyla yarış
sağsalim bitti.
Bu projede bana desteklerini bonkörce
veren birçok voleybolcu arkadaşımın
yanısıra, ailem, tanıdığım ve tanımadığım
kişiler oldu. Hepsine tek tek buradan
tekrar şükranlarımı sunuyorum. Maddi
ve manevi verilen desteklerin hepsinin,
bendeki yeri kadar sayelerinde eğitimine
devam edecek kızlarda da yerinin büyük
olduğunu bilsinler.
Umuyorum benzer ya da daha kapsamlı
başka projelerle, özellikle de eğitim için
imkan bulamayan gençleri desteklemeye
devam edebilirim.
Sevgilerimle…
Zeynep Seda Uslu
bi’mola
BURADA DAHA GÜÇLÜYÜM
“İstanbullu Voleybol Hakemi,
Güneydoğu’nun Yıldızı”
bi’mola
“Daha önce insanları sevdiğimi düşünüyordum
ama çocuklarla olan bu sevgi çok
daha başka bir boyutmuş”
“Gerçekten ben insanları, hele çocukları daha
önceden bu kadar sevmiyormuşum meğer.
Onların ihtiyaçları olduğu için ya da onlar
dezavantaj içinde doğdukları için değil, sadece
onların sevgisi bana çok daha samimi, doğal
gelmeye başladı. Öncelikle insan sevmeyi,
ardından insanlardan bir şey istemeyi öğrendim.
Çünkü ben kimseden, hele tanımadığım
insanlardan su bile isteyemezdim. Okulum
için, çocuklarım için öncelikle ailemden, sonra
herkesten bir şeyler istemeye başladım. Buradan
önce kendimi güçlü hissetmiyordum.
Bir şeyler başarabileceğime inanamıyordum.
Şimdi kendimi çok güçlü hissediyorum. Hayat
size bir şekilde sorunlar çıkarıyor. Ama bunu
bir süre sonra görmemeye başlıyorsunuz,
‘Onu da yaparım ne var ki’ diyorsunuz. Güçlü
bir kadın oldum. Güçlü olmayı öğretti. Her
şeyden önce öğrenmeyi öğretti çünkü her gün
sürekli yeni bir şey öğreniyorum. Bir gün inek
sağmayı, bir gün eşek sütünün hastalıklara iyi
geldiğini, bir gün keçilerle çok yakın temasa
girilmemesi gerektiğini öğreniyorum. Başka bir
gün su tesisat sorunu nasıl çözülür, onu yaşayarak
görüyorum. Okulun hizmetlisi de benim,
müdürü de. Bu kadar yoğun toz altındaki bir
yeri temizlemek tabii ki zor oluyor. Ailemin
desteğini çok gördüm. Babam, annem benimle.
Ağabeyim şimdi askerde. Çocukların tuvaletinin
temizliğinde özellikle ailemin desteğini
çok aldım. Soba yakmak konusunda yine annem
ve babam yanımda oldu. Daha önce hiç
soba yakmadım, burada öğrendim. Hâlâ çok
iyi değilim soba yakmak konusunda ama…”
1000 ÖĞRETMENE DESTEK
Ayşe Gizem öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı,
Türk Eğitim Derneği ile Zurich Sigorta’nın ortaklığında
yürütülen ‘Eğitim Sigortası: Öğretmenlerimiz’
projesiyle destek sağlanan 50 öğretmenden
sadece biri. 2023’e kadar, 1000 kadın öğretmene
destek eli ulaştırılması planlanıyor. Mesleğe yeni
başlayan veya iş hayatının ilk yıllarında köylerde
çalışan kadın öğretmenlerin sorunlarına çözüm
bulmayı hedefleyen proje, Öğretmen Yetiştirme
ve Geliştirme Genel Müdürlüğü koordinasyonunda
yürütülecek. Öğretmenlere okulun ihtiyaçları,
öğretim materyallerinin yanı sıra mesleki ve kişisel
gelişimleri için eğitim verilecek. Şanlıurfa’daki
Küçükyıldız İlkokulu’na, TED Şanlıurfa Koleji de
destek sağlıyor.
ÖĞRENMEK İÇİN KÖYLERE GELSİNLER
Ayşe Gizem Gülleç köy okulunda çok mutlu
olduğunu söylerken meslektaşlarına şu çağrıda
bulunuyor: “Köylere atanan arkadaşlara önerim
öncelikle, nereden geliyorlarsa gelsinler her şeyi
unutsunlar. Ben İstanbul’da doğdum, büyüdüm
ve Ankara’da okudum. Hep büyük şehirlerde
yaşadım. Meslektaşlarım böyle yerlere atanınca
o hayatı hemen unutsunlar, bıraksınlar. Çünkü
burada çok başka bir hayat var. Öncelikle öğrenmek
için gelsinler. ‘Başka bir dünya varmış burada,
biz bunu görelim’ diye gelsinler ve her şeye
açık olsunlar. ‘Ben bunu yapmam’ demesinler.
Ben başlarda onu, bunu, şunu yapmam diyordum.
Ama, geçen hafta ellerime dikenler bata bata
pamuk topladım. Herkesin duvarları vardır, o
duvarları yıksınlar, yıkamıyorlarsa da en azından
bir süre görmesinler. Kesin konuşmasınlar,
çünkü insanın büyük konuştuğu başına gelir
derler ya geliyor gerçekten de. Atandıkları yere
önyargılarla gelmesinler. Buralarda sadece
kültürleri farklı. Biz de farklı kültürleri öğrenmek
için yaşamıyor muyuz hayatı? Öğrenmek için
gelsinler.”
KIZIMIN HAYALİNİN PEŞİNDEN GELDİK
Anne Nermin Gülleç: “Kızımızı yalnız bırakmak
istemedik. Köy okulu öğretmeni olmak
onun hayaliydi. Biz de onun hayalinin peşinden
geldik. Okul hayatı boyunca hep başarılı bir
öğrenciydi. Mesleğini çok seviyor. Kızımı okurken
mutfağa bile sokmadım. Fakat köye geldiğimizden
beri bırakın mutfağı, evin ve okulun
tüm işlerini o yapıyor. Tek sınıflı okul olduğu için
camı siliyor, çöpünü döküyor, sobasını yakıyor,
tuvaletlerini yıkıyor. Eşeğe de biniyor, süt de
sağıyor. Hayatında pek hayvan görmemişti,
yaklaşamazdı. Şimdi onlarla haşır neşir. Bayrağımızın
dalgalandığı her yer bizim toprağımız.
Vatan görevi. Bizler gelmezsek kimler gelecek?
Köydeki çocuklarımızın hayatı kurtulsun yeter ki,
onlar bir fidan. Yetiştirebilirsek çok güzel.”
Voleybol Aktüel
bi’mola
bi’molalı Kelimeler ?
bi’molalı kelimelerin ilk konuğu Galatasaray HDI Sigorta’nın genç,
tecrübeli ve başarılı Başantrenörü Sayın Ataman Güneyligil.
Bizleri kırmadığı için kendisine çok teşekkür ediyoruz.
Voleybol
- Hayatın merkezi
Galatasaray
- Çocukluk aşkı
İstanbul
- Anadolu Kavağı
Yemek
- Doyunca kalkmayı öğrenmek
lazım
Çay mı Kahve mi ?
- Çay
Hakem
- Hakim
Gds
- Çok yararlı
Kurallar
- Her alanda gerekli .
Olmazsa Olmaz
- Ailem
Olmasa daha iyi olur
- Boş tribünler
Hedef
- Doyunca kalkmamak
lazım
Sosyal Medya
-Yavaş yavaş kapatıyorum
hepsini .
Bir hayalim vardı
- Deniz subayı olmak
Belki birgün olur
- Olimpiyat madalyası alırız
bi’mola
Hayaller de voleybola dahil...
Efelerde aslında alttan gümbür
gümbür altın bir jenerasyon geliyor.
Hepsi bireysel olarak çok başarılılar
ve mevkilerinin en iyileri olmaya
adaylar.
Atakan Utku, Muzaffer Yönet, Oğulcan
Yatgın, Ahmet Tümer, Muhammet
Ali Arslan, Çağatay Durmaz,
Efe Bayram, Cem Akgün, Batuhan
Avcı, Kaan Gürbüz, Berkün Eber
Çağatay Kır, Tuna İnanç, Ahmetcan
Büyükgöz, Mirza Lagumdzija ve Efe
Mandıracı gibi çok değerli yetenekler
ben burdayım diyor. Adis, Doğukan,
Emre, Matic, Samet Güneş gibi yıldızlar
yazmıyorum bile...
Görüldüğü gibi un var, şeker var, yağ
var şimdi geriye tüm bunları helva
yapacak bir aşcı gerek. Tüm taktiği
haydi haydi olmayan tek analizi
yamuk kafa yı tespit etmek olmayan
bir aşcı gerek. İşte o da gelirse bizde
tek başarısı altın lig oynamak olan
Slovenya gibi büyük süprizler yapabiliriz.
Benimki masum bir hayal işte...
Hasan Hüseyin Olgun
Voleybol Aşktır
bir delinin günlüğünden ...
Hepimizin voleybolla tanışma hikayemiz farklıdır. Voleybolun içindeki
yerlerimiz de farklıdır.
Maçta rakip, maç sonu aynı takımda mahallede top oynamıştır belki
bazılarımız.
Bazılarımız, hiç tanımadığı insanlarla sosyal medyadan maçı yorumlamıș,
kazanırken birlikte sevinmiș, kaybederken biri diğerinden önce
çıkış yapmıştır.
Akşama futbol derbisi varken, eve koştura koştura voleybol için gelirken
“acaba maçın linkini atarlar mı?” diye elimizden telefonu
bırakamamıșızdır çok farklı şehirlerde.
Taraflı tarafsız bir anısı olsun bizde diye formalar istemiş, biriktirdiğimiz
voleybol hatıralarımızı o formalarla katlayıp saklamışızdır.
Okulda canımız sıkıldıkça defterimizin boşluklarına voleybol topu çizmişizdir.
Fanı olduğumuz sporcuları ‘bir kere dünya gözüyle göreyim’ demiş,
görmüş olmak bir yana birlikte fotoğraf çektirmișizdir.
Çok farklı yerlerde, farklı zamanlarda birbirinin aynı şeyleri yapmamıza
sebep olmuştur voleybol.
Bu yüzden güzeldir voleybol.
Bu yüzden özeldir.
Hep böyle kalsın. Hep böyle kalalım. Hep voleybolla kalalım...
Voleybol Mahallesinin Delisi
BABALAR VE KIZLARI
Bizler onlarla, onlar da kızları ile gurur duyuyor…
İlhami Şenyurt ve Erdal Akıncı, yönettikleri maçlarla yıllardır ülkemizi ve Türk Voleybol Hakemliğini
yurt dışında başarıyla temsil eden Uluslararası Voleybol Hakemlerimizin başında geliyor.
Kendileri ile gurur duyduğumuz; 1998 yılında Sofya’da açılan kursu birincilikle bitirerek Uluslararası
Voleybol Hakemi olan İlhami Şenyurt ile 2008 yılında Uluslararası Voleybol Hakemi olan ve son olarak
2019 EuroVolley Erkekler Finali’nde Başhakem olarak görev yapan Erdal Akıncı da aynı takımda voleybol
oynayan kızları Zeynep Naz ve Azra ile gurur duyuyorlar.
2007 doğumlu olan kızlar, Mehmet Erdem Marmara Akademi Spor Kulübü’nde Midi Kız takımında
voleybol kariyerlerine başladılar.
İlhami Şenyurt ve Erdal Akıncı da yönetecekleri maçlardan buldukları her fırsatta kızlarının maçlarını
takip ediyorlar.
20 Ekim Pazar günü de böyle günlerden biriydi. Zeynep Naz ve Azra, babalarının seyrettikleri maçta
arkadaşları ile birlikte güzel bir oyun sonunda sahadan 3-0 galibiyetle ayrılmayı başardılar. Ve galibiyet
sonrası ilk tebrik de Zeynep Naz ve Azra’nın babalarından geldi.
Ancak her başarılı erkeğin arkasında olduğu gibi bu başarılı Uluslararası Voleybol Hakemlerimiz ve
henüz yolun başındaki voleybolcu kızlarımızın arkasında da kadınlar vardı.
Uluslararası Voleybol Hakemlerimiz İlhami Şenyurt ve Erdal Akıncı ile kızları Zeynep Naz ve Azra’ya
başarılar dilerken, bu başarıların arkasındaki mimarlar olan değerli eşleri Serpil Şenyurt ve Melda
Akıncı’ya da aileleri ile birlikte mutluluklar diliyoruz.
Voleybol Aktüel
GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ
bi’mola