30.01.2020 Views

bi'mola3

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.


bi’mola

voleybola biraz da böyle bakmak için


Beslenme Modeli Yerine Yaşam Moledeli

Zeynep Seda Uslu

Bütünsel Beslenme Danışmanı

Derbi Özelle

Yağmur Akçay

Bir Işık Da Siz Yakın Projesi

Zeynep Seda Uslu

Bütünsel Beslenme Danışmanı

Burada Daha Güçlüyüm

bi’molalı Kelimeler

Ataman Güneyligil

Hayaller De Voleybola Dahil

Hasan Hüseyin Olgun

Voleybol Aşktır

Voleybol Mahallesinin Delisi

Babalar ve Kızları

Geçmiş Zaman Olur Ki


bi’mola

BESLENME MODELİ YERİNE

YAŞAM MODELİ

Bu sefer 2016 yılında Amerikan Kalp Derneği

tarafından düzenlenen bir kongrede yayınlanan bir

rapordan bahsetmek istiyorum.* Yayınlanan raporun

başlığı ‘Yo-yo diyetler fazla kilolu olmasanız bile tehlikelidir.’

Buradaki ‘yo-yo’ ifadesi tekrarlı olarak kilo

alıp vermek için kullanılıyor. Yani tekrarlı bir şekilde

kilo alıp veriyorsanız bu sağlığınız için hayati bir

önem taşıyor denmekte.

Çalışmada 160.00’e yakın kadının ortalama

11 yıllık ağırlık öyküsü alınarak kişiler 4 gruba

kategorize edilmiş (ağırlığı stabil olanlar,

ağırlığı sürekli artanlar, verdiği kiloyu

koruyanlar, ağırlık döngüsüne girenler yani

yo-yo olanlar) ve sağlık durumları incelenmiştir.

Bu çalışmaya göre;

•Çalışmanın başında normal ağırlıkta olan,

sonrasında kilo verip verdiği bu kiloları

alan kişilerin ani kardiyak ölüm riski 3,5 kat

artmış,

•Yine çalışma başlangıcında normal ağırlıkta

olup ağırlık döngüsüne girenlerin koroner

kalp hastalıkları riski % 66 artmış olarak

bulunmuştur.

Bu tabi ki çok düşündürücü bir durum,

çünkü kişi devamlı kilo alıp veriyorsa

yarardan çok zarar görebilir. Esasında

önemli olan kalıcı olarak sağlıklı bir kilo

aralığında olabilmektir. Mevsimlere veya estetik

kaygılara göre istikrarı önemsememek

büyük riskleri de beraberinde getirebilmektedir.

Ayrıca geçen yazıda yaşamımızda bizi

besleyenlerin tabağımıza koyduklarımızdan

çok daha fazlası olduğunu ve bunların neler

olabileceğini düşünmüştük. İyi hissetmemizi

sağlayan ve bize enerji verenler besinler

dışında da bazı şeyler olabilmektedir

demiştik.

Geçmişe dönersek örneğin çocukluğumuzda

sokakta oyun oynarken veya

arkadaşlarımızla iyi vakit geçirirken

ebeveynimiz bize yemek saati olduğunu

hatırlatmasa acıktığımızı düşünmezdik bile.

Hatta ‘ben acıkmadım daha’ diye pazarlık

bile yapardık. Bir başka örnekte sizi çok

heyecanlandıran bir proje için çalıştığınızı

düşünün. Tüm kalbinizle projeye inanmışsınız,

kendinize güvenle çalışmaya

devam ediyorsunuz. Zaman durur gibi olur

ve siz o adanmışlıkla dış dünyadan gelen

sesleri bile duymazken, yemek yemek fikri

çok sonra aklınıza gelir.

Şimdi de düşük bir ruh halinde ya da

depresyonda olduğunuz ve özgüvensiz


hissettiğiniz bir durumunuzu hatırlayın, ne

kadar yerseniz yiyin hiçbir zaman doymuş

hissedemezsiniz. ‘Çok stresli hissettiğimde

kendimi buzdolabının karşısında buluyorum’

diyen kaç kişi var?

Aslında demeye çalıştığım günlük hayatın

içindeki birçok duygu ve heyecan bizi

yiyeceklerden daha fazla beslemekte ya

da acıktırmaktadır. En az tabağımıza koyduklarımız

kadar önemlidirler. İlişkilerimiz,

işimiz, duygusal durumlarımız, fiziksel egzersizlerimiz,

gündelik hayatın bir parçası

haline gelen stres ile nasıl baş ettiğimiz

ve hatta spiritüelliğimiz bile hissettiğimiz

doyumun parçalarıdır. Bu alanların herhangi

birinde hissettiğimiz tatminsizliği

tabağımıza, hatta tabağa bile gerek olmadan

direkt ağzımıza koyduğumuz yiyeceklerle

gidermeye çalışıyor olabilir miyiz?

Sevgiye ya da özgüven için gereken güce

olan ihtiyacımızı fazladan yediklerimizle

tamamlamaya çalışıyor olabilir miyiz?

Bu konuyu yazının başındaki araştırma

ile birleştirdiğimizde önemli olanın yaşam

tarzımız olduğunu söyleyebiliriz. Sadece

hangi beslenme modeli değil, hangi yaşam

modeli ile yaşadığımız da sağlığımız ve

beslenmemiz üzerinde etkilidir.

Tüm bilgilerin ışığında tabağınıza koyduğunuz

yiyecekler kadar sizi bu hayatta

besleyen başka neler olduğuna göz atmak

ister misiniz? Bedenlerimizi besleyen

gıdalarımız kadar, zihnimizi ve ruhumuzu

da besleyen başka neleri eklemek ya da

dengelemek isterdiniz?

Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle,

Sevgiler.

Zeynep Seda Uslu

Bütünsel Beslenme Danışmanı

*American Heart Association. Yo-Yo dieting

dangerous even if you’re not overweight.

American Heart Association Meeting Report—Poster:

T2041—Session: LF.APS.

P226, 2016.


Voleybol başka hiçbir camiaya benzemeyecek kadar

elit ve fair play ruhuna sahiptir.

Bunu oluşturan yegane şey ise kesinlikle spor bilincine

sahip taraftarlardır.


bi’mola

Herkese merhaba, yine bir yazı ile karşınızdayım.

Daha sık yazmak isterim ama hem okul hem iş

hayatını birlikte götürmeye çalışan biri olarak,

maç izlemek bile benim için çok büyük lüks. Ama

neyse ki Eczacıbaşı VitrA - Fenerbahçe Opet

maçını izleme şansım oldu. Öncelikle kaybeden

taraf olarak, kazanan tarafı tebrik etmek isterim.

Voleybol başka hiç bir camiaya benzemeyecek

kadar elit ve fair play ruhuna sahiptir. Bunu oluşturan

yegane şey ise kesinlikle spor bilincine sahip

taraftarlardır.

Maça dönecek olursak, bu iki takımın arasındaki

maçlar kesinlikle çok özel ve hikayesi bol olan

maçlar oluyor. Bu maçta belki seviye olarak bizi

tatmin etmedi ama heyecan ve set içinde değişen

dengeler bize ayrı bir heyecan verdi. Kaybeden

taraf hakkında konuşmak istiyorum çünkü kazanınca

bireysel performansların pek bi önemi

kalmıyor.

Fenerbahçe sezona başlarken kendi bütçeleri

doğrultusunda iyi kadro kurdu ama her zamanki

alışkanlık olsa gerek, puzzle’ın bir parçasını yine

eksik bıraktılar. Evet ne demek istediğimi çoktan

anladınız.. Alınmayan orta oyuncudan bahsediyorum.

Mesela geçen sene Eczacıbaşı, bu yüzden lig kupasını

kaybetti. Dicle’de yaz ortası ameliyat olunca,

forma Bahar ve genç Beliz’e kaldı. Terzic çok inat

ve eski kafalı antrenör. Belli bir kalıpları var ve

istisnai durumlar dışında, onun dışına çıkmıyor.

Mesela gençlik güzeldir; atletizm getirir, enerji getirir

ve eminim sahada oynayan oyuncudan daha

fazla katkı verir. Risk al be adam! Ya da yönetime

bastır ve yeni bir orta oyuncu aldır. Daha kaç maç

kaybetmemiz gerekiyor anlamıyorum..

Gelelim diğer kanayan yaraya..

Sezon başında başka bir sayfada yazmıştım. Aylin

harika bir karakter, müthiş ötesi defansı var ama

asla 2 kişi manşet karşılayabilecek libero değil.

Manşet hatalarını bir kenara koyalım, hatalar bu

oyunun bir parçası ama en az 6 7 topu dışarıda

diye bıraktı. Bu seviyede çok amatör bir hata

değil mi ama bu işte psikolojik olarak ne kadar

yıprandığını gösteriyor. Artık kenar yönetimin

de uyanma vakti geldi, ya başka bir libero olarak

ki Mihailovic’in alanını kapatacak kadar iyi

libero olan sadece Gizem var ve o da kontratlı ya

da 2017’de ki sisteme döneceğiz. Melis’in manşeti

Aylin’e göre bir tık daha iyi ve Melis biraz momentum

ile oynayan oyunculardan. Marcello’’nun

yaptığı gibi ona o güveni verip sahaya atmalıyız.

Aylin’i de defansta kullanıp, her iki oyuncumuzu

da saha içinde tutmamız gerekiyor.

Vargas’a dönecek olursak, tekniği değil atletizmi

ile oynayan oyunculardan.. Skor yükünü çekiyor

ama daha saha içinde lider oyuncu profiline dönmedi.

Bu da biraz zaman alacak, mutlaka bu süre

içerisinde Ceren’in de Vargas’ı iyi desteklemesi

lazım.

Eda kaptan için yazacak bir şey yok.. Komple

oyuncu diye tabir ettiğim oyunculardan. Ne kadar

önemli olduğunu yazın bizzat gördük! Yorucu

sezonun ardından şimdi rölantide götürüyor,

oynaması gerektiği yerde çıkıp mutlaka oynayacaktır.

Güvenimiz, sevgimiz tam!

Ve bir parantez de Boskovic’e..

O nasıl dominant bir oyun! Fizik, teknik, soğukkanlılık

her şey onda var. Izlemek o kadar keyif

verici ki.. İyi ki ligimizde. Dünyanın en iyi pasör

çaprazına sahip olmak, büyük lüks olsa gerek.

Bu keyifli derbi için, her iki takıma da teşekkürler.

Avrupa voleyboluna son yıllarda damga vurmuş

olan Türk takımlarına da ilerisi için başarılar

diliyorum. Umarım kulüplerimiz bu başarıları kazanırken,

daha fazla Türk oyuncu, ön planda olur.

Sevgiyle kalın!

Yağmur A.


bi’mola

“bir kadın değişir, bir dünya değişir...

bir kadın, bir adımla dünyaları değiştirir...”

BİR IŞIK DA SİZ YAKIN PROJESİ

41. İstanbul Maratonu profesyonel voleybol

oynadığım dönemde katılma fırsatı

bulamadığım organizasyonlardan birisiydi.

Hem kıtalararası koşma fırsatı sunan, hem

de çok sevdiğim İstanbul’un ortasından

geçen parkuru ile ayrı keyif veren bir organizasyon.

Aynı zamanda da katılan sivil

toplum kuruluşlarına bağış toplamak için

çok anlamlı bir fırsat sunmakta.

Başvuru kısmı zaten oldukça kolay bir

şekilde online halledildikten sonra aslında

çok da fazla düşünmeme gerek kalmadan,

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin

tekrar katıldığını gördüğümde, temsil

etmeyi isteyeceğim kurumun o olduğunu

biliyordum. Özellikle kız çocuklarının

okullaşmasına katkıda bulunmak ve eğitimde

eşitlik sağlamak için burs vermeleri

koşuma anlam katacaktı. Çünkü bu ülkede

maalesef ki hala kaynak bulamayan, bulsa

da desteklenmeyen çok fazla kız çocuğu

olduğunu biliyorum. Eğer benim de koşum

bir anlam bulursa ve yardımım dokunursa

çok mutlu olacağımı hissettim.

İlk olarak hedefimi iki kız çocuğu için 5000

TL toplamak olarak belirlemiştim. Ancak

hızla artan yardımlar ve hedefimi yükseltmemi

isteyen yakınlarımın desteğiyle iki

katına çıkarmaya karar verdim.

Tabi ki bu parkura hazırlanma kısmı da

oldu, çünkü voleybol veya diğer yaptığım

rutinler uzun mesafe koşunun performansı

için yeterli olmuyorlar. Programlı

yaptığım antrenmanlar sayesinde bedenim,

sağolsun yıllarca yaptığı gibi, yine beni

taşımaya ve yeni hedefe hemen adapte

olabildi.

Bazen yüz yüze bazen de sosyal medyadan

haber verdiğim kampanyamda

destek istediğimizden de önce hedefine

ulaştı ve ben koşu günü dört kız

çocuğunun birer yıllık eğitim masraflarını

karşılamış olmanın gönül ferahlığıyla

15km’yi beklediğimden de hızlı koştum.

Organizasyonun düzeni, katılımcıların

çokluğu, manzaranın güzellikleri ve biraz

da zorlanmanın konsantrasyonuyla yarış

sağsalim bitti.

Bu projede bana desteklerini bonkörce

veren birçok voleybolcu arkadaşımın

yanısıra, ailem, tanıdığım ve tanımadığım

kişiler oldu. Hepsine tek tek buradan

tekrar şükranlarımı sunuyorum. Maddi

ve manevi verilen desteklerin hepsinin,

bendeki yeri kadar sayelerinde eğitimine

devam edecek kızlarda da yerinin büyük

olduğunu bilsinler.

Umuyorum benzer ya da daha kapsamlı

başka projelerle, özellikle de eğitim için

imkan bulamayan gençleri desteklemeye

devam edebilirim.

Sevgilerimle…

Zeynep Seda Uslu



bi’mola

BURADA DAHA GÜÇLÜYÜM

“İstanbullu Voleybol Hakemi,

Güneydoğu’nun Yıldızı”



bi’mola

“Daha önce insanları sevdiğimi düşünüyordum

ama çocuklarla olan bu sevgi çok

daha başka bir boyutmuş”

“Gerçekten ben insanları, hele çocukları daha

önceden bu kadar sevmiyormuşum meğer.

Onların ihtiyaçları olduğu için ya da onlar

dezavantaj içinde doğdukları için değil, sadece

onların sevgisi bana çok daha samimi, doğal

gelmeye başladı. Öncelikle insan sevmeyi,

ardından insanlardan bir şey istemeyi öğrendim.

Çünkü ben kimseden, hele tanımadığım

insanlardan su bile isteyemezdim. Okulum

için, çocuklarım için öncelikle ailemden, sonra

herkesten bir şeyler istemeye başladım. Buradan

önce kendimi güçlü hissetmiyordum.

Bir şeyler başarabileceğime inanamıyordum.

Şimdi kendimi çok güçlü hissediyorum. Hayat

size bir şekilde sorunlar çıkarıyor. Ama bunu

bir süre sonra görmemeye başlıyorsunuz,

‘Onu da yaparım ne var ki’ diyorsunuz. Güçlü

bir kadın oldum. Güçlü olmayı öğretti. Her

şeyden önce öğrenmeyi öğretti çünkü her gün

sürekli yeni bir şey öğreniyorum. Bir gün inek

sağmayı, bir gün eşek sütünün hastalıklara iyi

geldiğini, bir gün keçilerle çok yakın temasa

girilmemesi gerektiğini öğreniyorum. Başka bir

gün su tesisat sorunu nasıl çözülür, onu yaşayarak

görüyorum. Okulun hizmetlisi de benim,

müdürü de. Bu kadar yoğun toz altındaki bir

yeri temizlemek tabii ki zor oluyor. Ailemin

desteğini çok gördüm. Babam, annem benimle.

Ağabeyim şimdi askerde. Çocukların tuvaletinin

temizliğinde özellikle ailemin desteğini

çok aldım. Soba yakmak konusunda yine annem

ve babam yanımda oldu. Daha önce hiç

soba yakmadım, burada öğrendim. Hâlâ çok

iyi değilim soba yakmak konusunda ama…”


1000 ÖĞRETMENE DESTEK

Ayşe Gizem öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı,

Türk Eğitim Derneği ile Zurich Sigorta’nın ortaklığında

yürütülen ‘Eğitim Sigortası: Öğretmenlerimiz’

projesiyle destek sağlanan 50 öğretmenden

sadece biri. 2023’e kadar, 1000 kadın öğretmene

destek eli ulaştırılması planlanıyor. Mesleğe yeni

başlayan veya iş hayatının ilk yıllarında köylerde

çalışan kadın öğretmenlerin sorunlarına çözüm

bulmayı hedefleyen proje, Öğretmen Yetiştirme

ve Geliştirme Genel Müdürlüğü koordinasyonunda

yürütülecek. Öğretmenlere okulun ihtiyaçları,

öğretim materyallerinin yanı sıra mesleki ve kişisel

gelişimleri için eğitim verilecek. Şanlıurfa’daki

Küçükyıldız İlkokulu’na, TED Şanlıurfa Koleji de

destek sağlıyor.

ÖĞRENMEK İÇİN KÖYLERE GELSİNLER

Ayşe Gizem Gülleç köy okulunda çok mutlu

olduğunu söylerken meslektaşlarına şu çağrıda

bulunuyor: “Köylere atanan arkadaşlara önerim

öncelikle, nereden geliyorlarsa gelsinler her şeyi

unutsunlar. Ben İstanbul’da doğdum, büyüdüm

ve Ankara’da okudum. Hep büyük şehirlerde

yaşadım. Meslektaşlarım böyle yerlere atanınca

o hayatı hemen unutsunlar, bıraksınlar. Çünkü

burada çok başka bir hayat var. Öncelikle öğrenmek

için gelsinler. ‘Başka bir dünya varmış burada,

biz bunu görelim’ diye gelsinler ve her şeye

açık olsunlar. ‘Ben bunu yapmam’ demesinler.

Ben başlarda onu, bunu, şunu yapmam diyordum.

Ama, geçen hafta ellerime dikenler bata bata

pamuk topladım. Herkesin duvarları vardır, o

duvarları yıksınlar, yıkamıyorlarsa da en azından

bir süre görmesinler. Kesin konuşmasınlar,

çünkü insanın büyük konuştuğu başına gelir

derler ya geliyor gerçekten de. Atandıkları yere

önyargılarla gelmesinler. Buralarda sadece

kültürleri farklı. Biz de farklı kültürleri öğrenmek

için yaşamıyor muyuz hayatı? Öğrenmek için

gelsinler.”

KIZIMIN HAYALİNİN PEŞİNDEN GELDİK

Anne Nermin Gülleç: “Kızımızı yalnız bırakmak

istemedik. Köy okulu öğretmeni olmak

onun hayaliydi. Biz de onun hayalinin peşinden

geldik. Okul hayatı boyunca hep başarılı bir

öğrenciydi. Mesleğini çok seviyor. Kızımı okurken

mutfağa bile sokmadım. Fakat köye geldiğimizden

beri bırakın mutfağı, evin ve okulun

tüm işlerini o yapıyor. Tek sınıflı okul olduğu için

camı siliyor, çöpünü döküyor, sobasını yakıyor,

tuvaletlerini yıkıyor. Eşeğe de biniyor, süt de

sağıyor. Hayatında pek hayvan görmemişti,

yaklaşamazdı. Şimdi onlarla haşır neşir. Bayrağımızın

dalgalandığı her yer bizim toprağımız.

Vatan görevi. Bizler gelmezsek kimler gelecek?

Köydeki çocuklarımızın hayatı kurtulsun yeter ki,

onlar bir fidan. Yetiştirebilirsek çok güzel.”

Voleybol Aktüel


bi’mola

bi’molalı Kelimeler ?

bi’molalı kelimelerin ilk konuğu Galatasaray HDI Sigorta’nın genç,

tecrübeli ve başarılı Başantrenörü Sayın Ataman Güneyligil.

Bizleri kırmadığı için kendisine çok teşekkür ediyoruz.


Voleybol

- Hayatın merkezi

Galatasaray

- Çocukluk aşkı

İstanbul

- Anadolu Kavağı

Yemek

- Doyunca kalkmayı öğrenmek

lazım

Çay mı Kahve mi ?

- Çay

Hakem

- Hakim

Gds

- Çok yararlı

Kurallar

- Her alanda gerekli .

Olmazsa Olmaz

- Ailem

Olmasa daha iyi olur

- Boş tribünler

Hedef

- Doyunca kalkmamak

lazım

Sosyal Medya

-Yavaş yavaş kapatıyorum

hepsini .

Bir hayalim vardı

- Deniz subayı olmak

Belki birgün olur

- Olimpiyat madalyası alırız


bi’mola

Hayaller de voleybola dahil...

Efelerde aslında alttan gümbür

gümbür altın bir jenerasyon geliyor.

Hepsi bireysel olarak çok başarılılar

ve mevkilerinin en iyileri olmaya

adaylar.

Atakan Utku, Muzaffer Yönet, Oğulcan

Yatgın, Ahmet Tümer, Muhammet

Ali Arslan, Çağatay Durmaz,

Efe Bayram, Cem Akgün, Batuhan

Avcı, Kaan Gürbüz, Berkün Eber

Çağatay Kır, Tuna İnanç, Ahmetcan

Büyükgöz, Mirza Lagumdzija ve Efe

Mandıracı gibi çok değerli yetenekler

ben burdayım diyor. Adis, Doğukan,

Emre, Matic, Samet Güneş gibi yıldızlar

yazmıyorum bile...

Görüldüğü gibi un var, şeker var, yağ

var şimdi geriye tüm bunları helva

yapacak bir aşcı gerek. Tüm taktiği

haydi haydi olmayan tek analizi

yamuk kafa yı tespit etmek olmayan

bir aşcı gerek. İşte o da gelirse bizde

tek başarısı altın lig oynamak olan

Slovenya gibi büyük süprizler yapabiliriz.

Benimki masum bir hayal işte...

Hasan Hüseyin Olgun


Voleybol Aşktır

bir delinin günlüğünden ...

Hepimizin voleybolla tanışma hikayemiz farklıdır. Voleybolun içindeki

yerlerimiz de farklıdır.

Maçta rakip, maç sonu aynı takımda mahallede top oynamıştır belki

bazılarımız.

Bazılarımız, hiç tanımadığı insanlarla sosyal medyadan maçı yorumlamıș,

kazanırken birlikte sevinmiș, kaybederken biri diğerinden önce

çıkış yapmıştır.

Akşama futbol derbisi varken, eve koştura koştura voleybol için gelirken

“acaba maçın linkini atarlar mı?” diye elimizden telefonu

bırakamamıșızdır çok farklı şehirlerde.

Taraflı tarafsız bir anısı olsun bizde diye formalar istemiş, biriktirdiğimiz

voleybol hatıralarımızı o formalarla katlayıp saklamışızdır.

Okulda canımız sıkıldıkça defterimizin boşluklarına voleybol topu çizmişizdir.

Fanı olduğumuz sporcuları ‘bir kere dünya gözüyle göreyim’ demiş,

görmüş olmak bir yana birlikte fotoğraf çektirmișizdir.

Çok farklı yerlerde, farklı zamanlarda birbirinin aynı şeyleri yapmamıza

sebep olmuştur voleybol.

Bu yüzden güzeldir voleybol.

Bu yüzden özeldir.

Hep böyle kalsın. Hep böyle kalalım. Hep voleybolla kalalım...

Voleybol Mahallesinin Delisi


BABALAR VE KIZLARI

Bizler onlarla, onlar da kızları ile gurur duyuyor…

İlhami Şenyurt ve Erdal Akıncı, yönettikleri maçlarla yıllardır ülkemizi ve Türk Voleybol Hakemliğini

yurt dışında başarıyla temsil eden Uluslararası Voleybol Hakemlerimizin başında geliyor.

Kendileri ile gurur duyduğumuz; 1998 yılında Sofya’da açılan kursu birincilikle bitirerek Uluslararası

Voleybol Hakemi olan İlhami Şenyurt ile 2008 yılında Uluslararası Voleybol Hakemi olan ve son olarak

2019 EuroVolley Erkekler Finali’nde Başhakem olarak görev yapan Erdal Akıncı da aynı takımda voleybol

oynayan kızları Zeynep Naz ve Azra ile gurur duyuyorlar.

2007 doğumlu olan kızlar, Mehmet Erdem Marmara Akademi Spor Kulübü’nde Midi Kız takımında

voleybol kariyerlerine başladılar.

İlhami Şenyurt ve Erdal Akıncı da yönetecekleri maçlardan buldukları her fırsatta kızlarının maçlarını

takip ediyorlar.

20 Ekim Pazar günü de böyle günlerden biriydi. Zeynep Naz ve Azra, babalarının seyrettikleri maçta

arkadaşları ile birlikte güzel bir oyun sonunda sahadan 3-0 galibiyetle ayrılmayı başardılar. Ve galibiyet

sonrası ilk tebrik de Zeynep Naz ve Azra’nın babalarından geldi.

Ancak her başarılı erkeğin arkasında olduğu gibi bu başarılı Uluslararası Voleybol Hakemlerimiz ve

henüz yolun başındaki voleybolcu kızlarımızın arkasında da kadınlar vardı.

Uluslararası Voleybol Hakemlerimiz İlhami Şenyurt ve Erdal Akıncı ile kızları Zeynep Naz ve Azra’ya

başarılar dilerken, bu başarıların arkasındaki mimarlar olan değerli eşleri Serpil Şenyurt ve Melda

Akıncı’ya da aileleri ile birlikte mutluluklar diliyoruz.

Voleybol Aktüel


GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ

bi’mola


Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!