25.01.2021 Views

copy

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1

Bir şehir düşünün!.. Farklı dinden ve inançtan insanlar sevgi, barış ve kardeşlik

duyguları içinde bir arada yaşıyor olsunlar… Kavgadan uzak dursunlar, sevgide

saygıda kucaklaşsınlar... “Ezan, Hazzan ve Çan” sesiyle, karşılıklı sevgi ve

kardeşliğin taçlandığı, ayrıca yaşandığı bir yer düşünün… İşte burası Hatay!

Kente gelen ziyaretçilerin bu topraklar için kullandığı ortak kelime: Hoşgörü!

Hatay, yalnız Türkiye’nin değil

dünyanın en eski yerleşim

merkezlerinden birisidir. Bölgede

çeşitli yerlerde yapılan kazılar ve

araştırmalardan elde edilen

buluntular bu yörenin neolitik,

kalkolitik dönemlerde ve tunç

çağında (11,000 – 4,000 yılları)

yaygın ve hareketli bir yerleşim

yeri olduğunu göstermektedir.

Yerleşim birimlerinde görülen

saray mimarisi kalıntıları,

yerleşimlerin beylikler biçiminde

örgütlendiğini de ortaya

koymaktadır. İlk tunç çağından itibaren Amik ovasındaki bu beylikler,

Akadların, Yamhad Krallığı’nın, Hititlerin egemenliği altına girmişlerdir.

M.Ö. 1200’lü yıllarda

kurulan Hattena Krallığı

Asur ve Urartuların

egemenliğinden sonra

ortadan kalkmıştır. M.Ö.

7. yüzyıl ortalarında

Türk destan kahramanı

Oğuz Han, Türklerin

“Batak şehir” adını

verdikleri Antakya’yı ele

geçirmiştir ve burada 18

yıl kaldıktan sonra

ayrılmıştır. M.Ö. 6. Yüzyılagelindiğinde ise Antakya ve çevresi, Pers

İmparatorluğu’nun Kilikya valiliği sınırları içerisinde Perslere vergi ödemiştir.

M.Ö. 333’ten sonra Antakya, Büyük İskender’in eline geçmiştir. 1. Seleukos

1


2

Nikator, M.Ö. 300’de Seleukeia (Çevlik), ardından Antiokheia (Ana-ti- ok-ya =

Antakya = Ana Tanrı Göl/Deniz yeri – Yani “Cennet” Eski Türkçe bir kelimedir.)

kentlerini kurmuştur. Medeniyetin simgesi olan su şehre Defne (Harbiye)

çağlayanlarından kanallar ile getirilmiştir. Dünyada ilk olan nehir üzerinde iç

liman ve gümüş yatakları sayesinde bölge zengin bir ticaret merkezi haline

gelmiş ve Antakya M.Ö. 195’de başlayan olimpiyatlarla birlikte tatil, keyif ve

olimpiyatlar şehri olarak da ünlenmiştir.

M.Ö. 64’te Roma İmparatorluğu’na katılan Antakya,

Suriye eyaletinin başkenti olmuştur. M.S. 1. yüzyılın

ilk yarısında ortaya çıkan Hıristiyanlık, Kudüs dışında

ilk defa Antakya’da yayılmıştır. Hz. İsa’ya inananlara

Hristiyan adı ilk defa Antakya’da verilmiştir. Yüksek ve

sağlam surlara sahip olan Antakya, Roma

İmparatorluğunun 3. büyük şehri idi. Maddi ve kültürel

yönden zengin bir şehir olan Antakya’da birçok sanat

yapıtları, anıtlar, mabetler, tiyatro, hipodrom, agora,

hamamlar, kiliseler (ilk mağara kilise- St. Pierre), geniş

ve muntazam caddeler bulunuyordu. Zenginlerin

evlerinin zeminlerini ve iç duvarlarını dağlar dan toplanan bin bir çeşit renkten

yapılmış taş mozaikler süslüyordu. Roma İmparatorluğu 395 yılında ikiye

bölündü. Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalan Antakya, 638’de İslam

ordusu tarafından fethedilerek sırasıyla Emeviler, Abbasiler, Tolunoğulları ve

İhşitlerin egemenliğine girmiştir. 969 yılında tekrar Bizans’a teslim olan

Antakya bu dönemde Haçlı Prenslikleri ile İslam Beylikleri arasında gidip

gelmiştir. Memluklerin 1268’deki gelişleri ile Antakya’da 171 yıl süren Haçlı

Prensliği sona ermiştir. Bu tarihten sonra bölgeye Türkmenlerin yerleştiği

görülmüştür. 1516’da Yavuz Sultan Selim’in Halep’e girmesiyle de Antakya

Osmanlı hâkimiyetine girmiştir.

Bölgeye birçok nefer derbentçi

yerleştirilerek imar faaliyetleri

gerçekleştirilmiştir. Surlar

onarılmış, cami, han, hamam,

arasta, imaret, iskele, tersane,

bedesten, değirmen gibi pek

çoğu günümüze kadar gelen

yapılar yaptırılmıştır. Antakya

kurulan Lonca teşkilatı ile her

biri bir mesleğe ayrılmış

sokakların bulunduğu işlek bir çarşıya sahip olmuştur. Mısır Valisi Kavalalı

Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa 1832 de Suriye’yi fethetmiştir.

Tanzimat’ın ilanı ile Antakya ve çevresinin idari yapısında değişiklikler ve yeni

düzenlemeler yapılmıştır. 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı isyan

eden Araplar, İngilizler ve müttefikleri Osmanlı Devleti aleyhine çalışmıştır.

30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmasına rağmen, İhtilaf

Devletleri antlaşma hükümlerine aykırı olarak Antakya ve havalisini işgal

etmiştir. Bu işgale karşılık veren silahlı halkla, ilk silahlı çatışma Dörtyol’da

2


3

gerçekleşmiştir. Milli mücadelenin ilk kurşunu da 19 Aralık 1918’de Dörtyol’da

atılmıştır. Bu sırada İhtilaf devletleri işgali altında olan bölgede Antakya,

Altınözü ve Yayladağı çevresinde kurulan çeteler, işgalcilerle çatışırken; Türk

Ordusu da batıda Yunanlılarla savaşmaktaydı. İhtilaf devletleri ile yapılan

antlaşma ile Hatay’a özel statü verilmiş ve Türkler özel bir idare altında kültürel

haklara sahip bırakılmıştır. İhtilaf devletlerinin Ankara Antlaşması’na

uymayarak İskenderun’u

Suriye’ye devretmesi üzerine

Atatürk bu yöreye en az 10,000

yıllık Türk vatanı olduğundan

“HATAY” adını vermiş ve

Hatay konusunu Milletler

Cemiyeti’ne götürmüştür.

“Hatay meselesi benim şahsi

davamdır.”, “Kırk asırlık Türk

yurdu düşman elinde esir

kalamaz.” diyen Atatürk’ün çabaları sonunda bu yörede seçimlerin yapılmasını

sağlamış ve Hatay Devleti kurulmuştur. Hızla teşkilatlanan Hatay Devleti,

Türkiye ile bağlarını güçlendirmiştir. 29 Haziran 1939’da Hatay Millet Meclisi

son toplantısını yaparak kendini fes etmiş ve Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne

katılmasına karar verilmiştir. 23 Temmuz 1939’da Antakya’da Kışlaya Türk

Bayrağı çekilmiş, devir teslim töreni yapılmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 67.

vilayeti olarak Hatay Türkiye’ye katılmıştır.

Habib-i Neccar Camii:

St.Pieere Kilisesi gibi

Anadoluda inşa edilen ilk

Camii olma özelliği

taşıyan Habib-i Neccar

Camii, Müslümanların

olduğu kadar Hristiyanlar

içinde kutsal bir yer

sayılmaktadır.Habib-i

Neccar'a (Yasin

Suresinde adı

geçmektedir) İslamiyetin

geleceğini mücdeleyen

havariler Yuhannâ,

Pavlus (Yunus Yahya) un

mezarlarıda burada

olduğundan İslamiyet

dini dışındaki dinlerin inanları tarafındanda çokça ziyaret edilmektedir.

3


4

Musa Ağacı:

3.000 yıllık bir ağaç görmek

doğrusu büyük bir heyecan

uyandırıyor. Hz. Musa ve Hz.

Hızır bu bölgede bulunan bir

dağa çıkacakken ağacın

bulunduğu yere gelirler. Hz.

Musa su içmek üzere dereye

inerken, bastonunu bu

noktaya bırakır, ancak

döndüklerinde bir ağaç

haline gelip yeşerdiğine tanık

olurlar. İsmi bu rivayetten gelmekte olup, yerli ve yabancı turistlerce kentin en

çok ziyaret edilen noktaları arasında yer almaktadır.

4


5

Meryem Ana Havuzu:

Meryem Ana’nın Kudüs’ten Efes Antik Kenti'ne doğru yolculuk yaptığı

esnasında bu havuzun olduğu noktada dinlenmek ve yıkanmak üzere durduğu

rivayet edilmektedir. Her yıl 14 Ağustos günü Hristiyan inancına sahip kişilerce

bu havuzda bayram ibadetleri gerçekleştirilmektedir. Mistik havasıyla birlikte

ilgi odağı haline gelen Meryem Ana Havuzu, kapılarını ziyaretçilerine açıyor.

Payas Kalesi:

Tarihi kaynaklara göre Cenevizliler döneminde inşa edilen bu yapı, Evliya

Çelebi başta olmak üzere birçok seyyahın ilgi odağı olmayı başarmıştır.Denize

yakın olması nedeniyle gemilerin su ihtiyaçlarının o dönemlerde karşılanmasını

sağlayan kale,

görülmeye değer

abideler arasında

yer

almaktadır. Hatay

'ın tarihine ışık

tutan Payas

Kalesi, Hatay'ın

Tarihi

mekanlarına

güzel bir örnek

teşkil etmektedir.

5


6

Vespasianus ve Titus Tüneli:

Samandağ ilçesinde yer alan bu tünel, Roma dönemine ait görkemli bir yapıdır.

Doğal süreçler sonucunda kayaların arasında oluşan yarıkları insan eliyle

açarak bir tünel haline getirilmesi sonucu günümüzdeki şeklini almıştır.

Yaklaşık 130 metre uzunluğa sahip olması nedeniyle derinlemesine bir gizemli

gezinti

sunmaktadır.

Ülkemizde

yalnızca bu

noktada defne

yağı çıkartılıp

sabun üretimi

yapılmaktadır.

Yol boyunca

bu nefis

kokulu

defneler

güzergahınızı

süsleyerek

gezinize

renkler

katacaktır.

St.Simeon

Manastırı:

Aziz Simeon isimli bir keşişin tüm hayatını bu noktada geçirmeye karar vermesi

üzerine oluşan bir manastırdır. Tek bir sütun üzerinde kalan ve yaşamı boyunca

oradan inmeyen Aziz Simeon ve manastırı mistik havası ve sıra dışı hikayesiyle

ziyaret edilmeyi hak ediyor.

6


7

Harbiye - Daphne:

Antakya'nın Harbiye bölgesinin tarihi süreçler içerisinde adlandırıldığı isim

olan Daphne, üzerine yazılmış büyüleyici bir hikayeyi yaşatmaktadır. Hatay'ın

nazlı kızı olan Dapne'ye Zeus oğlu Apollon aşık olmuştur efsaneye

göre.Mitolojik ögelerin tasfirlendiği ve bu tasvirlerle o günün hikayesini

gözlerinizin önüne

serecek olan

kabartmalar, ziyaret

listelerine girebilir.

Dağlarından sular

fışkıran yemyeşil

doğası ile muhteşem

bir yerdir Harbiye.

Beşikli Mağara:

Roma dönemine ait

olan Beşikli Mağara,

kayaların oyularak mezar haline dönüştürülmesi ile oluşmuştur. Özellikle

yabancı turistlerin büyük ilgi odağı olan bu mekan, yıl içerisinde yoğun rağbet

görmektedir.

7


8

St.Pierre Kilisesi:

İlk Hristiyanlar tarafından inşa edildiği düşünülen bu mekan, kayalar içine

oyularak ince

işçilikle ortaya

çıkarılmıştır.

Hristiyanlarca sıkça

ziyaret edilen

St.Pierre Kilisesi,

inanç turizminin

ülkemizdeki en önde

gelen merkezleri

arasında yer

almaktadır.

Kinet Höyük:

Kilikya’nın en büyük antik

kenti, muazzam şehir

manzaralarını sahne olan bir

tepe üzerine kuruludur. Geç

Neolitik döneme ait olması

nedeniyle çok büyük öneme

sahip eserlere ev sahipliği

yapmaktadır. 1992 yılında

yapılan itinali arkeolojik

çalışmalarla birlikte tüm

güzellikleri gün yüzüne

çıkartılmış ve ülke turizmine

açılmıştır.

8


9

Erzin Başlamış

Kaplıcaları:

İdrar yolları, metabolizma ve

sindirim sistemleri problemlerine

tedavi niteliği taşıyan kıymetli

sulara sahip olan Erzin Başlamış

Kaplıcaları, özellikle yaz

dönemlerinde oldukça rağbet

görmektedir. Tesisleşmeleri

sayesinde bölgenin tanıtımları

daha fazla yapılarak her geçen

gün şifa vermeye devam

etmektedir.

Koz Kalesi:

Altınözü ilçesi içerisinde yer alan

kale, Antakya Prensliği

döneminde inşa edilmiş ve

sonrasında Bizans ve Haçlılar tarafından da kullanılmıştır. Tarih gezintisi

sırasında, sıra dışı bir medeniyetin motiflerini gözlemlemek isterseniz, Koz

Kalesi, Antakya gezi listenize eklenmelidir.

9


10

Hatay Uzun Çarşı:

Hatay’ın uzun yıllardır koruyup sürdürdüğü ticaret geleneğini Hatay Uzun

Çarşı’da görebilirsiniz. Ayrıca, Hatay gezinizden hatıralar tutmak isterseniz,

Uzun Çarşı içerisinde bulunan el emeği ürünlerden alabilir veya yerel

lezzetlerin bulunduğu dükkanlardan farklı tatlar bulabilirsiniz.

Hatay Arkeoloji

Müzesi:

Hatay Arkeoloji Müzesi, Hatay Müzesi ya da Antakya Arkeoloji Müzesi, antik

döneme ait eserlerin sergilendiği bir sanat müzesidir. 28 Aralık 2014 itibarıyla

Dünya'nın en büyük mozaik sergileme alanına sahip müzedir.

https://sanalmuze.gov.t

r/muzeler/HATAY_ARK

EOLOJI_MUZESI/

10


11

İskenderun Deniz Müzesi:

Müzeler deyince İskenderun'da akla gelen ilk

yer deniz müzesidir. Türkiye'nin sayılı deniz

müzelerinden biridir. İstanbul ve Çanakkale

Deniz Müzeleri bir ve ikinci sırada yer

almaktadır. İskenderun Deniz Müzesi ise

Türkiye'nin 3. büyük deniz müzesi olarak

kabul edilmiştir. Bu müze, ilçedeki ilk ve tek

müze olma özelliğiyle ön plana çıkmaktadır.

Müzedeki tarihi eserleri görevlendirilmiş

askerlerin rehberliğinde gözlemlemek

mümkündür.

Antakya Aromatik Bitkiler Müzesi

Hatay ‘da tespit edilen bazı tıbbi ve

aromatik bitkileri tanıtmak amacıyla

2012 yılında restorasyonun

tamamlanması sonucu ziyarete

açılan Türkiye’nin İlk Tıbbi ve

Aromatik bitkiler Müzesi’ne ev

sahipliği yapan yapı 19. yy da inşa

edilen 2 katlı eski bir Antakya

Evi’dir.

11


12

İlk Kurşun Müzesi ve Atatürk Evi:

Üç kattan oluşan müzede,

balmumu tekniği ile yapılan

dayanıklı silikon karışımlı

materyaller kullanılarak hazırlanan

Büyük Önder Mustafa Kemal

Atatürk başta olmak üzere, Selim

Çavuş, Hacı Emin Hoca, Mustafa

Deliağa, Çifte Tabancalı Müftü,

Mehmet Kara, Karahasan Paşa’nın

heykelleri, tarihi resim ve tablolar,

istiklal madalyaları, resmi belgeler,

Milli mücadelede Türk kadınını

resimleri, kamalar, tarihi kılıçlar,

hançerler süngüler, silahlar sergilenmektedir.

HATAY TEMATİK TARIM MÜZESİ:

2015 yılında tarımla ilgili kültürel ve tarihsel değer taşıyan materyallerin

toplanarak sergilenmesi, muhafaza edilmesi ve eğitimde kullanılması amacıyla

oluşturulmuştur. Müze, tarımda nereden nereye gelindiğinin görülmesi

açısından kentimizin turizmine katkı sağlamıştır.

12


13

Damlataş Mağarası

Payas ilçe merkezine 15 kilometre uzaklıkta bulunan, 120 milyon yaşında

olduğu tahmin edilen bu mağara adından dolayı Antalya’da bulunan Damlataş

Mağarası ile karıştırılsa da

güzellik yönünden onu

aratmamaktadır. 542 metre

rakımda bulunan Damlataş

Mağarası, 2005 yılında

keşfedilmiş ve yapılan

çalışmalar neticesinde ulaşım

sağlanarak ziyarete açılmıştır.

İçerisinde sayısız sarkıt ve

dikitler bulunan 95 metre

uzunluğundaki mağaraya

ulaşmak için 190 basamaklı

merdiveni çıkmak

gerekmektedir. Bu doğa harikasını görmeye gelirken muhteşem manzaranın ve

doğanın tadını çıkarmak ve birçok fotoğraf karesi yakalamak da mümkündür.

Payas ilçesi, Sincan Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve giriş ücreti

alınmayan Damlataş Mağarası, İskenderun’a 30 kilometre ve Antakya’ya ise 90

kilometre uzaklıktadır.

Asi Nehri

Hatay ili açısından büyük önem arz

eden Asi Nehri, Hatay’ın merkez

ilçelerinden biri olan Antakya’yı

ikiye ayırarak geçmektedir. Asi

Nehri’nin kaynağı Lübnan’daki

Bekaa Vadisi’nde bulunmaktadır.

Toplam uzunluğu 556 kilometre

olan Asi Nehri, Lübnan sınırları

içerisinde 40 kilometre ilerledikten

sonra Suriye topraklarına girer ve

366 kilometre boyunca bu ülke topraklarına hayat vererek ilerleyişini sürdürür.

Aynı zamanda 52 kilometrelik bölümü Türkiye-Suriye sınırını oluşturur.

Türkiye’deki uzunluğu 98 kilometre olan Asi Nehri’nin tamamı Hatay il sınırları

içerisindedir. Antakya kent merkezine yakın bir noktada Karasu Çayı da Asi

Nehri ile birleşir. Suyun insana kattığı can gibi Asi Nehri de Hatay’a can katarak

ilerler ve Hatay’ın en güneydeki ilçelerinden biri olan Samandağ’da denize

dökülür.

Bulunduğu coğrafyadaki nehirlerin aksi istikamette aktığından dolayı nehre

“Asi” isminin verildiği düşünülmektedir.

13


14

Samandağ Sahili

Samandağ Sahili, Türkiye’nin ve Akdeniz’in en güneydeki sahili olup Hatay iline

bağlı Samandağ

ilçesinde yer almaktadır.

Samandağ yaklaşık 15

kilometre sahiliyle,

dünyanın en uzun

sahillerinden birine

sahiptir. Uçsuz bucaksız

bir görünümde olan

sahilin incecik bir kumu

vardır ancak denize

girmek mümkün olsa da

çoğu zaman çok dalgalı

olduğundan risk

oluşturmaktadır.

Samandağ Sahili, Asi Nehri’nin denize döküldüğü deltaya doğru, incecik

kumların üzerinde eşinizle veya sevgilinizle birlikte romantik ve uzun bir

yürüyüş yapmak için benzersiz bir yerdir.

Soğukoluk (Güzelyayla) Yaylası

Hatay’ın Amanos Dağları üzerindeki tek ilçesi olan Belen’e bağlı Güzelyayla

Mahallesi’nde yer almaktadır. Konum olarak Belene 8 kilometre ve İskenderun’a

16 kilometre uzaklıkta bulunan bu yayla, bölge halkıyla birlikte çevre illerden

gelen birçok misafire de ev sahipliği yapmaktadır.

Yayla geleneğinin çok eskilere kadar uzandığı Soğukoluk Yaylası, 1980’lerde

adından bir hayli bahsettirmiş ve kötü bir üne kavuşmuştur. Bu kötü ünden

kurtulmak için adını Güzelyayla olarak değiştirmiş; her ne kadar kötü

şöhretinden kurtulmayı başarmışsa da yöre halkı hala Soğukoluk demeye

devam etmiştir.

Bu güzel yaylada piknik yapmak için alanlar, yürüyüş park urları, muhteşem

İskenderun manzarasını

seyretmek için seyir

terasları, çeşitli

ihtiyaçlarınızı

karşılamak için küçük

çaptaki işletmeler,

pansiyon tipi evler ve

kamp kurup doğanın

tadına varabilmek için

kamp alanları

bulunmaktadır.

14


15

Sarıseki Kanyonu ve Mağarası

Sarıseki Kanyonu, İskenderun’a bağlı Sarıseki Mahallesi’nden başlamakta ve

Amanos Dağları’nın yukarı kısımlarına kadar çıkmaktadır. İskenderun’a 10

kilometre uzaklıktadır ve otoyolun hemen kenarında kanyonu görebilmek

mümkündür. Kanyona inip

içinde yürüyüş yapmak ve

yukarıdan dökülen suların

altında serinlemek veya

kanyonun eşsiz

manzarasını kanyona

inmeden izlemek olasıdır.

Sarıseki Mahallesi’nin

hemen yanı başındaki bu

güzelliklerden çok daha

fazlasını görmek isterseniz

yaklaşık 15 kilometre

boyunca devam eden

kanyonun başlangıç noktasına doğru gitmek gerekecektir. Stabilize yollardan

arazi ayracıyla veya yürüyerek muhteşem manzaranın, doğal güzelliklerin,

şelalelerin, ormanların ve temiz havanın tadını çıkarmak ve hatta burada kamp

yapmak da seçenekler arasındadır.

Sarıseki Kanyonu’nun başlangıç noktasında içinde birçok sarkıt ve dikit yer

alan Sarıseki Mağarası bulunmaktadır. Su yüksek olduğu dönemlerde

mağaranın içinden geçip yoluna devam ettiğinden mağaranın içinde su izlerine

de rastlanmaktadır.

olmuştur.

Batıayaz Yaylası

Hatay’ın en güzel yaylalarından

biri olan Batıayaz Yaylası,

Samandağ ilçesine 15 kilometre

uzaklıkta, Batıayaz Mahallesi’nde

bulunmaktadır. Amanos

Dağları’nda bulunan ve doğa ile

iç içe olan bu yayla köyü;

dereleri, kaynak suları,

muhteşem yeşilliği, temiz havası

ve doğal güzellikleriyle yöre

halkının yanı sıra turistlerin de

mutlaka ziyaret ettiği bir yer

Muhteşem bir güzelliğe sahip olan ve cennetten bir köşe niteliğindeki yaylada

kamp yapma olanakları da bulunmaktadır. Yaylada birçok mesire yeri

bulunması sebebiyle özellikle yaz aylarında yöre halkının sıklıkla kullandığı bir

yayla konumundadır.

15


16

Belen Geçidi Tabiat Parkı

Belen Geçidi, Türkiye’nin en sıcak denizi olan Akdeniz ile Türkiye’nin en verimli

topraklarından olan Amik ovasını birbirinden ayıran 175 kilometre uzunluğa ve

2240 metre yüksekliğe sahip olan Amanos Dağları’ndaki tek geçit noktası

konumundadır. Bu geçidi tarih boyunca ordular kullanmış ve dünyanın kaderini

değiştirmişlerdir. Tabii ki

bu geçidi sadece insanlar

kullanmamaktadır.

Kuşlar için de bir göç yolu

niteliğinde olan Belen

Geçid i, Doğa Koruma ve

Milli Parklar Genel

Müdürlüğü tarafından 2014

yılında tescillenmiş ve 450

dekar büyüklüğündeki bir

alan “Belen Geçidi Tabiat

Parkı” ismini almıştır. Kuş

gözlemciliği için uygun

olanaklar sağlayan Belen Geçidi Tabiat Parkı’nda florya, baştankara, tepeli

toygar, şahin, ispinoz, kerkenez, turna, orman kartalı ve göçleriyle bilinen

leylek gibi birçok kuş türünü gözlemleyebilmek mümkündür.

Bu park sadece kuş gözlemciliği için değil aynı zamanda tertemiz havasıyla

doğa yürüyüşü, eşsiz manzarası ve doğal güzellikleriyle fotoğrafçılık, doğaya

zarar vermemek koşuluyla piknik yapmak ve kamp kurmak için de oldukça

elverişlidir.

Hünkâr Zeytini

Hatay’ın Payas ilçesinde

merkezi bir konumda olan

Hünkâr Zeytini, Sokullu Mehmet

Paşa Külliyesi’nde, II. Selim

Cami’nin avlusunda

bulunmaktadır. Taç genişliği 8

metre, gövde çapı 1 metre ve

boyu 10 metre civarında olan bu

zeytin ağacı, botanik bilimciler

tarafından incelenmiş ve ağacın

1350 yaşında olduğu tespit

edilmiştir.

Hünkâr Zeytini diye anılmasının sebebi ise, 1574 yılında II. Selim Cami yaptırılırken

burada bulunan zeytin bahçesi kaldırılmış ancak bu zeytin ağacına anı olarak kalması

amacıyla dokunulmamıştır. Bu zeytin ağacı 1976 yılında, Kültür ve Tabiat Varlıklarını

Koruma Kurulu tarafından anıt ağaç olarak tescillenmiştir. Evliya Çelebi de

Seyahatnamesi’nde bu zeytin ağacından bahsetmektedir.

Tarihin birçok olayına şahit olmuş olan Hünkâr Zeytini, günümüzde hala zeytin

vermeye devam etmektedir.

16


17

Sincan Şelalesi

Sincan Şelalesi, Hatay’ın

çiçeği burnunda

ilçelerinden biri olan Payas

ilçesine bağlı Sincan

Mahallesi’nde dağlık

bölgede yer almaktadır.

Amanos Dağları’nın sarp

yamaçlarından akan sular

dereye ulaşana kadarki

yolculuklarında birçok

şelale oluşturmaktadır.

Payas ilçe merkezine

yaklaşık 16 kilometre

uzaklıkta bulunan bu şelale

ise 30 metreye yakın uzunluğuyla dikkatleri çekmeyi başarmıştır. Payas

Çayı’nın kaynaklarından biri konumundaki bu şelale ulaşılması zor bir alanda

olduğundan doğallığını korumayı başarabilmiştir. Doğa turlarını seviyorsanız

Sincan Mahallesine araçla gidip daha sonra Sincan Şelalesi’ne doğru yaya

olarak yola çıkarak yeşilin, suyun ve doğanın tadını çıkarabilirsiniz.

Lokman Hekim Efsanesi

Tüm bitkilerin dilinden anlayan Lokman hekimde her derde deva bir ilaçları

anlatan bir kitap vardır. “Hikmet-ül Lokman” adlı bu kitap la Davut Peygamber

hastaları iyileştirmiştir. Kitap Danyal Peygamber eliyle Babil’e geçmiş Orada

Aristoteles onu Grekçe’ye çevirmiştir. Harun Reşit döneminde ise Arapça

çevirisi yapılmış o günden sonra ise halk hekimlerinin elinde bir başvuru

kaynağı olmuştur. Günümüze değin süren bu kaynak günümüzde aslı gibi

değildir.

Efsaneye göre Lokman Hekim iyice yaşlanmıştır. Günün birinde ölüme çare

olacak otu bulmak için bir kayığa biner. Kitabı dayanındadır. Asi ırmağı

üzerinde ağır ağır giderken bir adam belirir ve seslenir:

-Lokman bu yaşta tek başına nereye?

-Ölüme çare bulmaya

-Ölüme çare varmıdır?

-Yoktur belki ama aramakta mı yoktur?

-Bak hele şu kitaba ne kadar ömrün kaldı?

-yoksa sen azrailimsin?

Birden kayık devrilir ve Lokman boğulur. Kitap da suya düşer. Dalgalar ancak

küçük bir bölümünü kıyıya ulaştırır. Diğerleri yiter kaybolur yıl Lokman’ın

düştüğü asi ırmağı taşar ve ülkede görülmemiş bir bolluk olur. Irmağa yaşam

suyu anlamına gelen asi adı verilir. Yörede o kitaptan arda kalanların günümüze

ilham kaynağı olduğu söylenir.

17


18

Hıdır İlyas Efsanesi

Binlerce yıl önce Samandağ’ın Hıdır Köyü’nde bir “Hayak Suyu” vardır. Bu

suyu bir ejderha bekler. Her yıl bir kız kurban edilirse sudan bir yudum verilir.

Kurban edilme sırası Kral kızına gelince elleri bağlanıp ejderhanın önüne atılır.

Tam ejderha onu yutarken bir çoban yetişip mızrağını saplar acıdan kıvranan

ejderha bir daha vurup öldürmesi için yalvarır sa da çoban vurmaz. Ejderhada

yerleri korkunç pençeleriyle yararak kaçar. Gide gide Lübnan’da ki sert

kayalara çarpar bir Nehir suyu olur ve akarak gelip Hatay’a ulaşır. Günümüzde

Asi ırmağı o ırmaktır. Aslında kızı kurtaran da Hızır a.s.dır. Halk ona Hıdır Bey

adını yakıştırır ve kral kızıyla evlendirir. Yere sapladığı mızrağı da kocaman bir

ağaç olur.

Günün birinde Musa Peygamber Tanrı’ya “Evrenin en akıllı adamı kimdir?” diye

sorar o da Hıdır Bey’dir diye yanıtlar. Onu nasıl bulacağını sorunca da

değneğini yere sapladığında büyür ağaç olur. Torbanda ki ölü balıklar canlanır,

gökyüzü açıkken birden yağmur yağarsa bulunduğun yer iki denizi

kavuşturuyorsa işte orası Hıdır’ın ülkesidir der.

Musa torbasını tuzlu balıkla doldurup değneğini alıp yola düşer, dağ taş demez

dolanır ama bir türlü aradığı ülkeyi bulamaz. Sonunda Samandağ açıklarında

bir kayaya varır, yorgunluktan uyuyakalır. Uyanınca yere sapladığı değneğin

büyüyüp ağaç olduğunu ve kendisini gölgelendirdiğini görür. Torbasındaki

balıklar da canlanmış bir bir denize atlamaktadırlar. Gökte bulut yoktur ama sırıl

sıklam ıslanmıştır. Aradığı ülkeyi bulmanın sevinciyle çevresini izlerken yanına

bir balıkçı yaklaşır.

-“Hoş geldin ya Musa” der. Musa

-Hoş bulduk ben Hıdır Bey’i arıyorum, onu nasıl bulurum, diye sorar. Adam

işine karışmamak soru sormamak kaydıyla onunla Hıdır’ı bulmaya karar verip

yola koyulurlar.

Biraz gidince adam kıyıdaki kayıkları delmeye başlar. Musa meraklanıp

nedenini sorar ama adam cevap vermez. Bu kez küçük bir çocuğu öldürür.

Musa Karşı çıkar ve nedenini öğrenmek ister, ama adam gene yanıtlamaz. Asi

ırmağını izleyerek yollarına devam erler. Konakladıkları her yerde bir ziyaret

yaparak ilerlerken bir köye varırlar. Balıkçı kolları sıvayıp yıkık bir duvarı

onarmaya başlar. Musa dayanamayıp yine nedenini sormaya başlar. Adam

dayanamayıp öfkelenir ve cevaplamaya başlar “kayıkları deldim çünkü düşman

gelip almasın diye, çocuğu öldürdüm büyüyünce çok kötü bir adam olacaktı

halbuki ailesi iyi insanlardı, duvarı yaptım çünkü çocuklar çok yoksul ve yetim

insanlardı. Duvar altında bir gömü var büyüyünce bulup alsınlar. Bunları anlatır

ve aradığın adam bendim der ve ortadan kaybolur.

Günümüzde bu buluşma yeri ziyaret yeri olarak kullanılmaktadır. Musa ve

Hıdır’ın buluştukları yerde günümüzde kutsal sayılmaktadır.

18


19

Kaç tane yediğini anlamazsın: Oruk

İnce bulgurun hakkını vererek

açılan incecik bir köfte düşünün.

İçinde bol yağlı, salçalı bir kıyma

harcı. Ve bir de çıtır çıtır

kızartıldığını düşünün. İşte

karşınızda oruk!

biriken sosu ve etin yağıymış.

Acı severleri böyle alalım:

İskenderun döneri

Hataylıların bayıla bayıla hatta ağızları

yana yana yediği, yemelere doyamadığı

bir dönerdir. Acısız istediğinizde bile

gelen döner ağzınızı tatlı tatlı yakmaya

yeter. En büyük özelliği ise en son

kısmına geldiğinizde dürümün dibinde

Mezelerin olmazsa olmazı:

Humus

Birçok yörede yapılan humusun Hatay

mutfağında da yeri oldukça büyük.

Özellikle günlerin, davetlerin,

misafirlerin ağırlandığı özel akşam

yemeklerinin baş tacıdır kendisi.

Bulgurun en güzel hali: Fellah

köftesi

"Kıymasız köfte mi olur?" diyenlere tokat

gibi bir cevap olabilir bu lezzetli bulgur

köftesi. Malatya mutfağında da

başköşede yeri olan fellah köftesi, Hatay

mutfağında da bol maydanozlu olarak

karşımıza çıkıyor. İyi ki de çıkıyor!

19


20

Ekmekleri değerlendirmenin

en iyi yolu: Muhammara

Bayat ekmek içleri ile hazırlanan bu

ezmeye Gaziantep ve Hatay ortak

yemeklerinden biri diyebiliriz. İçine

salça, sarımsak, ceviz ve baharat

konuluyor. Ve sonra da yemelere

doyulmuyor.

Uzak diyarlardan geldi:

Mütebbel

İçinde tahin, yoğurt ve patlıcanın

olduğu bu lezzete Suriye yemeği

diyen de var onun için Arap yemeği

diyen de. Biz bu tartışmaların çoook

uzağında kalarak bu güzelim mezeyi

her şekilde kabul edenlerin arasında

yerimizi almak istiyoruz.

El emeği göz nuru: Şişperek

çorbası

Bu lezzetli çorbanın ana malzemesini

yoğurt ve pirinç oluşturuyor. Ancak

sadece bu ikiliyle yetinmiyor içine soğan

da giriyor, kıyma da, baharatlar da. Özenle

açılan hamurdan incecik parçalar da

kesilip eklenince ortaya başlı başına bir

ziyafet çıkıyor.

Pratik mi pratik: Hettüş

salatası

Bayat ekmekleri değerlendirmek için

bundan daha lezzetli bir yol olamaz.

İçine soğan, domates, semizotu, nane,

dereotu gibi malzemeler giriyor.

Ekmekler biraz fırınlanıyor. Pratik

doyurucu bir salata çıkıyor ortaya.

Salata dediğimize bakmayın, ana

yeme k olarak da yiyenler var.

20


21

Hatırladıkça iç çekersin :

Biberli ekmek

Yumuşacık bir hamurun, ev yapımı

biber salçası, sürke, zahter ve diğer

baharatlarla buluştuğu bir lezzet.

Hataylılar bu işi biliyor.

Tam bir enerji deposu:

Kömbe

Özellikle bayramlarda yapılan bu

güze lliğe, sadece kurabiye demeye

dilimiz varmıyor. Özel baharatı ve

kalıbıyla gönülleri fetheden kömbe,

içinde gerçek hazine saklıyor.

Cevizlisi, hurmalısı, sadesi,

zeytinlisi... Tam bir enerji deposu!

Etini özel seçersin: Kağıt

kebabı

Kağıt kebabı, ‘iyi ki varsın Arap

mutfağı’ dedirtiyor. Kasapta seçilen

etler elde kıyılıyor. Salça ve

baharatlarla buluşuyor. Domates,

biber ve soğanla fırına veriliyor. Aç

karna yiyenler tamam da, tok karna

bile yeniliyor.

Baş tacıdır: Zahter salatası

Salata deyip geçmemek lazım. Hatay’da

salatanın yeri bile ayrı özel, ayrı güzel.

Mis gibi mayhoş zahterler, koyu kıvamlı

nar ekşisi, soğuk sıkım zeytinyağıyla

har manlanıyor. Ortaya baş tacı

etmelik, ekmek banmalık bir lezzet

çıkıyor.

21


22

Tabak tabak

yedirir: Ispanaklı

borani

Ispanaklı borani,

ıspanak kökleri ve

yaprakları, pirinç, nohut,

bol ekşi ve diğer

malzemeler ile pişiyor.

Hataylıların bir iddiası

da şu yönde: Ispanak

sevmeyene bile tabak

tabak yedirtir.

Bu peynir başka

peynir: Sürk

Öyle bildiğimiz peynirlere

benzemez sürk. Çökelek

peyniri, acı pul biber, kekik

ve kaya tuzu ile yoğurulup,

güneşte kurutulur. Sonra

gelsin sürk kavurması,

salatası, kahvaltısı, böreği,

biberli ekmeği.

Kapanışa yakışır

bir lezzet:

Künefe

Künefe için satır satır

laflar yazmaya pek

de gerek yok diye

düşünüyoruz.

Yapımında kullanılan

özel peyniri, sıcacık

şerbeti...

22


23

Hatay’a gidildiği zaman yöreye

özgü olan birçok hediyelik göze

çarpmaktadır. Bilindiği üzere

Hatay bir gastronomi şehridir.

Hatay’da yöreye özgü defne

sabunu, zeytin çeşitleri, nar

ekşisi, yöresel reçeller ve

baharatlar hediye olarak birçok

kişi tarafından satın

alınmaktadır.

Hatay’ın Antakya ilçesinde

bulunan tarihi Uzun Çarşı,

Hatay ilinin bilinen en popüler

alışveriş mekânıdır. Antakya merkezde bulunan Uzun Çarşı, Osmanlı çarşı

kültürünün yaşayan bir örneği niteliğindedir. Uzun Çarşı, adının hakkını

vermekte olup uzunluğu 3500 metre civarındadır.

Uzun Çarşı, Hatay’da gerek yöre halkı gerekse turistler tarafından olsun en çok

gidilen ve alışveriş yapılan yer konumundadır. Bölgede bulunan büyük alışveriş

merkezleri, genellikle sosyal aktiviteler için tercih edilmektedir.

Defne Sabunu

Hatay’da defne ağacı o kadar yaygın

durumdadır ki, Hatay’ın Defne adında

bir ilçesi bile bulunmaktadır. Defne

ilçesi Harbiye Mahallesi, kutsal defne

efsanesinin geçtiği yer olarak

bilinmektedir.

Hatay’da defne sabunu çok uzun

yıllardır yapılmakta ve birçok yararı

olduğuna inanılmaktadır. Defne

sabunu yapımında defne ile birlikte

sabunun içerisine zeytinyağı da

konulmaktadır.

Defne sabununun faydaları arasında saçı besleyip dökülmesini önlemesi,

antiseptik özelliği sayesinde mikroplara karşı etkili olması ve hücre yenileyici

özelliği olması gibi birçok faydası sayılabilir.

Hatay’da en çok satın alınan hediye olarak bilinen defne sabununu hediyelik

eşya ve organik ürünler satan birçok dükkânda bulabilmek mümkündür.

23


24

Harbiye İpeği

İpek üreticiliği ve dokumacılığı Harbiye’de uzun yıllardan beri yapılmakta olan

bir iş koludur. Bu bölgede bulunan dut ağaçlarında beslenen ipekböceği

sayesinde üretilmeye başlanan ipek, uzun yıllar boyunca bölgenin geçim

kaynaklarından biri olmuştur.

Günümüzde de hala Harbiye Mahallesi’nde ipek eşya satan işletmeler

bulunmaktadır. Ancak bölgedeki üretim epey azalmış durumda olup,

tükenmeye yüz tutmuştur. Bu sebepten ötürü genellikle şal, fular ve kravat gibi

küçük hediyelikler saf ipekten yapılmakta olup, diğer ürünler karışım

malzemelerden elde edilmektedir.

Harbiye ipeğini, Harbiye Şelaleleri yanı başındaki hediyelik eşya satan

tezgâhlardan satın alırken dikkatli olmakta fayda vardır. Çünkü son yıllarda

üretimi oldukça az olan Harbiye ipeğinden çok, Çin üretimi ipek kullanılmakta,

hatta bazen aldığınız ürünün ipek olup olmadığı şüphesiyle bile

karşılaşılmaktadır.

Harbiye Mahallesi’nde veya Antakya Harbiye yolunda bulunan kurumsal

firmalardan ipek ürünler satın almakta yarar vardır. Bu dükkânlarda ipek

ürünlerin yanı sıra Hatay’a özgü birçok hediyelik eşya alabilmek de

mümkündür.

24

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!