Türk Yolu Dergisi - 2
Türk Yolu Strateji ve Araştırma Dergisi 2. Sayı Mayıs 2021
Türk Yolu Strateji ve Araştırma Dergisi 2. Sayı Mayıs 2021
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Türk Yolu
tarafından Fethedilerek İslam Aleminin yönetildiği
“BEYİN” olarak vazife göreceği Pahyitaht-Başkent
yapmıştır.
Yavuz Sultan Selim Hanın Mısır seferinden
sonra Hilafet makamını İstanbul’a kutsal emanetler
ile birlikte getirmesiyle İslam Aleminin
de merkezi Hilafet Makamını İstanbul temsil
ederek “BEYİN” e yardımcı unsur denge ve
yürüme ve dik durmayı sağlayan merkez (Beyincik
ve omirilik soğanı) görevini de yerine
getirmiştir.
İlham ve Duygu Merkezi KALP- Kudüs
Canlılarda ve özellikle İnsan vücudunda;
Göğüs ve Göğüs kafesi diye bildiğimiz bölgenin
muhafazası içinde bulunan “KALP”
canlıların özellikle insan oğlunun yaşaması ve
gönül, iman ve aşk duygularının itici gücü motorudur.
Haritada görüldüğü üzre “KUDÜS” insanlık tarihinde
bulunduğu bölgede tüm dinlerde özellikle
semavi dinler olan Yahudilik, Hristiyanlık
ve İslamiyet için yönlendirici ve etkileyici bir
idari dini ve siyasi merkezidir. Tıpkı insan vücudunda
hayat veren “KALP”te olduğu gibi.
“KUDÜS” çevresinde bulunan dinler ve medeniyetlerin
israrlı koruma ve sahiplenme hareketlerine
maruz kalmış tüm insanlığın ortak
gaye ve hedefleri olmuştur.
Asırlardır bu duygu ve inançlardan dolayı Yahudi
– Hristiyan, Hristiyan – Müslüman, Yahudi
– Müslüman din ve medeniyetleri arasında
son derece kanlı ve yıkıcı mücadelelere sahne
olmuştur. Hristiyanlık’ta ve özellikle Müslümanlıkta
“KUDÜS” ilk ortak kıble ve dini merkez
halinde idi.
Yahudi inancına göre “KUDÜS” vaat edilmiş
topraklar “Arz-Mev’ud”un merkezi olarak bilinmektedir.
Bu nedenle son zamanlarda bölgede
kurulmuş sonradan terör devleti haline
gelmiş Yahudilerin sözde temsilcisi olduklarını
iddia eden İsrail ile Mazlum Müslümanların
kanlı savaşları ile “KUDÜS” asırlardır koruduğu
tüm semavi dinlerin cazibe merkezleri olma
sıfatından yakılıp yıkılarak enkaz haline getirilmektedir.
Bu durum da insan vücudunda yaşam için enerji
sağlayan “KALP”i görevini yerine getiremez
hale sokmaktadır.
Sevgi ve Aşkın Merkezi gönül olarak bildiğimiz
“KALP” ölürse şevkat, merhamet, saygı ve
sevgi de ölür.
Dolayısı ile “KUDÜS” yakılıp yıkılırsa hoşgörü
ve semavi dinlerin merkezi olmaktan çıkarılırsa
tüm dinler ve insanlık alemi onarılması
güç zarar görür.
Yaratanın “KALP”i göğüs kafesinde her şartlara
ve duruma karşı koruduğu gibi insanlık da
“KUDÜS” ü o hassasiyette korumalıdır.
Doğum ve Yaratılış Merkezi KARIN (Rahim)
– “MEKKE”
Canlılarda ve özellikle İnsan vücudunda;
Hayatın ve varoluşun başlangıcında Rahman
ve Rahim olan Yüce Yaratıcımız ALLAH (cc)
İnsanoğlunu inancımıza göre ilk çamurdan yaratarak
çenette mukim kılmıştır.
İnsanlığın Babası “Ebulbeşer” Hz. Adem (as)
e eş olarak yarattığı Hz. Havva annemizle birlikte
cennette yaşamları sürecine bazı yasaklar
koymuştur. Şeytanı aleyhillanenin ısrarlı takip,
kandırma ve mücadelesi ile Hz. Adem (as) ve
Hz. Havva annemiz kendilerine konulan yasağı
çiğnemişlerdir. Bunun üzerine “RAHİM” olan
yaratıcı tarafından üzerlerinde bulunan cennet
elbiseleri soyularak cennetten kovulmuşlardır.
Bir rivayete göre 223 gün sonra Hz. Âdem
(as) ve Hz. Havva annemiz “MEKKE” şehrinin
Arafat dağında Cebrail’in de yardımları ile
günahlarından tövbe ederek buluşup evlenmişlerdir.
“MEKKE” şehri bundan böyle insanlığın çoğalarak
dünya üzerinde neslinin yayılmasında
“RAHİM” (Güvenilir, Esirgeyen, Acıyan,
Koruyan, Merhametli. İyilere de, kötülere de
rahmet eden.) olan ALLAH (cc)’ın sıfatında olduğu
gibi insanlığa hizmette bulunmuş kadim
bir şehirdir.
Yüce ALLAH (cc)’ın kudret eliyle tüm insanlığı
Hz. Adem ve Hz. Havva annemizin aracılığı
ile bir damla sudan yaratığı Kur’anı Kerim’de
bir çok sürede biz insanlara anlatılmaktadır.
Tıpkı insanoğlunun doğup, büyüyüp ölmesinde
olduğu gibi hayat denilen bize göre uzun, ancak
kâinatın ve yaratıcının taktir ve gücüne göre kısacık
ömür “RAHİM” de başlamaktadır.
Kur’ni Kerim’de Mü’minun süresi 13 Ayetinde
yüce ALLAH (cc) biz kullarına “Sonra onu
emin ve sağlam bir karargâhta (rahimde) nutfe
(sperma) haline getirdik.” Buyurduğu gibi konu
ile ilgili 11 surede olmak üzere toplam 12 ayet
daha bulunur.
İnsanın yaradılışındaki sırlarda olduğu gibi
kâinatta o sırlara uygun olarak hayat çizgisini
devam ettirmektedir.
“MEKKE” şehri insan oğlunun inançlarına ve
medeniyetlerine “RAHİM” (Güvenilir, Esirgeyen,
Acıyan, Koruyan, Merhametli. İyilere de,
kötülere de rahmet) de bulunarak yaratıcıya
karşı yükümlülük ve sorumlulukların belirlendiği
kabul gördüğü bir kadim medeniyettir.
Tüm semavi dinlerde olduğu gibi ALLAH (cc)
tan yapılan günah ve kötülükler için tövbe edilir,
af dilenir.
İslam dininin beş temel emrinden biri olan
HAC farizasında da “MEKKE” şehrinin Arafat
dağında vakfe duası yapılarak tövbe edilmesi
elzemdir. HAC hakkında Hz. Muhammed (cc)
bir hadisi şerifinde;
“Hac Arafattır” - Buna göre “Hac, Arafat’tır”ın
anlamı; hacda mutlaka Arafat’ta durulması
(vakfe yapılması) gerekir, demektir. Arafat’ta
durmayanın, haccı yoktur (kabul olunmaz).
“MEKKE” şehrine bu önem ve güzelliği sağlayan
şartlar “RAHİM” sıfatının içeriğinde olan
güvenilirlik, Esirgeyen, Acıyan, Koruyan, Merhametli.
İyilere de, kötülere de rahmet vasıfları
ile birlikte dinlerin ve insanlığın biat ettiği mübarek
bir şehir olmasıdır.
Bunların yanı sıra “KABE” nin de “MEKKE”
şehrinde bulunması ve tarihinin insanlık tarihi
kadar eski ve toparlayıcı olduğuna belirtmektedir.
Kabe nasıl yapıldı:
Kâbe’nin yapılışı hakkındaki rivayetler göre,
Hz. Adem ile Havva cennetten çıkarıldıkları
vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraber
batıya doğru yürürler. Kâbe’nin bulunduğu
yere gelirler. Bu esnada Hz. âdem, bu buluşmaya
şükür olmak üzere rabbine, ibadet etmek
ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek
ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendine verilmesini
diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli
eder ve Hz. Âdem onun etrafında tavaf ederek
Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz. Şit
zamanında kaybolur, yerine bir taş kalır. Bunun
üzerine Hz. Şit onun yerine, taştan onun gibi
dört köşe bir bina yapar. Ve o siyah taşı binanın
bir köşesine yerleştirir. İşte bugün hacer-ül esvad
diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında
bina, kumlar altında uzunca bir süre kalır
Hz. İbrahim Allah’ın emri ile Kâbe’nin bulunduğu
yere gider, oğlu İsmail ve eşi. hacer ile
orada yerleşir. Sonra İsmail ile Kâbe’nin yerini
kazar. Hz. Şit tarafından yapılan binanın
temellerini bulur. Ve o temeller üzerine bugün
mevcut olan Kâbe’yi inşa ederler. Ayette “Beytullahın
temellerini yükseltiyor.”cümlesi bunu
ifade eder.
İslam eserlerinde Allah’ın Hz. İbrahim’i
Kâbe’yi inşa etmekle görevlendirerek Mekke’ye
gönderdiği yazılıdır. Bununla birlikte,
Kâbe’nin Hz. İbrahim’den çok daha önce eski
bir döneme ait geçmişinden de bahsedilir. Yani,
Kâbe çok önceleri de vardı. Ama Nuh tufanından
sonra yıkılarak kaybolmuştu. İşte Hz. İbrahim
bundan dolayı, kabeyi bulmak ve yeniden
inşa etmek için Allah tarafından görevlendirilmişti.
Kâbe yüz yıllardır ayakta kalan bir yapıdır.
Zaman içerisinde çok hasar görmüş, sel felaketlerine
uğramış, çok çeşitli saldırılara maruz
kalmıştır.
Osmanlı döneminde Kâbe hizmetine çok önem
verilirdi. Bu kutsal mekâna her türlü yardımda
bulunurlar ve kendilerini,”haadimül harameyn”olarak,
yani Mekke ve Medine’nin hizmetçisi
olarak takdim ederlerdi. Bugün Mekke ve
çevresinde bir hayli Osmanlı eserleri mevcuttur.
Kâbe Müslümanların ibadetinde çok önemli bir
yere sahiptir. Her gün dünya üzerinde yaşayan
Müslümanlar, nerede olursa olsun Kâbe’ye
yönlerini döner ve o yöne doğru namaz kılarlar.
Tarihte İstanbul 29 kes kuşatıldı
İstanbul’u alan dünya yönetimini alıyor
Kısaca; İstanbul, Kuddüs ve Mekke’nin harita
üzerinde 1 TEK hat üstünde bulunması.
Üstüne üstlük Kuddüs mesafa olarak Istanbul
ve Mekke’nin TAM ortasında bulunması.
İstanbul-Küdüs 1200km Kudüs-Mekke aralarında
mesafe de 1200 km buna da Altın hat ismi verilir
21