HUZURSUZLUĞUN KİTABI:Fernando Pessoa, 1935’te öldüğünde,sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısınıkimse tahmin edemezdi. Onunelinden çıkmış şiirlerin, yazılarınaltında genellikle başka imzalar vardı.Ama bunlar yalnızca birer takma addeğil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünyagörüşü olan farklı kişiliklerdi. Pessoa’nınölümünden sonra elyazmalarıderlenmeye başladığında, bitmemişyapıtlar da bulundu içlerinde. BernardoSoares imzalı HuzursuzluğunKitabı da bunlardan biriydi. Tarihten,mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20. yüzyılinsanının gerçekliği yadsıyışının, kendini hayallere hapsedişiningüncesiydi bu. Gündüzleri bir kumaş mağazasında çalışan, geceleriyağmurun sesinde, ayak seslerinde yalnızlığını duyumsayanbir Lizbonluydu Bernardo Soares ya da Fernando Pessoa. BugünPortekiz edebiyatının en önemli yapıtı sayılan Huzursuzluğun Kitabı’ndakiher metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtanve sonsuzca çoğaltan bir parçası.DÜNYANIN SONUNDAKİ YER:Doktor ve kan, doktor ve kan, doktorve kan diyordu radyo, sağlıkkulübesinin önünde askerler kollarınısıvamış kan vermek için bekliyorlardı,sedyelerde hareketsiz yaralılarıngözleri kapalı, ağızlarınınkenarından yavaşça nefes alıyorlardı,gece olunca vahşi köpeklertel örgünün etrafında havlıyordu.Hayvanları duyuyor musun, diyemırıldandı teğmen, sıcak nefesi kulağımaçarpıyordu; kibrit olmadığıiçin sigara arka arkaya yakılıyordu,Bize somut sonuçlar gösterin,diyordu albay ve bizim gösterecek yalnızca takma bacaklarımız,tabutlarımız, sarılık, sıtma, cesetler, harap olmuş araçlarımız vardı.Bu Berliet kamyonları altın değerinde, iki yana üç adam yerleştiriparabaların önündeki alanı önce kontrol edin diyordu Luso’danarayan general çünkü kamyon, beş dakikada bedavaya yapılan biradamdan daha gerekli ve daha pahalıydı ki bir aracın yapımı, vidalarınınsıkılması haftalar ve aylar sürüyordu....34 | ÇevirWomenŞEKER PORTAKALI:Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam veheykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktangece kulüplerinde garsonluğakadar çeşitli işlerde çalışan JoseMauro de Vasconcelos’un başyapıtıŞeker Portakalı, “günün birindeacıyı keşfeden küçük bir çocuğunöyküsü”dür. Çok yoksul bir aileninoğlu olarak dünyaya gelen, dokuzyaşında yüzme öğrenirken bir günyüzme şampiyonu olmanın hayalinikuran Vasconcelos’un çocukluğundanderin izler taşıyan Şeker Portakalı,yaşamın beklenmedik değişimlerikarşısında büyük sarsıntılaryaşayan küçük Zeze’nin başındangeçenleri anlatır...UNUTMANIN GENEL TEORİSİ:Angola bağımsızlığını kazanmadanhemen önce, Ludo yaşadığı apartmandairesinin kapısına bir duvarörer. Burası onun otuz yıl boyuncaayrılmayacağı yuvasıdır artık. Terasındayetiştirdiği birkaç sebze veyakaladığı güvercinlerle beslenir.Isınabilmek için kitapları, mobilyalarıyakar. Ve evin duvarlarını kendihikâyesiyle kaplar, satır satır işleryalnızlığını.Ancak dış dünya bırakmaz Ludo’nun yakasını, yavaş yavaş sızarhayatına: Radyoda bir cızırtı, yan daireden bir ses, peşindekilerdenkaçan bir adam, ayağına not bağlı bir güvercin. Ta ki bir gün küçükSabalu, yan binaya kurulan inşaat iskelesine tırmanarak Ludo’nunterasına çıkana kadar...YÜZ ADIMLIK YOLCULUK:“Lumiere Bulvarı’nın bir tarafından diğerine yaptığım bu yüzadımlık yolculuğa bir sürü duygu sığıyordu. Şeker tozuna bulanmışsöğüt ağacı, kurşun kaplı camlarve dantel perdeler, eğri ahşapmerdivenlerin bile harika Fransızgelenekleriyle bezeli olduğu zarifmalikâne karşımda duruyordu.”Bir göçmen olarak, Fransız mutfağınınen ünlü gurme şeflerinden birinedönüşen Hasan’ın hikâyesi zorluyollar ve dönemeçlerle dolu... Budünyada ayakta kalabilmek adınababasının verdiği çabalara saygı duyuponun yolunda ilerleyen Hasan,tüm içtenliğiyle ve masumluğuylakalbimizi fethedecek... Fransız mutfağının tüm inceliklerini öğrenmekadına adım attığı bu yolculuk bakalım onu nereye götürecek...PORTEKİZ’E YOLCULUK:“Tek bir arzusu var, son derece meşru ve insani, o da başkalarınıngözünün değdiğine bakmak, başkalarının adımlarından kalan izlerebasmak.”José Saramago, 1979 güzünde tek başına, tam altı ay sürecek uzunbir yolculuğa çıkar. Sadece karşılaşmakla yetinen turistin aksinekeşfetmeyi amaçlayan bir “gezgin”profiliyle, diktatörlük rejiminin izleriniüzerinden atmaya çalışan çoksevdiği ülkesini karış karış gezer.Sonradan bir kitaba dönüşecek bu notlarındaise yaşadıklarını yine kendinehas üslubuyla hikâyeleştirirken, aynızamanda sanattan mimariye derinbilgi ve görgü birikimiyle Portekizkültürüne, tarihine ve halkına dairoylumlu bir belge ortaya koyar.
ÇevirWomen | 35