15.12.2021 Views

Güzel Yazı Defteri, sayı 1

Güzel Yazı Defteri, Tekirdağ Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesinin resimli edebiyat dergisidir. Yazılar ve resimler özgündür.

Güzel Yazı Defteri, Tekirdağ Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesinin resimli edebiyat dergisidir. Yazılar ve resimler özgündür.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Resimli Edebiyat Dergisi Mayıs 2017 N o 1

Edebiyat

öğretmez, ama

edebiyatın

öğrettiğini

de hiçbir şey

öğretemez.....



Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Resimli Edebiyat Dergisi Mayıs 2017 N o 1


ISSN:130B-996X

Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Edebiyat Dergisi / Mayıs 2017/ Sayı 1

Okul Adına Sahibi

Günay ŞAHİN (Okul Müdürü)

Genel Yayın Yönetmeni ve Yazı İşleri

Deniz Gönüllü

Editörler

Buse Dağlı (12. Sınıf), Merve Tutar (10. Sınıf)

Yayın Kurulu

Asude Onbaşı (11. Sınıf), Aslı Kont (11. Sınıf), Ceyda Kahraman (11. Sınıf)

ve Ders Sonu Sanat Yazı Ekibi

Yayın İnceleme Kurulu

Zeynep Filiz Fidan, Kayhan Daştan, Işıl Altan

Resim Atölyesi Öğretmeni

Mine Çiçek Gönüllü

Kapak Resimleri

Ön Kapak: Hazal Konuk(10/B); Arka Kapak: Sibel Arslan(11/F)

Kapak Sözü: Adnan Binyazar

Düzelti

Funda Öztürk

Dizgi: Rahim Can Ayaz (12. Sınıf), Damla Tataroğlu (12. Sınıf)

E-Kitap ve Programlama: Samet Soner Demirhan (10. Sınıf)

Grafik Tasarım: Deniz Gönüllü / denizgonullu@ gmail.com

Yönetim ve Yazışma

defterdeki@gmail.com

Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Zafer Mahallesi, 59850 Çorlu/Tekirdağ

Telefon ve Belgegeçer: 0282 692 29 02 / 0282 692 29 04

web: www.corlumimarsinan.meb.k12.tr

>Gönderilen yazılar yayımlansın yayımlanmasın iade edilmez. >Yayımlanan yazıların sorumluluğu eser sahiplerine aittir.

>Gazetemiz, Şubat 2005 tarih ve 2569 sayılı Tebliğler Dergisinde yayımlanan “İlköğretim ve Ortaöğretim Sosyal Etkinlikler

Yönetmeliğine (Madde 24)” uygun hazırlanmıştır. 13.01.2005 tarih ve 25699 sayılı R.G.)


Konuşmaktan vazgeçmiş insanların dilidir, edebiyat.

Lise öğrencilerinin kalemlerini dillendirdiği parmaklarının arasından bir uzantı ile

kağıtla buluşup yüreklere dokunan o güzelim satırlar, mısralar...

Hepsi ayrı bir tutku, bir kaçış, bir şey edebiyata dair.

Güneş vurmayan bir köşede açan çiçeğin fark edilmesidir gördükleriniz.

İnce duygular, yüreklerin satırlarla buluşmasıdır.

Hiç kimsenin bilmediği yaşanmışlıkları, hayalleri, umutları, sırları gözler önününe

serdik.

Birbirinden kaçanlar, korkular ve keşkeler...

Hepsiyle yüzleştik.

Biliyoruz ki yüreğine bir satır bile değmeyen insanlardan olmayacağız.

Çünkü dünyayı yine edebiyat kurtaracak.

Şiir, öykü, deneme, resim, fotoğrafla bir adım attık bile.

İyi okumalar...


ŞİİRLER

Buse Dağlı 10 / H. Burak Paklacı 11 / Ahmet Fındık 13 / Feride B. Bektaş 14

Büşra Gündem 14 / Elif Elbaşı 15 / Safiye Baş 15 / Mücahit H. Yağsağan 15

Safa Göktaş 17 / Fatma Kaplan / 17 / Hasret Keser 18 / Sinem Küçükkara 18

Sümeyye Suna 19 / Fahriye Açar 19 / Nida Nur Tatlısu 19 / Tuğçe Nur Atay 19

RESİMLER

Zeynep Nur Güneş 12 / Buse Çapkın 12 / Aytuğ Koçak 16 / Büşra Doğru 20 / Elif

Özdemir 24 / Gülse Kara 27 / Edanur Açıl 28 / Şura Yıldız 35 / Atılay Sargın 36

Başak Özülk 43 / Merve Betül Temiz 53 / Damla İleri 55 / Sudenur Turgut / 66

Şule Çalışkan 72 / Beste Yeliz Şahintaş 81 / Beste Eroğluer 85 / Feyza Kapkaç 86

FOTOĞRAFLAR

Minel Bahtiyar 47 / İbrahim Can Yurttaş 54 / İbrahim Can Yurttaş 63

KÜÇÜREK ÖYKÜ

Gökmen Çetin 22 / Aslı Kont 22 / Ceyda Kahraman 23 / Ece Acar 23 / Mehmet

Pek 23 / Ahmet Fındık 23 / Leyla Karadeniz 23 / Miray Güney 25 / Büşra Gündem

25 / Yasemin Keleş 25 / Elif Bircan 25 / Hasret Keser 25 / Emrah Baykın 25

Eray Furkan Aslan 25 / Ayşe Çiftlik 25 / Yudum Arslan 26 / Ayşe Süsoy 26 / İlayda

Buyural 26 / Doğukan Bayar 26 / Şule Yalçın 26 / Ali Ercan 26 / Buket Boran 26

Merve Tutar 26

HAYAL SÖZLÜĞÜ 30

DENEMELER

Ceyda Kahraman 38 / Aslı Kont 39 / Atakan Şeber 39 / Hilal İrem Şeker 40

Gökmen Çetin 40 / Ekin Aydın 41 / Gül Deniz Kök 42 / Yaren Bozbıyık 44 / Buket

Özkan 45 / Melek Özkan 46 / Aygün Aşık 47 / Buğra Daryal 47 / Hilmi Akan 48


DİVAN EDEBİYATI

GAZELLER

İrem Sena Keleş 50 / Edanur Demir 50 / Kardelen Ercan 51 / Merve Tutar 51

Özgen Sezen 52 / Serhat Orman 52 / Soner Atanoğlu 52 / Ayşe Süsoy 52 / Sude

Melis Ceylan 52 / Zülbiye Altun 52 / Hüsne Mazı 52 / Mert Can Ese 52 / Emircan

Özvatan 54 / Emre Şahin 54 / Ayşe Yıldırım 54 / Cansu Deniz 54 / Muharrem

Gerçek 54 / Ozan Akpınar 54 / Gülçin Koçoğlu 54 / Hilal Gökalp 54 / Ahmet

Batuhan Baygül 54 / Emrecan Dönmez 54 / Şevval Zor 54 / Perihan Altın 54

Burak Zeybek 54

RUBAİLER

Ceren Yaşar 56 / Serhat Orman 56 / Ayşen Çankaya 56 / Egemen Tunç 56

Hüsne Mazı 57 / Emre Şahin 57 / Serenay Akdoğan 57 / Hakan Şahin 57 / Ömer

Yılmaz 57 / Enes Durmaz 58 / Asya Uykay 58 / Edanur Demir 58 / Emrecan

Dönmez 58 / Harika Bilgi 58 / Miray Güney 59 / Zeynep Gökçe 59 / İrem Sena

Keleş 59 / Ozan Akpınar 59 / Şevval Zor 59

KASİDELER

Ceyda Nur Alperoğlu 60 / Şule Yalçın 61 / Zülbiye Altun 61 / Hüsne Mazı 61

Ayşe Süsoy 62 / Merve Tutar 62 / Büşra Beydoğan 62 / Edanur Demir 63 / İrem

Sena Keleş 63

MANİLER

Eray Furkan Aslan 64 / Serhat Şencan 64 / Muharrem Gerçek 64 / Zeynep Gökçe

Göktan 64 / Çisem Nur Tural 64 / Emrecan Dönmez 64 / Gülçin Koçoğlu 64

Perihan Altın 64 / Ömer Bozkurt 64 / Emircan Özvatan 64 / Emre Şahin 64

Egemen Filiz 65 / Melike Güneş 65 / Sezer Erdoğan 65 / Atahan Par 65 / Mert Can

Ese 65 / Serenay Akdoğan 65 / Şevval Zor 65 / Ceren Yaşar 65 / Ayşe Süsoy &

Merve Tutar 65

ÖYKÜLER

Buse Dağlı 68 / Ece Acar 69 / Kerem Erol 70 / Gamze Atasoy 71

MEKTUPLAR/GÜNLÜKLER

Merve Tutar 74 / Hilal Gökalp 74 / Şeyma Ünsoy 75 / Mert Can Ese 76 / Dilara

Ülküseven 76 / Sümeyye Suna 77 / Çağla Doğan 78 / İrem İmren 79 / Merve Tutar

80 / Aslı Kont 82 / Gökmen Çetin 83 / İlayda Buyural 84 / Merve Keskin 84


ZEYNEP NUR GÜNEŞ

10. sınıf



KAZ

şiir

BUSE DAĞLI

12. sınıf

mavi gecelerin ardından

yorgun sabahlara uyandım

gözlerim bağlı uyudum

kör edici ışıklara

bir bebeğin emekleyemediği yoldan

koştum geldim

geldim de, sana mı geldim

saçlarım dolanmış koynuma

yükü omuzlarımı eskitti

timsahın kollarında yürüdüm

tırnak ucumda

tüy naifliği ile kör edici ışığa süzülerek

geldim de, sana mı geldim

ışık mı yaktı, kör mü oldum

yanık kaz kokusu nehirden mi

anakondaya sarıldım Ganj boyunca

geldim de, sana mı geldim

KIRMIZI

dağlı ovalardan koşuyorum

kayaların suratıma vurduğu ovalar

ellerimi cebime sokuyorum

soğuk soluğu davet eden

ipsiz deliğe

kırmızı kayayı arıyorum

suratımı kızartacak kayaya

bir cesaret ki koşuyorum

soğuk arsız bir köpek

kırbaçlıyor suratımı

kayayı değil

kırmızıyı arıyorum

10 SAYI 01


şiir

H. BURAK PAKLACI

9. sınıf

anahtar

kimde?

Aralıyorum kalbimin kapısını

Giren çıkan belli olmasın

Anahtarını saklıyorum ben

Anahtar kimsede kalmasın

Bir yabancı dil sorusu gibiyim

Okuyanım çok, anlayan yok

Deniz misaliyim hırçın

Biraz dinlerim, sonra sonsuz.

Barakuda gibiyim bir başıma

Kalmışım, sonbaharın son ayında

Denizin ortasında tek başıma

Ne bir avım var ne de bir avcım

Kelebek misali

Kozamdan yeni çıkmışım

Ne uçabiliyorum, ne de koşuyorum

Sadece bekliyorum, güçlenmeyi.

Yalnız kalmışım

Sen yokken, senle dolu bu şehirde

Odamda başka kokular, girmeye utanırım

Sensizken gülmeye korkarım...

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 11


12 SAYI 01

BUSE ÇAPKIN

9. sınıf


DEPREMLİ

DEPRESAN

şiir

AHMET FINDIK

12. sınıf

I.

yorgunum ve sırtım bir dağı aralıyor,

kucağımda enkazı tabiatın,

temkinle eğiliyorum mevsime

ve tanrı,

öksürürken ikaz ediyor yaramı.

onlar görmüyorlar nelerin geldiğini,

bunca dağ yan yana neden duruyor?

“ben daha delirmedim,

fakat onlar bilmiyor.’’

II.

çıplak zihnimle uzanıyorum dağın içine,

aklıma bir fikir gelmiş gibi,

ayağımda bitiyor gri bir tavşan.

mütemadi serkeş gözlerinden anlıyorum,

sırtım ne büyük bir ziyaretmiş,

ağrılarım ne içten bir dua!

sancılarım nihayet

buldu derdini

diyorum içimden.

buldu da bu bulantılı ağaçlar da ne?

izdüşüme yansıyan pembe timsahlar?

midemi eritiyor insani halsizliğim,

kemiriyor içimi bir tavşan gibi,

baldırlarımı yırtarcasına koşma isteğim.

sonra tepeye bakıyorum,

en yükseğe.

gördüğüm sadece silahsız kışla.

benim sırtım işte koskocaman bir sirk:

“boynumdaki öksüz aslanları alkışla”

ııı.

her şeye yeniden başlamak zorunda olduğum yolun

sonundayım.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 13


KARANLIK

BÜSBÜTÜN

şiir

FERİDE B. BEKTAŞ

12. sınıf

Sessizliğin tonlamalarıyla yürüyordum

Çehrem acı bir telaşla sarılmıştı

Sarsılmıştı bedenim, ansızın duyunca sesini

O gece tüm karanlıklar bize parlamıştı.

Büyük kahkahalarını dinliyordum

Öyle uzaktan, dokunmak imkansız.

Ay ışığı , çekti pılını pırtısını

Kırmızıya büründü gecem büsbütün.

Pervane, ateşten hiç sakınır mı kendini?

Her gün çoğalan bir yangınım

Heba olmanın eşiğinde iken

Yangınıma bir rüzgar da sen kattın.

Yaprak yaprak sökülüyorum sanki

Geçen zamandır, geçmiş geçmez asla

Her mevsim bir kez daha soluyorum

Gözlerinin düştüğü her yerdeyim aslında

Bir daha, daha bir dikkatli bak!

Kalem puslu, nefesim düğüm düğüm

Beni bilirsin, sevemedim keşkeleri, ama

Keşke öğrenmeseydim gerçekleri,

Siyaha büründü gecem büsbütün.

DELİCESİNE

Sıcak öpücüklerle

ısınan kış gecesinde

Ellerin ellerimde

Literatüre aykırı bir

kalple

Sevmek seni

Öyle güzel

Öyle delicesine...

şiir

BÜŞRA GÜNDEM

12. sınıf

14 SAYI 01


öznesiz

şiir

ELİF ELBAŞI

12. sınıf

Titreyen avuçlarımın arasına alıyorum kalemi

Kavuşmuyor dudaklarım

Öznesi yitik cümleler saçılıyor kağıda

Başım ellerimin arasında

Yeniden not düşüyorum yalnızlığımı

Boğuluyorum iki satır arasında.

KIYISIZ ŞİİR

Gözlerinde yeniden kulaç atmak istiyorum

Mavilerinde yüzemeyecek kadar bitkinim.

Kalbim kanatlanıp göğsünde can atmak istiyor,

Semalarında süzülemeyecek kadar yalnızım artık.

şiir

SAFİYE BAŞ

12. sınıf

Kalbim sarıl diyor, aklımsa bırak,

Gönlüm hep seninle, ellerim uzak,

Sen yolun başında, ben ise son durak,

Sona gelemeyecek kadar sensizim artık.

SESSİZCE

Karanlık bir gece,

Saçların ellerimde,

Gecenin güzelliği yansırken

Kirpiklerinden, yüzüne

şiir

MÜCAHİT H. YAĞSAĞAN

12. sınıf

Ve sokaklar, sokaklar

Yalnızlığa çıkar,

Üşüdüğünü sanırsın aniden,

Düştüğünü sanırsın birinin içinden,

Yeryüzüne.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 15


16 SAYI 01

AYTUĞ KOÇAK

11. sınıf


hayat

şarkısı

Süzülen ışıkla merhaba dersin hayata

Herkes sevinir gelince şu yorgun dünyaya

Uzanır bir yol, sabırlı olmalı

Düşe kalka aşarsın, bazen zoru, bazen rahatlığı

şiir

SAFA GÖKTAŞ

12. sınıf

Her ışıkla başlar bir öykü daha

Ömür mü dayanır bu acı sona

Ağlar analar, evlatlar, var mıdır kaçarı

Devrilir bir bir ağaçlar, yoktur yılların hatrı

Su dökülür son kez serin toprağa,

Sanki sıcakmışçasına

Başında bir taş, beklemektedir gitmeyi

İki farklı katmana.

Bir kapı olsa

Alsa uzanan bir el beni serin çukurumdan

Ne acınasıdır dünya.

Ne gitmek.

Ne de kalmak.

KAYIP ÇOCUK

şiir

FATMA KAPLAN

12. sınıf

Ufak bir çocuk olmak isterdim,

Yağmur yağınca pencereye koşan,

Akşam ezanından önce evde olan,

Ağlamalarım dakikalık,

Sevinçlerim ömürlük olsun isterdim.

Hayat değişiyor, korkular arttı,

Sevgileri salıverdik, mutluluk azaldı.

Çocukken karanlıktan korkarken,

Şimdi esiri olduk hayatın siyahının.

Hani nerede benim çocukluğum,

Tahta oyuncaklarım, demir bilyelerim,

Beş dakika küslük yaşadığım dostlarım,

Nerede benim hayallerim güzel umutlarım?

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 17


BAHÇEMDE

SONBAHAR

şiir

HASRET KESER

12. sınıf

Durdu mu şu hep sallanan salıncak?

Ben büyüdüm, babam artık kime kızacak?

Söyle anne, yine renkli ninniler

Acı gerçekler değil, masallar anlat.

Anlat, anlat ki uyuyabileyim!

Gece çöktü, kedim Boncuk öldü

Bahçedeki ağaç meyve vermez oldu.

Sonbahar geldi, gitmiyor

Anne, kahrım bitmek bilmez oldu.

Sobayı da mı kaldırdılar?

Yok mu artık odamda mandalina kokusu?

Yorgun bahçemde kalmadı yaprak.

Baba elimi bırakma, dizlerim kanayacak.

Korkmuyorum lakin,

Sonbahar çok uzun sürdü.

ZARİF ve ZAYIF

YENİLGİLER

şiir

SİNEM KÜÇÜKKARA

12. sınıf

Şu bomboş hayatımın içine bir tek seni aldım.

Sonu kötü bitecek bir hikayeyi bir umutla yaşadım.

Gece karanlıktı, umuduma sarılıp sana inandım..

Gelip geçici baharlarda zarif yenilgiler kokladım.

Ellerimi uzattığımda dokunabilecekken sana

Her gün ayacak gecenin inceliğinde sevdim.

Ellerimle itip mutluluğu, karanlığa koştum.

Gelip geçici baharlarda zarif yenilgiler kokladım.

Önümdeki şansları yok saydım, hem güldüm hem ağladım

Üzüldüm seninle mutluluğa da vardım.

Her seferinde gece oldu, ben karanlığa ve sana inandım.

Gelip geçici baharlarda zayıf yenilgiler kokladım.

18 SAYI 01


BOŞLUK

şiir

SÜMEYYE SUNA

12. sınıf

Bir perde inmiş gözlerine

Suskun bakıyorsun yollara

Solmuş çiçekler avucunda

Ne var baktığın o yollarda

Sanki boşlukta gözlerin

Sallanıp duruyor uçurumlar kirpiklerinde

gece duruşu

şiir

FAHRİYE AÇAR

12. sınıf

Gecenin sessizliğinin yankısı

Doluyor içime hüzünler geçidi

Kelimelerle savaşıyorum

Ben böylece anlıyorum varlığımı

mavi

şiir

NİDA NUR TATLISU

12. sınıf

Küçüğüm, maviyim

Sonsuzluğun mavisiyim

Yürüyorum ve yürüyorum

Yolumun üstü karanfil

Yürüyorum

Yolumun sonu şiir.

YALNIZ

YALNIZLIK

şiir

TUĞÇENUR ATAY

12. sınıf

Her baktığım göz suskun

Her girdiğim yol tenha

Bir uçurum kıyısında gece oluyor

Bir başıma açmış bir çiçeğim.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 19


BÜŞRA DOĞRU

10. sınıf


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 21


Küçürek Öykü (Minimal Öykü)

Çok kısa öykü, minimal öykü olarak da anılan küçürek öykü çok kısa ama bir o kadar

yoğun bir öykü türüdür. Günümüzde birçok alanda sadeleştirmenin yanı sıra o alanın

içinin boşaltılması, kolay tüketilir hale gelmesine sık rastlar olduk. Ama küçürek öykü

öyle değil. Birkaç sözcükle sizi derinliklere sürükleyecek bir kuvvete sahip.

İlk bakışta “ben de yazarım ne var ki” demeyin çünkü bu öyküler yazarın dile hakimiyetini,

sözcük dağarcığını, kurgu kabiliyetini, duygu ve düşünce dünyasının derinliğini gösterir.

Ünlü bir örnek verelim:

“Satılık: bebek ayakkabıları, hiç giyilmemiş.” (For Sale: baby shoes, never worn.)

Ernest Hemingway

Dünyada

Dünyada küçürek öykülerin birçok örneği mevcut. Yukarıda Ernest Heminway’den

örnek vermiştik. Ama küçürek öykünün tarihi fabllarından tanıdığımız Ezop’a kadar

uzanır. Asıl adı H. H. Munro olan Saki, duygusal öyküleriyle yürek parçalayan O. Henry,

Fahrenheit 451 ile tanınan ama müthiş öykülere sahip Ray Bradbury’yi de usta kısa

öykü yazarları arasında sayabiliriz.

Türkiye’de

Türkiye’de incelikli küçürek öykü örnekleri elbette bulunuyor. En başta Ferit Edgü ve

Hulki Aktunç bu alanda eser vermiş usta yazarlarımızdan. Gün geçtikçe küçürek öykü

dalında yepyeni eserler veren yazarlarımızın sayısı artıyor.

Kurallar?

Küçürek öykülerin kuralları var mı? Kesin bir tanımı olmasa gerek. New York Times

yayın editörü 55 kelime sınırı koyarken başka bir kaynak başlık dahil yedi kelimeden

fazla olmamalı diyor. Bu kurallar elbette dilden dile değişir. Kelime uzunlukları ve

imla kuralları dillerde farklılık göstereceği için dünya çapında bir kural belirlemek pek

mümkün görünmüyor. Bu arada küçürek öyküler yabancı dergilerde kelime sayısına

göre değişik isimler almaya, küçürek öykü kendi içinde türlere ayrılmaya başladı bile.

Sağır

Gökmen Çetin

Küçüktüm daha duyduklarımı, duymamış

gibi yapmayı öğrendiğimde.

*11. sınıf

Kuş

Aslı Kont

Avuçlarım terlerdi hep, sesim de biraz titrek.

Tesadüf değildi. Karanlığın içinde beyaz bir

ışık yandı ve beyaz bir kuş göçtü yüreğinden

yüreğime.

*11. sınıf

22 SAYI 01


Çocukluk

Ceyda Kahraman

Her haftasonu parka götürürdü annesi. O

gün babasıyla gitmek zorundaydı. Annesi

hastaydı. Babasının telefonu çaldı. Adam

yutkunarak çocuğa yaklaştı. Babasına baktı.

Anladı. Elma şekeriyle beraber çocukluğunu

da yavaşça bıraktı.

*11. sınıf

Travma

Mehmet Pek

Kardeşimle, babamı bekliyoruz. Kapı

çalıyor, içeri hiç tanımadığım bir adam

giriyor. Kardeşim, “Hoş geldin baba!” diyor.

Adam bana bakıyor, “Merhaba oğlum!”

diyor.

*11. sınıf

Ayrılık

Ahmet Fındık

Bir yaşlı ağaç kökünden baltalanmıştı.

Devrilmiş yatıyordu. Yan balta dikey olarak

saplanmıştı kökle kalan kısma. Akıyordu öz

suyu için için. Toprak çatlak, kurak, her yer

sarı. Sarı sonbahar...

Bir kız vardı yalın ayak ağacın dibinde.

Uzun saçları uçuşuyordu rüzgârla.

Oturuyordu. Dizlerine koymuş başını,

bağlamıştı avuç içleri kıpkırmızı ellerini.

Bacaklardan ağlıyordu, gözyaşları

damlıyordu için için toprağa.

* 12. Sınıf

Yoksul Kokulu

Kar Tanesi

Ece Acar

Elleri eski paltosunun delik cebinde evine

doğru yürüdü adam.

Eski evinin, araları açılmış kırık tahtalardan

oluşan kapısını açıp girdi içeri. Sobaya

doğru uzattı ellerini, ısınamadı. Eğilip

karısına seslendi:

-Soba niçin yanmıyor? Çayı da

koymamışsın...

-Kömür de bitti, çay da! diye çıkıştı kadın.

Daha az önce çıkartmasına rağmen, bir

umutla delik cebine soktu elini adam.

Eğildi başı, doldu gözleri. Dışarı çıkıp eski

iskemlesine oturdu. Derin derin içine çekti,

yoksulluk kokan kar havasını...

*12. sınıf

Yalnızlığa Doğru

Leyla Karadeniz

Gözlerimi kapadığımda etrafımda

koşuşturan insanların kaybolmasını diledim.

Her kafadan başka bir ses çıkıyor, herkes

farklı farklı kelimeler sarf ediyordu. Etrafıma

ördüğüm kelimeden oluşan kalkanlar

dayanamayacak dereceye gelmişti. Dayanma

sınırıma yavaş yavaş yaklaşırken seslerin

yükselmesi gerilen sinirlerimi kopardı.

Hızlıca ayağa kalkıp ilerlemeye başladım,

boş koridorda ayak seslerim yankılanırken

beyaz duvarlar üzerime üzerime geliyordu.

Satırları yırtarcasına kamçılanmış dar

harfler kurtulmak istercesine koşmaya

çalışıyordu, gözlerim dolu gözyaşlarımı

geriye iterken olduğum yere çöktüm.

* 12. Sınıf

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 23


24 SAYI 01


Hiç

Miray Güney

Martı ve dalgaların çığlıkları

kadar anlamsızdı. Farklı duygular

barındırıyordu. Ölüm neydi ki bu

duyguların yanında? Bir hiç ya da

saçmalık. Hangisi? İşte bunu şimdi

öğrenecekti..

*10. sınıf

Pencereli

Yasemin Keleş

Yine bulutlu bir güne uyandım bu

sabah. Kuşlar ötmüyordu. Sahi o

gitmişti değil mi? Gitmem demişti

oysaki. Zaten hep gitmem diyenler

gitmez mi? Peki onsuzluk soğuk mu

olacak bu kadar? Nasıl ısınacağım,

yüreğimdeki küller tekrar yanar mı?

Böylece gitmek insanlığa sığar mı?

Kalktım ve bütün pencereleri ardına

kadar açtım.

*12. sınıf

GİDECEĞİM

Hasret Keser

Gideceğim, dedi. “Gidip annemin öcünü

alacağım onlardan.” Gitme dedik, ayaklarına

kapandık. Dinlemedi. Gitti. Bekledik,

bekledik, geri gelmedi.

*12. sınıf

İĞNE İPLİK

Ayşe Çiftlik

Evinden yemek kokuları eksildi adamın.

Çocuklarının yastıkları ıslaktı. *10. sınıf

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

SESSİZLİĞİN FISILTISI

Büşra Gündem

Sessiz bir sokakta yürüyordum.

Her yer sessizdi. Kafamın içi hariç.

Aklımdaki düşünceler susmuyordu.

Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım.

Kuşların uçuşunu kıskandım.

*12. sınıf

İz

Elif Bircan

Kurşun kalem ile yazılmış hikaye gibisin,

dedi kadın. Hikaye silinse bile sayfalarda

kalmış izler gibisin. Yeni hikayeler yazılsa

bile altlarda hep görünüyorsun.

*12. sınıf

Dut Ağacı

Emrah Baykın

İçimden bir dilek tuttum.

Dallarına son kez bağladım.

Ardından rüzgar şarkı çalıyordu ıslıkla.

Gerçekleşmesi en büyük umudum.

*10. sınıf

Hayali Sevgili

Eray Furkan Aslan

Vakti zamanında birbirine çok aşık olan

bir çift vardı. Zamanla kavgalarla ayrıldılar.

Kız çok mutsuzdu. Onu bu bunalım

bataklığından bir genç çıkardı. Eli yüzü

düzgün, yakışıklı bir genç. Ama aralarında

bir sorun vardı. Bu genci sadece kız

görüyordu. Fakat dünya?

*10. sınıf

MAYIS 2017 25


Küçük Kız Çocuğu

Yudum Arslan

“Yalnızlık’’ dedi kız. “Yalnızlık insanı

büyütür.’’ Sağ taraftan cevap gelince

oraya baktı oysaki o içinden söylediğini

düşünüyordu. Tekrardan dinledi sağdan

gelen sesi, içinden tekrar etti ve sordu ‘“Ben

gerçekten yalnızlığı büyümeyle karıştıracak

kadar küçük müyüm?’’ Aldığı cevap koca bir

sessizlikten ibaretti. Kız başını yastığa koydu

ve mırıldandı: “Küçük bir kız çocuğu.”

*11. sınıf

Aşkın Sonu

İlayda Buyural

Bu bir veda değil aslında, ben seni nereye

götürsem sen oradasın. Aslında hep

kalbimdesin. Buraya çok uzaklardan geldin

sen. Şimdi yine gitmeye çalışıyorsun. Bu

cennet mi? Yoksa cehennem mi oluyor?

*11. sınıf

Korku

Ali Ercan

Yorganın altına saklanmıştı. Gözlerini

sımsıkı kapatmıştı. Yan odada savaş

vardı sanki. Ama o, yorganın kendini

koruyacağını sanıyordu.

*11. sınıf

SESSİZLİK

Buket Boran

Sahil kenarında kirlenmiş bir banka oturdu

adı kadar güzel kız Hevin. Hayat devam

ediyordu ama o sessizliğinde çoktan

boğulmuştu.

*10. sınıf

AĞLAMA GÖKYÜZÜ

Ayşe Süsoy

Köyün en güzel kızı, aşık olmuştu.

Sevdalanmıştı. Ama babası engel oldu bu işe.

Düğün günü gelmiş çatmıştı. İşte ağlamaya

başlamıştı. Ha gökyüzü, ha gözleri.

*10. sınıf

YARAMAZ

Doğukan Bayar

Küçüklüğünden beri yaramazdı, büyüyor

muydu ki? Attı yine bir şeyleri yerlere,

kızdı ona, onu büyüten. Ama akıllandı mı

ki çocuk? Devam etti yine her zaman ki

gibi. Ağlıyor, “Babam duymasın.” diyordu.

“Korkma en fazla yine ağlarsın, yaramazlığa

devam. Sabredeceksin. Seni büyütenler

ancak avucunu yalayacak.”

*10. sınıf

SENİ BULMAK

Şule Yalçın

Senin için hep burada olacağımı sandın, ama

meşguldüm... Seni başkasında bulmakla

meşguldüm.

*10. sınıf

LEKE

Merve Tutar

Ellerine baktı. Kalbi hızla çarpıyordu. Sildi

gelişigüzel üstüne başına. Tekrar baktı

avuçlarına. Geçmiyordu, yıkasa da silse de

geçmiyordu lekeler. Onu çıldırtan lekelere

gün geçtikçe istemeye istemeye alışmıştı.

Bakmayınca unutuyordu, hissetmiyordu

bile, ama avucunu her açtığında sızlıyordu

elleri.

Acıları avucunda mı biriktirir insan?

*10. sınıf

26 SAYI 01


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

GÜLSE MAYIS 2017 KARA 27

9. sınıf


28 SAYI 01

EDANUR AÇIL

10. sınıf


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 29


hayal sözlüğü

“Kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.”

Oğuz Atay - Tehlikeli Oyunlar

Duvar: Hayallerimin önünü kesen nesne. (Halil İbrahim Kurnaz)

Duvar: Eldeki resimlerin boydan boya çerçevelettirilmesi. Duman: Sisli bir günde el

eleydik. (Ceyda Nur Alperoğlu)

Sessizlik: İçimdeki çığlık. Yüz: Kişiye özel, eşsiz hediye. (Serenay Akdoğan)

Gökkuşağı: Gökyüzünün neşesi. Kış: Soğuk bir kış günü, ben yine ellerini arıyorum.

Sessizlik: Duyabilene en güzel ses. (Ayşen Çankaya)

Uçurum: Seninle aramda bulunan şey.(Emircan Özyatan)

Kış: Baharımı kışa çevirmiştin, seni bir daha nasıl sevebilirim ki? (Mert Can Ese)

Duman: Eski bir haberleşme yolu, ateşin öfkesi. (Alper Meral)

Duman: Senden daha güzel. (Ayşegül Olgun)

Siyah: Ben ki o sayfada küçücük beyaz bir noktaydım. (Ayşe Süsoy)

Mürekkep: Mürekkebimin bittiği yerde kal. (Özgen Sezen)

Mürekkep: Sonu olmayan damla. (Elif Puluçna)

Alev: İçimde söndüremediğim. (Hüsnü Mazı)

İstanbul: Bir yalancı bahar. (Melike Bahar)

İstanbul: Tek gerçek şehir. (Ayşe Yıldırım)

İstanbul: Yalan cennet. (Soner Atanoğlu)

Gözlük: Büyüdükçe yalanları öğrenmek. (Halil Eren Ünal)

Rüya: İmkansızların yaşandığı dünya. (İrem Sena Keleş)

Yol: Sahi yolun hiç düşmüyor mu buraya? (Cansu Deniz)

Bulut: Gökyüzü perdesi. (Emrah Baykın)

Nefes: Vergisiz tek şey. (Muharrem Gerçek)

Pencere: Düşünce camı. (Ozan Akpınar)

Dünya: Kuyu üzerine kurulmuş yaşam yeri. (Ece Develi)

Cep telefonu: Eklenmiş organ. (Yıldırım Can)

Para: Hayattaki ikinci planım. Gece: Örtü. (Musa Başal)

Gece: Karanlık havada aydınlık düşünce.(Meral Beytullah Altan)

Müzik: Hayale giden yoldur. Matematik: İmkansız aşktır. (Aycan Hatipoğlu)

Hayal: Düşünce özgürlüğü.(Mücahit Öztürk)

Yağmur: Gökyüzünün sesi.(Neslihan Sarıgül)

Silgi: Yanlışı sildiği düşünülen ancak arkasında iz bırakan. Kapı: Seçenek.

(Oğulcan Aydın)

30 SAYI 01


İlayda Ahretlikoğlu

Yaprak: Ağacın her sıkıldığında döktüğü.

Aşk: İlkokulda montunu hoşlandığın

çocuğun montunun üzerine koymak.

Edanur Demir

Kapı: Çalanı da çarpanı da çok olan.

Kış: İnsanın aklına yorgandır.

Duman: İç yangının dili.

Şevval Zor

Okul: Sıkıcı dersler, eğlenceli arkadaşlar.

Yüz : Matematik.

Harika Bilgi

Okyanus: Gökyüzünün gölgesi.

İstanbul: Ölüler kenti.

Kirpik: Koruyamama korkusu.

İnsan: Nesli tükenen canlı.

Kitap: Fısıltılı bağırış.

Fahriye Acar

Gece: Gökyüzünün siyah kazağını giymesi.

Hayal: Düşünce bulutları.

Rüya: Uykunun meyvesi.

Elif Elbaşı

Hüzün: Kırık kanatlı kuş.

Cep telefonu: Yalnızın umudu.

Rüya: İçime sakladığım sinema kutusu.

Dünya: Yorulmak bilmeyen atlı karınca.

Safiye Baş

Bahçe: Çocukluğun en güzel günleri.

Kuyu: İçimizdeki karanlık.

Cep Telefonu: Ruh emici.

Rüya: Yüreğe giden bilet.

Aslı Kont

Ayna: Kırdıklarını ve kıydıklarını

gördüğün tek yer.

Dağ: Umutsuzluğun biriktiği tek yer.

Karanlık: Kalabalıklaştıkça yalnızlaşmak.

Koridor: Gerçekleri arasında sıkışmış

yalanların buluştuğu yer.

Yaprak: Yavaş bir ölüm.

Kadın: Bir eylül akşamının susuzluğudur.

Siyah: Gökyaşının yastıkla buluşması.

Ceyda Kahraman

Ayna: Benliğin süslü kapağı.

Kapı: Somut ayrım.

Aşk: Kalbin akla ayaklanmasıdır.

Kalp: Limon ağacı.

Asude Onbaşı

Aşk: Uçan balon olmak.

İstanbul: Karşıtlıkların arkadaş olduğu şehir.

Fotoğraf: Hayat şarkısı.

Yaren Seven

Kalp: Kilitli kapı.

Asude Onbaşı

Kalp: Yaramaz, şımarık çocuk.

Bahçe: Çocuk seslerine karışan yaprak

hışırtısı.

Pamuk şeker: Yapış yapış aşk.

Kardan adam: Her mutluluğun eninde

sonunda eriyip gitmesi.

Kuru üzüm: Yaşlanmak ve her zaman tatlı

olmak.

Gökmen Çetin

Duvar: Grafiti duvarı.

Kuş: Özgürlüğün can bulmuş hali.

Defter: Sözlerin kilidi.

Yaprak: Ağaç örtüsü.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 31


Talha Bahçıvan

Kedi: Yürüyen pamuk.

Dağ: Koltuktaki yastık.

Koridor: Ev vadisi.

Sınav: Canlı ayıklama.

Çağla Doğan

Koridor: İki gerçek arasındaki koca yalan.

Yastık: Güvenilir sırdaş.

Mehmet Pek

Dağ: Sonsuzluğun şekil almış hali.

Kalp: Ön yargının şekli.

Gece: Duyguların “somut” hali.

Aleyna Yavuz

Ayna: Baktığımızda kendimizi, parçalara

ayrıldığında ruhumuza batan acıları

görebiliriz. Duvar: Terapist.

Koridor: Bir duvardan, diğerine

çaptığımız, içinin düşünceler ile dolu

olduğu soğuk, ıssız yer.

Fotoğraf: Hatıralar mezarlığı.

Şarkı: Sığınılan bir liman.

Kulaklık: Dış dünya ile bağlantıyı kesme

kablosu. Dil: En keskin bıçak.

Koridor: Bekleyiş gibidir, sessiz ve uzun.

Sude Melis Ceylan

Kapı: Bir gün çalacak diye her gün

beklemek.

Nefes: Adım adım ölmek.

Kendim: Ona az kendine fazla olmak.

Ülke: Onun olduğu her yer.

Merve Tutar

Duvar: Beni görmemek için yüzüne

indirdiğin perde.

Kış: Tuttuğun elin sana hiçbir şey

hissettirmemesidir.

Zülbiye Altun

Balık: Koca bir denizde yalnızlığım.

Siyah: Sen yokkenki karanlığım.

32 SAYI 01


Emre Şahin

Balık: Denizler balıkların gözyaşıdır.

Gökkuşağı: Sekizinci rengi gördüm.

Koku: Kokun hangi rengi mutluluğun?

Pencere: Kalbindeki cam saydam değildi.

Kardelen Kahveci

İstanbul: Türkiye’nin gelişmiş ülkesi

Koku: Gittiği halde bırakılan iz.

Ayşe Çiftlik

Mürekkep: Dilindeki zehrin hayat bulmuş

hali.

Kendim: Çözülmeyi bekleyen defolu bir

bulmaca.

Ayrılık: İki dolu bakışın med ceziri.

Rüya: Bilinçaltının karanlık çukurlarında

yürüyorsun ve bir kutu takılıyor ayağına.

Kilitli bir kutu ama parlayan yerinde

yüreğinde anahtar.

Sayfa: Sözcüklerin cinayet alanı.

Yüz : Aynalarla kaplı bir oda.

Çığlık: Acının yeşerdiği bir sarmaşık ses

tellerimi tehdit ediyor.

Melis Aslan

Kuş: Tüyleri arasında nice şairlerin

cesetlerini taşıyan kanadı buram buram

özgürlük kokan mezarlık.

İstanbul: Her zaman bir parçanın ona ait

olduğu bir şehir.

Gökkuşağı: Sadece bir yansıma tıpkı

insanlar gibi.

Nefes: Hayatta beni en çok zorlayan şey.

Balık: Bir balık korkabilir mi sudan?

Sudan korktuğu halde sevebilir mi

okyanusu?

Kendim: İçimdeki dağınıklığın arasında

kaybettiğim.

Kirpik: Hapsolduğum yerden, tükenişimi

seyrettiğim pencerenin perdelerinin

ucundaki defolu çıkık ip.

Duman: Zihnimdeki kaosa eşlik eden sis.

Eksik: Zamanın iz bıraktığı göğüs

kafesinde ıslık öttüren boşluk.

Merve Tutar

Kuş: Sevdanın gökyüzüne kanatlanmış

hali.

Rüya: Bilinçdışına açılan kral kapısı.

Pencere: Sana bakıp seni görememek.

Kapı: Aşkımı sızdıran yol.

Miray Güney

Ayrılık: Suyun altında nefes almak.

Alev: “Saçlarım tutuştu önce gözlerim

yandı kavruldu.”

Mürekkep: Kuruduğu yerde kan akıyor.

Kapı: Korku filminde gıcırdayan tek şey.

Aşk: Bir muma ateş olmak ya da yanan

ateşe dokunmak.

Gökçen Sağlam

Rüzgar: Kötü şeylerin süpürgesi.

Ayrılık: Bir hikaye sonu.

Kirpik: Sana çıkan bütün yollar.

Melis Meder

Gökkuşağı: Eşit olmak.

Mektup: Akıl sanatı.

Nilsu Kesman

İstanbul: Bir sürü hayat bir sürü hikaye.

Balık: Ağlasa kimsenin haberi olmaz.

Ülke: Karışık.

Yüz: Çok seversen ezberlenir.

Kirpik: Kimi zaman kalbe saplanan

mızrak ucudur.

Hilal Gökalp

Kuş: İpi olmayan bir uçurtma.

Balık: Denizin büyüklüğüne ve kendi

küçüklüğüne bakmadan cesurca yüzmesi,

kesinlikle özgüven.

Duman: Tedirginliğin verdiği karın ağrısı.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 33


Kardelen Ercan

Ev: Kalbin attığı yer.

Gece: Sessizliğin ışığı kovalaması.

Fatma Çalışkan

Sayfa: Yazdıkça çoğalan.

Sessizlik: Kırık bir kalpten artakalan

Balık: O büyük okyanusta güçlü kalmaya

çalışan ben.

Gülçin Koçoğlu

Ağaç: Yaşken eğrilen bir şeymiş haberiniz

olsun.

Toprak: Böyle şiir gibi ama düz yazı gibi

de...

Mürekkep: Ruhun ve düşüncenin kanı.

Büşra Beydoğan

Kuş: Ruhum içine sıkışmış kanadı kırık bir

kuş misali.

Balık: Balık asmış kendini oltaya, intiharın

böylesi.

Perihan Altın

Kuş: Bir bebeğin kahkahası gibi özgür.

Okyanus: Gökyüzüne benzemeye çalışan

bir yalancı.

Siyah: Gökkuşağının sevilmeyen dışlanmış

üyesi.

Yüz: Her gün üşenmeden değiştirilen

kıyafet.

Çisem Nur

Pencere: Boğulu hayaller çerçevesi.

Rüzgar: Anıların bir bir yüzüne çarpıp

yokluğunun üşütmesi.

Sayfa: Hisler birikintisi.

Siyah: Gökkuşağımdaki tek renk.

Ağaç: Kırılan dalları aynı hayalim.

Baba: Dünyanın en yüksek dağıdır kalbi ve

benim yükseklik korkum var.

Safa Göktaş

Kapı: Dünya işi güvenlik sistemi

Hüzün: Zayıf noktaya vurulan hançer.

Duman: Ateşin yok ettiklerinin ruhu.

Anne: Karnımızdaki imzanın sahibi.

Cep Telefonu: En başarılı hırsız.

34 SAYI 01


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 35

ŞURA YILDIZ

9. sınıf


36 SAYI 01

ATILAY SARGIN

10. sınıf

KÜBRA ARSLAN

9. sınıf


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 37


KUŞLAR GÖÇTÜ

İÇİMDEN

deneme

CEYDA KAHRAMAN

11. sınıf

Nice kuşlar besler insan içinde. Çırptıkları her bir kanattır umut. Evet, umuttan söz edeceğim,

insanoğlunun tükenmeyen arsız umutlarından, sonsuzluğun nasıl içimizde bir yerlere kuyu

kazdığından.

Şimdiden yılmışken bunca umuttan, yanılmalardan, içimde kalmış güzel kırıntıları da silip

süpüren pişkin insanlardan, daha ne kadar umut ederim? Yüklenebilir miyim? Omuzlar korkak.

İnsanoğlu hatalı.

Direniştir bazen umut. Tüm olmazlara, ümitsizliklere, asla gelmeyeceklere, hiç olmayacaklara,

acı ve solgun bakanlara. Vasat hayatların, vasat kahramanlarının bile umutları vardır. Umutlar,

avuntular bedava. Böyle böyle ayaktadırlar. Dünyanın derdi bitmez yoksa.

Kırıldığım yerden söküp atıyorum umudu. İçimde farklı yere tohum atar gibi atıyorum. İstemeden

yeni umutları yeşertiyorum. Acı acı gülümsüyorum, olduğum yerde sayıklıyorum. Sonsuzluğun

sonuna vardığımda atlayacağım kuyuya. Son kanat çırpışlarını dinleyeceğim, özgürleşeceğim.

Mutsuz ve dalgın geçerken zaman, çürüyeceğim. Yıkılan dünüme, bugünüme ait değilim. Kuşlar

göçtü içimden...

BANA DAİR

Kendime defalarca sorduğum soruyu öğretmenim soruyor şimdi bana. Öncelikle benliğimin

adlandıramadığım parçalarından başlayayım o zaman.

İyi biri miyim dersiniz dostlar? Eh... Şöyle böyle diyebilirim herhalde. Şimdi diyeceğim ki ben

fedakâr, anlayışlı biriyim fakat nasıl derim? Utanıyorum dostlarım. İnsan kendini nasıl övebilir?

Ben yapamadım hiç. Aslında ben fena biri değilimdir. Kendi halimde dertlerim, sevinçlerim var.

İçinde koca bir delik olan on altısında bir kızım ben. Bir nefes daha versem tadına bakacak gibi

o derinliğin. Bakın ben mütevazı istekleri olan bir kızım. Anlaşılmak gibi. Dürüstlük, gerçeklik

gibi... Ne yazık ki ya hayat ya da içindekiler, birileri pek mühim görmüyor beni ve mütevazılığımı.

Olsun, kimseye değil kırgınlığım. Beş kişilik bir ailenin üç kızından ortancasıyım ben. Babamın

beyazı, annemin papatyasıyım. Düş sokağı sakinlerindenim. Hayallerle dolu, gerçeklerle

yaşayanlardanım. Her duygunun sonuna kadar tadına varan bir kızım ben. Coşkulu olsam ne

çıkar dostlar? Demiştim ya kendi halimde benim sevinçlerim. Böyle kirletilmiyorlar. Benimle

güvendeler. İnsanlara karşı tek bir bakış açısına sahibim ki o da sevdiğim bir şarkıdan geliyor.

“İnsan denen varlığa vicdan koyan Allah’a bir sözüm yok ama tek sözüm insana.” Hoyratlığım

bundandır.

Alınmıyorlar dostlarım. Öyle patavatsızlar ki şaşakalıyorum. Ben insanların yerine utanan bir

kızım. Patavatsızlık ve vefasızlık “aslalarımdandır.” Bunları boş verin dostlarım. Ben talihsiz bir

kızım. Varoluşunun nedenini yakalamaya çalışan, her şeye rağmen nefes alan bir kızım. Hem,

hayatın güzelliklerine kafa yoruyorum bu aralar. Yağmur sonrası toprak kokusu gibi, fırından

yeni çıkmış ekmek gibi, müzik, kitap, resim,zambak gibi. Gökyüzü ve limon gibi. Aslında ben

“Kalbin limon hali.”

38 SAYI 01


deneme

ASLI KONT

11. sınıf

“göğe bakma durağı”

“Sessiz bir geceden kalma gündüze

dökelim içimizi.”

Kendimden kaçarken yakalandığım tek yerdir gökyüzü. Göğe baktıkça hatırladığım,

ellerimle gömdüğüm, kazımaktan asla yorulmadığım gecelerin açığa kavuşturduğu

duygularım.

Şimdi sessiz bir gecede göğe bakalım. Tüm insanların kendileriyle büyük kavgaları vardır.

Ağır sözleri ve keşkeleri, pişmanlıkları ve nefretleri. Hep nedenlerinde takılı kaldığımız

sorularımız. Neden böyle yaptı, niye söylendi. Peki biz niye kaçtık, gerçeklerden. Unutmaya

çalıştık. Kendimizi karanlıklara esir bıraktık. Kimimiz insanlığı unuttu. Kimimiz insan

olmayı ve insanca davranmayı. Sakladık ya da saklandık. Gerçekleri önümüze dağ yapıp

koyduk. Sonra da o koskoca dağı geçmeye çalıştık. Eee, haliyle yorulduk. Birileri hep çelme

taktı ve düştük, düştüm.

İnsanlık işte. Tuttuğumuz kinlerden kirlenmeden kaçalım. Sanırım nasıl yıldızları yalnız

gece görüyorsak, insanları da gece tanıyoruz. Şimdi sessiz bir geceden kalma gündüze

dökelim içimizi. Ve göğe bakalım...

deneme

ATAKAN ŞEBER

11. sınıf

BEHÇEMDE BİRİ VAR

Her insanın gönlü bir bahçedir. Benim de içimde bir bahçe var.

Bahçeme ansızın, habersiz, sessiz sedasız biri girdi. Çiceklerimi koparıyor, “koparma”

diyemiyorum. Ağaçlarımın dallarını kırıyor, kırma diyemiyorum. Bahçemi yakıp yıkarken

ben sadece evin penceresinden izliyorum. Kapıyı açıp çıkıp yanına gitmek istiyorum,

gidemiyorum.

Bahçeme çok insan girdi, hepsi de çıkıp gitti. Şimdi onun gitmemesini, canımı

yakmasından zevk alırcasına istiyorum. Durmuşum bir umutla bekliyorum; kapının

açılmasını ve onun içeri girmesini...

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 39


AKŞAMI SONSUZ

ETMEK

deneme

HİLAL İREM ŞEKER

11. sınıf

Şu aşka bakın! İnsan sevdikçe iyileşiyor...

Hep yeniden, ilk günkü gibi olmalı aşk.

Sevgi, ne kadar küçülmüş bir duygu olmuş böyle. Ne kadar da hafife alınmış. Benliğini

kaybetmiş şiirlerle, kısa ömürlü ilişkiler sürdürülüyor. Bir insanın bir insana duyduğu aşk

böyle mi olmalıydı? Kolay mı bu kadar? Aşık olmayanların dilinde “Göğe Bakalım” şiirini

duymak zorunda mıyız(!)

Oysaki Turgut Uyar’ın Tomris Uyar’a olan aşkı, günümüzde gönül eğlendirmek için,

duygularla oynanmak için yazılmamıştı! Paylaşılamayan kadın Tomris... Şu aşka bakın! İnsan

sevdikçe iyileşiyor... Hep yeniden, ilk günkü gibi olmalı aşk.

Küçük bir engelde vazgeçmemeliyiz. Edip, Cemal, Turgut gibi olmalı. Şiir yazdırtan bir

taraf var: İşte bu aşktır. “Sevgililik zamanla biter, bitmeyen tek şey sevginin, aşkın gerçek bir

dostluk olduğudur.” demiş pek sevgili Tomris.

Hadi o halde, hep beraber göğe bakalım!

erik ağacına

asılmak

deneme

GÖKMEN ÇETİN

11. sınıf

Çoğu insanın çocukluğu öldü aslında. Yaşatabildiğimiz kadar yaşatmalıyız. İnsanın

merhametidir çocukluğu. İnsanlığımızı yitirmek de engeldir.

Bazen haykırıyor içimden. Oyun oynamak istiyor. Şen kahkahalar atıyor. Tüm kötü niyetli

insanlar bile umutla bakarken ben de acı acı gülümsüyorum. Yitirmek istemiyorum onu.

Asfaltta çıkan bir çicektir çocukluk, yağmurdan sonra çıkan gökkuşağıdır. Renkleriyle sarar

insanı. Geçmişte kalmaz asla, gelecektir aynı zamanda. Temizliğine, saflığına sığınıyorum

ara sıra.

Hüznüm de sevincim de sürekli benimle. Değerli taş mirasımdır. Hâlâ terli terli soğuk su

içerim. Ve hâlâ gördüğüm erik ağaçlarına asılırım. Bahçemde biri var, asla kaybetmeyeceğim.

40 SAYI 01


anı

EKİN AYDIN

11. sınıf

BİR FOTOĞRAFIN

HİKAYESİ

İlk defa bulunduğum şehirden

uzaklaşıyordum, taşımış olduğum minicik

kalbim heyecanla dolmuştu, hatta kalbimden

taşıp mideme kadar akmıştı. Oradan da

kelebek olup uçmuştu. Yaşımın küçük

olmasından çıkamadığım uzun yolculukların

acısını çıkartacaktım. Şehrimden bu kadar

uzaklaşmamın elbette bir sebebi vardı: Teyzem

üniversiteden mezun oluyordu. Üniversite,

mezun gibi terimler bana çok uzak ve yabancı

gelmişti ilk duyduğumda. Neyse ki beni sadece

işin eğlenceli kısmı ilgilendiriyordu. O sabah

annem beni hazırladı, anneannem ile Samsun’a

teyzemin yanına gitmek üzere yola koyulduk.

Mezuniyetten bir gün önce Samsun’da

olacaktık. Havanın şansımıza güzel olduğunu

öğrendim ve denize de girebilecektim bu

sayede.

Samsun’a vardığımızda ne kadar büyük ve

güzel olduğunu fark ettim. Bu koca şehrin

içinde küçücük kaldığımı düşündüm durdum.

Yemekler yenildi ve herkes yorgun olduğu

için uyumak üzere odalarına çekildi. Adeta

hayal kırıklığı yaşıyordum. Hayal ettiğim gibi

olmamıştı. Pencereden izlediğim deniz bana

çok uzak görünüyordu. Anlaşılan bugün bana

deniz yoktu ve sanırım tek çarem uyumaktı.

Sabah uyandığımızda teyzem hazırlanmak için

tüm işlerini halletti. Okuluna vardığımızda

ağzımın “O” şekli alışını asla unutamam.

Kocamandı. Uzunca bir süre kendimi büyüyüp

bu okulda okuduğumu düşündüm. Alan çok

kalabalıktı. Ben ise kendimi üniversitenin

akıbetinde kaybetmiştim. Anneannem ve

teyzemin içinde oldukları heyecan ve telaş

üzerine beni bir hayli unuttuklarını fark ettim

çünkü yanımda yoklardı. Kalbim hızla çarpıyor,

göz pınarlarımın yaşarmasından dolayı her

yeri bulanık görüyor, anneannem ve teyzemi

asla seçemiyordum. Bir adam yaklaştı yanıma.

Kaşlarımı çatarak onu izledim. “Noldu, neden

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

ağlıyorsun?” diye sorunca beni kaçıracağını

düşünerek ona vurmaya başladım. Yumruk

yapınca yerdeki küçük taşlara benzeyen

elimi ve kendime göre çok güçlü olduğunu

hissettiğim vuruşlarımı kullanıyordum. “Git

burdan!” diye bağırıyordum sadece. O ise

telefonunu çıkarmış biriyle konuşuyordu.

“Evet evet burda... Merdivenlerin oradayız...

Tamam bekliyorum... Merak etme ayırmam

yanımdan.” Eyvah! Diye geçirdim içimden.

İkinci bir adam gelecekti ve beni kesin

kaçıracaklardı. Oradan uzaklaşmak çok iyi

bir fikirdi fakat beni kolumdan tutmuştu.

Daha çok ağlamaya başladım. Birkaç dakika

sonra teyzem ve anneannem beni kucakladı.

Öyle mutlu oldum ki tarif edemem. İkisine

de kocaman sarıldım. Daha sonra beni

bırakmayan adamı şikayet ettim: “Bu adam

beni kaçıracaktı. Az önce de bir adamla konuştu

telefonda, o da gelir birazdan hadi kaçalım

teyze.” dediğimde sadece bana güldüklerini

gördüm. Meğer o adam teyzemin arkadaşıymış

ve telefonda konuştuğu kişi teyzemmiş, beni

teyzemin yanında görmüş ve öyle tanımış,

ağlayınca da kaybolduğumu anlamış. Çok

utanmıştım ama adını bilmediğim adam bunu

hiç sorun etmemişti. Hatta törenden sonra

bana cübbesini ve şapkasını bile vermişti.

Fotoğrafın en sağında duran kişi yani beni

kurtaran kişiyi görmektesiniz.

MAYIS 2017 41


şiire sığmak

şiire sığınmak

deneme

GÜL DENİZ KÖK

10. sınıf

“Ağlasam sesimi duyar mısınız

mısralarımda/Dokunabilir misiniz,

gözyaşlarıma ellerinizle? Göğe

bakalım. Sen elmayı seviyorsun diye

elmanın da sevmesi şart mı? Bütün

iş Tahir’le Zühre olabilmekte yani

yürekte. Seni düşünmek güzel şey

ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden

en güzel şarkıyı söylemek gibi bir

şey. Her mihnet kabulümdür yeter

ki gün eksilmesin penceremden. Bir

yere gidiyorum delice aklımda sen.

Yanındaki adam mutlaka kardeşindir.

İstanbul öyle ağırbaşlı bir kent değildir.

Bir gün gelir de unuturmuş insan en

sevdiği hatıraları bile. Sen olunca

zaman yetmiyor sen olmayınca da

geçmiyor. Sana bir şiirler olmuş sevgili, yüzün gözün söz içinde hangi imla kılavuzuna

baksam benden ayrı yazılıyorsun. Yeniden başlamak yorar insanı ama sonunda kavuşmak

mutlu olmak var. Seni düşünürken kucağımdan çiçek kokusu yükselir. Sen kara gözlü

gözümden uzak olunca ben hasta olurum. Azı karar, olmadı hiç sevmelerim. Hep çoğu

zarar dedikleri kadar sevdim. Şimdi bir tren penceresinden başka dünyalara bakar

gibiyim. ’’

Yukarıdaki okuduğunuz metnin cümleleri arasında bir anlam kurmaya çalışmayın. Farklı

şiirlerin insanlarından topladığım sadece birkaç dize ile oluşmuş bir metin bu.

İşte şiir öyle derin bir denizdir ki, içinde binlerce duygu, içinde binlerce anı, içinde binlerce

insan taşır… Kimisi mutlu, kimisi mutsuz… Kimi özlüyor, kimisi özleniyor… Hepsinin bir

hayali olduğu kadar hepsinin bir derdi var. Söz gelimi hepsi farklı dünyaların insanları,

hepsinin acısı en büyük, oysa hepsi şiire sığınıyor.

42 SAYI 01


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 43

BAŞAK ÖZÜLK

10. sınıf


Kendi kendine

çiçek

deneme

YAREN BOZBIYIK

11. sınıf

Kendimi çok seviyorum. Narsist bir bakış açısıyla değil. İnsan olduğum için seviyorum.

Hatalarımla, eksikliklerimle, başardıklarım ve başaramadıklarımla seviyorum. Zaman

zaman kızıyorum da, anlaşamadığımız noktalar var ama birlikte daha çok yolumuz var,

ulaşacağız. Genellikle olur öyle şeyler, deyip geçiyorum.

Kendime karşı gösterdiğim ciddi de bir anlayışım var yani. Harcamıyorum hemen kendimi.

Önemsiyorum, hediyeler alıyorum, gönlümü alıyorum, bazen kendi elimi tutuyorum,

sarılıyorum. Destekliyorum kendimi, kendi kendime “Aferin diyorum, aferin bana’’. Bazen

küsüyorum kendime, sonra hemen barışıyorum, insan önce kendisiyle barışacak, önce

kendini sevecek ki sonra başkalarına dağıtabilsin sevgisini...

Ama biz genel olarak buna pek meyilli değiliz. Kendimizde bitmek bilmeyen bir mücadelemiz

var. Sevmiyoruz, sevsek de gerekli önemi ve hassasiyeti göstermiyoruz. Sevginin dıştan içe

gelen bir şey olduğunu düşünüyor, hep birilerinin bizi sevmesini bekliyoruz. Oysa sevgi,

önce içten içe olacak. Kalbinde kendine de geniş bir yer ayıracaksın. Sonra içten dışa

yayılacak. Biz bunu fark edip yerine başkalarının bizim için bir şeyler yapmasını bekliyoruz.

Başkaları sevsin bizi. Başkaları bizi düşünsün, başkaları hatırlasın hep, başkaları desteklesin,

kutlasın, önemsesin. Bekliyorum gelsinler ve beklentilerimizi yerine getirsinler diye ömür

boyu bekliyoruz.

Eğer sen de bekliyorsan, hadi kalk artık. Kimse sana çiçek almıyor, hediye almıyor, güzel

bir şey söylemiyor diye bekleme. Git kendine çiçek al, hafif bir şarkı mırıldanarak bir kahve

yap kendine. Sadece kendin için bir demlik çay demle. Geç aynanın karşısına “gözlerim

güzelmiş’’ de. Uzun zamandır almak istediğin hediyeyi al. Ne çıkar?

Önce sen mutlu et kendini. Göreceksin, bunu başardığında beklediklerin de gelecek...

Fotoğraf: İbrahim Can Yurttaş

44 SAYI 01


deneme

BUKET ÖZKAN

11. sınıf

SENİ

GÖREMİYORUM

Yazdıkça, yazdıkça doğruyu buluyorum.

Artık senin değil, mavinin bana hüzün verdiğini farkediyorum.

Bazen deniz kenarına oturup bomboş baktığımı,

ucu gözükmeyen bu sokakta kaybolduğumu

hissediyorum. Yalnızlığıma çare bulacakmış gibi

uğuldayan rüzgarın sesi, bana arkadaş olan onca

martının arasında gözüme ilişen sadece mavi...

Tonlarca insan arasında bu kadar yalnız hissetmek

doğru olmasa gerek. Peki ben ne yapıyorum? Her

nokta dediğimin sonuna devam edecekmiş gibi

neden iki nokta daha ekliyorum. Doğru mu? Değil.

Fakat karşı koyamıyorum. Bu amansız duyguya engel

olamıyorum. Bana neden gökyüzünü sevdiğimi

soruyorlar. Onlara seni orada gördüğümü söylemeli

miyim? Bir daha asla göremeyeceğim maviliklerini, sinirlendiğinde ağlayan, intikamını

gözyaşlarıyla boşaltan gökyüzünü, benden uzaklaştığın o anki halin olduğunu anlatmalı

mıyım? Yoksa bir daha bakamayacağım, maviden arkamı dönüp kaçmalı mıyım? Deniz Hoca

konuları sırasıyla yazmaya başladığında “maviyi” görmeyi hiç beklemiyordum. Gördüm ya o

an, yalnızca bunlar geldi aklıma, yalnız sana ait olan mavi...

Neyi fark ediyorum biliyor musun? Elime her kalem kağıt aldığımda bir seni bir de maviyi

anlatıyorum. Peki sonuç ne biliyor musun? Koca bir hiç. Yazdıkça, yazdıkça doğruyu

buluyorum. Artık senin değil, mavinin bana hüzün verdiğini farkediyorum. Geçen her sihrin

son bulacağını bir türlü anlamıyorum. Sonunda en çok acıyı yine ben hissediyorum. Edip

Cansever’in dizelerini şimdi kalbine ve aklına sarıyorum:

“Maviyi soruyordun,gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi

Bir renk değildir mavi huydur bende

Ve benim yetinmezliğimdir

Ve herkesin yetinmezliğidir belki

Denecektir ki bir süre

Ve denecektir

Bir akşam üstünü düşünmek bir akşam üstünü düşünmekten

Başka nedir ki”

Şimdi ise tek bir cümle kaldı artık dilimde, nasıl olsa devam edecek olan benim küçük

dünyam. Şimdi senin için anlam bulan mavi, yıllar sonra ne kağıtların en sevdiği, ne de güzel

sözlerin tahtası olacak. Bilemiyorum...

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 45


46 SAYI 01

MELEK ÖZKAN

11. sınıf


deneme

AYGÜN AŞIK

11. sınıf

KUYUDAKİ

BALIK

Mahallenin kuyusunda balık varmış, dediler. Canlı fakat ölü bir balık. Kuyunun

duvarındaki taşlara çarpan küçük bedeni sanki daha çok kaçıyor insan sesinden.

İnsanlık kirli sularda, karanlık yollarda, yer altında öldü. Biri onu salındığı yerden geri alsa

da, ölümün çaresi yok. Küçük bir kız çocuğu, saçını saldığında belki çırpınanları kurtarabilir

ancak minik kalpleri kaç saat dayanabilir beraberliğe? Bir yudum sevgi koskoca bir okyanusa

bedeldir. Balıkların gözyaşları akmaz ama dolaştığı okyanusun her köşesinde gözyaşı yuvaları

vardır.

Bir şeyi çok sevdiğinizde, o şeye körü körüne bağlanırsınız. Bir balığa bağlanmıştım ben de.

Onu ne kadar üzsem de her zaman kuyuların denize dökülen soğuk sularında boğulurcasınca

koştum peşinden. Benim boğulmam, yüreğimdeki insanlığı çekip koparan insanlık balığının

beni bulmasıdır. Beni bulduğu yerde insana dair çığlıklar atabilir. Ancak balık yaşadığı

kuyudaki hüzün sularına bir daha geri dönemez.

Fotoğraf: Minel Bahtiyar

deneme

BUĞRA DARYAL

11. sınıf

kırık kapı

Bizim kapımız kırıktı hayata, içinde kuş seslerinin çalmadığı bir sessizliği andırıyordu

adeta. Umutla başlayan bir günde küçük bir çocuğun gözyaşları ile boyandığı fakat sabah

güneşinin ışıklarını yansıtan aydığınlığı taşıyordu. Tüm olumsuzluklara rağmen heybetli

görüntüsünde bir güveni, bir umudu, aydınlık yarınları simgeliyordu adeta. Evden dışarı

çıktığımda, huzurun dünyaya açılan en güzel kahkalarını duyuyordum. Sevgiyle bakıyordum

yarınlara. Gezdiğim yerler, yaşadığım anılar, hissettiğim mutluluk, gözlerimden çıkan

kahkahalarımdan, umutsuzluklarım hayal kırıklıklarımın limanıydı. Her tarafı kırık da olsa,

dayandığım heybetiyle yarınlarımı simgeleyen benim dünyamdı.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 47


FARKLILIK İÇİN

DÜŞÜN

deneme

HİLMİ AKAN

12. sınıf

Kurduğum hayaller benim hayallerim mi yoksa

izlediğim dizideki karakterin hayalleri mi, tam olarak

kestiremiyorum.

Önceden herkesin çektiği acının aynı olduğunu düşünürdüm. İnsanların farklı

olabileceğini hiç düşünmezdim. İnsanların tuttuğu takım bile aynı değilken, bunu

düşünmem aptallıkmış. Renkleri bile aynı olmayan insanlar aynı acıyı nasıl çekebilirler ki?

Aynı hayatı yaşamasak da aynı gökyüzünü paylaşıyoruz. Aynı sona yaklaşıyoruz. Peki

bunları neden fark edemiyoruz? Çünkü düşünmeyi, karar vermeyi bıraktık, kendi yerimize

düşünecek insanları seçtik, yönetmek yerine yönetilmeyi tercih ettik.

İnsanlar artık düşünmekten yoruldu. Bir şey yapacağı zaman “Acaba bunu yaparsam insanlar

ne der?’’ Yahut “Etik kurallarına uygun mu?’’ gibi sorulara yöneldiler. İnsan kendi vicdanına

“Ben bunu yapacak insan mıyım?” diye sorsa bütün mesele hallolacak oysaki.

Biz nasıl bir insanız? Doğruyu doğru olduğu için mi yoksa gösteriş için mi yapıyoruz? Biraz

da iğneyi kendime batırayım. Kurduğum hayaller benim hayallerim mi yoksa izlediğim

dizideki karakterin hayalleri mi, tam olarak kestiremiyorum.

Ya da hayattaki

gerçeklikten zevk

almayı mı bıraktık?

O zaman hayat

sosyal ağlardan

ibaret. Galiba az

önce hepimizin

ortak sorununa

değindim. Peki

neden böyle? Artık

beraber iki kelime

konuşmak, fikir

ayrılıklarına düştüğümüz konuları tartışmak bize zevk vermez hale geldi. Birçoğumuz klavye

delikanlısı olduk. En ufak tartışmayı kavgaya dönüştürecek hale geldik.

Peki insanlık nereye gidiyor? “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir” diyen

peygamberin, kardeşlerinden dahi haberi olmayan ümmeti... Neden bu hale getirildik ya

da getirmelerine izin verdik? Neden buna destek olmayı seçtik. ‘’Hiç akıl etmez misiniz?’’

ayetini insanoğlu ilk yıllardan beri az düşünmese Rabbimiz bunu bize söyler miydi? Düşün.

Düşünmek farklılıktır. Farklılık kendi cevherimizi ortaya çıkartmaktır.

48 SAYI 01


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 49


ÇİÇEKLİ GAZEL

Bir tek yaprağını koparmaya kıyamadığım

Sen güldüğünde açılırdı papatyalar

O umutla bakan gözler kayboldu

Koklamaya korktuğumu çekip aldın yâr

Göz göze geldiğinde canın yanar

Derdimi anlatsam çiçek solar

Siyaha çaldı kalbim beyazdan

Bir çaresiz bekleyiş içinde rüzgâr

Beklerim ben seni belki gelirsin diye

Kıyamadığım papatyayı soldurma, ağlar.

İREM SENA KELEŞ, 10. sınıf

***

SENİN İÇİN gazel

Benim ah edişim senin güzel yüzün içindir.

Kapından her gelip geçişim, sana varmak içindir.

Ey güzel, hiç sormaz mısın halin nicedir diye

Benim hallere bürünüşüm senin görmen içindir.

Sevgili, gelir güzel yüzün rüyama

Benim uyumak isteyişim sana varmak içindir.

Bu aşk pek acı, yakıyor içimi

Doktor randevum ayrılığa merhem bulmak içindir.

Nedir sevgili bu kavuran sıcak ya bu çorak toprak.

Benim çöllere düşüşüm Leyla olmak içindir.

Edanur DEMİR, 10. sınıf

50 SAYI 01


YARALI GAZEL

Esir olmuş gözlerim, canım canana

Hicranın yetti, gel artık visal bana

Ay yüzün gönlümü fethetti bir anda

Gel ne olur bir kez olsun dön, bak bana

Gamzeni yad ediyorum anla beni

Göz kamaştırıyor güzelliğin cana

Her tarafta sen, çeşm-i mest, zülf-i müşg-sa

Sarhoş oldum kokunla girdin yarama

Selvi boyunla salınarak yürü ki

Kalmasın içimde, kavuşayım sana

KARDELEN ERCAN, 10. sınıf

***

HASRET GAZELİ

Sevdamızın önüne, kader tuzak kuralı,

Dayanırım her şeye, budur sevda kuralı...

Yazdım durdum derdimi, gündüzler kararınca,

Karınca kararınca, her yazdığım manalı...

Aşkı oyuncak sandın, gülüp eğlenirsin,

Çık artık yüreğimden, orası bedbaht duvarı...

Bekledim hep görülsün, çizdiğim o karalar,

Kalem yazarken seni, defter neden karalı...

Saçlarım hasret, sevgiyle okşanışa,

Yüreğim hasret sana, gömleğim kokuna sarılı...

Çok bekledim ama, senin suçun yok,

Sormadım ona buna, geçmiyor günler sayılı...

MERVE TUTAR, 10. sınıf

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 51


HABERSİZ gazel

Gönlüm aşk ile doludur

Ne mecalim ne mülküm var sevgilim

Ne de canım ölmekten korkar

Ne sağ olmayı dilerim

Aşk hastası olalı

Dünyada bir hoşça kal gibiyim

Ne koşar evime giderim

Ne de dost sohbetine katılırım

Ben o aşk hayranıyım ki

Aklı ve mantığı yitirdim

Yolumu da aklımı da kaybettim ben

Ne yarından ne dünyadan var haberim

ÖZGEN SEZEN,10. sınıf

***

HABERSİZ gazel

Ey nazlı yar, yandı kalbim tatlı dilinden

Ölüm olacak ise senin elinden

Anlamaz aşkımı, beni gören yabancılar

Aşkım mum ışığı, ödün vermez

asilliğinden

Ey selvi boylu tatlı dilli yar

Atar kalbim senin için derinden

Aşkın yaktı beni yar gönülden

Güneş doğuyor ise sebebi güzelliğinden

Yıldızlar senin için parlar

Aşkım uğruna, gelse kaçmam ecelden

SERHAT ORMAN,10. sınıf

KESİRLİ GAZEL

Erişemem sabah doğan güneşe

Sen benim gönlüme bir doğabilsen

Taze sönmüş yaralarım kapandı sende

Ah sana bakışımı bir görebilsen

Kara gözlerini nasıl suçlarım

Bütün yanlışların paydasıyım ben.

SONER ATANOĞLU, 10. sınıf

***

Sen benim çıkmaz sokağımdın.

Gelmek istiyordum ama çağırmıyorsun.

AYŞE SÜSOY, 10. sınıf

*

Ölüme susamış bir dolu aşık var

Hiçbir şey umurlarında değil

Aşıklar güneş yüzlü meleğini bekliyor.

Ama o güneş çoktan gitmiş.

SUDE MELİS CEYLAN

*

Gözlerin ışık saçtı karanlık günlerime

Şimdi o gözlerin seni bıraktığım yerde.

ZÜLBİYE ALTUN

*

Senin yüzün ay mıdır yoksa güneş mi

İçimi yakan aşk mıdır yoksa keder mi

HÜSNE MAZI

*

Konuşmadığın için nazlı sanırdım

Meğer gitmemi istiyormuşsun geç anladım

Hangi gün seni görsem

İçimdeki acı bitti sanırdım.

MERT CAN ESE

52 SAYI 01


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 53


Üzerime yük olan günahlardan uzakta

Bir bulut olsam insanlardan uzakta

EMİRCAN ÖZVATAN

*

Kalpten kalbe yol vardır görünmez,

İnsanların kıymetı yaşar iken bilinmez.

Dökülür insanlar ömrü biten toprağa,

İnsanların kıymeti mezarda iken bilinmez.

EMRE ŞAHİN

*

Uzak coğrafyalarda yitik bir mülteciyim

Ve sadece kendi coğrafyama hasretim

Senin yüreğindi benim memleketim

Gözlerin ise tutsak kaldığım uzak bir diyar

AYŞE YILDIRIM

*

Sihir yaptığını yeni senden işittim

Bende sözünü hep icaz sanırdım.

CANSU DENİZ

*

Yüzünü unutamam her zaman içimdeyken

Aşk ustası olurum o da benim sabrımdır.

MUHARREM GERÇEK

*

Senin yüzün ne güzeldir sevgilim

Baktığımda içim huzur dolar sevdiğim.

OZAN AKPINAR

*

Seni okyanuslarda buldum da sevdim.

Şarabın son yudumundaki acı gibi sevdim.

GÜLÇİN KOÇOĞLU

Aşk gözümü kör etti

Boğazımı düğüm etti

Karnımda kelebekler uçuşuyor

Sanırım aşk beni esir etti

HİLAL GÖKALP

*

Bu gece yalnızlık fondip ve acılar sek

Ne olur yani Müslüm Gürses açıversek!

AHMET BATUHAN BAYGÜL

*

Bu sefer peykanı temizledi

Işık böceğinin ruhu temizlendi

EMRECAN DÖNMEZ

*

Martıların sesi cıvıldaşırken denizde

Bir sızı hissederim kalbimde

Mesut olup yaşasaydık

Sen, ben, çocuklarımız evimizde

ŞEVVAL ZOR

*

Dayanamayıp aldım ceketimi çıktım dışarı

Mazi gözümde canlandı o gün

Seni kurguladım kafamda kuşlar ile

Anılar yine vurdu beni yüreğimden o gün

İbrahim Can YURTTAŞ

Yollarımız ayrı biliyorum

Kesişmez bundan sonra.

Sadece yazarım artık,

Hem sana hem bana.

PERİHAN ALTIN

*

Avşar ellerinde aradım durdum seni

Leyla’nın kalemiyle gönlüme kazıdım seni

BURAK ZEYBEK

54 SAYI 01


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 55

DAMLA İLERİ

9. sınıf


BEKLEMEK

Gideni beklemek ölüm gibi

Hayatı yaşa ölmeyecek gibi

Beklemek boşa zaman kaybı

Yaşa sanki son günün gibi.

Ceren Yaşar

***

HAYAT

Sor bir kendine yaşamın anlamını biliyor musun?

Yoksa hayatın anlamını bilmeden mi yaşıyorsun?

Hayat saniyeler gibi hızla akar,

Söylesene hayat yoksa ellerimden gidiyor musun?

Serhat Orman

***

UNUTULMAYAN

Ben ondan ayrı kalamam

Onsuzken hiçbir oluru olduramam

Gözyaşlarım dinmez, satırları ağlatır

Olanları yok sayamam unutamam

Ayşen Çankaya

***

ÖZGÜRLÜK

Ey özgürlük var mıdır senden yüce bir duygu

İnsanlar seni kazanabilmek için canını ortaya koydu

Acı çektiler öldüler ama özgürlükten vazgeçmediler.

Çünkü özgürlük herkese her şeye rağmen birleştirici bir ruhtu.

Egemen Tunç

56 SAYI 01


RUBAİ

Gözlerini yumduğun an senin için bitecek hayat

Mezara konulduğun zaman uyuyabilecek misin rahat

Şimdi nefes alıyorsun da

Ölümlü dünyadır bu güzel anılarını çoğalt.

Hüsne Mazı

***

BENİM FELSEFEM

Böğürtlen bekçisi dikenlere sor beni.

Erken uykularla uyan hayra yor beni.

Yeşil yaprağa sarı ben düşerse fena.

Aşktan önce külleri sorar beni.

Emre ŞAHİN

***

GÖNÜL ŞENLİĞİM

Sana yaklaştıkça kayboluyor gibisin

Bir adım daha atsam ya sever ya terk edersin

Gel ey saçının her telini ezbere bildiğim

Sen gelmezsen bu gönül nasıl şenlensin?

Serenay Akdoğan

***

UZAKTAYIM

Her sabah biraz daha fazla sevgiyle uyanırken

Her gün sana biraz daha yaklaşıyorum derken

Yaşlandıktan sonra anladım ki senden çok uzaklarda kalmışım

Şimdi kendime kızıyorum seni böylesine sevmişken

Hakan Şahin

***

AMAÇ

Herkesin içinde bir karanlık var

Kendi benlikleri aramazlar

Amacı olmayan insanlar, farkında olmadan

Amacı olan insanlara araç olurlar.

Ömer Yılmaz

***

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 57


AYDINLIKTA YANAN MUM IŞIĞI

Tanıyamıyorum kendimi, yoksa yalan mı söylüyor aynam?

Aydınlıkta yanan mum ışığı kalbim, meçhul bilmem hangi zamandan..

Hisset yüreğini; Şiir, yazı, ilham al kalbinde kalandan

Zaman akıyor su gibi, bak yaşlanıyorum yalandan.

Enes Durmaz

***

ÇIKMAZ

Sanki bir çıkmazdayım,

Yokuş aşağı bir yoldayım.

Kuşlar cıvıldıyor tepemde,

Ama duymamaktayım.

Karanlık bir odadayım,

Kapalı kapılar ardındayım.

Anahtar yok kimsede,

Kurtulamamaktayım.

Asya Uykay

***

DÜNYA KİRİ

Merhametten maraz doğar derlermiş

Bu gafiller dünya kirine de pis derlermiş

Bir garip görünce o tarafa bakamayanlar

Kendilerine de insan derlermiş.

EDANUR DEMİR

***

AŞKIN BİTİMİ

Geçecek bunlar da sabret

Az kaldı gönül ha gayret

Vurdun daha acısı gitmedi

Bendeki aşkla geçecek sabret

Emrecan Dönmez

YASA DAVET

Zaman unuttu belki seni

Ben unutmadım hâlâ seni

Gelecek misin yasıma?

Bu kez sahiden gittin mi?

Harika Bilgi

58 SAYI 01


OLMAMALI

Fısıltılar bu kadar sesli olmamalı

Gidişler kolay olmamalı

Yalnızlık bu kadar korkunç

Vazgeçişler zor olmamalı

Miray Güney

***

ASIL SEVGİLİ

Dünya için boşa çalışma

Bu dünyada sevgi aşk para

Neye yarar boşa uğraşmam

Asıl sevgili öbür tarafta.

Zeynep Gökçe

***

İÇİMDEKİ SEN

İnsan işte korkar ölümden

Sanır ki ölünce geçeceğinden

Bilmiyorlar ki ben her gün ölüyüm

Haberleri yok tabi içimdeki senden

İrem Sena Keleş

***

MUM GİBİ

Senin de ciğerin yansın

Senin de yüreğin sevdalansın

Başka ellerde mum gibi

Acılar halinde kavrulsun.

Ozan Akpınar

***

bir handa can

Bir parçadan oluşup can bulmuşum cihanda

Nerede akşam orada sabah yatamam ben bir handa,

Beni divane eden bizzat kendi aklımdır.

Böyle derde arasam bulamam bir derman da.

Şevval Zor

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 59


ESER

Sen benim kalbimdeki en özel yer

İçimdeki karanlığa bir fener

Yıldızlardan bile parlak yüzün

Bilmediğim güzelliklere sefer

Her adımda ruhuma açar güneş

Sen kalbimdeki hüzüne rehber

Seni ister tuvaller, fırçalar

Ellerim istemsizce seni çizer

Her çizgide bir deniz

Dalgalar sana benzer

Gördüğüm en güzel gözler

Her şeyinle bir eser

Ceren Yaşar

PARAMPARÇA

Kendi içime oldum kördüğüm,

Seni sevmemek mi çözüm?

Gökyüzünde oysaki

Yıldız olmak mı çözüm?

Gökyüzümdün oysaki,

Bensiz olmak mı çözüm?

Kirpiklerine kadar sevmiştim oysa,

Uzaklaşmak mı çözüm

Ceyda Nur ALPEROĞLU

60 SAYI 01


SEN

Ne şanslı seni seven

Benim gözümden seni gören

Var mı senden güzeli

Herkes kıskanır seni içten

Güzelliğin büyüler herkesi

Herkes olmak ister sen

Şule YALÇIN

SABIRLA SEVGİLİ

Sen uzaklaştıkça o derine iner.

Aşık olan çile çekerek öder.

Azgın dalgalarda mücadele edecek

Aşık olan canı gıptayla izler.

Onun sevgisi var benim kalbimde

Açılmış goncaya sende gönül ver.

Zülbiye ALTUN

SEVGİLİ KASİDESİ

Ey sevgili seni hiç unutmam mı sandın

Yerine bir başkasını koymam mı sandın.

Sana bir kere gönül verdim diye

Kendini bir halt mı sandın.

Yalnız aşkımın güzelliğiyle göz kamaştırırsın

Yoksa kendini doğuştan güzel mi sandın.

Hüsne Mazı

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 61


KASİDE-İ GÖKYÜZÜ

Gökyüzü gibi bakan gözleri vardı.

Her baktığımda içine rehin alırdı

Kocaman kalbinde

Bir çok kişiye yer vardı.

O kadar koşmama rağmen

Bir beni almadı.

Ayşe Süsoy

KASİDE-İ KEMAL

O ki paha biçilmez bir deniz,

Hepiniz ona kulak veriniz.

Ülkeyi kurtaran adam,

Her daim izindeyiz.

Atadan kalma bu toprak,

Kudreti, şöhreti görmekteyiz.

Merve TUTAR

İÇİMDEKİ SEN

Yıldızlar parlar bana uzaktan, adın geçince

Pek görünmez oldular sen gidince

Gülüşün benim patika yolummuş

Anlarsın değerini bitince

Kokun geldi burnuma uzaktan

Ağlaya durdum içimdeki sen ölünce

Dünya önceden çok karanlık çok boş

Gökyüzünü fark etmiştim bir adamı sevince.

Büşra Beydoğan

62 SAYI 01


af ve dua

Canandan geçip canı bulmaya geldik

Biz dost ile Ey yar! Bir olmaya geldik.

Ya Rab, esirgeme bizden affını

Bir cihanda bizler sana kul olmaya geldik.

Ey alemlerin sahibi! Geçtik dünya malından

Biz ki garip kervancılar, cennetinde bir taş olmaya geldik.

İlahi, Eda imiş asıl günahkar olan

Huzuruna varıp da mağfiret dilenmeye geldik.

Edanur Demir

KIRIK KASİDE

Sevdiğim kadar sevilmedim yine

Kadehler kırıldılar sana bu gece

Sen yoksun inan bir tek sen lazımken

Her gece aklıma düştüğünde

Güvenmek sevmekten daha önemliydi

Sana sarıldım ben bütün kederimle

İrem Sena Keleş

on iki ayın kasidesi

Geldi yine halden anlamanın mübarek günlerini,

Bizler o vakit anlarız açın susuzun halini.

Ne güzel bir aydır, bin aydan hayırlıdır,

Rabbim adalet sahibidir, anlar kimsesizleri

Bir yudum suya muhtaç kaldınız mı şimdi,

Dua edin hepimiz için, göklere açın elleri.

İbrahim Can Yurttaş

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 63


Şu hayat sevince güzel

Aşka bulunur mu bedel

Hep o çıkıyorsa karşına

Bu yola korkusuzca gel.

Eray Furkan Aslan

Onun adı Melis

Gözleri var ya derya deniz

Bir gün açılabilsem

Bidaha her gün action movies.

Serhat Şencan

Nazar boncuğu gözleri

Girecek kalbinden içeri

Yanakları kızaracak.

Olacak elma şekeri.

Muharrem Gerçek

Gün doğdu sabah oldu

Halimiz yaman oldu

Bir rüyaydı uyandık.

Yalnızlık bizim oldu.

Zeynep Gökçe Göktan

Yaprak yaprak sensizlik

Her kitapta sessizlik

Resmin kitap ayracım.

Öldürür sevgisizlik.

Çisem Nur Tural

Gözlerim akar yaş

Sevdiğim sever tek taş

Gönlüme vurdu tahtı.

Yapar artık bana aş.

Emrecan Dönmez

Gel yiyelim et döner

Dünya aşıktan döner

Sen de olsan yanımda

Belki kör talih döner.

Tarık Ali Pekmez

Yürek kepçe ben kazan

Sen olma böyle sazan

Kendini iyi pişir

Kalbime gel kazan

Gülçin Koçoğlu

Gökyüzümde sen varsın

Her günüme yarasın

Seni seven bu kalbe

Gece gündüz zararsın.

Perihan Altın

Gün gelir devran döner

Aşk gelip kalbe döner

Seni gördüğüm zaman

Yüreğim pır pır eder.

Ömer Bozkurt

Bizim köyün muhtarı

Koşturuyor atları

Yar bana gelmez isen

Yakarım bu diyarı

Emircan Özvatan

Hayat senden ibaret

Sen diyorum hayal et

İstemiyorsan eğer

Otur şuraya seyret

Emre Şahin

64 SAYI 01


Sen beni sever misin

Yüzüme güler misin

Yarim dediğim zaman

Gözüme değer misin?

Egemen Filiz

Sevmek yürek ister

Sevene insan derler

Aşkı taşıyamayan kalbe

Gereksiz boş kalp derler.

Melike Güneş

Sen gittiğinden beri

Kapımda bir samyeli

Sanma ki hiç yitirmem

Kalbindeki bu yeri.

Sezer Erdoğan

Biri var biri

Gözleri çok iri

Ne zaman görsem

Vücudum olur dipdiri

Atahan PAR

Gökyüzü ışıldardı

Rüzgar durulurdu

Senin her bakışında

Yüreğim uçuşurdu.

Mert Can Ese

Ayrılık sabahımı kararttı

Tanrı seni yarattı

Seni gören sanattır

Bu durum kalbimi kanattı.

Ceren Yaşar

GELİN KAYNANA ATIŞMASI

Dışarıda güzel çok

Senden çirkini yok

Makyaj sana az gelir

Sana bir estetik yok.

Güzelim senden bile

Kaşım ince göz sürme

Beni çekemiyorsan

Bu kadar belli etme.

Tarlaya ektim lahana

Tez uyandım sabaha

Benim kadar taş düşsün

Gelin senin kafana

Kaynana fena valla

Dosta düşmana bela

Bunun kadar arsızı

Ben görmedim dünyada

Ayşe Süsoy/Merve Tutar

İnekler ister saman

Çiftçinin işi yaman

Kalbim bir anlık durur

Seni gördüğüm zaman.

Serenay Akdoğan

Suyun akışına kandım

Yarin gözlerine yandım

Kolayca sevmem amma

Selvi boyuna kandım.

Şevval Zor

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 65


SUDENUR TURGUT

10. sınıf



PERİ

ve ATEŞ

öykü

BUSE DAĞLI

12. sınıf

Çaktırmadan küllerime sızıyor, zincirini bana işliyor. Mızıkçı oluyor,

ittiriyor beni, daha çok dolanıyoruz, kaçamıyoruz. Bizi geri çağırıyor

sokak köpekleri. Yolda kirpiklerimi düşürüyorum.

Benim geldiğim yerde düştüğünüze ağlayamazsınız, yosundan özür dilersiniz.

Kendi yağımla kavrulduğum bir sabahta yürüyorum. Sokak lambaları yağmış kaldırımlar yosunlu, kafamı

eğdiğim için ağlayamam, böceklerimi ezmekten kaçıyorum. Kafamı bir koca dağa çarpıyorum. Yukarıda

sokak köpekleriyle oynayan bir periye ilişiyorum. Tüttüğüm yerden yetişiyorum oyunlarına. Kafamı

böceklerimden kaldırdığımda yolduğu kirpiklerini tasma yaptığını görüyorum. Oyunlarına dalıyorum,

yumruklar çakışıyor ve zinciri uzuyor perinin. Yeraltından uzandığım küllerimle yabani papatyaya

eriyorum. Periye uzatıyorum ve kaçıyor çiçekten. Yeraltı yabanimi silah sanıyor.

Yosunlu sokağıma yağmur bırakarak ocağıma dönüyorum.

Bacası tütmüş bir sabaha uyanıyorum, böceklerimi bulamıyorum. Keman kutuma bakıyorum, saksı altına,

koltuk köşeme… Sokağa iniyorum, yosunları süpürmüşler, lambalar yanmıyor. Kendi ışığımda çarptığım

dağa koşuyorum. Geride ölü bir kelebek buluyorum. Paçalarım çamurlanıyor bu kez eve geri dönemem

bataklığa giriyorum. Sazların arasından çıngırak sesleri duyuyorum, yaklaştıkça şıkırdayan. Sazların

arasında kirpiksiz gözler görüyorum, sokak lambalarının ruhunu çalan. Yumruğunu uzatıyor, oyun başladı.

Harlanıyorum tasması damlıyor üzerime, her yumrukta biraz daha dolanıyor zinciri, her oyun sonunda

yeni bir oyunda buluyoruz yumruklarımızı. Zincir uzadıkça bana sarıldı, çekildikçe eridi üzerime yapıştı.

Peri yanık tavuk kokuyor. Oyun için kaçtığı yerden geri çağırılıyor onunla gidiyorum. Kaçamıyorum

hücrelerime dolanmış. Yakmamaya çalışıyorum, yazı seviyorum, diyor. Çaktırmadan küllerime sızıyor,

zincirini bana işliyor. Mızıkçı oluyor, ittiriyor beni, daha çok dolanıyoruz, kaçamıyoruz. Bizi geri çağırıyor

sokak köpekleri. Yolda kirpiklerimi düşürüyorum, küllerimi ve böceklerimin ateşime dokunup ruhunu

kaybeden cesetlerini. Issız bir sokakta periyi ısıtıyorum. Sokak lambaları ruhunu geri alıyor, ruhumu

kaybedip periden ayrılmama sebep oluyor, kış geliyor.

Peri hücreye kapatılıyor. Soğuk, ateşsiz, yosunlu odada varlığımı unutuyor. Yeni bir oyun keşfetti, benim

geldiğim yerde oynadığımız ruhsuz oyunumuz… Yeryüzünde yosuna düşmek.

68 SAYI 01


öykü

ECE ACAR

12. sınıf

GECELER DE

BENİM OLACAK

Evimizde artık babam da vardı. Zamanla azaldı bu mutluluk. Benim

babam bu değildi. Olmamalıydı. Herkesle kavga eden, kötü, sinirli bir

adam... Konuşmaya başlayınca kimse yenemez oldu onu.

Ben diyorum bazen... Ben bu hayatta, bu ufak ömrümle bunları yaşayıp hala ayaktaysam,

hiçbir şey yıkamaz artık beni. Ufak yaşta kaç kişi tüm olumsuzlukları tadar ki bu

hayatta? Ben tattım. Elbette çok daha kötü şeyler yaşayanlar vardır. Bense mükemmel giden

çocukluğumda, bir anda olumsuzluklara düşünce, kendimce yaşanabilecek zorlukları tattım.

Hatta yedim yuttum...

Annem ve babam yoktu yanımda. Annem de babam da, babaannemdi. Öyle ya “babaanne’’

hem baba hem anne... Yedi yaşına kadar hep onun kucağındaydım. Yürütmeye kıyamazdı

beni. Etraftan milyonlarca ses yükselirdi. “Onun annesi babası nerede? İndir artık

kucağından. Ver annesinin yanına...’’ Herkese başı dik cevabımızı verir, gelirdik evimize.

Okul yaşım geldiğinde, annem ve babam alıp götürdü beni. Cuma günleri hemen

babaanneme gelirdim. Cuma günleri bayramımdı benim. Bir de ‘’Kara Pazar’’ günleri vardı.

Babaannemden koparıldığım o günler... Ağlayarak geçerdi. Bir hafta boyunca inat yapar,

Pazar günü babaannemin saçıma taktığı tokayı çıkartmaz, kimseye de el sürdürtmezdim.

Nasıl ellettebilirim ki? En son babaannemin parmakları dokunurdu ona ve başkası ellerse,

onun izi siliniverirdi. Annem ve babam her gün kavga ederdi. Ağırdı benim için bu sesler.

Günü gelmişti, ayrıldılar... Benden mutlusu yoktu. Babaanneme dönmüştüm. Evimizde

artık babam da vardı. Zamanla azaldı bu mutluluk. Benim babam bu değildi. Olmamalıydı.

Herkesle kavga eden, kötü, sinirli bir adam... Konuşmaya başlayınca kimse yenemez oldu

onu.

Onu ben yendim. Haksızlıklarını yüzüne ilk ben vurdum. Oysa hiç de istemezdim... Düzeldi

mi? Hayır. Yine de inanıyorum. Ben çok güçlüyüm. O travmadan çıkıp, cıvıl cıvıl hayatıma

dönmeyi ben başardım. Ağır gelir gece ağlamalarım. Sabah olduğunda başım dik çıkarım

evden. Gün sayıyorum. Sekiz ay... Sekiz ay sonra, sadece gündüzler değil, geceler de benim

olacak.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 69


AKLIMDAN

ZORUM VAR

öykü

KEREM EROL

11. sınıf

“Kim bilir belki de sadece yanlış yollar vardır. Bununla birlikte, size

uygun yanlış yolu bulmak gerekir yine de.’’

Samuel Beckett

Topladığım erikler senin olsun.

Biriktirdiğim misketler şahidimdir, çok bekledim seni geceleyin.

Elimde avucumda ne varsa sana verecektim. Tasolarım, misketlerim, paltomun cebinde

annemin acıkırım diye koyduğu ekmek arasının kırıntıları ve sol göğüs kafesimde

adlandıramadığım, anlamlandıramadığım bilmediğim bir ağrı işte. Ben hepsini sana

getirdim.

Sonra kapıcı Hüseyin Dayı söyledi, babanın annesi ile taşınmışsınız...

Sen taşınmıştın ama fazla uzaklaşmış olamazdın. Çünkü kokun hala burnumda ve yüzün

hala beynimin görsel kayıt bölümünde.

Çok zaman geçti, adın hala dilimin ucunda...

Dün gece rüyamda atla sana doğru geliyordum, sonra sen kayboluyordun, at şaha kalkıyor

ve ben kafa üstü çakılıyordum. Annem, “Uyan, okula geç kalacaksın.” dedi sonra.

“Büyüyünce ne olacaksın?” derdi herkes.

Mesela ben at olmak istiyordum.

Belki at olsam daha çok severdin beni ama Leonard Cohen de olmak istiyorum.

Bilmiyorum.

70 SAYI 01


öykü

GAMZE ATASOY

12. sınıf

renkli şehir

Şimdi gene evdeyim.

Kendim hakkında karar vermekten yoksunum. Sanki bir eşyayım.

Konuşup, fısıldaşıp, istedikleri yere koyuyorlar beni.

Bir varmış bir yokmuş, okyanusun birinde bir sürü küçük balık yaşarmış. Bu balıklar

köpekbalıklarından korktukları için hep yosunların içinde saklanarak yaşarlarmış.

Küçük balıklar çok mutlu bir şekilde yaşarmış. Yanlarına denizyıldızlarını da almışlar,

beraber çok iyi anlaşıyorlarmış. Okyanustan hergün bir şeyler topluyorlar ve kendilerine

güzel bir ev yapmak için uğraşıyorlarmış.

Günler geçmiş küçük balıklar ve denizyıldızları bu evin yapımını tamamlamışlar, dışını

mercanlarla süslemişler, yosunlardan kocaman bir bahçe yapmışlar. Okyanusta küçük

balıkları ve denizyıldızlarını kıskanan bir sürü balık varmış. Birgün denizanaları okyanusta

yiyecek aramaya çıktıkları sırada bu harika evi görmüşler, dışı pırıl pırıl parlıyormuş.

Denizanaları gözlerini evden alamamışlar onlarda okyanusdaki diğer balıklar gibi bu evi ve

küçük balıkların denizyıldızlarıyla olan dostluğunu çok kıskanmışlar. Onların dostluğunu

ve evini yıkmaya karar vermişler. Denizanaları balıklara zarar vermenin yollarını aramaya

başlamışlar. Akıllarına köpekbalıklarıyla anlaşma yapmak gelmiş. Köpekbalıklarına gidip

evin mercanlarla süslü olduğunu ve bu mercanların çok pahalı olduğunu anlatmışlar.

Köpekbalıkları bu mercanları almak için küçük balıkların evini yıkmaya karar vermiş.

Denizanaları da balıkların evleri yıkıldığı zaman küçük balıklar ve denizyıldızlarının

dostluğunun biteceğini düşünüp sevinmişler. Birgün köpekbalıkları denizanaları

ile toplanıp küçük balıkların evine saldırmışlar ve evdeki tüm mercanları alıp

gitmişler. Balıklar ve yıldızlar çok korkmuşlar ellerinden hiçbir şey gelmeden öylece

kalmışlar. Ama denizanalarının isteği olmamış. Bu olay balıklar ve deniz yıldızlarının

dostluğuna zarar vermemiş tekrardan bir ev yapmaya karar vermişler. Kalan eşyalarını

toplayıp denizanalarının ve köpekbalıklarının uzak olduğu bir yere gitmişler.

Burası aynı kendileri gibi küçük balıklar ve denizyıldızlarıyla doluymuş. Onları çok güzel bir

şekilde karşılamışlar. Kendilerine güzel bir yer seçip yeniden bir ev yapmaya başlamışlar. Bu

ev eski evlerinden bile güzel olmuş. Evlerinin dışını yine mercanlarla süslemişler. Hatta diğer

balıkların evlerini süslemeleri için onlara fikir vermişler ve yardım etmişler. Rengarenk ve

pırıl pırıl parlayan evler yapmışlar. Yeni dostluklar kazanmışlar.

Herkese dostluklarının yıkılmayacağını göstermişler. Kendilerine bu evlerden kocaman bir

şehir oluşturmuşlar. Şehirlerin adını da “Renkli Şehir” koymuşlar. Bu renkli şehre kötü niyetli

kimse girememiş. Balıklar ve denizyıldızları korkmadan mutluluk ve huzur içinde yaşamışlar.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 71


ŞULE ÇALIŞKAN

10. sınıf



HASRET ŞAİRİNE

MEKTUP

mektup

MERVE TUTAR

10. sınıf

Sevgili Ahmed Arif,

Aslında ben çok fazla şiir kitabı okuyanlardan değilim. Ama sizin kitabınızı okumuş

bulundum. Okudum okumasına da okuduktan sonra hani bir cümle vardır ya “iliklerine

kadar hissetmek” onu tam anlamıyla yaşadım sanki. Aşkı, ayrılığı, hüznü iliklerime kadar

hissettim. O kadar çok etkilendim ki şiirlerden. Hepsinde bir yaşanmışlık sezdim. Daha on

altı yaşındayım. Aşkı, ayrılığı tatmak için erken ama bunları okurken resmen aşkı da ayrılığı

da tattım. İlk defa bir şiir kitabını okurken bu kadar çok etkilendim. Şiirler duyguları en

iyi anlatan araç. O kadar doğru yerde kullanılmış ki duygular, beni benden aldı götürdü.

Söylenecek pek fazla birşey yok aslında. Dediğim gibi çok etkilendim. Ya cidden ben bile o

kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Aslında bir şey söyleyeyim mi ben bu kitabın sırrını

çözemedim. Bu kitapta ne olduğunu bilmediğim halde beni kendine çeken bir şey var. Güzel

ve bir o kadar da haz verici bir şey. Siz de vefat etmişsiniz. Keşke sizi tanıma fırsatım olsaydı.

Çok isterdim gerçekten. Bu kitabın sırrını çözmeyi çok isterdim.

ÖN YARGILARI

KIRDIRAN YAZARA

MEKTUP

mektup

HİLAL GÖKALP

10. sınıf

Değerli Harper Lee,

Sizin gibi bir yazarın kitabını okumak ve mektup yazmak benim için gurur verici.

“Bülbülü Öldürmek” adlı romanınızı tavsiyeler üzerine okudum ve tam benim gibi ırk

ayrımından nefret eden bir insana göre olduğunu fark ettim.

Aslında bu kitabı ruhu hala çocuk kalanlar ve hayal gücüne inananlar kesinlikle okumalı.

En kısa zamanda kitabınızın filmini de izleyeceğim. Umarım kitabınız kadar güzeldir çünkü

çoğu zaman filmler beni hayal kırıklığına uğratıyor.

1961 yılında Pulitzer Edebiyat Ödülünü aldığınız için sizi tebrik ediyorum.

Kitabınızdan bana yansıyan ‘Kimse göründüğü gibi değildir.’ oldu. Ve aslında bu

ön yargılarımızı kırmak için mükemmel bir şey.

Yazdığınız iki değerli romandan biri olan “Bülbülü Öldürmek” gerçekten insanlara artısı

olan bir kitap.

Dünyaya iyiki sizin gibi yazarlar gelmiş.

Işıklar içinde uyu Harper Lee...

74 SAYI 01


mektup

ŞEYMA ÜNSOY

12. sınıf

KIRMIZI SAÇLI

KADIN’A MEKTUP

Mahmut Usta’ya ,

Romana ilk başladığımda sizin çok iyi

bir insan olduğunuzu düşünmüştüm

hala da öyle düşünüyorum fakat birkaç

eksiğiniz olduğunun kanısındayım.

Cem’in size ihanet ettiğini

düşünüyorsunuz bu sizin

pencerenizden bakıldığında doğru

olabilir. Cem’in o hareketi yapması

sadece kendisini düşünen bencil bir

insan davranışı gibi gelebilir oysa

Cem gerçekten öyle olsaydı hayatı

boyunca vicdan azabı çekmezdi. Sizi

ne kadar çok sevdiğini biliyor olmanız

lazımdı. Sizi babası yerine koyacak

kadar seviyordu hem de. Sakın Cem’

i koruyorum gibi düşünmeyin sadece

bilmediğiniz bir gerçeği anlatıyorum.

Yoksa sizi ne kadar taktir ettiğimi bilin.

Çünkü hiçbir şeyden yılmayışınız,

karanlıkla hareket edişiniz ve bunu

çevrenizdeki insanlara öğüt vererek

devam ettirmeniz takdir edilemeyecek

bir şey olamayacağından emin

olabilirsiniz.

Cem’den sonra Enver’e de sahip çıkmanız o kazadan sonra hiç değişmediğinizin kanıtıdır.

Halbuki Cem çok değişti, inanın sizi bir gün olsun aklından çıkarmadığı olmamıştır.

Ne kadar pişman olduğunu artık tahmin edebiliyorsunuzdur. Sizden tek ricam onu

affetmeniz. Çünkü affedilmeyecek kadar kötü birisi değil ve bunu hak ediyor. Doğru kararı

vereceğinizden eminim.

Sevgilerle.

Şeyma.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 75


DAĞ UYKULU

MEKTUP

mektup

MERT CAN ESE

10. sınıf

Sevgili Fazıl Hüsnü Dağlarca,

Ben fırsat buldukça şiir kitabı okuyan biriyim. Şiirlerle, anlamlı ve güzel sözler okumayı

seviyorum.

Senin kitabını okurken anlayamadığım kelimeler oldu, sanırım bu benim sorunum, kelime

haznemin az olmasından kaynaklanıyor.

Şiirlerde işlediğin duyguları sevdim. İşleyiş biçimin de bir o kadar güzeldi ama şiirlerini o

kadar sevmedim. Arada sevdiğim yerler, mısralar, şiirler oldu ama tahmin ettiğimden daha

azdı. Senden daha iyi şiirler yazmanı beklerdim, en azından bana göre.

‘’Uçul’da’’ adlı şiiri hiç sevmedim. Belki de anlamadığımdan ya da anlayamadığımdan ama

o şiiri sevmedim. Daha anlaşılır yazmalıydın ya da sözcükleri yanlış kullanmışsın. İçinde

tarif edemediğim eksik bir şeyler var. Ayrıntılara önem vermelisin seni farklı ve özel kılan

ayrıntılarındır.

Ben yazar değilim tabi, bu işleri benden daha iyi bilirsin. Yine de o şiir hakkında bu

düşüncelere sahibim.

Kendini geliştirmek için biraz daha çalışmalısın. Kelimeleri daha dikkatli ve birbirine

uyumlu seçmeyi öğrenmelisin.

Daha iyi şiirlerle, kitaplarla gelmen dileğiyle umarım kendini geliştirirsin.

CAN YÜCEL’E

CANDAN BİR MEKTUP

mektup

DİLARA ÜLKÜSEVEN

12. sınıf

Sayın Can Yücel,

Belki ölmüş olabilirsiniz ama ben yine de bu mektubunu görmüş geçirmiş ve dolu dolu bir

insana yazmak istedim. Bazen her insan kendisini boşlukta hisseder. Kimi resim yaparak,

kimi müzik dinler, kimisi de kitap okuyarak kendini doldurmak ister. Ben senin yazdığın

kitapları, şiirleri okuyarak çıkıyorum o boşluktan. Bana cesaret veriyor. İnsanın şiirleri

yaşanmışlık kokar mı? Seninki kokuyor işte. Buram buram özlem, sevgi, yalnızlık ve umut

kokuyor..

Buram buram özlem, sevgi, yalnızlık ve umut kokuyor.

Her insanın sevdiği şarkı, türkü ve şiirinin bir sahibi vardır. Benim sevdiğim şiirde sahibi de

sensin. Siz bu ülkenin her çağa hitap eden şairisiniz.

Sevgiler.

76 SAYI 01


mektup

SÜMEYYE SUNA

12. sınıf

BEYAZ GEMİ’YE

MEKTUPLAR

Sevgili Mümin Dede,

Senin nasıl biri olduğunu biliyorum.

Sen çok iyi bir insansın. Kalbin o kadar

temiz, o kadar saf ki umarım o güzel

kalbin hep aynı kalır. Sen insanlara

değer veren onları önemseyen melek

gibi bir adamsın. Yaşadığın olaylar

çok zor ama sen her zaman pozitif

düşüncelerinle onların altından

kalkıyorsun. Öncelikle sana o kadar

zorluğa, o kadar imkansızlağa rağmen

torununa bıkmadan usanmadan

baktığın ve onu okutmaya çalıştığın

için teşekkür ederim. Elinden gelen

her şeyi yaptın. Boynuzlu Maral

Ana’yı yaşatmak için çok uğraştın,

ona saygıda kusur etmedin. Onun

ölümüyle kendini suçlama. Çünkü

benim bildiğim Mümin Dede asla

öyle birşey yapmazdı, yapmadı

da. Umarım bu zor olayı atlatır,

biraz da kendini düşünürsün.

Bundan sonraki hayatının mutlu,

huzurlu ve rahat geçmesi dileğiyle.

Sevgili Çocuk,

Seni tanıdığım kadarıyla hayal dünyası geniş olan bir çocuksun. Yaşadıkların kolay değil.

Annesiz ve babasız olmak herkesin kaldırabileceği bir durum değil. Ama sen buna

çocuk yaşında katlandın. Birçok hayal kurdun. Ama o kurduğun hayaller seni ölüme

götürdü. Senin ölmeni asla istemezdim. Çünkü Mümin Dede’nin tek dayanağı sendin.

Hep senin için çabalamıştı. Hep o beyaz gemiyi hayal ettin ve onun içindeki babanın

olduğunu düşündün ama adı üstünde hayaldi. Boynuzlu Maral Ana’nın ölümünü deden

kaldıramadı, bu yaşında sen nasıl kaldıracaksın ki? Ama sen çok güçlü bir çocuksun. Keşke

hayallerinin peşinden bu şekilde gitmeseydin. Keşke balık olacağını düşünmeseydin.

Ama düşündün. Gittiğin yerde iyi uykular miniğim. Umarım orada ailene kavuşursun.

Sevgilerimle.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 77


İÇİMDE

BAŞLAYAN

İHTİMALLER

Sevdiğim,

mektup

ÇAĞLA DOĞAN

11. sınıf

Yağmur yağıyor Ömür Bey. Gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız

toprağına. Ve ben sonsuz bir düzlükte küçücük bir, silik nokta gibi eriyip gidiyorum.

Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından? Duyar mısın beni bu büyük

uzaklıktan? Yalnızlığını katar mısın yalnızlığıma? Sahi açtırır mıydın güneşini

hayatımda? Yalnızım, yapayalnız. Yalnızlığım çoğalıyor içimde dışa vuruyor varlığını.

Bir sokak başında durmuş bekliyorum. Sonu çıkmaz ama yolculuğunu şimdiden

sevdim. İzliyorum yolu, ihtimalleri düşünüyorum. Sana sorduğum soruları önce

kendi içimde cevaplamaya çalışıyorum. Bütün ihtimalleri de düşünüyorum üstelik.

İçimde bir yerde yaşama hevesim büyük, sen de biliyorsun. Ama öyle bir sokaktayım

ki ihtimaller yokuşa çıkıyor. Hepsi boş ama öylesine ağır ki, çok doluymuşçasına. Bu

sokakta dahi yalnızım. Ne dolu kaldırımlar ne insan yok. Ne önemi var ki? Şimdi

etrafım dolu olsa da, tek bir kimse olmasa da yalnız hissediyorum biliyor musun?

Bir seni biliyorum gerçi. Seninle başlıyor ihtimaller içimde. Bak ihtimallerin yokuşa

çıktığı sokakta bile senden bahsedince çicekler açtı içimde. Ama yalnızım. İçinde

bulunduğum, içimde bulunan bütün tenhalar sensin gözümde. Okuyor musun acaba

geldin mi bu satıra kadar mesela? Bana dokunan bütün bunlar yüzünü güldürsün

Ömür Bey. Sevildiğini bil mesela, mutlu ol. Belki sevdiğinden değil ama birisinden

duymak bunları... Belki Güzeldir.

Seni düşleyerek süslediğim yolda yürüyeceğim şimdi uzaktan da ne güzellikler

katıyorsun dünyaya!

78 SAYI 01


mektup

İREM İMREN

11. sınıf

GİDİYORUM

DUYUYOR MUSUN?

“Yağmur yağıyor Ömür bey Gökten değil, yüreğimin

boşluğunda ömrümün ıssız toprağına. Ve ben sonsuz bir

düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum.

Seslenseler kim duyar sesimi yalnızlıklar katından? Kim

dokunabilir gözyaşlarıma? “

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel kelimerin ise kifayetsiz

olduğunu bu derde düşmeden önce. Bir yer var biliyorum,

epeyce yaklaşmışım anlatamıyorum. Anlatamıyorum

‘’Ömür Bey. O yer benim kurtuluşum, herşeyden arınmış

en saf halim. Anlatamıyorum. Ben bir yelkenliyim Ömür

Bey çok denizler çok fırtınalar aştım. Hepsinden sağ salim

çıktım. Size geldim Ömür bey sizde dinlenmeye. Ne olur şu

muazzam köprücük kemiğinizin boşluk kısmına sokulayım.

Hiç sesim çıkmaz, söz. Biraz dinleneyim. Bir Zeki Müren

çalsın hafiften ‘’Elbet bir gün buluşacağız.’’ desin. Buluşur

muyuz sahiden? Zeki Müren yalan söylemiş olamaz. O her

şarkısında içimde bir yerlere dokunur. Beni derinden etkiler,

bir yerlere sakladığım ve yüzleşemediğim tüm duyguları

ortaya çıkartır. Savunmasız kalırım, engel olamam. Sonra

hepsi ortaya dökülünce toplayamam tekrar. İşte bu yüzden

de hep dağınık kaldım ben Ömür Bey. Biraz dağınık, biraz

kırgın, biraz vazgeçmiş, biraz biraz umutsuz. Bu kadar

birazların içinde çokça da bitkinim.

Ben gidiyorum Ömür Bey, çünkü bazen gitmen

gerekir. Yarın iş yoktur, mehtap vardır. Canın deniz

çeker gidersin. Bazen dinlenmek için gidersin bazense

dinlemek için. O oradadır gidersin, o yoktur gidersin.

Bazen sırf geri dönebilmek için gidersin. Ben geri

dönebilmek için gidiyorum Ömür Bey. Arkama bakıyorum

oradaki herkese anama, babama, beni yakıp kül eden

yarime. Hepsinin yüzünde o mesut ifade. Gidişim iyi

oluyor bence. Ben bu dünyaya fazla geldim Ömür bey,

sevdiremedim, doğru düzgün de sevemedim. Kırdım

bir o kadar da kırıldım. Ama ne onlara ne yaşananlara,

en çok kendime kırgınım. Şimdi bir anka kuşuyum

bir yerde, kül oldum yeniden doğmak için gidiyorum.

Hoça kalın Ömür Bey.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 79


gaye boralıoğlu’nun

içimdeki mektubu

mektup

MERVE TUTAR

10. sınıf

Sayın Gaye Boralıoğlu,

İç ses, insanın içindekileri kendisiyle paylaşırken kullandığı sesidir. Özel konular olur

konuşulanlar genelde. Başkalarıyla paylaşmak istemediğiniz. Bazen bilinçaltının yansımasıdır

iç ses. Dışarıdan uzak kendinize yakın olduğunuz zamanlarda. Keyif vericidir.

Bir iç sesinizin olması, konuşacak birisinin olması demektir. Bir de bazen kontrolden çıkar

bu iç ses. Saçmalamaya başlar. Belki gerçekleşmesi zor, sonu pişmanlık getiren hayaller

kurdurtur. İşte Zeliş’inki de bu hesap. Aslında hepimizin alışık olduğu tipik ergen bir genç

Zeliş. Ailesinin onu bir türlü anlayamadığı, cimri oldukları, pimpirikli olmaları ve kolejin

modasına ayak uyduramaması Zeliş için tam bir işkencedir. Ve bu onu iç sesiyle baş başa

kalmaya itmektedir. Günümüz gençlerinin çoğunda olan bu problemi siz Gaye Hocam,

gayet iyi bir şekilde açıklamış, buna netlik getirmişsiniz.

Köprü kitapları oluştururken amacınızın çocuklar olması, önceliğiniz gençler olması çok zor

ve güzel bir çalışma. Sonuçta gençleri anlamalısınız, olaylara bizim gözümüzden bakmalı,

gerektiği yerde hayal gücünüzü zorlamalısınız. Bu oldukça zor bir iş. Her yazar bunu yapamaz.

Siz o çoğu yazarın yapamadığını yapmışsınız, başarmışsınız. Siz sadece bakmakla yetinmeyip

görmüşsünüz de. Sözüm meclisten dışarı, af buyurun ama her eline kalemi alan kendini yazar

zannediyor. Ben yazmayı çok seviyorum. Önceden sadece şiir yazardım. Sonra nasıl olduysa

deneme yazmaya da başladım. Kitap okumayı çok seviyorum ama önüme gelen her kitabı

okuyamam. Ben daha çok genç psikolojisi ve beden dili üzerine kitaplar okuyorum. Ne yalan

söyleyeyim ben okuyup beğendiğim her kitabın yazarı hakkında araştırma yapıyorum. Sizin

kitabınızı da okuduktan sonra bayağı hoşnut oldum. Hemen hakkınızda bir araştırma yaptım.

Hakkınızda sadece felsefe okuduğunuzu ve masterınızı “Sistematik Felsefe ve Mantık” üzerine

yaptığınızı biliyorum. Her neyse lafı çok da eveleyip gevelemek istemiyorum. Kitabınız

hakkında yorum yapmak istiyorum. Araştırmalarıma göre bu kitabınız bayağı ilgi görmüş.

Bu kadar ilgi görmesi muhteşem bir şeydir. Kitabınızı okuduktan sonra ne kadar saçma

düşüncelerden kurtulduğumu anlamış bulundum. Aslında sizin kitabınız bir değerlendirme,

gözden geçirme teşvik edici bir kitap bu yüzden sizi canı gönülden tebrik eder, başarılarınız

devamını diler, saygılarımı sunarım.

80 SAYI 01


BESTE YELİZ ŞAHİNTAŞ

10. sınıf

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 81


DÜŞE KALKA BİR

GÜNDEN KALANLAR

günlük

ASLI KONT

11. sınıf

Neyse eve geldim, tabiki evde kimse yok. Yatağım sabah bıraktığım

gibi, kahvaltı sofrası da öyle. Söylene söylene onları toparladım.

Bitmeyen kitabım olan Mai ve Siyah’ın bir bölümünü baştan okudum.

Merhaba Günlüğüm,

Bu sabah yine aynı şeyi yaptım. Tabiki de alarmımın ilk çalışında uyanamadım, sanki ikinci

çalışında uyanıyormuşum gibi bir cümle oldu bu. Tamam, doğruyu söylüyorum yine annem

uyandırdı.

Kahvaltı faslında evet yine sütümü içmedim ve annemin evden çıkana kadar söylenmesine

sebep oldum. Babam desem, bu hafta matematik öğretmenimi babamdan daha fazla gördüm.

Ben eve geldiğimde o işe gitmiş oluyor, gece de o gelene kadar ben uyumuş oluyorum. Ve

gelelim okula, okul kısmında biraz gergindim. Bir kıza sinir oldum. Emir vererek konuşan

insanlara oldum olası sinir olmuşumdur zaten, öyle insanlara tahammül derecem sıfır.

Fazlasıyla hassasım bu konuda...

Neyse ders teneffüs derken okul da bitti. Gelelim otobüs faciamıza, otobüste düştüm. Bildiğin

o tıklım tıklım otobüste düştüm. Aslında düşüş şeklim baya bir komikti. Arkamdan teyzeler

bağırıyor kız düşüyor diye bir kaç liseli gülüşüyor, ben de kimseye çaktırmadan nasıl kalksam

diye düşünüyorum. Neyse eve geldim, tabiki evde kimse yok. Yatağım sabah bıraktığım

gibi, kahvaltı sofrası da öyle. Söylene söylene onları toparladım. Bitmeyen kitabım olan

Mai ve Siyah’ın bir bölümünü baştan okudum. Biraz zorlansam da kitabı çözmeye başladım

en azından buna kesinlikle sevinmeliyim. Sonrası zaten yemek, ev, yatağım arasında gel

gitlerimle devam etti.

Günün sözü:

Şimdiye kadar

Leyla olduk,

Mecnun olmaya

zerre niyeti

olmayanlara, artık

sıra Piraye olmakta

hani aşkından

ölmüş de dönmemiş

Nazım’a...

Günün şarkısı:

Can Gox-

Neredesin sen,

Haydar

82 SAYI 01


günlük

GÖKMEN ÇETİN

11. sınıf

öğretmenler odası

günlükleri

Çocuğum, savaşta ve notta her şey mübahtır. Buyur gel anlat derdini,

değil mi ama yok illa yanındakini de sokacak içeri.

Yine Ali geldi bugün. Hem not istiyor hem içeri giremiyor. Çocuğum, savaşta ve notta her

şey mübahtır. Buyur gel anlat derdini değil mi ama yok illa yanındakini de sokacak içeri.

Valla Selin Hoca’yı tanımasam buna acır da biraz fazla not verir diyeceğim ama nasıl soğuk

bir kadındır, sorma!

Ali geldi dedim ya bugün, hah işte dönüyorum olaya. Bir baktım karşıdan Selin hoca

geliyor arkasında kuyruğu Ali. Ah Ali vah Ali! Yazık bu çocuğa. Neyse işte “Hocam ya

valla kalıcam.’’ diye yakınırken sen dön çocuğa lap diye “bırakacağım seni” de. Çocuk buz

kesildi öyle denir mi hoca hanım yani. Alıştıra alıştıra lütfen. Sonra Ali Küçük Emrah ‘tan

hallice döndü arkasını gitti. Selin Hoca içeri girdi. Ya kimsede sormuyor bana kim girsin

kim çıksın diye. İstemiyorum abicim bu kadını. İşte sonra soğuk rüzgarlar esti bir an. Ayşe

hoca geldi. Onlar hiç anlaşamazlar. Selin hoca demez mi “Öğretmenler odasının havası

bozuldu.’’ diye bozuldu tabi. Sen varsın daha ne olsun. Biri Realmadrid ise diğeri Barcelona

anlayacağın. Ayşe Hoca Ali’yi çok sever. İlk defa ılımlı yaklaştı Selin Hocaya. İkna çabaları

falan. Başaramadı tabi. Bir telefon çaldı, Selin Hoca’nın telefonu. Açtı kızıydı büyük

ihtimalle kalamazsın sonuçta karnın ağrıyordu. “İyi geçmedi sınavın, konuş hocanla.” dedi.

“Zaten konuştum olmaz.” dedi. “Ben gelip konuşurum hemen.” deyip telefonu kapattı.

Gitti konuştu Ayşe Hoca’yla biraz empatiyle her şey daha güzel Selin Hocam. Çocuk

hastaymış, sizin kızınızın özelliği ne değil mi ama. Neyse işte aklı başına geldi de yaptı bir

iyilik. Sen şimdi ne bu, sıradan şey diyeceksin de deme. Duygulandım be. Sevindim Ali’ye.

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

MAYIS 2017 83


BİR SOLUCANIN

GÜNLÜĞÜ

günlük

İLAYDA BUYURAL

11. sınıf

16 Aralık 2016, Çarşamba

Sevgili günlük,

Bugün az kalsın canımdan oluyordum. Büyük gagalı canavarlara öğle yemeği olmak

üzereydim. Toprağın üstüne çıktım ve yemek arıyordum. Çocuklarıma yemek götürecektim.

Aniden koca gagalı bir kuş geldi ve beni tam gagasına alacaktı ki toprağın altına girdim.

Biz kocam, çocuklarım ve kaynanamlarla beraber yaşıyoruz. İki gün önce evimize girip

kaynatamı balık tutmak için oltanın ucuna taktılar. En acılı günümüzdü kaynanam hâlâ

ağlıyordu yemeden içmeden kesildi. Kocam deseniz diğer solucanlarla beraber gezip tozuyor

bizi hiç umursamıyordu, çocuklar da okuldan eve gelince hemen odalarına kapanıp ödev

yapıyorlar. Bazı akşamlar yemeğe bile inmiyorlardı. Neyse ki evlat özlemi çekmiyordum.

Ne kadar görmesem de, okulda görüyorum onları annem ve babam beni okutup öğretmen

yapmışlardı daha sonra onları kaybettim, bir gün birkaç adam gelip evimizi açmıştı ve

annemi babamı almıştı, kurutup bir kutuya koymuşlar kutunun üstünde fotoğrafları var.

Özledikçe bakıyorum. Neyse kocam gelmeden sofrayı kurayım. Güle güle sevgili günlüğüm,

yarın görüşürüz.

BİR AYAKKABININ

GÜNLÜĞÜ

günlük

MERVE KESKİN

11. sınıf

Sevgili günlük,

Bugün yine her zaman ki rafımda yer alıyordum. Ta ki müşteri gelip beni alana kadar. Geldi

tam da istediği ayakkabının ben olduğunu söyledi. Artık dükkandaki son zamanlarımdı.

Aslında değişik yerleri göreceğim için bir yandan da mutluydum. Dükkanda çalışan bayan

aldı beni bulunduğum yerden. Bağcıklarımı çözdü ve müşteriye uzattı. Ayakları leş gibi

kokuyordu. Keşke uzatmaz olsaydı. Neyse işte beni çok beğendi. Kasada ödemesini yaptı.

Poşetin içinde sallana sallana eve gittik. Artık yeni yerim burasıydı. Eve gittikten sonra

beni özenle yeni rafıma yerleştirdi. Yerimde çok mutluydum ki yarım saat sonra kokuşmuş

ayaklarını yine içime yerleştirdi, bağcıklarımı bağladı. Sonunda evden çıkmıştık, yeni yerler

görecektim. Bu sefer de kokuşmuş ayakları yetmemiş gibi sarsık sarsık yürüyordu. Ayağını

burkmasıyla bende sürekli yamuldum. Biraz ileride de bir çamur yığını vardı. Tam kendi

kendime inşallah çamura batmayız derken cumburlop çamura daldık. Bütün güzelliğim ve

çekiciliğim artık gitmişti. Neydi benim günahım bilmiyorum ki! Dükkanda rafımda oldukça

rahat ve huzurluydum. Çamurlu çamurlu eve gittik. Ayağını çıkardı sonunda rahat bir nefes

alabildim. Ayaklarını çıkardığı gibi beni çamaşır makinesine attı. Temizleneceğim diye

sevinirken makina çalışmaya başladı. İlk başta gürültüden korktum. Gürültü yetmiyormuş

gibi bir de hızlı hızlı dönmeye başladı. Bugünkü işkencelerim bunlardı. Bakalım yarın nasıl

olacak? Yarın görüşmek üzere..

84 SAYI 01


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ

BESTE EROĞLUER

9. sınıf

MAYIS 2017 85


FEYZA KAPKAÇ

9. sınıf



Kodu okut

hemen paylaş

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!