14.06.2022 Views

Guzel_Yazi_Defteri_Sayi_4_

Güzel Yazı Defteri, Tekirdağ Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesinin Resimli Edebiyat Dergisidir.

Güzel Yazı Defteri, Tekirdağ Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesinin Resimli Edebiyat Dergisidir.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Resimli Edebiyat Dergisi Haziran 2022 N o 4<br />

ROMAN KAHRAMANINA<br />

MEKTUP YARIŞMASI<br />

Ödül alan mektuplar<br />

İÇ DÖKMELER<br />

KÜÇÜREK ÖYKÜLER<br />

EN SOSYAL<br />

OKUL OLMAK<br />

Her yerde sanat<br />

YÜRÜ! HÜR MAVİLİĞİN BİTTİĞİ SON HADDE KADAR!..<br />

İNSAN, ÂLEMDE HAYÂL ETTİĞİ MÜDDETÇE YAŞAR.


Kızı, annesi Nezihe Meriç’i anlatıyor:<br />

Çocukluğumda hiç unutmadığım bir mavi defteri vardı, defterlere plastik kap<br />

geçirirlerdi ya hani, hâlâ var mı bilmem. Gri mavi kabı olan bir defteri vardı,<br />

herhalde onu bir defterden diğerine geçiriyordu ama benim için hep aynı mavi<br />

defterdi. O defterine notlar alırdı hep ama onun dışında bütün müsveddelerini<br />

daktiloda yazardı, sonra bu müsveddeleri tekrar temize geçirirdi, elle yazmak<br />

diye bir şey yoktu. Annemi ben hep ya daktilonun başında yazarken ya kitap<br />

okurken ya da yemek yaparken hatırlıyorum. Bir de hep çok dik otururdu<br />

yazarken. Ha bir de dikiş dikerken; çok severdi dikiş dikmeyi, yaratmayı.<br />

Kıyafetleri meşhurdu zaten, özellikle yazlık kıyafetler ve ev kıyafetleri,<br />

onları dikmek kolay olduğu için öyle şeyler dikerdi, tayyör kostüm dikemezdi<br />

ama basit basit şeyler dikerdi, mesela annemin kimonoları meşhurdu. O<br />

zamanlar Sümerbank’ta içi pazen dışı saten kumaşlar vardı, hep onlardan alıp<br />

böyle uzun kimonolar dikerdi. Çok şıktı evde, özellikle gençken, yaşlılığında<br />

da giydi ama yaşlılığında daha çok pantolon kazağa dönmüştü. Çok fazla<br />

yazlık elbise dikerdi, değişik değişik, şile bezlerinden. Mesela muhtemelen<br />

kimse bilmez, “deli basma” kumaşlar vardı, onları üç kuruşa satarlardı,<br />

annem de hep böyle o deli basmalardan kendine bir şeyler diker, yakasına bir<br />

şeyler yapar, tığı işi yapar, bilmem ne yapar yeniden tasarlardı, her gören<br />

bayılıyordu. Yaratıcılık yönü çok fazla gelişmişti.<br />

Aslı Şengil Buico annesi Nezihe Meriç’i anlatıyor, Sibel Oral-Seçil Epik<br />

Sibel Oral-Seçil Epik, t24.com.tr


Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Resimli Edebiyat Dergisi Haziran 2022 N o 4<br />

“Kalemi yonttum. Yonttuktan<br />

sonra tuttum öptüm. Yazma-


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ EDEBİYAT DERGİSİ / HAZİRAN 2022/ SAYI 4<br />

Genel Koordinatör<br />

AHMET ÇİFTÇİ / Okul Müdürü<br />

ISSN:130B-996X<br />

Editör / Genel Yayın Yönetmeni<br />

DENİZ GÖNÜLLÜ / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni<br />

Koordinatör<br />

MİNE ÇİÇEK GÖNÜLLÜ / Görsel Sanatlar Öğretmeni<br />

Yayın Kurulu<br />

HİLAL KÖYBAŞI / 10. sınıf BEYZANUR ÇAKIR / 10. sınıf HALİME TOPAL / 10. sınıf<br />

AYŞEGÜL SARIHANOĞLU / 9. sınıf<br />

ÖZGE ÇELİKTÜRK / 9. sınıf<br />

Resim Atölyesi Öğretmeni<br />

MİNE ÇİÇEK GÖNÜLLÜ / Görsel Sanatlar Öğretmeni<br />

Kapak Resimleri: Ön Kapak: ATILAY SAYGIN / Mezun<br />

Arka Kapak: GÜLDEN BAŞARAN / 11. sınıf<br />

Danışman:<br />

SİBEL SOYKAN / FUNDA ÇANAKÇI<br />

Dizgi: HARUN TEKEŞ / EREN TABAN / İREM ERKEN<br />

Düzelti: FUNDA ÇANAKÇI<br />

Grafik Tasarım:<br />

DENİZ GÖNÜLLÜ / denizgonullu@gmail.com<br />

Yönetim ve Yazışma<br />

defterdeki@gmail.com<br />

Çorlu Mimar Sinan Anadolu Lisesi Zafer Mahallesi, 59850 Çorlu/Tekirdağ<br />

Telefon ve Belgegeçer: 0282 692 29 02 / 0282 692 29 04<br />

web: www.corlumimarsinan.meb.k12.tr<br />

>Gönderilen yazılar yayımlansın yayımlanmasın iade edilmez. >Yayımlanan yazıların sorumluluğu eser sahiplerine aittir.<br />

>Dergimiz, Şubat 2005 tarih ve 2569 sayılı Tebliğler Dergisinde yayımlanan “İlköğretim ve Ortaöğretim Sosyal Etkinlikler<br />

Yönetmeliğine (Madde 24)” uygun hazırlanmıştır. 13.01.2005 tarih ve 25699 sayılı R.G.)<br />

GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


Bekleyiş sona erdi.<br />

Doğru zaman şimdi; eskisi gibi dinleyelim, konuşalım, çizelim, yazalım<br />

ve paylaşalım.<br />

Sanat Bahçemizde pek çok etkinlik gerçekleşti bu yıl. Sanki hiçbir şey<br />

olmamışçasına devam etti yeniden hayat.<br />

Yüz yüze olamadığımız, kendi küçük dünyalarımızda geçirdiğimiz<br />

zamanların, paylaşamadığımız anların acısını çıkarırcasına bir araya<br />

geldik yeniden.<br />

Birlikteyken daha çok geliştik ve parladık. Küçük anlarımızda<br />

gülümsedik hayata.<br />

Hep birlikte olacağımız yılların umuduyla, hiç durmadan devam<br />

edeceğimiz bir gençlik hayaliyle…<br />

İçimizi döktük şiire, öyküye, mektuba, resimlere… Bahçemizde<br />

büyüttüklerimiz şimdi Güzel Yazı <strong>Defteri</strong>’nde.<br />

Resimli edebiyat dergimizin 4. sayısı sizlerle.<br />

Heyecan doluyuz. Kitapla geçecek bir yaza da merhaba diyelim.<br />

Bir daha hatırlayalım:<br />

En iyi an, içinde bulunduğumuz andır.<br />

Hep sevgiyle, hep sanatla...


GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04<br />

Sude Bölükbaşıoğlu / 11. sınıf


04<br />

ATILAY SAYGIN 1<br />

SUDE BÖLÜKBAŞI 6<br />

CEREN KARASALİHOĞLU 8<br />

MURAT KINAY 11<br />

ELİF SUDENAZ AKÇAMAN 12<br />

NAZLI ŞEN 13<br />

SEDA BAKİŞ 14<br />

ÖZLEM HOCA 15<br />

BÜŞRA EROĞLU 16<br />

İLKE YILDIZ 17<br />

KÜBRA ÇAKICI 18<br />

AYŞEGÜL COŞKUNER 19<br />

EYLEM İREN 20<br />

HİLAL KÖYBAŞI 21<br />

DİLAY DAŞTAN 22<br />

ŞEVVAL YUSTEMUR 23<br />

ZEYNEP KINIK 24<br />

AZRA DİNÇER 25<br />

BEYZA ÇAKIR 26<br />

MELEK AYDIN 28<br />

HİLAL KÖYBAŞI 29<br />

HALİME TOPAL 32<br />

BEREN AYDIN 33<br />

İCLAL SAYAR 34<br />

RÜYA KARATAŞ 34<br />

BARIŞ AYGENÇ 34<br />

HARUN TEKEŞ 34<br />

EREN TABAN 34<br />

İREM ERKEN 35<br />

TÜLİN SÜSLÜ 35<br />

ŞEVVAL YUSTEMUR 35<br />

SELENAY AKGÜN 35<br />

CEREN KUYU 35<br />

ÜMMÜ HİLAL ÇAKMAK 35<br />

ESRA ANIK 36<br />

SADİ ŞAHİN 36<br />

SEDA BAKİŞ 36<br />

SUDENAZ COŞKUN 36<br />

ASLI SENA ATILGAN 36<br />

SEDANUR DEMİR 36<br />

İSMAİL TOKCAN 37<br />

SUDENAZ CANDAN 37<br />

BEYZA GÜL YILDIZ 37<br />

HATİCE KELEŞ 37<br />

SEVGÜL SOYSAL 37<br />

EMRE KAHYA 38<br />

SADİFE NAZ YUMUK 41<br />

BEGÜM YILMAZ 42<br />

ECE KAÇAN 42<br />

ZİLAN DAŞTAN 43<br />

KAREN BOZKURT 44<br />

TUĞBA GÜLEÇ 47<br />

EMİNE BİNNUR KARACA 48<br />

AZİME SAHRA KARADENİZ 49<br />

ESRAGÜL TUNAY 49<br />

İREM KÖMÜRCÜ 49<br />

RABİA YILDIZ 50<br />

BEYZA NUR KOCABAŞ 52<br />

ELANUR TUTAR 55<br />

ÖZGE ÇELİKTÜRK 56<br />

ELANUR DENİZ 57<br />

BEGÜM YILMAZ 58<br />

İREMNUR İŞLER 59<br />

EMİNE BİNNUR KARACA 60<br />

ASUDE KURBETOĞLU 61<br />

GÜLDEN BAŞARAN 64


8 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04<br />

Ceren Karasalihoğlu / 11. sınıf


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

9


DENEME<br />

10 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


BİR KADIN VE AŞK VAVEYLASI<br />

Murat Kınay<br />

BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ / ÇORLU LİSESİ<br />

Sevgili Maria Puder, nâm-ı diğer Kürk Mantolu Madonna’m;<br />

Sözlerime başlarken güzelliğinizi ve zarafetinizi yalnızca romanda tasvir edildiği kadarı ile kavrayabilmeme rağmen sizden<br />

oldukça etkilendiğimi söylemeden edemeyeceğim. Neticede böyle hisler besleyebileceğim birisi bulmakta fazlasıyla zorlanmaktayım.<br />

Fark ettim ki Raif Efendi ile olan ilişkiniz, bana daha önce hiçbir yerde rastlamadığım bir aşk hikâyesi sundu. Kimin<br />

aklına gelirdi ki? Bir tarafta sessiz, melankolik bir adam olan Raif Efendi, diğer bir tarafta ise coşkulu, güler yüzlü, sahnelerde boy<br />

gösterip şarkı söyleyen bir kadın olan siz... Sonucunda ise dillere destan bir aşk... Sonu pek iç açıcı olmasa da bu aşk hikâyesinin<br />

bana çok şey kattığını anlayabiliyorum. Keşke sizin hikâyenize benzer hikâyeler çoğalsa da aşka olan inanç tekrar eski ve gerçek<br />

şöhretine kavuşsa.<br />

Bu dönemde aşkın anlamını yitirip bir kelimeden öteye gidemediğini üzülerek dile getiriyorum. Aşk sizce bir heves midir<br />

yoksa bundan fazlası mı? Ne yazık ki çoğu insan bu soruyu yanıtlayamıyor bile. Sanırım aşık olmanın ne derece büyük bir meziyet<br />

olduğunu kavrayamıyorlar. Bazıları da en ufak bir duyguyu aşk ile aynı kefeye koyup büyük bir yanılsama içine düşüyor. Hayır,<br />

eğer bir duygu sizi bir anda dünyanın en mesut veya en mutsuz insanı haline getiriyorsa, bunu diğer duygulardan ayıramamak<br />

nasıl mümkün olabilir? Ancak bazen üzülmüyor değilim. Gerçekten de büyük bir çoğunluk, böyle bir his beslediği kişiye kalbinin<br />

en derin yerlerinde hissederek şiir yazmanın, geceler boyu hayaller kurup sanki gerçekleşmişçesine gülümseyebilmenin, onu<br />

her gördüğünde kalbinin yerinden adeta fırlayacak kadar hızlı atmasının tadına varamadan ya da böyle davranışlarda bulunduğu<br />

halde bütün bunların karşılığını alamadan bu dünyadan göçüyor. Fakat asıl beni hüzünlendiren şey ise yavaş yavaş benim de bu<br />

duygudan şüphe duymaya başlamış olmam.<br />

Bayan Maria Puder, sizce aşk denen duyguyu kendi içimizde yok edebilmenin bir yolu var mıdır? Bu sorudan sonra bana<br />

biraz sinirlenmiş olabilirsiniz, sizi anlıyorum. Fakat aşk, bana artık daha çok vefasız bir duygu olarak gelmeye başladı. Belki de<br />

hiçbir zaman karşılığı tam olarak sağlanamayacak olan bir duygu...<br />

Bunun nedenini tam olarak saptayamıyorum. Sanki beynim beni, aşkın bir serap olduğunu düşünmeye teşvik ediyor,<br />

kalbim ise tam tersini savunarak beynimi tehdit ediyor. Aslında şöyle bir bakınca çölde mahsur kalmış birisinin bunaltıcı sıcak ve<br />

susuzluktan ötürü serap görmesi ne kadar da açıklayıcı bir betimleme oluyor aşk için. Ancak bütün bunlara rağmen aşk, çoğu<br />

zaman içinden çıkılması imkansız gibi gözüken bir bataklığa ve çoğu zamanda yumuşak, pamuksu, pembemsi renkte hoş bir<br />

buluta benziyor. İşte işleri ilginç ve karmaşık yapan şey de bu oluyor. Her neye benzerse benzesin ve bazı zamanlarda şüpheye<br />

düşürmeye ne kadar açık olursa olsun yine de farketmiyor, gerçekten aşk anlaması çok güç ve güzel bir duygu.<br />

Ah her neyse, size olan mektubumda sizden çok kendi hislerim üzerimde durduğum için beni bağışlayın. Son sözlerimde<br />

sizin de canınızı daha fazla sıkmaktan kendimi alıkoyacağım. Maria Puder, bana aşk denen duygunun ne kadarda ayrıcalıklı, derin<br />

ve anlaşılamaz bir konu olduğunu kendi benliğinizle gösterdiğiniz için size minnettarım. Şu tahayyül bile edemediğimiz muazzam<br />

genişlikteki evrende bir nokta kadar bile yer kaplamadığımızı, kaplayamayacağımızı düşününce ne kadar da aciz ve aşağılık olduğumuzu<br />

anlıyorum. Letafetinizden ötürü size hayranlık beslediğimi bir kez daha dile getirerek hislerimin ciddiyetine varmanızı<br />

diliyorum. Sağlıcakla kalmanız temennisiyle Bayan Maria Puder, Raif Efendi’nin tabiriyle Kürk Mantolu Madonna...<br />

Sevgilerle, Murat.<br />

Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

11


Sevgili Raskolnikov,<br />

RASKOLNIKOV’A MEKTUP<br />

Elif Sudenaz Akçaman<br />

İKİNCİLİK ÖDÜLÜ / TİCARET BORSASI ANADOLU LİSESİ<br />

Suç ve Ceza, Fyodor Dostoyevski<br />

08.04.1866/St.Petersburg<br />

Mektubumun bu kadar geç kalmasını mazur görürsün umarım. Annemin birtakım sağlık sorunlarıyla ilgil eniyordum. Yazacak<br />

zamanı ancak şimdi bulabildim ve hemen oturup bu satırları yazmaya başladım.<br />

Son mektubunu aldım. Demek tasarladığın planı hayata geçirdin. Bundan sonraki adımlarında daha dikkatli olmalısın dostum. Karakol<br />

her an ensende olabilir.<br />

Önceden anlattıklarına göre, kocakarıyı baltayla öldürecektin fakat kız kardeşi de nereden çıktı yahu? Zavallı Lizaveta’nın ne suçu<br />

vardı? Neyse, olan olmuş bir kere. Bundan sonra yapılması gereken daha dikkatli adımlar atmak. Baksana, neredeyse yakalanıyormuşsun.<br />

Şöyle bir baktığımda, daha o an yakalanmamanın bir mucize olduğuna kanaat getiriyorum. Planında bu kadar önemli hatalar<br />

yapabileceğini hiç düşünmezdim doğrusu. Bu hatalarını günlerdir midene doğru dürüst bir şey girmemesine ve yaşadığın o sefi l dolabın<br />

hastalıklı havasına veriyorum. Keşke cinayetten birkaç gün önce yazsaydın bana, birlikte tekrar gözden geçirseydik bütün planı.<br />

Ama biliyorum ki gururlu doğan gereği sen sana her türlü yardımı hiç düşünmeden edecek sevgili annenden bile yardım istemekten<br />

kaçınırsın. Tam da bu sebeple mektubunu okuyup da benden yardım istediğini gördüğümde ne kadar şaşırdığımı hayal edebilirsin.<br />

Sana aklımdaki planı anlatayım:<br />

Öncelikle kocakarının evinden aldığın her şeyi gördüğün en akla gelmeyecek yere sakla. Sonra onları oraya koyduğunu sen<br />

bile unut ve arkanı dönüp uzaklaş. Sonrasında eve git, kıyafetlerini günışığında dikkatlice gözden geçir. Bunu yaparken kapını kilitlemeyi<br />

ihmal etme. Kıyafetlerini gözden geçirdikten sonra kanlı parçaları kes ve kesildiğini belli etmeyecek kadar dik. Kestiğin parçaları<br />

sobaya at ve tamamen yandığından emin olana kadar sobanın başından ayrılma. Parçaların tamamen yanıp kül olduğundan emin<br />

olduktan sonra odana geri git ve yaptığın şeyleri tekrar gözden geçir. Bir kere baltayı bütün kandan arındırdığına emin ol. Eğer eksik<br />

yaptığın hiçbir şeyin olmadığı kanaatindeysen içini rahatlatıp biraz uzanabilirsin. Benim planım bu açıkçası.<br />

Değinmek istediğim bir konu daha var: mektubunda hasta olduğunu dile getirmişsin. Önemli bir şeyin yok ya Rodya? Beslenmene<br />

dikkat etmiyorsun ki dostum. Zaten yoksulluk içindesin, eline geçen parayla da ya başkasına yardım etmeye çalışıyorsun ya da kafanı<br />

rahatlatması amacıyla orada burada harcıyorsun.<br />

Bir de bir kızla tanıştığını söylemişsin. Sonya mıydı adı? Kızdan hoşlandığını sezinledim. Duygular konusunda hiç iyi olmadın<br />

Rodya, birinin sana yol göstermesine ihtiyacın var. Benim sana tavsiyem, kızı daha yakından tanımaya bak. Gözlemlediklerini de bana<br />

yaz ki sana bir yol gösterebileyim.<br />

Biraz da bizim buraları anlatayım sana. Her şey bildiğin gibi gerçi. Annem biraz hasta yalnızca. Doktorlar verem diyor. Elimden<br />

geldiğince iyi bakmaya çalışıyorum tabii. Kız kardeşime iki talip çıktı. Biri avukat diğeri komiser. Henüz ikisi arasında karar veremediler,<br />

son zamanlarda evde konuşulan tek konu bu oldu bile diyebilirim. Beni hala bir isteyen çıkmadı, her zamanki gibi bütün vaktimi okuyarak<br />

geçiriyorum. Üniversiteye devam etmeye karar verdim! Okumak, eğitimime devam etmek istiyorum Rodya, gerçekten istiyorum.<br />

Keşke sen de devam etsen, seni bir devlet memuru olarak görmeyi gerçekten isterim. Umarım bir gün sen de benim gibi düşünürsün.<br />

Mektubumun son satırlarına geliyorum artık, yavaş yavaş, istemeden vedalaşıyorum seninle. İçimden bir ses uzun süre senden<br />

haber alamayacağımı söylüyor bana. Umarım yanılıyorumdur. Annem ve kardeşim seni öptüklerini söylememi istediler. Kendine<br />

iyi bak. Rodya, annene ve çok sevgili kız kardeşine sevgilerimi ilet.<br />

Sevgiler,<br />

Nevsky Prospekt/St. Petersburg/Rusya<br />

12 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Nazlı Şen / 9. sınıf<br />

13


ACI DOLU BİR RESİM TABLOSU<br />

Seda Bakiş<br />

ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ / MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ<br />

28.11.2021<br />

Sevgili Werther,<br />

Öncelikle kalbini tekrar ilkbahar esintisi gibi estirecek duyguyu bulduğun için mutlu olduğumu söylemek istiyorum. Yeryüzündeki<br />

her canlı gibi sen de mutlu olmayı hak ediyorsun sevgili arkadaşım. Hiç ummadığımız anlarda davetsiz duygular<br />

kalbimizin kapısını çalabilir. Ama bana yazdığın mektupta görüyorum ki kalbini estiren kadın nişanlıymış. Söyleyebilirim ki hayat<br />

acılardan ibarettir, anlık mutluluklar getiren. Bu durumun çok yanlış olduğunu biliyorum, bence bunu sen de çok iyi biliyorsun.<br />

Ama kalp dediğimiz şey maalesef doğruyu yanlışı bilmiyor. Bu yüzden böyle durumlarda, bizi kapana kısılmış gibi hissettiren durumlarda,<br />

devreye girebilecek kontrol merkezimiz, beynimiz, var. Her ne kadar şu an karışık duygular içerisinde olsan da lütfen<br />

kendin ve onun için doğru olanı yap. En çok da kendin için.<br />

Beni yeni yaşanılanlardan haberdar etmeye devam et. Ben de sana bu yolunda yardımcı olmaya çalışacağım. Bu yolda<br />

ben de seninle birlikte yürüyorum. Bilirsin ki arkadaşlar bu günler için vardır.<br />

Lütfen bu saf acıyı gerinde bırakmaya çalış. Çünkü bu duyguya ne kadar çok kapılırsan, o kadar zehirleneceksin. Ne kadar zehirlenirsen<br />

o kadar vazgeçeceksin kendinden. Mektuplarından ne kadar büyük bir çıkmazda olduğunu görebiliyorum. Ama bil ki<br />

hayat geriye akmaz. Dünya binbir tane fırsatlarla doludur, seni nereye taşıyacağını bilemezsin. Taşıyacağı gibi hayatına kimlerin<br />

gireceğini de bilemezsin. Ben mutluluğu tekrardan, daha mutlu olabileceğin koşullarda bulacağına inanıyorum. Ne kadar zor olsa<br />

da buna sen de inanmalısın. Çünkü hayat dediğin böyledir. Bazı şeyler kalbimizin istediği gibi olmaz. Zaman istediğimiz bir anda,<br />

dilediğimiz bir zaman diliminde durmaz. O yüzden bu acımasız tempoya ayak uydurmak gerekir.<br />

Hayatından sakın ümidini kesme. Bu duyguların sarhoşluğuna kapılma. Âşık olduğun doğayla iç içe olmaya devam et.<br />

Âşık olduğun sanatını icra etmeye devam et. Bu çıkmaz sokaktan kendine bir yol yarat.<br />

Seni tekrar görmeyi iple çekiyorum, Werther. Birlikte yaratmamız gereken bir sürü resim tablosu var. O zamana kadar esen<br />

kal, sevgili dostum. Güzellikler daima naif ruhunla birlikte olsun...<br />

En içten duygularımla.<br />

Seda<br />

Genç Werther’in Acıları, Johann Wolfgang von Goethe<br />

14 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Özlem Hoca / 11. sınıf<br />

15


YER ALTINDAKİ ADAMA MEKTUP<br />

Büşra EROĞLU<br />

MİMAR SİNAN ÖZEL ÖDÜLÜ / ÇORLU ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ<br />

Sevgili Yer Altındaki Adam,<br />

En içten duygularımla yazıyorum size bu satırları. Düzeltilmemiş, bozulmamış ve biçimlendirilmemiş en saf duygularımla.<br />

Söze nasıl başlayacağımı ve nereden gireceğimi tam olarak bilememekle beraber, aslında size nasıl olduğunuzu da sormak<br />

istemiyorum. Bunun nedeni belki de kendi yer altınızda oluşturduğunuz kin ve nefret duygusuna teslim olduğunuz sürece, hiçbir<br />

zaman iyi olamayacağınızı biliyor oluşumdan kaynaklanıyordur. Aslında size bu mektubu asıl yazma amacım, nasıl olduğunuzu<br />

veya neler yaptığınızı öğrenebilmek değildi; şüphesiz bunları tahmin etmek oldukça kolaydır. Fakat benim istediğim şey, ilk olarak<br />

kendinizi mahkûm ettiğiniz yer altınızda oluşan düşüncelerinizin gerçek sebebini anlamak ve sonrasında bu sebepleri açığa çıkarmak<br />

olacaktır.<br />

Sevgili yer altındaki adam, isteklerin çıkarlar üzerine kurulmuş bir sebep olduğunu düşünüyorsunuz. Ama bazı istekler<br />

zorunluluklar üzerine kurulmuştur, bu maddeyi atlıyorsunuz. İnsan her zaman isteklerini gerçekten kendi özgür iradesiyle mi seçer?<br />

Yoksa bazı istekler, yaşamak için yapılması gereken zorunluluklardan mı geçer? Oluşan ihtimalleri unutmamanız gerekiyor.<br />

Çünkü zorunluluklar yapılması gerekeni değil, bazen yanlışları kendine hedef gösteriyor.<br />

İsteklerimizin her zaman bizim yararımıza olduğunu düşünmesem de çıkarlarımıza çoğu zamanlar denk geldiğine inandığım olmuştur.<br />

Sizin de dediğiniz gibi bazı isteklerimizin çıkarlarımıza ters düşebileceği gibi çoğu insanın bunu bilerek ve isteyerek hiçbir<br />

zorunluluk altında yapmadığı da inkâr edilemez bir gerçek. İşte bu insanlar kendilerine değer vermeyen besledikleri kin ve nefret<br />

duygusuyla yer altına çekilmiş sizin gibi kimselerden oluşur. Hayır, size hakaret etmiyor veya kötü bir düşüncede bulunmuyorum.<br />

Sadece bazı karamsarlık içindeki davranışlarınızın, canlı yaşama karşı duyduğunuzun nefretin asıl nedenini öğrenmek istiyorum.<br />

Kinle temizlenen bir ruhun insanı yücelteceğini düşünme sebebiniz nedir? Çektiği acıların insanı güçlendirdiği iddiası doğru olabilmekle<br />

birlikte, oluşan kin bana göre bütünüyle bununla zıtlık içindedir. Çünkü kin insanı yüceltmez. Kin, insanı fazla miktarda<br />

alınmış bir ilaç gibi yavaş yavaş öldürür. Bahsettiğim şey bedenen ölmekten ziyade, bu duygunun insanın ruhunu köreltip yangına<br />

sürükleyebilecek kadar büyük bir güce sahip olmasıdır. Yani en sonunda zarara uğrayan kişi yine kendimiz oluruz. Bu sizin<br />

içinde geçerlidir, sebepsiz ve anlamlandıramadığınız kin duygunuzun sizi ileriye götüremeyeceğini kabul etmeseniz de bunu<br />

gelecek zamanlarda büyük bir farkındalıkla anlayacağınızı umuyorum. Belki de bu benim bir çeşit kendimi kandırış şeklimdir. Ne<br />

de olsa düşüncelerinizin ve fi kirlerinizin şekline yol veremeyeceğim büyük bir gerçek olmakla birlikte, dediklerimin de üzerinizde<br />

farklı bir etki kuracağını sanmıyorum. Yine de şu an yazmakta bulunduğum bu mektupta, düşüncelerimi bütünüyle söylemekten<br />

çekinmeyeceğimi de belirtmek isterim.<br />

İçinizdeki kin aslında insanlara değil sevgili yer altındaki adam, tam olarak içinde bulunduğunuz duruma ve bulunduğunuz<br />

durumdan zevk alıyor oluşunuzadır. Bu size saçma gelebilir veya beni haklı da bulabilirsiniz. Her iki ihtimal de sonucu değiş-<br />

Yeraltından Notlar, Fyodor Dostoyevski<br />

16 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


tiremeyeceği gibi dile getirdiğim düşüncelerimi de değiştiremeyecektir. Oluşan kin ve nefret duygunuzun, aslında insanlara olmadığını<br />

düşünmek için bir çok sebebim vardı. Bunların arasından en belirgin olanı şüphesiz öç alma duygunuzun sizi hiçbir zaman<br />

tam olarak ele geçirememiş olmasıdır. Fakat öne sunduğum sebep yine de bahsettiğim öç alma durumunu gerçekleştirmek için<br />

büyük bir istek duyduğunuz gerçeğini değiştirmiyor. Nitekim yaptığınız girişim ile birlikte bunu gerçekleştirmiş bile sayılabilirsiniz.<br />

O gün, orada bir insanı küçük düşürmenin nelere yol açtığını görmüş olmanıza rağmen belki de hâlâ bunun gerekliliği hakkında<br />

düşünüyorsunuz kendi kendinize. Fakat kimse küçük düşürülmenin yararı hakkında konuşmaz, getirisi ne olursa olsun bu<br />

böyledir. Şimdi bana ‘Benim düşüncemde durum farklıysa bunu kim değiştirebilir?’ diye sorabilirsiniz. Size verecek bir cevabım<br />

olmasa bile, sizden beklediğim birkaç cevap var aslında. Küçük düşürülmenin kendi üstünüzde gördüğünüz ne gibi yararları<br />

oldu? Nefretiniz ve beslediğiniz kin sizi farklı bir çıkmaza sürüklemekten başka ne işe yaradı? İşte bunlar sadece önü kesilemez<br />

saçmalıklardır.<br />

Doğruluğunu bile henüz kavrayamadığınız bu duyguların, aslında sizi engelleyemediğiniz bir çaresizlik fırtınasına sürüklemekten<br />

başka işe yaramadığını bildiğiniz gibi yine de oluşan bu duyguları tekrarlamaktan da vazgeçemiyorsunuz. Küçük<br />

düşürülmüşsünüz ve bundan utanıyorsunuz fakat başkasını küçük düşürmekten de asla çekinmiyor hatta -belki de- zevk bile<br />

alıyorsunuz. Ancak peşinden yeni bir pişmanlık duygusu vicdanınızı sardığında gerçek yaşamın farkındalığıyla titriyor kalbiniz.<br />

Yeraltınızda beslediğiniz nefret ve kin duygusuna öylesine alışmışsınız ki bundan ölesiye büyük bir korku duyuyorsunuz.<br />

Ne dersiniz? Belki de artık esir olduğunuz yeraltından çıkmanızın vakti çoktan gelmiştir.<br />

Büşra<br />

İlke Yıldız / 9. sınıf<br />

Yeraltından Notlar, Fyodor Dostoyevski<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

17


MUTLULUK OYUNU<br />

Kübra Çakıcı<br />

MİMAR SİNAN ÖZEL ÖDÜLÜ / ÇORLU BORSA İSTANBUL FEN LİSESİ<br />

Sevgili Polyanna,<br />

Bir kitap kahramanına mektup yazmamız istendi. Bir çok kitap okudum. Fakat hiçbiri senin kadar değiştirmedi hayata<br />

bakışımı. Ben de bana çocukluğumdan beri ilham olan ve ha yata pozitif yaklaşmamı sağlayan kahramanım olarak sana yazmak<br />

istedim.<br />

Seninle ilk tanışmam 10 yaşlarımda oldu. Bir gün annem bana elinde bir hediye paketi ile geldi. İçerisinde sevimli kapağı<br />

olan bir kitap vardı. Nereden bilebilirdim ki bir kitap kahramanının tüm hayatıma bu kadar etki edeceğini? Kaç kez okudum bilmiyorum.<br />

Fakat bildiğim tek şey benim hayata bakışımın çok değişmiş olmasıydı o küçücük yaşımda. Senden öğrendim pozitifl iği ve<br />

tüm zorluklara rağmen hayata iyilik dolu bakmayı. Başımıza ne gelirse gelsin her şeyden bir ders çıkarmayı ve daima mutlu olmayı<br />

öğrettin bana.<br />

Sen, anne ve babanı kaybedip, sana kötü davranan teyzene rağmen hayata sımsıkı tutundun. Sana verilen o küçücük<br />

izbe tavan arası bile seni mutlu etmeye yetti. Ne büyük bir yüreğin var senin çocuk! Acımasız hayata karşı küçücük bedenin olsa<br />

da kocaman bir gülümseme ile karşılık verip yumuşattın, sevgiye aç kalmış tüm taş kalpleri.<br />

Hatırlıyor musun Polyanna, evinizin yakınında oturan huysuz bir amca vardı, adı John PENDLETON’du. Çok varlıklı olmasına<br />

rağmen, koskoca evinde tek başına yaşıyor ve kimseyle de muhtap olmuyordu. Fakat senin iyilik dolu yüreğin o huysuz ihtiyarı<br />

bile yumuşatmaya yetmişti. Hatta evsiz ve kimsesiz bir çocuk olan Jimy’i senin sayende evlat edinerek yalnızlığından kurtulmuş<br />

ve sevgi dolu, merhametli bir insan olup çıkmıştı. Bir gün evin hizmetçisi Nancy sana tüm kötü olaylara rağmen nasıl bu kadar<br />

olumlu olabildiğini sormuştu. Sen de ona şu cevabı vermiştin; Mutluluk Oyunu.<br />

Hani şu babanla oynadığınız mutluluk oyunu... İşte ben çocukluğumdan beri oynuyorum onu her mutsuzluğa kapıldığımda. Her<br />

mutsuzluk aslında başka mutlulukları doğurabilirdi sana göre. Her olayın içinde iyilik ve güzellik görmen ne hoş!<br />

Başına gelen o korkunç kaza bile senin hayata güzel bakmana engel olamadı. Doktorlar artık yürüyemeyeceğini söylese<br />

de sen asla pes etmedin ve her zaman mutluluk saçmaya devam ettin. Artık senin sayende tüm kasaba oynuyordu mutluluk<br />

oyununu. Teyzen bile...<br />

Beni en çok mutlu eden de sonunda senin iyileşip yürüyebilmen oldu Sevgili Polyanna.<br />

Senden öğrendiğim pozitifl ik benim tüm hayatıma yansıdı. İyi şeyler düşünürsem, iyi şeyler yaşarım dedim hep kendime.<br />

Herkese ve tüm canlılara sevgi ile yaklaştım. Her zorluğun içinde kolaylık, her kötülüğün içinde iyilik ve her mutsuzlulğun içinde<br />

mutluluk gördüm. Bana bunları kattığın için teşekkür ederim sevgili kahramanım. Sana son olarak söylemek istediğim, hayatta<br />

olan ve olabilecek her türlü kötü duruma karşı pozitif kalmaya devam et ve başka çocukların yüreğine de umut ol. Unutma; her<br />

ne olursa olsun, iyilik ve erdem, insanı güzel bir sonuca götürür.<br />

Hoşça kal, mutlulukla kal sevgili kahramanım.<br />

Sevgilerimle.<br />

Pollyanna, Eleanor H. Porter<br />

18 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Ayşegül Coşkuner / 9. sınıf<br />

19


GÜZEL SEVEN ADAMA SEVGİLERLE<br />

Eylem İren<br />

MANSİYON / MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ<br />

02/12/2021<br />

Sevgili Raif Efendi,<br />

Sizinle tanışmamız yıllar öncesinde bir doğum günümde gerçekleşti zamanlar dokuz yaşında saçlarında kurdelesi, elinde<br />

pamuk şekeriyle babasının ona aldığı doğum günü hediyesini heyecanla okumaya çalışan bir kızdım. Küçücük bir kızın hayal<br />

dünyasını bilmem tahmin edebilir misiniz o zamana kadar böyle bir kitapla hiç tanışmamıştım. Tam bir kitap kurdu olduğum için<br />

babam artık daha kalın ve farklı kitaplar okuyabileceğimi düşünmüş ki elinde sizin hikâyenizin olduğu “Kürk Mantolu Madonna”<br />

kitabıyla çıkagelmişti. Dedim ya böyle bir kitapla ilk kez karşılaşıyordum. Kitaptan kastım içerisinde aşkın, sevginin yoğun olduğu,<br />

seven bir adamın nasıl duygular içerisinde olabileceğinin, aşkı için neler yapabileceğinin anlatıldığı bir kitaptı. Her bir satırında<br />

Maria Puder’e olan aşkınızın canlılığını bizzat duyumsarken aynı zamanda aranızdaki özel bağın şahitlerinden biriydim artık.<br />

Sizinle beraber, âşık bir halde o soğuk sokaklarda dolandım. Pansiyondaki odanızda sizinle aşkınız için hayaller kurdum.<br />

Maria’nın değişken ve tutarsız tavırlarına sizinle şahit oldum. Oysa gittiğiniz o sergide, o portrenin karşısında günlerce ve saatlerce<br />

o bakışı seyrederken nereden bilebilirdiniz bu aşkın sizin hem yaşam ışığınız hem de yaşamınızın kararmasına sebep olan zindanınız<br />

olacağını. Bir ömür, böylesine güzel duygularla yeşeren aşk; masum, sevmekten başka suçu olmayan bir adamın hayatını<br />

nasıl böyle sefi l ve talihsiz bir sona götürebilirdi? Oysa Maria da çok seviyordu sizi, her ne kadar tutarlı bir tavrı olmasa da siz<br />

onunlayken mutluydunuz. Memleketinizden kilometrelerce ötede başka bir ülkede hem de çok farklı bir sebepten burada olmanıza<br />

rağmen gerçek aşkı bulmuştunuz. Bambaşka bir adam olmuştunuz. Hür iradenizle Maria’nın peşinden sürükleniyordunuz.<br />

Almanya’da bulunma sebebinizi, ailenizin arzularını bir kenara itmiştiniz ve orada bulunmanızın yegâne sebebi aşkınız olmuştu.<br />

Çünkü siz sevmek ve sevilmek için yaratılmış bir insandınız. Onca fedakârlığınız, Maria’ya olan sadakatiniz sevdiğiniz kadınla<br />

olan bağınızı güçlendirirken ailenizle olan bağınızı ve asıl sorumluluklarınızı unutturmuştu. Babanızın ölümü birçok şeyi değiştirdi<br />

Maria’ya olan aşkınızın dışında. Yurda sevdiğiniz kadına en kısa sürede kavuşma arzusuyla dönmüş hatta birlikte yaşayacağınız<br />

evin hazırlıklarına dahi başlamıştınız. Fakat kader yapmıştı yapacağını. Sizi Maria’dan ayırmıştı. Allah’ım ne hazin ne sefi l bir son!<br />

Masa başında çeviriler yapmaktan başka yaşam belirtisi göstermeyen, ailesinin ve arkadaşlarının acınası bakışlarla izlediği bir<br />

adama dönüştünüz. Hâlbuki siz ne kadar hayat dolu, aşk dolu bir adamdınız. Siz böyle ufak tefek soğuk algınlıklarıyla günlerce<br />

yatağa mahkûm olan bir adam olamazdınız. Siz değil miydiniz Maria’nın peşinde Almanya’nın o soğuk sokaklarında saatlerce<br />

yürümesine rağmen soğuktan etkilenmeyip ertesi gün sevdiği kadını yine görmek uğruna aynı maceraya tekrardan girişen.<br />

Allah’ım Maria’nın sizi çocuğunuzdan haberdar edememesi ve sizin kocaman bir hayal kırıklığıyla kaderinizin ellerine<br />

teslim edilişiniz. Ne çok üzülmüş, günlerce etkisinden kurtulamamıştım hayallerimde de olsa şahidi olduğum aşkın mutlu bir sona<br />

Kürk Mantolu Modanna, Sabahattin Ali<br />

20 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Hilal Köybaşı / 10. sınıf<br />

21


kavuşamamasından. Gerçek sevgi nedir, nasıl olur o yaşta hiçbir fi kri olmayan ben, duygularınız ve yaşadıklarınız karşısında saygıyla<br />

eğilmiş gözyaşlarına boğulmuştum. Maria’yı sevme şekliniz beni çok etkilemişti. Aşkın gerçekten güzel bir duygu olduğunu,<br />

ancak bu duygunun doğru insanı bulduğunuzda hakikaten yaşanılası bir şey olduğunu düşünmüştüm.<br />

Maria sizin ilk aşkınız mı bilmiyorum ama son ve gerçek aşkınız olduğu aşikâr. Siz özel bir insansınız Raif Bey. Satırlarıma<br />

burada son verirken aşkınızın kutsallığını ve bir insanın hayatında neleri değiştirebileceğini daha doğrusu bir insanın başka bir<br />

insanı ne kadar güzel sevebileceğini, onun hatırasına hayalinde bile olsa ne kadar güzel sahip çıkabileceğini bizlere gösterdiğiniz<br />

için teşekkür etmek istiyorum. Dilerim varlığınız aşkınız kadar ebedi olur. Huzur içinde uyuyun.<br />

Seni çok seven Eylem<br />

Dilay Daştan / 10. sınıf<br />

Kürk Mantolu Modanna, Sabahattin Ali<br />

22 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


BİR HAYATTAN ÇOK FAZLASI<br />

Şevval Yustemur<br />

MANSİYON / MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ<br />

Kasım 2021, Çorlu<br />

Sevgili Alice,<br />

Her şeyden önce, bütün sözlerden önce sana bir özür borçluyum. Hayat adına bir özür. Şu an aramızda değilsen bu<br />

senin hatan değil. Biliyorum hayatın boyunca sana aksini söylediler. “arkadaş olunmayacak” profi line soktular. Biliyorum seni<br />

sadece yargıladılar. «Tanıdığımız biriydi “ diyenler “ kullanan “ diyenler seni sadece tek bir sıfata sokanlar seni daha çok bu batağa<br />

yaklaştırdı. Yanlış arkadaş seçiminin de farkındayım ama seni yargılamayacağım, yeterince yargıladılar biliyorum. İnsanlar<br />

senin kafandan geçenleri göremediler, kalbinin çektiği acıyı göremediler. Sen hayatta değilsen bu en çok da onların suçu. Bütün<br />

insanlık adına özür dilemek isterdim ama biliyorum ki bu seni geri getirmeyecek.<br />

Fakat Alice sandığından çok daha fazlasın. Sen insanları kurtardın, annelere farkındalık yaratın, bir sürü gencin hayatını değiştirdin<br />

hayatın bir kitap oldu ve bu kitabın arkasında bir söz yazıyor: “Alice tanıdığımız biri olabilir” “Alice uyuşturucu kullanıyor”<br />

bu iki cümle kitabını okuyan insanların seni ve senin gibileri görmesini sağladı. Sana çok şey borçluyuz. İnsanlık adına çok şey<br />

borçluyuz. Belki de kızdın günlüğünün okunmasına fakat kendinle gurur duymalısın. Çünkü ben seninle gurur duyuyorum. Çok<br />

savaştın, belki yaşam savaşını kazanamadın fakat insanlığın büyük mücadelesine katkıda bulundun. Sana ne kadar teşekkür<br />

etsek az.<br />

Biraz da annenden bahsetmek istiyorum. Annen ölümünden sonra bir süre çok yıkıldı, fakat daha sonra o da senin gibi<br />

savaşmaya başladı. Hiçbir genç Alice olmasın diye, hiçbir anne onun yaptığı hataları yapmasın diye o da çok büyük işler başardı.<br />

Umarım gökyüzünden anneni izliyorsundur ve onunla gurur duyuyorsundur. O tanıyabileceğiniz en güçlü insanlardan biri o. Bir<br />

anne evladını bir zehre kurban etmiş, bir daha hiç kimsenin kalbi onunki kadar acımasın, hiçbir gencin hayatı seninki gibi sönmesin<br />

diye uğraşan ve seni çok seven bir anne. Ona sahip olduğun için şanslısın.<br />

Kalbimi çok kırdığını düşündüğün bir olaydan bahsetmek istiyorum. Alice isminin günümüzde kötü anlamlı kullanılması. Aslında<br />

kötü değil sadece örnek olarak kullanılması. Uyuşturucunun zararlarına örnek. Fakat sen benim gözümde dışlanmanın, yanlış<br />

arkadaşların, sorumsuzluğun, kanunsuzluğun sonuçlarındansın.<br />

Asla kendini suçlu hissetme. Fakat unutma ki ikinci şansın hep vardı.<br />

Sana sonsuz sevgilerimi yolluyorum sevgili Alice.<br />

Arkadaşın Şevval<br />

Bir Genç Kızın Uyuşturucu Günlüğü<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

23


BENİ HİÇ TANIMAMIŞ OLAN SANA<br />

Zeynep KINIK<br />

MANSİYON / MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ<br />

28/11/2021<br />

Sevgili Bilinmeyen Kadın,<br />

Öncelikle sana teşekkür ederim. Bu hayatta birini tek tarafl ı olarak çok seversem neler yaşayacağımı bir nebze hissettirdin.<br />

Aslında sen tamamen haklısın ve ben sana özenmek ile özenmemek arasında gidip geliyorum. Sen her yönünle âşık bir<br />

insandın, kendini değil de hayatı suçlamalısın. O sana hiçbir zaman âşık olmadı, olamadı adı her neyse. Keşke bunu en başında<br />

fark edip vazgeçseydin. Ama sen o kadar âşıktın ki hiçbir zaman fark edemedin.<br />

Artık seni iyi tanıyorum. Hani mektuba başlarken “beni hiç tanımamış olan sana” demiştin ya işte o zaman bir insan sevilmediği<br />

halde nasıl bu kadar çok sever onu öğrendim. Lakin inan bana hiç kimse birini senin Bay R’yi sevdiğin kadar, bir köle gibi, sahibine<br />

sadık bir köpek gibi bütün benliğiyle sevmemiştir.<br />

Sevememiştir.<br />

Sana hep şunu sormak istemişimdir: İki kişinin bile yaşayamadığı aşkı tek başına ve hiçbir çıkar gözetmeden nasıl yaşadın?<br />

Düşünüyorum da halâ bu denli seven insanlar var mı acaba? Yok ya, kalmamıştır böylesi. Yeni nesil küfür ederek birbirine gönderme<br />

yapıyor. Karşılıksız sevgi anlayışı yok. Şimdi ki aşklar Bay R. gibi bedenleri seviyor, kalpleri değil. Koca bir beyin yerini nefi s<br />

ve arzularla dolu pis bir zihne bırakıyor.<br />

Senden çok şey öğrendim. Bu yüzden sana minnettarım.<br />

Sana, beni asla tanımamış olan sana.<br />

Arkadaşın Zeynep<br />

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Stefan Zweig<br />

24 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Azra Dinçer / 11. sınıf<br />

25


HAYATIN KIYISINDA<br />

Yosunla gelir balık kokuları ıraktan ırağa<br />

Kucaklarım hepsini o yanık burnumla<br />

Kovalar birbirini aydınlık ve karanlık<br />

Ne anlamı var şu üç günlük dünyada<br />

Şafak dalgalar ile yanıp söner<br />

Beni ne yazgı dinler ne cafer<br />

10. sınıf<br />

Götürse de kuşların gürültüsü, sahilin sessizliğini<br />

Kesilmez bu içimdeki umut ritmi<br />

YARALI KARGA<br />

Uç karga uç<br />

Saldır düşmanlarına<br />

Evine korkuyu getirenin kâbusu<br />

Neşeyi getirenin hayali ol<br />

Uç karga uç<br />

Git evlere<br />

Bula ellerini intikama<br />

Asla kaçamayacaklar uzağa<br />

Uç karga uç<br />

Dehşete getir haneleri<br />

Ödesinler görünmez veballeri<br />

Alsınlar akıllarını başa<br />

Uç karga uç<br />

Bitkin düşüp göçene kadar<br />

Yetişemeyeceksin sonuçta<br />

Kazanır her zaman kurnaz günahkârlar<br />

26 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Beyza Çakır / 10. sınıf<br />

27


Bulamıyorum<br />

Sokaktayım, ıssız bir yolda.<br />

Kimsesiz bir çocuk gibi,<br />

Dolanırım ortalarda.<br />

Yürüyorum karanlığa doğru.<br />

Bir de ne görüyorum,<br />

İki sarhoş yoldaş yolda.<br />

Gölgeden taş kemerler,<br />

Her sokak girişini kesmiş kötülükler.<br />

Ama her şeyde sebep arıyorum.<br />

Gece gündüz düşünüyorum,<br />

Bir çözüm yolu arıyorum.<br />

İlla ki bir yol vardır diyorum,<br />

Ama bulamıyorum.<br />

MELEK AYDIN<br />

10. sınıf<br />

28 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


Bir Yılbaşı<br />

Anısı<br />

Akşam vakti, saat sekizi beş geçiyor. Fırındaki soluk renkli tavuğumun yavaşça<br />

kızarması ve evin içine yayılan bu nefis kokuyla, kapımın eşiğinden dışarıda<br />

yürüyen insanları seyrediyorum. Esen kar soğuğu rüzgârının donduruculuğuna kıyasla<br />

insanların kalbini sıcacık hisle kaplayan bu yılbaşı mutluluğunun enerjisi, en saf haliyle<br />

çocukların neşesinden bulaşıyor bu renkli sokağa. Bu neşeden etkilenmemiş tek bir kişi<br />

var bu sokakta. Çaprazımdaki terzi dükkânını kapatan Yasin Amca...<br />

Her yılbaşı akşamındaki aynı senaryo gerçekleşiyor o anda. Ufak umutlarıma tezat düşen<br />

düzenli seri adımlarımla, zihnimde oynatılan o an tekrar ediliyor. Geçen yılların akşam<br />

yemeği teklifimi aşina reddedişi ve o kırık tebessümüm gerçekleşiyor.<br />

-Yasin Amca, mutlu yıllar!<br />

-Sana da mutlu yıllar Emre oğlum.<br />

Sesindeki yorgunluğun getirdiği o tanıdık hırıltı ve yılların lanetli teklifi bir kez daha<br />

dudaklarımın arasından dökülüverdi.<br />

-Fırına gidiyorum Yasin Amca. İstersen sana da bir şekerli ekmek alayım yılbaşı gecesi<br />

için. Sobanın yanında sıcak sıcak yersin şöyle ha?<br />

-Yok, oğlum sağ ol.<br />

Gözleri çehremde turladı. Yüzüne tebessüm denemeyecek kadar küçük bir ifade<br />

yerleştirip konuştu yeniden.<br />

-Benim torun geldi bu sabah şehirden. Bir şeyler yapmıştır o şimdi. Mutlu yıllar oğlum.<br />

Yüzünde nadir gördüğüm bir tebessümle ceketini düzeltip ayrılmıştı yanımdan.<br />

Arkasından yüzümde oluşan mutluluğun belirtisi tebessümle fısıldadım. Beş yıl önceki<br />

gibi…<br />

-Mutlu yıllar!<br />

Her bir yanı rengârenk ışıklarla süslenmiş dükkânlar, vitrinlerinin arkasında koca beyaz<br />

sakallarıyla duran noel baba ve uçan geyiklerinin hediylerle dolu kazığının dekorları tüm<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

29


çocukların ilgi odağı olmuş, anne ve babalarına heyecanla ufak işaret parmaklarını bu<br />

renkli süslemelere yöneltiyor, mağazaya girmek için ailelerinin kolundan çekiştiriyorlardı.<br />

Böylesine özel bir günde ailelerin hayır demesini bekleyemezsiniz tabii… Hem satıcılar<br />

hem hediyesine kavuşmuş çocuklar hem de çocuklarının yılbaşı neşelerine tanık olan<br />

aileler de mutluydu. Kimse mutsuz olmamalı zaten yılbaşında değil mi?<br />

Sokak satıcılarını ve sokakta yaşayanlara baktım bir süre onlar da mutluydu, sokak<br />

satıcıları müşterilerine gülümseyerek ürünlerini uzatıyor, müşteriler aynı tavırla karşılık<br />

verip birbirlerine iyi yıllar diliyorlardı. Evi bu sokak olanlar ise yavaştan düşmeye başlayan<br />

kar tanelerinden korunmak için oturdukları kartonları diziyor, daha kalabalık olan bu<br />

sokağa şaşkın şaşkın bakıyorlardı.<br />

Herkes mutluydu…<br />

Adımlarımı şekerli kokuların geldiği önünde kısa bir sıra bulunan o fırına çevirdim.Yavaş<br />

adımlarım ıslak zeminin üstünü kaplamaya başlayan beyaz yumuşak taneleri ezdi. O sırada<br />

gözlerim camda vitrine dizilmiş süslü renkli kurabiyelere gitti. Yıldız, ağaç, noel baba,<br />

hediye kutusu ve adam şeklinde süslenmiş kurabiyeler gördüm. Ardından zihnimdeki<br />

anılardan biri olan bir sahne belirdi. Bu sahne dört yaşımdaki oğlan çocuğu olan beni,<br />

büyük özenle kahverengi kurabiyelerin üzerine renkli süslemeleri yaparken gösteriyordu.<br />

Babaannem her yılbaşında bu şekilli kurabiyeleri benim için pişirir, üzerindeki süsleri de<br />

istediğim şekilde süslememe izin verirdi. Özenle yaptığım şekilli kurabiyeleri yılın son<br />

akşam yemeğinin ardından mideye indirmek için sabırsızlanırdım.<br />

O zencefilli kurabiyeler şimdi reyonun arkasında bana gülümsüyorlardı. Çocukluğumun<br />

yılbaşı heyecanını hissedebiliyordum. Yetişkin oldukça üzerimize binen sorumluluklarla<br />

çocukken bir şeyi ilk defa deneyimlemenin o heyecanını silikleştiriyordu. Bu çocukluğumun<br />

saf yılbaşı heyecanı şimdi tekrardan benimleydi. Bir an önce içeriye girip o kurabiyeleri<br />

almak istiyordum. Gittikçe azalan sırayla heyecanım artıyor sabırsızca zıplamak bile<br />

30 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


istiyordum. Nihayet sıra bana gelince reyondaki kurabiyeleri, sokağın renkli süslemelerini<br />

ailelerine göstermek isteyen çocuklar gibi işaret parmağımı göstererek isteğimi dile<br />

getirdim.<br />

-Reyondaki zencefilli adam kurabiyelerden ve ağaç şeklinde olanlardan almak istiyorum.<br />

Satıcı başıyla onaylamış, kurabiyeleri birer birer kese kağıdın içine doldurmaya başlamıştı.<br />

-Başka bir isteğiniz var mı efendim?<br />

-Aa şey bir de şekerli ekmek alacaktım.<br />

Satıcı daha büyük bir kese kağıdının içine orta boydaki sıcacık şekerli ekmeği koyup ikisini<br />

de yanyana tezgâha bıraktığında, parayı tezgâha bırakıp iyi yıllar dilekleri ve kucağımdaki<br />

sıcak ekmeğin kokusuyla fırından ayrıldım.<br />

Fırında geçirdiğim sürede daha da artan karın yağışıyla sokakta birbirine kar topları<br />

fırlatan çocukları gördüğüm bu manzarada bir yılbaşı anımı daha oynattı zihnimde. Bu<br />

kez çocukların arasında kendimi gördüm. Yetişkin beni. Çocukların birbirlerine attıkları<br />

kar toplarından sıyrılıp bir an önce eve gitmeye çalışırken sırtıma yediğim kartopu<br />

duraksamama sebep oldu. O sırada işittiğim çocuk sesiyle bedenim ve zihnimdeki<br />

anıda yaşayan geçmişteki yetişkin ben aynı zaman dilinde bu cızlak tondaki sesin kaynağı<br />

çocuklara döndük. Yüzümdeki ani acı hissi gerçekleşmeden birkaç saniye önce geçmişteki<br />

yetişkin benin acısını hissettim. Çok geçmeden gerçek bir soğuk acı hissi, yüzüme atılan<br />

bir kartopu ile yerleşti.<br />

-Olamaz! Efendim çok özür dileriz!<br />

-Sizi görmemiştim efendim, üzgünüm!<br />

Yüzlerinde oluşan korku endişe ve benimde aynı şekilde bulunduğum şaşkınlık<br />

durumunda oluşan sessizlikten istifade zihnimde tekrardan beliren yetişkin beni gördüm<br />

tekrardan. Bulunduğum şaşkın ifademin aksine zihnimdeki ben oldukça sinirliydi. Bir<br />

anda sesi yükseldi ve karşımdaki çocuklara doğru yapacağı hamleyi ve sonrasında olacakları<br />

hissettim içimde. Gözlerimi sımsıkı kapadım, tüm vücudumu bir titreme aldı. Gözlerimi<br />

araladığımda ise aynı şaşkınlıkta yüzümdeki kartopunun halini izleyen çocukları gördüm.<br />

Zihnimdekiler, yaşanmamıştı.<br />

-Siz çocuklar, gelin bakayım buraya!<br />

Onlar korktuklarından yavaş adımlarla bana yaklaşırlarken arkamda onlardan sakladığım<br />

kartopunu fırlattım. Şaşkın ve endişeli halleri esen sert rüzgara karışıp yerini neşeli<br />

gülüşlerine bırakmıştı. Benden kaçarlarken yeni bir kartopu atmak için yere çömeldiğimde<br />

onlardan gelen kartopları ile aramızda oluşan bu kartopu savaşında, çocuksu kıkırdayışlarım<br />

birer kahkahaya dönüşüyor, dakikalar geçiyor ve güzel anılar biriktiriyorum bu giden yılın<br />

son dakikalarına. Kar yağıyor, yıllar geçiyor, kar taneleri düşüyor, havai fişekler patlıyor…<br />

Hayat devam ediyor.<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

31


İÇİMDEKİ SES<br />

Bir şey yapmak istiyorum<br />

Başarmak çabalamak<br />

Sonucunu düşünmeden<br />

Ama o izin vermiyor susmuyor<br />

Bir karar vermek istiyorum<br />

Doğru ya da yanlış<br />

İyi ya da kötü<br />

Ama o izin vermiyor susmuyor<br />

Duyguları hissetmek istiyorum<br />

Mutlu olmak üzülmek<br />

Bağırmak çığlık atmak<br />

Ama o izin vermiyor susmuyor<br />

HAPSOLUYORUM<br />

Herkes gülüyor eğleniyor<br />

Yüzlerinde geçmeyen bir gülücük<br />

Dalıp gidiyorum uzaklara<br />

Düşüncelere hapsoluyorum<br />

Hiçbir şey zevk vermiyor<br />

Uyumak istiyorum yıllarca<br />

Yorgunluğum bitmiyor geçmiyor<br />

Düşüncelere hapsoluyorum<br />

Çığlık atıyorum bağırıyorum<br />

Kimse duymuyor dinlemiyor<br />

Bana kafalarını çeviriyorlar<br />

Düşüncelere hapsoluyorum<br />

AŞK<br />

BAŞLADIĞINDA<br />

Her şeyin başladığı o zamana gidelim<br />

Çiçeklerin ortasında ağaçların dibinde<br />

Birbirimize sımsıkı sarıldığımız<br />

Hiç düşünmeden<br />

Her şeyin başladığı o zamana gidelim<br />

Sevgimizin kalbimizden taştığı<br />

Güldüğümüz eğlendiğimiz<br />

Birlikte güzel vakit geçirdiğimiz<br />

Her şeyin başladığı o zamana gidelim<br />

Kalbimizin fırlayacak gibi attığı<br />

Birbirimizi düşünmeden yapamadığımız<br />

Biz olduğumuz zamana<br />

32 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Beren Aydın / 9. sınıf<br />

33


Alzheimer<br />

İclal Sayar, 12. sınıf<br />

İşten çıktım ağır adımlarla evime<br />

doğru ilerlerken annemin eve gelirken<br />

yoğurt ve domates almamı istediğini<br />

hatırladım.Eve geldiğimde annemin<br />

beni gördüğünde korkunç bir yüz<br />

ifadesiyle sorduğu soruyla dünya<br />

başıma yıkıldı.<br />

-Siz kimsiniz?<br />

***<br />

Yabancı<br />

Rüya Karataş, 12. sınıf<br />

Herkese karşı bu kadar kalabalıkken<br />

neden kendime bu kadar yabancılaştım<br />

bilmiyorum.Herkese bunu sorasım<br />

geliyor ama bilmiyorlar ki bunun<br />

cevabını yalnızca ben bileceğim.<br />

İnsan<br />

Barış Aygenç, 12. sınıf<br />

Adem elmayı ısırdı, dünya o zaman<br />

başladı.<br />

Sevgi<br />

Harun Tekeş, 12. sınıf<br />

Ona hep güller alırdı ama en sevdiği<br />

çiçeği hiç sormadı.<br />

Bir Hayat<br />

Eren Taban, 12. sınıf<br />

Sahabe,su içmeye yönelmiş ve akrep<br />

sahabeyi sokmuş.<br />

Sahabe sormuş neden beni soktun?<br />

Akrep:Ben Akrebim<br />

34 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


Sokak<br />

İrem Erken, 12. sınıf<br />

Adam daracık bir sokakta yürüyordu<br />

ve bir anda onu gördü, gidecek bir yeri<br />

kalmamıştı.<br />

İnsanlık<br />

Tülin Süslü, 12. sınıf<br />

İnsanlığın nereye gittiğini sordu,adam.<br />

İnsanlık çok ilerledi hatta o kadar<br />

çok ilerledi ki artık gözükmüyor dedi<br />

kadın.İnsanlık artık öldü, dedi adam.<br />

İnsanlıktan ümidini kesenler,ya da<br />

hiç insanlık görmemiş kişiler bu<br />

habere inanmak istemezler dedi kadın.<br />

Elimizde kalan son insanlık parçasını<br />

sevdikleri için fedakarlık yapan adam<br />

nankörlük görmekle beraber son kalan<br />

parçayı boşa harcamıştır.Fakat insanlık<br />

aleminin bu büyük kaybı birçok<br />

yürekte derin yaralar açmıştır,dedi<br />

adam. İnsanlık çok kötü satıldı,dedi<br />

kadın.Gösteriş meraklısı zenginler<br />

birçok sokakları kirletmiştir,dedi adam.<br />

Paran oldukça savur zenginlere her gün<br />

özeldir.Bir de sokak çocuklarına sor<br />

bir bak kirlenmek güzel mi,dedi kadın.<br />

Doğru dürüst bir değer göremeyen<br />

insanlığın bu dünyada yeri yok dedi<br />

adam.Yerini bilseymiş,dedi kadın.<br />

Ayrılırken<br />

Şevval Yustemur, 12. sınıf<br />

Elinde kağıtları masanın üzerine bıraktı<br />

odadan ayrılırken gözlerini sildi.<br />

Hiçlik<br />

Selenay Akgün, 12. sınıf<br />

Hayatı çok önceden bitirmişti aslında.<br />

Bütün benliğiyle ait olduğu değerlere<br />

aykırıydı yaptıkları.Bir kerede o kuralsız<br />

olmak istemişti ve başarmıştıda.<br />

Şimdiyse yolun sonunda bomboş bir<br />

duvar ile karşı karşıyaydı.Duvarın<br />

arkasını görmek için tırmandı.Bir<br />

uçurumun kıyısında son kez kendisiyle<br />

yüzleşti.<br />

Manzara<br />

Pencereden baktığında eski manzarası<br />

yoktu.<br />

Ceren Kuyu, 12. sınıf<br />

Gittiğinde<br />

Her şey o gittiği anda başladı.<br />

Ceren Kuyu, 12. sınıf<br />

Veda<br />

Adam arkasına bakmadan gitti,kadın<br />

adama yetişemedi.<br />

Ümmü Hilal Çakmak, 12. sınıf<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

35


Ömür Dediğin<br />

Esra Anık, 12. sınıf<br />

Arkadaşlarımı uğurladıktan sonra<br />

sandalyemi alıp balkona çıktım.Hafif<br />

hafif rüzgar esiyordu.Elimi yanağıma<br />

dayayarak evimin karşısındaki mezarlığı<br />

seyretmeye başladım. Ömür denilen<br />

şeyin ne kadar kısa ve hızlı geçtiğini<br />

düşürdüm.Daha birkaç dakika önce<br />

güzel bir akşam geçirdiğim arkadaşımla<br />

çocukluğumdan beri beraberdik.Ne<br />

ara büyüdük, iş sahibi olup evlendik.<br />

Zaman su gibi akıp geçmişti.Hafif bir<br />

tebessüm çöktü dudaklarıma.Geçmişi<br />

hatırlayıp ne kadar önemsiz şeyler<br />

için üzülüp kıymetli olan ömrünü<br />

harcadığımı fark ettim.Tebessüm<br />

dedim ya geçmişte üzüldüklerime<br />

şimdi ya küçük bir tebessümle<br />

ya da kocaman bir kahkaha ile<br />

anımsıyordum.<br />

Menekşem<br />

Seda Bakiş, 12. sınıf<br />

Bir çiçek ekti,onu büyüttü.Küçük bir<br />

menekşeydi tek sevdiği.”Menekşem”<br />

diye başladı,”insanlar kötü diye bitirdi.<br />

Bir evi,bir menekşesi vardı…<br />

Tanışma<br />

Sudenaz Coşkun, 12. sınıf<br />

Yeni insanla tanışmak…ne güzel…<br />

güneşde tam sana gülümserken…<br />

Küçük Kız<br />

Aslı Sena Atılgan, 12. sınıf<br />

Bir öğlen vakti,parkta oyun<br />

oynamamak isterdim,dedi küçük kız.<br />

Değişim<br />

Sadi Şahin, 12. sınıf<br />

“Değişmişsin.” Dedi adam yıllardır<br />

görmediği kadına.<br />

İtiraz etti kadın.O,hep aynınydı.<br />

“Değişmişsin.” Dedi adam<br />

ısrarla,”Gülüşün Değişmiş.Çok acı<br />

çekmişsin.”<br />

Zaman<br />

Sedanur Demir, 12. sınıf<br />

Şahidimiz zamandı,akıp gitti,nereye<br />

gidiyorsun zaman,bir dur<br />

düşün,varcağımız yer çok mu uzakta…<br />

36 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


Yaklaşan<br />

Vahşetin Sessiz<br />

Çığlığı<br />

İsmail Tokcan, 12. sınıf<br />

Her yerde deli gibi onu arıyordu.Sokak<br />

sokak,cadde cadde,hatta şehir şehir<br />

dolaşmış,arşınlanadık yer bırakmıştı.<br />

Yüzünde daima insanlara korku salan<br />

dehşet<br />

verici bir ifasde vardı.İntikam soğuk<br />

yenen bir yemekti, ona yaşatılanı<br />

yaşatmadan ölmeyecekti.<br />

Yadsımak<br />

Sudenaz Candan, 12. sınıf<br />

Onlarca kez ona anlatmasına rağmen<br />

durumu bir türlü kabullenemiyor ,<br />

inkar ediyordu.<br />

Bekleniyor...<br />

Hatice Keleş, 12. sınıf<br />

Garip bir yerde buldu kendini daha ne<br />

olduğunu anlamadan uzaktan bir ses<br />

yankılanarak;<br />

-bekleniyor<br />

Edebi<br />

Soğukluğun<br />

Esiri<br />

Sevgül Soysal, 12. sınıf<br />

Gecenin zifiri karanlığında<br />

mezarlıktaydı gözü yaşlı kız . Buz<br />

tutmuştu elleri çünkü ellerini<br />

ısıtabiecek tek kişi de onu bırakıp<br />

gitmişti .Soğuk elleriyle toprağı<br />

avuçlayıp sıktı.<br />

Belki bir nebze olsun onun varlığını<br />

hisseden elleri ısınır diye.<br />

Kaçan Tren<br />

Beyza Gül Yıldız, 12. sınıf<br />

Giden trenin arkasından öylece baktı.<br />

yetişememişti artık yapacak pek de<br />

yapacak bir şeyi<br />

kalmamıştı. Sadece son kez kulağını<br />

raya dayayıp koca trenin sesini dinledi.<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

37


Koridor Işığı<br />

Bu koridorlarda hep başkalarının ışıkları ile dolaştım ama bu bana yetmiyor.<br />

Şimdi kendi ışığımı yakma peşindeyim. Şuan çelimsiz, soluk olabilir ama koridoru<br />

aydınlatmak istiyorsam kendi ışığıma ihtiyacım var. Bu ışığı harlamalıyım.<br />

Dıştan Yanmalı<br />

Kendi isteği dışında savrulan alevleriz sadece,<br />

Büyüğü-küçüğü, parlağı-soluğu, görkemli ya da basiti.<br />

Kendi isteği dışında tutuşan alevleriz sadece,<br />

Yol boyunca başka alevleri tutuşturan.<br />

Kendi isteği dışında körüklenen alevleriz sadece,<br />

Tanıdığımız diğer alevleri körükleyerek büyüyen.<br />

Kendi isteği dışında yanan alevleriz sadece,<br />

Geriye külden başka hiçbir şey kalmayıncaya denk.<br />

Bu kadar abartmaya gerek var mı?<br />

Kayıtsız<br />

Sadece doğdun ve battın<br />

Başka bir şey yapmadan<br />

Sana verilen adaklar karşılığında.<br />

Sana verilen anlamlar karşılığında ama<br />

Sen doğup ve batmaktan başka bir şey yapmadan<br />

Aynı kayıtsızlık ile devam ettin.<br />

Şimdi yine ışığını alıp gittin.<br />

Işığını da, ısını da, umutlarını da<br />

Al git ve sabah tekrar gelme.<br />

Zaten artık ihtiyacımız yok.<br />

38 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


Sadece Duvar<br />

Uzun duvarlarım var artık.<br />

Duvarlarını ölü kuşlardan yaptığım,<br />

Sıvasını yine onlarla attığım<br />

Baya kalınlaştılar.<br />

Işık uzun zamandır içeri girmiyor,<br />

Rutubet kaplamaya başladı.<br />

İçerde de çok bir şey kalmadı zaten:<br />

Birçok ölü içerde kalan bir martı sadece<br />

Uçamayan, çırpınan son bir martı.<br />

O da ölmesin diye saklıyorum onu bu rutubetli duvarlarda.<br />

Çırpınıyor ama dışarıda ölmesine izin veremem artık<br />

Yoksa sadece duvarlar kalacak burada.<br />

Akıntıya Doğru<br />

Hayat coşkulu nehir gibi. Sonuna savrulana kadar irili ufaklı bir sürü kayaya çarpıyoruz.<br />

Kayalar bize nefeslenme imkânı sunsa da onlara bağlanıp sıkı sıkı tutununca nehrin<br />

deli gücü ellerimizi kanatıyor. Yine o kayalar galiba ihtiyacımız var çünkü nehrin<br />

sularına katlanmamızı sağlıyor. Bu kayalar hem yardımcı hem de acımızı katlayan<br />

şeyler.<br />

Sancı<br />

Burada amacım büyük sorulara cevap vermek değil. İnsanlıktan daha üstün olduğumu<br />

da iddia etmiyorum(alenen). Bunu yazma amacım sadece kendi sorunlarıma cevap<br />

bulamasam bile anlatmak. Başka bir amacım yok bunları yazarken(belki biraz içten<br />

içe bunları biri okuyup anlar alt motivasyonu da vardır). Hayatımda belli bir süre<br />

(ki bu yaşımı düşününce fazla bir zaman değil) hayattaki yerimi hiç düşünmedim.<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

39


Sadece zaman öldürmeye çalışıp lisenin ortalarına kadar boş boş yaşadım. Sonra<br />

yaptığım bütün her şey, bütün hobilerim beni tatmin etmemeye başladı. Sürekli bir<br />

sancı halinde olmaya başlamıştım. Bu hislerimi anlatmak çoğunlukla işime yaramadı.<br />

Biliyorum, bunları yaşayan ilk ve son kişi değilim ve yine biliyorum ki yaşadığım sancı<br />

dediğim şeyler bu birçok insanın gerçek derdi yanında ufak kıymıklar sadece. Yine bu<br />

yaşadıklarım üstüne düşünmekten beni alı koymadı. Buna rağmen düşünmem bana<br />

bir cevap vermedi. Bulduğum cevap hiçbir şeydi. Banal bir söz olabilir ama hayatın<br />

bir anlamı yok ve zaten anlamı da bu. Kesin ve emin değilim, her şey değişime<br />

uğrayabilir ama şuan tek tatmin edici ve beni sakinleştiren cevap bu. Bunu daha iyi<br />

aforizma ile açıklamak isterdim ama zaten Camus bunu en iyi sözleri ile açıklamış:<br />

“Tepelere doğru tek başına didinmek bile insanın yüreğini doldurmaya yeter!”<br />

Dostoyevski’yi Okumamak<br />

“Hiç kimsenin varlık bilimsel bir kanıt uğruna öldüğünü görmedim. Önemli bir<br />

bilimsel gerçeğe varan Galilie, bu gerçek yaşamını tehlikeye sokar sokmaz, büyük bir<br />

rahatlıkla dönüverdi ondan. Bir bakıma iyi de etti. Uğrunda yakılıp ölmeye değmezdi<br />

bu gerçek. Dünya mı güneş etrafında döner güneş mi dünyanın. Hiç mi hiç önemi yok<br />

bunun” gerçekten mi? Hiç değeri ya da önemi yok mu? Bu yazı yine aynı sebepten<br />

yakılan Bruno’yu, okulunda öğrencileri ile yakılan Pisagor’u ya da Madımak’da yanan<br />

şairleri dışlamıyor mu?<br />

Öncelikle Alber Camus gibi bir yazarı ne benim haddime ne de burada yapmaya<br />

çalıştığım şey. Şuan yaptığım – ya da yapmaya çalıştığım- şey bu sözü şu soruyla<br />

değerlendirmek aslında: ”Yaptıklarını anlamayacaklar, değer vermeyecekler hatta<br />

seni yargılayacaklarsa bile yaptıklarını yapmaya değer mi?” Dünya tarihinde çok fazla<br />

yargılanan kahramanın hikâyesi var. İnsanlar kendileri için yapılanları umursamayıp<br />

çoğunlukla kahramanları yakmaya meyilliler. Bu nankör davranışları ile kalmayıp<br />

onları külleri savrulduktan sonra heykellerini dikip “biz zaten onu hep kahraman<br />

olarak gördük” demekten çekinmiyorlar. Yollarına bütün zorlukları çıkardıktan ve<br />

bütün olaylar geçince onların heykelini dikmek kadar mide bulandırıcı çok az hareket<br />

biliyorum. Bu iğrençliklerine rağmen neden bu insanlık uğrana katma değerde<br />

bulunalım ki? Yaptığımız, onların katkısına olan fiillerinden sonra bile seni yakacaklarsa<br />

bu değer yaratma motivasyonu neden ki? Bu gaye ile empati kuramıyorum ama<br />

tek tahminim şu: Kendi isteği gibi bir dünya şekillendirme. Yani yine bencilce bir<br />

davranış. Bu “bencilce” kelimesini açıklamak istiyorum çünkü insanlar ile tartıştığımda<br />

ve bunu, “bencilce” kelimesini her kullandığımda aşırı rahatsız olup karşı çıkıyorlar.<br />

“Hayatta yaptığın her şeyi bir çıkar için yaparsın” demem iki farklı insan tipinden<br />

iki farklı tepkiye maruz kalmam sebep oluyordu. Birinci tip “eee yani” “zaten öyle”<br />

gibi tepkilere maruz kalıyorum. Ki bunlar zaten bana da böyle bir şey dense benim<br />

söyleyeceğim laflar. Yani zaten bildiğimim ve bu karakter tipi ile kanıksadığımız şeyler.<br />

Diğer grup ise bunu söylediğim an bu kesip şok olan bir grup. Cinayet işlemişim<br />

gibi bana bakarlar. Bu tavırlarını anlamasam bile empati kuramamak bana aşırı garip<br />

gelen bir şey. Sanırım bazı insanlar cidden Dostoyevski’yi hayatı boyunca okumamış.<br />

40 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Sadife Naz Yumuk / 9. sınıf<br />

41


Sığınış<br />

Güneşli günlere perdelerini kapatırlar<br />

Işıktan korkan dev canavarlar<br />

Rutubetli duvarın dibinde<br />

İnatla umut arar zavallılar.<br />

Zaman geçecek,<br />

üstlerine usulca yağacaklar<br />

Gözlerinden akan inci yaşlar<br />

Belki de bir el uzanacak yalnızlığa<br />

Yeniden açabilsinler diye perdelerini<br />

Begüm Yılmaz 9. Sınıf<br />

Zaman<br />

Başladı yine akmaya<br />

Boşa ve sonsuzluğa<br />

Kıymetini bilmez kimse<br />

Kayıp gidene dek<br />

Savaşlar,barışlar ve ölümler<br />

Kazanmayı amaçladığımız şeyler<br />

Geri alınmaz hatalar<br />

Belki de onlar suçlular<br />

Herkes gitti<br />

Arkadaşlık, dostluk bitti<br />

Yalanlar ve doğrular gitti<br />

Keşkeler kaldı<br />

Dediler kıymetini bil<br />

Kimse bilmedi<br />

Zaman akıp gitti<br />

Kimse dur demedi<br />

Ece Kaçan 9. Sınıf<br />

42 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Zilan Daştan / 9. sınıf<br />

43


İhtiyar, montuna sıkı sıkıya sarılmış, biricik oğlu Jordy’i okuldan almaya gidiyordu. Elleri<br />

ceplerinde, askılı küçük siyah çantası her adımında beline çarpıyordu. Hava öylesine<br />

soğuktu ki burnu sızlıyor, nefes verdiğinde ağzından havaya buharlar yükseliyordu.<br />

Amerika’nın Alaska eyaletinde yaşamak kolay değildi. Kışları -45’e kadar düşebilen bu<br />

eyalet, soğuk havasıyla insanın yüreğini donduruyordu.<br />

“Az kaldı, az!’’ diye mırıldandı kendi kendine sabretmesini ister gibi. Neyse ki Jordy’nin<br />

okuluna sağ salim ulaşabilmişti. Tekin ve ürkütücü bir sokaktı burası, okuldakiler ve<br />

okulun yanında bulunan parkta sigara tüttüren serseriler dışında kimse uğramazdı<br />

buralara. Okul kırmızıydı ama besbelli boyasının yenilenmesi gerekiyordu. Boyası çıkmış,<br />

eski püskü duruyordu.<br />

Oğlu öyle zeki değildi zaten. Eyaletteki en kötü lisedeydi, henüz 15 yaşında olsa da<br />

kendisine dair umutlar kesilmişti.<br />

İhtiyar beyaz sakalını kaşıdı ve başını kaldırıp okula baktı. Hâlâ tek tük öğrenci okuldan<br />

çıkıyordu. Jordy’i beklemeye alıştığı için oturmaya karar verdiği anda yanına birinin<br />

koştuğunu fark etti. Ne olduğunu anlayamadan kendisini çantasını adamdan kurtarmaya<br />

çalışırken buldu.<br />

“Bıraksana çantamı!’’ diye bağırdı ihtiyar. İçinde aslında parası bile yoktu ama her<br />

zaman yanında taşıdığı saatini kaybedemezdi. Onu kaybederse zamanın arasında sıkışıp<br />

kaybolacağını sanıyordu.<br />

Bunaklaşmaya başlamış olması yadsınamaz bir gerçekti.<br />

“Ver diyorum sana!’’ diye bağırmalarına devam ederken çevredekiler çoktan gözden<br />

kaybolmuştu.<br />

Hırsız hâlâ çantayı alıp kaçmak için debeleniyordu. İhtiyarın bağırmaları kendisini daha<br />

da strese sokuyor, çevrede kimsenin olmamasına dua edecek ilahi bir güç arıyordu.<br />

Hiçbir değer taşımadığı için bu mümkün değildi. Kendisine dua etmeyi düşündü ama başı<br />

belada olan kendisiyken kendisine sığınması olanaksızdı. O da bunun yettiğini düşünüp<br />

çantayı birden çekip aldı.<br />

“Her şey benim, güç de benim!’’ diye tısladı çantayı alınca. İhtiyar geri almaya çalışacakken<br />

Jordy koşarak gelerek hırsızın üstüne çullandı ve onu yere devirdi. Uzaktan olanları<br />

görmüş, babasının zor durumda olduğunu fark etmişti.<br />

Hırsız yerde sızlanırken Jordy hırsızın elinden çantayı geri aldı ve babasının eline<br />

tutuşturdu. “İyi misin baba?’’<br />

Olayları sindiremeyen ihtiyar bir an duraksadı ama sonra tereddütle başını salladı. “Evet,<br />

evet...’’ dedi ve sonra kaşlarını çatıp yerde yatan adama baktı. En ciddi hali buydu.<br />

“Hah ne oldu tanrı, zemin güzel mi?’’<br />

44 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


«Polisi arasana baba..”<br />

Hırsız birden ayaklandı ve ağlayacak gibi<br />

olan sesiyle konuştu. “Hayır, hayır! polisi<br />

karıştırmayın. Ben masum bir insanım.<br />

Lütfen efendim, merhamet edin!’’<br />

“kendini tanrı ilan ettikten sonra birden<br />

merhamet dileyen bir insana dönüştü, değil<br />

mi Jordy? Böyle biri olmayacağına söz ver.<br />

Böyle acınası durumlara düşme evladım.’’<br />

Bu durumda bile babasının Jordy’e öğütler<br />

veriyor olması Jordy’nin kaşlarını çatmasına<br />

sebep olmuştu. İhtiyar her zaman öğüt<br />

veren biri olmuştu. Belki Jordy’nin can<br />

kulağıyla dinlemesi gerekiyordu ama bunu<br />

yaptığı pek söylenemezdi.<br />

Hırsız koşmayı düşünse de yere düştüğünde<br />

incittiği ayağı Jordy’den hızlı koşmaya<br />

yaramazdı. Kara kara ne yapacağını<br />

düşündüğünde bir şey oldu. Yaşlı adam<br />

birden saçmalamaya başladı.<br />

“Siz kimsiniz serseriler! ben ne yapıyorum burada? ah oğlum, beni çok merak<br />

ediyordur!’’ ihtiyar telaşla etrafına bakınıyordu. Jordy ne olduğunu anlamamıştı, oğlu<br />

tam karşısındayken neyden bahsediyordu?<br />

Baba, buradayım işte!’’<br />

İhtiyar duyduğuyla Jordy’e yaklaştı. “Sen kimsin? manyak mıdır nedir, bir de oğlum<br />

olduğunu sanıyor. Pes doğrusu! ihtiyarım diye de böyle dalga geçilmez ki!’’<br />

“Baba ne diyorsun sen? Jordy, hani 15 yaşındaki oğlun! beni okuldan almaya geldin.<br />

Hatırladın mı?’’<br />

ihtiyarın kafası iyice karışmış gibi görünüyordu. Doktorun verdiği ilaçları kullanmaması<br />

Jordy’nin aleyhine olmuştu<br />

“Kanıtla o zaman. Benim oğlum evde, oturuyor.’’ ihtiyar kararlı şekilde konuşuyordu<br />

ama oğlanın bunu iddia etmesinin nedenini de merak ediyordu. Jordy bir süre düşündü,<br />

babası hakkında mutlaka bir şeyi biliyor olmalıydı. Fazla bir şey bilmediğini fark edince<br />

kendi kendine utandı. Okul çantasında babasıyla çektiği fotoğrafı hatırladığında hemen<br />

çantasını yere koydu ve fermuarını açtı. Fotoğraf iki yıl önceden kalmaydı.<br />

“Bak, işte! yalan söylesem bu fotoğraf nasıl olacaktı? oğlunum ben senin, hafızan falan<br />

silinmiş herhalde.’’<br />

İhtiyar bir süre düşündü. Fotoğraflarının olması için bir yakınlıkları olması gerekiyordu.<br />

Oğlanın dediğine göre onun babası olmalıydı. Jordy babasının bir şey demediğini<br />

görünce farklı bir kanıt bulmayı düşündü .O anda hırsızı tamamen unuttuğunu fark etti<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

45


ve gözleri fal taşı gibi açıldı.<br />

Jordy babasına oğlu olduğunu anlatmaya çalışırken hırsız yavaşça çantayı ihtiyarın elinden<br />

almış, oradan uzaklaşmıştı. Hırsız zaferle gülümsedi. Bu karmaşa arasında unutulup<br />

gitmişti.<br />

“Enayiler.’’<br />

hırsız gülmeye başladı. Ömrü boyunca hatırlayacağı bir anıydı. Aynı şekilde Jordy’de<br />

bunu acı ve kederle hatırlayacaktı ama ihtiyar için bu durum geçerli değildi. Oğluna ona<br />

inandığını söylediği anda sendeledi.<br />

Hırsız ihtiyarın çantasının içerisine baktığında içinde eski püskü bir saat olduğunu gördü.<br />

Saat ilerlerken birden durdu. Hırsız, işe yaramaz olduğunu düşünerek yere attı ve üstüne<br />

basarak geçmeyi ihmal etmedi. İhtiyarın kalbi gibi paramparça olmuştu eski saat.<br />

Jordy babasının kendisine gelmesi için bağırdı, yalvardı, yakardı ama ihtiyarın ağzından<br />

sadece bu sözcükler dökülüyordu;<br />

“Saatim nerede, saatim! o olmadan olmaz, yaşayamam. Bu ihtiyar ölür gider. Bul saatimi!<br />

bul, bul, bul...’’<br />

“Ne işe yaramaz saatti bu.’’ dedi hırsız.<br />

İhtiyar, sesi gittikçe azalırken dizlerinin üstüne düştü. “Bul, bul, bul...O olmadan olmaz..’’<br />

“İhtiyar bu saat için mi bu kadar debelendi?’’ dedi hırsız alayla gülerek.<br />

İhtiyar son nefesini verdiğinde o da buhar olup bilinmezlik dolu gökyüzüne doğru<br />

süzüldü. Bu son süzülen nefesi idi. Yere yığıldı, kaldı. Bu, zamanın aldığı son buhardı.<br />

Onu kaybederse zamanın arasına sıkışıp kaybolacağını sanıyordu.<br />

46 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Tuğba Güleç / 9. sınıf<br />

47


Kalbimi dinliyorum şimdi, sevmeli miyim?<br />

Her şeye rağmen gururumu ezmeli miyim?<br />

İhanetten geri kalan benim kara sevgim<br />

Sevgimi vermeli miyim, vermemeli miyim?<br />

Belki de bir korkak gibidir düşüncelerim<br />

Yalnızca yine ihanetten korkan biriyim<br />

Ben sen olmadan nasıl ilerleyebilirim?<br />

Sensiz kendimi nereye götürebilirim?<br />

Düşüncelerim boş, sanki kaybolmuş gibiyim.<br />

Herkes bana bakıyor, nasıl görünüyorum<br />

Ben iyi mi yoksa kötü mü görünüyorum?<br />

Ben gitgide kendi içimde kayboluyorum.<br />

Denizlere seni ve beni anlatıyorum,<br />

Şiddetleniyor dalgalar, kızıyor sanırım.<br />

Sana olan aşkımı bitirmek istiyorum.<br />

Fakat söylemeliyim ki, seni seviyorum.<br />

48 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


Belki de Zor<br />

Bilmez misin içimdeki yorgunluğu<br />

Anlatmak ne zor<br />

Anlatmamak ondan zor<br />

Gömülmüşüm<br />

Şehrin kuş konmaz sokaklarına<br />

Doğarken ağlamadık mı?<br />

Belki bu dünyaya geldik diye<br />

İçimdeki anlamsızlığı<br />

Belki buradan…<br />

İçimdeki kavgayla barışmadım belki<br />

Hep çınar olmak omuza ağır geldi<br />

Belki de tek sızım bu<br />

Ah bu acınası hayat<br />

AZİME SAHRA KARADENİZ<br />

9. Sınıf<br />

GENÇLİK<br />

Ben de bilirim eğlenmeyi,<br />

Delice coşup gülmeyi,<br />

Hiç oturup dinlenmeden<br />

Köşe bucak gezmeyi.<br />

Gençken deli akar kanımız,<br />

Çoğu zaman yanar canımız,<br />

Ama hayatı yaşamak için<br />

Sadece var bir hakkımız.<br />

İlklerin yaşandığı yaşlar,<br />

Yolumuz burada başlar.<br />

Yıllar geçse bile<br />

Unutulmaz hiç anılar.<br />

Ne Kalır<br />

Anne karnında başladı bu yolculuğum<br />

Aldığım bu nefesleri,hayat sana<br />

borçluyum.<br />

Genç, yaşlısı ne kalır ki geriye bizden<br />

başka.<br />

Ben olduğum sürece hayatta.<br />

Duracağım dimdik ayakta.<br />

İREM KÖMÜRCÜ<br />

9. Sınıf<br />

SEVGİNİN<br />

TANIMI<br />

Özler insan sevdiğini;<br />

Bir çocuğun oyuncağını,<br />

Bir mahkûmun evini,<br />

Özlediği kadar.<br />

Bekler insan sevdiğini;<br />

Bir yolcunun otobüsü,<br />

Bir çölün yağmuru,<br />

Beklediği kadar.<br />

Korur insan sevdiğini;<br />

Bir annenin evladını,<br />

Bir askerin vatanını,<br />

Koruduğu kadar.<br />

Düşünür insan sevdiğini;<br />

Bir gamzedenin derdini,<br />

Bir körün renkleri,<br />

Düşündüğü kadar.<br />

ESRAGÜL TUNAY<br />

9. Sınıf<br />

ESRAGÜL TUNAY<br />

9. Sınıf<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

49


Halil ve karısı küçük bir kasabada yaşar, balıkçılık yaparak geçinirlerdi. Elbette<br />

durumları iyi değildi ama birbirlerine olan karşılıklı sevgileri onlara yetiyor,<br />

artıyordu bile. Yalnız tek bir sıkıntıları vardı. Ne kadar isteseler de hiçbir zaman<br />

çocuk sahibi olamadılar. Bu, ilişkilerinde bir soruna neden olmadı elbet ama içlerinde hep<br />

ukde kaldı tabi. Kasabalılar çeşitli tavsiyeler veriyordu. Kimisi falcıya gitmelerini söylüyor,<br />

kimisi ise hayırlı davranışlarda bulunup dua etmelerini söylüyordu. Bu tavsiyeler üzerine<br />

Halil ve karısının daha çok kafası karışıyor, çıkmaza düşüyorlardı.<br />

Günlerden bir gün henüz doğmamış güneşin ufak ışınları pencereye vurmuş, balık<br />

tutma vaktinin geldiğini haber veriyordu. Halil ve karısı çoktan kalkmış, hazırlanmış,<br />

içinde iki tane haşlanmış yumurta ve biraz peynir bulunan sefer taslarını yanlarına almış,<br />

yola koyulmuşlardı. Evleri ırmağa o kadar da uzak olmadığı için yolculuk sırasında çok<br />

yorulmuyorlar, tüm enerjilerini balık tutmak için harcayabiliyorlardı. Nihayet ırmak kenarına<br />

vardılar ve olta, balık yemi gibi tüm gerekli malzemeleri çıkardılar. Halil balık tutuyor, karısı<br />

ise oltadaki balıkları kovaya koyuyordu. O gün hava her zamankinden farklıydı. Karamsarlık<br />

seziyorlardı. Derken yakındaki çalılıklardan bir ses geldi. Önce tavşan gibi bir hayvan<br />

olabileceğini düşündüler ve umursamadılar. Ama gittikçe şiddetlenen ses bir tavşandan<br />

çıkamayacak kadar gürültülü olmaya başlamıştı. İkisi de şüphelendiler ve dikkatlerini sesin<br />

geldiği çalılığa yönelttiler. İçlerini tam bir korku sarmışken kirlenmiş, yırtık pırtık bir beyaz<br />

çarşaf giyen bir genç kız uykulu gözlerle çalılıkların arasından çıktı. Halil ve karısı senelerdir<br />

gelip balık tuttukları bu yerde hiç böyle bir şey ile karşılaşmadıklarından şaşırıp kalmışlardı.<br />

Hiç de şaşkın görünmeyen genç kız sakin ve kısık bir sesle “Merhaba” dedi. Halil ve karısı<br />

hâlâ şaşkın gözlerle bakıyor, genç kızdan bir açıklama bekliyorlardı. Sabahın köründe, bir<br />

ırmak kenarında, çalılıkların içinde uyuyan bir genç kız, karşılarında duruyordu. “Üzgünüm<br />

sizi kokuttum sanırım, aslında her gece gidip uyuduğum başka bir yer vardı ama her yer<br />

birbirine benzeyince yolu unuttum ve burada dinlenmeye karar verdim.” şeklinde bir<br />

açıklama yaptı genç kız. Hâlâ merak ettikleri çok şey vardı ama bu açıklama şaşkınlıklarını<br />

gidermişti. Halil ve karısının soruları üzerine genç kız anne ve babasının o doğduktan<br />

hemen sonra vefat ettiğini, kimsesinin olmadığını anlattı. Bunu duyan Halil ve karısının<br />

içinde ukde kalan o anne ve baba olma duygusu açığa çıktı. İkisi de aynı şeyi düşünüyordu.<br />

O genç kıza bir anne baba olamazlardı belki ama en azından abla ve abi olarak göreceği iki<br />

kişi olabilirlerdi. Genç kıza beraber yaşamayı teklif ettiler. Gözlerindeki şüphe ve suçluluk<br />

duygusunun ardından biraz zorlanarak da olsa kabul etti bu teklifi. O gün balık tutma<br />

açısından verimli geçmese de Halil’in de karısının da mutlulukları gözlerinden okunuyordu.<br />

Sönmüş soba ateşini harladı Halil. Karısı genç kız için yiyecek bir şeyler hazırladı. Anlaşılan<br />

kız epey acıkmıştı. Daha ilk günden birbirlerine ısındılar ve birlikte eğleniyorlardı. Fakat<br />

gece herkes uyurken çok şiddetli bir yağmur yağmaya başladı. Garip olan şey ise yaz<br />

mevsiminde olmalarıydı. Yaz yağmurları illaki yağardı ama bu çok daha farklı, çok daha<br />

şiddetliydi. Gök deliniyordu sanki. Nihayetinde sabah olmuştu ama güneşin yerini kara<br />

bulutlar almış, yağmur hâlen devam ediyor, kasabalılar evden dışarıya adımını atamıyordu.<br />

50 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


Dikkatlerini çeken bir şey vardı. Genç kız bu olaylardan hiç etkilenmiyor, sanki başına<br />

gelecekleri biliyor gibiydi. Kasabada süren korkunç yağmur nedeniyle kimse geçimini<br />

sağlayamıyordu. Halil geceleri bir rüya görüyordu. Yankılanan bir ses Halil’e tüm bunların<br />

sebebinin o kız olduğunu, ondan hemen kurtulmaları gerektiğini, aksi takdirde felaketlerin<br />

son bulmayacağını söylüyordu.<br />

Halil bunu gizlice karısına anlattı. Ama buna inanmak istemediler. Sabrederlerse her<br />

şeyin düzeleceğini düşündüler. Fakat yanıldılar. Yağmur haftalardır sürüyordu. Artık o<br />

rüyaya inanmaktan başka çareleri kalmamıştı. Kızı bayıltıp ırmağın kenarındaki çalılıklara<br />

geri bırakacaklardı. Kız pencereden yağmuru izlerken Halil baltasının sapıyla ensesine<br />

vurup onu bayıltmıştı. Karısı gözyaşlarına boğuldu. Halil kat kat giyindi, çizmelerini ayağına<br />

geçirdi ve genç kızı kucağına aldı. Yağmur yağdığı için olabildiğince hızlı adımlarla ırmak<br />

kenarına yürüyordu<br />

Her şeyin başladığı yer olan o çalılıkların yanına gitti ve gözyaşları içerisinde kızı oraya<br />

bıraktı. O anda yağmur dinmeye başladı. Kara bulutlar gidip yerine hasret kaldıkları o<br />

güneş kasabayı selamlamak üzere yeniden doğdu. Kalbindeki o yaraya tuz basarak eve<br />

geri döndü Halil. Aradan yıllar geçti, çok uzun yıllar... O genç kız hep bir soru işareti<br />

olarak kaldı kafalarında. En sonunda falcıya gitmeye karar verdiler. Bu gizemli olayın<br />

arkasında ne yattığını bilmek istiyorlardı. Hem fiziksel, hem de psikolojik olarak buna<br />

hazır olmaları gerekiyordu. Ertesi gün erkenden yola koyuldular. İkisinin de ağzını bıçak<br />

açmıyordu. Sonunda falcının kulübesine ulaştılar. Derin bir nefes alıp içeriye girdiler. Her<br />

şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattılar. Bir süre önündeki küre ile uğraşan falcı sonunda<br />

konuşmaya başladı. Çok şaşkın görünüyordu. Anlattıkları karşısında Halil ve karısı da<br />

şaşkına dönmüştü. Meğerse genç kızın annesi ve babası da çocuk sahibi olamıyormuş.<br />

Çaresizlikten bir falcıya danışmışlar. Falcı onlara yardım edeceğini fakat bu yardımın<br />

karşılığını ya doğacak çocuklarının canıyla ya da kendi canlarıyla ödeyeceklerini söylemiş.<br />

Genç çift bu karşılığı kendi canlarıyla ödemeyi kabul etmiş fakat bu kadar çabuk olacağını<br />

tahmin etmemişler. Falcı o günden bu güne o genç kızın bir anne babaya sahip olmasını<br />

felaketler yağdırarak engelliyormuş. Şimdi anlamışlardı haftalar süren şiddetli yağmurun<br />

sebebini, kaldırmışlardı tüm soru işaretlerini.<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

51


Oyuncular: doktor , birinci hasta, ikinci hasta, hemşire, iki görevli<br />

Bir masa… Masanın üzerinde çeşitli ilaçlar,dinleme aleti.<br />

Doktor: ( Odasında ilaçları karıştırmaktadır. İlacı şişelere aktarır.) Harika, harika yeni<br />

buluşum harika!... Ağrısız, sızısız tedavi edecek bu ilaç.<br />

Kapı çalar.<br />

Doktor: Geel.<br />

(İçeri yaşlı bir kadın girer.)<br />

Doktor: Buyur nine, geç otur şöyle.<br />

Hasta: Sağ ol evladım.<br />

(Hasta doktora dik dik bakar.)<br />

Hasta: Yanlış gelmedim değil mi evladım?<br />

Doktor: Siz kimi aramıştınız?<br />

Hasta: Ah evladım. Üzerimde bir halsizlik bir halsizlik yürüyemiyorum, gözlerim iyi<br />

görmüyor, kulaklarım iyi işitmiyor. Beni doktora götürün dedim. Buraya getirdiler.<br />

Doktor: Hah. Tam üzerine bastınız nineciğim.<br />

Hasta: Bir şey mi kırdım yoksa?<br />

Doktor: Hayır canım. Aradığınızı buldunuz. Ben bir numaralı doktor, Abdullah Sinir.<br />

Hasta: Memnun oldum evladım. Doktor bey, verin ilaçlarımı da gideyim.<br />

Doktor: Önce sizi muayene etmem lazım. Neyiniz var nine?<br />

Hasta: Benim mi evladım. İki katım, iki yatım, 150 dönüm tarlam…<br />

Doktor: Nineciğim şikayetiniz nedir?<br />

Hasta: Ah evladım. Bizim oğlanlar var ya hayırsız evlatlar…<br />

Doktor: Onu demedim nineciğim. Rahatsızlığınız nedir? Hastalığınız, hastalığınız.<br />

Hasta: Ha öyle desene evladım. Sen doktor değil misin? Söylesene hastalığımı. Ben<br />

anlamam evladım.<br />

Doktor: Tabii canım tabi tabi. Öksürüğünüz var mı mesela.<br />

Hasta: Hem de nasıl.<br />

Doktor: Öksürün bakayım.<br />

Hasta: Öhö, öhö, öh, öh, öhö.<br />

Doktor: Çok düzenli öksürüyorsunuz.<br />

Hasta: Eeee evladım! Bütün gece talim yaptım.<br />

Doktor: Talime devam edin. Kesinlikle düzene girecektir. Başka nene.<br />

Hasta: Ne bileyim ben evladım. Sağımı solumu bilmem ki ben.<br />

52 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


Doktor: Bak nene. Başın döndüğünde başını sağa sola böyle sallayacaksın. Yap bakayım.<br />

( hasta başını sallar.) Hah işte böyle. Böyle yaparsan geçer tamam mı?<br />

Hasta: Olur yaparım.<br />

Doktor: Gözlerin de iyi görmüyor değil mi ?<br />

Hasta: Maşallah oğlum iyi bildin cin gibi doktorsun sen.<br />

Doktor: Nene, sizin hastalığınız… ıımm şey, impedigo lumpus. Ameliyat olmanız gerek.<br />

Hasta: İyi olacak mıyım?<br />

Doktor: Yüzde yüz.<br />

Hasta: Nasıl emin olabiliyorsunuz?<br />

Doktor: Bu hastalığa yakalanan yüz kişiden biri kurtuluyor.<br />

Hasta: Yaa…<br />

Doktor: Sen yüzüncü hastasın neneciğim.<br />

Hasta: Ha, anladım, anladım.<br />

Doktor: Alın bakalım şu ilaçları iyi gelir.<br />

( Hastaya ilaçları verir. Masanın üzerindeki bardağı uzatır. Hasta ilaçları yutar.)<br />

Hasta: Sağ olun evladım. Hoşça kalın. ( giderken yıkılır.)<br />

Doktor: ( Hemşireyi çağırır.) Hemşire hanım, hemşire hanım. Şu hastayı kaldırın lütfen.<br />

Hemşire: Yine mi doktor bey, bu kaçıncı oldu? Ne yapacağız bunu ?<br />

Doktor: Onu da bana mı soruyorsun? Ne biçim hemşiresin sen!<br />

Hemşire: Özür dilerim efendim.<br />

Doktor: Diğerlerinin yanına götür. Haydi çabuk. Ben meşgul bir adamım. Beni<br />

uğraştırma.<br />

( Doktor masasına oturur, kapı çalar.)<br />

Doktor: Geel.<br />

( Bir hasta gelmiştir, hasta içeri girer.)<br />

Doktor: ( Başını kaldırmadan) isminiz?<br />

2.Hasta: Şehriye Pilav.<br />

Doktor: Evet teyze, şikâyetin?<br />

2.Hasta: Doktor, ne siz sorun, ne ben anlatayım.<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

53


Doktor: Madem şikâyetinizi söylemeyecektiniz niye geldiniz?<br />

2.Hasta: Bilmiyorum ki oğlum.<br />

Doktor: Teyze seni şöyle bir kontrol edelim bakalım.<br />

( Doktor hastanın sırtını dinler.)<br />

Doktor: Öksür teyze.<br />

2.Hasta: Öhö, öhö.<br />

(Doktor masasına geri gelir.)<br />

2.Hasta: Neyim var doktor bey?<br />

Doktor: Teyzeciğim sizin hastalığınız çok ciddi. Şimdi sana birkaç soru soracağım ama<br />

doğru cevap vereceksin.<br />

2.Hasta: Tamam evladım.<br />

Doktor: Gece yatarken gözleriniz kapanıyor mu?<br />

2.Hasta: He kapanıyor.<br />

Doktor: Teyze senin kalbin de sol tarafta. Bir şey yerken çiğniyorsun dimi?<br />

2.Hasta: Evet.<br />

Doktor: Pekala teyze. Sende bazı anormalikler görüyorum. Hımm, şey buna tıp dilinde<br />

sarapido lipus denir. Teyze, sana birkaç ilaç yazıyorum.<br />

( İlaç şişelerinden birkaç hap çıkarır.) Al bakalım teyze, iç bunları.<br />

( Hasta ilaçları içer.)<br />

2.Hasta: Evladım, iyi olabilecek miyim?<br />

Doktor: İyi olmak ne demek, turp gibi olacaksın.<br />

2.Hasta: Allah razı olsun. İyi günler. ( hasta yıkılır.)<br />

Doktor: Bu hasta da şifayı buldu. Bundan sonra hastane, ilaç, doktor derdi olmayacak.<br />

(Hemşireyi çağırır.)<br />

Doktor: Hemşire hanım, hemşire hanım! (Dışarıdan hemşirenin sesi gelir.)<br />

Hemşire: Bu hastayı da aynı yere değil mi? (Hemşire gelir.)<br />

Doktor: Hah şöyle! Öğreniyorsun bak ne yapacağını.<br />

Hemşire: Sayenizde efendim. (Hemşire yerde yatan hastayı götürür.)<br />

(Kapı çalar.)<br />

Doktor: Geel!<br />

( İçeriye iki görevli girer. Görevlilerin ellerinde ip vardır.)<br />

Doktor: Sizin şikâyetiniz?<br />

Görevliler: SEN!<br />

Doktor: Ben mi hah! Ben sapasağlam adamım. Kafayı üşüttünüz galiba.<br />

Görevliler: Asıl kafayı üşüten sensin. (Görevliler doktorun üzerine yürür. Doktor,<br />

saklanacak yer arar.)<br />

1 Görevli: Bu deli doktoru biz yakalamaktan usandık, o kaçmaktan usanmadı.<br />

2 Görevli: Seni gidi deli doktor seni. Kaçabileceğini sandın ha!<br />

Doktor: Deli değilim ben dahi doktorum, ben dahi doktor!<br />

Görevliler: Yakalayalım!<br />

(Görevliler yakalamaya çalışırken doktor bağırır.) Gelmeyin üstüme gelmeyin.<br />

İmdaaaattt! (Yakalarlar, iple bağlarlar.)<br />

Doktor: Yakalayın bakalım gene kaçarım. İnsanlık benden hizmet bekliyor. Beni<br />

insanlığa hizmetten alıkoyamazsınız siz, duydunuz mu?<br />

54 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

Elanur Tutar / 10. sınıf<br />

55


Başlamadan<br />

Biten Masal<br />

Özge Çeliktürk<br />

9. Sınıf<br />

Bir tatlı su balığı varmış ve okyanusta yaşıyormuş. Balık okyanusa karsı boş<br />

değilmiş, balık okyanusunu çok seviyormuş fakat okyanus?..<br />

Balık onu o kadar seviyormuş ki okyanustaki yosunlar onu boğsa bile sevmiş<br />

fakat okyanusun sularında çok fazla tuzlu su balığı varmış. Hatta okyanusun suları bu<br />

yüzden bu kadar tuzluymuş. Balık şöyle düşünüyormuş: “O kadar tuzlu su balığı var, bir<br />

tanecik minik tatlı su balığı mı fazla geldi?<br />

Okyanus o kadar dalgalıymış ki diğer balıklar okyanusu terk ediyormuş ama<br />

Balık... İşte bu yüzden aptalmış.”Ben okyanusumu yalnız bırakmam, onun yosunlarını<br />

temizlemem lâzım”diye tutturmuş. Okyanus bunun farkında bile değilmiş, belki de bilip<br />

de umursamıyormuş hatta dalgalanmaya devam ediyormuş.<br />

Balık biraz yorulmuş. Okyanusun da o kadar fazla yosunu varmış ki onlara karşı<br />

gelmek çok zormuş. Oysa Balık zaten küçükmüş, çok yoruluyormuş. Zaten okyanus da<br />

onu kabul etse Balık zaten onu temizleyecekmiş. Okyanustaki tuzlu balıklar rahat rahat<br />

gezerken Balık, Okyanusu’nun yosunlarında kayboluyormuş.<br />

Bizim balık günün birinde tamamen kaybolmuş. Haftalar geçmiş, aylar geçmiş hâlâ<br />

yok. Okyanus ise bu süreçte çok fazla huzursuz olmuş fakat hala fark edememiş. Ta ki<br />

o ana kadar aptal balığın yosunlarına yazdığı o yazıyı görene kadar:<br />

“Sevgili okyanusum, ben ölümsüz olamadım çok çabaladım cebelleştim ama olmadı,<br />

yapamadım. Sen hep ölümsüzsün, o da kalbimde, hep de öyle kalacaksın. Elveda sevdiğim,<br />

o çok sevdiğin yosunlarınla öldürdün beni, dalgalandırmayı çok sevdiğin dalgalarınla savurdun<br />

beni ama olsun. En azından denedim, tuzlu suya girip zehirleneceğimi bile bile sevdim seni.<br />

Elveda sevdiğim...”<br />

Aptal Balığın<br />

Bu yazıdan sonra okyanusun dalgaları durmuş, yosunları erimiş ama her şey için çok<br />

geçmiş. Böylece bir aşk pardon bir masal daha başlamadan bitmiş.<br />

56 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


Karanlığın boğucu büyüsü beni çepeçevre sarmış. Ağlıyorum için için bir<br />

çocuk gibi. Kafam kaç saattir öne eğik haberim yok. Utanıyorum galiba. Çok<br />

utanıyorum. Beynimde ise aynı cümleler dönüp duruyor.<br />

Samsun. Mavisin sen! O masumların kırmızı kanı yakıştı mı sana? Denizini anaların<br />

gözyaşları mı dolduracaktı? Yapılan tüm bu zulümleri ve eziyetleri bünyende barındırmak<br />

zorunda mıydın?<br />

Benim yuvama düşman ayağı basmış. İşgal altında her yer... Vücudumu kaç kurşun<br />

sıyırdı, burnuma ne kadar barut kokusu doldu, kaç ananın yakarışını duydum, kaç<br />

masumun öldüğünü gördüm sayamıyorum bile? Hoş, biraz daha görmeye ömrüm yeter<br />

mi bilmiyorum? Çömeldim olduğum yere. Ah be Samsun, Karadeniz’sin sen! Yağmur<br />

hızlandı diye teslim olmazsın ki! O zaman niye bu feryatlar?<br />

Düştüğüm çukurdan omuzlarımdan kaldırılarak çıkarıldım. Deniz gözlü, güneş saçlı<br />

bir asker. Buralarda uzun zamandır güneş açmaz. Kasvetlidir, cansızdır hep. Bu adam<br />

mıydı güneşi geri getiren?<br />

“Asker ağlamaz arkadaş! Sen neden ağlıyorsun?“ dedi.<br />

İçim titredi. Bütün cephanemiz elimizden alınmıştı. Dua etmekten başka çare yoktu.<br />

Ama dermanımın karşımda durduğunu ve kurtuluşun Bandırma Vapuru’yla ayağımıza<br />

geldiğini bilseydim ağlamazdım. Ben cephede savaşırken Ulu Önder‘in zafer için zemin<br />

hazırladığını, krallara dahi başkaldırdığını, korkusuzca canı pahasına Samsun’a geleceğini<br />

bilseydim gerçekten ağlamazdım. Tuttu aldı beni çaresizliğin içinden. Cephane verdi,<br />

kıyafet verdi, ümit verdi. Mevsim değişti yaz oldu, duygular değişti sevinç oldu. Şartlar<br />

ve koşullar değişti, Samsun’un rengi yeniden bir çift gözdeki mavilik oldu. Tarih tekerrür<br />

etti. Türk her zaman olduğu gibi kazandı. Kader ağlarını kurtuluş için ördü. Düşmana ise<br />

Türk’ün gücünü izlemek kaldı.<br />

Çaresizliğe, zulme ve acıya son vermek için atılan ilk adımdan bu yana 103 yıl geçti.<br />

Varlığından itibaren güneşimiz olmaya devam ettiğin, bizi ısıttığın ve en önemlisi de bu<br />

kutsal günü bize armağan ettiğin için teşekkür ederiz Atam.<br />

“Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğimize and içeriz!”<br />

ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

57


Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir delikanlı varmış. Bu delikanlı oldukça<br />

yakışıklı, yüce gönüllü aynı zamanda aşıkmış da. Gönlünü soylu ailelerden<br />

birisinin genç ve güzel kızına kaptırmış. Genç kızın öyle bir güzelliği varmış ki,<br />

gören mest olur, bir daha peşinden ayrılamazmış. Delikanlı eskiden çok varlıklıymış fakat<br />

parayı hep har vurup harman savurduğundan yoksulluğa düşmüş ama o bunun Tanrı’nın<br />

cezası olduğunu düşünüp bir şey diyememiş kaderine. Bir gün ayakkabıcıda işe girmiş.<br />

Delikanlı, maaşını her aldığında paranın bir kısmını at arabalarına verir, aşık olduğu<br />

güzel kızı görmeye gidermiş. Bu güzel kız ailesinin kaba ve küçümseyici yapısına zıt olarak<br />

alçakgönüllü, nazik bir kızmış. Güzel kız delikanlıyı gördüğü an gönlünü kaptırmış, bir<br />

daha da alamamış. Delikanlının her maaş gününde gizlice buluşur, birlikte giderebildiğince<br />

özlem giderirlermiş.<br />

Güzel kızın babası bu durumu yavaş yavaş fark etmeye başlayınca kızının peşine<br />

uşaklarından birini takmış. Uşak güzel kız ve delikanlıyı yan yana görünce hızla haber<br />

vermiş. Babası genç adamın çulsuz biri olduğunu öğrenince deliye dönmüş. Genç<br />

delikanlının cebine değil, yüreğine baksa, biricik kızına olan aşkını görse yumuşarmış fakat<br />

öyle olmamış. Baba hemen uşaklarına o kızının yanındaki çulsuzu tutup getirmelerinin<br />

emrini vermiş. Uşaklar babanın sözünden çıkmayıp genci alıp getirmişler.<br />

Neye uğradığını şaşıran genç karşısında sevdiği güzel kızın babasını görünce büyük<br />

bir şaşkınlık yaşamış. Bulunduğu hâlden dolayı öldürüleceğini düşünmüş. Baba genci<br />

azarlayadursun, gencin babası da olayı öğrenir öğrenmez yola çıkmış. Genç, kellesinin<br />

alınacağı alete yaklaşmış, ölümü bekliyormuş. Güzel kız odasında penceresinden şafaklara<br />

bakıp ağlamakla kalıyormuş.<br />

Elinden bir şey gelmiyormuş çünkü babasının sözünün dışına çıksa her şey daha kötü<br />

hale gelirmiş. Delikanlının tam kellesi alınacakken kapıdan içeri uşaklar tarafından zor<br />

zaptedilen üstü başı yırtık ihtiyar bir adam girmiş. Bu adam delikanlının babası imiş.<br />

İhtiyar adam bağırarak odaya girerken genç kızın babasını görür görmez sesi kesilmiş.<br />

Şaşkınlık içinde bakakalmış. Güzel kızın babasının azarlayıp kızmasını bekleyen uşaklar da<br />

şaşırmış çünkü babası ihtiyar ile aynı durumdaymış.<br />

Güzel kızın babası aniden “genci bırakın!” emri vermiş genç anında serbest bırakılmış.<br />

İhtiyar adam ile baba ise dolu gözlerle birbirlerinin kollarına atılmışlar. İşin aslı ihtiyar ile<br />

babanın eskiden iki yakın dost olmalarıymış. Yıllardır birbirini görmeyen iki dost uzun<br />

zamanın özlemini giderirken, güzel kızın babası aniden coşkuyla “Hazırlayın haneyi,<br />

düğünümüz var!” diye haykırmış. Genç kız ve delikanlı sonsuza dek mutlu, güzel kızın<br />

babası ve ihtiyar ise bir daha ayrılmamaya yeminli iki dost olmuşlar. Onlar ermiş muradına,<br />

biz çıkalım keravetine.<br />

58 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

İremnur İşler / 10. sınıf<br />

59


MİNİK TAVŞAN<br />

VE<br />

ÇİFTÇİ KÖSTEBEK<br />

EMİNE BİNNUR KARACA<br />

9. sınıf<br />

Herkes çalışmalı elinden geldiği kadar.<br />

Başkasının eline bakmaktan hayır gelmez kimseye.<br />

Ama bir hata yapmıştı minik tavşancık.<br />

Bağlanmıştı çiftçi köstebeğe.<br />

Bahçesinde çalışır dururdu çiftçi köstebek.<br />

Onun eline bakardı minik tavşancık.<br />

En sonunda bitap düştü çalışkan köstebek.<br />

Minik tavşancık ise aç<br />

"Ne yapacağım?" diye düşündü.<br />

"Ben çalışmalıyım! "dedi birden.<br />

Gururla yürüdü komşusu köstebeğin yanına,<br />

Kararından bahsetti.<br />

Köstebek ise ona "geç bile kaldın" dedi.<br />

Minik tavşancık öğrenmiş oldu ki<br />

Ekmek elden, su gölden<br />

Bu değirmen dönmez böyle.<br />

Ayakları üstünde durmalı,<br />

Muhtaç olunmamalı.<br />

60 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU<br />

Asude Kurbetoğlu LİSESİ /<br />

/ 12. HAZİRAN<br />

sınıf<br />

2022<br />

61


62 GÜZEL YAZI DEFTERİ / SAYI 04


ÇORLU MİMAR SİNAN ANADOLU LİSESİ / HAZİRAN 2022<br />

63


Birleşmiş Milletlere bağlı Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından düzenlenen<br />

“Dünya Gıda Günü Poster Yarışması“ DÜNYA İKİNCİLİĞİ

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!