Medikal Teknik Mart 2022

Publisher 

H. Ferruh IŞIK 

on behalf of 

İstmag Magazin Gazetecilik 

İç ve Diş Tic. Ltd. Şti. 

Managing Editor 

(Responsible) 

Mehmet SÖZTUTAN 

mehmet.soztutan@img.com.tr 

Advertising Coordinator 

Recep ARSLANTAŞ 

recep.arslantas@img.com.tr 

+90 537 441 97 68 

Editors 

Dilara CİCA 

dilara.cica@img.com.tr 


recep.arslantas@img.com.tr 

Didem IŞIK 

didem.isik@img.com.tr 

Correspondent 

Serhan IŞIK 

serhan.isik@img.com.tr 

Foreign Relations Manager 

Ayça SARIOGLU 

ayca.sarioglu@img.com.tr 

Accounting Manager 

Cuma KARAMAN 

cuma.karaman@img.com.tr 

Finance Manager 

Yusuf DEMİRKAZIK 

yusuf.demirkazik@img.com.tr 

Digital Assets Manager 

Emre YENER 

emre.yener@img.com.tr 

Graphic & Design 

Sami AKTAŞ 

sami.aktas@img.com.tr 

Subscription 

İsmail ÖZÇELIK 

ismail.ozcelik@img.com.tr 

Bursa Represantation 

Ömer Faruk GÖRÜN 

omer.gorun@img.com.tr 

Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA 

Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481 

Printing 

CTP • BASKI 

İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. 

Merkez Mah. 29 Ekim Cad. 

İhlas Plaza No: 11 A/41 

Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL 

+90.212 454 30 00 

Head Office 

İstanbul Magazin Grubu 

İHLAS MEDIA CENTER 

Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi 

No:11 Medya Blok Kat:1 

34197 Yenibosna / İstanbul / Turkey 

Tel: 0212 454 22 22 Faks: 0212 454 22 93 

www.medikalteknik.com.tr 

e-mail: info@medikalteknik.com.tr 

İMG - Medikal Teknik dergisinde 

yer alan makalelerdeki fikirler 

yazarlarına aittir. 

Yayınlanan ilanların sorumluluğu 

reklam verene aittir. 

İMG - Medikal Teknik dergisinin 

bütün yayın hakları İstmag Magazin Gazetecilik 

İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’ne aittir. 

Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. 

8 

1 

4 

2 

8 

3 

4 

4 

8 

‘We must make genetic diagnostic tests 

accessible all over the world’ 

‘Genetik tanı testlerini tüm dünyada 

ulaşılabilir hale getirmeliyiz’ 

The importance of social awareness in 

the fight against hemophilia is critical 

Hemofiliyle mücadelede toplumsal 

farkındalığın önemi kritik 

Do not neglect by considering “it is 

gastritis or ulcer”! 

12 important risk factors for stomach 

cancer! 

“Gastrit veya ülserdir” deyip ihmal etmeyin! 

Mide kanseri için 12 önemli risk faktörü! 

First postpartum processes 

Doğum sonrası ilk süreçler 

“A proper planning is essential 

for dental implants” 

“Diş İmplantı için düzgün bir 

planlama şart” 

medikalteknik 

Recep Arslantaş

Different role of capsules! 

Dilara Cica 

From the editor 

Although one of the dosage forms of the drug comes to mind when we think of 

capsules, this time it appears as a device. This wireless device, which consists 

of a microchip and battery, used in certain bleeding that cannot be detected, 

is among the advanced technologies, different from normal endoscopy. The 

most important feature of capsule endoscopy is that while standard devices 

provide two images per second, this number can go up to 18 with advanced 

capsule technology. At the same time, being a painless method is among the 

most striking features. This device, which technically shows the entire digestive 

network, also plays a very active role in the small intestines. 

We covered the need not to be negligent against gastritis and ulcer disease, 

the 12 important risk factors of stomach cancer, and the consequences of 

unprepared sports without considering health in this issue of our magazine. 

I hope that we have been able to convey usefully what kind of consequences 

negligence causes and that action should be taken before it is too late. I wish you 

to be one of those who always look at life positively and take care of yourself… 

We congratulate all our healthcare workers on March 14 Medicine Day. 

Wishing you all a healthy and happy days! 

Kapsüllerin farklı rolü! 

Kapsül dendiğinde aklımıza ilacın dozaj şekillerinden biri gelse de bu kez karşımıza 

cihaz olarak çıkıyor. Yeri saptanamamış belirli kanamalarda kullanılan; mikroçip 

ve bataryadan oluşan bu kablosuz cihaz, normal endoskopiden farklı bir şekilde 

gelişmiş teknolojiler arasında yer alıyor. Kapsül endoskopinin en önemli özelliği, 

standart cihazlar saniyede iki görüntü sağlarken gelişmiş kapsül teknolojisiyle bu 

sayı 18’e kadar çıkabiliyor. Aynı zamanda, ağrısız bir yöntem olması da en dikkat 

çeken özellikleri arasında. Teknik olarak tüm sindirim ağını gösteren bu cihaz, 

ince bağırsaklarda da oldukça etkin bir rolde. 

Bu ay dergimizde Gastrit ve Ülser hastalığına karşı ihmalkarlık yapılmaması 

gerektiğini, mide kanserinin 12 önemli risk faktörünü ve de sağlık dikkate 

alınmadan hazırlıksız yapılan sporun ne gibi sonuçlar doğurabileceğini işledik. 

Umarım, ihmalkarlığın ne gibi sonuçlara sebep olduğunu ve geç kalınmadan 

harekete geçilmesi gerektiğini faydalı bir şekilde aktarabilmişizdir. Hayata her 

zaman pozitif bakıp, kendinize dikkat edenlerden olmanız dileğiyle… 

Tüm sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutlarız. 

Hepinize sağlıklı günler! 

Dilara CICA 

Editor

6 

Happy 14 March Medicine Day! 

14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun! 

The beginning of the celebration of the Medicine 

Day on March 14 and the week it is in, in 1827 II. 

It dates back to the reign of Mahmud. The main 

theme in the emergence of the Medicine Day 

seems to have emerged with the aim of improving 

the living conditions of health workers and 

encouraging better service to patients. When we 

think about the recent violence against our health 

care workers, it is clear how much the field of 

medicine festival needs to be expanded. In 

other words, increases in trained human 

migration, in other words, brain drain, 

are at alarming levels. The need for 

our retired healthcare workers and 

their re-invitation to duty shows 

that there are important steps to 

be taken in the field of health. The 

support they deserve should be 

given more than enough to 

the healthcare workers 

who successfully perform 

their duties under difficult 

conditions by making 

extraordinary sacrifices. 

As the team of Medikal 

Teknik magazine, we 

congratulate our healthcare 

workers on March 14 

Medicine Day. We will be at 

Expomed Eurasia between 

17 and 19 March 2022 with 

our March 2022 issue. We 

welcome our industry 

stakeholders to our stand. 

Until we meet in our April 

2022 issue, stay safe. 

Tıp bayramının 14 Mart günü ve içinde bulunduğu haftada 

kutlanmaya başlanması, 1827 yılı II. Mahmut dönemine 

dayanmakta. Tıp bayramının ortaya çıkmasındaki 

ana tema, sağlık çalışanlarının yaşam koşullarının 

iyileştirilmesi ve hastalara daha iyi hizmet verilebilmesini 

teşvik etmek amacıyla ortaya çıktığı görülüyor. Yakın 

zamanda sağlık çalışanlarımıza uygulanan şiddeti 

düşündüğümüzde tıp bayramı alanının genişletilmesine 

ne kadar ihtiyaç olduğu bütün çıplaklığıyla ortada… 

Başta hekimlerimiz olmak üzere sağlık çalışanlarımızın 

mesleklerini yurt dışında icra etmek için yurt dışına 

çıkışları ise, oldukça dikkat çekici. Yani, yetişmiş 

insan göçü diğer bir tabirle beyin göçündeki 

artışlar endişe verici boyutlarda. Emekli sağlık 

çalışanlarımıza ihtiyaç duyulması ve yeniden 

göreve davet edilmeleri sağlık alanında atılması 

gereken önemli adımlar olduğunu gösteriyor. 

Olağanüstü fedakarlıklar göstererek, zor 

şartlarda görevlerini başarıyla yerine 

getiren sağlık çalışanlarına hak 

ettikleri destekler fazlasıyla verilmeli. 

Medikal Teknik dergisi ekibi olarak, 

sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp 

Bayramı’nı tebrik ederiz. Mart 

2022 sayımızla, 17-19 Mart 2022 

tarihlerinde Expomed Eurasia 

fuarında olacağız. Sektör 

paydaşlarımızı standımıza 

bekleriz. 

Nisan 2022 sayımızda 

görüşünceye kadar esen kalın. 

Saygılarımızla 


Koordinatör 

Mart - March 2022

8 

‘We must make genetic diagnostic tests accessible all over the world’ 

‘Genetik tanı testlerini tüm dünyada ulaşılabilir hale getirmeliyiz’ 

Nadir hastalıklardaki ortalama tanı gecikmesi, 

yaklaşık 10 ile 20 yıl arasında değişiyor. Genetik 

hastalıkların tanı sürecini, hastalığa özel tanı 

kitleri ve yapay zekâ destekli algoritmalarla 

hızlandıran Gene2info’nun kurucu ortağı ve 

CEO’su Bahadır Onay, 28 Şubat Nadir Hastalıklar 

Günü nedeniyle nadir hastalıklara ilişkin 

çalışmaları hakkında bilgi verdi. 

Bahadır Onay, Founder & CEO of Gene2info 

The average delay in diagnosis in rare diseases 

ranges from about 10 to 20 years. Bahadır Onay, 

Founder & CEO of Gene2info, which accelerates 

the diagnosis process of genetic diseases with 

disease-specific diagnostic kits and artificial 

intelligence-supported algorithms, informs on 

rare diseases as part of February 28 

Rare Diseases Day. 

Stating that about 80 percent of rare diseases are genetic, 

Bahadır Onay, Founder & CEO of Gene2info said, “There 

are 8 thousand different rare diseases in the world. The 

average delay in diagnosis in rare diseases ranges from 

about 10 to 20 years. As Gene2info, we aim to make 

genetic diagnostic tests easily applicable and interpretable 

anywhere in the world.” 

Rare diseases, seen in less than 200 thousand people in 

the USA and 1 in 2 thousand people in Europe, affect 3.5% 

- 5.9% of the world’s population, an estimated 5 million 

people in Turkey, 30 million in Europe and It affects 300 

million people worldwide. It is stated that there are 7-8 

thousand different rare diseases in the world. Treatments 

of rare diseases are not considered profitable due to 

high development costs and limited patient population, 

so a limited number of companies develop drugs for the 

treatment of these diseases. Currently, only 150 diseases 

can be treated with drugs. It is critical to increase the 

success of diagnosis and accelerate the diagnosis process 

so that patients can reach treatment. 

75% affects children 

“About 80 percent of rare diseases are genetic in origin. The 

definitive diagnosis of the disease can be made by genetic 

testing. 

Nadir hastalıkların yaklaşık yüzde 80’inin genetik kökenli 

olduğunu belirten Gene2info CEO’su Bahadır Onay, 

“Dünyada 8 bin farklı nadir hastalık bulunuyor. Nadir 

hastalıklardaki ortalama tanı gecikmesi, yaklaşık 10 ile 

20 yıl arasında değişiyor. Gene2info olarak, genetik tanı 

testlerini dünyanın her yerinde kolayca yapılabilir ve 

yorumlanabilir bir hale getirmeyi hedefliyoruz” diyor. 

ABD’de 200 binden az kişide, Avrupa’da ise 2 bin kişide 

1 görülen ‘nadir hastalıklar’, dünya nüfusunun %3,5 - 

%5,9’unu, Türkiye’de tahmini 5 milyon kişiyi, Avrupa’da 30 

milyon ve dünya çapında ise 300 milyon insanı etkiliyor. 

Dünyada 7-8 bin farklı nadir hastalık olduğu belirtiliyor. 

Yüksek geliştirme maliyetleri ve sınırlı hasta popülasyonu 

nedeniyle nadir hastalıkların tedavileri kârlı kabul edilmiyor, 

bu sebeple de bu rahatsızlıkların tedavisine yönelik sınırlı 

sayıda firma ilaç geliştiriyor. Şu anda sadece 150 hastalıkta 

ilaçla tedavi mümkün. Hastaların tedaviye ulaşabilmesi için 

tanı başarısının artırılması ve tanı sürecinin hızlandırılması 

kritik önem taşıyor. 

Yüzde 75’i çocukları etkiliyor 

“Nadir hastalıkların yaklaşık yüzde 80’i genetik kökenlidir. 

Hastalığın kesin tanısı genetik testle konulabiliyor. 

Hastalıkların görülme sıklıklarının milyonda bire varması 

ve 8 bin farklı hastalık olması teşhis için fazla seçenek 

bırakmıyor. Hekimler hastalığı görse bile tanıyamayabiliyor. 

Oysa nadir hastalıkların yüzde 75’i çocukları etkiliyor ve 

tanının gecikmesi yaşam süresini kısaltıyor veya yaşam 

kalitesini düşürüyor. Nadir hastalığa sahip çocukların 

yüzde 30’u 5 yaşından önce aramızdan ayrılıyor. Bu yüzden 

genetik testi hayat kurtarıcı olarak görüyoruz. Kullandığımız 

NGS teknolojisi, diğer tekniklerden farklı olarak, tüm geni 

okuyarak var olabilecek değişikliklerin farkına varmamızı 

sağlıyor. Çok geniş kapsamlı genetik testlerle, hekimlerin 

ön tanıda düşünmediği hastalıkların bile genetiğini 

çalışabilir hale geldik. Bu yüzden hızlı ve geniş kapsamlı 

taramalar, çocuklarda tanıyı kolaylaştırıyor ve hastalık 

bulguları tam yerleşmeden tedavi olmalarına olanak 

sağlıyor.” 


9 

The fact that the incidence of diseases reaches one in a 

million and there are 8 thousand different diseases does 

not leave many options for diagnosis. Physicians may 

not recognize the disease even if they see it. However, 

75 percent of rare diseases affect children, and delayed 

diagnosis shortens life expectancy or reduces quality of 

life. 30 percent of children with rare diseases die before 

the age of 5. That’s why we see genetic testing as a life 

saver. The NGS technology we use, unlike other techniques, 

allows us to be aware of any changes that may exist by 

reading the entire gene. With very comprehensive genetic 

tests, we have become able to study the genetics of even 

diseases that physicians do not consider in the preliminary 

diagnosis. Therefore, rapid and comprehensive screening 

facilitates the diagnosis in children and allows them 

to be treated before the signs of the disease are fully 

established.” 

Diagnosis process is reduced to 1 week in rare 

diseases 

The main problem in the genetic diagnosis of rare diseases 

is the insufficient number of genetic physicians worldwide. 

Bahadır Onay said, “The diagnostic process with enzyme 

tests takes 8 weeks. Currently, we complete the genetic 

diagnosis process in 1 week with the technologies we 

have developed, our innovative business model and the 

developments in NGS technology. As Gene2info, we 

manage one of the fastest diagnostic processes in the 

world, including samples from abroad. We increased the 

rare disease diagnosis rate from 2-3 percent to 20 percent 

with enzyme tests. The inadequacy of the number of 

genetic physicians in the genetic testing process around 

the world is the speed-limiting step in the diagnosis of rare 

diseases. Therefore, our goal is to make genetic diagnostic 

tests easily applicable and interpretable all over the 

world, regardless of the number of genetic physicians and 

experience, with the solution we offer. Thus, the success 

of diagnosis of rare diseases will increase all over the world 

and the diagnosis process will be shortened.” 

Rare Diseases page for Physicians 

Gene2info contributes to raising awareness about Rare 

Diseases by physicians with its blog address opened in 

October 2021. Experts can access summaries of current 

articles published in international publications on Rare 

Diseases, particularly Gaucher, Pompe, Fabry, CLN2, CSID, 

ADA, CTX, Niemann-Pick, Lipodystrophy, SMD, xLSD, 

MPS, XLH and NMDS. The blog is published in Turkish and 

English. 

Nadir hastalıklarda tanı süreci 1 haftaya iniyor 

Nadir hastalıkların genetik tanısındaki temel problemse 

dünya genelinde genetik hekim sayısının yetersiz olması. 

Bahadır Onay, “Enzim testleriyle tanı süreci 8 hafta sürüyor. 

Şu anda kendi geliştirdiğimiz teknolojiler, yenilikçi iş 

modelimiz ve NGS teknolojisindeki gelişmelerle birlikte 

genetik tanı sürecini 1 haftada tamamlıyoruz. Gene2info 

olarak yurt dışından gelen örnekler dâhil dünyadaki en 

hızlı tanı süreçlerinden birini yönetiyoruz. Enzim testleriyle 

yüzde 2-3 düzeyinde olan nadir hastalık teşhis oranını yüzde 

20’ye çıkardık. Dünya genelinde genetik test sürecinde 

genetik hekim sayısının yetersizliği nadir hastalıkların 

tanısında hız sınırlayıcı basamak oluyor. Bu yüzden 

hedefimiz sunduğumuz çözümle, genetik hekim sayısından 

ve tecrübeden bağımsız şekilde genetik tanı testlerini 

dünyanın her tarafında kolayca yapılabilir ve yorumlanabilir 

bir hale getirmek. Böylece nadir hastalıkların tanı başarısı 

tüm dünyada artacak ve tanı süreci kısalacak.” 

Hekimler için Nadir Hastalıklar sayfası 

Gene2info, Ekim 2021’de açtığı blog adresiyle hekimler 

tarafından Nadir Hastalıklar hakkında farkındalığın 

artırılmasına katkıda bulunuyor. Uzmanlar, blogdan 

Gaucher, Pompe, Fabry, CLN2, CSID, ADA, CTX, Niemann- 

Pick, Lipodistrofi, SMD, xLSD, MPS, XLH ve NMDS başta 

olmak üzere Nadir Hastalıklar hakkında uluslararası 

yayınlarda yayımlanan güncel makalelerin özetlerine 

ulaşabiliyor. Blog Türkçe ve İngilizce yayınlanıyor. 

Tüm hekimlere uçtan uca çözüm sağlıyor 

Gene2info, genetik tanıda, nadir hastalıklarla ilgili çalışan 

tüm hekimlere uçtan uca bir çözüm sunuyor. Çözüm 

hastalığa özel genetik tanı kiti geliştirilmesi, hastanın 

biyolojik örneğinin doktordan alınması, anlaşmalı 

laboratuvarlarda genetik tanı kiti ile biyolojik örnekten 

DNA’nın ayrılması, Yeni Nesil Dizileme (NGS) yöntemleriyle 

DNA’nın dizinlemesi ve yapay zekâ destekli biyoinformatik 

analizle medikal genetik tanı raporunun oluşturulmasına 

kadar tüm süreci kapsıyor. 

Provides an end-to-end solution to all physicians 

Gene2info offers an end-to-end solution to all physicians 

working on rare diseases in genetic diagnosis. Solution 

covers the whole process including development of a 

disease-specific genetic diagnostic kit, obtaining the 

patient’s biological sample from the doctor, separation of 

DNA from the biological sample with a genetic diagnosis kit 

in contracted laboratories, sequencing of DNA with Next 

Generation Sequencing (NGS) methods and generation of 

medical genetic diagnosis report with artificial intelligence 

supported bioinformatics analysis. 


10 

Ankara City Hospital signed a cooperation with MSD Turkiye 

Ankara Şehir Hastanesi MSD Türkiye ile iş birliğine imza attı 

With its collaborations in the field of clinical 

research, primarily in the fields of Oncology, 

Cardiology, Infection and Vaccination, Ankara City 

Hospital and MSD Turkiye, which contributes to 

Turkey’s access to innovative treatments, came 

together for scientific cooperation as a ‘Center of 

Excellence’ in the field of clinical research. 

In the meeting held with the participation of Assoc. 

Prof. Dr. Tolga Karakan, President, Turkish Medicines 

and Medical Devices Agency, Dr. Instructor Member Aziz 

Ahmet Surel, Chief Physician of Ankara City Hospital, and 

Gözde Güllüoğlu, Managing Director at MSD Turkiye, Betül 

Erdoğan, Clinical Research Director, MSD Turkiye, Middle 

East, Egypt, it was announced that scientific cooperation 

was signed in the studies to be carried out in the field of 

clinical research. 

Speaking at the ceremony, Assoc. Prof. Dr. Tolga Karakan, 

President, Turkish Medicines and Medical Devices Agency 

(TITCK) emphasized that the Covid-19 vaccine studies 

brought the importance of Phase-1 clinical research centers 

back to the agenda. Karakan said, “When the vaccine 

Ankara Şehir Hastanesi Onkoloji, Kardiyoloji, 

Enfeksiyon ve Aşı alanları öncelikli olmak üzere, 

Klinik araştırmalar alanında hayata geçirdiği 

iş birlikleriyle Türkiye’nin yenilikçi tedavilere 

ulaşmasına katkı sunan MSD Türkiye klinik 

araştırmalar alanında ‘Mükemmeliyet Merkezi’ 

olarak bilimsel iş birliği için bir araya geldi. 

Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 

Başkanı Doç. Dr. Tolga Karakan, Ankara Şehir Hastanesi 

Koordinatör Başhekimi Dr. Öğretim Üyesi Aziz Ahmet Surel 

ve MSD Türkiye Bölgesi Genel Müdürü Gözde Güllüoğlu 

ve MSD Türkiye, Ortadoğu ve Mısır Klinik Araştırmalar 

Direktörü Betül Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşen 

toplantıda, klinik araştırmalar alanında yürütülecek 

çalışmalarda bilimsel iş birliğine imza atıldığı duyuruldu. 

Törende konuşan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 

(TİTCK) Başkanı Doç. Dr. Tolga Karakan, Covid-19 aşı 

çalışmalarının Faz-1 klinik araştırma merkezlerinin 

önemini tekrar gündeme getirdiğine vurgu yaptı. Karakan, 

“Aşı çalışmaları gündeme gelince Faz-1 merkez gerekliliği 

ortaya kondu ve Türkiye’nin birçok yerinde Faz-1 merkezleri 


11 

studies came to the agenda, the need for a Phase-1 center 

was put forward and Phase-1 centers were opened rapidly 

in many parts of Turkey. As an institution, we tried to keep 

the standards of these centers as high as possible. These 

standards were supposed to be international; so that the 

work done here can be valid in the international arena.” 

Talking about the necessity of human resources trained 

in this field for clinical research to be successful, Assoc. 

Dr. Tolga Karakan continued his speech as follows, 

“As an institution, we take care to employ our medical 

pharmacologists in the Clinical Research Department 

of our institution. We are trying to send these friends 

to our centers for practical and educational purposes 

at the beginning of Phase-1 studies. It is very important 

for medical pharmacologists to work in these centers 

after their training. Our clinical practice as a country is in 

a very good condition; however, when we come to the 

documentation, we are weak on some issues. In fact, 

the main element of clinical research is documentation. 

Documentation needs to be kept very well. We believe that 

with this project, an awareness will be created. In other 

words, when our colleagues working in our institution land 

on the field, we think that the operation will accelerate 

with the transfer of information within the institution.” 

Thanked the doctors and staff working in Ankara City 

Hospital management and Clinical Research Unit for their 

efforts, Assoc. Prof. Dr. Tolga Karakan, President, Turkish 

Medicines and Medical Devices Agency (TITCK) concluded, 

“Hopefully, more work will come to these centers in the 

coming days. Our patients will have greater access to these 

innovative treatments.” 

Dr. Instructor Member Aziz Ahmet Surel, Chief Physician 

of Ankara City Hospital drew attention to the following 

in his speech, “We have a Martyr Eczacı Taki Türkyılmaz 

hızlı şekilde açıldı. Biz de kurum olarak bu merkezlerin 

standartlarını olabildiğince yüksek tutmaya çalıştık. Bu 

standartların uluslararası olması gerekiyordu ki; burada 

yapılan çalışmaların da uluslararası alanda geçerliliği 

olabilsin” dedi. 

Klinik araştırmaların başarılı olabilmesi için bu alanda 

yetişmiş insan kaynağının gerekliliğinden bahseden Doç. 

Dr. Tolga Karakan konuşmasına şöyle devam etti: “Kurum 

olarak tıbbi farmakologlarımızı kurumumuzda Klinik 

Araştırmalar Dairesinde istihdam etmeye özen gösteriyoruz. 

Bu arkadaşlarımızı Faz-1 çalışmaların başlangıcında pratik 

ve eğitim amaçlı merkezlerimize göndermeye çalışıyoruz. 

Tıbbi farmakologların eğitimleri sonrası bu merkezlerde 

görev yapması çok önemli. Ülke olarak klinik pratiğimiz 

çok iyi bir durumda; ancak dokümantasyona geldiğimizde 

bazı konularda zayıf kalıyoruz. Aslında klinik araştırmaların 

ana unsuru da dokümantasyon. Dokümantasyonun 

çok iyi tutulması gerekiyor. Bu projeyle beraber bir 

farkındalık oluşacağına inanıyoruz. Yani kurumumuzda 

çalışan arkadaşlarımız sahaya indiğinde, kurum içindeki 

bilgi aktarımıyla beraber işleyişin daha da hızlanacağını 

düşünüyoruz.” 

Ankara Şehir Hastanesi yönetimi ve Klinik Araştırmalar 

Birimi’nde çalışan hekimlere ve personele emeklerinden 

ötürü teşekkür eden TİTCK Başkanı Doç. Dr. Tolga Karakan 

sözlerini “İnşallah ilerleyen günlerde bu merkezlerimize 

daha çok çalışma gelecek. Hastalarımız bu yenilikçi 

tedavilere daha çok erişebilecek” diye bitirdi. 

Ankara Şehir Hastanesi Koordinatör Başhekimi Dr. Öğretim 

Üyesi Aziz Ahmet Surel konuşmasında şunlara dikkat 

çekti: “Yakın zamanda hizmete açtığımız Faz 2-3-4 klinik 

araştırmalarının takibi için oluşturduğumuz Şehit Eczacı 

Taki Türkyılmaz Klinik Araştırmalar Merkezimiz var. 


12 

Clinical Research Center, which we have established for 

the follow-up of Phase 2-3-4 clinical trials that we have 

recently put into service. The reason for the existence of 

this clinical research center is that we have created the 

process of controlling, authorizing and conducting clinical 

researches in a more comprehensive way. 166 clinical 

studies have been and continue to be done on our campus. 

Again, with the momentum brought by vaccine studies, 

we have a Phase-1 Clinical Research Center in a separate 

building. Here we are currently conducting phase studies 

of our national vaccines. Our other two structures in this 

area are; One is our Oncology Clinical Research Center in 

our Oncology Hospital. We have a general Clinical Research 

Center, the other of which has started operating recently, 

and which carries out its activities under the control of 

our Internal Medicine Clinic within the General Hospital. 

For Phase 1, we have a 24-bed center that carries all kinds 

of international standards. We have 2 satellite centers on 

campus to carry out Phase 2-3-4 studies, and these are 

open for studies to be carried out in cooperation with our 

internal medicine and oncology clinics. There are 7 hospitals 

on the campus, and a clinical research follow-up center that 

monitors the clinical research processes carried out in all of 

these hospitals is also available in our center opened in the 

name of Martyr Eczacı Taki Türkyılmaz. This is the beginning 

for us; We believe that our country will go a long way at this 

point. The biggest capital of an institution is its employees 

who dream for that institution in their own field. We have 

tried to avoid any of our colleagues’ dreams about their 

profession in the place where we work as much as possible. 

Let them dream, we wanted to make it easy for those 

dreams to come true. We have a highly professional team. 

As a manager, my only dream is for this capacity to work at 

the highest rate in order to contribute to our country, our 

people and our institution at the highest rate. I think we can 

achieve these goals in a very short time with cooperation.” 

Pointing out that they aim to provide the society with 

early access to innovative treatments and vaccines, Gözde 

Güllüoğlu, Managing Director at MSD Turkiye, said, “I hope 

that the scientific cooperation in clinical studies with Ankara 

City Hospital, which will be carried out with a priority in the 

fields of Oncology, Cardiology, Effects and Vaccination, 

will make a significant contribution to the R&D activities of 

our country in the field of health. With this project we have 

implemented, we are working to reveal our potential in the 

field of clinical research with the cooperation of State - City 

Hospitals - Industry in our country. We are ready to share 

all our knowledge and experience in order to strengthen 

the research and development structure required for drug 

discovery in Turkey and to support clinical studies to be 

placed on the right ground. I sincerely believe that we will 

get the results of our new cooperation as soon as possible 

so that the society can lead a healthier life and reach 

innovative treatments earlier.” 

Betül Erdoğan, Clinical Research Director, MSD Turkiye, 

Middle East, Egypt said, “With the scientific cooperation we 

have made with Ankara City Hospital, I believe that we will 

make an important contribution to issues such as increasing 

the contribution to the development of new drugs and 

vaccines, providing access to treatments and vaccines, and 

producing high-quality data.” 

Bu klinik araştırmalar merkezimizin varlık sebebi, klinik 

araştırmaları kontrol etme, müsadesini verme, etüdünü 

yapma sürecini artık daha kapsamlı bir şekilde yapalım diye 

oluşturduk. 166 klinik çalışma bizim kampüsümüzde yapıldı 

ve yapılmaya devam ediyor. Yine aşı çalışmalarının getirdiği 

ivme ile beraber, ayrı bir binada Faz-1 Klinik Araştırmalar 

Merkezimiz var. Burada şu anda milli aşılarımızın faz 

çalışmalarını yürütüyoruz. Bizim bu alandaki diğer iki 

yapımız ise; biri Onkoloji Hastanemizde Onkoloji Klinik 

Araştırmalar Merkezimiz. Diğeri yakın zamanda faaliyete 

başlayan, Genel hastane bünyesinde Dâhiliye Kliniğimizin 

kontrolünde faaliyetlerini yürüten genel bir Klinik Araştırma 

Merkezimiz var. Faz 1 için bir adet her türlü uluslararası 

standardı taşıyan 24 yataklı bir merkezimiz var. Faz 2-3-4 

çalışmalarını yürütmek için de kampüste 2 adet uydu 

merkezimiz var ve dâhiliye ile onkoloji kliniklerimiz işbirliği 

halinde yürüteceği çalışmalar için buralar açık. Kampüste 

7 hastane bulunuyor ve bütün bu hastanelerin tamamında 

yürütülen klinik araştırma süreçlerinin de takibini yapan 

bir klinik araştırma takip merkezimiz de Şehit Eczacı Taki 

Türkyılmaz adına açılan merkezimizde mevcut. Bu bizim için 

başlangıç; ülkemizin bu noktada çok ciddi mesafe alacağına 

inanıyoruz. Bir kurumun en büyük sermayesi, o kurum için 

kendi alanında hayaller kuran çalışanlarıdır. Biz mümkün 

mertebe çalıştığımız yerde hiçbir mesai arkadaşımızın, 

mesleği ile ilgili hayallerinin önüne geçmemeye çalıştık. 

Onlar hayal kursunlar, biz de o hayallerin gerçekleşmesi 

için kolaylık sağlayalım istedik. Son derece profesyonel 

bir ekibimiz var. Benim idareci olarak tek hayalim, bu 

kapasitenin en yüksek oranda çalışması; en yüksek oranda 

ülkemize, insanımıza ve kurumumuza katkı verecek hale 

gelmesidir. Elbirliği ile bu hedeflere çok kısa zamanda 

ulaşabileceğimizi düşünüyorum” dedi. 

MSD Türkiye Bölgesi’nin Genel Müdürü Gözde Güllüoğlu 

ise, toplumun yenilikçi tedavilere ve aşılara erken 

erişimini sağlamayı hedeflediklerinin altını çizerken, 

“Ankara Şehir Hastanesi ile gerçekleştirdiğimiz; Onkoloji, 

Kardiyoloji, Efeksiyon ve Aşı alanları öncelikli olmak üzere 

yürütülecek klinik çalışmalardaki bilimsel iş birliğinin, 

ülkemizin sağlık alanındaki Ar-Ge faaliyetlerine önemli 

bir katkısının olmasını diliyorum. Hayata geçirdiğimiz bu 

proje ile ülkemizdeki Devlet - Şehir Hastaneleri - Sanayi 

iş birliğiyle klinik araştırmalar alanındaki potansiyelimizi 

ortaya çıkarmak için çalışıyoruz. Türkiye’nin ilaç keşfi için 

gereken araştırma ve geliştirme yapısının güçlenmesi 

ve klinik çalışmaların doğru zemine oturtulabilmesine 

destek olmak amacıyla, tüm bilgi ve tecrübemizi aktarmaya 

hazırız. Toplumun daha sağlıklı bir yaşam sürmesi 

ve yenilikçi tedavilere daha erken ulaşabilmesi adına 

gerçekleştirdiğimiz yeni iş birliğimizin sonuçlarını en kısa 

sürede alacağımıza yürekten inanıyorum” dedi. 

MSD Türkiye, Ortadoğu ve Mısır Klinik Araştırmalar 

Direktörü Betül Erdoğan, “Ankara Şehir Hastanesi ile 

yaptığımız bilimsel iş birliğiyle, ülkemizdeki klinik araştırma 

alt yapısına; yeni ilaç ve aşı geliştirilmesine katkının 

arttırılması, tedavilere ve aşılara erişimin sağlanması ve 

yüksek kalitede verinin üretilmesi gibi konularda önemli 

katkı sağlayacağımıza inanıyorum” dedi. 


14 

The importance of social awareness in the 

fight against hemophilia is critical 

Hemofiliyle mücadelede toplumsal farkındalığın önemi kritik 

Prof. Dr. Kaan Kavaklı, President of 

the Hemophilia Federation 

Hemophilia A, known as a genetically inherited 

bleeding disorder that develops as a result of 

the absence or low level of clotting factor in 

the blood, is among the rare diseases. While 180 

thousand people in the world and more than 6 

thousand people in Turkey are struggling with 

this disease, scientific studies continue with the 

focus of improving the lives of patients around 

the world. 

Diseases with a low incidence in the community, chronic 

and life-threatening diseases are defined as “rare diseases”. 

There is no cure for 90 percent of rare diseases that 

affect approximately 400 million people in the world and 

approximately 5 million people in Turkey. Hemophilia, a rare 

genetically inherited bleeding disorder, negatively affects 

the lives of approximately 180 thousand people in the 

world and more than 6 thousand people in Turkey. Stating 

that it is very important to convey the right information 

to patients and their relatives in the management of 

hemophilia A, which requires lifelong treatment, Prof. 

Kanda pıhtılaşma faktörünün hiç olmaması 

veya az olması sonucu gelişen, genetik geçişli 

bir kanama bozukluğu olarak bilinen hemofili 

A, nadir hastalıklar arasında yer alıyor. Bugün 

dünyada 180 bin, Türkiye’de ise 6 binden fazla kişi 

bu hastalıkla mücadele ederken, yapılan bilimsel 

çalışmalar, dünya çapında hastaların yaşamlarını 

iyileştirme odağında devam ediyor. 

Toplumda görülme sıklığı düşük, kronik ve hayatı tehdit 

edici olan hastalıklar “nadir hastalık” olarak tanımlanıyor. 

Dünyada yaklaşık 400 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 5 

milyon kişiyi etkileyen nadir hastalıkların yüzde 90’ının 

henüz bir tedavisi bulunmuyor. Nadir görülen, genetik 

geçişli bir kanama bozukluğu olan Hemofili ise dünyada 

yaklaşık 180 bin, Türkiye’de ise 6 binden fazla kişinin 

yaşamını olumsuz etkiliyor. Ömür boyu tedavi gerektiren 

hemofili A hastalığının yönetiminde doğru bilgiyi hasta 

ve hasta yakınlarına ulaştırmanın çok önemli olduğunu 

belirten Hemofili Dernekleri Federasyonu Başkanı Prof. 

Dr. Kaan Kavaklı, “Hemofili tedavisi için yürüttüğümüz 


15 

Dr. Kaan Kavaklı, President of the Hemophilia Federation 

in Turkey, said, “We continue to take steps to raise the 

standards of treatment in order to contribute to patients, 

their relatives and the health system with the studies we 

carry out for the treatment of hemophilia. The progress of 

these studies in the best way for all stakeholders is directly 

proportional to the increase in social awareness about 

hemophilia.” 

“The burden of hemophilia A constitutes 1.62% of 

Turkey’s total health expenditures” 

Stating that the data obtained through the “Social Burden 

of Hemophilia A Disease” research is remarkable, Prof. 

Dr. Kaan Kavaklı, President of the Hemophilia Federation 

continues his words as follows, “According to the results of 

the research conducted in 2018, which includes the costs 

of treatment, follow-up and the course of the disease, 

the annual cost per patient of more than 6 thousand 

hemophilia A patients in Turkey is approximately 560 

thousand TL. Despite being a rare disease, the annual 

disease burden of hemophilia reaches almost 3 billion 

TL. This figure constitutes 1.62% of Turkey’s total health 

expenditures.” 

Hemophilia A disease and its risks need to be well 

understood 

Sharing information about hemophilia A, a rare disease 

that requires lifelong treatment, within the scope of 

February 28 Rare Diseases Day, Prof. Dr. Kaan Kavaklı 

said, “Hemophilia A is a disease that we have determined 

that the average age is about 25. If the treatments are 

not applied regularly, there are very serious risks waiting 

for patients with hemophilia A. Patients may face the risk 

of death due to brain hemorrhages that may occur after 

permanent joint injuries and head traumas. Therefore, 

reaching hemophilia A treatments is of paramount 

importance. Patients in Turkey have access to standard 

hemophilia A treatments. We aim to reduce the burden 

on patients and their relatives by developing treatment 

options. We have very important goals such as increasing 

the compliance of the patients with the treatment and 

increasing their quality of life by enabling them to lead a 

bleeding-free life. We continue our work with the hope 

of finding a cure for patients. We are also waiting for 

innovative solutions in the fight against hemophilia A.” 

“Treatment in children begins after the first 

bleeding or around 3 years of age” 

Recording that the diagnosis of hemophilia patients is 

usually made in the first years of life, Kavaklı said, “We 

start the treatment after the first bleeding, before the 

age of 3 if possible. At this point, it is critical for the family 

to get acquainted with hemophilia correctly and receive 

professional support. In treatment management for 

children, we focus most on the issues that will protect 

them from bleeding. Concentrating on preventing joint 

bleeding and life-threatening bleeding, and preventing 

permanent disability, we continue our efforts to enable 

people with hemophilia to lead a more active life.” 

çalışmalarla hastalara, hasta yakınlarına ve sağlık 

sistemine katkı sağlamak için tedavi standartlarını 

yükseltmek üzere adımlar atmaya devam ediyoruz. Bu 

çalışmaların tüm paydaşlar için en iyi şekilde ilerleyebilmesi 

hemofili ile ilgili toplumsal farkındalığın artmasıyla da 

doğru orantılı” ifadelerini kullanıyor. 

“Hemofili A hastalığının yükü Türkiye’nin toplam 

sağlık harcamalarının yüzde 1,62’sini oluşturuyor” 

“Hemofili A Hastalığının Toplumsal Yükü” araştırması 

ile elde edilen verilerin dikkat çekici olduğunu belirten 

Hemofili Dernekleri Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Kaan 

Kavaklı, sözlerine şöyle devam ediyor: “Tedavi, takip ve 

hastalığın seyri süresince ortaya çıkan maliyetlerin de dâhil 

edildiği 2018 yılında yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, 

Türkiye’de bulunan 6 binden fazla hemofili A hastasının, 

hasta başı maliyeti yıllık yaklaşık 560 bin TL. Bir nadir 

hastalık olmasına rağmen hemofilinin yıllık hastalık yükü 

neredeyse 3 milyar TL gibi bir rakama ulaşıyor. Bu rakam 

Türkiye’nin toplam sağlık harcamalarının yüzde 1,62’sini 

oluşturuyor.” 

Hemofili A hastalığının ve risklerinin iyi 

anlaşılması gerekiyor 

Yaşam boyu tedavi gerektiren bir nadir hastalık olan 

hemofili A ile ilgili olarak 28 Şubat Nadir Hastalıklar Günü 

kapsamında bilgiler paylaşan Prof. Dr. Kaan Kavaklı, 

“Hemofili A, yaş ortalamasının yaklaşık 25 olduğunu tespit 

ettiğimiz bir hastalık. Tedavilerin düzenli uygulanmaması 

durumunda hemofili A hastalarını bekleyen çok ciddi riskler 

var. Kalıcı eklem sakatlıkları ve kafa travmaları sonrasında 

görülebilecek beyin kanamaları nedeniyle hastalar ölüm 

riskiyle karşı karşıya kalabiliyor. Bu nedenle, hemofili 

A tedavilerine ulaşmak büyük önem taşıyor. Türkiye’de 

hastalar standart hemofili A tedavilerine erişebiliyorlar. 

Tedavi seçeneklerini geliştirerek hastaların ve hasta 

yakınlarının üzerine binen yükün azaltılmasını hedefliyoruz. 

Hastaların tedaviye uyumunu artırma ve kanamasız bir 

hayat sürmelerini sağlayarak yaşam kalitelerini yükseltme 

gibi çok önemli hedeflerimiz bulunuyor. Hastalar için kür 

bulma umudumuzla da çalışmalarımıza devam ediyoruz. 

Hemofili A ile mücadelede yenilikçi çözümler için de 

bekleyişimiz sürüyor.” diyor. 

“Çocuklarda tedavi ilk kanamadan sonra veya 

3 yaş civarında başlıyor” 

Hemofili hastalarına tanının genellikle yaşamının ilk 

yıllarında konulduğunu belirten Kavaklı, sözlerine şöyle 

devam ediyor: “Tedaviye ilk kanamadan sonra, mümkünse 

3 yaşından önce başlıyoruz. Bu noktada ailenin hemofili ile 

doğru şekilde tanışması ve profesyonel destek alması kritik 

önem taşıyor. Çocuklar için tedavi yönetiminde en çok onları 

kanamalardan koruyacak konular üzerine odaklanıyoruz. 

Eklem kanamaları ve hayatı tehdit eden kanamaları 

önleme, kalıcı sakatlıkları engelleme üzerine yoğunlaşarak, 

hemofililerin daha aktif bir yaşam sürmelerini sağlamak 

için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” 


16 

“We invite everyone to be a partner in the journey 

of hemophilia with the ‘and how!’ campaign” 

The ‘Hem de Nasıl’ (and how!) digital media platform, 

implemented by Roche Pharmaceuticals Turkey in 

cooperation with the Hemophilia Society of Turkey and 

the Hemophilia Federation, aims to deliver accurate and 

up-to-date information on hemophilia to patients and 

their relatives. The platform, which was established to 

raise awareness about hemophilia, which requires lifelong 

treatment, shares posts on its website and social media 

channels. Referring to the contributions of the platform 

to the awareness of hemophilia, Prof. Dr. Kaan Kavaklı 

said, “Because of the difficult recognition of rare diseases, 

awareness in this disease is of great importance. For this 

reason, it is very critical for the patient’s journey that the 

general public have comprehensive information about 

life with hemophilia. For this very purpose, the ‘Hem de 

Nasıl’ platform has been implemented with important 

collaborations to answer many questions about hemophilia 

from childhood to adulthood, from school to business life 

and family life.” 

“‘Hem de Nasıl’ kampanyası ile herkesi hemofili 

yolculuğuna ortak olmaya davet ediyoruz” 

Roche İlaç Türkiye’nin, Türkiye Hemofili Derneği ve 

Hemofili Dernekleri Federasyonu iş birliğiyle hayata 

geçirdiği ‘Hem de Nasıl’ dijital medya platformu, 

hasta ve hasta yakınlarına hemofili alanında doğru ve 

güncel bilgiyi ulaştırmayı hedefliyor. Ömür boyu tedavi 

gerektiren hemofili hastalığı hakkında farkındalığı 

artırmak üzere kurulan platform, web sitesi ve sosyal 

medya kanalları aracılığıyla paylaşımlarda bulunuyor. 

Platformun hemofili farkındalığına sağladığı katkılara 

değinen Prof. Dr. Kaan Kavaklı, “Nadir hastalıkların zor 

tanınması nedeniyle, bu hastalıkta farkındalık büyük 

önem taşıyor. Bu nedenle toplumun genelinin hemofili 

ile yaşam hakkında kapsamlı bilgi sahibi olması, hasta 

yolculuğu için çok kritik. ‘Hem de Nasıl’ platformu 

tam da bu amaçla, çocukluktan yetişkinliğe, okul 

döneminden iş hayatına ve aile yaşamına kadar hemofili 

ile ilgili merak edilen birçok soruya yanıt olmak üzere 

önemli iş birlikleri ile hayata geçirildi.” diyor. 


18 

The world of interventional cardiology came together in Istanbul 

Girişimsel kardiyoloji dünyası İstanbul’da bir araya geldi 

Sağlık teknolojilerinin dünyada lideri 

Medtronic’in İstanbul’da düzenlediği Koroner ve 

Renal Denervasyon Zirvesi, girişimsel kardiyoloji 

dünyasının buluşma noktası oldu. Zirvede, Avrupa, 

Orta Doğu ve Asya’dan 150’den fazla üst düzey 

kardiyolog İstanbul’da ağırlandı. 

Ayhan Öztürk, Medtronic, Regional Vice 

President for Turkey, West Asia and Levant 

The Coronary and Renal Denervation Summit, 

organized by Medtronic, the world leader in 

health technologies, in Istanbul became the 

meeting point of the interventional cardiology 

world. More than 150 senior cardiologists from 

Europe, the Middle East and Asia were hosted in 

Istanbul at the summit. 

Medtronic Cardiology and Renal Denervation (CRDN) 

Summit Turkey West Asia and Levant Region (TWAL), one 

of the leading international academic and interventional 

information sharing platforms in the field of cardiology, 

was held at Istanbul Marriott Hotel Asia on February 18- 

19. The CRDN Summit, which was held with the motto of 

“Connecting Bridges”, brought together the players and 

stakeholders of the sector with cardiology experts for two 

days. The event exchanged knowledge and experience to 

promote excellence in patient care and outcomes. 

++More than 150 senior cardiologists were in 

Istanbul 

More than 150 senior cardiologists from Europe, the 

Middle East and Asia came to Istanbul for the TWAL CRDN 

Summit, organized under the leadership of Prof. Dr. 

Muzaffer Değertekin, Future President of Turkish Society 

of Cardiology, and the Medtronic TWAL CRDN team and 

met with the Turkish cardiology world. The summit was 

Kardiyoloji alanında en önde gelen uluslararası akademik 

ve girişimsel bilgi paylaşımı platformlarından biri olan 

Medtronic Türkiye Batı Asya ve Levant Bölgesi (TWAL) 

Kardiyoloji ve Renal Denervasyon (CRDN) Zirvesi, 18- 

19 Şubat tarihlerinde İstanbul Marriott Hotel Asia’da 

düzenlendi. ‘Köprüleri Birleştirmek’ mottosuyla 

gerçekleşen CRDN Zirvesi, iki gün boyunca sektörün 

oyuncuları ve paydaşlarını kardiyoloji uzmanlarıyla 

buluşturdu. Etkinlikte, hasta bakımı ve sonuçlarında 

mükemmelliği teşvik etmek için bilgi ve deneyim alışverişi 

yaşandı. 

150’den fazla üst düzey kardiyolog İstanbul’daydı 

Türk Kardiyoloji Derneği Gelecek Başkanı Prof. Dr. Muzaffer 

Değertekin ve Medtronic TWAL CRDN ekibinin liderliğinde 

organize edilen TWAL CRDN Zirvesi için Avrupa, Orta Doğu 

ve Asya’dan 150’den fazla üst düzey kardiyolog İstanbul’a 

geldi ve Türk kardiyoloji dünyasıyla bir araya geldi. 

Zirve, etkileşime ve paylaşıma açık ve sunumlarla kısıtlı 

olmayacak şekilde, tartışmayı ve fikir alışverişini teşvik 

edecek şekilde gerçekleşti. 

Pandemi döneminde kardiyovasküler hastalıklar 

konusunda en iyi uzmanlara platform sağlayan 

firma destekli ilk uluslararası toplantı 

Zirvenin açılış konuşmasını yapan Medtronic Türkiye, 

Batı Asya ve Levant Bölge Başkanı Ayhan Öztürk, CRDN 

Zirvesi’nin, kardiyovasküler hastalıklar konusunda 

uzmanlaşmış ve Avrupa, Asya, Orta Doğu’daki konusunda 

en iyi ve yetkin uzmanlara bir platform sağlamak için 

düzenlenen ilk uluslararası toplantı olduğuna dikkat çekti. 

Medtronic olarak, pandemi döneminde böylesine önemli 

bir etkinliğe ev sahipliği yapmaktan dolayı büyük gurur ve 

mutluluk duyduklarından bahseden Öztürk, sözlerine şöyle 

devam etti: “Biz Medtronic’te, daha iyi hasta bakımı için 

sağlık hizmetlerini dönüştürmeye kararlıyız, ancak bunu 

tek başımıza yapamayacağımızı biliyoruz. Küresel sağlık 

hizmeti geliştikçe, ortaklarımızla birlikte geliştirmek ve 


19 

open to interaction and sharing, and was not limited to 

presentations, encouraging discussion and exchange of 

ideas. 

The first company-supported international 

meeting that provides a platform for the best 

experts in cardiovascular diseases during the 

pandemic period 

Ayhan Öztürk, Medtronic, Regional Vice President for 

Turkey, West Asia and Levant, who made the opening 

speech of the summit, noted that the CRDN Summit is the 

first international meeting organized to provide a platform 

for the best and competent experts in Europe, Asia, and 

the Middle East specializing in cardiovascular diseases. 

pulled. Mentioning that as Medtronic, they are very proud 

and happy to host such an important event during the 

pandemic, Öztürk continued his words as follows, “At 

Medtronic, we are committed to transforming healthcare 

services for better patient care, but we know that we 

cannot do this alone. As global healthcare evolves, it is our 

responsibility to develop and transform it together with 

our partners. We see great opportunities ahead of us to 

help more patients in more places around the world, and to 

talk about all this, we have implemented the TWAL CRDN 

Summit with the theme of ‘Connect Bridges’ and we want 

to carry it into the future. As the Medtronic team, when 

the need for an international-based platform focused on 

interventional cardiology diseases was realized, we wanted 

to hold this summit immediately and we prepared for this 

great event with months of effort. The CRDN Summit 

was the first international meeting established to provide 

a platform for the best experts in Europe, Asia and the 

Middle East specializing in cardiovascular diseases.” 

Prof. Dr. Muzaffer Ertekin 

Murat Erboz, Senior Country Director 

dönüştürmek bizim sorumluluğumuzda. Dünya çapında 

daha fazla yerde daha fazla hastaya yardım etmek için 

önümüzde büyük fırsatlar görüyoruz ve tüm bunları 

konuşmak adına ‘Köprüleri Birleştir’ temasıyla TWAL CRDN 

Zirvesi’ni hayata geçirdik ve bunu ileri yıllara da taşımak 

istiyoruz. Medtronic ekibi olarak, girişimsel kardiyoloji 

hastalıkları odaklı uluslararası tabanlı bir platform 

ihtiyacı fark edildiğinde hemen bu zirveyi gerçekleştirmek 

istedik ve aylar süren çabalarla bu büyük etkinliğe 

hazırlandık. CRDN Zirvesi, kardiyovasküler hastalıklar 

konusunda uzmanlaşmış Avrupa, Asya ve Orta Doğu’daki 

en iyi uzmanlara bir platform sağlamak için kurulan ilk 

uluslararası toplantı oldu.” 


20 

“The second sector that contributes to the growth 

of our country most is Chemistry” 

“Ülkemizin büyümesine en çok katkı veren ikinci sektör, Kimya” 

Adil Pelister, Chairman of the Board of the Istanbul 

Chemicals and Chemical Products Exporters’ 

Association (IKMIB), made a written assessment 

of the 2021 growth data of the Turkish economy 

announced by the Turkish Statistical Institute 

(TUIK). 

Pelister said in his assessment, “While the Turkish economy 

grew by 9.1 percent in the fourth quarter of 2021, it 

achieved a double-digit growth rate of 11 percent in the 

whole of 2021. We find it important and pleased that our 

country will achieve a strong growth in 2021, which is 

called the new normal after the pandemic. One of the most 

important factors in this growth is the export-based growth 

strategy. As a matter of fact, we, as the chemical industry, 

became the second industry that contributed the most to 

our country’s exports and thus its growth. We are proud of 

all our exporters because of this success of our chemical 

industry. The exports of our chemical industry, which plays 

a leading role in the growth of our country and plays a 

strategic role in the economy with its 16 sub-sectors, broke a 

record with 25.4 billion dollars in 2021. In 2021, our industry 

grew by about 40 percent. In the 9-month period of 2021, 

our Turkish chemical industry received a 0.76 percent share 

from the global chemical industry exports. Our export target 

for 2022 is to reach 28 billion dollars. On the other hand, 

the Russia-Ukraine crisis, which is also closely related to our 

country, continues to increase energy costs and commodity 

prices. As the chemical industry, which is 70% foreigndependent 

in terms of raw materials, we follow these 

developments closely. We wish this and similar geopolitical 

tensions and crises in the world to end as soon as possible. 

As the chemical industry, we will continue to work harder, 

produce more and increase our exports with the awareness 

of our responsibility to increase the added value of our 

exports.” 

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri 

İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu 

Başkanı Adil Pelister, Türkiye İstatistik Kurumu 

(TÜİK) tarafından açıklanan Türkiye ekonomisi 

2021 yılı büyüme verilerine ilişkin yazılı bir 

değerlendirme yaptı. 

Pelister değerlendirmesinde şunları kaydetti: “Türkiye 

ekonomisi 2021 yılı dördüncü çeyrekte yüzde 9,1 büyürken, 

2021 yılı tamamında ise yüzde 11 olarak çift haneli büyüme 

gerçekleştirdi. Pandemi sonrası yeni normal olarak 

adlandırılan 2021 yılında ülkemizin güçlü bir büyüme 

gerçekleştirmesini önemli buluyor ve memnuniyet duyuyoruz. 

Bu büyümede en önemli etkenlerden biri de ihracata 

dayalı büyüme stratejisi. Nitekim biz de kimya sektörü 

olarak ülkemizin ihracatına dolayısıyla büyümesine en çok 

katkı sağlayan ikinci sektör olduk. Kimya sektörümüzün 

bu başarısından dolayı tüm ihracatçılarımız ile gurur 

duyuyoruz. Ülkemizin büyümesinde öncü rol oynayan, 16 alt 

sektörüyle birlikte ekonomide stratejik bir görev üstlenen 

kimya sektörümüzün 2021 yılında gerçekleştirdiği ihracat 

25,4 milyar dolar ile rekor kırdı. 2021 yılında sektörümüz 

yaklaşık yüzde 40 büyüdü. 2021 yılı 9 aylık dönemde Türk 

kimya sektörümüz küresel kimya sektörü ihracatından yüzde 

0,76 pay aldı. 2022 yılı ihracat hedefimiz ise 28 milyar dolara 

ulaşmak. Diğer yandan ülkemizi de yakından ilgilendiren 

Rusya-Ukrayna krizi enerji maliyetlerini ve emtia fiyatlarını 

yükseltmeye devam ediyor. 

Hammadde bakımından yüzde 70 dışa bağımlı olan kimya 

sektörü olarak bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz. 

Dünyada yaşanan bu ve benzeri jeopolitik gerilim ve krizlerin 

en kısa zamanda son bulmasını diliyoruz. Kimya sektörü 

olarak, ihracatımızın katma değerini yükseltmek için 

üzerimize düşen sorumluluğun bilinciyle birlikte daha çok 

çalışmaya, daha çok üretmeye ve ihracatımızı artırmaya 

devam edeceğiz.” 


22 

The world of healthcare met in Arab Heath Dubai 2022 

Sağlık Dünyası Arab Heath Dubai 2022’de buluştu 

Healthcare transformation and innovation took centre 

stage at Arab Health, the leading exhibition of the MENA 

region’s for the healthcare industry from 24 – 27 January at 

the Dubai World Trade Centre 

For the first time, Healthcare Transformation Talks took 

place on the show floor, alongside the biggest disrupters 

in the healthcare industry with world-renowned experts, 

innovators, and industry leaders discussing the latest 

innovations in the sector. 

The MENA region’s leading exhibition for the healthcare 

industry, Arab Health, has confirmed a new addition to the 

popular Transformation Zone, with a host of disruptors, 

24-27 Ocak tarihleri arasında Dubai Dünya Ticaret 

Merkezi’nde MENA bölgesinin sağlık sektörü için önde 

gelen fuarı olan Arab Health’te sağlıkta dönüşüm ve 

inovasyon merkezi sahne aldı. 

Dünyaca ünlü uzmanlar, yenilikçiler ve sektör liderleriyle 

sektördeki en son yeniliklerin paylaşıldığı Sağlıkta Dönüşüm 

Sohbetleri ilk kez fuar alanında gerçekleşti. 

MENA bölgesinin sağlık sektörü önde gelen fuarı Arab 

Health Dubai popüler Transformation Zone için pek çok 

sayıda sektör duayeni, dünyaca ünlü uzman, yenilikçi ve 

endüstri lideri Sağlık Hizmetleri Dönüşüm Görüşmelerine 

katıldı. 

Arab Health Dubai’nin 2022 baskısının müthiş rakamları 

80.577 profesyonel ziyaretçi, 2.828 katılımcı, 400 konuşmacı, 

2.700 delege, 32 ülke pavyonu, temsil edilen 184 ülke ve 70 

katılımcı ülke. 

Sağlık ve laboratuvar sektörleri için ortak bir etkinlik 

olarak geri dönen fuarın 2022 baskısı, 24-27 Ocak tarihleri 

arasında Dubai Dünya Ticaret Merkezi’nde gerçekleşti. 

Bu yılın teması, yeni teknolojiler ve en son yeniliklerin 

merkezde yer aldığı ‘United by business, forging ahead’ idi. 

COVID-19’un bir sonucu olarak, yenilikçi yeni teknolojilerin 

sektör genelinde değişimi yönlendirmesiyle sağlık 

hizmetlerine yapılan yatırımlarda belirgin bir artış oldu. Bir 

endüstri araştırma ve analitik firması olan Global Impact 

Investing Network tarafından yapılan bir ankete göre, sağlık 

hizmetleri etki yatırımlarına yaklaşık 715 milyar dolarlık 

sermaye tahsis edildi ve bu da onu finansal hizmetler 


23 

world-renowned experts, innovators and industry leaders 

set to participate in the Healthcare Transformation Talks. 

Great figures of the 2022 edition of the Arab Health 

Dubai were 80,577 professional visits, 2,828 exhibitors, 

400 speakers, 2,700 delegates, 32 country pavilions, 184 

countries represented and 70 exhibiting countries. 

The 2022 edition of the show, which returns as a colocated 

event for the healthcare and laboratory industries, 

took place from 24 – 27 January at the Dubai World Trade 

Centre. This year’s theme was ‘United by business, forging 

ahead’ with new technologies and the latest innovations 

taking centre stage. 

As a result of COVID-19, there has been a marked 

increase in investment in healthcare as innovative new 

technologies drive change across the sector. According 

to a survey by the Global Impact Investing Network, an 

industry research and analytics firm, some $715 billion in 

capital is designated to healthcare impact investments, 

making it the third-largest impact category behind 

financial services and climate change, and the fastestgrowing 

area. 

Furthermore, according to Deloitte U.S., venture capital 

in healthcare technology spiked to US$14 billion in 

2020, almost doubling 2019 levels of US$7.4 billion. The 

previous annual record was US$8.2 billion in 2018. 

Elsewhere in the Transformation Zone, Innov8 Talks 

returned. The popular start-up competition featured 

24 companies in various stages of maturity, with each 

showcasing unique and innovative solutions in prevention, 

management, operations, diagnostics, amongst others. 

The competition saw eight different companies pitch 

over three rounds, with the winner of each round going 

through to the final. More than 16 companies from 13 

countries have secured their position to participate in the 

competition. 

Rounding out the Transformation Zone was another first 

for Arab Health with the launch of the Product Showcase 

segment. Companies confirmed include Tada Medical, a 

Swedish medical device company specialising in needsbased 

innovations for healthcare that was presenting 

ReLink, an advanced breakaway connector for IV tubes. 

They joined by MeetingDoctors, a B2B digital telehealth 

operator from Spain. The company was showcasing a 

white label, B2B, immediate response telehealth solution, 

capitalising on simple technology and around the clock 

medical services. 

Arab Health, co-located with Medlab Middle East 2022, 

is the largest healthcare exhibition and congress in the 

MENA region. The event attracted global healthcare 

professionals and feature a range of scientific lectures, 

industry briefings, product demonstrations and 

networking opportunities. Comments of Kentaro Suzuki 

General Manager, Canon on the show: “Arab Health 2022 

was the busiest week in the past 2 years. We had so many 

business interests and opportunities. We believe this 

event has triggered the true beginning of post pandemic 

era for the world and industry.” 

ve iklim değişikliğinin ardından üçüncü en büyük etki 

kategorisi ve en hızlı büyüyen kategori haline getirdi. 

Ayrıca, Deloitte U.S.’ye göre, sağlık teknolojisindeki 

risk sermayesi 2020’de 14 milyar ABD dolarına çıkarak 

2019’daki 7,4 milyar ABD dolarını neredeyse ikiye katladı. 

Bir önceki yıllık rekor 2018’de 8,2 milyar ABD dolarıydı. 

Dönüşüm Bölgesinin başka bir yerinde Innov8 Talks 

geri döndü. Popüler start-up yarışmasında, her biri 

önleme, yönetim, operasyonlar, teşhis ve diğer alanlarda 

benzersiz ve yenilikçi çözümler sergileyen çeşitli olgunluk 

aşamalarında 24 şirket yer aldı. 

Yarışmada sekiz farklı şirket üç turda sahaya çıktı ve her 

turun galibi finale yükseldi. 13 ülkeden 16’dan fazla şirket 

yarışmaya katıldı. 

Transformation Zone tamamlamak, Ürün Vitrini segmenti 

lansmanı, Arab Health için bir başka ilk oldu. Teyit edilen 

şirketler arasında, IV tüpler için gelişmiş bir ayrılabilir 

konektör olan ReLink’i sunan sağlık hizmetleri için ihtiyaç 

temelli yeniliklerde uzmanlaşmış İsveçli bir tıbbi cihaz 

şirketi olan Tada Medical yer alıyor. 

İspanya’dan bir B2B dijital telesağlık operatörü olan 

MeetingDoctors katıldı. Şirket, basit teknolojiden ve 24 saat 

tıbbi hizmetlerden yararlanan beyaz etiketli B2B, anında 

müdahale telesağlık çözümünü sergiliyordu. 

Medlab Middle East 2022 ile ortak konumdaki Arab Health, 

MENA bölgesindeki en büyük sağlık fuarı ve kongresidir. 

Etkinlik, küresel sağlık profesyonellerini çekti ve bir dizi 

bilimsel konferans, sektör brifingleri, ürün tanıtımları ve ağ 

oluşturma fırsatları içeriyor. 

Canon’un Genel Müdürü Kentaro Suzuki’nin fuarla ilgili 

yorumu: “Arab Health 2022, son 2 yılın en yoğun haftasıydı. 

Çok fazla ticari faaliyetimiz ve fırsatımız oldu. Bu fuarın 

dünya ve sektör için pandemi sonrası dönemin gerçek 

başlangıcını tetiklediğine inanıyoruz.” 


24 

If left untreated, it can 

lead to depression! 

Tedavi edilmezse 

depresyona yol açabilir! 

Urinary incontinence may not be a lifethreatening 

and fatal problem, but it is a problem 

that disrupts social life and even condemns 

people to failure in their business life. Fatih 

Yanaral, Associate Professor of Urology explained 

that this problem can be completely eliminated 

with simple treatment methods, and if not 

treated, it can lead to depression. 

Urinary incontinence, medically called incontinence, is 

known as incontinence and loss of bladder control. Urinary 

incontinence negatively affects a person’s social, work, 

sexual life, in short. 

Fatih Yanaral, Associate Professor of Urology said, “Women 

complain more about urinary incontinence than men. 

Urinary incontinence generally causes embarrassment in 

the society. Many patients go untreated because they feel 

uncomfortable talking about urinary incontinence with 

their doctor. If urinary incontinence occurs frequently or 

affects quality of life, it is very important to see a doctor 

and get medical treatment recommendations. In most 

patients, urinary incontinence can be fully treated with 

different treatment options. These treatment options are 

strengthening of the pelvic floor muscles, drug treatments 

or surgical treatments.” 

İdrar kaçırma problemi belki yaşamı tehdit 

eden ölümcül bir sorun değil ama sosyal yaşamı 

sekteye uğratan, hatta kişinin iş yaşamlarında 

onları başarısızlığa mahkûm eden bir sorun. 

Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Yanaral, bu sorunun 

basit tedavi yöntemleriyle tamamen ortadan 

kaldırılabileceğini eğer tedavi edilmezse de 

depresyona yol açabileceğini açıkladı. 

Tıbbi olarak inkontinans olarak adlandırılan idrar kaçırma, 

kişinin idrarını tutamaması ve idrar torbası kontrolünü 

kaybetmesi olarak biliniyor. İdrar kaçırma kişinin sosyal, iş, 

cinsel kısacası tüm hayatını olumsuz etkiliyor. 

İdrar kaçırma riskinin ilerleyen yaşla birlikte artmasına 

rağmen erken yaşlarda da görülebildiğinin altını çizen 

Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Yanaral, “Kadınlar, erkeklere 

göre idrar kaçırma sorunlarından daha fazla şikâyetçi. 

İdrar kaçırma genel olarak toplumda kişinin utanmasına 

neden oluyor. Birçok hasta doktorlarıyla idrar kaçırma 

durumunu konuşmaktan rahatsızlık duydukları için 

tedavisiz kalabiliyor. İdrar kaçırma sıklıkla meydana 

geliyor veya hayat kalitesini etkiliyorsa doktora görünmek 

ve tıbbi tedavi önerileri almak oldukça önemli. Hastaların 

çoğunda idrar kaçırma farklı tedavi seçenekleri ile tam 

tedavi edilebilir. Bu tedavi seçenekleri; pelvik taban 


25 

Commenting on the causes of urinary incontinence, Yanaral 

said, “Types of urinary incontinence are divided into three 

as stress urinary incontinence, urge urinary incontinence 

and mixed urinary incontinence. In addition, men may 

develop urinary incontinence after prostate surgery. 

Untreated urinary incontinence can lead to infections, skin 

rashes, or sexual problems. It can also cause depression, 

stress, damage to self-esteem and embarrassment. These 

problems can cause you to separate yourself from society 

and disrupt your work and social life. Physical examination, 

patient inquiry forms, urine diary, urine analysis, residual 

urine amount, pad test, uroflowmetry, urodynamic 

evaluation, cystoscopy and imaging procedures are 

applied in the diagnosis of urinary incontinence. The cause 

of urinary incontinence should be determined exactly. 

Sometimes, treatment of the underlying condition, such as 

prostate enlargement, also improves urinary incontinence. 

After the diagnosis, Bladder Training, Pelvic Floor Muscle 

Exercises, drug treatments, Estrogen supplementation 

and surgical treatments will help to completely eliminate 

this problem. Many of the urinary incontinence surgeries 

are easy-to-apply and can be performed as a day-to-day 

surgery, like sling surgeries for men and women. In cases 

where other treatments are not effective, complete 

dryness can be achieved with urinary clamp surgeries called 

artificial urinary sphincter and sacral neuromodulation 

known as bladder pile.” 

Fatih Yanaral, Associate Professor of Urology 

kaslarının kuvvetlendirilmesi, ilaç tedavileri veya cerrahi 

tedavilerdir.” dedi. 

İdrar kaçırma nedenlerine de değinen Yanaral, “İdrar 

kaçırma türleri; stres tipi idrar kaçırma, sıkışma tipi 

idrar kaçırma ve karışık tipte idrar kaçırma olarak üçe 

ayrılır. Ayrıca erkeklerde prostat ameliyatı sonrası idrar 

kaçırma gelişebilir. Tedavi edilmemiş idrar kaçırma 

durumu enfeksiyonları, ciltte kızarıklıkları veya cinsel 

sorunları beraberinde getirebilir. Ayrıca depresyon, 

stres, kendine saygının zedelenmesi ve utanmaya neden 

olabilir. Bu sorunlar kendinizi toplumdan ayırmaya, 

iş ve sosyal hayatınızın bozulmasına yol açabilir. İdrar 

Kaçırma teşhisinde fiziki muayene, hasta sorgulama 

formları, idrar günlüğü, idrar analizi, kalıntı idrar miktarı, 

ped testi, üroflovmetri, ürodinamik değerlendirme, 

sistoskopi ve görüntüleme işlemleri uygulanır. İdrar 

kaçırmaya neden olan durum tam olarak belirlenmelidir. 

Bazen prostat büyümesi gibi altta yatan rahatsızlığın 

tedavisi idrar kaçırmayı da düzeltmektedir. Koyulan 

teşhis sonrası ise Mesane Eğitimi, Pelvik Taban Kas 

Egzersizleri, ilaç tedavileri, Östrojen takviyesi ve cerrahi 

tedaviler bu sorunun tamamen ortadan kaldırılmasına 

yardımcı olacaktır. İdrar kaçırma ameliyatlarının birçoğu, 

kadın ve erkekte yapılan askı ameliyatları gibi, günübirlik 

olarak uygulanabilen, uygulaması kolay işlemlerdir. 

Diğer tedavilerin etkili olmadığı durumlarda artifisyel 

üriner sfinkter denilen idrar kelepçe ameliyatları ve 

mesane pili olarak bilinen sakral nöromodülasyon ile 

tam kuruluk sağlanabilmektedir.” şeklinde konuştu. 


28 

Do not neglect by considering “it is gastritis or ulcer”! 

12 important risk factors for stomach cancer! 

“Gastrit veya ülserdir” deyip ihmal etmeyin! 

Mide kanseri için 12 önemli risk faktörü! 

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Genel 

Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erman Aytaç, mide 

kanseri riskini artıran 12 etkeni anlattı. 

General Surgery Specialist Assoc. Dr. Erman Aytaç 

General Surgery Specialist Assoc. Dr. Erman 

Aytaç, Atakent Hospital of Acıbadem University 

talked about 12 factors that increase the risk of 

stomach cancer. 

Stomach cancer is the 4th most common type of 

cancer after breast, lung and colon cancers. Every year, 

approximately one million people in the world and 20 

Mide kanseri meme, akciğer ve kalın bağırsak 

kanserlerinden sonra en sık rastlanan 4. kanser türü. 

Dünyada her yıl yaklaşık bir milyon, ülkemizde de 20 

bin kişiye mide kanseri tanısı konuyor. Erken dönemde 

çoğunlukla herhangi bir şikâyete neden olmadan sinsice 

ilerlediği için tehlikeli kanserler arasında yer alıyor. İlk 

dikkat çeken belirtileri de genellikle karın ağrısı, yemekten 

sonra gelişen hazımsızlık ve şişkinlik oluyor. Ancak 

yakınmaların ‘mide ülseri’ veya ‘gastrit’ hastalıklarından 

kaynaklandığı düşünülerek sorun ihmal edilebiliyor, bu 

durum da tedavide gecikmeye yol açabiliyor. Acıbadem 

Üniversitesi Atakent Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. 

Dr. Erman Aytaç, mide kanserinde erken tanının yaşamsal 

önem taşıdığı uyarısında bulunarak, “Erken tanı sayesinde 

hastalar uzun yıllar sorunsuz bir şekilde yaşamlarına 

devam edebiliyorlar. Bu nedenle mide kanserinin genellikle 

ilk belirtileri olan karın ağrısı, yemekten sonra şişkinlik ve 

hazımsızlık gibi yakınmalarda zaman kaybetmeden hekime 

başvurulmalıdır” diyor. Daha da önemlisi ‘değiştirilebilir’ 

risk faktörlerine dikkat ederek mide kanserinden kısmen 

korunmak da mümkün olabiliyor. 


29 

thousand people in our country are diagnosed with 

stomach cancer. It is among the dangerous cancers because 

it progresses insidiously in the early stages without causing 

any complaints. The first noticeable symptoms are usually 

abdominal pain, indigestion and bloating that develops 

after eating. However, considering that the complaints 

are caused by ‘stomach ulcer’ or ‘gastritis’ diseases, the 

problem can be neglected, which may lead to a delay in 

treatment. General Surgery Specialist Assoc. Dr. Erman 

Aytaç, Atakent Hospital of Acıbadem University, warning 

of the vital importance of early diagnosis in gastric cancer, 

said, “Thanks to early diagnosis, patients can continue their 

lives for many years without any problems. For this reason, 

complaints such as abdominal pain, bloating after eating 

and indigestion, which are usually the first symptoms of 

stomach cancer, should be consulted to a physician without 

delay. More importantly, it is possible to partially prevent 

stomach cancer by paying attention to ‘modifiable’ risk 

factors. 

Advancing age 

The incidence of gastric cancer increases with advancing 

age. General Surgery Specialist Assoc. Dr. Erman Aytaç 

noted that the risk of gastric cancer increases after the age 

of 50. 

Being a man 

Stomach cancer occurs 2 times more often in men than in 

women. It is thought that estrogen hormone secreted in 

higher amounts in women has a protective effect against 

Helicobacter Pylori infection, which increases the risk of 

gastric cancer. 

İlerleyen yaş 

Mide kanserinin görülme sıklığı ilerleyen yaşla birlikte 

artıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erman Aytaç, mide 

kanserinde 50 yaşından sonra riskin yükseldiğini söylüyor. 

Erkek olmak 

Mide kanseri erkeklerde kadınlardan 2 kat daha sık ortaya 

çıkıyor. Kadınlarda daha yüksek miktarda salgılanan 

östrojen hormonunun mide kanseri riskini arttıran 

Helikobacter Pylori enfeksiyonuna karşı koruyucu etkisi 

olduğu düşünülüyor. 

Genetik faktör 

Anne, baba ve kardeşler gibi birinci derece aile bireylerinde 

mide kanseri öyküsü varsa, bu hastalığın gelişme riski 

normal popülasyona göre daha fazla oluyor. Dolayısıyla riski 

değerlendirmek için mutlaka bu alanda uzman bir hekime 

başvurulması öneriliyor. 

Helikobacter Pylori 

Helikobacter Pylori (HP), midede sıklıkla rastlanan bir 

bakteri cinsidir. Gastrit oluşumundan sorumlu bir bakteri 

olarak görülen Helikobacter Pylori’ye mide kanserli 

hastalarda daha fazla rastlandığı biliniyor. “Ancak bu 

tablodan midesinde Helikobacter Pylori saptanan her 

kişide mide kanseri oluşacağı sonucu çıkartılmamalıdır” 

bilgisini veren Doç. Dr. Erman Aytaç, “Çünkü Helikobacter 

Pylori’nin sık görüldüğü bazı toplumlarda mide kanseri 

oranı düşüktür. Dolayısıyla bu bakterinin yanı sıra diğer risk 

faktörleri de son derece önemlidir” diyor. 


30 

Genetic factor 

If there is a history of stomach cancer in first-degree 

family members such as mother, father and siblings, the 

risk of developing this disease is higher than the normal 

population. Therefore, it is recommended to consult a 

physician who is an expert in this field to evaluate the risk. 

Helicobacter Pylori 

Helicobacter Pylori (HP) is a bacterial genus that is 

frequently encountered in the stomach. Helicobacter Pylori, 

which is seen as a bacterium responsible for the formation 

of gastritis, is known to be more common in patients with 

gastric cancer. “However, it should not be deduced from 

this table that gastric cancer will develop in every person 

with Helicobacter Pylori in their stomach”, Assoc. Dr. Erman 

Aytaç, said, “Because in some societies where Helicobacter 

Pylori is common, the rate of stomach cancer is low. 

Therefore, in addition to this bacterium, other risk factors 

are also extremely important.” 

Consuming too much salt 

Excess salt consumption is among the important factors 

that increase the risk of stomach cancer. The World Health 

Organization recommends that daily salt consumption 

should not exceed 5 grams. 

Salted, smoked foods 

The World Health Organization reports that 30 percent 

of cancers in developed countries are related to diet. For 

example, in geographies such as Japan where salted and 

smoked foods are consumed heavily, stomach cancer is 

more common. It is thought that barbecued meat, which is 

widely consumed in our country, may also be a risk factor. 

This may be related to salting of the meat and burning 

it while cooking. Similarly, large amounts of processed 

meat or fried foods, sauces and spicy foods, or foods 

contaminated with aflatoxin (like mold on stale bread) 

increase the risk. 

General Surgery Specialist Assoc. Dr. Erman Aytaç said, “Just 

as overconsumption of salted and smoked foods increases 

the likelihood of developing stomach cancer, on the 

contrary, eating plenty of raw vegetables and fruits, vitamin 

C and antioxidant substances can have a positive effect on 

protection from this cancer.” 

Smoking 

Smoking is a risk factor for stomach cancer, as it is for many 

cancers. In fact, the risk increases 4 times as the intensity 

and duration of smoking increases. 

Obesity 

Obesity, which is an important problem of our age, also 

increases the risk of stomach cancer. Factors such as 

toxic substances in the body that increase with obesity, 

oxygenation disorder that increases cancer development 

at the cell level, and weakening of the defense system can 

facilitate the development of stomach cancer. 

Fazla tuz tüketmek 

Fazla tuz tüketimi mide kanseri riskini artıran önemli 

faktörler arasında yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü, günlük 

tuz tüketiminin 5 gramı geçmemesini tavsiye ediyor. 

Tuzlanmış, tütsülenmiş besinler 

Dünya Sağlık Örgütü, gelişmiş ülkelerdeki kanserlerin 

yüzde 30’unun beslenmeyle ilişkili olduğunu bildiriyor. 

Örneğin Japonya gibi tuzlanmış ve tütsülenmiş besinlerin 

yoğun olarak tüketildiği coğrafyalarda mide kanserine 

daha sık rastlanıyor. Ülkemizde de yaygın olarak tüketilen 

mangalda pişirilmiş etin de risk faktörü olabileceği 

düşünülüyor. Bu durum etin tuzlanması ve pişerken 

yanmasıyla ilişkili olabiliyor. Benzer şekilde fazla miktarda 

işlenmiş et veya yağda kızartılmış, soslu ve baharatlı 

besinler ya da aflatoksin ile bulaşmış olan besinler de (bayat 

ekmekteki küfler gibi) riski artırıyor. Genel Cerrahi Uzmanı 

Doç. Dr. Erman Aytaç, “Nasıl ki tuzlanmış, tütsülenmiş 

besinlerin fazla tüketilmeleri mide kanserine yakalanma 

olasılığını artırıyorsa, tersine çiğ sebze ve meyvelerin 

bolca yenilmesi, C vitamini ve antioksidan maddeler de bu 

kanserden korunmada olumlu etki yapabiliyor” diyor. 

Sigara kullanımı 

Sigara kullanımı birçok kanserde olduğu gibi mide 

kanseri için de risk faktörü oluyor. Öyle ki sigara kullanım 

yoğunluğu ve süresi arttıkça risk 4 kat yükseliyor. 

Obezite 

Çağımızın önemli bir sorunu olan obezite hastalarında 

da mide kanseri riski yükseliyor. Obeziteyle artan vücut 

içindeki toksik maddeler, kanser gelişimini hücre 

seviyesinde arttıran oksijenlenme bozukluğu ve savunma 

sisteminin zayıflaması gibi etkenler mide kanserinin 

gelişimini kolaylaştırabiliyor. 

Bazı meslekler 

Bazı iş kollarında çalışanlar (odun dumanına ya da asbest 

dumanına maruz kalanlar, metal, plastik ve maden 

işçileri gibi) mide kanseri açısından daha fazla risk altında 

oluyorlar. 

Kan grubunun A olması 

Mide kanseri kan grubu A olan kişilerde daha sık görülüyor. 

Kesin nedeni bilinmemekle beraber, bu durum A kan grubu 

olan kişilerin Helikobacter Pylori enfeksiyonuna karşı daha 

yatkın olmalarıyla açıklanıyor. 

Bazı hastalıklar 

• Kalın bağırsağı tutan bazı hastalıklarda (ailesel 

adenomatöz polipozis ve ailesel nonpolipozis kolorektal 

kanser) mide kanseri görülme olasılığı yükseliyor. 

• B12 vitamininin emilememesi nedeniyle oluşan kansızlık 

türü olan pernisiyöz anemi de mide kanseri riskini artırıyor. 

• Atrofik gastriti (midenin iç yüzünü döşeyen mukoza 

tabakasının epitel hücrelerinin ve salgı bezlerinin kaybıyla 


31 

Some professions 

Workers in certain occupations (such as those exposed to 

wood smoke or asbestos fumes, metal, plastic and mining 

workers) are at greater risk for stomach cancer. 

Having blood group A 

Gastric cancer is more common in people with blood group 

A. Although the exact cause is unknown, this is explained 

by the fact that people with blood type A are more 

susceptible to Helicobacter Pylori infection. 

Some diseases 

• In some diseases involving the large intestine (familial 

adenomatous polyposis and familial nonpolyposis 

colorectal cancer), the possibility of gastric cancer 

increases. 

• Pernicious anemia, a type of anemia caused by the 

inability to absorb vitamin B12, also increases the risk of 

stomach cancer. 

• Gastric cancer is more common in patients with atrophic 

gastritis (chronic inflammation resulting in the loss of 

epithelial cells and glands of the mucous layer lining the 

inner surface of the stomach). 

• Studies have shown that the ebstein-barr virus, 

which causes infectious mononucleosis, known as the 

kissing disease in the community, has an effect on the 

development of stomach cancer. 

Having stomach surgery 

Pointing out that the risk of developing this cancer has 

increased over the years in those who had gastric surgery 

in the past, especially in patients who had a part of their 

stomach removed, General Surgery Specialist Assoc. Dr. 

Erman Aytaç said, “Therefore, even if they are symptomfree, 

patients who have undergone gastric surgery undergo 

gastroscopy at regular intervals for control purposes.” 

It can be lived for many years without any 

problems 

Very early stage tumors in gastric cancer can be treated 

endoscopically without the need for surgery. General 

Surgery Specialist Assoc. Dr. Erman Aytaç stated that, 

apart from endoscopic treatment methods, the main 

treatment method in stages 1-3 of the disease is the 

surgical procedure. In the 2nd and 3rd stages of the 

disease, chemotherapy is usually applied first, and the 

surgery is performed later. According to the pathology 

report, additional treatments such as chemotherapy and 

radiotherapy can be applied after the surgery. If the tumor 

has spread to distant organs such as the liver and lungs, 

that is, if the disease is in stage 4, the main treatment 

method is chemotherapy. 

Indicating that many factors affect the treatment results, 

Aytaç said, “The most important of these factors are the 

stage of the disease and the quality of the treatments. 

Considering the advantages of closed methods to the 

patient in experienced centers, the surgery can be 

performed laparoscopically or robotically.” 

sonuçlanan kronik ihtihaplanma) olan hastalarda mide 

kanseri daha sık görülüyor. 

• Yapılan çalışmalarda, toplumda öpücük hastalığı olarak 

bilinen enfeksiyöz mononükleoz hastalığına neden olan 

ebstein–barr virüsünün mide kanseri gelişimine etkisi 

olduğu gösterilmiş. 

Mide ameliyatı olmak 

Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erman Aytaç, geçmişte 

mide ameliyatı olanlarda, özellikle de midesinin bir kısmı 

çıkartılan hastalarda bu kanserin gelişme riskinin yıllar 

içinde arttığına işaret ederek, “Bu nedenle yakınmasız 

olsalar dahi mide ameliyatı geçiren hastalara belli 

aralıklarla kontrol amaçlı gastroskopi yapılıyor” diyor. 

Uzun yıllar sorunsuz yaşanabiliyor 

Mide kanserinde çok erken evre tümörler ameliyat 

gerekmeden endoskopik olarak tedavi edilebiliyor. Genel 

Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erman Aytaç, endoskopik tedavi 

yöntemleri dışında, hastalığın 1-3 evrelerinde ana tedavi 

yönteminin cerrahi işlem olduğunu belirterek, “Cerrahi 

tedavinin ana prensibi, tümörün yayılma olasılığı olan tüm 

lenf bezleriyle birlikte çıkartılmasıdır. Hastalığın 2. ve 3. 

evresinde genellikle önce kemoterapi uygulanıyor, ameliyat 

daha sonra yapılıyor. Patoloji raporuna göre ameliyat 

sonrasında kemoterapi ve radyoterapi gibi ek tedaviler 

uygulanabiliyor. Tümör karaciğer ve akciğer gibi uzak 

organlara da sıçramışsa, yani hastalık 4. evredeyse ana 

tedavi yöntemi kemoterapi oluyor” diyor. 

Aytaç, tedavi sonuçlarını birçok faktörün etkilediğini 

belirterek, “Bu etkenlerin en önemlileri hastalığın evresi 

ve yapılan tedavilerin kalitesidir. Deneyimli merkezlerde 

kapalı yöntemlerin hastaya sağladığı avantajlar göz önünde 

tutularak ameliyat laparoskopik veya robotik olarak 

yapılabiliyor” diyor. 


32 

Impromptu sports tire the heart! 

Hazırlıksız yapılan spor kalbi yoruyor! 

According to the data 

of the World Health 

Organization, at 

least half an hour of 

exercise 4 days a week 

is beneficial for heart 

health, but exceeding 

these limits can have 

heavy consequences. 

In addition, excessive 

activity without warming 

up before doing sports 

Cardiac Surgeon Prof. Dr. Barış Çaynak is a condition that tires 

the heart and increases 

the risk of heart attack. Sudden exertion, putting 

a load on the heart, can cause thickening of the 

heart walls, causing compression of the vessels 

feeding the heart. Cardiac Surgeon Prof. Dr. Barış 

Çaynak talked about the things to be considered 

while doing sports… 

Muscles must be strengthened first 

“There are preparations to be made before starting a job in 

every area of life. Before starting to do sports, the person 

should prepare himself and go through the necessary 

health checks. Exercise, which provides changes in all 

body functions, increases the person’s oxygen need up to 

12 times. This need directly means that the heart has to 

pump more blood. Meanwhile, the faster beating heart 

works harder and exerts more effort to meet all the needs. 

The muscles of the heart, whose workload increases, get 

stronger over time and become trained for the necessary 

effort, just like in professional sports people. In other 

words, making one’s heart suitable for sports can be 

achieved with regular exercise. Volume and muscle increase 

is observed in the left ventricle of the heart prepared for 

sports. In this way, the heart also has the power to continue 

physical activity at high tempo without difficulty. 

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, haftada 4 

gün, en az yarım saat yapılan egzersiz kalp sağlığı 

için faydalı ancak bu sınırları aşmanın bedeli ağır 

sonuçlar doğurabiliyor. Ayrıca spor yapmadan önce 

ısınmadan aşırı aktivitede bulunmak kalbi yoran 

ve kalp krizi riskini artıran bir durum. Ani efor 

harcamak, kalbe yük bindirmek, kalp duvarlarının 

kalınlaşmasına yol açarak kalbi besleyen 

damarların sıkışmasına neden olabiliyor. Kalp ve 

Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Barış Çaynak, spor 

yaparken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı… 

Önce kaslar güçlenmeli 

“Hayatın her alanında bir işe başlamadan önce yapılması 

gereken hazırlıklar vardır. Spor yapmaya başlamadan önce 

kişinin kendini hazırlaması ve gerekli sağlık kontrollerinden 

geçmesi gerekir. Tüm vücut fonksiyonlarında değişiklikler 

sağlayan egzersiz, kişinin oksijen ihtiyacını 12 katına 

kadar çıkarır. Bu ihtiyaç doğrudan kalbin daha fazla kan 

pompalaması gerektiği anlamına gelir. Bu sırada, daha hızlı 

atan kalp, tüm ihtiyacı karşılamak için daha fazla çalışır ve 

efor sarf eder. İş yükü artan kalbin kasları, tıpkı profesyonel 

spor yapan kişilerde olduğu gibi zamanla güçlenir ve gerekli 

efor için antrenmanlı hale gelir. Yani kişinin kalbinin spor 

için uygun hale gelmesi, düzenli egzersizle sağlanabilir. 

Spora hazırlanmış kalbin sol karıncığında hacim ve kas artışı 

gözlenir. Böylelikle kalp, yüksek tempoda yapılan fiziksel 

aktiviteyi zorlanmadan devam ettirebilme gücüne de sahip 

olmuş olur.” 

Kan sulandırıcı alan travmaya dikkat etmeli 

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Barış Çaynak, 

“Yapılan bilimsel araştırmalar kalp krizlerinin büyük 

çoğunluğunun sabah 06:00-12:00 arası görüldüğünü, en 

sık da sabah 08:00-09:00 arasında gerçekleştiğini ortaya 

koyuyor. Sabahları yapılan tempolu egzersiz; 40 yaşın 

üzerindeki sağlıklı kişilerde ve yaşı fark etmeksizin tüm kalp 

hastalarında kalp krizine ve ani ölüme neden olabiliyor.” Dedi. 

Blood thinner area should pay attention to 

trauma 

Cardiac Surgeon Prof. Dr. Barış Çaynak warns, “Scientific 

research shows that the majority of heart attacks occur 

between 06:00 and 12:00 in the morning, and most often 

between 08:00 and 09:00 in the morning. Brisk exercise in 

the morning can cause heart attack and sudden death in 

healthy people over the age of 40 and in all heart patients 

regardless of age.” 


34 

First postpartum processes 

Doğum sonrası ilk süreçler 

Pediatrics Specialist Fatma Işıker, Optimed 

Hospital shared useful information about the 

newborn examination process. 

“The first 4 weeks (0-28 days) after birth is called the 

“neonatal period”. The first day, first week and first month 

of life after birth is the period when the baby needs the 

help of the environment the most in terms of regulating 

its adaptation to the external environment and is most 

sensitive to harmful factors. A healthy newborn is defined 

as a baby born at the end of the normal gestation period, 

weighing 2500-4000 g, having good adaptability to the 

external environment, and not showing signs of disease. 

Examination of the newborn 

The first examination of the newborn is quite detailed. 

It is examined in detail whether there is a congenital 

anomaly, heart sounds, eye and ear examination, body 

reflexes, muscle strength, whether the umbilical cord 

falls off and umbilical care, whether the eggs (testes) of 

male babies descend to their place. Babies who do not 

have any health problems are treated and weighed, their 

head circumferences and heights are measured. Vitamin 

K injections are made and the first examinations are made 

in terms of congenital diseases and given to the mother. 

Some blood tests (blood count, blood group, blood sugar 

levels if necessary) are done. 

Hepatitis vaccine 

The hepatitis B vaccine is also given right after birth, while 

still in the hospital. The second dose will be given by your 

family doctor and nurse at the age of 1 month. 

Pediatrics Specialist Fatma Işıker 

Optimed Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları 

Uzmanı Fatma Işıker, yenidoğanın muayene süreci 

hakkında faydalı bilgiler paylaştı. 

“Doğumdan sonraki ilk 4 haftaya (0-28gün) “yenidoğan 

dönemi” denir. Doğumdan sonra yaşamın ilk günü, ilk 

haftası ve ilk ayı bebeğin dış ortama uyumunu düzenlemesi 

bakımından çevrenin yardımına en fazla gereksinim 

duyduğu ve zararlı etmenlere karşı en fazla duyarlı olduğu 

dönemdir. Sağlıklı yenidoğan; normal gebelik süresi 

sonunda ve 2500-4000 g ağırlığında doğan, dış ortama uyum 

yeteneği iyi olan, hastalık belirtileri göstermeyen bebek 

olarak tanımlanır.” 

Yenidoğanın muayenesi 

Yenidoğanın ilk muayenesi oldukça detaylıdır. Doğumsal 

bir anomalisi olup olmadığı, kalp sesleri, göz ve kulak 

muayenesi, vücut refleksleri, kas gücü, göbek kordonu 

düşüp düşmediği ve göbek bakımı, erkek bebeklerin 

yumurtalarının (testis) yerlerine inip inmediği detaylıca 

muayene edilir. Herhangi bir sağlık problemi olmayan 

bebeklerin göbek ve göz bakımları yapılıp, tartılır; baş 

çevreleri ve boyları ölçülür. K vitamini iğnesi yapılıp 

doğumsal hastalıklar açısından ilk muayeneleri yapılıp 

anneye verilir. Bazı kan testleri (kan sayımı, kan grubu, 

gerekli durumlarda kan şekeri seviyeleri) yapılır. 

Hepatit aşısı 

Hepatit B aşısı da doğum sonu hemen daha hastanedeyken 

yapılır. 2. dozu 1 aylıkken aile hekiminiz ve hemşireniz 

tarafından yapılacaktır. 


35 

Hearing test 

A hearing screening test should also be done before your 

baby is discharged from the hospital. 

Baby’s first doctor checkup 

The newborn is weighed at the first examination, and 

the head circumference and height are measured again. 

It is important that you mark and follow your baby’s 

measurements in the post-natal booklet. Your baby may 

have lost some weight at the first checkup. This is an 

expected situation. Do not be alarmed, find out from your 

doctor whether you are feeding your baby properly and 

adequately, and how to apply it correctly. Your baby will 

soon make up for it. Each baby’s growth may be different, 

the important thing is to progress each month. 

Jaundice 

One of the most important points is whether your baby 

is yellow at the first examination. After birth, every baby 

turns a little yellow. This is due to the load on the baby’s 

liver as a result of separation from the mother after birth. 

It is determined and followed by looking at the level 

of bilirubin in the blood. Too high is dangerous. Babies 

with high bilirubin levels are followed up at intervals 

that your doctor deems appropriate, and are treated by 

hospitalization when necessary. 

Hip ultrasound 

In addition, hip joints are examined for hip dislocation 

and hip ultrasound is requested if necessary. Routine hip 

ultrasound is recommended at the 1st month examination. 

İşitme testi 

Bebeğiniz hastaneden taburcu olmadan önce mutlaka 

işitme tarama testi de yapılmalıdır. 

Bebeğin ilk doktor kontrolü 

Yenidoğan İlk muayenesinde tartılıp baş çevresi ve 

boyu tekrar ölçülür. Bebeğinizin ölçümlerini doğum 

sonrası verilen kitapçıkta işaretleyip takip etmeniz 

önemlidir. Bebeğiniz ilk muayenesinde biraz kilo vermiş 

olabilir. Bu beklenen bir durumdur. Telaşa kapılmayın; 

doktorunuzdan bebeğinizi doğru ve yeterince besleyip 

beslemediğinizi ve doğru uygulamanın nasıl olacağını 

öğrenin. Bebeğiniz kısa zamanda bunu telafi edecektir. 

Her bebeğin büyümesi farklı olabilir, önemli olan her ay 

aşama kaydetmesidir. 

Sarılık 

İlk muayenede bebeğinizin sarı olup olmadığı en önemli 

noktalardan biridir. Doğum sonu her bebek bir miktar 

sararır. Bu doğum sonrasında anneden ayrılma sonucu 

bebek karaciğerine olan yüklenmeye bağlıdır. Kanda 

bilirubin seviyesi bakılarak tespit ve takip edilir. Çok 

yükselmesi tehlikeli bir durumdur. Bilirubinleri yüksek 

çıkan bebekler doktorunuzun uygun gördüğü aralıklarda 

takibe alınır, gerekil görüldüğünde hastaneye yatış 

yapılarak tedavi edilir. 

Kalça ultrasonu 

Ayrıca, kalça çıkıklığı açısından kalça eklemleri muayene 

edilip gerekirse kalça ultrasonu istenir. 

1.ay muayenesinde rutin kalça ultrasonu önerilir. 


36 

Health Initiatives are opening up to the world with ‘Kandilli Health’! 

Sağlık Girişimleri ‘Kandilli 

Health’ ile dünyaya açılıyor! 

Seda Şenol, Coordinator of İstanbul Health Industry Cluster (ISEK) 

With Kandilli Health, one of the most comprehensive 

programs focused on health entrepreneurs, start-ups 

will be supported to expand their sales and marketing 

processes to global markets and to accelerate their trade by 

increasing their sales capacity. 

The deadline for applying to the Kandilli Health 

Acceleration Program, which is planned in two 

phases between April-May 2022 and September- 

October 2022, has been determined as 20 March 

2022. 

The Trade Acceleration Platform “Kandilli Health” for 

Istanbul Health SMEs and Start-ups begins 

The program carried out within the scope of the Istanbul 

Health Industry Cluster (ISEK) Health Entrepreneurs 

Support Activities, hosted by Boğaziçi University Biomedical 

Engineering Institute, is supported by the Istanbul 

Development Agency (ISTKA). Kandilli Health will be 

organized in two phases between April-May 2022 and 

September-October 2022, for start-ups and SMEs operating 

for service, production and R&D purposes, incorporated 

and have salable products in Kandilli Deep Technology 

Center, Boğaziçi University. 

Entrepreneurs will have the opportunity to develop their 

business models, receive one-on-one mentoring support 

and accelerate their trade with thematic sub-trainings 

through the trainings organized within the scope of the 

program. The selected start-ups will be provided with booth 

support in two international fairs, digital exhibition space, 

technical infrastructure and laboratory facilities of Boğaziçi 

University Life Sciences and Technologies Application and 

Research Center Lifesci. Participants will also have the 

opportunity to participate in the ISEK data-experience 

sharing platform, which consists of suppliers, distributors 

and representatives of the sector. 

Seda Şenol, Coordinator of İstanbul Health Industry 

Sağlık girişimcilerine odaklı en kapsamlı programlardan 

biri olan Kandilli Health ile start-up’lara, satış ve 

pazarlama süreçlerinde global pazarlara açılmaları ve satış 

kapasitelerini büyüterek ticaretlerini hızlandırmaları için 

destek verilecek. 

Nisan-Mayıs 2022 ile Eylül-Ekim 2022 tarihleri arasında, 

iki aşamalı olarak planlanan Kandilli Health Hızlandırma 

Programı’na son başvuru tarihi 20 Mart 2022 olarak 

belirlendi. 

İstanbul Sağlık KOBİ ve Start-up’ları için Ticareti 

Hızlandırma Platformu “Kandilli Health” başlıyor 

Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü 

sahipliğinde, İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesi 

(İSEK) Sağlık Girişimcilerini Destekleme Faaliyetleri 

kapsamında yürütülen program, İstanbul Kalkınma 

Ajansı (İSTKA) tarafından destekleniyor. Kandilli Health, 

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Derin Teknoloji Üssü’nde 

sağlık sektöründe hizmet, üretim ve Ar-Ge amaçlı faaliyet 

gösteren, şirketleşmiş, satılabilir ürünü olan start-up ve 

KOBİ’lere yönelik olarak Nisan-Mayıs 2022 ile Eylül-Ekim 

2022 tarihleri arasında, iki aşamalı olarak düzenlenecek. 

Girişimciler, program kapsamında düzenlenen eğitimler 

aracılığıyla iş modellerini geliştirme, birebir mentorluk 

desteği alma ve tematik alt eğitimler ile ticaretlerini 

hızlandırma fırsatına sahip olacak. Seçilen start-up’lara iki 

uluslararası fuarda stant desteği, dijital sergi alanı, Boğaziçi 

Üniversitesi Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Uygulama ve 

Araştırma Merkezi Lifesci’ın teknik alt yapı ve laboratuvar 

imkanları sunulacak. Katılımcılara ayrıca tedarikçiler, 

distribütörler ve sektörün temsilcilerinden oluşan İSEK 

veri-tecrübe paylaşım platformuna dahil olma olanağı da 

sağlanacak. 

ISEK İdari İşler Koordinatörü Seda Şenol, Kandilli 


37 

Cluster, Boğaziçi University Center for Life Sciences and 

Technologies stated that Kandilli Health is one of the most 

comprehensive programs generated specifically for health 

entrepreneurs, and that they expect to bring a brand-new 

breath to the health entrepreneurship ecosystem with 

this program. Şenol said, “With Kandilli Health, we aim 

to contribute to start-ups in their sales and marketing 

processes and opening up to global markets, increasing 

their sales capacities and accelerating their trade.” 

Kandilli Health Acceleration Program, which is planned 

in two-month periods between April-May 2022 and 

September-October 2022, consists of four modules: 

Product/Market Analysis, Marketing, Sales, Experience 

Sharing modules. 

Health’in sadece sağlık girişimcilerine odaklı özel olarak 

oluşturulmuş, en kapsamlı programlardan biri olduğunu, 

bu programla sağlık girişimciliği ekosistemine yepyeni bir 

soluk getirmeyi beklediklerini belirtti. Şenol “Kandilli Health 

ile start-up’lara satış ve pazarlama ve global pazarlara 

açılma süreçlerinde, satış kapasitelerini büyüterek 

ticaretlerinin hızlandırılmasında için katkıda bulunmayı 

hedefliyoruz.” dedi. 

Nisan-Mayıs 2022 ile Eylül-Ekim 2022 tarihleri arasında, 

iki aylık dönemlerde iki aşamalı olarak planlanan Kandilli 

Health Hızlandırma Programı, Ürün/Pazar Analizi, 

Pazarlama, Satış, Deneyim Paylaşımı modülleri olmak 

üzere dört modülden oluşuyor. 


38 

Applications for BIO Startup Program 2022 starts! 

BIO Startup Program 

2022 başvuru süreci başladı! 

Serah Kekeç, AIFD Investment Policies Director 

The application process for BIO Startup 2022, Turkey’s 

first and only biotechnology-themed accelerator 

program, has begun. Supported by the Association of 

Research-Based Pharmaceutical Companies (AIFD), the 

BIO Startup Program, run by ReDis Innovation, will accept 

applications until March 31, 2022. Bioentrepreneurs 

who will be included in the program will attend the 

Bioentrepreneurship Camp where they will receive 

thematic training and mentorship from industry experts. 

Following the Bioentrepreneurship Camp, the prominent 

entrepreneurs who made their presentations at the BIO 

Startup Demo Day, where senior managers and investment 

decision makers of global companies will take part, will have 

the chance to meet with the actors of the international 

ecosystem through one-on-one meetings. 

Applications for the BIO Startup Program 2022, Turkey’s 

first and only biotechnology-themed accelerator program, 

organized in cooperation with AIFD and ReDis Innovation, 

can be made through the website until March 31, 2022. 

Bio-entrepreneurs eligible to participate in the program 

will be announced on April 4, 2022. This year’s focus areas 

Türkiye’nin ilk ve tek biyoteknoloji temalı hızlandırıcı 

programı BIO Startup 2022 için başvuru süreci başladı. 

Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AIFD) tarafından 

desteklenen, yürütücülüğünü ReDis Innovation’ın üstlendiği 

BIO Startup Program, 31 Mart 2022’ye kadar başvuruları 

kabul edecek. Programa dahil olacak biyogirişimciler, 

sektörün uzmanlarından tematik eğitim ve mentorluk 

alacakları Biyogirişimcilik Kampı’na katılacaklar. 

Biyogirişimcilik Kampı’nı takiben küresel şirketlerin üst 

düzey yöneticilerinin ve yatırım karar vericilerinin yer 

alacağı BIO Startup Demo Day’de sunumlarını yapan 

girişimcilerden öne çıkanlar birebir görüşmelerle 

uluslararası ekosistemin aktörleriyle bir araya gelme şansı 

yakalayacak. 

AIFD ve ReDis Innovation iş birliğinde gerçekleştirilen 

Türkiye’nin ilk ve tek biyoteknoloji temalı hızlandırıcı 

programı BIO Startup Program 2022 için başvurular, 31 

Mart 2022’ye kadar web sitesi üzerinden yapılabilecek. 

Programa katılım hakkı kazanan biyogirişimciler 4 Nisan 

2022’de açıklanacak. Bu senenin odak alanlarını sağlık 

biyoteknolojisi ile ilgili olarak, ilaç keşfi, tıbbi cihaz, 

dijital sağlık, evde sağlık çözümleri, tamamlayıcı sağlık 

uygulamaları, genomik, hücre tedavisi ve sağlık takviyeleri 

oluşturuyor. 

Başvurusu uygun görülerek programa kabul edilen 

biyogirişimciler, 7-27 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek 

Biyogirişimcilik Kampı süresince sektörün önde gelen 

profesyonellerinden tematik eğitim ve mentörlük alacaklar. 

Online eğitim süresince workshoplara katılacak olan 

biyogirişimciler regülasyon, patent, gibi konularda yol 

haritaları üzerine çalışma ve 1-1 mentorluk seanslarına 

katılma şansına sahip olacaklar. Bu hazırlık sürecini 

tamamlandıktan sonra ise 28 Nisan 2022 tarihinde 

gerçekleşecek BIO Startup Demo Day’de sunumlarını 

yapacak biyogirişimciler arasından öne çıkanlar, 


39 

are related to health biotechnology, drug discovery, 

medical device, digital health, home health solutions, 

complementary health applications, genomics, cell therapy 

and health supplements. 

Bio-entrepreneurs whose applications are approved and 

accepted to the program will receive thematic training and 

mentorship from the leading professionals of the sector 

during the Bio-Entrepreneurship Camp, which will take 

place on April 7-27. Bio-entrepreneurs who will participate 

in workshops during the online training will have the 

chance to work on roadmaps on regulation, patents, and 

participate in 1-1 mentoring sessions. After completing 

this preparation process, prominent bio-entrepreneurs 

who will make their presentations at the BIO Startup Demo 

Day to be held on April 28, 2022 at BIO Startup Global 

Company and Investor Meetings between 9 May - 15 June 

will continue to meet and hold talks with the actors of the 

global biotechnology ecosystem, investors and companies. 

New experiences and opportunities await 

bioentrepreneurs 

Serah Kekeç, AIFD Investment 

Policies Director said the 

following regarding the BIO 

Startup Program, whose 

applications for the year 

2022 will begin soon, “We, 

as AIFD, will continue to 

benefit from the international 

commercialization of startups 

in the field where we will 

contribute to the innovation 

ecosystem in Turkey with the 

BIO Startup Program, which 

we have realized for the sixth 

time. With the BIO Startup 

Academic Entrepreneurship 

Module added to the program 

in 2022, we aim to support the 

development of our startup 

pool, and to support potential 

entrepreneurs who are not 

yet incorporated and who 

are at the project stage, in 

designing commercialization 

roadmaps. Identifying relevant 

researchers at universities 

through patent and project 

scanning and inviting them to 

the academic entrepreneurship 

module are among our goals 

this year.” 

9 Mayıs- 15 Haziran tarihleri arasında BIO Startup Küresel 

Şirket ve Yatırımcı Buluşmaları’nda küresel biyoteknoloji 

ekosisteminin aktörleri, yatırımcılar ve şirketlerle bir araya 

gelme ve görüşmeler yapmaya devam edecek. 

Yeni deneyimler ve fırsatlar biyogirişimcileri 

bekliyor 

AIFD Yatırım Politikaları Direktörü Serah Kekeç, 2022 

ayağının başvuruları yakında başlayacak olan BIO Startup 

Program ile ilgili şunları söyledi: “Bizler AIFD olarak altıncı 

kez gerçekleştirdiğimiz BIO Startup Program ile Türkiye’de 

inovasyon ekosistemine katkı sağlayacağımız alanda, 

yani startupların uluslararası ticarileşmesi konusunda 

fayda sağlamaya devam edeceğiz. 2022 yılında programa 

eklenen BIO Startup Akademik Girişimcilik Modülü ile 

startup havuzumuzun büyümesine destek olmak için 

henüz şirketleşmemiş ve proje aşamasında olan potansiyel 

girişimcilerin ticarileşme yol haritalarını tasarlamaya 

destek olmayı hedefliyoruz. Patent ve proje taramasıyla 

üniversitelerdeki ilgili araştırmacıların belirlenmesi ve 

akademik girişimcilik modülüne davet edilmesi de bu yıl 

hedeflerimiz arasında.” 


40 

Excess weight and 

diabetes can lead to vision loss! 

Aşırı kilo ve diyabet, 

görme kaybına yol açabilir! 

Prof. Dr. Tansu Erakgün, physician at Kaşkaloğlu Eye Hospital 

Prof. Dr. Tansu Erakgün, physician at Kaşkaloğlu 

Eye Hospital said that early diagnosis is important 

in the treatment of Diabetic Retinopathy, which is 

the most common cause of vision loss. 

Noting that Diabetic Retinopathy, which is generally seen 

in advanced ages due to Type 2 diabetes, progresses 

insidiously, Prof. Dr. Tansu Erakgün stated that the disease 

is usually noticed in later stages and can lead to vision loss. 

Stating that diabetes affects the eyes as well as the general 

health of the body, Prof. Dr. Erakgün said, “Diabetes causes 

diseases by affecting the small vascular systems in the 

brain, kidneys and eyes. Diabetic Retinopathy does not 

show itself immediately. Even if the person does not feel 

a problem with vision, he may experience vision loss after 

many years. He may even become blind, depending on the 

progression of the disease. It is too late when the disease 

gives signs that will show itself. In the treatment, only a 

partial improvement or preservation of the current eye 

Kaşkaloğlu Göz Hastanesi hekimlerinden Prof. 

Dr. Erakgün, görme kaybı nedenleri arasında en 

sık rastlanan Diyabetik Retinopati hastalığının 

tedavisinde erken tanının önemli olduğunu 

söyledi. 

Özellikle Tip 2 şeker hastalığına bağlı olarak genellikle ileri 

yaşlarda görülen Diyabetik Retinopati’nin sinsi bir şekilde 

ilerlediğini belirten Prof. Dr. Tansu Erakgün, hastalığın 

genelde ileri safhalarda fark edildiğini ve görme kayıplarına 

yol açabildiğini belirtti. 

Diyabet hastalığının vücudun genel sağlığının yanı sıra 

gözleri de olumsuz olarak etkilediğini dile getiren Prof. 

Dr. Erakgün, “Diyabet, beyin, böbrek ve gözlerdeki küçük 

damar sistemlerini etkileyerek hastalıklara neden olur. 

Diyabetik Retinopati kendini hemen belli etmez. Kişi görme 

konusunda bir sorun hissetmese bile uzun yıllar sonunda 

görme kaybı yaşayabilir. Hatta hastalığın ilerleyişine göre 

kör bile olabilir. Hastalık kendini belli edecek bulgular 

verince geç kalınmış oluyor. Tedavide ancak kısmi 


42 

condition is achieved. For this reason, those with diabetes 

must undergo regular eye check-ups.” 

Causes vision loss 

Prof. Dr. Tansu Erakgün said that because diabetic 

retinopathy causes bleeding and edema in the visual 

center, it can lead to vision loss and even blindness. 

Prof. Erakgün gave the following information, “Our body 

causes unwanted new vessel formation to compensate 

for the lack of oxygen in the eye. As a result, unhealthy 

and fragile vessels cause bleeding. Diabetic Retinopathy 

is usually seen in both eyes. In some cases, it can show 

asymmetric development in different eyes. When a certain 

degree of damage is exceeded, only partial treatment can 

be done. In diabetic retinopathy, treatment is planned 

according to certain criteria using certain diagnostic 

methods. OCT and Eye Angiography reveal edema and 

unwanted vascular formations in the visual center. If 

edema develops in the visual center, needle 

therapy is applied. This treatment 

is a method that we have used 

frequently, especially in the last 15 

years. Needle treatment stops the 

bleeding and also dries the edema 

in the visual center. During the 

treatment process, this process can 

be repeated depending on 

the situation. Another applied 

method is Green Argon Laser 

treatment. With the laser, the 

oxygen requirement of the retina 

is reduced and the formation of 

new vessels is prevented. In advanced processes, surgery 

is performed with the Vitrectomy method. Bleeding in 

the eye is cleaned with the vitrectomy method. Veins and 

membrane formation that cause bleeding are also treated.” 

Lifestyle change needed 

Expressing that Diabetic Retinopathy is not a completely 

treatable disease, Prof. Dr. Tansu Erakgün said, “As long 

as diabetes continues in the body, this disease may 

progress or recur. Diabetes is often associated with 

obesity, unhealthy diet, overweight and hypertension. 

For this reason, besides diabetes, obesity, hypertension 

and unhealthy diet should be prevented and weight loss 

should be controlled. Lifestyle change is important in 

the treatment of this disease. Type 1 diabetes, a type of 

diabetes, can be seen at very young ages and in young 

people. For this reason, diabetic retinopathy can occur at 

an early age, for example, in the 20s. The same diagnosis 

and treatment methods are applied. Considering that 

the patient has a long life ahead of him due to his youth, 

he has to fight this disease by getting it under control. 

This disease is also seen frequently in our country. Even 

if those with diabetes do not have any vision complaints, 

they should act consciously and be examined at regular 

intervals.” 

bir düzelme veya mevcut göz durumunun korunması 

sağlanıyor. Bu nedenle şeker hastalığı bulunanlar mutlaka 

düzenli olarak göz kontrolünden geçmelidir” dedi. 

Görme kaybına neden oluyor 

Prof. Dr. Tansu Erakgün, Diyabetik retinopatinin görme 

merkezinde kanama ve ödeme yol açması yüzünden görüş 

kaybına hatta körlüğe yol açabildiğini söyledi. 

Prof. Dr. Erakgün, şu bilgileri verdi: “Vücudumuz gözdeki 

oksijen yetersizliğini telafi etmek için istenmeyen yeni 

damar oluşumuna yol açıyor. Bunun sonucunda sağlıklı 

olmayan ve kırılgan yapıdaki damarlar kanamaya neden 

oluyor. Diyabetik Retinopati genelde iki gözde birden 

görülüyor. Kimi durumlarda farklı gözlerde asimetrik 

gelişim de gösterebiliyor. Belli bir hasar derecesini aşınca 

ancak kısmi tedavi olabiliyor. Diyabetik retinopatide 

belli tanı yöntemleri kullanılarak birtakım kriterlere 

göre tedavi planlanıyor. OCT ve Göz Anjiyosu ile görme 

merkezinde ödem ve istenmeyen damar oluşumları 

ortaya konuyor. Görme merkezinde ödem 

gelişmiş ise iğne tedavisi uygulanıyor. Bu 

tedavi özellikle son 15 yılda sıklıkla 

başvurduğumuz bir yöntem. İğne 

tedavisi kanamayı durduruyor 

ve görme merkezindeki 

ödemi de kurutuyor. Tedavi 

sürecinde duruma göre bu 

işlem tekrarlanabiliyor. Bir 

diğer uygulanan yöntem ise, 

Yeşil Argon Lazer tedavisi. 

Lazerle retinanın oksijen 

ihtiyacı azaltılıp yeni damar 

oluşmasının önüne geçiliyor. İleri 

derecedeki süreçlerde ise Vitrektomi yöntemiyle ameliyat 

gerçekleştiriliyor. Vitrektomi yöntemiyle göz içinde oluşan 

kanama temizleniyor. Kanamaya yol açan damarlar ve zar 

oluşumu da tedavi ediliyor” 

Yaşam tarzı değişikliği gerekiyor 

Diyabetik Retinopati’nin tamamen tedavi edilebilen bir 

hastalık olmadığı bilgisini veren Prof. Dr. Tansu Erakgün: 

“Vücutta diyabet rahatsızlığı devam ettikçe bu hastalık 

da ilerleyebilir veya tekrar edebilir. Diyabet, sıklıkla 

obezite, sağlıksız beslenme, aşırı kilo, hipertansiyon ile 

birliktelik gösterir. Bu nedenle diyabetin yanı sıra, obezite, 

hipertansiyon ile sağlıksız beslenmenin önüne geçilmeli 

ve kontrollü bir şekilde kilo verilmelidir. Yaşam tarzı 

değişikliği bu hastalığın tedavisinde önem taşımaktadır. 

Çok küçük yaşlarda ve gençlerde de diyabetin bir türü olan 

Tip 1 diyabet görülebilir. Bu nedenle diyabetik retinopati 

erken bir yaşta, örneğin 20’li yaşlarda ortaya çıkabiliyor. 

Aynı tanı ve tedavi yöntemleri uygulanıyor. Hastanın gençliği 

nedeniyle önünde uzun bir yaşam olduğu göz önüne 

alındığında bu hastalığı kontrol altına alarak mücadele 

etmesi gerekiyor. Bu hastalık ülkemizde de sıklıkla 

görülüyor. Şeker rahatsızlığı bulunanların herhangi bir 

görme şikâyeti bulunmasa bile bu konuda bilinçli bir şekilde 

hareket etmeleri ve düzenli aralıklarla muayene olmaları 

gerekiyor.” Dedi. 


44 

“Tennis Elbow is treatable” 

“Tenisçi Dirseği hastalığı tedavi edilebilir” 

Tenisçi Dirseği hastalığının daha çok tenis 

oynayan kişilerde görüldüğü için bu ismi aldığını 

anlatan Therapy Sport Center Fizik Tedavi 

Merkezi’nden Uzman Fizyoterapist Leyla Altıntaş, 

hastalık hakkında detaylı bilgiler verdi. 

Physiotherapist Leyla Altıntaş 

Noting that Tennis Elbow disease gets this name 

because it is mostly seen in people who play 

tennis, Physiotherapist Leyla Altıntaş, Therapy 

Sport Center, Physical Medicine Center, detailed 

on the disease. 

How to prevent Tennis Elbow in 6 steps? 

Tennis Elbow, medically known as Lateral Epicondylitis is 

the inflammation of the protruding bone on the outer edge 

of the elbow, to which the muscles that move the wrist 

upwards adhere, due to strain, that is, edema. The most 

important symptom is pain on the outside of the elbow that 

occurs with touch or forceful movements. The severity of 

the pain varies according to the magnitude of the event. In 

the initial phase, there is pain in very demanding activities, 

while in the advanced stages of the disease, simple daily 

life activities such as combing hair, washing face, brushing 

teeth make the person very difficult. 

“The biggest mistakes made by tennis players are the 

wrong application of the backhand technique, the grip part 

of the tennis racket is not wide enough to match the hand, 

and the racket is held too tightly. Long-term tight grip 

movements cause the muscles in the wrist and elbow to 

be overtired and unable to relax. For this reason, it causes 

the bone tissue to be forced and edematous where the 

muscles attach. Although it is called tennis elbow disease, 

we see this disease more frequently in desk workers 

and housewives in today’s conditions. Especially in longterm 

computer use, when using a mouse, the wrist and 

finger muscles stay tight for a long time and cannot relax, 

therefore, first of all, sensitivity develops at the attachment 

site, and if repetitive trauma continues, it causes 

Tenisçi Dirseği 6 adımda nasıl önlenir? 

Tenisçi Dirseği tıbbi adıyla Lateral Epikondilit, el bileğini 

yukarıya doğru hareket ettiren kasların yapıştığı dirsek 

dış kenarındaki çıkıntılı kemiğin, zorlanmaya bağlı 

enflamasyonu yani ödem yapmasıdır. En önemli belirtisi, 

dirsek dış kısmında dokunmayla ya da zorlayıcı hareketlerle 

ortaya çıkan ağrıdır. Ağrının şiddeti, olayın büyüklüğüne 

göre değişkenlik göstermektedir. Başlangıç aşamasında, 

fazla zorlayıcı aktivitelerde ağrı olurken, hastalığın ileri 

fazlarında saç taramak, yüz yıkamak, diş fırçalamak gibi 

basit günlük yaşam aktivitelerinde de kişiyi çok fazla 

zorlamaktadır. 

“Tenisçilerde yapılan en büyük hatalar, backhand tekniğinin 

yanlış uygulanması, tenis raketinin kavrama bölümünün 

el ile uyumlu genişlikte olmaması ve raketin çok fazla sıkı 

tutulmasıdır. Uzun süreli yapılan sıkı kavrama hareketi, 

el bileği ve dirsekteki kasların aşırı yorulmasına ve 

gevşeyememesine neden olur. Bu sebeple, kaslar yapıştığı 

yerde kemik dokunun zorlanmasına ve ödem yapmasına 

neden olur. Her ne kadar ismi tenisçi dirseği hastalığı 

olsa da, günümüz şartlarında bu hastalığı masa başı 

çalışanlarında ve ev hanımlarında daha sık görmekteyiz. 

Özellikle, uzun süreli bilgisayar kullanımlarında mouse 

kullanırken el bileği ve parmak kasları çok uzun süre 

kasılı kalırlar ve gevşeyemezler, bu nedenle de yine 

yapışma yerinde öncelikle hassasiyet gelişir, sonrasında 

da tekrarlayan travma devam ederse kemikte kalıcı 

bozukluklara neden olur. Ev hanımlarında bez sıkma, 


45 

sıkı kavanoz açma, bıçakla kesme soyma gibi tekrarlayan 

zorlayıcı aktiviteler sonucunda da aynı hastalıkla 

karşılaşmaktayız.” 

permanent disorders in the bone. We encounter the same 

disease in housewives as a result of repetitive compulsive 

activities such as wringing the diaper, opening tight jars, 

cutting with a knife and peeling.” 

What are the ways to prevent Tennis Elbow? 

Physiotherapist Leyla Altıntaş noted the following about 

ways to prevent Tennis Elbow: 

1-Before doing sports, you should warm up thoroughly; 

Stretching movements should be performed in accordance 

with the wrist, finger and elbow muscles. 

2- Equipment used in sports should be personal and 

compatible with the physical characteristics of the person. 

3-When playing tennis, the backhand technique must be 

applied correctly. 

4- Wrist supported mousepad should be used for desk 

workers, working intervals should be adjusted well and 

stretching exercises should be done for wrist, finger and 

elbow muscles during these break periods. 

5-For housewives, compelling activities should be 

distributed throughout the day without forcing too much. 

6-The wrist, finger, elbow and shoulder muscles should 

always be strong and flexible. 

Tennis Elbow treated? 

Physiotherapist Leyla Altıntaş concluded, “In the treatment, 

primarily the pain and edema in the elbow area are tried to 

be relieved. Appropriate medications given by the doctor 

for this, ice application and special elbow braces used in 

the elbow area are acute phase treatments. The purpose 

of using the elbow is to rest that area. Ice application 

3-4 times a day for 15 minutes helps to disperse edema 

and reduce pain. In the period when the pain begins 

to decrease, strengthening the muscles with gradually 

increasing exercise programs and providing flexibility with 

appropriate stretching exercises prevents the recurrence 

of the disease. In painful situations that do not last for a 

long time, physical therapy applications and ESWT (Shock 

Wave Therapy), one of the new generation treatments, 

accelerate the repair of the tissue by increasing blood 

supply and oxygenation in that area. Local injection 

applications to the painful area and PRP treatments are 

other treatment methods. Approximately 85-90% of 

patients recover with conservative treatment. In cases 

that do not heal and become very chronic, surgery can be 

applied.” 

Tenisçi Dirseği hastalığını önlemenin yolları 

nelerdir? 

Uzman Fizyoterapist Leyla Altıntaş, Tenisçi Dirseği 

hastalığını önlemenin yolları hakkında şunları kaydetti: 

1-Spor yapmadan önce iyice ısınmalıdır; el bileği, parmak ve 

dirsek kaslarına uygun germe hareketleri yapılmalıdır. 

2-Sporda kullanılan ekipmanlar, kişiye özgü ve kişinin 

fiziksel özellikleriyle uyumlu olmalıdır. 

3-Tenis oynarken, Backhand tekniğinin doğru uygulanması 

gerekir. 

4-Masa başı çalışanlarda bilek destekli mousepad 

kullanılmalıdır, çalışma araları iyi ayarlanmalıdır ve bu mola 

sürelerinde el bileği, parmak ve dirsek kaslarına germe 

egzersizleri yapılmalıdır. 

5-Ev hanımlarında, zorlayıcı aktiviteler çok fazla 

zorlamadan gün içerisinde dağıtılarak yapılmalıdır. 

6-El bileği, parmak, dirsek ve omuz kasları daima güçlü ve 

esnek olmalıdır. 

Tenisçi Dirseği nasıl tedavi edilir? 

Uzman Fizyoterapist Leyla Altıntaş, “Tedavide öncelikli 

olarak, dirsek bölgesindeki ağrı ve ödem giderilmeye 

çalışılır. Bunun için doktor tarafından verilen uygun ilaçlar, 

buz uygulaması ve dirsek bölgesinde kullanılan özel 

dirseklikler akut faz tedavileridir. Dirsekliğin kullanım 

amacı, o bölgeyi istirahate almaktır. Gün içerisinde 3-4 

defa, 15 dakika süreyle, buz uygulaması ödemin dağılmasını 

ve ağrının azalmasını sağlamaktadır. Ağrının azalmaya 

başladığı dönemde, kademeli artan egzersiz programlarıyla 

kasları kuvvetlendirmek ve uygun germe egzersizleriyle 

esneklik kazandırmak hastalığın nüksetmesini engeller. 

Uzun süreli geçmeyen ağrılı durumlarda, fizik tedavi 

uygulamaları ve yeni nesil tedavilerden ESWT (Şok 

Dalga Tedavisi), o bölgede kanlanmayı ve oksijenlenmeyi 

arttırarak dokunun onarımını hızlandırmaktadır. Ağrılı 

bölgeye lokal enjeksiyon uygulamaları, PRP tedavileri 

de diğer tedavi yöntemlerindendir. Hastaların yaklaşık 

%85-90’ı konservatif tedaviyle iyileşir. İyileşmeyen ve çok 

kronikleşen durumlarda cerrahiye başvurulabilir.” diyerek 

sözlerini tamamladı. 


48 

“A proper planning is essential for dental implants” 

“Diş İmplantı için düzgün bir planlama şart” 

Dt. Yunus Emre Uçar, Dentist at Optimed Hospital 

answered the questions about the implant. 

How is the implant applied? 

Before the implant procedure, we evaluate the general 

health status of our patients. If there is no obstacle to 

implant, then we examine bone adequacy by performing 

radiological examinations. In the case of bone deficiency, 

bone volume can be restored by surgical procedures. After 

these procedures, implant placement is performed in 

sterile environments under local anesthesia. 

Does the patient feel any pain during the 

procedure? 

No, the patient does not feel any pain during this 

procedure. 

Is there a certain age limit for implant 

application? 

Although we have a lower age limit for the implant 

Optimed Hastanesi Diş Hekimi Dt. Yunus Emre 

Uçar implant hakkında merak edilenleri yanıtladı. 

İmplant nasıl uygulanır? 

İmplant işlemi öncesinde hastalarımızın genel sağlık 

durumunu değerlendiriyoruz. İmplant yapılmasına engel 

teşkil edecek herhangi bir durum yoksa sonrasında 

radyolojik tetkikler yapılarak kemik yeterliliğini inceliyoruz. 

Kemik yetersizliği durumunda, kemik hacmi cerrahi 

işlemlerle geri kazandırılabilir. Bu işlemlerden sonra 

implant yerleştirme işlemi lokal anestezi eşliğinde steril 

ortamlarda gerçekleştirilir. 

Hasta işlem esnasında herhangi bir ağrı hisseder mi? 

Hayır, hasta bu işlem esnasında herhangi bir ağrı 

hissetmez. 

İmplant uygulaması için belli bir yaş sınırı var mı? 

İmplant işlemi için alt yaş sınırımız olmakla birlikte üst 

yaş sınırımız yoktur. Çok ileri yaşlardaki hastalarımızda da 


50 

procedure, we do not have an upper age limit. We can 

also achieve successful results in our very elderly patients. 

However, in our patients whose growth development 

continues, we expect the jawbone to complete its 

development first, since the implant does not adapt to the 

growth and development of the jawbone. For this, we can 

give an average of around 18 years old. 

How long does the process take? 

If proper planning has been done beforehand, 5-10 

minutes is sufficient for a single implant. Of course, this 

may vary according to the structure of the bone and the 

necessary surgical procedures. 

How long does the implant boil? 

We can give an average value for the time of union of the 

implant with the bone. 3-4 months in the upper jaw and 

a more compact bone in the lower jaw 2-3 months will be 

sufficient. 

What is the success rate of the implant? 

The success rate of the implant may vary according to the 

general health status of the patient, the oral hygiene of the 

patient, the experience of the practicing physician and the 

bone structure. We can talk about success results of up to 

90-95% in an implant made in accordance with the rules. 

So, how should eating 

and drinking be after the 

procedure? 

Within 2-3 hours after the 

procedure, no food should 

be eaten until the effect of 

local anesthesia wears off. 

Within a week following the 

procedure, soft and warm 

foods should be preferred, 

and very cold or very hot, 

spicy, racy and spicy foods 

should be avoided. After 

one week, the wound area 

becomes painless and our 

patients can continue their daily routine. 

Dentist Dt. Yunus Emre Uçar 

başarılı sonuçlar elde edebiliyoruz. Ama büyüme gelişimi 

devam eden hastalarımızda implant çene kemiğinin büyüme 

ve gelişimine adapte olmadığı için ilk olarak çene kemiğinin 

gelişiminin tamamlaması bekliyoruz. Bunun için de 

ortalama olarak 18 yaş civarı gibi bir rakam verebiliriz. 

İşlem ne kadar sürüyor? 

Öncesinde düzgün bir planlama 

yapıldıysa, tek bir implant için 5-10 

dakika yeterlidir. Tabii bu kemiğin 

yapısına ve gerekli cerrahi işlemlere 

göre değişkenlik gösterebilir. 

İmplant ne kadar sürede kaynar? 

İmplantın kemik ile kaynama süresine 

ortalama değerle verebiliriz. Üst çenede 

3-4 ay alt çenede ise daha kompakt 

bir kemik olduğu için 2-3 aylık bir süre 

yeterli olacaktır. 

İmplantın başarı oranı nedir? 

İmplantta başarı oranı hastanın genel sağlık durumuna, 

hastanın oral hijyenine, uygulayan hekimin deneyimine ve 

kemik yapısına göre değişkenlik gösterebilir. Kurallarına 

uygun yapılan bir implantta %90-95’lere varan başarı 

sonuçlarından söz edebiliriz. 

Peki, işlem sonrası yeme, içme nasıl olmalı? 

İşlemi takiben 2-3 saat içerisinde, lokal anestezinin etkisi 

geçene kadar herhangi bir yemek yenilmemelidir. İşlemi 

takiben bir hafta içerisinde ise yumuşak ve ılık gıdalar tercih 

edilmeli, çok soğuk ya da çok sıcak, soslu, baharatlı, acı 

yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Bir hafta sonra ise yara 

bölgesi ağrısız bir hal alır ve hastalarımız günlük rutinine 

devam edebilir. 


52 

An important step from the Turkish 

Biopharmaceuticals Platform 

Türkiye Biyoteknolojik İlaç Platformu’ndan önemli adım 

The Turkish Biopharmaceuticals Platform, which 

was established in 2016 and consists of 24 

organizations that already have development 

or production activities in the field of 

biotechnology in our country or are planning 

these activities, continues on its way as the 

Turkish Biopharmaceuticals Platform. Platform, 

which will now support studies on vaccines in 

our country, is preparing to take important steps 

in the development of the biotechnological 

pharmaceutical and vaccine industry with its 

expanding field of activity. 

Biotechnological drugs are shaping the future of the 

world pharmaceutical market. In the last 10 years, 

biotechnological methods in the world pharmaceutical 

2016 yılında kurulan ve hali hazırda biyoteknoloji 

alanında ülkemizde geliştirme ya da üretim 

faaliyeti olan veya bu faaliyetleri planlayan 24 

kuruluştan oluşan Türkiye Biyoteknolojik İlaç 

Platformu, yoluna Türkiye Biyoteknolojik İlaç 

ve Aşı Platformu olarak devam ediyor. Artık 

ülkemizdeki aşı ile ilgili çalışmalara da destek 

verecek olan Platform, genişleyen faaliyet 

alanıyla biyoteknolojik ilaç ve aşı sektörünün 

gelişiminde önemli adımlar atmaya hazırlanıyor. 

Dünya ilaç pazarının geleceğine biyoteknolojik ilaçlar 

yön veriyor. Son 10 yılda dünya ilaç endüstrisindeki 

biyoteknolojik yöntemler, pek çok hastalığın tedavisini 

mümkün hale getirdi. Bundan dolayı her ülke, biyoteknolojik 

ilaçları hastaların erişimine sunabilmek için yoğun olarak 


53 

industry have made it possible to treat many diseases. 

Therefore, every country is working hard to make 

biotechnological drugs accessible to patients, and 

investments in this field are increasing. Pharmaceutical 

Industry Employers’ Union, one of the leading organizations 

of the Turkish pharmaceutical industry, also established 

the Turkish Biopharmaceuticals Platform in 2016 in order 

to increase the competence and competitiveness of the 

industry by placing the biotechnological pharmaceutical 

field among its strategic priorities and to contribute more 

effectively to the development of this field in our country. 

Since its establishment, the platform has implemented 

different projects in close cooperation with both the public 

and universities. Standing out with the work it has carried 

out so far, the Platform has decided to expand its field 

of activity in order to take effective steps in the field of 

vaccines, the importance of which has been emphasized 

even more recently, and decided to continue on its way as 

the Turkish Biopharmaceuticals Platform. 

Making a statement on the subject, Murat Barlas, 

President of the Turkish Biopharmaceuticals Platform, 

said, “The role of R&D and biotechnology is indisputable 

so that the Turkish pharmaceutical industry can make the 

breakthrough it aims and have its deserved place in global 

competition. In this context, with our Platform for more 

than 5 years, the biotechnology climate needed in our 

country will flourish in terms of legislation, understanding 

and public-private sector-university cooperation; We are 

working with determination to rise on solid foundations. 

With the awareness that our activities make a significant 

difference, we move forward with increasing enthusiasm. 

With the Covid-19 pandemic that affected the whole world 

in 2020, we have clearly seen the importance of vaccine 

development and production competence for countries. 

In our country, this process was successfully carried out 

under the roof of the Covid-19 Turkey Platform, which was 

generated under the leadership of our Ministry of Industry 

and Technology. However, through this tough period, we 

see that we have to develop and produce vaccines as a 

country in order to combat 

both the process we are 

going through and the 

similar epidemics that may 

occur in the future. In this 

context, we have decided 

to expand the scope 

of our Platform. From 

now on, as the Turkish 

Biopharmaceuticals 

Platform, we will 

support the studies on 

vaccines in our country 

with great effort, and 

we will make great 

efforts to strengthen 

the coordination and 

cooperation in this field.” 

çalışıyor, bu alana yönelik yatırımlar artıyor. Türk ilaç 

endüstrisinin öncü kuruluşlarından olan İlaç Endüstrisi 

İşverenler Sendikası da biyoteknolojik ilaç alanını stratejik 

öncelikleri arasına alarak endüstrinin yetkinliğini ve 

rekabet gücünü artırmak, ülkemizde bu alanın gelişimine 

daha etkin katkı sağlamak amacıyla 2016 yılında Türkiye 

Biyoteknolojik İlaç Platformu’nu kurdu. Platform 

kuruluşundan itibaren hem kamuyla hem de üniversitelerle 

yakın iş birliği içinde farklı projeleri hayata geçirdi. Bugüne 

kadar gerçekleştirdiği çalışmalarla öne çıkan Platform son 

dönemde önemi daha da vurgulanan aşı konusunda da etkin 

adımlar atmak adına faaliyet alanını genişleterek yoluna 

Türkiye Biyoteknolojik İlaç ve Aşı Platformu olarak devam 

etmeye karar verdi. 

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Türkiye Biyoteknolojik 

İlaç ve Aşı Platformu Başkanı Murat Barlas şunları söyledi: 

“Türk ilaç endüstrisinin hedeflediği atılımı yapabilmesi, 

küresel rekabet içinde hak ettiği yere sahip olabilmesi 

için Ar-Ge’nin ve biyoteknolojinin rolü tartışılmaz. Bu 

kapsamda 5 yılı aşkın süredir Platformumuzla, ülkemizde 

ihtiyaç duyulan biyoteknoloji ikliminin mevzuat, anlayış 

ve kamu-özel sektör-üniversite iş birliği anlamında 

yeşermesi; sağlam temeller üzerinde yükselmesi için 

kararlılıkla çalışıyoruz. Faaliyetlerimizin kayda değer fark 

oluşturduğunun bilinciyle artan bir hevesle ilerliyoruz. 2020 

yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisiyle, 

aşı geliştirme ve üretme yetkinliğinin ülkeler için önemini 

net şekilde gördük. Ülkemizde bu süreç Sanayi ve Teknoloji 

Bakanlığımız öncülüğünde oluşturulan Covid-19 Türkiye 

Platformu çatısı altında başarıyla yürütüldü. Ancak bu zorlu 

dönemde gördük ki hem içinden geçtiğimiz süreç hem de 

gelecekte ortaya çıkabilecek benzer salgınlarla mücadele 

için ülke olarak aşı geliştirmek ve üretmek zorundayız. Bu 

bağlamda Platformumuzun faaliyet alanını genişletmeye 

karar verdik. Bundan böyle Türkiye Biyoteknolojik İlaç 

ve Aşı Platformu olarak ülkemizde aşı konusundaki 

çalışmalara büyük bir gayretle destek verecek, bu alandaki 

koordinasyon ve iş birliğinin güçlenmesi için yoğun çaba 

göstereceğiz.” 


54 

Next-generation respiratory inhalers from 

AstraZeneca and Honeywell 

AstraZeneca ve Honeywell’den yeni nesil solunum inhalatörleri 

AstraZeneca and Honeywell will partner to 

develop next-generation respiratory inhalers 

using the propellant HFO-1234ze, which has up 

to 99.9% less Global Warming Potential (GWP) 

than propellants currently used in respiratory 

medicines. 

Last announcement coincides with the publication of the 

Company’s annual Sustainability Report and demonstrates 

progress on its flagship sustainability programme, Ambition 

Zero Carbon. The Report also shows that the entirety 

of AstraZeneca’s imported electricity now comes from 

renewable sources and that the Company has achieved a 

59% reduction in its Scope 1 and 2 greenhouse gas (GHG) 

emissions since 2015, including the integration of Alexion’s 

GHG footprint. 

Pascal Soriot, Chief Executive Officer, AstraZeneca, said, 

“We are making great progress on our ambition to be 

zero carbon across our global operations by the end of 

2025 and carbon negative across our entire value chain 

AstraZeneca ve Honeywell, itici gaz HFO- 

1234ze’yi kullanan yeni nesil solunum 

inhalatörleri geliştirmek için iş birliği yapacak. 

Bu iş birliği sonucunda geliştirilecek inhalatörde, 

sıfıra yakın Küresel Isınma Potansiyeli’ne sahip 

itici gaz kullanılacak. 

AstraZeneca’nın “Sıfır Karbon Taahhüdü” sürdürülebilirlik 

stratejisine paralel olarak hayata geçirdiği bu iş birliği, 

şirketin yıllık olarak yayınladığı küresel Sürdürülebilirlik 

Raporu’nun yayınlanmasıyla aynı zamana denk 

gelmesi açısından da önem taşıyor. Yayınlanan rapor, 

AstraZeneca’nın global olarak ithal ettiği elektriğin 

tamamını artık yenilenebilir kaynaklardan sağladığını 

ve 2015’ten bu yana Kapsam 1 ve 2 sera gazı (GHG) 

emisyonlarında %59’luk bir azalma elde ettiğini gösteriyor. 

Bu verilere, şirketin geçen yıl satın aldığı Alexion’un sera 

gazı (GHG) ayak izinin entegrasyonu da dahil ediliyor. 

AstraZeneca CEO’su Pascal Soriot konuyla ilgili 


55 

by 2030. Our collaboration with Honeywell demonstrates 

AstraZeneca’s commitment to advancing sustainable 

healthcare innovation, with the aim of improving outcomes 

for patients while reducing our environmental footprint.” 

Darius Adamczyk, Chairman and Chief Executive Officer, 

Honeywell, said, “The work we are doing with AstraZeneca 

developing a respiratory inhaler, with a new near-zero 

Global Warming Potential propellant, is tremendously 

important for both the environment and patients with 

respiratory issues. Our goal is to reduce respiratory 

healthcare carbon emissions without restricting patient 

choice or risking improvement in health outcomes.” 

Supply chain science-based climate targets 

AstraZeneca is one of the first seven companies globally 

to have its net zero targets verified by the Science Based 

Targets initiative (SBTi) in line with their Corporate Net 

Zero Standard. To support its decarbonisation goals, 

AstraZeneca aims for 95% of its key suppliers and partners 

to have science-based targets by the end of 2025. 

The Company is committed to sharing lessons learned 

from its own decarbonisation pathway, and is a founding 

member of the Energize programme launched at COP26 

which focuses on increasing access to renewable energy 

for pharmaceutical supply chains, as well as the Sustainable 

Markets Initiative (SMI) Health Systems Taskforce which 

aims to accelerate the delivery of net zero healthcare. 

Determined to share its practices in the decarbonization 

process, the company is committed to the ‘Energize’ 

Program, established at COP26 to increase access to 

renewable energy for pharmaceutical supply chains, and 

the Sustainable Markets Initiative (SMI) Health Systems 

Task Force, which aims to accelerate the delivery of net 

zero carbon healthcare services. is among the founding 

members. 

açıklamasında, “2025 yılı sonuna kadar küresel 

operasyonlarımızda emisyonu sıfıra indirme ve 2030 yılına 

kadar ise tüm değer zincirimizde karbon negatif olma 

hedefimizde büyük ilerleme kaydediyoruz. Honeywell ile iş 

birliğimiz, AstraZeneca’nın çevresel ayak izini azaltırken 

hastaların yaşamlarını değiştirme amacıyla yürüttüğü 

sürdürülebilir sağlık hizmeti inovasyonunu devam ettirme 

kararlılığını da gösteriyor.” dedi. 

Honeywell Başkanı ve CEO’su Darius Adamczyk ise 

açıklamasında şunları söyledi: “AstraZeneca ile sıfıra 

yakın Küresel Isınma Potansiyeli’ne sahip yeni bir itici 

gaz kullanarak solunum inhalatörleri geliştireceğimiz bu 

çalışma hem çevre hem de solunum sorunları olan hastalar 

için son derece önemli. Bu iş birliğimiz ile hastaların 

seçimlerini kısıtlamadan veya sağlık sonuçlarındaki gelişimi 

riske atmadan solunum sağlık hizmetlerindeki karbon 

emisyonlarını azaltmayı amaçlıyoruz.” 

Tedarik zinciri bilimine dayalı iklim hedefleri 

AstraZeneca, Bilim Temelli Hedefler Girişimi (SBTi) 

tarafından Kurumsal Net Sıfır Standardı’na uygun olarak 

net sıfır hedefleri doğrulanan ilk yedi şirket arasında yer 

alıyor. Şirket, ‘Sıfır Karbon Taahhüdü’nü gerçekleştirmek 

için kilit tedarikçilerinin ve paydaşlarının yüzde 95’inin 

2025’in sonuna kadar bilime dayalı hedeflere sahip olmasını 

amaçlıyor. 

Karbondan arındırma sürecinde yürüttüğü uygulamaları 

paylaşmaya kararlı olan şirket, ilaç tedarik zincirleri 

için yenilenebilir enerjiye erişimin artırılması amacıyla 

COP26’da kurulan ‘Energize’ Programı’nın ve net sıfır 

karbon sağlık hizmetlerinin sunulmasını hızlandırmayı 

amaçlayan Sürdürülebilir Piyasalar Girişimi (SMI) Sağlık 

Sistemleri Görev Gücü’nün kurucu üyeleri arasında 

bulunuyor. 


58 

Siemens Healthineers to present its most innovative solutions at ECR 2022 

Siemens Healthineers ECR 2022’de en yenilikçi çözümlerini tanıtacak 

Siemens Healthineers 

will present its 

pioneering inventions 

and innovations at ECR 

2022, which is preparing 

to open its doors in the 

digital environment 

between 2 and 6 March. 

ECR (European Radiology 

Conference), one of the most 

important events in the world 

of radiology, will be held 

online between 2 and 6 March 2022 and both physically and 

online in Vienna between 13 and 17 July 2022. 

As the ECR 2022 Overture prepares to open its digital doors 

from March 2-6, stay up to date with the latest pioneering 

breakthroughs and innovations right here. Whatever your 

interest in radiology and healthcare, discover something 

new today through our on-demand innovation talks and our 

latest product innovations. 

The latest developments in the industry will be 

learned from the Siemens Healthineers Shape 22 

ECR Experience experience center 

Before the ECR 2022, which will take place between 

March 2 and 6, Siemens Healthineers offers healthcare 

professionals the opportunity to learn about the latest 

developments in pioneering inventions and innovations 

through the Siemens Healthineers Shape 22 ECR 

Experience platform. 

At Siemens Healthineers Shape 22 ECR Experience, 

attendees will have the chance to update their knowledge 

through digital and clinical innovation conversations, while 

discovering the latest innovations from groundbreaking 

Siemens Healthineers, including the world’s first 

photon-counting CT device, a reinvention of computed 

tomography. Among the newly released and highlighted 

innovation conversations for ECR 2022 Overture are 

NAEOTOM Alpha, the first IT device with photon-counting 

technology, as well as MAGNETOM Free Star, the new MR 

system designed to transform global access to high-value 

care, as well as the benefits of artificial intelligence and 

edge technology in radiology. There are some interesting 

issues as well. 

In order to benefit from the Siemens Healthineers Shape 22 

ECR Experience platform, it is possible to directly access the 

contents and easily access the latest information according 

to their interests, without registering. 

Siemens Healthineers 

dijital ortamda kapılarını 

2-6 Mart tarihleri arasında 

açmaya hazırlanan ECR 

2022’de öncü buluşlarını 

ve inovasyonlarını 

sunacak. 

Radyoloji dünyasının en önemli 

etkinliklerinden ECR (Avrupa 

Radyoloji Konferansı) bu yıl 2-6 

Mart 2022 tarihleri arasında 

online, 13-17 Temmuz 2022 

tarihleri arasında ise Viyana’da hem fiziksel hem de online 

olarak düzenlenecek. 

Konferansın 2-6 Mart arasında gerçekleşecek Overture 

bölümünde Siemens Healthineers, klinik karar vermede 

devrim oluşturmak için bakımı geliştirmeye ve yapay 

zekadan yararlanmaya olanak sağlayan en son yeniliklerini 

sağlık profesyonellerine tanıtacak. Siemens Healthineers, 

ECR 2022’de sağlık hizmetlerinde çığır açan yenilikleri 

keşfetmek, canlı sunumları ve inovasyon sohbetlerini 

izlemek isteyenleri bekliyor. 

Sektördeki en yeni gelişmeler Siemens 

Healthineers Shape 22 ECR Experience deneyim 

merkezinden öğrenilecek 

Siemens Healthineers, 2-6 Mart tarihleri arasında 

gerçekleşecek ECR 2022 öncesinde sağlık profesyonellerine 

Siemens Healthineers Shape 22 ECR Experience platformu 

üzerinden öncü buluşlar ve inovasyonlar hakkındaki en yeni 

gelişmeleri öğrenme fırsatı sunuyor. 

Siemens Healthineers Shape 22 ECR Experience’da 

bilgisayarlı tomografinin yeniden keşfi olan dünyanın ilk 

photon-counting teknolojili BT cihazı da dahil olmak üzere 

çığır açan Siemens Healthineers’ın en yeni inovasyonlarını 

keşfedilirken, katılımcılar dijital ve klinik inovasyon 

sohbetleriyle bilgilerini güncelleme şansı elde edecek. ECR 

2022 Overture için yeni yayınlanan ve öne çıkan inovasyon 

sohbetleri arasında ilk photon-counting teknolojisine 

sahip BT cihazı NAEOTOM Alpha’nın yanı sıra yüksek 

değerli bakıma küresel erişimde dönüşüm sağlamak için 

tasarlanan yeni MR sistemi MAGNETOM Free Star, ayrıca 

radyolojide yapay zekâ ve edge teknolojisinin faydaları gibi 

dikkat çekici konular da bulunuyor. 

Siemens Healthineers Shape 22 ECR Experience 

platformundan faydalanmak için kayıt yaptırmadan, 

içeriklere doğrudan erişebilme ve ilgi alanlarına göre en 

yeni bilgilere kolayca ulaşma imkânı sunuluyor. 


60 

The winning social enterprises of the Abdi İbrahim 

Healing Ideas Contest announced! 

Abdi İbrahim İyileştiren Fikirler Yarışması’nda 

kazanan sosyal girişimler belli oldu! 

The winners of the Ideas Contest, which was 

launched as part of the We Heal the Future 

program, one of the social investment programs 

of Abdi İbrahim, which has been operating in the 

Turkish pharmaceutical industry for 110 years 

with the aim of improving life, were determined 

under the umbrella of social innovation. “My 

Hospital Friend İDA” won the early stage 

initiatives, while the initiative named BIODIF was 

awarded the special jury award in the Healing 

Ideas Contest. Among the advanced initiatives, 

the social enterprise named “PONS”, which offers 

wearable ultrasound technology, ranked first. 

The Healing Ideas Contest, organized by Abdi İbrahim, 

the uninterrupted leader of the Turkish pharmaceutical 

industry for 20 years, to support social innovation in 

health, was realized in partnership with Ashoka Turkey, 

Impact Hub Istanbul and Mikado Sustainable Development 

Consultancy, the important organizations in this field 

Türk ilaç sektöründe 110 yıldır hayatı iyileştirme 

hedefiyle faaliyet gösteren Abdi İbrahim’in 

toplumsal yatırım programlarından, sosyal 

inovasyon çatısı altında kurguladığı We Heal The 

Future – Geleceği Birlikte İyileştiriyoruz programı 

kapsamında başlatılan Fikirler Yarışması’nda 

kazanan sosyal girişimler belli oldu. İyileştiren 

Fikirler Yarışması’nda erken aşama girişimlerde 

kazanan “Hastane Arkadaşım İDA” olurken, 

BIODIF isimli girişim jüri özel ödülüne layık 

görüldü. İleri aşama girişimler arasında ise 

giyilebilir ultrason teknolojisi sunan “PONS” 

isimli sosyal girişim birinci oldu. 

Türk ilaç sektörünün 20 yıldır kesintisiz lideri Abdi 

İbrahim’in sağlıkta sosyal inovasyonu desteklemek 

amacıyla düzenlediği İyileştiren Fikirler Yarışması, Türkiye 

ve dünyanın bu alandaki önemli kuruluşları Ashoka Türkiye, 

Impact Hub İstanbul ve Mikado Sürdürülebilir Kalkınma 


61 

in Turkey and the world. The winners of the Healing 

Ideas Contest were announced at a hybrid ceremony 

held at Abdi İbrahim Tower on February 28, hosted by 

Göksemin Gökalp Özdemir. Dr. M. Oğuzcan Bülbül, Public 

Relations and Corporate Communications Director at 

Abdi İbrahim, and Serra Titiz, Founder, Mikado Sustainable 

Development Consultancy opened the ceremony in which 

approximately 600 people participated online. Afterwards, 

Ali Özüer, AbdiBio Group Chairman gave a speech about 

Abdi İbrahim’s steps in the field of biotechnology and 

emphasized the importance of innovation. 

A panel titled “An Important Stakeholder in the 

Development of the Social Entrepreneurship Ecosystem: 

Private Sector” was also held at the ceremony. In the panel, 

Serra Titiz, Founder, Mikado Sustainable Development 

Consultancy, Dr. M. Oğuzcan Bülbül, Public Relations and 

Corporate Communications Director at Abdi İbrahim, 

Tuba Gökcan, Entrepreneurship and Innovation Manager 

at Anadolu Efes, Rana Birden, Head of Corporate 

Communication and Public Relations, Kale Group, Hayri 

Telekoğlu, Marketing & Central Sales Director, TEB 

Private Banking, and Şahika Özcan Ortaç, Corporate 

Communications Manager at Zorlu Holding shared their 

activities in the field. 

At the end of the process where nearly 100 applications 

were evaluated, the mobile application “Hastane Arkadaşım 

İDA” (Hospital Friend İDA), which aims to overcome the 

fear of hospital and medical procedures and increase the 

Danışmanlığı partnerliğinde hayata geçirildi. İyileştiren 

Fikirler Yarışması’nın kazananları, 28 Şubat’ta Abdi 

İbrahim Tower’da hibrit olarak düzenlenen, sunuculuğunu 

Göksemin Gökalp Özdemir’in yaptığı törende açıklandı. 

Yaklaşık 600 kişinin online katılım sağladığı törende 

açılışı, Abdi İbrahim Kamu İlişkileri ve Kurumsal İletişim 

Direktörü Dr. M. Oğuzcan Bülbül ve Mikado Sürdürülebilir 

Kalkınma Danışmanlığı Kurucusu Serra Titiz gerçekleştirdi. 

Sonrasında AbdiBio Grup Başkanı Dr. Ali Özüer Abdi 

İbrahim’in biyoteknoloji alanındaki adımlarını anlatan bir 

konuşma gerçekleştirerek inovasyonun önemine değindi. 

Törende “Sosyal Girişimcilik Ekosisteminin Gelişiminde 

Önemli Bir Paydaş: Özel Sektör” isimli bir panel de 

gerçekleşti. Panelde, Mikado Sürdürülebilir Kalkınma 

Danışmanlığı Kurucusu Serra Titiz, Abdi İbrahim Kamu 

İlişkileri ve Kurumsal İletişim Direktörü Dr. M. Oğuzcan 

Bülbül, Anadolu Efes Girişimcilik ve İnovasyon Direktörü 

Tuba Gökcan, Kale Grubu Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı 

Rana Birden, TEB Perakende Bankacılık Pazarlama ve 

Müşteri Deneyimi Direktörü Hayri Telekoğlu ile Zorlu 

Holding Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Genel Müdür 

Yardımcısı Şahika Özcan Ortaç yer alarak sosyal girişimcilik 

alanındaki faaliyetlerini paylaştı. 

100’e yakın başvurunun değerlendirildiği sürecin sonunda 

erken aşama sosyal girişimler arasında kazanan kronik 

hastalıklarla mücadele eden çocukların hastane ve tıbbi 

işlem korkularını yenmelerini ve psikolojik dayanaklıklarını 


62 

psychological resilience of children struggling with chronic 

diseases, won among the early stage social enterprises. 

“BIODIF”, a biotechnology initiative that produces vitamincontaining 

alternatives, was awarded the special jury award. 

The winner of advanced social enterprises was PONS, which 

offers wearable ultrasound technology that can perform 

medical imaging for better, faster and more sensitive 

remote monitoring of critical illness and women’s health 

problems. 

While 75,000 TL was given to the winning advanced 

startup PONS, early stage ventures that make it to the 

finals prepared for the final day by receiving the mentoring 

support given by Ashoka Turkey and Abdi İbrahim 

professionals during Intensive business development 

trainings throughout the incubation program conducted by 

Impact Hub Istanbul, accompanied by networking supports 

and coaching talks. The first year of the program was 

completed by giving a monetary award of 35 thousand TL 

to IDA, a social enterprise, my Hospital Friend, selected by 

the jury among the social entrepreneurs who made their 

presentations before the jury on the final day, and a special 

jury award of 10 thousand TL to BIODIF. 

“We bring health and innovation together” 

Dr. M. Oğuzcan Bülbül, Public Relations and Corporate 

Communications Director at Abdi İbrahim said that they 

aimed to further expand the impact of the Healing Ideas 

Contest, which they held for the first time this year. He said, 

“While contributing to the development of many ideas and 

social enterprises by calling on large masses with the “Social 

Innovation Program in Health”, we aim to develop our own 

business and expand our sphere of influence by supporting 

these initiatives, as well as bringing brand new solutions to 

our sector. I congratulate the winning social enterprises and 

wish them success.” 

Dr. M. Oğuzcan Bülbül continued as follows, “As Abdi 

İbrahim, our goal is to provide the public with accurate 

information in the field of medicine and health through 

our social investment programs, to raise awareness of 

science in the country, to support social innovation and 

entrepreneurship in health, to lead innovations in the 

health sector, to spread the spirit of volunteerism in 

employees and the value chain. Within the scope of these 

goals, as a company, we gathered our social investment 

programs under 4 headings. We started to develop projects 

under each heading that we determined as health and 

sports, social innovation, science awareness among young 

people and volunteering. With our “We Heal the Future” 

program under the title of social innovation, we will lead 

and support the formation of an ecosystem in which ideas 

and initiatives that will contribute to our field, health and 

pharmaceutical industry develop, strengthen and increase 

social benefit-oriented ideas, understand the potential of 

social entrepreneurship, and contribute to the start-up 

ecosystem. We aim to be more integrated and take more 

advantage of the opportunities offered by Industry 4.0.” 

artırmayı hedefleyen mobil uygulama “Hastane Arkadaşım 

İDA” olurken, balkabağı kabuğundan, ilaç kapsülü yerine 

kullanılabilen az kimyasal ve zengin vitamin içerikli 

alternatif üreten bir biyoteknoloji girişimi olan “BIODIF” jüri 

özel ödülüne layık görüldü. İleri aşama sosyal girişimlerin 

kazananı ise kritik hastalık ve kadın sağlığı problemlerinin 

uzaktan daha iyi, daha hızlı ve daha hassas izlenebilmesi 

için tıbbi görüntüleme yapabilen giyilebilir ultrason 

teknolojisi sunan PONS isimli girişim oldu. 

Kazanan ileri aşama girişim PONS’a 75 bin TL destek 

verilirken; finale kalan erken aşama girişimler Impact 

Hub Istanbul tarafından yürütülen kuluçka programı 

boyunca yoğun iş geliştirme eğitimleri, networking 

destekleri ve koçluk görüşmeleri eşliğinde Ashoka 

Türkiye ve Abdi İbrahim profesyonelleri tarafından verilen 

mentorluk desteğini de alarak final gününe hazırlandılar. 

Final gününde jüri karşısında sunumlarını yapan sosyal 

girişimcilerden jüri değerlendirmesi ile seçilen sosyal 

girişim Hastane Arkadaşım İDA’ya 35 bin TL’lik para 

ödülü, BIODIF’e ise 10 bin TL’lik jüri özel ödülü verilerek 

programın ilk senesi tamamlandı. 

“Sağlık ve inovasyonu bir araya getiriyoruz” 

Abdi İbrahim Kamu İlişkileri ve Kurumsal İletişim 

Direktörü Dr. M. Oğuzcan Bülbül ödül töreninde yaptığı 

konuşmada, bu yıl ilk kez gerçekleştirdikleri İyileştiren 

Fikirler Yarışması’nın etki alanını daha da büyütmeyi 

hedeflediklerini söyledi: “Sağlıkta Sosyal İnovasyon 

Programı” ile geniş kitlelere çağrıda bulunarak pek çok 

fikrin ve sosyal girişimin gelişmesine katkı sunarken, bu 

girişimlere destek vererek hem kendi işimizi geliştirmeyi 

ve etki alanımızı genişletmeyi hem de sektörümüze yepyeni 

çözümler kazandırmayı hedefliyoruz. Kazanan sosyal 

girişimleri tebrik ediyor, başarılar diliyorum.” 

Dr. M. Oğuzcan Bülbül şöyle devam etti: “Abdi İbrahim 

olarak hedefimiz toplumsal yatırım programlarımızla 

halkın ilaç ve sağlık alanında doğru bilgilenmesini 

sağlamak, ülkede bilim farkındalığını artırmak, sağlıkta 

sosyal inovasyonu ve girişimciliği desteklemek, sağlık 

sektöründeki yeniliklere öncülük etmek, gönüllülük 

ruhunu çalışanlar ve değer zincirinde yaygınlaştırmak. 

Bu hedefler kapsamında şirket olarak toplumsal yatırım 

programlarımızı 4 çatı altında topladık. Sağlık ve spor, 

sosyal inovasyon, gençlerde bilim farkındalığı ve gönüllülük 

olarak belirlediğimiz her bir başlık altında projeler 

geliştirmeye başladık. Sosyal inovasyon başlığı altında yer 

alan “We Heal The Future” programımızla bulunduğumuz 

alana, sağlık ve ilaç sektörüne katkı sağlayacak fikirler 

ve girişimlerin geliştiği bir ekosistemin oluşmasına 

öncülük ederek desteklemeyi, sosyal fayda odaklı fikirleri 

güçlendirmeyi ve artırmayı, sosyal girişimcilik potansiyelini 

anlamayı, start-up ekosistemine daha fazla entegre 

olmayı ve Endüstri 4.0’ın sunduğu fırsatlardan daha fazla 

yararlanmayı amaçlıyoruz.” 


64 

The 16th International Healthcare Quality Accreditation and 

Patient Safety Congress is in Antalya! 

16. Uluslararası Sağlıkta Kalite Akreditasyon 

ve Hasta Güvenliği Kongresi Antalya’da! 

It has become traditional for years; the 16th 

International Congress on Quality in Healthcare 

Accreditation and Patient Safety will be held on 

May 22-25, 2022 in Antalya with its rich academic 

program. 

International Congress on Quality in Healthcare 

Accreditation and Patient Safety, which will be held 16 

times in our country in Antalya between 22-25 May 2022, 

with the contributions of INTEGRATED SOLUTION FOR 

HEALTHCARE QUALITY LLC USA (ISHQ) and the Health 

Care Academicians Society (SAD), with the main theme of 

“Quality, Accreditation and Restructuring of Patient Safety 

in Our Health Systems” 

Meeting rooms of Sherwood Dreams Resort- Belek - 

Antalya Hotel adapted according to the new normal 

rules, contactless registration processes and all other 

preparations are made. Academicians and guests will be 

able to participate in the congress, which will be held both 

with physical participation and Online Online (HYBRID+). 

Thanks to presentations, workshops, workshops, online 

foreign guest participation, oral and poster presentations; 

Yıllardır geleneksel hale gelen; 16. Uluslararası 

Sağlıkta Kalite Akreditasyon ve Hasta Güvenliği 

Kongresi, 22-25 Mayıs 2022’ de zengin akademik 

programı ile Antalya’ da devam ediyor… 

22-25 Mayıs 2022 tarihleri arasında Antalya’da ülkemizde 

16 defa yapılacak olan Uluslararası Sağlıkta Kalite 

Akreditasyon ve Hasta Güvenliği Kongresi, INTEGRATED 

SOLUTION FOR HEALTHCARE QUALITY LLC ABD (ISHQ) ve 

Sağlık Akademisyenleri Derneği (SAD), katkılarıyla “Sağlık 

Sistemlerimizde Kalite, Akreditasyon ve Hasta Güvenliğinin 

Yeniden Yapılandırılması“ Ana temasıyla düzenlenecek. 

Sherwood Dreams Resort- Belek - Antalya Hotel toplantı 

salonlarında yeni normal kurallarına göre uyarlanmış, 

temassız kayıt işlemleri ve diğer tüm hazırlıklar yapılmakta. 

Hem fiziki katılımla, hem Online Çevrimiçi (HYBRID+) olarak 

yapılacak kongreye akademisyenler ve konuklar dinleyici 

olacak katılım sağlayabilecekler. 

Kongre süresince; sunum, çalıştay, workshoplar, online 

yabancı konuk katılımları, sözlü ve poster bildirileri 

sayesinde katılımcılar; kullanıcı, hizmet sunucu ve 

hizmetleri finanse eden organizasyonların işbirliği ile 


66 

users, service providers and organizations that finance 

services will have the opportunity to get to know new 

systems and ideas that go beyond traditional approaches 

during the congress. 

In order to strengthen quality improvement studies in 

possible epidemics, to ensure patient and employee 

safety, to discuss the requirements of infection control 

and prevention practices, to increase the knowledge 

and skills of the employees on the subject and to ensure 

that they become experts, the main theme of this year’s 

congress was determined as “Quality, Accreditation and 

Restructuring of Patient Safety in Our Health Systems”. The 

aim of the congress is to bring the quality to the highest 

levels in health institutions. 

The Congress, which has been held for 16 years, was 

attended by Hospitals affiliated to the T.R. Ministry of 

Health, private hospitals, institutions that have a say 

in quality management processes and officials from 

various organizations will participate, and a very efficient 

information sharing platform will be created in the 

international sense. 

geleneksel yaklaşımların dışına çıkan yeni sistem ve fikirleri 

tanıma olanağı bulacaklar. 

Olası salgınlarda kalite iyileştirme çalışmalarının 

güçlendirilmesi, hasta ve çalışan güvenliğini sağlamak, 

enfeksiyon kontrol ve önleme uygulamalarının 

gerekliliklerini tartışmak, konu ile ilgili çalışanların bilgi 

ve becerilerini arttırarak onların uzman kişiler olmasını 

sağlamak amacıyla bu yıl ki kongre ana teması; “Sağlık 

sistemlerimizde kalite, akreditasyon ve hasta güvenliğinin 

yeniden yapılandırılması“ olarak belirlendi. Kongrenin 

hedefi ise, sağlık kuruluşlarında kaliteyi en üst noktalara 

taşımak. 

16 yıldır düzenlenen Kongreye TC. Sağlık Bakanlığı’na bağlı 

hastaneler, özel hastaneler, kalite yönetim süreçlerinde 

söz sahibi kurumlar ve çeşitli kuruluşlardan yetkililer 

katılmakta olup, uluslararası manada oldukça verimli bir 

bilgi paylaşım platformu oluşturulacak. 


68 

Doctors’ e-Invoice transactions are entrusted to Idea 

Technology Solutions! 

Doktorların e-Fatura işlemleri, İdea Teknoloji Çözümleri’ne emanet! 

Doktortakvimi.com’un bünyesinde yer alan 

187 bin doktor ve uzman, İdea Teknoloji 

Çözümleri’nin sağladığı entegratörlük hizmetiyle 

e-Fatura ve e-Arşiv Fatura uygulamalarından 

yararlanabilecek. 

187,000 doctors and specialists within the body 

of Doktortakvimi.com will be able to benefit from 

e-Fatura and e-Arşiv Fatura applications with the 

integrator service provided by Idea Technology 

Solutions. 

Idea Technology Solutions, Turkey’s leading company in the 

field of Financial Technologies (FinTek), and DoktorTakvimi. 

com, Turkey’s largest online service provider in its field, 

started an important collaboration in e-transformation. 

Thanks to the cooperation, doctors who are members 

of Doktortakvimi.com will be able to participate in the 

e-Invoice and e-Archive Invoice application with the 

integrator service provided by Idea Technology Solutions. 

e-Fatura and e-Arşiv Fatura service will be included 

in the professional membership package offered by 

Doktortakvimi.com to doctors. 

An important step in the e-transformation 

journey of doctors 

Emre Iyibilir, General Manager of Idea Technology Solutions, 

said, “With this cooperation with DoctorTakvimi.com, 

we have taken an important step that accelerates and 

facilitates the e-transformation journey of our esteemed 

physicians.” Reminding that they are long-term business 

partners of Turkey and the world’s leading companies 

in FinTech (Financial Technology) and sales-distribution 

management fields, Iyibilir stated that they are happy 

to present their innovative solutions based on software 

technologies and taxation know-how, developed by the 

expert R&D team in the field of tax technologies, to the 

health sector as well. DoctorTakvimi.com, the Turkish 

subsidiary of DocPlanner, the online doctor appointment 

platform serving doctors and patients in 30 countries, has 

187,000 doctors and specialists. 

Türkiye’nin Finansal Teknolojiler (FinTek) alanında öncü 

şirketi İdea Teknoloji Çözümleri ve Türkiye’nin alanında en 

büyük çevrimiçi hizmet sağlayıcısı olan DoktorTakvimi.com, 

e-dönüşümde önemli bir işbirliği başlattı. İşbirliği sayesinde 

Doktortakvimi.com üyesi olan doktorlar, İdea Teknoloji 

Çözümleri’nin sağladığı entegratörlük hizmetiyle e-Fatura 

ve e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olabilecekler. 

e-Fatura ve e-Arşiv Fatura hizmeti, Doktortakvimi.com’un 

doktorlara sunduğu profesyonel üyelik paketinin içinde yer 

alacak. 

Doktorların e-dönüşüm yolculuğunda önemli bir adım 

İdea Teknoloji Çözümleri Genel Müdürü Emre İyibilir, 

“DoktorTakvimi.com ile yaptığımız bu işbirliği ile değerli 

hekimlerimizin e-dönüşüm yolculuğunu hızlandıran ve 

kolaylaştıran önemli bir adım atmış oluyoruz” dedi. İyibilir, 

FinTek (Elektronik Finansal Uygulamalar) ve satışdağıtım 

yönetimi alanlarında Türkiye’nin ve dünyanın lider 

firmalarının uzun vadeli iş ortağı olduklarını hatırlatarak, 

vergi teknolojileri alanında uzman Ar-Ge ekibi tarafından 

geliştirilmiş, yazılım teknolojileri ve vergilendirme 

know-how’ı üzerine kurulu inovatif çözümlerini sağlık 

sektörüne de sunmaktan mutluluk duyduklarını belirtti. 

30 ülkede doktor ve hastalara hizmet veren Online doktor 

randevu platformu Docplanner’ın Türkiye iştiraki olan 

DoktorTakvimi.com bünyesinde 187 bin doktor ve uzman yer 

alıyor. 


70 

Artificial Uterine Treatment gives hope to expectant mothers! 

Yapay Rahim Tedavisi anne adaylarına umut oluyor! 

Anne olmak isteyen birçok kadın rahime tutunma 

potansiyeli yüksek ve kaliteli embriyolara her 

zaman sahip olamıyor. Bu durum ise gelişen 

embriyolardaki yeteriz moleküler tutamaç sayısı 

ve düşük embriyo kalitesi ile gebeliği olumsuz 

etkiliyor. Tekrarlayan tüp bebek tedavisinde 

başarılı sonuç alamayan çiftler ise umudu yapay 

rahim yönteminde arıyor. Bu kapsamda yapay 

rahim uygulamasının embriyoların rahmi içine 

tutunarak gebelik şansını artırdığının altını çizen 

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. 

Yücel Karaman, ‘’Ko-kültür, halk arasında yapay 

rahim olarak bilinen uygulama, çocuk sahibi 

olmak isteyen adaylara umut oluyor. Yapay rahim 

tedavisi tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında 

ve 40 yaş üzeri anne adaylarında uygulanıyor’’ 

diye belirtti. 

Obstetrician and Gynecologist Prof. Dr. Yücel Karaman 

Many women who want to become mothers do 

not always have high quality embryos with high 

potential to adhere to the uterus. This situation 

negatively affects pregnancy with insufficient 

number of molecular handles and low embryo 

quality in developing embryos. Couples who 

could not get successful results in recurrent IVF 

treatment are looking for hope in the artificial 

womb method. In this context, pointing out that 

the artificial womb application increases the 

chance of pregnancy by attaching the embryos 

to the womb, Obstetrician and Gynecologist Prof. 

Dr. Yücel Karaman, said, “Co-culture, the practice 

known as artificial womb among the people, gives 

hope to the candidates who want to have a child. 

Artificial womb treatment is applied in recurrent 

IVF failures and in expectant mothers over the 

age of 40.” 

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte ilerleyen tedavi yöntemleri 

çocuk sahibi olmak isteyen ailelere umut kaynağı oluyor. 

Bu kapsamda embriyoları yavaş ya da kötü gelişim gösteren 

çiftlerde uygulanan Endometrial Ko-kültür tedavisinin 

büyük oranda başarı sağladığının altını çizen Prof. Dr. Yücel 

Karaman, ‘’Endometrial Ko-kültür tedavisinde, adetin 21. 

günü rahim içinden doku örneği alınır. Bu doku hücrelerine 

ayrıştırır, laboratuvar ortamında çoğaltılır ve embriyonun 

gelişimini ve rahme tutunmasını arttırmak için titizlikle 

hazırlanır. 

With the development of technology, advancing treatment 

methods become a source of hope for families who want 

to have a child. In this context, Endometrial Surgery is 

applied to couples whose embryos show slow or poor 

development. Underlining that the co-culture treatment 

has achieved a great deal of success, Prof. Dr. Yücel 

Karaman said, “Endometrial In co -culture treatment, 

a tissue sample is taken from the uterus on the 21st 


72 

day of menstruation. This tissue is separated into cells, 

reproduced in the laboratory and meticulously prepared 

to increase the development of the embryo and its 

attachment to the uterus. As a result of the interaction 

of the endometrial cells taken from the uterus with the 

embryo, the chance of pregnancy increases.” 

“It is a source of hope for expectant mothers” 

Emphasizing that the artificial womb application increases 

the development of the embryo and the potential for 

attachment to the uterus in IVF treatment, Prof. Dr. 

Yücel Karaman said, “In this method, which is one of the 

advanced techniques used in IVF treatment, the uterine 

tissue is taken from the expectant mother in a procedure 

that does not require anesthesia to be reproduced in the 

external environment. Thus, the embryos continue to 

develop in a supportive culture environment created from 

the individual’s own uterine cells until the transfer process. 

The beneficial biological growth factors secreted by the 

culture medium of these supporting cells support the 

development of the embryo and the increase in its ability 

to handle. This method; It can be preferred in women who 

cannot get pregnant naturally, who have had at least two 

unsuccessful IVF attempts, and in couples whose embryos 

are developing slowly or with poor quality.” 

How co-culture practiced?’ 

Stating that the artificial uterus, which is a kind of 

auxiliary nutrient medium, is applied on the 21st 

day of the menstrual cycle of women, Prof. Dr. Yücel 

Karaman said, “A small tissue sample is taken from the 

uterus, and the special cells that are separated from 

the tissue are reproduced by devices that imitate their 

natural environment until the egg retrieval day, which 

is approximately 20-30 days. Embryos, that is, artificially 

fertilized eggs, are placed in the area where these cells 

act as a pillow. While the artificial uterus creates the rich 

nutrient environment needed for the development of 

embryos, it also minimizes the damage of toxic wastes.” 

Rahimden alınan Endometrial hücrelerinin embriyo ile 

etkileşim halinde olması sonucunda da gebelik oluşma 

şansı artar’’ dedi. 

‘’Anne adaylarına umut kaynağı oluyor’’ 

Yapay rahim uygulamasının tüp bebek tedavisinde 

embriyonun gelişimini ve rahme tutunma potansiyelini 

artırdığının altını çizen Prof. Dr. Yücel Karaman, ‘’Tüp 

bebek tedavisinde kullanılan ileri tekniklerden biri olan bu 

yöntemde, dış ortamda çoğaltılmak üzere rahim dokusu 

anestezi gerektirmeyen bir işlemle anne adayından alınır. 

Böylece embriyolar transfer işlemine kadar yine kişinin 

kendi rahim hücrelerinden oluşturulan destekleyici 

kültür ortamında gelişimini sürdürür. Bu destekleyici 

hücrelerin kültür ortamının salgıladığı faydalı biyolojik 

büyüme faktörleri embriyonun gelişimini ve tutuma 

kabiliyetinin artışını destekler. Bu yöntem; doğal yollarla 

hamile kalamayan, daha önce en az iki başarısız tüp bebek 

girişimleri olan kadınlarda, embriyoları yavaş veya kötü 

kalitede gelişen çiftlerde tercih edilebiliyor” şeklinde 

konuştu. 

Ko-kültür nasıl uygulanıyor?’ 

Bir tür yardımcı besi ortamı olan yapay rahim işleminin 

kadınların adet döngüsünün 21. gününde uygulandığını 

dile getiren Prof. Dr. Yücel Karaman, ‘’Rahim içinden 

küçük bir doku örneği alınarak, dokudan ayrıştırılan özel 

hücreler yaklaşık 20-30 güne denk gelen yumurta toplama 

gününe dek doğal ortamını taklit eden cihazlar sayesinde 

çoğaltılır. Embriyolar yani yapay yolla döllenen yumurtalar, 

bu hücrelerin yastık görevi gördüğü alan içine yerleştirilir. 

Yapay rahim; embriyoların gelişmesi için ihtiyaç duyulan 

zengin besi ortamını oluştururken, meydana gelen toksik 

atıkların zararını da minimize ediyor’’ dedi. 


74 

AstraZeneca Turkiye in the “Best Workplaces for Millennials” 

AstraZeneca Türkiye, “Milenyum Kuşağı İçin En İyi İşyerleri Listesi”nde 

Yenilikçi ilaçları sağlığın hizmetine sunma 

hedefiyle çalışmalarına devam eden AstraZeneca 

Türkiye, Great Place to Work Enstitüsü’nün 

açıkladığı “2022 Milenyum Kuşağı İçin En İyi 

İşyerleri Listesi”nde 500+ çalışan kategorisinde 

yerini aldı. 

Feyza Aysan, Human Resources Director at AstraZeneca Turkiye 

Continuing to work with the aim of offering 

innovative medicines to the service of health, 

AstraZeneca Turkiye took its place in the 500+ 

employee category in the “Best Workplaces for 

the Millennium 2022 List” announced by the Great 

Place to Work Institute. 

AstraZeneca Turkiye, one of the world’s leading innovative 

and investigative pharmaceutical companies operating in 

the field of research, development, production of essential 

drugs and specialty products and offering them to the 

service of health, has achieved an important success in one 

of the most comprehensive researches among Y generation 

members working in companies in Turkey. AstraZeneca 

Turkey became one of the best employers for Generation Y 

in the 500+ employee category in the “Best Workplaces for 

the Millennials 2022 List” announced by the Great Place to 

Work Institute. 

Evaluating this success, Feyza Aysan, Human Resources 

Director at AstraZeneca Turkiye, said, “As AstraZeneca 

Turkiye, we believe in continuous development with our 

innovative and egalitarian human resources culture that 

aims at sustainable success, is productive, values people. 

In line with our principle of “Respect for People”, we are 

one of the first companies in Turkey to implement many 

motivation-enhancing practices, such as flexible working 

and flexible fringe benefits, focused on ensuring the workprivate 

life balance and employee loyalty of our employees 

by putting people first. It is a source of happiness for us to 

be included in this list, which also reveals the expectations 

of millennial employees about the ‘great workplace’. We 

will continue without slowing down our approach and 

practices that prioritize supporting our colleagues from 

every generation in line with their individual development 

goals, and seeing future leader candidates as valuable with 

all their characteristics.” 

Araştırma, geliştirme, temel ilaçların ve uzmanlık 

ürünlerinin üretimi ve sağlığın hizmetine sunulması 

alanında faaliyet gösteren, dünyanın önde gelen yenilikçi 

ve araştırmacı ilaç şirketlerinden AstraZeneca Türkiye, 

Türkiye’deki şirketlerde çalışan Y kuşağı üyeleri arasında 

en kapsamlı araştırmalardan birinde önemli bir başarı 

sergiledi. AstraZeneca Türkiye, Great Place to Work 

Enstitüsü tarafından açıklanan “2022 Milenyum Kuşağı İçin 

En İyi İşyerleri Listesi”nde 500+ çalışan kategorisinde Y 

kuşağı için en iyi iş verenlerden birisi oldu. 

Bu başarıyı değerlendiren AstraZeneca Türkiye İnsan 

Kaynakları Direktörü Feyza Aysan şunları söyledi: 

“AstraZeneca Türkiye olarak sürdürülebilir başarıyı 

hedefleyen, üretken, insana değer veren yenilikçi ve eşitlikçi 

insan kaynakları kültürümüzle sürekli gelişime inanıyoruz. 

’İnsana Saygı’ ilkemiz doğrultusunda önce insanı merkeze 

koyarak çalışanlarımızın iş-özel yaşam dengesini ve 

çalışan bağlılığını sağlama odaklı esnek çalışma ve esnek 

yan haklar gibi pek çok motivasyon artırıcı uygulamayı 

Türkiye’de hayata geçiren ilk firmalardan biriyiz. Y kuşağı 

çalışanların ‘harika iş yeri’ ile ilgili beklentilerini de ortaya 

koyan bu listede yer almak bizim için mutluluk kaynağı. 

Her jenerasyondan çalışma arkadaşımızı bireysel gelişim 

hedefleri doğrultusunda desteklemeye, geleceğin lider 

adaylarını tüm özellikleriyle değerli görmeyi önceliklendiren 

yaklaşımımıza ve uygulamalarımıza hız kesmeden devam 

edeceğiz.” 


76 

The Story of Hope has brought another award to Santa Farma! 

Umudun Hikayesi, Santa Farma’ya bir ödül daha getirdi! 

Umudun Hikayesi (the Story of Hope) project 

carried out by Santa Farma Pharmaceuticals for 

the promotion of differentiated products, won the 

3rd prize in the category of User Experience and 

Interface in the Digital Craft category of the Direct 

Marketing Awards. The story of hope project had 

previously won an achievement award in the Felis 

Health Category Detailing Study. 

In the project, which brought another award to Santa Farma 

at the 13th Direct Marketing Awards (Doğrudan Pazarlama 

Ödülleri) held this year by the Association of Direct Marketing 

Communicators (Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği) 

(DPİD) to reward the most successful and remarkable projects, 

physicians were invited to interact by differentiating from 

standard detailing methods. In the work prepared with a team 

of illustrators, designers, writers and software developers, 

an in-depth experience was provided by using a different 

technology. In the study, which was prepared with 2D 

comic book-like drawings that give a 3-dimensional feeling, 

infrastructure technology that gains movement and depth 

with the movement of the device or mouse, and sound effects 

that increase realism were used. 

In the project, the message of “Don’t Lose Hope” 

was conveyed by Sadako’s story full of struggle 

Sadako, who was living in Hiroshima when the atomic bomb 

was dropped, was hospitalized for leukemia and tried to 

make 1000 paper cranes during her hospital stay. She did this 

because, according to an ancient Japanese belief, a person 

who makes 1000 cranes has the right to make a wish, and 

Sadako wanted to make a wish to get rid of cancer. 

Santa Farma İlaç’ın farklılaşmış ürün tanıtımı için 

hazırladığı Umudun Hikayesi projesi, Doğrudan 

Pazarlama Ödülleri Dijital Craft kategorisinde 

Kullanıcı Deneyimi ve Arayüz dalında 3.’lük ödülü 

kazandı. Umudun hikayesi projesi daha önce de 

Felis Sağlık Kategorisi Detailing Çalışması dalında 

başarı ödülü kazanmıştı. 

Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği (DPİD) 

tarafından en başarılı ve dikkat çeken projeleri 

ödüllendirmek amacıyla bu yıl 13’üncüsü düzenlenen 

Doğrudan Pazarlama Ödülleri’nde Santa Farma’ya bir ödül 

daha getiren projede, standart detailing yöntemlerinden 

ayrışarak hekimler etkileşime davet edildi. İllüstrator, 

tasarımcı yazar ve yazılımcılardan oluşan ekiple beraber 

hazırlanan çalışmada farklı bir teknoloji kullanılarak 

derinlikli bir deneyim yaşatıldı. 3 boyutlu hissi veren 

2 boyutlu çizgi roman tadında çizimler ile hazırlanan 

çalışmada cihazın ya da mouse’un oynatılması ile hareket 

ve derinlik kazanan altyapı teknolojisi ve gerçekçiliği artıran 

ses efektleri kullanıldı. 

Projede “Umudunu Kaybetme” mesajı Sadako’nun 

mücadele dolu hikayesi ile aktarıldı 

Atom bombası atıldığında Hiroşima’da yaşamakta olan 

Sadako, lösemiye yakalandığı için hastanede tedavi 

görmüştü ve hastanede kaldığı süre boyunca kâğıttan 1000 

turna kuşu yapmaya çalışmıştı. Bunu yapmasının sebebi 

eski bir Japon inancına göre 1000 turna kuşu yapan kişinin 

bir dilek dileme hakkı olmasıydı ve Sadako’da kanserden 

kurtulmak için dilek dilemek istemişti. 


78 

A beautiful smile is possible with “Jeunesse DIMND 24K”! 

Güzel bir gülümseme “Jeunesse DIMND 24K” ile mümkün! 

Bringing its products 

to consumers around 

the world through its 

distributors, Jeunesse 

Global also continues to 

support local production. 

Developed by an awardwinning 

Turkish physician 

and offered for sale in 

Turkey as well as in Europe 

and the CIS region, DIMND 

toothpaste offers a safe 

use for sensitive teeth 

as well as its whitening 

feature. 

With the active carbon in 

DIMND’s content, while you 

can have diamond-like white 

and bright teeth in regular 

brushing, it also helps to solve 

many dental problems such 

as reducing tooth sensitivity, 

removing surface stains and 

protecting tooth enamel with 

eugenol (clove extract), silica 

hydrate and sodium fluoride. 

DIMND, which will share the 

brightest moments of our 

daily care, is also preferred for 

its gentle cleansing of teeth 

and gums and its antibacterial 

structure. DIMND, which is 

a complete warrior with its 

formula that supports bleaching 

teeth, removal and prevention 

of bacteria and plaques, longterm 

freshness and fight against bad breath, also gives 

confidence with its non-containing substances such as 

paraben and triclosan. 

Developed by the British Parliament International 

Award of Excellence award-winning dentist 

Formulated in Turkey by Dt. Eyüp Çelik, who is British 

Parliament International Award of Excellence awardwinning 

dentist, DIMND was offered for sale in Europe and 

the CIS region after Russia and Ukraine. 

Ürünlerini dünyanın 

dört bir köşesinde 

distribütörleri aracılığıyla 

tüketicilerle buluşturan 

Jeunesse Global, yerel 

üretime de desteğini 

sürdürüyor. Ödüllü 

Türk hekimi tarafından 

geliştirilip Türkiye’nin 

yanı sıra Avrupa ve CIS 

bölgesinde satışa sunulan 

DIMND diş macunu, 

beyazlatma özelliğinin 

yanı sıra hassas dişler için 

de güvenli bir kullanım 

sunuyor. 

DIMND’ın içeriğindeki aktif 

karbon ile düzenli fırçalamada 

elmas gibi beyaz ve parlak 

dişlere sahip olunurken, 

eugenol (karanfil yağı), silika 

hidrat ve sodyum florür ile de 

diş hassasiyetinde azalma, 

yüzeydeki lekeleri çıkarma 

ve diş minesini koruma gibi 

de birçok diş probleminin 

çözümüne yardımcı oluyor. 

Günlük bakımımızın en parıltılı 

dakikalarına ortak olacak 

DIMND, diş ve diş etlerinin 

nazikçe arındırılması ve anti 

bakteriyel yapısı ile de tercih 

ediliyor. Diş rengini açmaya 

destek formülü, bakteri, 

plakların giderilmesi ve 

oluşumunu engellemesi, uzun 

süre sağladığı ferahlık ve kötü nefesle mücadelesi ile tam 

bir savaşçı olan DIMND, paraben ve triklosan gibi maddeleri 

içermemesi ile de güven veriyor. 

İngiltere Parlamentosu International Award of 

Excellence ödüllü diş hekimi tarafından geliştirildi 

İngiltere Parlamentosu International Award of Excellence 

ödüllü diş hekimi Dt. Eyüp Çelik tarafından Türkiye’de 

formüle edilen DIMND, Rusya ve Ukrayna’nın ardından 

Avrupa ve CIS bölgesinde de satışa sunuldu.

Medikal Teknik Mart 2022

Create successful ePaper yourself

Delete template?

Save as template?