18.02.2013 Views

BUKET UZUNER (1955, Ankara), Hikâye, gezi ve roman yazarıdır ...

BUKET UZUNER (1955, Ankara), Hikâye, gezi ve roman yazarıdır ...

BUKET UZUNER (1955, Ankara), Hikâye, gezi ve roman yazarıdır ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>BUKET</strong> <strong>UZUNER</strong> (<strong>1955</strong>, <strong>Ankara</strong>), <strong>Hikâye</strong>, <strong>gezi</strong> <strong>ve</strong> <strong>roman</strong> yazar���r. Üç k�tan�n kuzeyinde ö�renci<br />

<strong>ve</strong> ara���rmac� olarak ya�am��, uzun tren yolculuklar� yapm����r. Yerle�ememek, uzak-uzun yollara<br />

dü�mek <strong>ve</strong> yazmak en bilinen zaaflar���r. Hâlâ uzun-uzak tren <strong>ve</strong> uçak yolculuklar�, k�sa-yak�n<br />

vapur <strong>ve</strong> otobüs <strong>gezi</strong>lerinde "öbür ben"inin ula��lmaz albenisi pe�ine tak�larak yazmaktad�r.<br />

Buket Uzuner, Bal�k Merinin Sesi adl� <strong>roman</strong>�yla 1993 Yunus Nadi Roman Ödülleri'nden birini<br />

alm����r.<br />

Buket Uzuner'in yay�mlanm�� kitaplar�: <strong>Hikâye</strong>: Benim Ad�m May�s Ay�n En Ç�plak Günü, Güne�<br />

Yiyen Çingene, Karayel Hüznü, �airler �ehri. Gezi: Bir Siyah Saçl� Kad���n Gezi Notlan,<br />

�ehir Romanti�inin Günlü�ü, New York Seyir Defteri. Roman: Bal�k �zlerinin Sesi (1993 Yunus<br />

Nadi Roman Ödülü), Kumral Ada ~ Mavi Tuna.<br />

Bu kitab�, ilk gülümseyi�leriyle destekleyip<br />

ilk ç����klar�yla köstekleyen yepyeni bir<br />

dünyal�ya ithaf ediyorum.<br />

Birlikte yazd�k denebilir.<br />

CAN <strong>UZUNER</strong> ERKORKMAZ'A ...<br />

NASIL OLDU?<br />

Asl�nda kimsenin özel ya�am��� sergilemek ya da te�hir etmek niyetinde de�ilim. Gerçekte buna<br />

hep kar����md�r. Fakat prensipler bozulmak, yerine yenileri yarat�lmak için vard�r.<br />

Nilsu Baran beni uzun süre aray�p, sonunda buldu�unda, zaten burnunun dibinde ya�ad�����<br />

anlam����. Bana son derece düzenli <strong>ve</strong> özenli yaz�lm��, bir bilgisayar yaz�����ndan ç�km��, p���l p���l<br />

bir dosya getirdi. Adeta kendi kitab���, "masaüstü"nde bas�<strong>ve</strong>rmi�ti.<br />

"Bu benim hayat hikâyem, ama bir <strong>roman</strong>a dönü�mesini çok arzu ediyorum. Lütfen okuyun, uygun<br />

bulursan�z yaz�n. Çünkü kendi ya�am��� yazan bir yazar olmak istemiyorum, kald� ki, yazar<br />

de�ilim."<br />

"En fazla otuz ya�lar�nda olmal�," dedi�im, zarif, ��k, uzun saçl�, sade bir kad�n, biraz heyecanl�,<br />

biraz kafa tutar bir bak��la dikilmi�ti kar��ma. Otuz ya�lar�nda birisi ne kadar ya�am����r ki, ya�am�<br />

bir <strong>roman</strong> etsin gibi tutucu bir dü�ünceyi hemen kafamdan kovdum, yine de bu dü�üncenin ne denli<br />

yüzsüz oldu�unu bilirsiniz.<br />

Oysa bir gün <strong>roman</strong> yazarsam, kendisi çoktan ölmü� birinin baz� sayfalar� yitmi�, nefis bir el yaz���<br />

<strong>ve</strong> çini mürekkeple deri ciltli bir deftere i�lenmi� güncelerini kullan�r, pek çok ünlü yazar gibi<br />

elimde kalanlar� de�erlendiririm san�yordum. Halbuki benim pay�ma, birinci hamur mis gibi<br />

kâ��tlara, bilgisayar yaz�����nda bas�lm��, tertemiz <strong>ve</strong> düzenli haz�rlanm��� ��k bir dosya dü�tü.<br />

Acaba ben bunu mu hak ediyorum?<br />

"Dü�ündüm <strong>ve</strong> ya�ant���n en çok sizin kaleminize uygun dü�ece�ine karar <strong>ve</strong>rdim." Ahh, bak�n<br />

beni tavlayan da bu son sözler oldu, san�yorum. Tan�nmak, anla��lmak, gü<strong>ve</strong>nilmek <strong>ve</strong> be�enilmek!<br />

Hepsinin t����� vard� bu cümlede. Kim kay�ts�z kalabilirdi bunlara ki, ben...<br />

Dosyay� al�p, okudum. Yaln�zca baz� çevre/mekân <strong>ve</strong> insan adlar��� de���tirip, kimi olaylar�n olu�<br />

��ras�na müdahale ettim. Birincisi, biyografi havas� da��ls�n, kurgunun ya�ant�����n s���rlar��� a��p,<br />

ötesine götüren ferahl��� sinsin sayfalara diye. ikincisi, okur, <strong>roman</strong> ki�ilerini tan���p, konudan çok<br />

kimliklere tak�lmas�n diye.<br />

Gerisi Nilsu Baran'�nd�r.<br />

Te�hircili�e gelince, yazarlar zaten te�hircidir!


����NC� BÖLÜM<br />

"Çocuklu�un kendini saf bir biçimde ak��a b�rakmas� ne güzeldi. Yiten bu i�te!"<br />

��LGÜN MARMARA<br />

l<br />

Haziran 1978<br />

Her �ey bir günde olmad�.<br />

Her �ey o yaz de���ti.<br />

Annem yak���kl� bir ressamla evi terk etti. Babam da bir iki özel e�yas�yla ertesi gün evden ayr�ld�.<br />

Evde canl� olarak, erkek karde�im Cem, kedimiz Elvis <strong>ve</strong> saks�lar dolusu bitki kald�. Ne çok<br />

saks���z varm�� me�er...<br />

Bir de kar�� dairede oturan anneannem.<br />

��cak bir yazd�.<br />

Çok s�cak.<br />

Okullar yaz tatilindeydi.<br />

On dört ya��ndayd�m. O s�rada kendimde olu�an bedensel <strong>ve</strong> duygusal de���ikliklerle öyle<br />

me�guldüm ki, bizimkilerin gidi� yönündeki yo�un trafi�iyle önceleri pek ilgilenemedim. Gene<br />

inatla��yorlar diye dü�ündüm belki de...<br />

Güzel bir genç k�z olmaya ba�lad����� hem aynada gördüklerimden, hem de üzerime yönelen<br />

bak��lardan anl�yordum. Akrabalar�n, ö�retmenlerin <strong>ve</strong> annemle babam�n arkada�lar���n<br />

övgülerinden keyiflenmiyor de�ildim, ama yaln�zca 'güzel <strong>ve</strong> cici' bir k�z olarak övülmek bende bir<br />

çe�it eksiklik duygusu yarat�yordu. Ad��� koyamad���m birçok �ey gibi, bunun da nedenini ancak<br />

'O'na rastlad�ktan sonra anlayacakt�m. Yak�nda...<br />

Evdeki �ss�zl�k ancak ak�amlan <strong>ve</strong> geceleri kendini belli ediyordu. Çünkü son y�llardaki ya�am<br />

düzenimiz, gündüzleri tam gün okul, e<strong>ve</strong> dönü�te anneannemin kurabiyeleriyle be� çay� derken,<br />

annem <strong>ve</strong> babamla ancak ak�am yemeklerinde görü�ebilir k�lm���� bizi. Bu düzen kendili�inden mi<br />

olu�tu, yoksa baz� nedenlerle mi bu yöne itildik, o s�ralar bilmiyordum. Daha do�rusu, tercihler,<br />

zorunluluklar, gereksinmeler <strong>ve</strong> zaaflar konusundan habersizdim.<br />

Ben ortaokula ba�lad���mdan beri babam öyle çok çal���r olmu�tu ki, ak�am yemeklerinden sonra<br />

bile onu görmek güçle�mi�-ti. Yemekten sonra kaçar gibi ç���p, laboratuvar�na gidiyor, ancak<br />

uyumak için geri dönüyordu. Laboratuvan evimizin iki sokak a������nda oldu�undan, yaz ak�amlar�<br />

elimizde dondurmalar, küçük sürpriz ziyaretler yap�yorduk ona, karde�im Cem'le. Bu<br />

ziyaretlerimizde, iki giri� dairesinin birle�tirilmesiyle olu�an laboratuvar�n en arkas�nda kendine<br />

ay�rd��� küçücük odas�nda hep ayn� koltukta oturmu�, aç kurtlar gibi t�p, ziraat <strong>ve</strong> teknoloji<br />

dergileri okurken, elinde kocaman fincan�, ç�lg�nca kah<strong>ve</strong> tüketirken bulurduk onu. Ya da,<br />

laboratuvar�n yine kendine ay�rd��� bir masas�nda biyokimya deneyleri yapard�. Gözlerinden sevinç<br />

����lt�lar� f������rd� bizi görünce; muz�r, hatta yaramaz bir o�lan çocu�u gibi bakarak, gözlerinin<br />

alt�na sinmi� yorgunluk halkalar��� gizlemeye çal���rd� bizden. O s�ralar gizledi�ini san�yordu<br />

besbelli, ama çocuklar sand�����zdan <strong>ve</strong> hat�rlad�����zdan çok daha duyarl� <strong>ve</strong> olgundurlar. Üstelik<br />

ben art�k bir genç k�z olmu�tum, o hâlâ fark etmese bile...<br />

Hemen deneylerini, yeni projelerini anlatmaya ba�lard� bize. Bakteri at�klar�ndan elde edece�i<br />

enerjiyle pil yapmak, enzimlerin de���ik ���larda çal��mas�yla olu�acak ürünlerden teknolojide<br />

yararlanmak ya da fotosentez yoluyla kimyasal enerjiye dönü�en güne� enerjisinden,<br />

biyoteknolojiyi sarsacak uygulamalara geçmek gibi... Ayr�nt�lar��� hiç an�msam�yorum ama o yine<br />

de bizim kesinlikle anlayaca����za dair sars�lmaz bir inançla her �eyi tek tek anlat�rd� ç�lg�n bir<br />

heyecanla. Cem <strong>ve</strong> ben onun bu inan�lmaz co�kusunun büyüsüne tak���r, keyiflenirdik. Onunla<br />

gurur duyard�k. Babam bir t�p doktoruydu, ama asl�nda tam bir ara���rmac�yd�. Hiç klinik<br />

çal��mam��, hep ara���rmaya yönelik sürdürmü�tü kariyerini. Hasta muayene edemeyece�ini<br />

bildi�inden, biyokimya uzmanl��� yapm��, tahlil laboratuvar� açarak, çoluk çocuk geçinmemizi<br />

sa�larken, çevresindekilerin 'dâhi mucit' tak�lmalar�na hiç ald�rmadan, ara���rmalar��� sürdürmeye<br />

çal��maktayd�.


Annem <strong>ve</strong> babam ayr� ayr� evi terk ettikten belki bir hafta, on<br />

gün sonra, tuhaf ak�am eziklikleri, iç çekilmi�likleri <strong>ve</strong> koyu renkler görmeye, hissetmeye ba�lad�m<br />

evin içinde. Sanki büyük bir salg�n hastal�k, ciddi bir ölüm tehlikesi ya da nükleer sava� alarm�<br />

<strong>ve</strong>rilmi� gibi yass�lm�� heyecan halkalar� dolmu�tu evimize.<br />

Annemin tekdüze buldu�u ya�ant���ndan �ikâyetleri, hâlâ genç bir kad�n oldu�u <strong>ve</strong> birazc�k<br />

heyecanl� bir hayat ya�amak istedi�ine dair yak�nmalar�, her �eyden b�kt��� konusunda<br />

��zm�zlanmalar� evi öylesine dolduruyormu� ki, ev âdeta bo�ald�.<br />

Babam�n i�iyle ilgili heyecanlan <strong>ve</strong> pek dü�kün oldu�u so�uk f�kralar���n ard�ndan önce kendi<br />

att��� kahkahalar� evi öyle �enlen-diriyormu� ki, ev mahzun kald�.<br />

Kedimiz Elvis bile keyifsizle�mi�, i�tah� kaçm����. Sakin, kontrollü bir kad�n olan anneannem sinirli<br />

<strong>ve</strong> sab�rs�z birine dönü�mü�tü.<br />

Karde�im Cem içine kapan�k <strong>ve</strong> keyifsizdi. O yaz on iki ya��na basan Cem, ilkokulu yeni bitirmi�,<br />

ingilizce haz�rl�k okuluna ba�lamak üzereydi.<br />

iki hafta sonra annem telefon etti. Güneyden ar�yordu, sesi �en �akrak, keyfi yerindeydi. Cem'le<br />

beni yaz tatili için Marmaris'e da<strong>ve</strong>t ediyordu. Do�rusu annemin bizi tatile da<strong>ve</strong>t etmesi çok tuhaf<br />

geldi. Yabanc�la��<strong>ve</strong>rdim bir anda! Tatillerimizi annemle birlikte planlard�k bundan önceleri...<br />

Sustum kald�m. O s�ralar otomatik telefon yoktu <strong>ve</strong> telefondaki sesler çok parazitliydi. Yine de<br />

annemin ne�esi ula��yordu kula��ma, sonra gidip yüre�imi yak�yordu c�zzzz diye... îki üç kez<br />

karde�imle beni çok özledi�ini söyleyip durdu. Peki ya babam� özlememi� miydi? Kald��� villan�n<br />

ne �ahane oldu�unu <strong>ve</strong> denizin temizli�ini anlatt� daha sonra. Anar�i, pat�rt� gürültü yoktu oralarda,<br />

ya�am sakin <strong>ve</strong> normaldi. Ö<strong>ve</strong> ö<strong>ve</strong> bitiremedi�i o villa, ressam erkek arkada����n olmal�yd�.<br />

Hiç tepki <strong>ve</strong>rmeden dinledim annemi, tatile gelip gelmeyece�imize, babam <strong>ve</strong> anneannemle<br />

konu�up, karar <strong>ve</strong>rece�imizi söyledim. Sesim donuk <strong>ve</strong> k���kt�, îki üç kez yutkunmak zorunda<br />

kald�m. Ya�ant�mda ilk kez kendi annemin 'bir ba�kas�' olabilece�ini dü�ündü�üm, kendi ba��na<br />

onun da bir birey oldu�unu hissetti�im gün, o telefon konu�mas� gününe denk dü�er.<br />

Yaln�zl�k, yabanc���k, �ss�zl�k, b�rak�lm����k <strong>ve</strong> biraz da öfkeyle...<br />

.18<br />

Temmuz 1988<br />

Türkiye Ye�iller Partisi Kuruldu.<br />

"Elli bir kurucusu aras�nda iki müzisyen, yedi sekreter, iki ev kad���, bir eczac�, bir pedagog, bir<br />

diyetisyen, bir mimar, bir gazeteci, yedi doktor, üç sanayici, yedi mühendis, üç emekli amiral, üç<br />

avukat, iki <strong>ve</strong>teriner <strong>ve</strong> alt� serbest meslek sahibinin bulundu�u belirtildi. Ye�iller Partisi (YP) Türk<br />

siyasi ya�am�ndaki onuncu siyasi parti oluyor. YP'nin genel ba�kanl���na seçilen Prof. Celal Ertu�:<br />

'Partinin Türk siyasi hayat�na hay�rl� <strong>ve</strong> u�urlu olmas��� temenni ediyorum,' dedi."<br />

Teoman kurucu üyeler aras�ndayd�, ama mühendislere mi, serbest meslek sahiplerine mi dahil<br />

oldu�unu bilmiyordu. Belki de müzisyenlere, sanatç�lara dahildi. Asl�nda hangi meslek grubuna<br />

girdi�i pek de umurunda de�ildi. Önemli olan, önceleri pek çok ki�inin ciddiye almad���, ütopya<br />

diye niteledikleri bir örgütlenmenin ilk ad�����n at�lm�� olmas�yd�. 'Ütopya'n�n m�, 'örgütlenme'nin<br />

mi daha önemli oldu�u, Teoman'�n ki�ili�inde birbiri içinde eriyerek çoktan kar����� kavramlar�n<br />

kar��tl���nda uyuyan bir yan�tt�. Nedense kronik bir örgütlenme hastal��� çocuklu�undan beri<br />

dokular�na sinmi�ti <strong>ve</strong> bu nedenle kendini, insanlar� 'güzel' �eyler kotarmak için örgütlemeye,<br />

organize etmeye yöneldi�i için ba�� derde girerken yakalard� hep. Hatta, babas���n i�i nedeniyle<br />

de���ik kasaba <strong>ve</strong> kentlerde süren ö�rencili�inden bile önce örgütçülük yapt���m anlat�rd� annesi,<br />

ilkokula ba�lamadan önce, gazoz kapa�� biriktiren çocuklar için 'grup gazoz'u kurmu�tu,<br />

ilkokuldayken bulunduklar� her kasaban�n postac���na g�na getiren pul koleksiyonculu�una <strong>ve</strong> tabii<br />

ki, 'genç filatelistler' grubunu örgütlemeye giri�mi�ti. Ortaokul y�llar�nda astronomi tutkusu<br />

ba�lam����. Annesinin istanbul'daki ailesini ziyarete gitti�i bir yolculu�undan, k��� k���na biriktirdi�i<br />

20 liraya sat�n ald��� Amerikan Cosmos oyuncak dizisinin 'opticians' tak��� küçük Teoman'�<br />

sevinçten ç�lg�na çevirmi�ti. Bu optikçi tak�mda: dört mercek, foto�raf kimyasallar�, teleskop<br />

dürbünü vard�. Kendi


a��na küçük bir teleskop yapabilme olana��, bu kez de 'Y�ld�zse-<strong>ve</strong>nler' kulübünü kurmas�na yol<br />

açm����. O s�ralar Konya yak�nla-r�ndayd�lar <strong>ve</strong> dindar kom�ular, elinde teleskopu, okuldaki<br />

çocuklar� ürkütücü gökyüzü dü�lerine ortak eden bu kaymakam o�lunu uyarmak gere�ini duydular.<br />

Kimileri çocu�un gözlerinde �eytani p���lt�lar gördüklerini bile gizlemedi.<br />

Lisede tehlikeli bulunup, la�<strong>ve</strong>dilen felsefe kolunu kurmu�; o y�llar edebiyat <strong>ve</strong> felsefe ilgisi<br />

ba�lam����. Üni<strong>ve</strong>rsitede 1948'lilerin pek ço�u gibi politize olmu� - 1950'liydi ama, 48'lilere dahil<br />

ederdi kendini - bu kez de ilerici ö�rencilerin örgütlendi�i derneklerin birinde yönetici olarak boy<br />

göstermi�, insan Haklan Derne�i'ne <strong>ve</strong> Uluslararas� Af Örgütü'ne gizlice üye olmu�tu. Bu arada<br />

kendi yak�n çevresinde 'O�uz Atay Fan Kulübü' kurmaya kalkm��, 'tutunamam����.' Kedi se<strong>ve</strong>nleri<br />

ya�ad��� mahallede bir araya getiren de yine oydu. istanbul'daki ilk 'Beatles Fan Club'� onun<br />

kurdu�u, ama solcu arkada�lar���n ele�tirisinden çekindi�i için ad�na 'Underground Beatles Freaks'<br />

dedi�i de söylentiler aras�ndad�r.<br />

�imdi de 'Ye�illerin' örgütlenmesine bal�klama dalm���� i�te. Nerede bir parti, örgüt, dernek<br />

kurulacak olsa, tan�yanlar <strong>ve</strong> hiç tan��mad�klar� aras�nda ad� s�k s�k geçer olmu�tu art�k. Bir öncü<br />

mü, yoksa bürokratik bir hamal m� diyorlard� arkas�ndan, pek sorgula-m�yordu. Kendisi hakk�nda<br />

konu�ulanlarla ilgilenmeyen insanlardand�. Bir türlü inanamasa da, art�k k�rk ya��na çok yakla�����<br />

�u günlerde bütün içtenli�iyle 'Türklerin asla örgütlenemez bir �rk' oldu�una kesin gözüyle bak�yor,<br />

bunu y�llar süren deneyimleri nedeniyle çok iyi biliyordu. Yine de 'kör kör parma��m gözüne' hâlâ<br />

enerjisini, vaktini <strong>ve</strong> ya��tlar�nda çoktan tükenen heyecanlar���, bu yeni parti çal��malar�na<br />

<strong>ve</strong>riyordu. Çünkü ondaki kronik bir hastal�kt� <strong>ve</strong> kim bilir, o da bununla besleniyordu... Hepsi bu!<br />

��pk� evlilik adl� kuruma en çok kar�� ç�kanlar�n en çok evliler aras�nda yayg�n olmas� gibi,<br />

Teoman'�n örgütle/n/me e�ilimi de anla����r <strong>ve</strong> çok basit nedenlerle aç�klanabilirdi. Çünkü bunca<br />

organize olma(k) dürtüsüne kar��n, kendi özel hayat��� bir türlü düzene sokmay� ba�aramam�� bir<br />

adamd�, iki evlilik, iki çocuk, ayn� çat� alt�na girer girmez, biri marjinalle�en, as�p kesen, asl� uysal,<br />

öbürü evcille�en, asl� enerjik <strong>ve</strong> çal��kan iki kad�n, de���tirilen i�ler, çevreler<br />

<strong>ve</strong> insanlar... iki evlili�i aras�ndaki k�sa, ama ciddi beraberli�ini de göz önüne al�nca; akl�na<br />

ürkütücü bir son geliyordu ister iste-2O mez: acaba kendisi mi de���tiriyordu kad�nlar���, o mu<br />

bast���yor ya da k����rt�yordu içlerindeki gizliyi? �imdi ikinci evlili�i yine tavsam��, kar�����n, o<br />

eskiden c���l c���l gazeteci k���n, art�k evden ç�kmayan, durmadan ev dekorunu yenileyen, küçük<br />

��ullar�na hastal�kl� derecede dü�kün, tipik bir 'evli-ev-kad���' olu�unu üzüntüyle izlemekteydi. O<br />

mu öldürmü�tü Ülker'in kariyer heyecanlar���, h�rslar���, beklentilerini? Yoksa kad�nlar�n derininde<br />

gizli 'tek tip e�itim kal�nt�lar�'n� m� hortlatm����? Anlayam�yordu... Biraz da korkuyordu<br />

anlamaktan...<br />

Evden ta��nmak, çekip gitmek ay�p olur diye - müthi� nazik bir erkekti, asla terk edemezdi - hâlâ<br />

geceleri e<strong>ve</strong> gidiyordu. Art�k konu�acak, payla�acak, en kötüsü birlikte gülecek hiçbir �ey<br />

bulamazken ...<br />

Olmuyordu, yine aks�yor, yine yolunda gitmiyordu özel hayat�!<br />

Devrimci ruhunun örgütlenme e�ilimi, anar�ist ki�ili�inin y����� <strong>ve</strong> ba��ms�z yap���yla sürekli<br />

çeli�meyi sürdürecekti besbelli. Ne olursa olsun, yenilikten yanayd� <strong>ve</strong> hiç de�ilse bu yan���<br />

didiklemeden seviyordu. On y�l önce, uzun iç donu giyip, saz çalarak aralar�na kar������ köylülere,<br />

�imdi kaç���lmaz kentli görünü�ü <strong>ve</strong> önlenemez, asla geri dönülemez evrensel zihniyetiyle, gitar<br />

çalarak, Ye�iller Partisi ad�na gitmek belki de kendi glasnost <strong>ve</strong> perestroykas��� ya��yor olu�uyla<br />

ilgiliydi. Eskiden türküler söylerken, saz çalarken, köylülere benzemeye çal���rken de hiç<br />

gizlememi�ti; o daima Beatles'�n 'Yes-terday'ini, Carole King'in 'You'<strong>ve</strong> got a friend'ini tercih<br />

etmi�ti.<br />

Teoman, çiçek <strong>ve</strong> devrimin yan yana büyüyece�ine inanan, silahlardan çiçek, umut <strong>ve</strong> özgürlük<br />

�����raca��m san�rken, silahlar�n kan ak�tt����� görüp ����ran, alt üst olan, co�kulu, <strong>roman</strong>tik, bir<br />

yan�yla daima naif, f�lantrop, yarat��� kocaman bir çocuktu. Bu yüzden kimi gün kafas�<br />

karmakar���k <strong>ve</strong> karanl�k, kimi gün p���l p���l <strong>ve</strong> ayd�nl�k bir takvimi ya��yordu.


Baz�lar�, dünyan�n tekdüze, insafs�z <strong>ve</strong> teksesli bir gezegen olmas��� k�l pay� farkla, bu gibi<br />

insanlar�n varl�����n engelledi�ini söylerler. Art�k onlar�n yüzsuyuna m�, yoksa onlar�n yüzünden<br />

mi; bilinmez...<br />

3*.<br />

O y�l öyle çok arkada����n anne <strong>ve</strong> babas� bo�and� ki, kendi aram�zda o çocuklara özgü<br />

ac�mas�zl�kla birbirimize sata��r olmu�tuk. "Seninkiler hâlâ bo�anmad�lar m�?" "Ay ne demode<br />

ailen var öyle..." Gülüyorduk sonra da: Hah hah ha!!! �imdi o arkada�larla s�k s�k rastla��yoruz<br />

hayat�n içinde <strong>ve</strong> kimse öyle çok gülmüyor art�k...<br />

Evini <strong>ve</strong> e�ini terk eden anne/baba, o s�ralar yine pek moda olan bir ba�ka �eyi yap�yor <strong>ve</strong><br />

Akdeniz'de yeni yeni ke�fedilen küçük kasaba ya da köylere gidiyordu. Yak�n çevremizde ya�ayan<br />

ilk terk <strong>ve</strong> bo�anma olay� annemin kolejden s���f arkada�� Sevin Teyze'nin ba��na gelmi�ti. Kocas�<br />

Semih Amca, önce evini terk etmi�, sonra Bodrum'a yerle�ip, tiyatro sanatç��� genç bir k�zla<br />

ya�amaya ba�lam�� <strong>ve</strong> orada bir lokanta i�letmeye koyulmu�tu. Elektrik mühendisi olan Semih<br />

Amca'n�n ard�ndan hemen herkes onu ay�plam��, annem Sevin Teyze'yi teselli etmi�, ben k�zlar�<br />

idil'e ac������m ama, çok k�sa bir süre sonra hemen herkes benzer bir parçalanmay� ya�amaya<br />

ba�lam����. Her �ey öyle çabuk oluyordu ki, ço�u çok gençken evlenip otuzlu ya�lar�nda 'boyu<br />

kadar' çocu�a kar��an bu aileler <strong>ve</strong> biz çocuklar� adeta bir moda olu�turuyorduk. Bugün de 'ailenin<br />

kutsall���na' ya da 'kad�n-erkek' ili�kisine kat� bakan bir insan de�ilim ama, ailesiz büyüyen<br />

çocuklar�n mutlaka eksik bir duygusal yanlar� oldu�unu çok iyi biliyorum. Bu en 'mükemmel'<br />

<strong>roman</strong>da bile, ciddi bir gramer hatas� gibi, iz b�rak�yor belleklerde...<br />

Asl�nda pek bir fark� yoktu. Ha anneniz gitmi�, ha baban�z... On dört-on be� ya�lar�nda bile olsan�z<br />

aldat�lm��, yaralanm��, aptal yerine konmu� gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yani haks�zl��a<br />

��ruyor-sunuz. Anneniz mutlu, son y�llarda hiç görmedi�iniz denli ne�eli <strong>ve</strong> canl� görünüyor.<br />

Baban�za bak�yorsunuz; biraz �����n, biraz uyu�mu�, ama kendi deyimiyle 'art�k bir karar<br />

<strong>ve</strong>rebilmekten ötürü kafas� dinç' bir adam olu<strong>ve</strong>rmi�. Mutsuz <strong>ve</strong> huzursuz olan bir tek sizsiniz!<br />

Annemin dansl� ak�am yemekleri, hareketli <strong>ve</strong> gösteri�li sosyal ya�am beklentileriyle, babam�n<br />

çal��ma tutkusu, meslek a���, her gün artan hobileri, tek ba��na bir laboratuvara kapan�p, günlerce<br />

dünyay� unutu�unda <strong>ve</strong> yeniden an�msay���ndaki - bana o y�llarda masum gelen - heyecan�n, bir<br />

türlü bulu�amay���ndaki yo�un dü� 22 k���kl�klar� art�k en çok sizin üstünüze ya�maktad�r.<br />

Birinin uzun içki kadehlerinin kristalinde parlayan 'gözde salon kad���' olma arzular���n solarak,<br />

��rç�n <strong>ve</strong> ilgisiz bir ete dönü�mesi... öbürünün kendi içinde ya�ad��� yarat��� co�kusunun öksüz<br />

kal�p, yapayaln�z bir kenara itilmesi...<br />

Annemin periyodikle�en iç çekmeleri, babam�n kronikle�en ilgisizli�i ya da tam tersinden okursam;<br />

annemin kronikle�en ald�rmazl��� <strong>ve</strong> babam�n periyodikle�en umutsuzlu�u...<br />

Havada as��� kalan arzular, hayaller, 'ke�ke'ler, 'e�er'ler, espriler, s���nt�lar, ama mutlaka hedefini<br />

bulan i�neli sözler, imâlar <strong>ve</strong> suçlamalar!<br />

Peki ama, hiç mi ayn���ark�lar� payla�mam��lard�? Hiç mi ayn� espriye gülüp, ayn� plânlar�, dilekleri<br />

<strong>ve</strong> heyecanlar� yakalad�klar�, hiç de�ilse böyle sand�klar� zamanlar olmam����? Anla���klar�,<br />

birbirlerinin gözlerine bakarak eridikleri, bedenlerinin birbirlerine do�ru kayd���, dokunu�lar�yla<br />

�sland�klar� günler ya da anlar olmad� m�?<br />

Annemle babam hiç mi sevmediler birbirlerini? Sevdilerse, se<strong>ve</strong>n iki insan nas�l <strong>ve</strong> ne zaman bunca<br />

yitirebilir ho�görüyü, sayg��� <strong>ve</strong> ilgiyi? Do�rusu, �imdi dü�ündü�ümde bamba�ka yan�tlar<br />

<strong>ve</strong>rebildi�im bu sorulara, on dört ya��mdayken çaresiz, umutsuz baka-kal�yordum.<br />

Her yan�tta da biraz umut, biraz çare vard�r!<br />

"Bizi de sevmiyorlar abla!"<br />

Cem beni ço�unlukla ad�mla ça����r. 'Abla' dedi�i zamanlar kendi içinde bir sorunu vard�r mutlaka.<br />

Birbirlerini sevmi�lerdi. Ortak yanlar� var m�yd�? Bunu çok dü�ündüm, fakat bulamad�m. Ama<br />

annemle babam�n birbirlerini sevdiklerine inan�yordum. Çünkü ben on be� ya�lar�mdayken Björn<br />

Borg'u çok se<strong>ve</strong>rdim. Oysa onu hiç görmemi�, gerçekte hiç tan�mam����m. Björn Borg'a öylesine<br />

tutkundum ki, onunla her �eyi payla�aca��ma yürekten inan�yordum.


Annemle babam da, o ya�larda sevmi�ler birbirlerini.<br />

Björn Borg'u nas�l olup da yak���kl� bulmu�um, öyle gözünki , büyütmü�üm, diye ����yorum<br />

�imdi.<br />

"Bizi istemiyorlar abla, ikisi de istemiyor bizi." ; !<br />

Terk edilmi�lik hissi Cem'i benden daha çok sarst� ilk ba�larda. Oysa onlar birbirlerini terk<br />

etmi�lerdi, bizi de�il. Birbirlerinden nefret etmeye ba�lamad�klar� sürece bizim için tehlike yoktu.<br />

Çünkü her çocuk ya görünü�ü, ya ki�ili�i, bazen ikisiyle birden ebe<strong>ve</strong>ynden birine daha yak�nd�r.<br />

Babam, do�as� gere�i daha yumu�ak, daha sakin <strong>ve</strong> uyumlu biriydi. Anneme gelince, annem çok<br />

daha duygusal <strong>ve</strong> çabuk alev alan biridir. Üstelik kin tutar, nefret etmeyi se<strong>ve</strong>r. Büyük bir tehlike<br />

içindeydim. Çocuklu�umdan beri herkes ama özellikle annem, bazen sitemle, bazen öfkeyle benim<br />

her �eyimle babama benzedi�imi söylerdi. Ben babama benzemeye bay���yordum, mutluluktan içim<br />

eriyor, gururdan midem a���yordu.<br />

Ama ya annem tahammül edemeyecek denli nefret ederse babamdan, ya kin tutarsa ona?... Ya<br />

annem...<br />

"Bizi unutmazlar de�il mi abla?"<br />

Hay�r, Cem için bir tehlike yoktu. O anneme çok benziyordu çünkü! Ama annesi-babas� ayr�lan<br />

çocuklar için, o s�ralar bilmedi�im ba�ka tehlikeler de vard�: Gü<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong> belirlilik kavramlar���n<br />

güdük kalmas�! Ya�am boyu insanlara gü<strong>ve</strong>nmemek, a�ka inanmamak <strong>ve</strong> belirsizlik içinde kaygan<br />

bir zeminde tutunmaya çabalamak!...<br />

"Bir daha e<strong>ve</strong> hiç dönmeyecekler mi abla?"<br />

Bir ki�i hariç hepimiz bu oyunun yaz sonu bitece�ini, herkesin kendi evine dönüp, eski düzenini<br />

sürdürece�ini sanm����k; hepimiz! T�pk� y�llar önce bize yolculu�a ç�kt�klar� söylendi�inde hep<br />

inand�����z gibi, bu yolculuktan da döneceklerdi; bize <strong>ve</strong> evimize! Ama 'O', art�k 'e<strong>ve</strong>'<br />

dönülmeyece�ini biliyordu. Art�k hiçbir �eyin ayn� olmayaca����, her �eyin bamba�ka ya�anaca����<br />

o s�ralar bilen tek ki�iydi o! Ad� Selen'di.<br />

Anar�izm, Yunanca 'yönetimsiz' anlam�na gelen 'an arkhos' kelimesinden kaynaklan�r. Sözlükler,<br />

anar�izmin temel olarak, insanlar�n devletsiz olarak hakça <strong>ve</strong> uyumlu bir düzen içinde ya�ayabileçeklerini,<br />

bir devlet sistemi kurulmas���n insanlara zarar <strong>ve</strong>rdi�ini savunan toplumsal felsefe <strong>ve</strong><br />

siyasi ak�m oldu�unu yazar. Anar�ist-24 ler, Marksist <strong>ve</strong> sosyalistlerden bu temel anlay��<br />

yüzünden ayr���rlar.<br />

Anar�ist, yaln�zca her çe�it otoriteye, yöneten güce ya da yerle�ik düzene isyan eden ki�i olmas�na<br />

kar��n, günlük ya�amda, teröristle e�anlaml� muamele görür. Oysa, �iddet kullanmadan anar�ist<br />

olunabilece�i unutulmu�, umursanmam��, belki de hiç bilinmemi� ya da kavramlar üzerinde<br />

dü�ünmenin lüks say�ld��� toplumlar�n, sözcük <strong>ve</strong> kavram hazineleri, bir de bu yolla güdük <strong>ve</strong><br />

yoksul b�rakma toplu k�����na u�rayarak, katledilmi�tir.<br />

Teoman, büyük bir keyifle kendini 'daima bir ayk���', 'sürekli muhalif <strong>ve</strong> 'do���tan anar�ist' olarak<br />

tan�mlad���nda, çevresinde ayd�n <strong>ve</strong> yar� ayd�n bildi�i insanlardan bile 'y�����', 'sekter', 'k�����'<br />

damgas� yemi�tir.<br />

Uzun y�llar, çevresindeki bu insanlara, anar�izmin felsefesi <strong>ve</strong> tarihi üzerine aç�klamalar yapt�,<br />

didindi, anlatt�. Bunlar� yapabilmek için de bol bol okudu, ara���rd�, dü�ündü.<br />

Godwin'in XVIII. yüzy�lda "Otorite do�aya ayk�����r" deyi�inden ba�lay�p, Proudhon'un 'Mülkiyet<br />

Nedir?'ine uzanan, oradan Bakunin'cilerin 'kolektivist' yerine, 'anar�ist' kavram��� kullan��lar�na <strong>ve</strong><br />

anarko-sendikalizme kadar, inceledi, ö�rendi, anlatt�...<br />

Bu yolla da ba�aramay�nca, bu kez, bir dü�ünce biçimi olarak sanatç�lar <strong>ve</strong> felsefeciler aras�nda<br />

benimsenen anar�izme sar�ld�. Pissaro, Mallarme, Oscar Wilde, Max Stirner, Leo Tolstoy, M.<br />

Gandhi gibi bar��se<strong>ve</strong>r anar�istleri tan���, tan�tt�.<br />

Huxley'in 'Cesur Yeni Dünya' kitab� elinde dola��� bir süre. Ya�am�n her boyutunda kurulan <strong>ve</strong><br />

kurulacak düzenlere kar��, 'kar��t bir kültür' olu�turmak istedi�ini yineledi durdu. Ama yine de<br />

üzerine vurulmu�, 'y�����', 'sekter' gibi negatif damgalardan kurtulamad�. Sonunda he<strong>ve</strong>si kaçt�,<br />

böyleleriyle ne felsefe, ne de semantik tart��mamaya karar <strong>ve</strong>rdi.


Oysa �iddetten, zorbal�ktan <strong>ve</strong> terörden nefret ederdi. Çiçek kopartmak bile öldürmekti onun için.<br />

Ruhu anar�ist olan hümanistlerin varl����� yads�mak, nereye kadar onlan görmemizi engeller?<br />

Çünkü asl�nda gerçek bir step kurdu kadar vah�i ruhlu Harry Haller da bir hümanistti <strong>ve</strong> inançl�yd�.<br />

Pek çok insan�n 'Bozk�r Kurdu'nun<br />

hastal�k, kriz <strong>ve</strong> y���m üzerine kurulu oldu�unu dü�ünmesinin aksine, o bir iyile�menin<br />

<strong>roman</strong>���r!<br />

Teoman'�n anar�istli�i yaln�zca dü�ünsel diye tan�mlanamaz, ayr�ca, kendi kurdu�u sistem <strong>ve</strong><br />

kurumlara ac�mas�zca kar�� ç�kt��� da söylenmelidir. "Daha iyisini kurabilmek için, kurmay� yeni<br />

bitirdi�imi y�kma cesaretini gösterebilmeliyim," derdi can� yan�yor, ama bunu gizlemek için zorla<br />

gülümsüyormu� gibi bakarak, özellikle kurumsalla���� de�erlere ba�kald�ran Teoman'�n, buna<br />

kar����k kendini bir türlü kurumlardan kurtaram�yor olu�u, belki de kendi antitezini bunca apaç�k<br />

yakas�nda ta��yan o ender insanlardan biri k���yordu onu.<br />

Bilenler, anar�istlerin eninde sonunda bir otoriteye boyun e�mek gereksinimiyle tutu�up, orta<br />

ya�����klar�nda da ço�unun bir inanç ya da bir sembole s���nd�klar��� söylerler. Teoman da bunu<br />

bilenlerdendi.<br />

Çocukken oyuncaklar��� bozup öndeki parçalar� arkaya, arka-dakileri öne takt�����, ilkokulda tarih,<br />

co�rafya kitaplar��� k�rm��� kalemle düzeltip, Türkiye'yi ille de bir ada görmek e�ilimiyle<br />

��retmenlerini çileden ç�kartt����� gülerek anlat�rd� annesi, öyle ki, Fransa'n�n kuzey-bat���na irice,<br />

�öyle ingiltere'nin iki kat� kadar, be�gen bir Türkiye adas� yerle�tirir, özene bezene boyard� onu.<br />

Fatih Sultan Mehmet son anda istanbul'u fethetmekten cay�p, gemileriyle Amerika'ya gider, bütün<br />

yerli kabileleri birle�tirip, onlar�n 'büyük �efi' olarak oraya yerle�ir. Fatihten kentinde ömrünün<br />

sonuna dek mutlu ya�ard� onun tarih kitab�nda (Henüz 'Hoca Efen-di'nin Sandukas�' yaz�lmam���� o<br />

��ralar). S�nav kâ��tlar�na yazd��� öyküler, uydurdu�u olaylar sonucu ald��� cezalar�n, ö�üt <strong>ve</strong> k���k<br />

notlar�n hesab��� kimse bilmiyordu.<br />

Ortaokuldayken annesinin gözünden bile sak�nd��� kitaplar�na göz dikmi�ti, özellikle<br />

Shakespeare'ler... Çünkü Shakespeare annesinin gözdelerinden biriydi <strong>ve</strong> s�k s�k kütüphaneden<br />

��kar, yeniden okunurdu. O�lunun merak�na <strong>ve</strong> bitmez tükenmez sorular�na dayanamayan annesi,<br />

onlar� tek tek özetlemek, onun anlayabilece�i k�sa öykülere dönü�türmek zorunda kalm����. Küçük<br />

Teoman da hiç vakit kaybetmeden k�rm��� kalemini eline alm��, kitaplar�n son sayfalar�na, yeni<br />

'son'lar yazmaya ba�lam����.<br />

26<br />

Kral Lear asl�nda Cordelia'n�n öz babas� olmad����� ö�renmi�, genç k���n gerçek babas���n bir<br />

bal�kç� oldu�u ortaya ç�km����. Bal�kç� babas�, Cordelia'n�n dürüst <strong>ve</strong> içten sevgisinden ho�nut<br />

kalm��, o s�rada yak�nlardan geçen îskoçya Kral� Duncan'�n o�lu Malcolm da genç k�za â��k<br />

olmu�tu. Taç giyme töreninde Cordelia'yla evlenen Malcolm, dü�ününe Kral Lear'� da da<strong>ve</strong>t etmi�,<br />

ama Lear o s�rada Hamlet'in babas���n hayaleti rolünü oynad��� için dü�üne kat�lamam����. Othello<br />

son anda intihar etmekten vazgeçip, Ro-ma'ya Cesar'� kurtarmaya ko�mu�tu. Romeo <strong>ve</strong> Juliet<br />

birbirine kavu�mu�, sonra da göçmen olarak Amerika'ya yerle�mi�lerdi.<br />

Annesi Cahide Han�m kitaplar�na dü�kün bir kad�nd�. Belki de üni<strong>ve</strong>rsiteye devam edemeyi�i,<br />

lisede içinde kalan edebiyat tutkusunun ö�retmenlik <strong>ve</strong>ya yazarl��a dönü�emeyi�indeki dü� k���kl���<br />

<strong>ve</strong> eziklik duygusunu, kitaplar�na gösterdi�i a���� sahiplenme duygusuyla örtüyordu. Kentler,<br />

kasabalar aras� sürekli ta��nmakla geçen ya�amlar�nda, Cahide Hamm'�n giderek büyüyen kitap<br />

koleksiyonunun kutulara yerle�tirilip, iplerle ba�lan�� seremonisi konu kom�uyu daima �����na<br />

çevirirdi. Yeni evlerinde hemen kütüphane ya da kütüphanemsi bir �ey bulunur, ayn� tören bu kez<br />

de, kutular�n a���� <strong>ve</strong> kitaplar�n yerle�tirilmesi s�ras�nda ya�an�rd�. Hele kitaplar��� al�p, geri<br />

getirmesinler, hele iade edildi�inde tek sat���na halel gelmi� olsun; o yumu�ak, sakin, anlay����<br />

Cahide Han�m nas�l da aksi <strong>ve</strong> sinirli olurdu!..<br />

Kitaplar� konusunda k�zmad��� tek ki�i Teoman'd�. O�lunun bir gün 'iyi bir yazar' olaca��na<br />

inand���ndan, özenle onun ya��na uygun kitaplar listesi haz�rlar, defter <strong>ve</strong> kalemler al�r,


Shakespeare <strong>ve</strong> di�er <strong>ve</strong>rsiyonlar�m bu defterlere yazmaya te�vik ederdi onu. Oysa küçükken de<br />

Teoman'� tahrik eden kitaplar�n üzerine yaz� yazman�n ta kendisiydi!<br />

Teoman'la Cahide Han�m aras�nda, baba Hilmi Bey'le abla Ner-gis'in de bir türlü kavrayamad���<br />

tuhaf, gizemli bir yak�nl�k vard�. D��ar�dan bak�nca, düzenli, disiplinli <strong>ve</strong> ho� bir kad�n olarak<br />

görünen Cahide Han�m, tatl� dili, yumu�ac�k bak��lar� <strong>ve</strong> sonsuz izlenimi <strong>ve</strong>ren ho�görüsüyle ustaca<br />

süsleyip, gizledi�i 'dedi�i dedik' düzenini mutlaka kurup, sürdüren, bütün 'sakl� inatç�lar' gibi asla<br />

ödün <strong>ve</strong>rmeyen iç dünyas�nda, yaln�zca Teoman'a farkl� davran�rd�.<br />

"Teo çok farkl� çocuk. Hayal gücü bir sanatç���nki kadar geni�, hiciv yetene�i bir edebiyatç� kadar<br />

ince <strong>ve</strong> sivri. Üstelik bu, sadece bir çocuk olmas���n tabii sonucu de�il. Onunki, yap�����n<br />

engellenemez hususiyetinden men�eyleniyor. Belki de ailede birilerinde gizli kalm�� bir yetenek,<br />

onda ba�att�r. Teo'yu anlayabilmek için ki�inin sanata, yarat������a a�ina olmas� gerekir."<br />

Ailedeki o sakl� kalm�� yetenek elbette kendisiydi. Buna sonuna dek inand� Cahide Han�m.<br />

Annesinin ölüsünü buldu�u s�rada, ilk kar���ndan yeni bo�anm�� gencecik bir adamd� Teoman.<br />

Kafas���n içi yepyeni projeler, dü�ünceler <strong>ve</strong> beklentilerle karmakar���kt�. Yine ona dan��mak, yine<br />

onunla yemek yemek için kap����� çalm����. K���n bir türlü git-meyecekmi�çesine so�uk <strong>ve</strong> karanl�k<br />

pençelerle kentin yakas�na yap������ aylardan biriydi. K��lar�n güzelli�i baz� kentlerde asla<br />

ya�anamaz, istanbul da böyledir.<br />

Kap��� kimse açmad�. Yedek anahtarla içeri girdi�inde yata��nda uyuyor buldu onu. Annesine ölüm<br />

biçimi nedeniyle hiç k�zmad�. Biraz suçluluk... Belki... Ama böylesinin en güzeli oldu�una karar<br />

<strong>ve</strong>rince rahatlad�. Bu rahatl��� s�k s�k bozulsa da, inand�����ey de���medi; annesine en yak��an ölüm<br />

�ekli buydu!<br />

Yüce Akl�n Erdemi!<br />

"Neredesin, ey yüce ak�l?"<br />

Ba��� oldu�u sol fraksiyondan, �iddete kar�� oldu�u için, büyük hayal k���kl��� içinde koptu�undan<br />

beri, sab�rl� bir aray��la, alternatif felsefeler <strong>ve</strong> politik sistemler aras�ndaki o ince, uzun <strong>ve</strong> sonsuz<br />

yola yeniden dü�mü�tü Teoman.<br />

Henüz Ye�iller Partisi'nin 'Y'si bile ortada yokken, 'ideal toplum' üzerine dü�ünceler üretip tüketti�i<br />

günlerdi. Sonunda, 'küçük güzeldir'e gelip dayanm���� dü�ünceleri. Bunun bilinen en eski kökeni<br />

olarak da Taoizm'le kar��la������.<br />

Taoizm pek bilinmez, ayd�nlar aras�nda moda edilmezdi o s�ralar.<br />

K�sa say�lacak, ama oldukça ciddi <strong>ve</strong> yak�n bir ili�ki ya�ad��� is<strong>ve</strong>çli k�z arkada�� Ulla'n�n, Bat�<br />

Avrupa'da esen 'Do�u Felsefesi' <strong>ve</strong> 28 mistisizmi rüzgâr�yla ta����klar� yalam���� yüzünü önce.<br />

Ulla'n�n getirdi�i, yollad��� kitaplar, makaleler, önce metafizik <strong>ve</strong> dinî yan�yla itici gelse de,<br />

��rendikçe Taocu felsefe <strong>ve</strong> yönetim sistemleri giderek ilgisini çekmi�ti.<br />

"Uygarl�k, do�al düzenin bozulmas� anlam�na geldi�inden, her toplumsal reform, asl�nda uzak<br />

geçmi�e bir dönü�tür <strong>ve</strong> ba�lang�çtaki bozulmam�����a ula�mak amac�ndad�r."<br />

Yüca Akl�n Erdemi'nde böyle diyordu Lao-Tse.<br />

Heyecanlan�yordu Teoman. Ekoloji, çevre politikas� konusunda hiçbir donan��� yoktu; yaln�zca<br />

içgüdüleri, genel kültürü, aile e�itimi, hepsi bu. Ama modern dü�ünceler aras�nda bürokrasiye,<br />

kanun <strong>ve</strong> teknolojiye kar�� ç�kan anar�ist <strong>ve</strong>rsiyonlar�n Tao-te Ching'den kaynakland�����<br />

dü�ünüyordu.<br />

"Thoreau, Gandhi, Tolstoy, Schumacher," diyordu heyecanla,<br />

"Bunlar�n en eskisi Lao-Tse, en yenisi Foucault <strong>ve</strong> belki ben!" Ayn� dönemde, yine Avrupa'da koyu<br />

bir Sidartha f�rt�nas� esiyordu <strong>ve</strong> - sa�olsun - Ulla'n�n çantas�ndan bir de Hesse ç�km����. Okumu�tu<br />

Teoman. Ama Sidartha'n�n H�ristiyan kökenli bir Avrupal��� etkileyi�iyle, do�u <strong>ve</strong> Müslüman<br />

kökenli bir Akdenizli'yi etkileyi�i aras�nda da�lar kadar fark oldu�unu bilerek, fark ederek<br />

okumu�tu.<br />

Ulla, hâlâ kitaplar yollar ara s�ra...<br />

"Az nüfuslu, küçük ülkeler olu�turunuz," diyordu Lao-Tse.


"Böylece, gereksindi�inizden <strong>ve</strong> kulland�����zdan yüzlerce kez fazlas��� sa�layabilirsiniz." i�te,<br />

yeni toplum anlay���, günün birinde mutlaka böylesi bir yöne kayacakt�. Buna inan�yor, buna<br />

heyecanlan�yordu Teoman.<br />

"insanlar�n ya�amlar��� de�erli k���n <strong>ve</strong> bunu onlara hissettirin. Böylece uza�a göçmek<br />

istemeyeceklerdir." Politikac�lar�n mutlaka çok okuyan, felsefe <strong>ve</strong> sosyoloji bilen insanlar olmas�<br />

gere�ine dayan�yordu burada dü�ünceleri. Oysa hukuk <strong>ve</strong> ekonomi öncelik kazan�yor pratikte. Bir<br />

�eylerin de���mesi zorunlu olunca kollar� s�vad�, ama az sonra, de���tirdiklerini de���tirmesi gere�i<br />

gelecekti gündeme...<br />

"Keskin silahlar var oldukça, o ülkede karga�a artar!"<br />

Bu dü�üncelerin bir k�sm��� hayata geçirerek bir dernek, grup <strong>ve</strong>ya politik parti kurulabilir miydi?<br />

Dü�üncelerini e�e-dosta, eski, yeni, siyasi, akademisyen, meslek sahibi çevresine açt���nda,<br />

ço�unluk güldü ona. Zaten dostlar���n bile bak��lar�nda ona 'deli' ile 'zavall�' aras�nda yer alan 'bir<br />

tahtas� eksik'e ayr�lm�� renkler bulundu�unu yads���yordu. Fakat bu onu rahats�z etmiyor, hatta bir<br />

ayr�cal�k keyfi bile <strong>ve</strong>riyordu.<br />

"Teo'nun farkl� oldu�unun, do�du�undan beri fark�nday�m. Ta���nl�k <strong>ve</strong> ç�lg�nl�klar�nda daima<br />

zekâ <strong>ve</strong> espri bulunmas� bunun bir belirtisidir. O�lum ne yaparsa yaps�n, özel <strong>ve</strong> orijinal birisi<br />

olacak, bu yüzden onu pek az ki�i anlayabilecektir," derdi Cahide Han�m; ilk anlayan�n kendi<br />

oldu�unun gururuyla.<br />

"Ütopyac�!"<br />

"Yine uçuyor Teoman."<br />

"Kültürlü, çal��kan çocuktur ha! Bakma sen hayalperest oldu�una, Teknik Üni<strong>ve</strong>rsite mezunudur."<br />

"S��� Marksist'ti bir zamanlar, 'içeri' girdi�ini söyleyenler var ama ben pek inanm�yorum."<br />

"O zamanlar da Ütopya, anar�izm üzerine çok okur, çok konu-�urmu�. Bir de edebiyata kar��<br />

zay�fm��. Galiba d��lanm��, özele�tiriye çekilmi�... Bilmiyorum, söylentiler öyle..."<br />

"Güzel konu�ur, <strong>roman</strong>tiktir, heyecanl���r. Eh, kad�nlar bay���r bunlara..."<br />

Hiçbirine ald�rm�yordu Teoman, "insan karakterini ya�amal�," diyordu. "Aksi halde ba�kas���n<br />

hayat��� ya��yor demektir!" Bu özgü<strong>ve</strong>nin inanç <strong>ve</strong> sevgiyle örülmü� iç duvarlar���n ustas�, duvar<br />

örme konusunda ku�kusuz çok ba�ar��� <strong>ve</strong> öz<strong>ve</strong>rili birisiydi. Çocukken kurulan böylesi özgü<strong>ve</strong>n,<br />

ya�am� boyunca ayakta tutar insan�. Tek kusuru dozu güç ayarlanan bir megalomanidir ki, ustas�<br />

bunun da sanatç� bir ki�ilik için gerekli bir g�da oldu�unu dü�ünüyordu. Dü�ünemedi�i; iyi bir<br />

sanatse<strong>ve</strong>rin, kaliteli bir kültür tüketicisinin sanatç�, yarat��� <strong>ve</strong>/ya kültür üreticisi olmak üzere piste<br />

��kart�ld���nda ya�ayabilece�i bunal�mlard�.<br />

Hiç ad��� koymad�klar� halde anne-o�ulun son y�llarda kar����kl� ya�ad�klar� bunal�mlarda, bu dü�<br />

����kl�����n ne derece rolü vard�?... Hiç konu�amad�lar... Annesi erken davrand�, çabuk kaçt�.<br />

"E�itimimizi, zihniyetimizi de���tirmeliyiz. Hareket eden, eylemci, ama sahip olmadan ba�aran,<br />

ba�ar���yla gururlanmayan, 3° bundan avantaj sa�lamayan, kendini üstün saymayan insan tipi<br />

yeti�tirmeliyiz!"<br />

Bunu ba�armak ancak do�aya dönük, do�a, hayvan <strong>ve</strong> insan sevgisini yüreklere a��layacak bir<br />

��itim program�yla olas�yd�. Böylesi tüketim h�rs�yla ko�ullanm��, gurur <strong>ve</strong> yar�� üzerine kurulu<br />

toplumlarda hiç de kolay de�ildi dü�ündüklerini gerçekle�tirmek, ama olanaks�z da say�lmazd�.<br />

Hiçbir �ey olanaks�z olmamal�yd� zaten.<br />

"Yeterince paran olmal�, bu �ans getirir, ama çoktan fazlas� zararl���r!" diyordu Lao-Tse. Zaten<br />

böyle bir ya�am kurmam�� m�yd� kendisine? istese, pek çok 'eski solcu' arkada�� gibi büyük<br />

�irketlerde dan��manl�k, yöneticilik yapar, ya�am standard��� '�irket hesab�na' faturalarla<br />

yükseltirdi, iyi bir mühendisti, yok hay�r, büyük �irketlerde çal��may� ele�tirdi�inden de�il - herkes<br />

kendi kendine hesap <strong>ve</strong>recektir sonunda - o bir 'patron'u olmas�na al��amayacak bir ki�ili�i oldu�u<br />

için ancak iki yakas��� birle�tirecek kadar kazanarak ya�amay� tercih ediyordu.<br />

Sorumsuz oldu�unu söyleyenler çoktu. Ama çocuklar���n ikisine de düzenli para yollad����� kimse<br />

yads�yamazd�. Sorumlulu�unun s���rlar� konusunda tart��maya gelince; bunu hiç sevmiyordu!


"Sen hep böyle ütopik, hatta sekter <strong>ve</strong> pasifize biriydin Teo!"<br />

Ablas� Nergis eskiden çok daha sert ele�tirirdi onu. K�zar, öfkelenirdi karde�ine. Annelerinin tuhaf<br />

<strong>ve</strong> beklenmedik ölümüne kadar sürdü bu. Sonra ili�kileri daha yumu�am��, bir bak�ma birbirlerine<br />

yeniden kavu�mu�lard�. Yak�n çevresinde ölüm ya�amam�� genç insanlar, dostluklar� <strong>ve</strong> sevgiyi bol<br />

keseden harcarlar!<br />

Teoman'a gelince, o daima Nergis'e hayranl�kla kar���k bir a�kla ba���yd�. Çünkü ablas� zaten<br />

hayranl�k duyulacak denli ak�ll�, güçlü <strong>ve</strong> zarifti. A�ksa; o, Cahide Han�m'�n k���na aynen arma�an<br />

etti�i ye�il çekik gözleri, ç���k elmac�k kemikleri <strong>ve</strong> Modigliani boynuyla ilgiliydi. Ya�� ilerleyip,<br />

genç <strong>ve</strong> toy bir k�zdan, olgun bir kad�na yöneldikçe iyice annesine benzemesinin alt�nda yatan s�r<br />

da buydu.<br />

"Hep kar��t, hep ters adamd�n sen Teo. Annemin ilgisini çekmek için yap�yordun desem, annem<br />

zaten bütün varl���yla senindi. An�ms�yor musun, okul temsillerinde rolünü be�enmedi�in için ya<br />

sahneyi terk ederdin ya da ��p kendi uydurdu�un sonu oynard�n. Tanr�m, nas�l utan�rd�m! Herkes<br />

güler, o küçük kasabalarda 'kaymakam�n kaç�k o�lu" derlerdi sana. Annem... O, o�lu ne yaparsa<br />

yaps�n, bundan gurur duyulacak bir yan bulurdu nas�lsa..."<br />

Bunlar konu�ulurken, bir tutam sitem, bir çimdik hüzün olurdu Nergis'in sesinde. Daima.<br />

Çocuklu�undan beri. Hep!<br />

An�msamaz olur mu hiç? Bir keresinde Frans�z edebiyat�na dü�kün, çok bilmi� edebiyat<br />

��retmenleri Madam Bovary'yi sahnelemek krizine tutulmu�tu. Türkçeye uyarlanm�� haliyle Emine<br />

olan Emma Bovary'nin kocas� Charles rolünde (bu da Çetin Bey olmu�tu) oynayan Teoman, son<br />

sahnede, siyanür içerek intihar etmesi gereken Emine'nin elinden zehiri al�p kendi içerek oyunu<br />

de���tiri-<strong>ve</strong>rmi�ti. Sahne olarak kulland�klar� okulun spor salonunda ço�unlu�u ö�renci <strong>ve</strong>lilerinden<br />

olu�an izleyicilerin bir k�sm� bu de���ikli�i anlamam��, ama ölürken ayaklar��� dimdik kald���p,<br />

dilini tuhafça titreterek yerde yatan Teoman'a bak�p, kahkahalarla gülmü�lerdi.<br />

Edebiyattan bütünlemeye kalm���� o y�l. Emma Bovary'yi oynayan doktorun k��� Güniz, hüngür<br />

hüngür a�layarak okulu terk etmi�, bütün y�l darg�n kalm���� Charles'a...<br />

"Sanki Amerika'y� yeniden ke�fetmek istedin sen Teo. Her keresinde yeniden..."<br />

"Kimselere anlatam�yordum Nergis, �ablonlardan nefret etti�imi, herkes için tek tek, bamba�ka<br />

yollar oldu�una inand�����."<br />

Nergis, "Bu benim karde�im adam olmaz," der gibi ba���� sall�yordu, gülümseyerek.<br />

Zeynep'e de anlatamam����. Oysa okulda en iyi anla����� arka-da�lar�ndand�. Ne ho� bir k�zd�.<br />

Uysald� ama canl�, ne�eliydi... Siyah, uzun saçlar�, kal�n kaslar�yla Ali McGraw'a çok benzetirdi<br />

çevresindekiler onu. Politik heyecan�n üni<strong>ve</strong>rsitelerde dalga dalga yay�ld��� dönemin elektri�iyle<br />

belki - belki de yine yapard� - okulun son y�llar�nda evleni<strong>ve</strong>rmi�lerdi. Asl�nda Zeynep'in gebeli�i<br />

tek neden de�ildi, ikisi de evli olmak fikrini çok e�lenceli bulmu�lard�.<br />

Aileler bu erken evlili�i onaylamam��, ama 'torun' sahibi olmak k�z tarafim yumu�atm����.<br />

Yumu�amayan tek ki�i vard�: Cahide Han�m! O�lunun sanatç� gelece�ine böyle bir ya�am�n ket<br />

vuraca����<br />

dü�ünerek, hep sessiz bir protesto içinde kalm����. K�zlar� Deniz'in do�umu çok sanc��� bir tarih<br />

dilimine denk dü�mü�, Zeynep'le Te-32 oman bebe�in keyfini pek çatamam��lard�. *<br />

��te tam o s�ralar Zeynep'in eylemci çal��malar���n ba�lad��� günlerdi. Deniz be� ayl�kken evi terk<br />

edip gidi�i, Teoman'� elinde biberonlarla bebek arabas� ba��nda, uykusuz geceler <strong>ve</strong> a���ndan<br />

yüre�ine uzanan apac� bir tat(s�zl�k)la yaln�z b�rakm����. Deniz'i anneannesi himayesine almak<br />

zorunda kald�. Çünkü Zeynep uzun süre ortadan kayboldu, ortaya ç�kt���nda da tutuklanm����.<br />

Ne bebek kalm����, ne ev, ne de kar���... Önceleri çok bo�, yaln�z hissetti kendini, ama k�sa bir süre<br />

sonra tuhaf bir rahatlama duygusuyla hafifledi�ini apaç�k ayr�msad�. K����� s�k s�k ziyaret ediyor,<br />

bulup bulu�turdu�u birkaç kuru�u kay�nvalidesine <strong>ve</strong>riyordu. Ama do�rusu kendi öz k�����, minik<br />

bebe�ini, sanki bir akraban�n, hatta kom�unun çocu�unu se<strong>ve</strong>r gibi seviyordu. Görmese unutuyor,<br />

an�msay�nca suçluluk duyuyordu. O s�ralar okulu bitirdi, mimarl�k bürolar�na, in�aat �irketlerine<br />

parça i�i yapmaya ba�lad�. Ayn� günlerde annesinin evine ta��nm����. Herkesi, her �eyi <strong>ve</strong> kendini


��yas�ya ele�tirdi�i, annesi d���nda kimseyle konu�mad��� 'inziva' günleriydi onlar, insanlar ölüyor,<br />

eski dostlar birbirine ate� ediyor, sokaklarda k�rm��� ayak sesleri duyuluyordu.<br />

"Bilen konu�mayand�r, konu�ansa bilgisiz," diyordu Lao-Tse.<br />

Bol bol okuyor, annesiyle tart���yor, ona gitar çal�yor, kareli defterlere notlar dü�üyordu. Sirenler<br />

çal�yordu her yerde...<br />

"Bilgi de�il, bilgelik önemli," diyordu Cahide Han�m.<br />

Nergis, çiçe�i burnunda, ama y�ld��� parlayan bir avukatt� o s�ralar. Yak���kl� kocas� I��k'�n önce<br />

profesyonel devrimcili�ini, �imdi de yurtd���nda ya�amak zorunda kal�����n maddi <strong>ve</strong> manevi<br />

yüklerini tek ba��na ta��yordu. Yaln�zd�. Annesi <strong>ve</strong> karde�ine en uzak oldu�u y�llar...<br />

"Ne güzel dans ederdin sen Nergis..."<br />

Uzun saçlar��� ensesinde iri bir topuz yaparak ku�u boynunu iyice uzatan, ye�il gözlerinde sisler<br />

uçu�an bir küçük k�z geldi gözü-v nün önüne.<br />

"Benim bütün arkada�lar�m sana â��kt� abla. Seninle gurur du^ yard�m..."<br />

Hâlâ güzel boynunu cömertçe açan Nergis gülümsüyordu. Birbirinin en yak�n çocukluk �ahidi,<br />

ancak karde�lerdir.<br />

"Senin danslar��� izlerken hep uzun boynunun çevresinde dolanan bir vah�i y�lan görürdüm,<br />

vah�iydi ama güzeldi. Renkli, parlak <strong>ve</strong> sana tutkun. Sana zarar <strong>ve</strong>rmekten çok korkar, her dans<br />

edi�inde kendini zehirlerdi... Art�k hiç dans etmiyor musun Nergis?"<br />

Nergis, 'hayali geni�, gönlü güzel karde�im' bak��lar�yla bakt� ona. Elini tuttu Teoman'�n.<br />

Aralar�nda iki ya� olmas�na kar��n, herkes Teoman'� onun a�abeyi san�rd�. Belki de geni� omuzlan,<br />

uzun boyu, gözlükleri <strong>ve</strong> sakal� onu oldu�undan ya��� gösteriyordu.<br />

"Annem seni öyle tuhaf, öyle mistik bir tutkuyla se<strong>ve</strong>rdi ki, dans ederken beni izleyi�inizden, sizi<br />

tek bir beden gibi görürdüm bazen. Senin müzik derslerin s�ras�nda, sonra bize gitar <strong>ve</strong> akordeon<br />

çal���nda, annemin sana bak���nda bir tap�nma, bir ermi�lik tonu vard� ki, çatlasam da, onun<br />

gözünde o yere ç�kamayaca���� anlard�m. Yaln�zca benim de�il, hiç kimsenin �ans� yoktu!"<br />

Bak����lar.<br />

"Annem seni hep benden daha çok sevdi Teo!" Sesinde kabulle-ni�, hatta sevgi yüklü dokunu�lar<br />

vard�.<br />

Sessiz kald�lar. Çocukken yapt�klar� gibi buharlanm�� cama vapur <strong>ve</strong> uçak resmettiler<br />

parmaklar�yla. Sonra sessizce camdan d��ar�ya uzand�lar...<br />

Annelerinin ölümünden sonra ilk kez bulu�mu�lard�.<br />

Anneannem ketum <strong>ve</strong> gururlu bir kad�nd�, inatç�yd�. Anneme bu sonuncusunu miras b�rakm��.<br />

Yetmi� dokuz ya��na dek sa���kl� <strong>ve</strong> dinç ya�ad�. Onun sülalesi uzun ya�ayan kad�nlarla doludur.<br />

Be� y�l önce banyoda ölü bulundu�unda, beyin kanamas�ndan bir ç�rp�da öldü�ünü söyledi doktor.<br />

Ne a���, ne s���, ne de bekleyi�...<br />

Anneannemi se<strong>ve</strong>rdim. So�uk <strong>ve</strong> mesafeli olmas�na kar��n gü<strong>ve</strong>nilir <strong>ve</strong> dayan�kl�yd�. Annem <strong>ve</strong><br />

babam ayr� ayr� evi terk ettiklerinde, onun varl���, Cem'le beni çok gereksindi�imiz 'hâlâ bir evimiz<br />

1YS3<br />

oldu�u' dü�üncesinin sa���kl� <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nli kanatlan alt�na alm����. Yeme�e geç kalmaya, di�<br />

��rçalamay�p, el y�kamamaya, da����k ya-J|4 �amaya, çatal-b�çaks�z yemek yemeye, 'günayd�n's�z<br />

güne ba�lama-~' ya, tek sesli müzi�e, sar�msak kokusuna, kirli çoraplara, dedikoduya,<br />

ge<strong>ve</strong>zeli�e, dü�üncesiz para harcamaya <strong>ve</strong> Türk-Yunan dü�manl���na tahammül edemezdi.<br />

Tahammül ettiklerinin listesi çok k�sad�r: K��� Nilgül! 1900 y�����n ortalar�nda, Girit adas�nda<br />

do�mu�, varl�kl� ailesinin istanbul'a göçü, geni� akraba çevresini parçalam��, giderek ailenin son<br />

bireyi haline gelmi�ti. Bence bir yerlerde, galiba Söke'de akrabalar�, yak�nlar� vard� ama onun<br />

aksili�e varan dikba������� <strong>ve</strong> kurulu�a dayanan kat�����, çevresindekileri uzakla���rm�� olmal�yd�.<br />

Bize hiçbir yak���ndan söz etmedi, hiçbir çocukluk an��� anlatmad�. Annemin bildikleri de<br />

����rl�yd�. Çok güzel Girit yemekleri yapard�. Etten çok sebzeye <strong>ve</strong> zeytinya���lara dönük, lezzetli<br />

<strong>ve</strong> sa���kl� bir mutfak kültürünü ta������� ailemize. Galiba babamla en iyi anla����� iki konudan<br />

birisi buydu. "Az, hafif <strong>ve</strong> s�k yemek yemeli. �eker, ya� <strong>ve</strong> et gibi tahrik edici, zevk <strong>ve</strong>rici


maddelerden uzak durmal�!" Anneannemin uzun <strong>ve</strong> sa���kl� ya�am� belki dinç <strong>ve</strong> 'kimseye muhtaç<br />

olmadan' geçti ama, onu bir kez bile kahkahadan gözleri ya�arm�� bir keyifle, hiddetten köpürmü�<br />

bir öfkeyle ya da zevkten dört kö�e olmu� bir bayg�nl�kta görmedim.<br />

Babam�n anneannemle anla����� ikinci konuysa annemdi! Her ikisi de annemin ne istedi�ini<br />

bilmeyen <strong>ve</strong> sorumsuz bir kad�n oldu�unu dü�ünürlerdi. Ne tuhaf, y�llar sonra babam�n da benzer<br />

bir suçlamayla ya�am���n en önemli f�rsat��� kaç�raca���� kim tahmin edebilirdi?... Do�rusu,<br />

anneannemle babam�n zeytinya��, �eker, tuz <strong>ve</strong> et üzerine anla���klar� tarih, 'annem' üzerine<br />

anla�malar�ndan çok daha sonraya denk dü�er. Belki aralar�nda konu�madan, bak��arak, hatta<br />

bak��madan, sezilerek var�lm�� bu antla�ma, babamla annemin evliliklerinin birinci y���nda ben<br />

do�du�umda kar�� dairemize yerle�en anneannemle babam aras�nda aniden olu�mu�tu. Ama k�sa,<br />

kesik cümlelerle k����� ele�tiren, homurdanan anneannemin bunu bizim önümüzde babam�n sabr���<br />

desteklemek için ortaya koyusu, hep birlikte ya�ad�����z son y�llara denk dü�er. "NilgüPün evcilik<br />

oynamad����� anlamas� gerekir!" "Onu büyütürken çok ��martm���m efendim!"<br />

"Birinin k���ma, çok ileri gitti�ini söylemesi vaktidir art�k!"<br />

Onun iki kez evlendi�ini söylemi�ti annem. Ama ilk evlili�i de, ikincisi kadar gölgede kalm����r<br />

benim için. ilgisizli�imden de�il, bu tamamen hiç kimseyle yak�n dost olmaya yana�mam��<br />

anneannemin mesafeli tutumundand�r. Anneannem 'Nilgün Han�m'a kimse 'Nilgün teyze' diye hitap<br />

edememi�tir, öyle ki, onu genç <strong>ve</strong> güzel bir kad�n olarak dü�ünmekte bugün bile zorlan���m.<br />

Dura�an, düzenli ya�ant�����n çizgisi o denli düzdür ki, onun da bir serü<strong>ve</strong>nin parças�, bir a���n<br />

heyecan� ya da bir dostlu�un öbür ucu olabilece�ine inanmak için zorlanmam bile yetersiz kal�r.<br />

Bazen, onun bir zamanlar annemi yapmak için sevi�ti�ine, gebe kal�p do�urdu�una da inanas�m<br />

gelmez. Annemle anneannemin kumral dalgal� saçlar�, ince dudaklar�, tiz ses tonlar� <strong>ve</strong> uzun<br />

parmakl� elleriyle, k���lacakm�� gibi incecik ayak bilekleri birbirlerinin t�pat�p ayn� olmasa, bu<br />

tensel eylemden kesinlikle ku�kulan�rd�m.<br />

Belki, en yaln�z <strong>ve</strong> f�rt�nal� ilk gençlik günlerimde s�cac�k kuca���� bana açan bir anneannem<br />

olmad� ama, sonuna dek evini karde�ime <strong>ve</strong> bana bütün olanaklar�yla sunan, 'gidilecek bir yer"<br />

kalmamas�na olanak b�rakmayan 'aileden biri" olarak, sapasa�lam kald� <strong>ve</strong> direndi.<br />

"Anneniz Nilgül Hamm'la, baban�z beyefendi be�enmese de buras� hâlâ evinizdir <strong>ve</strong> bir evde<br />

geçerli bütün kurallar sürecektir efendim!"<br />

Sürdü de.<br />

Annem <strong>ve</strong> babam�n bir daha e<strong>ve</strong> dönmeyeceklerini, dönseler bile art�k bir aile olamayaca������,<br />

onlar�n ayr� ayr� gidi�inden bir ay sonra fark etmi� olmal� ki, bize böyle bir �ey söylemeye<br />

gereksinmi�ti.<br />

Babam s�k s�k telefon ediyor, bizi yeme�e ç�kart�yor, biz de onu laboratuvar�nda ziyaret ediyorduk.<br />

Art�k laboratuvardaki küçük odas�nda yat�p kalk�yordu. Ne zaman e<strong>ve</strong> gelece�ini sormaya çekiniyorduk.<br />

Bize eskiden oldu�u kadar yak�n, s�cak <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>cen davran�yor, haftal�k harçl�klar�����<br />

<strong>ve</strong>riyor, anneanneme de bir zarf içinde ev masraflar� yolluyordu. Anneannem üzerinde 'Nilgün<br />

Han�m' yazan uzun zarf�, postac���n b�rakt��� telefon faturas� gibi tepkisiz al�p, odas�na<br />

götürüyordu.<br />

Yaz bitmek üzereydi ama ne annem, ne de babam e<strong>ve</strong> dönecek gibi görünüyordu. Dondurman�n,<br />

ak�am saatleri binilen bisikletin,<br />

basketbol oyununun, yeni yeni bak������m o�lan çocuklar���n heyecan� da, yakla�an güzle birlikte<br />

albenisini yitiriyordu. Ha�lanm�� m���r, k�zarm�� kestane, s�rta al�nan kazak <strong>ve</strong> art�k giyilen çorapla<br />

birlikte, okul, ev <strong>ve</strong> 'ne olaca��z?' tedirginlikleri ba�lam����.<br />

Annem hâlâ güneydeydi <strong>ve</strong> telefon ediyordu. Ama babam� art�k geceleri laboratuvarda<br />

bulam�yorduk. "Geç dönüyorum," diyordu. O ilk haftalarda yüzüne yap��an, �����n, tokat yemi�<br />

ifadesi de de���mi�, aradan geçen üç ay sanki onu gençle�tirmi�ti. S�k s�k att��� kahkahalar�n rengi<br />

daha canl�yd� art�k. Sanki bulutlar�n üzerindeymi� gibi, 'uçuyor' duygusu <strong>ve</strong>riyordu bana. Zaman<br />

zaman dalg�nla-��yor, etraf�ndaki herkes �effafm�� gibi bak�yor, sonra kalabal�ktan uzakla��p, bir


süre sonra aram�za dönüyor gibi ayr���yordu benli�i yan���zdan. Tuhaf tuhaf gülümsüyordu o<br />

��ralar... �imdi dü�ününce hülyal�, çapk�n <strong>ve</strong> heyecanl� diyece�im gülümsemeler...<br />

Bir �eyler olmu�tu babama. Ona ne olmu�sa olmu� ama iyi olmu�tu! "Acaba annemle mi bar����?"<br />

diye heyecanlan�yordum. Ama öyle olmad�����, annemle telefonda konu�an anneannemden<br />

duydum tesadüfen.<br />

Yeti�kinler, çocuklar�n <strong>ve</strong> gençlerin yan�nda nas�l da tedbirsiz, fütursuz <strong>ve</strong> kendilerini be�enmi�<br />

davran�rlar.<br />

"Nilgül k���m, b�rak bu inad�. Yaz bitti, e�lenceye son! Evine<br />

dön!"<br />

"C�rc�rböce�i gibisin! Ama kocan da bir peygamber de�il, o da bir erkektir sonunda..."<br />

"Senin de�il, çocuklar���n hat���na sustu bugüne kadar. Her defas�nda bunu umma!..."<br />

"Zalimlik ediyorsun Nilgül. i�ini çok seviyor olmas�, gözü d��ar-da olmas�ndan daha iyi de�il<br />

midir? Bak, 'birini buldu' diyorlar. Elâlem senin evine dönmeni beklemez k���m..."<br />

"Teessüf ederim sana! Benimle bu çe�it konu�tu�un için. Bir kad�nla, bir erkek yaln�zca o dedi�in<br />

sebeple ili�ki kurmazlar efendim. Evine dön, vakit varken kocana, çocuklar�na sahip ç�k!<br />

"Aaa e<strong>ve</strong>t, rahat bat�yor sana! Bir kere geliyorsun hayata, ama 'bu adamla evlen' diye ben<br />

zorlamad�m seni. A���ndan okulu bira- 37 k�p> evi terk etmeye kalkan sendin!"<br />

"Elbette senin taraf�m tutuyorum, ama art�k bir genç k�z de�il, bir genç k�z annesisin.<br />

Sorumluluklar�n var Nilgül!"<br />


ili�kisine en sakl�, en özel kö�elerinde ay�rd�klar�, gizlice ��mart�lm��, âdeta geli�mesine göz<br />

yumulmu� bir inanç bulunuyor. Bu, belki de kendimize saklad�����z bir peri masal���r... Kim bilir<br />

her çocu�un masallar� sevmesi, her yeti�kinin, oyuncaklar�n büyülü dünyas�na duydu�u aç�k <strong>ve</strong>ya<br />

sakl� ilgi gibi bir �ey bu... Ko�ullanmalar, masallar, e�itim <strong>ve</strong> geleneklerle bilgiççe aç�klamalar<br />

yapmak, her �eyi bir ç�rp�da aç�klamak hiç de güç de�il ama, mant���n <strong>ve</strong> akl�n kabullendi�i bir<br />

�eye, yüre�i ikna etmek pek de kolay olmuyor bazen ...<br />

Annemle babam� görüp izledikten, birçok yürek sanc��� ya�ad�ktan sonra benim bile zaman zaman<br />

bir erkekle bir kad���n hiç usanmadan, hiç nefret etmeden <strong>ve</strong> uzun süre (nedir bu uzunlu�un<br />

birimi?) birlikte ya�ay�p, sevi�ip, gülebileceklerine inanmam� daha ba�kaca nas�l aç�klayabilirim?<br />

Bugün pozitif bilim e�itimi alm��, mesle�inde ba�ar���, 'ayaklar� yere basan' cinsten 'tabir' edilen bir<br />

kad�n olmama kar��n, �imdi bile... gizli gizli... kendimden bile gizli, galiba...<br />

Annemle babam�n, çocuk denecek ya�ta birbirlerini sevmi� olmalar�nda hiçbir ayk�����k, terslik ya<br />

da tats�zl�k bulam�yorum. Aksine müthi�� �irin <strong>ve</strong> sevimli geliyor bana. Ama henüz kendileri<br />

büyümeden 'çocu�a kar��malar�'n� haks�zl�k olarak görüyorum; bu<br />

yüzden y�llar��� onlara öfkelenerek, onlara çok bozularak geçiri�imin yorgunlu�unu ta��yorum<br />

üzerimde. Ac�mas�z m���m? Neden onlar� affedemiyorum? Onlar�n da nas�l ac� çektiklerini göz ard�<br />

�� ediyorum?<br />

"Kendini tan�madan, ne istedi�ini bilmeden ciddi ili�kilere girmek, bir insan�n hem kendine, hem<br />

de kar����ndakine yapabilece�i en büyük haks�zl�kt�r! Çünkü ne istemedi�ini bilmek çok kolay,<br />

fakat ne istedi�ini bilmek çok güçtür!" demi�ti Selen. Onun söyledikleri, üzerinde ince ince<br />

dü�ünülmü�, deneyimden geçirilmi�, iyi ifade edilmi� <strong>ve</strong> Allah kahretsin; hep de do�rudur zaten!<br />

Annem otuzlar�na geldi�inde ortaokula giden 'koskoca' bir k��� <strong>ve</strong> ilkokulda bir o�lu olan 'çolukçocuklu<br />

bir kad�n'm��. San���m, yirmili ya�lar��� çocuk bezleriyle, biberonlar aras�nda yitirmi�<br />

olman�n s���nt���yla, kendini oldu�undan ya��� <strong>ve</strong> 'treni kaç�rm��' hissediyordu. Yine ayn�<br />

ya�lar�nda, y�llard�r de���ece�ine iyi niyetle inan�p, sab�rla bekledi�i babam�n, aksine daha 'benmerkezli',<br />

daha d��a kapal� <strong>ve</strong> i�kolik bir adam olu�unu ne büyük bir dü� k�nkl���y-la ya�am��<br />

olmal�!.. Oysa annem, bir sabah uyand���nda kocas���n onu koluna tak�p dansl� toplant�lara,<br />

kokteyllere, yurtd��� <strong>gezi</strong>lerine götürecek, i�iyle evi aras�nda kurulmu� bir saat sarkac� gibi<br />

ya�amaktan s�����p, art�k sosyal, renkli, gösteri�li bir adama dönü�ece�ini çok beklemi� olmal�.<br />

Kimse de���miyor halbuki! Çok berbat bir z�tl�k ama de���en al��kanl�klar���z, görü�lerimiz <strong>ve</strong><br />

prensiplerimiz ... Peki, bir insan�n ki�ili�ini de zaten bunlar olu�turmaz m�? (Öyle de�il mi anne?)<br />

Çocukken de çevresine ilgisiz, kendi oyuncaklar� <strong>ve</strong> kitaplar�yla kurdu�u dünyas� içinde çok mutlu<br />

<strong>ve</strong> yarat��� olan babam, yeti�kin bir erkekken de ba�kalar�yla ilgilenmez (en yak�n arkada����n<br />

kar�����n y�llar sonra falanca ba�ka biriyle evlenip, çocu�u oldu�unda, gidip arkada���� kutlad�����<br />

anlat�rlard�), güzel buldu�u kad�nlar�n bile adlar��� unutur, iyimserli�i <strong>ve</strong> iddias�zl���yla insanlar�<br />

����rt�rd�.<br />

"Çok gençken herkesi, her �eyi, hatta dünyay� de���tirebilece�imizi san���z. Nas�lsa hiç<br />

ya�lanmayacak, hiç ölmeyecek <strong>ve</strong> sonsuza ula�aca��zd�r. Oysa duvarda tek bir tu�la oldu�umuzu<br />

<strong>ve</strong> ancak 'iyi bir tu�la' olmay� ba�armakla yükümlü oldu�umuzu görürüz bir gün...<br />

39<br />

"Sahi Brecht'in 'iyi Bir Adam' �iirini bilir misin Nüsü?" �<br />

(Bunu söyleyen yine Selen'di; elbette!)<br />

4° Annemi yarg�larken tarafs�z olmaya çal��mak zorluyor beni. Çünkü, fazlaca saf ('iyi niyetli'<br />

diyor), özensiz ('dikkatsiz' diyor) <strong>ve</strong> ilgisiz ('dalg�n' diyor) oldu�umu s�k s�k ba��ma kakarken<br />

an�ms�yorum onu. Bu yüzden <strong>ve</strong> öbür fiziksel benzerliklerimle 'h�k diyerek babam�n burnundan<br />

dü�tü�ümün' her f�rsatta alt��� çizen annem, 'k�z çocuk' oldu�um için mi, yoksa babama k�zd���ndan<br />

�� beni sevmezdi, hâlâ anlam�� de�ilim... Belki de ben, kendi ya�ant����� istedi�i yöne akan parlak,<br />

gösteri�li <strong>ve</strong> hareketli bir �rmakla sulayama-y�����n tek suçlusu olarak gördü�ü babama<br />

benzerli�imden ötürü cezaland���lm����m. Çünkü annemin, erkek karde�im Cem'e bakt���� ���lt���<br />

gözlerle bana bakt�����, ancak çok u�ra�arak hayâl edebiliyordum. Yine de hiç kimse do�du�u gün


annesinin kendisine nas�l bakt����� an�msayamaz! Ve her k�z çocu�u, babas�na ne denli tutkun olsa<br />

da, annesinin di�i kanad���n serin gölgesine gereksinir mutlaka. Ben bundan yoksun kald�m hep!<br />

Bugün bile, hâlâ annemi anlamaya <strong>ve</strong> ona haks�zl�k etmemeye çal���yor olmam, belki de bu umutla<br />

at�lan zavall� bir ad�md�r. Ve gereksizdir <strong>ve</strong> saçmad�r...<br />

Tüm umutsuzlu�uma kar��n içimde gizlice ta������m, akl�ma geldikçe utand���m sakl� bir<br />

beklentiyi, asl�nda annesiyle babas� bo�anm�� bütün çocuklar�n her ya�ta <strong>ve</strong> her konumda içlerinde<br />

ta����klar��� çok sonralar� ö�rendim. Bütün çocuklar için birbirine en yak��an çift anne <strong>ve</strong><br />

babalard�r! Çünkü 'anne' <strong>ve</strong> 'baba' kelimeleri t�pk� lego parçalan gibi birbirine s�ms��� oturur,<br />

uyu�ur <strong>ve</strong> kenetlenir.<br />

Belki de en çok bu yüzden, çocuklu�umun o 'son-yaz'�nda sevgimin <strong>ve</strong> ilgimin üzerinde iyice<br />

yo�unla����� babam�n buldu�u 'birisi', haz�rl�ks�z s�nav korkusu gibi içime oturmu�tu. Sak�n bu<br />

'birisi' annemin ba�aramad���m ba�ar�p, babam� de���tirmesin, dahas� babam� elimden almas�n?...<br />

Çünkü anneler, babalar�na â��k k�z çocuklar���n en büyük rakipleri de olsalar, sonuçta<br />

tehlikesizdirler. Ama 'birisi' bilinmeyendir <strong>ve</strong> çok tehlikelidir!<br />

O zamanlar, kad�nlar�n yaln�zca bir tek 'baba'lar� olabilece�i, en ya��� sevgilinin bile bir 'baba'<br />

yerine geçemeyece�ini bilmiyordum ...<br />

Kimdi bu kad�n? Nas�l birisiydi? Neye benzer, nas�l konu�ur, nece güler <strong>ve</strong> bakard�?<br />

Babam�n 'birisi' beni öyle tedirgin eder, gece <strong>ve</strong> gündüz dü�lerimi öyle s�k böler, �ss�zl�klar���<br />

korkuyla doldurup keyfimi kaç���r oldu ki, gözümün önünde yüzlerce farkl� resimden olu�an<br />

'babam�n sev-gilisi'nden ba�ka bir �ey göremez, dü�ünemez oldum. Bu bilinmez kad���n imgesi<br />

giderek babam�nkinin üzerine dü�tü, onu gölgeledi, babam� gözden yitirme tehlikesi yaratt�. Ne<br />

zaman babam� dü�ünsem, ya da görsem, o hiç tan�mad���m, bilmedi�im kad��� da yan�nda görür<br />

gibi rahats�z oluyordum. Bazen, kar��mda oturan babama bak�nca, bulamaç bir resme, flu bir<br />

foto�rafa bakarm�� gibi onu kaybetti�im oluyordu. Sanki kar��mda o hiç tan�mad���m kad�n vard�!<br />

Ondan kurtulmak istiyor, onun hayaletini kovabilmek için bildi�im her yolu deniyor, ama<br />

ba�aram�yordum. Beni pani�e kapt�ran, ter içinde yata��mda �slatan, her �eyi yitirmi� duygusuyla<br />

bo�an, tamamen tiksindirici, çirkin, cadaloz, s�ska, di�lek, sivri t�rnakl�, öcü, c�rtlak sesli 'babam�n<br />

sevgilisi'nin hayaletiydi.<br />

Annem nas�lsa e<strong>ve</strong> dönecekti. Nas�lsa yaz bitecekti. Ama babam ilk kez gidiyordu <strong>ve</strong> 'birini'<br />

buluyordu. Tanr�m kimdi, kimdi bu birisi? Daha önce resimlerin hiçbirinde yer almayan bu 'birisi'<br />

�imdi nereye yerle�ecekti?<br />

Kimdi?<br />

Kimdi?<br />

Kimdi?<br />

8<br />

Masada üç erkek, dört kad�n vard�. Babam�n arkada�� di� doktoru Ercan Amca, kar��� Zerrin,<br />

gazeteci-�air arkada�� Erdal Onat <strong>ve</strong> onun ressam kar��� Yücel Onat, babam, hiç tan�mad���m iki<br />

kad�n <strong>ve</strong> ben.<br />

O ak�am Cem anneannemle kalm����. D��arda yenecek bir ak�am yeme�inde art�k kendisine e�lik<br />

edebilecek kadar büyüdü�ümü söyleyerek, beni koluna tak�p, sala� bir bal�k lokantas�na götürene<br />

dek, babam benimdi. Çok gururlanm����m, mutluydum. Art�k aram�zda<br />

annem bile yoktu; babam <strong>ve</strong> ben vard�k! Burgulu bir uçu�la havaland�m, ba��m bulutlara de�di.<br />

Böyle da����k bir lokantaya daha önce 42 hiç gitmemi�tik. Annem, böylesine bir yere asla ayak<br />

basmazd�. Babam da her çe�it lokantada vakit kaybedildi�i dü�üncesindeydi.<br />

Eskiden (üç ay öncesine dek) annemin oturdu�u yere, babam�n sol yan�nda ben oturuyordum <strong>ve</strong><br />

birkaç hafta sonra on be� ya��na girecektim. Kas�la kas�la oturuyor, masadaki �akalar� gülerek<br />

dinliyordum. Birden can�m yand�! i�ne batm�� gibi irkildim. Masadaki iki yeni kad�ndan biri<br />

mutlaka 'o'ydu! Ve babam beni 'o'nunla tan����rmak için getirmi�ti!<br />

Önce çok korktu�umu an�ms�yorum. Zang�r zang�r titreyece�imi sand�m. Sonra korkunç bir a�lama<br />

iste�i kaplad� içimi, ikisini de yapmad�m. Yutkundum, cesur olmaya çal����m. O s�rada tuzlukla


iberlik tak�ld� gözüme. Ne komikti o ikisi öyle! Çok, çok komik! Hiç tan�mad���m bir sesle<br />

gülmeye ba�lad����� duydum. Sesim a�lamaya daha çok yak�nd�. Babam benim ne�eli oldu�umu<br />

dü�ünüp keyiflendi. Babam�n kar����ndaki yabanc� kad�n dikkatle beni izliyor, sa��ndaki öbür<br />

yabanc�ysa, babam�n sandalyesinin arkas�ndan bana do�ru e�ilip gülü�üme e�lik ediyordu. Acaba o<br />

da m� tuzlukla biberli�i komik buluyordu? Yoksa benimle dostluk kurabilmek için, komikmi� gibi<br />

mi davran�yordu? Belki de tuzluk <strong>ve</strong> biberlik gerçekten de komikti <strong>ve</strong> bunu yaln�zca o kad�n <strong>ve</strong> ben<br />

görebiliyorduk ... Di�erleri gülü�üme ald�rmam����.<br />

içecekler �smarland�; bana kola, babama rak� söylendi. Babam asla alkollü içki kullanmazd�. Kar��<br />

oldu�u kadar, bünyesi de zay�f oldu�undan. Onun bir damla �arapla nas�l sarho� oldu�unu sinirli<br />

bir alayla anlatan annem geldi akl�ma; dünyada inanmazd� bu sahneye. Demek babam rak� içecekti!<br />

Ama o, alkole dayan�ks�zd�r! Babam rak�� �smarlad�! Babam içki içecek! Babam de���mi�ti!<br />

Babam? ... Tuzluk <strong>ve</strong> biberlik iyice kemikle�mi�ti.<br />

Ne komik bu tuzluk: Hah ha ha! :<br />

Biberlik de çok komik: Hah ha ha!<br />

Babam de���mi�!<br />

Babam� yitiriyorum!<br />

Tuzluk <strong>ve</strong> biberlik giderek daha da komikle�iyor: Hah ha ha!<br />

Babam de���mi�!<br />

Tuzluk çok, çok komik: Hah ha ha! » - i<br />

Gözya�lar�ma kar��an kahkahalar derin, büyük bir çukur gibi aç�ld� önümde <strong>ve</strong> ben içine<br />

yuvarland�m, in�allah dü�üp ba���� yarar, kafam� k�rar, yüzümü parçalar, çabucak ölür,<br />

kurtulurum, in�allah �u anda yok olurum da, babam kederinden kahrolur! in�allah... in�allah!...<br />

Hemen �imdi...<br />

Tuvalete ne zaman gittim, kim götürdü, nas�l oldu, hiç an�msam�yorum, bugün bile kimseye<br />

soramam. Ama o derin karanl�k çukurun dibinden dünyaya geri döndü�ümde tuvaletteydim <strong>ve</strong> art�k<br />

yaln�zca a���yordum. Utanarak, sessiz sessiz... Masada, babam�n kar����nda oturan <strong>ve</strong> beni dikkatle<br />

inceleyen kad�n vard� yan�mda, onun da gözleri �slakt�. Hiç konu�madan, o sala� bal�k lokantas���n<br />

berbat tuvaletinde �slak gözlerle bak����k. Sonra musluktan incecik akan pis suyla yüzünü y�kad� o.<br />

Ben de. Burnunu çekti. Ben de. Yar��� k���k, pasl� aynada yüzünü, gözünü düzeltti, kâ��t mendille<br />

kurulad�. Ben de. öksürüp sesini düzeltti, elini uzatt�. "Benim ad�m Selen, baban�n sevgilisiyim,"<br />

dedi.<br />

43<br />

Omuzlar�na dökülen mavi-siyah iri dalgal� gür saçlar�, gri gözleri vard�. Minik mavi küpeler<br />

takm����. Orta boyluydu, o s�ralar uzun boylu görünmü�tü gözüme, ince, narin <strong>ve</strong> de���ikti.<br />

Çok farkl�yd�!<br />

Giysileri, konu�mas�, gülü�ü, bak���, elleri, ayakkab�lar�, oturu�u, kalk���, sesi, esprileri, kokusu,<br />

tarz�...<br />

Selen'i en do�ru tan�mlayacak tek cümle 'çok farkl� bir kad�n' oldu�udur. Hâlâ da öyledir.<br />

Elimi uzatt�m. �imdi bana hiç de ak�ll�ca gelmeyen, ama o s�rada çok zekice buldu�um, cesur bir<br />

�ey söyledim.<br />

"Benim ad�m Nilsu, sevgilinizin k�����m!"<br />

El s������k. Ne dostça, ne dü�manca. Konu�madan tuvaletten ç���p masaya döndü�ümüzde, herkes<br />

merakla bize bak�yordu. Babam tela�la yerinden f�rlad�, bana ko�tu, ellerimi tuttu.<br />

"iyiyim baba, özür dilerim, ben..." " ' '<br />

Çe�itli 'yeti�kin bak��malar'dan sonra yeme�e ba�land�, konu 44 de���tirildi. O s�ralar bombalanan<br />

okullar, soyulan bankalar, tutuklanan ayd�nlar ço�alm�� <strong>ve</strong> K.B.K(*>ler türemi�ti, onlar�<br />

konu�tular. Selen de konu�malara kat���yor, bal����� yiyor, rak����� yudumlu-yordu. Sesi, gözleri <strong>ve</strong><br />

kulaklar�yla onlarla, ama varl���yla, yüre�iyle benimleydi. Birbirlerine hiç bakmadan <strong>ve</strong><br />

dokunmadan kalabal�k ortamlarda büyük bir*a��� ba� ba�a, inan�lmaz bir ileti�imle payla�an


���klar�n varl���ndan habersizdim o s�ralar. Sanki Selen'le o gece, o masada ya�ad�����z o özel<br />

durum, sessiz ileti�im, güçlü bir ili�kinin ba�lang���na sinyaller <strong>ve</strong>riyordu...<br />

Onu be�endim, onu sevdim mi? Ondan nefret mi ettim? ikisi de de�il! Ne sevdim, ne de sevmedim.<br />

Net de�ildi duygular�m, ama ondan korkmuyordum art�k. �imdi tek duygu alm���� öbürlerinin<br />

yerini: Merak! Selen'i, müthi� merak ediyordum. Nas�l bu denli farkl�yd�, onu böyle de���ik k�lan<br />

neydi <strong>ve</strong> bu özellik nas�l olup da babam� böyle çarpm����?<br />

O gece bitip beni eskiden annem, babam, Cem <strong>ve</strong> benim birlikte ya�ad�����z e<strong>ve</strong> b�rak�p<br />

gittiklerinde, art�k onlar�n birlikte ya�ad�klar� bir evleri, sevi�erek uyuduklar� bir yataklar�, rak�<br />

içerek yemek yedikleri bir masalar� oldu�unu biliyordum. Yine de bilmek her zaman kabul etmek<br />

de�ildir! O s�ralar annem e<strong>ve</strong>, ressam sevgilisi de kar���na dönmü�, ili�kileri tarihe kar�������.<br />

Benim ya�ant�mda da önemli bir sayfa aç�lm����: Selen'li dönem! �<br />

10<br />

Hiçbir bebek, büyüdü�ünde yeti�kin bir erkek, ya da kad�n olaca����n fark�nda de�ildir. Bu yüzden,<br />

bebeklerin 'cinsiyetler' üzerine görü�leri son derece tarafs�zd�r. Ba�kalar� buna, 'bebeklerin cinsiyeti<br />

yoktur' der. Ne yaz�k ki, o s�ralar henüz konu�amad�klar�ndan, tarafs�zl���ndan ötürü pek de�erli<br />

olan görü�lerini alam�yoruz. Yine<br />

(*) Kimli�i Belirsiz Katiller (Y.N.)<br />

de k�z <strong>ve</strong> o�lan çocuklar���n henüz hayal güçlerinin t�ra� edilmedi�i, kontrol mekanizmalar���n,<br />

birçok do�al hayat p�nar��� kurutan dev baraj duvarlar� gibi yükseltilmedi�i o ilk y�llarda, 'kad�nlar<br />

<strong>ve</strong> erkekler' üzerine belirttikleri görü�leri, pekâlâ yol gösterici <strong>ve</strong> e�iticidir. Bu dönem be�-alt�<br />

ya�lar�nda biter. Çünkü art�k hem çevredeki hem de evdeki cinsiyetler gereken dersi <strong>ve</strong>rmi�tir<br />

onlara. Ben de annem, anneannem, kom�ular, kad�n tan���klar <strong>ve</strong> televizyondaki filmler üzerindeki<br />

gözlemlerim, ald���m bilgiç ses tonlu ö�ütler <strong>ve</strong> 'aferin'lerle, be� ya��ndayken di�i insanlar üzerine<br />

bir görü� edinmi�tim, diyebilirim. Erkekler üzerine geli�tirdiklerimi de babama, karde�ime,<br />

babam�n arkada�lar�na - hepsi aile dostlanm�zd� - televizyon <strong>ve</strong> sinemaya borçluyum. Sonra okul,<br />

��retmenler, arkada�lar, kitaplarla, kendi deneyimlerim içinde geli�en bir yolculuk ba�lad�. Ama<br />

sonuçta nereye var�lm�� olunursa olunsun, kavramlar�n <strong>ve</strong> olgular�n ilk olu�umu mutlaka derin izler<br />

��rak�yor bellekte.<br />

Be� ya��ndayken 'kad�nlar' üzerine dü�ündüklerim oldukça basitti. Okula giderler, evlenip 'gelin'<br />

olurlar, sonra da do�urup 'anne'! Hepsi buydu. 'Anne' olduktan sonra art�k olacak bir �ey kalm�yor<br />

olu�u beni üzmüyor de�ildi ama, benim elimden bir �ey de gelmiyordu. Bunun d���nda kad�nlar�n<br />

neler yapabileceklerine gelince; tuvalet masas���n önüne oturur, uzun uzun kendilerine bakar,<br />

boyan�r, saç tararlar, telefonda uzun uzun iç çekerek konu�urlar, çocuklara k�zar, babaya<br />

(kocalar�na) itiraz ederler, bazen yemek pi�irir, e<strong>ve</strong> temizli�e gelen kad�na kusur bulurlar, s�����rlar<br />

<strong>ve</strong> uyurlard�.<br />

Erkeklerin durumu daha de���ikti. Onlar evde fazla kalm�yorlard�. Daha çok gülüyor, para<br />

kazan�yor, t�ra� oluyor, bir araya geldiklerinde uzun uzun konu�uyorlard�. Konu�tuklar� konular,<br />

kad�nla-r�nkine hiç benzemez, önce s����� gelir, ama önemli duygusu <strong>ve</strong>rirdi bana. Kad�nlar�n<br />

yap�p, erkeklerin yapamad���� �eylere gelince: Kad�nlar yüzlerini boyay�p, küpe tak�yorlar, bir de<br />

çocuk do�urabiliyorlard�. Buna kar����k sünnet olam�yorlard�. Erkekler sünnet oluyor <strong>ve</strong> bu yüzden<br />

arma�anlar al�yor ama etek giyemiyorlar; ama geceleri bile yaln�z ba�lar�na soka�a ç�kabiliyorlard�.<br />

En önemlisi, erkekler ayakta i�eyebiliyordu. San���m o s�ralar beni en çok özendiren, bu<br />

sonuncusuydu!<br />

Erkeklerin de a�lad����� ilk kez alt� ya��mda ö�renmi�tim. Annemin uzun bir tatile ç�kt��� bir yazd�.<br />

Babama 'günayd�n' demek 4-6 için, ne�eyle yatak odalar�na girdi�imde, onu pencerenin pervaz�na<br />

dayanm��, a����daki soka�� seyrederken bulmu�tum. Yakla��nca dudaklar���� ���rarak usul usul<br />

��lad����� görmü� <strong>ve</strong> çok korkmu�tum. Ben de a�lamaya ba�lay�nca, babam beni fark etmi�,<br />

yat����rmaya çal�����, di�inin a��������� söylemi�ti. Hâlâ birinin di�i a�������nda, içim c�zz eder.


Kad�nlar <strong>ve</strong> erkekler üzerine dü�ünen <strong>ve</strong> soran bir k�z çocu�uydum. Çünkü bana sorulmadan<br />

cinsiyetimin, dolay���yla yeti�kin oldu�umda neleri yap�p-yapamayaca����n belirlenmesine içten<br />

içe bozuluyordum. Sünnet olmak istemezdim ama ayakta çi� yapmay� çok isterdim...<br />

Daha sonralar� s�k s�k haks�zl��a u�ram����k duygusuyla irkilerek 'kad�n olmak' konusunda<br />

dü�ünüp, bu konuda bol bol okudum. Ama karmakar���k <strong>ve</strong> bilinçsiz bir soru bulutuyla dola�����m<br />

��ralar kar��ma ç�kan Selen, o ana dek hiç bilmedi�im bir kad�n tipiyle bütün dünyam� alt üst<br />

etmi�ti. Onunla tan������m o ilk gece, ondan bana, babama <strong>ve</strong> di�erlerine do�ru esen, görülmez ama<br />

�iddetle hissedilir bir elektrik ak�����n güçlülü�ünü ya�am����m. Derin <strong>ve</strong> güçlü bir çekim alan�<br />

vard�; zarif, etkileyici <strong>ve</strong> özgü<strong>ve</strong>nliydi. Selen'e rastlad���mda çarp�lm����m, ama bütün olumlu<br />

duygular��� bast�racak bir k�skançl���n pençesinden de kurtulamam����m. Selen yaln�zca babam�n<br />

ya�am�na de�il, benimkine de girmi�ti; izleri hâlâ durur ikimizde de...<br />

11<br />

Elbette farkl�yd� Cahide Han�m. D��ardan bak�ld���nda t�pat�p di�er anneler <strong>ve</strong> ev kad�nlar� gibi<br />

görünse de; 'ba�����k', 'annelik', 'kad�nl�k' <strong>ve</strong> 'kar���k' konular�nda dünya görü�ü kendi ku������n <strong>ve</strong><br />

hemcinslerinin t�pk���, buna ba��� olarak da ahlak anlay��� tutucu izlenimini <strong>ve</strong>rse de, Cahide<br />

Han�m farkl�yd�. O, farkl������� ancak anlayaca��na inand���, de�ecek insanlara gösteren, vitrinini<br />

ancak<br />

kaliteli <strong>ve</strong> gerçek mü�terileri için açan zengin bir ruh dükkân���n titiz sahibesiydi.<br />

1940'lar <strong>ve</strong> 50'\erde kaç bin kad�n liseye gidebilmi�ti Türkiye'de? Bunlardan kaç� sanata <strong>ve</strong><br />

edebiyata onun kadar sevgiyle, özenle yakla������? Onlardan da hangisi çoluk çocu�a kar��mas�na,<br />

Türkiye'nin 'ücra kö�elerini' kocas���n i�i nedeniyle dola��p durmas�na kar��n hâlâ okuyor, hâlâ<br />

yaz�p çiziyordu? Hangisinin babas� Maarif Vekaleti'nin dünya edebiyat�ndan seçme tercüme<br />

eserleri koli koli yolluyordu k���na? Ve kaç tanesi k���na bale, o�luna müzik <strong>ve</strong> edebiyat e�itimi<br />

<strong>ve</strong>rebiliyordu?<br />

Güzel <strong>ve</strong> zarif bir kad�nd� Cahide Han�m. Siyah gür saçlar��� iri bir topuzla ensesinde toplar,<br />

saçlar���n gerginli�inde bembeyaz bir kavisle ortaya ç�kan aln���n <strong>ve</strong> incecik al�nm�� siyah<br />

ka�lar���n alt�nda ye�il gözleri ���ldard�. Bu ���lt�da Gürcü atalar���n inatç�, direngen kararl�����<br />

vard�. Ne zaman annesini an�msasa, onun plili etekleri, milimi milimine ütülenmi����k bluzlar� <strong>ve</strong><br />

sol kolunun içine saklad��� i�lemeli mendilleri gelir akl�na Teoman'�n. Terliklerinin '������m<br />

������m" sesleri, iki gümü� bilezi�inin ��ng�rt��� <strong>ve</strong> uzaklara bak�p bak�p iç geçiri�leri... K���<br />

Nergis'e arma�an etti�i renk <strong>ve</strong> çizgilere sinen di�i kokular... iri, sa�lam, sa���kl� bedeninin nas�l<br />

oluyorsa, ince, k���lgan narin silueti... Daha çok babas�na benzeyen fizi�ini t�pat�p annesinden<br />

ald��� mimik <strong>ve</strong> bak��larla süsleyen Teoman, bu yüzden kibirli bir görüntü <strong>ve</strong>rir çevresine. Hiç<br />

kibirli de�ildir halbuki. Kibirli olan, yüksekten bakan, ba����n üstünde bir taçla <strong>gezi</strong>nen Cahide<br />

Han�m'�n jestleri, mimikleridir.<br />

San�ld�����n aksine 'bütün anneler güzel' de�ildir! Gerçekte baz� anneler güzeldir. Çünkü kad�nlar�n<br />

hepsi do���tan güzel de�ildir. Ne mutluluktur, bir çocu�un annesinin ���lt��� güzelli�iyle<br />

gururlanmas�, annesini güzel bulmas�... Küçük kulaklara, kom�ulardan, akrabalardan, hatta<br />

yabanc�lardan çal�nan: "ne ho� kad�n", "pek güzelmi� ma�allah!", "babas� a�����n tad���<br />

biliyormu�", "çuval giyse yak���r" seslerinin t�����... Hele ayn� anne, görgüsü, sevgisi <strong>ve</strong> ilgisiyle bir<br />

iç güzelli�e de sahipse, art�k o, çocu�unun bütün ya�am� boyunca efsanele�erek ilk (belki tek)<br />

kad�n olacak, ya aç�kça çok sevilecek ya da gizlice hayran olunacakt�r ona. Bu bir �ans m�,<br />

�anss�zl�k m���r? Kime göre? Freud'a m�? Marilyn French'e mi? Yoksa<br />

Teoman'a göre mi? Teoman için Cahide Han�m 'büyük bir �ans, özel bir arma�and�.' Ve hiç<br />

ku�kusuz bu hep böyle kalacakt�. 4° Lise son s���ftayken, kimsenin anlayamad��� <strong>ve</strong> nas�l bir a�k<br />

oldu�unu kavrayamad���, aç�kças� kendisinin de bu kimseleri pek önemsemedi�i, belki de yaln�zca<br />

bir tutkuyla pe�ine tak���p, Anadolu'yu kar�� kar�� dola�acak - kuzeninin s���f arkada�� - genç bir<br />

kaymakam aday�yla apar topar evlenmi�ti Cahide Han�m. Bu acele, evlilik <strong>ve</strong> göçebe ya�am biçimi<br />

nedeniyle annesine öfkeli olan Nergis - bir ihtimal - bu yüzden ona Teoman kadar yak�n<br />

olamam����.


îriyan, yak���kl�, dürüst <strong>ve</strong> çal��kan olarak nitelenebilecek, bunlara eklenecek ba�kaca bir özelli�i<br />

de pek bulunmayan genç bir kaymakam aday�na, güzel, kültürlü <strong>ve</strong> duyarl� bir genç k�z yaln�zca bir<br />

görü�te nas�l tutulur? Onda ne bulur, onu nas�l tan�r, ona nas�l â��k olur? Ve neden ailesinin onu<br />

üni<strong>ve</strong>rsitede okutma dile�ini elinin tersiyle iter <strong>ve</strong> pattadanak evlenir? Yoksa kaçt��� ba�ka bir �ey,<br />

ba�ka birisi... Kim bilir? Hiç anlatmaz ki... Hiç belli etmedi ki... Ama ya o kitaplara içinde bir<br />

�eyler arar gibi delice gömülü�ü, �ss�z kasabalarda, pencereden bo�lu�u seyredi�leri <strong>ve</strong> N.G.'ye<br />

yazd��� uzun mektuplar...<br />

Bir edebiyat ö�retmeni, bir edebiyatç� <strong>ve</strong>ya bir kö�e yazar� olmak arzusu varken, hatta babas���n<br />

dü�ledi�i gibi bir kad�n millet<strong>ve</strong>kili olmas� olas����� bile söz konusuyken, o ��k, bak�ml�, �efkatli bir<br />

�� <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>cen bir anne olmu�tu yaln�zca... Yaln�zca?<br />

'Annelik' <strong>ve</strong> 'kar�'l�k, insan ya�am� içinde do�um, hastal�k, büyümek, ya�lanmak <strong>ve</strong> ölmek kadar<br />

do�al olu�umlardan kad���n pay�na dü�en ekstralard�r. Bunlar bir ya�am içinde mutluluk, sevinç,<br />

�ans <strong>ve</strong> �anss�zl�k kadar olas���k s���rlar� içindedir. 'Anne' <strong>ve</strong> 'kar�' olmak için çok çal��man�z, çok<br />

iyi e�itilmi� olman�z <strong>ve</strong> ba�ar� h�rs�yla donanman�z gerekmez. Hemen bütün yeti�kin di�iler birinin<br />

kar��� <strong>ve</strong> birilerinin annesi olabilirler.<br />

Halbuki do�al olu�umun d���nda seçilen hedefler, ula��lmak 'için irade, mücadele, çal��kanl�k,<br />

birikim <strong>ve</strong> enerji gerektirirler. Belki de Cahide Han�m'da bunlar zay�ft�... E�er böyleyse; hiç<br />

de�ilse, zay�fl�����n kendi eksikli�i oldu�unu kabullenemeyen milyonlarca hemcinsi gibi<br />

suçlayacak birilerini, kurumlar� arayarak <strong>ve</strong>ya kadercilik teraneleriyle vakit geçirmedi o! Ne<br />

kocas���, 'gençli�ini u�runa<br />

feda etti�i', ne de çocuklar��� 'saçlar��� yollar�na süpürge etti�i' arabesk na�meleriyle bunaltt�.<br />

Her ad���n bir karar sonucu at�ld�����, her karar�n bilinçli <strong>ve</strong>ya bilinçsiz bir tercih sonucu<br />

<strong>ve</strong>rildi�ini çok iyi biliyordu. Bu yüzden hiç yak�nmad�, hiç pani�e kap�lmad� ya da öyle göründü.<br />

Hiç kimseyi ihmâl etmeden - ama o�luna biraz ayr�cal�k göstererek - özenle görevlerini yerine<br />

getirdi, tercihlerinin sonucunu ya�ad�.<br />

Edebiyat özlemini <strong>ve</strong> yazarl�k hayallerini üç yöne akan bir nehirde besleyip, iç sellerini<br />

yat������yordu: Çok iyi bir okurdu. Planl� bir ev kad��� oldu�u için, daima okumaya zaman<br />

ay�rabilirdi. Hem yerli, hem yabanc� yazarlar�, kitaplar�n içine ekledi�i küçük not kâ��tlar�na<br />

yazd��� incecik notlarla, titizce okurdu. Asla kitaba yaz� yazmazd�.<br />

ikinci kurtulu�u N.G.'ye yazdj�� mektuplar <strong>ve</strong> ondan ald��� yan�tlard�. �imdi ünlü bir öykücü olan,<br />

lisedeki en yak�n arkada�� Neyyire Gömüç ile sürdürdü�ü özel sevgi ba��, y�llarca pullu zarflarla<br />

istanbul'la Anadolu kasabalar� aras�nda dostluk ta����. Karpuz kollu, bebe yakal� elbiseleriyle<br />

Emirgân'da kol kola çektirdikleri bir resim, aile albümlerine girebilen aile d��� tek foto�raft�.<br />

Dünyaya kafa tutan, tutkulu bak��lar�ndan ���klar yay�lan, taze, inançl�, umutlu iki genç k�z. Kar�nca<br />

belli Cahide'yle, çekirge Neyyire ya da C.B. ile N.G.<br />

Üçüncü dayana��, en önemlisiydi: Teoman! Bebekli�inden beri farkl�, yarat��� <strong>ve</strong> zeki bir çocuktu<br />

o. Kendi yapamad�klar���, ba�aramad�klar��� mutlaka kotaracak, mutlaka ba�aracakt� o�lu!<br />

Teoman, Cahide Han�m'�n en canl� ya�ama sevinciydi.<br />

���ardan bak�nca tüm annelere, ev kad�nlar�na <strong>ve</strong> 'kar�'lara benzese de, içerden, özellikle Teoman'�n<br />

durdu�u yerden bak�nca farkl�yd� Cahide Han�m. Ve bu yüzden elli ya��nda intihar etti�inde,<br />

�����nl�ktan dili tutulan bütün akraba <strong>ve</strong> tan���klar�n aras�nda bir tek Teoman sakindi. Bir tek o<br />

anlay��la, sab�rla, dingince kar��lad� bu ölümü. Bo� uyku ilac� tüpüne, iki sat�rl�k <strong>ve</strong>da notuna,<br />

��rakt��� foto�rafa <strong>ve</strong> yata��n ayakucuna özenle yan yana dizili b�rak�lm�� terliklerine bakt�. Onlar�<br />

ald� <strong>ve</strong> gitti. Annesi tercihini yapm����!<br />

1YS4<br />

49<br />

12<br />

"Ya�am�n yolu gibi, ölmenin yolunu da kendimiz seçmeliyiz." O halde intihar edebilenler,<br />

ya�am�n yolunu seçebilen, tercihini yapabilen insanlar m���r?


"Neden ya�am sofras�ndan, karn� doymu� bir konuk gibi kalk�p gitmiyorsunuz?" Açgözlülük edip,<br />

sonuna dek ya�amakta direnmek, utanmazl�k m� yani? (Neyin sonuna dek?)<br />

Annesinin intihar�ndan sonra, önünde Montaigne denemeleri, bir yanda Pa<strong>ve</strong>se, Zweig, Camus,<br />

Rilke, öbür yanda dinler tarihi, incil, Kur'an, günceler, kitaplar <strong>ve</strong> defterleriyle annesinin evindeki<br />

kendi odas�na kapand� Teoman. Günlerce. Gecelerce. Haftalarca. Okudu, yazd�, dü�ündü, ta��nd� <strong>ve</strong><br />

ince ince a�lad�. Dindar bir insan�n ard�ndan kutsal kitab� okumak, dualar edip, mevlüt okutmak ya<br />

da bir dinsizin ard�ndan, onun en sevdi�i �arab� içip, sevdi�i �ark�lar� dinlemenin iç huzuru,<br />

görevini yerine getirmenin rahatl��� <strong>ve</strong> vicdan dinginli�ini <strong>ve</strong>riyordu bütün bunlar ona. Oysa<br />

Tanr�'ya inan�rd� annesi. Akrabalar� arkas�ndan mevlüt okutmu�, helva pi�irmi�, fakir-fukaraya<br />

eskilerini da��tm��, Kur'an-� Kerim hatmi için bir hoca tutmu�lar, olaya bir intihar gibi de�il de,<br />

do�al bir ölüm gibi yakla����, hatta intihar��� örtbas etmi�lerdi. Ama Teoman annesinin en yak���<br />

olarak bu intihan sorgulamak, ara���rmak <strong>ve</strong> ipuçlar� bulmak tela��yla yakla��yordu olaya. Belki de<br />

gizli bir mesaj ar�yordu annesinden kendine ula�acak, içten içe onun intihar�yla gururlan�yor<br />

gibiydi. Yine farkl� davranm���� annesi ...<br />

intihar etmeyi planlayanlara, matematikle u�ra�malar���, matematikle kurtulacaklar��� öneren<br />

Bacon, "Yazamazsam, tek yol intihard�r," diyen Gide - oysa çok dindar de�il miydi o? - <strong>ve</strong> "iyi bir<br />

eylem, güzel bir hareketten sonra kendini öldürebilirsin," yorumunda bulunan Rousseau, annesinin<br />

intihar�nda Teoman'a ���k tutan üç dü�ünürdü. Bu üçüne tak�ld� kald� kafas� bir süre.<br />

Yazamam���� annesi, çok istemesine kar��n yazamam����. iki çocuk yeti�tirmi� <strong>ve</strong> ya�ant���ndaki en<br />

iyi eylem, en büyük ba�ar� olarak<br />

bunu göstermi�ti - özellikle Teoman tabii... Buna kar����k matematikle hiç ilgilenmemi�ti - <strong>ve</strong><br />

belki de intihar���n bütün aç�klamas� da buydu!<br />

Oysa bu intihar�n çok daha sofistike kökleri olmas� gerekti�ine inan�yor, kö�elerde sakl� kalm��,<br />

bucaklara s������� ne varsa t���m t���m ar�yordu; hem annesinin evinde, hem kendi belle�inde.<br />

Camus'yü okudu�u y�llan buldu ç�kartt� an�lar�ndan bir ak�amüstü. Annesi bordo kadife bir koltu�a<br />

oturmu�, üzerinde 'Yabanc�' yazan bir kitab� okuyordu. Yeni yeni okumay� ö�renen, ama daha<br />

okula ba�lamam�� Teoman oyuncaklar�ndan ba���� kald���p hecele-mi�ti. 'Ya-ban-c�.' Galiba<br />

annesinin kitaplara olan ilgisini k�skand��� için... (Demek k�skan�rd�? Bunun hiç ayr���nda<br />

olmad�����, ama annesi derin bir ilgiyle kitaplar�na gömüldü�ünde, ilgisini çekebilmek için ne<br />

oyunlar yapt����� aynmsad� aniden.) "Turistleri mi okuyorsun anne?"<br />

Gülmü�tü Cahide Han�m. Yabanc�yla, turist aras�ndaki fark� anlatm���� o�luna sab�rla. Küçük<br />

Teoman'�n akl�nda yaln�zca turistin gezgin, yabanc���n gezmeyen biri oldu�u kalm����. "Peki<br />

Camus gezmeyen birisi mi?"<br />

"Kamu okunur, Camus de�il! O iyi bir yazard�. Tuhaf bir intiharla ayr�ld� dünyadan." "intihar nedir<br />

anne?" "intihar, ölümünü seçebilmektir Teo!"<br />

ölüm, seçmek, intihar... Çocuklar�n ilgilerini çekmeyen �eylerden an�nda s�yr�labilirle �ansl����� <strong>ve</strong><br />

ayr�cal���yla yeniden oyuncaklar�na <strong>ve</strong> kendi dünyas�na dönmü�tü Teoman. Ama annesinin<br />

'ölümünü seçmesinin' ard�ndan dü�ünürken pek çok çocukluk <strong>ve</strong> ilk gençlik an�����, billur bir<br />

kürede izler gibi net görüyor olu�una hayret ediyordu �imdi.<br />

Erzurum'un bir ilçesindeydiler o s�ralar. Kaymakam babas���n hayali, bütün çocuklu�u <strong>ve</strong> ilk<br />

gençli�inde pek silik kalsa da, annesinin güçlü an���, hiç bo�luk b�rakmadan tek tek geri dönüyordu;<br />

görüntüler, sesler, kokular <strong>ve</strong> �ark�larla...<br />

Annesi yeniden Camus'ye dönüp, bütün varl���yla kitaba gömüldükten k�sa bir süre sonra, elinde iri<br />

bir makasla, a�lamakl� içeri giren Nergis'i an�msad�. Annesinin ilgisini çekebilmek için sa-<br />

����n bir yan��� ac�madan kesi<strong>ve</strong>rmi�ti. Yamuk saç�yla öyle komikti ki, Teoman gülmekten<br />

����lm��, annesi bu hareketinin nedenle-52 rini en asabî <strong>ve</strong> ciddi sesiyle Nergis'e sorarken, Nergis<br />

ter ter te-pinmi�; "Bütün gün bir de k�����z oldu�unu size hat�rlatabilmek için!" diye ba��rm����.<br />

Teoman alt�, Nergis sekiz ya�lar�ndayd�. O halde annesi henüz otuzlar���n s�����nda, gencecik bir<br />

kad�nm�� o s�ralar.


Ne kadar gençmi� intihar� konu�tu�unda, ne kadar toymu� 'koskoca iki çocuklu kad�n' oldu�unda...<br />

Ne kadar da tazeymi� dengi bir arkada� bulamay�p, bir ba��na hiç tan�mad��� küçük kasabalar aras�<br />

trafi�e kar������nda <strong>ve</strong> ne kadar yalmzm��, istanbul'daki geni� ailesi, kasabadaki kocas� <strong>ve</strong><br />

çocuklar�na ra�men... Tek ����� mektuplar�yla ona hayat saçan arkada�� N.G. <strong>ve</strong> kitaplar�. Halbuki<br />

Teoman'�n gözünde annesi hep anneydi <strong>ve</strong> çocuklar�n gözünde annelerin ya�� yoktur. Anne ya��<br />

standartt�r, evrenseldir!<br />

"Felsefenin tek ciddi <strong>ve</strong> gerçek sorunu vard�r: intihar! Ya�am�n ya�anmaya de�er olup olmad���<br />

felsefenin temel sorunudur." Ca-mus'nün 'Sisyphus söylencesi'nden al�nt� yap�p, 'Yabanc�'n�n içine<br />

eklemi�ti bu sat�rlar� annesi. 'Genç Werther'in Ac�lar�'n�n içinden de, "Felsefe yapmak, ölmesini<br />

��renmektir" yaz��� bir not ç�kt�.<br />

Pencerenin pervaz�na dayan�p, beyninin içindeki kurtlar�n ba���� kemirmesine izin <strong>ve</strong>rdi Teoman.<br />

"Yesinler, bitirsinler, kurtulay�m!"<br />

"Neden o kanl�-canl�, maço Hamingway intihar� seçti? Kendini Etna'mn kraterinden yanarda��n<br />

içine atan Empedokles nas�l bir adamd�? Pa<strong>ve</strong>se'nin iktidars�z olu�u, tek ba��na intihar�m aç�klar<br />

��?" Bu sorular� serinkanl���kla sorup, yan�tlar��� adilce ar�yordu ama daha sonraki sorusuyla<br />

mutlaka sinsi bir öfkenin alev alev bedeninde yükseli�ine engel olam�yordu. "Peki annesi kendini<br />

böyle yaln�z <strong>ve</strong> ba�ar���z hissediyorken, babas� ne yap�yor, neden dokunmuyordu ona; Cahide<br />

Han�m'a?"<br />

Babas�!<br />

Öfkelenmek bile bir duygudur <strong>ve</strong> ilgilenmeyi gerektirir. Babas�na ilk kez öfkeleniyordu.<br />

Hilmi Bey, güzel, kültürlü, sad�k kar���, sa���kl� iki ç&eu�u <strong>ve</strong> dürüst, düzenli, usul usul ilerleyen<br />

kariyer üçgeni içinde rijutluluktan<br />

ba�� dönmü�, sesi k���lm�� bir biçimde ya��yordu. Evi, i�i, dostlar�... Herkese nas�l olduklar���<br />

sorar, kar����� yana��ndan öper, gazetesini okur, radyoda haberleri, hava raporlar��� dinler,<br />

yemekleri ö<strong>ve</strong>rek, i�tahla, a����� hiç �ap�rdatmadan yer, her �eyin yolunda oldu�undan emin <strong>ve</strong><br />

��vançl� gülümser, erkenden de yatard�.<br />

Annesinin intihar�ndan on iki y�l önce bir trafik kazas�nda öldü�ünde, Cahide Han�m evlilik<br />

foto�raflar���n yan�na Hilmi Bey'in yeni çekilmi� bir foto�raf��� eklemi�ti. Arkas�ndan iyi ya da<br />

kötü hiç konu�mad�. Ad� geçti�inde rahmetle and�, "iyi insand�," dedi. Sanki, bu dünyadan hiç öyle<br />

biri geçmemi� gibi, silindi gitti belleklerden, an�lardan. Geriye, o�lu Teoman'a genetik miras�, iri<br />

omuzlar�, uzun boyu, kah<strong>ve</strong>rengi gözleri, iri elleri, ayaklan, kal�n gevrek sesi <strong>ve</strong> kar���na emekli<br />

maa��yla, antika saati, alt�n çerçe<strong>ve</strong> gözlükleri kald�.<br />

Oysa annesinin ölümü ard�ndan binlerce an�, yüzlerce kitap, �imdi Nergis'in oturdu�u, dedesinin<br />

���� Cahide'ye ald��� Fenerbahçe'de bir ev - bir odas� <strong>ve</strong> kitaplar���n ço�u Teoman'a ayr�lm����r -<br />

Polonya porseleni on iki ki�ilik bir yemek <strong>ve</strong> çay tak���, antika mobilyalar <strong>ve</strong> Teoman için en<br />

önemlisi, ama bir türlü bulamad��� ciltler dolusu günceler kalm����. Belki de hiç günce tutmam����<br />

annesi? Ne gören, ne bilen var! Çocuksu bir inatla ömrü boyunca bu güncelerin pe�ine tak�lacak,<br />

izini sürecek olan Teoman, annesinin güncelerini düzenli olarak yazd���na, bunlar� ya tek dostu<br />

Neyyire Gömüç'e postalad���na ya da yok etti�ine inand�. Hep inand�!<br />

Annesinin huzur dolu bir ifadeyle, uyur gibi öldü�ü yatakta, inci gibi el yaz���yla, özenerek yazd���<br />

bir <strong>ve</strong>da notu, bir de sararm�� bir siyah-beyaz foto�raf vard�. Karpuz kollu bebe yakal� elbiseler<br />

giymi�, kol kola iki genç k�z, hülyal� bak��larla gülümsüyordu birilerine. Yüzlerce kez okudu�u<br />

notu tekrar ald� eline Teoman:<br />

"Sorumluluklar�m bitti: ölümü seçebilmekte geç kalmak istemedim.<br />

Cahide"<br />

Foto�rafla notu ayn� zarfa koyup, Camus'nün içine, terlikleri de kitaplar�n arkas�na saklad�.<br />

54<br />

"Yeme�e babamlara gidiyoruz!" « i. ||<br />

Babamlar! Babamlara gitmek!


Ne zordur bir çocu�un bunu söyleyebilmesi... Çünkü söylemek kabullenmeyi gerektirir. Çünkü<br />

babamlar, annem <strong>ve</strong> babam de�il, babam <strong>ve</strong> onunla olanlar anlam��� yüklenmi�tir art�k Annemin<br />

erkek arkada�� <strong>ve</strong> kocas�na hiçbir zaman 'annemler' diyemeyi�imi, onun ili�kilerini<br />

kabullenmeyi�ime ya da ili�kilerinin sa�laml���na inanmay���ma ba���yorum bugün. Belki de, di�i<br />

bir önyarg�yla, annemin babamdan ba�kas�yla bütünle�mesini do�ru bulmay�����n etkisiyle... Kim<br />

bilir...<br />

'Babamlar', Selen'in evinde oturuyordu. Bu, be� katl� bir binan�n çat� kat�yd� <strong>ve</strong> evdeki her �ey<br />

Selen'in zevkini yans���yordu, bana yabanc�yd�. Al������m <strong>ve</strong> bildi�im oturma, yatak, yemek odalar�<br />

yoktu bu evde. Çok geni� bir mutfakla, stüdyomsu bir salondan olu�uyordu tümü. Banyo geni�ti,<br />

dolaplarla doluydu. Bu üç birimi, dört yandan geni� bir teras kucakl�yor, teras�n bir k�sm�, üstü<br />

kapal� bir ye�il bahçeyle bamba�ka bir dünya sunuyordu, beton kentin göbe�inde.<br />

Mutfak, bir yemek odas�ndan çok, ��k bir kafe'yi and���yordu, mavi-beyaz dolaplar <strong>ve</strong> ayn�<br />

renklerde kareli kuma�larla dö�enmi�ti. Salonun bir kö�esi çal��ma odas� olarak kullan���yordu.<br />

��imli , bir çizim masas�, kitaplarla çift s�ra donanm�� tel bir kütüphane, iki koltuk <strong>ve</strong> üzeri dergi<br />

dolu bir sehpa. Terasa aç�lan cam kap���n önü oturma o'das�yd�. Geni� iki kanepe, iki koltuk.<br />

Kanepelerden biri yatak oluyordu besbelli. Koyu pembe minderlerle renklendirilmi� laci<strong>ve</strong>rt<br />

dö�emelikler çocuksu bir hava katm���� odaya. Bir de üzeri dev bir sarma��kla organik ye�ile<br />

boyanm�� bir duvar ç���nt��� görünüyordu. Ç���nt���n ustaca e�imi nedeniyle arkas�nda ne oldu�u<br />

asla anla��lm�yordu.<br />

Kendi evimiz <strong>ve</strong> çevremizdeki insanlar�n evleri birbirine çok benzerdi. Bunlar bir örnek kristalimsi<br />

avizelerin sarkt���, tül perdelerin sal�nd���, 'iki koltuk, bir kanepe, üç sehpal�' salonlar, 'çift ki�ilik<br />

yatak, gardrop <strong>ve</strong> tuvalet masal�' ebe<strong>ve</strong>yn odalar�, duvarlar� pos- ,<br />

ter kapl� çocuk odalar���n yanyana dizildi�i feci s����� mekânlard�. Hangi arkada������n evine<br />

gitseniz, kendi zevki yerine 'filancan�nki-ne benzer olmak' virüsü bula���� annesinin t�pat�p<br />

dö�edi�i 'ayn� ev'e girmi� oluyordunuz. Uzun yemek masalar���n üzerinde duran çukur kristal tabak<br />

<strong>ve</strong> içindeki mey<strong>ve</strong>ler bile ayn�yd�!.. î�te bu nedenle olacak, Selen'in evi (yani babamlar) bana çok<br />

zevkli <strong>ve</strong> farkl� gelmi�ti. Ayr�ca e�lenceliydi de...<br />

"Zevkli, kullan���� <strong>ve</strong> yal�n!" diyerek gururla gülümsüyordu babam. Önce salonu gezdim, kitaplara<br />

<strong>ve</strong> plaklara bakt�m. Bob Dylan, Simon and Garfunkel <strong>ve</strong> Joan Baez'i görünce "Aa, bizim plaklar!"<br />

Sesimde bozulmu� bir ton vard�.<br />

"Onlar Selen'in, bizimkiler sizin evde k���m." Sizin ev? Bizsiz - onlar...<br />

"Selen'in mimar oldu�unu söylemi� miydim?" Hay�r, onun ne i� yapt����� bilmiyordum. Bende<br />

daha çok �ark���, ama Amerikan folk �ark�lar� söyleyen bir �ark���ym�� duygusu yaratm���� oysa. Ne<br />

ilgisi varsa? Belki de TV'de izledi�im öyle birine benzetmi�tim. Do�rusu onu, o renkli, rahat <strong>ve</strong><br />

de���ik giysileriyle, ciddi ciddi çizim yaparken dü�ünmekte güçlük çekmi�tim. Çünkü o zamana<br />

dek bildi�im meslek sahibi kad�nlar ciddi, koyu renkler giyinen, avizesi, koltuk <strong>ve</strong> yatak odas�<br />

tak��� bir örnek evlerde kocalar� <strong>ve</strong> çocuklar�yla ya�arlard�.<br />

"istedi�i binalar yerine, istenilen bloklar�n çizimini yapan bir mimar!" dedi sitemle Selen.<br />

O gün Selen'le tan��an Cem, son derece m�zm�z <strong>ve</strong> tuhaf davranarak hem babam�, hem de beni<br />

utand���yordu. Durmadan tuvalete gidiyor, dergilerin s�ras��� bozup, içecekleri be�enmiyordu.<br />

Sonunda ac�kt����� söyleyip, a�lamak üzere bir sesle:<br />

"E<strong>ve</strong> gidelim abla, evde köfte vard�!" diye inledi. Ona, o çaresiz gözlerine, umutsuzlukla aç�lm��<br />

küçük ellerine bak�p, ne diyece�imi bilememi�tim. Selen'in evinde; 'babamlarda' kendini huzursuz,<br />

yer-siz-yurtsuz hissetti�i besbelliydi. Oysa ben, kalmak, Selen'i daha çok tan�mak için<br />

��ld���yordum. Bir yandan da Cem'e çok ac������m.<br />

"Bizde de köfte var Cem. Bakal�m be�enecek misin?" Selen'in s�cakl��� <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>cen çabalan hiçbir<br />

��e yaramad�, Cem yeme�ini yar�m b�rakt�. Hastaland�.<br />

55<br />

O gece yedi�imiz yeme�i hâlâ an�msar�m. Sulu köfte, patatesli kar���k salata, zeytinya��� barbunya<br />

<strong>ve</strong> çikolatal� pasta. Hepsi çok 56 lezzetli <strong>ve</strong> zevkliydi. Babam i�tahla ekme�ini yeme�in suyuna


anarak yiyor, Selen yemekleri birlikte haz�rlay��lar���n komik öyküsünü anlat�yor, çikolatal�<br />

pastan�n kremas��� parmaklar�yla nas�l yalad�klar��� gülerek taklit ediyordu. Babamla annemin<br />

birlikte yemek yapt�klar��� hiç an�msamad����� ayr�msad�m. Annem mutfak i�ini hiç sevmezdi,<br />

yemeklerimizi ço�u kez anneannem yapard�, babam� da anneannemle parmak parmak çikolata<br />

yalarken dü�ünmeye hayal gücüm yetmiyordu. Ama Selen'in elleri kollar� havada, taklit ederek<br />

anlatt���, o ikisinin mutfak maceras��� tamamen görebiliyordum. Ke�ke görmesem, gördükçe içim<br />

��z ediyordu. Annem ad�na m�? Sanm�yorum. Daha tats���, daha tuhaf� kendi ad�ma üzülüyordum.<br />

Mutfakta babas�yla çikolatal� pasta pi�irmeyi dü�ünen bir genç k�z... Nas�l bir dü� bu?<br />

Selen'in yemeklerini <strong>ve</strong> çikolatal� pastas��� hâlâ çok se<strong>ve</strong>rim. Yemekten sonra terasta 'babamlar'<br />

kah<strong>ve</strong>, biz kola içerken, Cem'in midesi a���maya, ate�i ç�kmaya ba�lad�. Ona aspirin getirmem için<br />

mutfa�a gönderildi�imde, mavi dolaplar�n anlat�lan çekmecesinde elimle koymu� gibi aspirini<br />

bulmu�, bir bardak suyla birlikte terasa dönmek üzereydim ki, �eytan dürttü! "Git �u gizli bölmeye<br />

bak!" dedi. Hemen �eytan� dinledim. (Hep böyle yapar�m!)<br />

Geni�, alçak bir yatak vard� duvar�n arkas�nda. Üzerine sonradan Hint i�i oldu�unu ö�renece�im<br />

nefis, çok renkli bir örtü örtülmü�tü. Sol ba�� duvara dayanm��, öbüründe küçük bir etajer vard�. Bir<br />

de antika koltuk. Koltu�un üzerinde babam�n pijamas�, etajerin üzerinde bir iki kitap, dergi, bir<br />

barda��n içinde taze çiçekler. Dolap yerine kullan�lan, yine Hint kuma��yla ayr�lm�� bir perdeli<br />

bölme. Babam�n elbiseleri ask�da as���...<br />

Selen'le babam bu yatakta uyuyorlar demek! Selen'le babam bu yatakta sevi�iyorlar! Oysa annemle<br />

babam�n evdeki yatak odalar�nda sevi�tiklerini hiç dü�ünmemi�tim bile. Anne <strong>ve</strong> babalar�n<br />

cinselli�i yoktur, dü�ünülmesi bir çe�it tabudur ya! Halbuki Selen:.. O, babama sar���p onunla<br />

öpü�üyor, onu soyuyor <strong>ve</strong> kendi soyunuyor <strong>ve</strong> tabii ki, babam da Selen'i...<br />

Soyunuyorlar, hem de ç���lç�plak Dokunuyorlar birbirlerine,<br />

ok�uyorlar birbirlerini. Her yerlerini. Belki öpüyorlar bile... Babam! O benim babam! Babam da<br />

��plak, ok�uyor öpüyor <strong>ve</strong> ona güzel sözler söylüyor!<br />

Benim babam!<br />

Beni bulduklar�nda yata��n üzerine oturmu�, duvar� seyrediyordum. Utanc�mdan yanlar�na, terasa<br />

dönememi�tim.<br />

E<strong>ve</strong> gitmek, saklanmak, bir daha hiç kimsenin yüzüne bakmak istemiyordum. Hiç kimsenin... Cem<br />

de iyice hastalanm����! Babam ikimizi de al�p arabaya bindirirken, Selen araban�n arkas�ndan<br />

dola��p beni yaln�z yakalad�. Elini yana��ma dokundurdu k�sac�k. Eli s�cakt�. "Sevmek, bazen<br />

dokunmakt�r Nilsu," dedi sevgiyle. Hiç konu�mad�m, ba��m yere e�ik, suçüstü yakalanm��,<br />

����ldayam�yordum.<br />

"însan çok sevdi�ine dokunmak ister. Dokunmak, sevgiyle yap���nca çok güzeldir!"<br />

Babam korna çal�p beni arabaya ça����nca, bütün cesaretimi toplay�p Selen'e döndüm. "Bunlar�<br />

aç�klaman�za hiç gerek yok, hepimiz yeti�kin insanlar�z," dedim. Sesimde bir kafa tutu�, küstahl�k,<br />

ama alttan akan bir çaresizlik <strong>ve</strong> a�lama iste�i vard�. Üstelik bu söylediklerimin tam olarak ne<br />

anlama geldi�ini de bilmiyordum. Annemle babam�n tart��malar� s�ras�nda, annem s�k s�k babama<br />

böyle söylerdi. Selen gülümsedi.<br />

"Ben pek yeti�kin say�lmam Nilsu. Belki de yeti�kin olmay� hiçbir zaman ö�renemeyece�im..."<br />

Bana sar�lmak ister gibi yakla���, ama tepkimden çekiniyordu. "Dokunmak çirkin de�ildir. Ancak<br />

sevdi�ine dokunabilir insan..."<br />

Çok duygulanm����. Karanl�k sonbahar gecesinde, aram�zda yaln�zca ikimizin görebildi�i incecik<br />

bir duygu seli olmu�tu. San���m ben de duygulanm����m. Ona sar�lmak istedi�imi san�yorum. Ama<br />

bunun yerine en sert sesimle; "Bu görü�ünüze kat�lm�yorum, dokunmadan de sevmek olas���r,"<br />

dedi�imi duyarak, irkildim. Halbuki bunu demek istemiyordum! Söylediklerimiz,<br />

dü�ündüklerimizin z�tt� oldu�unda, konu�an yaln�zca yüre�imiz de�il midir? Oysa Selen, daha ilk<br />

kar��la�mam�zda yüre�imi görmü�tü. Ürkekçe elini uzatt�.<br />

"iyi geceler Nilsu," dedi.<br />

14


Yüzüme �slak bir �ey de�di. Uykumu bölmesine izin <strong>ve</strong>remezdim, elimle iti<strong>ve</strong>rdim. Babam Cem'le<br />

beni 'bizim evimize' b�rak�p, kendisi Selen'in evine, 'babamlara' dönerken biraz k�rg�n, biraz al�nm��<br />

davrand� bize. Öpü�ü so�uktu, sar����� uzakt�. Karde�im de, ben de onu utand�racak ne varsa<br />

yapm����k. Yine de hiçbir �ey söylemedi, sitem etmedi, ama sessizli�iyle k�rg�nl����� belirtti.<br />

Babam hiçbir zaman ba��rmaz, azarlamaz, asla elini kimseye kald�rmazd�. Onun çok etkili bir<br />

yöntemi vard�, annemin her türlü ba��rt���, azar�, hatta tokatlar�ndan çok daha üzer, iz b�rak�rd�<br />

bizde. O, konu�maz, uzak, yabanc� kal�rd� k�zg�nl�klar�nda <strong>ve</strong> mutsuzluklar�nda.<br />

Babam� k�rm�� olmam kadar, Selen'e kar�� kontrol edemedi�im öfkem <strong>ve</strong> k�skançl���m da beni çok<br />

üzmü�tü. Onun kar����nda yenilmi�tim i�te. Bal gibi anl�yor, ba��ndan beri pekâlâ hissediyordum;<br />

Selen çok içten, hassas bir kad�nd� <strong>ve</strong> babam� seviyordu. Bana kar�� da nazikti, beni sevmeye<br />

haz�rd�. Kaba, dengesiz, kontrolsüz <strong>ve</strong> çocukça davranan bendim <strong>ve</strong> utan�yordum. Uyuyabilmek<br />

için yata��mda dönüp durdum uzun süre.<br />

Yüzüme dokunan o �slak �ey, yine de�di. Uyanmaktan korkuyordum. Bir uyan�rsam yine Selen'i,<br />

yine babam� dü�ünüp, gece yapt�klar����� an�msayacak, utanacak, uyuyamayacakt�m. Halbuki<br />

uykuya kaçmak, saklanmak istiyordum.<br />

Yine de�di yüzüme. Elvis mi acaba? Kedilerin burnu daima �slakt�r.<br />

"Rahat b�rak beni Elvis," diye m���ldand�m. Oral� olmad�. Kesik kesik soludu�unu duydum. Hiç de<br />

Elvis'e benzemiyordu bu ses. Gözlerimi açt�m, ama zifiri karanl�kta hiçbir �ey göremedim. Birden<br />

solu�um kesildi. Odada biri vard�! Ba��rmak istedim önce, ama sesim ç�kmad�. Kalbim korkudan<br />

yerinden f�rlayacak gibi at�yordu, soluk alamad����� hissettim, bo�uluyordum. "Babam evde<br />

olsayd�, beni korurdu," diye geçti akl�mdan y�ld���m h���yla. "Annem?" Annem de yoktu evde.<br />

Cem, Elvis <strong>ve</strong> anneannem. Cem çok küçüktü, anneannem ya���, ke�ke kedi yerine bir köpek<br />

besleseydik evde!<br />

Yata��mdan kalkmak istedim, ama o kesik soluk kolumu tuttu, ok�amaya ba�lad�. "Korkma benden<br />

Nilsu, sak�n korkma!" Demek tan���k biriydi. Peki neden bir h�rs�z gibi giriyordu odama öyleyse?<br />

Sonra soymaya ba�lad� beni. Kar�� koymak istiyordum, ama öyle yumu�ak, öyle se<strong>ve</strong>cen yap�yordu<br />

ki bunu, elim-aya��m ba�lan�yordu. Dahas�, onun ç�plak teni bana de�dikçe heyecanlan�yor, ürperiyordum.<br />

Bir yandan beni küçük küçük öpüyor, korkmamam�, kendimi rahat b�rakmam� söylüyordu.<br />

��plakt�! Hem de ç���lç�plak! Deh�et içinde kalm����m. Hayat�mda yaln�zca iki erke�i ç�plak<br />

görmü�tüm o güne kadar. Ben çok küçükken babam�, kendisi çok küçükken karde�imi. Televizyon<br />

<strong>ve</strong> sinemada da gördüklerim vard� ama, onlar say�lmazd�.<br />

Do�rusu bir erke�i, babam <strong>ve</strong> karde�im d���nda bir erke�i ç�plak görmek dü�üncesi hem<br />

heyecanland���yor, merakland���yor, hem de çok utand���yordu beni. Heyecan, merak <strong>ve</strong> utanma!<br />

Ne üçgen ama!<br />

�imdi bu hiç tan�mad���m, ama onun beni tan����� besbelli bir erkekle kendi yeni-genç k�z<br />

yata��mda beraberken, bu üç duygumdan çok, korku vard� içimde. Heyecanlan�yordum<br />

heyecanlanmas�na, merak da ediyordum ama, en çok korkuyordum. Benim bekledi�im ç�plakl�k,<br />

dokunma <strong>ve</strong> belki sevi�me, benim de bildi�im, istedi�im <strong>ve</strong> seçti�im erkekle olmal�yd�.<br />

"Sen de beni öp Nilsu, haydi çekinme!" Sesini tan������� ayr�m-sad�m. Demek ben de onu<br />

tan�yordum! Kimdi, kimdi, kimdi? Korkuma ra�men bedenimin gev�edi�ini, içime yumu�ac�k, ���k<br />

bir s�����n akt����� hissediyordum. Sonunda kulaklar�m u�uldamaya, bedenim terden �slanmaya<br />

ba�lam����.<br />

"Art�k korkmuyorsun de�il mi Nilsu?" Öyle yumu�ak, öyle se<strong>ve</strong>cen, öyle güzel soruyordu ki, hay�r<br />

korkmuyordum. Kimdi, kimdi, kimdi? "Sen de beni öpsene Nilsu?" Dudaklar��� uzatt�m, tam<br />

öpecektim, d��arda �im�ek çakt�, odam�n içi ayd�nland�. K�sac�k. P���l p���l. Donup kald�m.<br />

Gözlerime inanamad�m. Hay�r, bu olanaks�z olanaks�z, olamaz... Hay�r! Ha-y�r! Ha-y���rrr!<br />

Olamazzü!<br />

Anneannem ç�lg�n gibi tepeme dikilmi�, beni kucakl�yordu.<br />

"Uyan k���m, uyan Nilsu! Uyan çocu�um!" Gözlerimi açt���mda terden s���ls�klamd�m, geceli�im<br />

kaym��, yar� ç�plak yat�yordum ya-


$»<<br />

ta��mda. Anneanneme sar���p hüngür hüngür a�lad�m. Uzun uzun, derin derin, sulu sulu... Bütün<br />

�srar�na kar��n, rüyam� ona anlat-60 mad�rn, anlatamad�m... Hiç kimseye, hiç kimselere. Ancak<br />

��llar sonra tek bir ki�iye, Teo'ya yak�n hissedip anlatacakt�m, ilk cinsel dü�ümde kiminle<br />

sevi�ti�imi. Bir tek ona, Teo'ya aç�labilmi�tim. Utançtan o ilk günkü gibi k�zararak, suçlu <strong>ve</strong><br />

tedirgin itiraf etmi�tim:<br />

O erkek; babamd�! «<br />

15<br />

Babam politikayla ilgilenmemi�tir hiç. Seçimlerde oy <strong>ve</strong>rir, demokrasiyi savunur, Atatürk'e <strong>ve</strong><br />

devrimlerine hayrand�r. Cumhurba�kan� <strong>ve</strong> ba�bakan�n adlar��� bilir, ama bakanlar�nkini<br />

kar������rd�. Politikan�n d���nda kalmay� bizlere de daima ö�ütlemi�tir.<br />

"önemli olan çal��kan, dürüst <strong>ve</strong> �iddete kar�� olmak, ba�kalar�na ho�görülü olabilmek," derdi.<br />

Bertolucci'nin '1990' adl� filmindeki Robert De Niro gelir akl�ma babam� dü�ününce. Ayn� filmdeki<br />

Gerard Depardieu'yse biraz Selen, biraz Teo'dur sanki.<br />

Ne zaman 'babamlarla' yeme�e ç�ksak, ya da 'babamlara' gitsek, Selen'in 'ayd�nlar', 'ayd�n<br />

sorumlulu�u', 'dü�ünce özgürlü�ü'nden söz etti�ini an�ms�yordum. Böyle zamanlarda uzun uzun<br />

konu�up dünyay� de���tirmekten, 'idealizm' <strong>ve</strong> 'ütopya'dan dem vururdu; sesi tizle�ir, bak��lar�<br />

bulan�r <strong>ve</strong> sinirlenirdi. Onu gururlu bir sevgiyle izleyen babam, arkas�na yaslan�r, kah<strong>ve</strong>sini<br />

yudumlar, arada s�rada, 'e<strong>ve</strong>t' ya da 'hay�r' diye sesler ç�kart�rd�. Do�rusu Selen'in babam�<br />

duydu�unu hiç sanm�yordum. O daha çok kendi kendisiyle konu�uyordu, çünkü babam bu<br />

konu�malara dahil olmazd�.<br />

Selen'in terminolojisi benim için oldukça karma��k <strong>ve</strong> yeniydi. Belki yaln�zca bu nedenle, belki<br />

biraz da ona kar�� duydu�um ilgi <strong>ve</strong> meraktan ötürü, konu�tuklar��� anlamak, onunla tart��mak, ama<br />

en çok ö�renmek <strong>ve</strong> belki de onu yenmek istiyordum. Anlamad���m, bilmedi�im, yabanc� ama<br />

yepyeni bir �eyler vaat ediyordu Selen.<br />

Kendisine sormaya çekiniyor, gururuma da yediremiyordum. Evdeki sözlük <strong>ve</strong> ansiklopedilerse,<br />

kavramlar� daha da karma��k, daha anla��lmaz hale getiriyordu yaln�zca.<br />

O s�ralar e<strong>ve</strong> dönen <strong>ve</strong> hayat���n en sinirli, uyumsuz <strong>ve</strong> al�ngan dönemlerinden birine giren anneme<br />

de soram�yordum. Onunla ileti�imim tamamen kopmu�tu art�k.<br />

�imdi durup, buradan o y�llar�ma bak�nca ne saf, ne küçükmü-�üm diye se<strong>ve</strong>cen gülümsüyorum<br />

kendime. Çünkü on be� ya��nda hâlâ anne <strong>ve</strong> babalar�n her �eyi bildi�ine inan�yormu�um... Yine de<br />

uslu durmuyor, TV'nin kar����na oturup, sürekli içki içip, sigara duman�ndan bo�ulan annemin<br />

������ yokluyordum. Nas�lsa annem biliyordur, belki bir �eyler ö�renebilirim umuduyla...<br />

Yeti�kinler her �eyi bilmiyorlard�, ama pek çok �eyi anl�yor, hissedebiliyorlard�. Böyle zamanlarda<br />

annem, en i�neli sesini yakas�ndan ç�kart�p bat���yor, beni ürküten kahkahalar at�yor, "Ne o,<br />

baban�n sevgilisi politik tak�lan bir entel mi yoksa?" diyordu.<br />

Her �eyin d���nda kalman�n güçle�ti�i, ölüm korkusunun terör ad�yla KBK'lerin elinde kap�lar�<br />

çald��� y�llard�. 'Babamlarda' yemek yiyorduk. Bir cuma ak�am�yd�, havalar iyice so�umu�tu.<br />

Yeme�in ortas�nda telefon çald� uzun uzun. Telefonu hep oldu�u gibi, Selen açt�. Sesi aniden<br />

de���ti, heyecanland�, korku dolu, tiz bir ba�ka sesle "Nerede?", "Ne zaman?" "Nas�l?", "�imdi<br />

nas�l?" diye sormaya ba�lad�. Babam kalk�p Selen'in yan�na gitti, bir elini onun omzuna koyup,<br />

merakla bekledi.<br />

Ortak dostlar� gazeteci-�air Erdal Onat vurularak a��r yaralanm����. Erdal Amca'n�n o�lu bir süredir<br />

dü�ünce suçlusu olarak hapisteydi; k��� da annesinin babas���n bile bilmedi�i bir Avrupa kentinde<br />

saklan�yordu.<br />

Yemekleri oldu�u gibi b�rakt�k masada, babam�n arabas�na dolu�tuk. Selen çoktan bizi unutmu�,<br />

öfkeyle a�lamak aras�nda ba����yordu. Babam dü�ünceli <strong>ve</strong> sessizdi. Cem olay�n polisiye k�sm�yla,<br />

ben Selen'in konu�malar�ndaki yabanc� kavramlarla ilgiliydik. 'Bürokrasi', 'proletarya',<br />

��ablonculuk', 'KBK', 'lümpen' vb.


Beni <strong>ve</strong> Cem'i e<strong>ve</strong> b�rak�p, kendileri Erdal Amca'n�n yatt��� hastaneye gitmeden önce, dönüp<br />

bakt���mda, Selen'in k�sa t�rnakl�, �effaf cilal� parmaklar��� babam�n eline s�ms��� kenetlenmi� gördüm.<br />

El eleydiler. Sanki iki el birle�mi�, tek bir el olmu�tu. Daha önce annemle babam� hiç el ele<br />

görmemi�tim. Annem, babam�n koluna girmeyi se<strong>ve</strong>rdi.<br />

Araba gecenin karanl���na kar������nda so�uktan titreyerek arkalar�ndan bakt�m bir an. Tuhaf,<br />

yaln�z <strong>ve</strong> rahats�z hissediyordum kendimi, îçim ürperiyordu. önce annemle babam�n kurdu�u<br />

gü<strong>ve</strong>nli dünyam y���lm���� sonra sokaklardaki gü<strong>ve</strong>n kaybolmu�tu. Ama ben en çok, içimde giderek<br />

büyüyen gü<strong>ve</strong>nsizlikten tedirgindim. Daha sonralar� pek iyi kavrayaca��m üzere, 'gü<strong>ve</strong>nsizlik' <strong>ve</strong><br />

'belirsizlik' bir çocu�un geli�imine vurulabilecek en öldürücü darbedir. Bu darbenin izleri mutlaka<br />

kal�����r, mutlaka tehlikelidir. 'Bizim ev'in kap���nda so�uktan <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nsizlikten titrerken akl�mda<br />

babam�n eline s�ms��� tutunmu� Selen'in eli vard�. El eleydiler. Oysa babam�n iki eli oldu�unu,<br />

onun da Selen'in de bo� kalan öbür elinin bana uzand����� görmezlikten geliyordum. Çok uzun süre,<br />

ancak onlar�n elleri birbirinden kopuncaya dek sürecekti inad�m, k�skançl���m <strong>ve</strong> mazo�istli�im...<br />

16<br />

Annesi intihar etti�inde otuzlu ya�lar���n en ba��ndayd� Teoman. Annesinin henüz otuz<br />

ya�lar�ndayken 'çoluk-çocu�a kar����� koskoca kad�n' say�laca���� dü�ünüp içi ezilse de, kendinin<br />

de taptaze otuzundayken bir evlilik eskitmi� <strong>ve</strong> çoktan 'baba'lar saf�na kat�lm�� oldu�unu hiç ak�l<br />

erdiremiyordu.<br />

���� Deniz alt� ya��nda, k�����n annesi Zeynep, iki y�ld�r 'siyasi tutuklu' olarak Metris'deydi. Ablas�<br />

Nergis 'kurtulabilmek' için yurtd���na kaçan kocas��� bir gün dönecek umuduyla bekliyor, küçük,<br />

kiral�k bir evde yaln�z ya��yor, yava� yava� avukat olarak isim yapmaya ba���yordu.<br />

Zeynep'in iste�iyle bir y�l önce bo�anm��lar, 'birinci derece' akrabal�klar� böylece bitince, onu<br />

ziyarete de gidemez olmu�tu Teoman. Ho�, gitti�i zamanlarda da konu�acak pek bir �ey<br />

bulam�yorlard� ya! Zeynep ona bo� bir çuvala bakar gibi bak�yor, bak��lar�na bir anlam<br />

l<br />

geldi�inde de, bu daha çok ac�ma, öfke, tiksinme kar����� berbat bir bulmacaya dönü�üyordu. Eski<br />

kocas�na kuru kuru sa������� soruyor, k�zlar� Deniz'i aray�p aramad����� hiç irdelemiyordu.<br />

Teoman da kar����nda, giderek kad�nl�k p�narlar� kuruyan, sevgisiz, kupkuru bir insan görüyor<br />

olmaktan ac� çekiyor, bu ziyaretlerden nefret ediyordu. Oysa ne�eli <strong>ve</strong> çekici, üstelik sakin bir k�zd�<br />

Zeynep. �imdi böyle çat�k ka���, tutucu <strong>ve</strong> kat� bir ba�ka kad�na dönü�mesine nerede, nas�l sebep<br />

olabilece�ini dü�ünüp, kendine k���yor, kahroluyordu. Acaba eski kar��� cinsellik sorununu nas�l<br />

çözüyordu? Y�llar��� hapiste geçiren genç kad�nlar�n bast���lm�� cinselliklerini kimse<br />

sorgulam�yordu. O da sormaya çekiniyordu ama merak ediyordu.<br />

Belki de kendi sahiplenme duygusunun güdük kalmas�, kar��� Zeynep'i zedelemi�ti. Yok hay�r,<br />

istese de, Teoman'da sahiplenme duygusu olu�amazd�. Daha küçücük bir çocukken annesi Cahide<br />

Han�m'�n, "Sahip olunan �eyin de�eri yiter Teo," diyen sesi kula��na dokundu�unda yitip gitmi�ti<br />

yeni do�an 'sahiplenme' güdüsü. Ne bir e�ya, ne bir mekân, ne de bir insan; bütün ya�am� boyunca,<br />

ço�u kez yanl�� anla��lacak bir rahatl�kla hiçbir �eye <strong>ve</strong> hiç kimseye 'iyelik' eki takamam����<br />

Teoman. Hiç ald�rmam����; 'beceriksiz', 'boynuzlu', 'ba�ar���z', 'iktidars�z', 'aptal', neler dememi�lerdi<br />

arkas�ndan. Ama Zeynep'i o parmakl�klar�n ard�nda taze y�llar��� gömerken gördü�ünde ilk kez<br />

��zd� kendine, kahroldu, gözleri doldu. "Ona bir �ekilde sahip ç�kmal�yd�m!" Ne eski kar���,<br />

sevgilisi, ne de k�����n annesi oldu�u için de�il, onu bir insan olarak gözetip önemsedi�i için. O<br />

ya�am dolu güzel k���n, bu kaskat�, ho�görüsüz kad�na dönü�mesine engel olmay� ba�aramad���<br />

için...<br />

"Gelme bir daha!" dedi Zeynep sonunda. Sonra da bo�anmak istedi. Ona katlanamad��� besbelliydi.<br />

Ne ortak bir duygu kalm����, ne ortak bir dü�ünce, yaln�zca bir görev <strong>ve</strong> yard�m anlay���yla yap�lan<br />

ziyaretler <strong>ve</strong> kanuni beraberlik de böylece koptu.<br />

Teoman art�k bir apartman�n giri� kat�nda yaln�z ya��yor, arada s�rada dünyaya ç���p annesine<br />

gidiyor, orada, onun evindeki odas�nda kal�yor, çeviriler yap�yor, ansiklopedicilik, küçük parça-


mü-hendislik i�leri al�yor, k���na bakan eski kay�nvalidesine biraz para yolluyor, kendi kendine<br />

kurdu�u yapay bir dünyada tam bir geçi�<br />

63<br />

dönemi ya��yordu. Bo�anmak ona suçluluk duygusu <strong>ve</strong>rmi�ti. Bunald�. Uzun bunal�mlar���n tad���<br />

��kartmak için de evine kapan-64 di.<br />

Zeynep üç y�l sonra, toplam be� y�l 'içerde' yatt�ktan sonra, ç�kt���nda Teoman'� görmeyi reddetti.<br />

Sanki ba�ar���zl��a u�rayan ? devrim dü�lerinin tek nedeni Teoman'm�� gibi öfkeleniyordu eski<br />

kocas�na. Onu sorumsuz, ütopyac�, varolu�çu, kapitalist olarak suçluyor, toplum için en büyük<br />

tehlikeyi yaratan 'sosyal hastal�k' s�����na dahil ediyordu. Kendine bir i� bulduktan sonra k�����<br />

yan�na ald� <strong>ve</strong> bir daha evlenmedi. �imdi bir reklam ajans�nda çal���rken, ayn� kentte, ayn� çocu�un<br />

ebe<strong>ve</strong>yniyken bile Teoman'� görmeye tahammül edemez Zeynep.<br />

Ütopyac���k konusunda Teoman'� suçlamayan tek ki�i annesiy-* di. Daha sonra ikinci birisi girdi<br />

hayat�na; yine bir .kad�n.<br />

Nilsu!<br />

"Ütopya <strong>ve</strong> red hiç de öldürücü bir hastal�k de�ildir Teo. Sanatç�, yarat��� insanda, lider <strong>ve</strong> ihtilâlci<br />

ruhta mutlaka Ütopyac���k mevcuttur. Hatta yararl� bir besindir o�lum."<br />

Annesi ya�asayd�, incecik Polonya porseleni fincanlara limonlu çay koyar, siyah gür saçlar���<br />

ba����n üzerinde gururlu bir topuz yapar, ye�il, çekik gözlerinde ma�rur <strong>ve</strong> yaln�z ���lt�larla yan�na<br />

otururdu.<br />

"Eski güçlü sanatç�lar, Mozart, Çaykovski, Pu�kin, Gauguin, Shakespeare neden art�k yeti�miyor<br />

Teo?" derdi, ince porselen fincan� yava�ça dudaklar�na yakla�����r, hiç höpürdetmeden yudumlard�.<br />

"Sanayile�me tabiat� öldürdü. Oysa tabiat insan�n en hayati parças�yd�. Her �ey düzen, mecburiyet<br />

<strong>ve</strong> rekabete dönü�tü. Sait Faik, Orhan Kemal, Orhan Veli'nin aylakl�klar�, sevdal� dü�leri<br />

olmasayd�, birer küçük memur ya da içgü<strong>ve</strong>ysi kalacaklard� sonunda. Oysa ütopya... E<strong>ve</strong>t ütopya<br />

elzemdir. Yarat���lar için Teo..."<br />

Sonra, o s�ralar art�k hikâye yazar� olarak iyice ünlenen liseden arkada�� Neyyire Gömüç'ün yeni<br />

yollad��� kitaplar� ç�kart�r, okur, notlar al�r, ya ona yazar ya da onun son mektubunu yeniden<br />

okurdu. Yüzünde böyle bir arkada�� olu�unun gururu <strong>ve</strong> minnettarl����yla sanki bu dünyadan<br />

uzakla��rd�. Ayn� kentte ya�amaya ba�la- \<br />

��klar� zaman bile bu ikisinin birbiriyle yaz����klar��� dü�ünürdü Teoman, k�skanç bir sevgiyle.<br />

Annesi, annesi ya��yor olsayd�... Ölmeseydi, ne iyi olurdu... Bir fincan limonlu çay, kitaplar�,<br />

sohbeti... Annesi... Ama yoktu i�te.<br />

17<br />

Üç ay gidemedi. Annesinin intihar�ndan sonra tam üç ay, her sabah gitmeyi planlad�, her gece,<br />

"ertesi gün mutlaka giderim," dedi ama yapamad�. Dahas�, o üç ay dünyayla bütün ili�kileri<br />

ask�dayd�. Saatleri, gecesi, gündüzü birbirine kar�����, bu kar���kl�kla yitip gitmekten kekremsi bir<br />

tat al�r, bu tad�n da zevkine var�r olmu�tu âdeta... Oysa annesinin intihar��� en sakin, en yürekli<br />

kar��layan kendisiydi. Sanki sakl� farkl������� bütün dünyaya ilan etmi�ti sonunda annesi. Bo� ilaç<br />

kutusu, k�sa <strong>ve</strong> net bir not, düzgün b�rak�lm�� bir çift terlik <strong>ve</strong> o eskimi� foto�raf: Temiz, ��k <strong>ve</strong><br />

mistik! Garip bir gurur duygusu içini doldursa da, bu ölüme sempati duydu�unu kendine itiraf etse<br />

de, bütün bunlar i�in sanatsal yan�, estetik çizgileriydi, i�in bir de art�k o bordo kadife koltu�unda<br />

oturup, sehpada mutlaka limonlu çay���n tüttü�ü incecik Polonya porselen fincan� <strong>ve</strong> kitaplar�yla<br />

keyif çatarak o�luyla arkada���k edemeyen Cahide Han�m yan� vard�. 'Edemeyen!' Çünkü yoktu,<br />

art�k yoktu annesi! i�te bu k�sm��� bir türlü hazmedemiyordu Teoman, ��kl�k, farkl���k, mistisizm;<br />

güzel de, ke�ke bir �aka olsayd� bu ölüm. Ama ölümün �akas� yoktu!<br />

Önceleri yaln�zca alacaklar��� toparlamak, kendi evinin kiras�, Deniz'in masraflar� gibi giderlerini<br />

ödemek için k�sac�k ç���yordu annesinin evinden. Ko�arak dönüyordu sonra, sanki bir bekleyen, bir<br />

merak eden vard�; sanki Cahide Han�m hâlâ oradayd�... Kapan�yordu annesinin evine, içiyor,<br />

okuyor, dü�ünüyordu.


"Bu onun ibadeti, rahat b�rak�n, nas�lsa toparlanacak... Anneme çok yak�nd� Teo," diyordu Nergis,<br />

kendisini ilgisizlikle suçlayanlara.<br />

"B�rak�n ibadet etsin, b�rak�n hesapla�malar��� bitirsin, ac����� : ya�ay�p, ak�ts�n içinden..."<br />

«<br />

Bir y�l sonra Teoman kendi evine döndü. Nergis de annesinin evine ta��nd�. Ablas� Teo'nun art�k<br />

'kendi evi'ndeki eski odas�na <strong>ve</strong> kitaplar�na hiç dokunmad�. Sanki gizli bir anla�mayla her �eyi<br />

eskisi gibi korumaya karar <strong>ve</strong>rmi�lerdi; sadece k���, Cahide Han�m'in yerine geçmi�ti.<br />

Üç ay sonra bir sabah telefon etti, kendisini tan�tt� <strong>ve</strong> görü�mek istedi�ini söyledi. Neyyire Gömüç<br />

bir i� randevusu <strong>ve</strong>rir gibi, onu ertesi gün ak�am be�te kabul edece�ini bildirdi, evini tarif etti.<br />

Cahide'nin ölümünden haberi vard�, ama nereden, nas�l haber ald����� belirtmedi. Kuru, ama nazik<br />

bir sesle konu�tu. Acaba annesi intihar edece�ini yazm�� m�yd� N.G.'ye? Yoksa Cahide Han�m,<br />

Neyyire Gö-müç'e Teoman'dan daha m� yak�nd�?<br />

Sakallar���n uzayan k���mlar��� düzeltti, yüzüne gözüne çeki düzen <strong>ve</strong>rdi. Aylard�r ilk kez aynaya<br />

bakt��� için kendine yabanc�la������ ama pek takmad� kafas�na. Kendine yeni çoraplar ald�, tertemiz<br />

giyindi, annesinin en sevdi�i çiçeklerden bir demet seçti <strong>ve</strong> Bebek'e gitti.<br />

Kap��� Neyyire Gömüç açt�. Foto�raftaki o �en �akrak, o taptaze genç k�za çok benzeyen gözleriyle<br />

önce Teoman'� süzdü, sonra elindeki papatyalara tak�ld�. Yeniden Teoman'a bakt�, bir �ey<br />

ar�yormu� gibi titizlendi, bulunca rahatlad�, sert çizgileri biraz yumu�ad�.<br />

"E<strong>ve</strong>t, Cahide'nin o�lusun sen!"<br />

Hiç de sand��� gibi kas<strong>ve</strong>tli, kitaptan duvarlarla bo�ulmu� bir mekân de�ildi da<strong>ve</strong>t edildi�i salon.<br />

Aksine ayd�nl�k, iri yaprakl� bitkilerle cömertçe ye�illendirilmi�, rahat, iç aç��� bir odayd�.<br />

Görünürde hiç kitap yoktu, "içerde büyük bir çal��ma odas� olmal�," diye dü�ündü Teoman<br />

aceleyle. Rahat oldu�u besbelli bir kanepenin üzerinde tombul bir kedi sereserpe uzanm��<br />

uyuyordu. Orta sehpas���n üzeri dergiler <strong>ve</strong> gazetelerle doluydu, tri cam bir kavanozda sar�<br />

leblebiler, bir di�erinde ev kurabiyeleri vard�. Bu iki kavanoz Teoman'� çok keyiflendirdi. Hemen<br />

bir avuç leblebi al�p yemek istedi, ama vazgeçti. Gidip kediye yak�n olan koltu�a oturdu. Kedi<br />

uyand�, uzun uzun esnedi, gerindi, sonra Teoman'a dönüp onu inceledi<br />

dikkatle. Galiba onu fazla ilginç bulmad��� için burun büküp, yeniden uzan�p uyudu.<br />

"Çay����� nas�l al�rs���z?"<br />

Daha hiç konu�mam��lard�, hemen çay ikram� ba�lam����. Çay� koyu, �ekersiz <strong>ve</strong> limonlu içiyordu<br />

Teoman; asl�nda kah<strong>ve</strong> tercih ederdi, ama yaln�zca çay sorulmu�tu, incecik porselen fincanda çay�<br />

geldi, içindeki limon dilimi t�pk� annesinin kesti�i biçimde; üçgendi. Acaba fincanlar Polonya<br />

porseleni miydi? Meraktan çatlad�, fakat soramad�.<br />

Ne i� yapt�����, çocu�u olup olmad����� <strong>ve</strong> ablas� Nergis'i sordu N.G. Sonra yay�mlanan son öykü<br />

kitab�ndan söz ettiler. Art�k eskisi gibi çok yazm�yor, daha ince eleyip s�k dokuyor <strong>ve</strong> güç<br />

be�eniyordu. Bu son kitab��� da yazar bir dostunun �srar� üzerine bir araya getirdi�i farkl� dönem<br />

öyküleriyle olu�turmu�tu.<br />

"Bu ortam, bu kimliksizlik i�tah��� kapat�yor!" dedi. Sesinde gerçekten, söyledi�ini hissetti�ini<br />

gösteren bir i�tahs�zl�k vard�.<br />

ikinci çay s�ras�nda sehpadaki kavanozun kapa�� aç�ld� <strong>ve</strong> kurabiyelerden yenildi. Hindistancevizi<br />

kokusu, çay�n derin bergamut kokusuyla nefis bir uyum yaratm����, çok keyiflendi Teoman.<br />

Kendini evinde <strong>ve</strong> küçük bir o�lan çocu�u gibi keyifli hissetti, içi ���nd�.<br />

"Mektuplar�nda özel hayat�ndan pek söz etmezdi. Daha çok okudu�u kitaplarla, gözlemleriyle,<br />

hayalleriyle doldururdu sayfalar�. Hayallerimiz, en sakl� yüzümüze tutulan aynad�r bence. Bir de..."<br />

Sustu, çay��� yudumlad�.<br />

Pat diye dalm���� konuya N.G. ������p, eli aya��na dola�an Teoman, çabucak toparlan�p sordu:<br />

"Bir de ne?"<br />

"Bir de sen! O�lu Teo, Cahide'nin gerçek dünyayla tek organik ba�lant���yd�. Ya�ayan iki<br />

kahraman�ndan biri."<br />

öbürünü soramad� Teoman. Sevindi. Utangaç bir gülümseme yay�ld� yüzüne.


"Sol yana��ndaki gizli gamzenin ayn��� annende de vard�. Ama sen daha çok babana benziyorsun.<br />

Ayn� burun, a��z <strong>ve</strong> heybetli yap�." Sakal���n alt�ndaki gamzeyi nas�l görebildi�ine ����� Teoman.<br />

Aylard�r ilk kez gülümsedi�ini dü�ündü, yeniden sevindi, gev�edi, sonra kendini bile ����rtan<br />

çocuksu bir sesle sordu:<br />

"Annemin mektuplar���, size yazd�klar��� bana ödünç <strong>ve</strong>rebilir misiniz acaba? Birkaç günlü�üne<br />

yaln�zca..."<br />

��çak gibi bir sessizlik kesti havay�. Hava ikiye ayr�ld� <strong>ve</strong> parçalar� salland� bo�lukta.<br />

\<br />

"Umar�m bu ziyaretinin amac� mektuplar de�ildir Teo! Onlar bana yaz�lm���� <strong>ve</strong> benden ba�kas�na<br />

aç�lamayan bir yüre�in heyecanlar�yd�."<br />

Ablas� <strong>ve</strong> anneannesinden ba�ka hiç kimse ona 'Teo' demezdi, iyice gev�edi, ��mar�k bir ses tonuyla<br />

konu�tu:<br />

"iyi ama, ünlü yazarlar�n mektuplar� <strong>ve</strong> güncelerini sonradan yay�mlamak da suç mu sizce?"<br />

Neyyire Gömüç dikkatle Teoman'a bakt�. Onun annesiyle bu ses tonu <strong>ve</strong> bu ifadeyle konu�tu�unu<br />

hemen anlad�. Herhalde hiç 'sen' diye hitap etmemi�ti annesine.<br />

"Ben özel hayatlara, ki�inin kendisine saklad�klar�na <strong>ve</strong> seçti�i insanlarla payla���klar�na dair<br />

konularda çok tutucu biriyim Teo. öyle �eyler vard�r ki, ait oldu�u ki�iyle mezara gitmelidir!"<br />

Böylece annesinin mektuplar��� okumas� için pek umut olmad����� anlad� Teoman. Hiç de�ilse<br />

�imdilik. Belki kendisini tan���p, sevdirirse, belki ilerde... Birden durumunu çok tuhaf hissetti.<br />

Burada, ölen annesinin arkada��, ünlü bir yazar�n evinde oturuyor, onunla çay içip, kurabiye yiyor<br />

<strong>ve</strong> annesinden bir iz ar�yordu. Belki de bu iz, annesini dü� k���kl���na u�ratmad��� konusunda, onun<br />

en yak�n arkada����n yakaca�� küçük bir umut �����yd�, ilk kez orada, o zaman annesinin<br />

arkas�ndan, onun genç say�labilecek yapay ölümünde kendi suçunu sorgulad����� ayr�msad�.<br />

Elektrik çarpm�� gibi titredi, can� yand�.<br />

"Ü�üdün mü Teo? Art�k bahar geldi diye kaloriferleri yaln�zca geceleri yak�yorlar."<br />

Acaba ne zamand�r annesine kar�� gizli bir suçlulukla yüklenmi�ti? Titremesi geçti, ama içi<br />

��üyordu. Bir çe�it hayal k���kl��� sonras� ürpertisiydi bu. insan�n en �iddetli hayal k���kl���, kendi<br />

kendini u�ratt��� de�il midir? Oysa onu mutlu etti�ine kesinlikle inan�yordu. E<strong>ve</strong>t, da����k,<br />

düzensiz, özgür <strong>ve</strong> cesur bir ya�am� vard� <strong>ve</strong> böylece annesinin özlemlerini doyurdu�unu<br />

dü�ünüyordu, ama ya yamlm��sa?... Ya annesinin intihar�nda 'son umudu' o�lundan<br />

yiten beklentilerinin de etkisi olduysa?... Ne sanatç� olmu�, ne de yazarl�kla ilgilenmi�ti, "iyi<br />

bir okur, macerac� bir adam, sanatse<strong>ve</strong>r, ho� bir erkekti." Kad�nlar böyle tan�mlard� onu. Annesinin<br />

dü�lerinin tersine, mühendislik gibi s���rlar� çizilmi�, formülleri belirlenmi� bir alanda çal��may�<br />

seçmi�, bir mühendis olmu�, ama annesinin bir gün bile, "o�lum mühendistir!" diyerek gururlanan<br />

sesini duymam����.<br />

Gerçi mühendis olarak fazla varl�k göstermemi�, her telden çalm����. Bu yüzden daha çok 'serbest<br />

meslek sahibi', 'politikac�' ya da �imdilerde 'i� adam�' diye tak���rlard� ona. Her ne kadar biraz gitar,<br />

biraz akordeon çalsa da, çok iyi bir edebiyat, özellikle �iir okuru olsa da, meslek hanesinde �air ya<br />

da müzisyen yazm�yordu, iyi ama her isteyen de sanatç� olamaz ki... (Kime söylüyor bunu? Annesi<br />

öyle iyi bilir ki bu gerçe�i...) Hem sonra gerçek sanatse<strong>ve</strong>rler, sanattan anlayanlar, kültür<br />

tüketicileri olmasa, sanatç�lar olur muydu bakal�m? (Cahide Han�mefendi!)<br />

Acaba annesine kar�� bilinçalt� bir reaksiyon olarak m� seçmi�ti mesle�ini? Onun, sevgiyle örülmü�<br />

bile olsa, kollar��� taa çocuklu�undan beri s�ms��� ba�layan, kendi dü�lerinden k�rp�lm�� bir<br />

kundakla sarmas�na içten içe bozulmu� muydu? Birden ka��nmaya ba�lad�, önce avuç içleri,<br />

yanaklar�, kollan, bacaklar�, boynu, s�rt�. Sonra bütün vücudu, iç organlar� bile ka����yordu ince<br />

ince. "Sak�n bu kedi pireli olmas�n?" diye dü�ündü ama onun tertemiz, parlak tüylerle, hiç<br />

����ldamadan derin derin uyuyor oldu�unu görüp, vazgeçti.<br />

Onu sanki içinden geçenleri tek tek okur gibi dikkatle izleyen Neyyire Gömüç'le göz göze<br />

geldi�inde tuvaletin yerini sorup, kendini banyoya güçlükle att�. Etlerini parçalayacak kadar sert bir<br />

ka��nma hummas�na kap�ld� orada. Ancak be�-alt� dakika sonra ka��nmalar azald�, vücudu, yüzü ���


<strong>ve</strong> k�pk�rm��� bir halde bitap dü�tü, klozetin kapa���� kapat�p, üzerine oturdu. Sinirli, gergin <strong>ve</strong><br />

yorgun kald� Neyyire Gömüç'ün banyosunda. Her �eyin çok anlams�z geldi�i o anlardan uzun birini<br />

ya��yordu. Banyoda buldu�u lavanta kolonyas��� kollar�na, yüzüne, ensesine sürdü, ka����rken<br />

bereledi�i cildi yand�. Biraz çeki düzen <strong>ve</strong>rmeyi denedi kendine, beceremedi.<br />

69<br />

Salona döndü�ünde ak�am karanl��� çökmekteydi. N.G. pencerenin önündeki iri koltu�a oturmu� -<br />

caml� balkon kap�����n tam 7O önünde, denize do�ru bakan bu koltuk onun daimi yeriydi besbelli -<br />

limonlu çay��� yudumluyor, denizi seyrediyordu. Kedinin h���lt�lar�ndan ba�ka ç�t yoktu salonda.<br />

Teoman geri döndü�ünü belli etmek için öksürdü, ama öbürü çoktan soyutlam���� kendini o<br />

mekândan, o zamandan. Sanki yapayaln�zd�, mutlak bir ba��nayd�. Bu, Teoman'� rahatlatt�. Gev�edi,<br />

dü�ünüp dinginle�mek için zaman kazanaca��na sevindi. Gidip kedinin yan�na, uzan�r gibi oturdu,<br />

rahatlamaya çal����.<br />

Ne kadar zaman geçti? Belki on dakika, belki yar�m saat, belki daha fazla. T�pk� bir meditasyon<br />

yolculu�undan dönen berrakla���� bir beynin ayd�nl�k huzuruyla, say�klar gibi konu�tu aniden:<br />

"Benim annem bir Apaçi'ydi!"<br />

18<br />

"O bir Apaçi'ydi!"<br />

Neyyire Gömüç ����rm��, Teoman'�n varl����� son anda an�msam��, yine de kim oldu�unu tam<br />

��kartamam�� gibi yabanc�, k���k gözlerle bakt� ona.<br />

"Beyaz adamlar bizi topra����zdan, yurdumuzdan söküp atmak istiyorlard�. Kafalar�na<br />

koymu�lard� bunu. Ben, beyaz adamlara kar�� Apaçi kabilemizi korurdum, ama as�l görevim<br />

gözcülüktü. Evde ate� yakmama izin <strong>ve</strong>rilmedi�inden, haberle�meyi duman yerine, ucundan<br />

çevrilerek yan�p söndürülen gece lambas�yla yapard�m. Görevim çok önemliydi, çok ciddiye<br />

al�rd�m. En ufak bir ihmal, bir faciaya yol açabilirdi." Durdu, soluk ald�, ayn� h�zla sürdürdü:<br />

"Ya�am evimizin içiyle s���rl�yd� <strong>ve</strong> ben henüz sevgi kar��tlar��� hiç bilmiyordum. Babam�n e<strong>ve</strong><br />

geli�i, güçlüklerle dolu, yorucu günümün sona erdi�ini duyuran bir gü<strong>ve</strong>nlik mu�tusu gibiydi.<br />

Çünkü 'Apaçi Kad�n'� bir gün daha korumu�, ona bir gün daha ya�ama �ans��� sa�lam�� olurdum."<br />

Ba���� kald�rd���nda Neyyire Gömüç'ü yan� ba��na oturmu�, gözlerinde - ilk kez - s�cak p���lt�larla,<br />

ama hâlâ mesafeli ilgiyle bakarken buldu Teoman. Onun, annesine hiç benzemeyen kah<strong>ve</strong>rengi<br />

gözlerinde <strong>ve</strong> k�sa, kalk�k burnunda tamemen annesini gördü, inler gibi konu�tu:<br />

"Benim annem bir Apaçi'ydi!"<br />

Bazen ne virüsler ne bakteriler, yani insan vücuduna yabanc� canl� organizmalar de�il de, insan�n<br />

kendi öz beyni hasta eder ki�iyi. En büyük dü�man�, en ac�mas�z muhalifi kesilir insan�n ba��na.<br />

Galiba öyle olmu�tu. Aln� boncuk boncuk terle �slanan Teoman'�n, ate�i de yükselmi�ti. Senaryoyu<br />

çok iyi çal����� iyi bir oyuncu rahatl���yla, hiç konu�madan bembeyaz bir yast��� onun ba�� alt�na<br />

yerle�tiren N.G., kedisini kanepeden kovmu�, Teoman'� kanepeye uzatm��, eline de bir nane-limon<br />

fincan� tutu�turmu�tu. Yüzünde dü�ünceli ama yumu�ak bir ifade vard� art�k. Elinde lavanta<br />

kolonyal� bir mendille Teoman'�n aln��� siliyor, bir yandan da onun yüzünde yeni buldu�u bir<br />

çizgiyi dikkatle inceler gibi bak�yordu. Arada bir eli Teoman'�n aln�na de�iyor, k�sac�k dokunu�la<br />

irkilen Teoman, bu temas�n annesininkine ne çok benzedi�ini dü�ünüp, ç�ld�rmamak için di�lerini<br />

����yordu. Tanr�tan�maz olmak yerine, o anda akl��� emanet edece�i, mü�fik kollar�na s���naca�� bir<br />

Tanr��� olsun isterdi...<br />

"ilkokula gidiyordum, Erzurum'dayd�k. Çok sert bir k����... Uzun <strong>ve</strong> s����� gündüzler, bazen kardan<br />

kapanan yollar�n yaratt��� okul tatili nedeniyle tamamen evde geçiyordu. Nergis resimler yap�yor,<br />

istanbul'dan dedemin yeni yollad��� oyuncak bebe�iyle oynuyor <strong>ve</strong> tabii aynan�n önünde bale<br />

yap�yor, hayran hayran kendini seyrediyordu. Ben, annemin daha ba�ka kitaplar okumam için bask�<br />

yapmas�na kar��n, istanbul'dan gelen çizgi <strong>roman</strong>lar� tekrar tekrar hatmediyordum. Kaptan Swing,<br />

Tom Braks, Teksas, Tom Miks. Bu kitaplar� okul arkada�lar�ma pul ya da çiklet kâ���� kar������<br />

ödünç <strong>ve</strong>riyordum, ama nedense onlar�n hepsi kendilerini Tom Miks, Teksas, Kaptan Swing'le


özde�le�tiriyorlard�. Bir tek ben, yaln�zca ben K���lderili olmaya he<strong>ve</strong>sleniyordum. Daha do�rusu<br />

ben bir K���lderili oldu�umu anlam����m, yani ba�ka bir seçene�im yoktu."<br />

Telefonun sesi ikisini de yerinden z�platt�. Öylesine ba�ka bir<br />

\m<br />

dünyadayd�lar ki, orada daha telefon icat edilmemi�ti. Be� kez z���l z���l öttü telefon. Teoman,<br />

Neyyire Gömüç'e bak�nca, o, bilmi� bir 72 ifadeyle göz k�rpt�. Sonunda telefon sustu. Hal���n<br />

üzerinde kestiren kedi de telefon sesinden rahats�z olmu�tu. Homurdanarak kalkt�, t�rnaklar���<br />

hal�ya tak�p gerindi.<br />

��imdi olmaz Nane!" dedi. N.G. Kedi bozularak çekip gitti.<br />

Baz� insanlar�n konu�maya gereksinmeleri daha azd�r. Onlar iç seslerle sürdürürler diyaloglar�.<br />

Daha dikkatli, daha gözlemci <strong>ve</strong> so�ukkanl���rlar. Bunlar�n ço�u do���tan bu erdemin vârisleridir,<br />

ama kimileri de kendilerini e�iterek kazanm��lard�r bunu. Neyyire Gömüç'ünki, ikincisine daha çok<br />

benziyordu.<br />

Bulunduklar� özel zaman içinde, kendi sesinden ba�ka bir sesin frekanslar�na bile tahammül<br />

edemeyecek Teoman'a, Neyyire Gö-müç'ün bu sessizli�i ilaç gibi geliyordu. Hem kendi<br />

kendineymi�çe-sine rahatt�, hem de tamamen anla��ld��� yan�lsamas�yla heyecanlan�yordu. Bu<br />

sessiz ilginin, titizlik <strong>ve</strong> sevginin dam���lm�� bir ürünü oldu�unu anl�yor, de�erini biliyordu. Bencil<br />

olup olmad����� sorgulamadan hemen sürdürdü sözünü:<br />

"Gece çöktü�ünde annem küçük kâseler içinde, ay�klanm�� nar getirirdi önümüze. Radyoda<br />

dinledi�imiz programlara, okudu�umuz kitaplara <strong>ve</strong> oynad�����z oyunlara belli etmeden göz <strong>ve</strong><br />

kulak misafiri olurdu. Bu, belli etmeyi�indeki incecik ilgi, s�cac�k �efkat beni mutluluktan deli<br />

ederdi. Hem ba��ms�z olmak, hem de kolland����� bilmek. T�pk� bir trampolin üzerinde z�plaman�n<br />

heyecan� <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>ni gibi... Galiba hep bu ikilemi arad�m hayat�mda <strong>ve</strong> korkar�m hep de<br />

arayaca��m... Ama ne yaz�k ki..." Sesi çatalla���, yine fenala���. Nane-limon fincan��� tutan eline,<br />

N.G.'nin dost eli dokundu, fincan� a���na do�ru iteledi. Bir iki yudum içti Teoman.<br />

"Arada bir Nergis'le, çocuklara özgü, nedensiz kahkaha krizlerine tutuldu�umuzda, �amata<br />

yapt�����zda, babam ba���� gazetesinden ya da kitab�ndan - tarih kitaplar� okurdu - kald���r,<br />

ciddiyet <strong>ve</strong> ho�görü kar����� bir bak��la izlerdi bizi. Babam�n güldü�ünü, hele kahkaha att����� hiç<br />

an�msam�yorum. En fazla gülümserdi.<br />

"Ama annem gülerdi. S�k s�k gözlerini üzerimde hisseder, ye�il bak��lar�nda �����r, ��mar�kça<br />

yüzerdim. Mesafeliydi annem. Ev hayvanlar��� se<strong>ve</strong>r gibi 'aman da aman', 'minno� da minno�', 'hanimi�<br />

aslan o�lum' diyerek m�nc�klamad� beni hiç. Fakat s�k s�k elini saçlar���n aras�nda dola�����p,<br />

gururlu ye�il gözlerini yap������rd� aln�ma."<br />

Fincan� tutan eli a���na do�ru itildi yeniden. Art�k ������ nane-limonunu tekrar yudumlad�. Kendini<br />

daha iyi hissetti, belki de öyle sand�.<br />

"Bizimle <strong>ve</strong> bak��lar�yla konu�malar�nda tüm negatif ö�eleri hep bizim d�����zdaki olaylara<br />

yükleyerek hikâye etmeye son derece önem <strong>ve</strong>rirdi."<br />

Fincan yine a���na yakla���. Hemen yudumlad� nane-limonunu.<br />

"Yani, bo�anmalar, s���fta kalmalar, yaramazl�k eden çocuklar, babalar�n anneleri dövmesi,<br />

aldatmas�, kitap okumay� sevmeyen insanlar, t�rnaklar� kirli çocuklar, yoksulluklar <strong>ve</strong> ölümler...<br />

Bütün bunlar bizim d�����zdayd�. öyle ki, bizim evin duvarlar�nda tüm felaketlerden bizi koruyan<br />

<strong>ve</strong> annemin üzülmesini engelleyen bir özel kimyasal vard�. Buna içtenlikle inan�r hale gelmi�tim.<br />

"O halde 'bu topraklar' korunmal�yd� <strong>ve</strong> 'beyazlar�n' mutlulu�umuzu bozmas�na asla izin<br />

<strong>ve</strong>rilmemeliydi! Çünkü o 'beyazlar' gelmeden önce, biz 'yerliler' çok mutluyduk. 'Beyazlar',<br />

����lderililerin yal�n, yürekli mutlulu�unun s�rr��� hâlâ çözemediler..."<br />

Derin bir soluk ald�, art�k rahatlam����. Toparland�, yatmak pozisyonundan, uzanmak durumuna<br />

geçti. Fincan��� bu kez kendisi a���na götürdü, ama nane-limonu bitmi�ti. Sab�rla onu dinleyen<br />

N.G. kalkt�, mu�fa�a gitti. Nane de onun pe�ine tak�ld�. Çarp�k yürüyen <strong>ve</strong> yürürken söylenen bir<br />

kediydi bu.


Can� sigara çekti Teoman'�n. Çevresine bak�nd�, ne kül tablas�, ne kibrit vard�. Zaten sigara<br />

içilmeyen evlerin özgün berrakl��� vard� bu odada. Cebinden ç�kartt��� Samsun paketi elinde kald�,<br />

can� s���ld�. Oysa bir sigara yakmas���n tam zaman�yd�. Tam!<br />

Elinde yeni bir fincanla gelen Neyyire Gömüç'ü görünce, nane -limon de�il, sigara içmek istedi�ini<br />

iyice ayr�msad�.<br />

"Ac� kah<strong>ve</strong> iyi gelir!"<br />

Neskafenin güç bulundu�u günlerdi. ����rd� Teoman. Ama kah<strong>ve</strong> kokusu iyice sigara<br />

ça��������yordu. O anda, "ke�ke sigaray� b�rakm�� biri olsayd�m!" dü�üncesi geçti içinden. Ama<br />

de�ildi!<br />

Bak��lar� öyle hüzünlü <strong>ve</strong> çaresizdi ki, N.G.'nin elinde gümü�<br />

73<br />

bir çakmakla yakla������� görünce önce 'serap' sand�. Ama onun ölçülü bak��lar�ndan 'tek' bir<br />

sigaraya izin <strong>ve</strong>rildi�ini fark edince, he-74 men yakt�.<br />

"Nitekim geldiler <strong>ve</strong> bizim topraklar����� da elimizden ald�lar. Sonunda hiçbir 'toprak' eskisi gibi<br />

bereketli kalamad�, î�te bu nedenle, onlar gelmeden önce yemye�il olan topraklar����� gürül gürül<br />

sulayan, cil<strong>ve</strong>li köpüklerinde kötülük tutunamayan �rmaklar���z kurudu. Analar�����n, k�l<br />

çad�rlar�n önlerinde bir yandan yün e�irirken, bebelerine göz-kulak olup, babalar�����n av<br />

dönü�lerini, bizlerle birlikte bekledikleri yaylalar���z çorakla���, yaban�lla���, yitti..."<br />

Sigaras� <strong>ve</strong> kah<strong>ve</strong>si elindeyken daha gü<strong>ve</strong>nli duydu kendini. Galiba mutluydu da. E<strong>ve</strong>t, mutlu<br />

oldu�unu duyumsad�.<br />

"Kalçalar�� ���l ���l parlayan, soylu <strong>ve</strong> inatç� atlar�yla birden tepelerde görünürdü babalar���z.<br />

��zraklar���n uçlar�nda avlad�klar� yaban tav�anlar���n postlar��� sallayarak sevinç ç����klar�<br />

atarlard�.<br />

"Biliyor musunuz, babam, ben bakmad���m zamanlarda beni incelerdi. Uzun uzun bakard� bana,<br />

bilirdim... Bana bir gün olsun s�ms��� sar�lmadan, beni sevdi�ini söylemeden, ama hep yüre�i<br />

titreyerek, hep, ben görmeden beni se<strong>ve</strong>rek.<br />

"Babam� sevdi�imi bilmezdim, ama annemi apaç�k se<strong>ve</strong>rdim... Sizce çok mu hastal�kl�?..."<br />

ilk kez kar����ndakinin sesini duymak gereksinimi duydu. Ama Neyyire Gömüç, ancak kendi<br />

istedi�i zaman konu�an insanlardand�. Tarafs�z, yan�ts�z, fakat ilgiyle bakt� Teoman'a.<br />

"Apaçi geleneklerine göre, benim iyi bir dövü�çü olarak yeti�mem <strong>ve</strong> e�itimim babam�n<br />

sorumlulu�undayd�. Ama öyle olmad�. Dövü�meyi, tek ba��na ayakta kalmay�, ata binmeyi,<br />

avlanmay�, hangi otlardan ilaç yap�laca����, zehirsiz bitkileri tan�may�, yüzmeyi, hayvanlarla<br />

konu�may�, k�z sevmeyi, hep annem ö�retti bana. Dü�ünmeyi, dahas�, dü�ünmenin de bir eylem<br />

oldu�unu.<br />

"Gerçek bir Apaçi erke�i, sorunlar��� ancak ailesindeki erkeklerle payla�abilir, kesin bir kurald�r<br />

bu! Ama ben sorunlar��� babama götürmeyi dü�ünmedim bile.<br />

"Görüyorsunuz ya, tam bir Apaçi bile olamad�m ben, ama annem, o iyi e�itilmi� bir Apaçi'ydi!"<br />

19<br />

Sonunda a����� açt�, konu�tu. Söyledikleri ba�ka birinden al�nt� m�yd�, yoksa kendi dü�üncesi<br />

miydi, pek anla��lm�yordu. Ortada kalm����. Belki de kendi kitaplar�ndan al�nt�yd�. Kitaplar söz<br />

konusu olunca, yazar� bile kendi yazd�klar�m bir al�nt� sesiyle konu�uyordu belki de...<br />

"Annesi, babas�, çocu�u, sevgilisi, arkada��, kim olursa olsun, bir insan, öbürüne ula�mak için göze<br />

ald�klar�yla sevilir, öbürüne ula�mak yürek ister. Göze alabilmek ister. Bir insandan bir ba�kas�na<br />

geçmek, emek ister, sevgi ister, yürek ister. Bunlar bile köprüleri kurmaya yetmez bazen..."<br />

Çorba, �zgara et, yo�urt <strong>ve</strong> salatadan olu�an ak�am yemeklerini yemi�, birer kadeh k�rm�����arap<br />

içmi�lerdi. �arap çok güzeldi ama, N.G. ancak bir bardak için izin <strong>ve</strong>rmi�ti Teoman'a. O henüz<br />

neka-hat dönemindeydi çünkü.<br />

Bütün olanlardan <strong>ve</strong> anlatt�klar�ndan sonra N.G.'nin 'insandan insana kurulan köprüler' üzerine<br />

söylediklerini çok be�enmi� ama neden söyledi�ini pek ç�kartamam���� Teoman. Yine de daha<br />

sonra dü�ünmek üzere saklad� kafas�nda. �u anda tek dü�ünebildi�i, annesi <strong>ve</strong> onunla ili�kisiydi.


Derinlerde, gölgelerde kalm�� an�lar�, çocuklu�unun s�cak gecelerine sinmi� sesleri <strong>ve</strong> kokular�<br />

ortaya serdikçe, arad��� her neyse, onun ayd�nlanaca���� seziyordu. Anlatmak, konu�mak <strong>ve</strong><br />

yüzle�mek istiyordu. Üstelik, Neyyire Gömüç dinlediklerine yaz� malzemesi gözüyle bakan<br />

yazarlardan da de�ildi.<br />

"Eksikli�e, görgüsüzlü�e <strong>ve</strong> yanl��a tahammül edemezdi. Yalan <strong>ve</strong> küfür yasakt�. Do�um günlerini,<br />

dini bayramlar� <strong>ve</strong> y�lba�lar��� mutlaka an�msamak <strong>ve</strong> kart yaz�p, arma�an almay� ihmal etmemek<br />

gerekti. Çok okuyup az konu�an, güler yüzlü, çal��kan bir insan olunmas���artt�. Yoksullara yard�m<br />

edip, hemen bunu unutmal�yd�. Sorumluluklar mutlaka bilinecekti. Benim sorumlulu�umsa yazar<br />

olmakt�. Bunu hiç söylemedi, ama hep gönderme yapt�, îmâ etti... 'Sorumluluklar��� bil, görevlerini<br />

asla unutma!' derdi. Bizi böyle yeti�tiriyordu Cahide Han�m."<br />

75<br />

Can� yemden sigara içmek istedi ama "Birinin iyi niyetini istismar etmek, o iyi niyetin ba�kalar�na<br />

sunulmas��� da yok eder," di-76 yen annesini an�msad�, vazgeçti.<br />

"Annem bütün farkl�����na kar��n, içindeki geleneksel kimli�in bask�n gücüne kar�� <strong>ve</strong>rdi�i sava�ta<br />

yenildi. Belki de do�al ölümü bekleyemeyi�i, kad�n, insan, e� <strong>ve</strong> anne olarak, bir kerecik de olsa<br />

kendine ba� kald�����yd�..."<br />

Bu yenili�e o�lunun ba�ar���zl��� da dahil miydi? Dahilse ne ölçüde? ... Sahi ne ölçüde?<br />

Dü�ünmemek için konu�tu:<br />

"Bast���lm��, frenlenmi� tutkular���, özlem <strong>ve</strong> ayr���klar��� ancak bu kadar tutabildi yüre�inde<br />

demek ki... Do�al olan, insan�n kendi karakterini ya�amas�yken, annem karakterini bask�layan<br />

unsurlarla belirliyordu ya�ant�����. Hem 'sorumluluklar��� bil!' diyor, hem de 'sahip olunan �eyin<br />

de�eri yiter Teo,' diye f���ld�yordu kula��ma ... i�te bu çeli�ki, e<strong>ve</strong>t bu çeli�ki benim de ya�ant���<br />

etkiledi. Belki de..."<br />

Birden ola�anüstü bir bulu� yapman�n heyecan�yla s�çrad� koltuktan. Daha önce uzand���<br />

kanepedeki yerine, art�k evdeki konu�a al����n olmaktan gü<strong>ve</strong>nli bir reha<strong>ve</strong>tle uzanan Nane, bu<br />

tuhaf konu�a gü<strong>ve</strong>nmekle yanl�� yapt���m anlad�. Homurdanarak uyand�, ba���� uzat�p bakt�.<br />

Uykusu kaçm����, çok bozularak s�rt��� döndü, yeniden uyumaya çal���� söylenerek... Nane,<br />

Teoman'dan ho�lanmam����.<br />

Aya�a f�rlayan Teoman çok heyecanlanm����. E<strong>ve</strong>t bulmu�tu. Yan�t net <strong>ve</strong> aç�kt�! Daha do�rusu,<br />

yüzle�ebilmi�ti kendisiyle. Ke�fi için mutluydu, anlam� için karamsar. Hemen ç���p gitmek istedi.<br />

Yollarda yaln�z, elleri cebinde, a���nda sigara yüremek <strong>ve</strong> dü�ünmek...<br />

Kendi kendinin kurdu olup, beynini delikli peynir gibi kemirmek istiyordu.<br />

"Ac� çekmeyi seviyorsun sen de Teo!"<br />

Neyyire Gömüç ona hiç bakmadan kararl� bir sesle, "iyi geceler Teo, ç�karken kap��� iyice çek<br />

lütfen!" dedi.<br />

Dünyalar ba���lanm�� gibi sevindi Teoman. Minnet duydu, her �ey için, ama en çok bu son jest<br />

için... Hiç konu�madan ceketini ald� <strong>ve</strong> ç�kt�.<br />

20<br />

Erdal Onat'�n bacaklar� felçli kald�. �imdi hâlâ bir tekerlekli sandalyeye mahkûm ya��yor. Yine<br />

�iirler yaz�yor, yine rak�yla bal�ktan zevk al�yor, yine kar�����n resimleriyle gururlan�yor, yine<br />

ya�ama s�ms��� ba��� ama o sandalyeye de... O�lu hapisten ç�kt�, �imdi bir i�adam�. K���, y�llarca<br />

gizlendi�i is<strong>ve</strong>ç'e yerle�ti, bir is<strong>ve</strong>çli sosyologla evlendi, iki de çocu�u oldu.<br />

Erdal Amca eskiden yapt��� her �eyi yapabiliyor ama iki �ey hariç: Pasaport alam�yor <strong>ve</strong><br />

ko�am�yor!<br />

Bu yüzden y�llard�r k����� <strong>ve</strong> torunlar��� göremiyor, bu yüzden bahar gelince eskisi gibi kar���yla<br />

da�lara ç���p, günlerce süren çad�rl� tatiller yapam�yor. Yine de onu ne�esinden yoksulla����<br />

görmedik hiç! Bize hiç göstermedi...<br />

Onu hastanede ziyarete gidemedim, babam izin <strong>ve</strong>rmedi. KBK' ler taraf�ndan vurulduktan sekiz<br />

gün sonra evine ç�kt���nda, Selen babam� kand�rmay� ba�ard� <strong>ve</strong> beni Erdal Amca'y� ziyarete<br />

götürdü.


Selen'le ilk kez yaln�z kal�yorduk. Beni 'bizim ev'imize yak�n bir pastanenin önünden ald�, dolmu�<br />

dura��na kadar yürüdük. Yolda bana yeni okudu�u bir <strong>roman</strong>� anlat�yordu hararetle. Selen, sanattan<br />

günlük ya�am�na uygun bir elbise dikebilmi�, bu elbiseyi potsuz <strong>ve</strong> kesim hatas�z bedenine<br />

oturtabilmi�, ��k giyinen bir insand�. O ilkti. Sonra Mike <strong>ve</strong> Teo... Ama çok daha sonra...<br />

��uz Atay'�n 'Tutunamayanlar' <strong>roman</strong>�yd� anlatt���, ödül alm���� kitap, ama yine de görmezden<br />

geliniyordu, çünkü ayd�nlar� <strong>ve</strong> ayd�n sorumlulu�unu müthi� g�rg�ra al�yordu. Gocunmu�lard�. öyle<br />

diyordu gülerek:<br />

" 'Tutunamayanlar' oldu mu sonunda 'Gocunanlar'... Ben go-cunamayanlardan�m herhal!"<br />

Pek bir �ey anlamadan onun heyecan�na tak���p e�leniyor, gülüyordum. Bu haliyle bana birini<br />

ça��������yordu. Anlatt�klar��� anlamasam, ilginç bulmasam da, yan�nda hiç s���lmad���m, heyecan<br />

��-nlt�lar�yla ���l ���l yand���m birini: Babam�!<br />

Yan yana yürüyorduk <strong>ve</strong> Selen c���l c���l konu�uyordu:<br />

77<br />

Sevgi Soysal'� sordu bana. Hiç okumu� muydum, be�eniyor muydum?<br />

7$ "Tan���rd�k. Müthi� bir kad�nd�!" dedi. "Beni etkileyen ender kad�nlardan. Gü<strong>ve</strong>nli, biraz<br />

sald�rgan, muz�r, yaramaz, ele-avuca s��maz, yarat��� <strong>ve</strong> farkl�!"<br />

"Kendini tan�ml�yor," diye dü�ündüm. Kendine benziyor diye seviyor Sevgi Soysal'�.<br />

"Yak�nlarda pat diye öldü. ölümün hiç yak��mayaca�� o insanlardand�. Çok üzüldüm, çok..."<br />

Sustu. Üzüntüsü somut biçimde aram�za, çökü<strong>ve</strong>rmi�ti sanki, içim ac���.<br />

Ertesi gün ilk i�im kitapç�larda Sevgi Soysal'� aramak oldu. 'Yeni�ehir'de Bir ö�le Vakti'ni iki<br />

günde okuyup bitiri<strong>ve</strong>rdim.<br />

Dolmu�a bindi�imizde "iki Erenköy," diyerek elinde daha önceden haz�rlad��� paray���oföre uzatt�,<br />

"iki Erenköy!", Yani; o <strong>ve</strong> ben! Selen <strong>ve</strong> Nilsu! Babam�n sevgilisi <strong>ve</strong> k���! Ne rahat söylemi�ti, "iki<br />

Erenköy!"<br />

önce içim ferahlad�, derin bir limon çiçe�i kokusu burnuma doldu, ci�erlerime ilerledi, "iki<br />

Erenköy". Bu kadar. Basit <strong>ve</strong> yal�n. Sonra aniden rahatlama duygumu bombard�man eden bir<br />

panikle irkildim. Sevincim yar�m kald�. Y�llarca ya�ant�ma damgas��� vuracak, y�llarca kendi<br />

ellerimle beni zehirlesin diye besleyece�im o sinsi y�lan ba���� uzatt� <strong>ve</strong> beni ���rd�.<br />

Selen babam�n sevgilisiydi! Ama babam�n 'en önemlisi', 'en gözdesi' olmamal�yd�! Hay�r, kendi<br />

yerimi ona <strong>ve</strong>remezdim. Kimseye, hiç kimseye, ama en çok Selen'e <strong>ve</strong>remezdim yerimi... Babam�n<br />

en çok sevdi�i kad�n ben olmal�yd�m; bir tek ben! Sonsuz kadar <strong>ve</strong> sonsuza dek... Annem bile<br />

aram�za girmeyi ba�aramam��ken, bir yabanc�, hele çok farkl�, çok özel bir kad�n asla... Tehlikeli...<br />

Çok tehlikeli ... O benim babam...<br />

"iki Erenköy'ü ayr� ayr� al�n, biri buradan olacak!"<br />

Ne zaman, nas�l haz�rlam����m paray� <strong>ve</strong> benim yerime o h�rç�n sesle konu�an kimdi, benim<br />

����mdan? Bunu ne o gün, ne de daha sonraki olaylarda asla tammlayamad�m, tam olarak<br />

yan�tlayama-d�m... Benim kontrolüm d���ndaki o y�lan... içimde, kendi ellerimle besledi�im...<br />

Dolmu���oförü para i�ini aram�zda halletmemizi, bozuk paras� olmad����� söyledi, homurdanarak.<br />

"O halde sen, yol paran� bana <strong>ve</strong>r Nilsu."<br />

Sanki hiçbir �ey olmam�� gibi bana dönmü�, elini uzatm���� Selen. Utançtan k�pk�rm��� kesilmi�tim,<br />

özür dilemek ya da yanl�� anlam�����a s���nmak için hâlâ f�rsat�m vard� - bu f�rsat <strong>ve</strong>rilmi�ti ama<br />

güçlü gurur, k�skançl�k, kendine gü<strong>ve</strong>nememezlik, sonradan Teo'nun "Sen babana fiziki bir ilgi de<br />

duymu� olmal���n," yoru-mundaki ilginin dozu... Paray� Selen'in isteksizce uzanan avcuna b�rakt�m.<br />

San���m, Selen'in olgunlu�u, a���ndan zehirler ta�arak beynimde dolanan y�lan� iyice tahrik<br />

ediyordu. Niçin bu denli mükemmeldi? Neden her �eye o sahipti - özellikle babama - <strong>ve</strong> ben on be�<br />

ya��nda, zavall�, annesiyle babas���n kendi keyifleri u�runa ortada b�rakt���, deneyimsiz, beceriksiz,<br />

zay�f k�z çocu�uydum?<br />

"Erdal Onat ya�ayacak Nilsu. Daha da güzel �iirler yazacak... Ama KBK'ler ölecek, yok olacaklar.<br />

Hiç iz b�rakmadan..."


Erdal Amca'y� evinde ziyaret edip, ona Selen'in ald��� çiçek <strong>ve</strong> kitaplar� <strong>ve</strong>rdikten sonra Selen bu<br />

yorumu yapt�.<br />

"Çünkü kendine ac�mayacak denli ak�ll� <strong>ve</strong> güçlü bir insan, inançl�, direngen..."<br />

O s�ralar Selen'in nas�l ince <strong>ve</strong> duyarl� bir kad�n oldu�unun ayr���nda de�ildim henüz. Bana her el<br />

<strong>ve</strong>ri�inde, can��� yakarak itele-yi�imle onu nas�l incitti�imi dü�ünmüyordum bile. Her iteleyi�imden,<br />

her kabal���mdan sonra sanki tesadüfmü� gibi yapt��� yorumlar�n, o anki olaylar�n üstüne<br />

incelikle oturuyor olu�unun ��kl���na da y�llar sonra ay�lacakt�m.<br />

Dönü� için dolmu�a bindi�imizde, dünyan�n en do�al i�ini her gün yap�yormu�ças�na sakin bir<br />

sesle �oföre seslendi: "Bir tane Kad�köy!"<br />

Muzaffer bir edayla elimi cebime att�m, "Bir Kad�köy de bur-dan!"<br />

21<br />

Müthi� gü<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong>riyordu. Gençti. Asla as�k yüzlü bir ciddiyeti yoktu. Evli de�ildi, çocuksuzdu,<br />

yaln�z ya��yordu, ba��ms�zd�, i�in en tuhaf yan�, bütün bunlara kar��n gü<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong>riyordu <strong>ve</strong> sayg�nd�.<br />

Babam, Selen'in Türk Edebiyat� profesörü olan babas�yla, tarih profesörü olan annesinin New<br />

York'ta ya�ad�����, ailenin tek çocu�u olan Selen'in de son üç y�ld�r Türkiye'ye yerle�ti�ini<br />

anlatm���� Cem'le bana. Ba�ka akrabalar� var m�yd�, hiç evlenmi� miydi?... Hiç bilmiyorum.<br />

Sonralar�, ili�kimizin s�cak bir ak�nt�yla engin bir denize akt��� sonralar� bile, ne ben sordum, ne o<br />

anlatt�...<br />

Oysa ona rastlayana dek, GÜVEN VERMEK <strong>ve</strong> SAYGIN OLMAK, biraz ya���� ba���� alm����k,<br />

as�k yüzlü ciddiyet, az konu�mak, a��rba�����k - öyle kahkah kihkih ulu orta gülmeler, espri<br />

yapmalar, yollarda z�plamalar falan söz konusu bile de�il - <strong>ve</strong> evli-barkl�, kocal�/ kar���, çolukluçocuklu<br />

olmak demekti benim için.<br />

Selen bunlar�n hiçbirine uymuyordu. Rengârenk giyiniyordu, a��z dolusu gülüyor, tiyatroya, baleye<br />

gitmeden önce saatlerce makyaj masas���n önünde oturmuyor - böyle bir masas� da yoktu evinde<br />

yani - 'babamlarda', kalabal�k bir grup içinde savundu�u fikre tek ba��na sahip ç�kabiliyor, üstelik<br />

kar��tlar���n tümü erkek bile olsa, onlardan ürkmüyor, onlarla rahatça konu�up, k���tmadan,<br />

çekinmeden gözlerinin içine bakabiliyordu. Üstelik sald�rgan da de�ildi.<br />

Selen'in erkeklere bak���yla, kad�nlara bak��� s�ras�nda gözbe-bekleri ayn� büyüklükteydi. Bir tek<br />

babama bak���nda, gözlerinden ballar daml�yor, akan ballar�n lekesi nedense hep benim<br />

elbiselerimde kal�yordu...<br />

Sanki akl�na geldi�i gibi konu�uyor, gülüyor, giyiniyor <strong>ve</strong> ya��yordu da, yine de hiç ayk���, çirkin<br />

<strong>ve</strong> uçar� kaçm�yordu. Galiba Selen'in farkl����� da buydu!<br />

Onun ��k bir da<strong>ve</strong>te günlük giysileriyle, makyajs�zca gitti�ini, - cilt bak���na çok dikkat etti�ini<br />

sonraki y�llarda ke�fedecektim -ama oran�n en ho�, en gözde kad��� oldu�unu pek çok kez<br />

ya�am����m. Hani �u �eytan tüyü olan insanlardan! T�pk� Teo gibi...<br />

Sadeli�i, zarafeti <strong>ve</strong> do�all���, akl���n, kültürünün <strong>ve</strong> ince zekâs���n parlatt��� e�siz bir mücevherdi<br />

sanki. Ve de�erli ta�lardan gerçekten anlayanlar, hemen fark ediyorlard� Selen'i.<br />

Yanl�� b�çak tak��� kondu�u için, nefis k�zarm�� tavuk butlar��� nas�l yiyeceklerini bilemeyen ��k<br />

han�mlar�n yan masada oturdu�u bir restoranda, parmaklar�yla tavu�u yiyi�indeki zarafet, öbür<br />

kad�nlar� da özendirmi�, ama onlara hiç yak��mam����.<br />

Daha çok kendi yazar-çizer dostlar�yla yeme�e ç�kt�����z bir ak�am:<br />

"Türk ayd��� korkakt�r! Özgün olaca��na taklitçidir, sekterdir, k�skançt�r!" dedi�inde masada nas�l<br />

da yaln�z kalm��, ürkmü� bak��larla ne yapaca���� bilemeyen babam�, yemek sonuna dek unutu<strong>ve</strong>rmi�ti.<br />

Bir ba�ka gün, 'babamlara' ziyarete gelen babam�n bir jinekolog arkada�� - merakl� Orhan Amca -<br />

Selen'in önünde be� ya��ndaki o�luna, onu leyle�in getirdi�ini anlat�nca yine o kendini tutamam����.<br />

Selen, o�lan çocu�unu ça����p, ona kad�n <strong>ve</strong> erkek hücresinin birle�mesini, anne karn�nda büyüyen<br />

embriyoyu bir masal gibi anlatm��, sonra da bebe�in annesinin vajinas�ndan d��ar� ��p do�du�unu<br />

aç�klam����. Sakin, yumu�ak <strong>ve</strong> zarifti. Orhan Amca <strong>ve</strong> kar��� deh�etten donakalm��, babam


çaresizlikten mi, gülmemek için çabalamaktan m�, anla��lmaz biçimde dudaklar��� kemirmi�ti.<br />

Doktorun o�lu sormu�tu:<br />

"Peki ya bebek d��ar� ç�karken annesinin çi�i gelirse?... Bebek �slanmaz m�?..."<br />

"Haydi, ç�k i�in içinden!" der gibi homurdand� Orhan Amca. Ya�murun nas�l ya������� anlat�r gibi<br />

rahat konu�mu�tu Selen:<br />

"Çi� yapmak için, ayr� bir delik var annelerde."<br />

Küçük o�lan ald��� yan�tla tatmin olmu�tu. Ba���� sallad�, oyuncaklar�na döndü. Annesi utanarak<br />

banyoya kaçm����, doktor olan babas�ysa, doktor olan babamla son Nobel T�p Ödülü'nü tart��maya<br />

ba�lam���� aniden...<br />

Ya�am���n içindeki bütün resimlerde sosyal, yal�n, zarif, âdeta iddias�z gördü�üm Selen'i yak�ndan<br />

tan���p, son derece iddial�, al�ngan, içe dönük, karamsar ki�ili�ini ke�fedince, ������p kalm����m çok<br />

sonra...<br />

1YS6<br />

��<br />

Peki bizim tan�������z Selen, gerçek Selen'le nas�l ba�a ç���yordu? Nas�l ya��yordu bu iki kad�n iç<br />

içe, yan yana, böyle ba� ba�a? 82 Belki de bu ikilem, bu ayk�����k <strong>ve</strong> kar��tl�kt� Selen'i özel k�lan...<br />

Kim bilir?... Onu önceleri bir dü�man, sonra bir kahraman, bir 'efsane' yapm����m ama art�k onun<br />

yaln�zca çok farkl�, özel birisi oldu�unu dü�ünüyorum. Ve o bunu hak etmi�tir!<br />

22<br />

Yaln�zca merak de�ildi! Bir yandan da ho�uma gidiyordu. Baz� hafta sonlar�, deniz kenar�nda<br />

yürümek, Adalar'a <strong>gezi</strong> yapmak ya da sinemaya gitmek için, biz de da<strong>ve</strong>t ediliyorduk 'babamlar'a...<br />

Hiç reddetmiyordum. Halbuki Cem, tam tersi bir ruh halindeydi. Ya derslerini bahane ediyordu —<br />

henüz haz�rl�ktayd� — ya da bir zimle geldi�inde hastalan�yor <strong>ve</strong>ya uyuyordu.<br />

önceleri numara yapt����� san�yordum, ama o s�ralar yaln�zca on üç ya��nda olan erkek karde�im,<br />

istese de ate�ini 39°'ye yükselte-mez, yedi�i bütün yemekleri kusup ya da kolera olmu� gibi ishal<br />

sanc���yla k�vranamazd�. Daha önce, büyük bir zevkle üç kez izledi�i Jaws, King Kong filmlerini<br />

babamlarla izlerken, istese de inan�lmaz derinlikte bir uykuya dalamayaca���� dü�ünüyorum bugün.<br />

Çünkü Cem asla numara yapamayacak kadar düz, dürüst <strong>ve</strong> direkt bir çocuktu <strong>ve</strong> öyle bir yeti�kin<br />

oldu �imdi. Onun rahats�zl���, annemle babam�n ayr�����nda yiten 'aile' duygusuydu. Annemin<br />

kocas�na da ayn� tepkiyi gösteri�indeki adalet dengesi <strong>ve</strong> bugünkü düzenli, ciddi, ba�ar��� ya�ant���,<br />

bunun kan�tlar���r. l<br />

TV'de o s�ralar pek tutkunu oldu�umuz, Amerikan k�rsal dizisi l 'Küçük Evi'i izlerken sormu�tu:<br />

"Ke�ke biz de Kaliforniya'da bir köyde ya�asayd�k Nilsu. Annem o ressam� tan�maz, babam da<br />

mimar kad�nlara rastlayamazd�, de�il mi?" Sesinde, onaylamam için yalvaran bir ton vard� ki,<br />

bugün bile hâlâ içimi titretir.<br />

�imdi tek e�lili�e, a�ka, aileye <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>faya sonsuz inanan, henüz l bunlarda dü� k���kl��� ya�amam��<br />

genç bir erkek o. Belki de, dünya- j; ya nas�l bakarsan�z, öyle görürsünüz manzaray�... Çocukken<br />

ald��� l<br />

derin yaralar belki!... Benden küçük olu�u belki de... Erkek karde�imin bana uzak, so�uk <strong>ve</strong><br />

benzemez olmas�na ra�men, kendi istedi�i resimleri görerek ya�am��� sürdürmesini dileyi�im, anaç<br />

say�lacak bir duygu olsa gerek!<br />

Cem'in çekilmesiyle, babam, ben <strong>ve</strong> Selen s�k s�k bir araya gelir, s�k s�k birlikte 'bir �eyler' yapar<br />

olmu�tuk. Güzel günlerdi! �imdi bak�nca çok mutlu oldu�umu anl�yorum. Oysa, çok mutsuz<br />

oldu�umu san�rd�m o zamanlar.<br />

Babam ben <strong>ve</strong> babam�n sevgilisi...<br />

Küçük, mütevaz� lokantalarda yemek yer, sohbet eder, yollarda kestane, m���r, kuruyemi�, mey<strong>ve</strong><br />

at������r, vapurda sucuk-ekmekle sahlep, parklarda çay içerdik. Bütün bunlar babama <strong>ve</strong> bana çok<br />

yeni, e�lenceliydi. Selen... O, her gün böyle ya��yordu.<br />

Selen bazen bizi b�rak�p, önden yürürdü. Böyle zamanlarda gözlerinin derininde aç�lan bir kap�dan<br />

gitmi� gibi uzakla��rd� bizden. Hep merak ederdim, nas�l bir yerdi o kimsenin bilmedi�i, tek ba��na


kaçt��� kap���n arkas�? Kimler vard� orada? Neye benzerdi oras�? Bana da içimde bir ba��ma çekip<br />

gidebilece�im, yaln�zca kendi istediklerimi yapabilece�im bir kap� açmay� ö�retmesini çok istiyor,<br />

ama içimde bile bile besledi�im o korkunç gurur y�lan���n etkisiyle, konu�maya cesaret<br />

edemiyordum. Demek ki, iyi bir okula kaydol-du�umun ayr���nda de�ilmi�im henüz...<br />

Mutlu olmay� bilmiyordum! �imdi biliyor muyum acaba? Mutsuz, ac�lar içinde san�yordum<br />

kendimi ço�u kez. Çok e�lenceli bir sohbet s�ras�nda, Selen'in saçlar��� ok�ayan babam�n eli...<br />

Keyifli bir yemek s�ras�nda, benim hiç bilmedi�im eski bir �ark��� Selen'le birlikte m���ldanan<br />

babam�n sesi... - Aralar�nda yaln�zca dört ya� fark vard� - Komik bir film s�ras�nda, Selen'in<br />

kula��na e�ilip f���ldayan babam�n dudaklar�...<br />

Bana ne oldu�u soruldu�unda aç�klayam�yordum. Yüzüm as���yor, sesim gerginle�iyor, öfkeli,<br />

saçma yan�tlar <strong>ve</strong>riyordum... Ama aç�klayam�yordum... Tan�mlayam�yordum... Ben de<br />

bilemiyordum ki... Bilmekten korkuyordum. Çünkü Selen'i be�eniyordum. Onun gibi bir kad���n,<br />

babam� sevmesi gururland���yordu beni. Ondan pek çok �ey ö�reniyor, onunla e�leniyor, onunla<br />

ke�fediyor, onunla özde�le�iyordum.<br />

Ama Selen t�pk� di�imin aras�na s������� bir et parças� gibiydi. Ç�km�yordu, görünmüyordu <strong>ve</strong><br />

rahats�z ediyordu!<br />

Halbuki o s�ralar Selen'in de benimle ilgili sorunlar� olabilece�ini hiç dü�ünmüyordum. Bunu<br />

dü�ünmek de�il, hayal etmem bile olanaks�zd�. Çünkü o s�ralar 'mükemmel'e inan�yordum <strong>ve</strong> Selen<br />

mükemmeldi. Onun sorunu olamazd�! Olanaks�zd�! Asl�nda ortada tek bir sorun vard�.<br />

Selen, babam�n sevgilisiydi! ' *<br />

23<br />

Burgaz Adas�'na gidiyorduk, k�� ortas�yd�, Ada vapuru oldukça tenhayd�. Selen küçük bir s�rt<br />

çantas�na bir termos çay, lezzetli \ sandviçler <strong>ve</strong> iki büyük çikolata doldurmu�, küçük yass� bir ���e j<br />

konya�� da ihmal etmemi�ti. Onun öyle sürprizli, öyle zevkli bir f pratikli�i vard� ki, çantas�ndan ne<br />

zaman, ne ç�kaca���� kestirmek


kez bu kadar yak���mda böyle bir �iddet olay�na tan�k oluyor, kanlar içinde birini ilk kez<br />

görüyordum. Dilim tutuldu, a�lamak <strong>ve</strong> kaçmak istedim.<br />

"Çekilin lütfen, ben doktorum!"<br />

Babam�n sesiyle toparland�m. Vapur adaya yakla����, KBK'ler kaçm��lard�. Babam yaral���n ilk<br />

tedavisini yapmaya çal���yor, ç����k benzeri sesler ç�kartarak s�cak su, sarg� bezi pe�inde Selen,<br />

sa�a sola çarparak ko�uyordu. Vapurda bulunan birkaç yolcu olaya kar��mamak için ürkmü�<br />

bak��larla çekip gitmi�ti. Sonunda yaral� genç adam bize kald�.<br />

önce yaral���n 'kimlik tespiti' yap�ld�. Cebinden ç�kan kartlardan yirmi üç ya��nda, ö�renci oldu�u<br />

anla��ld�. Onu hastaneye götürmek için istanbul'a yollad�lar. Bizi de karakola götürdüler, ifade<br />

<strong>ve</strong>rdik. Ne ö�renciyi, ne de KBK'leri tan�yorduk. Polis evli bir adam�n, k����� al�p bir ba�ka kad�nla<br />

����n ortas�nda piknik yapmak için Ada'ya gelmesini ku�kulu buluyordu. Neyse ki, babam�n sayg�n<br />

bir mesle�i vard� <strong>ve</strong> kiminle nas�l konu�ulaca���� çok iyi biliyordu.<br />

Yine de adreslerimiz, telefon numaralar���z al�nd�, hakk���zda her �ey ö�renildi.<br />

"Kar���za bir haber <strong>ve</strong>relim isterseniz Doktor Bey!" Yard�mse<strong>ve</strong>rlikten mi, i�güzarl�ktan m� yoksa<br />

yaln�zca rahats�z etmek için mi söylendi�i belirsiz cümle, havada as��� kald�.<br />

"Anneme ben haber <strong>ve</strong>rsem daha iyi olur, babama çok dü�kündür, bir �ey oldu diye korkmas�n<br />

�imdi..."<br />

öyle do�al <strong>ve</strong> rahat konu�mu�tum ki, polisten çok ben inanm����m söylediklerime.<br />

Sahildeki kah<strong>ve</strong>de sandviçlerimizi yerken, kah<strong>ve</strong>nin küçük sobas�na <strong>ve</strong> birbirimize sokulmu�,<br />

can���z s�kk�n, çay üstüne çay içiyorduk. Kendimi Selen'e böyle çok yak�n hissetti�im ilk gündü.<br />

Onu korumak, incinmesini önlemek istemi�tim. Babam saçlar��� j ok�am��, Selen de göz k�rpm����,<br />

ödül olarak. Tehlikeli <strong>ve</strong> heyecanl� j bir olay� birlikte ya�am��, 'tek vücut' gibi davranm����k:<br />

Yorgun-1 dük! Babam çok sars�lm����, san���m bir hekim olarak etkilenmi�ti daha çok. Selen, çay<br />

barda���� ovu�turup, polisin, sanki biz suçluy-mu�uz gibi bizi soru�turmas�na bozulmu�,<br />

homurdan�yordu.<br />

Onun argo konu�tu�unu hiç duymam����m daha önce. Bense �����nd�m. Hem olup bitenlerden, hem<br />

de polis karakolunda söylediklerimden. Belki de annemin babama gerçekten dü�kün olmas���<br />

istiyordum da...<br />

Selen'e bakt�m, iri dalgal� saçlar� karmakar���k olmu�, asl�nda daha s�k dalgal�, k���rc�k saçl� oldu�u<br />

ortaya ç�km����. Hint ceketine, rengârenk atk���na kan s�çram��, heyecandan gözlerinin grisi<br />

koyula����, yanaklar� al al olmu�tu. Çok güzeldi. Çok güzel oldu�unu dü�ündüm. Çok ho�tu! Onu<br />

annemle k�yaslamam����m hiç. Galiba k�yaslad���m ki�i kendimdi... E�er babam�n sevgilisi<br />

olmasayd�, ne çok se<strong>ve</strong>bilirdim onu, diye geçti içimden. E<strong>ve</strong>t, ne çok se<strong>ve</strong>bilirdim onu... Asl�nda<br />

onun hiçbir suçu yoktu. Anla�amayan, bir arada ya�amaktan zevk almayan annemle babamd�. Selen<br />

yaln�zca babam� sevmi�ti <strong>ve</strong> bu bir suç olmamal�yd�! Ona dokunmak, onu kucaklamak istedim.<br />

Elimi uzatt�m, masada trampet çalan, buz kesmi� elini tuttum, öbür elimle de babam�n eline<br />

dokundum.'<br />

Sessizlik! Ç�t diye bir sessizlik oldu. Derin, depderin! Sanki göl ten iri bir ta� dü�mü�lü�ün, �����n<br />

sessizli�i...<br />

îlk toparlanan Selen oldu. Ona dokunan elimi yumu�ac�k s�kt� <strong>ve</strong> gülümsedi. Ben de ona<br />

gülümsedim. Onu sevdi�imi apaç�k hissettim, hissettirdim. Babam� unutup, sevgiyle bak��maya<br />

koyulduk, el ele... San���m çok duygulanm����. Gözlerinin nemlendi�ini an�ms�yorum.<br />

Babam sevinçle aya�a kalkt�. Yüzünde, bar�� anla�mas� imzalaman�n k�vanc� vard�, önce bana<br />

sar�ld�, saçlar�mdan öptü, sonra e�ilip Selen'in dudaklar�na dayad� kendininkileri. Mutluluktan<br />

gev�emi� olan Selen, eli elimde, duda�� babamda, gözlerini kapatt�, k�sac�k öpü�tüler. Çok güzeldi!<br />

Yerimden ok gibi f�rlad����� hayretle izledim.<br />

"Çok ü�üdüm, geri dönelim art�k!" O h�rç�n, o kontrolsüz se-simdi duydu�um.<br />

Hiç konu�madan vapura bindik.<br />

��llar sonra yine Ada'ya giden bir teknede, Selen'in rolünün bana <strong>ve</strong>rilece�i bir senaryoda<br />

oynayaca���� bilmiyordum...


24<br />

Tamamen iyile�mi�ti Teoman. Ka��nt� krizi s�ras�nda örseledi�i cildi <strong>ve</strong> bir psikanaliz seans�ndan<br />

sonra duyulan tuhaf yorgunluk hissi d���nda, bir �eyi kalmam����. Bedeni hafiflemi�, ama içi<br />

���rla������ ... Arka cebinde buldu�u kibritle bir sigara yakt�, ellerini cebine soktu, yürüdü bir süre.<br />

Sonra aniden an�msam�� gibi durdu, ceketinin ceplerini aramaya ba�lad�. Bir tomar kâ��t ç�kartt�,<br />

kat yerlerinden a��nm�� sayfalar� özenle aç�p, ilk sokak lambas���n alt�na gitti. Lamba dire�ine<br />

yaslan�p okudu k�tlar�; yeniden:<br />

P1P1<br />

Sevgili Cahide,<br />

"A�ustos'un yedisi, 1950 istanbul,<br />

�imal cephesine bol bol sevgiler. Nas�ls�n canca����m? Bendeniz gayet iyiyim <strong>ve</strong> müthi�� �eyler<br />

ya��yorum. Geçen mektubumda bahsetti�im hâdisenin geli�en k���mlar��� anlatmaya geçiyorum<br />

hemen.<br />

' * Y�ld�z Park�'nda k�sac�k göz göze geldi�im, elinde 'Be� Sanat' dergisi <strong>ve</strong> Frans�zca kitaplar<br />

bulunan o delikanl�ya yeniden rastlad�m. 88 E<strong>ve</strong>t azizem, hayat tesadüflerle dolu!<br />

Neriman Teyzem <strong>ve</strong> �efik Eni�tem'le kat�ld�����z bir yemekte ayn� masada bu delikanl� da<br />

oturmuyor mu?<br />

Ancak filmlerde, ancak <strong>roman</strong>larda olabilecek bir rastlant�. Daha önce anlatt���m gibi pek ho� bir<br />

çocuk. Dalg�n bak����. Dalgal�, gür, siyah saçlan ba����n arkas�nda kat kat ço�al�yor. Dolgun<br />

dudaklan, kayg��� çizgilere gebe hatlarla uzan�yor çenesine. Sanki içinde bulundu�u dünya pek<br />

ilgilendirmiyor onu. Uzakta, çok uzakta ya��yor asl�nda. Bu dalg�n uzakl��� onun cazibesini<br />

artt���yor gözümde. Son derece kibar, hattâ biraz so�uk. Acaba o buzdan z�rh���n içinde, nas�l bir<br />

�ahsiyet, nas�l bir erkek var?<br />

Generasyonumdaki k�zlar�n (senin gibi) birço�unun evlenip, çocu-, �a kar������ bir safhada, benim<br />

'edebiyat', 'sanat' diye tutturup, 'evde kalmam�' içine sindiremeyen Neriman Teyzem, ille de 'koca'<br />

bulmak tela��yla, be�endi�im her gence 'damat' gözüyle bak�yor ya, bunu da kestirdi gözüne. Nas�l<br />

ilgileniyor çocukla; utanc�mdan ölece�im! öbürü de kibarl�ktan hiç bozmuyor terbiyesini; zoraki<br />

gülümsüyor.<br />

Ad� En<strong>ve</strong>r Ziya. Eski Ticaret Vekilinin ye�eni oluyormu�. Dil, Tarih <strong>ve</strong> Co�rafya'da felsefe tahsil<br />

ediyormu�, bir de �iir kitab� yazm��.<br />

�efik Eni�tem, fakülteyi bitirince ne i� tutaca��na dair sual ya�muruna tuttu çocu�u. Ah, ne kadar<br />

mahcup oldum, Cahide'ci�im! Onun da s���ld����� anl�yordum, öyle ki, eni�temle teyzemin<br />

klasikli�i yüzünden, arkada���k ihtimalini iyice kaybetti�imi dü�ünüp, ter içinde avuçlar���<br />

����yordum. O s�rada, taba����n kenar�na s������� bir kâ��t gördüm. Ne zaman, nas�l kondu oraya,<br />

hiç ç�kartamad�m Cahide. Lavaboya gidip, notu okumaktan ba�ka çarem var m�yd�? �efik Eni�tem'in<br />

refakatiyle lavaboya gittim, kap��� içerden kilitleyip, hemen kâ���� açt�m. Heyecandan<br />

ellerim titriyordu.<br />

'Neyyire Han�m,<br />

Ayn� parkta, Sal� günü 14.00'te sizi beklemek ümidimi baya�� bulmazsan�z... En<strong>ve</strong>r Ziya.'<br />

Sal��� iple çekiyorum hayat�m. Sana yaz�p, bildirece�im. Çekirge Neyyire'den, Kar�nca Cahide'ye<br />

arkada���kla...<br />

Karde�in N.G." ; .,:<br />

25<br />

;< "A�ustos'un yirmisi, 1950 istanbul,<br />

Cahide'ci�im,<br />

En<strong>ve</strong>r Ziya'yla ba�layan o tuhaf münasebetimin nas�l geli�ti�ini merak eden mektubunu ald�m,<br />

istanbul'da ya�ay�p, kendini edebiyat meselelerine adayan bir arkada����n hissî bir münasebeti, seni<br />

böyle çok meraka sürüklemi� demek! Buna sevinmedim desem, yalan olur karde�im. Sen de bir<br />

����n pe�ine tak���p, memleketin ücra kö�elerine savrulmad�n m� zaten! Halden anlars�n tabii.


Bulu�tuk Y�ld�z Park�'nda; Sal� günü, saat 14:00'te. Biraz yürüdük önce. Beni, daha önce hiç<br />

haberim olmayan bir muhallebiciye da<strong>ve</strong>t etti sonra. Benim hikâye yazd����� ö�renmi�, okumak<br />

istedi�ini söyledi. Heyecanland�m. Oda, kendi �iirlerini getirmi�ti.<br />

'Nâz�m se<strong>ve</strong>r misiniz?' dedi f���ldayarak. Korktum ama, 'Elbette,' dedim. 'Anlam����m,' dedi gözleri<br />

parlayarak.<br />

��iir kitab���n aras�na Nâz�m'�n son yazd�����iirleri saklad�m. Okumay� arzu edersiniz diye...'<br />

Bunu söylerken bana yak�nla����, nefesi kulak mememi <strong>ve</strong> ensemi yalam����, içimdeki korku<br />

hissine kar��an heyecan, bamba�ka bir lezzet katt� genç kan�ma. Belki de benim a�k tercihim budur.<br />

Tehlikeli <strong>ve</strong> kaygan bir zemin, korku <strong>ve</strong> heyecan! Gü<strong>ve</strong>nli, bildik sularda yüzmek, yok ediyor<br />

hislerimi...<br />

En<strong>ve</strong>r Ziya benimle konu�urken s�k s�k arkas�na, çevresine bak�yor, muhallebicide bile siyah<br />

gözlük tak�yordu. Ya birileri onu takip ediyordu ya da bende böyle bir intiba b�rakt�.<br />

Paris'i anlatt� bana. Sorbonne'da geçen yaz kat�ld��� bir ayl�k filo-sofi kursundan bahsetti. O<br />

konu�urken âdeta büyülendim Cahide'ci�im. Derin tesiri alt�nda, çaresiz sürüklenmeye ba�lad�m.<br />

89<br />

Ayr���rken, yak�nda <strong>Ankara</strong>'ya, fakülteye dönece�ini, gitmeden yeniden bulu�ma ihtimalinin onu<br />

mesûd edece�ini söyledi. Kabul ettim 9O karde�im. Gelecek mektubumu bekle.<br />

Senin, N.G."<br />

26<br />

"Eylül'ün yirmisi, 1950 istanbul,<br />

Muhterem Karde�im Cahide,<br />

Merak�ndan çatlayaca��m yazd���n mektubun dün elime ula���� bulunuyor. Cahide'ci�im, En<strong>ve</strong>r<br />

Ziya son bulu�mam�za gelmedi. Söz-le�ti�imiz tatl���ya onun yerine ba�ka bir genç geldi. Endi�eli<br />

gözlerle, En<strong>ve</strong>r Ziya'y� beklemek için oturdu�um masaya yakla��� <strong>ve</strong> kula��ma �unlar� f���ldad�:<br />

'En<strong>ve</strong>r Ziya kay�p, ondan haber alam�yoruz. Hayat�yla ilgili bir havadis al�rsan�z, bizimle irtibat<br />

kurun. Kasadaki Haydar bizdendir.'<br />

îçime bir ate� dü�tü! Onun gibi müstesna, münev<strong>ve</strong>r bir genci kaybetmekten ziyade, ona a�ka<br />

benzer bir hisle ba�land�����n fark�na varmam beni peri�an etti. Bir külçe gibi y���ld�m kald�m!<br />

Sonraki günlerde s�k s�k o tatl���ya gittim, arand�m, bak�nd�m, kasadaki Haydar'a sordum: Yok!<br />

Sanki yer yar�lm��, E.Z. içine dü�mü�tü. Yoktu, belki de hiç olmam����. Çok bedbaht oldum...<br />

Fakat bundan tam on gün önce, esrarengiz bir telefon konu�mas�, durumu iyice buland�rd�.<br />

Telefonda benimle konu�an, kal�n sesli bir kad�nd�. Kendini tan�tm�yordu <strong>ve</strong> En<strong>ve</strong>r Ziya'dan<br />

havadis <strong>ve</strong>rece�ini söylüyordu. Bu sebeple Haydarpa�a Gar�'na ça����yordu beni. inanmayacaks�n<br />

ama karde�im, cesaret edip, gittim. Orada siyah 'Deux pieces' giymi�, siyah �apkal�, esrarengiz bir<br />

kad�n bekliyordu beni. Nereden tan�yordu, nas�l eliyle koymu� gibi bulu<strong>ve</strong>rmi�ti beni, hiç<br />

anlayamad�m inan olsun. Dudaklar��� kan k�rm��� rujla boyam�� olan, bu harikulade güzel han�m,<br />

uzun a��zl���na ecnebi bir sigara ili�tirmi�, pervas�zca tüttürüyordu.<br />

'Size ondan bir "lettre" getirdim,' dedi. Sesi kal�n, dolgun <strong>ve</strong> �eh<strong>ve</strong>tliydi.<br />

Mektubu titreyen parmaklar�mla açt�m. O, rahat okuyay�m diye, arkaya çekilip, sigaras���n<br />

duman�na sakland�. Mektup Frans�zca'yd�.<br />

'Neyyire Mon Cceur,<br />

Si je restaisje serai tue. J'etais oblige de m'enfuir et de me cacher pour un certain temps. Je t'envois<br />

le billet. Viensl Viens vite. II f aut que tu viennes.<br />

Tren düdü�ünü duydu�umda, akl�ma Anna Karenina geldi nedense. Halbuki bana mektup ta��yan o<br />

kad���n hatlar�nda <strong>ve</strong> �ahane cüretinde daha çok Avrupai bir yan vard�. Yan�ma yakla��� <strong>ve</strong> bir tren<br />

bileti uzatt�: Istanbul-Paris hatt�!<br />

Çok acele karar <strong>ve</strong>rmem gerekiyordu. Tan�mad���m, fakat fevkalâde sevdi�im erkekle, kendi ailem,<br />

geçmi�im <strong>ve</strong> hayat�m, en önemlisi, gelece�im aras�nda mücadele ediyordum.<br />

'Acele ediniz,' dedi siyahl� kad�n. Tren düdü�ü yeniden çald�. Tren biletine <strong>ve</strong> En<strong>ve</strong>r Ziya'n�n inci el<br />

yaz���yla yazd��� 'lettre' a bakt�m.


'Hay�r, kal�yorum!' dedim. Sesim, kendime bile yabanc� ama çok kararl�yd�. Elimdekileri yere at�p,<br />

ko�arak ç�kt�m gardan. E<strong>ve</strong> kadar ko�tum. Kendimden kaç�yordum!<br />

Canca����m, sevgili karde�im, hayat���n en mühim karar�m <strong>ve</strong>rdi�imin �uuru içindeyim. Seni<br />

sükût-u hayale u�ratt����� da biliyorum, fakat En<strong>ve</strong>r Ziya'n�n benim yerime karar <strong>ve</strong>rmesine<br />

müsaade edemezdim. Ben ba��ms�zl���na dü�kün, fevkalâde ferdî, ço�u defa egoist bir k���m.<br />

Kendi kararlar��� kendim <strong>ve</strong>rmek isterim daima! i�te bu sebeple karanm� <strong>ve</strong>rdim <strong>ve</strong> �imdi derin<br />

kalp a���mla yanan bedenim, ate�ler içinde debelenmekte. Yaln���m, onu özlemle an�yorum, ama<br />

garip bir �ekilde mesudum. O trene kendi biletimle binmeli-yim... Belki bir gün...<br />

Sulh dolu günler dile�iyle,<br />

Karde�in<br />

N. G."<br />

(*) "Neyyire Kalbim,<br />

Kakayd�m, öldürülecektim. Kaçmak, bir müddet saklanmak mecburiyetinde kald�m.<br />

Biletini yolluyorum. Gel! Hemen gel. Mutlaka gel!<br />

E.Z."<br />

91<br />

92<br />

27<br />

Mektuplar� yine özenle katlay�p, ceketinin iç cebine yerle�tirdi Teoman. Uyu�an bacaklar�na,<br />

serinleyen havaya ald�rmadan, dudaklar�na yay�lm�� gülümsemeye, bir sigara daha asmaya karar<br />

<strong>ve</strong>rdi. Tam elini cebine at�yordu, bir ��rt�yla irkildi.<br />

Gecenin ilk saatleri olmas�na kar��n, sokaklar bombo�tu, insanlar sokaklardan, sokaktaki terörden<br />

korkuyorlard�; herkes evine sinmi�ti. Çoktand�r bamba�ka bir boyutta ya�ayan Teoman, o an nerede<br />

oldu�unu, hangi ko�ullarda ya�ad����� an�msad�. Annesinin intihan d���nda bir dünya vard� <strong>ve</strong> ölüm<br />

orada da kol <strong>gezi</strong>yordu. Tela�lanmamas� gerekti�ini, pani�e kap���rsa yanl�� davranaca���� telkin<br />

etti kendine.<br />

����rt� sertle�ti, mekanikle�ti <strong>ve</strong> yakla���. �aka��na metal bir so�ukluk dayand�.<br />

"Kimli�ini <strong>ve</strong>r!"<br />

Aln�na dayal� tabanca öyle gerçekti ki, art�k mektuplar�, annesini <strong>ve</strong> N.G.'yi unutmu�tu, ilk kez<br />

gelmiyordu ba��na bu, ama belki de son kez... Belki de annesinin izini arad��� bir gece, son gördü�ü<br />

insan, yazar Neyyire Gömüç olacakt�... B�rak�p gidecekti bu dünyay� ... Bu güzelim dünyadan...<br />

Güzelim �iirler, kitaplar, dostluklar, sevdalar, çak�r gözlü kad�nlar, at�lacak kahkahalar, yenilip<br />

içilecek 'dünya nimetleri'...<br />

"Sallanma, kimli�ini <strong>ve</strong>r!"<br />

Kirik! Mermi namluya sürüldü. Korktu�unu belli etmemeye çal��arak, usulca cebine soktu elini,<br />

mühendisler odas� kart��� ç�kart�p, uzatt�.<br />

"Arkana bakma!"<br />

Tabanca �aka��ndayd�. Belki yar�n sabah Neyyire Gömüç kahvalt� masas�nda ac�yla f�rlayacak,<br />

gazetede, o renkli foto�rafta, beyni darmada��n edilmi� Teoman'� tan�yarak, banyoya ko�up<br />

kusacakt�. Teoman'�n hart hart ka��nd���, aynas� önünde lavanta kolonyas� olan banyoda. Pi�man<br />

olacakt� N.G.! Çok pi�man olacakt�. Annesinin mektuplar��� ona <strong>ve</strong>rmedi�ine pi�man olacakt�,<br />

ama heyhat! Art�k en yak�n arkada�� Cahide'nin o�lu Teoman, ölmü� olacakt�!<br />

"Midesi a���yor, ülseri olmal� ya da açl�ktan!" diye dü�ündü, en-sesindeki nefesin, kötü kokusuna<br />

burnunu bükerek. Gülmek istedi sonra, insan ölmeden önce gülmeliydi. Ama akl�na gülecek bir �ey<br />

gelmedi. Hayvanlar� dü�ündü. Maymunlar�, köpekleri, foklar�... Olmad�. Akl�na aniden susamurlan<br />

geldi. Annesinin, çocuk kitaplar�ndan hayvanlar� tan�����, tek tek anlat��� dü�tü usuna. Henüz okula<br />

ba�lamam����. Masada annesiyle oturmu�, hayvanlar kitab�na bak�yorlard�. Ansiklopedi miydi ne?<br />

Susamurlanm, susaml� sand��� için gülmü�tü annesi Teoman'a. Güldü sessizce o da. En komik<br />

hayvan susamuru olmal�yd�.


"Kusura kalma karda�! Arkana bakmadan devam et. iyi geceler!" Ülserli tabancan�n emrini, önce<br />

anlamad� Teoman.<br />

"Haydi çabuk git, arkana bakma!"<br />

ölmeyecekti! Demek, daha ya�ama �ans� vard�! Yine Azrail'i atlatm����. Çok sevindi. Kimli�ini ald�,<br />

arkas�na bakmadan yürüdü. Mühendisler Odas�'na kay�tl� her çe�it politik görü� varken, neden<br />

serbest b�rak���p, üstüne üstlük, özür dilendi�inin çeli�kisini dü�ünmedi: 'Karda�' onu ya sa���<br />

sanm����, ya da solcu!..<br />

'Aslolan ya�amak't� <strong>ve</strong> ya��yordu. Adam�n biri - ya ülserli ya da aç - bir gece vakti, ya�am��� almak<br />

istemi�ti elinden. Sonra da ba���lam����. Ne denli gerçeküstü görünse de, son derece gerçek, ac� <strong>ve</strong><br />

zalimdi bu olay! Kendi tepkilerininse, zavall� <strong>ve</strong> korkak olmaktan çok, komik <strong>ve</strong> tuhaf oldu�una<br />

karar <strong>ve</strong>rdi, ikinci karar�: Annesinin de�il de, art�k kendi evine dönme vaktinin geldi�iydi.<br />

�aka��na dayanan tabancan�n so�uklu�unu hiç ummad��� bir zamanda yeniden an�msamak üzere<br />

unutmaya çabalarken, akl�na susamurlan, kula��na En<strong>ve</strong>r Ziya'ya giden trenin son düdü�ü<br />

tak�lm����.<br />

93<br />

^<br />

.*».<br />

28<br />

Erdal Onat'�n vuruldu�u geceydi. Selen <strong>ve</strong> babam hastaneye gitmi�, ben arkalar�ndan kayg�yla<br />

onlar� izlerken, Cem m���klanarak apartman�n merdi<strong>ve</strong>nlerinde beni bekliyordu. "Erdal Amca'y�<br />

007 mi vurdurttu, yoksa uzaydan kumanda edilen lazerli bir tabanca m�?" Benim genç k�zl���ma<br />

denk dü�en karde�imin çocuklu�unu, o s�rada bana s����� gelen sorularla an�ms�yorum. Halbuki<br />

ben, Se-len'le babam� ilk kez el ele görmü� olman�n duygusal �okunu ya��yordum o anda.<br />

Annem e<strong>ve</strong> döneli üç ay olmu�tu, ama ya�ant���z bir türlü düzene girememi�, huzurlu bir ortam<br />

yaratamam����k. Belki de bunun etkisiyle, o gece önce anneannemin kap����� çald�k. Kimse yoktu,<br />

ses ç�kmad�. "Herhalde bizim e<strong>ve</strong> geçti," dedi Cem. 'Bizim ev'in kap����� çald�k. Orada da ses<br />

yoktu. Anahtar����� ç�kart�p, kap��� açt�k. "Annee!... Anneanne!..." Yine ç�t yok. "Birlikte bir yere<br />

gitmi�lerdir belki?"<br />

Eskiden annemle babam�n yatak odas� olan, �imdi annemin yatt��� odadan hayal meyal bir ���k,<br />

rmr�lt��� bir ses geliyordu. Büyülenmi� gibi oraya yöneldik ikimiz de. Belki de orada, eskisi gibi<br />

onlar� yan yana bulaca����z dü�üncesi bizi büyülenmi�, heyecandan solu�umuzu kesmi�ti.<br />

Kap��� çalmadan o odaya girilmeyece�ini biliyorduk bilmesine ama dedim ya; büyülenmi�tik<br />

��te!... Kap��� açt�k! içen girdi�imizde, annemle hiç tan�mad�����z bir adam yataktayd�lar. Bir an<br />

için o adam� babam sand�m; içim sevinçle titredi. Ama babam, biraz önce Selen'le el ele gitmi�ti.<br />

�����nl��� ilk geçen annemdi <strong>ve</strong> hemen azarlad� bizi.<br />

"Kap��� çalmadan bu odaya girilmeyece�ini hâlâ ö�retemedik mi size?" Biz? Kim bu 'biz'?<br />

Annemle babam m�? Annemle bu adam m�?<br />

Cem �iddetli bir tokat yemi� gibi sallan�yordu. Annem yatak çar�af�na sar���p yataktan ç�kt�, Cem'i<br />

elinden tutup salona götürdü. Ne konu�tular, aralar�nda ne geçti, hiç bilmiyorum <strong>ve</strong> hiçbir<br />

zaman da ö�renemedim. Hep çok merak ettim, hep bilmek istedim ...<br />

Az sonra Cem sakinle�mi�, portakal yiyerek TV'nin önüne oturmu�tu. Bu konuda o da benimle hiç<br />

konu�mad�, hiçbir zaman.<br />

Hiç tan�mad���m bir ç�plak adamla, o babam�n yata��nda yatarken, yaln�z kal�nca ne<br />

konu�abilece�imi bilmiyordum. Daha sonra, o ân� uzun uzun dü�ündü�üm oldu. Her ayr�nt��� ince<br />

ince an�msamaya çal����m. Biraz tuhaf bir durum oldu�unu kabul ediyorum. Belki de Woody Allen<br />

'annelerini sevgilisiyle yatakta yakalayan genç k�zlar�n, o anda ne söyleyebilecekleri' konusunda bir<br />

kitap yazar <strong>ve</strong> ad���: 'Ailenin Teknolojik Yükseli�inde önlenemez Duygusal Sapmalar' koyard�.<br />

��llar sonra bu olay� <strong>ve</strong> neler hissetti�imi Selen'le konu�abildi�imde:<br />

"Babalar��� sevgilileriyle annelerinin yata��nda bulan delikanl�lar konulu kitaptan ne sat��, ne de<br />

hacim fark� olmaz bunun," demi�ti, yandan çarkl� gülü�le. Bilmem ki ?.. öyle mi acaba?


"Buraya ilk geli�iniz mi?" Sesim kararl� <strong>ve</strong> sertti. Ne yapaca���� bilemez kalakalan zavall� adam,<br />

kekeleyerek, "Pek say�lmaz," dedi.<br />

Arkam� döndüm, rahatça giyinsin diye, ama d��ar� ç�kmad�m. Buras� bizim evimizdi <strong>ve</strong> o bir<br />

yabanc�yd�! Giyindi alelacele.<br />

"Ad���z ne?" diyerek döndü�ümde, art�k giyinmi� haline al��� gözüyle bakt�m <strong>ve</strong> hayretle annemin<br />

ressam sevgilisine ne çok benzedi�ini gördüm.<br />

"Fikret, ad�m Fikret! Sen de Nilsu olmal���n?" Sesi hâlâ kayg���yd�.<br />

"E<strong>ve</strong>t, ad�m Nilsu, Nilgül Han�m'�n k�����m." Elimi uzatt�m.<br />

içinde bulundu�umuz ko�ullarda böyle davran�yor olmama adamak�ll��������� anla��lan Fikret'le el<br />

�������k. Keyfîmden çatlayarak, onun hâlâ endi�eli, "memnun oldum," deyi�ini dinledim. Zafer<br />

kazanm����m.<br />

"Ressam olmal�����z," dedim,<br />

"Ben mi?" dedi ����rarak. Yamuk yumuk gülümsedi sonra.<br />

"i�adam���m ben."<br />

"ö�renciyim ben de. Liseye ba�lad�m bu y�l."<br />

"Biliyorum," dedi, i�adam� Fikret. Uzan�p, eskiden üzerinde babam�n<br />

dergilerinin durdu�u ba�ucu sehpas�ndan bir sigara ald�. "Biliyorum. Ayr�ca, en çok Björn<br />

Borg'u sevdi�ini de biliyorum." 96 Çocuklar������rtmak çok kolayd�r, gençleri ����rtmaksa hiç<br />

de zor de�ildir. Çok ����rd�m. O tepeden bakan, o kendine gü<strong>ve</strong>nen güçlü maskem pattadanak<br />

dü�tü.<br />

"Nereden biliyorsunuz?"<br />

Annem h���mla odaya girdi. Üzerinde bornozu vard���imdi.<br />

"Hâlâ burada m���n sen? Do�ru odana, mar�! Seninle sonra konu�aca��m!"<br />

Ürktüm. F�rt�na gibi esiyordu annem. Yine de merak�ma yenilip, çekingen sordum: "Annem mi<br />

söyledi size Björn Borg'u?" Belki de annem beni sand���mdan çok seviyor, benimle gurur duyuyor<br />

<strong>ve</strong> beni sevdiklerine anlat�yordu. Belki de ona haks�zl�k ediyordum...<br />

Sigaras��� art�k rahatlam�� <strong>ve</strong> toparlanm�� olarak içen i�adam� Fikret:<br />

"Hay�r, odan�n duvar�nda resmini görmü�tüm de!" dedi.<br />

29<br />

Yerli filmlerde her �ey olup bittikten sonra ortaya ç�kan polisler gibi aniden beliren anneannem,<br />

gözlerini ovu�turarak 'bizim ev'e geldi�inde, TV önünde portakal yiyen Cem'i, odamda gizlice<br />

��layan beni <strong>ve</strong> antrede alçak sesle i�adam� Fikret'le tart��an annemi bulmu�tu.<br />

Anneannemin geldi�ini duyunca hemen yanlar�na gittim.<br />

"Fikret Bey, bu annem!"<br />

Ne Fikret Bey'i, ne de annemin havada as��� kalan elini gören anneannem, öfkeyle evi koklad� <strong>ve</strong><br />

olup bitenin kokusunu ald�.<br />

"Fikret Bey ç���yordu galiba, güle güle," diyerek onu kovalad� önce. Sonra Cem'i <strong>ve</strong> beni alarak<br />

kendi evine götürürken, bir yandan da annemi azarl�yordu:<br />

"Kendi kuyunu kaz�yorsun Nilgül! Allah'�m, sen bana sab�r <strong>ve</strong>r!"<br />

Allah, sab�r <strong>ve</strong>rdi anneanneme; be� ay kadar! Be� ay sonra annemle babam bo�and�klar�nda 'k�smi<br />

felç' geçirdi <strong>ve</strong> yüzünün sa� taraf� felçli kald�, ölene dek.<br />

Ertesi sabah annem, benimle konu�mak istedi�ini söyledi. Ona çok k���yordum. Ama Cem'i benden<br />

daha çok sevdi�i ya da babam� terk etti�i için de�il. Anneme en çok, Björn Borg'u sevdi�imi<br />

bilmedi�i için k���yordum.<br />

Gitmedim, konu�mad�m annemle. Kaçt�m odadan. Bana ne söyleyecekti, ne konu�acakt�k, hâlâ<br />

merak ederim. Bana anlatacaklar���n, ili�kimizin durumunu de���tirmeyece�ini dü�ünüyordum ama<br />

yine de annemle yak�nla�abilmem için benim son �ans�md� o, kullanamad�m.<br />

Belki de bana yüre�ini açacakt� annem. Belki babam� hâlâ sevdi�ini, tam onu yitirmek üzereyken,<br />

�imdi de�erini anlad�����, ba-bams�z ya�ayamayaca���� <strong>ve</strong> art�k onu oldu�u gibi kabul edip,<br />

ele�tirmeyece�ini anlatacakt� ?..


Sonra ellerimi tutup onu affetmemi isteyecek, asl�nda beni Cem'den az���k fazla sevdi�ini - ne de<br />

olsa kad�n kad�nay�z - <strong>ve</strong> en önemlisi Björn Borg'u kendisinin de pek be�endi�ini söyleyecekti.<br />

Önce biraz naz yapacakt�m elbette. Ka�lar��� az���k kald���p, burnumu dikecektim. O, ellerimi<br />

tutup s�cac�k, bebekken çekilmi� o foto�rafta yapt��� gibi, burnunu burnuma dayayacak:<br />

"Annelere en yak�n evlâtlar, k�z çocuklar���r Nilsu. Gel annene sar�l bir tanem," diyecekti.<br />

Ondan bana yay�lan 'anne' kokusu sinecekti tenime. Göz göze gelecektik, gözlerinde kat�ks�z sevgi,<br />

annelere özgü ho�görü olacak <strong>ve</strong> ben daha fazla direnemeden onun boynuna sar�lacakt�m, ikimizin<br />

de gözleri dolacakt�. Sonra ba���� annemin omzuna yaslay�p, saçlar��� ok�amas�yla keyiflenecek,<br />

Elvis gibi m���l m���l m���ldanacakt�m. "Ben seni hep sevdim anne, hep sevdim!" diyecektim.<br />

Elbette bilecekti bunu, 'anneler her �eyi bilirler!' ya... Bundan sonra art�k çok iyi geçinecek, öbür<br />

anne-k�zlar gibi birlikte al��<strong>ve</strong>ri�e ç�kacak, pastaneye gidip, çikolatal� pasta yiyecektik. Ben ona<br />

be�endi�im o�lanlar� anlatacakt�m, o da saçlar��� ok�ayarak beni dinleyecek, kendi eski okul<br />

��klar�ndan söz edecekti. Babamla tan��madan önce, çok önce olanlar� elbette...<br />

IYS7<br />

Gidemedim, annemle konu�maya gidemedim. Kaçt�m ondan. Banyoya sakland�m, uykuya kaçt�m,<br />

anneanneme s���nd�m. Korku-98 yordum. Ya bunlar� de�il de, hiç duymak istemedi�im <strong>ve</strong> art�k<br />

ta��yamayaca��m �eyler söylerse?... O da üstelemedi. Sanki çok da istekli de�ildi benimle<br />

konu�maya. O günü çok sanc��� geçirdim.<br />

Hiç unutmuyordum, o gün Kas�m'�n on üçüydü <strong>ve</strong> benim ya�-1 günümdü. O tantanal� do�um<br />

günlerinden sonra, o y�l herkes unutmu�tu beni, babam bile bir hafta sonra an�msad� ancak!<br />

Ne oldu, ne bitti ö�renemedim. Annem birkaç gün sonra, tekrar ortadan kayboldu. Anneannemle<br />

yapt��� telefon konu�malar�n- | dan sonra, annem çok sinirli <strong>ve</strong> mutsuz oluyordu, iki hafta gelmedi<br />

{ e<strong>ve</strong>. Sonra da arada-s�rada u�ramaya ba�lad�.<br />

Bu olaydan alt� ay kadar sonra bir ak�am, babam Cem'le beni yeme�e ç�kartt�. Selen yoktu.<br />

Yaln�zca biz: Cem, babam <strong>ve</strong> ben. Bize önemli bir �ey söyleyece�ini hissediyordum.<br />

"Annenizle ben resmen bo�and�k, tamamen ayr�ld�k."<br />

Sesi yumu�ak, çok dikkatle ayarlanm�� <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>cendi, "ikimiz de sizleri seviyoruz. Biz ayr�lsak bile,<br />

siz daima bizim çocuklar���zs�-n�z." Sa��r <strong>ve</strong> dilsiz gibi davranan Cem, yeme�ini abart��� bir<br />

��tahla j yiyor, bense ne hissetti�imi çözemeden, babam� dinliyordum, jj Uyu�mu�tum sanki. Art�k<br />

hiçbir �ans���z kalmam��, ailemiz parçalanm����. Galiba böyle dü�ünüyordum.<br />

"Peki biz ne olaca��z baba?" Ba���� taba��ndan kald�rmadan sormu�tu Cem. Sesinde bir çocuktan<br />

çok, bir i�adam� yal�nkatl��� <strong>ve</strong> ciddiyeti vard�. Belki de karde�im o gece, pek de yasayamadan |<br />

çocuklu�una <strong>ve</strong>da etmi�ti.<br />

Babamla göz göze geldi�imde, yüzünde çarp�lm�� gibi bakani gözlerine çarpt�m. Zaten gözlerime<br />

as�lm�� olan gözya�lar� o andaj yanaklar��� yaka yaka dökülmeye ba�lad�lar. Kontrolü olanaks�z:<br />

bir sel gibi akt� gözya�lar���, y�kad� yüzümü.<br />

30<br />

Bize pek bir �ey olmad�. Cem gündüzlü olarak ba�lad��� ortaokula yat��� olarak kaydedildi.<br />

Anneannemin tüm cayd�rma çabalan bo�a gitmi�, karde�im yat��� okumak için diretmi�ti. San���m<br />

evde annesiz <strong>ve</strong> babas�z ya�amak onu çok sarsm��, daha fazla katlanama-m����.<br />

Annem hafta sonlan - kesinlikle Cem e<strong>ve</strong> ç�kt��� içindir - e<strong>ve</strong> u�ruyor, �imdi daha gösteri�li <strong>ve</strong><br />

pahal� giysiler giyiyor, ama hâlâ h�rç�nl��� sürüyordu. Elvis'e tekme att��� bile oluyordu. Sigaray� da<br />

art�rm����.<br />

Ben anneannemle ya��yordum. Onunla yemek yiyor, TV seyrediyor, havadan sudan söz ediyor,<br />

annem <strong>ve</strong> babamla ilgili konulara hiç dokunmadan sürdürüyorduk ya�ant�����.<br />

Babam <strong>ve</strong> Selen beni s�k s�k da<strong>ve</strong>t ediyorlar, birlikte sinemaya, konsere, yeme�e gidiyor, k�skançl�k<br />

krizim tutmad��� sürece, iyi vakit geçiriyorduk.<br />

Babam mutluydu. Bunu apaç�k görüyordum. Biraz kilo alm��, daha rahat bir insan olmu�tu. Daha<br />

sonra Selen'den, o dönemde babam�n ciddi bir ekonomik kriz geçirdi�ini ö�renecektim. San���m o<br />

bize, Selen de ona bak�yordu o s�ralar.


Ben, babamla beraber oldu�um sürece bu beraberlikten �ikâyetçi de�ildim. Tabii Selen'in babam�n<br />

'nesi' oldu�unu an�msayana kadar... Ama Selen'in neler hissetti�ini hiç dü�ünmüyordum. Onun<br />

sorunlar���, onun s���nt�lar��� hiç mi hiç dü�ünmedim. �imdi ben de art�k otuz ya����n ilk s�����na<br />

yakla����ken, o dönem Se-len'e kar�� nas�l bu denli duyars�z oldu�uma ak�l erdiremiyorum.<br />

Çünkü Selen mükemmeldi! Güçlü <strong>ve</strong> ba�ar���yd�. Kültürlü, ak�ll�, güzeldi. Böyle birinin sorunu<br />

olabilir miydi hiç?<br />

Hay�r, olamazd�!<br />

Selen'in bir insan oldu�unu dü�ünebilseydim, o y�llan bamba�ka ya�ar, ya�at�rd�m... Ama<br />

dü�ünemedim.<br />

99<br />

100<br />

31<br />

��k hayat�m karmakar���k geçti. Electra'n�n, erkek karde�i Orestes'e, anneleri Clytemnestra'y�<br />

öldürmekte yard�m etti�ini yazar Sophokles. Electra'n�n kaderi, Yunan tragedyalar���n en<br />

dokunakl��� olarak çok etkileyicidir. Shakespeare de Hamlet'te ayn� konuyu daha yumu�ak<br />

incelemez mi sanki?<br />

Psikanaliz teorisinde annesine dü�kün erkek çocuklar�na yap����rd�klar� Oedipus etiketinin di�isi,<br />

Electra'n�n asl� buradan geliyor olmal�.<br />

öyle de yapt�lar tabii...<br />

"Nilsu babas�na çok dü�kündü. Ona tapard�. Babas� evden ayn-l�nca, o da hep babas� ya��ndaki<br />

erkeklerin pe�ine dü�tü."<br />

"Annesiyle babas���n bo�anmas� en çok Nilsu'yu etkiledi. K�zca����n erkeklere <strong>ve</strong> evlili�e gü<strong>ve</strong>ni<br />

kalmad�."<br />

"Kendine baba olacak bir koca ar�yor, büyümek istemiyor!" Hep böyle konu�tular arkamdan,<br />

yank�lar� mutlaka kula��ma de�ecek f���lt�lan dola��� durdu çevremde. Sürekli Electra<br />

kompleksimden söz ettiler. E<strong>ve</strong>t, babam� çok se<strong>ve</strong>rdim, tapard�m ona. Bu do�ru, ama çalkant���<br />

geçen ilk gençlik y�llar��� yaln�zca libido ile aç�klamak, çok s�� geliyor bana.<br />

Babam� hâlâ se<strong>ve</strong>rim. 'O zamanlar' ile '�imdi' aras�nda de���enin babam olmad�����n da<br />

fark�nday�m. Babam yine arar, sorar, yine içtendir, s�cakkanl���r. Son y�llarda üzerine çöken<br />

��km����k, vazgeçmi�lik <strong>ve</strong> yorgunluk, onun kendi içinde bir hesapla�ma sorunudur. Kendini, Selen<br />

konusundaki ba�ar���zl��� nedeniyle affede-meyi�inin a��rl�����r.<br />

"<br />

Bu konuda de���en benim. Çünkü art�k 'çok iyi bir baba'n�n ayn� zamanda, 'çok iyi bir koca',<br />

'sevgili', 'arkada�', 'o�ul' <strong>ve</strong>ya 'kar' de�' olamayaca����n fark�nday�m.<br />

Tan�nm�� bir ressam�n ayn� zamanda iyi bir müzisyen, etkin bi<br />

�airin hat��� say���r bir foto�rafç�, sayg�n bir sinema aktristinin çöl<br />

satan kitaplar yazan, ciddi bir nükleer fizikçinin kupalar kazanr"<br />

' bir sporcu oldu�u haller, çok s�k rastlanmasa da, olabilirlik s���r<br />

içindedir. Oysa insan�n duygular�, ki�ili�i, dü�ünce <strong>ve</strong> deneyimleriyle dahil oldu�u <strong>ve</strong> boy<br />

gösterdi�i konularda, böyle çok yönlü ba�ar�lar beklemek, ko�ullan hiç umulmad�k 'en berbat'<br />

noktas�na bile sürükleyebilir. Çünkü bunlar, bizi yöneten ki�isel çeli�ki, özlem, zaaf gibi öznel <strong>ve</strong><br />

güçlü rüzgârlar�n etkisindedir. Bu nedenle, 'çok iyi bir sevgili' ayn� zamanda 'çok iyi bir kan/koca'<br />

olamaz. Bu ikisinin karakteri birbirine taban tabana z�tt�r, asla uyu�amaz.<br />

'Çok iyi bir baba' olan babam, 'babal�k' karakterine oldukça benzeyen 'koca'l�k rolünde de fena<br />

say�lmazd�. Çünkü bu ikisi temelde ba�����k, �efkat, düzenlilik, sorumluluk, ho�görü <strong>ve</strong> öz<strong>ve</strong>ri<br />

gerektiren kurumlard�r. Oysa biraz maceraperestlik, ba��ms�zl�k, biraz serserilik, uçar���k ile bol<br />

<strong>roman</strong>tizm <strong>ve</strong> erotizmle kurulabilen 'iyi bir sevgili' olmak bamba�ka bir �eydir. Yani babam, 'iyi<br />

baba <strong>ve</strong> koca' oldu�u için bunlar�n kendi do�as�na ayk��� olan 'iyi bir sevgili' rolünde ba�ar���z<br />

olacakt�.


Hiç bilemezdim. Soyut konular <strong>ve</strong> kavramlar üzerine dü�ünmeyi bilmezdim. Çevremde güncel,<br />

somut <strong>ve</strong> pratik konular üzerine konu�ulur <strong>ve</strong> tart�����rd�. Çünkü soyut dü�ünmek, analitik bir<br />

dü�ünce yap����� gerektirir.<br />

Babam�n beynindeki analitik kanallar, yaln�zca bilimsel konulara ayr�lm��, sosyal, psikolojik<br />

konular, hele 'güncel olaylar�n analitik yorumu' diye bir �ey geli�memi�, güdük kalm����. Çünkü, 'iyi<br />

bir koca <strong>ve</strong> baba' bu ikisinin do�as� gere�i, soyut konulara asla dalma-mal�, olaylar� <strong>ve</strong> sorunlar�<br />

de�memeli, büyütmemeli, körüklememe-lidir. Aksine, soruna yol açaca���� sezdi�i her k���lc���<br />

söndürüp, üstüne kül atmal�, kapatmal���r.<br />

Analitik dü�ünce yap���, sürekli yeni kap�lar açmak, her yeni kap���n ard�ndan ç�kabilecek �ok <strong>ve</strong><br />

sürprizlere dayanmak, direnmek <strong>ve</strong> sava�mak demektir. Sorgulamay�, cesareti, karma�adan<br />

korkmamay� gerektirir.<br />

Elbette Selen'di! Analitik dü�ünen, s�k s�k derin <strong>ve</strong> uzun yolculuklara ç���p, bedenini yan���zda<br />

��rak�p, dü�ünceleriyle ko�arak, bizden uzakla�an, yorulup, terleyerek sorgulayan, arayan, geri<br />

döndü�ünde ba�ar��� ya da ba�ar���z; ama bu yolculu�a <strong>ve</strong>rdi�i emekten mutlu olan Selen'di.<br />

Onun yan�nda yaln�zca ne�eli, i�inde ba�ar���, enerjik <strong>ve</strong> pratik<br />

bir adam say�labilecek babam, önceleri Selen'in bu iç-<strong>gezi</strong>lerini hayranl�kla izler, gururla anlat�rd�.<br />

O s�ralar Selen'in üzerine yo-�unla����� konular toplumsal, sanat <strong>ve</strong> kültür kökenli ya da bireysel<br />

olanlard�. Henüz ikisinin ili�kisi üzerine tart��maya ba�lamam��lard�...<br />

Aradan y�llar geçtikten sonra, benim de sorgulamayan, tats�zl�k ç�kmamas� için ya�am� bile<br />

geçi�tirenleri özensiz, yoksul, hatta katlan�lmaz bulu�umda, Selen'den sonra etkilendi�im ikinci ki�i<br />

Mi-ke'd�r. Michael McClure: ilk sevgilim!<br />

32<br />

Neydi bu cinsellik? Bir merak, bir merak...<br />

Çocuklar�n yan�nda f���lt�larla geçi�tirilen, gençlerin yan�nda garip gülümsemeler, parlak bak��lar<br />

<strong>ve</strong> bast���lm�� kahkahalarla a��zda yuvarlanan, üzerine �ark�lar, kitaplar, �iirler yaz�lan, filmler<br />

çekilen, bazen 'namus meselesi', ço�u zaman 'kad�n-erkek ili�kisi' - o s�ralar e�cinsellikten<br />

habersizdim - arada bir 'dünyan�n en eski mesle�i', kimi zaman 'ihanet, cinayet <strong>ve</strong> intihar' nedeni<br />

olan cinsellik neydi?<br />

Yoksa, insanl���n en önemli varolu� eylemi cinsellik miydi? öyle miydi acaba?<br />

��er öyleyse, bu önemli konuda ne kadar cahildim...<br />

Yok hay�r, bu söylediklerim de�ildi! Merak���n as�l oda�� annemdi. Babam gibi, bana ola�anüstü<br />

gelen bir erke�i terk edip, bana çok s�radan gelen ba�ka erkeklere ilgi duymas�, ancak annemin ><br />

bildi�i, onun tan�����, ama benim çok yabanc��� oldu�um bir ne- i denleydi. Ve bu, ancak 'cinsellik'<br />

olabilirdi.<br />

Annem cinselli�i biliyor, babam� cinsel yönden tan�yordu. Bir tek bu nedenle belki de, ben babam�<br />

terk edemezken, o etmi�ti. Bir erkekle, bir kad�n aras�nda en az cinsellik kadar, hatta zaman zaman<br />

ondan da önemli ba�lar, uyumlar, gizler <strong>ve</strong> dokunu�lar oldu�unu daha sonra ö�renecektim. �imdi<br />

tek bilinmez, cinsellikti.<br />

Bir merak, bir merak <strong>ve</strong> çok merak!<br />

Mike o s�ralar çok ya��� bir adamd�; tam otuz üç ya��ndayd�! Çünkü ben on alt�ma yeni girmi�tim.<br />

Bizim koleje bir y�l önce îtalya'daki bir Amerikan okulundan gelmi�, çabucak okulun en popüler<br />

��retmeni olmu�tu. Hem basketbol tak����� çal������yor, hem duvar gazetesini yönetiyor, hem gitar<br />

kursu <strong>ve</strong>riyor, hem de edebiyat-okuma saatleri düzenliyordu. Sekiz ay gibi k�sa bir sürede, derdini<br />

anlatacak kadar Türkçe ö�renmesi, albenisini iyice art�rm����.<br />

Amerikan Edebiyat� ö�retmeniydi Mike. K���la çalan sar� saçlar�, masmavi gözleri, bebek gibi<br />

pürüzsüz, incecik cildi vard�. Güler yüzlü, uzun boylu, kemikli, sa���kl� bir adamd�. Birbirinden ��k,<br />

uçuk renkli keten gömlekler, dar jean pantolonlar, kösele botlar giyiyor, ders d���nda pastel fularlar,<br />

derste ayn� renkte kravatlar tak�yordu. K�sa kesilmi� saçlar� olmasa, bir 'hippy'ye; zarif, ��k, ince<br />

tav�rlar� olmasa bir 'cowboy'a benzeyecekti.


Dersleri müthi� e�lenceli geçer, iple çekilirdi. Hemingway'le bo�a güre�lerinden ç���p, oradan Paris<br />

sokaklar�na ko�ar, Faulkner'la güneyin kasaba s�ca�� s���nt����� payla��r, London'la denize aç���r,<br />

karaya dönünce alt�n arard�k. Williams'la ku�aklar aras� çat��maya dalar, Steinbeck'le grevlere<br />

kat���r, O'Henri'yle de 'beklenmez'in heyecan��� ya�ard�k. Ama dönüp dola��p Hemingway <strong>ve</strong><br />

London'la bulu�urduk, ille de bu ikisiyle...<br />

Edebiyat�n ya�am�n bir parças� oldu�una <strong>ve</strong> yazarlar�n ya�amlar���n gizemli albenisine öyle inançl�<br />

bir tutkunlu�u vard� ki, kolejde o s�ralar onun ö�rencisi olmu� k�zlar, daha sonra kitaplardan uzak<br />

birer i� <strong>ve</strong>ya ev kad��� olsalar bile, hâlâ iyi birer edebiyat okurudurlar, îyi yazar�n <strong>ve</strong> iyi kitab�n<br />

kokusunu almay� ondan ö�renmi�lerdir çünkü.<br />

Okuldaki birçok sosyal kola üyeydim. Selen <strong>ve</strong> babamla ç�kmad���m hafta sonlar�, yaln�zl�ktan <strong>ve</strong><br />

annemden kaçmak için harika bir yoldu, nefis, e�lenceli bir nedendi bu.<br />

Müzik kulübündeydim, gitar ö�reniyordum. Okuma kolunday-d�m, Hemingway'in ya�am� üzerine<br />

ara���rma yap�yordum. Basketbol tak���nda lisansl� oyuncuydum.<br />

Okuldaki k�zlar�n ço�u Mike'a hayrand�. Onun herkesle samimi - "bana yaln�zca Mike deyin" - ama<br />

ayn� zamanda mesafeli <strong>ve</strong> cid-<br />

JÖJjf;<br />

di olu�u, içtenlikle an�lar���, eski k�z arkada�lar��� anlat���, <strong>roman</strong>tizmi, yak���kl�����, yaln�zl���,<br />

�irinli�e varan sempatikli�i, dünyay� Vj(;f! gezmi�li�i, serseri ruhu <strong>ve</strong> en önemlisi bütün<br />

aç�kl���na kar��n, hâlâ '" "" gizli kalan bir yan�, k�zlar� müthi� etkiliyordu. Onu eri�ilmez<br />

buluyorlard�.<br />

��runa sevgililerini terk edenler, �iirler, rumuzlu mektuplar yazanlar, hatta evine gidip kollar�na<br />

at�lanlar vard�. Hepsi de kibarca reddediliyordu!<br />

Bir k�z kolejinde çal��an bekâr, yak���kl�, yaln�z <strong>ve</strong> çok ilginç bir ö�retmenin ba��na gelebilecek her<br />

�ey, onun da ba��na geliyordu. Fazlas�yla! Sinir krizleri geçirenler, tehdit telefonlar� edenler,<br />

intihara yeltenenler, yalanc�ktan intihar edenler, onunla hayâli a�klar ya�ayanlar... Hakk�nda<br />

yay�lan dedikodular da çok ac�mas�zd�. "E�cinselmi� can�m, b�rak�n Allah a���na!" "Uyu�turucu<br />

kullan�yor zavall�." "Impotent bu herif k�z, nas�l becerecek ki?" Hiçbirine ald�rm�yordu Mike.<br />

Çevresinde, burnunun dibinde olanlar� sanki duymuyormu� gibiydi. San���m onun bu hali, k�zlar�<br />

iyice tahrik ediyordu.<br />

Okulun en güzel k��� de�ildim. En zekisi, en çal��kan� da olmad�m hiç. Ama güzeldim, çal��kand�m<br />

<strong>ve</strong> zekiydim. Bunlardan çok dozda birine sahip olmak yerine, üçünden uygun miktarlarda yan yana<br />

bulundurmak bir kad�na nas�l yak���r, �imdi görebiliyorum. Hele bir genç k�zda, ne umutlu bir<br />

����lt� yarat�r, bu bile�im...<br />

Yine de Mike'�n beni seçmesinin tek nedeni bu de�ildi. Öbür k�zlar gibi pe�inden ko�muyordum<br />

ben. Onu be�eniyor, ondan etkileniyordum, bu besbelliydi. Ama ona bak���m çok ba�kayd�. Ben,<br />

onun dü�ünceleri, konu�malar�, bak��lar�ndaki derinli�i <strong>ve</strong> farkl������ndaki gururu, Selen'e<br />

benzetiyordum. Heyecanlan���, enerjisi <strong>ve</strong> yürüyü�üyle babama. Bir ba�ka deyi�le Mike, Selen'in<br />

erke�i, baba-. mm da Amerikal�'s�yd�!<br />

Onunla olmak keyifliydi, hem e�leniyor, hem ö�reniyordum. Ba�lang�çta onun bana olan ilgisinden<br />

çocuksu bir heyecan duyuyordum; o kadar! Erkek arkada� konusundaki iddias�zl����� bilen öbür<br />

��zlar da, bundan hiç rahats�z olmuyorlard�. "Nüsü yaln�zca babas�na â��kt�r!"<br />

Derken, Mike'� görmeden geçen hafta sonlar� kendimi yapayaln�z hissedi�imle içimin c�zz edi�i...<br />

Onun bana hayranl�k <strong>ve</strong> ilgiyle bakan gözlerine yakalan�nca, utanarak ���nan bedenim...<br />

Daha sonra Teo'nun yorumuyla "Selen'e â��k olamad���m, babamla da sevi�emedi�im için Mike'a<br />

yönelecek"tim. Sonuçta çok merak etti�im, 'ay�n karanl�k yüzünde' kalan cinselli�i ke�fedecektim.<br />

Çok yak�nda. «'<br />

Pek tuhaf bir �ekilde... î<br />

33<br />

"Geçen hafta sonu müzik kulübü tatil olunca, sizin gizlice intihar etti�inizi dü�ündüm Mike!"<br />

"What did you say Nilsu?"


"Siz Mike, siz intihar�n gizemine hayrans���z!"<br />

"Suicide?"<br />

"Bence Hemingway'den çok, onun intihar� büyülüyor sizi."<br />

"Say it again Nilsu, please!"<br />

"You are fascinated by the mystery of suicide, Mike!"<br />

"intihar�n gizemi, well, ilginç, a <strong>ve</strong>ry interesting approach..."<br />

Bu söylediklerimi daha önceden planlamam����m. Selen'in <strong>ve</strong> Mike'�n att��� tohumlar <strong>ve</strong> ilk<br />

gençli�in frapan sözler etme oburlu�u, böyle bir sonuç do�urmu�tu.<br />

Donup kalm���� Mike. Ders zili çald���nda ben s���fa ko�mu�tum, o koridorda öylece kalm����...<br />

Ayn� gün, dersten sonra, beni ö�retmenler odas�na ça��rtt���nda, art�k küçük bir k�za bakar gibi<br />

bakm�yordu bana.<br />

"intihar eden bir yak���n oldu mu Nilsu?" Merak, ilgi <strong>ve</strong> umut t���lar� vard� sesinde. Hay�r,<br />

olmam����. Kimse kendini b�çakla, iple, tabancayla, havagaz�yla ya da uyku hap�yla öldürmemi�ti<br />

ailemde. Ama ölüm ille de fiziki mi olmal�yd�?<br />

"Annem, annem intihar etti geçen y�l!" Yüzünü bir alev yalam�� gibi çarp�ld� Mike. Konu�amad� bir<br />

süre. Gözlerinde, boks maç�<br />

105<br />

seyreden insanlar�n, ac�dan zevk alan tuhaf ���klar� dans etti. Toparlanmaya çal����, dudaklar���<br />

�slatt�, yutkundu. 106 "Kaç ya��ndayd� annen?" ;<br />

.' "Sizin ya�lar���zda Mike."<br />

- Tam anlam�yla 'itlik' ediyordum. Besbelli çok etkilenmi�ti. Onun en zay�f yan��� yakalam��,<br />

önlenemez biçimde üstüne gidiyordum.<br />

Daha sonralar� birçok erke�i de önlenemez <strong>ve</strong> kontrol edilemez biçimde örseleyecek olu�um, onlar�<br />

yaralar içinde b�rak�p terk edi�lerimde de, o s�rada Mike'a kar�� duydu�um tuhaf, tan�mlanmas� güç,<br />

hatta tiksindirici keyfi ya�ayacakt�m. Sanki içimde yatan sinsi bir di�i �eytan zaman zaman<br />

uyan�yor, zehrini beni se<strong>ve</strong>n erkeklere ak���p, böylece besleniyordu. Ne kendimin <strong>ve</strong> psikologlar�n<br />

ne de Selen'in engel olabildi�i bu 'femme fatale'e, ancak Teo 'dur' diyebilecekti; y�llar sonra...<br />

"Okul ç����� bana u�ramak, konu�mak istersen, evim okulun sonundaki üçüncü sokakta. Soley<br />

Apartman�, ikinci katta." Evini biliyordum <strong>ve</strong> gitmek için can at�yordum. Ama gitmedim. Beni<br />

tutan neydi, tam olarak bilmiyordum, ama o gün gitmedim Mike'in evine; onun orada,<br />

merdi<strong>ve</strong>ndeki ayak seslerini dinleyerek beni bekledi�ini bile bile, gitmedim.<br />

Ayn� ak�am, hafta ba�� olmas�na kar��n okulun bir arabas�yla e<strong>ve</strong> getirilen Cem, ate�ler içinde<br />

yan�yordu, �iddetli bir gribe yakalanm����.<br />

Onun hasta olarak e<strong>ve</strong> dönü�ü, ayn� gece hem annemi hem de babam� e<strong>ve</strong>, yani 'eski evimiz'e geri<br />

getirmi�ti.<br />

Bu, beni altüst edecek bir olaya yol açt�!<br />

34<br />

San���m be� ya��ndayd�m. Ana okuluna gidiyordum. O gün okuldan erken ç�km����k, nedenini<br />

��kartam�yordum ama, beklenenden erken bir saatte, servis arabas� beni evin kap���na b�rakm����.<br />

Annemle, anneanneme sürpriz yapmak için ko�arak merdi<strong>ve</strong>nleri t�rmanm����m. Bizim evin kap���<br />

aç�kt�, "anneannem gelmi�"<br />

diye dü�ündüm sevinçle. Ayaklar���n ucuna basarak içeri girdim, içerde "CEEE!" diye ba��rmay�<br />

planl�yordum.<br />

Annemle, babam�n odas�ndan homurtular, m���lt�lar, iniltiler geliyordu. Babam o saatte<br />

laboratuvar�nda olmal�yd�, merak ettim. Onlar�n odalar�na yakla��nca, gördü�üm manzara beni<br />

��lg�na çevirdi. Ç�plak babam, ç�plak annemi yiyordu!<br />

Babam, annemi yiyordu!<br />

Annem, can� yan�yormu� gibi inliyor, ama babam ona ald�rmadan, gözleri kapal� olarak annemi<br />

yemeyi sürdürüyordu. Öyle canh�ra� bir a�lamaya tutuldum ki, ne o s�rada çar��dan dönen


anneannem, ne ö�le uykusundan uyanan Cem, ne de giyinmeye çal��an annemle, babam beni<br />

yat����rabilmi�lerdi.<br />

"Annemi yeme, n'olur babaca��m!"<br />

Bu sahneyi, anne-babalar���n cinselliklerini hep gözard� etmek e�iliminde olan çocuklar�n pek ço�u<br />

gibi, unutmak üzere kald�rm����m haf�zam�n en üst raflar�na.<br />

O pazartesi Cem'in aniden hastalanarak okuldan e<strong>ve</strong> gönderili�i, hemen hemen bir y�ld�r birbirini<br />

görmeyen, çoktan bo�anm�� <strong>ve</strong> art�k ba�kalar�yla ya�amlar��� payla�an annemle, babam� e<strong>ve</strong> geri<br />

getirdi�inde, belle�imin o en üstteki raf� aç�ld� <strong>ve</strong> içinden be� ya����n an�lar� döküldü. Bir zamanlar<br />

annemle babam da sevi�irlerdi, onlar da se<strong>ve</strong>rlerdi, be�enirlerdi birbirlerini.<br />

Acaba sevi�mek için ille de sevmek gerekli miydi? Sevmek mi, sevi�mek mi daha kolayd�? Bir<br />

kad�nla bir erkek nas�l ba�lard� birbirlerine yak�nla�maya? Selen'in dedi�i gibi, 'sevmek<br />

dokunmaksa' <strong>ve</strong> 'sevmek emek ister'se, o zaman bu yan yana, nas�l bir zamanlama gerektirirdi? Çok<br />

kar���kt�, çok anla��lmazd�, çok ilginçti...<br />

Annemle yeniden kar��la�an babam, çekingen, mesafeli, kibard�. Babamla kar��la�an annem<br />

sokulgan, se<strong>ve</strong>cen, anlay����yd�. Bu kar��la�madan en çok heyecanlanan ki�i anneannemdi.<br />

Babam�n etraf�nda pervane gibi dönüyor, anneme bile iyi davran�yordu.<br />

Cem'in odas�nda, onun ate�ler içinde, bayg�n yatt��� yata��n ba� ucuna topland�����zda, yorganla<br />

yast�k aras�ndan görünen yüzüyle karde�im bana oldu�undan da küçük, yard�ma muhtaç <strong>ve</strong> �irin<br />

görünmü�, yüre�imi burkmu�tu. Çaresizlik içinde k�vranan babam, bir elini onun aln�na koymu�,<br />

bir eliyle de nabz��� say�yordu. Annem<br />

Cem'in ellerini tutuyor, anneannem �slak alkollü bezlerle ko���turuyordu. Bir aile olmu�tuk<br />

yeniden...<br />

Kap���n pervaz�na dayan�p, lo� odadaki 'aile' tablosunu izliyor-dum. Oysa ne çok yara alm����k, ne<br />

çok darbe yemi�tik! Hepimiz, tek tek hepimiz... Yine de güzeldi, harika bir sahneydi bu!<br />

Annem m���l m���l bir �eyler anlat�yordu babama, f���lt�lar�m duyuyor, ama ne dedi�ini<br />

anlayam�yordum. Babam usulca "e<strong>ve</strong>t", "ku�kusuz" diyordu ona. O s�rada Cem gözlerini açt�<br />

gülümsedi. Hepimiz donduk kald�k, bir mucizeydi bu!<br />

Ne güzel bir gülümseyi�ti o Tanr�m! Aradan bunca y�l geçmesine kar��n, bugün bile karde�imin o<br />

gülümseyi�indeki huzur dolu mutlulu�u, gü<strong>ve</strong>nli dinginli�i <strong>ve</strong> bebeksi sevinci görür gibiyim.<br />

Hepimiz heyecanlanm����k. Anneannem dualar m���ldan�yordu, annem a�lam����. Anneannemin<br />

dudaklar��� titreten o dualar�n yaln�zca Cem için mi, yoksa benim akl�mdan geçenler için de mi<br />

oldu�unu bilmiyordum. Bildi�im tek �ey, anne-babalar� ayr�lm�� bütün çocuklar�n en büyük<br />

fantezilerinin, ayr�lma ko�ullar��� ne denli rasyonalize etseler de, ebe<strong>ve</strong>ynin yeniden birle�meleri<br />

oldu�udur. Tam bir içgüdüsel fantezidir bu! Ya�am boyu, gizlice sürer.<br />

Cem, o harika gülümseyi�inden sonra yeniden derin bir bayg�nl��a sürüklenip kendinden geçince,<br />

annemle babam odadan ç�kt�lar. Anneannem Cem'i alkollü tülbentlerle ovup, dualar m���ldanmay�<br />

sürdürüyordu. Dindar biri de�ilim, olmad�m da, ama anneannemin m���ldand��� dualar�n <strong>ve</strong><br />

ilahilerin, o ninniyi ça������ran, yat�������� ezgisini daima sevmi�imdir. Bu belki de, çok modern bir<br />

kad�n olan anneannemin, dini inançlar��� ça�a uydurabilmi� olu�undaki ustal���n bir arma�an���r<br />

bana.<br />

Cem'in odas�ndan ç�kt���mda annemle babam� ne mutfakta, ne de salonda bulabildim. "Gittiler mi?"<br />

diye dü�ündüm bir an. Ama art�k birlikte gitmiyorlard� ya! Ayr� ayr� ki�ilerle, ayr� yerlere<br />

gidiyorlard�...<br />

Aniden, o çocukluk an�m döküldü belle�imden.<br />

"Annemi yeme babac���m, n'olursun!..."<br />

Annemle, babam�n eski yatak odalar�ndan m���lt�lar geliyordu. Yoksa oradalar m�? Annemle<br />

babam? Ama nas�l olur, babam Se-len'le, annem i�adam� Fikret'le beraber de�iller mi?<br />

Annemin, i�adam� Fikret'e ra�men, babamla yeniden beraber olmas� beni hiç etkilemiyordu<br />

do�rusu, ama Selen varken, babam�n annemle, o odada, m���ldanarak...


Kulaklar�mdan alevler f������yor, ba����n içinde tamtamlar çal�yor, bo�az�m kuruyor. Gözlerimin<br />

yand����� dü�ünecek gibi salland����� an�ms�yorum. Büyük bir haks�zl��a u�ram����m da, sesim<br />

����lm��, nutkum tutulmu�tu. Uzun süren bir kriz geçirdi�imi san�yordum. Kendime geldi�imde,<br />

anneannem beni kolumdan sürükleyerek, salona götürüyordu: "in�allah hatalar��� anlar, sizlerin<br />

yüzsuyu hürmetine, yeniden birle�irler evlad�m!"<br />

'Yüzsuyu' demek, gözya�� anlam�na m� geliyordu?<br />

Tam o s�rada, annemle babam eski yatak odalar�ndan ç�kt�lar. Annemin yüzünde bir parlakl�k,<br />

babamdaysa tedirgin bir ifade vard�. Tekrar Cem'in odas�na girdiler, m���ldanarak konu�tular, sonra<br />

babam gitti.<br />

Giderken babam�n gözlerini arad�m, bulamad�m, kaç�yordu benden.<br />

Babam Selen'i sevdi�i halde, annemle, o odada... Olabilir mi bu? Selen onu evde beklerken, o<br />

burada, annemle... Benim ince, duyarl� <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>cen babam?... Benim o çok özel, sevgili babam.<br />

Babam, Selen'i annemle aldatm�� m�yd�? Bu kadar kolayca, çabucak <strong>ve</strong> benim önümde. Benim<br />

babam...<br />

Arkas�ndan ko�up, gö�sünü yumruklamak <strong>ve</strong> bunu Selen'e nas�l yapabildi�ini sormak istedim. Çok<br />

istedim. Babama hesap sormak istedim... Ama onun yerine odama gidip, yata��ma att�m kendimi.<br />

Zehir zehir a�lad�m.<br />

35<br />

Uyand���mda henüz sabah olmam����. Giysilerimi ç�kartmadan uyuyakalm��, terden <strong>ve</strong> gözya��ndan<br />

önce s���ls�klam, sonra yap�� yap�� olmu�tum. Yata����n ba�ucundaki cam�n perdelerinin<br />

����ldad����� hissederek, yataktan kalkt�m. Gerçi ilkbahar gelmi�ti ama henüz çok yeniydi <strong>ve</strong><br />

havalar hâlâ serindi. Cam� kapatmak için<br />

109<br />

uzand���mda gördü�üm manzara kar����nda, ç����k atmamak için duda��������rd����� an�ms�yorum.<br />

Daha sonra haftalarca duda-11° ��mda o yarayla gezmi�tim.<br />

Bir çift el görmü�tüm. Aç�k kalan pencerenin pervaz�na tutunmu� bir çift el. Beyaz, �effaf cilal�,<br />

��sa t�rnakl�.<br />

Ellerden bir tanesi çabucak bile�imi kavrad�, s�ms��� tutundu bana. Buz gibiydi. Korkuyla e�ilip<br />

bakt���mda Selen'in deh�etten irile�mi� gözlerini gördüm. Ne i�i vard� burada, bu halde, bu saatte?<br />

Olanca gücümle onu yukar�ya çekmek, kurtarmak için u�ra���m, ama öyle a��rd� ki, imkân� yok,<br />

ba�aram�yordum. Bir ara bana seslendi�ini i�ittim. Sesi öyle derinden, öyle k���k geliyordu ki, hayal-meyal<br />

duyabiliyordum onu.<br />

"Nüsü, Nil... su... sak�n b�rakma elimi, lütfen kurtar beni... Nilsu!..."<br />

iyi ama gecenin köründe gelip, be� kat yüksekten penceremin cam�na as�lmas���n nedeni neydi? Ne<br />

olmu�tu?<br />

"Beni baban itti Nilsu. Camdan itti..."<br />

Babam m�? Benim babam öyle �ey yapmazd�. Üstelik babam Se-len'i çok se<strong>ve</strong>r, yere gö�e<br />

koyamazd�. Onunla nas�l gurur duydu�unu çok iyi biliyordum. Hay�r hay�r, bir yanl����k olmal�yd�.<br />

Gücümün tükendi�ini, Selen'in giderek daha a��rla������� hissediyor, ona bir �ey olacak diye çok<br />

korkuyordum. Dü�erse, ölürdü. Mutlaka ölürdü! Selen'in ölmesi dü�üncesi, ç�ld�rtt� beni. O ölürse<br />

ne yapar�m?... Tanr�m, Selen ölürse... Onu tan���ktan sonra, ondan vazgeçmek...<br />

Selen'i ne çok seviyordum. Selen'i ne çok seviyordum... Bunu �imdi, ancak o ölmek üzereyken,<br />

hem de ya�am� benim elimdeyken anl�yordum. Kötüydüm ben. Çok kötüydüm...<br />

Hay�r, onu kurtarmal�yd�m. Kesinlikle kurtarmal�yd�m Selen'i. Birisi bana yard�m etmeliydi. Güçlü<br />

birisi. Mutlaka yard�m bulmal�yd�m ... Ama Cem hasta yat�yordu, anneannem de güçsüzdü. Pe-. ki<br />

annem? O, bu gece burada kalm����. Ama annem, Selen'e yard�m etmeyi kabul edecek miydi?<br />

"Annen a����da Nilsu! Babanla birlikte." E�ilip a����ya bakt�m. Do�ruydu. Babam <strong>ve</strong> annem<br />

�����dayd�. Babam, arabas���n üstünü j<br />

açm����, (îyi ama onun arabas���n üstü aç�labilir de�ildi ki...) Araban�n ön koltuklar��� yat���p, arka<br />

koltuklarla birle�tirilmi�, kocaman bir yatak olu�turmu�lard�. Yata��n üzerinde, onlar� be�


ya��ndayken gördü�üm gibi ç�plak yat�yorlar, babam gözleri kapal�, annemi öpüyordu (babam<br />

annemi yiyordu!). Utançtan k�pk�rm��� kesildi�imi hissettim.<br />

"Sak�n babam� terk etme Selen, lütfen!" dedim, inleyerek. A���yordu Selen. Demek, o da<br />

��layabilir, çaresiz, ümitsiz <strong>ve</strong> zay�f hissedebilirdi kendisini...<br />

"Sevmek dürüstlük, sevmek içtenliktir," dedi burnunu çekerek.<br />

Kolum kopacak denli a��rla������, art�k onu tutacak enerjim kalmam����. 1yi ama onu b�rak�rsam!..<br />

"B�rak Nilsu, b�rak beni, dü�mek istiyorum!"<br />

"Nas�l yapar bunu sana? Benim babam çok farkl���r, o öbür erkeklere benzemez, hiç kimseye<br />

benzemez! Asla incitmez, ac�tmaz, üzmez, aldatmaz, terk etmez... Benim babam, bunu sana<br />

yapamaz..." Gücüm tükeniyordu, onu bo�lu�a b�rakmak üzereydim. Yoksa ben de onunla atlasa<br />

��yd�m ?..<br />

Kocaman, kemikli bir el, elimi kavrad�, Selen'i yukar�ya çekti. Selen bitap dü�mü�tü, yata����n<br />

üzerine çöktü, înler gibi bir sigara yakt� <strong>ve</strong> tüttürdü.<br />

"iyi ama sen sigara içmezsin Selen?"<br />

"Art�k içiyorum."<br />

����rd�m. Peki onu kim kurtard�? Karanl�k odamda tan���k bir siluet gördüm. Uzun boyluydu, mis<br />

gibi sabun kokuyordu. Tan���k ama kim?<br />

"Hani bana gelecektin Nilsu? Seni bekledim bütün ak�amüstü... Hep seni bekledim."<br />

Mike'd� bu. Boynuna at���p, öpü<strong>ve</strong>rdim onu. Me�er ne kolay-m��! Dudaklar�ndan öpmü�tüm onu.<br />

Sar�p sarmalad� beni uzun kollar�yla; kendimi gü<strong>ve</strong>nli <strong>ve</strong> mutlu hissettim. Çok gü<strong>ve</strong>nli. Mis gibi<br />

kokuyordu; temizlik <strong>ve</strong> özen kokusu; sabun kokuyordu.<br />

"Selen nerede?"<br />

"Gitti o," dedi Mike. Kollar�ndan s�yr���p, cama ko�tu�umda a����da yaln�zca babam� gördüm.<br />

Sigara içiyordu o da. Ama babam hiç sigara içmez ki...<br />

���<br />

112<br />

"Art�k tek ba��na kalacak, yapayaln�z..." dedi Mike, içim s�zla-dl. Babam, Selen'siz ya�ayamaz,<br />

onsuz çok mutsuz olurdu... 1 "Peki Selen nerede?" Kederimden ç�ld�racak gibiydim. 1 "O,<br />

Hemingway'e gitti. Onun intihar��� önlemek istiyordu."<br />

"Ama Hemingway intihar edeli y�llar oldu, Mike!"<br />

"Baz�lar� her gün intihar eder Nilsu..." sesi uzakla������. Arad�m, Mike da yoktu. Çok korktum.<br />

"Ne olur beni b�rakma Mike, lütfen gitme. Yine sar�l bana... Neden herkes terk ediyor beni, neden,<br />

neden?..."<br />

Ba���� komodinin aya��na çarpm���m, ayaklar�m yatakta, ba- j ��m komodinin yan�nda, sanki<br />

amuda kalkm�� gibi bir halde uyand�m. Sabah ezan� okunuyordu. Herkes uyuyordu. Cem,<br />

anneannem - bu gecelik — annem, bu evde, Selen'le babam, Selen'in evinde. (Öyle olmad�����<br />

��llar sonra ö�renecektim.)<br />

Mike kendi evinde.<br />

Bir ben uyumuyordum!<br />

Yata��ma oturup, komodinin aya��na çarpan ba���� ovu�turup, söyleniyordum. Yava� yava�<br />

ayd�nlanan odam�n duvar�nda bana bakan Björn Borg'un bak��lar�yla kar��la��nca çok bozuldum <strong>ve</strong><br />

posteri ç�kar�p, att�m duvardan. Sonra bo� bir deftere, gördü�üm rüyay� yazd�m. Unutmamak için!<br />

O ak�am annemle, babam gerçekten sevi�tiler mi? Yoksa konu�mak için mi eski odalar�na<br />

kapand�lar? Bilmiyordum... Bundan hiçbir zaman emin olamad�m. Ama okulu tek ba��ma 'k�rd���m'<br />

ilk gün <strong>ve</strong> ilk cinsel ili�kim, tam ertesi güne rastlar!<br />

36<br />

Güne� henüz ���tm�yordu, ilkbahar�n ilk günleriydi, günlerden Sal�'yd�. Cem'in hastal���yla me�gul<br />

olan anneannem, o sabah kahvalt� etmeden ç�kt����� fark etmedi, annemse uyuyordu. Okul<br />

üniformam olan etek <strong>ve</strong> ceketi giydim, ama kitaplar��� almad�m: | Okulu 'k�racakt�m!'<br />

Bu, ilk okul 'k�����m' de�ildi. Daha önce de yapm����m, ama o


zaman arkada�lar�mla birlikteydim. Sinemaya gitmi�tik, pastanelerde at����rm��, parklarda iri<br />

kahkahalar atm��, otobüs duraklar�nda kikirdemi�tik. �imdi, yaln�z ba��na okul 'k�rman�n' nas�l bir<br />

�ey oldu�unu merak ediyordum do�rusu. Ne yapabilirdim bir ba��ma?<br />

önce bir pastanede peynirli po�açayla çay içip kahvalt� ettim. Sonra ani bir kararla - belki de çok<br />

önceden <strong>ve</strong>rilmi� sakl� bir karard� - Selen'e gitmek üzere Te�vikiye'ye do�ru yola koyuldum.<br />

Çal������ mimarl�k bürosuna babamla bir kez gitmi�tik, ama elimle koymu�ças�na kolay buldum<br />

binay�. Yol boyunca onunla konu�acaklar��� dü�ünüp, keyifleniyordum.<br />

Bir kere, önceki gecenin kâbusunu payla�acakt�m onunla. Sonra asl�nda onu çok sevdi�imi<br />

anlad����� itiraf edip, arad���m gü<strong>ve</strong>ni <strong>ve</strong> s�cakl��� onda bulacakt�m. Nas�l da sevinecekti, kim<br />

bilir? Gözleri parlayacak, asl�nda bir k��� olsa, mutlaka benim gibi birisi olmas��� istedi�i s�rr���<br />

açacakt� bana. ikimiz de ayn� adam� ne çok seviyoruz diye dü�ünecektik.<br />

iyi ama nas�l anlat�rd�m ona? Babam�n annemle, kendisini aldatm�� oldu�una dair ku�kular��� nas�l<br />

açabilirdim ona? Belki de asl� yoktu endi�elerimin? Sonra, �u cinsellik üzerine meraklar���,<br />

heyecanlar���, babamla onun ya�ant���na dokunmadan nas�l aktarabilecektim? Ya annemi, annemin<br />

intihar etti�i yalan��� nas�l aç�klayacakt�m?<br />

Selen'in bürosu önünde dolan�p, durdum. Belki bir saat, belki iki saat, tam kestiremiyorum. Sabah<br />

rüzgâr���n ci�erlerime i�lemesi bile, içeriye girmemi kolayla���ramad�. Hemen orac�kta, o<br />

pencerenin <strong>ve</strong> kap���n ard�nda, elinde babam�nkine benzer iri bir fincanla, bulursa kah<strong>ve</strong> - ailesi<br />

Amerika'dan yolluyordu - bulamazsa çay içerek bilgiç bilgiç konu�uyor ya da dü�ünceli bak��larla<br />

çal���yordu. O kadar yak�mmdayd� ama gidemedim, ona ula�amad�m. Cesaretim, benzin deposu hiç<br />

beklenmedik biçimde bo�alan bir araba gibi yolun ortas�nda b�rakm���� beni. Tutulup kald�m: ufak<br />

<strong>ve</strong> aptal hissettim kendimi.<br />

Bugün, bu sat�rlar� yazarken, "e�er o gün, o kap�dan girebilmi� olsayd�m..." diye dü�ünüyorum da;<br />

insan ya�am���n ne çok 'e�er', '.. .sayd�m/seydim'lere ba��� oldu�unu, tesadüf <strong>ve</strong> rastlant�lar�n<br />

ya�ant����� nas�l yönlendirdi�ini görüyorum. Bir de o ufak tefek, kü-<br />

IYS8<br />

113<br />

çük kararlar�����n, hayat ak������� nas�l irice etkiledi�ini... Görüyorum ama, bu görü�, hâlâ<br />

kontrolü tamamen elimde tutamay���m-114 dan ötürü biraz öfkelendiriyor beni.<br />

O gün Selen'le konu�abilseydim, belki de aram�zdaki benim geli�tirdi�im duvar kalkacak,<br />

gereksindi�im gü<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong> sevgiye kavu�acakt�m. Bilmiyorum, bilemiyorum. Kim bilebilir ki ?..<br />

O serin ilkyaz sabah�, uzunca bir süre Selen'in bürosunun önünde dola���ktan sonra, aylak aylak<br />

<strong>gezi</strong>nerek istanbul'u dola���m. Sonunda so�uktan donmu�, müthi� çi�im gelmi� olarak, Soley<br />

Apartman� ikinci katta buldum kendimi. Zili hiç tereddüt etmeden çald�m. Okuldan henüz dönmü�<br />

Mike, kap��� açt���nda ����rd�.<br />

"Nilsu, gel içeri, ne bu halin?" Kolumdan tutup içeri çekti beni.<br />

Evi, her an yolculu�a ç�kacak bir insan�n paketleme <strong>ve</strong> bavul haz�rlama hummas� izlenimini<br />

<strong>ve</strong>riyordu. Sonradan onun böyle da����k bir dekorla kendini gü<strong>ve</strong>nli hissetti�ini, gezgin ruhunu<br />

besledi�ini ö�renecektim.<br />

��cak bir fincan kah<strong>ve</strong>yle, konyak ikram etti bana. Ellerim, burnum, kulaklar�m <strong>ve</strong> ayak<br />

parmaklar�m hissizle�mi�ti. Kesik kesik öksürüyor, �iddetli ba�������yla sallan�yordum.<br />

"Açl�ktand�r!" te�hisini koyup, bana f�st�k ezmeli sandviçler haz�rlad�.<br />

"Peanut butter is good for e<strong>ve</strong>rything!" Sonra bir 'country' plak yerle�tirdi pikab�na. Daha iyiydim.<br />

Tuvalete gittim. Rahatlam�� <strong>ve</strong> temizlenmi�tim.<br />

Mike'�n evindeydim. Ona delice hayran de�ildim, onu k�skanm�yor, ondan korkmuyordum. O ne<br />

babamd�, ne de babam�n sevgilisi, ne de annem, ama galiba hepsiydi!<br />

"Ne oldu Nilsu? Evde bir �eyler mi ya�ad�n, yoksa erkek arkada��ndan m� ayr�ld�n? Okula da<br />

gelmedin bugün?" Sustum. Hiç konu�mad�m. Yorgundum. Art�k konu�mak, sormak, yan�tlamak,<br />

yarg�lamak <strong>ve</strong> savunmak istemiyordum. Bir limana s���nmak, k�vr���p uyumak istiyordum. Hiç<br />

kimseyi, hiçbirini istemiyordum. Uyuklar gibi konu�tu�umda duyduklar�ma inanamad�m.


"Annem, geçen y�l bugün intihar etmi�ti!"<br />

Liman�n bütün kap�lar� aç�lm���� önümde. Usulca yakla�maktan | ba�ka, hiçbir �ey yapmaya gerek<br />

yoktu. Yakla���m!<br />

37<br />

önce uzun kollar�yla beni kucaklay�p, bir bebekmi�im gibi gö�süne bast�rd� <strong>ve</strong> p�����lad�. Sonra iri<br />

elleriyle saç��� ok�ad�. Teninin kokusuna kar��an <strong>ve</strong> bugün bile an�msad���mda içimi ayd�nlatan<br />

tazelik, temizlik <strong>ve</strong> zindelik yüklü koku doldu burnuma. T�ra� losyonu da, her sabah du�ta<br />

kulland��� sabunu da ayn� kokuyu ta��yordu. Mandalina a�ac� kabu�u.<br />

Sözlerini hiç anlamad���m bir tekerlemeyi m���ldanarak, saçlar��� ok�ad� Mike. Di� macunu kokan<br />

nefesi boynumu g���kl�yordu <strong>ve</strong> ben kokular�n da karakterleri oldu�unu ilk kez dü�ünüyordum.<br />

Asl�nda öyle derin bir dü�ünceye yer <strong>ve</strong>recek durumda de�ildim. Onun kollar�nda bir genç k�zdan<br />

çok, terk edilmi� bir küçük k�z gibiydim <strong>ve</strong> gö�süne ba���� yaslam��, ninni dinler gibi gü<strong>ve</strong>nli <strong>ve</strong><br />

huzurluydum, öylece kald�m, son y�llar�n bütün yorgunlu�uyla, öylece s�zd�m orada. Uyand���mda<br />

ak�am�n geç saatleri, geceye dönmek üzereydi. Beni kanepeye yat���p, üzerime ekose bir battaniye<br />

örten Mike, ba�ucumda oturmu�, beni seyrediyordu. Bana bak��lar�nda derin bir �efkat, s�cakl�k <strong>ve</strong><br />

yak�nl�k vard�. Sanki y�llard�r tan�yor-mu�um gibi yak�n hissettim kendimi ona. Hatta y�llard�r<br />

tan���klar�mdan çok daha yak�n...<br />

Beni yat�rd��� kanepeden kalk�p, her gün yap�yormu�um gibi do�al <strong>ve</strong> kolayca yeniden sar�ld�m<br />

Mike'�n boynuna. Ba���� gö�süne gömdüm. O yine saçlar��� ok�uyordu. Bir süre kald�k. Sonra<br />

elleri boynuma, kulaklar�ma de�di, içim ürperdi, ���k, baharatl� bir s��� akt� içime ���k h���yla.<br />

Kas�klar�m sanc���. Ba���� kald���nca yaln�zca mavi gözlerini gördüm. Sevgi, �efkat <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>n<br />

mavisi...<br />

Rüyamda yapt���m gibi, dudaklar��� dudaklar�na dokundurdum. Hiç kar�� koymadan dudaklar���<br />

aralad� <strong>ve</strong> beni öptü. Çok güzel, yumu�ak <strong>ve</strong> �slak bir duyguydu bu ilk öpü�me.<br />

Sonra usul usul soydu beni. Her hareketi öyle yumu�ak, öyle gü<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong> sevgi doluydu ki, mutlu<br />

oldu�umu hissediyordum. Ama en çok meraklan�yordum. Nas�l olacakt� <strong>ve</strong> ne olacakt�? Korkmuyordum.<br />

O y�llard�r kula��ma çal�nan 'ilk ili�ki' endi�esi, 'bekâret korkusu' <strong>ve</strong> 'cinsellikten tiksinme'<br />

duygular� yoktu.<br />

�ansl�yd�m ben. Kar��mda, beni incecik kristal bir sanat eseriy-mi�im gibi tutan, özenle, dikkatle<br />

se<strong>ve</strong>n bir erkek vard�. Gerisini hiç dü�ünmedim... Ate�im ç�km�� gibi, alev alev yan�yordum.<br />

Kendili�inden dü�en gözkapaklar��� meraktan zorlayarak açt���mda, onun gü<strong>ve</strong>n mavisi gözleriyle<br />

kar��la��yor, yeniden o �ahane limana s�����yordum.<br />

Liman s�cakt�. Sonra dalgalanmaya ba�lad� deniz, dalgalar�n �iddetiyle sars�ld�m, kendimi dalgalara<br />

��rakt�m... Ter içinde k���ya vurdu�umda, gözlerimi yine gü<strong>ve</strong>n mavisine açm����m.<br />

Demek buydu cinsellik! O me�hur, müthi� önemli �ey! Hiç de bekledi�im gibi korkunç gelmedi<br />

bana. Terli, �slak, yumu�ak, se<strong>ve</strong>cen <strong>ve</strong> maviydi cinsellik: Güzeldi!<br />

Mike'�n yata��nda, onun yan�na uzan�p, tavana bakarak cinselli�i dü�ünürken gülümsüyordum.<br />

"Art�k annemin, benden fazla bildi�i bir �ey kalmam����!"<br />

"Eyvah, anneannem beni merak etmi�tir!"<br />

Telefona sar�ld�m, anneanneme bir s���f arkada����n evinde ders çal��������, geç dönece�imi<br />

söyledim. Sert, kararl� <strong>ve</strong> kederliydi anneannemin sesi.<br />

"Derhal geleceksin Nilsu! Hemen �imdi. Yoksa ben gelir al���m seni!"<br />

Alelacele giyinirken, Mike'�n üzgün bir ifadeyle beni izledi�ini gördüm.<br />

"Gidiyorum ama üzülme, yar�n yine gelirim."<br />

Bana yakla��p, eliyle saçlar��� ok�ad�.<br />

"Neden bunun ilk oldu�unu söylemedin bana Nilsu?.."<br />

38<br />

"Pek çok ki�i onun üremiden öldü�ünü san�r. Hakk�nda birçok bulan�k söylentiler <strong>ve</strong> dedikodular<br />

yay�ld�, çok konu�uldu arkas�ndan, ama ben gerçe�i biliyordum. O, asl�nda intihar etti!"<br />

Sonraki bir buçuk y�l, büyük ustal�kla gizleyerek sürdürdü�ü-


müz ili�kimiz, gizlili�in do�as� gere�i heyecanl�, Mike'�n ki�ili�i <strong>ve</strong> altyap��� nedeniyle de renkli,<br />

zengin <strong>ve</strong> çok e�lenceli geçti. Gerçekten de, onun gibi birine denk dü�en ilk ili�kim büyük bir<br />

�anst� <strong>ve</strong> ben ikinci kez, bana 'okul' olacak, az bulunur bir insana rastlam����m.<br />

Mike'dan çok �ey ö�reniyordum ama daha önemlisi; o, eksik-lendi�im gü<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong> sevgi duygular�na<br />

doyuruyordu beni. S�cakt�, dürüsttü, içtendi. O da Selen gibi, kad�nlar�n <strong>ve</strong> erkeklerin gözlerine<br />

ayn� gözbebe�iyle bak�yordu. Mike, ne söylemek istiyorsa, onu söyleyen biriydi. Ku�ku, suçluluk<br />

<strong>ve</strong> minnet yüklemiyordu insana. Hiçbir zaman! T�pk� Selen gibi, ama ba�ka biçimde, o da, insan�n<br />

kendine sayg� duymas�yla, ba�kalar�na duymas� aras�ndaki ili�kiyi ö�retti bana.<br />

"E<strong>ve</strong>t, Hemingway hayata bir kavga, bir oyun, bir gösteri olarak bakm����r, ama asl�nda en çok bir<br />

aray����r ya�am, onun için.<br />

"Gerçekte ondan çok önce ya�am��, çok daha kavgac�, ayk��� <strong>ve</strong> uyumsuz biri vard� ki, beni<br />

Hemingway'den daha fazla etkiledi�ini itiraf etmeliyim."<br />

Jack London'd� bu! Aram�zda bizimle ya�ayacak iki insandan biri oydu, öbürü de Hemingway.<br />

Zaman zaman bu ikisini evin — Mi-ke'�n evi - içinde dola��p, sigara, içki içerken, bizimle<br />

tart���rken görür bile olacakt�m. Bunlar, Mike'�n ki�ilik zay�fl���ndan çok, kendi geçmi�inin, ba�a<br />

��kamad��� önemli bir bölümüyle hesapla��rken dayand��� iki ki�iydi. Galiba, benim içimdeki<br />

gü<strong>ve</strong>n eksikli�ini dolduran Mike'�n ya�am�nda, benim doldu�um bo�lu�un ad� 'inti-har'd�.<br />

"London, bazen bilinçli, ço�u zurnan bilinçsiz olarak, içinde çeli�en iki kar��t uç aras�na kurdu�u<br />

incecik köprüde, son derece rahats�z ya�am����r. Hem düzenli, yerle�ik, hem serü<strong>ve</strong>nci, serseri...<br />

Sonunda elbette böylesi kar��t iki ki�ilikten biri bask�n ç���p, öbürünü yok edecek, böylece huzura<br />

kavu�acakt�. Do�al olan budur!"<br />

Böyle zamanlarda yere oturmu�, ya müzik dinliyor ya da yemek yiyor olurduk. London <strong>ve</strong>/ya<br />

Hemingway konu�ulduktan ya önce, ya da sonra sevi�irdik.<br />

"Ama London, özellikle isteyerek bu kar��t ki�iliklerini besledi, semirtti, bir arada korudu <strong>ve</strong><br />

onlar�n kendini yok etmesine izin <strong>ve</strong>rdi. Ba�ka bir �ey yapamazd�, aksi halde hiç ya�ayamazd�!"<br />

Annemin intihar etmedi�ini, biyolojik olarak canl� say�ld��� Mike'a itiraf etmeyi çok istedim. Fakat<br />

bu gerçe�i ö�renmesi, ili�ki-, mizin büyüsünü bozacakt�. Sustum. Bir türlü söyleyemedim, ama hiç<br />

beklemedi�im, hiç hesap etmedi�im bir olay, bana korkulu kikalar ya�att�. Yalan��� ö�renecekse,<br />

benden ö�renmeliydi hiç de�ilse...<br />

Ortaokul <strong>ve</strong> liselerde her sömestr bir kez yap�lan '<strong>ve</strong>li gününe" > notlar��� ö�renmeye giden<br />

babam, Mike'la görü�mü�tü. Panik] içindeydim, elim aya��m dola������. Ya Mike konu�tuysa... Ya<br />

gerçe�i ö�rendiyse... Günlerce Mike'dan kaçt�m. Sonunda dayanamay�p babama telefon ettim.<br />

Beni yeme�e ç�kartt� 'babamlar', ertesi gece. Geçen y�l ilk sö- i mestir iki zay�f getirip, sonra 'orta<br />

halli' biçimde s���f geçmi�tim. Babam bu y�lki notlar�mdan ho�nuttu. Hatta yine 'takdirname'<br />

umdu�unu laf aras�na s������rd�. Asl�nda böyle saplant�lar� yoktu, ama san���m Selen'e övünmeyi<br />

seviyordu.<br />

"Bir de �u Amerikal� genç adam var, ad� neydi?" ;<br />

Genç adam m�? Mike m� genç? Otuz üç ya��nda, koskoca adarnj<br />

o yahu! |<br />

"Michael, e<strong>ve</strong>t o! Seni ne çok övdü bana Nüsü, bir busen...**;<br />

Bilmez miydim?... Peki sonra sonra... ;<br />

"öyle uzun konu�tu ki, arkamda homurtulu bir kuyruk olu�-J<br />

tu." Ne dedi? Neler söyledi?<br />

"Çok ak�ll�, duyarl� <strong>ve</strong> güçlü oldu�unu söyledi. Müthi� gururland�m. Bir baba için, daha güzel ne<br />

olabilir ki? Vallahi Selen, adam - edebiyat ö�retmeniymi� - Nilsu'dan bahsederken, gözleri parl�- -j<br />

yordu. Gerçi notlar� yedi, sekiz gibi, ama olsun..."<br />

Babalar�n ço�u gibi, küçük k�����n büyüyüp, bir genç k�z oldu�unu fark edemeyen, fark etse bile<br />

kabullenemeyen babam, Mike'in heyecan�ndan en ufak bir ipucu bile ç�kartamam���� besbelli, öte<br />

yandan, ya o da, annemin ya�ad���na pek inanm�yordu ya da erkeklere özgü 'birinci tekil �ah�s',<br />

cümleleriyle, Mike'a annemin ya�ad���na dair bir ipucu <strong>ve</strong>rememi�ti.


Böylece babam <strong>ve</strong> sevgilim, kendilerini <strong>ve</strong> birbirlerini çok mutlu k�lan bir görü�me yapm�� oldular.<br />

Biri, öbürünü: 'ak�ll�, ayd�n önyarg���z bir Amerikal�', öbürü de bunu: 'yüz çizgilerinin derini<br />

intihar etmi� yak�����n ac��� sinmi�, hâlâ �����n ama kuv<strong>ve</strong>tli bir gentleman' olarak pek be�endiler.<br />

Olsun! ikisi de beni seviyor ama... Seviyorlar de�il mi ?..<br />

Oysa gizli gizli kurdu�um senaryo farkl�yd�. Art�k sevgisine çok gereksinmedi�imi, genç bir k�z<br />

oldu�umu anlayan babam kendini 'terk edilmi�' hissetsin istiyordum. Mike'a gelince, ailemde<br />

gerçekten kendi ya�ant���na son <strong>ve</strong>ren biri olmad����� ö�renip, buna ra�men beni se<strong>ve</strong>cekti... O<br />

zaman, i�te o zaman, gerçekten se<strong>ve</strong>cekti beni... îkisi de olmad�!<br />

Ama ben kararl�yd�m. Bütün hayat�m boyunca, kendi mutsuzlu�um, huzursuzlu�um <strong>ve</strong><br />

uyumsuzlu�um pahas�na, babamdan öcümü alacakt�m. Ya�ant��� paramparça, duygular��� lime<br />

lime ederek, beni se<strong>ve</strong>n erkekleri de darmada����k ortada b�rakarak... Oysa, kendi cezas��� kendi<br />

elleriyle haz�rlayacakt� babam. Ben de Teo'ya rastlayacakt�m...<br />

39<br />

Babas���n dedesi irlanda'dan göç etmi� Amerika'ya. Yoksul, ayya� <strong>ve</strong> ç�lg�n terziymi�. Uçuk<br />

elbiseler dikermi� kendine <strong>ve</strong> kar���na. Amerika'n�n so�uk <strong>ve</strong> ye�il kuzey eyaletlerinden birini<br />

irlanda'ya benzetip, oraya yerle�mi�, pek az� ya�ayan, pek çok çocuk yapm��lar. Dedesi de, babadan<br />

kalma terzilik i�ini sürdürmü�, ama babas� okumak, ö�retmen olmak istemi�. Aile gelene�ini,<br />

yaln�zca mesleki konuda de�il, irlanda kökenli olmayan bir k�zla evlenerek de bozan ilk ki�i<br />

Mike'�n babas� imi�. Öte yandan hâlâ terzilik i�ini sürdüren akrabalar� oldu�unu söylüyor;<br />

Wisconsin'de.<br />

Mike'�n babas� ba��ms�z, serü<strong>ve</strong>nci ruhlu bir adamm��. Çok güç ko�ullarda okuyup, ö�retmen<br />

oldu�unda, ailesi 'nihayet duruldu, düzenini kuracak' diye umutlan�rken, O, Alicia adl� bir dansözle<br />

evlenmi�. Alicia, Polonya as�ll�, sar���n, çok güzel bir k�zm�� <strong>ve</strong> gezgin bir grupta dans edip, �ark�<br />

söylermi�.<br />

Sararm�� siyah-beyaz foto�raflar�ndan, rengi anla��lmayan, iri gözleriyle, cil<strong>ve</strong>li, oynak <strong>ve</strong> çok<br />

bilmi� bak��larla bak�p, güzelli�in-<br />

119<br />

den son derece emin, �uh bir gülü� atmaya haz�rland��� anla��lan Alicia <strong>ve</strong> Mike'�n babas� 'bir<br />

görü�te' â��k olmu�lar birbirlerine. Iki-12O si de çok gençn���, çok ba��ms�z <strong>ve</strong> güzel.<br />

irlandal� ailenin tüm kar�� koymalar�na kar��n, bir hafta içinde evlenmi�ler. Hemen ard�ndan,<br />

gözlerinin �iddetli mavisini annesinden, saçlar���n k�rm���-sar���nl����� <strong>ve</strong> uzun boyunu babas�ndan<br />

miras alarak, Mike do�mu�.<br />

önceleri evlenip, kendine tutkun bir ö�retmenin küçük kar���, sevimli bir bebe�in güzel annesi<br />

olmak fikri, Alicia'y� heyecanland�rm�� <strong>ve</strong> sahneden uzakla���rm��sa da, birlikte ya�aman�n<br />

tekdüze- l ligi <strong>ve</strong> 'anne' olman�n inan�lmaz yoruculu�u, mutfak ile banyo ara- î s�nda ya�ayan,<br />

yoksulca bir ev-kad��� olarak ya�lanaca�� sinyalleri l <strong>ve</strong>rdi�inde, - Mike henüz üç ya��ndayken - evi<br />

terk etmi�.<br />

"öyle ba��na buyruk, öyle asi ruhlu <strong>ve</strong> öyle güzelmi� ki annem, l zaten kimsenin kar��� falan<br />

olamazm��!..."<br />

Annesini anlat�rken biraz hayran, biraz ho�görülü ama çokça yabanc�yd� Mike. Ona hak <strong>ve</strong>rdi�ini<br />

anl�yordum. Annesini çok be- ���endi�i belliydi, ama yabanc�����ndaki so�ukluk, belki bana tan���k<br />

geldi�inden, tüylerimi ürpertiyordu.<br />

Evini <strong>ve</strong> o�lu Mike'� terk ettikten sonra 'Josephina' takma ad��� kullanarak, gezgin gruplarda dans<br />

edip, �ark� söylemeye ba�layan i kar���na delicesine tutkun olan Mike'�n babas� umudunu hiç yitir-;<br />

memi�. önceleri, okul tatillerinde küçük o�lunu yan�na al�p Alici- j a'n�n pe�ine dü�er, onu e<strong>ve</strong><br />

dönmeye ikna etmek için u�ra��rm��. i Daha sonra i�ini gücünü tümden b�rak�p, kasaba kasaba,<br />

kent kent kar�����n pe�inden dola�an bir 'mecnun' olmu�. Küçük Mike'�n o I y�llardan an�msad���<br />

�eyler: uzun süren otobüs, tren yolculuklar�, l ucuz, küçük otel odalar�, yemek pi�iren, ninni<br />

söyleyen, kitap okuyan babas� <strong>ve</strong> ara s�ra, sahne arkas�nda gördü�ü çok güzel bir kad�n!


Alicia da asl�nda kocas��� seviyor ama düzenli hayata uyum sa�lamakta zorlan�yormu�. Annesinin<br />

'anaç bir kad�n' olmay�����n ek- l sikli�ini, babas���n sevgisiyle kapatt����� dü�ünen Mike'�n ya�am�,<br />

babas� üzerine kurulmu�. 'Anne' figürü geli�memi�, erkeklerin <strong>ve</strong>j babas���n hayran oldu�u bir<br />

güzellik olarak, güdük kalm�� kavram- ] lar hazinesinde. V Sürekli yolculuk, yoksulluk <strong>ve</strong><br />

mutsuzluk, babas��� alkolik vfel<br />

hasta bir adama dönü�türdü�ünde Mike on iki, babas� otuz dört ya��ndaym��. O�ullar���n 'ahlaks�z'<br />

<strong>ve</strong> '�eytan ruhlu' bir kad�na tutulmas���n ac���yla, y�llarca dil <strong>ve</strong> gözya�� döken aile, sonunda<br />

torunlar� Mike'�n düzenli bir hayata gereksindi�ine o�ullar��� ikna edip, onu yanlar�na alm��lar.<br />

Bundan sonras� huzurlu, gü<strong>ve</strong>nli <strong>ve</strong> sistemli bir okul <strong>ve</strong> ev ya�am� getirmi� Mike'a ama o, daima<br />

kendine hem baba, hem anne, hem de çok yak�n bir arkada� olan babas��� özlemi�, geceleri onun<br />

foto�raflar�na bakarak gizlice a�lam��.<br />

Hayalindeki soluk sar���na gelince: bu imge kaç���lmaz bir 'pe�inde ko�ulacak kad�n' hayâli olarak,<br />

çocukluk foto�raflar��� tamamlam����. Galiba bu hâlâ böyleydi Mike için.<br />

Mike'� ailesi yan�na ald�ktan sonra, hastal��� <strong>ve</strong> alkolizmi artan baba, hiç usanmadan Alicia'n�n<br />

pe�inde sürüklenmeyi sürdürmü�. Onlar�nki de böylesi bir a�k olmal�...<br />

Turneler s�ras�nda geçirdi�i bir kaza sonucu, aniden ölen Alicia' n�n pe�inden gidilecek tek yer<br />

kald���nda, hiç tereddüt etmemi� babas�. Kendini ucuz bir tüfekle vurmu� <strong>ve</strong> yine Alicia'n�n yan�na<br />

ko�mu�. Mike yaln�zca on yedi ya��ndaym�� o s�rada.<br />

Babas�ndan edindi�i sab�rl�, ho�görülü, anlay����, önyarg���z, duyarl� <strong>ve</strong> 'kitap kurdu' olmak gibi<br />

olumlu niteliklerin yan�nda, yine babas���n bütün ya�ant���na damgas��� vuran 'son karar�', belki de,<br />

en çok etkisinde kald���, esiri oldu�u bir saplant��� olu�turmu�tu: intihar! Çünkü Mike'a<br />

rastlad���mda, henüz otuz üç ya��ndayd� <strong>ve</strong> 'intihar'��� geciktirmeye çal���yordu.<br />

O s�ralar Virginia Woolf dönemine giren Selen'e - dönem dönem bir yazara tak���r, yaln�zca onu<br />

yer, içerdi - 'intihar' üzerine ne dü�ündü�ünü sordu�umda; "Ben ya�am� seçerdim. Bunu seçecek<br />

kadar �ansl���m, güçlüyüm," demi�ti. Sesinde, bu yüzden keyiflendi�ini gösterir t���lar vard�.<br />

Birden, irkilerek bana bakm���� sonra. "Ölüm bir sondur Nilsu; çözüm de�il!" diye eklemi�ti. "Peki,<br />

insan kendi ölümünü seçebilme hakk�na sahip de�il mi?" iyice rahats�z oldu�u besbelli, elindeki<br />

'Wa<strong>ve</strong>s' adl� kitab� b�rak�p yan�ma gelmi�ti.<br />

"Her karar bir seçim sonucudur <strong>ve</strong> kararlar��� kendileri <strong>ve</strong>rebilenler yeti�kinlerdir." Bak���p, sustuk.<br />

Endi�eli gözlerle yüzümü süzdü.<br />

121<br />

"Aslolan ya�amakt�r, ya�atmakt�r Nilsu," dedi. '"


Yüzüne dikkatle bak�p, benimle ne konu�aca���� tahmin etmeye çal���rken, hâlâ liseli bir k�z<br />

oldu�umu dü�ünüp öfkeleniyordum. Liseli bir k�za ö�üt <strong>ve</strong>rilir, ders <strong>ve</strong>rilir. Yine <strong>ve</strong> hâlâ Selen'le<br />

��it olamay�����n öfkesi içimi yakarken, bir yandan da art�k bir cinsel hayat�m oldu�unu anlamas�,<br />

bu bilgiyi kullanabilece�i dü�üncesiyle, ondan çekmiyordum. Dikkatle yüzünde bir ipucu arad�m,<br />

her mimi�ini izledim.<br />

Gözlerinin derinine gizlenmi� o eski p���lt��� gördüm, o s�rada: Dürüst, kendine gü<strong>ve</strong>nen, ak�ll�<br />

insan p���lt�����. Rahatlatt� bu beni. O, eski Selen'di, de���memi�ti <strong>ve</strong> beni hâlâ etkiliyordu.<br />

"Annenle ili�kini pek bilmiyorum Nilsu, ama tahmin ediyorum. Baban�, e<strong>ve</strong>t, onu oldukça iyi<br />

tan�yorum. Sana gelince, seninle ilk tan��������z andan itibaren, birbirimizi çok iyi alg�lad�k<br />

san�yorum..."<br />

Yine beni ����rtm���� Selen! Do�rusu cebimde do�um kontrol haplar��� bulup, beni alelacele<br />

görü�meye ça����nca, bekâret, cinsel hastal�klar (henüz A�DS gündemde de�ildi), gebelik riski,<br />

erken annelik sorunlar� ya da evlilik üzerine konu�acak sanm����m.<br />

"Tan��������z gün, o bal�k lokantas�nda çok duyarl�, kafa tutan, zeki <strong>ve</strong> güzel bir k�z çocu�u vard�<br />

kar��mda. Babas�na tutkun, olup-bitenlerden çok tedirgin, ortada kalmaktan, terk edilmekten, en<br />

çok da babas��� yitirmekten korkan bir k�z çocu�u... Beni hem be�enen hem de bir 'umac�' gibi<br />

gören, taze bir genç k�z."<br />

Sustu, kah<strong>ve</strong>sinden bir yudum ald�. Nefes almaktan bile çekinerek, onu dinliyordum. Nereye<br />

getirecekti sözü, beni neden ça��rm����?<br />

"Baban�, seni <strong>ve</strong> ili�kilerinizi tan���kça, be� a����, be� yukar� aile topografyan��� da ç�karmak güç<br />

olmad�."<br />

Neden sözü doland���yordu? Neden as�l noktaya gelmiyordu? Yoksa, o da m� çekiniyordu?<br />

"Nefis bir baban var. içten, canl�, sevgili, kocaman yüre�i olan bir insan. Çocuklar��� çok seviyor,<br />

ikinizi de... Annene gelince, onun da kötü birisi oldu�unu sanm�yorum..."<br />

Can�m s���lm����. Art�k annemle babam� tart��maktan b�km����m. Ben vard�m, benim hayat�m,<br />

benim sorunlar�m... S���ld����� anlamam����. Kafas���n içinde o uzun yolculuklar��� yap�yordu<br />

besbelli. Ama bekleyemedim, gençli�imin <strong>ve</strong>rdi�i sab�rs�zl�kla, bencillik ettim.<br />

"Beni art�k ilgilendirmiyorlar!"<br />

Gülümsedi. Yüzüne o tan�����m, canl� renkler yay�ld�. "Zaten bunun için seni ça��rd�m ya Nilsu!"<br />

Nas�l yani? Ne demek �imdi bu?<br />

"Senin art�k genç bir kad�n oldu�unu, ikimizin yeti�kin - ama<br />

ti®<br />

al�nt�larla de�il - gerçekten yeti�kin insanlar gibi konu�abilece�imizi dü�ündüm ben..."<br />

Sesinde biraz çekingen, biraz yorgun, çokça k�rg�n tonlar vard�. Ba���� fincan�na sakl�yor gibiydi.<br />

Bu kez gerçekten meraklanmaya ba�lam����m. Ne olabilirdi? Ne olmu�tu? Bir �eyler oluyordu, bu<br />

kesin!<br />

"Hiçbir �ey anlamad����� söylersem, beni aptal m� bulursunuz Selen?"<br />

"Hay�r. Senin zeki oldu�unu biliyorum. Ama bunu söylersen, aram�zdan 'baban� elinden alaca��m'a<br />

dair o yersiz ku�kular�n çekilmi� oldu�unu anlar�m."<br />

Sus pus oldum. Üç y�ll�k yolun bütün dikenleri, bütün çukurlar� yok olmu�tu sanki. Üstelik bu kez<br />

utanc�mdan k�zarmadan, rezil olmu�lu�un içinde saklanacak delik aratan, berbatl���na<br />

yakalanmadan... Çok sonralar� bunu, 'hazmederek ya�amak' olay�yla aç�klayacakt� Teo.<br />

"Çünkü arkada� olacaksak, önce ceplerimizi bo�alt�p, içinden ç�kanlar� cesaretle <strong>ve</strong> içtenlikle<br />

gözden geçirebilmeliyiz!"<br />

Ceplerimizi mi? Do�um kontrol haplar��� m�? Yüzüme, �slak pisli�e basm�� gibi bir irkilme ifadesi<br />

yay�lm�� olmal�.<br />

"Mecazi anlamda söylemi�tim ceptekileri," dedi Selen gülümseyerek.<br />

"Haplara gelince; korunuyor olu�una sevindim. Bu markay� nereden bulabildi�ini merak ettim<br />

yaln�zca, Amerika'dayken ben de ayn����� kullan�rd�m da. Türkiye'de bulamad�m ayn� haplardan.


Zaten art�k ba�ka yöntemlerle korunuyorum. Neyse. Benim bu konuda söyleyebilece�im tek �ey,<br />

arkada���k etti�in gencin sana lây�k biri olmas� dile�imdir."<br />

"Genç mi?" diye ����rd�m. "Mike otuz dört ya��nda!" Bu söyledi�im çok komik geldi Selen'e.<br />

Kahkahalarla gülmeye ba�lad�. O gülünce, ben de güldüm.<br />

"ilahi Nilsu... Otuz dört ya� genç de�ilse, ben de ya��� olmal���m senin gözünde..."<br />

Hiç dü�ünmemi�tim, öyle diri, canl� <strong>ve</strong> hareketliydi ki, onun otuzuna geldi�ini asla<br />

dü�ünmemi�tim. Toparlanmaya çal����m. "Siz öyle gençsiniz ki... H�k, m�k, �ey..."<br />

"Ama ben de otuz dörde çok yakla���m..." O gün Selen'i nas�l ya��� buldu�umu, bugün otuzuma çok<br />

yakla����ken dü�ünüp, gülümsüyorum. �irndi Deniz de beni ya��� buluyor olmal�; çok ya���...<br />

��u Mike, kimdir bu ya��� boy-friend, biraz anlatsana Nilsu."<br />

Me�er ne çok gereksiniyormu�um Mike'i anlatmaya... Me�er ne çok be�eniyormu�um Mike'i.<br />

Me�er nas�l da ballar ak�yormu� a���mdan, ondan söz ederken de, bilmiyormu�um... Bir saatten<br />

fazla ben anlatt�m, Selen dinledi. Dikkatle, ciddiyetle sorular sordu. Ama en çok, ilk cinselli�imi<br />

ya�arken incinmeyi�im, bunu özenle, sevgiyle bezenmi� bir an� olarak saklayacak olu�um<br />

ilgilendirmi�ti onu. San���m Mike'i bu yüzden be�enmi�ti. Tedirgin oldu�u konuysa; '�u ilginç<br />

Amerikal�' adam�n tak�nt� haline çevirdi�i 'intihar' temas�yd�.<br />

"E�er sen <strong>ve</strong> Mike isterseniz, bir gün sizi evime kah<strong>ve</strong>ye beklerim. Tan��mak isterim onunla."<br />

'Evime' demi�ti, ilk kez 'evime' demi�ti. Oysa hep 'bize' derdi... Sahi, bana anlataca�� neydi? Onu<br />

kayg�land�ran, art�k 'iki yeti�kin gibi' oturup konu�aca����z �ey? Birden müthi� korktu�umu<br />

an�ms�yorum. Bir �eyler oluyordu, orada, 'babamlarda' bir �eyler vard�...<br />

"Babam iyi mi?" diye çekinerek sordum.<br />

"iyi tabii," dedi Selen, gözlerini kaç�rarak. Babam� terk mi ediyordu? Yoksa babam m�? iyi ama,<br />

babam Selen'siz ne yapard�? Selen gibi bir kad�na rastlam��ken... bir daha... yüre�im ku� olmu�,<br />

deli gibi uçuyor, kanatlar��� duvarlara çarp�p, örseliyordu.<br />

Elini yana��mda hissettim. Selen ilk kez benim tepkimden çekinmeden elini uzatm��, yana����<br />

ok�uyordu... Annemin beni ok�amas��� dü�ledi�im gibi, yumu�ac�k, sevgiyle, �efkatle...<br />

Annemin...<br />

"Baban� hâlâ seviyorum Nilsu. Onunla nefis �eyler ya�ad�m. Bana gü<strong>ve</strong>nli, se<strong>ve</strong>cen <strong>ve</strong> bütün<br />

kalbiyle geldi o... Ama..." Elini çekti, kendi içine döndü, k�vr�ld�, yumuldu. Kendi kendine<br />

konu�maya ba�lad� sonra; "Ama beni rahats�z eden, aram�zdaki ciddi sorunlar yaratan bir �ey var..."<br />

Yüre�imdeki sanc� artt�, içim ü�üdü. Çok be�endi�im, bütün öznel olumsuzlu�una ra�men, çok<br />

ho�uma giden bir çiftti babam-la-Selen. E�er onlar bile ba�aram�yorsa...<br />

125<br />

"Sorun, baban�n kim oldu�u!" , ,iiv H, ;<br />

> Babam�n kim oldu�u mu?<br />

126 "E<strong>ve</strong>t, asl�nda nas�l bir adam baban? Kim? E�er, ba��ms�z, ak�ll� <strong>ve</strong> güçlü kad�nlar� be�eniyor,<br />

onlarla modern, payla��mc�, sorgulayan <strong>ve</strong> yenili�e aç�k ili�kiler ya�amak istiyorsa, �imdi benimle<br />

ya�ayan adam kendisidir. Ama e�er bu adam kendisiyse, klasik, ba��ml� <strong>ve</strong> ancak erkeklerle<br />

varolabilen bir kad�nla y�llar��� geçirmesi nas�l aç�klanabilir?"<br />

Sanki benim görmedi�im bir yere as�lm�� bir kâ��ttan, yaz��� bir metni okur gibi, dümdüz<br />

konu�uyordu. Onu hiç bu kadar gergin <strong>ve</strong> keyifsiz görmemi�tim. Bana anlatt�klar�m uzun uzun<br />

dü�ünüp, yüzlerce kez gözden geçirmi� gibiydi.<br />

"E�er anneni sevdiyse beni nas�l se<strong>ve</strong>bilir, e�er beni seviyorsa annene nas�l katlanabilir?"<br />

Sersemlemi�tim. Bir insan�n, can���n istedi�i herkesi se<strong>ve</strong>bilece�ini dü�ünürdüm oysa. Ama<br />

Selen'le annemin ne denli farkl� kad�nlar olduklar���, en çok ben bilmiyor muydum ba��ndan beri?<br />

Ben de�il miydim onlar�n, ki�ilikleri, hayata bak��lar� <strong>ve</strong> ya�am tarzlar���n farkl�����ndan ba��<br />

dönen ?..<br />

"As�l kendisi kim? Hangi adam?"<br />

Hiç dü�ünmemi�tim! Bir insan�n sevmek, payla�mak, beraber ya�amak için seçti�i insanlarla<br />

kimli�ini ele <strong>ve</strong>rece�ini, dü�ünmemi�tim ... Do�ru olabilir miydi? Belirleyici olabilir miydi?


"Hepimizin içinde farkl� ki�ilikler vard�r. Bir yan�yla serü<strong>ve</strong>nci, ba��ms�z biri, gizli gizli, klasik bir<br />

ev hayat�, düzenli bir ya�am özle-yebilir. Ama sonuçta insan karakterini ya�ar, buna uymayan<br />

özlemleri yönünde att��� ad�mlar, k�sa sürede bozguna u�rar <strong>ve</strong> asl�na döner!"<br />

Dudaklar��� kemiriyor, ellerini ovu�turuyordu. Selen ac� çekiyordu, çaresiz kalm����. Selen... O<br />

güçlü, o mükemmel Selen... Benim kar��mda, hemen yan� ba��mda...<br />

"Bir insan�n eski sevgilileri <strong>ve</strong>/ya e�leri aras�nda ortak yanlar, ideolojiler, izler vard�r... Mutlaka<br />

vard�r. Ama onunkinde eser bile yok!... Bu denli parçalanm�� bir ki�ilik... Çökecek, yak�nda biri,<br />

geçici olan yan� çökecek..." Sustu. Bana bakt�. Sanki ben bilirmi-�im gibi, yalvaran bir bak��la<br />

sordu.<br />

"Hangisi as�l kendisi? Üç y�ld�r benimle ya�ayan benim sevgilim mi, on be� y��� annenle ya�ayan,<br />

onun kocas� m�? Hangisi?"<br />

Bay�lacak gibi oldu�umu hissediyordum. Ya�am���n son y�llar�nda en gü<strong>ve</strong>n duydu�um ili�ki de<br />

çözülüyordu.<br />

"Sen iyi misin Nilsu? Acaba sana çok mu bol geldi bu konu? Henüz çok mu erken?..."<br />

Hay�r, bilmek istiyordum, art�k her �eyi, her �eyi ö�renmek istiyordum ... Gülüp, ortal���<br />

yumu�atmak istedim.<br />

"Hanginizi aldatt� acaba, sizi mi, annemi mi?" dedim.<br />

"Daha do�rusu, kaç zamand�r kendini aldatt� <strong>ve</strong>ya aldat�yor!"<br />

Sesi çok kederliydi. Babam� bunca çok sevdi�ini, böyle önemsedi�ini, gururlanarak hissediyordum,<br />

ama bu, beni daha çok endi�elendiriyordu. �imdi...<br />

Hava kararm����, sessizce kalkt�k. Benim yedi�im pastan�n <strong>ve</strong> kendi bilmem kaç kah<strong>ve</strong>sinin<br />

paras��� öderken - Amerikan kah<strong>ve</strong>si hâlâ zor bulunuyordu - hiç ses ç�kartmad�m. Babamla Selen<br />

aras�ndaki huzursuzlu�un, bir ki�ilik uyumsuzlu�u mu, yoksa geçici bunal�m m� oldu�una, henüz<br />

ikimiz de karar <strong>ve</strong>rememi� gibi davrand�k, ama ikimiz de babam�n gerçekte kim oldu�unu<br />

anlayacak kadar iyi tan�yorduk onu. Te�his koymaktaki güçlük, kabullenmeyi geciktirmeye yönelik<br />

umutsuzluktur!<br />

��llar sonra, ya�ant�mda babam <strong>ve</strong> Mike'la ba�layan 'erkekler' sayfas� kalabal�kla���kça, hem<br />

kendimi, hem de onlar� de�erlendirirken, önceki <strong>ve</strong> sonraki e�ler/sevgililer hanesi benim için de<br />

önemli bir ölçüt olu�turacakt�. Hiç de yabana at�lmayacak bir ölçüt!<br />

41<br />

"i�te bu Mike! Size sözünü etti�im Hemingway <strong>ve</strong> London fanati�i..."<br />

Sonra Mike'a döndüm:<br />

"And, this is Selen, my father's girl-friend!"<br />

Selen'le tan��may� Mike da istiyordu. Konu�malar�mda, babamdan<br />

çok onun ad� geçiyor, hayran oldu�um pek çok konunun kahraman� olarak, s�k s�k aram�za<br />

kat���yordu zaten. Kendisiyle tan��-128 mak istedi�ini söyler söylemez, at�ld� Mike;<br />

"Selen mi? Onu öyle merak ediyorum ki, tan��mak için �imdi gitmeye bile haz���m." Ben onlar�<br />

rüyamda çoktan tan����rm����m halbuki.<br />

"Hello Mike! Shall we speak in English?"<br />

"Merhaba Selen, yok can�m, bal gibi Türkçe konu�uruz biz."<br />

El s������lar, gülümsediler. Birbirlerinden ho�lanm��lard�.<br />

îpil ipil Hint eteklerinden birini giymi�ti Selen, iri dalgal�, parlak siyah saçlar��� biraz k�saltm��,<br />

ancak ensesini örtecek hizada l kestirmi�ti; küçük, renkli küpeler takm��, p���l p���l gülümsüyordu.<br />

Toparlanm���� besbelli, babamla ilgili kayg�lar��� da birkaç y�ll���na l ertelemi�ti.<br />

Mike da kendine özgü ��kl��� içinde parl�yordu o gün. Her za- J manki pamuklu gömleklerinden,<br />

��st�k ye�ili olan��� giymi�, boynuna kah<strong>ve</strong>rengi bir fular takm����. Mavi gözlerinin derinli�ine çok<br />

yak��an rengârenk bir gülümsemeyle, çok yak���kl� görünüyordu bana.<br />

Erken bir ö�le sonras�yd�, babam laboratuvar�ndayd� <strong>ve</strong> bu bulu�madan asla haberinin<br />

olmayaca���� kesinlikle biliyordum. 'Babamlar�n' - belki de art�k yava� yava� Selen'in demeliydim -<br />

evinin teras�nda, Selen'in elca���yla yapt��� çikolatal� pastayla, kah<strong>ve</strong> içmi�tik, içeriden Mozart'�n


klarnet konçertosu gelip, doluyordu kulaklar���za. Çok keyifliydim. Selen'le Mike'�n ortas�na<br />

oturmu�, onlar� seyrediyor, pastam� yiyerek, her sözcü�ü içime sindiriyordum. Sanki bu ikisini ben<br />

yaratm����m, sanki onlar benim eserimdi <strong>ve</strong> ben onlar� bir araya getirip, ba�ard���m bu 'büyük i�'in<br />

gururunu ya��yordum.<br />

Alt� ay sonra on sekiz ya��ma girecektim, bir ay sonra da liseyi l bitirecektim. Bunun anlam�<br />

yak�nda üni<strong>ve</strong>rsiteli, 're�it' bir k�z olmak, art�k 'adam' yerine konmay� ummakt�. En önemlisi,<br />

kimsenin ilgisine <strong>ve</strong> sevgisine muhtaç olmadan ya�ayacakt�m: öyle san�yor-! dum... On sekiz<br />

rakam���n sihri büyüktü!<br />

Çoktan planlar��� yapm����m. Üni<strong>ve</strong>rsiteye ba�lar ba�lamaz*} kolejden s���f arkada�lar�mla bir ev<br />

kiralay�p, üç k�z birlikte ya�aya-J<br />

çakt�k, önümde koskoca bir ya�am sonsuza dek uzan�yor, genç, sa���kl� <strong>ve</strong> ak�ll� olu�um hiç<br />

de���meyecek bir mal varl��� gibi avuçlar�mda parl�yordu. 'De���meyecek' �eylere inan�yordum<br />

hâlâ. Toy, cesur <strong>ve</strong> kibirliydim. Baz� inançlar�m y���lm�� olsa da, pek çok �eyi düzeltebilece�ime<br />

inanc�m vard�. Çok gençtim!<br />

Oysa onlar yeni otuz ya�lar�na ula����lard�. Baz���eylerin ayr���nda, son-gençliklerini dikkatli <strong>ve</strong><br />

bilinçli ya��yorlard�.<br />

"Nitekim, Nietzsche de 'uzun bir hastal�k' diye de�erlendirir John Baylercorn'u."<br />

"Ama Baylercorn, London'�n tek <strong>ve</strong> en önemli <strong>roman</strong>� de�ildir. Ayr�ca, Nietzsche'n�n hastal�k<br />

olarak nitelendirdi�i �ey de, biraz belirsizdir..."<br />

Ne zaman ba�lam��, ne zaman içine dalm��lard� edebiyat�n, felsefenin <strong>ve</strong> tabii 'intihar'�n; hiç<br />

fark�nda olmam����m.<br />

"Belki de," diye sürdürdü Mike:<br />

"Belki de bana büyüleyici gelen, e�er o hastal�k, intihar oluyorsa... O intihar�n içindeki son karar,<br />

self-decision1 özgürlü�ü..."<br />

"intihar� büyüleyici bulu�un, baban� çok seviyor <strong>ve</strong> kendini onunla özde�le�tiriyor olmandan<br />

kaynaklan�yor bence, Mike!"<br />

Selen'in bazen patavats�zl��a varan direkt <strong>ve</strong> dürüst tarz�, bomba etkisi yapm����. Mike sustu. Sonra<br />

çekingen bir sesle sordu:<br />

"Can't get that word, özde�le�tir......what was it?2"<br />

"To empathize, being the same, yani nas�l demeli?"<br />

Ben hemen atlay�p, kesinle�tirmi�:<br />

"Feeling identical!" demi�, böylece i�e yaram��, konu�maya dahil olmu�tum.<br />

Selen, Mike'� be�enmi�ti, ama zaman zaman onu s�nad�����, bana lây�k olup olmad���ndan çok,<br />

tehlike s���rlar��� yoklad����� seziyordum. Belki de bana öyle geliyordu? Ama o eski<br />

��rç�nl���mdan, ona olan hayranl����� gölgeleyen, sevgimi bo�an k�skançl���mdan eser kalmam����.<br />

Selen'in sevgilisinin k��� olmaktan çok, onun arkada��, daha bir dengi hissediyordum kendimi...<br />

Babamla ilgili endi�elerini bana açt���ndan, o günden beri...<br />

129<br />

' Öz seçim (Y.Ç.)<br />

2. Özde�le�tirmek nedir, anlayamad�m? (Y.Ç.)<br />

1YS9<br />

"San���m Nilsu da öyle dü�ünüyor, ama ben buna kat�lm�yorum. Bence, sen Hemingway <strong>ve</strong><br />

London'� sevmiyorsun Selen!"<br />

"Asla! ikisinin de içinde müthi� f�rt�nalar kopan, 'extreme,' ayk��� <strong>ve</strong> uyumsuz insanlar olduklar���,<br />

bunun yarat��� yanlar��� besleyen güçlü bir �rmak oldu�unu dü�ünüyorum. Güçlü <strong>ve</strong> vah�i.<br />

Edebiyat dünyas�na katk�lar� e�sizdir! Kitaplar��� zevkle okudu�umu da itiraf etmeliyim. Can�m,<br />

sen edebiyat ö�retmenisin, daha profesyonel analiz edersin onlar�n eserlerini... Ben, yaln�zca bir<br />

okurum!"<br />

"iyi bir okur!" diye düzelttim gururla.<br />

"Sonra," dedi Selen, bana gülümserken, Mike'la konu�may� sürdürerek;


"Deneysel edebiyat yapm��lar dersem, çok mu yanl����r? ikisine de rahat batm��, s�cak evlerinde,<br />

kütüphaneler dolusu kitaplar� aras�nda, rahat yataklar�nda ya�lanmak yerine, ya�ayarak ya�lanmay�<br />

seçmi�ler. Bu, beni heyecanland���yor..."<br />

Mike da heyecanlanm����:<br />

"Kald� ki, intihar ettiklerinde biri k�rk, öbürü altm�� üç ya��ndayd�."<br />

Selen gülmeye ba�lad�.<br />

"Nilsu'ya göre çok ya��� olmal�lar!"<br />

Dönüp bana bakt�lar. Biraz sevgi ��mar��� bir bak��la, 'ne yapmal�?' diye bakt�m onlara.<br />

"Siz ikiniz de hiç ya�lanmayacak türdensiniz," dedim.<br />

Gülü�tük. Kah<strong>ve</strong>lerimizi içtik. Ne güzel bir gündü, içim içime s����yor, yüzüme bir gülümseme<br />

yap�����, ç�km�yordu.<br />

"Peki kad�nlar konusundaki tav�rlar�na, dü�üncelerine <strong>ve</strong> tepkilerine ne diyorsun Mike? Amerikan<br />

Edebiyat�'n�n iki maçosudur Hemingway'le London." Sanki onlar� korumak <strong>ve</strong> savunmak için<br />

Selen'in evine gelmi� gibi, atlad� Mike:<br />

"Bu tür insanlar, hele onlar gibi hassas <strong>ve</strong> yarat���ysalar, bütün sert, kat� <strong>ve</strong> kal�n görüntülerinin<br />

ard�nda yumu�ak, �efkat ihtiyac�nda, çekingen, biraz hastal�kl� as�l tipleri gizlerler." Selen bana<br />

bakt�, gözlerinde Mike'� üzmemek için bu konuyu fazla de�meyece�ini anlatan bir bak�� vard�;<br />

mesaj��� ald�m. Biraz bozuldum, insanlar�n daima bir düello içinde olduklar��� üzülerek dü�ündüm.<br />

Sonra, Selen'in Amerika'da ya�ad��� y�llar, ortak mekânlar, kültürel konular üzerine konu�tular,<br />

birlikte güldük, an�lar de���-toku� edildi. Bir ara Selen yine kendini tutamad�, "Bari Martin Eden'i<br />

öl-dürmeseydi, �u senin London'�n Mike! Çok sevmi�tim o tipi çün-<br />

� ., »<br />

ku...<br />

"Ama Martin Eden, zaten London'�n kendisiydi Selen."<br />

içime ate� dü�mü� gibi irkildim. Mike'�n ses tonundaki heyecan, neredeyse keyif, bir gün kendisinin<br />

de intihar edebilece�i olas������� ilk kez o an hissettirdi bana. Tedirgin oldum. Ama e�lenceli bir<br />

gündü <strong>ve</strong> çabucak da��ld� bulutlar�m.<br />

Veda etmek üzere kalkt�����zda, Mike bir gün kendi evine, ya da 'k�yak bir restoran'a yeme�e<br />

da<strong>ve</strong>t etti Selen'i. Sevinçle kabul etti Selen. El s������lar. Tam ç���yorduk, Mike döndü:<br />

"Annesinin intihar ac����� kim hafifletiyor diye merak ediyordum. Seni tan���nca anlad�m!<br />

Dostlu�un <strong>ve</strong> sevgin buna yetecek kadar güçlü Selen," dedi.<br />

����ran Selen bana bakt�:<br />

"Ne intihar�, kimin annesi intihar etmi�?" diye küçük bir ç����k<br />

att�.<br />

"Tabii ki Nilsu'nun annesi..."<br />

42<br />

Ertesi y�l Mike Brezilya'ya do�ru yola ç�karken, onu yolcu etmek için Selen'le havaalan�na<br />

gitmi�tik. Uça�� havaland�, görmedi�ini bile bile el sallad�k arkas�ndan, içimde onu son kez<br />

görüyormu�um gibi ezik bir duygu vard�, hemen bu duyguyu bo�up, büyümesini <strong>ve</strong> beni üzmesini<br />

önledim. Bana b�rakt��� pek çok an��� <strong>ve</strong> Martin marka gitar��� dü�ünüp, avundum.<br />

"Hâlâ annenin intihar etti�ini mi san�yor?"<br />

ilk kez sormu�tu Selen. �����nl�k içinde yalan��� ö�rendi�i o günden bir y�l sonra, ilk kez! E<strong>ve</strong>t,<br />

Mike hâlâ <strong>ve</strong> hep annemin intihar etti�ini sand�. Sonuna dek inand� buna. Ne zaman niyetlensem,<br />

ne zaman gerçe�i anlatmay� dü�ünsem, onu u�rataca��m büyük<br />

131<br />

dü� k���kl���m görür gibi oluyor, korkuya kap���yordum. Belki de, l bu uydurma intihar olay���n<br />

aram�zda özel bir ba� kurdu�una �id- i 132 detle inan�yor olu�um, belki de onu üzmek<br />

istemeyi�imden çok, kendimi, kurdu�um bu öykü içinde daha çok seviyor olu�um... Bilemiyorum.<br />

'Terk edilmek' korkusuna gelince, bunu özellikle dü�ündü�ümü sanm�yorum. Çünkü on dört<br />

ya����n, on be�e dönece�i o 'son i yaz'dan sonra, daima bir 'terk edilme' fobisiyle iç içe


ya�ayacakt�m zaten. Gördü�üm, bildi�im, yak��� oldu�um insanlar, en sevdiklerini, en de�er<br />

<strong>ve</strong>rdiklerini bile kolayca terk edebiliyorlard�. Taze i ili�kilerine, terk ettikleriyle ihanet edebiliyor,<br />

sonra hiçbir �ey olmam�� gibi ya�amlar��� sürdürüyorlard�, 'îhanet' <strong>ve</strong> 'terk' kaç���lmazd�. Aksini<br />

bilmiyordum: Teo'ya rastlamam����m henüz...<br />

Ac�! Ac� çekmek, en kötü duyguydu. Ac� çekmek, terk edilmekle özde�le�mi�ti bende, san�yorum.<br />

Ac� çekmekten kaçabilmek, bu l duyguyu engelleyebilmek ya da geciktirebilmek için her �eyi<br />

yapard�m; her �eyi. örne�in, terk edilmeden terk etmek, incitilmeden incitmek vbg... Mike'dan<br />

sonraki ili�kilerimde bu üslûbu benimseyi�imi, 'ac�mas�zl�k' olarak nitelendirip beni k�nayanlar�n<br />

ihanet, l yaln�zl�k <strong>ve</strong> terk edilmi�li�in gü<strong>ve</strong>nsizlik, a����lanm����k duygular�-N n� daha geç <strong>ve</strong><br />

gö�üsleyebilecek ya�larda ya�ayan, �ansl� <strong>ve</strong> sa���kl� .1 insanlar oldu�unu dü�ünüyorum.<br />

Hiç kimseden beni anlamas��� beklemezdim zaten. Hiç kimse-1 den! Ne Selen'den, ne Mike'dan, ne<br />

de Teo'dan. Çünkü babamdan � beklemi�tim, çünkü annemden <strong>ve</strong> Cem'den, çünkü bütün dünya-if<br />

dan beklemi�tim... Ama sonunda beklemedi�im �eyler oldu...<br />

Mike'a anlatt���m yaln�zca bir intihar fantezisiydi <strong>ve</strong> bu, ona ya~ | sam�nda söylenmi� en güzel<br />

yaland�. Benimse, hiç pi�manl�k duymad���m tek yalan�m!<br />

Mike'dan çok �ey ö�renmi�tim. Uzun süre ayn� yerde ya�ayamayan insanlardand� o. Türkiye'de<br />

dört y�l ya�amadan önce italya'da çal�����, �imdi de Brezilya'ya gidiyordu. Daha sonra kim bilir<br />

neresi? Çünkü o sürekli kendini arayan mavi gözleriyle, babas���n izini sürüyordu <strong>ve</strong> bu anlamda<br />

biz birbirimize benziyorduk. ikimiz de babalar���za tutkun çocuklard�k, farkl� biçimlerde de olsa,<br />

terk edilmi�tik <strong>ve</strong> ikimizin de 'anne' imgesi silikti.<br />

Onun Türkiye'ye gelmeden önce italya'da ya�ad����� biliyordum. Ama italya'dan önce nerede<br />

oldu�unu hiç sormam����m, o da bana Vietnam'dan söz etmemi�ti. Soran <strong>ve</strong> ö�renen Selen'di.<br />

Selen, ah Selen!<br />

Mike'�n bana bir dost, bir sevgili olarak katt�klar���n yan� s�ra, bir ö�retmen olarak da e�siz katk�lar�<br />

oldu. Korkular���, yaln�zl�klar���, anla��lmazl�klar��� bilinmezlikten ç�kart�p, ayd�nlatman�n<br />

yollar��� gösterdi bana. Çünkü Mike, 'hamal okur'luktan kurtulup, 'iyi koku alan, iyi okur' olman�n<br />

��rlar��� ö�retti bana. Bu anlamda, 'hayat��� kurtard�' benim.<br />

Babam yaln�zca meslekî kitaplar, dergiler okurdu. Anneannem tutucu, ama iyi bir okurdu. Yeni<br />

yazarlara <strong>ve</strong> edebiyat ak�mlar�na kar�� ku�kucuydu, gelenekselciydi. Annem pek okumazd�. Sonra<br />

Selen girdi ya�ant�ma; bir kitap kurdu! Ama onunla geçen ilk y�llar�m, kendi duygusal<br />

çalkant�lar�m nedeniyle ondan yararlanmam� engelledi. Belki de ona tepki <strong>ve</strong>rmek için, önceleri<br />

uzak durdum kitaplardan. Selen'den daha çok, 'elinde kitaplarla ya�ayan insan' figürünün yenili�i<br />

<strong>ve</strong> farkl����� formasyonunu edindim, diyebilirim. Derken Mike ç�kageldi. Hemingway'i, London'�,<br />

Steinbeck <strong>ve</strong> Fa-ulkner'�yla <strong>ve</strong> tabii daha sonra da 'kitap okumayan insanlara asla tahammül<br />

edemeyen' Teo... îyi ki geldiler, ho� geldiler <strong>ve</strong> beni de kendilerine benzettiler...<br />

"Türkiye'de dört y�l geçirdim Nilsu, üçü seninle, uzun dört y�l. Daha fazla kalmak 'al��kanl�k'<br />

canavar��� uyand���r, önce sinsice beslenir bu canavar, sonra seni yönetmeye ba�lar. Çok<br />

tehlikelidir bu canavar, çok!"<br />

Beraberli�imizin son be� ay�nda art�k onun ö�rencisi de�il, üni<strong>ve</strong>rsiteli bir k�zd�m <strong>ve</strong> ili�kimizi<br />

gizlememize gerek kalmam����. Yine de - 'al��kanl�k' canavar� olmal� - gün �����na ç�kartmam����k.<br />

"Kalk, benimle gel, yepyeni bir ülkeye gidelim!" Belki de 'benimle gel' dedi�i ilk kad�n bendim.<br />

Ama onun, 'sevilen kad�n, eri�ilemeyendir' saplant��� vard�. Babas�, Alicia'ya ula�amam����. Onunla<br />

gidersem, 'eri�ilmi�' olacakt�m, öte yandan gitmek, yepyeni bir ülkede, yeni bir ya�am kurmak öyle<br />

çok cazip gelmiyordu. Halbuki, sokaklar�nda kötü an�lar�m olmayan bir kent, odalar�na<br />

yaln�zl�klar�m sinmemi� bir ev hiç de fena gelmiyordu<br />

kula��ma, ama san���m, ben bu eski ülkede yeni bir ya�am kurmak istiyordum. Belki de<br />

hesapla�aca��m an�lar, duygular <strong>ve</strong> ki�iler bul|4<br />

radayken...<br />

..... Okuldan birlikte mezun olup, farkl� fakültelere giren iki k�zla


irlikte ya�ad�����z evin, Selen'in çal������ büroda bana ayarlad��� 'part-time' i�in <strong>ve</strong> ayaklar���n<br />

üzerine yeni yeni bas�yor olu�umun keyfini tadal� çok az olmu�tu. Hem sonra Mike'la Brezilya'ya<br />

gidersem, k�sa süre sonra 'terk' edilenin ben olaca���� çok iyi biliyordum. 'Yerle�ilmi� bir ülke'<br />

kadar 'eri�ilmi� bir kad�n' da onu tüketecekti!<br />

Mike'�n uça����n ard�ndan bakarken, 'terk' edilmekten çok, terk etmenin hüzünlü keyfini<br />

ya��yordum. Bundan sonra s�k s�k ya�ayaca��m zehir tad�nda, çok gösteri�li, bir 'belâ çiçe�i' gibi<br />

çi�niyordum hüznü, di�lerimin aras�nda. K���r k���r... Usulca <strong>ve</strong> zevkle...<br />

43<br />

Henüz liseye ba�lad���m y�llard�, babamla Selen yeni tan�����lard�. O sanc��� 'babamlarda yemek'<br />

ak�amlar���n birinde sormu�tu Selen:<br />

"Lise bitince hangi fakülteyi seçeceksin Nilsu? Meslekî ideallerin neler?"<br />

"Doktor olaca��m!" diye kesip atm����m.<br />

"T�pk� babam gibi!"<br />

Zavall� Selen, o y�llarda 'babam gibi' diye ba�layan konu�malar�mdan ne bayg�nl�klar geçiriyordu<br />

kim bilir...<br />

"Biyokimya masteri yap�p, babam�n laboratuvar�nda uzman olarak çal��aca��m." Çok kararl�yd�m<br />

<strong>ve</strong> hiç tereddütüm yoktu. Halbuki üni<strong>ve</strong>rsite s�navlar�nda ilk tercihim mimarl�kt� <strong>ve</strong> yüksek bir<br />

puanla 'Selen gibi mimar' olmak üzere, Teknik Üni<strong>ve</strong>rsite'ye kaydolmu�tum. Biyokimyac� olmak<br />

iste�im, yaln�zca babama olan ilgim <strong>ve</strong> sevgimle aç�klanabilecek bir �eydi san�yorum. Biyokimyac�<br />

olan herkesin, onun gibi i�ine �k, i�iyle mutlu olabilece�ini san�yordum.<br />

Oysa sonraki üç y�l boyunca meslekler kadar, kendimi <strong>ve</strong> ilgi alanlar��� da tan�maya<br />

ba�lam����m, içinde yarat�������n <strong>ve</strong> sanat�n yer ald���, masa ba��, kâ��t, kalem i�i bir mesle�in bana<br />

daha uygun olaca��na karar <strong>ve</strong>rdi�imde, Selen'in ki�ili�ine, çal��ma özgürlü�üne duydu�um<br />

hayranl���n da bunda etkisi vard� ku�kusuz. Hepimizin meslek seçiminde rol alan birisi vard�r<br />

mutlaka!<br />

��adam� Fikret'le evlenip, onun Bo�az'daki gösteri�li, kristal avi-zeli evine ta��nan annem, Cem'in<br />

liseyi de yat��� okumas���, benim de ancak yatmadan yatmaya e<strong>ve</strong> dönmemi neden gösterip,<br />

bo�an�rken ona kalan eski evimizi satm����. Lise sona gidiyordum o s�ralar <strong>ve</strong> vaktimin ço�u ya<br />

okulda ya da Mike'�n evinde geçiyordu. Hafta sonlar� 'babamlar'la, Mike'la, üni<strong>ve</strong>rsite kurslar�,<br />

müzik kulübü gibi u�ra�larla öyle doluydum ki, evimizin sat�lmas�, kendi e�yalar�mla anneannemin<br />

evine ta��nmam beni fazla etkilememi�ti. Belki de daha önce olanlar bana ba����kl�k sa�lam����.<br />

Cem'e gelince, iki haftada bir e<strong>ve</strong> ç����lar�, önce üçe, sonra 'ayda bir'e dü�tü. Annemin s�k s�k<br />

yineledi�i, 'art�k buras� da eviniz, bize de gelin!' slogan�, bozguna u�ram�� bir reklam kampanyas�<br />

gibi, hiç tutmad�. Bizi apar topar arabas�yla götürdü�ü iki kez d���nda, onun evine gitmedik, ne<br />

Cem, ne ben!<br />

Cem'le ilgili olarak o y�llardan an�msad���m en önemli �eyler; giderek hatlar� anneme benzeyen,<br />

ho� bir delikanl�ya dönü�üyor olmas�, h�zla uzayan boyu, notlar���n yüksekli�i <strong>ve</strong> terbiyesiyle<br />

okulun gözdesi olu�u, basketbol tak��� kaptanl���na gidecek yolda ilerleyi�idir. Benimle ili�kisiyle<br />

son derece zay�f, mesafeli, silikti. En önemlisi, annemden de kopmu�tu.<br />

Anneannem! San���m, ya�ant���zda olu�an bu h�zl� <strong>ve</strong> kökten de���imi en yaln�z ya�ayan oydu.<br />

��llarca kar�� dairede ya�ayan k��� <strong>ve</strong> torunlar��� bir arada görmeye al������� <strong>ve</strong> onun ya�� göz<br />

önüne al���rsa, aniden say�labilecek bir zaman diliminde, kar����na 'görgüsüz' <strong>ve</strong> 'sayg���z' buldu�u<br />

yeni kom�ular ta��nm��, her gün gördü�ü insanlar, yak�nlar� sa�a sola da��lm����. Üstelik onun<br />

tutunaca��, ne yeni kocas�/sevgilisi, dersleri, arkada�lar�, ne de önünde upuzun akan koskoca bir<br />

ya�am� vard�. Yetmi� yedi ya��ndayd�, dinçti <strong>ve</strong> çok gururluydu. Kitap okuyor, yürüyü�ler yap�yor,<br />

arkada�lar�yla bulu�uyordu. Ama özellikle, annemin evimizi sat�p, be-<br />

135<br />

�enmedi�i kom�ulara onu mahkûm edi�i - bizim yerimize kim gelirse, be�enmeyecekti ku�kusuz -<br />

anneannemi çok sarsm����. Yeni i 136 kom�ular�na rastlamamak için soka�a ç�kmad��� günler


oluyorduk son y�llarda. Ya��� kalbi k���lm��, dünyaya küsmü�tü. Ak�amlar�, j benimle pek ender<br />

konu�uyordu. Hiç sormaz, benim anlatt�kla-j r�mla yetinirdi.<br />

Oysa ben art�k taze bir üni<strong>ve</strong>rsiteliydim; arkada�lar�mla bir ev tutmak, daha farkl� bir hayat kurmak,<br />

kendi düzenimde ya�amak istiyordum. Bu konuyu 'babamlar'a açt���mda, en büyük deste�i<br />

Selen'den gördüm. Çal������ büroda bana yar�m-gün, ufak bir i� ayarlamak, ayn� e<strong>ve</strong> birlikte<br />

ta��nmak istedi�im k�zlar� bir gün da- l <strong>ve</strong>t edip tan��mak fikri hep ondan geldi. Kendilerine yak�n<br />

bir ev tutulmas� önerisiyle de, babam� tavlad�. Tek sorun anneannemdi. Onu b�rak�rsam, yapayaln�z<br />

kalacakt�.<br />

Anneannemi 'terk' etmeli miydim? Anneannemin hayat� m�Jj kendiminki mi önemliydi? "Kendi<br />

hayat��� dü�ünmeyi b�rak�rsan,^ ya�am�n boyunca hep ba�kalar� için ya�ars�n <strong>ve</strong> herkes buna<br />

al���r!"! Mike böyle derdi. Onun evinde bir bahar ak�am� oturmu�, gitar çal�p, �ark� söylüyorduk.<br />

Bob Dylan ak�am� yapm����k, yaln�zca onun | �ark�lar��� söylüyorduk, duvarlara onun foto�raflar�n<br />

asm����k. Mi-ke'la s�k s�k böyle ak�amlar haz�rland�k, en çok Cohen <strong>ve</strong> Dylan'a tak���rd�. Ben de<br />

zevkle kat���rd�m ona.<br />

Birkaç kez üsteledim ama ba�ka bir yorum yapmad�.<br />

"Anneannen senin mutlulu�unla mutlu olacakt�r. Nas�l mutlu olursan, onu seç!" Selen daha pratikti.<br />

Böylece anneannemi mutlu etmek i�i sonunda benim omuzlar�ma yüklenip kalm����.<br />

Nihayet karar <strong>ve</strong>rdim, iki arkada��mla 'babamlara' yak�n bir apartmanda bir daire kiralad�k.<br />

Üçümüz de ailelerimizin - benim babam <strong>ve</strong> bir anlamda Selen'in - yard���yla evi dö�edik, yerle�tik.<br />

Sevimli ö�renci evlerinden biri! ilk deneylerin, mutluluk <strong>ve</strong> sanc�lar�n ya�anaca��, o ö�renci<br />

evlerinden...<br />

iki y�l boyunca hiç aksatmadan, haftada bir anneannemi ziyarete gittim. Bana güzel Girit<br />

yemeklerinden <strong>ve</strong> çay saati kurabiyelerinden yapt�. Ona yeni evimi, okulumu anlatt�m, dinledi. Baz�<br />

hafta sonlar� Cem'le yine onun evinde bulu�tuk. Anneannem, sonuna dek, karde�imle bana 'bir ev"<br />

sundu <strong>ve</strong> bunu korudu. Ne kucaklad�,<br />

öptü, koklad� bizi; ne azarlad�, dedikodu yapt�; hiç aksatmadan sa�lam bir kale oldu, kap����� açt�<br />

bize.<br />

iki y�l sonra banyoda dü�üp öldü�ünde, ölüm raporuna 'yetmi� 137 dokuz ya��nda. Beyin<br />

kanamas�' yaz�ld�. Bence ölüm nedeni yürek kanamas�yd�. Çünkü insan mutsuzluktan ölebilir!<br />

44<br />

Selen o gün büroya gelmedi. Evinde de yoktu. Babam� arad�m, o da laboratuvar�na gitmemi�ti.<br />

Evlerini arad�m, telefona yan�t <strong>ve</strong>rilmedi, ikisinin de nerede oldu�unu bilen yoktu, iki gün hiç haber<br />

alamad�m onlardan. Art�k kollar�na, deneyim <strong>ve</strong> yorumlar�na ko�aca��m Mike da yoktu. Gideli bir<br />

��ldan fazla olmas�na kar��n, yoklu�una hâlâ al��amad���m Mike'�n evinin önünden geçtim <strong>ve</strong><br />

anneanneme gittim. Ama ne Selen, ne de babam onu ilgilendirmiyor, bahisleri bile üzmeye<br />

yetiyordu anneannemi. O s�ralar, üni<strong>ve</strong>rsitede üçüncü y���md� <strong>ve</strong> doçent bir mimarla beraberdim, o<br />

gece onun evinde kald�m.<br />

Üçüncü gün okulda iki dersim vard�, ç����ta yine telefon kulübesi önünde a�aç oldum; yoklard�!<br />

Büroya gitti�imde, büronun orta�� Murat Bey'in de art�k merakland����� görünce, iyice tela�land�m.<br />

Önce polisi mi, hastaneleri mi aramal� diye dü�ünürken, babam telefon etti. Sesi berbatt�, rüyada<br />

gibi konu�uyordu, i� için kent d���nda oldu�unu, biraz önce döndü�ünü söyledi.<br />

"Beni merak etme k���m!"<br />

ilk kez bunu söylüyordu, çok merak ettim tabii. Bir taksiye atlay�p evlerine gittim. Kap��� Selen<br />

açt�. Yüzü bembeyazd�, gülümsemeye çal����, beceremedi, çarp�ld� ifadesi <strong>ve</strong> deh�etli bir gözya��<br />

ya�muruna tutuldu.<br />

"Özür dilerim Nilsu, özür dilerim..."<br />

Banyoya ko�tu, kap��� içerden kilitledi. Kula���� kap�ya yap������p, dinledim. Su, h�nk���� <strong>ve</strong><br />

��çk���k sesi f������yordu banyodan. Salon karmakar���kt�. Çal��ma masas���n üzeri bo� kah<strong>ve</strong><br />

fincanlar� <strong>ve</strong> kah<strong>ve</strong> lekeleriyle kirlenmi� paftalarla doluydu. Kanepenin üzerinde bir yast�k, bir<br />

battaniye, yüzlerce kirli kâ��t mendil vard�. Ve


en yirmi ya��nda, birkaç ili�ki eskitmi� genç bir kad�nd�m; art�k kanepe üzerindeki yast�kla,<br />

battaniyenin ne anlama geldi�ini bili-138 yordum. Biliyordum bilmesine de, kondurmaktan<br />

korkuyordum.<br />

Mutfak da, sava� alam gibiydi. Lavabo kurumu� bula��klarla dolmu�, tezgâh�n üzerine kuru ekmek<br />

dilimleri y���lm����. Buzdolab� bombo�tu, çaydanl�k yanm����. Halbuki hem babam, hem Selen J son<br />

derece titiz <strong>ve</strong> düzenli insanlard�. Ama mutsuzlu�un ilk patolojik belirtisi, köklü al��kanl�klar���<br />

terk etmek ya da abartmakt�r, l , Uykusu k�t birisi uzun uzun uyumaya ba�lar, sigara içmeyen<br />

sigaraya dadan�r, titiz olan serke�li�e, konu�kan bir ba�kas� sessizli�e gömülür. Yemek sevgisi<br />

oburlu�a, içki sempatisi alkolizme, karam-1 sarl�k zifiri karanl��a dönü�ebilir.<br />

Banyodan ç�kt���nda güçlükle kendine çekidüzen <strong>ve</strong>rmeye çal��- j m��, ama becerememi�,<br />

darmada����k <strong>ve</strong> �slak bir kad�n vard� kar��mda. Elinde mendil yerine, bolca tuvalet k���,<br />

yüzünde a�la-1 maktan yorgun, birer çizgi gibi kalm�� gözleri vard�. Bir koltu�a l çöktü kald�.<br />

Bekledim. Ç�t yoktu! H�zl� h�zl� soluk al�p <strong>ve</strong>riyor, ken- j di içinde, uzun bir yolculu�u<br />

sürdürüyordu.<br />

Usulca kalkt�m, mutfa�a gidip, iki fincan y�kad�m, çaydanl��� temizleyip, su kaynatt�m. Kavanozun<br />

dibinde kalan kah<strong>ve</strong>yi fincanlara bölü�türüp, kaynam�� suyla kar������rken, içim titreyerek<br />

dü�ünüyordum. Ne olacakt�� �imdi? Ne yapacaklard�? Tanr�m, babam Selen'siz nas�l ya�ard�?<br />

(Babam m�, ben mi?)<br />

Elimde kah<strong>ve</strong>lerle salona dönüp, pencereleri açt�m. Teras�n hali de berbatt�, bitkiler susuzluktan<br />

boyunlar��� bükmü�tü. Selen'e bakt�m, donmu� gibi oturuyordu. Tek ya�am belirtisi, arada bir<br />

burnunu çekmesiydi. Ç���p çiçekleri sulad�m çabucak. Asl�nda hamaratl���m, dü�ünmek için vakit<br />

kazanmak gereksinmesinden kaynaklan�yordu.<br />

Tekrar yan�na döndü�ümde kah<strong>ve</strong>ler ��������. O öylece oturuyordu. Al��� gözüyle bakt�m ona. Bir<br />

jean pantolon giymi�ti, bir de kazak. Kaza��n diki�leri d��ardayd�, ama o, kaza�� ters giydi�inin<br />

fark�nda bile de�ildi. Ayaklar� ç�plakt�, ü�üyor olmal�yd�. Yatak odas� olarak kulland�klar� bölmeye,<br />

bir çift çorap getirmek için gitti�imde Hint perdeli dolaplar�n bir k�sm���n bo� oldu�unu gördüm.<br />

Bombo�! Babam�n e�yalar� yoktu. Yata�a bakt�m, pijamalar�<br />

da yoktu. Ko�arak Selen'in yan�na döndüm, sesim ç�ld�rm�� bir tonla yank�land� yorgun duvarlarda:<br />

"Konu�sana Allah a���na Selen! Neler oldu bu evde?"<br />

Varl����� ilk kez ayr�msam�� gibi �����nl�kla bakt� bana. Belle�ini yitirmi� gibi uzun uzun inceledi<br />

beni. Sanki kim oldu�umu ç�kartmakta zorlan�yor gibi bir hali vard�.<br />

Korktum. Selen'in akl��� yitirdi�ini san�p pani�e kap�ld�m. Kah<strong>ve</strong> dolu fincan� al�p, dudaklar�na<br />

dokundurdum. Irkildi. Gözlerini k�rp����rd�. Sonra küçük bir çocuk gibi a����� açt� <strong>ve</strong> ben ona<br />

kah<strong>ve</strong>sini yudum yudum içirdim. Titremeye ba�lad�, battaniyeyi omuzlar�na dolad�m, arkas�na<br />

yasland�, yutkundu üst üste. Her �ey öyle inan�lmazd� ki...<br />

Ba���� bana çevirip, tan�yarak bakt���nda yine a���yordu. Babam� ne çok seviyor olmal�, diye<br />

dü�ündüm, içim titredi. Acaba bir gün, ben de bir erke�i böyle çok se<strong>ve</strong>bilecek miydim? Buna<br />

de�ecek birine rastlayacak m�yd�m? Birini böyle çok sevmeye de�er miydi? "Bir insan, bütün<br />

hayat� boyunca, ancak bir tek ki�iyi çok se<strong>ve</strong>bilir," demi�ti babas� Mike'a.<br />

Korktum. Birini böyle çok sevmekten çok korktum. Çok sevmek, ac� getiriyor besbelli...<br />

"Baban�..." sustu, sesi kal�nla����, ya�lanmam�� kap� gibi g���rd�yordu. Konu�mu�tu sonunda. E<strong>ve</strong>t<br />

babam�, ama ne?<br />

"Baban� terk ediyorum Nüsü!"<br />

139<br />

En üsteki kitab�n ad�: 'The Road Less Tra<strong>ve</strong>lled'd�.1 Kapa���� açt�m, Selen'e ithaf edilmi�ti:<br />

"To Selen, With lo<strong>ve</strong>. Michael McClure2."<br />

Benim Mike, babam�n Selen'ine kitap arma�an etmi�ti demek! içimi incecik bir alev yalad�, geçti.<br />

Bütün sevdi�im erkekleri elimden mi al�yordu Selen? Nas�l yap�yordu bunu?<br />

1. En Az Gidüen Yol (Y.Ç.) Dr. Scott Peck.<br />

2. Selen'e sevgilerle, Michael McClure (Y.Ç.)


îlk sayfay� merakla çevirdim. Birinci bölümün ad� 'Sorunlar <strong>ve</strong> Sanc�'yd�.<br />

14° "Ya�am güçtür, e<strong>ve</strong>t ya�am güçtür. Ama bir kez bu gerçe�i içtenlikle anlar <strong>ve</strong> kabul edersek,<br />

ya�am art�k güç gelmeyecektir bize, çünkü bir kez kabullenilen gerçek, art�k sorun olmaktan ç�kar<br />

(...) Ya�am bir dizi sorunlar zinciridir. Bu sorunlara a�lamak, s�zlamak m�, yoksa onlar� çözmek mi<br />

istiyorsunuz? Çocuklar���za çözümler ö�retmek istiyor muyuz?"<br />

Deh�et içinde kalm����m. Sanki bu kitab� Mike yazm����. Sanki benimle konu�uyordu, ama kitab�<br />

Selen'e <strong>ve</strong>rmi�ti. Kitab�n kapa��na bakt�m, yazan Amerikal� bir t�p doktoruydu.<br />

"Disiplin, ya�am problemlerini çözmek için gereksindi�imiz araçlar�n tümüdür. Disiplin olmadan<br />

hiçbir �eyi çözüme kavu�tu-ramay�z. Ama tam <strong>ve</strong> bütün bir disiplinle. , "Ya�am� güç k�lan,<br />

asl�nda sorunlarla yüz yüze gelebilmek <strong>ve</strong><br />

çözebilmek i�lemleridir. Problemler içimizde, bunal�mlar, keder, üzüntü, yaln�zl�k, suçluluk,<br />

pi�manl�k, öfke, korku, endi�e, umutsuzluk, duygusal i�kence gibi duygular yarat�rlar <strong>ve</strong> bu fiziksel<br />

bir sanc�ya yol açacak kadar ciddi bir durumdur.<br />

"Problemler bizim cesaret <strong>ve</strong> akl����� uyar�rlar <strong>ve</strong> onlar� ortaya ç�kart�r, cesur <strong>ve</strong> ak�ll� olmaya<br />

zorlarlar bizi. Çünkü duygusal <strong>ve</strong> zihnî geli�memiz yaln�zca s���nt�lar <strong>ve</strong> sorunlar sayesinde<br />

gerçekle-�ir."<br />

En az Mike'�nki kadar stoikti bu yakla��m. Sak�n Mike bir 'pseudonym' kullanarak, Dr. Peck ad�yla<br />

bu kitab� yazm�� olmas�nd�? Belki de bu s�rr� bir tek Selen biliyordu? Belki de asl�nda Selen'le<br />

Mike, gizlice, babamdan <strong>ve</strong> benden gizlice... Hay�r, böyle olmamal�yd�, 'ihanet' <strong>ve</strong> 'yalan' tuza��<br />

kurulmadan, birileri aptal yerine konmadan da, insan ili�kileri ya�anabilmeliydi... Bir yerlerde, bir<br />

zaman, ama mutlaka... içtenlik, inanç <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>fa vard� bir yerde, kesinlikle olmal�yd�.<br />

Kendimi Selen'in yan�nda, elimde Mike'm yollad��� kitapla çaresiz hissetti�imde, toparlanmam<br />

eskiye oranla daha çabuk oldu. Kitab� çantama att�m; böylece kitap a��rma huyumun siftah�m<br />

yap�yordum. Gidip, kanepeye uzanan Selen'in üzerini s���ca örttüm, perdeleri kapat�p, masa<br />

lambas��� yakt�m <strong>ve</strong> yava�ça ç�kt�m.<br />

Merdi<strong>ve</strong>nleri inerken akl�mda Selen, babam <strong>ve</strong> Mike'dan çok, çantama att���m kitaptan<br />

okuduklar�m vard�, özellikle 'disiplin' sözcü�ü. Acaba bugüne dek, hep olumsuz yüklerle<br />

alg�lad���m 'di-siplin'den, kendi ya�ant��� güçle�tiren, yabanî, ham duygular��� evcille�tirmek<br />

yolunda yararlanamaz m�yd�m?<br />

��zlarla payla�����m evime gider gitmez, onlara do�ru dürüst 'merhaba' bile demeden, odama<br />

çekilip kitab� okumaya koyuldum. Masamda, beni arayan iki erke�in kaç kez telefon ettiklerini<br />

yazan notlar birikmi�ti. Biri yeni ayr�ld���m, öbürü �imdi beraber oldu�um, ikisi de benden on alt�,<br />

on sekiz ya� büyük, ciddi, iyi niyetli insanlar. Bakmad�m bile, nefes almaktan çekinerek, büyük bir<br />

ilgiyle <strong>ve</strong> açl�kla kitaba gömüldüm.<br />

Ertesi gün sabah ezan� okunurken, üç yüz on alt� sayfa kitab� bitirdi�imde, yorgunluktan çok,<br />

utançtan bitap dü�mü�tüm. Bu utanç, hem kitab�n içeri�inden, hem de son sayfalar aras�nda<br />

buldu�um Brezilya damgal� iki kartpostaldan ötürüydü.<br />

"13 Kas�m, 1983. Sao Paulo<br />

Dear Selen,<br />

Bu kart� sana postaneden yaz�yorum. Biraz önce Nilsu'ya kocaman bir do�umgünü paketi yollad�m.<br />

Bugün onun ya�günü. Asl�nda bugün elinde olmal�yd� ama onun unuttu�umu sand��� bir anda,<br />

asl�nda tam bugün onu dü�ündü�ümü görüp biraz bozulsun diye... H�nz�rl�k!..<br />

Sen nas�ls�n? Hâlâ yüre�inde a���n <strong>ve</strong> kendinle ya�ad���n çeli�kiler sürüyor mu? Sana yollad���m o<br />

kitab� yararl� buldun mu? Beni pek çok kez kurtard� o doktor! Ama sonuçta her �ey kendi<br />

ellerimizde... A�k ate�ine tapmak da bir dindir. Kendine iyi bak. ili�kiyi kesme, yine yaz bana.<br />

Sevgiler,<br />

Your lo<strong>ve</strong>r's daughter's ex-boyfriend,'<br />

Mike."<br />

14»<br />

1. Sevgilinin k�����n, eski erkek arkada�� (Y.Ç.)


"2 Ocak, 1984. Sao Paulo<br />

142<br />

Merhaba Selen,<br />

s; Mektubuna yan�t <strong>ve</strong>rene kadar, bir kart yaz�yorum.<br />

Neden böyle keyifsizsin? Halbuki Nilsu'dan çok ne�eli bir mektup ald�m. Sözünü etti�in kürtaj,<br />

benim bildi�im mi, yeni mi? Tanr� a���na kendini dü�ün biraz! Belki de Nilsu'yla konu�mal���n<br />

bunlar� art�k. Ben kötü say�lmam. Ama fena halde huzursuz bir dönem ya��yorum, insanlardan<br />

������yorum. Belki art�k tek ba��ma �ss�z bir yere çekilmeliyim. Hiç kimsesiz <strong>ve</strong> yaln�z kendim için<br />

ya�amal���m. Kitaplar�m, an�lar�m, hayaletlerimle... Otuz yedi ya��ma yakla���m, art�k ben de<br />

kendimi ya��� görüyorum.<br />

Hep dost kalacak, Mike"<br />

Kürtaj m�? Ne kürtaj�? Neden benim hiçbir �eyden haberim olmuyor? Karde�? Yeni bir karde�,<br />

Selen'den... Niçin benden gizliyorlard�? Büyümeyen, gü<strong>ve</strong>n yaratmayan ben miydim, yoksa onlar<br />

�� beni hâlâ çocuk görüyorlard�? Yan�tlar��� bulamad���m benzer sorularla kafam kar������� ama<br />

en az�ndan içtenlik, inanç <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>fa duygular���n nerede oldu�unu yeniden görmü�tüm. Burada, yan�<br />

ba��mda vard�. Vard�. Vard�!<br />

Acele kahvalt� edip, okula gitmek için haz�rland�m. Jüriye ç�kmama çok az zaman kalm���� <strong>ve</strong><br />

bizim grubun projesi yine iddial�yd�, i�in en tuhaf�, içimdeki çalkant�lar asla derslerimi<br />

etkilemiyordu, belki de 'disiplin'i bu anlamda çoktan kullan�yordum ben...<br />

Ko�arak merdi<strong>ve</strong>nlerden inip, apartmandan ç�kmak üzereyken, kap���n önünde bekleyen bir adam<br />

gördüm. Tamd�k biriydi. Sanki ' . oraya sinmi�, birini bekliyordu.<br />

"Seni rahats�z etmek istemedim, burada bekliyordum Nilsu."<br />

"Babaa!... Ke�ke yukar� ç�ksayd�n!"<br />

Deri ceketinin yakalar� aras�na gizledi�i yüzünü görmek için î e�ildi�imde, �����nl�kla irkildim.<br />

Babam birdenbire çok ya�lanm��- > ti!<br />

46<br />

Kimdi babam? ;<br />

Nas�l bir adamd�, nas�l bir erkekti?<br />

An�msayabildi�im en eski foto�raf, dört ya�lar�ma denk dü�üyor. Cem bebekti, bir-bir buçuk<br />

ya�lar�nda olmal�. Annem çok ��kt�, yüzü ayd�nl�kt�. Cem'in biberonunu arada bir bana uzat�yor.<br />

"Haydi ablas�, karde�ini biraz da sen doyur," diyordu. Sesi çok güzeldi, yumu�ak, s�cak <strong>ve</strong> umut<br />

doluydu. Sesi tam 'anne' sesiydi, içimi �����yordu. Cem minicikti. 'A-guu' yap�yordu, gözleri boncuk<br />

boncuktu. Babam bana renkli balonlar alm����, çok sevinçliydim.<br />

Galiba bir piknikti. Hava s�cakt�, aç�k havadayd�k. Güzel bir bahçeydi, beyaz bir masa örtüsü<br />

an�ms�yorum, üzerinde renkli mey<strong>ve</strong> sular� vard� - belki de ben böyle uyduruyorum -. Kalabal�kt�.<br />

Kocaman adamlar vard�, hepsi babam kadar kocaman. Baz� kad�nlar da vard�, hiçbiri annem kadar<br />

güzel de�ildi. Ama hiç çocuk yoktu. S���lm����m, oynamak için öbürlerinin çocuklar��� istiyordum;<br />

��zm�zlan�nca, kocaman amcalar gülmü�lerdi.<br />

"Dur bakal�m Nilsu, daha ö�renciyiz biz. Sana oyun arkada�� getirmeye çok var..."<br />

Anlamam��, çok bozulmu�tum. "Gidip getirin, �imdi getirin çocuklar�����..." Herkes gülmü�tü.<br />

"Nilsu'cu�um, bu ablalarla, abilerin çocuklar� yok ki henüz!" "Biz baban kadar h�zl� de�iliz can�m!"<br />

"Bu gidi�le onun torunu oldu�unda, bizim çocuklar���z olacak..."<br />

"Hah hah ha!..."<br />

Benim d���mda herkes gülmü�tü. Bu �akalar y�llarca sürdü, ama annemle babam da gülmeyi<br />

kesmi�lerdi art�k. Babam sitemli gülümser, annem sinirli sinirli iç çeker olmu�tu. Ben yedi sekiz<br />

ya��ma geldi�imde, ahilerle ablalar�n bebekleri olmaya ba�lam����, ama ben küçük çocuklarla<br />

ilgilenmeyecek kadar ya�lanm����m art�k. Babam yirmi ya��ndayken, ben do�mu�um. Evin küçük<br />

��lunun,<br />

üzerine titrenen o ak�ll� çocu�un henüz t�p fakültesi ikinci s���ftayken 'evlenece�im' diye<br />

tutturmas�, dedemle babaannemi ada-144 mak�ll������rtm�� olmal�. O s�ralar yeni doktor olan halam,


ünlü bir operatörün o�luyla evlenmek üzereymi�. Babam�n bu ani <strong>ve</strong> kesin karar� yüzünden,<br />

halam�n kendi dü�ününü alt� ay erteledi�ini söylemi�ti annem, biraz keyifle.<br />

Dedem, hekim bir aileden gelen ho� bir adamd�. Babaannemin ailesinde de doktor boldur. Ku�aklar<br />

boyu, doktor gelene�i olan ailelerden. Bugün halam�n k�����n <strong>ve</strong> Cem'in de t�p doktoru oldu�unu<br />

dü�ündükçe, bu gelene�in bozulmadan daha uzun süre sürece�ini dü�ünmeden edemiyorum.<br />

San���m babam�n annemle, henüz liseli, meslek sahibi olmayan bir k�zla evlenmesine de�il de,<br />

erken evlenmesine k�zm���� ailesi. Acele etmesinin, annemin gebe kalmas�yla ilgisi oldu�unu<br />

dü�ünüp, önce ni�anlanmalar���, bu bebe�i ald�rt�p, daha ilerde çocuk yapmalar��� ö�ütleyi�leri,<br />

bana �imdi çok ak�lc� geliyor - ben ya�am�yor olacakt�m o halde - ama annem istenmedi�ini<br />

sanm��, al�nm����. Babam� zorlam����. Zaten yufka yürekli olan babam da, bu zorlanmay�<br />

kabullenmi�ti. Bence, bu ortak bir eylemdi, ortak bir karard�!<br />

Ani, acele <strong>ve</strong> beklenmedik bir dü�ünle o�ullar��� evlendiren dedem <strong>ve</strong> babaannem, y�llarca<br />

babamlara maddi yard�mda bulunmu�lar. Babam�n ilk laboratuvar��� dedemin kurdu�unu, laf<br />

aras�nda duymu�tum. Yine de dedemlerle ili�kimiz kopuk kopuk gitti <strong>ve</strong> sonunda koptu. Ne zaman<br />

onlara gitsek - Cem'le ben çok se<strong>ve</strong>rdik bu ziyaretleri; nefis arma�anlar al�r, babaannemin<br />

kuca��ndan inmezdik - annem ya hastalan�r ya da somurturdu. Erkenden e<strong>ve</strong> dönerdik...<br />

"öyle kibirliler ki, doktor olmayanlar� adam yerine koymuyorlar! Yanlar�nda hasta oluyorum<br />

vallahi..." diyordu annem. Acaba öyle mi yap�yorlard� gerçekte?<br />

,Çok yaln�zd� babam. Küçücük bir çocukken alg�lard�m bunu. Ailesiyle ili�kisi azalm����.<br />

Arkada�lar� farkl� bir boyutta ya��yorlard� <strong>ve</strong> o, çoluk çocu�a kar����� 'olgun bir erkek' olmak<br />

zorundayd�.<br />

Hay�r, zorunda de�ildi! E�er kadere inanm�yor <strong>ve</strong> görücü usulüne de ra�bet etmiyorsan�z,<br />

zorunluluk kavram��� kullanmak hakk�na sahip de�ilsiniz!<br />

Poh-pohlanmak <strong>ve</strong> muhtaç olunmak duygulan... Bu ikisi, ne çok erke�i k�sk�vrak ba�lar. Bu<br />

duygular bitti�inde ya da azald���nda, bunlar üzerine kurulan ili�kiler de tökezler... Bana kal�rsa,<br />

annemle babam�n ili�kisi bu noktada tökezledi <strong>ve</strong> tükendi. Peki ama, Selen'le babam�n ili�kisi?<br />

Onlar�nki hiçbir zaman bu zemine dayanmad� ki...<br />

"Selen'le ayr�ld�k k���m, olmad�!" Babam�n bana ihtiyac� vard�, içim s�zlayarak sabahki ilk saat<br />

stüdyomu ast�m <strong>ve</strong> bir pastanede kahvalt� ettik.<br />

"Onu bir türlü mutlu edemedim. Belki de ben kad�nlar� mutlu edemiyorum Nilsu! Yaln�z<br />

ya�amal���m, kim bilir?..."<br />

Çok i�tahs�zd�, avurtlar� çökmü�tü, gözleri kan çana�� gibiydi. Annemin arkas�ndan a�lad��� o<br />

sabah, pencerenin pervaz�na dayanm�� buldu�um hali geldi akl�ma. Ona yine öyle sar�lmak, beni<br />

kucaklamas���, öpmesini hissetmek iste�i yükseldi içimden. Ne kadar olmu�tu? Kaç y�ld�r hiç böyle<br />

eskisi gibi kucakla�mam��, kokla�-mam����k...<br />

"Belki de bir erke�e çok yak�n olacak ancak iki kad�n vard�r bütün hayat�nda..." çok merakland�m;<br />

kim acaba?<br />

"Annesi <strong>ve</strong> k���!"<br />

inanm�yorum, oyunbozanl�k bu! Babam, benim babam söyle-memeli bunu... Hay�r, sar�lmak<br />

istemiyordum ona. Fakat sormak istiyordum, hep merak etti�im o �eyi, sormak için ç�ld���yordum.<br />

Cem'in hastaland��� o gece, annemle yatak odas�nda uzun süre ne yapt�klar��� sormak <strong>ve</strong><br />

��renmek... Selen, onu evde beklerken babam ?..<br />

"Çok yorgunsun baba, git dinlen biraz. Sonra konu�uruz." "Art�k Selen'de kalm�yorum Nilsu.<br />

Kendime bir ev bulana kadar, Lab'da kalaca��m..." "Selen'le konu�urum baba." Gözlerinden k�sac�k<br />

����lt�lar geçti. "Bu kez çok kararl�, kesinlikle gidiyor." Demek, ilk kez olmuyor bu? Gidiyor mu,<br />

nereye gidiyor? "Amerika'ya dönüyor!" Selen de mi? O da m�? O da m� 'terk' ediyor beni? Ve...<br />

1YS10<br />

��*<br />

47


Selen e�yalar��� topluyordu. Yorgundu. Yüzü hâlâ ���, gözleri k�rm���, sesi k���k, ama daha<br />

dingindi. Kap��� aç�p, kar����nda beni görünce, hiçbir �ey söylemedi. Gülümsemedi. Kap��� aç�k<br />

��rak�p' dönüp gitti. Pe�inden girdim.<br />

"öbür tarafa, sehpan�n üzerine kitaplar y����m, git bak, be�en- | diklerini al Nüsü. Yerdekilere<br />

dokunma, onlar baban�n."<br />

Kitap kimin umrunda, hayat�mdaki en önemli kad�n terk ediyor bizi!<br />

"Sen de gidersen pek kimsem kalmayacak Selen!"<br />

ikinci kez 'sen' diye hitap ediyordum ona.<br />

O anda gerçekten inanarak söylemi�tim bunu. Yar�m a��z güldü Selen, a����� çarp���p 'h�h' dedi <strong>ve</strong><br />

çantas��� haz�rlamay� sürdürdü.<br />

"Sen art�k güçlü bir insans�n Nilsu, ayakta kalmak için, bundan f sonra kimseye ihtiyac�n<br />

olmayacak."<br />

Sesinde y�lg�nl�k, gerginlik <strong>ve</strong> kuruluk vard�. Benimle konu�mak istemedi�ini hissediyordum <strong>ve</strong><br />

ona hak <strong>ve</strong>riyordum. Alt� y�l az de�ildi, alt� y�ld�r babamla birlikteydi <strong>ve</strong> �imdi gidiyordu.<br />

Onu yaln�z b�rakmal�yd�m, gitmemi istedi�ini de biliyordum,;! ama bu son �ans�md� <strong>ve</strong> kullanmak<br />

istiyordum. Engel olmal�yd�m,? gitmesine engel olmal�yd�m. Demek ki, o s�ralar hâlâ bir kad�nla,<br />

bir erke�in aralar�ndaki ili�kiyi ancak kendilerinin ya�atabileceklerini, dostlar�n, akraba <strong>ve</strong> hatta<br />

çocuklar�n bu konuda hiçbir �ey yapamayaca���� bilmiyormu�um.<br />

"Kürtaj olay��� biliyorum. Ama senden de duymak isterdim, ne de olsa, benim karde�im olacakt�..."<br />

Saçmalam����m. 'Beni kovacak' diye bekliyordum, ama öyle | yapmad�.<br />

"Baban m� anlatt� sana?"<br />

����rm����. Galiba, babam�n bana anlatm�� olmas��� istiyordu. Yan�ma gelip, yüzüme bakt� dikkatle.<br />

Yalan söyleyemedim, ba���� J yere e�dim, gözlerimi kaç�rd�m. Onun da istekleri, hayalleri <strong>ve</strong> zaaflar�<br />

oldu�unu dü�ünüyordum. Neden do�mam���� o bebek? Kim istememi�ti? Babam m�, Selen<br />

mi? Babam çocuk se<strong>ve</strong>rdi, ama Selen mi gü<strong>ve</strong>nememi�ti babama? ili�kilerinin yürümeyece�ini mi<br />

görmü�tü de...<br />

"Neden?" Sesim ç����k gibi ç�km����. Beni duymam�� gibi çantalar��� haz�rlamaya koyuldu, kald���<br />

yerden.<br />

"Bizim yüzümüzden mi?" dedim.<br />

"Hiçbir �ey ba�kalar���n yüzünden de�ildir Nilsu!" Sesi otomatik telefon makineleri gibiydi.<br />

Yapabilece�im hiçbir �ey yoktu. Beni dinlemiyor, konu�muyor, görmüyordu. Çok çaresiz hissettim<br />

kendimi; çeresiz, beceriksiz <strong>ve</strong> yaln�z! Beceriksizdim, i�e yaram�yordum <strong>ve</strong> kendimi sevmiyordum;<br />

o anda, orada. Kanepeye oturup, ba���� ellerimin aras�na saklad�m <strong>ve</strong> kat�la kat�la a�lad�m.<br />

Hiç ili�medi Selen. Ama a�lamam bitti�inde yan�ma geldi, elimi tuttu.<br />

"Senden de, Cem'den de hiç nefret etmedim. Hatta ne annenden, ne de ba�kas�ndan. Bunu böyle bil<br />

Nilsu. Eski sevgililer, yaln�zca birer an���r sonuçta. Ama çocuklar öyle de�il, onlar eskimiyor,<br />

aksine her gün daha canlan�yorlar... Çocuklar geçmi�in istenmeyen yanlar��� da cebimizde ta��tan<br />

cüzdan gibidirler. Sana gelince, sen çok özeldin. E�er ak�ll� bir k�z olmasayd�n, sana k�zabilirdim.<br />

E<strong>ve</strong>t, k�zabilirdim. Beni k�zd�rmak <strong>ve</strong> üzmek için çok u�ra���n."<br />

Sustu, yüzüme bakt�. Bir tutam gülümseme yay�ld� yüzüne.<br />

"Hem sonra... insan kendi çocuklu�una k�zmaya k�yam�yor ki!..."<br />

Bilmiyordum. Beni kendine benzetti�ini hiç bilmiyordum. Sevindim! Beni yava�ça kald�rd�, kap�ya<br />

do�ru götürdü, kap��� açmadan önce durdu:<br />

"Bir gece Cem hastalanm����, baban sizin e<strong>ve</strong> gitmi�ti, hat�rl�yor musun?"<br />

Nefesimi tuttum. O geceyi hiç unutam�yorum ki...<br />

"O gün ö�renmi�tik gebe oldu�umu. Baban iki gün buraya dönmedi."<br />

Kap��� açt� <strong>ve</strong> beni usulca d��ar� iteledi.<br />

Üç ay sonra ayn� havaalan�ndan, bu kez Selen'in uça����n ard�ndan el sall�yordum. Yaln�zca iki<br />

büyük valizle gitmi�ti. E�yalar���n<br />

147


ço�unu bana b�rakm��, sonuna dek babamla ilgili konu�maklar onu bana olumsuzlamaktan<br />

kaç�nm����. 148 Selen'i h��� kesilmi� bir araba gibi görüyordum. H�z yapmay al�����ken, babam�n<br />

���r <strong>ve</strong> temkinli temposuyla yava�lam���� san] ki. Bence hepsi buydu! Hepsi, yaln�zca bu kadard�!<br />

Babam darmada����kt�. Selen gidene dek ümidini yitirmedi, dil rendi, ama sonra pani�e kap�ld�.<br />

Belki de �imdiye dek kendini tan�] yacak hiç vakti olmam���� <strong>ve</strong> art�k yüzle�mekten kaçmak için<br />

hid bahanesi de yoktu.<br />

Çok beklemedi <strong>ve</strong> uza�a gitmedi. Ertesi y�l laboratuvar���n kari ����nda, y�llard�r para i�lerini<br />

yürüttü�ü banka �ubesinin müdiresi �ule Han�m'la evlendi. �ule Han�m <strong>ve</strong> onun ilk evlili�inden iki<br />

kül çük k���yla birlikte, ayn� mahalleye yerle�tiler. Benim d���mda kimi se ����rm�� görünmedi bu<br />

��e.<br />

48<br />

Nergis!<br />

Ne güzel <strong>ve</strong> zarif bir çiçektir nergis.<br />

Nergis. Ner-gis. Farsça olmal�? Ne çok yak���r, ablas���n uzu�j boyunlu güzelli�ine. Müzi�i ne çok<br />

uyar onun sal���mlar�na...<br />

öyle güzeldir ki, sudaki suretine â��k olan Yunanl� genç, Narcis] sus çiçe�ine dönü�ür mitolojide.<br />

Elbette Cahide Han�m'd�; "K���m olursa ad� Nergis, o��� olursa büyük dedemin ad� Teoman olsun,"<br />

diyen.<br />

Bir de Sitare'si var: "Nergis Sitare Ertan." Y�ld�z demekmi� Ama bunun nereden geldi�ini bilmiyor<br />

Teoman. Neden ablas���r göbek ad� Sitare'dir, kimse bilmiyor. Belki Neyyire Han�m, bir tek| o<br />

biliyordur? Ama konu�muyor ki...<br />

Kars'a yak�nlarm��, güçlükle ebe bulmu�lar. Do�um zor, zahmetli olmu�sa da, iri, sa���kl� bir<br />

bebekmi� Nergis. Cahide Han�m çok gururlanm�� k���yla. Daima da gururlan�rd� ama, nedense<br />

birçok anne-k�z aras�ndaki o garip gerilim, tuhaf çeki�me, gerçek sevgi <strong>ve</strong> hayranl�klar���n ortaya<br />

��kmas��� engellerdi. Her k�z annesinin yanl��lar��� yinelemekten delicesine korkup, ayn� zamanda<br />

ona benzedi�ini gördükçe, sevgi <strong>ve</strong> nefret aras�nda böyle bocal�yor belki de?...<br />

Her anne-k�z biraz da bu nedenle korkunç bir çekim alan�nda, itici bir güce, �iddetle direniyor belki<br />

de... Anne-k�z ili�kisinin o h�rç�n rüzgârl� yüksek tepeleri, bütün s�rlar�yla Teoman'a kapal���r. Bir<br />

tür- 149<br />

lü çözemez! K��� Deniz'le Zeynep, annesiyle Nergis <strong>ve</strong> daha sonra -----<br />

Nilsu'yla onun annesi Nilgül aras�ndaki esrarengiz ili�kiler...<br />

Belki de kendisiydi. En büyük sorun kendisiydi. E�er Cahide Han�m, o�luna böyle hayran <strong>ve</strong> ilgili<br />

olmasayd�, Nergis'le anla�man�n yollar��� daha dikkatle arayacak, Nergis de karde�ini k�skanmayacakt�.<br />

"Sen tam bir yengeçsin Teo!" derdi Nergis.<br />

"Annesine dü�kündür yengeç erkekleri. Duygusal, ütopik, çok heyecanl� <strong>ve</strong> dirençsizdir. Eh,<br />

Karadeniz'de do�man da, biraz 'Laz'hk katm����r sana... i�te kar����zda gerçek bir Teoman!"<br />

Gülerek söylerdi ama içinde yeterli dozda sitem <strong>ve</strong> ele�tiri bulunurdu.<br />

'Annemi elimden ald�n', "Devrimcili�inde ütopyan�n dozu fazlayd�', 'Seni zay�f buluyorum', 'Safs�n,<br />

herkese hemen inan�r, sonra ac� çekersin!'vbg...<br />

Sonra dayanamaz, gelip sar���rd� karde�ine.<br />

"Yine de, iyi ki vars�n Teo, annemin yadigâr���n bana," derdi.<br />

"Van Gogh da karde�i Theo'ya yak�nd�, siz ada� say���rs���z."<br />

Acaba böylece kendisini, anla��lmam�� Van Gogh la m� özde�le�tiriyordu? Anlamaya çal��mam��<br />

��yd� ablas���, ilgilenmemi� miydi onunla? Bencil bir oburlukla annesinin tüm sevgisini <strong>ve</strong><br />

ilgisinin i�tahla çi�nerken, hiç dü�ünmemi� miydi Nergis'i?<br />

"Bertolucci senin saçlar���, sakal��� keser, '1900' filminde Robert De Niro'nun rolünü <strong>ve</strong>rirdi sana."<br />

Oysa, ba�ka bir kad�n, ayn� filmdeki direngen <strong>ve</strong> aktif proleterin; Gerard Depardieu'nün rolüne<br />

uygun bulacakt� onu. Nilsu, onu bir erkek olarak, bir insan, bir yeti�kin, bir dost, bir sevgili olarak


tan������. Ama Nergis, onun bebekli�ini, çocuklu�unu, delikanl�������, onun ruhunun olu�umunu<br />

biliyordu...<br />

Hangi kad�n daha iyi tan�r bir erke�i; k�z karde�i mi, sevgilisi mi, annesi mi? Bir erke�in<br />

ya�am�ndaki bu üç önemli kad�na sunaca��, üç farkl� yüzü <strong>ve</strong> ruhu olabilir mi?<br />

Belki de Robert De Niro'yla, Girard Depardieu'nün oynad�klar� ki�ilikler, asl�nda birbiri içinde yer<br />

alan iki parçan�n, ayr� kimliklerde bask�nla�an farkl� uzant�lar���r?<br />

iki kez üst üste o uzun '1900' filmim izledi Teoman. Sonunda: "Kar��tlar�n birli�i olmal�," dedi.<br />

"ikisi de var bende, herkes kendi istedi�i yüzümü seçiyor, gör-mek için..."<br />

Keyiflendi. <<br />

49<br />

���k, çok yak���kl�, bütün k�zlar�n hayranl�k, erkeklerin de biraz k�skançl�k duydu�u bir delikanl�yd�.<br />

Nergis'le ayn� ya�tayd�lar. Hukuk fakültesinde ayn� s���fta okurken tan����lar.<br />

Ad� gibi parlakt�. Sa���kl� bedeni, sporla geli�tirilmi� adaleli kollar�, çok dikkat çekici bir profili<br />

vard�.<br />

"K�z olsayd�m, mutlaka ben de I��k'a tutulurdum," derdi Teoman.<br />

Ünlü bir ceza avukat���n o�luydu, bir y�l AFS1 bursuyla Amerika'da okumu�, girdi�i her yerde,<br />

bütün bak��lar� üzerine toplamaya al�������.<br />

Nergis'le I��k'�n a��� okulda dillere destan oldu. öyle yak���yorlar, öyle iyi anla��yorlard� ki, herkes<br />

çabucak kabullendi bu a���. Örnek gösterilen, 'ömür boyu' sürece�ine inan�lan bu a�k, yald�zl� bir<br />

çerçe<strong>ve</strong>yle de süslenip, duvara as�ld�.<br />

Hilmi Bey yeni ölmü�tü. O�lu Teoman'la <strong>Ankara</strong>'dan, istanbul'a ta��nan <strong>ve</strong> art�k daha hafiflemi�<br />

izlenimi <strong>ve</strong>ren Cahide Han�m, iki y�ld�r istanbul'da ö�renim gören k�����n, erkek arkada��yla o<br />

��rada tan����.<br />

Be�endi�ini gizlemedi. Be�enmi�ti I��k'�.<br />

"Ho� bir delikanl�. Bu kadar yak���kl� olmas� mesele ç�kartmaz umar�m," dedi Teoman'a.<br />

Asl�nda ho�nut de�ildi. Nergis'in erken bir evlilik yapmas��� istemiyordu.<br />

"Mutlaka meslek sahibi olmal���n Nergis! Bir kad���n en k�ymetli mesle�i, 'anne' <strong>ve</strong> 'e�' olmadan<br />

önce sahip olaca����r."<br />

1. AFS: American Field Servise (Y.Ç.)<br />

Kendisine kar���lmas�ndan hiç ho�lanmayan Nergis, homurdanarak geçi�tirir, annesinin yanl�����<br />

yinelemeyece�ini imâ ederek, Cahide Han�m'� incitirdi.<br />

Okul bitmeden gizlice evlendiler. Küçük, izbe, berbat bir evde ya�amaya ba�lad�ktan sonra, aileler<br />

durumu ö�rendi�inde, ikisi de daha iyi bir e<strong>ve</strong> ta��nmak konusunu �iddetle reddettiler.<br />

Atak, zeki, cesur <strong>ve</strong> güzel, en önemlisi çok gençtiler. I��k, ailesinin d���nda, onlar�n yard���<br />

olmadan bir �eyler ba�armak, kendini kan�tlamak tutkusuna kap�lm��, önce okulun en güzel <strong>ve</strong><br />

ba�ar��� k����� seçmi�, sonra da gizlice evlenmi�ti. Nergis'se, tamamen I��k'�n p���lt���na tak�lm��,<br />

büyülenmi�çesine dönüyordu onun çevresinde. 'Profesyonel devrimci' olaca���� aç�klad�ktan sonra<br />

okulu b�rakan <strong>ve</strong> yasa d��� derneklerde çal������ için saklanarak ya�ayan I��k, Nergis'in gözünde<br />

iyice tannla����, dokunulmazl��� artm����, iki y�l sonra Nergis okulu bitirdi <strong>ve</strong> solcu bir avukat�n<br />

yan�nda çal��maya ba�lad�. Hem evliydi, hem bekâr, hem de dul. Asla I��k'tan söz etmiyor,<br />

ettirmiyor ama onunla oldu�u izlenimi yarat�yordu.<br />

���k'�n ad�ysa, yaln�zca 'arananlar' listesinde duyuluyor, polis Nergis'i s�k s�k s��������yordu.<br />

O s�ralar Teknik Üni<strong>ve</strong>rsite'de ö�renci olan Teoman da devrimciydi ama o, a�k <strong>ve</strong> sanattaki<br />

devrimden dem vuruyordu daha çok. Zeynep'le o y�llarda tan�����, o heyecanl� ruhuna çok uyan<br />

ortam�n hareketlili�i <strong>ve</strong> debdebesiyle delice tutulmu�tu k�za.<br />

Cahide Han�m bu olup bitenlerden s���lm��, erkenden tuhaf bir evlilik yapan k�����n ard�ndan,<br />

��lunun, özellikle o�lunun da ayn� 'yanl��' yola sapaca�� kayg���yla, öfkelenerek kö�esine<br />

çekilmi�ti.


Zeynep'le Teoman, Teknik Üni<strong>ve</strong>rsite'yi bitirdikleri y�l evlenip, hemen ard�ndan da k�zlar� Deniz<br />

do�du�unda Cahide Han�m'm yüzü derin hayal k���kl��� çizgileriyle dolmu�tu.<br />

���k'�n tutuklanmamak için yurtd���na kaç�p, izini kaybettirdi�inin hemen ard�ndan, bir iki y�l sonra<br />

Zeynep tutuklan�p, 'içeri' at�lm����. Türkiye, yasaklar�n, k���mlar�n <strong>ve</strong> �iddetin gölgesine girmi�ti bir<br />

kez daha...<br />

Bo�anmalar� da birbirine yak�n <strong>ve</strong> benzer cereyan etmi�tir iki karde�in. Birisi tutuklu kar�����n<br />

iste�iyle, öbürü kaçak kocas���n ard�ndan, rahat b�rak�lmak için. Ayn� y�l!<br />

Hiç çocu�u olmam���� Nergis'in. I��k'tan hâlâ bir haber alamam��, ama umutla bekliyordu onu.<br />

Kendini yaln�zca i�ine adam�� <strong>ve</strong><br />

151<br />

sanki erkeksiz ya�amaya and içmi�ti. Annesinin ölümünden sonra bir ba��na, annesinin evinde<br />

ya��yordu. T�pk���ark�daki gibi: 152 "Where do you go to my lo<strong>ve</strong>ly.<br />

When you are alone in your bed."1<br />

Nergis, ne tam olarak annesiydi, ne karde�i, ne ablas�. O çok özel bir yerde, belki de yaln�zca<br />

kad�nlar�n önemli roller oynad��� bütün hayat� içinde, Teoman'�n annesi, iki kar���, sevgilileri, k���,<br />

Neyyire Gömüç <strong>ve</strong> Nilsu'nun ördü�ü incecik ipek yolunda, hepsinden biraz bir �eydi.<br />

Nergis, biraz annesi, biraz karde�i, k��� <strong>ve</strong> sevgilisiydi!<br />

50<br />

21 A�ustos 1985, istanbul, Sevgili Selen,<br />

Mektubuna nas�l sevindim, bilemezsin. Son zamanlarda yaln�zca k�sa k�sa kartlar�n geliyor, daha<br />

çok 'haberler' getiriyordu bana. Oysa mektup, hele uzun uzun kendini anlatt���n mektubun,<br />

duygular��� da ta���� buraya <strong>ve</strong> ben, seni görmü�, kadar mutlu oldum.<br />

Mike da çok az yaz�yor bana. özellikle, Brezilya'dan ayr���p Amerika'ya gideli beri, azaltt�<br />

mektuplar���.<br />

'Sonunda köklerine dönüyor insan' galiba? Yoksa genellememek mi gerekir bu durumu?<br />

Demek onunla New York'ta bulu�up, iki gün birlikte eskileri and���z. Do�rusu sizi k�skanmad�m<br />

diyemem. 'Ah benim k�skançl�klar�m', de�il mi? Yok, hay�r, biraz daha kontrollü duygular�m art�k.<br />

Senden a��rd����� itiraf etti�im, Mike'm arma�an� o kitaptan 'disiplinci olumlu kullanmak fikrini<br />

edineli beri... Yine de çok ba�ar��� de�ilim Selen.<br />

Mike'm keyifli oldu�unu duymak, beni sevindirdi. Çünkü bana yazd��� son kartlar, müthi� patetikti.<br />

Lütfen onu kolla, 'intihar� m geciktirmeye çal��. Bu dünyada kaç tane Mike var, Allah a���na?<br />

Bana birlikte yazd�����z kart�, bürodaki panoma ast�m. Sahi babas���n evine yerle�mek konusunda<br />

ciddi mi? Wisconsin'e?<br />

1. Yata��nda yaln�zken, nereye gidiyorsun sevgili (Y.Ç.)<br />

Ah, e<strong>ve</strong>t, biraz böbürleneyim �imdi. Çünkü do�ru hesaplam����n <strong>ve</strong> ben taze bir mimar�m art�k!<br />

E<strong>ve</strong>t, iki ay önce mezun oldum. Bunun bende yaratt��� en önemli duygu; 'rahatlama' oldu!<br />

Art�k profesyonelim; kimse 'ö�renci', 'deneyimsiz' yakla����yla gelemez bana. Çünkü dört y�ldan<br />

fazla i� deneyimim <strong>ve</strong> bana özgürlük <strong>ve</strong>ren bir kâ��t parças�; diplomam var.<br />

Senin eski büronun orta�� Murat (Bey), maa���� art�rmay�, proje �ef yard�mc�����, istersem �antiye<br />

�efli�i önerdi. Reddettim.<br />

Büyük bir Japon-Türk ortak projesine süper transfer oldum, güzel bir çat�kat� kiralad�m, yava�<br />

yava� keyf�mce dö�üyorum - senin masan, lamban <strong>ve</strong> kitaplar�nla <strong>ve</strong> art�k yaln�z ya��yorum.<br />

Sevdim! Yaln�z ya�amay�, ak�amlar� sessiz bir evde, tek ba��ma kitap okumay�, müzik dinlemeyi,<br />

gitar çalmay�, TV izlemeyi sevdim. Bazen arkada�lar�m geliyor, birlikte Çin yemekleri pi�iriyoruz,<br />

bazen erkek arkada��m yat�ya kal�yor. Ama yata��mda yaln�z uyumay� daha çok seviyorum.<br />

�imdiye dek, yan�nda rahat uyudu�um bir erkek olmad�, îtte ayr� yatakta, ille uykum benim<br />

olacak...<br />

Erkek arkada� konusundaki endi�elerini ciddiye alm�yorum. E<strong>ve</strong>t, nihayet ya� fark��� on be�in<br />

alt�na ancak indirebildim, ama genç erkekleri de çok toy, beceriksiz buluyorum, Sanki erkek


karde�imlermi� gibi, geliyor bana. Hem sonra, ne varm�� olgun erkeklerde? Üstelik bu �imdilik,<br />

otuz ya�lar���n sonlar�ndaki erkeklere denk dü�üyor ki, hiç de fena bir ya� de�il!<br />

Murat dedi�im, elbette senin eski bürodaki ortak Murat Bey'di. O ili�ki biteli çok oldu. Neredeyse<br />

bir y�l. Evlilikten, birlikte ya�amaktan söz etti�i gün, bitti. Kimseye ba�lanmak istemiyorum. Terk<br />

edilmek, ancak ba�lan�nca gerçekle�ir, unutma Selen!<br />

Tiyatro ele�tirmeni de�il, tiyatro yönetmeni Sadun Gülberk, e<strong>ve</strong>t o uzun bir ili�kiydi, yedi ay falan<br />

sürdü. Ama k�skanç bir adamd� <strong>ve</strong> oyuncu çocuklardan bile nem kap�yordu. Sanki yirmi be�inde<br />

delikanl�lara bakarm���m gibi. Ama Sadun Gülberk, Murat'tan önceydi.<br />

�imdi Hakan diye biri var. Bu da mimar, inanmayacaks�n ama benden yaln�zca on ya� büyük.<br />

Kendi evinde, kendi ya�am��� kurmay� ba�arm�� birisi. Be�eniyorum onu. Ama öyle, â��k olmaya<br />

falan hiç niyetim yok!<br />

Babam� sormuyorsun hiç, ama ben yazay�m, iyice içine kapand�,<br />

153<br />

varsa yoksa i�i, art�k deneyler, projeler pe�inde co�kuyla ko�tu�unu hiç görmüyorum. Hâlâ<br />

laboratuvarda yat�p kalk�yor. Haftada bir, bazen 154 iki kez görü�üyoruz.<br />

En son, diploma törenime geldi. Pek gururluydu. Annem - aman ne iyi ki - yurtd���ndayd�, galiba<br />

Kanarya Adas� gibi bir yerlerde, gelemedi törene.<br />

Seni sordu babam: "Selen nas�lm��, mutlu mu?" diye.<br />

Asl�nda 'yaln�z m���n?' diye merak ediyor, ama gururuna yedire-miyor tabii.<br />

"Selâm söyle, kendine iyi baks�n," dedi, yan����� beklemeden.<br />

"Ak�ll���r, güçlüdür, mutlaka üstesinden gelir," diye m���ldand�.<br />

"Böyle olmak, kad�nlara çok pahal� bir faturaya patl�yor, de�il mi baba?" demedim. Öyle yorgun <strong>ve</strong><br />

keyifsiz ki; biraz ac�yor muyum ne?<br />

Babam Cem'i sordu sonra. Cem, <strong>Ankara</strong>'da T�p Fakültesinde ö�renci, biliyorsun. Çocuk bizlerden<br />

kaçabilmek için gitti <strong>Ankara</strong>'ya, bence. Müthi� 'inek' bir ö�renci, benim gibi de�il, birinci olmak<br />

için çal������na eminim.<br />

Cem'le ili�kimiz biraz daha düzeldi, istanbul'a geldi�inde bende kal�yor, derslerini, planlar���<br />

anlat�yor. 'Genel cerrahiyle ilgileniyormu�. Ama hiç çocuklu�umuza, sorunlu y�llar���za<br />

de�inmiyor, kaç�yor. Acaba sorunlu y�llar bitti mi?<br />

Babam da öyle de�il midir Selen? Tart��maktan, sorunlar��� aç�p, incelemekten âdeta korkmaz m�?<br />

Acaba erkekler yanl��lar�n, sorunlar�n konu�ulmas�na neden alerji kap�yorlar? Yoksa 'genelleme1.'<br />

mi diyorsun yine?<br />

, Çok uzun yazd�m, ama daha yazmak istedi�im çok �ey var. Seni<br />

çok özledim. Tam seninle dostluk edebilece�im döneme eri�mi�ken...<br />

istedi�in kitaplar� paket yapt�m, yolluyorum. Art�k ne zaman ula��r eline bilemem. P�nar Kür,<br />

Tomris Uyar, Orhan Pamuk, Latife Tekin <strong>ve</strong> Mehmet Ero�lu'nun son kitaplar�, bir de Attila ilhan<br />

<strong>ve</strong> Metin � Elo�lu �iirleri var.<br />

Sana pek çok selam yolluyorum, kabul et!<br />

Taze mimar: N�ku Baran.<br />

51<br />

l Ekim 1985, New York, Sevgili Taze Mimar,<br />

Yollad���n kitaplara çok te�ekkür ediyorum. Bayram ettim billahi. Bu arada iki kez seni evinden <strong>ve</strong><br />

bürodan arad�m, ikisinden de 'ayr�ld�' dediler. Merak ettim, sonra ikisini de de���tirdi�im<br />

hat�rlad�m. Ama yeni telefonlar�n yok bende. Yaz bana.<br />

Mike son günlerde çok heyecanl�, telefon edip, müthi� bir haber <strong>ve</strong>rdi. Babas���n el yazmas�<br />

defterini bulmu�. 'Günce' galiba. Sevinçten ç�ld�rm�� gibiydi! San���m sana bu konuda yazacak,<br />

belki yazm����r bile.<br />

Evimi biraz düzene soktum say���r. Duvarlar�n kâ��tlar��� yenilettim, eflatun perdeler takt�m. Bir<br />

de, bil bakal�m ne ald�m? imkân� yok bilemezsin.


Bir kedi ald�m! E<strong>ve</strong>t, çoktand�r dü�ünüyordum bunu ama, sonunda al��<strong>ve</strong>ri� etti�im çar��<br />

sitesindeki pet shop''a u�rad�m <strong>ve</strong> nefis bir bebek-kedi ald�m. Üç renkli!<br />

"Üç renkli kediler di�idir!" Kim söyler? Baban tabii. Do�ru ama bak; dikkat ediyorum, hep öyle<br />

����yor. Benim üç renkli k�����n, biraz erkeksi bir ad� var: Ernesto! O da Mike'dan esinlenerek<br />

oldu... Onun me�hur Hemingway'inden...<br />

Buradaki ya�ant�m yava� yava� düzene giriyor. Neredeyse bir y�l oluyor geleli, hatta daha fazla,<br />

ancak düzenimi kurabiliyorum. Her �eyi öyle de���mi� buldum ki, aradan geçen y�llar, b�rakt���m<br />

dinamik, yenilikçi <strong>ve</strong> aktivist Amerikan toplumunu tutucu, gelenekçi, müthi� criminal2 bir �ekle<br />

dönü�türmü� sanki. Ya da ben bunlar� daha yeni kavr�yorum. Belki de toplumun yap�����<br />

yönlendirenleri, asl�nda toplumun kendisi belirliyordur. Bilmiyorum! Ke�ke sosyoloji çal��sam<br />

biraz. Belki bir master program�na kaydolurum. Kendim için.<br />

1. Hayvan dükkân� (Y.Ç.)<br />

2. Suçlu (Y.Ç.)<br />

Baz� ak�amlar ofisten arkada�larla ç���yoruz. Greenwich Village'a, bir iki kadeh bir �eyler içmeye,<br />

bazen sinemaya falan.<br />

Bazen de annemlere yeme�e gidiyorum. Öyle farkl� bir boyutta ya��yorlar ki... Sürekli<br />

konferanslar, yolculuklar, toplant�lar, a���lar, diplomatik yemekler, vbg...<br />

Çocuklu�umdan beri beni son derece s�kan, çok programl�, plânl� <strong>ve</strong> bütün hareketlili�ine kar��n,<br />

çok dura�an bir ya�am! Halbuki, ne çok arkada��m bana özenirdi...<br />

Ama önemli olan, sonuçta ailemle kar����kl� anlay�� içinde olmam�z, ilk y�llar�n suçlama dolu<br />

yakla��mlar�ndan vazgeçip 'red' yerine 'kabul' dönemine girmi� olmam�z.<br />

Ben de baban� dü�ünüyorum. San���m, hayat�mdaki o 'en çok iz b�rakan' sevgili, baban olacak!<br />

Bazen rüyalar�ma giriyor, sesini, kokusunu, inanmayacaks�n ama dinlerken s���nt�dan patlad���m o<br />

biyolojik deneylerini özlüyorum. Bazen de, bir terapiste gitmeyi dü�ünüyorum. Çünkü onu<br />

unutmam <strong>ve</strong> yeni bir ya�ama ba�lamam gerek. Sa���kl� olmak zorunday�m! Zorunday�z!<br />

Her neyse. Seni üzmek istemiyorum. Bu benim geçmi�im, hayat�m <strong>ve</strong> bunu ben çözmek<br />

zorunday�m.<br />

Seni merak ediyorum. Daha do�rusu, kulaklar��� çekmek istiyorum. Ama bunu daha sonraya<br />

��rak�yorum. Belki de Hakan benim fikrimi de���tirir, ne dersin?<br />

Kitaplara yeniden te�ekkür ederim. Bu ara Carol Joyce Oates okuyorum. Nefis öyküleri var, sana<br />

da yollayaca��m.<br />

Kendine iyi bak.<br />

Sevgilerle.<br />

Bayat mimar, üstelik baban�n eski sevgilisi<br />

Selen.<br />

P.S. -Anneannenin ölümüne üzüldüm. Onu hiç tan�mad�m ama anneanneler güzeldir. Ba��n sa�<br />

olsun.<br />

52<br />

12 Ocak 1986, Wisconsin. Dear Nilsu,<br />

'Gözümün nuru' çocuk, nas�ls�n?<br />

Sana 'gözümün nuru' demeyi <strong>ve</strong> do�umgününü unutmad�m ama üç ayd�r hastay�m.<br />

�imdi sen 'ya�land�m' falan gibi dü�üncelere kap�lm����nd�r çoktan, ama benim gözümde daima<br />

küçüksün, çünkü sen daima benden on alt� ya� küçüksün babe! Mutlu ya�günleri diliyorum.<br />

'Hastayd�m'm anlam�; sürekli ba� a�����, isteksizlik, baz� halüsi-nasyonlar <strong>ve</strong> ���ktan kaçma iste�i.<br />

Yoksa, öyle ate�, kan bas�nc�, öksürük falan de�il.<br />

Fiziksel hastal��� olan aspirin ya da tylenol al�r, ruhu a���yansa karar al�r. öyle yapt�m!<br />

Bir mektup yaz�p, okuldaki i�imden istifa ettim. Böylece sürekli <strong>ve</strong> rutin olarak yapmak zorunda<br />

kald���m bir i�im kalmad�.<br />

Sartre hakl���r!<br />

Sat�n ald���m özgürlük biraz metala��� galiba. Asl�nda özgürlük yoktur!


��imden ayr�lma özgürlü�ümü sat�n ald�m ama bunun yapay bir yan� oldu�unu hissetmeden, keyfini<br />

de çatam�yorum. Ke�ke özgür do�mak gerçekle�ebilseydi... Rahats���m...<br />

Stoik olman�n elli yolu var!<br />

Babam�n defterini buldu�umu Selen mi söyledi? Ba�ka kim olabilir ki?..<br />

Defterler bir harika. Süper! Ucuz defterler oldu�u kesin ama onlara el i�i, kösele ciltler yapm��<br />

babam. S�k el yaz���yla, dantela gibi örmü� sayfalar�, teker teker...<br />

Ah, mutlaka görmeli, dokunmak, koklamaks�n bu defterleri Nilsu. Ancak o zaman hissedebilirsin.<br />

Alt� yüz yirmi yedi sayfa! 627! Bence tam bir hazine. Bir baba, o�luna dahayüklü bir miras<br />

��rakamazd�, o�lunu daha zengin edemezdi!<br />

Kim bilir kaç kez okudum... Ah, yedi, on? Tek tek, sat�r sat�r içtim yazd�klar�m.<br />

158 Bir evlad�n, ebe<strong>ve</strong>yninin mahremiyetine bu denli yakla�mas� ne derece do�rudur <strong>ve</strong> nereye<br />

kadar anlaml���r, bilmiyorum. Bildi�im, �imdi kendimi babama daha yak�n hissediyor olu�um <strong>ve</strong><br />

bu beni ac�tarak mutlu ediyor.<br />

Ona hayran�m Nüsü. Babama hayran�m. Onun yüre�indeki derinlik, ac�ya dayan�kl���k <strong>ve</strong> a�ka dair<br />

inanç, beni büyülüyor.<br />

Pek çok kad�n sevdim, birçok kere â��k oldum, ama babam�n yazd�klar��� okuduktan sonra iyice<br />

anlad�m ki, Onun anneme duydu�u a���n yan�ndan bile geçememi�im. Babam�n Alicia'ya duydu�u<br />

ilgi, tenselin çok ötesinde, tutkuyla sonsuzlu�un kesi�ti�i bir noktada ba���yor.<br />

Tutkusunda al��agelmi� bir sahiplenme, k�skançl�k <strong>ve</strong> yok etme duygular� yok. Tuhaf de�il mi,<br />

tutkusal olmas�na kar��n, bar����l bir insan benim babam.<br />

Annemin bizi terk ettikten sonra - buna asla 'terk' demiyor defterlerinde, 'Alica'n�n özgürlü�ü<br />

seçmesi' tan���m yapm�� <strong>ve</strong> öyle kullan�yor — ba�ka sevgilileri olmas�na ald�rm�yor, kin tutmuyor,<br />

bildi�imiz anlamda k�skanm�yor.<br />

Onlar�n hiç bo�anmad����� yeni ö�rendim <strong>ve</strong> ho�uma gitti.<br />

Sevgisinden, ba�������ndan <strong>ve</strong> tutkunlu�undan öyle çok emin ki... Babam� daha çok, sevginin<br />

kalitesi ilgilendiriyor.<br />

�öyle yaz�ya r defterinde:<br />

"Alicia'y� sahnede izliyorum. Tek kelimeyle: Rezalet! içki <strong>ve</strong> sigara, o güzelim sesini berbat etmi�.<br />

Uykusuzluk, �ahane gözlerinin çevresine halka halka çöreklenmi�.<br />

"Dans ederken ad�mlar��� yanl�� say�yor. Senkronizasyonu kaybolmu�, �ark� sözlerini de<br />

hat�rlam�yor.<br />

"Onu �imdi bu haliyle tan�yanlar s�radan, alkolik, yeteneksiz <strong>ve</strong> zavall� bir kad�n görüyorlar, üçüncü<br />

����f bir sahnede.<br />

" 'Önüne gelenle ç���yor!', 'Kendini ucuza harc�yor!' diye dü�ünüyor olmal�lar. Kimsenin de, onun<br />

'ölesiye sevilmi�' oldu�una inanaca���� sanm�yorum.<br />

"Ben Alicia'y� ba�kalar���n gözüyle görebiliyorum <strong>ve</strong> gördü�üm �eyin bir facia oldu�unun<br />

ayr���nday�m.<br />

"Ama kimse, hiç kimse, onu benim gözlerimle göremiyor <strong>ve</strong> yaln�z ben, bir tek ben bu ayr�cal��a<br />

sahibim!<br />

"Onun, on bir y�l önceki taze, parlak, hayat f����ran, �ahane gözlerini, cil<strong>ve</strong>li, di�i, oynak bak��lar���<br />

bilenler, unuttular �imdi.<br />

"Ben unutmad�m!<br />

"Ben Alicia'm� hâlâ öyle görüyorum, çünkü asl� budur!<br />

"O�luma, annesinin sahnede gördü�ü yorgun, umars�z, savurgan kad�n de�il, asl�nda narin,<br />

çocuksu <strong>ve</strong> haylaz bir prenses oldu�unu anlat�yorum. Mike'a anlat�yorum.<br />

"Anl�yor mu? Bilemiyorum. Henüz on ya��nda. Belki ilerde, belki bir gün...<br />

(.....)<br />

"Mike'�n bir 'anne' imgesi yok. Böyle bir imge geli�medi onda. Alicia özgürlü�ü seçti�inde, o�lum<br />

bir bebekti. �imdi gördü�ü kad�nsa, 'anne' resmine oturmuyor.


"San���m Mike'�n 'baba' kavram� büyüdü, geli�ti, geni�ledi. Sanki daha çok, erkek-erke�e ili�ki<br />

boyutu güçlendi, ilerde bunun s���nt����� çekecek mi? Umar�m çekmez. Umar�m güzel kad�nlar<br />

se<strong>ve</strong>r <strong>ve</strong> sevilir...<br />

"(...) Onun güçlü, kendine yetecek, sa�lam <strong>ve</strong> dengeli bir insan olmas��� istiyorum. Karde�i <strong>ve</strong><br />

annesi eksik. Ben? Ben yolculuktay�m...<br />

"E<strong>ve</strong>t, güçlü olmas� için çal���yorum. G�das�na dikkat ediyorum. Ço�u günler ben yemek<br />

yemiyorum, ona bol protein <strong>ve</strong> enerji dolu g�dalar yediriyorum.<br />

"Okula gidemedi�i için, bütün derslerini ben çal������yorum. Co�rafyaya <strong>ve</strong> edebiyata ilgisi fazla.<br />

Günde üç saat benimle, iki saat kendisi okuyor.<br />

"Okuyaca�� kitaplar konusunda çok açgözlü. �u s�ra en çok Stein-beck'i seviyor. Ona �iir<br />

okuyorum. Büyülenmi� gibi dinliyor.<br />

"Bak��lar� bir derinlik kazand�. Bazen gülü�ünde öyle bir haylazl�k, a��z k�vr�mlar�nda öyle bir<br />

müstehcenlik görüyorum ki, Alicia gü-lüyormu�gibi irkiliyorum.<br />

"Belki de Mike benim tutkular�ma, annesinin yaramazl����� katacak, belki de iyi bir yazar<br />

olacakt�r? Kim bilir?<br />

"(...) Çoktan kendi ya�ant��� yitirdim ben. Ne Alicia's�z, ne de<br />

159<br />

Mike's�z olabiliyorum. Sonuçta ben yok oldum, yerimi bir kad�nla, bir çocuk ald�. Yani di�i bir<br />

yeti�kinle, bir erkek çocuk. 160 "Bu noktada dü�üncelerim beni tuhaf bir rüzgârla<br />

sürüklüyor...<br />

Tuhaf, çok irkiltici ama galiba gerçek... Sürükleniyorum, uçuyorum<br />

...<br />

"Yoksa ben, hep bir kad���n hayat��� ya�amak isteyen, çocuk ruhlu bir erkek miyim? Gerçek 'ben'<br />

bu mu? Kimim ben? Alicia'y� se<strong>ve</strong>n erkek mi? Mike'�n babas� m� yoksa ?..<br />

"Gökgürültüsüne yaz��� yan��� al�yorum. T.S. Eliot'm f���ldad��� mesaj�, aynen al�yorum.<br />

" 'What the thunder said'<br />

Here is no water, but only rock/Rock and no water and sandy road. (___) Who is the third, who<br />

walks always beside you?/When I count, there are only you and I together/But when I look ahead<br />

up the white road/There is always another one walking beside you/Gliding wrapt in brown mantle,<br />

hooded/I do not know whether a man or a woman - But who is that on the other side of you?'"<br />

Böyle diyor babam, ama ayn� soru benim içimde de sürüyor Nüsü. Kim bilir, o hep benim yan�mda<br />

yürüyen? Babam m�, Hemingway mi, London m�? Hangisinin hayaleti? Yoksa annem mi?<br />

Bilmiyorum! Yürüyorum, yürüyorum <strong>ve</strong> yürüyorum. Sizin folk �airinizin çok güzel dedi�i üzere:<br />

"Uzun ince bir yolday�m/yürüyorum gündüz gece..."<br />

Sen kendine iyi bak, iyi ol <strong>ve</strong> kendini sev!<br />

Dostun,<br />

Mike.<br />

1. Gökgürültüsünün söyledikleri<br />

Burada su yok, yaln�zca kaya var/ Kaya. Hiç su yok <strong>ve</strong> kumlu yol/(...) Kimdir o hep yan�nda<br />

yürüyen üçüncü ki�i?/ Say�yorum, yaln�z sen <strong>ve</strong> ben var�z, ikimiz/Ama ba���� kald���p da, beyaz<br />

yola bak�nca/Hep biri daha var yan�nda yürüyen/Bilmiyorum, kad�n m���r, erkek mi?/ Ama kimdir<br />

o hep yan�nda yürüyen (Çev: Yüksel Peker). Yazan: T.S. Eliot<br />

53<br />

10 �ubat 1986, New York. Nilsu'cu�um,<br />

Yollad���n gazeteleri, foto�raftan <strong>ve</strong> yeni kitaplar� dün ald�m, bu kez tembellik etme �ans��� yok<br />

edip, hemen yaz�yorum. Memleketteki geli�me <strong>ve</strong> gerilemeler uzaktan, hele okyanus a��n uzaktan<br />

çok daha etkileyici oluyor. Enflasyonun h��� beni deh�ete dü�ürdü. Bir de �u üni<strong>ve</strong>rsitelerdeki<br />

türban konusu. Hâlâ bunlan m� tart���yoruz? Acaba, Yeniça�� ya�amadan atlay�����z <strong>ve</strong><br />

'ayd�nlanma'dan bugüne geçi�imizin karanl�k sonuçlan m� bunlar?<br />

Ama i�indeki basanlar�n, beni çok sevindiriyor. Heyecanlan�yorum düpedüz.


Bu, kazand���n ikinci konkur, de�il mi? Sak�n grup i�i, küçük proje diye yabana atma. Sen henüz<br />

��in çok bas�ndas�n.<br />

Konkurcu mimarlan se<strong>ve</strong>rim. Disiplinli, enerjik <strong>ve</strong> h�rsl���rlar. Eh, zaten çal��kan oldu�unu da<br />

biliyorum. Harika bir yoldas�n, haydi durma, ko�!<br />

Sözünü etti�in turizm patlamas� zaten bekleniyordu da, ne �iddette patlayaca�� pek<br />

kestirilemiyordu. Turizm, üçüncü dünya ülkesi, döviz, falan fe�mekân derken, elbette çevre kirlili�i<br />

de gündeme gelecekti, gelmi� de!<br />

Senin çevre problemleriyle ilgilenmen, bana çok anla����r geliyor. Bu i�e bir moda olarak ilgi<br />

duymak yerine, ciddi <strong>ve</strong> yap��� çal��malarla kat�lmak gerekir.<br />

Burada de���ik üni<strong>ve</strong>rsitelerde müthi� ilginç çevre programlan var. E�er akl�na yatarsa, sana bro�ür<br />

yollayay�m, belki bir master, çevre psikolojisi, çevre sa�����, ekoloji konular�nda yüksek lisans<br />

çal��mas�na kaydolabilirsin, ilgilenirsen, her bak�mdan yard�mc� olurum. Sahi, neden 'vaat edilmi�<br />

topraklara' gelmiyorsun? Gezmeye, ziyarete ya da yerle�meye?<br />

Bak yine üzdün beni. Hani Hakan'la iyi gidiyordu ili�kiniz? Biraz ilgisiz, umursamaz geldi<br />

mektuptaki üslubun.<br />

Ke�ke yan�nda olsayd�m, elini tutup; "Art�k babandan intikam allYSll<br />

161<br />

maya son <strong>ve</strong>rip, kendin için, kendi sevdalar�m ya�amal���n Nüsü," di-yebilseydim.<br />

162 Terk etmek, ��p gitmek, e�yalar��� bile almadan b�rakmak ...Bu bir bo� gurur mu?<br />

Gereksinme mi? Zevk mi?<br />

Asl�nda ne denli hassas, se<strong>ve</strong>cen <strong>ve</strong> ciddi oldu�unu bilmesem, seni ta� kalpli, ��psevdi, sadist, hatta<br />

nemfoman sanabilirdim, içindeki o kontrolsüz öfkeyi, ac��� <strong>ve</strong>.aldat�lm����k duygusunu yenebilecek<br />

kadar güçlüsün oysa.<br />

Beni korkutan, ba�aramayaca��n endi�esi de�il. Ben, duygusal ya�am�ndaki dengesizli�in, er geç<br />

ki�ili�ini zedeleyecek, kendini sevmeyeceksin, diye korkuyorum. 'Bu da olur mu?' deme.<br />

Olur! insan, yanl��lar��� yineledi�ini anlayabilmek için, orta ya� s�����na kadar gidebiliyor. O<br />

noktada ya kendini e�itmeyi ba�ar�yor ya da i�tahs�z <strong>ve</strong> b�kk�n birine dönü�tü�ünü görüyor, iyi<br />

ama, kendini sevmeyen, kimi se<strong>ve</strong>bilir ki? Oysa, senin sevginle keyif çat�p, bereketlenecek erkekler<br />

de vard�r. Seni se<strong>ve</strong>n erkekleri üzerek, korkutarak <strong>ve</strong> iterek, baban�n hayaline ders <strong>ve</strong>remezsin.<br />

Hem neden ders <strong>ve</strong>receksin? Baban seni hep çok sevmi�tir. Belki sevgisini, senin istedi�in tarzda<br />

dile getirememi�tir ama senin <strong>ve</strong> karde�inin ad�na, kendi isteklerinin baz�lar��� eksik ya�am����r.<br />

Her �eyi, hepsini bilmen gerekmez, ama baban, çocuklar�na iyi bir baba olmay�, kendi mutlulu�una<br />

tercih edebilen bir insand�r. Olmu� mudur? Bu, nas�l, nerede <strong>ve</strong> kiminle tart���laca��na ba��� bir<br />

sorudur. Onun evlendi�ini yazm����n. Hem ����rd�m, hem ����rmad�m. Ben as�l, nas�l biriyle<br />

evlendi�iyle ilgilendim. Çünkü e�lerimiz kimli�imizi ek <strong>ve</strong>ren ciddi ipuçlar���r. Bankac�� �ule<br />

Han�m, bana benzemiyor herhalde...<br />

Mutlu olsun! Gerçekten mutlu olmas��� diliyorum <strong>ve</strong> baban, mutluluk dile�imin içten oldu�unu<br />

bilecek kadar beni tan�r.<br />

Ben, hâlâ yaln���m. Çünkü yaln�z kalmak, kendimi dinlendirmek <strong>ve</strong> iç seslerimi dinlemek<br />

istiyorum.<br />

'Yarat��� Yaln�zl�k' konulu üç günlük bir seminere kat�ld�m. Connecticut eyaletinde, küçük bir<br />

üni<strong>ve</strong>rsitede düzenlenen, ilginç bir seminerdi. Ben, sadece yaln�z kalmamak için biriyle beraber<br />

ya�ayacak insanlardan de�ilim Nilsu, olmam da!..<br />

Cem'in iki y�l sonra üni<strong>ve</strong>rsiteyi bitirip, kelli felli bir doktor olaca��na inanmak, öyle zor ki...<br />

Ben onu, yemek masas�nda m���kç���k eden, sinemalarda üyukla-yan, s�k s�k hasta olan, ne<br />

babas�na, ne ablas�na sokulan, vah�i, küçük bir kedi gibi an�ms�yorum. Çok güzel, h�rç�n <strong>ve</strong> kibirli.<br />

Sonraki y�llarda hiç görmedim. Herkesten, hepimizden kaçt� o çocuk.<br />

��er onunla ili�kisi düzeltmek, daha yak�nla�mak istiyorsan, en az senin kadar, onun da istekli<br />

olmas� gerekmez mi?


Annenle ili�kisi nas�l?<br />

Ah, çok güldüm, demek annenin kocas�na -'i�adam� Fikret' mi di' yorsunuz siz ona? — "Doktor<br />

����nca sizi ücretsiz ameliyat ederim," demi� ha?ilahi Cem, basbaya�� i�nelemi� adam� ha!..<br />

Sahi, senin annenle ili�kin nas�l? Hâlâ onun intihar etti�ine inan�yor musun? Biraz yak�nla�may�<br />

denesen? An�k 'yorgan gitti, kavga bitti' nas�lsa. Belki o da seni özlüyordur?<br />

Mike'dan hiç haber almad�m, sana yazd� m�?<br />

That's all, sweetie.<br />

Sevgiyle,<br />

Selen.<br />

54<br />

5 Nisan 1986. Madison, Wis. Nilsu Dearest,<br />

Sana güncel olaylarla ilgili, ayd�nl�k bir mektup yazmay� ister miydim, bilmiyorum. Gerçekten<br />

böyle isteklerimin kald����� pek sanm�yorum.<br />

Yani, �u son sevgilinden de ayr�lacaks�n diye hay�flanmam�, uzaktan bile olsa s�rt��� s�vazlay�p,<br />

'seni benim kadar kimse anlayamaz' dememi, eskiden oldu�u gibi, parmaklar��� gözkapaklar�na<br />

dokundurup sana �ark� söylememi, s�k s�k telefon edip ya�am�n güç yanlar�na direni�ini<br />

desteklememi bekliyor olabilirsin.<br />

Belki de seni, annenin intihar�, baban�n Selen yerine çok s�radan bir kad�nla beraber olu�u<br />

konular�nda teselli etmem için, ç�ld���yor olabilirsin.<br />

163<br />

öyle mi, bilmiyorum. Fakat bildi�im, art�k içimden böyle canl� <strong>ve</strong> dünyevî heyecanlar�n geçmedi�i.<br />

Kesinlikle geçmedi�i! 1"4 Beni kad�nlar, a�klar, insanlar <strong>ve</strong> onlar�n sorunlar� ilgilendirmiyor.<br />

Hiçbiri umurumda de�il!<br />

Evime kapand�m <strong>ve</strong> kendimi yas�yorum. Kendi yapt���m müzi�i dinliyorum, kendi kesti�im<br />

odunlar���öminede yak�p �����yorum — burada hâlâ k�� sürüyor, kar ya��yor - kendi sebze yahnimi<br />

pi�iriyor, kendi hayallerimi kuruyorum.<br />

Bol bol yürüyorum <strong>ve</strong> istedi�im kadar dü�ünüyorum. Evimin yak���nda küçük bir orman var,<br />

yürüyü�lerimi orada yap�yorum.<br />

Bu ev tam bir harabeydi. Vakti zaman�nda babamla Alicia ya�am�� burada. Ben bu evde<br />

do�mu�um. Sonra herkes terk etmi�. Herkes! Hepsi!<br />

Evi adam etmek istedi�imde, banka bile kredi <strong>ve</strong>rmekten çekindi. Babam�n akrabalar� biraz yard�m<br />

ettiler ama yetmedi.<br />

Arabam� satt�m, birikmi� param� kulland�m <strong>ve</strong> �imdi biraz ya�an�r bir hale geldi. Yine de duvar<br />

yal����� olmad���ndan, bu kuzeyin so���una dayanabilmek için eski ordu battaniyeleriyle dö�edim<br />

ah�ap duvarlar�. Bir de bisiklet ald�m kendime.<br />

Konforum yok, ama zaten ben hiçbir zaman konfor dü�künü olmad�m ki... An�lar�m, izlerim <strong>ve</strong><br />

hayaletlerimi Benim sahip olduklar�m bunlar. Bana yetiyorlar.<br />

Bir yandan do�al, sade <strong>ve</strong> özgün, bir yandan olabildi�ince özgür ya��yorum.<br />

istersen buna fiziksel gereksinmeleri minimuma indirgenmi�, duy-: gusal frekans� yüksek bir<br />

ya�am biçimi de diyebilirsin.<br />

Sen mektup yazd���m son insans�n. Roberta'ya <strong>ve</strong> Selen'e de yazm�yorum. Sahi Roberta'y� da<br />

tan�mazs�n sen. Tan�ma zaten!..<br />

Delirdi�imi dü�ünen uzak kom�ular���n, yak�n akrabalar���n aksine, son derece iyi <strong>ve</strong> keyifliyim.<br />

Üstelik bamba�ka bir boyutta, mutlu oldu�umu bile söyleyebilirim.<br />

Sana sözünü etti�im bir <strong>roman</strong> çal��mas� vard�, bildin mi? i�te onun üzerine ciddi biçimde e�ildim.<br />

Müzikli bir <strong>roman</strong> bu. Her bölüm için bir beste yap�yorum, ilk yirmi dört bölümünü bitirdim,<br />

bestelerini de yapt�m.<br />

'ölüm' üzerine bir <strong>roman</strong> bu. Daha do�rusu, <strong>roman</strong>�n kahraman�, bizzat ölümün kendisi.<br />

Sar���n, mavi gözlü, müthi� çekici bir kad�n bu: ölüm! Ad�: Josep-hina.


Kasaba kasaba, ülkeleri <strong>ve</strong> dünyay� dola�arak �ark� söylüyor dans ediyor. Ya�lanmak, s���lmak,<br />

yeti�ememek, pe�inden ko�mak gibi endi�eleri yok. Çünkü onun zaman� sonsuz! Çünkü o, sonsuza<br />

dek gezecek, sonsuza dek �ark� söyleyip, dans edecek. Pe�inden binlerce erke�i sürükleyecek,<br />

gözlerinin çelik mavisi, teninin bebek pembeli�i <strong>ve</strong> dokusunun di�i k�vrakl�����n çeli�ik albenisiyk<br />

eritemeyece�i irade, k���l-datamayaca�� ta� kalmayacak. Daima. Dünya döndükçe. Hep!<br />

Çünkü Josephina, ancak yok ederek var oluyor! Anl�yor musun?<br />

Herkes ondan korkuyor, ama yine de herkes ona ko�uyor.<br />

Çünkü karanl���n ürküntüsü içinde, tatl� tatl� f���ldayan sesin korkutucu albenisi var, onda.<br />

Çünkü, Do�u Masallan'n�n yasak k�rk birinci odas���n gizemi var, onda.<br />

Bir kad�na çok yara�an gurur, özgürlük, kendini be�enmi�, hatta kafa tutan bir ba��ms�zl�k var,<br />

Josephina'da.<br />

Çok esrarengiz bir kad�n!<br />

Cinselli�i, müstehcenlikle do�all�k aras�ndaki kaygan s���rda ko�turuyor doludizgin. Erotizmle<br />

pornografi aras�ndaki b�çak s�rt�nda o var!<br />

Josephina, yok ettikleri için ac� çekmez. Yok olan bir insan, asl�nda onun için varl����� ba�ka<br />

biçimde sürdürmektedir.<br />

The Sun Also Rises' <strong>roman</strong>���n giri�ini an�ms�yor musun? He-mingway'in Ecclesiastes'ten yapt���<br />

al�nt��� dü�ünür Josephina.<br />

"Bir nesil geçer gider, ba�ka bir nesil gelir, ama yeryüzü sonsuz sürer gider... Güne� de do�ar <strong>ve</strong><br />

güne� batar. Do�du�u yere ko�ar gider... Rüzgâr güneye yollan�r, sonra kuzeye yönelir,<br />

durmamacas�na dolan�r <strong>ve</strong> rüzgâr dola����na denk geri döner. Bütün nehirler, denize var�r, gene de<br />

deniz dalmaz; nehirler, ç�kt�klar� yere dönerler. "2<br />

Nüsü, müthi� bir proje bu, harika bir <strong>roman</strong> olacak, inan bana!<br />

165<br />

1- Güne� de Do�ar (Y.Ç.)<br />

2- Çev: Filiz Karabey<br />

Anlad���n gibi, art�k beni heyecanland�ran tek �ey bu! Çünkü bitti�inde, ölümü bunca iyi anlatm��<br />

bir ba�ka yaz��� nesir bulunamayacak bat� dünyas�nda. Müzikte, �iirde, tiyatroda örnekleri var,<br />

biliyorsun; Wagner, Mozart, Chopin, Rilke, Goethe, Shakespeare hemen akl�ma gelenler. Ama<br />

böyle bir ba�ka <strong>roman</strong> yok! Benim için ölümü yazmak <strong>ve</strong> bestelemek d���nda hiç kimsenin <strong>ve</strong><br />

hiçbir �eyin önemi kalmad�. Belki de iyi bir eser yaratman�n bir numaral� ko�ulu da budur?<br />

Beni anl�yor musun Nilsu? Anlam�yorsan bile, anl�yormu� gibi yap, babe!<br />

Senin gibi Selen'in de, ölümü bir kad�n, bir 'femme fatale' gibi i�liyor olu�uma tak�laca��m tahmin<br />

ediyorum. Belki de maço diye suçlayacaks���z beni.<br />

öyle yapma(y�n). Sak�n!<br />

Ölümün cinsiyetinin, do�urgan olu�uyla ilgisi var, benimle de�il. Do�urganl�����n 'annelik'<br />

kavram�ndan çok, 'üremek' eylemiyle ba�lant��� söz konusu. Çünkü yok ettiklerinin yerine<br />

yenilerinin gelmesi, bir denge kurmas� zorunlu.<br />

Her neyse, buras� henüz oturmad� kafamda, yeni kuruyorum. Tamamlad�kça sana yazaca��m.<br />

�imdilik sana <strong>roman</strong>�n bölüm müzi�inin notalar��� yolluyorum. Di�ini s�karsan, gitarla<br />

��kartabilirsin, karma��k görünü�üne sak�n ald�rma. Bu bölümün ad�: Josephina Dans Ediyor:<br />

ölümün Dans�...<br />

Mutlu ol. Kendin ol.<br />

Dostun,<br />

Mike<br />

P.S. Roman�n ad�: 'ADI ÖLÜMDÜ' olacak. Ne dersin?<br />

55<br />

21 May�s 1986, New York. Sevgili Nilsu,<br />

'< ','


Mike'�n <strong>roman</strong>�yla ilgili haberlerin beni müthi� çarpt�. Roman çok ilginç <strong>ve</strong> �ok edici bir güzelli�i<br />

var! Yoruyor, bitap dü�ürüyor, dövüyor insan�. Anlatt���n kadar�yla bile...<br />

Fakat korkuyorum! Madem bu <strong>roman</strong>a böyle her �eyiyle tutundu, bütün ���k kayna���� ona yükledi,<br />

<strong>roman</strong>�n çok güzel olaca��na inanc�m kadar, <strong>roman</strong> bitti�inde ba��na gelecekler konusunda da<br />

kuv<strong>ve</strong>tli sezgilerim var.<br />

Abart�yor muyum?<br />

Onun nekrofilikli�i kadar, benim ya�ama tutkunlu�um, onun yaln�zl��� olumsuzlamas� kadar,<br />

benim olumlamam... Mike'la ne denli z�t, ne kadar farkl���z, yine de, bir noktada çok benziyoruz...<br />

Ya sen? Sen Nilsu? Sen bir yan�nla ona, bir yan�nla bana yak�n olu�unu nas�l çözüyorsun? Asl�nda<br />

kendini nas�l tan�ml�yorsun? Belki de, sen iyi bir sentezsin!<br />

Mike'la aran�zdaki edebî mektuplar beni tahrik etti, ben de sana çok sevdi�im bir �iiri yazmaya<br />

karar <strong>ve</strong>rdim. Bu �iirin benim için önemli bir de an��� var. Babanla ilgili...<br />

"'Bir ba�ka ülkeye, bir ba�ka denize giderim' dedin/'bundan daha iyi bir ba�ka �ehir bulunur<br />

elbet./Her çabam kaderin olumsuz yarg���yla kar�� kar��ya/- bir ceset gibi - gömülü kalbim/Akl�m<br />

daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?/Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam/ kara<br />

����nt�lar��� görüyorum ömrümün/bo�una bunca y��� tüketti�im ülkede'/Yeni bir ülke bulamazs�n,<br />

ba�ka bir deniz bulamazs�n./Bu �ehir arkandan gelecektir. Sen gene ayn� sokaklarda/dola�acaks�n.<br />

Ayn� mahallede ko�acaks�n;/ayn� evlerde k�r dü�ecek saçlarma./Dönüp dola��p bu �ehre geleceksin<br />

sonunda. Ba�ka/bir �ey umma -/ömrünü nas�l tükettiysen burada, bu kö�ecikte,/öyle tükettin<br />

demektir bütün yeryüzünde de."1<br />

Ben, Mike kadar gezgin biri de�ilim. Ama ya�ant�m iki ülke <strong>ve</strong> iki kültür aras�nda geçti, geçiyor,<br />

geçecek. Bazen buray�, bazen oray� özlerim, ikisinin de tad��� <strong>ve</strong> tats�zl�klar�m sevinç <strong>ve</strong> öfkeyle<br />

ya�ar�m. Kimisi 'bölünmü� hayat' der buna, kimisi zengin...<br />

istanbul'dan <strong>ve</strong> babandan ayr�lmam gerekti�inde, bu �iiri babana okumu�tum. Onun alg�lad�����iirle,<br />

benim ona okudu�um �iir öyle farkl�yd� ki, 'ayr�lma gereklili�inin somut nedenini, apaç�k ortaya<br />

koymu�tu.<br />

1. Kent: Konstantin Kavafis, Çev. Cevat Çapan<br />

istersen, babanla ayr�lmam���n nedeni, bu (Kent) �iiridir diyelim. Ne �iirsel... Sence, peki sence ne<br />

diyor Kavafis?<br />

168 Dün can��� s�kan bir �ey oldu. Ernesto hastaland�, Vet. klini�e gittik, kan tahlili yap�ld�. Oysa<br />

gencecik bir k�z daha. Umar�m, ölüp gitmez, öyle al����m ki ona...<br />

Sahiden gelmeyi dü�ünüyor musun? Yatacak <strong>ve</strong> yiyecek i�ini hiç dert etme. Sen bir uçak bileti bul,<br />

gerisini ben hallederim.<br />

��ustos sonu gelebilirsen, bir hafta birlikte tatil yapabiliriz, Mike kabul ederse, Wisconsin'e bile<br />

gideriz.<br />

Hakan'la ili�kinin sürüyor olmas�na seviniyorum. Ama mektuptaki ses tonundan tutkusuz, dostluk<br />

yan� daha a��r basan bir ili�ki havas� al�yorum.<br />

On ya� demek! Yine de, bu rekor Nilsu. Bana k�zacaks�n ama ben ya�lar�, ba�lan, kökenleri <strong>ve</strong><br />

beklentileri benzer insanlar�n daha uyumlu ili�kiler ya�ayacaklar�na inan�yorum.<br />

Demek Hakan, bilgisayarla mimarl�k yapan bir büronun sahibi. Çok sevindim, çünkü burada<br />

bilgisayars�z mimarl�k kalmad� gibi bir �ey. Eninde sonunda Türkiye'ye de girecekti kompüter...<br />

Peki sen hâlâ 'manuel' misin?<br />

Hakan'�n seni güldürüyor olu�u güzel. Espirili erkekler, ya�am� renklendirirler. Peki seni dü�ünüyor<br />

<strong>ve</strong> dü�ündürtüyor mu? Sen yaln�zca enine boyuna de�il, derinli�ine de geli�mi� bir kad�ns�n. Yüzey<br />

hesab� kadar, hacim hesab� da bilmeli, seni elinden kaç�rmak istemeyen erkek. Sen, sen bana<br />

benzersin Nibu...<br />

�imdi Ernesto'nun tahlil sonuçlar��� almaya gidiyorum. Heyecanl���m; ayn� evi bir kediyle bile<br />

payla�san, onunla ilgili, ona ba��� ya��yorsun ...<br />

Sevgi, dostluk, �imdi art�k özlemle,<br />

Selen.


P.S. Bir bilimsel dergide 'organik chip'lerle ilgili bir makale ok� dum. Baban�n böyle bir projesi<br />

vard� bir zamanlar. Makaleyi kesit 1 sana yolluyorum. Kendisine ilet, ama benim yollad�����<br />

söyleme lüt fen.<br />

56<br />

16 Temmuz 1986, Madison, Wis. ^IVA^Y v<br />

Sevgili DostN�lsU, ;, . ;. ;.,".'! ..". .'.-.'.; ji<br />

Dearest,<br />

Roman��� be�enmi� olman beni müthi� sevindirdi, te�vik etti. Senin iyi bir okur olu�un d���nda <strong>ve</strong><br />

yan�nda, üç y�l boyunca yak���m olman, beni tan�man <strong>ve</strong> daha önemlisi, 'ölüm'ün yüzünü benim<br />

kadar yak�n çevrende görmü� olman de�erinin göstergeleridir.<br />

Birde, o çok genç y a��nda ald���n formasyonuna benim ciddi katk�m oldu�unu dü�ünürsek — belki<br />

çok bencilce, ama do�ru — senin edebiyat be�eninin, bir anlamda benim uzant�m oldu�unu<br />

dü�ünüyorum.<br />

��zma! Yo, hay�r, k�z!<br />

��z! (Türkçe söylersek, 'be angry', genç k�z anlam�na m� gelir? Türkçe'mi iyice kaybettim art�k.)<br />

��te <strong>roman</strong>��� be�enmen, bu nedenlerle co�turdu beni. O halde, ben de sana s�rr��� <strong>ve</strong>reyim.<br />

Roman� iki kopya yaz�yorum. Biri sana, biri bana. Ba�ka kopyas� yok, olmayacak sen <strong>ve</strong> ben o<br />

kadar.<br />

Bir gün yay�mlan�rsa, her bölümü için özgün müzik bestelenmi�, yan�nda kasetiyle sat�lan ilk kitap<br />

olacak, tik müzikal <strong>roman</strong>. Kapa��nda �öyle yazacak:<br />

"Michael McClure.<br />

Ad� ölümdü<br />

Müzikal Roman<br />

- Yaln�zca ölümle yüzle�enlere önerilir -"<br />

Ama yaln�zca bir dü�. Yay�mlayacaklar��� sanmam. Kim ilgilenir ki... Hem sonra, belki ben<br />

istemem de... Bilmiyorum... Zaten bunun �imdi hiç önemi yok!<br />

Son haftalarda yeni bölümler yazd�m <strong>ve</strong> besteledim.<br />

Josephina, kendine yeni bir kurban seçti <strong>ve</strong> onu yok etme planlan kurdu. Yeni kurban���n ad�:<br />

Ernest London, bir yazar.<br />

169<br />

Ernest London ilginç bir adam. Hemen bütün dünyay� gezmi�, pekjji çok kad�n tan����, ba�ar���n<br />

tad���, yaln�zl���n <strong>ve</strong> ihanetin sanc����� ya�am��, yazd�klar� sars�nt� yaratan, çizgid��� bir yazar.<br />

Saf, deneyimsiz <strong>ve</strong> çok genç erkekleri etkileyip, çabucak yok etmekten b�kan Josephina, can���n<br />

����ld��� bir s�rada Ernest London'a rastlay�nca, müthi� keyiflenir. Çünkü bu tam bir challenge1'd�r<br />

<strong>ve</strong> Josep-hina'y� tahrik eder.<br />

Elbette Josephina da Ernest için çok ilginçtir. O ana kadar tan����� bütün kad�nlardan farkl���r. Çok<br />

tutkulu, erotik, y�rt���, yak���, ac�mas�z, zeki, yaman bir kad�n olarak görmektedir 'ölüm'ü.<br />

Gördü�ü bu ate�ten kad���n, asl�nda 'ölüm' oldu�unu bilmeden �öyle yazar günlü�üne Ernest<br />

London:<br />

��efkatle �iddetin, istekle bo� <strong>ve</strong>rmi�li�in, geçmi�le gelece�in, zekâyla aptall���n, tesadüfle<br />

planlanm���n, usturayla takatin, müstehcenlikle seksin, bekâretle orospulu�un ç�lg�n bir kar�����<br />

yap�lsa, ad� Josephina olurdu.<br />

"Onu sahnede dans ederken izliyorum <strong>ve</strong> sanki bir tek ben anl�yorum sanarak, böbürleniyorum.<br />

"Ba�ka çaresi yok. O benim kad���m olmal�. Tarihe Ernest <strong>ve</strong> Josephina olarak geçmeliyiz."<br />

Ernest London, 'ölüm'ü böyle tutkuyla se<strong>ve</strong>r <strong>ve</strong> ister. Anl�yor musun Nilsu? Ölümü, bir kad���<br />

sevmek <strong>ve</strong> istemek gibi alg�lamay� anl�yor musun?<br />

Fakat Josephina'y� dü� k���kl���na u�ratacak bir �ey olur <strong>ve</strong> Ernest London t�pk� di�er kurbanlar<br />

gibi, çabucac�k teslim olur kad�na.<br />

Halbuki Josephina bir çetin cevize, güç bir erke�e rastlamak <strong>ve</strong> yeni yöntemlerle onu ba�tan<br />

��kartmak istemektedir. Zorlamak, terlemek <strong>ve</strong> didi�mek özkmindedir.


Oysa Ernest London için durum farkl���r. Y�llarca di�iyle t�rna��yla, uykusuz geceler, sanc���<br />

gündüzler <strong>ve</strong> göz nuruyla yaratt��� ki�ili�inin en gizli kap�lar���, sonunda rahatça açabilece�i bir<br />

kad�na rastlam�� <strong>ve</strong> özbenlik hazinelerinin anahtar��� ona gururla sunmu�tur. O mutludur!<br />

��te bu noktada erkeklerin güçlü, dayan�kl� <strong>ve</strong> sa�lam z�rhlar���n,<br />

I. Meydan okuyu� (Y.Ç.)<br />

kad�nlar kar����nda nas�l bir beceriksizlik, safl�k <strong>ve</strong> cahillikle dü�tü�ünü anlatmak istedim. Çünkü<br />

bu böyledir! Ah bu bütün güçlü erkekler için böyledir!<br />

Halbuki Josephina'y� gizli kap�lar ard�ndaki hazineden çok, kap�lan kapal� tutan iradenin gücü<br />

ilgilendirmektedir. As�l oyun, bu irade gücüne kar��, sald�n tekniklerinin alt�nda yatan e�lencedir.<br />

Böyle çabucak teslim ald��� Ernest London, art�k pek de i�tah aç��� de�ildir. Sahneyi bir süre<br />

renklendirebilmek için, bir çocuk do�urur Josephina.<br />

Önceleri 'baba' olmak fikrine 'bir yazar�n evcille�mesi, onu yok eder' diyerek kar�� ç�kan Ernest<br />

London, o�lunu kuca��na ald��� an, bu bebe�in, tapt��� kad�nla aras�ndaki en organik ortakl�k<br />

oldu�unu dü�ünür <strong>ve</strong> o�lunu çok se<strong>ve</strong>r.<br />

Çocu�un ad� Martin'dir. Martin London. Martin, annesiyle babas���n pek çok özelli�ini edinmi�,<br />

farkl� bir çocuktur.<br />

ölümle, ya�am sevgisi yan yana ya�amaktad�r onun yüre�inde. Bir yandan heyecanl�, pozitif,<br />

co�kulu <strong>ve</strong> güler yüzlüdür. Hayat� çok se<strong>ve</strong>r. Bir yandan da hüzünlü, bulutlu, negatif <strong>ve</strong> içe<br />

dönüktür, ölümü merak eder.<br />

Ki�ili�i olu�turan ölüm <strong>ve</strong> ya�am sevgisinin siyah-beyaz kontrast�, �iddetli bir uyumsuzluk, gözle<br />

görülür bir trajedi yaratmakta, küçük Martin bu hastal���n ya�am� boyunca yakas���<br />

��rakmayaca���� anlamaktad�r.<br />

Bu anlatt���m, 'Martin London' bölümünün müzi�i 'Allegra tris-tezza' ba������� ta��yor. Sözlerinin<br />

yaz����� çok çabuk <strong>ve</strong> kolay, bestesini zor yapt�m. Sanc���, uzun bir dönemde ç�kt� müzi�i... önce<br />

üç ayn beste yapt�m, ama hiçbirini be�enmedim! Benim istedi�im, çok canl�, co�kulu tonlar�n,<br />

karanl�k aynnt�larla çözüldü�ü bir melodiydi.<br />

Sonunda diyalektik bir analizle çözdüm sorunu. Strauss <strong>ve</strong> Wagner dinledim birbiri ard�na.<br />

Günlerce. Bir Strauss, bir Wagner. Sonra Gershwin <strong>ve</strong> Mozart...<br />

�imdi, �u anda be�endi�im bir �ey besteledim. Daha iyisini yapana dek, beni yat����ran bir melodi.<br />

Sonras� malum! Josephina, E.L <strong>ve</strong> Martin'i terk eder, yeni kurbanlar bulmak için ba�ka kentlere<br />

yollan�r. E.L., o�lunu al�p 'ölüm'ün<br />

pe�ine tak���r. Ama 'ölüm' içine öylesine i�lemi�tir ki, Josephina'y� b�-raksa bile, art�k o�lu girmi�tir,<br />

kan�na, can�na...<br />

Girift, gizemli <strong>ve</strong> tehlikeli... Bütün anne-baba-çocuk ili�kileri böyledir. Ölüm <strong>ve</strong> ya�am, çocuklar�n<br />

genleriyle yeni ku�aklara ta����r, kad�nla erkek aras�nda kanl� <strong>ve</strong> canl� bir ortakl�k kurulur.<br />

Sen, kendi annenle babana bakt���nda benzeri bir manzara görmüyor musun sanki? Ya�am� temsil<br />

eden baban, ya�am kadar canl�, sa���kl� <strong>ve</strong> do�al bir kad�na, Selen'e tutuluyor, ama çocuklar���n<br />

annesi, ölümü seçecek bir kad�n!<br />

��te bu bak�mdan 'Ad� Ölümdü' senin de <strong>roman</strong>�n say���r Nilsu! Kat���yor musun?<br />

Bana yazd���n öbür konulara gelince: ll-gi-len-mi-yo-rum! Ba���la Nilsu, ama a�k, güncel sorunlar<br />

<strong>ve</strong> insanlar beni ilgilendirmiyor art�k. Elimden gelmiyor.<br />

Dur bakal�m, yoksa, sen de bir çe�it Josephina m���n? Ehm?<br />

Kumral, ipek saçlar���n bal k�vam� s�cakl���, minik burnunun çocuksu ta���nl���na felaket bir<br />

��tl�kla kafa tutan etli dudaklar���n ba�tan ç�kana heyecan�... Sonra, ince, uzun parmaklar���n<br />

havada dola�an ba��ms�zl��� <strong>ve</strong> bana hep k�nlacakm�� duygusu <strong>ve</strong>ren ayak bileklerinin üzerinde<br />

hayrete sürükleyen, merakland�ran, üstelik, utangaç duru�lar�yla etkileyen bacaklar�n...<br />

Sen, elini uzatt���n erkeklerin tümünü tutup alabiliyorsun Nilsu! T�pk� Josephina gibi... Türkçesi:<br />

'hiç zahmetsiz'. Belki de bu yüzden heyecans�zs�n?


Fakat seni Josephina'dan ay�ran, çok büyük bir fark var. Sen ba�kalar��� öldürecek yerde, her<br />

keresinde, kendini öldürüyorsun. Her terk edi�inle, bir kez daha ölüyorsun! Çünkü sen 'ölüm'<br />

olmaya çok çal��an bir 'yasam's�n, dirimsin!<br />

Ve biz, bu yüzden asla Zweig'ler gibi kucak kuca�a intihar edecek bir çift olamay�z Nilsu!<br />

Sen ya�am� savunuyorsun, bilmesen de, görmesen de, bütün bedenin, varl���n <strong>ve</strong> eylemlerinle<br />

'hayat's�n sen.<br />

Buda sana çok yak���yor. Baz�lar� böyledir, ya�amak müthi� yak���r onlara.<br />

Bilmek istemedi�in, fark�na varmay� engelledi�in bir ba�ka konuysa, annenin intihar�yla ilgili. Sen,<br />

annene, ölümü seçti�i için öfkelisin.<br />

Onun ya�amas��� <strong>ve</strong> seni seviyor olmas��� istiyorsun asl�nda. Belki ilk y�llarda Selen'e gösterdi�in<br />

tepkinin özü de buydu. Selen'e neden annen de�il de, baban�n sevgilisi oldu diye bozuluyordun . . .<br />

Çünkü Se- 173 len de "hayat"t�r.<br />

Sen kendin ol iyi ol <strong>ve</strong> mutlu ol! Sevgiyle,<br />

Mike.<br />

3 A�ustos 1986, New York. Nilsu,<br />

Haberine çok sevindim. Seni görmeyi merak <strong>ve</strong> özlemle bekliyorum.<br />

KLM'le önce Amsterdam'a, sonra - orada aktarma yap�lacak -New York'a uçacaks�n. Okyanusun<br />

üzerinden non-stop uçmak, yedi saat sürüyor. Ben, senin uçu� korkun oldu�unu hiç bilmezdim.<br />

Fakat s�k s�k uçarak bunu yenece�ini san�yorum.<br />

��er uçmaktan çok korkuyorsun, bunun son yolculu�un olaca���� dü�ünüp, ölmeden önce, en çok<br />

neleri yapmak istedi�ini bir bir diz önüne. Bu ho� bir oyundur <strong>ve</strong> ciddiye al�rsan, bask�lanm�� pek<br />

çok arzunu ayd�nl��a kavu�turursun. Üstelik, gelecek uçu�a kadar, bunlar�n baz�lar���<br />

gerçekle�tirme �ans�n bile do�acakt�r. Daima bir yeni uçu� vard�r Nibu.<br />

Seni JFK Havaalan�'ndan kar��layaca��m. Uçu� numaran� <strong>ve</strong> saatini (N.Y. saatiyle) kaydettim, hiç<br />

merak etme.<br />

Da<strong>ve</strong>tli olarak Amerika'ya geli�inin, vize sorununu kolayca çözece�ini biliyorum. Haydi art�k,<br />

çabuk gel!<br />

Mike sessizli�ini bozdu <strong>ve</strong> bana bir kart yollad�. Magritte'in çerçe<strong>ve</strong>lerinden birini seçmi�. Arkas�na<br />

�öyle yazm��: "Dear Selen, you are the 'life'!1<br />

Michael McClure"<br />

1. Sevgili Selen, sen 'hayat's�n! (Y.Ç.)<br />

Önce irkildim. Tuhaf oldum. Çok spontane yaz�lm���� besbelli, içinden gelmi�, yazm�� <strong>ve</strong><br />

yollam��... öyle san�yorum ki, �u senin sö-174 zünü etti�in 'Ad� Ölümdü' <strong>roman</strong>��� yazarken, aniden<br />

böyle hissetti <strong>ve</strong> bana yazd�. Hem ho�uma gitti, hem de hüzünlendim.<br />

Onu manast�ra kapanm�� bir ke���, bazen bir bilgin gibi görüyorum ben. Sanki güncel sorunlar�n<br />

baya�� <strong>ve</strong> s�� sular�nda debelenen bizler, Ortaça�'da ya��yoruz, o da 'gülün ad�'n� ara���ran William.<br />

Gelirken bana kitap getir, bol bol yeni öyküler, <strong>roman</strong> <strong>ve</strong> mutlaka �iir. Bir de çifte kavrulmu�<br />

isterim. Divan'�nki olursa sevinirim. Acaba iyice ��mar�p, bir de küçük rak� istesem mi?<br />

Haydi Nilsu, gel art�k, iki y�ldan fazlad�r görmedim seni. Üstüne sinmi� an�lan, sevgileri <strong>ve</strong><br />

güzellikleri de beraberinde getir. Sana bakarak hasret gidermem için de, gel...<br />

Nilsu, sen de ya�ams�n!<br />

Sevgiyk,<br />

Selen.<br />

P.S., Ernesto iyile�ti. Boynunda bir ur varm��. Ameliyat oldu, ama �imdi, eskisi kadar canl� <strong>ve</strong><br />

güzel. O da seninle tan��maya can at�yor. Bakal�m senin Elvis'e benziyor mu?<br />

58<br />

is<strong>ve</strong>ç as�ll� bir k�z. Ad� Ulla, soyad� çok uzun, bir türlü an�msa-yam�yor Teoman. Galiba Türkiye'ye<br />

ikinci geli�iydi. Sapsar�, mas- >i mavi, biraz tombulca, ho� bir k�z; hani insan�n yan�nda gev�eyip, |<br />

rahatlad���, 'görmü�-geçirmi�' ama dersini de alm�� insanlardan. a


Zeynep'ten bo�and�ktan sonra, ya�ant���nda bir tek annesi kalm����. Tek kad�n! Nergis'in resmen<br />

bo�and��� ama kalben I��k'� bekledi�i y�llard�, herkese uzak, herkese kapal�yd�...<br />

O dönemde yaln�zca Cahide Han�m'la yetini�i, kad�nlara yönelik bir tepki de�ildi. Hiçbir zaman<br />

kad�nlara kar�� bir tav�r, bir dü�manl�k beslememi�ti; bu zaten Teoman'�n do�as�na ayk�����r.<br />

O, ya�am� bir bütün olarak alg���yor <strong>ve</strong> öylece seviyordu. Kad�nlar�,<br />

erkekleri, çocuklar�, do�ay�, hayvanlar�, henüz hiç görmedi�i uzayl�lar� - çocukken Küçük<br />

Prens'i gördü�ünü iddia eder, birbiriyle biraz çeli�ik dü�se de, ilginç an�lar uydururdu - <strong>ve</strong> ölümü,<br />

do�umu, ac���, sevinci, özlemi, kavu�may�, ayr�����... Teoman hepsini seviyordu.<br />

Fakat o y�llar hem kendi ki�isel tarihinde, hem de ülkesinin toplumsal tarihinde tats�z bir dönemdi<br />

<strong>ve</strong> Teoman'�n i�tah� kaçm����. Yaln�zca kad�nlarla de�il, hemen her �eyle ili�kisi ask�dayd�.<br />

Çeviri yap�p, birkaç kuru� kazand��� bir ansiklopedi vard� o dönemde. Sonra yar�m kalm��, bütün<br />

emekler bo�a gitmi�ti ama o s�ralar aksak-topal yürüyordu i�ler.<br />

Sevinç'le ya�ad�klar���n biraz tutuk, biraz rahats�z olu�u, belki de böylesi bir döneme denk<br />

dü�mesiyle, ilgiliydi... Belki, belki de de�il!<br />

îyi bir k�zd� Sevinç, 'îyi' olman�n o berbat ortalamal�����, bütün özellikleriyle ya��yordu.<br />

îyi yemek yap�yor, iyi giyiniyor, iyi öpüyor, iyi dinliyor, iyi e�lik ediyor, hiç yormuyordu: iyi<br />

gelmi�ti!<br />

Üç ya��ndaki o�luyla ya��yor, dünyaya, özel ya�am�na <strong>ve</strong> topluma bakarken, olup-bitenleri<br />

anlamam��, nedenlerini bir türlü bulamam��� �����n gözlerini kocaman aç�yor, bu �����nl��� kimi<br />

zaman çere-siz gözya�lar�na, kimi zaman da tökezleyip dü�mesine yol aç�yordu.<br />

��ktan çok, bir dostlu�un s�cak kanatlar�nda ���nmak gereksin-mesiydi. Teoman'� Sevinç'e iten en<br />

belirleyici güdü, buydu. Ama Sevinç ba�lanm����. O Teoman'a ba�lanm��, ayr�lacaklar�na yak�n,<br />

çok ac� çekmi�ti. Ac����� da, 'iyi' insanlara özgü bir anlay�� <strong>ve</strong> sessizlikle, yaln�zca kendi iç<br />

camlar��� k�rarak, incecik kanatarak ya�am����.<br />

Belki de konu�sa, sorsa, istese, beklese <strong>ve</strong> sarssayd� Teoman'�; 'ben de var�m!' diyebilseydi, o da<br />

heyecanlanacak, o da ba�lanacakt�. Kim bilir... Ama yapmad�, yapamad�, yapamazd�!<br />

Arkada�� Ulla'yla, sevgilisi Teoman'� birbirlerine tan����rd���nda, art�k vaktin geldi�ini anlam����<br />

Sevinç. Teoman'�n, Ulla'yla konu�malar�ndaki heyecanl� tonu, gülümseyi�indeki canl����� hemen<br />

sezmi�, gözlerinde cam k���klar� kimseyi üzmeden, sessizce aradan çekilmi�ti.<br />

175<br />

Sevinç, daha sonra Teoman'�n bir arkada��yla evlendi <strong>ve</strong> iki k�z çocu�u do�urdu. Bazen yolda<br />

kar��la��rlar, bazen telefonla��rlar, 176 'ailecek' görü�ürler. Siyah bukleli saçlar�na bakt���nda iki<br />

küçük k�-z�n da 'iyi' kad�nlar olaca���� hisseden Teoman, hep merak eder: Sevinç mutlu mudur,<br />

kocas��� se<strong>ve</strong>r mi? Ama hiç bilemez. Kendi sevgilisiyken de bilemezdi, �imdi hiç bilmez.<br />

Ulla çok rahat bir k�zd�. Cinsellikten politikaya, araba yar��lar�ndan, modaya kadar her konuda<br />

konu�abilir, çok okur, çok seyahat eder, hayat� oldu�u gibi kabul ederdi.<br />

Ulla mücadele etmeyi sevmeyen, ama ö�renmeye doyamayan, tipik bir iskandinav'd�.<br />

Bir turizm acentas�nda çal���yor, s�k s�k yolculuklar yap�yor -'ya�am, deneyler kazanmak için<br />

����lan uzun bir yolculuktur,' derdi - pastel tonlarda da olsa, rengârenk ya��yordu.<br />

Teoman'la tan����ktan sonra i�inden üç ay izin ald� <strong>ve</strong> Teoman'�n küçük, giri� kat� dairesine yerle�ti:<br />

Orada yar� ingilizce, yar� Türkçe, bazen de Fince <strong>ve</strong> is<strong>ve</strong>ççe ya�amaya ba�lad�lar.<br />

Beraberinde Hindistan'�, Himalayalar'�, Latin Amerika'y� ta���� Ulla; kitaplarla, an�larla, kasetlerle,<br />

kuma�larla <strong>ve</strong> dialarla. Do�u felsefesiyle ilgili pek çok �ey ö�retti Teoman'a. Dalay Lama'y�, Siddartha'y�,<br />

Carlos Castenada'y�...<br />

Cahide Han�m da sevmi�ti Ulla'y�. Do�rusu, Cahide Han�m, o�luyla evlenmek için çabalamak<br />

yerine, Teoman'� kültürü <strong>ve</strong> co�rafyas�yla zenginle�tiren 'kad�n'� sevmi�ti. Bu katk�lar, Teoman'�n<br />

yazma eylemi için çok gerekliydi... ilerde...<br />

Ama Ulla, Teoman'� da al�p Stockholm'e gitmek istedi�inde, Cahide Han�m'm gözünden dü�ü<strong>ve</strong>rdi.<br />

O da, öbür kad�nlar gibiydi. O�lunun yapacaklar�ndan çok, onun kendisiyle ilgileniyordu, öbürleri<br />

gibi...


Pasaport alabilseydi gidecekti. Ama gitseydi, yerle�ecek miydi, bunu bilmiyor Teoman. Asl�nda<br />

rak�dan bal��a, k�rm���dan maviye . . , tam bir Akdenizli'ydi o, ama do�rusu, gitmek <strong>ve</strong> kuzeyi<br />

görmek istemi�ti - henüz ye�il girmemi�ti kan�na.<br />

Sonra mektuplar <strong>ve</strong> kitaplarla sürdü ili�kileri. Hâlâ yaz���rlar tek tuk. Art�k bir �ilili göçmenle<br />

evlenip, çoluk çocu�a kar��sa da, kitap göndermeyi asla ihmâl etmez, Ulla. Çocuklar�ndan birinin<br />

ad� Sultan<br />

öbürü Carlos, kocas� Allende'nin uzaktan akrabas�. Her �ey tam Ulla nm istedi�i gibi...<br />

Sevdi�i kad�nlar�n kendinden sonra mutlu olmalar�yla, beraberken oldu�undan daha çok ilgilenen<br />

Teoman, Stockholm'e gideme-y����n bu mutlulu�u yaratt����� dü�ününce, pasaport alamay���n-dak�<br />

tek tesellinin bu oldu�unu dü�ünür <strong>ve</strong> sak�n 'her �eyde bir hay�r vard�r' sözü do�ru olmas�n? diye,<br />

gülümser. Hiç yan�tlamaz Gülümser.<br />

59<br />

Ülker'i Cahide Han�m hiç tan�mad�. K�sac�k kumral saçlar�, ha�ar� erkek çocu�u yüzü, minyon,<br />

hareketli vücuduyla müthi� albenili, cevval <strong>ve</strong> k�vrak bir k�zd� Ülker. Teoman'�n sürekli okudu�u<br />

gazetenin sanat servisinde çal���yordu. Tan����klar�nda çok gençti -sekiz ya� küçüktü Teoman'dan -<br />

atak <strong>ve</strong> h�rsl�yd�; öyle görünüyordu.<br />

Annesinin intihar�ndan sonra, onun evinde 'inziva'ya çekildi�i günlerde, ayn� apartman�n<br />

merdi<strong>ve</strong>nlerinde rastl�yorlard� birbirlerine.<br />

Teoman'�n biraz yiyecek, sigara, rak� <strong>ve</strong> gazete al�p, sürüklenir-cesine ç�kt��� merdi<strong>ve</strong>nlerden, bir<br />

ceylan çevikli�iyle inerdi Ülker. Hiç selamla�mazlard�. Teoman, Ülker'i pek görmez, Ülker de<br />

yaln�zca Teoman'�n elindeki gazeteyle ilgilenirdi.<br />

Sonra birbirlerini fark ettiler, selamla���lar, tan����lar <strong>ve</strong> birlikte olmaya ba�lad�lar. Daha önemlisi,<br />

sevdiler birbirlerini.<br />

istanbul'a yeni gelmi�ti Ülker. Ayn� gazetenin <strong>Ankara</strong> bürosun-dand� ama kentin yabanc���yd�.<br />

Anne taraf�ndan bir akrabas�nda kal�yor, bir yandan da kendi evini kurmak için can at�yordu.<br />

Teoman'�n Neyyire Gömüç'ü ziyaretinden biraz sonra onlar o küçük, giri� kat� daireye, Nergis de<br />

annesinin evine ta��nd�.<br />

Belki de Teoman'�n suçuydu? E�er istenmeden kal�nan o erken gebeli�i te�vik etmeseydi, bir<br />

çocuklar� olmas� dü�üncesiyle böyle Çok heyecanlanmay�p, bu heyecan� Ülker'e de<br />

bula���rmasayd�...<br />

IYS12<br />

Belki hâlâ birlikte ya��yor, birlikte e�leniyor <strong>ve</strong> yat�yor olabileceklerdi ...<br />

'$78 önce Alican do�du, sonra apar-topar evlendiler. 'Kar�' <strong>ve</strong> 'an-~ ne' olmak Ülker'i ayn�<br />

��zla yok etti. Çok gençti belki, çok haz�rl�ks�zd� ... Ya da, ne evlilik, ne de annelik uyuyordu<br />

do�as�na...<br />

Kayboldu! Ülker kayboldu. Bebe�in bak���, ev i�leri <strong>ve</strong> yaln�zl�k. Bak��lar� de���ti ilkin, ka�lar�,<br />

gözleri farkl�la���, ����� azald�; soldu!<br />

Gazetedeki i�inden ayr�ld�, çevresinden koptu, kendini sal�<strong>ve</strong>rdi. , Alican'� da, Teoman'� da<br />

seviyordu sevmesine ama galiba kendi: " sevmekten vazgeçmi�ti.<br />

Teoman'�n, annesinden kalan birkaç kuru�la Ümraniye'de bir marangoz atölyesi sat�n al�p, in�aatlar<br />

için do�ramac���k i�ine giri�mesi, bu s�ralara denk dü�er. Bu, ona yava� yava� ekonomik bir ra-.<br />

hatlamayla birlikte, entelektüel bir özgürlük de getirecekti, getirdi<br />

de.<br />

Kap� kasas�, pencere do�ramas� üretimi yapmak fikrini ablas� Nergis kula��na f���ldad���nda, önce<br />

pek ilgilenmedi Teoman. Ama Nergis'in dedi�i gibi, dü�ünmesi gereken iki çocu�u <strong>ve</strong> bir kar���<br />

vard�. Üstelik, art�k sevmedi�i i�leri yaparak 'ekmek paras�' kazanmak hamall���ndan iyice b�km����.<br />

Felsefeyle, politikayla <strong>ve</strong> sanatla daha ciddi ilgilenmek, belki hayal k���kl���na sürükledi�i<br />

annesinin gönlünü almak iste�i galip geldi <strong>ve</strong> küçücük bir i� kurmaya ikna oldu.<br />

iyi de oldu. �ans� varm��, i�ini iyi bilen usta iki marangoz <strong>ve</strong> çal��kan üç i�çi bulabildi. Böylece bu<br />

atölyeden kendisi, çocuklar� <strong>ve</strong> çal��anlar�n aileleri 'ekmek' yemeye ba�lad�lar, 'i�<strong>ve</strong>ren', 'patron',


'komprador' diye tak�lanlara gülüp geçti. 'Gülüp geçebilmek', zor kazan�lm�� bir eylem de�il onun<br />

için...<br />

60<br />

Ülker'le ili�kisini kurtaramayaca���� kavrad���nda, hiç de�ilse Ülker'i kurtarmak istedi. Alican iki<br />

ya��na gelmi�ti, onu bir anaokuluna yollad�lar. Ülker, yeniden çal��maya ba�lad�.<br />

Sab�rla <strong>ve</strong> sevgiyle onu destekledi Teoman. Gencecik bir k���<br />

önce çocu�unun annesi, sonra kar��� olmaya iti<strong>ve</strong>rmi� olu�unun suçluluk duygusuyla, kendini<br />

parçalayarak, didindi. Ev i�leri için yard�mc� bir kad�n tuttu, yemeklerin bir k�sm��� kendi pi�irdi,<br />

Ali- 179 can'la daha çok ilgilenmeyi denedi. ~<br />

Olmad�, beceremedi! Ülker ya�ama küsmü�, bunun yükünü çoktan Teoman'a yüklemi�ti. Ne onu<br />

��rakmak, ne de kendini kurtarmak istiyor gibiydi. Ara <strong>ve</strong>rdi�i üç y�lda yitirdiklerine üzülmekten<br />

<strong>ve</strong> kendine ac�maktan ba�kaca yapt��� tek �ey, Teoman'a öfkelenmekti.<br />

Bak��malar���n, konu�malar���n <strong>ve</strong> sevi�melerinin tad� kaçt�, sürüklenir gibi ya�amaya ba�lad�lar.<br />

Galiba yaln�zca Alican'la <strong>ve</strong> birbirlerinin fiziksel sa���klar�yla ilgiliydiler. O kadar!<br />

Yeni bir a��� pek özlemedi Teoman. O y�llarda, tek özledi�i, art�k bir vicdan azab� gibi ya�ad��� bu,<br />

'birlikte' ya�am�n bitmesiydi. Yeni bir a�ka geçmeden önce, yaln�z kalmak, kendini dinlemek<br />

istiyordu.<br />

Zaten yeni bir parti, eko-politika <strong>ve</strong> çevre sorunlar���n toplumsal boyutta etki mekanizmalar�<br />

üzerine dü�ünmeye ba�lad���, çevresinde, karizmas�na yakalanm�� insanlar�n topland���, tart������,<br />

heyecanlar�m a�ktan çok, i�e yöneltti�i bir döneme girmi�ti. A�ka, kad�nlara <strong>ve</strong> kad�n-erkek<br />

beraberli�ine dair dü�ünceleri, belki de umutsuzlu�un, cesareti k���lm������n <strong>ve</strong> yorgun<br />

dü�mü�lü�ün etkisiyle, kendili�inden ertelenmi�ti.<br />

Nas�lsa Ülker toparlanacakt�. Ya kendi ba��na, ya birisinin dostlu�u <strong>ve</strong>ya bir a���n yard���yla. Ya<br />

ikisinin de böyle ileti�imsiz <strong>ve</strong> payla-��ms�z ya��yor olmalar�na üzülmekten vazgeçip, hem kendini,<br />

hem Teoman'� zincirlerinden çözecekti ya da bir dostunun el <strong>ve</strong>rmesiyle, ama en güzeli kendini<br />

mutlu edebilecek bir erke�e sevdalan�p...<br />

Sab�rla bekliyordu Teoman. Yine de elinden gelen her �eyi yap�p yapmad��� sorusunun kötü<br />

kokusundan kurtulamadan... Bekliyordu. Yaln�zca bekliyordu art�k.<br />

'Git!' diyecekti Ülker bir gün ya da; 'Ben gidiyorum!'<br />

"Erkeklerin önemli kararlar arifesinde inisiyatifi kad�nlara b�rakmas���n asl�, sorumluluktan kaçma<br />

duygusudur," diyecekti Nil-su. Sonra da ekleyecekti; "Selen böyle demi�ti babam için, y�llar<br />

önce..."<br />

; Nilsu! '>ifc :?


Resmen Amerika'ya ayak bast�ktan sonra Selen'in sevgi <strong>ve</strong> özlemle açt��� kollar�yla kar��la���m,<br />

kucakla���k.<br />

iki y�l bazen ne kadar uzun bir zaman birimi olabiliyor. Sanl onu y�llard�r görmemi�, belki de hiç<br />

tan�mam�� gibi yabanc�lad�� önce.<br />

Uzun, dalgal� saçlar��� k�saltm��, küçük küpelerini irile�tirmi�, > uzun ipil ipil etekleri yerine, keten<br />

�ort-etek giymi�ti. Çok dahJ<br />

1. Yaln�zca Amerikal�lar (Y.Ç.)<br />

genç, enerjik, sa���kl� <strong>ve</strong> modern görünüyordu. New York ona yaram���� besbelli.<br />

O da beni de���mi� buldu. Haks�z da say�lmazd� yani. Genç k�zl�ktan kad�nl��a geçi�, yepyeni<br />

çizgiler kat�yor insana. Kimi gereksiz imler, yerini zorunlu çizgilere terk ediyor. Kimilerinin yeri<br />

de, daha sonraki y�llar�n deneyleriyle dolmak üzere bo�al�yor. Delikanl���ktan, erkekli�e geçi� gibi.<br />

ikisinin de vakti, ki�isine göre de���iyor.<br />

"incelen belin, dolgunla�an kalçalar�ndan çok, derinli�ine yo�unla���� bak��lar�n seni iyice<br />

güzelle�tirmi� Nilsu."<br />

Ses tonu <strong>ve</strong> söyledikleri, üzerimdeki yabanc���k duygusunu yok etti. i�te Selen buydu <strong>ve</strong> kald�����z<br />

yerden devam edebilirdik...<br />

Küçük arabas�na yerle�ip, ya�ad��� Princeton semtine gidi�imiz <strong>ve</strong> küçük, �irin dairesine giri�imiz,<br />

tam iki buçuk saat ald�.<br />

Birlikte geçirdi�imiz on iki gün ikimizin de eksiklendi�imiz, biraz da ertelenmi� bir anne-k�z<br />

sevgisiyle, kentli iki kad���n dostlu�u aras�na çizilmi�, kimi zaman nostaljik tonlarda, ama<br />

ço�unlukla parlak bir post-modern resim gibiydi.<br />

New York'taki Amerikal�, Çinli, Avrupal� <strong>ve</strong> Türkiyeli dostlar�yla tan����rd� beni. Hep birlikte<br />

yeme�e ç�kt�k, baz� ak�amlar sinemaya, barlara, müzik-'hall'lere gittik. Selen de tatildeydi;<br />

sabahlar� geç kalkt�k, uzun kahvalt�lar yapt�k. Derin, yak�n, s�cak dertle�meleri, kahkahalarla<br />

süsledik, an�lar����� ac� gülümsemelerle kesilmi�, a�lamaya gebe yutkunmalarla bast�rd�k.<br />

Birer k�z karde�, dost, akraba olduk birbirimize, ikimiz de bunu çok özlemi�iz!<br />

Arkada�lar���n ço�u, Selen'in özgünlü�ünün ayr���nda, kendileri de ilginç insanlard�. Selen'i<br />

sevdikleri besbelliydi. Ama içlerinde ikisi vard� ki, onlar sevmekten öte, üzerine titriyorlard�<br />

Selen'in. Berke <strong>ve</strong> Ste<strong>ve</strong>n.<br />

"Yeni bir ili�kiye henüz haz�r de�ilim," diyordu kendisi.<br />

Bu yeni ya�am� - belki de en eski ya�am� demeliyim - yeni çevresi <strong>ve</strong> mekân� içinde, babam�,<br />

Selen'in yan�nda dü�ünmeyi denedim birkaç kez. Selen'in evinde, metroda <strong>ve</strong> Guggenheim Müzesi'nde.<br />

Nedense olmad�. Selen'in yan�na, bu yeni foto�raflara yakla�mad� babam, belki de iyi<br />

oturmad�, bir �eyler havada kald�.<br />

Can�m s���lmad� desem yaland�r. Babam�n art�k �ule Han�m'la<br />

evli olu�u, Selen'in yepyeni bir ya�am� sürdürmesi, böylesi bir fanteziye yer <strong>ve</strong>rmeyecek denli<br />

somut bir engeldi, ama yine de... Ha-Iftfc ni, annesi <strong>ve</strong> babas� ayr�lm�� bütün çocuklar�n, bütün<br />

ya�lar�nda, *"*"**"" onlar�n birle�mesi hayalini gizlice korumalar� gibi... Selen'le babam�n ...<br />

Onlar�n yeniden birle�mesi hayali... Benim annem intihar etti ya!<br />

Hiç istemesem de, yeni foto�rafta Selen'in yan�nda art�k ya <strong>Ankara</strong>l� endüstri tasar�mc��� Berke ya<br />

da Amerikal� meslekta�� Ste<strong>ve</strong>n oturuyordu. Her ikisi de ho� insanlard� asl�nda. Babamsa,<br />

bamba�ka bir foto�rafta, bamba�ka insanlarla bak�yordu objektife.<br />

Albümü kapatt�m.<br />

62<br />

Selen'le birlikte Mike'� ziyaret etmeyi çok istedik. Böyle bir bulu�may� de���ik <strong>ve</strong>rsiyonlarla<br />

dü�ledik. Ama Mike, yaz��� olarak bu kar��la�maya haz�r olmad���m bildirdi. Aynen böyle: Haz�r<br />

de�ilmi�!<br />

"Belki sonra, ba�ka zaman. �imdi de�il. Sizi, ikinizi görmeye haz�r de�ilim. Bunu anlay��la<br />

kar��layacak kadar tan�r <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>rsiniz beni. Ba�ka zaman, gelecek sefere..."<br />

Sustuk, kabullendik <strong>ve</strong> sessizce hüzünlendik. Oysa ne ho� olurdu, e�er...


Selen'in on iki günlük izni bitti�inde ben Kaliforniya'ya uçtum. San Francisco <strong>ve</strong> Los Angeles'�<br />

gezdim. Bu iki dev kentte de Selen'in <strong>ve</strong>rdi�i adreslerde, onun arkada�lar�nda kald�m. Kaliforniya<br />

bamba�ka bir ülkeydi, Do�u Yakas�'na <strong>ve</strong> New York'a pek benzemiyordu. Ben 'Do�u Yakas�'m<br />

daha çok sevmi�tim.<br />

Üç haftal�k Amerika <strong>gezi</strong>m bitmeden, yeniden New York'a döndüm. Veda yeme�ine, Selen'in anne<br />

<strong>ve</strong> babas���n evine da<strong>ve</strong>tliydik.<br />

So�uk denmese bile steril, kibirli denmese bile bilgiç, ama Se-len'i çok önemsedikleri besbelli,<br />

ciddi, titiz <strong>ve</strong> kültürlü bir orta ya�-| h çiftle tan����m o gece. Her bak�mdan tipik akademisyendiler.<br />

Sor derece uluslararas� <strong>ve</strong> konforlu bir ya�am tarzlar� vard�. Selen'le an-1<br />

ne <strong>ve</strong> babas� aras�nda fiziksel benzerlikler d���nda, hiçbir yak�nl�k bulamad�m.<br />

Kendi anne <strong>ve</strong> babam�, hatta karde�imi dü�ündüm sonra. D��ardan bakan biri de, ayn���eyi benim<br />

için söyleyecektir san���m. Oysa, birbirlerinin kar����nda bulu�mayan, milyonlarca çocuk-ebe<strong>ve</strong>yn<br />

ili�kisi olmal� bir yerlerde...<br />

Ertesi gün, yine JFK Havaalan�'ndan, bu kez yolcu ediyordu beni Selen. Bana Amerika'ya<br />

yerle�mem için cazip bir öneri getirdi son anda.<br />

"Dü�ünmeliyim," dedim. *<br />

"iyi dü�ün," dedi.<br />

Vedala���k.<br />

Selen hiç �srar etmez, yine etmedi!<br />

63<br />

istanbul'a döndü�ümde, posta kutusuna s��mad��� için kap�ma b�rak�lm��, iriyar�, sar� bir zarf<br />

buldum. Üzeri pul dolu, kal�n, ���man bir zarf. îki hafta önce Amerika'dan postalanm����, el yaz���<br />

Mike'a aitti.<br />

Zarf� ald�m, elledim, hissettim. Sonra masam�n üzerine b�rakt�m. Açmay� erteledi�im her dakika,<br />

bilmeyi geciktirece�im o �eyi, masan�n üzerinde, görmezden gelmeye b�rakt�m.<br />

Hakan söz <strong>ve</strong>rdi�i gibi çiçeklerimi düzenli sulam����, hepsinin yüzü gülüyordu. Buzdolab�ndaki<br />

taze so�uk yiyecekler de, Hakan'�n bir ba�ka jesti olmal�yd�, ince adamd�r, dü�üncelidir.<br />

Evimin iki odas���, tuvaletini <strong>ve</strong> banyosunu dola���m. Ya�ad���m üç haftal�k 'Yeni Dünya' serü<strong>ve</strong>ni,<br />

beni evime yabanc�la���rm�� m� diye yoklad�m kendimi.<br />

Bir �eyler de���mi�ti de���mesine de, ne oldu�unu henüz alg�layam�yordum. Yeni bir göz, yeni bir<br />

burun, belki de yeni bir kulak edinmi�tim. Ama yabanc�la�mam����m. Aksine, sanki daha dün<br />

evimdeymi�im gibi hissettim kendimi. Sanki hiç gitmemi�tim okyanus ötesine. Her �ey tan���kt� <strong>ve</strong><br />

ben bural�yd�m! Soyunup do-<br />

183<br />

kündüm, bir du� yapay�m diye dü�ündüm. Ama sular kesikti. Mi-ke'm Türkiye'de ya�arken en çok<br />

yak�nd�����eylerden biriydi susuz-184 luk. Mike! Mike'�n yollad��� kal�n sar� zarf!... Dursun orada,<br />

masan�n üzerinde <strong>ve</strong> beni beklesin. Asl�nda ke�ke beklemese, ke�ke hiç olmasa!<br />

Telefonun sesiyle irkildim. Arayan Hakan olmal�yd�. Havaalan�na gelmemesini özellikle istedi�im<br />

için, çok istedi�ini söyledi�i halde, beni kar��lamaya gelememi�ti. Hay�r, istemiyordum. Art�k<br />

kimsenin çok yak���m olmas��� istemiyordum! Babam, Mike <strong>ve</strong> Selen vard�. Bir anlamda da,<br />

babam, Mike <strong>ve</strong> Selen yoktu! i�te o yüzden istemiyordum; ne Hakan'�, ne de ba�ka birini...<br />

Telefon uzun uzun çald�; kesinlikle Hakan'd� bu arayan. Açmad�m. Hiç kimsenin sesini duymak<br />

istemiyordum. Kendi sesimi bile. Oturup, telefonu seyrettim. Kordonunu, ahizesini, bedeninin<br />

��vr�mlar���, kö�elerini, içime bir tenhal�k çöktü. O kalabal�k k�tadan, o sürekli akan insan selinin<br />

aras�ndan dönüp gelmek olmal�yd� belki de...<br />

Telefon yeniden ötmeye ba�lad�. Sesinin bu denli çirkin oldu�unu ilk kez ayr�msam����m. Onu bir<br />

dü�man gibi gördüm. Telefon beni yok etmeye çal��an, çok güçlü bir dü�mand�. Telefondan<br />

korktum, ama ona yenilmedim. Sustu!


Daha fazla bekleyemezdim, daha fazla görmezden geliyormu� gibi de davranamazd�m. Masan�n<br />

üzerindeki kal�n, sar� zarf� ald�m, özenle açt�m. N içinden üç yüz on sayfal�k bir dosya<br />

��kt�:<br />

"Michael McClure<br />

Her Name Was Death1 - No<strong>ve</strong>l2"<br />

Bitirmi�ti <strong>roman</strong>���, o kadar dayanabilmi�ti demek! Dosyay� ok�ad�m, k�tlara dokundum.<br />

Bitirdiyse... Bittiyse... Zarf� sallad�m, içinden, bekledi�im o küçük not dü�tü. Okumak<br />

zorundayd�m. Bilmek zorundayd�m. Okudum <strong>ve</strong> bildim.<br />

1. Ad� Ölümdü (Y.Ç.)<br />

2. Roman (Y.Ç.)<br />

"Nilsu, ' *' '<br />

Seninle bulunamazd�m. Hiç kimseyle, ama özellikle seninle... Nedenini biliyorsun. Ben insanlarla<br />

de�il, onunla, onlarla bulu�maya haz���m art�k.<br />

Roman bitti. Bir kopya sana, bir kopya bana. Benim kopyam� bir yay�nc�ya yolluyorum, çöpe atar<br />

herhalde. Çöpe ats�n diye. Beni merak etme. Art�k her �ey, istedi�im gibi olacak. Sen. Sen mutlaka<br />

kendin ol! Ve öyle kal!<br />

Biz, sen <strong>ve</strong> ben, ikimizde bunu biliyorduk, ba��ndan beri biliyorduk! Sevgiyle, Mike, senin."<br />

Telefon çald� yeniden! Z�rrrr... "Alo Nüsü? Ho�geldin!"<br />

"Nilsu ben Hakan. Neden ses <strong>ve</strong>rmiyorsun? Nilsu?" « »<br />

"Nilsu, konu�sana Allah a���na!" "Merhaba Hakan."<br />

"Ne oldu? Sesin neden öyle cenaze görmü� gibi? îyi misin?" "iyiyim."<br />

"Hemen geliyorum, k���ldama sen!"<br />

"Hay�r Hakan, gelmiyorsun! Sak�n gelme <strong>ve</strong> hiç gelme. Hiç kimse... Bitti anl�yor musun, bitti.<br />

Sak�n arama, sak�n..." "Nüsü?"<br />

64<br />

Hakan, ünlü bir amiralin ortanca o�ludur. Babas�, ad� bir zamanlar DKK1 adayl��� için konu�ulmu�<br />

amirallerdendir. Atatürkçü, ayd�n, laik <strong>ve</strong> kültürlü bir asker ailesi olarak tan���yorlar.<br />

Üç karde�in ortancas� olan Hakan, biraz haylaz, biraz h�nz�r <strong>ve</strong><br />

1. Deniz Kuv<strong>ve</strong>tleri Komutam (Y.N.)<br />

186<br />

çok zeki bir çocukmu� küçükken. Ben rastlad���mda da, pek de���memi�ti.<br />

istanbul'u ziyarete gelen italyan Mimarlar Odas� üyeleri için <strong>ve</strong>rilen ne�eli bir kokteylde tan����m<br />

onunla. Müthi� dalgac�, zekâs� | fazla gelmi� de, nereye koyaca���� bilemez, muz�r, cin gibi bir<br />

adamd�.<br />

Esmer, bol k���rc�k saçl�, orta boylu, ho� bir erkekti. Beni en çok J elleri <strong>ve</strong> di�leri etkilemi�ti, öyle<br />

bak�ml� <strong>ve</strong> güzel elleri, öyle beyaz <strong>ve</strong> düzgün di�leri vard� ki, daha sonra hiçbir erke�in ellerini <strong>ve</strong><br />

di�- l lerini be�enemez oldum.<br />

Hakan, da����k görünmeye çal��an, çok bak�ml�, düzenli, sürekli kendisiyle didi�en bir o�lan<br />

çocu�unun, i�i d���nda her �eyle dalga geçen bir erke�e dönü�ürken, yar�m kalm�� bir �ekliydi<br />

bence.<br />

Beni çok güldürürdü, öyle ki, ne zaman bulu�sak, kar�n kasla- | r�m gülmekten a���r, çenem<br />

tutulurdu. Halbuki çok konu�an <strong>ve</strong> kahkaha atan ben de�ildim, oydu. Ama e<strong>ve</strong> dönerken, onunla<br />

as�l konu�mam gereken konular� bir türlü konu�amam�� yakalard�m kendimi daima. Hakan'la i�<br />

����nda, hiçbir konuda ciddi konu�may� ba�aramad�m ne ba�lang�çta, ne de uzun say�lacak<br />

birlikteli�imiz boyunca. Bu olanaks�zd�. San���m, onun z�rh�, onun kalkan� da buydu!<br />

Önce bürosuna u�ram����m. Büyük, piyasada oldukça tan�nm�� <strong>ve</strong> sayg�n bir mimarl�k bürosu vard�.<br />

Yan�nda ünlü adlar da dahil olmak üzere on üç ki�i çal���yordu. 1985'lerde bilgisayarla mimarl�k<br />

yapan ilk bürolardand� <strong>ve</strong> oldukça ba�ar���yd�.


Halbuki bir patrondan çok, patronun ��mar�k o�lu gibiydi Hakan. Bilgisayar oyunlar� oynuyor,<br />

çal��anlara tak���yor, çal��maktan çok e�leniyordu. Çok sevilmesinin <strong>ve</strong> aranmas���n da s�rr� buydu,<br />

san���m. Hâlâ da öyledir.<br />

Eski kar���yla dostlu�u sürüyor, onunla i� yap�yor, hâlâ birbirlerine dan����klar� oluyordu. Do�rusu,<br />

annemle babam�n bo�anmala- | n s�ras�nda ya�ad�klar�m <strong>ve</strong> çevremdeki öbür ayr���klar sonunda, |<br />

böyle uygar 'eski-çift' görmek beni etkilemi�ti, �imdi de etkileni-1 rim.<br />

Beraberli�imiz süresince hiç tart��mad�k, hiç kavga da etmedik. Çünkü ciddi hiçbir �ey<br />

konu�amad�k! Belki de bu yüzden yürüte-1<br />

medik. Ben Hakan'�, rahats�z edecek denli gams�z <strong>ve</strong> geni� bir insan diye, o da beni, gereksiz yere<br />

sorun yaratan <strong>ve</strong> hüzünlenmeyi se<strong>ve</strong>n birisi olarak, sessizce suçluyorduk.<br />

Oysa, benimle beraber olacak erke�in, yüre�i enine boyuna geli�mi�, kahkahas���n beyaz<br />

özgürlü�ü, gözya����n tuzlu eme�iyle hak edilmi� olmal�yd�.<br />

O erkek - her kimse, neredeyse <strong>ve</strong> varsa? - benimle 'ba�a ç�ka-bilmeli', beni sevdi�ini dolu dolu<br />

hissettirebilmeliydi.<br />

Egosunu hiç de�ilse, yeri gelince kontrol edebilen, 'ancak sevgiyle ba�a ç�����r seninle' diyerek,<br />

çaresizli�i reddeden, hem çocuk, hem yeti�kin bir erkek var m�yd�? Daha do�rusu, o�lunu böyle<br />

yeti�tirmeye yetkin bir anne var m�yd�?<br />

Bilmiyorum. Benim çocu�um yok!<br />

Bildi�im, Hakan'�n böyle bir annesi olmad���yd�...<br />

65<br />

Elvis, tam bir 'Beyaz Rus'dur! Ya�ant�����n ilk y�llar���� ���aal�, sevgi <strong>ve</strong> refah içinde geçirmi�,<br />

sonra yaln�zl�k <strong>ve</strong> yoklu�un pençesinde, mutsuz ya�am����r.<br />

O, tam bir sarmand�! Sar��� bol, bal rengi tüyleri, limon sar��� gözleri <strong>ve</strong> ince uzun bedeniyle, çok<br />

dinamik, modern, spor bir genç kad��� ça��������rd� bana.<br />

Annemle babam birbirlerini, evi <strong>ve</strong> bizi terk ettiklerinde, Elvis üç ya��ndayd�. Giderek ev<br />

nüfusunun <strong>ve</strong> kendine gösterilen ilginin azalmas�, Elvis'in huyunu de���tirmi�ti. Oysa ne�eli, d��a<br />

dönük <strong>ve</strong> biraz da aristokrat diye nitelenebilecek bir ki�ili�i vard�, ama sonunda huysuz, melânkolik<br />

<strong>ve</strong> <strong>ve</strong>s<strong>ve</strong>seli bir kediye dönü�tü.<br />

Cem yat��� okula gittikten sonra, babam�n ard�ndan, ikinci büyük a����� da yitirmenin bunal���na<br />

girdi Elvis. Derken, ben de yaln�zca geceleri e<strong>ve</strong> dönmeye ba�lam����m. Ama ona en büyük darbe,<br />

evimizin sat�lmas�yla, anneannemin dairesine ta��nmak zorunda kal���nda vuruldu. Bütün dengeleri<br />

bozuldu, al��kanl�klar� yok oldu, geçmi�i y���ld�. O, art�k yaln�z <strong>ve</strong> sorunlu bir genç kad�nd�.<br />

187<br />

Zaten hayvanlarla aras� s��� f��� olmayan anneannem, bu 'yap-1 rak dökümü'nün ard�ndan,<br />

Elvis'e hiç katlanamaz olmu�tu. San�-188 r�m, ona eski günleri, biten güzellikleri an�msat�yordu.<br />

Babamd�! Onu ilk gören babamd�. Tatil için gitti�imiz bir Ege köyünde, kald�����z motelin<br />

yemye�il bahçesinde, bir çiçekli�in kenar�na büzülmü�, uyuyormu�. Sabah�n erken saatlerinde<br />

uyan�p, 'orta-kah<strong>ve</strong>'sini içmek al��kanl����� tatillere de ta��yan babam, hep oldu�u gibi herkes<br />

uyurken deniz kenar�nda yürümü�, yeni projeler geli�tirmi�, motele dönerken, bahçede uyuyan<br />

Elvis'i görmü�tü. Minicik, sapsar�, müthi� sevimli bir kedi yavrusu!<br />

Tatil sabahlar�na bay���rd�k. Babam tatil sabahlar�nda yaln�zca Cem'le bana kal�rd�. Çünkü ne içine<br />

dal�p, bizi unutaca�� laboratu-var���, ne de sürekli v���lday�p, onu me�gul edecek telefonlar���<br />

getiremezdi yan�nda. Sabah�n ilk saatlerinde uyumaya bay�lan anne- | mi de hesaba kat�nca, babam<br />

bize kal�rd�, tamamen bize!<br />

Onun sabah�n ilk saatlerini yakalama merak��� bildi�imizden, Cem'le ben de erkenden uyan�r, ona<br />

kat���rd�k.<br />

O sabah, babam� bahçede buldu�umuzda, bize her zamanki gibi denizin mucizelerini anlatmad�.<br />

Yosunlar�n, bal�klar�n, bizim ta�, toprak sand�����z tuhaf olu�umlar�n asl�nda ne yararl� canl�lar<br />

oldu�una, tükenen besin kaynaklar�na kar��n, denizlerin bir kurtulu� vaat etti�ine <strong>ve</strong> bir hazine


sundu�una dair uzun bilimsel konu�mas��� yapmad�. O sabah co�kusunu, sevincini avucunda<br />

tuttu�u kedi yavrusuna yöneltmi�ti, gözleri sevgiyle parl�yordu.<br />

Hemen arabaya atlay�p en yak�n eczaneyi bulmu�, oradan damlal�k <strong>ve</strong> D-vitamini, yeni aç�lm�� bir<br />

bakkaldan da taze süt alm����k.<br />

Ne sabah�n ilk saatlerini, ne de kedileri se<strong>ve</strong>n annem, bizi bahçede buldu�unda ö�le olmak<br />

üzereydi. Kedinin ad��� Jerry mi, yok- l sa Elvis mi koyal�m diye, tart���yorduk. Cem, Elvis olsun<br />

diyor, ba- f bam Jerry'yi seviyordu. Bana kalsa, ad� 'Bahçe' olmal�yd�.<br />

O saatte, kocas�yla yatakta kahvalt� etmeyi tercih eden annem, � kediyi çok çirkin buldu�u gibi,<br />

böyle bir 'mikrop yuvas�'yla çocuk- j lar��� temas ettirdi�i için, bir doktor olarak babam� suçlam��,<br />

ay�p- ] lam�� <strong>ve</strong> azarlam����.<br />

"Gelip bize kat�lmay� denesene Nilgül?" demi�ti babam. Sesijj dostluk, bar��, biraz da 'n'oolur'<br />

tonlar�yla doluydu.<br />

Üçümüz de umutla dönüp anneme bakm����k. Gelip kat�lsayd�, ah, gelip bize kat�labilseydi... Ke�ke<br />

annem bunu yapabilseydi... O sabah, orada annem de gelip sevincimizi payla�abilseydi, belki de<br />

her �ey de���irdi... (mi?)<br />

Söylenerek motele döndü annem. Asla annemin pe�inden gitmezdi babam, yine gitmedi! Belki de,<br />

o anda babam gitseydi onun pe�inden, gönlünü alsayd� annemin... (mi?)<br />

Tatil bitti�inde, ��k bir sepet içinde istanbul'a getirmi�tik Elvis'i. Annemin bütün kar�� kovu�lar�na,<br />

tehditlerine <strong>ve</strong> söylenmelerine kar��n, babam bizi bahane edip, kediyi e<strong>ve</strong> getirmi�ti.<br />

Benzeri olaylarda, kendi iste�imden çok, babam� desteklemeyi seçiyor olu�um, annemin benden<br />

so�umas��� körüklüyordu besbelli. Kendi k���, kendine kar��, kocas�yla birle�ip damar�na<br />

bas�yordu. Berbat bir �ey olmal�!<br />

�imdi geriye bak�p, dü�ündü�ümde, zaten ya�am� eksik, yetersiz <strong>ve</strong> hatal� bulma e�iliminde olan<br />

annemin, asl�nda nas�l bir cehennemde ya�am�� oldu�unu anl�yorum. Daha do�rusu anlad�����<br />

san�yorum. Belki de, çaresizli�e uzanan kronik h�rç�nl��� <strong>ve</strong> huysuzlu�u, bu nedenlerle iyice<br />

alevleniyordu.<br />

Acaba annemle çat��an, farkl� karakterlerimiz miydi yaln�zca? Yoksa, benim onun kar����nda <strong>ve</strong><br />

ona kar�� oy <strong>ve</strong>ri�lerimin alt�nda, anne ilgisine eksiklenmem mi yat�yordu? Tam olarak bilmiyorum.<br />

Her �ey öyle iç içe <strong>ve</strong> birbirine ba��� ki... Hâlâ bilmiyorum.<br />

Kediler evlerine ba�����rlar. Biz ayr�ld�ktan sonra eski evimizi sat�n alanlar, uzun süre Elvis'i yeni<br />

adresine ikna etmeye çal����larsa da, Elvis ille de onlar�n kap���nda bekliyor, sabahlara kadar z���l<br />

����l a���yor, apartman� aya�a kald���yordu.<br />

Onu Mike'�n evine ta��mak fikrim, Mike'�n tüylü hayvanlara kar�� alerjisi oldu�unu ö�renmemle,<br />

suya dü�tü. Do�rusu Elvis'i tra� edilmi� olarak dü�ünemedim bile.<br />

O s�ralarda bir gün, aniden, pat diye kayboldu Elvis. Onu en son kendi evinde gördü�ünü söyleyen<br />

anneannem, balkondan atlad���na inansa da, ben o kadar yüksekten bunu yapabilece�ine hiç<br />

inanm�yorum. Sonuçta, nereden nas�l kaçt�ysa, kaçt� ama Elvis'i bir daha bulamad�k. Onu hiç kimse<br />

bir daha görmedi! O hepimizden kaçt�, hepimize darg�nd�.<br />

:i Elvis bütün kedilerden farkl���r, diye dü�ünürüm nedense... Bencilce bir duygu bu, ama öyle. Ve<br />

ben hâlâ, ne zaman bir kedi görsem, ona Elvis'i görüp görmedi�ini sormak isterim. Dilimin ucuna<br />

gelir, 'sorsam m�?' diye, tereddüt ederim, ama kendimi tutar�m, sormam, soramam!<br />

Ya, 'görmedim' yan����� al�rsam diye, korkudan... Onun bir yerlerde <strong>ve</strong> mutlu ya��yor oldu�unu<br />

dü�ünebilmek, bu dü�ünceyi canl� tutabilmek isterim. Çok isterim.<br />

IKÎNCÎ BÖLÜM<br />

"Be� yüz y�ldan beri, ülkenin hiçbir yan�nda, kimsenin sevinçten ölmedi�i ileri sürülüyor."<br />

G.C. LICHTENBERG<br />

" 'ölece�in mölece�in yok, de�il mi?' diye sordu Amanda. "'<br />

'Doktor sal� gününe dek ya�amama izin <strong>ve</strong>rdi,' dedi Laura.<br />

'Ama bugün cumartesi, bu i� ciddi,' dedi Amanda solu�u t�kanarak.<br />

'Ciddi olup olmad����� bilmem, bugün günlerden cumartesi, oras� do�ru,' dedi Lara.


'Ölüm her zaman ciddi bir i�tir,' dedi Amanda.<br />

'Hiçbir zaman ölece�imi söylemedim ki... Herhalde Laura olarak ya�amay� b�rakaca��m, ama ba�ka<br />

bir �ey olarak ya�amaya devam edece�im. Bir tür hayvan olarak herhalde. Bak �öyle söyleyeyim,<br />

insan ya�ad��� hayatta çok uslu durmam��sa, alt türden bir canl� olarak yeniden do�ar. Dü�ünecek<br />

olursan, benim de pek uslu durdu�um söylenemez. Ko�ullar el<strong>ve</strong>rdi�ince küçük hesapç�, hain, kinci<br />

falan filan olmaktan geri durmad�m.'<br />

'Böyle konularda ko�ullar�n el<strong>ve</strong>rmesi diye bir �ey olmaz,' diye at�ld� Amanda.<br />

(....)<br />

��öyle diyeyim,' diye sözünü sürdürdü Laura:<br />

'ikinci geli�imde daha alt türden bir canl� olaca��ma inanmak için sa�lam nedenlerim var. Bir<br />

hayvan olaca��m. Öte yandan, kendimce iyi bir insan oldu�um da söylenebilir. O halde iyi bir<br />

hayvan olaca���� da kestirebiliyorum. Zarif, f���r f���r bir �ey, e�lenceye bay�lan bir hayvan. Belki<br />

de bir susamuru!'<br />

'Seni bir susamuru olarak dü�ünemiyorum,' dedi Amanda.<br />

'Beni melek olarak da dü�ünebilece�ini hiç sanmam,' dedi Laura."^<br />

l- &ak\ (: H.H. Monro)'nin 'Laura' adl� öyküsü'nden. IYS13<br />

Salonda ç�t yoktu.<br />

"î�te ben de bir swsamuru'yum arkada�lar!"<br />

!94 Salonda kahkahalar yükseldi. En arkadan, kahkahas��� kontrol edemeyen genç bir kad���n<br />

�������ms� gülü�ü, öndekileri yeniden güldürdü.<br />

Konu�ma kürsüsü olarak kullan�lan masada oturan <strong>ve</strong> susamu-ru oldu�unu aç�klayan adam da<br />

güldü.<br />

"Ba�ka bir susamuru da var aram�zda galiba... Sizin renginizi .1 bilemem han�mefendi ama ben<br />

ye�il bir susam«r«'yum!"<br />

Bir sigara ç�kartt�.<br />

"Ye�il oldu�um için, sigara içmemeliyim, fakat bu berbat �eyi ancak azaltabiliyorum.<br />

��rakam�yorum!"<br />

Sigaras��� yakt�.<br />

"Ne yaz�k ki, hâlâ i�renç tütünün, nefis kokusundan zevk al�yorum."<br />

Salonda protesto sesleri yükseldi. Ba��ranlar oldu. Kimisi güle-" rek sigara yakt�.<br />

"Susamuru olmak," diye sesini yükseltip, konuyu çevirdi konu�mac�.<br />

"Susamuru olmak ho� bir �eydir. Sombal�klar�, alabal�klar, a�����za lay�k su ürünleriyle �enlenir<br />

ziyafetleriniz. Susamurlar�mn rak� sevip sevmediklerini dü�ünenler varsa, �imdi bu konuya da<br />

de�ine- ' ce�im." i<br />

Salonda yine k���rda�malar oldu.<br />

"Bal�k se<strong>ve</strong>n, rak�ya direnebilir mi?" ;<br />

, Arkadaki kad�n, yine ç�ng�rakl� bir kahkaha att�. Galiba onun j,<br />

gülü�ü böyleydi. S<br />

"Sizlere aktard���m bu öykünün yazar�, tüketti�iniz yüzy���n ba��nda, susamurlann�n en büyük<br />

dü�man���, avc� taz�lar olarak dü�ünüyormu�. Halbuki bo�alan rak� <strong>ve</strong>ya 'ouzu' ���elerinden tutun<br />

da, her türlü kirlili�in yaratt��� tehlike, bozdu�u ekosistem zinciriyle susamurlanm da, bir gün<br />

tükenen türlere dahil edecektir. Kirlilik bir bütündür! Hava, su, toprak birbiriyle etkile�ti�i gibi,<br />

��talar <strong>ve</strong> okyanuslar da, bu bütünün parçalar���r. Ve yeryüzünde ya�ayan kimse, hiç kimse bu<br />

tehlikeden korunamaz; rengi, �rk�, dili, para birimi <strong>ve</strong> cinsiyeti pek makbul bile olsa!"<br />

Tel çerçe<strong>ve</strong>li gözlüklerinin arkas�ndan bile gözlerini k�sarak bakmas�yla s��� bir miyop, oturdu�u<br />

sandalyeden ta�an iri omuzlan, masaya yay�lm�� uzun kollan <strong>ve</strong> kocaman elleriyle de uzun boylu,<br />

iri yar� bir adam oldu�u anla����yordu. Çok güzel bir burnu vard�, bilenlere Yunan heykellerini<br />

an�msat�yordu. Kumral, ince telli saçlar�na, aceleci beyazlar dolmu�tu yer yer. Rahat, ne�eli <strong>ve</strong> çok<br />

enerjik bir ses tonu vard�. Pozitif elektronlar yayan bak��lar�yla, dinamik sesi birle�ince, insan�


ahatlatt��� söylenebilirdi, îyi bir konu�mac�yd�, dikkatleri yo�unla�����rken, zorlamadan ikna<br />

edebilen bir tarz� vard�.<br />

"Susamurlan ya�arken iyi birer hayvan olurlarsa, öldüklerinde bir alt türden, iyi birer canl�ya<br />

dönü�ürler. Bunlar bakteri <strong>ve</strong> virüslerdir. En iyi huylu olanlar�ndan elbette..."<br />

Gülenler azald�, onun- daha bilimsel konu�mas��� bekleyenler, homurdand�lar.<br />

"Arkada�lar, dünyan�n yaln�zca 'üst derisi' de���miyor, bütün iç organlar�nda da sorunlar,<br />

hastal�klar belirdi. Yaln�zca, yok olan ormanlar bile uygarl�������n - e�er bir uygarl�k<br />

kurabildiysek? - kaybolmas� için çok ciddi bir tehdittir. Gelece�in besin kaynaklar��� haz�rlamadan,<br />

kirlenmeyi - hem biyolojik, hem kimyasal, hem de sosyal kirlenmeyi - önlemeden 'sivil toplum'dan<br />

<strong>ve</strong> 'kar�� parti' olmaktan söz edemeyiz, önce ciddi bir altyap�ya gereksiniyoruz. Hepimiz! Ben <strong>ve</strong><br />

bütün susamurlar�l"<br />

Biraz önceki alayc�, baz�lar�na yüzeysel gelen �akac� tonu <strong>ve</strong> gev�ek çizgileri, son derece ciddi <strong>ve</strong><br />

öfkeye çalan bir ba�kas�yla yer de-���tiri<strong>ve</strong>rmi�ti, aniden.<br />

Nilsu e�ilip yan�ndakilere f���ldad�. "Kim bu ye�il susamuru Allah a���na?"<br />

"Teoman'� tan���yor musun? Parti kurucular�ndan Teoman Er-tan. �lg�n bir adamd�r. Tan����ral�m<br />

seni!"<br />

Ye�illere <strong>ve</strong> çevre korumac����a duydu�u ilgi, biraz da özel hayat���n son zamanlarda ald���<br />

yaralar�, bir süre dondurmak arzusuyla, bazen kendini zorlayarak bile olsa, konuyla ilgili toplant�,<br />

söyle�i, sergi, konser gibi aktivitelere yöneltmi�ti Nilsu'yu. Bu, susamurlu olan� Bilsak'tayd� <strong>ve</strong> bir<br />

ak�amüstü, i� ç�����na rastl�yordu.<br />

Konferans�n ikinci bölümü, sorular ba�����yla aç�ld���nda, küçük salonda hava iyice k�������,<br />

Teoman'� 'sekter', 'provokatör' <strong>ve</strong><br />

195<br />

'hayalperest' diye suçlay�p, öfkeyle ç����rri��lard� ona. En arkadaki ç�ng�rakl� kahkaha da kesilmi�ti.<br />

Sakin <strong>ve</strong> ilgili ifadesini hiç bozmayan Teoman, 'Sivil Topluma Geçi� Sürecinde Ye�iller Partisi'nin<br />

��levleri' ba���kl� konu�mas���n, sonunda partinin hangi sol fraksiyona yerle�tirilmesi gerekti�i<br />

noktas�na gelip dayand����� görünce, aya�a f�rlad�.<br />

" Ye�il susamuru s���ld�!" dedi.<br />

Sesinden alay m� etti�i, yoksa ciddi mi-oldu�u hiç anla��lm�yordu, izleyenler k�sa bir süre<br />

tereddütte kald�lar. Yine �aka yap�yordu...<br />

Hay�r, �aka de�ildi, s���lan ye�il susamuru salonu terk etti, çekip gitti!<br />

Salondan protesto sesleri yükseldi, en ate�li sorular�yla ortada kalanlar birbirleriyle tart��maya<br />

ba�lad�lar. Ama birbirlerini hiç dinlemiyorlard�. Baz�lar�, söylenerek ç�kt�.<br />

Nilsu, Teoman'�n ard�ndan bakt�, bakt�, yine bakt�. Sonra ince, sivri <strong>ve</strong> ��k bir kahkaha patlatt�.<br />

Kahkahas�, uzun bir gülmeye dönü�tü.<br />

Babas�, Mike, Selen <strong>ve</strong> Hakan'dan beri, böyle bir kahkaha atmad����� <strong>ve</strong> bunu çok özledi�ini<br />

sevinerek ayr�msay�nca, keyiflenerek sürdürdü gülü�ünü.<br />

"Haydi k�zlar, beni �u ye�il susamuru'yla tan������n!"<br />

Bara geçtiklerinde, Teoman'� rak����� yudumlay�p, barmenle sohbet ederken buldular. Biraz önceki<br />

adamla tek benzerli�i, kadife pantolonu, yünlü oduncu gömle�i, gözlükleri, saçlar� <strong>ve</strong> iri yar�<br />

bedeniydi. Bu �imdiki, 'genç irisi' denilen erken büyümü� bir çocu�a, çabuk geli�mi� bir delikanl�ya<br />

benziyordu.<br />

Tan������ld�lar.<br />

Çabucak arkada� olmay� se<strong>ve</strong>nlerin, dengine rastlam�� oldu�unu san�� keyfiyle, çene çald�lar. Biraz<br />

parti, çevre kirlili�i, caz müzik <strong>ve</strong> bolca �iir konu�tular.<br />

Nilsu s�k s�k kahkaha at�yor, keyiften <strong>ve</strong> rak�dan yanaklar� k�zarm��, gözleri parlam�� haliyle, ne<br />

kadar uzun zamand�r bu ak�am� özledi�ini dü�ünüyordu. itj<br />

"Ne güzel gülümsüyorsun sen öyle!" dedi Teoman (içinden bj| ses, bu kahkahayla ciddi bir firtmaya<br />

sürüklenece�ini söylüyor). !���


"ilk kez bir ye�il susamuru'yla konu�uyorum da, ondand�r..." dedi Nilsu. (içinden bir ses, bu alayc�<br />

hüzünle, uzun bir yola ç�kaca���� f���ld�yor.)<br />

"içerde o ç����kl� kahkahalar� atan da sen miydin yoksa?" "Hay�r, beni ancak, salonu terk ettikten<br />

sonra güldürebildin!" "Hiç yoktan iyidir," dedi Teoman biraz bozularak. "Her �eyden s�����p, çekip<br />

gitmene bay�ld�m ben!" dedi Nilsu, gözleri parlayarak.<br />

"Hem bir cesaret de�il de, kendine gü<strong>ve</strong>nen, küstah, iddial� ama. rahat <strong>ve</strong> keyfine dü�kün birinin,<br />

tam istedi�im gibi bir reaksiyonu diye alg�lad�m bunu ben... Belki yan�hyorumdur, ama beni<br />

güldürüsünün nedeni buydu!"<br />

Onun sözünü hiç kesmeden dinleyen Teoman, derin bir sessizli�e gömüldü önce. Onlar susunca,<br />

asl�nda ne kadar gürültülü bir ortamda olduklar��� fark ettiler. Sesler her bir yandan yükselip, bar�n<br />

tavan�nda toplan�yor, oradan harfler olarak ya��yordu a����ya.<br />

Dönüp, dikkatle süzdü Nilsu'yu Teoman.<br />

"Otuz ya��nda bile yoksun sen! Susamurlanm tan�yamazs�n daha!" Sesinde k�rg�nl�k, yanl��<br />

anla��lm����k, yorgunluk, biraz da b�kk�nl�k vard�.<br />

Bunun, önüne at�lm�� bir olta olup olmad����� dü�ündü Nilsu. Ama konferans salonunda s���ld�����<br />

söyleyip, ç���p-giden adam vard� kar����nda.<br />

��zmad�. Selen geldi akl�na. Sala� bal�kç� lokantas�ndaki o ilk tan��malar�, tuvalette el s����malar�...<br />

Sonra Mike. Mike'�n gidi�i. Evde ya�ad��� cehennemin yaratt��� yaln�zl���, Mike'la yok etmeye<br />

çal������ o ilk gece...<br />

Yüzüne hüzünlü bir p���lt� yayd� dü�ünceleri. Gözleri ���ldad�, ilk kez ac� çekmeden Mike'� <strong>ve</strong><br />

Selen'i dü�ündü�ünü ayr�msad�. Yutkundu üst üste. içinde k���ldayan rengârenk heyecan� hissetti.<br />

Ba��m kald���p, Teoman'a bak�nca; onun gözlerini, yüzünde kilitlenmi� buldu. Gülümsedi.<br />

"Genç susamurlartn� yabana atmamay� ö�renmelisin. Onlar�n da daha önce insan olduklar�m<br />

an�msarsan..." "Biliyor musun?" dedi Teoman.<br />

197<br />

"Laura, pazartesi günü öldü <strong>ve</strong> ben bunu bir tek sana söylüyorum.<br />

198 "Bugün günlerden ne?" diye f���ldayarak sordu Nilsu. Saatine bakt� Teoman. "Bugün<br />

pazartesi!" ; : r; > "<br />

Çok çabuk oldu.<br />

Teoman'la Nilsu, 'Teo <strong>ve</strong> Nil' olarak an�lmaya ba�lad�klar�nda, Teoman, Nilsu'nun evine yerle�mi�,<br />

Ülker'le tamam� üç hafta süren uykusuz geceler, kar����kl� suçlamalar <strong>ve</strong> �slak k�rm��� bak��malar<br />

sonunda, dü�manca say�lmayacak bir anla�mayla ayr�lm��, '�iddetli geçimsizlik'ten, tek celsede<br />

bo�anm��lard�.<br />

Çoktand�r tavsayan ili�kilerde, 'bir ba�kas�'n�n ortaya ç�����, kimi zaman kad�n <strong>ve</strong> erke�e ikna etkisi<br />

yapar. Art�k ayr�lmak için somut bir neden de vard�r, gönül rahatl���yla bo�an�labilinir. Kimi zaman<br />

da, ayn� durumda beliren 'bir ba�kas�', tam tersine cayd����� rol oynar.<br />

Ülker'le Teoman, daha çok birinci duruma uygun dü�üyorlard�. Yaln�z, 'bir ba�kas�' rolünde beliren<br />

Nilsu'nun ikna edici etkisi, Ülker'e de�il, Teoman'a olmu�tu.<br />

Ne öyle pat diye tutuldular birbirlerine, ne de 'haydi kalk, �imdi,' diyerek birlikte ya�amaya karar<br />

<strong>ve</strong>rdiler. Böyle olmad�!<br />

Teoman'�n, bir 'ye�il susamuru' oldu�unu aç�klad��� gün, bu aç�klama, ikisinin de aslen ye�il birer<br />

susamuru olup olmad����� merak etmesine yol açacak bir ili�ki ba�latt�.<br />

Merak!<br />

E<strong>ve</strong>t, merak! "Acaba o, y�llard�r umutsuzca, kafam� gözümü yararak, en ince heyecanlar��� y�rtarak<br />

arad���m insan bu mu?"<br />

"Acaba, asl�nda tükenen türün iki cinsiyeti olan bizler, �imdi gerçekten rastlad�k m� birbirimize?"<br />

"Belki de bir mucize oldu <strong>ve</strong> dengime, e�itime rastlad�m belki?"<br />

Bir kez bu merak kar����kl� girdi mi yüreklere, art�k bir yol, bir neden <strong>ve</strong> ortam yaratmak çocuk<br />

��idir.


Nilsu'yla Teoman da çok meraklanm��lard�. Bulu�tular, birbirlerini s�navlardan geçirdiler, bilerek,<br />

isteyerek; bilmeden, istemeden ... Her �ey uyumluydu ki, iki ay sonra ayn� evi y�llard�r ba�ar�yla<br />

payla�an insanlar�n rahatl���yla, yan yana, iç içe <strong>ve</strong> kol kola ya�amaya ba�lad�lar.<br />

Mike'la birlikte ayd�nl��a ç�kan cinsel kimli�i, sonraki y�llarda geli�tikçe, asla bir ba�kas�yla ayn�<br />

yatakta uyuyamayan Nilsu, sanki y�llard�r rahatl�kla yap�yormu� gibi, huzurlu <strong>ve</strong> keyifli bir<br />

gev�eklikle, ayn� yata�� payla��yordu Teoman'la.<br />

Payla�mak! Karde�siz büyüyen, tek çocuklar�n problemi olarak görülse de, on dört ya��ndayken<br />

kaybetti�i payla�mak duygusunu yeniden edini<strong>ve</strong>rmi�ti Nilsu.<br />

Sanki, eksiklendi�i birçok duygu, tarz <strong>ve</strong> biçim hemen önünde duruyordu da, Teoman gelip<br />

göstermi�ti ona. Uzan�p, bir bir topluyordu �imdi, zevkle, keyifle, mutlulukla...<br />

Teoman'�n heyecamysa, ilk kez kendi kendine pi�mi�, a�ac�nda olgunla���� bir mey<strong>ve</strong> bulman�n<br />

albenisinde gizliydi. Bu, kendisinin de bir �eyler ö�renebilece�i, edinece�i <strong>ve</strong> ya�ayaca�� bir<br />

ili�kinin mu�tusuydu. Çünkü kendini de art�k 'olmu�', 'pi�mi�' görüyordu; yeniden bir 'ham' insanla<br />

��ra��p didinmek yerine, art�k, birlikte 'gidilecek' yollara ç�kabilece�ini seziyordu.<br />

Ama onlar� birbirlerine kenetleyen ASIL nokta, bunlardan biri de�ildi. Bunlar, birbirlerine<br />

yönelmeleri için güçlü ivmeler olu�turmu�tu; do�ru! Fakat i�in s�rr� ba�kayd�. Usul usul<br />

ke�fettikleri öyle önemli bir ortak zaaflar�, öyle derin <strong>ve</strong> onulmaz bir yaralan vard� ki, birbirlerine<br />

böylesine kenetlenmeleri, ancak iki yaral� susamuru-nun, yaralar��� sa��ltma içgüdüsüyle<br />

birbirlerine yakla�mas�yla aç�klanabilirdi. Bu yara; 'intihar' <strong>ve</strong> 'terk'ti.<br />

��llard�r annesinin intihar��� sorgulay�p, kendi ki�ili�inde bu intihar�n açt��� yaralan iyile�tirmeye<br />

çabalayan, ama her çabas�nda yeniden kanatan Teoman.<br />

Annesinin intihar etti�ine bazen gerçekten inanan, babas���n bu renksiz, s�radan <strong>ve</strong> çaps�z yeni<br />

ya�ant���yla, asl�nda yava� yava� kendisini öldürdü�ünü dü�ünen <strong>ve</strong> Mike'm intihar��� bile, bir<br />

anlamda bir 'terk edili�' olarak gören Nilsu. Nilsu <strong>ve</strong> Teoman.<br />

, Nil<strong>ve</strong>Teo! v^.^^^w'^ , . ,<<br />

Birbirlerini anlad�klar�na inan�yor, anla��ld�klar��� san�yorlard�. 2OO Buna, daha önce<br />

ba�kalar�yla da inanm��lard�, ama bu kez ikisinin ya�ant���na ayr� ayr� damgas��� vurmu�, çok<br />

rastlanmayan bir eylemin, bir derin yaran�n sanc����� payla�abilmek umudu vard�.<br />

Belki de, ilk kez 'intihar' eylemi bir umudu ya�at�yor, sa�lam bir birlikteli�i yüreklendiriyordu.<br />

Sa���kl� m�? Bunu kimse bilemiyor.<br />

"Annem bir Apaçi'ydi benim!"<br />

"Efendim?"<br />

"Benim annem diyorum, bir Apaçi'ydi o."<br />

"iyi ya, benimki de bir Mohawk!"<br />

Beklemedi�i bir yan�t daha alm���� Teoman.<br />

"Kimdi bu?" diye dönüp, dikkatle bak�nca, yine ayn� k��� gördü.<br />

"Güzel mi?" diye sordu kendi kendine.<br />

"Ho�!" diye yan�tlad�.<br />

"Çok ho�!"<br />

Bal rengi, koyudan aç��a, düz, gür, sa���kl� saçlar� yumu�ac�k iniyordu omuzlar�na. Küçük burnu,<br />

sevimli bir sürprizle kalk�k bir sona ula��p, çocuksu bir lezzet kat�yordu yüzüne. Etli dudaklar���n<br />

alt�nda unutulmu� bir çukur da, çenesine karakteristik bir iz kondurmu�tu. Gözleri ye�il miydi,<br />

yoksa ona m� öyle geliyordu, hâlâ karar <strong>ve</strong>rememi�ti. Bedeni, kafa tutan bir dirilikle ince, ufak<br />

tefek <strong>ve</strong> çok gençti.<br />

"On be� olmal�, en az on be� ya� genç olmal���n benden." Sesi<br />

biraz umutsuzdu.<br />

"On üç!" dedi Nilsu bir kerede.<br />

"On üç, u�ur getirir," diye ekledi. Sonra,<br />

"Amerikal�lar, binalar�na on üçüncü kat yapm�yorlar, asansör on ikiden on dörde ç���yor, çünkü on<br />

üçüncü kat yok, kap�larda on üç numaras� yok: Kay�p!"


"Amerikal�lar on üçün de de�erini bilmediler, desene," dedi Teoman.<br />

Sustular. On üçü mü, yoksa Amerikal�lar� m� dü�ündükleri hiç anla��lm�yordu.<br />

��u senin annen, Apaçi olarak m� do�du, yoksa bir Apaçi reisle evlenip, kendini erke�inin ulusuna<br />

�� adad�?"<br />

"Annem, gerçek bir Apaçi'ydi!" dedi Teoman gururla.<br />

"O, bir Apaçi olarak do�mu�tu."<br />

"Peki �imdi? Hâlâ Apaçi mi, yoksa aram�zda beyazla��� m�?" �aka yapmak, on üç ya��n �okunu<br />

hafifletmek istemi�ti Nilsu. Ama Teoman'�n rengi soldu, dudaklar�������rmaya ba�lad�.<br />

"Ya�asayd�," dedi, neden sonra.<br />

"Ya�amay� seçseydi, mutlaka ba��� kal�rd� Apaçi köklerine. Güçlü bir kad�nd� annem!"<br />

Sustu Nilsu. Sesler, u�ultuya dönü�tü.<br />

"Ya�amay� <strong>ve</strong> ölümü seçmek!" diye dü�ündü. Neydi bu, nereden tak�lm���� kula��na, kimden?<br />

Hani insan, her gün geçti�i yoldaki bir heykele bakmaya al���r da, y�llar sonra onu, bir güzel<br />

sanatlar müzesinde gördü�ü ilk anda ç�kartamaz ya, i�te tam öyle!<br />

Bir �iir, bir �ark�, bir film, bir ya�am?... Hay�r. Bu 'intihar'd�! Irkildi. Kocaman bir i�ne, hiç<br />

beklemedi�i bir anda s�rt�na saplanm�� gibi irkildi.<br />

O s�rada yüksek bir bar taburesine tünemi�, mey<strong>ve</strong> kokteyli içiyordu. Yeni aç�lan filanca barda,<br />

Teoman'la ikinci bulu�mas�yd�.<br />

Salland����� herkes gördü sand�, bedeni titriyordu. Ona bakmayan Teoman bile hissetti bunu.<br />

Uzan�p kolunu tuttu.<br />

"iyi misin?" dedi.<br />

"Hay�r. Galiba iyi de�ilim." içkisini bar tezgâh�na b�rakt�, ba���� öne e�di, kald� öylece.<br />

Bir f�rt�nan�n geli�ine haz�rlan�r gibi beklediler, ikisi de bekledi, içlerindeki bütün güç, direnme <strong>ve</strong><br />

savunma merkezlerine adrenalin uyar��� gönderip, f�rt�naya haz�rland�lar.<br />

"Senin de mi annen intihar etti?" Ba���� kald�rmadan sordu Nilsu.<br />

"De mi? 'De' eki ayr� yaz���r. 'Dahi', 'o da' anlam�ndad�r." F�rt�na patlam����, ü�ümeye ba�lad�<br />

Teoman. Rak���na uzand�, acele bir yudum ald�.<br />

201<br />

/<br />

"Senin annen?" diye sordu. Sesi k���lm��, sesine o inan�lmaz albeniyi katan enerji, co�ku <strong>ve</strong> derinlik<br />

yok olmu�tu. 202 "Ben," dedi Nilsu.<br />

"Ben, annemin intihar etti�ini, babam�n da etmekte oldu�unu san�yorum." Elleri buz gibiydi.<br />

"San�yor musun?" Sanki bir dü� k���kl��� vard� sesinde Teoman'�n.<br />

"inan�yorum!" diye tela�la düzeltti Nilsu.<br />

Sustular yeniden. Kendi içlerine çekilip, k�sa yolculuklara ç�kt�lar ayr� ayr�.<br />

O s�rada içeri giren kalabal�k <strong>ve</strong> gürültülü bir grup, Teoman'� fark etti <strong>ve</strong> hep birlikte Teoman'la<br />

Nilsu'nun oturdu�u bara hücum ettiler.<br />

Onlar�n ne�eli, gürültülü <strong>ve</strong> bol alkollü ruh halleri, bu ikisinin endi�eli, tedirgin <strong>ve</strong> rahats�z<br />

durumlar�na hiç uymuyordu. Teoman'�n çevresine ü���en arkada�lar�, onunla �akala�maya<br />

ba�lay�nca, Nilsu çok rahats�z oldu. Ama bakt���nda Teoman'�n hiç fire <strong>ve</strong>rmeden, onlara<br />

kat�ld����� gördü.<br />

içi c�z etti. "Neden?" diye yoklad� kendini. Teoman'dan ho�land��� için mi? Belki... Ama daha<br />

ba�ka bir �ey olmal�yd�... îyice arand� yüre�ini. Se<strong>ve</strong>cek kadar çok tan�mam���� ki, bu adam�. Ye�il<br />

bir SM-samuru oldu�unu biliyordu. Sesi çok etkileyici, gülü�ü güzeldi.<br />

"Yetmez!" dedi.<br />

Ba�ka bir �ey olmal�. Ba�ka, ba�ka, ba�ka... Ama ne?<br />

'intihar!'E<strong>ve</strong>t intihard� bu!<br />

iyi ama, ne çabuk saklam���� yaras��� öyle. Teslim olmaktan korkan, s�radan bir erkek tavr� m�yd�<br />

bu? Yoksa göründü�ü kadar ince, duyarl� <strong>ve</strong> farkl� de�il miydi? Her ikisi de k����� geldi Nilsu'ya;<br />

����ld�!


Kalk�p gitmek istedi. Çabucak kaçmak, bir daha da Teoman'� i hiç görmemek! Hiçbir �eye<br />

ba�lamadan, erkenden, en ba��ndan* 'terk etmek'...<br />

Usulca çantas��� ald�, yar�m b�rakt��� mey<strong>ve</strong> kokteylinin paras�-1 m ödedi. Hemen yan� ba��nda,<br />

sanki okul servis arabalar� gürültüsü <strong>ve</strong> kalabal��� ortas�nda kaybolmu� Teoman'a hiç bakmadan^<br />

kalkt�.<br />

���ar�ya ç�kt���nda gecenin s�cak nefesine çarpt�. Biraz bo�ucu geldi bu ona. Derin bir soluk ald�.<br />

Olup biteni tümden unutmak istedi�ini f���ldad� kendi kendine. Evine gidip, sular ak�yorsa, so�uk<br />

bir du� yapmak istedi. Bir taksi arad� lo� sokakta. E<strong>ve</strong> gitmek <strong>ve</strong> unutmak, hepsi bu!<br />

"Benim annem gerçekten Apaçi'ydi <strong>ve</strong> Apaçi olmak çok ciddi bir i�tir!"<br />

����rarak, tan���k sesin sahibini arad� Nilsu. Teoman, kap���n öbür kö�esinde, sanki y�llard�r<br />

oradaym�� gibi dikilmi�, sigara içiyordu. Çok sevindi�i için öfkelendi Nilsu. Ama, onun ne<br />

sevincini, ne de öfkesini fark etti Teoman.<br />

"Apaçi olmak, ancak onlar�n bilece�i, bir güç i�tir!" Kendi kendine m���ldan�yordu.<br />

"Hangisi daha zor?" dedi Nilsu.<br />

"Apaçi olmak m�, intihar etmek mi?"<br />

"Kendi ölümünü seçebilmek, en güç olan� bu!" dedi Teoman.<br />

"Ya�ant�mda yeterince intihar var zaten," dedi Nilsu biraz öfkeli.<br />

"intihar eden ki�iden çok, onun terk ettikleriyle ilgiliyim ben. Çünkü her intihar, bir 'terk'tir."<br />

Sesindeki öfkeye, biraz ac� bula��������imdi.<br />

"Ve insanlar beni terk etmeye bay���rlar... nedense..." diye ekledi, solgun bir sesle.<br />

Sokak lambas���n karanl���nda öylece kald�lar. Ne soka�a aç�lan kalabal�k caddenin trafi�i, ne<br />

sokaktan geçen insanlar... Hiçbirini duymadan, görmeden, hatta bilmeden kald�lar orada, öyle, o<br />

anda.<br />

Pek az kad�nla-erkek birbirlerinin ruhlar���, bedenlerinden önce ç���lç�plak görebilir. Pek ço�u da,<br />

ruh k�sm��� ç�plak olarak göremez; hiçbir zaman!<br />

Onlar; Nilsu ile Teoman, y�llard�r bekleyip de, neredeyse inançlar��� yitirmek üzereyken, bir<br />

mucizeyle birbirlerinin yürek gözünü gördüler. K�sac�k, çok özel bir zaman biriminde, soydular<br />

ruhlar�m ç���lç�plak <strong>ve</strong> bütün önyarg�, bütün korkular�na ra�men, gösterdiler kendilerini...<br />

Bedenleri bu enerji transferinden güçsüz kald�, yoruldu.<br />

203<br />

Birbirine do�ru e�ildi iki beden. Çoktand�r susuz kalm�� gibi, öpü�tüler orada. Sokak lambas���n<br />

alt�nda! ,r . *<br />

204 öpü�tüler. ' ' xr<br />

Tek bir kez, uzun <strong>ve</strong> çok öpü�tüler. > ><br />

��u senin Laura'yla Amanda, hani ölünce susamuru olacak kad�nla arkada��, bana bir ba�ka 'Laura<br />

<strong>ve</strong> Amanda'y� an�msat�yor."<br />

Teoman, Nilsu'nun evine yeni 'bo�anm�� bir erkek' olarak, ta��-nal� üç hafta geçmi�ti ama onlar bir<br />

ya�am� payla�maya ba�lam��lard� bile.<br />

Bir levha sunta, üç-be� ç�tayla kendine bir çal��ma masas�, geni� yatak odas���n bir duvar�na da,<br />

pratik bir kitapl�k yapan Teoman, çabucak yerle�mi�ti oraya.<br />

Masas���n üzerine 'sivil toplum', 'alternatif politika', 'enerji modelleri' kitaplar���, Edip Canse<strong>ve</strong>r,<br />

Turgut Uyar, Cemal Süreya, Attila ilhan, Can Yücel �iirlerini <strong>ve</strong> sanat dergilerini y���� önce.<br />

Günlüklerini yazd���, ��k bir deri kapl� defteri de oraya b�rakt� sonra.<br />

Bu sonuncusu, kendine gösterilen gü<strong>ve</strong>nin büyük bir göstergesi olarak, çok etkiledi Nilsu'yu.<br />

Sessizce minnet duydu Teoman'a; gü-<strong>ve</strong>nilmenin o tad�na doyulmaz sevinciyle...<br />

Birkaç gömlek, pantolon, bir iki kazak, iki çift ayakkab�, biraz çama��r.<br />

"i�te bütün mal varl���m bu, ba�kaca da bir �eyim yok Nil!" demi�ti gülerek.<br />

önce, bunu ciddiye ald� Nilsu. Fakat daha sonra, Cahide Ha-n�m'�n eski, Nergis'in �imdiki evinde,<br />

Teoman'a ait bir oda, bu oda dolusu kitab�, Kalam�� Marina'da yedi buçuk metre boyunda, ah�ap bir<br />

yelkenli teknesi <strong>ve</strong> Ümraniye'de küçük bir marangoz atölyesi oldu�unu ö�renecekti.


"Onlar mecburiyetten edinilmi�� �eylerdir Nil. Denize vurgun-san, onunla ya�aman�n yolunu<br />

bulacaks�n, önce bir sandal alm��-<br />

��m. Be� y�ld�r, elden dü�me iyi bir teknem var. Mecburdum!" Sesindeki do�all�ktan akan tonlar, bu<br />

mecburiyetini öyle iyi anlat�yordu ki, insan, "Teoman'�n mutlaka bir teknesi olmal�," diye<br />

dü�ünüyordu.<br />

"Atölyeye gelince, iki çocu�umun gelecek <strong>ve</strong> kendimin �imdiki zaman�m için gereken bir un<br />

de�irmeni o! Ufak, mütevaz�, iddias�z ama birkaç aileyi doyuran bir tezgâh. O kadar!"<br />

Ne dü�ündü�ünü, yüzüne hiç yazmadan dinleyen Nilsu'ya bak�p:<br />

"Ben, dü�ünce üretmeyi seviyorum Nil <strong>ve</strong> dü�ünceler para getirmiyor! Oysa çocuklar�m iyi<br />

okullara gitsin, ben de istedi�im kitaplar� alabileyim istiyorum. Fazlas� de�il!" dedi. Sesinde hakl�<br />

oldu�una inan�lmas� için, ille de Nilsu'nun onay��� bekleyen bir renk vard�.<br />

Gülümsedi Nilsu. Kendisi onaylamasa da, Teoman düzenini kurmu�tu. Kald� ki, babas���n t�bbî<br />

tahlil laboratuvar� da, biraz benzer amaçl�yd�.<br />

Teoman'�n mühendisli�ine bak�nca, do�rusu onun diplomas� <strong>ve</strong> birkaç projesi d���nda - bunlara da,<br />

daha çok bir mimar gibi yakla������ denebilir - hiçbir iz bulamam���� Nilsu.<br />

Teoman'da bulduklar�, daha çok, kültür-tüketme h�rs�, heyecan�, sevinci <strong>ve</strong> bunlar� çevresine<br />

bula���rma yetene�iydi. Sürekli okuyan, ö�renen, ara�����p, sorgulayan ki�ili�iydi, insan� yoran, ama<br />

kendi hiç yorulmazm�� gibi görünen kendini yenileme enerjisi, birikimi <strong>ve</strong> her �eye gülmeye haz�r,<br />

��cak yüre�inin, herkeslerden gizlemeye çal������ hüzünleriydi.<br />

Bu zenginli�in içinde hem babas�na, hem Selen'e, hem de Mi-ke'a rastlayan Nilsu, ço�u kez onu<br />

kendisinin yaratt��� duygusuna kap���yor, gerçeklik boyutunu yitiriyordu.<br />

Çok sevdi�i, ama bir �ekilde yeterince sevilmedi�i için, 'terk' edildi�i saplant���yla, hâlâ<br />

çözümleyemedi�i bu üç insan�n, böyle canl� bir sentezine rastlamak, öyle inan�lmazd� ki,<br />

Teoman'�n gerçek olmad��� duygusuna kap�lmas�na, kendisi bile hak <strong>ve</strong>riyordu.<br />

Böyle anlarda geceyse, Teoman'� uyand���p, ona s�ms��� sar���yor, gündüzse ya telefonla ya da bir<br />

taksiyle ona ula��yordu mutlaka!<br />

205<br />

Kendi elleriyle yapt��� çal��ma masas���n ba��na oturmu� "h�mm", "ah-haa", "vay vay vay"<br />

sesleriyle homurdanarak, "bak 206 sen, bu serseri öldürecek beni!", "ülen köfteci, adam m� oldun<br />

sen?", "hay ya�ayas�n be!" diyerek saatlerce, herkesi, her �eyi unutup, dergilerine gömülüp,<br />

üzerinde "I'm green" yazan ye�il kurba-�al� fincamyla kah<strong>ve</strong>, çay, ne bulursa litrelerce tüketi�ini;<br />

"ne kadar babama benziyor," diye izliyor, heyecanlan�yordu.<br />

Elinde bir �iir kitab�, co�kuyla içeri girip, "Dinle Nil, buna bay�lacaks�n sen!" diyerek, yüzüne<br />

gözüne �iir bula����, bamba�ka bir dünyada, bamba�ka bulutlar üzerinde uçarken de, tamamen Mike'd�.<br />

Yemekli toplant�larda, olanca do�all���yla, ço�u kez tek ba��na muhalif, sonuna dek ayk��� kal���,<br />

inatla inand�klar��� savunu�u, sokakta kimselere ald�rmadan, ellerini kollar��� gökyüzüne f�rlatarak<br />

taklitler yap��� <strong>ve</strong> güçlü, ba��ms�z, gururlu görünü�ü alt�nda, özenle gizledi�i k���lgan yap���yla da<br />

Selen'di. "Ne demi�tin Nil?" "H��?..."<br />

��u senin susamuru Laura <strong>ve</strong> arkada�� Amanda, sana birilerini an�msat�yormu� ya, kimmi� onlar?"<br />

Yine dergilerine dal�p gitmi�ti Teoman. Onun okudu�u makaleyi bölmemek için susmu�tu Nilsu.<br />

Aradan sanki bir hafta geçmi�ti. "Tennessee Williams'i an�msat�yorlar," dedi Nilsu. "Ama<br />

benimkiler ingiliz Saki'nin k�zlar�, Williams'in de�il ki?" Meraklanm��, dönüp Nilsu'yu ke�fetmi�ti<br />

�imdi.<br />

"Williams'm 'Glass Managery' adl� eserindeki kad�nlar�n adlar� da; Laura <strong>ve</strong> Amanda'd�r. Laura <strong>ve</strong><br />

Amanda Wingfield!"<br />

Sonbahar gö�ünün tombul bulutlar��� seyre dalm�� <strong>ve</strong> kendi kendine konu�ur gibi m���ldanan<br />

Nilsu'yu, arkas��� odaya dönmü�, pencerenin önünde yakalad� Teoman. Kollar��� onun boynuna<br />

dolad�, ensesini öptü. 'i "Adlar," dedi.


j "Adlar, yaln�zca sembollerdir. Ve biz ya�ant���z boyunca, sem- î bollerin ard�ndan ko�ar�z. Oysa<br />

kim bilir senin gerçek ad�n nedir?s J<br />

'<br />

' 'J<br />

. Nora? Nilüfer? Nezihe? Ama bunun ne önemi var. Sen, yine sen- ' sin!" Nilsu da ona sar�ld�.<br />

Sonbahar bulutlar�na gülümsediler.<br />

207<br />

özellikle Selen'i ziyaret edi�inden sonra, ya�ant����� milim milim kesitlere ay���p, ������� c�������<br />

de�erek incelemek kavgas�na kap�lan Nilsu, geçmi�ini S.Ö.1 <strong>ve</strong> S.S.2 olarak ikiye ay�rm����.<br />

S. ö. dönemi; kendine ait olmayan, sorumlu olmad���, kolektif bir geçmi�ti. Babas���n sonsuz gibi<br />

görünen sevgisi, gü<strong>ve</strong>nilirli�i, annesinin can s���nt��� <strong>ve</strong> �ikâyetlerle dikenlenen ilgisi, karde�inin<br />

daima 'evin en küçü�ü' kal���ndaki ne�eli <strong>ve</strong> ne�esiz yanlar.<br />

S.Ö. dönemini hiç sorgulamam��, çocuklar�n birço�u gibi, do�al olarak kabullenmi�ti. Çünkü bütün<br />

anne, baba <strong>ve</strong> küçük erkek karde�ler böyle olur, san�yordu.<br />

Bütün babalar ne�eli, çok me�gul, çal��kand�rlar <strong>ve</strong> k�zlar��� çok se<strong>ve</strong>rler. Bütün anneler biraz<br />

��zm�z <strong>ve</strong> o�ullar�na dü�kün olurlar. Bütün karde�ler de, ablalar�yla oynayacak denli büyümezler<br />

bir türlü.<br />

2x2=4<br />

îki kere iki dört eder!<br />

Ama hay�r!<br />

iki kere iki be� edebilir. Üç de edebilir. Sonra on yedi, yirmi alt� falan...<br />

O zaman, bütün 'tek do�ru'lar�n yeniden gözden geçirilmesi, hesaplanmas� <strong>ve</strong> belki at���p,<br />

yenilenmesi gerekecektir... Ne çok i�, ne çok enerji, zaman <strong>ve</strong> emek!..<br />

öyle de oldu! S.S. döneminde aile, anne-baba, karde�, ev, cinsellik, kutsall�k, sorumluluk, a�k,<br />

kad�nlar, erkekler gibi kavram, rol <strong>ve</strong> gruplar üzerine bütün bildiklerini bir kenara b�rak�p, yeniden<br />

dü�ünmek, ara���rmak <strong>ve</strong> yeni bulu�lar�na uyum sa�lamak zorunda kald�. Çok zorland�, bunald�,<br />

yalpalad� ama ya�ant���na Selen girdikten sonra ya�ad�klar�, kendine aitti <strong>ve</strong> bunlardan pek pi�man<br />

de�ildi!<br />

Mike da bu S.S. döneminin bir parças�, kaç���lmaz bir ögesiydi.<br />

l.Selen'denÖnce(Y.N.) 2. Selen'den Sonra (Y.N.)<br />

Derken Teoman geldi, çabucak dâhil oldu hayat�na. Onun geli�ine kucak açt�����, varl�����n,<br />

huzursuz yüre�ine ilaç gibi geldi�ini 208 yads���yordu, ama �imdi ya�ant���, daha önceleri hiç<br />

dü�leyemeye-ce�i bir yöne do�ru akmaya ba�lam����.<br />

"Kendi kafam, kendinin en büyük dü�man� olacak yönde geli�tirmi�sin Nil," diyordu Teoman.<br />

"Oysa hâkimlik <strong>ve</strong> savc���k kadar, avukatl�k da yapabilsen, biraz da kendini, kendine kar��<br />

savunabilsen, çok daha keyifli olacak ya�ant�n, ya�ant���z..."<br />

Heyecan <strong>ve</strong> emekle geli�tirdi�i analitik dü�ünce yap�����n tuzaklar�na, bizzat kendisinin dü�tü�ü<br />

yolundaki uyar�lar da kafas��� kar������yordu.<br />

��te, kar����nda gü<strong>ve</strong>nilir, do�al, içten, çok heyecanl� bir adam vard� <strong>ve</strong> hanidir eksiklendi�i, hatta<br />

kesin bir umutsuzlu�a dü�tü�ü insan ili�kisinin, kad�n-erkek beraberli�inin tam göbe�inde, istedi�i<br />

gibi geni�çe gerinebilirdi �imdi.<br />

Ama olmuyordu! Yapam�yordu bir türlü. K���r, kuru <strong>ve</strong> yüzeysel ortam <strong>ve</strong> ili�kilerden kurtulup,<br />

��cak, do�al <strong>ve</strong> heyecanl� bir beraberli�in tad��� ç�kartam�yordu.<br />

Birikimi, iradesi, enerji <strong>ve</strong> cesaretiyle vard��� bir sevginin tad�na, bir 'hak etmemi�lik,' duygusunun<br />

ket vurdu�unu dü�ünüyor, ama bunun nedenlerini ç�kartam�yordu.<br />

Keyfini ç�kartam�yor, doya doya gülüp, doya doya sevi�emiyor-du Nilsu. Her an bitece�i, kaybolup<br />

gidece�i endi�esinin yiyip bitirdi�i beyni <strong>ve</strong> inançs�z yüre�i, huzura kavu�am�yordu. Bir türlü kavu�am�yordu!<br />

Bir türlü...<br />

"Ye�iller Partisi'ni yaln�zca çevre koruma, do�al hayat� savunma <strong>ve</strong> enerji sorunuyla çerçe<strong>ve</strong>leyip,<br />

izcilik grubu, sosyal yard�m kurumlar�na dahil etmek yanl����r! Eksiktir, cahilliktir <strong>ve</strong> gülünçtür!


"Çünkü darac�k bir çerçe<strong>ve</strong>ye s��������lan Ye�iller Partisi, bu haliyle baz� politik güçlerin ç�kar�na<br />

uygun dü�er. Cici, sevimli, çocuksu <strong>ve</strong> tehlikesizdir. Kö�eye s������rmaz, zorlamaz, sorgulamaz!<br />

"Ama Ye�iller Partisi de bir siyasi partidir <strong>ve</strong> baz�lar��� rahats�z etmesi do�ald�r! Hatta zorunludur!"<br />

Çat� restoranda, uzun bir içki masas���n çevresine oturmu� 'Ye-�iller'i tart���yorlard�. Nilsu,<br />

Teoman'�n solunda, pek az��� tan�����, ço�unlu�u ba�ka kentlerden gelmi� Ye�il Partililer aras�nda<br />

oturmu�, kendisiyle birlikte, yaln�zca be� ki�inin sigara içmedi�ini hesap ediyordu.<br />

Teoman, termik santraller konusunda Ye�iller Partisi'nin tav�r <strong>ve</strong> eylemlerine '<strong>roman</strong>tik', 'çocuksu'<br />

<strong>ve</strong>ya 'Türklerin sanayile�mesini engellemek isteyen ithal dü�ünceler' olarak sata�an, politikac� <strong>ve</strong><br />

kö�e yazarlar�na öfkelenmi�, ba��ra ça��ra konu�uyordu.<br />

Masadakiler Teoman'� dikkatle dinliyor, o sustu�unda her kafadan bir ses ��yor, sonra sesler ikili,<br />

üçlü tart��malara da����yordu.<br />

Yeni tan������ di� hekimi genç bir kad�n, Nilsu'nun pek be�endi�i mavi gözlerini Teoman'a dikmi�,<br />

kendinden geçmi� bir halde onunla tart���yordu.<br />

"Ye�iller Partisi, do�as� gere�i devrimcidir Teoman. Yani 'do�rudan demokrasi'nin yan�ndad�r.<br />

Do�rudan demokrasi de, sosyalizmi ça��������r."<br />

Teoman yeni bir sigara yak�p, ba���� sallad�. Ama onaylay�p onaylamad���, bu ba� sallay���ndan hiç<br />

anla��lmad�.<br />

"Yani bir otonomiden söz edilecekse, bu yaln�zca sosyalist bir Ye�iller Partisi'yle var olacakt�r."<br />

Kad���n ne dedi�ini anlamaya çal��an, ama akl�nda yaln�zca baz� sözcükler <strong>ve</strong> mavi gözler as���<br />

kalan Nilsu, "acaba Teo anlad� m�?" diye Teoman'a bakt���nda, o çoktan, bir elini kad���n omzuna<br />

atm��, hiç ü�enmeden konu�maya ba�lam���� bile. Sesinden, enerji <strong>ve</strong> inanc�n olu�turdu�u albeni<br />

yay���yordu, dalga dalga.<br />

"Seval'cigirn, bu parti ya�ayacaksa, polemiklerle de�il, politik tezlerin ya�ama indirgenmesiyle,<br />

bunlar�n kan�tlanmas�yla ya�ayacakt�r.<br />

"Sosyalizme gelince... Bak sana ne anlataca��m Seval. Beni iyi dinle, yedek kulaklar�nla da dinle<br />

ama!"<br />

Art�k yaln�zca Seval de�il, ba�kalar� da kulak kesilmi�ti.<br />

"Fransa'da ö�renci olaylar� ba�lad���nda, asl�nda Sovyet tanklar���n, Çekoslovakya i�gali protesto<br />

ediliyordu.<br />

1YS14<br />

"Bu yüzden, Fransa'daki ö�renci olaylar��� ilk bast�ran da, Frans�z Komünist Partisi'ydü Anl�yor<br />

musun?"<br />

210 Nilsu, az���k e�ilip, Teoman'�n öbür yan�nda oturan Seval'e bakt�. Anl�yorsa bile, bunu hiç belli<br />

etmiyordu. Ama zaten, Teoman'�n da hiç umrunda de�ildi bu.<br />

O, kendi sesinin uyumu <strong>ve</strong> enerjisiyle ba�� dönmü�, sürdürüyordu konu�mas���.<br />

"Bütün megalomanlar böyledir," diyerek kendi kendine güldü<br />

Nilsu.<br />

"Bize gelince, biz ayn� y�llarda, Türkiye'de sosyalizme kucak açarak gösteriler yap�yorduk.<br />

Frans�zlar�n tam aksi yönünde yani... Anl�yor musun?"<br />

Ba���� sallayarak gülümsedi Seval. Ama bu 'sallanan ba�', inand����� gelmedi Nilsu'ya.<br />

" 'özgürlük!' diyerek, ba��ran Frans�z ya��tlar���z, komünizme kar�� yürüyor, bizse yürüyü�ümüze<br />

'Ya�as�n komünizm!' seslerini mar� ediyorduk. Kontrast� görebiliyor musun? Ne trajedi ama, hah<br />

hah ha!"<br />

"Bence o kad�n hiçbir �ey göremiyor," diye dü�ündü Nilsu.<br />

"Ama bu iki hareketin dinami�inde de ayn���ey var <strong>ve</strong> bence önemli olan da bu! Yani devrimcilik!"<br />

iyice co�mu�, kendi sesiyle sarho� olmu�tu Teoman.<br />

"Onun cazibesi buradan geliyor," diye k�vand� Nilsu.<br />

Dinlendi�inden, be�enildi�inden <strong>ve</strong> gecenin y�ld��� oldu�undan ku�kusuz Teoman, sesini yükseltip,<br />

zaten çoktand�r kendini dinle-. yenlere de seslendi:<br />

"Nedir devrim? Yenilikçi, köktenci, ele�tirel, cüretkâr bir eylem de�il midir, ha?"


Seval'e döndü yeniden.<br />

"i�te t�pk� senin gibi, ben de ye�il hareketin devrimci olmas��� savunuyorum. Ve bu yüzden,<br />

politikadaki totem <strong>ve</strong> tabular�n yak�l- mas��� destekliyorum. Eh, bütün bunlar da kendili�inden <strong>ve</strong><br />

çabucak olmaz!"<br />

Tam Nilsu e�ilip, Teoman'�n kula��na; "ama o seni dinlemiyor ki..." diyecekti ki, kendini tuttu. Bu<br />

ona dü�mezdi.<br />

Nilsu'nün çapraz�nda oturan <strong>ve</strong> ba��ndan beri Teoman'� sessül<br />

ce dinleyen esmer, sakall� <strong>ve</strong> pipolu adam - Teoman'�n ya�lar�nda olmal�yd� - can� s���ld��� besbelli,<br />

art�k dayanamay�p lafa kar����:<br />

"Tabular� <strong>ve</strong> totemleri y�kmak da, bugünlerde pek moda oldu!" dedi.<br />

Teoman pipolu adama bakmadan, yüzü hâlâ Seval'e dönük güldü.<br />

"Modalara da bay�����z, hah ha!"<br />

"Birbirlerini tan�yorlar, hem de iyi tan�yorlar," diye dü�ündü Nilsu. Sonra Teoman'a dikti gözlerini.<br />

"E�er onu sevmeseydim, ondan nefret ederdim. Ukala, küstah <strong>ve</strong> s����� bir adam olarak görürdüm<br />

onu."<br />

"Teo'dan ya nefret edersin ya da, onu çok se<strong>ve</strong>rsin! Hani herkesin sevdi�i tiplerden de�il o..." diye<br />

bir saptamayla bitirdi dü�üncelerini.<br />

Ka�lar�, gözleri, saçlar� <strong>ve</strong> sakal� simsiyah adam, piposunu ok�ar gibi tutarak, Teoman'�n aksine,<br />

���r a��r, monoton <strong>ve</strong> mekanik bir sesle konu�tu:<br />

"Sovyetler'deki çökü�ü, Marksizm'in tükeni�i olarak alg�lamak, pek çok kapitalistin ekme�ine ya�<br />

sürdü. Sa� kanatta ciddi bir bütünle�me sa�lad��� bile söylenebilir."<br />

Masadaki herkes dönüp, pipolu, siyah adam� dinlemeye ba�lad�. Onun bu ilgiye bay�ld�����<br />

dü�ündü Nilsu.<br />

"Beni ilgilendiren, sa��n sevinç ç����klar� kadar, gençli�inde Marksist olmu�, devrimci hareketin<br />

içinde 'defacto' bulunmu� insanlar�n, kendi geçmi�lerine çamur atmalar�... Zavall� <strong>ve</strong> dü�ündürücü<br />

olan bu!"<br />

"Çok do�ru," diye at�ld� Teoman.<br />

"Sana hak <strong>ve</strong>riyorum. Eskiden devrimci olan, pek ço�u da bunun bedelini a��r ödemi� insanlar�n,<br />

�imdi, o eski inançlar��� hâlâ hiç sorgulamadan, yenilemeden - çünkü tembel <strong>ve</strong> tutucudurlar -<br />

oldu�u gibi dolaplar�nda korumalar� <strong>ve</strong> gereksindiklerinde, tozlu bir madalya gibi gö�üslerine<br />

takmalar� haks�zl�k <strong>ve</strong> zavall���kt�r!"<br />

Tedirginlik dalga dalga masaya yay�ld�, en uçtakine dek ula���. Tan�yanlar, böylesi sald�rgan bir<br />

tart��maya al����n, ka�lar��� kald�rd�lar, bilmeyenler endi�elendi, baz�lar� da horoz dövü�lerinde<br />

heyecanlananlar gibi ellerini ovu�turdu.<br />

333.<br />

"Haks�zl�k! Çünkü, bu insanlar kendilerini hâlâ devrimci say�yor. Oysa dü�ünceler, kuramlar,<br />

teoriler, hepsi insan akl���n ürü-212 nüdür <strong>ve</strong> s�k s�k gözden geçirilip, bak�ma al�nmal���rlar.<br />

Zaten devrimcilik bunu gerektirir! Gerisi, maceraperestli�i özleyen orta ya���lar�n, nostaljik<br />

inlemeleridir!"<br />

Öyle co�kulu, hattâ tutkulu konu�mu�tu ki, 'çat�'n�n öbür ma-salar�ndaki konuklar� da, Teoman'�<br />

dinlemek zorunda kalm��lard�.<br />

Sesindeki heyecan, dinamizm <strong>ve</strong> öfke, gözle görülür bir enerji dalgas�na dönü�mü�, çevreye<br />

yay���yordu.<br />

Rak����� yudumlad�, yeni bir sigara yakt�.<br />

"Elleri mi titriyor yoksa?" diye kayg�land� Nilsu. Ama Seval'in iyice hayran <strong>ve</strong> bayg�n bak��lar���<br />

görünce, kayg�lanmaktan cayd�.<br />

Beriki h����� alamam����. Daha kontrollü <strong>ve</strong> yumu�ak bir sesle sürdürdü konu�mas���:<br />

"Okulu i�gal etmek üzere - yirmi be� ki�i kadar - k�zl� erkekli devrimci ö�renci yola ç�kt�k.<br />

Elimizde me�aleler! Vallahi öyle... Fakat yol uzundu <strong>ve</strong> yürümeye ü�endi�imizden, bir belediye<br />

otobüsünü i�gal ettik önce. �oför güldü halimize, otobüsünü bize tahsis etti.


"Sonra me�aleleri yak�p, i�gal edece�imiz binaya, dirseklerimiz üzerinde sürünerek ula���k.<br />

Dü�ünün bir, yirmi, yirmi be� genç insan, ellerinde me�aleler, yerde sürünerek, okul i�gal etmeye<br />

gidiyorlar, hah ha ha!"<br />

Masadan gülü�meler <strong>ve</strong> homurtular yükseldi. Teoman dönüp, Nilsu'ya:<br />

"Dü�ünsene Nil, yere yat�p, sürünmeden, yürüyerek de gidebilirdik ta� binaya, de�il mi?" Güldü<br />

Nilsu. $<br />

Sonra yeniden masadakilere yöneldi Teoman: II<br />

"Çünkü çocuktuk! ideoloji kadar, belki daha çok, heyecan, hareket <strong>ve</strong> serü<strong>ve</strong>n çekiyordu bizi, iyi<br />

niyetli, saf <strong>ve</strong> co�kuluyduk!"<br />

"Anlatt��� komik �eyi payla�mak için mi, yoksa masada yaln�z kald����� sand���ndan m� an�msad�<br />

beni acaba?" diye dü�ündü Nilsu. Seval'e bakt�, o gülmüyordu.<br />

Pipolu, simsiyah adam hiçbir tepki <strong>ve</strong>rmeden oturuyordu. E�er yanaklar�nda se�iren kaslar� da<br />

olmasa, onun bir mask oldu�una inanacakt� Nilsu.<br />

Yanaklar� öyle se�iriyordu ki, sinirlendi�ini, adamak�ll� bozuldu�unu hissetmemek olanaks�zd�.<br />

Pahal� oldu�u besbelli piposunu, birazdan ate� edip, öldürece�i Teoman için doldurdu�u bir tüfek<br />

gibi haz�rl�yordu: Usul usul, özenle!<br />

"Sen," dedi, tüfe�ini Teoman'a do�rulttu, ni�an ald� <strong>ve</strong> ate� etti.<br />

"Sen polemikçi, �arlatan <strong>ve</strong> küstahs�n!"<br />

Ate� alan tüfe�i mis gibi Danimarka McBaren tütünü koktu. ;<br />

Teoman'� ölümden gözlü�ü kurtard�. Sol elinin i�aret parma��yla gözlü�ünü düzeltti.<br />

"Kur�un cama çarp�p, sekti," diye dü�ündü Nilsu. içi ezilerek bakt� ona. Yüzünde, bozuldu�unu<br />

örtbas etmek için, acele yerle�tirdi�i yamuk gülümsemeyi gördü. Onu al�p kaç�rmak, onu korumak<br />

istedi bir an. Sonra da ����rd�, îlk kez 'korunmak' de�il de, 'korumak' istiyordu Nilsu. Teoman'�<br />

korumak, onun üzülmesini önlemek!<br />

"Do�ru," dedi Teoman. Çoktan toparlanm��, kar�� sald���ya geçmi�ti.<br />

"Merkeziyetçi <strong>ve</strong> hiyerar�ik 'erk'e kar�� olmak, eylemci <strong>ve</strong> do�rudan demokrasiyi desteklemek,<br />

polemikçilik say���yor. Çünkü biz, merkezi otoritenin bütün erki elinde tutmas�na kar�� tav�r koyup<br />

yerel birimlerin güçlenmesini destekliyoruz. Ba�kanl��a rotasyon sistemi öneriyor, siyasi partiler<br />

yasas���n de���mesini istiyor <strong>ve</strong> kendi ye�il prensipler sistemimizi kural�m diyoruz."<br />

Onunki makineli tüfekti besbelli, bir kez ate� ald� m�, hiç susmuyordu. Yüzüne yay�lan kan, beyaz<br />

tenini çabucak k�pk�rm���ya boyam��, sol elinin ileriye uzat�lm�� i�aret parma��, havada kendi<br />

ba��na sallanarak, dansa ba�lam����.<br />

"E<strong>ve</strong>t, do�ru! Ba���� kal�n ciltli kitaplar�n <strong>ve</strong> 'izm'lerin içine gömmeyi reddetti�im, art�k 'cesaretle<br />

özele�tiri yapal�m' dedi�im için, hakl���n!<br />

"Politikay�, 'politika' olarak sevmenin yanl�� oldu�unu dü�ündü�üm, iktidar h�rs�ndan ar�nd���m,<br />

��adam� olarak siyaset erkin-den yararlanmad���m için de hakl���n!"<br />

"Art�k onu kimse durduramaz, ç�ld�rd�!..." diye hay�fland� Nilsu.<br />

"Ye�iller Partisi'nde iktidar erkini a����ya çekip, minimuma indirmeyi savundu�um,<br />

merkeziyetçili�e kar��, alternatif siyaset teziyle ortaya ç�kt���m, net, komplekssiz <strong>ve</strong> güler yüzlü<br />

oldu�um <strong>ve</strong> oldu�umuz için sana <strong>ve</strong> sizlere ters dü�üyoruz.<br />

"Aynaya bakmaya cesaret edemedi�in için, polemikçi <strong>ve</strong> �arlatan olan� kar������yorsun!"<br />

Pipolu, simsiyah adam, k����� bile k���rdatmadan, oturdu�u yerde, k���k gözleri <strong>ve</strong> mis gibi<br />

Danimarka tütünü tüten piposuyla Teoman'� izliyordu. Yanaklar�nda se�iren kaslar� da olmasa,<br />

��itme özürlü samlabilirdi.<br />

Halbuki Teoman, soluk solu�a kalm��, azg�n bir bo�a gibi, yerinde tepinerek <strong>gezi</strong>niyordu. Pipolu,<br />

simsiyah adam, 'ölüm' rolünü oynasa, Teoman dirimdi, hayatt�!<br />

"Sen ya�ams�n Selen!" diye yazm���� Mike. Bir kart�n arkas�na yaln�zca bir cümle.<br />

"Sen dirimsin Teo!" diye dü�ündü Nilsu. Hüzünlü bir keyifle gev�edi. Ama o s�rada Seval'i gördü.<br />

Hayranl�ktan ba�� dönmü�, gözlerinin bütün mavisi, Teoman'�n üzerine bula������.


"Kad�nlar, ba�ar��� erkekleri se<strong>ve</strong>r!" diyen Hakan geldi akl�na bu<br />

kez.<br />

"Bu ba�ar�daki - varsa - eme�in, akl�n <strong>ve</strong> cesaretin de�erini, pek<br />

az� bilir.<br />

"Kad�nlar�n ço�unlu�u, erke�in ba�ar�����n sonuçlar� <strong>ve</strong> nimetleriyle ilgilidir!"<br />

"Küstahl��a gelince," dedi Teoman. H����� alamam���� besbelli.<br />

"Küstahl�k <strong>ve</strong> ukalâl�k, her ne kadar yanl�� bilinen, talihsiz kavramlarsa<br />

da, ben kendi ad�ma cüretkâr oldu�umu dü�ünürüm<br />

; hep! J,<br />

"Cüretkârl�ksa, bedelini ödeyebileceklere özgü bir niteliktir; k�n dokunma, ellerin yanabilir!"<br />

Tuhaf bir �ey oldu. Ya da Nilsu'ya tuhaf gelen bir �ey.<br />

Pipolu, simsiyah adam kalkt� <strong>ve</strong> kimseye tek bir kelime söylemeden çekip gitti. Taba��nda yar�m<br />

kalm�� yeme�i vard�.<br />

Tats�z bir sessizlik, k�sac�k as��� kald� havada. Sonra Seval'in se- 215 siyle yere dü�tü <strong>ve</strong><br />

paramparça da��ld�.<br />

"i�te ben de, t�pk� böyle dü�ünüyorum Teoman'c���m!"<br />

8<br />

E<strong>ve</strong> dönene kadar pek konu�mad�lar. Taksi �oförü, onlar� yeni tan����� bir çift sanm�� olmal�yd�.<br />

"Herif, yavruyu ald��� gibi aynen at�yor abi!"<br />

Belki de, y�llardan sonra, konu�acak her �eyi tükenmi� bir kar� -koca.<br />

"Gencecik k�zla evlenirsen, sonun budur o�lum!"<br />

Belki, taksi �oförünün umrunda bile de�illerdi.<br />

Ye�iller yeme�inin kalan k�sm�, daha ne�eli <strong>ve</strong> uygarca geçmi�ti, ama Teoman durgundu.<br />

"Can� s���ld� <strong>ve</strong> içkiyi fazla kaç�rd�," diye dü�ündü Nilsu.<br />

E<strong>ve</strong> vard�klar�nda, do�ruca mutfa�a girip, hiç konu�madan kah<strong>ve</strong> haz�rlad�lar. Gece yar����� üç saat<br />

geçerken, gecelik, pijama <strong>ve</strong> kah<strong>ve</strong> fincanlanyla, oturma odas�na yerle�mi�lerdi.<br />

"Konu�mak istiyor besbelli," diye dü�ündü Nilsu.<br />

"Kimdi o pipolu, simsiyah adam?"<br />

"Erdinç mi?" diye at�ld� Teoman.<br />

"Ald�rma sen, y�llard�r at�����z onunla. Böyle k�rbaçlanarak mutlu oluyor o!"<br />

Nilsu zaten Teoman'�n k���lganl��� sakl� yüre�inin incinmesine ald���yordu.<br />

"Ayn� üni<strong>ve</strong>rsitedeydik, o iktisat Fakültesi, ö�renci temsilcisiydi, iyi çocuktur, okur, dü�ünür ama<br />

çaps�zd�r <strong>ve</strong> bunu kabul edemez!<br />

"Bir y�l kadar 'içerde' kald�. Ben hiç 'içeri' girmedim. Bana bozulmas���n birinci nedeni budur!<br />

"ikincisi, Zeynep, okulun en güzel k�zlar�ndan biri, onu reddetmi�, benimle ç���yordu."<br />

"Peki üçüncüsü?"<br />

216<br />

"Üçüncüsü en önemli nedenidir. Ben zengin olmak istemiyor- ;| dum, hâlâ da istemiyorum!"<br />

"Peki o, Erdinç, zengin oldu mu?"<br />

"Ah, tabii, tan�nm�� <strong>ve</strong> vars�l bir i� adam���r o. Cebini doldurmaya bay���yor ama cebini dolduran<br />

kendini hiç sevmiyor!"<br />

"Ya sen Teo? Sen hangi nedenlerle Pipo Erdinç'e bozuluyor-] sun?"<br />

Nilsu'nun varl����� ilk kez an�ms�yor gibi, ������p bakt� Teoman.<br />

"Ben mi ona bozuluyorum? Erdinç'e mi?"<br />

"E<strong>ve</strong>t," dedi Nilsu. "Sen!"<br />

"Saçmalama," der gibi bak�p, ba���� sallad� Teoman. Oflay�p poflad�. Durdu, dü�ündü, kah<strong>ve</strong>sini<br />

yudumlad�. Sab�rla kendisini bekleyen Nilsu'ya bakt�.<br />

"Ben Erdinç'e bozuluyorum ha?"<br />

Gülümsedi Nilsu.


"Tut ki, haydi diyelim ki, ben Erdinç'e bozuluyorum... E�er ona bozuluyor olsam... Bozulsam...<br />

San���m, onu 'dönek' buluyor olabilirim... Belki?"<br />

Soran bak��larla Nilsu'ya bakt� yeniden.<br />

"iyi ama bu saçma olmaz m� Nil? Yani de���miyor ya da çarp�k de���iyor diye, elin Erdinç'ine<br />

bozulamam ki? Ne dedin sen, Pipo Erdinç mi? Alemsin vallahi!<br />

"Nil Sultan, mahzun sevgilim, nereden bulursun bu adlar�?..."<br />

"Yahu Nil, nas�l da yakal�yorsun sen beni böyle?..."<br />

Yakla��p, kucaklad� Nilsu'yu. Boynundan öptü. Kah<strong>ve</strong> fincan� elinde z�play�nca, s�cak kah<strong>ve</strong><br />

Nilsu'nun geceli�ine döküldü.<br />

"Yakt�m seni k�z!" diye mutfa�a ko�tu Teoman. Elinde �slak bezlerle geri geldi�inde, yeni bir<br />

gecelik giymi�ti Nilsu.<br />

"As�l komik olan ne, biliyor musun Nil?"<br />

Nedir acaba?<br />

"Geçen y�l, seninle tan��madan birkaç ay önce, Cenker, Seval' ben, bir Avrupa <strong>gezi</strong>sine ç�km����k."<br />

Seval de mi?<br />

"Üçümüz de Almanca bilmiyoruz. Bu arada, Bat� Almanya'c Die Grünen'in bir toplant���na da<br />

da<strong>ve</strong>t edildik. Görgümüz arts�iî diye, kat�ld�k toplant�ya.<br />

"Aman Nil, bizi ne çok ciddiye ald� Almanlar. Ba� kö�eye oturtulduk. 'Eh, gelmi�ken bize<br />

Türkiye'deki Grünen'i anlat�n,' demezler mi?<br />

"Cenker'i konu�ma kürsüsüne iteledik. O bizim, olmayan parti tarihimizi <strong>ve</strong> ülkenin çevre<br />

sorunlar��� anlatan bir konu�ma tasla�� haz�rlad�.<br />

"Fakat konu�may� çevirecek bir çevirmen bulamad�k. Ne yapsak diye ç�ld���rken, o ak�am<br />

turistlerin bol oldu�u bir caddede, Erdinç'e rastlamaz m���z? Pipo Erdinç'e, hah hah ha!"<br />

Elinde �slak bezler, ayakta kalm��, çok e�lenerek anlat�yordu.<br />

"O ya�am�n ta kendisi!" diye gülümsedi Nilsu.<br />

"Erdinç, Alman Lisesi mezunudur. O s�rada bir i� - �u ithalat, ihracat i�lerinden - için oradaym��.<br />

"Yaka, paça getirdik kongreye <strong>ve</strong> Cenker'in �ahlanan, kükreyen sesiyle anlatt�klar���, Pipo Erdinç<br />

homurdanarak, Almanca'ya çevirdi.<br />

"Onlar konu�tukça, salonda Almanca kahkahalar art�yordu. Biz de huylanmaya ba�lam����k."<br />

Seval de mi?<br />

"Sonradan ö�rendi�imize göre, Alman Ye�illerin bize örnek <strong>ve</strong> önder oldu�unu, gö�sünü gererek<br />

anlatan Cenker, o s�rada üçe çat�rdayan Die Grünen'i adamak�ll� e�lendirmi�. Ne cahillik, ne<br />

ihmalkârl�k. .. Hah hah ha!"<br />

Birlikte güldüler, uzun uzun.<br />

"Akl���z ba����za geldi tabii. Müthi� rezil olmu�tuk. Dü�ünsene Nil, ne sefalet... Hah hah ha!<br />

��imdi yerkürenin ye�il politikas��� s�ms��� takip ediyoruz!"<br />

"Sende �eytan tüyü var Teo!"<br />

����rd� Teoman. Acaba konuyla ne ilgisi vard� bunun?<br />

"Sempatik, do�al, komplekssiz <strong>ve</strong> kendine gü<strong>ve</strong>nen bir erkeksin. Belki Kevin Costner kadar<br />

yak���kl�, Tom Cruise kadar genç de�ilsin ama ben seni pek be�eniyorum!"<br />

���martma beni k�z!" diye gev�edi Teoman. Gidip, Nilsu'yu co�kuyla kucaklad�.<br />

"Kevin Costner'� hiç be�enmiyorum, ayr�ca, boyu k�sa onun!"<br />

Güldüler birlikte. Geceli�inin alt�nda, onun ç�plak oldu�unu<br />

anlayan Teoman heyecanland�, çok be�endi�i bacaklar��� <strong>ve</strong> kalçalar��� ok�amaya ba�lad�. Nilsu da<br />

ona sokuldu, kollar��� öpmeye koyuldu. Uzun uzun öpü�tüler.<br />

"Yine de anlamad���m bir �ey var," dedi Nilsu f���ldayarak...<br />

Oturduklar� tek ki�ilik koltuk dengesini yitirdi o s�rada, hal���n üzerine devrildiler. Kah<strong>ve</strong> fincan�<br />

da, sehpaya devrildi.<br />

Alt kattakileri dü�ünüp, suçlu suçlu güldüler. Sonra, hal���n üzerinde birbirlerini merakla soydular.<br />

Küçük â��klar gibi k���rd�yorlard�.


Terden �slanm��, heyecanl� iç çeki�leri <strong>ve</strong> keyifli m���lt�larla, dar bir tünele yol al�rken, dünya<br />

umurlar�nda de�ildi art�k.<br />

Geriye döndüklerinde, hal���n üzerinde s�ms��� sar�lm��, gözleri kapal� yat�yorlard�.<br />

"O anlayamad���n �ey neydi Nil?" diye m���ldand� Teoman.<br />

"Hangi anlamad���m �ey acaba?"<br />

Dü�ündü Nilsu. Neredeki ne?<br />

"Hah e<strong>ve</strong>t, anlad�m."<br />

Bekliyordu Teoman. Mutlu bir sesle f���ldad� Nilsu.<br />

"Anlayamad���m, böyle ho� bir erke�i, neden terk ediyor kad�nlar acaba?"<br />

Nilsu'nun büroda gecelemesine al������� Teoman. Yine bir konkur vard�, yine vakit dard� <strong>ve</strong> geceyi<br />

büroda geçirecekti.<br />

"Fena al����m bu k�za," diye sevinçle sitem etti, kendi kendine.<br />

"Annem onu tan�sayd�, Cahide Han�m, Nilsu Baran'� be�enirdi," diye dü�ündü.<br />

Ne iyi olurdu. Annesinin evine gider, Polonya porseleni fincanlar�nda, limonlu çay içerek,<br />

kitaplardan konu�urlard�.<br />

Nilsu'nun yak�n oldu�u, annesinin yabanc� kald��� Amerikan edebiyat� üzerine örne�in...<br />

Gurur duyard� Cahide Han�m.<br />

"Sonunda dengini bulmu�sun Teo," derdi, mutlaka.<br />

"Ya�� küçük ama inan�n, bazen benden daha olgun bir k�z!" derdi Teoman.<br />

"Kad�nlar�n erkeklerden genç olmas�, evlili�i denk tutar," derdi Cahide Han�m mutlaka.<br />

"Evlilik mi? Ama biz evli de�iliz anne. Evlenmeye gerek duymuyoruz ..."<br />

"Sizinkisinin evlilikten fark� var m�?" diyecekti Cahide Han�m.<br />

"Mühim olan birbirinize de�il, münasebetinize sahip olman�z Teo'cu�um!"<br />

Birden kendini annesinin evi önünde bulu<strong>ve</strong>rdi Teoman. Ne zaman, nas�l yürümü�tü onca yolu, pek<br />

ayr���nda de�ildi. Bakt�, içerde ���k vard�.<br />

"Nergis çal���yor olmal�," dedi. Gelmi�ken, çi�nemek istemedi, "u�ray�p, laflayay�m biraz," diye<br />

dü�ündü.<br />

Merdi<strong>ve</strong>nleri ç�karken annesinin eski, ablas���n yeni evinden ta�an ne�eli müzik sesiyle keyiflendi.<br />

��u k�z biraz da kendini dü�ünse, â��k olsa, I��k'� unutsa... Gömmese kendini diri diri," diye geçirdi<br />

içinden.<br />

Kap��� ne�eli, keyifli <strong>ve</strong> ��k bir Nergis açt�.<br />

"Teo, nerelerdesin Allah a���na? Kaç kez arad�m, yoksun... Gel, gel içeri, özledim vallahi!"<br />

"Ne kadar anneme benziyor, giderek, iyice Cahide Han�m'a dönü�üyor," diye hayret <strong>ve</strong> hayranl�kla<br />

seyretti onu Teoman.<br />

Kucakla���lar.<br />

"Ayol, �u bir türlü bana tan����rmad���n, benden saklad���n sevgilin sana ne yapt� Teo? Arada bir<br />

��rar, odanda kitap okur, yazard�n ... Tümden kayboldun yahu!"<br />

Birden yaln�z olmad�klar��� hissetti Teoman. Ama bu bir i� arkada��, bir dost de�ildi, bu evde bir<br />

��k kokusu vard�!<br />

Çok heyecanland�. I��k dönse, mutlaka haberi olurdu. Hem sonra, onca y�ldan <strong>ve</strong> bunca de���tikten<br />

sonra, bakal�m a�k me�k kalacak m�yd�?<br />

Ba�ka, yeni, taze bir a�k? Ah ke�ke!<br />

Salondan, Latin Amerikan ezgileri geliyordu. Bu, Nergis'in tercihi olamazd�. Biraz da alkol<br />

kokusu...<br />

Gençten bir adam; k���rc�k siyah saçl�, ho�, cin gibi parlayan gözleri, çok güzel elleri... Ablas���n<br />

evinde a�k kokuyor! 220 "Nergis'in, yerlere göklere koyamad���, çevreci karde�i siz<br />

olmal�����z!"<br />

"Ye�il," diye düzeltti Teoman gülerek. Müthi� sevindi, çok sevindi.<br />

Be�enmi�ti adam�.<br />

O da güldü. Gülünce güzel <strong>ve</strong> bak�ml� di�leri ç�kt� ortaya.


"Merhaba," diye elini uzatt�, güzel di�leri <strong>ve</strong> elleri olan adam.<br />

"Ad�m Hakan, sizinle tan������ma çok sevindim. Bizimle �arap içermi�iniz?" r,<br />

10<br />

"Haydi Nil, k���lda biraz. Bu ak�am seni çok özel biriyle tan����raca��m!"<br />

Zoraki gülümsedi Nilsu. Pek d��ar� ç�kmak istemiyordu. Her k�� sorun yaratan bademcikleri, yine<br />

tehlike sinyali <strong>ve</strong>riyordu. Üstelik TV'de "32. Gün" haber program� vard�.<br />

"Hemen ç�kal�m da, geç kalmayal�m Nil. Bakal�m, sen de onu se<strong>ve</strong>cek misin?"<br />

Nergis'le yak�nlarda tan������� Nilsu. Sevmi�ti onu. Ho�, rahat <strong>ve</strong> ciddi bir kad�nd�. Zarifti. �ri,<br />

sa�lam yap��� kad�nlar�n zor yakalayaca�� bir zarafeti vard�.<br />

"Annemin bütün asaleti <strong>ve</strong> fizikî özellikleri Nergis'e miras kald�," diyordu Teoman, gururla.<br />

Nergis de ho�lanm���� Nilsu'dan. Karde�inin ilk kez 'sorunsuz sorumluluk' ta�������� söylemi�ti<br />

Nilsu'ya.<br />

"Teo'nun, böyle büyük harflerle mutlu oldu�unu, ilk kez görüyorum. Elinize sa���k!"<br />

Samimiydi Nergis, ama kimseyle içli d���� olmayacak, mesafeli bir s�cakl�kt� onunkisi. Böylesi çok<br />

daha sa���kl� <strong>ve</strong> moderndi, belki de?<br />

Nergis'in Hakan'la ç���yor olu�una önce ����rm��, "Dünya ne küçük," sonra da sevinmi�ti Nilsu.<br />

Hakan da keyifli görünüyordu.<br />

Kimseyi incitmemek için, Nilsu da, Hakan da, sessiz bir anla�mayla,<br />

eski ili�kilerinden söz etmemi�, i� arkada�� olduklar��� söylemi�lerdi.<br />

Söyleselerdi, kimse incinmezdi belki de, ama gerek görmediler sanki. Hem sonra; galiba yaln�zca<br />

arkada� kalm���� onlar. Çünkü, â��k olmak bamba�ka bir �eydi <strong>ve</strong> art�k a���n tad��� iyi biliyordu<br />

Nilsu!<br />

Teoman'�n hat���na, kalk�p çeki düzen <strong>ve</strong>rdi kendine. Bir taksiye atlay�p, Ba�dat Caddesi'nde, ��k<br />

bir köfteciye gittiler.<br />

Onlar� kimse beklemiyordu. Bir masaya oturup, onlar beklediler. Sormad� Nilsu. Biraz da<br />

heyecanland����� gizlemek için, sormad�. Durmadan saatine bak�p, kap��� gözetleyen Teoman,<br />

garsona birini beklediklerini, daha sonra sipari� <strong>ve</strong>receklerini söylemi�ti.<br />

����lm���� Nilsu. Bo�az� da a���yordu. Evinde, TV kar����nda, s�cak bir fincan çay içerek uzan�yor<br />

olmay� özlüyordu.<br />

"Çok mu geciktim baba?"<br />

incecik, heyecanl� bir sesle irkildi�inde, masalar�na yakla����, uzun boylu, siyah saçl�, ela gözlü,<br />

çok güzel bir genç k�zla burun buruna geldi.<br />

Çekingen, sevgi dolu bak��larla Teoman'a bak�yor, onun a���ndan ç�kacak sözü bekliyordu. ;:,<br />

Hararetle onu kucaklayan Teoman, Öpücü�e bo�du k���.<br />

"Hay�r bir tanem, biz erken geldik," dedi.<br />

Uyu�up kald� Nilsu.<br />

Deja-vu!<br />

Ne diyece�ini, nas�l davranaca���� bilemeden kalakald�! Kulaklar� u�ulduyor, solu�u kesiliyordu.<br />

Kaç�p gitmek, gitmek <strong>ve</strong> bir daha geri dönmemek istedi. Sonsuza dek ko�arak kaçmak <strong>ve</strong> hiçbir<br />

yere eri�ememek!<br />

Çünkü eri�ti�i her yerde mutlaka korkup kaçt���, terk etti�i geçmi�inin bir uzant��� vard�.<br />

"Bak Nil, bu güzel k�z, benim sevgili k���m Deniz."<br />

"Benim nazl� prensesim!" dedi, gururla Teoman.<br />

Deniz elini uzatt�. Çekingen, mesafeli, kibar, galiba biraz da kayg���yd�.<br />

"Denizci�im, bak bu harika k�z da: Nilsu, sana anlatt���m sevgilim."<br />

221<br />

222<br />

El s������lar. '


Havadan sudan konu�arak yemek yediler.<br />

"Acaba ona nas�l davranmal���m?" diye k�vran�yordu Nilsu.<br />

"Selen'in bana nas�l davranmas��� isterdim?"<br />

"Benden nefret ediyor olmal�. Babas��� elinden ald�����, onunla sevi�ti�imi, kendisini bir engel<br />

olarak gördü�ümü dü�ünüyor olmal�. Onu sevmedi�imi de dü�ünüyordur..."<br />

En fazla on be� ya�lar�nda olmal�yd�, belki daha küçük. Uzun bacaklar�, erken gö�üsleri <strong>ve</strong> kad�ns�<br />

hatlar�, onu ilk bak��ta on sekiz gibi gösteriyordu.<br />

"Selen kadar cesur de�ilim," diye dudaklar��� parçal�yordu Nilsu.<br />

"Beni sevmeyecek, beni be�enmeyecek, bana hayran olmayacak..."<br />

Hayretle durdu. Deniz için, bir Selen olmak istedi�ini, bu duyguyla yan�p tutu�tu�unu hiç<br />

bilmiyordu.<br />

"Benim," dedi Deniz'e dönüp:<br />

"Benim babam, annemden ayr���p sevgilisiyle ya�amaya ba�lad���nda, ben on be� ya��na girmek<br />

üzereydim. Babam� elimden alacak, beni d��layacak sanarak, ona çok bozuluyordum. Ad�, onun<br />

ad�; Selen'di."<br />

Teoman sevgiyle gülümseyerek Nilsu'yu dinliyordu. Nilsu'nun bo�ulmak üzere oldu�unu<br />

alg�lamam����. Çok keyifliydi.<br />

Serin serin gülümsedi Deniz.<br />

"Ben babam�n ikinci e�iyle tan������mda, yedi ya��ndayd�m. Ü<strong>ve</strong>y karde�im Alican do�du�undaysa,<br />

dokuz. Fakat..."<br />

Gururla babas�na bakt�.<br />

"Fakat, babam�n beni çok sevdi�ine inanmaktan ba�ka çarern^ yoktu <strong>ve</strong> inand�m."<br />

"iyi de ettin güzelim. Sen benim tek prensesimsin!"<br />

Baba-k�z göz göze kald�lar. Nefis bir and�! Ancak, babalar�na-| â��k k�z çocuklar� bunu bilir. Nilsu<br />

bildi.<br />

"öyle de�il mi Nil?" Sevinçten sarho� olmu� Teoman, bir kolu^J<br />

nü uzat�p Nilsu'nun saçlar��� ok�ad�. Sertçe çekildi Nilsu. Çok rahats�z görünüyordu.<br />

Sonra Deniz'in okulundan, Deniz'in derslerinden, Deniz'le flört 223 etmek isteyen, ünlü bir<br />

müzisyenin o�lundan, Deniz'in ilk pi�irdi�i ' " yemekten, Deniz'in resim yetene�inden<br />

konu�tular. Do�rusu, Deniz'le Teoman konu�tu, Nilsu inan�lmaz bir öz-disiplin kullanarak, onlar�<br />

dinledi.<br />

Deniz'i annesi getirip, b�rakm���� köfteciye; Teoman'la Nilsu götürüp b�rakt�lar annesiyle ya�ad���<br />

e<strong>ve</strong>.<br />

Ayr���rken, Deniz yine çekinerek elini s�kt� Nilsu'nun.<br />

"Umar�m sizi rahats�z etmemi�imdir. Babamla s�k s�k görü�e-medi�imizden, böyle birikiyor<br />

konular...<br />

"Bir de, siz babam�n anlatt��� kadar ho�sunuz, gerçekten öylesiniz..."<br />

; t Te�ekkür edecekti Nilsu, a����� açt� ama sesi ç�kmad�.<br />

11<br />

18 Mart 1989, istanbul. Sevgili Selen,<br />

Mektubun ne kadar do�ru bir zamanda geldi, ne kadar i�e yarad�, dünyada tahmin edemezsin.<br />

Seninle aram�zda �iddetli bir telepati oldu�una inan�yorum! Geçen hafta seni öyle çok and�m ki,<br />

titre�imlerim sana uzand� besbelli.<br />

Galiba ya�amam gereken bir �eyi sonunda ya�ad�m <strong>ve</strong> bu, beni bekledi�imden daha fazla sarst�.<br />

Gerçek bir kâbustu <strong>ve</strong> uyan�kken ya�an�yordu.<br />

��llarca, 'babam�n sevgilisi' oldu�un için, sana isyankâr bir ilgiyle ba��� kal�����n, seni sürekli<br />

yarg�lay�����n, ne denli tek yanl� oldu�unu anlamam için iyi bir dersti bu bana.<br />

Tesadüflere, rastlant�lara inan���m ama neden bu kadar benzer bir senaryonun içinde, eskiden sana<br />

ait olan rolü üstlendi�imi ç�kartam�yorum ...


'insan�n en çok korktu�u, ba��na gelir,' derler. Belki de, katilin cinayet ortam�na geri dönüp gitmesi<br />

gibi... Bir Raskolnikov sendromu 224 yani... ('Raskol'ün Rusça'da 'bölünme' anlam�na geldi�ini<br />

biliyor muydun?')<br />

E<strong>ve</strong>t, sonunda Teo'nun k��� Deniz'le tan����m.<br />

Ba�ka bir deyi�le, Selen'in y�llar önceki rolü için sahneye ç�kt�m. Dekor, bal�kç� lokantas� yerine<br />

köfteci olarak haz�rlanm����, rak� yerine, kola içiliyordu.<br />

Fakat ben çok kötüydüm. Bilenler, ayn� rolü �ahane bir ustal�kla oynayan Selen Doran '� an�msarlar.<br />

Nilsu Baran berbatt�! Beceriksizdi!<br />

San���m her �eyi yüzüme gözüme bula���rd�m. Küçük bir k�zken, : babam�n sevgilisini k�skanarak<br />

burkulan yüre�im, genç bir kad�nken, sevgilimin k����� k�skanarak yan�yordu.<br />

Yüre�imi, beni mutsuz eden o kan pompas��� söküp atmak istedim. O yürek ki, duygusal olarak<br />

dâhil olmad��� konularda adil, se<strong>ve</strong>cen <strong>ve</strong> ho�görülüdür...<br />

Yapamad�m! Çünkü ayn� yürekle Teo'yu seviyorum ben. Sevmekten öte, Teo'yla anla�abiliyorum.<br />

Bir kad�nla erkek aras�nda kimyasal bir ili�ki varsa - ki, bu pek de zor de�il - ili�kinin dü�ünsel<br />

yan��� tamamlayan tek �ey 'anla�abilmek'tir. Bir ili�kiyi sürekli <strong>ve</strong> uyumlu k�labilecek tek t�ls�m<br />

budur!<br />

Do�ru mu?<br />

Teo'yla beraberli�im, daha önce hiç hayâl edemeyece�im bir boyutta, uyumlu <strong>ve</strong> heyecanl� sürüyor.<br />

Henüz yar�m y�ll�k bir ili�ki için bunun do�al oldu�unu söyleyenlerin aksine, benim ki�isel tarihim<br />

içinde önemli bir durum bu.<br />

Sanki yaln�z ya��yorum. Özgür, rahat <strong>ve</strong> sorumsuzum. Ama payla�arak, sevgiyle <strong>ve</strong> istekle... Hem<br />

yaln���m, hem onunlay�m. Ne zaman istersem...<br />

Bir kad�nla, bir erkek bu sorumlu-sorumsuzluk çizgisini do�ru çi-zebilirlerse, uzun y�llar heyecanl�<br />

ya�ayabilirler; birlikte, yan yana...<br />

Yoksa, a�k p���lt�lar�yla kama�an gözlerim mi yan�lt�yor beni?<br />

Yoksa, ayn� çat� alt�na giren bir kad�nla, bir erke�i mutlaka monoton, b�kk�n <strong>ve</strong> so�utucu bir son<br />

mu bekliyor? Belki de, her a���n burun üstü dü�tü�ü bir yer <strong>ve</strong> zaman vard�r? Var m� acaba?<br />

Olmal� m�? Olacak m�?<br />

Sonunda bir gün, ben de 'A�k var m�?' diye sorup, endi�elenecek miyim dersin? Bak, sen �ahidim ol<br />

Selen; bence a�k vard�r, a�k olmal�!<br />

Burada biraz ara <strong>ve</strong>rdim. Telefon çald�, Teo ak�ama gecikecekmi�. Yine Ye�iller Partisi çal��malar�<br />

varm��, sana da selâm yazmam� istedi.<br />

Kendi derdimden, seni unutuyorum, ba���la Selen. Baban�n <strong>ve</strong>fat�na çok üzüldüm. Pek k�sa<br />

tan������m onu; tan�mad�klar���n ölümü daha m� az ac���yor insan�? Yoksa hiç tan��mad��� bir �airin<br />

ölümüne dertlenen ki�i, asl�nda ölen �airi zaten iyi tan����� için mi üzülmektedir?<br />

Ba��n sa� olsun!<br />

Annen nas�l, ayn� evde mi ya�ayacak, yoksa ta����yor mu?<br />

Ste<strong>ve</strong>n'le evlenece�in haberine pek ���mad�m. Bunu, New York'tayken sezmi�tim sanki. Onu,<br />

'hayat� <strong>ve</strong> duygulan kullan�lmam��, yepyeni biri' olarak niteleyi�ini, 'yüzy�ll�kyara'n�n kapanaca��na<br />

bir i�aret san�yorum. Mutlu olun, mutlu ol Selen!<br />

Bizim burada da, bir evlilik rüzgâr� esti <strong>ve</strong> Cem'i ba�göz ettik.<br />

Kendisi gibi bir t�p doktoruyla, tantanal� bir kokteylle evlendi.<br />

Ben Ay�e Nur'u be�endim. Sevimli, ölçülü, steril <strong>ve</strong> kontrollü. T�pk� Cem gibi yani. Üstelik Cem'i<br />

sevdi�i besbelli. Galiba anne taraf�ndan Osmanl� saray�na uzan�yormu� aile a�ac�. Annem söyledi.<br />

(Bilirsin, böyle �eyleri önemser. Sahi, nereden bileceksin?)<br />

Nikâhta, annem, babam, Teo <strong>ve</strong> ben, 'iki dirhem, bir çekirdek' dizildik.<br />

Annem ���manlam��, ince, titiz hali kaybolmu�. Daha rahat <strong>ve</strong> tombul bir kad�n olmu�. Fazla<br />

makyajl�, gösteri�li <strong>ve</strong> bol parfümlüydü. Pahal� mücevherler tak�p tak����rm����. Öpü�tük, ayaküstü<br />

konu�tuk. Onlar� - i�adam� Fikret <strong>ve</strong> o - ziyarete gitmedi�im için, yine sitem etti. Teoman'dan hiç


ho�lanmad����� hemen anlad�m. Annemi, uzak bir akraba gibi hissediyorum Selen. Çok az<br />

hat�rlanan, silik bir an�...<br />

Babam ya�lanm��. Saçlar� dökülmüyor, ama beyazla��yor. Sessizdi, sakindi, o eski kahkahalar���<br />

yitirmi�ti. Annemle konu�tu biraz, sonra koluma girip, beni ba�ka bir kö�eye sürükledi.<br />

"Art�kya�land�m, yak�nda 'dede' bile olurum Nilsu," dedi. Bunu sevinerek mi, üzülerek mi söyledi,<br />

��kartamad�m...<br />

1YS15<br />

"Deney filan yapm�yorum art�k, hep rutin i�ler," diye yak�nd�. Bitkisel hayat ya��yormu� gibiydi.<br />

226 Teo, babam� sevdi. Babam da onu.<br />

"Yaz gelince, benim mütevaz� tekneyle denize aç�lal�m, bal�k tutal�m efendim," dedi co�kuyla.<br />

Babam� ne�elendirdi, heyecanland�rd�. . ,.; Ne tuhaf, o ikisi birbirleriyle konu�urken, kendimi çok<br />

yaln�z hissettim ...<br />

Cem'le, Ay�e Nur'un nikâh�na halam, kocas� <strong>ve</strong> k�zlar� da geldi. J Cem, babam�n ailesiyle ili�ki<br />

kurmu�, y�llard�r bu ili�kiyi sürdürüyor- .1 mu�. Aferin ona! Hem aile gelene�ini koruyup doktor<br />

oldu, hem de parçalanan aile <strong>ve</strong> geçmi�imize sahip ç���yor.<br />

Bu gidi�le, Cem'i yak�nda iki bebe�i <strong>ve</strong> kar���yla, i�levsel bir araban�n içinde, akraba ziyaretlerine<br />

giderken görece�iz diye dü�ünüyorum. Elinde Baylan'dan al�nm�� çikolata kutular�yla...<br />

Ernesto'nun â��k olmas�na sevindim. Zavall� Elvis, â��k bile olamam���� ömrü hayat�nda.<br />

Yine bir konkura haz�rlan�yorum. Bu kez e<strong>ve</strong> kapand�m. Bir devlet hastanesi, büyük bir proje.<br />

Asl�nda konkurculann ya çok genç, ün- j süz, paras�z <strong>ve</strong> deneyimsiz ya da ya���, ünlü, zengin <strong>ve</strong><br />

prestij dü�künü f olduklar��� söylüyorlar. Ben, ilkine dahilim herhal!<br />

Çok uzun yazd�m. Umar�m ba����� ���irmedim Selen, ama sana yazarken, seninle konu�ur gibi<br />

rahatl�yorum.<br />

Her �ey için te�ekkürler.<br />

Selamlar,<br />

Nilsu B.<br />

12<br />

"Her Apaçi'nin, çok yak�n bir beyaz dostu olmal���r!" Cahide Han�m'dan ne zaman söz edilse,<br />

Nilsu'nün içini serin bir huzur <strong>ve</strong> incecik bir sevgi dolduruyordu. inanan' birinin camiye ya da<br />

kiliseye giri�inde, böylesi bir duyguyla hafifledi�ini dü�ünüyordu.<br />

Caretta caretta'larm korunmas� <strong>ve</strong> Dalyan'a yap�lacak turistik<br />

tesislerin durdurulmas� kampanyas� için Türkiye'ye gelen Berlinli bir grup 'ye�il' ö�renciyle Bo�az'�<br />

<strong>gezi</strong>yorlard�.<br />

Ba��ndan beri son derece samimi, <strong>ve</strong>rimli <strong>ve</strong> iyi ileti�im ba��yla kurulmu�, bir ortak çal��mayd� bu.<br />

Berlin Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi'nde yüksek lisans çal��mas� yapan gençler, hem kendi bilgi <strong>ve</strong><br />

deneyimlerini aktarmakta, hem de Türkiye'nin kültür <strong>ve</strong> çevre konular��� ö�renmekte istekliydiler.<br />

Grupla birlikte güneye inecek olan Teoman, son günkü istanbul <strong>gezi</strong>sine Nilsu'yu da da<strong>ve</strong>t etmi�ti.<br />

Klasik turistik duraklardan sonra ilkyaz�n bunaltmayan güne�ini payla�arak, Bo�az'da bir çay<br />

bahçesinde dinleniyorlar. Hepsi bahçenin bir kö�esine da��lm��, küçük gruplar içinde sohbet<br />

ediyorlard�.<br />

Havada uçu�an ingilizce <strong>ve</strong> Almanca sözcükler aras�nda, Teoman'�n enerjik sesini duydu Nilsu.<br />

Nerede oldu�unu aran�nca, arkas�nda bir masada, sar���n bir Berlinli k�zla sohbet etti�ini gördü.<br />

Ama ortaya at�lan Apaçili cümlenin, kendine yolland����� anlad�. Yüzüne kocaman bir gülümseme<br />

yay�ld�. Birlikte çay içip, plans�z kentle�menin yaratt��� görüntü kirlili�ini konu�tu�u iki gençten<br />

izin isteyip, Teoman'�n yan�na gitti.<br />

"Beyazlara gü<strong>ve</strong>nen yerlilerin sonu, daima felakettir. Çünkü beyazlar tehlikelidir!" dedi.<br />

"O bir Apaçi'ydi, bu bir. Her beyaz tehlikeli de�ildir, bu iki. Bir üçüncüsü var, ama..."<br />

"Neymi� o üçüncüsü?"<br />

"Birlikte çay içip, sohbet etti�in o delikanl�lardan k�rm��� saçl� olan�, en tehlikelisidir, bu üç."<br />

Muzip bir ifadeyle gülümseyerek bak����lar.


"K�skançl�k, sahiplenme hastal�����n ölümcül bir sonucudur Teo!"<br />

"Bunu beni, o akl� k�t Seval'den k�skan�rken dü�ünseydin Nil Sultan!"<br />

Babas���n yemesine izin <strong>ve</strong>rmedi�i çikolatalar� a��mken yakalanm�� gibi utand� Nilsu. ����rd� hem<br />

de. K�pk�rm��� olmu�tu. Hemen kurtard� onu Teoman. Bir kolunu omzuna att�, yana��na küçük bir<br />

öpücük kondurdu. Küçük çocuklar, annelerinin öptü�ü yaralar�n iyile�ece�ine nas�l inan�rlarsa,<br />

birbirine �k insanlar da,<br />

227<br />

küçük bir öpücü�ün bulutlan yok etme gücüne inan�rlar. Ve her �ey, inanmakla ba�lar...<br />

,<br />

Kalk�p çay bahçesine yürümeye ba�lad�lar.<br />

"Bak," dedi Teoman, çok gizli bir �ey söyleyecek gibi:<br />

"Bak, sana ne gösterece�im." Cebinden, kat yerleri y�pranm�� <strong>ve</strong> sararm�� kâ��tlar ç�kartt�.<br />

"Bunlar, çok gizli Apaçi belgeleridir. Bütün dünyada yaln�zca üç ki�inin bildi�i, son derece önemli<br />

bilgiler ta��rlar. Bilenlerden biri art�k ya�amad��� için, seni bilenlere dahil etmeye karar <strong>ve</strong>rdim."<br />

Yine �aka m� yap�yor, yoksa ciddi mi, hiç anla��lm�yordu. Bir oyunun pe�ine tak�lm�� gibi, merakla<br />

dinliyordu Nilsu.<br />

"Annem gerçek bir Apaçi olmas�na kar��n, en yak�n dostu bir beyazd�. Ve onlar�n dostlu�u, �rklar<br />

aras� inanç <strong>ve</strong> sevginin en önemli örne�iydi."<br />

"Haydi Teo, çatlatma beni... Ne oluyor, söylesene art�k!"<br />

"Bir Apaçi'nin o�lunu se<strong>ve</strong>n beyaz kad�n, sab�rl� olmay� ö�renmelidir!" Çaresiz kabullendi Nilsu.<br />

"Bu belgeler, 1950'lerde annemin beyaz dostu Neyyire Gömüç taraf�ndan, anneme yaz�lm��<br />

mektuplar!"<br />

"Yazar Neyyire Gömüç mü?" Heyecanlanm���� Nilsu.<br />

"Ta kendisi efendim! Annemin tek gerçek beyaz dostu, Neyyire Gömüç, yani N.G.'dir."<br />

Mektuplar� merakla al�p, bir ç�rp�da okuyan Nilsu, büyülenmi� gibi kalakald�.<br />

"Harika bir �ey bu! Ola�anüstü bir hikâye... Sanki gerçeküstü bir film ya da, ne bileyim opera<br />

izlemi� gibiyim. Peki, annenin Neyyire Gömüç'e, hay�r N.G.'ye yazd��� mektuplar ne oldu Teo?"<br />

"Hepsi N.G.'de. Vermiyor bana... Belki bir gün... Olur a!"<br />

"Teo, sence böyle a�klar ya�anm�� m� o zamanlar? Yani, yaln�zca iki kez gördü�ü birine, nas�l olup<br />

da böyle tutulabilir insan?"<br />

"O zamanlar, bir görü�te a�k diye bir �eyler varm�� Nil. Bence harika, korkunç ho� bir dönemmi�...<br />

Dü�ünsene, pür, saf <strong>ve</strong> net bir a�k!..."<br />

Dü�ündü Nilsu. Okudu�u mektuplar�n yaratt��� keyifle dü�ündü.<br />

" "Yine de, öyle pek imrenilecek bir �ey gibi gelmiyor bana bu, 'bir bak��ta â��k olmak' fikri,"<br />

dedi.<br />

"Siz gençler <strong>roman</strong>tizmden ne anlars���z! Tangoyu, Beatles'�, 229 Yahya Kemal'i bilmediniz siz.<br />

Televizyon bebesi sen de!..." Sesi yumu�ad�: "1951 tevkifat�m da duymam����nd�r nas�lsa..."<br />

Teoman'�n sesindeki sitemi duymazdan gelen Nilsu, merakla sordu:<br />

��u En<strong>ve</strong>r Ziya, acaba bir daha görebilmi� mi N. G.'yi? Kar��la�-m��larsa, nas�l bir ortam <strong>ve</strong><br />

konumda olmu� bu? Pi�manl�k m�, dü� k���kl��� m�?"<br />

"Bunun yan�����, bir tek bendeniz biliyorum efendim," dedi h�nz�rca Teoman.<br />

"Eeee neymi�?" Nilsu meraktan ç�ld�nyordu. Hiç tan�mad��� iki insan aras�nda ya�anm��, do�rusu,<br />

ya�anamam�� bir a�k serü<strong>ve</strong>nine böyle merak sarmas�, konunun mistik <strong>ve</strong> esrarengiz yan�ndan<br />

kaynakland��� kadar, Cahide Han�m'la ilgili olu�uyla da aç�klanabilir- ., di.<br />

Cebinden bir ba�ka sararm�� kâ��t ç�kart�p, bilgiç bir gülümsemeyle Nil'e uzatt� Teoman.<br />

"Bu s�rr� koruyaca��na, beyaz kan�n ad�na yemin et!"<br />

"Aman Teo, <strong>ve</strong>r �unu, tamam yemin ettim i�te."<br />

"Beyazlara gü<strong>ve</strong>nilmeyece�im söyleyen sendin ama..." Kediye ci�er uzat�r gibi, elindeki kâ����<br />

havaya kald�rd�.<br />

"Haydi, n'ooluur Teo, lütfen!..."


13<br />

Eylül on iki, 1950 istanbul, Pek Sevgili Cahide,<br />

Geçen hafta postalad���n mektubunu dün alm�� bulunuyorum.<br />

Sana detaylar�yla anlatt���m a�k-� memnu s�rr��� saklad���n için müte�ekkirim. Sa�ol karde�im.<br />

Fakat beni memnun eden husus, bundan ziyade, yazd�klar���n tesiri alt�nda kald����� <strong>ve</strong> bu tesirden<br />

kurtulamad����� ifade edi�in olmu�tur.<br />

�imdi, bana dar�lmayaca��na söz <strong>ve</strong>rirsen, sana bir hakikati yazmak istiyorum karde�im. Umar�m<br />

bu l�akikat, bana kar�� gü<strong>ve</strong>nini zedelemez.<br />

Cahide'ci�im, En<strong>ve</strong>r Ziya <strong>ve</strong> onunla ilgili yazd�klar���n hepsi, tamamen benim hayal mahsulüm<br />

olup, yeni hikâyemin konusunu te�kil etmektedir.<br />

Senin edebiyat zevkine fevkalâde gü<strong>ve</strong>ndi�im için, bunu önce sana yazmak istedim. Biraz h�nz�rca<br />

davrand����� kabul ediyorum ama sonuçta senin gibi bir kitap kurduna bile tesir edebildi�ime göre,<br />

ba�ar��� olaca��ma inan�yorum.<br />

Senin intihalar�n, benim için çok k�ymetlidir, bilirsin. �imdi gönül rahatl���yla daktilo edip,<br />

ba�kalar�na da okutabilirim.<br />

in�allah bana dar�lmam����nd�r.<br />

Daima dostun <strong>ve</strong> karde�in,<br />

N.G.<br />

14<br />

Adalar ilkbaharda hem henüz tenhad�r, hem de çoktan yaz sevin- l cini ya�amaya ba�lar. Teoman'�n<br />

"Benim küçük vapurum" dedi�i yedi buçuk metrelik yelkenli teknesini, Kalam��'tan siftah ettirip,<br />

Adalar'a do�ru yelken bast�klar�nda, s�navlardan ba���� kald���p, kendileriyle bir günlük tatile<br />

babas���n zorla ikna etti�i Deniz, bikinisiyle teknenin k���na uzanm��, ���k bir ö�le öncesinde, s�cak<br />

yaz günlerinin provas��� yap�yordu.<br />

Teoman'�n teknede çok daha enerjik <strong>ve</strong> ne�eli bir insana dönü�-mesiyle keyiflenen Nilsu, bir �ort<br />

pantolon <strong>ve</strong> ask���z bluzla, burunda oturmu� kah<strong>ve</strong> içiyordu.<br />

"K�zlar, biriniz bana yard�m edin!" Uzun �ort mayosuyla teknenin üzerinde ko�turan Teoman,<br />

Nilsu'yla Deniz'in arkada� olmalar�na çok do�al bak�yor, "zaten böyle olmas� gerekti�ine" sonsuz<br />

inanan bir tav�rla, bu konunun ucuna bile dokunmuyordu.<br />

��u gönderi bana uzatsana Nil!"<br />

Onun güne�e hasret kalm�� beyaz ç�plak bedenine bakt� Nilsu.<br />

Yava� yava� orta ya� gev�eklikleri, ya�lanan beli, kendini belli eden göbe�i, biraz önce k�r dü�mü�<br />

gö�üs k�llar�... "Demek ki babam da bu ya�lardayd�, Selen'le birlikteyken..."<br />

Kula��nda walkman kulakl�klar�, yatt��� yerde dans ederek kitap okuyan Deniz'e bakt�.<br />

"O beni k�skanm�yor besbelli," diye dü�ündü. "Ya sevildi�inden çok emin, ya da beni<br />

önemsemiyor!" Akl�na y�llar önce Selen <strong>ve</strong> babas�yla yapt�klar�, o ada <strong>gezi</strong>si dü�tü; burnu s�zlad�.<br />

Deniz onun fark�nda bile de�ildi, kendi dünyas�na dalm��, hatta e�lendi�i bile san�labilirdi.<br />

��u usturmaçay�, sancak varde<strong>ve</strong>las�na s���ca ba�la Nil."<br />

"Babas� da ho�nut! K��� Deniz, annesi Zeynep'le ya��yor, o�lu Alican, annesi Ülker'le büyüyor.<br />

Ben, onunla ya��yorum. Ya�am sürüyor ... Benim, san���m benim d���mda, herkes sorgulamadan<br />

kabulleniyor hayat� <strong>ve</strong> ho�nut sürdürüyor..."<br />

"Ne dedin Nil?" Hiç bakmadan sordu Teoman.<br />

Neredeyse gözü kapal�, son derece h�zl� hareketlerle yelken mandal���n kilidini açarak, yelkenin<br />

ucundaki halkaya geçirdi Teoman. Kilidi s���lad�, motoru bo�a ald�. Sonra yelken torbalar���<br />

��kartt�, yelken makaralar��� stralyaya geçirdi. Kendi kendine, keyifle m���ldanarak yelken bast�.<br />

Dikkatle onu izleyen Nilsu, yabanc�lad� bir an. Bakt�, tan�maya çal����, bu yeni yönüyle de tan�maya<br />

çal���� onu.<br />

Ana yelkeni de ayn���ekilde bast�ktan sonra, yelkenlerin bo�unu al�p, tekneye h�z <strong>ve</strong>rdi Teoman.


"Senin bir s���nt�n var Nil. Hanidir bir �eylere s�����p duruyorsun sen. Ama çekmiyorsun...<br />

payla�mak istemiyorsun benimle." Art�k rahatça dümenin ba��na oturmu�, gözü denizde, akl�<br />

Nilsu'da konu�uyordu.<br />

Daha önce hiç deniz kültürü olmayan Nilsu, bundan zevk alaca���� hissederek, ö�renmeye<br />

ba�lam����. Denizde beraber olmak, ili�kilerine yeni bir boyut katacakt� belki de... Su boyutu!<br />

"Kad�nlar," dedi Teoman.<br />

"Kad�nlar, erkeklerin onlar� eksik anlad�klar�ndan yak���rlar. Sartre da bir �ekilde kat���r bu<br />

görü�e..."<br />

Suskun kald� Nilsu. Bunlar�n alt�ndan ne ç�kacak diye merak<br />

211<br />

ediyordu. Mart�lar ç����k atarak geçti üzerlerinden, aralar�nda kavga ediyor gibiydiler.<br />

232 "Bana sorarsan, ben de duygusal konularda, bir kad�n kadar duyarl�, ince, hassas <strong>ve</strong> k���lgan bir<br />

erke�in olabilece�ine inanm�yorum."<br />

Mart�lar yine kavga ederek geçti üzerlerinden.<br />

"Neden mi? Çok basit! Çünkü bir erkek, bir ba�ka varl��a hayat kazand�ramaz. Ancak dolayl�<br />

olarak katk�da bulunabilir. Yani, bir erkek do�uramaz, bir insan yavrusunu içinde büyütüp, onu<br />

hayata kazand�ramaz. Ya da, hayat� o yavruya kazand�ramaz!..."<br />

Yanlar�ndan, bir bal�kç� teknesi gürültülü pata patlar�yla geçip, istanbul'a yöneldi.<br />

"Do�ursun, do�urmas�n, bu duyarl���k bütün di�i insanlar�n yüreklerinde yüzy�llard�r ta��narak,<br />

bugünkü kad��� olu�turmu�tur. Genetik bir olgudur bu!"<br />

Suçüstü yakalanm�� gibi utand� Nilsu. Art�k sözün nereye varaca���� biliyordu.<br />

"Bu yüzden bana k�zan feministler var. Kad���, do�urabilir insan diye tan�mlamama, ayr�mc���k<br />

yapt���m iddias�yla sald���yorlar. Halbuki ayr�mc���k, ay�rd���n �eylerden birine yüklenen negatif<br />

anlamla olu�ur.<br />

"Ben, do�urabildi�i için kad��� eksik bulmuyorum ki, aksine, do�uramad��� için eksik olan<br />

erkektir, diyorum."<br />

���� az���k aç�k kalm�� piknik sepetlerinden denize dü�en ekmek dilimlerine hücum etmek<br />

konusunda fikir birli�ine varan mart�lar, ç����klar atarak sald���ya geçtiler. Kalan ekmekleri<br />

kurtarmak için yerinden f�rlayan Nilsu'ya engel olan Teoman:<br />

"B�rak yesinler Nil, biz Ada'dan yenisini al���z," dedi.<br />

"Termostan bir fincan kah<strong>ve</strong> de bana <strong>ve</strong>rsene, bir yerim ���ecek vallahi..." Kah<strong>ve</strong>nin kokusunu,<br />

ilahi bir heyecanla içine çekti Teoman. Keyfine diyecek yoktu.<br />

"Bilmedi�in ya da merak ettiklerin var, s�����yorsun, sormuyorsun. Belki de ö�renmekten, belki de<br />

beni gerçekten sevip, ba�lanmaktan korkuyorsun."<br />

"Neyi?" dedi Nilsu.<br />

"Babal�k konusunu elbette!" Yine denize dikti gözlerini. "Baba-<br />

����n, annelik gibi bir duygu oldu�una inanm�yorum ben. Yani, Deniz yerine ba�ka bir bebe�i<br />

kuca��ma <strong>ve</strong>rseydi Zeynep, Alican yerine ba�ka birini Ülker, yine ayn�� �ey olacakt�. Yani yine<br />

se<strong>ve</strong>cektim onlar�, ama hepsi bu!" "Nas�l hepsi bu?"<br />

��öyle hepsi bu: 'Babal�k' diye bir duygu yoktur <strong>ve</strong> bu bir kur-macad�r!" Babas��� dü�ündü Nilsu.<br />

Öbür babalar�. A�lamak iste�i doldu içine. "Gel yan�ma," dedi Teoman. "Gel yan�ma otur."<br />

Neredeyse uçarak gitti, sar�ld� ona Nilsu. "Sen ald�rma bana Nil k�z," dedi Teoman, sevgiyle kolunu<br />

ona dolarken. "Belki de benim 'baba' imaj�m çok silik oldu�undand�r bu dü�ündüklerim. Annem<br />

öyle doldurdu ki çocuklu�umu <strong>ve</strong> ilk gençli�imi, babam kay�p gitmi�tir."<br />

"Babaaa, sörf yapmas��� hâlâ ö�renemedin mi sen?" Deniz arkalar�na dikilmi� soruyordu. Hâlâ<br />

kula��nda kulakl�klar, sesi duyulmaz endi�esiyle ba����yordu.<br />

"Se-ni du-yu-yo-ruz Deniz!" diye ba��rd� gülerek Teoman. "Hay Allah," kulakl�klar�m ç�kartt�<br />

Deniz. "Sörf diyorum baba, sörf ö�rendin mi?"<br />

"Hay�r can�m," dedi Teoman bir koluyla Nilsu'nun sa�� ok-�arken.


Kendini çekmek istedi Nilsu. Çok rahats�z oluyordu Deniz'in yan�nda Teoman'la sarma� dola�<br />

olmaktan. B�rakmad� onu Teoman, bast�rd� dirse�iyle. Bir süre çeki�tiler, bir iti� kak�� ba�lad�.<br />

Onlara bak�p güldü Deniz.<br />

"N'ap�yorsunuz öyle siz?"<br />

Teoman da güldü.<br />

"Ne bileyim ben, Nilsu'nun icatlar�..."<br />

"Siz sörf yap�yor musunuz Nilsu?"<br />

Hay�r, hiç denememi�ti.<br />

"isterseniz size ö�retirim ben."<br />

Neden bu kadar iyi davran�yordu bu küçük k�z kendisine? Neden babas��� k�skan�p, surat<br />

asm�yordu, h�rç�nla��p tats�zl�k ç�karm�yordu? Neden hiç annesinden söz etmiyordu, karde�ini<br />

anlatm�yordu? Baba-k�z Nilsu'ya bak�yor, bir �ey bekliyorlard�.<br />

"Ne var?" diye ����rd� Nilsu.<br />

"Sörf ö�renmek istiyor musunuz diye bekliyoruz, a�����z aç�k, Nil Sultan�'n�," dedi Teoman.<br />

234 "Sörf? Hay�r, sörf ö�renmek istemiyorum!" Sesi biraz sert ç�km����, kendine k�zd�.<br />

"Ben de size bir �ey ö�retece�im diye sevinmi�tim," dedi Deniz.<br />

"Valla bu k�z senden yaln�zca on iki ya� büyük ama benimle ya-�ayal� beri ya�land� Deniz; bana<br />

benzedi!" diye güldü Teoman.<br />

"Asl�nda isterdim ama, beceremezsem diye korkuyorum galiba," dedi Nilsu, durumu kurtarmak<br />

için.<br />

"Ba�araca����za inan�rsan�z, mutlaka ba�ar�rs���z," dedi Deniz gururla. Teoman gizli bir �eyi<br />

aniden aç��a ç�karm�� gibi h�nz�rca yakalad� k�����.<br />

"Bu, 'Bilge Zeynep'ten galiba?" diye güldü.<br />

"E<strong>ve</strong>t baba." Kikirdedi Deniz, baba-k�z güldüler.<br />

"Benim annem," dedi Nilsu'ya dönerek Deniz. "Annem, çok bilmi�tir. Her �eyi o bilir! Asl�nda iyi<br />

insand�r ama, çok ukalâ! Tabii onunla ya�amak da kolay de�il." Eliyle olmayan yakas��� silkeler<br />

gibi yap�p, güldü, öylesine do�al, öylesine içtendi ki, Nilsu kendinden utand�.<br />

"Babam�n annesi, babaannem de ukalaym�� ama, o sessiz <strong>ve</strong> derinden gidermi�, de�il mi baba?"<br />

"Cahide Han�m bir fenomendi!" dedi Teoman gururla.<br />

"Ülker Abla da ukalâyd� baba! Galiba babam ukalâ <strong>ve</strong> diktatör kad�nlar� seviyor diye<br />

dü�ünüyordum ki, size â��k oldu."<br />

"inan�lmaz bir �ey bu! Bütün bunlar gerçek olamaz," diyerek, hayretle dinliyordu onlar� Nilsu.<br />

"Siz ne ukalâs���z, ne de despot. Bu kez babam ba���� iyi yere vurdu diye, dü�ündüm. Bence, iyi de<br />

oldu!" Gülümseyerek babas�na yakla��� sar���p, onu saçlar�ndan öptü. Babas� da ona sar�ld�, koklad�,<br />

öptü, sevgiye bo�du Deniz'i. Yutkundu Nilsu, dudaklar���! kemirdi, ba���� yere e�di.<br />

Niçin hep birileri onu utand���yordu? Neden daima ondan da-»;| ha olgun davrananlar ç���yordu da,<br />

kendini a����lanm�� hissedi-l yordu?<br />

Hâlâ büyümek istemiyor muydu, yoksa büyüyemiyor muydu? "Gelip bize kat�lsana Nil!"<br />

Ba���� kald�rd���nda, gü<strong>ve</strong>rteye ekmek k���nt�lar��� serpen baba -k��� gördü. "Mart�lar için," diye<br />

aç�klad� Deniz. "Belki içlerinde bir tane Jonathan vard�r!" Güldüler yine.<br />

"Gelip bize kat�lsana Nilgül!" Babas� geldi akl�na. Küçük Elvis'i bulduklar� sabah, annesini ça��ran<br />

babas���n sesini duydu kulaklar�nda. Gelmemi�ti annesi... Ama o gidecekti, o kat�lacakt�, sevdi�i<br />

adamla, onun k�����n da<strong>ve</strong>tine. O, annesi gibi olmayacakt�! ü "�u sörfü, bir denesem mi acaba<br />

Deniz?"<br />

15<br />

Nilsu'cu�um,<br />

21 Haziran 1989, New York.<br />

Kim demi� tarih tekerrürdür diye? (Sava� se<strong>ve</strong>n bir general mi?) Demi�lerdir de, bence haks�zlar!<br />

Sen <strong>ve</strong> ben, benzer tuhafl�klar�n, belki de güçlüklerin içine girmi� olabiliriz. Bu belki de, bizim<br />

ça����zda bo�anmalar�n artmas�yla aç�klanabilecek, 'güç durumlar'd�r. Ama bu, ille de ayn� 'son'a


ula�aca����z anlam�na gelmez. Yoksa bu i�in sonu 'kader' hikâyesine var�r ki, ben inanmam<br />

kadere. Hay�r!<br />

'Kullan�lm�� hayat'� olan bir insanla yeni bir ya�am kurmak zordur! Bu bir. Ama olanaks�z da<br />

de�ildir. Bu, ne denli anla�abildi�iniz, sevi�ebildi�iniz <strong>ve</strong> beraberli�i sürdürmek istedi�inize<br />

ba�����r.<br />

Dünyadaki tek kad�n-erkek ili�kisi baban <strong>ve</strong> benim aramda ya�anmad�. �imdi Ste<strong>ve</strong>n'la<br />

ya�ad�klar���n keyfinde bunun bilinci var i�te. Ama babana â��k olu�umun o gençlik tutkusu, o<br />

kan�����������, belki de sonras�ndaki sanc�larla, art�k geri gelmeyen bir s�cakl�k olarak an�lar�mda<br />

kald�. E�er Teo'yla iç dengeler kurabiliyor <strong>ve</strong> gençli�inin arma�an�, tutku ate�ini kan�nda<br />

hissedebiliyorsun, sak�n teslim olma olumsuz duygular�na! E�it kendini, yorul, terle, ama en çok<br />

kendin için u�ra� <strong>ve</strong> art�k �u hastal�kl� kalbini iyile�tir! Sevildi�ini bil art�k Nilsu! Baban, ben <strong>ve</strong><br />

Mike, seni çok sevdik, ben hâlâ seviyorum, eminim baban da öyledir.<br />

Çünkü: sen sevilmeye de�er bir insans�n!<br />

��rak �u aptalca ku�kulan <strong>ve</strong> kuruntular�. B�rak <strong>ve</strong> sevilmeye lây�k oldu�una inan! Belki Deniz bile<br />

seviyordur seni? Olamaz m�? 236 Sen, en k�zd���n anlarda bile, için için sevmedin mi beni?<br />

Haydi Nüsü, b�rak seni sevsinler, b�rak seni se<strong>ve</strong>lim, yaral� yorgun yüre�in dinlensin... Haydi!..<br />

Mike'la ilgili iyi bir haberim var. Kitap dosyas��� yollad��� yay�nevi kitab� basacakm��. Baba<br />

taraf�ndan kuzeni bir gençle konu�uyorum, telefonla bu aralar. O haber <strong>ve</strong>rdi. San���m gelecek<br />

yay�n sezonuna yeti�ecek kitap.<br />

Sevindin mi? Ben havalara uçtum! Mike'�n o f�rt�nal� ya�am�ndan geriye kalacak bir eser olacak,<br />

dü�ünsene Nilsu... Gerçi hiç okumad�m, ama farkl� bir �ey oldu�una eminim. Hem sonra, o kitapta<br />

biraz da bizler var�z, de�il mi?<br />

Bana Türkiye'deki mimarl�k dergilerinden yollamam istesem, ay�p olur mu?<br />

Asl�nda Ste<strong>ve</strong>n'la Türkiye'ye gelip, bir ay tatil yapmak istiyoruz. Hem, seni de özledim. Fakat pek<br />

tuhaf bir tutukluk var içimde, sanki, ayaklar�m geri geri gidiyor... istanbul bana hep baban�, onunla<br />

geçen y�llar��� <strong>ve</strong> sanki 'ne olur kurtanlabilseydi o ili�ki' hüzünlerimi ça��������yor. Hâlâ... Her<br />

kentin, bir a�k ça������rd����� Nedim Gürsel mi söylüyordu? istanbul, baban <strong>ve</strong> babanla ya�anan<br />

��k! Ve ben galiba bütün eski sevgililerini hâlâ se<strong>ve</strong>n, garip bir kad���m...<br />

Geçen yaz Meksika'ya yapt�����z <strong>gezi</strong> bize ders oldu, çok yorulduk, bundan böyle tatilde, tatil<br />

yapaca��z! Art�k ya�lan�yoruz galiba... Yak�nlarda Princeton Üni<strong>ve</strong>rsitesinde master yapan<br />

<strong>Ankara</strong>l� bir k�zla tan����m. Bana elindeki Türkçe dergilerini <strong>ve</strong>rdi. Ne çok kad�n dergisi ç�km��,<br />

����rd�m kald�m. Ama eski edebiyat dergileri ne oldu? Hâlâ ç���yorlar m�?<br />

Benden bu kadar.<br />

Keep in touch.<br />

Sevgilerle,<br />

Selen.<br />

16<br />

i "Oysa, ben annemi ölümle özde�le�tirmedim hiç!"<br />

Selen'e bile göstermeye gönlünün el<strong>ve</strong>rmedi�i Mike'�n <strong>roman</strong> dosyas���, Teoman'a ilk kez<br />

okuyordu Nilsu. Herkeslerden esirgedi�i bir duyguyu, bir an���, bir foto�raf�, gün �����na<br />

��kartman�n tedirginli�i vard� üzerinde.<br />

Teoman'�n çal��ma masas�nda, dosyan�n üzerine e�ilmi�, bir yandan da kah<strong>ve</strong> içiyorlard�.<br />

"Acaba intihar eden babam olsayd�, farkl� m� dü�ünürdüm Nil? Ama hay�r, sanmam... Yani ben<br />

Hamlet'e çok yak�n saymam kendimi öyle."<br />

"Umar�m, Mike'a ihanet etmiyorumdur," diye dü�ündü Nilsu. "Onun," dedi, "Mike'�n nekrofilik bir<br />

yan� vard�, sense bir fî-lantropsun Teo."<br />

"E<strong>ve</strong>t," dedi Teoman kar��la�����lm�� olmaktan biraz tedirgin, ama bunu belli etmemeye kararl�.<br />

"E<strong>ve</strong>t, ben ya�amaya tutkunum. Ne demi�� �air? 'Ya�amak �akaya gelmez/büyük bir ciddiyetle<br />

ya�ayacaks�n/bir sincap gibi mesela/ yani ya�aman�n d���nda <strong>ve</strong> ötesinde hiçbir �ey<br />

beklemeden/yani, bütün i�in gücün ya�amak olacak.'


"B�rak intihar�, ben do�al ölümden bile korkuyorum Nil! Elimde olsa hiç ölmeden sonsuza dek<br />

denize aç�lmak, güzel yemekler yemek, rak� içmek, güzel �iirler okumak, güzel kad�nlar sevmek,<br />

birbirlerinden güzel çocuklar�n babas� olmak isterdim, anl�yor musun?"<br />

'Güzel kad�nlar' deyi�indeki ço�ul ekine tak�ld� Nilsu. Yoksa s���lm�� m�yd� kendinden art�k? îçi<br />

ezildi.<br />

"Çirkinler, lezzetsizler <strong>ve</strong> beceriksizler ne olacak?" diye kafa tuttu.<br />

"Ben çok bencilimdir k�z!" Gülerek sar�ld� Nilsu'ya.<br />

"Bana ait her �ey, an�nda güzelle�ir." Öptü onu ensesinden.<br />

"Bencil herif," dedi Nilsu ��mar�kça homurdanarak.<br />

��uraya bak Nil, ölüme nas�l da â��k bu adam. ölümü, üç yüz bilmem kaç sayfa zevkle anlat�p,<br />

����lmadan yazm��."<br />

"Üç yüz on," diye düzeltti Nilsu.<br />

"Ben," dedi Teoman, "ölümü se<strong>ve</strong>n birini ikinci kez seviyorum ama nedeni ba�ka."<br />

Merakland� Nilsu.<br />

"Çünkü sen bu adam� sevmi�sin <strong>ve</strong> bu adam seni özenle alm�� kollar�na, ölüme bunca tutkunken,<br />

seni uzak tutabilmi� ölümden ... Ve bir de art�k ya�am�yor diye, ne yalan demeli."<br />

"Sen �arlatan, polemikçi <strong>ve</strong> küstahs�n Teo," dedi Nilsu öfkeyle.<br />

"Aman, MichaeP�na da söz ettirmez han�mefendi." Al�ngan bakt� Teoman. "Ben yaln�zca ye�il bir<br />

susamuruyum," dedi, sonra bak����lar. Küçük hüzün bulutu kümelendi aralar�na.<br />

"Ne olaca��z biz?" dedi Nilsu, bir formülü matematik kitab�nda arar gibi.<br />

"iyi olaca��z," dedi Teoman. "Sen de ye�il susamuru olacaks�n bir gün <strong>ve</strong> biz iki ye�il susamuru<br />

olarak ya�lan�p çoluk-çocu�a kar��aca��z.<br />

"K�rk gün k�rk gece dü�ün yap�p murad���za erece�iz, bir de kere<strong>ve</strong>t var, ç�kaca����z."<br />

"Sonra," diye sürdürdü Nilsu içinden. "Sonra, öbür eski kar�lar�n gibi 'bir çocuklu dul' olarak<br />

ya�ayaca��m istanbul'un bir yan�nda <strong>ve</strong> sen, ara s�ra çocu�umuzu tekneyle gezdireceksin, yan�nda<br />

yeni susamuru olacak."<br />

Aya�a kalk�p, pencerenin Önüne dikildi Nilsu. Nerede ba�lar, nerede biter a�klar? Herkes biliyor,<br />

kimse söylemiyor! Dönüp Teoman'a sormak istedi. Sanki içindeki f�rt�nay� kusmak, bütün eski<br />

yaralar� kanatmak <strong>ve</strong> bütün yollara dü�mek istiyordu. Belki de camlar� k�rmak! Çok istiyordu.<br />

Döndü. Ama Teoman yoktu. Biraz önce hemen yan�nda oturan, ona bir ye�il susamuru olmas���<br />

öneren Teoman yoktu. Yokluk duygusu aniden sonsuza dek içinden ç�kamayaca��, dar, derin bir<br />

kuyuya do�ru çekti onu. Yapayaln�z dü�tü. Bu dü���te çocuklu�unun, ilk gençli�inin bütün<br />

�����klar�, teri, korkular� <strong>ve</strong> karabasanlar� vard�. Elini uzatt���nda dokunmak, tutunmak, sevilmek<br />

istedi�inde, hiç kimseyi bulamay�����n bozgunu, yang��� <strong>ve</strong> f�rt�nas� vard�, ihanetin, en yak�����n<br />

yalan���n, ayr�����n, dost bozumunun <strong>ve</strong> çaresizli�in ilk tokal�yla yanm������ vard�, yanaklar�nda,<br />

gözlerinde <strong>ve</strong> koltuk altlar�nda. Burnu s�zlad�. Ü�üdü...<br />

"Teo?"<br />

Ses yok! "Gitti," diye dü�ündü Nilsu. "Gitti..."<br />

Kollan dü�tü, ba�� döndü, kendini böyle halsiz hissetti�ine çok bozuldu, küt diye yere çöktü. "Nil?"<br />

Elinde bir kitapla yatak odas�ndan ko�arak geldi Teoman. Kitab� b�rak�p yere oturdu, Nilsu'yu<br />

kucaklad�.<br />

"Nen var Nil Sultan? iyi misin? Sar�l bana Nil, haydi sevgilim ..." Gözlüklerini ç�kard�, masaya<br />

koydu, usul usul öptü Nilsu'yu.<br />

Çok sevindi�ini hissetti. Bir tek bunu duydu Nilsu. Terk edilmedi�i için mi, Teo'yu sevdi�i için mi:<br />

bilemedi.<br />

Tutunur gibi sar�ld� Teoman'a. Bebeklerin minik elleriyle s�ms��� kavray�p, asla b�rakmad�klar�<br />

yeti�kin parmaklar� gibi, kuv<strong>ve</strong>tle sar�ld� ona.<br />

"Ben," dedi Teoman. "Ben gitmem." Gözleri dolmu�tu. "Beni hep kad�nlar terk eder. Ben<br />

yapamam, gönlüm el <strong>ve</strong>rmez." Sustu, içini çekti. "Ülker'i benim terk etti�imi sananlar aldamyor.<br />

Ülker çoktan beni b�rakm����. O, uzun zaman önce beni özel ya�am�ndan atm����... Hani merak


ediyordun ya, neden benim gibi birini terk eder kad�nlar diye. Onlar, beni sorumsuz bulurlar. 'Bir<br />

türlü büyümek istemedi�imi' söyleyip suçlarlar. Ve terk ederler. Ben gitmem! ..."<br />

Korktu Nilsu. Belki de bu kez terk edemeyece�inden korktu.<br />

"Ben gitsem bile, ancak bir �iir getirmeye giderim," diyerek uzand�, yatak odas�ndan getirdi�i kitab�<br />

<strong>ve</strong>rdi Nilsu'ya.<br />

"Doksan yedinci sayfadaki 'Yitik Kaynak' �iirini oku bir ara, olur mu?" dedi.<br />

"Genç bir �airdi, intihar etti!..." Sar�ld�lar. Çabucak uyudu, uykuya kaçt� Nilsu.<br />

Gece yar����� üç saat geçe uyand���nda, Teoman ona geceli�ini giydirmi�, yataklar�na yat�rm����<br />

çoktan. Hemen yan�nda, küçük horultularla uyuyordu kendisi de. Kalkt� Nilsu. Ayaklar���n ucuna<br />

basarak oturma odas�na geçti. Masa lambas��� yak�p doksan yedinci sayfay� yeniden açt�.<br />

"Unutu� bir kaynak olmal�<br />

Yeni'yi her an'a yaymak için 240 Ben sana olmal���m<br />

Bana ben bir kaynak<br />

;, Görüyorum geç, k���m çok yak�n! Biliyorum art�k mut uzakl����� Sen yüzümü götürmüyorsun<br />

Kendi gözünü bile!<br />

Gerçek bilirsin, diliyoruz, Düz, e�ri, çapraz ya da de�irmi. Güzeldir aç��a ç����� yüre�in, Sen bil ki,<br />

ben de se<strong>ve</strong>yim."1<br />

17<br />

Neyyire Gömüç'ün kap� zilini çald�klar�nda, Teoman'�n heyecanl� oldu�u apaç�kt�.<br />

"Beni arad� Nil!" demi�ti sevinçle. "Beni N.G. arad� <strong>ve</strong> yeme�e da<strong>ve</strong>t etti. Senden söz edince, seni<br />

de getirmemi istedi."<br />

Son zamanlarda, yeni bir edebiyat ödülü alan Neyyire Gömüç'ün eski kitaplar� yeniden bas�lm��,<br />

ad� yeniden gazete <strong>ve</strong> dergilerde görülmeye ba�lam����. Piyasada bulunan tüm kitaplar�ndan üçer<br />

tane alan Teoman, onlar� tek tek kendisi, Deniz <strong>ve</strong> Alican için imzalatmay� planl�yordu.<br />

So�ukça say�labilecek bir ifadeyle açt� Neyyire Gömüç. Yüzünde sevgisizlikten mi, yoksa mesafeli<br />

olmaktan m�, ilk bak��ta anla��lmayan bir durgunluk, bir umursamazl�k vard�.<br />

"Ho�geldiniz," dedi elini uzat�rken, insanlar� daima kendi istedi�i gibi görmek e�ilimindeki<br />

Teoman'�n bu yüzden Neyyire Gömüç'ün çelik bak��lar�yla ü�ümedi�i besbelliydi. Ne�eyle<br />

gülümsü-yordu.<br />

1. Nilgün Marmara<br />

"i�te Neyyire Han�m, size sözünü etti�im kad�n bu: Sevgilim Nil!"<br />

Gözlerinden hayranl�k akarak, Nilsu'yu tan����rd�. Kitaplar�ndan tan����� o ince, hareketli <strong>ve</strong> h�nz�r<br />

yürek yerine, so�uk, mesafeli, orta ya��� bir kad�nla kar��la�maktan, yeterince hayal k���kl���na<br />

��rayan Nilsu, Teoman'�n heyecan�ndan rahats�z oldu. "Heyecanlar���n, ta���nl��a dönü�mesini<br />

önlemiyor bu adam!" diye bozuldu.<br />

"Merhaba efendim, ben Nilsu Baran!" diye, düzeltti sert bir sesle.<br />

"Bunu daha çok be�endim," dedi Neyyire Gömüç. Nilsu'nun elini s�karken. Elleri ���k <strong>ve</strong><br />

samimiydi.<br />

Salon t�pk� Teoman'�n anlatt��� gibiydi, ne eksik, ne fazla! Nane, yine kanepede, ayn� yerde<br />

gepgev�ek uzan�yordu. Onlar� görünce ba���� kald�rd�, mahmur mahmur bakt�, havay� koklad�.<br />

Gerindi, her baca���� uzun uzun uzatt�. Kalkt� <strong>ve</strong> yere atlad�. Gidip Nilsu'nun bacaklar���<br />

koklamaya ba�lad�.<br />

"Nane, kad�nlara bay���r," dedi N.G. Sesinde öyle do�al, öyle rahat bir ifade vard� ki, Nane'nin<br />

kediden çok, kad�nlara dü�kün ya���, tombul bir erkek karakter oldu�unu, tart��mas�z kabullenmek<br />

zorunda kald�lar. Homurtuya benzer m���lt�larla Nilsu'nun ayaklar� dibinde uzan�p, uyumaya ba�lad�<br />

Nane.<br />

"Benim de Elvis ad�nda bir kedim vard�, sarmand�," dedi Nilsu. ,. "Beni terk etti!" Sesinde<br />

kabullenmi� bir ton vard�.<br />

"Benim hiç kedim olmad�, beraber oldu�um kad�nlar, annem de dahil, kedi sevmezlerdi," diye at�ld�<br />

Teoman.


"Sahi Nil, bir kedi alal�m m�? Evimizde eksik olan en önemli �ey, bir kedi yavrusu, de�il mi?..."<br />

gürültülü bir kahkaha att�.<br />

iki kad�n kayg��� gözlerle bak����lar. Havada bulu�an bak��lar�, onu ho�görüyle kar��lamaya karar<br />

<strong>ve</strong>rdi; sustular.<br />

"Annen kedileri pek sevmezdi Teoman. Çok titiz bir kad�nd� Cahide. Hayvanlar�n hastal�k<br />

ta��yaca��ndan korkar, hayvanlarla ha��r ne�ir oldu�um için bana k�zard�."<br />

"Ah, e<strong>ve</strong>t," dedi, ayn� gev�eklikle gülerek Teoman. "Ama, Nergis de, ben de, öyle s�k grip olur,<br />

öyle çok üzerdik ki annemi, san���m ev-hayvanlar���z olsayd� bile, onlar i�siz kalacakt�, hah hahh<br />

ha!..."<br />

IYS16<br />

241<br />

\<br />

Onu daha önce, hiç bu ruh halinde <strong>ve</strong> tav�r içinde görmedi�ini dü�ünüyordu Nilsu.<br />

"Küçük bir o�lan çocu�uyken, annesinin yan�nda, böyle biriydi herhalde..."<br />

"Sizin için, Buhara pilav� yapt�m. Biraz salata <strong>ve</strong> birkaç so�uk meze. Aç�k büfe gibi bir �ey. Gidip<br />

mutfaktan alabilirsiniz. So�utulmu�, bir ���e iyi �arab�m da var."<br />

Mutfak neredeyse ç�plakt�. Hemen her �ey ustaca dolaplara gizlenmi�, mutfak masas� üzerindeki<br />

mey<strong>ve</strong>ler, yapayaln�z kalm��lard�. Peykenin üzerine dizili tabaklarda so�uk mezeler, ince porselen<br />

tabaklar, çatal, b�çak vard�, iri bir cam kâsede, nefis bir gev�eklikle yay�lm�� sebzeli pilav�n tereya�<br />

kokusu, önlenemez i�tah ç����klar�y-la, da<strong>ve</strong>tkâr oturuyordu onlar�n yan� ba��nda.<br />

"Neyyire Gömüç'ün Buhara pilav� me�hurdur Nil! Annem ne zaman pi�irse, mutlaka ortak pilav<br />

an�lar��� anlat�rd� uzun uzun. Ne günlerdi be!..."<br />

Keyifle bir sigara ç�karm��, çakma���� ar�yordu konu�urken. Aniden N.G.'nin evinde sigara<br />

içilmedi�ini an�msad�, çabucak saklad� sigaray�. Onu ilk kez, sigaras��� içmeden cebine koyarken<br />

gören Nilsu'nün �����nl��� artt�. Teoman'�n Neyyire Gömüç'ten çekindi�ini dü�ündü.<br />

Beriki, annesinin mutfa��nda yemek at����ran ha�ar� bir o�lan çocu�u keyfiyle, ne�eli sesler<br />

��kartarak, taba���� doldurmaya koyuldu.<br />

Hemen ard�ndan, so�utulmu�� �arap ���esini buzdolab�ndan ç�kartan Neyyire Gömüç'le göz göze<br />

gelen Nilsu, bu kez onun gözlerindeki çözülmü� buz parçalar�na <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>cen sab�r çizgilerine<br />

rastlad�.<br />

"Beyaz �arap se<strong>ve</strong>r misin Nilsu?" Sesinde yumu�ak <strong>ve</strong> �ekerli bir tat vard���imdi.<br />

Birden, Neyyire Gömüç'ün hiç çocu�u olmad��� san���na kap�ld� Nilsu. O, hiç anne olmam�� bir<br />

kad�nd�! "Selen gibi," diye dü�ündü.<br />

"Belki, benim gibi... Anne olmadan ölmek, bir kad�n için biyolojik bir eksiklik yarat�r m� acaba?<br />

Yoksa bu, hiç yumurtlamam�� bir tavuk gibi, rahat <strong>ve</strong> keyifli..." Gülmeye ba�lad� Nilsu. Kendini,<br />

Selen'i <strong>ve</strong> Neyyire Gömüç'ü üç keyifli tavuk gibi görmü�, ne�eli bir çizgi film izler gibi, e�lenmi�ti.<br />

Gülü�ü, sessizlikte yay�ld�, Teoman'la, Neyyire Gömüç ona hayretle bakt�lar. Suçlu suçlu ka�lar���<br />

kald���p gülümsedi Nilsu.<br />

��u sizin Elvis," dedi Neyyire Gömüç, �arap servisi yaparken: "Sizi terk eden kediniz... Beni<br />

dü�ündürüyor. Evini terk eden kedi olmaz san�yorum.<br />

"Kediler evlerine sad�kt�r! Sak�n siz onu terk etmi� olmayas�-n�z?"<br />

"Beni s���yor olmal�," diye dü�ündü Nilsu, y�ld���m h���yla.<br />

"Ba��ndan beri, beni s���yor!"<br />

"Bir bak�ma, öyle oldu," dedi, can� s�kk�n bir sesle.<br />

Ellerinde t�ka basa dolu tabaklar�yla, salona geçtiler. Koltuklara oturup, beyaz �araplar���<br />

yudumlayarak, yiyeceklerini at����rmaya ba�lad�lar.<br />

"Jan Garbarek'in müzi�ini seviyor musunuz Neyyire Han�m?"<br />

"Bu da nereden ç�kt�?" bak���yla Teoman'a dönen Neyyire Gömüç, onun yüzünde, konuyu<br />

de���tirmek gereklili�ine dair tehlike sinyalleri gördü. Hemen anlad�.<br />

"Festivale gelmi� oldu�unu duydum, ama do�rusu hiç dinlemedim, Teoman."


"Müthi� bir müzisyen, size kasedini alay�m, bir tan���n..."<br />

"Sevinirim," dedi Neyyire Gömüç, �arab��� yudumlarken.<br />

"Nor<strong>ve</strong>çli olmal�? Yan���yor muyum?"<br />

"Galiba, e<strong>ve</strong>t e<strong>ve</strong>t, kuzeyden bir yerden."<br />

"Biliyor musunuz çocuklar?" Heyecanlanm��, sanki sevdi�i bir konuda konu�maya haz�rlan�r gibi<br />

ikisine birden hitap etmi�ti N.G.<br />

"Bu Vikingler âlem insanlard�r. U harfini Ü olarak okur, O harfini de, U diye telaffuz ederler. Bu<br />

arada J'ler Y olmu�tur. Yani sizin Jan Garbarek, orada Yan Garbarek'tir. Sonra Knut Hamsun, Knüt<br />

Hamsün, Liv Ullman da, Liv Üllman'd�r."<br />

"Ah, bak�n bu çok ho�uma gitti," diye laf yeti�tirdi Teoman. A��� dolu dolu, sevildi�inden emin bir<br />

keyifle.<br />

"O vakit 'kur yapmak', Nor<strong>ve</strong>ççe okununca, 'kür yapmak', tutmak, tütmek, sulu, sulu oluyor... Ne<br />

komik yahu, hah hah ha!..."<br />

Teoman'�n bu yeni yüzünü, hiç sevmedi�ini dü�ündü yeniden<br />

243<br />

Nilsu. Tek kelimeyle, berbatt�! Ama N.G., bir çe�it sevgiyle ho�görü gösteriyor, �efkatle bak�yordu<br />

Teoman'a.<br />

�44 "Onu o�lu yerine koyuyor, hiç do�mam�� o�lu yerine..." diye dü�ündü.<br />

"Teo'ya gelince, o çoktan N.G.'yi annesi san�yor. Tanr�m, ne ili�ki bunlar�nki böyle..."<br />

incecik bir elektrik tad� duydu dilinde Nilsu. Selen'e ilk rastlad���nda <strong>ve</strong> Deniz'le tan������nda<br />

duydu�una benzer bir tat! önlemeye, kontrol etmeye çal����, ama ba�aramad�. Kekremsi tat, iyice<br />

yay�ld� a���na, midesi ek�imi� gibi yanmaya ba�lad�. Oysa, henüz yeme�e ba�lam��, çok az �arap<br />

içmi�ti. Bu... olsa olsa 'k�skan-mak't�!<br />

O anda Nilsu'nün ayaklan dibinde m���l m���l uyuyan Nane, i�ne batm�� gibi, s�çrayarak uyand�,<br />

öfkeli gözlerle çevresine bak���p homurdand�.<br />

"Karabasan olmal�!" diye aç�klad� Neyyire Gömüç.<br />

"Çok yemek yiyince, rahats�z oluyor tabii."<br />

"Kedilerin karabasan� da, çal�nm�� ci�er ya da bo� bir ev olsa gerek, de�il mi, ha? Hah hah ha!..."<br />

çok e�leniyordu Teoman.<br />

"Anlad�," diye dü�ündü Nilsu.<br />

"Nane anlad�!..." Yürek at��lar���n h�zland����� hissetti.<br />

��skançl�kla, nazar aras�nda benzer bir kimya oldu�unu anlatm���� birisi, ikisi de negatif elektronlar<br />

saçar çevreye. Tek fark�, birincisi sahibine, ikincisi yöneltildi�i ki�iye zarar <strong>ve</strong>rir, demi�ti.<br />

"Kimdi bunu söyleyen? Hakan m�, Selen mi, anneannem mi?"<br />

Nane, tüyleri diken diken olmu�, yüzü çarp�lm��� �ekilde aya�a kalkt�, homurdanarak Nilsu'ya<br />

yakla���, ayaklar��� koklad� onun. 1 Çok huzursuz oldu�u besbelli, söylenerek uzakla��� sonra.<br />

Gidip onu ilk gördükleri kanepenin üzerine ç�kt� <strong>ve</strong> çok titremeli bir uykuya dald�.<br />

"Babam, üç renkli kedilerin di�i oldu�unu söylerdi," dedi Nilsu, neden bunu söyledi�ini bir türlü<br />

anlamadan.<br />

"Baban�z hakl�, üç renkli kediler di�idir!" diye onaylad� N.G.<br />

Ak�am�n geri kalan k�sm� daha iyi geçti; �arap, damarlar�na ate� gibi yay�lm��, gev�emi�,<br />

Teoman'�n ta���n gülü�leri <strong>ve</strong> esprilerine al�����lard�.<br />

i ' Y�llar önce, Oslo'da yap�lan bir yazarlar toplant���nda tan������ Nor<strong>ve</strong>çli bir yazarla, ya�ad���<br />

dostlu�u anlatt� N.G. Bunun bir a�k hikâyesi oldu�unu hemen anlad� öbürleri. Art�k Nilsu'nun<br />

görmeyi umdu�u 'yazar Neyyire Gömüç'e dair güçlü ipuçlar� <strong>ve</strong>ren N.G., dudak k�vr�mlar�nda,<br />

��nz�r bir gülü�, sesinde, ince bir alay <strong>ve</strong> devi-nimindeki di�i al�ml���kla anlat�yor, Teoman<br />

kahkahalar at�yor, Nilsu dinliyor, soruyor <strong>ve</strong> dü�ünüyordu.<br />

"Hiç iskandinav tan�mad�m ben," dedi Nilsu.<br />

"Ah," dedi N.G. gülerek.


"iyi yürekli, çekingen, iri yar� Viking kal�nt�lar���rlar. So�uk <strong>ve</strong> karanl�k yüzy�llar�n dondurdu�u<br />

yüreklerini, alkolle y�karlar, ama bunun pek i�e yaramad����� da, en çok kendileri bilirler."<br />

Teoman'a döndü sonra:<br />

"Jan Garbarek yok ama, Edvard Grieg var. Per Gynt'e ne dersin?" Kalk�p, salonun bir ucuna<br />

yerle�tirilmi� bir pikaba, Edvard Grieg pla�� koymak için, yanlar�ndan uzakla���. Onun<br />

uzakla������� f�rsat bilen Teoman, cebinden bir kâ��t parças� ç�kartt� tela�la. Kopya çeken küçük<br />

��rencilerin heyecan�yla, acele bir �eyler yazd� k�da <strong>ve</strong> Nilsu'ya uzatt� h�nz�rca.<br />

"Hiç iskandinav tan�mam�� ama Türkiyeli bir susamuru tan�yor i�te!"<br />

"Kim?" arkas� hâlâ onlara dönük, Grieg'i pikaba yerle�tiren N.G. sordu: "Kim?"<br />

"Nil!" dedi Teoman. "Nilsu Baran," diye düzeltti, yüzündeki o tuhaf çocuksu ifadeyi soyunmadan.<br />

Onu çocukken tan�maktan ho�lanmayaca��na karar <strong>ve</strong>rdi Nilsu. Ne babas���n, ne de Selen'in, ne de<br />

Mike'�n çocuklu�unu biliyordu...<br />

"Hay�r," dedi N.G., "Susamuru olan kim?" "Tabii ki ben!" dedi Teoman.<br />

Bunu, ikisi aras�nda bir a�k oyunu olarak de�erlendirdi. N.G. sustu.<br />

Per Gynt ba�lad�. Üçü de, bütün kulaklar�yla Grieg'i dinlediler, �araplar��� içtiler.<br />

Cebindeki kâ��tta ne yaz��� oldu�unu müthi� merak eden Nilsu, bu çocuksu entrikan�n içinde<br />

olmaktan tuhaf bir zevk ald����� duyumsad�.<br />

Cem'i dü�ündü birden, çocukken onunla oynad�klar� oyunlar <strong>ve</strong> yaln�z ikisi aras�nda kalan<br />

çocuksu s�rlar... Cem bur-246 nunda tüttü... "Hayret," dedi Teoman'a: "Cem'i özledim aniden!"<br />

sesinde, sevinçli bir �����nl�k vard�.<br />

Teoman'�n getirdi�i kitaplar� imzalayan N.G. ba���� kald�rmadan sordu:<br />

"Cem de bir susamuru mu?"<br />

"Hay�r, �imdilik bir tek ben susamuruyum," diye içini çekti Teoman.<br />

"Ye�il," diye ekledi Nilsu gülerek - "Ye�il susamuru, çevreci bir grubun sembolü falan olmal�,"<br />

diye m���ldand� N.G., kitap imzalamay� sürdürerek. "Üye olmak için, ille de â��k olmak �art m�?"<br />

Teoman Nilsu'ya çabucak göz k�rpt�. "Elbette efendim, ye�ile sevdalanmak �art!"<br />

"Anlam����m" dedi N.G.<br />

Bir saat sonra art�k e<strong>ve</strong> dönmek için izin istediler.<br />

Onlar� yolcu etmek için kap�ya ç�kan N.G. "Teoman!" dedi. Hâlâ gülümseyen Teoman N.G'ye<br />

döndü. "Buyrun efendim?"<br />

"Seni bu gece da<strong>ve</strong>t etmemin" - sizi - diye düzeltti - "en önemli nedeni, sana bir �ey söylemekti."<br />

��pk� kap��� açt���ndaki gibi ciddi, so�uk, mesafeli bir kad�nd���imdi N.G.<br />

"Annenin mektuplar�... Onlar�n tümünü yakt�m Teoman!"<br />

"Teo, iyi misin sen?"<br />

Hay�r, berbat görünüyordu. Baca gibi tüterek sigara içiyordu. 247 "Annemin mektuplar���<br />

yakm��!" dedi, inleyerek. "Nas�l yapar bu-nü... Hakk� var m�yd� bunu yapmaya?"<br />

"Ama mektuplar onundu," diye dü�ündü Nilsu. Sustu yine de. "Ona k���yorum Nü, çok<br />

����yorum!..."<br />

"Çabuk se<strong>ve</strong>nler, çabucak kan�����nanlar böyledir; çabucak da b�rak�rlar..."<br />

"Ama," dedi. "Ama o mektuplar� okuyan <strong>ve</strong> bilen tek ki�i, yine de o!"<br />

Sesinde ho�görüye da<strong>ve</strong>t eden bir yumu�akl�k, sonradan �ekerlendirilmi� bir tatl���k vard�.<br />

"Ben annemin el yaz����� görerek okuyacakt�m, dokunacakt�m o sayfalara, koklayacakt�m kâ��tlar�,<br />

ben annemle bulu�acakt�m o mektuplarda... Haks�zl�k bu, haks�zl�k NlL!"<br />

Bir insana asla ula��lamayacak anlar vard�r. Kim oldu�u, neyiniz, nas�l biri oldu�u hiç önemli<br />

de�ildir. Gidilen bütün yollar�, girilen bütün kap�lar�, görünen bütün perdeleri kapal���r, kimse<br />

açamaz!<br />

Onu yaln�z b�rakt� Nilsu.<br />

En çok yaln�z kalan, kendisiydi.'<br />

18


"Neden kedi se<strong>ve</strong>n/Bir insan/oldu�umu/Biliyorum da/Kedisiz <strong>ve</strong> sevgisiz/Getiriyorum/Ya�ad���m<br />

günlerin/Yaprak döken sonunu?"'<br />

Cebindeki k��� tekrar katlay�p saklad� Nilsu. Kedi alacaklard�,<br />

üç renkli di�i bir kedi yavrusu.<br />

"Ad�m Grieg koyar�z," dedi, belli belirsiz bir ne�eyle.<br />

lifletin Alt�ok<br />

19<br />

"Aloo Nil, sen misin? Ne yap�yorsun bilmiyorum, ama b�rak <strong>ve</strong> bana gel, lütfen hemen �imdi..."<br />

"Ne var Teo? Ne oldu Allah a���na?"<br />

"Sorma, atla bana gel, n'oolur Nil!"<br />

Sesi çok mutsuz, kederli, a�lamakl�yd�.<br />

Onu yar�m saat sonra parti lokalinde buldu Nil. Sabah�n onunda rak� içiyor, baca gibi tütüyordu.<br />

Oysa geceleri içerdi ancak.<br />

Nilsu'yu görünce omuzlan çöktü, inleyerek konu�tu.<br />

"Cemal Süreya öldü Nil!" Çok üzüldü Nilsu. 'Ne zaman, nas�l?'<br />

Teoman önüne onun �iirlerini dizmi�, yas tutmak için 'biraz �iir, biraz rak�' törenine ba�lam���� bile.<br />

"Oku Nil!" gazetede ölüm haberiyle yay�mlanm�� son �iirini uzatt� önüne:<br />

Asl�nda hiç de samimi bir dostu olmayan bir �airin ölümüyle y�-k�����ndaki içtenlik, bu ölümün<br />

ac���na tuhaf bir tat katm����, Nil-su'nun yüre�inde. Geçenlerde Beckett'e de üzülmü�tü günlerce.<br />

"Bunu böyle ya��yor o! Ne kimseye gösteri� olsun diye, ne birisi etkilensin diye... Nas�l da<br />

içtenlikle seviyor ya�am� <strong>ve</strong> güzellikleri..."<br />

"Hastayd� ama sanki ölüme kafa tutuyordu Nil!... Bu da bir intihar �ekli say�lmaz m�?" Sesindeki<br />

teselliye aç�k kap�lar vard�, birinden içeri dald� Nilsu. "Gel," dedi elini tutup, "Gel gidelim,<br />

dola�al�m biraz Teo."<br />

Küçük bir o�lan çocu�u gibi itaatkâr, beceriksiz, kalkt� masadan Teoman, ç�kt�lar. Gün boyu<br />

aylakl�k ettiler, okulu k�rm�� çocuklar gibi dola���lar avare avare. Vapura bindiler, hiç üst üste<br />

yemedikleri, koshelva, kokoreç, midye yediler, havuç, portakal, nar suyu, üstüne sahlep içtiler,<br />

so�ukta ü�üdüler.<br />

"Onun yeri önemliydi Nil," diyordu Teoman. "Zeki, ince <strong>ve</strong> h�nz�rd� o..." S�r <strong>ve</strong>rir gibi yakla���.<br />

"Annemin ölümünden sonra yazd���m birkaç �iiri yollad���mda, bana mektup yaz�p �iirlerimi<br />

desteklemi� <strong>ve</strong> beni 'muz�r' bulmu�tu." Gözleri doldu yeniden.<br />

Teoman'�n �iir yazd����� ilk kez duyuyordu Nilsu.<br />

��imdi tek �ahidim de yok oldu Nü!" Biraz hayal k���kl���na u�ram���� Nilsu. Düzeltmek için<br />

debelendi öbürü.<br />

"Yani, iyi �iir yazd����� dü�ünen, iyi bir �air öldü!"<br />

"Bo�<strong>ve</strong>r," diye teselli etti kendini Nilsu. "Onun bu büyük bencilli�ine kar��n, yine de, özel oldu�u<br />

yanlar� var."<br />

Daha önce hiç gitmedikleri, berbat görünü�lü bir Beyo�lu meyhanesinde buldular kendilerini. Çok<br />

��ümü�lerdi. içeride ba�ka kad�n yoktu, sonra ba�ka kad�nlar da geldiler. Gelenler ucuz fahi�elerdi.<br />

"Hem mezeler, hem insanlar onuncu s���f burada!" dedi Teoman ba��rarak. Can� 'h�r' ç�kartmak<br />

istiyordu besbelli. Kimse ciddiye almad� Teoman'�, iyice sarho� oldu, "insan annesi için �iir<br />

yazmal�; hiç de�ilse hayat�nda bir kez!" diye söyleniyordu. Sesi, a�layan bir insan sesi, yüzü,<br />

gülmeye haz�r bir ba�ka insan yüzüydü.<br />

��u �iirleri," dedi Nilsu:<br />

"Onlar� bana da okutur musun?"<br />

"Dalga m� geçiyorsun Nil? Anlatt�m ya!"<br />

"Neyi anlatt�n?"<br />

"Sen sarho�sun k���m, söylenenleri kavrayam�yorsun art�k..." ''" Güldü Nilsu. E<strong>ve</strong>t, galiba kendisi<br />

de sarho� oluyordu.


Kendi s���rlar�na dayand�klar�nda, bir taksiye atlay�p, e<strong>ve</strong> do�ru yolland�lar. S���ra varmadan, iki<br />

kez kusmu�, birbirine bula����� �iirler ge<strong>ve</strong>leyip, mutsuzluk ç����klar�yla gökyüzünü y�rt������<br />

Teoman. Onu daha önce hiç böyle darmada����k görmeyen Nilsu, yapabilece�i tek �eyin, onu<br />

toparlay�p, uyutmak oldu�una karar <strong>ve</strong>rmi�ti.<br />

Güçlükle e<strong>ve</strong> girebildiklerinde, soyunup, yata�a uzanmas�na yard�m etti, uyuyana dek ba��nda<br />

bekledi Nilsu. Uzun sürmedi!<br />

Ertesi sabah uyand�klar�nda, ikisi de hastayd�. Yiyip içtikleri her �ey onlara ihanet etmi�, biraz da<br />

��ütmü�lerdi. Teoman, hastaland��� için evde kalaca��na âdeta sevinirken, Nilsu neredeyse<br />

sürüklenerek i�e gitmeye haz�rlan�yordu.<br />

Ac� kah<strong>ve</strong>lerini üst üste içip, inler gibi konu�tular. Tam evden ç�karken döndü <strong>ve</strong> sordu Nilsu:<br />

"Kuzum Teo, �u �iirler, hani annen için yazd�klar�n, bana da okutur musun?"<br />

"Ne laf anlamaz k�zs�n sen!" diye homurdand� Teoman.<br />

"Dün de söyledim ya, o �iirlerin tümünü Cemal Süreya'ya yollam����m <strong>ve</strong> ba�ka kopyalar� yoktu!"<br />

I<br />

20<br />

"Mektup, bir hayat biçimidir!" demi�ti.<br />

"Yirmi birinci yüzy�lda mektup yazmak, ya�ant���zdan tamamen çekip gidecek. Kimsenin<br />

mektuplara ay�racak vakti kalmad�. Fakslar, telefonlar, modemler... (Henüz e-posta girmemi�ti<br />

ya�amlara) Bir de kartpostallar var, arkalar�na bir iki sat�r çiziktiril-mi�, renkli kartpostallar... Yalan<br />

��?"<br />

Yeni tan����klar�nda, uzun uzun 'mektup' üzerine konu�an, heyecanla mektupla�may� savunan<br />

Teoman'�n ad�na, hemen hemen hiç mektup gelmeyi�ini ilginç buluyordu Nilsu. Dergi, kitap <strong>ve</strong><br />

bro�ür d���nda, Teoman'a postadan gelen zarflarda makbuz ya da resmi yaz�lar oluyordu. Belki de,<br />

sakl� tuttu�u bir posta kutusu vard�? Belki atölye <strong>ve</strong>ya parti adresine gelen mektuplar� e<strong>ve</strong><br />

getirmiyordu? ... Eski bir sevgilisi, kim bilir, siyasi arkada�lar� falan... Birileri vard� elbet, yaz���p,<br />

mektupla�����...<br />

Oysa Selen'le yaz��mas���, uzun uzun mektupla�malar��� sevgiyle destekliyor, iki kad���n içten bir<br />

yaz��� dostlu�u sürdürmelerinden heyecanlan�yordu. Peki neden, pratikte ilgisizdi mektupla�maya?<br />

"Sana bir mektup var Nilsu!"<br />

Elinde, ye�il bir zarf, yüzünde tuhaf, biraz alayc� bir gülü�le odas�na giren Hakan, ona istanbul'dan<br />

postalanm�� bir mektup uzatt���nda, telepatinin gücüne bir kez daha inanan Nilsu çabucak<br />

toparland� <strong>ve</strong> zarf� ald�.<br />

Ye�il zarf�n üzeri, çocuksu denebilecek çiçeklerle süslenmi�ti ama yine de el yaz�����n Teoman'a ait<br />

oldu�u besbelliydi. Gülümsedi Nilsu.<br />

"Sevgililerinin üzerine kuma m� getiriyorsun art�k?" Hakan'�n sesindeki sitemli i�nelerden incindi<br />

Nilsu.<br />

"Biz seninle yaln�zca i� orta����z Hakan!" dedi. Sesi öyle sert <strong>ve</strong> kat�yd� ki, kendisi bile irkildi.<br />

Teslim olur gibi, ellerini havaya kald�rd� Hakan:<br />

,, "�aka yapm����m Nilsu, �akayd�!" dedi, bir kolunu uzat�p, Nil-su'nun s�rt��� s�vazlad� dostça.<br />

"Teoman'� bu kadar sevdi�ini bilmiyordum. Sevindim, inan ki, çok sevindim. En çok senin için..."<br />

Odadan ç�karken döndü, biraz al�nm�� bir sesle ekledi:<br />

"Biz yaln�zca proje orta�� de�iliz. Arkada��z, ayn� zamanda; ben öyle san�yorum."<br />

Ayr� ayr�, ayn� konkura haz�rland�klar��� Teoman <strong>ve</strong> Nergis'ten ö�rendiklerinde, yine iki karde�in<br />

te�vikiyle, ayn� konkura birlikte kat�lmaya karar <strong>ve</strong>rmi�lerdi. Nilsu ak�amlar� kendi i�inden ��nca<br />

Hakan'�n bürosuna gidiyor, birlikte çal���yorlard�.<br />

Mesafeli <strong>ve</strong> dostça tutumunu son derece iyi ayarlayan Hakan, Nergis'le birlikte ya�amaya ba�layal�<br />

beri, daha a��r, daha yeti�kin bir tav�r edinmi�ti. Belki ikisinin de yeni ili�kilerinde olgunla�mas���n<br />

etkisiyle, ad��� koymadan 'sürekli birlikte çal��mak nas�l olur?' diye dü�ündürüyordu onlar�, ikisi de<br />

bunu belli etmediklerini san-salar da, buradakiler <strong>ve</strong> evdekiler çoktan hissetmi�lerdi.


"Gidip Hakan'dan özür dilemeliyim," diye dü�ündü Nilsu. Ama ye�il zarfa tak�ld� gözü. Ayn�<br />

kentte ya�ayan, ayn� evi payla����� sevgilisi, ona mektup yolluyordu... "Olacak �ey mi?" diye güldü.<br />

"Olur, Teo'dan beklenir," dedi, gururlu bir sevinçle.<br />

Zarf� açarken heyecanland�. Çiçeklerle kenar süsü yap�lm��, ye�il bir kâ��t ç�km���� kar����na.<br />

"Nü,<br />

�nsan sevdi�i kad�nlara �iir yazmal�. Annem için yazd�klar�m yok art�k, ama sana, bir �airin, kar���<br />

için yazd�����iiri yollamaya karar <strong>ve</strong>rdim.<br />

Okur musun?<br />

'Seni sonsuz biçimde buldum o biçimi alm����n/sandöviçlerle, kötü �ehirle, terle ba�ba�a<br />

kalm����n/yürüdü üstüne herkesin neonu, herkesin babaannesi/herkesin en eski olan kökü, en eski<br />

hanesi/Ye�ili bozup suya çevirdin, ak�am� sonsuz uzatt�n/ne buldunsa o ak�ama uygun, ne buldunsa<br />

ona katt�n//(...) Sen bir atmacan�n en uzun ç��������n her türlü gökte/gö�ü büyüttün, otobüsleri ald�n,<br />

�ehirleri ufaltt�n// (...) se<strong>ve</strong>rsin diye söylerim her �eyi, sana uygun olsun/çünkü her �eyin<br />

birbirine uygununu sen bulursun!l gel ellerini <strong>ve</strong>r en güzel ellerini öyle/ruhum, ate� yüre�im,<br />

kokum, birlikte öyle'1<br />

252 Ben, sana böyle �iirler yazamam belki, ama okurum. Nil, evlenip çoluk çocu�a kar��al�m<br />

�� k�z?"<br />

21<br />

Nisan 10. 1990 istanbul.<br />

Sevgili Selen, ;,<br />

Sana bundan sonra bir daha mektup yazmayaca���� hissediyorum. Seni sevmedi�im, senden<br />

��kt���m için de�il! Ke�ke seni sevdi�im kadar, kendimi se<strong>ve</strong>bilseydim... Ama yapam�yorum! Her<br />

�eyi ba�arabilen ben, kendimi sevmeyi beceremiyorum...<br />

Ya�ant���n bir haritas��� ç�kart�p önüme koydu�umda, bütün yanl��lar� anneme, babama, babam�n<br />

sevgilisine, kendi ilk <strong>ve</strong> son sevgilime yüklememin, bir yetersizlik belirtisi oldu�una karar<br />

<strong>ve</strong>riyorum. Annesi <strong>ve</strong> babas� bo�an�p, ayn ayr� evlenen, ilk sevgilisi intihar eden milyonlarca insan<br />

oldu�unu dü�ünüyorum. Ama bunun gölgesinde hastal�kl� <strong>ve</strong> solgun ya�aman�n bunca yayg�n<br />

oldu�unu sanm�yorum. Üstelik benim durumumdaki herkesin, bencileyin �ansl� oldu�una da<br />

inanm�yorum. Babam�n, senin, Mike'�n bana ö�rettikleriniz, �imdi de Teo'nun usanmadan beni<br />

iyile�tirmeye çal��mas�, beni — bir bak�ma — asla ödeyemeyece�im, büyük borçlar alt�nda b�rakt�,<br />

��rak�yor, b�rakacak. Bo�uluyorum...<br />

Ne istedi�imi bilmedi�imi söyleyemem. Çünkü pratikte ne istedi�imi bildi�im apaç�k, isteyerek<br />

seçti�im <strong>ve</strong> ba�ar��� oldu�um bir mesle�im (Hakan'la ortak olduk, art�k patron say�����m; ne g�rg�r!)<br />

yine se<strong>ve</strong>rek seçti�im bir sevgilim <strong>ve</strong> onunla iki y�ld�r sürdürdü�üm bir ili�kim var.<br />

Babamla bulu�uyorum ara s�ra. Cem, mecburî hizmet için gitti�i Mersin'den s�k s�k ar�yor. Bunu,<br />

ba�ar��� bir erke�in, iyi aile ili�kileri-<br />

\. Turgut Uyar<br />

ni korumas� gerekti�ine inanarak yapsa bile, bir �ekilde onunla ba�lar���n tazelenmesi, ho�uma<br />

gidiyor - bir k�zlar� oldu geçen ay; hala oldum! - Sonra, an�k bir kedimiz bile var! ad�: Viking! Üç<br />

renkli, alacal� bir di�i. Ba�ka ne kald�?<br />

Ha, e<strong>ve</strong>t Deniz <strong>ve</strong> Alican. Deniz AFS bursuyla Amerika'ya gitti bu y�l. Annesi, Deniz'in kal�p,<br />

orada ö�renimini sürdürmesini istiyormu�. Eski solcu Zeynep'in, k����� 'kahrolsun Amerika'da<br />

okutmak isteyi�ine gülüyor Teo. Alican pek minik, ilkokula gidiyor. Onu görmeye giden babas�. O<br />

henüz bize gelemeyecek kadar küçük... Ülker yeniden evlendi <strong>ve</strong> bir bebek bekliyor.<br />

Teo'ya gelince, onun Ye�il bir susamuru' oldu�una inan�yorum art�k. O denli do�al, enerjik <strong>ve</strong> saf...<br />

Bir susamuru kadar da sorumsuz! iyi ama, benim sorumlu bir 'sevgili' oldu�umu, kim iddia<br />

edebilir? Belki de, babam�n ya�am��� bo�an 'i�levsel sorumluluktan'yoksun olu�u, onu böyle renkli<br />

����yor.<br />

Kim bilir, sen, babam yerine, Teo'yla çok daha mutlu olurdun? Teo da benim yerime senle?<br />

Kim bilir...


Ya�am�n kimi yerlerinde, bir i�ne deli�inden geçiyor ki�i. Geçebi-lirse ilerliyor, geçemezse yerinde<br />

kal�yor. Yerinde saymaksa, geri kalmak de�il midir?<br />

Ben, o i�ne deli�ine s������m kald�m. Bedenim geçti, geli�ti, bir kad�n oldu ama, beynim hâlâ bir<br />

çocuk beyni. Duygusal konularda, o i�ne deli�ine girdi�im on dört ya����n kontrolsüzlü�ü,<br />

yetersizli�i <strong>ve</strong> çaresizli�i var ki, konumuma tersli�i giderek artan bir güdüklük yarat�yor<br />

ya�ant�mda. Çünkü bedenim büyümesini bitirdi, ya�lanmaya ba�lad� art�k -her biyolojik<br />

jenerasyonu 25 y�l kabul edersek, çoktan ba�lad�m ya�lanmaya-Benimkisi: uyumsuzluk!<br />

U.Y.U.M.S.U.Z.LU.K!<br />

Uyum-suzluk! Galiba sorun bu! Asla uyum Ba�layam�yorum ya�ama. Yan� ba��mda, ça�layarak<br />

hayat�n p�narlar�na akan bir erkek hayatî yakalam��, kuv<strong>ve</strong>tlice kavram��, bana sunuyor <strong>ve</strong> ben<br />

hiçbir �eye uyum sa�layam�yorum.<br />

Yapam�yorum. Kafam�n içinde, ço�u mutsuz resimler, gözümü yumsam, yaln�zl�k ç����klar�...<br />

Sevgiye doyam�yorum. Çok sevilsem; bo�uluyorum.<br />

inançs���m! iki insan�n birbirini anlayaca��na, se<strong>ve</strong>ce�ine <strong>ve</strong> bir ka-<br />

��nla bir erke�in ayn� çat� alt�nda mutlu olabilece�ine inançs���m. Oysa Teo'nun dedi�i gibi<br />

"ya�ad�����z an�n tad��� ç�kar�p, o an�n sevgisini, dirimini <strong>ve</strong> inanc��� yakalasam..." Ah<br />

biryakalayabilsem!..<br />

Ama iyile�emiyorum. Hastay�m! Ba����n içi kurtlarla dolu. Bazen onlar� görür gibi oluyorum.<br />

Beni yok edecekler... i<br />

Senin sevdi�in kedili �iirin devam��� yaz�yorum.<br />

��llar önce/Ölümü seçen sevgilim/Bunca sevgisizlik içinde/iyi biliyordu/yetmeyece�ini/iki ki�inin<br />

birbirine/Bu yüzden dö���inde/ Ölümle bulu�tu."'<br />

Sevgili Selen, ho�çakal! ^-A ;î !<<br />

Nilsu. ; j!;';'" .<br />

22<br />

"Partiden ayr���yorum Nil!"<br />

Elinde eskimi� deri çantas� <strong>ve</strong> çantas�na s��mayan yeni kitaplarla, f�rt�na gibi girdi e<strong>ve</strong> Teoman.<br />

����rm�� bakt� ona Nilsu. "Partiden ayr�lmak sana yak���yor," dedi, h�nz�r bir gülümsemeyle<br />

"Al����m ona," diye dü�ündü sonra. "Bak, parti marti bana göre de�il k���m! �imdi, e�er �imdi bir<br />

ekoloji partisi kursam - önerdim çocuklara — pe�imden gelecek çok ki�i var, �u anda bile. Çünkü<br />

hiziple�meden, çaps�zl�ktan <strong>ve</strong> belirsizlikten b�kanlar ço�ald� parti içinde." Soluk solu�a kalm����.<br />

Onun merdi<strong>ve</strong>nleri ko�arak ç�kt�����, yine asansöre binmedi�ini anlad� Nilsu. Öksürdü uzun uzun.<br />

"Sigaray� azaltmal���m," dedi söylenerek Teoman. Son günlerde s�k s�k, sigaray� b�rakmaktan söz<br />

eder olmu�tu. "Ba�aramaz," diye dü�ündü Nilsu. "Sigara, onun bir parças� olmu�; sanki gözlükleri,<br />

sanki kitaplar� kadar, günlük ya�am���n parças� olmu� sigara. "Sonra sakal���, b������� da<br />

kesece�im." Sesinde bula���� bir heyecan vard�. "Zaten bütün duygulan bula���� bu adam�n," diye<br />

gülümsedi Nilsu. Gülü�ünde, çaresizlikle kar���k bir zorlama vard�.<br />

"Köktenci bir hareket gerekiyor Nil." Mutfa�a geçti oca�a su koydu. "Kah<strong>ve</strong> içece�iz," dedi kendi<br />

kendine Nilsu. Öbürü, mutfaktan konu�mas��� sürdürüyordu. "�imdi, bir enerji meselesidir gidiyor.<br />

Herkes, enerji problemine nas�l çözüm bulaca��z, yand�k, batt�k diye, panikleniyor. Termik<br />

santrallere kar����z diye ortaya ç���p yollara, köylere dü�üyoruz ya; kendi partimiz içinde bile, bunu<br />

yaln�zca falanca yere termik santral yap�lmas�n, filanca körfez kurtulsun sananlar var!"<br />

Teoman elinde iki bo� fincan, kah<strong>ve</strong> kavanozu <strong>ve</strong> �ekerli�i yerle�tirdi�i tepsiyle salona<br />

döndü�ünde, Nilsu saatlerdir 'çözemedi�i bir merdi<strong>ve</strong>n kompleksine' e�ilmi�, kara kara<br />

dü�ünüyordu.<br />

"Oysa... oysa konu bu kadar basit de�il. Bak sen anlars�n Nil, senin beynin, kafan�n içinde bir<br />

aksesuar de�il... Öbürleri; onlar özgür dü�ünmeyi unutmu�lar. Birbirlerinin dü�ünceleriyle, ba�ka<br />

birinin yorumlar��� birle�tirip, 'kendi sentezlerini' üretmi�ler y�llard�r. Bu sentezlerin kendilerine ait<br />

oldu�unu sanm��lar! Hah ha! Güleyim bari..."


Yeniden mutfa�a gidip, içinde kaynam�� su olan çaydanl�kla geri döndü. Kendi fincan�na iki,<br />

Nilsu'nunkine bir tatl� ka���� kah<strong>ve</strong> at�p, kaynar suyu doldurdu fincanlara. "Benim çal��������n<br />

fark�nda bile de�il," diye dü�ündü Nilsu. Oysa bürodaki telefonlardan kaçmak için, erkenden e<strong>ve</strong><br />

dönüp, Kemer'de in�a edilecek yüz yirmi yatakl� bir resort otel projesi üzerinde çal��may�<br />

planlam����.<br />

Kendine ortak olmas��� isteyen, hep onun gibi dinamik <strong>ve</strong> cüretli bir mimarla beraber çal��may�<br />

dü�ledi�ini söyleyen Hakan'd�. Teklifini hep beraber Bo�az'da yemek yedikleri bir ak�am masada<br />

yapm����.<br />

"Gel beraber çal��al�m, ortak olal�m Nilsu."<br />

Nergis <strong>ve</strong> Teoman çok sevinmi�, Nilsu'yu te�vik etmi�lerdi.<br />

"Sen de gel, mühendislik yap Teo," dedi�inde, gülmü�tü Teoman.<br />

1. Metin Alt�ok<br />

"Ben sizler kadar ciddi de�ilim, örgütlü, örgütsüz muhalefet benim mesle�im galiba..." demi�ti.<br />

Hakan'�n orta�� olman�n, sevgilisi olmaktan daha çok ho�una gidece�ini dü�ünmü�tü Nilsu. Baz�<br />

insanlarla çal��mak ba��� ba��na<br />

zevktir ama, onlarla ba�ka �ey yap�lamaz. Ayr�ca art�k ba�kalar� için de�il, kendisi için çal��mak<br />

fikri de ho�una gitmi�ti.<br />

Biraz dü�ündü Nilsu, on gün sonra, ortakl�k teklifini kabul etti�inde, hep beraber onu kutlamaya<br />

gittiler. "Haydi çocuklar dansa gidelim," diye tutturdu Teoman. Yemekten sonra; ço�unlu�unu<br />

ilkgençli�in olu�turdu�u gürültülü bir disco'ya gittiler. Bol bol dans edip, güldüler. O gece e<strong>ve</strong><br />

döndüklerinde, Teoman, Nilsu'nun can��� ac�tarak sevi�ti onunla, örseledi bedenini. Uyumadan<br />

önce kucaklad� Nilsu'yu s�ms���; yine ac�tt� can���: "Siz... siz ikiniz dans ediyordunuz <strong>ve</strong> ben her<br />

�eyi anlad�m," dedi. Sesinde k�rg�nl�k, sesinde keder vard�. Sonra bayg�n dü�er gibi pat diye uyudu.<br />

Bir daha da bunu hiç açmad�, hiç sormad�. De���medi tavr�, bak��lar�, s�cakl���. Belki de tümden<br />

kovdu kuruntular���, tümden unuttu k�rg�nl�����, kim bilir... Hiç ama hiç konu�mad�lar bu konuda,<br />

ikisi de. Belki gerçekten bitmi� bir ili�kinin �imdiki zaman� gölgelemesine izin <strong>ve</strong>rmemek için,<br />

bilinçli olarak, belki de Nergis'i korumak için, bilinçsiz olarak... Ama s�k s�k, ye�il mektubuna ne<br />

zaman yan�t yazaca���� sorar oldu. Evlilik için dü�ünmesi gerekti�ini söyleyip, a��rdan alan<br />

Nilsu'yu acele karar <strong>ve</strong>rmeye zorlar gibiydi...<br />

Kah<strong>ve</strong>sine hiç �eker koymadan, uzatt� fincan� Nilsu'ya, kendi fincan�na iki kesme�eker att�,<br />

gürültülü gürültülü kar����rd�. Bir eli ceketinin cebindeydi. "Sigara ar�yor," dedi Nilsu içinden.<br />

"Ba�aramayacak, b�rakamaz sigaray�..."<br />

"Sorun filanca körfez, fe�mekân koy sorunu de�il ki Nil!"<br />

Kesinlikle dinlendi�ine, sözlerinin takip edildi�ine gü<strong>ve</strong>nerek b�rakt��� yerden sürdürüyordu<br />

konu�mas���.<br />

"Sorun enerji problemine nas�l yakla��ld���yla ilgili.<br />

"Bak, dünyada bir güçler dengesizli�i var. Dünyan�n 1/5'i, bütün besin gereksinmesinin 3/5'ini<br />

tüketiyor. Açl�ktan kendi insanlar� ölen Etiyopya, ingiltere'ye et sat�yor. Dire Dawa Et i�lem �irketi<br />

konser<strong>ve</strong> et yaps�n diye. isviçre'de ki�i ba��na ulusal gelir yirmi bir Amerikan dolar�, Nijerya'da üç<br />

yüz altm�� sent, Türkiye'de bir nokta iki dolar. Yani, konuyu Gökova, Alia�a, Caretta caretta,<br />

Monakus mo-nakus olarak görmek, yaln�zca at gözlü�ü takmak anlam�na gelir."<br />

Kah<strong>ve</strong>sini höpürdeterek yudumlad�. "Ne kadar do�al, nas�l da seviyor ya�amay�," diye dü�ündü<br />

Nilsu. Onun fincan� kavrayan ellerine,<br />

gözlükleri ard�nda k���lm�� gözlerine bakt�. "Hayat�n içinde, tam göbe�inde duruyor <strong>ve</strong><br />

ya�amak, sevinçli bir mecburiyet onun için... O ya�ayacak!" dedi içinden.<br />

"Enerji geli�mi�li�in bir kriteri mi acaba Nil? Neden üçüncü dünya ülkeleri, ille de birinci dünya<br />

ülkelerinin yollar��� takip etsin yani? De�il mi? Farkl� bir büyüme modeliyle de geli�menin olas�<br />

oldu�unu savunmak, neden hainlik, gericilik ya da ütopiklik olarak de�erlendiriliyor? H�?"


"Okuyor <strong>ve</strong> dü�ünüyor! Onun ya��nda, kaç ki�i böyle..." diye dü�ündü Nilsu. "Onu farkl� k�lan<br />

özelliklerden biri de bu!"<br />

"Türkiye neden enerji sorununu güne�, su, rüzgârla çözen <strong>ve</strong> üretim-tüketim politikas��� buna göre<br />

düzenleyen bir ülke olmas�n?" Kah<strong>ve</strong>sini i�tahla höpürdetip, hâlâ el yordam�yla sigara ar�- yordu.<br />

"Yani geli�mi�lik bir sorun mu, yoksa bir çözüm olarak m� önümüze konuluyor? iyice görerek<br />

bakmal�!"<br />

"Ütopyac�... ama neden olmas�n?" diye geçirdi içinden Nilsu.<br />

"Ütopyac� diye sald�racaklar bana yine," dedi Teoman. Hâlâ sigara ar�yordu. "Hay�r, de�ilim! Bu<br />

konuda ütopik de�ilim. Yeni bir savla geliyorum, o kadar. Niçin bir denklemin tek çözümü oldu�u<br />

<strong>ve</strong> bunu ille de bat��� bir matematikçinin çözebilece�i saplant��� var?"<br />

Kalkt� yerinden, sanki uykuda yürür gibi masan�n, kitapl���n üzerinde ellerini dola�����p, sigara<br />

arad�. Hiç sigara içmemi�, bunu babas��� taklit, annesini reddetmek için, -zorlanmadan yapm�� olan<br />

Nilsu, Teoman'�n bu ba��ml������� tam anlamasa bile, hissediyordu. Ona sigaray� b�rakmas� için hiç<br />

bask� yapmam���� ama baz� kereler, onunla öpü�menin, hiç sigara içmeyen birisi için çok lezzetli<br />

olmad���ndan yak�nm����, o kadar. A��z bak���na itina gösterir olmu�tu Teoman, bu uyar�dan<br />

sonra. Evde, sabah-ak�am di� f�rçalad��� gibi, cebine de bir yolculuk f�rças� <strong>ve</strong> macunu koymu�,<br />

naneli gargara sular� alm����.<br />

"Sen bana, kendime özen göstermek, daha düzenli ya�amak, sistemli çal��mak gibi al��kanl�klar<br />

kazand���yorsun Nü, bunlar� da ö�reterek de�il, örnek olarak yap�yorsun. Ben senin için iki kez<br />

fazla di� f�rçalam���m çok mu k�z?" Önündeki paftaya konsantre olmaya<br />

IYS17<br />

257'<br />

çal���� Nilsu. Merdi<strong>ve</strong>nleri b�rak�p, Hakan'la iki gündür yerle�tire-medikleri, ark sistemini<br />

çal��maya karar <strong>ve</strong>rdi.<br />

258 "Alternatif enerji konulu bir panel düzenliyorum haftaya. Bütün dü�ündüklerimi aç�k aç�k<br />

anlataca��m orada." Hay�r, Teoman varken çal��mak olanaks�zd�. �imdi de çantas�ndan ���manca<br />

bir dosya ç�kartt�, içinden baz� kâ��tlar� ald�, baz�lar� yere dü�tüler, ald�rmad�, heyecanla elindeki<br />

k�tlar� okumaya ba�lad�.<br />

"Geli�mekte olan ülkelerde, politika belirleyici enerji modelleri." Nilsu'ya bakt�. Yüzünde 'aferin'<br />

bekleyen bir çocuk ifadesi vard�.<br />

"Bu kadar da����k <strong>ve</strong> kar���k çal��mas�na kar��n, nas�l olup da arad�klar��� çabucak buluyor?" diye<br />

����rd� Nilsu.<br />

"Bence enerji kullan��� sosyal amaçlara ula�mak için bir araçt�r. Kendi ba��na bir amaç olamaz -<br />

böyle diyorum konu�mamda. Ayr�ca do�a, teknoloji <strong>ve</strong> toplum özellikleri, kar��la���rmal�<br />

çal��malarla incelenip, her ülke <strong>ve</strong> toplum yarar�na, bir enerji gereksinimi haritas� çizilmelidir."<br />

��ne batm�� gibi f�rlad� ucuna ili�ti�i sandalyeden, çantas��� kar����rmaya ba�lad�. Arkas� dönük,<br />

hafifçe e�ilmi� halde sürdürdü sözlerini. "Enerji politikalar��� kim yap�yor? H�? Kim? Karar <strong>ve</strong>rici<br />

güçler!<br />

"Peki enerji politikas�, ç�karlar�n cirit att���, 'seçkin' <strong>ve</strong> 'özel' bir konuma dönü�türülüp ki�isel tercih<br />

<strong>ve</strong> amaçlar�n yo�unla����� bir sektör haline dönü�ürse, ne olur?"<br />

Teoman'�n sanat <strong>ve</strong> politika konular�nda s�k s�k monologlara girdi�ini bilen Nilsu, rapidosunun<br />

kapa���� kapat�p, masaya b�rak-* ti. "E<strong>ve</strong>t, Hakan hakl�, bilgisayar <strong>ve</strong> plotter'la proje çizimine<br />

ba�lamam gerek," diye dü�ündü,<br />

! "Üç önemli enerji-ekonomi modeli sunaca��m onlara. 'Kendi<br />

kendine yetme modeli' �ok yaratacak, ama olsun... Uyuyanlar� uyand�rmal�, s�k s�k �ok yaratarak..."<br />

"Kimin umurundaki bunlar?" Biraz ac�yarak bakt� ona Nilsu. "Yahu Nil, hiç sigara yok mu bu evde<br />

be!"<br />

23<br />

Ya�ant�����n çocukluktan sonraki 'kendine ait' y�llar��� yaln�z ya�ayarak geçirenler, daha sonra en<br />

uyumlu, en heyecanl� <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rimli bir beraber ya�amda bile, yaln�zl�klar��� özlerler. Bunun, birlikte


olunan kad�n/erkekle hiç ilgisi olmad���, tamamen ki�isel bir gereksinme, al��kanl�k <strong>ve</strong> durum<br />

oldu�unu, ancak bilenler anlarlar.<br />

Anneannesi <strong>ve</strong> Mike'la geçen lise y�llar�ndan sonra, üni<strong>ve</strong>rsite ö�rencisiyken k�z arkada�lar�yla<br />

payla����� ilk evi <strong>ve</strong> ard�ndan tek ba��na ya�ad���, �imdi Teoman'la birlikte oturdu�u evi dü�ününce,<br />

Nilsu'nun asl�nda, annesiyle babas���n evi terk ettikleri o yazdan beri yaln�z ya�ad��� söylenebilir.<br />

Çünkü ne Selen'le, ne Mike'la, ne de babas�yla, düzenli bir ili�kisi olmu�, ak�amlar���, gece <strong>ve</strong><br />

sabahlar��� bir ba��na geçirmi�, kararlar��� kendisi <strong>ve</strong>rmi�, kâbus, korku <strong>ve</strong> s���nt�lar��� tek ba��na<br />

ya�am����.<br />

�imdi Teoman'�n s�cak, dürüst <strong>ve</strong> heyecanl� elleri, gözleri, sesi <strong>ve</strong> yüre�iyle gelip, yerle�ti�i<br />

hayat���n, tüm albenisine kar��n, zaman zaman yaln�z kalmay�, sessizli�in gürültüsünü dinlemeyi,<br />

kimsesizli�in �ss�zl���nda yürümeyi özlüyordu Nilsu.<br />

Bunu yanl�� anlayaca��ndan çekindi�i için, bu anlamda yaln�zl��� tatmam��, içi kalabal�k, kahkahas�<br />

gürültülü, ne�esi <strong>ve</strong> heyecanlar��� bula���racak birine gereksinen Teoman'a hiç aç�lam�yordu.<br />

Son zamanlarda, partiden ayr�lmak <strong>ve</strong> Greenpeace tipinde, gönüllü bir örgüt kurmak için kollan<br />

��vayan Teoman, zaten bamba�ka bir boyutta ya��yordu.<br />

Onun Ye�iller Partisi'nden ayr�lma karar�, kimi partilileri pek sevindirmi�, kimilerinin de 'yaz�k<br />

oldu' yorumuna yol açm����. Ard�ndan istifa edece�i söylenen birkaç önemli partilinin ad� da, f���lt�<br />

gazetesinde, ba� sayfadayd�.<br />

Particilik yerine, gönüllü örgütçülük yapman�n gereklili�i üzerine ate�li tart��malar yaratan <strong>ve</strong><br />

ard�ndan, özellikle gençlerden olu�an kalabal�k bir grubu hareketlendiren Teoman, yeni grubun<br />

ad��� Greenhope: Ye�ilumut olarak lanse etmi�ti bile.<br />

259<br />

Bas�nda s�k s�k Greenhope örgütüyle ilgili haberler yer al�yor, bilenler Teoman Ertan'� art�k<br />

sakals�z, b���ks�z <strong>ve</strong> gözlüksüz (dört 260 derece miyop lens tak�yordu) foto�raflar�ndan tan�makta<br />

güçlük çekiyorlard�.<br />

Bütün bu de���iklikler, hiç ya�lanmayacak bir yürekle iddial� bir maratonu ko�arcas�na ya�ayan<br />

Teoman'�, daha da gençle�tirmi�, ya�ama sevincini ça��l ça��l ça�layarak ço�altm����.<br />

Kimine göre, onun anar�ist ruhunu ate�leyen, böylesi köktenci bir devinime yol açan Nilsu'ydu.<br />

Kimine göre Nilsu olmasa da, Teoman'�n 'vakti' gelmi�ti...<br />

"Sende bir tuhafl�k var Nilsu. Son zamanlarda durgunla���n, dalg�ns�n... Teoman'� tan�masam<br />

mutsuzsun diyece�im... Çok çal��maktan olmas�n? Bana bak, sürmenaj falan? Rengin solgun,<br />

��tah�n yok, git dinlen biraz, n'oolur ha?"<br />

Kemer'de yap�lacak yüz yirmi yatakl� resort otelinin projesini tamamlay�p, teslim eden Nilsu,<br />

Hakan'�n �srarlar� sonunda bir hafta tatil yapmaya ikna olmu�tu.<br />

E<strong>ve</strong> erken dönüp, Teoman'a, biraz yaln�z kalmay�, yaln�z bir tatile ç�kmay� planlad����� söylemek<br />

istemi�ti ama evde kimse yoktu. Uzun süredir ilk kez evde yaln�z kal�yordu <strong>ve</strong> bunun tad���<br />

��kartmak istedi, önce bir du� yapt�. Ama du� yaparken Teoman'� dü�ündü�ünü ayr�msad�.<br />

"Milan Kundera, bir <strong>roman</strong>�nda Çek doktorlar�n du� yaparken i�ediklerini yazm���� Nil, acaba<br />

Türkiyeli doktorlar da öyle mi yap�yor?"<br />

Kanepeye uzan�p, üzümlü kek yiyerek, duvarlar� seyretmeyi denedi, ama duvarlarda, Teoman'�n<br />

annesinin evinden getirdi�i Erol Akyava� <strong>ve</strong> Hayati Misman resimlerine tak�ld� gözü.<br />

Yatak odas�na geçti <strong>ve</strong> giyinmek için elbise dolab��� açt�. Dolapta ilk olarak, Teoman'�n<br />

kütüphaneye s��mad��� için, buraya y������ kitaplar� <strong>ve</strong> üst üste dizilmi� oldu�u halde, da����k<br />

görünen kazaklar��� gördü.<br />

Yüzükoyun yata�a uzand� <strong>ve</strong> art�k bu evde yaln�z kalmas���n olanaks�z oldu�unu anlad�.<br />

Hüzünlendi, ama keyif ald���na da gizleyemedi kendinden...<br />

"Demek bu!" diye dü�ündü.<br />

"Birbirini sevse <strong>ve</strong> iyi anla�sa da, bir kad�nla bir erke�in birbirine mahkûmiyeti bu, demek ki...<br />

Monogaminin en iyi örne�i, en heyecanl��� <strong>ve</strong> keyiflisi bu!..


"Ayr� evlerde ya�ay�p da, birbirimize çok yak�n olmam�z olas� de�il Nil! Üstelik ben öyle steril<br />

ili�kilerle, kad�n-erkek beraberli�ine yeni bir boyut kat�laca��na inanm�yorum. Ben doya doya<br />

ya�amal���m seni. Uyurken, y�kan�rken, yemek pi�irirken, kitap okurken yan�mda olmal���n. Ba�ka<br />

türlü seni kavrayamam, tan�yamam, sana dokunamam..."<br />

Neyyire Gömüç'ün Buhara pilav��� pi�irirken, bir elinde tahta ka��k, önünde komik bir önlük, uzun<br />

uzun anlatm���� Teoman.<br />

"Bence, öyle ayr� evler, ayr� ya�amlar <strong>ve</strong> arada bir yerde kesi�en bir a�k yerine, uzun<br />

hesapla�malara girmeden, inanç, özen <strong>ve</strong> mutlaka a�kla ya�anacak, dopdolu, heyecanl�, ama belki<br />

��sa ömürlü ili�kiler en sa���kl� olan���r... Belki de, bana en uygun olan�..." Nilsu'ya gülümseyerek<br />

sürdürdü laf���:<br />

"Hem sonra, biraz burçlara, fallara kulak <strong>ve</strong>rsene k�z! Sen 'akrep'le, ben 'yengeç', iki kabuklu<br />

yarat�k, bulduk birbirimizi diye, biraz sevinsene! Ne diye kara kara dü�ünüp, kad�n-erkek ili�kisi<br />

üzerine dertleniyorsun? Sevin, ya�a, ya�at!"<br />

Ya��� elleriyle Nilsu'yu ok�am��, kar�� ç�kmalar�na ald�rmadan, yeme�in alt��� kapat�p, uzun<br />

sürecek öpü�melerin yol gösterdi�i, tutkulu bir sevi�meye sürüklemi�ti onu.<br />

"Mutluyum," diye gülümsedi yatt��� yatakta Nilsu.<br />

"Onunla mutluyum, ama yine de, bunca farkl� oldu�umuzu hissetmeme kar��n, çok 'farks�z' bir<br />

ili�ki ya�am�yor muyuz?"<br />

"Bu evde art�k yaln�z kalam�yorum!" diye m���ldand� kendi kendine. Yatak Teoman kokuyordu.<br />

Derin, huzurlu bir uykudan uyand���nda, çoktan ak�am ���klar� dolmu�tu yatak odas�na. Kendini iyi<br />

hissetti�ini duyumsad�, uzun uzun gerindi.<br />

Önce giyindi, küçük bir yolculuk çantas� haz�rlad� sonra. Birkaç ti�ört, iki bikini, bir etek, bir<br />

kazak. Hafif bir kahvalt� haz�rlad�, koyu bir kah<strong>ve</strong> içti. Sandalyenin arkas�na yaslan�p, dü�ündü bir<br />

süre. Ard�ndan bir kâ��t, bir kalem al�p bir not yazd�.<br />

261<br />

"Tea, '! '' - '- > >: -' ' '--'<br />

Birkaç günlü�üne güneye gidiyorum. Tatil gibi bir �ey. Yaln�z kal-262 mak, iç seslerimi<br />

dinlemek <strong>ve</strong> kendi kendime konu�mak gereksinmesi belki de. Sana telefon edece�im. Nil."<br />

Notu Teoman'�n çal��ma masas�na b�rakmak için e�ildi�inde, gördü�ü �eyden büyülenmi� gibi<br />

kalakald�.<br />

Bu, bir k�rm��� daire içine çizilmi�, iki ye�il susamuru ba��yd�. Susamurlan ba�lar��� birbirine<br />

uzatm��, bir s�rr� payla��r gibi bak�yorlard�. Resmin alt�nda, "Greenhope-Türkiye Ye�ilumut Örgütü<br />

1990" yaz�yordu.<br />

"Yeni örgütünün logo eskizi olmal�," diye dü�ündü Nilsu. Uzun uzun seyretti resmi. Hayran olmu�<br />

bak��larla, öylece kald� masan�n ba��nda.<br />

Öylece, orada!<br />

Neden sonra (neden?) kalkt�, kendi dolab�ndan bir tabaka ay-dinger ç�kartt�, kendi masas���n<br />

üzerine yayd�, kö�elerini tutturdu. Ye�ilumut örgütünün logosu olacak susamuru ba�lar���<br />

büyüterek çizdi ayd�ngere.<br />

Kocaman iki susamuru kafas�!<br />

Susamurlanndan birini ye�ile boyad� özenerek, ikinci susamuru için elinde ye�il kuru boya kalemi,<br />

karars�z kald� bir süre. Sanki ikinci susamurunun ne renk oldu�unu bilmiyordu, ç�kartam�yordu.<br />

Boya kalemini b�rakt� sonra. Ellerini karn���n üzerinde birle�tirdi, karn��� se<strong>ve</strong>r gibi, kendi kendine<br />

bir �eyler m���ldand�. Aniden f�rlad� yerinden. Çantas��� ald� <strong>ve</strong> ç�kt�.<br />

Ev bombo� kald�.<br />

Bombo� evin kap���nda, anahtar sesi duyuldu az sonra. Nilsu geri dönmü�tü.<br />

Masan�n üzerine b�rakt��� notu ald�, cebine koydu. Boyamadan b�rakt��� ikinci susamurunun<br />

üzerine ye�il boya kalemiyle bir sözcük yazd�. Yüzünde çok ciddi bir ifade, hareketlerinde durgun<br />

bir kararl���k vard�.<br />

Yeniden çantas��� al�p ç�kt�


Renksiz susamurunun üzerinde ye�il kalemle kocaman YE�iL yaz�yordu!<br />

NASIL BÎTTÎ?<br />

"Zaman bir çizgi de�il bir boyuttur. T�pk� bo�lu�un boyutlar� gibi. E�er bo�lu�u bükebilirseniz,<br />

zaman� da bükebilirsiniz. Ve e�er ���ktan daha h�zl� hareket edebiliyorsan�z, geçmi�e yolculuk<br />

edebilir <strong>ve</strong> ayn� anda iki yerde birden var olabilirsiniz.<br />

(Paul Davies, Cari Sa�an, John Gribbin <strong>ve</strong> Stephen W. Hawking den esinlenerek)<br />

MARGARET ATWOOD<br />

"Bir adam�n bütün sözcüklerle ç�����a döndü�ünü<br />

duyuyorum. Uyan�yorum<br />

bir dü� daha eksilmi� kafamda."<br />

FEYYAZ KAYACAN<br />

l<br />

Nilsu Baran'�n bana b�rakt��� dosya burada, böylece bitti. Yanl�� m� anlad�m, kâ��tlar� m� kaybettim<br />

diye dolan�p durdum. Ama hay�r, hepsi buydu!<br />

Bir süre �����n kalakald�m, sanki aldat�lm����m, öyle ya, elinde <strong>roman</strong> olmas��� istedi�i bir dosyayla<br />

����p gelen kendisiydi. Sonra, yazd�klar� bir zaman örgüsü içinde ak�p giden <strong>ve</strong> yazd�klar�na<br />

bak���rsa, akl� ba��nda - en az�ndan bir <strong>roman</strong> yazmaya yetecek kadar -bir kad�n vard� kar��mda.<br />

Oysa bana b�rakt��� dosya, içindekiler bir bütünlü�e eri�meden bitirilmi�, sanki yar�m b�rak�lm��,<br />

belki de bana bir i�aret <strong>ve</strong>rmek istenmi�ti. Ne yapaca���� bilmeden saatlerce oturdum dosyan�n<br />

ba��nda.<br />

ilk tepkim, kurnazl�k edip, <strong>roman</strong>� böylece bitirmek iste�i oldu. �öyle yapacakt�m:<br />

"Sevgili okurlar, i�te modern, kentli <strong>ve</strong> farkl� bir genç kad���n ya�am�, buyrun, nas�l sonlanaca��na<br />

siz karar <strong>ve</strong>rin!"<br />

Do�rusu böyle bir son hayli ilginç olabilir diye de sevindim. E�e dosta sorup, onlar�n tepkilerinden<br />

yararlanmak istedi�imde, kimi be�endi, kimi berbat buldu, kimi hiç tepki <strong>ve</strong>rmedi. Kitaplar���,<br />

kolay okunur bulduklar� için be�enmeyen ele�tirmenlere sordu�umda, ellerini ovu�turup; 'Aman ne<br />

orijinal olur!' dediler.<br />

Hemen vazgeçtim!<br />

Sonra kurnazl�ktan cay�p, ak�ll���k etmeye karar <strong>ve</strong>rdim. Bu kez de, <strong>roman</strong>�n sonunda Nilsu Baran'�<br />

bir rüyadan uyand���p, asl�nda her �eyin bir dü� oldu�unu aç�klayay�m, konuya baz� mistik ö�eler<br />

katmak için, uyanan kahraman���n cebinden bir ipucu ç�kartay�m diye dü�ündüm, örne�in<br />

cebinden Metin Alt�ok'un kedili �iiri ya da, bir susamuru resmi dü�sün, dedim...<br />

Okurlar�ma sordum: "Nas�l buldunuz finali?"<br />

'Siz de mi?', 'Yine mi?', diyerek burun bükenler, 'Esprisiz <strong>ve</strong> ku-ru' bulanlar oldu.<br />

"Harika bir �ok olur, mutlaka böyle bitirin!" diye ellerini ovu�turan ayn� ele�tirmenler, sevincimi<br />

'kursa��mda' b�rakt�lar!<br />

O zaman, Nilsu Baran'�n bana bir i�aret <strong>ve</strong>rdi�ini varsay�p, yollara dü�tüm. Tembelli�in âlemi<br />

yoktu, sonuna kadar gitmeliydim.<br />

Nilsu Baran <strong>ve</strong> Selen Doran ad�nda - bana <strong>ve</strong>rilen gerçek isimlerle elbette - birileri Mimarlar<br />

Odas�'na kay�tl� de�ildi <strong>ve</strong> asla olmam����. Ye�iller Partisi'nde, Teoman Ertan ad�nda birini kimse<br />

tan���yordu. Tabipler Odas�'nda, Baran soyadl� hiçbir doktor yoktu.<br />

Umutsuzlu�a kap�lmad�m. Yer yar���p, bütün susamurlan, anneleri, babalar�, sevgilileri içine girse<br />

bile, ben '<strong>ve</strong> di�erleri'nden birini bulaca��ma inan�yordum. O kilit ki�i N.G.'ydi.<br />

Neyyire Gömüç!<br />

Herkes kaybolabilir, saklanabilir ya da bana ��k tuzaklar kurabilirdi, ama Neyyire Gömüç diye biri<br />

vard� <strong>ve</strong> edebiyat se<strong>ve</strong>rler, onun varl����� sevgiyle kucakl�yordu.<br />

Neyyire Han�m'�n telefonunu bulmak için, yay�nc����� arad�m, önce iste�im reddedildi. Önüne<br />

gelen herkese <strong>ve</strong>rilen yazar telefon numaralar�, sonradan keyifsiz konu�malara yol açabiliyormu�.<br />

Örne�in yazd��� kitaplarda ille de kendisinin anlat�ld����� iddia eden baz� okurlar, telif hakk� talep<br />

ederken, özel hayat���n if�a edildi�ine inanarak çok sinirlenen, asabî insanlara da rastlan�yormu�.


Ad��� <strong>ve</strong> amac��� aç�klay�nca, Neyyire Gömüç'ün ev telefonunu edinebildim.<br />

Telefon etti�imde, gerçekten de Nilsu Baran'�n betimledi�i sesle kar��la���m: mesafeli, so�ukça ama<br />

ilgili.<br />

>!' Kendinden sonraki ku����n kad�n yazarlar�m tan�mak konulunda hassasiyetini vurgulayarak,<br />

büyük nezaket gösteren Neyyire Gömüç, kendisiyle görü�mek iste�imi kabul etti.<br />

Bu sat�rlar� yazd�ktan k�rk gün, tam k�rk gün önce Neyyire Gömüç'ün Bebek'teki evine gittim.<br />

Elimde Nilsu Baran'�n bana b�rakt��� o p���l p���l dosya, bir demet papatya - onu seviyormu� ya! -<br />

heyecandan tir tir titreyerek kap���n zilini çald�m.<br />

Kap��� açan Neyyire Gömüç, Nilsu Baran'�n anlatt��� N.G.'ye t�pat�p benziyordu. Orta ya���, ho�,<br />

al�ml�, kendine gü<strong>ve</strong>nen, son derece kibar bir kad�n. Mesafeli, serin, hatta so�uk... Fakat bu hali,<br />

onu itici k�lmaktan çok, özellikle kitaplar��� okumu� insanlar�n gözünde ona apayr� bir albeni<br />

kat�yordu.<br />

"En sevdi�im çiçekler, te�ekkür ederim," dedi serin serin.<br />

"iyi bir ba�lang�ç!" diye dü�ündüm, salona girerken. Salonda her �ey, bütün e�yalar, kanepe,<br />

uyuyan kedi, bak�ml� ye�il bitkiler, sehpadaki kavanozlar, her �ey, tamamen Nilsu Baran'�n<br />

betimledi�i gibiydi. Tek �ey hariç!<br />

Kanepede uyuyan kedinin cinsiyeti, yaz�lanlara uymuyordu: Bu kedi di�iydi!<br />

Üç renkli kedilerin di�i oldu�unu, ben de Nilsu Baran'�n babas�ndan ö�renmi�tim.<br />

"Ad� Nane olmal�, bu han�m k���n," dedim. Söze bir yerden ba�lamak gerekiyordu, oltal� bir<br />

cümleyle ba�lad�m ben de.<br />

"Efendim?" ����rm���� Neyyire Gömüç.<br />

"Kedinizin ad� Nane olmal�," diye yineledim.<br />

"Benim kedim mi?" Yüzüme bakt�, sanki bir �eyler arand� yüzümde.<br />

"Di�i oldu�u do�ru, ama ad� Viking'dir." Sesi ku�ku doluydu.<br />

"Nane'yi," dedi, "Nane'yi bir kedi ad� olarak dü�ünmeniz hayli ilginç!"<br />

Evin arka odalar�na aç�lan dar koridordan, incecik bir müzik yay���yordu salona. Tan���k, güzel bir<br />

saksofon sesi...<br />

"Jan Garbarek bu!" diye hayk�rd�m.<br />

"Se<strong>ve</strong>r misiniz?" dedi buz gibi bir sesle Neyyire Gömüç.<br />

����rma s�ras� bana gelmi�ti. Tam a����� açacakt�m, içerden k�rk ya�lar�nda, uzun boylu, sakall�,<br />

tel çerçe<strong>ve</strong> gözlüklü, ho� bir adam, gülümseyerek salona girdi, îlk bak��ta, s�cakkanl�, rahat <strong>ve</strong><br />

ne�eli bir insan izlenimi <strong>ve</strong>riyordu. (Ben mi öyle sanm����m?)<br />

Adam gülümseyerek, elimi s�kt�, elleri ���k <strong>ve</strong> samimiydi.<br />

267<br />

"Merhaba ho� geldiniz! Ben Cem nas�ls���z?"<br />

"Cem?"<br />

268 "O�lum Cem, iki gün önce istanbul'a döndü. Y�llard�r yurtd����ndayd�," diye aç�klad� Neyyire<br />

Gömüç. (Daha do�rusu, iyice kar����rd�.)<br />

Arkama yasland�m, derin bir soluk ald�m. Nefes kesen bir oyunun ba�lamak üzere oldu�unu<br />

hissediyordum.<br />

"Oca��n alt��� kapatt�m ama biraz demlenmesi gerekir, de�il mi anne?"<br />

"Ah e<strong>ve</strong>t, en az yar�m saat kadar."<br />

Ad���n Cem oldu�unu söyleyen - hiç inanmam����m tabii -adam, ne�e <strong>ve</strong> enerjisini dalga dalga<br />

çevresine yayarak, bana döndü:<br />

"Annemin Buhara pilav� me�hurdur. Tam gününe denk geldiniz, mutlaka tatmal�����z!"<br />

"Tabii ya, Buhara pilav���zdan haberim var!"<br />

"Öyle mi?" diye yeniden ����rd� N.G.<br />

"Bunu, pek az ki�i, ancak çok yak�nlar�m bilirler oysa."<br />

Art�k kozlar��� açmak vakti gelmi�ti. Briçte 'grand �lem' yapacak birinin keyfiyle a����� açt�m:<br />

"Nüsü Baran'dan ö�rendim."


"Kimden?..." diye hayk�rd� Neyyire Gömüç. Sesi, bir ç����k gibi uçtu <strong>ve</strong> duvarlara çarp�p,<br />

parçaland�.<br />

"Nilsu Baran," dedim, biraz çekinerek bu kez.<br />

"Arkada����z Cahide Han�m'�n o�lu Teoman'�n genç sevgilisi."<br />

Derin bir sessizlik, aram�za dü�mü� güçlü bir bomba gibi patlad�. Sessizlikten kulaklar�m uyu�tu.<br />

San���m, biraz suçluluk duygusuydu içimi dolduran.<br />

Oturdu�u koltukta, i�ne batm��ças�na dimdik dikilen Neyyire Gömüç, azarlar gibi sordu.<br />

"Nereden tan�yorsunuz bu insanlar� siz?" Rengi solmu�, can� s���lm����. Hay Allah, ne yapt�m ben?<br />

Neyyire Gömüç'ün o�lu Cem oldu�unu iddia eden adam, aya�a kalk�p, ona do�ru e�ildi.<br />

"îyi misiniz anne? Size su getireyim mi?" Uçarcas�na mutfa�a gitti. Salonda yaln�z kald�����zda,<br />

N.G. f���ldayarak sordu:<br />

l<br />

"Kimsiniz siz? Niçin buradas���z? Ne istiyorsunuz benden?" Kendimi öyle suçlu, öyle berbat<br />

hissettim ki, hemen o evi terk etmek, çabucak kaçmak geldi içimden. Beni en çok rahats�z eden,<br />

sayg� duydu�um bir yazar�n huzurunu kaç�rm�� olmamd�.<br />

O s�rada, elinde su barda��yla mutfaktan gelip, annesine �efkatle su ikram eden o�ul, yüre�imi<br />

burkan bak��larla onu izliyordu. Daha fazla dayanamad�m.<br />

"Bak�n, sizleri üzmek istemedim. Fakat elimdeki tek ipucu sizsiniz <strong>ve</strong> ben bu dü�ümü çözmek<br />

zorunday�m.<br />

"Genç bir kad�nd�, bana bir dosya b�rakt� <strong>ve</strong> ortadan kayboldu. E�er yazd�klar���n bir sonu olsayd�,<br />

burada olmazd�m. Ama bir �eyler eksikti <strong>ve</strong> sanki o bunu benim ortaya ç�kartmam� istiyordu."<br />

Söylediklerimden pek bir �ey anlamam�� gibi bakt�lar. O zaman, dosyay� ç�kartt�m <strong>ve</strong> onlara<br />

<strong>ve</strong>rdim.<br />

Beni tümden unutarak, iki saat kadar, bir define haritas� inceler gibi içine dü�erek okudular,<br />

dosyadaki sayfalar�. Arada bir, Neyyire Gömüç'ün heyecanl�, hayret dolu ünlemeleri duyuluyordu.<br />

Okuma saati bitti�inde, ayaklar�m uyu�mu�, ac�km�� <strong>ve</strong> s���lm����m. Ba���� kald���p N.G.'yle göz<br />

göze geldi�imde, sanki o aniden ya�lanm�� <strong>ve</strong> hastalanm�� göründü gözüme, inlemeye benzer bir<br />

�eyler m���ldand�; anlad�m!<br />

"Annem mümkünse �imdi gitmenizi rica ediyor," dedi, o�lu Cem oldu�unu iddia eden adam.<br />

Daha önce de, birkaç yerden kibarca kovuldu�um olmu�tu, olmas�na ama ilk kez utan�yor <strong>ve</strong><br />

üzülüyordum. Beri yandan da, çok meraklan�yordum. Neler oluyordu? Neler bitiyordu?<br />

Hastaland��� besbelli Neyyire Gömüç'ü, bu durumda daha fazla zorlamak zalimlik olacakt� kalkt�m,<br />

çantam� <strong>ve</strong> Nilsu Baran'm dosyas��� al�p kap�ya yöneldim.<br />

Tam ç�karken, beni kap�ya kadar geçiren adama dönüp: "Size tuhaf gelir mi, bilemeyece�im ama<br />

ba��ndan beri sizin asl�nda Teoman oldu�unuzdan ku�kulan�yorum ben..." dedim.<br />

Adam�n rengi att�. Hiç yan�t <strong>ve</strong>rmeden, kap��� üzerime sertçe kapatt�.<br />

269<br />

2JO<br />

E<strong>ve</strong> döndüm.<br />

Birisi bana bir oyun oynam����, bundan hiç ku�kum yoktu art�k! Gizli kalmas� gereken bir �eyi ya<br />

da �eyleri, belki önemli bir s�rr� çözmek için beni kullanmak istemi�, ama ba�ar��� olamam����.<br />

Neler oluyordu, tam bilmiyordum, fakat merakland���m kadar, kayg�land����� da ayr�ms�yorum.<br />

Üstelik, <strong>roman</strong>a son cümleyi yaz�p, noktay� da koymam gerekiyordu.<br />

Bitmemi� bir kitap, yazar���, yak�ts�z <strong>ve</strong> para�ütsüz havada kalm�� bir pilot gibi deliye çevirir.<br />

Bir yandan, gerçe�i bilmek arzum, bütün yarat��� p�narlar��� kurutmu�, bütün eklemlerimi<br />

kilitlemi�ti.<br />

Birkaç kez Neyyire Gömüç'ün telefonunu çevirdim, evinin önünden geçtim ama son anda hep<br />

vazgeçtim. Art�k ben kendi <strong>roman</strong>���n sonunu merak eden bir yazard�m! Beni arayanlardan kaç�yor,<br />

telefonu, kap��� kimselere açm�yordum.


Neyyire Gömüç'ü ziyaretimden on üç gün sonra, motosikletli <strong>ve</strong> kaskl� bir adam kap��� çald�.<br />

Uykusuz, i�tahs�z <strong>ve</strong> keyifsiz açt�m kap���.<br />

"Size bir APS mektup var efendim."<br />

Mektup daktilo ile yaz�lm���� <strong>ve</strong> ondan geliyordu. Romanla ili�kisi nedeniyle buraya aynen<br />

al�yorum:<br />

"Eylül üç, 1990, istanbul,<br />

Say�n Yazar Han�m,<br />

Bir süre önce, beni evimde ziyaretiniz s�ras�nda aniden rahats�zla-n���m <strong>ve</strong> size ev sahipli�i<br />

yapamay���m konusunda, anlay�� gösterece�iniz ümidiyle, ba���lanmay� umuyorum.<br />

�imdi size anlatacaklar�m, o ak�amki ziyaretiniz esnas�nda ba�lay�p hâlen süren <strong>ve</strong> ya�am�m<br />

boyunca - uyurken, gülerken <strong>ve</strong> ölürken bile - beni rahats�z edecek humman�n nedenini<br />

aç�klayacakt�r umar�m...<br />

Amerikan K�z Kolejinde ö�renci oldu�um y�llarda, en yak�n arkada��m,<br />

sizin elinizdeki dosyada ad� geçen Cahide ad�yla tan�mlanan genç k���n ta kendisidir.<br />

Siyah gür saçl�, ye�il, çekik gözlü, iri kemikli, uzun boyunlu <strong>ve</strong> çok ho� bir k�z olan bu can<br />

arkada����n ad� Nilüfer Caneri.<br />

Onun da kökleri, annesi taraf�ndan Gürcü atalar�na do�ru gururla uzan�rd�.<br />

Nilüfer'e 'kar�nca lakab� ince beli, bana 'çekirge' takma ad�, yerinde duramaz olu�umdan ötürü<br />

tak�lm����.<br />

Nilüfer'le ben, tam anlam�yla 'içtikleri su ayn gitmeyen' iki arkada� olmam�za kar��n,<br />

karakterlerimiz son derece z�t, inan�lmaz kar��tl�ktayd�. Benim d��a dönük, at�lgan <strong>ve</strong> gerçekçi<br />

olu�um kadar, içe dönük, al�ngan, karars�z <strong>ve</strong> k���lgand� o. Ama ikimizin çok önemli bir ortak yan�<br />

öylesine güçlüydü ki, bu, bizi sonuna dek birbirimize ba�lad�, diyebilirim.<br />

Edebiyat, insan <strong>ve</strong> güzellik! i�te Nilüferle ben, bu üçüne sevdal�yd�k. Do�al olarak da birbirimize...<br />

Nilüfer, özellikle �iire, ben <strong>roman</strong> <strong>ve</strong> hikâyeye dü�kündüm. Okul defterimizin arka yapraklar�,<br />

birbirimize heyecanla yazd�����z, yeni ke�fedilmi� yazarlar�n, �airlerin eserlerinden al�nt�larla<br />

doluydu, ikimizin ya�am�ndan da hiç ç�kmad� bu tutku, hiçbir zaman...<br />

Tan�nm�� bir hekim olan babas� Hilmi Bey, Nilüfer'in okuyup, iyi meslek sahibi olmas���, daha<br />

sonra hay�rl� bir izdivaç yapmas��� istiyordu. Onun bu ayd�n, ça�da� <strong>ve</strong> Atatürkçü tutumuna kar��,<br />

annesi Nilgün Han�m, tutucu, kat� <strong>ve</strong> sertti.<br />

O, kad�nlar�n yerinin evi oldu�una inan�r, k�����n bir an önce ba�-göz olup, ailesini kurmas���<br />

isterdi. Nilgün Teyze, dedi�i dedik, inatç�, biraz da aksi bir kad�nd� <strong>ve</strong> Nilüfer'in benimle arkada���k<br />

etmesinden hiç ho�lanmazd�.<br />

Lise ikinci s���fa gidiyorduk. Her �ey, <strong>Ankara</strong>'daki Amerikan Sefa-reti'nden gelen bir kültür<br />

ekibinin, okulumuzu ziyareti s�ras�nda ba�lad�. Sefaret mensuplar� — dilimi ba���lay�n; insan,<br />

ya�ad�klar���n tarihini, an�lar�ndan dökülen dille yans���r, bilirsiniz - yani elçilik elemanlar� aras�nda<br />

bulunan çok yak���kl�, uzun boylu, k�����ms� sar���n bir genç adama, k�sac�k bir bak�� sonucu tutulan<br />

Nilüfer'in ilgisi kar����ks�z kalmam����.<br />

önceleri bana bile �aka gibi gelen bu 'bir bak��ta a�k', 'kara sevda'<br />

denilen, a�k hastal���na hepimizi inand�racak bir sona do�ru h�zla ilerleyecek <strong>ve</strong> genç â��klar�<br />

tehlikeli uçuruma sürükleyecekti. 272 ö�retmenlerin <strong>ve</strong> annesinin ciddiye almad��� ilk haftalarda,<br />

Amerikal� elçilik görevlisiyle s�k s�k Y�ld�z Park� ya da küçük muhallebicilerde bulu�an Nilüfer, ad�<br />

Michael olan bu genç adamla evlenip, onun ya�ad��� Wisconsin eyaletine yerle�meyi hayal ediyor,<br />

mutluluktan bulutlar�n üzerinde dans ediyordu âdeta! Bu dönemde de, en yak�n dostu bendim<br />

elbette...<br />

O s�rada k�����n bir yabanc�yla flört etti�ini duyan Nilgün Han�m, b�rak�n sevdalanmay�, evlilik<br />

öncesi bak��may� bile uygun görmedi�i, hele hele, gayri müslim bir damat aday� dü�üncesiyle<br />

��lg�na döndü�ü için, ilk olarak, k����� okuldan ald�, e<strong>ve</strong> kapatt�. Sonra da, onu hemen evlendirmek<br />

için kollar� s�vad�.<br />

'Evlenince unutur!' diyordu.


Önce yiyip içmekten kesildi Nilüfer. Sonra insomnia dedikleri uykusuzluk hastal���na tutuldu.<br />

Yataklara dü�tü zavall���k...<br />

��te o zaman, Nilüfer'in dünya tatl���, se<strong>ve</strong>cen, yak���kl� a�abeyi Teoman, i�e el koydu. Teoman k�z<br />

karde�i Nilüfer'i hem çok se<strong>ve</strong>r, hem de çok kollard�. Babalar���n çekingenli�e varan kibarl���na,<br />

pas-' telti�e uzanan çekimserli�ine, sald�rgan <strong>ve</strong> esnemez bir tav�rla reaksiyon <strong>ve</strong>ren annelerinin<br />

yaratt��� elektrikli ortamlarda, olaya daima o el koyar <strong>ve</strong> dengeyi sa�lamaya çal���rd�.<br />

Teoman A�abey, önce gidip Michael'� buldu, onunla konu�tu. Babas���n r�zas�yla, iki gencin<br />

birle�melerinde bir engel olmad����� karar�na vard��� s�rada, Nilgün Han�m çoktan bir damat<br />

bulmu� <strong>ve</strong> her �eyi ayarlam����...<br />

Tam bir Shakespeare tragedyas�!<br />

Bir ay içinde, gösteri�li bir dü�ünle, alelacele evlenen Nilüfer'in kolunda kendisinden on be� ya�<br />

büyük, kerli ferli, ciddi, sayg�n bir doktor vard�.<br />

Baran Bey, asl�nda ho� bir insan, tam bir beyefendiydi. Ne malum a�k-� memnû'dan, ne de<br />

kay�nvalidesinin tuza��ndan haberdard�. Ö�rendikten sonra da, daha çok bir baba gibi yakla�����<br />

genç kar���na � - yard�mc� olabilmek için ç�rp�nd� durdu. Ama heyhat!<br />

Alt�n bir kafese kapat�lm��, Baran Ertan'�n kar��� Nilüfer, yeniden hastaland�, zay�flad�, sarard�<br />

soldu. Art�k son s���fta olan okul arkada�lar�;<br />

bizler, üzüntümüzden onun ad��� bile ansak, derin bir hüzne kap���yorduk. Olgunluk<br />

��navlar� vard� o zamanlar. Tam onlara haz�rlan�yordum <strong>ve</strong> bana ihtiyac� oldu�unu bile bile, üstelik<br />

içim yana yana e<strong>ve</strong> kapanm��, ders çal���yordum.<br />

Hava de���ikli�inin küçük kar���na iyi gelece�ini dü�ünen Baran Bey, Nilüfer'i al�p �zmir'e ta��nd�.<br />

O y�l ben de, Hukuk Fakültesi'ne kaydolmu�tum <strong>ve</strong> hikâyelerim yeni yeni dergilerde görünmeye<br />

ba�lam����. Daha sonra o�lum Cem'in babas� olacak En<strong>ve</strong>r Ziya'yla tan���p, flört edi�im de ayn�<br />

zamana denk dü�er.<br />

Bir komitac� olan ilk e�im En<strong>ve</strong>r Ziya, o�lumuz Cem üç ya��ndayken, bir tren yolculu�unda<br />

öldürüldü. Polis kay�tlar�nda hâlâ "kay�p" olarak geçer.<br />

Böyle kar���k bir dönemime rastlad��� için, bir y�ldan fazla bir süredir izmir'de ya�ayan Nilüferle<br />

yaz��mak d���nda ba�ka bir ileti�im kuram�yordum. Halbuki, bana bir k�z karde�ten yak�n olan<br />

Nilüfer'e mutlaka destek olmak, sahip ç�kmak gerekiyordu.<br />

Onu izmir'de ziyaret etti�imde o zarif, o al�ml� genç k�zdan geriye yorgun, hayalet bak����, ruh gibi<br />

bir kad�n kalm�� oldu�unu deh�etle görmü�, kocas� Baran Bey'in özel vitamin kürleri <strong>ve</strong> bal�k<br />

ya�lar���n bir i�e yaramad����� anlam����m. Nilüfer, Michael'� unutamam��, eriyip gidiyordu.<br />

Derhal a�abeyi Teoman'� bularak, bir �eyler yapmam�z gerekti�ini ona anlatt�m. Birlikte uzun süren<br />

ara���rmalar sonunda, o zamanki Amerikan elçisinin Brezilya'ya atand����� ö�renip onun vas�tas�yla<br />

da Michael'm izini bulduk.<br />

Bir kabaret �ark�����yla evlenip, art�k alkolik bir adam oldu�unu ö�rendi�imiz Michael, yazd�����z<br />

mektuplara sonunda yamt <strong>ve</strong>rip; hâlâ Nilüfer'i unutmad����� <strong>ve</strong> onu bir daha aramamam���<br />

istedi�ini bildirdi. Kar�����n ad�: Josephina'yd�!<br />

O aralar, Nilüfer'in bir dü�ük yapt����� <strong>ve</strong> sa�������n iyice bozuldu�unu ö�rendim. Tedavisi için<br />

istanbul'a gelecekti.<br />

Onu son gördü�ümde, bak��lar�nda beni tan�����na dair ���klar bulmakta güçlük çekti�im, yabanc�<br />

<strong>ve</strong> hasta bir kad�nd�. Bol bol Ca-mus okuyor, yaln�zca kitaplarla soluk al�yordu.<br />

'Beceriksiz <strong>ve</strong> ba�ar�����m Neyyire. Cesur, sebatkâr <strong>ve</strong> mücadeleci birisi olamay�����n cezas���<br />

çekerken bile, yüreksizim!..." demi�, 'ln-<br />

1YS18<br />

san, hiç de�ilse ölümünü seçerken ba��ms�z <strong>ve</strong> yürekli olabilmeli,' diyerek, içime deh�et salm����.<br />

274 Bir ay sonra, Bo�az'da kocas���n arabas�yla gezerken bir trafik kazas�<br />

yapt�. Yan�nda Camus varm��. Hemen ölmü�.<br />

Herkes anlad�, kimse konu�mad�!


Teoman A�abey, bir zamanlar Demokrat Partiye yak�nl���yla tan�nm��, millet<strong>ve</strong>kili seçilme �ans�<br />

artt��� o ���aal� ikinci seçimler öncesinde birdenbire partiden koparak, pek çoklar�m ����rtm����.<br />

Yaln�zca politik tercihleriyle de�il, bütün ya�am� <strong>ve</strong> tavr�yla son derece renkli, ����rt��� <strong>ve</strong> ilginç bir<br />

insan olan Teoman Caneri, Nilü-fer'in ölümünden yedi y�l sonra, benim ikinci kocam olmu�, be� y�l<br />

kadar süren evlili�im boyunca, o�lum Ceme gerçek V�r baba kadar yak�n <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>cen bir 'ü<strong>ve</strong>y<br />

baba' olmu�tur.<br />

Teoman, halen Amerika'da ya�ayan bir i�adam���r <strong>ve</strong> Selen ad�nda bir mimar han�mla evlidir.<br />

Teoman'la, Selen'in, Hakan <strong>ve</strong> Nergis ad�nda iki çocuklar� vard�r. Bildi�im kadar�yla, uyumlu bir<br />

aile ili�kisi kurmay� ba�arm��, bunu sürdürmektedirler.<br />

Nilüfer'in kocas� Baran Bey, y�llarca genç kar�����n yas��� tuttuktan sonra oldukça geç bir ya�ta<br />

yeniden evlenip, baba olmu�tur.<br />

ikinci e�i, bankac���ule Ertan'd�r <strong>ve</strong> çiftin Alican ad�nda bir o�ullar� vard�r.<br />

Sevgili Yazar Han�m, bana okumam için getirdi�iniz dosyada yaz��� hikâyeyle, gerçek aras�nda bir<br />

ba�lant� arad������� bildi�im için, o�lum Cem'le ilgili bir iki aç�klama yapmam gerekti�ine de<br />

inan�yorum.<br />

Bana, bir o�uldan çok, yak�n bir arkada� olan Cem, orta <strong>ve</strong> liseyi Maarif Koleji nde yat��� olarak<br />

okumu�, Teknik Üni<strong>ve</strong>rsite'de ö�renciyken, politik nedenlerle ö�renimini yar�m b�rak�p Nor<strong>ve</strong>ç'e<br />

gitmi�tir.<br />

Türkiye'de yar�m b�rakt��� mühendislik e�itimi yerine, Oslo'da okyanus biyolojisi okuyan Cem,<br />

ünlü Greenpeace ekibiyle çal�����, iki y�l boyunca denizde ya�am����r.<br />

Cem'in k�sa süren ilk evlili�i, Ulla ad�nda bir is<strong>ve</strong>çli k�zla olmu� — ben hiç tan��mad�m kendisiyle<br />

— Ulla, daha sonra, Hindistan'a yapt��� bir yolculukta tan������ Hintli bir müzisyenle evlenmi�tir.<br />

Bugün mutlu bir evlili�i <strong>ve</strong> bu evlilikten Deniz ad�nda bir k��� olan Cem'in �imdiki kans�, i�adam�<br />

Fikret Edipcan Bey'in k��� Nil-gün'dür. Cem <strong>ve</strong> ailesi, y�llard�r Güney Fransa'da ya�amaktad�r.<br />

Efendim, buraya kadar yazd�klar�m, yaln�zca kafan��� kar����racak gerçeklerdir, fark�nday�m. Ama<br />

yapt�����z i�e duydu�unuz sayg� <strong>ve</strong> heyecana olan inanc�m <strong>ve</strong> uzun süredir üzerinde çal����������<br />

söyledi- 275 �iniz bu <strong>roman</strong>a <strong>ve</strong>rdi�iniz emek nedeniyle hak etti�inizi dü�ünerek, size as�l çarp���<br />

<strong>ve</strong> maalesef pek rahats�z edici üç noktay� da aç�klamaya karar <strong>ve</strong>rmi� bulunuyorum!<br />

Bir: Nilüfer'in göbek ad�, babaannesinden esinlenilerek Cahide olarak konmu�, resmi i�lemlerde<br />

Cahide Nilüfer olarak geçmi�tir.<br />

iki: Teoman'la evli oldu�umuz y�llarda, sarman bir kedimiz olmu�, ad��� da onun arzusuyla Mint'<br />

koymu�tuk.<br />

Üç: Torunum Deniz'e benim arzum üzerine, Nilsu göbek ad� <strong>ve</strong>rilmi�tir. Bu, asl�nda Nilüfer'le kan<br />

karde�i olup, hangimizin önce k��� olursa ona <strong>ve</strong>rmek üzere, and içti�imiz add�r. Bilmem �imdi<br />

anlad���z m�?<br />

Yani, her �eyin asl�nda ne denli kar���k görünse <strong>ve</strong> giderek daha da kar��maya ba�lasa da, asl�nda ne<br />

basit oldu�unu anlad���z m�?<br />

�sterseniz, Nilüfer'in o trafik kazas�nda ölmedi�ini, Amerika'ya Michael'�n yan�na kaçt����� <strong>ve</strong> halen<br />

orada mutlu bir ya�am sürdürdü�ünü dü�ünün ...Ya da, onun Baran Bey'le evlendi�inde, asl�nda<br />

Michael'dan gebe oldu�unu <strong>ve</strong> kocas���n, bu durumu örtbas etmek için izmir'e ta��nmalar���<br />

sa�lad�����... Belki de, bu yasak a���n, Nilsu ad�ndaki mey<strong>ve</strong>si, �imdi köklerini ar�yor diye<br />

dü�ünün...<br />

Nas�l isterseniz... Sonuçta karar� siz <strong>ve</strong>recek, <strong>roman</strong>a son sat�n siz yazacaks���z...<br />

Bana gelince, bundan fazla konu�mayaca��m. Çünkü ben özel hayatlara, ki�inin kendisine yak�n<br />

sayd�klar�na <strong>ve</strong> seçti�i insanlarla payla���klar�na dair konularda, çok tutucu biriyim. Öyle �eyler<br />

vard�r ki, ait olduklar� ki�iyle mezara gitmelidir!<br />

Biraz da bu yüzden, Nilüfer'in bana yollad��� bütün mektuplar� yakt���m do�rudur.<br />

Öte yandan, bütün bu karma�ay� ne sizin, ne de benim metafizik aç�klamalarla kavramaya<br />

çal��aca������ sanm�yorum. Zaten, baz� konularda yap�lan her aç�klama, bilmek yolunu t�kayan bir<br />

önyarg�ya dönü�ebilir.


1. Mint: Nane<br />

Kald� ki, bilmek, her zaman çözüm getirmezi Ve belki de, "ölmek/ bir sanatt�r her �ey gibi,<br />

��siz/Bir ustal�kla yap�yorum bu i�i."' diyen kad�n �air hakl���r.<br />

Sevgilerimle<br />

N.G."<br />

Mektup bu kadard�, ne bir kelime ekledim, ne de ç�kartt�m. Hepsi buydu, hepsi!<br />

Birkaç gün sonra, Yazar Neyyire Gömüç'ün uzun bir yolculu�a ç�kt��� haberi yay�ld� edebiyat<br />

çevrelerine. Ama ne bir gazete haberi, ne de özel bir mesaj...<br />

��lu Cem'i aray�p, i�in asl�m sordu�umda, annesinin tatilde oldu�unu ö�rendim. Cem'in sesi<br />

so�uk, mesafeli <strong>ve</strong> kayg���yd�.<br />

Neyyire Gömüç'ü bir daha hiç bulamayaca���� biliyordum. Ba�kalar� da bulamayacaklar.<br />

Onu en son, Haydarpa�a Gar�'nda görenler olmu�!...<br />

Mart 89, istanbul - Nisan 90, Montreal - Eylül 1990, izmir.<br />

SUSAMURU için ansiklopedik bilgi'1<br />

"SUSAMURU: Etoburlar tak�����n, sansargiller familyas���n dört cinsini olu�turan yar� sucul<br />

memelilerin ortak ad���r. Gövdeleri ince uzun, kulaklar� küçük, boyunlar� uzun, bacaklar� k�sa, ba��<br />

bas�k, kuyruk taban�, hemen hemen gövdesi kadar kal�nd�r. Susamu-ru postundan, çok de�erli <strong>ve</strong><br />

dayan�kl� kürkler elde edilir.<br />

Susamurlar� perdeli ayaklan sayesinde kolayca yüzebilir <strong>ve</strong> suyun yüzeyine hiç ç�kmadan 400 m.<br />

yol alabilirler. Yüzmeyi ye�lemekle birlikte, k�sa bacaklar�na kar��n, karada bir insandan daha h�zla<br />

ko�abilirler.<br />

Besinleri, ba�ta bal�k olmak üzere, her çe�it su canl�lar���r. Bal�k yakalamak için, bazen birkaç<br />

susamuru, ortak hareket eder, küçük memelileri yakalay�p yedikleri de olur.<br />

Di�i susamurlan, altm�� bir-altm�� üç gün süren gebelik döneminin ard�ndan, bir-be� yavru<br />

do�ururlar.<br />

Yabani hayvanlar�n tümüne yak�n bir bölümünün tersine, susamurlan, eri�kin evlerinde de<br />

oyunculuklar�m sürdürürler. Karla kapl�, e�ik bir yamaçtan suya yuvarlanmak, s�k görülen oyunlar�<br />

aras�ndad�r.<br />

Susamurlan, zeki, sokulgan <strong>ve</strong> çok merakl� hayvanlard�r. Yavruyken al���rsa, kolayl�kla<br />

��itilebilirler."<br />

(*) Ana Britannica, cilt 20, sayfa 151<br />

Buket Uzuner'in içten, duyarl� <strong>ve</strong> mizah dolu üslubuyla yazd��� ça�da� bir <strong>roman</strong>. "�ki Ye�il<br />

Susaml���, Anneleri, Babalan, Sevgilileri <strong>ve</strong> Di�erleri' çevre politikas�na, a�ka, enerji sorununa,<br />

kad�n-erkek ili�kisine alternatif çözümler arayan ayd�n <strong>ve</strong> farkl� bir çiftin öyküsü, bir 'modern<br />

zamanlar' <strong>roman</strong>�.<br />

��ki Ye�il S��samuru, iyi <strong>roman</strong>dan kafa cimnasti�i beklentisi içinde olan kültür seçkinlerine de bir<br />

�eyler sunuyor; hem biçim hem de öz aç���ndan."<br />

'Buket Uzuner iki katmanl� <strong>roman</strong>�nda ça�da� bir kad���n portresi çevresinde aile, sevgi <strong>ve</strong> intihan<br />

sorguluyor."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!