26.04.2017 Views

KOAH Bülteni 2011 Sayı 3

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

I S S N : 1 3 0 8 - 6 7 2 3<br />

S AY I : 3<br />

w w w . s o l u n u m . o r g . t r<br />

• <strong>KOAH</strong> ve Komorbiditeler<br />

• Normalin Alt Sınırı (LLN)<br />

<strong>KOAH</strong> Tanısında<br />

FEV 1 /FVC


DERLEME<br />

Uzm. Dr.<br />

Pervin Korkmaz Ekren,<br />

Doç.Dr. Alev Gürgün<br />

<strong>KOAH</strong> ve Komorbiditeler<br />

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs<br />

Hastalıkları Ana Bilim Dalı, İzmir<br />

<strong>KOAH</strong>’ın şiddetini ve prognozunu komorbid hastalıklar olumsuz<br />

yönde etkilerken <strong>KOAH</strong>’ ta komorbid hastalıkların seyrini olumsuz<br />

şekilde etkileyebilmektedir. Hava yolu obstrüksiyonu arttıkça,<br />

komorbiditelerin hastaneye yatış riskini, mortaliteyi ve sağlık harcamalarını<br />

da artırdığı bilinmektedir. <strong>KOAH</strong>’lı hastalara komorbid<br />

durumlar nedeniyle multidisipliner yaklaşım uygulanmalıdır.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

www.solunum.org.tr<br />

<strong>KOAH</strong> Çalışma Grubu Yayınıdır<br />

<strong>KOAH</strong> <strong>Bülteni</strong>, <strong>2011</strong>(3)<br />

Editörler<br />

Hakan Günen<br />

Mukadder Çalıkoğlu<br />

İmtiyaz Sahibi: Mecit Süerdem<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Hakan Günen<br />

Yayın İdare Merkezi: Şerafeddin Cad.<br />

Hekimoğlu İş Merkezi,<br />

K:2/209, Karatay, Konya<br />

Tel: (0332) 353 15 51<br />

Yayın Türü: Ulusal Süreli Yayın<br />

Yayına Hazırlayan<br />

Tomtom Mah. Camcı Fevzi Sok. No: 32 Beyoğlu, İstanbul<br />

Tel: (0212) 293 23 00 Faks: (0212) 293 23 01<br />

www.probiz.com.tr<br />

Başta sigara dumanı olmak üzere, zararlı gaz ve partiküllere karşı<br />

oluşan inflamatuar bir yanıt sonucu gelişen Kronik Obstrüktif<br />

Akciğer Hastalığı (<strong>KOAH</strong>), tüm dünya ülkelerinde önemli bir mortalite<br />

ve morbidite nedenidir. <strong>KOAH</strong> hava yolu ve akciğerdeki<br />

artmış kronik inflamatuar yanıt sonucu, genellikle progresif olan<br />

kalıcı hava yolu obstrüksiyonu ile karakterize önlenebilir ve tedavi<br />

edilebilir bir hastalıktır. Alevlenmeler ve komorbid durumlar<br />

bireyin hastalığının ciddiyetine katkıda bulunmaktadır.<br />

Günümüzde <strong>KOAH</strong>, akciğerlerdeki etkilerinin yanı sıra özellikle<br />

hastalığın ileri dönemlerinde daha belirgin olan beslenme bozuklukları,<br />

metabolik, endokrinolojik değişiklikler, kas-iskelet ve kardiyovasküler<br />

sistem üzerindeki etkileri nedeniyle sistemik bir hastalık<br />

olarak değerlendirilmektedir. Sistemik etkilerinin bilinmesi<br />

ve erken dönemde tedaviye başlanabilmesi nedeniyle de artık<br />

tedavi edilebilir bir hastalık olarak nitelendirilmektedir. <strong>KOAH</strong><br />

Dünya Sağlık Örgütü tarafından açıklanan ölüm nedenleri listesinde<br />

4. sırada yer alırken, Türkiye’de ‘Ulusal Hastalık Yükü’ çalışması<br />

ile saptanan listede 3. sırada izlenmektedir.<br />

Komorbidite, <strong>KOAH</strong>’la doğrudan ilişkisi olsun veya olmasın, birlikte<br />

bulunan bir ya da daha fazla hastalığı tanımlamaktadır. Hava<br />

yolu obstrüksiyonu olan 5887 sigara içen olgu üzerinde yürütülen<br />

Akciğer Sağlığı Çalışması’nda (Lung Health Study), olguların ölüm<br />

nedenleri incelendiğinde; kardiyovasküler hastalıklar ve akciğer<br />

kanserinin ilk sıralarda yer aldığı saptanmıştır. Hastaneye yatışlar<br />

incelendiğinde; kardiyovasküler olaylar ilk yatışın %42’sinden, ikinci<br />

yatışların ise %48’inden sorumlu olmuştur. Akut alevlenme ile<br />

hastaneye başvuran <strong>KOAH</strong>’lı hastaların 6 ± 1.4 yıl süreyle takibinin<br />

yapıldığı prospektif bir çalışmada da hipertansiyon %64.2 ile en<br />

sık rastlanan komorbid hastalık olup, kronik böbrek yetmezliği<br />

%26.3, diabetes mellitus %25.3, hipertansiyon dışında kalan diğer<br />

kardiyak hastalıklar %21.1 oranında saptanmıştır. Kardiyovasküler<br />

2 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DERLEME<br />

hastalıklar, osteoporoz, iskelet kas güçsüzlüğü<br />

ve kaşeksi, anksiyete ve depresyon, akciğer kanseri,<br />

enfeksiyonlar, metabolik sendrom ve diyabet,<br />

anemi, obstrüktif uyku apne sendromu, glokom<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda başlıca gözlenen<br />

komorbid durumlardır. Ağır hastalığı olan 9105<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgunun takip edildiği bir çalışmada;<br />

hastaların %39’unda üç veya daha fazla komorbid<br />

hastalığın bulunduğu görülmüştür. Sigara<br />

kullanımı <strong>KOAH</strong> ve komorbid hastalıkların<br />

çoğunda yaygın risk faktörüdür. Son bulgular<br />

<strong>KOAH</strong>’taki komorbid durumların olumsuz etkisinin<br />

sigara içiminden bağımsız olduğunu işaret<br />

etmektedir. <strong>KOAH</strong>’ın şiddetini ve prognozunu<br />

komorbid hastalıklar olumsuz yönde etkilerken<br />

<strong>KOAH</strong> da komorbid hastalıkların seyrini olumsuz<br />

şekilde etkileyebilmektedir. Hava yolu obstrüksiyonu<br />

arttıkça, komorbiditelerin hastaneye yatış<br />

riskini, mortaliteyi ve sağlık harcamalarını da<br />

artırdığı bilinmektedir. ‘Towards a Revolution in<br />

COPD Health (TORCH)’ çalışmasında ise; orta<br />

ve ciddi <strong>KOAH</strong>’lılarda tüm ölümlerin %27’sinden<br />

kardiyovasküler olayların, %22’sinden ise<br />

akciğer kanserinin sorumlu olduğu saptanmıştır.<br />

Sistemik inflamasyon ve komorbiditeler<br />

<strong>KOAH</strong> ve komorbid durumlar arasındaki etiyolojik<br />

faktörler ve inflamasyon özellikleri konusunda<br />

halen tartışmalar devam etmektedir. Komorbidite<br />

gelişiminde iki görüş bulunmaktadır:<br />

Birincisi akciğerlerde sınırlı kalmayan inflamatuar<br />

yanıt ‘taşarak’ sistemik etkilenmelere neden<br />

olmakta ve <strong>KOAH</strong> komorbiditelerle seyreden<br />

bir hastalık olmaktadır. Sigara içimine bağlı oksidatif<br />

stresteki artış, antiproteazların inaktivasyonu,<br />

hava yolu epitel hasarı, mukus hipersekresyonu,<br />

proinflamatuar mediatörlerin salınmasıyla<br />

oluşan lokal pulmoner inflamasyon, hava yolu<br />

yeniden yapılanması ve parankim harabiyetine<br />

neden olmaktadır. Oksidan-antioksidan sistemdeki<br />

dengenin bozulması sigaranın akciğer<br />

hasarlanması ile ilgili en bilinen etkisidir. Sigara<br />

içimi, antioksidan etkiyi direkt olarak inhibe ederek<br />

oksidan yükün artmasına ve yüksek konsantrasyonda<br />

reaktif oksijen radikallerinin salınmasına<br />

neden olmaktadır. Artmış reaktif oksijen radikalleri<br />

lipid peroksidasyonu, nötrofil sekestrasyonu,<br />

antiproteazların inaktivasyonu ve stresle<br />

ilgili genlerin trankripsiyonuna; aynı zamanda<br />

hava yolu epitel hücreleri ile alveollerde ciddi<br />

hasarlanma ve yıkıma; sistemik dolaşıma taşması<br />

ile de akciğer dışı etkilerin ortaya çıkmasına ve<br />

tümör nekroz faktör-a (TNF-a), IL-6, IL-8, IL-1b<br />

gibi sitokinlerin salınımına neden olmaktadır.<br />

TNF-a’nın inflamatuar süreçte; lökositler ve epitel<br />

hücreleri üzerindeki adezyon moleküllerinin<br />

ekspresyonunda artış, diğer pro-inflamatuar<br />

sitokinlerin aktivasyonu, anjiyogenezi tetiklemesi<br />

gibi birçok düzeyde fonksiyonu bulunmaktadır.<br />

Normal fizyolojik koşullarda antiproteazlar<br />

ile proteazlar denge halindedir. Sigara dumanı,<br />

akciğer dokusunda bazı antiproteazları inaktive<br />

etme kapasitesine sahiptir. Böylece, normal<br />

doku dengesini sağlayan önemli antiproteazlar<br />

inhibe edilmektedir. İnflamatuar hücreler tarafından<br />

proteolitik enzimlerin salınımı<br />

proteaz/antiproteaz dengesizliğine yol açmaktadır.<br />

Hastalığın ilerlemesi, akciğerlerde inflamasyonun<br />

yoğunlaşmasına neden olmaktadır.<br />

Kronik inflamasyonda alveoler septalarda yeniden<br />

yapılanma, intersitisyel kalınlaşma, makrofaj<br />

ve fibroblastlarda artış saptanmaktadır. Kronik<br />

inflamasyondan mukozal fibroblastlar, IL-8,<br />

TNF-a, transforming growth faktör (TGF)-b<br />

sorumlu tutulmaktadır. TGF-b, hücresel proliferasyonu,<br />

ekstrasellüler matriksin sentez ve diferansiyasyonunu,<br />

kollajen ve fibroblast artışını<br />

sağlamaktadır. Tüm bu inflamatuar belirteçler;<br />

indükte balgam, ekspirasyon havası ve bronkoalveoler<br />

lavaj sıvılarında ölçülebilmektedir. Özellikle<br />

ekspirasyon havasında ve kanda bu belirteçlerin<br />

ölçümü, uzun süreli salınımlarının olduğunun<br />

saptanması, <strong>KOAH</strong>’ın sistemik bir hastalık<br />

olduğunun göstergesi olarak kabul edilmektedir.<br />

Bu durumda gelişen fizyopatolojik sürecin<br />

merkezinde akciğer yer almaktadır.<br />

İkincisinde ise temel fizyopatolojik süreç ‘sistemik<br />

inflamasyon’ olup birçok organı etkileyen<br />

sistemik inflamatuar sürecin bir komponenti<br />

olarak akciğerler de etkilenmektedir. Sigara<br />

içimi, hava yolu obstrüksiyon gelişimi olmaksızın,<br />

kardiyovasküler sistem başta olmak üzere<br />

diğer sistemlerde patolojiye neden olabilmektedir.<br />

Bu bağlamda, sigara içenlerde sistemik<br />

oksidatif stres ve periferik vasküler endotelyal<br />

disfonksiyon söz konusudur. Sistemik inflamas-<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 3


DERLEME<br />

yonun bir komponenti şeklinde pulmoner inflamasyon<br />

gelişiminden bahsedilmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong>’ta oluşan hipoksinin de, inflamasyonda<br />

sitokinlerin salınmasına neden olarak etkili olduğu<br />

düşünülmektedir. In vitro çalışmalarda, hipoksinin<br />

makrofajlardan sitokin üretimini artırdığı,<br />

sistemik hipokseminin de TNF sistem aktivasyonuna<br />

neden olduğu gösterilmiştir. <strong>KOAH</strong>’taki<br />

alveoler hipoventilasyon ve ventilasyon/perfüzyon<br />

dengesizliği; makrofaj ve nötrofil akümülasyonuna,<br />

sitokinlerin salınımına neden olmaktadır.<br />

Özellikle alveoler makrofajların, hipoksi ile ilişkili<br />

akciğer hasarlanmasında temel rolü oynadığı ve<br />

inflamasyonu tetiklediği vurgulanmaktadır.<br />

Sistemik inflamasyonu göstermek için yapılan<br />

çalışmalarda yüksek duyarlılıklı C-reaktif protein<br />

(hs-CRP) <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda, <strong>KOAH</strong> olmayanlara<br />

göre daha yüksek düzeyde bulunmuştur.<br />

Şimdiye kadar sistemik inflamasyonla hava yolu<br />

darlığı arasındaki ilişki gösterilememiştir. Lokal<br />

inflamasyonla sistemik inflamasyon arasındaki<br />

uyumsuzluk, balgam nötrofil sayısı ile hs-CRP<br />

arasında bağlantı kurulamaması ile açıklanmıştır.<br />

IL-6’nın iskelet kas fonksiyon bozukluğu ile<br />

ilişkili olduğu düşünülmektedir. TNF-a’nın<br />

<strong>KOAH</strong>’taki kas erimesi ve kaşeksiden sorumlu<br />

temel faktör olduğu bilinmektedir. Ayrıca dolaşımda<br />

fibrinojen, serum Amiloid A, Surfaktan<br />

Protein D artışı gösterilmiştir.<br />

Oluşan inflamatuar değişiklikler; <strong>KOAH</strong> ve kardiyovasküler<br />

hastalıkların, özellikle de koroner<br />

arter hastalığının ortak patogenezini oluşturmaktadır.<br />

Sistemik yangının; ateroskleroz, iskemik<br />

kalp hastalığı, inme ve koroner ölümlerin temelini<br />

oluşturduğuna dair çarpıcı epidemiyolojik veriler<br />

bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda<br />

kalp yetmezliğinde, koroner arter hastalığı ve<br />

periferik arter hastalıklarında IL-6 ve C-reaktif<br />

protein (CRP) düzeyleri yüksek saptanmıştır. CRP<br />

sistemik dolaşıma salgılandığında diğer sitokinlerin<br />

üretimini artırmakta, kompleman sistemini<br />

aktive edip, düşük dansiteli lipoproteinlerin makrofajlar<br />

tarafından alımını artırabilmekte ve lökositlerin<br />

damar endoteline adezyonunu hızlandırabilmektedir.<br />

Fibrinojen seviyeleri incelendiğinde;<br />

genel popülasyonda plazma fibrinojenindeki 1<br />

g/L artışın koroner kalp hastalıkları mortalitesini<br />

2.7 kat, <strong>KOAH</strong> mortalitesini 3.7 kat, tüm nedenlere<br />

bağlı mortaliteyi ise 2.2 oranında artırdığı<br />

gösterilmiştir. IL-8, fibrinojen ve TNF-a da aterom<br />

plak oluşumunda etkilidir.<br />

Kardiyovasküler hastalıklar<br />

<strong>KOAH</strong> ve koroner arter hastalığının sigara tüketimi,<br />

ileri yaş ve sedanter yaşam gibi ortak risk faktörleri<br />

vardır. Geniş hasta serili epidemiyolojik iki<br />

çalışmada (20.296 olgu ve >44 yaş) <strong>KOAH</strong>’lılarda<br />

iskemik kalp hastalığı, kalp yetmezliği,<br />

inme/geçici iskemik atak oranı %20-22, <strong>KOAH</strong><br />

tanısı olmayanlarda ise %9 olarak saptanmıştır.<br />

Curkendall ve ark. <strong>KOAH</strong>’lı olgularda tüm kardiyak<br />

hastalıkların, kontrol grubuna göre daha sık<br />

görüldüğünü; <strong>KOAH</strong>’lı hastaların kardiyovasküler<br />

nedenler dolayısıyla hospitalizasyon ve mortalite<br />

oranlarının daha yüksek olduğunu göstermişlerdir.<br />

Diğer bir çalışmada da <strong>KOAH</strong>’lıların hastaneye<br />

yatışından sıklık sırasına göre kalp yetersizliği,<br />

miyokard infarktüsü ve inmenin sorumlu olduğu<br />

gösterilmiştir. <strong>KOAH</strong>’lı olguların hospitalizasyonuna<br />

neden olduğu hastalık evresi arttıkça inflamasyon<br />

yoğunluğu artmakta ve kardiyovasküler<br />

olayların gelişimini de hızlandırmaktadır. FEV 1<br />

’<br />

deki her %10’luk azalma; tüm nedenlere bağlı<br />

mortaliteyi %14, kardiyovasküler mortaliteyi<br />

%28, fatal olmayan koroner patolojileri %20 oranında<br />

artırmıştır. Kardiyovasküler olayların hastaneye<br />

ilk yatışın %42’sinden, ikinci yatışın ise<br />

%48’inden sorumlu olduğu saptanmıştır. Atriyal<br />

fibrilasyonun da normal popülasyona göre<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda daha sık olduğu ve bunun<br />

yüksek inme riski ile birlikteliği olduğu gözlenmiştir.<br />

İskemik elektrokardiyografik (EKG) değişikliklerin<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda yaygın olduğu ve<br />

bunun FEV 1<br />

’e bakmaksızın kötü prognoza neden<br />

olduğu gösterilmiştir. FEV 1<br />

değeri benzer<br />

EKG’de iskemik değişiklik olmayan ve iskemik<br />

değişiklikler saptanan olgular karşılaştırıldığında;<br />

değişikliklerin olduğu grupta dispne skoru ve<br />

BODE indeksi daha yüksek, egzersiz kapasitesi<br />

daha düşük bulunmuştur<br />

Kas disfonksiyonu ve kaşeksi<br />

<strong>KOAH</strong> olgularında kilo kaybı ve eşlik eden periferik<br />

kas güçsüzlüğü %30-50 oranında görülmektedir.<br />

Kilo kaybı ile orantılı olarak, kaslardaki Tip<br />

4 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DERLEME<br />

II liflerde belirgin atrofi oluşmakta, aynı zamanda<br />

Tip I ve Tip II liflerin çaplarında da azalma saptanmaktadır.<br />

Elektron mikroskopik incelemelerle,<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda normal sağlıklı bireylere<br />

göre kas kapillerlerinde de %53 oranında azalma<br />

bildirilmiştir. Bu nedenle de kaslara oksijen dağılımında<br />

azalma olmaktadır. Kaslardaki fonksiyonel<br />

ve yapısal değişiklikler sistemik inflamasyon,<br />

inaktivite, hipoksemi, hiperkapni, asidoz, malnütrisyon,<br />

sistemik steroid kullanımı sonucunda<br />

gelişmektedir. Kas kuvveti ve dayanıklılığının<br />

kaybı; çabuk yorulma, yaşam kalitesi ve egzersiz<br />

kapasitesinde azalma ile sonuçlanmaktadır. CRP<br />

yükseldikçe 6 dakika yürüme testi mesafesinin<br />

azaldığı; yaşam kalitesinin bozulduğu ve egzersiz<br />

kapasitesinin azaldığı gösterilmiştir. Kas güçsüzlüğünün,<br />

morbidite ve mortalite ile yakından ilişkili<br />

olduğu vurgulanmaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda kilo kaybı, sadece yetersiz<br />

beslenme ile ilişkili değildir, hastalığın ciddiyeti<br />

ile korelasyon göstermektedir. Yağsız vücut kitlesinde<br />

kayıp ve protein yıkımı söz konusudur.<br />

Vücut kitle indeksi 25 kg/m 2 altında olan olgularda<br />

mortalitenin daha yüksek olduğu saptanmıştır.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda total enerji tüketimi<br />

artmış, istirahat enerji tüketimi beklenenin %15-<br />

20 üzerine çıkmıştır. Çabuk gelişen dispne<br />

nedeni ile çiğneme ve yutmada güçlük, sindirim<br />

sisteminde bozukluk, iştahsızlık, hastaların dispne<br />

korkusu nedeni ile gıda alımını kısıtlamaları,<br />

kullanılan ilaçlara bağlı peptik ülser gelişimi,<br />

mekanik ventilasyon gibi birçok neden yetersiz<br />

kalori alımına neden olabilmektedir.<br />

Osteoporoz<br />

Yaş, fiziksel inaktivite, vücut kitle indeksinde azalma,<br />

hipogonadizm, malnütrisyon, kortikosteroid<br />

kullanımı ve sigara <strong>KOAH</strong>’lı olgularda osteoporoz<br />

gelişmesi için predispozan faktörlerdir. Yüz<br />

yetmiş dokuz ağır <strong>KOAH</strong>’lı olgunun %66’sında<br />

osteoporoz, %31’inde osteopeni saptanmış; bu<br />

oranlar ırk ve cinsiyetlerine göre yüksek olarak<br />

değerlendirilmiştir. İnflamatuar sitokinler, katalitik<br />

enzim ürünlerini artırarak kombine bir şekilde<br />

kemik rezorbsiyonuna yol açarak, osteoporoz ve<br />

fraktüre neden olmaktadır. <strong>KOAH</strong>’lı olgularda<br />

kemik mineralizasyonunda etkili olan osteokalsin,<br />

parathormon düzeylerinde sağlıklı bireylere göre<br />

farklılıklar saptanabilmektedir. <strong>KOAH</strong>’lılarda adipoz<br />

dokudan salgılanan leptin ve osteoprotegerin<br />

düzeyindeki azalmanın osteoporoza neden<br />

olduğuna dair çalışmalar mevcuttur.<br />

Anksiyete ve depresyon<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgular fiziksel kısıtlılık nedeniyle sosyal<br />

yaşamdan izole olmaktadırlar. Yüzde 10-80 oranında<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda depresif semptomların<br />

varlığından söz edilmektedir. Yine bu hastalarda<br />

depresyonun %40 ve anksiyetenin %36 oranında<br />

görüldüğü belirtilmektedir. Sistemik inflamasyonun,<br />

TNF-a ve oksidatif stresin <strong>KOAH</strong>’lı hastalardaki<br />

depresyonun patofizyolojisinde etkili olabileceği<br />

belirtilmektedir. Depresyon skoru alevlenme<br />

süresince ve alevlenme sıklığı ile artış göstermektedir.<br />

Düzenli fiziksel aktivite ve aktif yaşam şekli,<br />

yaşam kalitesinde ve egzersiz kapasitesinde artışa<br />

neden olmaktadır. Uygulanan pulmoner rehabilitasyon<br />

programlarıyla depresyon ve anksiyete<br />

durumlarında düzelme olduğu gösterilmiştir.<br />

Akciğer kanseri<br />

Akciğer kanseri, <strong>KOAH</strong>’taki artmış inflamasyon ve<br />

oksidatif stres ile ilişkili bulunmuştur. Oluşan inflamasyon<br />

akciğer kanserinin başlamasında ve ilerleyişinde<br />

rol oynamaktadır. Sigara dumanı maruziyeti<br />

sonrası salınan interlökin ve diğer sitokinler<br />

anjiyogenezisi uyarabilmektedir. TNF-a; DNA<br />

hasarı yaparak ve apoptozisi engelleyerek kanser<br />

gelişimine katkıda bulunmaktadır. <strong>KOAH</strong>’lı olgularda<br />

akciğer kanseri gelişme riski, sigara içen<br />

ancak akciğer fonksiyonları normal olan olgulara<br />

göre 3-4 kat daha fazladır. Hava yolu obstrüksiyonunun<br />

ciddiyeti arttıkça akciğer kanseri insidansı<br />

azalırken; ileri yaş, düşük vücut kitle indeksi ve<br />

akciğer karbonmonoksit diffüzyon kapasitesinin<br />

%80’in altında olmasının akciğer kanseriyle ilişkisi<br />

gösterilmiştir. <strong>KOAH</strong>’lı olgular sigarayı bıraktıklarında<br />

akciğer kanserine yakalanma riskleri azalmakla<br />

birlikte devam etmektedir. Kardiyovasküler<br />

hastalıklarla birlikte akciğer kanseri en sık mortalite<br />

nedenlerini oluşturmaktadır.<br />

Enfeksiyonlar<br />

Diğer hastalıklarla karşılaştırıldığında, <strong>KOAH</strong> ile<br />

pnömoni birlikteliği daha sıktır. Mannino ve ark.<br />

<strong>KOAH</strong> evresi arttıkça pnömoni nedeni ile hastaneye<br />

yatış riskinin arttığını saptamışlardır.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 5


DERLEME<br />

Toplumda gelişen pnömonili 707 olgunun<br />

%19’unda <strong>KOAH</strong> olduğu gösterilmiştir. <strong>KOAH</strong><br />

hastanede kalış süresini uzatmakta, yoğun<br />

bakım ünitesine yatışı ve mortaliteyi artırmaktadır.<br />

Çok merkezli, prospektif olarak yapılan bir<br />

çalışmada da hastanede yatarak tedavi gören<br />

toplumdan edinilmiş pnömonili olguların<br />

%34’ünde <strong>KOAH</strong> olduğu; bu olguların solunum<br />

yetmezliği ve 30 gündeki mortalite oranlarının,<br />

<strong>KOAH</strong> tanısı olmayanlara göre daha yüksek<br />

olduğu saptanmıştır.<br />

Anemi<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda; yaşın ileri olması, hava yolu<br />

obstrüksiyonunun ciddiyeti, düşük vücut kitle<br />

indeksi ve diğer komorbid durumların varlığı<br />

anemi için risk faktörleridir. Anemi <strong>KOAH</strong> olgularında<br />

sık görülmekte; komorbid durum, mortalite<br />

oranlarında ve maliyette artışla ilişkilidir.<br />

Eritrositlerin yaşam süresinin kısa olması, kemik<br />

iliğinde eritropoetine karşı direnç gelişmesi ve<br />

demir metabolizmasındaki disregülasyon mekanizmaları<br />

ile gerçekleşmektedir. <strong>KOAH</strong>’lı olgularda<br />

kan transfüzyonu ile aneminin düzeltilmesi<br />

fizyolojik ve klinik parametrelerde düzelme<br />

sağlamakta fakat farmakolojik tedavinin etkileri<br />

bilinmemektedir.<br />

Diabetes mellitus ve metabolik sendrom<br />

Sigara içme ve akciğer fonksiyonlarındaki azalma<br />

diabetes mellitus için risk faktörüdür. <strong>KOAH</strong>’ta<br />

sistemik inflamasyon sonucu açığa çıkan proenflamatuar<br />

sitokinler, insülin reseptörlerini bloke<br />

ederek insülin direncinin ortaya çıkmasına neden<br />

olmaktadır. Hafif <strong>KOAH</strong>’ta bile, diabetes mellitusun<br />

yaklaşık 1.5 kat arttığı bildirilmiştir. Ayrıca<br />

alevlenme sırasında kullanılan kortikosteroidler<br />

de glisemik kontrolü zorlaştırabilmektedir. Kötü<br />

glisemik kontrol; alevlenme sırasında yatarak<br />

tedavi gören <strong>KOAH</strong>’lı olgularda artmış mortaliteye<br />

neden olmakta ve taburcu olduktan sonra<br />

dahi artmış mortalite nedeni olarak kalmaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda kardiyovasküler hastalık ve<br />

diabetes mellitus birlikteliği metabolik sendrom<br />

sıklığını yansıtmaktadır.<br />

Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS)<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda uyanık durumda PaO 2<br />

değeri<br />

60 mmHg üzerinde olmasına rağmen; uyku sırasında<br />

PaO 2<br />

’de 13.5 mmHg düşme, PaCO 2<br />

’de 8.3<br />

mmHg’lık artış gösterilmiştir. Ciddi desatürasyonlar<br />

REM döneminde meydana gelmektedir.<br />

Noktürnal desatürasyonun alveoler hipoventilasyon<br />

ve ventilasyon-perfüzyon uyumsuzluğundan<br />

kaynaklanmaktadır. Noktürnal desatürasyon<br />

nedeniyle de uyku kalitesinde bozulma, pulmoner<br />

hipertansiyon, kor pulmonale ve yaşam süresinde<br />

kısalma ortaya çıkmaktadır. <strong>KOAH</strong> ve<br />

OSAS birlikteliğine overlap sendrom (OS) denilmektedir.<br />

OSAS’lı olgularda, genel popülasyonla<br />

karşılaştırma yapıldığında <strong>KOAH</strong> prevalansının<br />

artmadığı görülmüştür. Yine obstrüktif hava yolu<br />

hastalığı olanlar ile olmayan olgulardaki OSAS<br />

prevalansı benzer bulunmuştur. Bu iki hastalığın<br />

birlikteliğinin tesadüfe bağlı olduğu düşünülmektedir.<br />

OS’li olgularda uykuya bağlı desatürasyon,<br />

aynı derecede hava yolu darlığı olan <strong>KOAH</strong>’lı<br />

olgulara göre daha da önemli hale gelmekte;<br />

hiperkapnik solunum yetmezliği ve pulmoner<br />

hipertansiyon gelişme riski, sadece <strong>KOAH</strong>’lı ya<br />

da OSAS’lı olgulara göre artmaktadır. <strong>KOAH</strong> ve<br />

OSAS, kardiyovasküler hastalıklar için bağımsız<br />

birer risk faktörüdür; iki hastalığın birlikteliğinde<br />

bu riskte artış olabilmektedir.<br />

Gastro-özofageal reflü (GÖR)<br />

GÖR ve diğer özofageal hastalıkların prevalansının<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda artmış olduğuna dair<br />

çalışmalar mevcuttur. pH monitörizasyonu ile<br />

%62 olguda patolojik GÖR saptanırken ilginç<br />

bir şekilde %52’si semptom tarif etmemiştir.<br />

<strong>KOAH</strong> tanısı alan olgularda yıllık GÖR hastalığı<br />

için rölatif risk 1.4 olarak saptanmıştır.<br />

SONUÇ<br />

<strong>KOAH</strong>’ta komorbid durumlarla; hastalığın prognozu,<br />

morbidite ve mortalitesi olumsuz yönde<br />

etkilenmektedir. <strong>KOAH</strong>’lı olguların hastaneye<br />

başvuru ve ölüm nedenlerinin solunumsal problemlerden<br />

çok komorbid durumlarla ilgili olduğu<br />

düşünülmektedir. <strong>KOAH</strong> ve komorbid hastalıkların<br />

giderek artan sıklıkta görülmesi ve neden<br />

oldukları toplumsal yük nedeniyle bu hastalıklara<br />

farklı bir yaklaşım gerekmektedir. Olguların multidisipliner<br />

bir yaklaşımla değerlendirilmesiyle<br />

komorbid hastalıklar nedeniyle <strong>KOAH</strong>’ın prognozunun<br />

kötüye gidişi önlenebilir ve <strong>KOAH</strong>’lıların<br />

erken dönemde tanı almaları sağlanabilir.<br />

6 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DERLEME<br />

Prof. Dr. Mukadder Çalıkoğlu<br />

Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı,<br />

Mersin<br />

Normalin Alt Sınırı (LLN)<br />

<strong>KOAH</strong> Tanısında<br />

FEV 1<br />

/FVC


DERLEME<br />

önemli değişiklikler olmaktadır. Akciğerlerin<br />

büyüme ve gelişmesi doğumdan sonra da<br />

devam edip, çocukluk boyunca sürer. Yaşamın<br />

3. dekadında akciğerler maksimum boyut ve<br />

fonksiyonuna ulaşır. Bundan sonra parankim,<br />

göğüs duvarı kompliyansı ve solunum kas<br />

gücündeki değişikliklerle ilişkili olarak akciğer<br />

fonksiyonlarında azalmalar başlar. Değişen bu<br />

akciğer mekanikleri pulmoner fizyolojiyi ve<br />

fonksiyonları da etkiler. Spirometrik olarak,<br />

yaşla beraber sigara içmeyen sağlıklı bireylerde<br />

FEV 1<br />

, FVC ve FEV 1<br />

/FVC oranı azalır. Yaşam<br />

süresince karşılaşılan çevresel faktörlerin de bu<br />

değişime katkısı olmaktadır (sigara, infeksiyonlar,<br />

beslenme, intrauterin enfeksiyonlar, vb).<br />

Çalışmalar FEV 1<br />

/FVC’deki yıllık azalmanın ortalama<br />

15-30 mL olduğunu öngörse de, her birey<br />

için bu fonksiyonel kayıp araya giren farklı çevresel<br />

faktörlerin ve kişisel duyarlılıkların da etkisiyle<br />

farklı olacaktır. Durum böyleyken akciğerdeki<br />

fonksiyonel kaybı belirlemek üzere her<br />

birey için sabit, tek bir değeri kullanmak yanıltıcı<br />

olabilir.<br />

Bugün <strong>KOAH</strong> için risk faktörleri ile karşılaşma<br />

öyküsü olanlarda uygun semptom ve fizik muayene<br />

bulgularının varlığında tanıyı doğrulamak<br />

için elimizdeki en pratik ve objektif yol spirometrik<br />

değerlendirmedir. <strong>KOAH</strong> ile ilgili tüm<br />

rehberlerde tanının spirometre ile kanıtlanması<br />

konusunda ortak görüş söz konusu iken, spirometrik<br />

kriterin ne olması gerektiği konusu yeterince<br />

açık değildir. Güncel rehberlerin hemen<br />

hepsinin postbronkodilatör FEV 1<br />

/FVC < 0.70<br />

şartının sağlanması <strong>KOAH</strong> tanısı için yeterlidir<br />

önerisine karşın, son yıllarda özellikle yaşlılarda<br />

bu şekilde belirlenmiş tek bir eşik değerin<br />

<strong>KOAH</strong> tanısını doğru yansıtamayacağı görüşünün<br />

taraftarları giderek artmaktadır.<br />

Bilindiği gibi spirometreye dayalı <strong>KOAH</strong> prevalans<br />

tahminleri çok geniş bir yelpazeye<br />

sahiptir. Bunun en önemli nedenlerinden biri<br />

<strong>KOAH</strong>’ta herkes tarafından kabul görmüş bir<br />

tanımlama ve akciğer fonksiyon test kriterinin<br />

bulunmamasıdır. Güney Amerika’nın beş şehrinde<br />

40 yaş üzeri kişilerde <strong>KOAH</strong> prevalansının<br />

araştırıldığı PLATİNO çalışmasında,<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastaların %88,7‘sinin daha önce<br />

<strong>KOAH</strong> tanısı almadığı ve daha önce <strong>KOAH</strong><br />

olarak takip edilen hastaların sadece %36’sının<br />

bronkodilatör sonrası FEV 1<br />

/FVC < 0.70 olduğu<br />

saptanmıştır. BOLD çalışmasında da erkeklerde<br />

%11.8, kadınlarda %8.5 olarak bulunan<br />

<strong>KOAH</strong> prevalansının her iki cinste de yaşla<br />

beraber arttığı gösterilmiştir.<br />

Bugün kullanmakta olduğumuz kriterlere göre<br />

tanı için önerilen FEV 1<br />

/FVC < 0.70 eşik değeri<br />

kolay hatırlanabilir olmasına karşın, akciğer<br />

fonksiyonlarındaki yaşla ilişkili azalmayı dikkate<br />

almadan seçilmiş bir değerdir. Örneğin, 75<br />

yaşındaki bir kişide oranın %65 olması yaşlanmayla<br />

ilişkili bir hava yolu fonksiyon kaybının bir<br />

sonucu olarak normal kabul edilebilir.<br />

Dolayısıyla, yaşlanmayla ortaya çıkan akciğer<br />

fonksiyon kaybı nedeniyle tüm kişilerde hava<br />

yolu obstrüksiyonunu göstermek için sabit bir<br />

oranın kullanılması yaşlı popülasyonda gereğinden<br />

fazla <strong>KOAH</strong> tanısına yol açmaktadır.<br />

Bu nedenle bir süredir rehberler kesitsel çalışmaların<br />

verilerinden elde edilen bilgilere dayanarak<br />

hava yolu obstrüksiyonu tanımlanmasında<br />

halen kullanılmakta olan sabit oran<br />

(FEV 1<br />

/FVC < 0.70) yerine, kişinin yaşla ilişkili<br />

hava yolu fonksiyon etkilenmesini de dikkate<br />

alan bir değerin kullanılmasını önermektedir.<br />

Bu değer “lower limit of normal (LLN)” veya<br />

normalin alt sınırı olarak adlandırılmaktadır ve<br />

kişinin bireysel özelliklerine göre sahip olması<br />

beklenen hava yolu daralmasını ifade eden<br />

fonksiyonel göstergenin (FEV 1<br />

/FVC) alt sınırını<br />

ifade etmektedir. LLN kişiye özeldir ve o kişiye<br />

ait LLN eşiğinin altındaki FEV 1<br />

/FVC oranı hava<br />

yolundaki fizyolojik olmayan, gerçek daralmanın<br />

göstergesi kabul edilir.<br />

Tanıda spirometrik kriterlerin tartışıldığı pek çok<br />

araştırmanın sonuçları, artan yaşla beraber<br />

GOLD’un önerdiği sabit oran kriterinin tanıdaki<br />

özgüllüğünün azaldığını ortaya koymakta ve<br />

‘FEV 1<br />

/FVC < 0.7’ yerine FEV 1<br />

/FVC < LLN kriterinin<br />

kullanımının <strong>KOAH</strong> için yaşla ilişkili yanıltıcı<br />

prevalans artışını azaltacağı ve geri dönüşümsüz<br />

hava yolu obstrüksiyonunu daha iyi yansıtacağını<br />

ileri sürmektedir. Normal sağlıklı kişilerde<br />

8 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DERLEME<br />

FEV 1<br />

’in FVC’ye göre yaşla birlikte daha hızlı azalacağı<br />

gerçeğine dayanarak FEV 1<br />

/FVC oranının<br />

da yaşla birlikte azaldığı ve bu nedenle,<br />

FEV 1<br />

/FVC için sabit oranların kullanılmasının<br />

yaşlılarda daha fazla hafif <strong>KOAH</strong> teşhisine<br />

neden olacağı düşünülmektedir.<br />

Yaşlılarda olduğundan fazla <strong>KOAH</strong> tanısı konulması<br />

bu grupta gereksiz tedaviler, bu tedavilerden<br />

doğan yan etkiler ve ortaya çıkan ekonomik<br />

kayıp nedeniyle son derece önemlidir. Son<br />

yıllarda özellikle yaşlılarda olduğundan fazla<br />

<strong>KOAH</strong> tanısı konulmasını önlemek için kişinin<br />

yaşını dikkate alan kriterlerin yararı vurgulanmaktadır.<br />

Birçok çalışmada FEV 1<br />

/FVC oranı için<br />

normal yaşlanma etkilerine göre yapılan düzenlemenin<br />

yaşlılarda <strong>KOAH</strong> için yanlış pozitif tanı<br />

koyma yüzdesini azalttığı bildirilmektedir.<br />

Örneğin bir araştırmada sigara içmeyen 60-69<br />

yaşındaki grupta FEV 1<br />

/FVC < 0.70 olma sıklığı<br />

yaklaşık %7 iken, 70 yaş ve üzerinde bu rakam<br />

%16-18’e yükselmektedir (p LLN olanlarda) tüm nedenli<br />

ölüm (1.3 kat yüksek) ve <strong>KOAH</strong> nedenli hastaneye<br />

yatışların (2.6 kat yüksek) tamamen normal<br />

akciğer fonksiyonları (FEV 1<br />

/FVC > 0.70 ve FEV 1<br />

> %80) olanlara göre anlamlı derecede fazla<br />

olduğunu bulmuşlardır. Bu sonuç günümüzde<br />

halen kullanılmakta olan sabit oran kriterinin bu<br />

iki kriter arasında uyumsuz sonuçlara sahip<br />

popülasyon için koruyucu bir strateji olabileceğini<br />

de akla getirmektedir. Belki de bu kişilerin<br />

fazladan <strong>KOAH</strong> tanısı alarak bir sağlık kuruluşunca<br />

yakından izlenmeleri mortalite ve morbiditeyi<br />

azaltmada yararlı bir yol olabilmektedir.<br />

Bu çalışmanın sonunda yazarlar sabit oran<br />

metodu kullanıldığında ileri yaşta gereğinden<br />

fazla koyulan <strong>KOAH</strong> tanısının LLN metodunun<br />

kullanılmasıyla azaltılabileceğini ileri sürerken,<br />

fazladan tanı alan yaşlılarda normal sağlıklılara<br />

göre ölüm ve <strong>KOAH</strong> ile ilişkili hospitalizasyon<br />

riskinin yüksekliği nedeniyle sabit oran kriterinin<br />

kullanımını da desteklemektedir. Bu düşünce<br />

diğer uzmanlarca da kabul görmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong> prevalansını saptamada yukarıda sözü<br />

edilen iki farklı kriterin birden kullanıldığı bir<br />

çalışmada, hiç sigara içmemiş, ATS/ERS rehberine<br />

uygun spirometrik ölçümlere sahip 2728<br />

kişide, FEV 1<br />

/FVC oranının beklenen değerini<br />

etkileyebilecek değişkenleri yaş ve boy olarak<br />

belirlendikten sonra, bu değişkenlere göre<br />

FEV 1<br />

/FVC için LLN değerleri istatistiksel yöntemlerle<br />

hesaplanmış ve bu kişiler FEV 1<br />

/FVC <<br />

0.70 ve FEV 1<br />

/FVC < LLN metodlarına göre hava<br />

yolu obstrüksiyonu açısından tanımlanmışlardır.<br />

Çalışmanın sonunda <strong>KOAH</strong> tanısı için sabit oran<br />

(FEV 1<br />

/FVC < 0.70) metodu kullanıldığında 45<br />

yaş üstü popülasyonda <strong>KOAH</strong> prevalansı %15.5<br />

iken, FEV 1<br />

/FVC < LLN kriteri kullanıldığında<br />

prevalansın %10.9 düzeyine düştüğü görülmüştür.<br />

<strong>KOAH</strong> prevalansındaki bu azalma 65 yaş<br />

üstü bireylerde daha da belirgin hal almıştır<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 9


DERLEME<br />

(%31’den %14.9’a düşmüştür). Her bir kritere<br />

göre sınıflanan 2728 kişiden 146’sında (%5.35)<br />

bu iki kriter arasında uyumsuzluk gözlenmiştir.<br />

Bu uyumsuzluk oranı yaşlı popülasyonda daha<br />

belirgin olup, yaş arttıkça daha da artmaktadır.<br />

Bu sonuçlara dayanarak yazarlar, sabit oran kriterinin<br />

kullanılmasının yaşlılarda neden olduğu<br />

fazladan <strong>KOAH</strong> tanısı koymadaki hatanın LLN<br />

yöntemiyle azaltılabileceğini ileri sürmüşlerdir.<br />

Çalışmada tüm yaş gruplarında bu iki yöntem<br />

karşılaştırıldığında ise yaşlı grupta LLN metodu<br />

fazladan <strong>KOAH</strong> tanısını azaltırken, genç grupta<br />

LLN metodunun fazladan tanı koydurduğu gözlenmiştir.<br />

Benzer sonuçlar başka araştırmacılar<br />

tarafından da ortaya konulmuştur. Hâlâ <strong>KOAH</strong><br />

tanısı için herkesçe kabul görmüş bir kriter<br />

bulunmaması ve rehberlerin çoğunun kendi<br />

yerel tanı kriterlerini kullanması aynı popülasyonda,<br />

kullanılan tanı kriterine bağlı olarak<br />

<strong>KOAH</strong> prevalansında önemli farklılıklara yol<br />

açmaktadır.<br />

FEV 1<br />

/FVC < 0.70 uç yaşlarda yanlış tanı mı<br />

koyuyor, sorusundan yola çıkılarak, ATS standartlarına<br />

uygun 1503 spirometrik ölçümün<br />

değerlendirildiği bir araştırmada yaş, cins, ırk,<br />

boy ve ağırlığın dikkate alınarak <strong>KOAH</strong> tanısı<br />

için sabit oran ve LLN kriterlerinin kullanılması<br />

durumunda çalışmaya alınanların %7.5’inde<br />

(112/1503) tanıda bir uyumsuzluk söz konusu<br />

olmuştur. Bu oran özellikle ilerleyen yaşla beraber<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde artmıştır.<br />

<strong>KOAH</strong> tanısında metodlar arası uyumsuzluğun<br />

özellikle ileri yaşlarda ve çok uzun boylularda<br />

arttığını gösteren başka çalışmalar da yayımlanmıştır.<br />

Uyumsuz obstrüktif olguların daha<br />

yaşlı, erkek, hiç sigara içmemiş, daha az FEV 1<br />

bozulmasına ve daha az solunumsal semptoma<br />

sahip oldukları, istatistiksel olarak anlamlı ölçüde<br />

fazla kalp hastalığı varlığı bildirilmektedir<br />

(%27.2’ye karşı %7.3, p = 0.015). <strong>KOAH</strong> tanısı<br />

için gösterge kabul edilen hava yolu darlığının<br />

yaşla ve kardiyovasküler hastalık sıklığı ile<br />

anlamlı derecede arttığı gösterilmiştir. Bu<br />

sonuçlara dayanarak <strong>KOAH</strong> tanısı için mevcut<br />

kriterlerin yeniden gözden geçirilmesi ve<br />

FEV 1<br />

/FVC < 0.70 kriterinin FEV 1<br />

/FVC < 0.65<br />

şeklinde değiştirilmesi önerilmiştir. Bu oranın<br />

%70’in altında olma sıklığı sigara içmeye devam<br />

eden, erkek ve 70 yaş üstü grupta en fazla<br />

olmakla beraber, her iki cinste de sigaradan<br />

bağımsız olarak yaşlanmayla azalmaktadır. Bu<br />

durumda özellikle kadınlarda <strong>KOAH</strong> prevalansındaki<br />

artışın doğru bir tespit olup olmadığının<br />

yeniden irdelenmesi söz konusu olabilir.<br />

Sonuç olarak, <strong>KOAH</strong> genellikle olduğundan az<br />

tanı alan bir hastalıktır ama bu durum güncel<br />

rehberlerin önerdiği sabit oran kriteri kullanıldığında<br />

yaşlılar için farklılık göstermektedir.<br />

FEV 1<br />

/FVC < 0.70 kriteri akciğer fonksiyon ölçümü<br />

için pratik bir yol olmakla beraber, bu kadar<br />

geniş bir yaş grubunda <strong>KOAH</strong> tanısı için pratik<br />

olmaktan ileri gidemeyecek, fazla basitleştirilmiş<br />

bir yöntem gibi görünmektedir. Birçok<br />

çalışmanın sonucuna göre özellikle yaşlılarda<br />

<strong>KOAH</strong> için tanısal kriterlerin belirlenmesi sırasında<br />

keyfi davranılması yerine kişilerin bireysel<br />

özellikleri ile birlikte, <strong>KOAH</strong>’ın önemli klinik<br />

özelliklerinin de (semptom prevalansı, mortalite<br />

riski, komorbid durumlar) dikkate alınması<br />

gerekmektedir.<br />

10 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DEĞERLENDİRME<br />

Prof. Dr. Mecit Süerdem<br />

GOLD <strong>2011</strong> ile Değişenler<br />

Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp<br />

Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana<br />

Bilim Dalı, Konya<br />

<strong>KOAH</strong>’ın tanımlaması son GOLD güncellemesinde de önemli<br />

oranda değiştirilmedi. Ancak hastalığın özelliklerini daha net<br />

tanımlayabilmek amacıyla kullanılan bazı ifadeler değiştirildi.<br />

Aşağıda yer alan tanımlama, rehberdeki tanımlamanın özünü<br />

değiştirmeden farklı bir cümle kalıbı ile tarafımdan oluşturulmuştur.<br />

“Zararlı partiküller ile gazların hava yollarında ve akciğerlerde<br />

anormal inflamatuar yanıtı ile birlikte ortaya çıkan <strong>KOAH</strong>; genellikle<br />

ilerleyici ve kalıcı hava akımı kısıtlanmasıyla karakterize olan,<br />

alevlenmeler ve komorbiditeler ile şiddeti artan önlenebilir ve<br />

tedavi edilebilir bir hastalıktır.”<br />

<strong>KOAH</strong>’ın her evresi için karakteristik özellikler (alevlenme, hospitalizasyon<br />

ve mortalite riskleri) iyi bilinmektedir. Ancak <strong>KOAH</strong> evrelemesinde<br />

temel olarak alınan postbronkodilatör beklenen değere<br />

göre FEV 1<br />

oranı nefes darlığı, egzersiz kısıtlanması ve yaşam kalitesinin<br />

göstergesi olarak kabul edilemez. Dolayısıyla tek başına<br />

postbronkodilatör FEV 1<br />

değerine dayalı evreleme sistemi uygun<br />

değildir. Bu nedenle GOLD <strong>2011</strong> ile spirometrik anormalliklerin<br />

yanı sıra hastaların semptomlarının ölçümüne ve alevlenme temelli<br />

olarak gelecekle ilgili risklere dayalı yeni bir değerlendirme sistemi<br />

geliştirilmiş ve bu sisteme yönelik olarak hastaları gruplara ayıran<br />

yeni bir sınıflandırma sistemi oluşturulmuştur. Tedavi algoritması<br />

da bu sınıflandırmaya yönelik<br />

olarak gruplandırılmıştır.<br />

Böylece <strong>KOAH</strong> tedavisi sadece<br />

semptomları azaltmaya yönelik<br />

girişimlerle sınırlı kalmayıp aynı<br />

zamanda gelecekte oluşabilecek<br />

riskleri önlemeye yönelik<br />

çabaları da içerecektir. Yeni<br />

tedavi algoritmasının getirdiği<br />

önemli bir yenilik de tedavi<br />

seçeneklerinin hasta merkezli<br />

olarak hastanın ihtiyaçlarına<br />

göre ayarlanabilmesidir.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 11


DEĞERLENDİRME<br />

<strong>KOAH</strong>’ta semptomlar, spirometrik evreleme ve gelecekteki alevlenme risklerinin kullanıldığı<br />

gruplama sistemi<br />

Semptomlar, Spirometrik Sınıflandırma ve Gelecekteki Alevlenme<br />

Riski arasındaki Bağlantı<br />

Risk<br />

(Hava Akımı Kısıtlanması GOLD Sınıflandırması)<br />

4<br />

3<br />

2<br />

1<br />

(C)<br />

(A)<br />

(D)<br />

(B)<br />

≥2<br />

1<br />

0<br />

Risk<br />

(Alevlenme Öyküsü)<br />

mMRC < 2<br />

CAT < 10<br />

mMRC ≥ 2<br />

CAT ≥ 10<br />

Semptomlar<br />

(mMRC ya da CAT skoru)<br />

Grup A: Düşük risk, az semptomlar<br />

GOLD 1 veya GOLD 2 (hafif veya orta) hava akımı kısıtlanması ve/veya<br />

≤1 alevlenme/yıl ve mMRC


DEĞERLENDİRME<br />

mMRC (Modified Medical Research Council) Dispne Skalası<br />

Evre Nefes Darlığı (Tanımlama)<br />

0 Sadece ağır egzersizde nefes darlığı<br />

1 Düz yolda hızlı yürüme ve hafif yokuşta tırmanırken nefes darlığı<br />

2 Düz yolda yürüme esnasında nefes darlığı nedeniyle yaşıtlarından geride kalma veya nefes darlığını<br />

azaltmak için arada durma ihtiyacı hissetme<br />

3 Düz yolda birkaç dakika yürümede nefes darlığı<br />

4 Evden dışarıya çıkamamak ve giyinirken dahi nefes darlığı hissetmek<br />

Adınız:<br />

Bugünün Tarihi:<br />

<strong>KOAH</strong>’ınız ne durumda? <strong>KOAH</strong> Değerlendirme Testini<br />

uygulayın<br />

Bu anket, <strong>KOAH</strong>'ın sağlığınıza ve günlük yaşamınıza olan etkisinin değerlendirilmesinde size ve sağlık çalışanına<br />

yardımcı olacaktır. Cevaplarınız ve test puanınız, siz ve sağlık çalışanınız tarafından hastalığınızın tedavisinde<br />

gelişme sağlamak ve bundan en fazla faydayı elde etmeniz için kullanılabilir.<br />

Aşağıdaki her madde için, şu andaki durumunuzu en iyi tanımlayan kutuya (X) işareti koyun. Her soru için sadece bir<br />

cevap seçtiğinizden emin olun.<br />

Örnek: Çok mutluyum<br />

0 1 2 3 4 5<br />

Çok kederliyim<br />

SKOR<br />

Hiç öksürmüyorum 0 1 2 3 4 5<br />

Sürekli öksürüyorum<br />

Akciğerlerimde hiç balgam<br />

yok<br />

0 1 2 3 4 5<br />

Akciğerlerim tamamen<br />

balgam dolu<br />

Göğsümde hiç<br />

tıkanma/daralma<br />

hissetmiyorum<br />

0 1 2 3 4 5<br />

Göğsümde çok daralma var<br />

Yokuş veya bir kat<br />

merdiven çıktığımda<br />

nefesim daralmıyor<br />

0 1 2 3 4 5<br />

Yokuş veya bir kat merdiven<br />

çıktığımda nefesim çok<br />

daralıyor<br />

Evdeki hareketlerimde hiç<br />

zorlanmıyorum<br />

0 1 2 3 4 5<br />

Evdeki hareketlerimde çok<br />

zorlanıyorum<br />

Akciğerlerimin durumuna<br />

rağmen evimden dışarı<br />

çıkmaya çekinmiyorum<br />

0 1 2 3 4 5<br />

Akciğerlerimin durumu<br />

nedeniyle evimden dışarı<br />

çıkmaya çekiniyorum<br />

Rahat uyuyorum<br />

0 1 2 3 4 5<br />

Akciğerlerimin durumu<br />

nedeniyle rahat<br />

uyuyamıyorum<br />

Kendimi çok güçlü/enerjik<br />

hissediyorum<br />

0 1 2 3 4 5<br />

Kendimi hiç güçlü/enerjik<br />

hissetmiyorum<br />

<strong>KOAH</strong> Değerlendirme Testi ve CAT logosu, GlaxoSmithKline<br />

şirketler grubunun ticari markalarıdır.<br />

© 2009 GlaxoSmithKline. Bütün hakları saklıdır.<br />

TOPLAM SKOR<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 13


DEĞERLENDİRME<br />

<strong>KOAH</strong>’TA FARMAKOLOJİK TEDAVİ<br />

GRUP İLK SEÇENEK İKİNCİ SEÇENEK ALTERNATİF*<br />

A SAAC prn veya LAAC veya Teofilin<br />

SABA prn<br />

LABA veya<br />

SABA+SAAC<br />

B LAAC veya LAAC+LABA Teofilin<br />

LABA<br />

SABA +/veya SAAC<br />

C İKS + LAAC+LABA Teofilin<br />

LABA veya LAAC<br />

SABA +/veya SAAC<br />

PDE4 inh. (endikasyonda)<br />

D İKS + İKS+(LAAC+LABA) Teofilin<br />

LABA veya LAAC veya SAB +/veya SAAC<br />

İKS+(LABA + PDE4 inh.)<br />

Karbosistein<br />

veya<br />

LAAC+PDE4 inh<br />

veya<br />

İKS+LAAC<br />

veya<br />

LAAC+LABA<br />

İKS: İnhaler kortikosteroid, PDE4 inh.: Fosfodiesteraz 4 inhibitörü<br />

LAAC: Uzun etkili antikolinerjik, LABA: Uzun etkili beta-2 agonist<br />

SAAC: Kısa etkili antikolinerjik, SABA: Kısa etkili beta-2 agonist<br />

(*): İlaçlar diğer tedavi seçeneklerine eklenebilir veya tek kullanılabilir.<br />

Tedavi algoritması hakkında kişisel düşüncelerimi<br />

de sizlere bu paragrafta aktarmak istiyorum.<br />

Algoritmada dipnot olarak alternatif tedavi<br />

seçeneklerinin birinci ve ikinci seçeneklere ek<br />

olarak kullanılabileceği gibi tek olarak da kullanılabilecekleri<br />

belirtilmiştir. Ancak düz yolda<br />

yürümenin dahi nefes darlığı yarattığı Grup B ve<br />

Grup D hastalarında teofilinin tek başına kullanılması<br />

yeterli semptomatik düzelme sağlayamaz.<br />

Diğer yandan rehberde uzun etkili bronkodilatörlerin<br />

kısa etkili olanlara tercih edilmesi<br />

gerektiği tavsiyesi yer almasına rağmen alternatif<br />

tedavi seçenekleri içinde yer alan kısa etkili<br />

inhaler ilaçların tek başlarına semptomatik olan<br />

ve/veya spirometrik olarak Evre 3 ve 4 grupları<br />

içinde bulunan hastalara önerilmesi de yine bir<br />

tartışma konusu yaratmaktadır. Fosfodiesteraz 4<br />

inhibitörü olan roflumilastın klinik çalışmalardan<br />

elde edilen verileri dikkate alındığında, bu ilacın<br />

Grup C ve D hastalarda gelecekte ilk seçenekler<br />

arasına gireceğini düşünüyorum. Yine bu veriler<br />

nedeniyle roflumilastın Grup C hastalarında<br />

alternatif tedavi olarak değil ikinci seçenek grubuna<br />

dahil edilmesi gerektiği kanaatindeyim.<br />

Diğer bir geliştirilmesi gereken nokta da <strong>KOAH</strong><br />

fenotiplerine göre tedavilerin modifiye edilmesidir.<br />

Spirometrik evrelemeye bakılmaksızın kronik<br />

bronşit ve/veya sık alevlenmelerle seyreden<br />

fenotiplerde İKS tedavisinin uygulanabileceği<br />

de tavsiyeler arasında yer alabilirdi.<br />

Stabil <strong>KOAH</strong> tedavisinden amaçlananlar iki başlık<br />

altında toplanmaktadır.<br />

• Semptomları azalt<br />

– Semptomları azalt<br />

– Egzersiz toleransını artır<br />

– Yaşam kalitesini düzelt<br />

• Riskleri azalt<br />

– Hastalığın progresyonunu önle<br />

– Alevlenmeleri önle ve tedavi et<br />

– Mortaliteyi azalt<br />

GOLD <strong>2011</strong>’de tedavide dikkat çekilen önemli<br />

başlıklar aşağıdaki gibi özetlenebilir.<br />

• Sigara içmeye devam edenlerde sigaranın<br />

bırakılması için farmakoterapi ve nikotin replasman<br />

tedavisi gerekli olabilir.<br />

• Farmakolojik tedavi semptomlar ile alevlenme<br />

sıklığı ve şiddetini azaltır, yaşam kalitesini<br />

ve egzersiz toleransını artırır. Farmakoterapi<br />

14 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DEĞERLENDİRME<br />

uzun dönemde akciğer fonksiyonları kaybını<br />

yavaşlatmaz.<br />

• Her farmakolojik tedavi hastaya spesifik, şiddete<br />

yönelik ve hastanın yanıtına göre planlanmalıdır.<br />

• İnfluenza ve pnömoni aşıları her hastaya<br />

uygulanmalıdır. İnfluenza aşısı alt solunum<br />

sistemi enfeksiyonlarına bağlı hastaneye yatış<br />

gibi ciddi hastalıkları ve ölüm riskini azaltabilir.<br />

Aşılar yaşlı, ağır evrede bulunan veya kardiyak<br />

komorbiditesi bulunan hastalarda çok<br />

daha etkilidir.<br />

• Uzun etkili beta-2 agonistler ve antikolinerjikler<br />

kısa etkililer yerine tercih edilmelidir.<br />

• Yüksek alevlenme riski olan hastalarda uzun<br />

süreli İKS uzun etkili bronkodilatör ilaçlara<br />

eklenmelidir.<br />

• Fosfodiesteraz inhibitörü olan roflumilast<br />

FEV 1<br />


BİR ÇALIŞMA<br />

ÖZETİ<br />

Prof. Dr. Arzu Mirici<br />

Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi Göğüs Hastalıkları<br />

Anabilim Dalı, Çanakkale<br />

<strong>KOAH</strong> Alevlenmelerinden<br />

Sonra Pulmoner<br />

Rehabilitasyon<br />

Puhan MA, Gimeno-Santos E, Scharplatz M, Troosters T, Walters EH, Steurer J.<br />

Pulmonary rehabilitation following exacerbations of chronic obstructive pulmonary disease<br />

The Cochrane Review <strong>2011</strong>;1-42<br />

Sağlık çalışanlarının kronik obstrüktif akciğer hastalığı (<strong>KOAH</strong>) ile<br />

en sık karşılaştıkları dönem alevlenme dönemleridir. Bu dönemin<br />

hem hastalanma ve ölüm hem de maliyet açısından önemli değişikliklere<br />

yol açtığı bilinmektedir. Öte yandan pulmoner rehabilitasyon<br />

yaklaşımlarının <strong>KOAH</strong> tedavisindeki yeri son yıllarda daha<br />

belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Ancak alevlenme dönemlerinin<br />

ardından yapılan rehabilitasyon girişimleri yeterince incelenmemiştir.<br />

Bu yazıda <strong>KOAH</strong> alevlenmesi nedeniyle hastaneye başvuran<br />

kişilerin alevlenme sonrasında pulmoner rehabilitasyon programlarına<br />

alınmalarının etkilerini araştıran çalışmaların toplu bir<br />

değerlendirmesini görüyoruz.<br />

<strong>KOAH</strong> alevlenmelerinden sonra uygulanan rehabilitasyon çalışmalarının<br />

sonuçlarını değerlendirmek amacıyla kapsamlı veri<br />

tabanlarından ve COCHRANE çalışma kayıtlarından yararlanılmıştır.<br />

Değerlendirmede birincil amaç, alevlenme nedeniyle tekrar<br />

hastaneye başvurmayı belirlemektir. İkincil amaçlar ise; sağlığa<br />

bağlı yaşam kalitesi, ölüm, alevlenme hızı, poliklinik başvurusu,<br />

hastanede yatış süresi, yürüme testleriyle ölçülen fonksiyonel<br />

egzersiz kapasitesi, maksimal egzersiz kapasitesi uygulamalarının<br />

yan etkiler ve maliyet konuları olmuştur.<br />

Bu derlemede 9 çalışmada toplam 432 hastaya alevlenme sonrasında<br />

yapılan herhangi bir pulmoner rehabilitasyon yaklaşımının<br />

sonuçları analiz edilmiştir. Tüm olgularda önerilen pulmoner<br />

rehabilitasyon programını tamamlama oranı %40-94 arasında,<br />

16 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


BİR ÇALIŞMA<br />

ÖZETİ<br />

ortalama %77 oranında gerçekleşmiştir. Birincil<br />

amaç olarak, yeniden hastane başvurusuna<br />

bakıldığında; 25 hafta boyunca pulmoner rehabilitasyona<br />

alınmayan kontrol grubundaki her<br />

100 hastadan 40’ı tekrar hastaneye başvururken,<br />

rehabilitasyon uygulanan grupta her 100<br />

hastadan 13’ü tekrar hastaneye başvurmuştur<br />

(Şekil 1).<br />

Ölüm oranları değerlendirildiğinde ise farklı<br />

çalışmalarda 3-48 ay (ortalama 10.7 hafta) izlenen<br />

olgularda alevlenme sonrası rehabilitasyonun<br />

ölüm oranlarını da anlamlı şekilde azalttığı<br />

gösterilmiştir. Kontrol grubunda her 100 hastanın<br />

29’u takip süresinde yaşamını kaybederken,<br />

rehabilitasyon grubunda her 100 hastanın 10’u<br />

yaşamını kaybetmiştir. Başka bir deyişle rehabilitasyona<br />

almak her yüz hastada 19 hastanın<br />

yaşamına devamını sağlayabilmektedir (Şekil 2).<br />

Pulmoner rehabilitasyonun yaşam kalitesine etkisini<br />

değerlendirmek amacıyla çeşitli anketler kullanılmaktadır.<br />

Bu derlemede toplam 259 olguda<br />

CRQ (kronik solunum anketi) kullanan beş çalışma<br />

ile 128 olgunun yer aldığı SGRQ (St. George<br />

Solunum Anketi) kullanan üç çalışma ele alınmıştır.<br />

Kronik solunum anketi kullanan çalışmalarda,<br />

alevlenme döneminden sonra rehabilitasyon<br />

uygulananlarda, hem yorgunluk (0.16’ya 1.45),<br />

hem dispne (0.35’e 1.58) hem de totalde, kontrol<br />

grubuna göre anlamlı fark saptanmıştır.<br />

SGRQ anketi kullanan üç çalışmanın analizi sonucunda<br />

semptom bölümü dışında kalan etki<br />

(-13.94 birim fark), aktivite sınırlaması (-9.94 birim<br />

Şekil 1 Taburcu edildikten sonraki 25 hafta boyunca pulmoner rehabilitasyon programına alınmayan<br />

her 100 hastanın 40’ı tekrar hastaneye yatırılırken, bu oran pulmoner rehabilitasyon programına<br />

alınan her 100 hastada 13 olarak gerçekleşmiştir.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 17


BİR ÇALIŞMA<br />

ÖZETİ<br />

Şekil 2 107 haftalık takip boyunca pulmoner rehabilitasyon programına alınmayan her 100 hastanın 29’u<br />

yaşamını kaybederken, pulmoner rehabilitasyona alınan her 100 hastanın 10’u yaşamını kaybetmiştir.<br />

fark) ve total skorda (-9.88 birim fark) çalışma<br />

grubunda anlamlı derecede daha iyi sonuçlar<br />

alınmıştır. Semptom bölümünde ise SGRQ’de<br />

tedavi öncesi ve sonrası karşılaştırıldığında<br />

anlamlı sonuç için ulaşılması gereken 4 birimlik<br />

iyileşmeye ulaşılamamıştır. Hatta bir çalışmada<br />

semptom açısından artış olduğu gösterilmiştir.<br />

Egzersiz performansı, 300 hastada yürüme<br />

mekik testi ve 128 hastada altı dakika yürüme<br />

testi ile değerlendirilmiştir. Yürüme mekik testi<br />

yapılan olgularda rehabilitasyon uygulanan<br />

grupta, standart tedavi ile karşılaştırıldığında<br />

64-215 metre arasında artış saptanmakla birlikte,<br />

iki çalışmada rehabilitasyon grubunda 2-15<br />

metre arasında değişen azalmalar görülmüştür.<br />

Yan etki değerlendirmesi yapılan 168 olguda<br />

yan etkiye rastlanmadığı bildirilmektedir.<br />

Sonuç olarak, alevlenme sonrasında pulmoner<br />

rehabilitasyon uygulamaları tekrar hastaneye<br />

başvurmayı ve ölüm oranını azaltmakta, yaşam<br />

kalitesi ve egzersiz performansını olumlu yönde<br />

etkilemektedir. İncelenen çalışmaların hiçbirinde<br />

rehabilitasyon uygulamalarına bağlı yan etki<br />

gözlenmemiştir.<br />

18 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


RÖPORTAJ<br />

Uzman Fizyoterapist<br />

Gökşen Kuran<br />

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı,<br />

İstanbul<br />

Pulmoner Rehabilitasyon<br />

ve <strong>KOAH</strong><br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: Merhaba. Söyleşiyi kabul ettiğiniz<br />

için teşekkür ederim. Pulmoner rehabilitasyon programına katılmış<br />

bir <strong>KOAH</strong> ve bronşektazi hastası olarak sizinle bu söyleşiyi<br />

yapmak istedik. Kaç yıldır <strong>KOAH</strong> ve bronşektazi hastasısınız?<br />

Fahrettin Bulut: Şikayetlerim vardı ama 2003’te tanı kondu.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: Kaç yıl sigara kullandınız? Hâlâ içiyor<br />

musunuz?<br />

Fahrettin Bulut: On iki-13 yıl kullandım. Bırakalı 16 yıl oldu.<br />

Sürekli öksürük şikayetim oldu. Doktor sigarayı bırakmam<br />

gerektiğini söyledi. Üç ay düşündüm. Sonra da kendi kendime<br />

“Doktor bana söylediyse bir sebebi vardır” diye düşündüm ve<br />

sigarayı bıraktım.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran:<br />

Hastalığınızı ilk olarak nasıl fark<br />

ettiniz?<br />

Fahrettin Bulut: Çalışırken<br />

öksürük, balgam, baş ağrısı ve<br />

nefes darlığım oluyordu. Bu<br />

şikayetlerle doktora gittim.<br />

Doktor ciğerlerimde iki taraflı<br />

yara olduğunu söyledi.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran:<br />

Nefes darlığınız özellikle ne<br />

zaman ortaya çıkıyordu?<br />

Fahrettin Bulut: Dönerci ustasıydım.<br />

İş sırasında nefes darlığım<br />

oluyordu. Malulen emekli<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 19


RÖPORTAJ<br />

olmak zorunda kaldım. Şu anda özellikle yokuş<br />

çıkarken nefes darlığım oluyor.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: Öksürük ve balgamınız<br />

çok muydu?<br />

Fahrettin Bulut: Konuşurken bile ara ara öksürüğüm<br />

oluyordu. Şu anda öksürüğüm de balgamım<br />

da azaldı. Sabah kalkıp lavaboya gittiğimde<br />

öksürüğüm ve balgamım oluyordu. Çay bardağının<br />

yarısı kadar balgam çıkarıyordum.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: Sık sık acile başvurmak<br />

veya hastaneye yatmak zorunda kalıyor<br />

muydunuz?<br />

Fahrettin Bulut: Her yıl kış aylarında hastanede<br />

yatmak zorunda kalıyordum. Acile gidip rahatlatıcı<br />

almak zorunda kalıyordum.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: Pulmoner rehabilitasyon<br />

programı sonrasında kendinizde ne gibi<br />

değişiklikler hissettiniz?<br />

Fahrettin Bulut: Bayağı değişiklik hissettim.<br />

Daha iyiyim ve rahatım. Öğrettiğiniz tekniklerle<br />

balgamımı daha rahat atabiliyorum. Daha rahat<br />

nefes alabiliyorum. Bazen kendimi deniyorum,<br />

biraz daha fazla yürümeye çalışıyorum. Öncesine<br />

göre daha rahat yürüyebiliyorum.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: PR sonrası nefes<br />

darlığı ile başa çıkabiliyor musunuz?<br />

Fahrettin Bulut: Nefes darlığım olduğunda<br />

bana gösterdiğiniz rahatlatıcı egzersizleri yapıyorum.<br />

Daha çabuk rahatlıyorum.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: Fizyoterapi sonrası<br />

balgam çıkarmanız kolaylaştı mı?<br />

Fahrettin Bulut: Çok kolaylaştı. Çok zorlanmadan<br />

balgamımı atabiliyorum.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: Egzersiz kapasitenizin<br />

arttığını hissediyor musunuz?<br />

Fahrettin Bulut: Evet kesinlikle.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: İşlerinizi yaparken<br />

yorgunluk hissinizde azalma oldu mu?<br />

Fahrettin Bulut: Ev içerisinde zaten daha basit işler<br />

yapıyorum. Onları yaparken öncesine göre daha<br />

rahatım. Alışverişimi de kendim yapabiliyorum.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: Acil başvurularınız<br />

ve hastane yatışlarınızda değişiklik oldu mu?<br />

Fahrettin Bulut: Artık yalnızca normal kontrollerime<br />

geliyorum. Acile eskisi kadar çok gitmek<br />

zorunda kalmıyorum.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: Sizce bu programın<br />

hayatınızdaki en belirgin etkisi neydi?<br />

Fahrettin Bulut: Balgamımı daha rahat atıyorum,<br />

nefes darlığım azaldı. Bu beni çok rahatlatıyor.<br />

Fizyoterapist Gökşen Kuran: <strong>KOAH</strong>’lı hastalara<br />

PR programına katılmalarını önerir misiniz?<br />

Fahrettin Bulut: Tabii, kesinlikle öneririm. Ben<br />

çok faydasını gördüm. Diğer hastaların da bundan<br />

faydalanmalarını isterim.<br />

20 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

UZUN SÜRELİ OKSİJEN TEDAVİSİ<br />

ALTINDA OLAN <strong>KOAH</strong><br />

HASTALARININ UZUN DÖNEM<br />

TAKİBİ<br />

Hazırlayan: Prof. Dr. Hakan Günen<br />

Long-term follow-up of COPD patients on<br />

long-term oxygen treatment<br />

Gülbaş G, Günen H, İn E, Kılıç T<br />

IJCP <strong>2011</strong>:In press<br />

Ciddi hipoksemisi olan <strong>KOAH</strong> hastalarında<br />

uzun süreli oksijen kullanımı (USOT) tüm rehberlerce<br />

önerilmektedir. Bu tip hastalarda uzun<br />

süreli oksijen kullanımının yaşam süresini uzattığı<br />

düşünülmektedir. Konu hakkındaki tüm bilgiler<br />

yaklaşık 30 yıl önce az sayıda hasta üzerinde<br />

yapılan ve metodolojik problemleri olan iki<br />

çalışmaya (MRC ve NOTT çalışmaları) dayanmaktadır.<br />

Etik nedenlerden dolayı bu çalışmaların<br />

bulguları daha ileri çalışmalarla test edilememiştir.<br />

Bu çalışma USOT tedavisi reçete edilen hastalardan<br />

bu tedaviyi uygun kullananlarla uygun<br />

kullanmayanların uzun dönem takiplerinde<br />

yaşam süreleri açısından karşılaştırılması amacı<br />

ile planlanmıştır. Ciddi hipoksemisi olup da<br />

(PaO 2<br />

≤ 55 mmHg veya SaO 2<br />

≤ 88; PaO 2<br />

56-59<br />

mmHg veya SaO 2<br />

89 olup da hematokrit>55<br />

veya konjestif kalp yetmezliği veya pulmoner<br />

hipertansiyonu olanlar) oksijen konsantratörü<br />

reçete edilen tüm hastalar çalışmaya dahil edildi<br />

(n=267). Hastaların başlangıca ait demografik,<br />

hematolojik, biyokimyasal değerleri ile arter<br />

kangazı ve solunum fonksiyon testi bilgileri kaydedildi.<br />

Hastalar günlük ortalama oksijen konsantratörü<br />

kullanım sürelerine göre üç gruba<br />

ayrıldılar. Grup 1’in hiç kullanmayan hastalardan,<br />

Grup 2’nin 15 saatten az kullanan hastalardan,<br />

Grup 3’ün ise 15 saat ve daha fazla kullanan<br />

hastalardan oluşturulması planlandı. Daha<br />

sonra hastalar beş yıl süre ile sağkalım yönünden<br />

takip altına alındı.<br />

Çalışmayı 228 hasta tamamladı. Grup 1’deki<br />

hasta sayısı 55, Grup 2’deki hasta sayısı 112,<br />

Grup 3’teki hasta sayısı ise 61 idi. Tüm hastaların<br />

ortalama yaşı 69.6 idi ve %14’ü kadın hastalardan<br />

oluşuyordu. Grup 2’deki hastalar günde<br />

ortalama 6.7 saat oksijen kullanırken, Grup 3’teki<br />

hastalar 18.1 saat oksijen kullandılar. Tüm hastalar<br />

için ortalama takip süresi 27.8 ay olurken,<br />

medyan yaşam süresi 29 ay olarak hesaplandı.<br />

Sağ kalan hastalardaki en kısa takip süresi 24 ay<br />

olarak gerçekleşti. Gruplar medyan yaşam sürelerine<br />

göre analiz edildiğinde Grup 1’deki hastaların<br />

medyan yaşam süresi 19.5 ay, Grup 2’dekilerin<br />

32.5 ay ve Grup 3’tekilerin ise 30 ay olarak<br />

bulundu. Kaplan-Meier analizine göre beş yıllık<br />

takip süreleri göz önüne alındığında gruplar arasında<br />

mortalite oranları bakımından belirgin fark<br />

saptanmadı (Şekil 1). Sadece ilk iki yıllık takip<br />

süresi bakımından tekrar yapılan değerlendirmede<br />

Grup 2 ve 3 hastalar Grup 1 ile karşılaştırıldığında<br />

Grup 2’deki mortalitenin birinci ve ikinci yıl<br />

sonunda Grup 1’e göre istatistiki olarak daha iyi<br />

olduğu belirlendi (sırası ile p=0.027 ve p=0.047).<br />

Grup 1 ve Grup 3 ilk iki yıllık yaşam oranları bakımından<br />

karşılaştırıldığında ise istatistiki olarak<br />

anlamlı olmasa da muhtemelen hasta sayısının az<br />

olmasından dolayı Grup 3 lehine anlamlı olmaya<br />

doğru bir trend görüldü (sırası ile p=0.11 ve<br />

p=0.093). Cox regresyon analizi ile çalışmaya alınan<br />

hasta gruplarında mortalite üzerine etkili bir<br />

parametre saptanamadı.<br />

Oksijen konsantratörü kullanım gereksinimi olan<br />

ciddi hipoksemili <strong>KOAH</strong>’lı hastaların yaklaşık<br />

%75’i beş yıl içerisinde hayatını kaybetmişlerdir.<br />

Beş yıllık uzun vadede oksijen kullanımının<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda sağkalım yönünden olumlu<br />

bir katkısı tespit edilememiştir. Düzenli ve<br />

düzensiz oksijen kullanımları arasında sağkalım<br />

yönünden fark saptanmazken, ilk iki yıllık sürede<br />

düzenli veya düzensiz de olsa oksijen konsantratörü<br />

kullananların sağ kalma ihtimali hiç kullanmayanlara<br />

göre daha yüksek bulunmuştur. Bu<br />

çalışmanın bulgularının randomize gruplar içeren<br />

yeni çalışmalarla desteklenmesi gerektiği<br />

düşünülmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 21


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

<strong>KOAH</strong>’TA Ω3 VE Ω6 YAĞ ASİDİ<br />

ALIMI İLE SERUM İNFLAMATUAR<br />

BELİRTEÇLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ<br />

Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Gazi Gülbaş<br />

Association between Ω3 ve Ω6 fatty acid intakes<br />

and serum inflammatory markers in COPD<br />

de Batlle J, Sauleda J, Balcells E, Gomez FP,<br />

Mendez M, Rodriguez E, Barreiro E, Ferrer JJ,<br />

Romieu I, Gea J, Antό JM, Aymerich JG,<br />

PAC-COPD Study Group<br />

Journal of Nutritional Biochemistry <strong>2011</strong>; Article in<br />

press.<br />

<strong>KOAH</strong>, sigaranın artırdığı inflamasyon ve oksidatif<br />

stres ile ilişkili kompleks kronik inflamasyonla<br />

karakterize bir hastalıktır. Bu kalıcı inflamatuar<br />

durum, sadece akciğerler ile sınırlı olmayıp,<br />

akciğer dışı organ ve dokuları da içermektedir.<br />

<strong>KOAH</strong> alevlenmeleri süresince sistemik inflamatuar<br />

belirteçlerin düzeyinin artışı, <strong>KOAH</strong> gelişiminde<br />

inflamatuar oluşumun anahtar rol oynadığını<br />

gösterir.<br />

Ω3 ve Ω6 yağ asitlerinin dahil olduğu poliansatüre<br />

yağ asitlerinin (PAYA) diyetle alımının<br />

<strong>KOAH</strong>’taki kalıcı inflamasyonu modüle edebileceği<br />

bir hipotezdir. Ancak şimdiye kadar bu<br />

hipotez test edilmemiştir. Ω3 yağ asitlerinin<br />

çoğunlukla antiinflamatuar aktiviteyi artırdığı<br />

bilinir. Aksine, Ω6 yağ asitleri proinflamatuar<br />

eikosanoidlerin en belirgin prekürsörü olmasından<br />

dolayı, çoğunlukla proinflamatuar aktiviteyi<br />

artırır. Diyetle fazla miktarda Ω3 ve az miktarda<br />

Ω6 yağ asitlerinin alımının dolaşımda daha<br />

düşük inflamatuar mediatör düzeyine yol açabileceği<br />

savunulmaktadır.<br />

Ocak-2004 ile Mart 2006 tarihleri arasında,<br />

İspanya’daki dokuz üniversite hastanesinden<br />

taburcu edildikten sonraki dönemde en az üç ay<br />

klinik olarak stabil ve post-bronkodilatör 1. saniyedeki<br />

zorlu ekspiratuar volümün zorlu vital kapasiteye<br />

(FEV 1<br />

/FVC) oranı


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

Çalışma klinik olarak stabil 250 <strong>KOAH</strong>’lı hastada<br />

ilk defa diyetle Ω3 ve Ω6 yağ asitlerinin alımının<br />

serum inflamatuar belirteçleriyle ilişkisini göstermiştir.<br />

Spesifik olarak, diyetle AA (proinflamatuar,<br />

Ω6 yağ asidi) alımı, serum IL-6 ve CRP düzeyinde<br />

artmış risk ile ilişkili iken, diyetle yüksek<br />

miktarda ALA (anti-inflamatuar, Ω3 yağ asidi)<br />

alımı serum TNF-α düzeyinde yükselme riskini<br />

azaltma ile ilişkili bulundu.<br />

Bu çalışmadaki ALA alımı ile TNF-α arasındaki<br />

ters orantılı ilişki, sağlıklı bireylerle kardiyovasküler<br />

hastalığı olan bireyler arasında yapılan bir<br />

kardiyoloji çalışması ile uyumlu idi.<br />

Proinflamatuar mediatörlerle, diyet Ω6 yağ asitleri<br />

arasındaki ilişki oldukça karışık ve kolay tahmin<br />

edilebilir olmamasına rağmen, çalışma<br />

sonuçları Ω6 yağ asitlerinin proinflamatuar olabileceği<br />

varsayımı ile uyumlu bulunmuştur.<br />

Hollanda’da yürütülen 25 yıllık bir prospektif<br />

çalışmada, Ω3 yağ asitleri arasında bir ilişki bulunamamasına<br />

rağmen, LA alımı ile kronik solunum<br />

yolu hastalıkları insidansı arasında artmış<br />

bir risk bulunmuştu (RR=1.55, %95 GA=1.11-<br />

2.16). Şaşırtıcı şekilde, gıdalarla sadece Ω3 yağ<br />

asitlerinin alımı azaldığında, Ω6 yağ asitlerinin<br />

proinflamatuar aktivitesinin ortaya çıktığını gösteren<br />

kesitsel çalışmalar vardır.<br />

Farklı tip PAYA kaynaklı pro- ve anti-inflamatuar<br />

mediatörlerin üretimi ile ilgili biyokimyasal kanıtlar,<br />

bu çalışmanın bulgularını desteklemektedir.<br />

EPA ve DHA çeşitli yollarla antiinflamatuar aktiviteye<br />

aracılık ederler. Bu yollardan biri, Ω3 yağ<br />

asitlerinin lipid membrana bağlanarak veya<br />

direkt lipooksijenaz ve siklooksijenaz için substrat<br />

olarak biyoaktif mediatörlerin daha az sentezlenmesine<br />

yol açarak, AA metabolizmasının<br />

inhibisyonuna neden olmasıdır. İlave olarak,<br />

EPA ve DHA, sitokin ekspresyonunun azalmasına<br />

yol açan, NF-κβ DNA-bağlayıcı proinflamatuar<br />

aktivitesini azaltır. LA’nın dönüşümü ile de<br />

oluşan AA, proinflamatuar aktiviteleri baskın<br />

eikosanoidlerin (prostaglandinler, prostasiklinler,<br />

tromboksanlar ve lökotrienler) en belirgin<br />

prekürsörüdür. Gerçi lipoksinler ve resolvinler<br />

gibi antiinflamatuar aktiviteye sahip mediatörler<br />

de AA kaskatından kaynaklansa da, bunlar kaskadın<br />

küçük bir parçasını oluşturur.<br />

Diyetle PAYA alımı ile IL-8 arasında bir ilişkinin<br />

bulunamamış olması, bu sitokinin spesifik fonksiyonu<br />

ile açıklanabilir. IL-8, nötrofillerin birikimi<br />

ve aktivasyonu için gerekli olan güçlü kemoatraktandır.<br />

IL-8 sigara içen amfizemlilerin bronkoalveoler<br />

lavaj (BAL) sıvısında daha önce artmış<br />

bulunmuştur. Bu nedenle IL-8’in sistemik inflamatuar<br />

belirteç olmaktan ziyade lokal olabileceği<br />

düşünülebilir.<br />

Sadece yağ asitlerinin düzeyinden ziyade Ω3 ve<br />

Ω6 yağ asitlerinin oranını değerlendirmek daha<br />

doğru olacaktır. Bu çalışma ALA/LA ve EPA/AA<br />

oranları ile inflamatuar belirteçler arasındaki 8<br />

ilişkiden 7’sini kurgulanmış hipotezle uyumlu<br />

buldu. Ancak sonuçların hiçbirinde istatistiksel<br />

anlamlılık tespit edilemedi. DHA/AA oranı ile<br />

TNF-α düzeyi arasında ters orantı vardı ve fark<br />

istatistiksel olarak anlamlıydı.<br />

Çalışmanın sınırlayıcılarına (a) bir gıda sıklık<br />

anketinin kullanımından dolayı diyetle alınan<br />

yağ asitlerinin tahmininde ölçüm hatası yapılması<br />

ihtimali, (b) çalışma hastalarının PAYA alım<br />

düzeyindeki değişkenliklerin düşük olması ve (c)<br />

kısa dönemde değişkenliğe sahip olabilen inflamatuar<br />

belirteçlerle ilgili tekrarlanabilir verilerin<br />

eksikliği dahil edilebilir.<br />

Sonuç olarak bu çalışma <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda<br />

diyetle Ω3 ve Ω6 yağ asitleri alımı ile inflamatuar<br />

belirteçler arasındaki ilişkiye ilk kanıtları sunmaktadır.<br />

Çalışmanın bazı sınırlayıcıları olduğu kabul<br />

edilmektedir. Bu bulguların diyet alışkanlıkları<br />

daha fazla değişkenlik gösteren çok sayıda<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hasta ile tekrarlanmasına ihtiyaç vardır.<br />

Gelecek araştırmalarda lokal ve sistemik inflamatuvar<br />

belirteçlerin her ikisi de değerlendirilmelidir.<br />

Böylesi bir yaklaşım <strong>KOAH</strong>’ta PAYA alımına<br />

kapsamlı bir bakış için imkan sağlayacaktır.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ | 23


LİTERATÜR<br />

ÖZETLERİ<br />

<strong>KOAH</strong>’LI HASTALARDA 6 DAKİKA<br />

YÜRÜME TESTİNİN<br />

TEKRARLANABİLİRLİĞİ<br />

Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Levent Cem Mutlu<br />

Reproducibility of 6-minute walking test in patients<br />

with COPD<br />

Hernandes NA, Wouters EFM, Meijer K,<br />

Annegarn J, Pitta F and Spruit MA<br />

Eur Respir J <strong>2011</strong>; 38: 261–267<br />

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (<strong>KOAH</strong>), hava<br />

akım kısıtlılığı, egzersiz intoleransı ve fiziksel<br />

inaktivite ile karakterize sistemik bir hastalıktır.<br />

Hastalığın ciddiyetini belirlemede genellikle<br />

hava akımı kısıtlılığının derecesi kullanılmakla<br />

birlikte, <strong>KOAH</strong>’ın ekstrapulmoner belirtilerini<br />

yansıtmada yetersiz kalmaktadır. Altı dakika<br />

yürüme testi <strong>KOAH</strong>’ın mortalite ve morbiditesi<br />

için belirleyici olabilen ucuz, basit ve güvenli bir<br />

testtir. Bununla birlikte öğrenme etkisi olabileceği<br />

öne sürülmektedir. Çalışmada birincil olarak<br />

6 dakika yürüme testinin tekrarlanabilirliği ve<br />

öğrenme etkisinin değerlendirilmesi, ikincil olarak<br />

da ikinci kez yapılan 6 dakika yürüme testindeki<br />

değişikliğe etkili olabilecek faktörlerin<br />

belirlenmesi hedeflenmiştir.<br />

Retrospektif, gözlemsel olan çalışmaya toplam<br />

1683 hasta dahil edilmiştir. GOLD kriterlerine<br />

göre <strong>KOAH</strong> tanılı, son üç ay içinde atak geçirmemiş,<br />

son iki yıl içinde pulmoner rehabilitasyon<br />

programına katılmamış, kardiyak veya nörolojik<br />

komorbiditesi olmayan hastalar çalışmaya kabul<br />

edilmiştir. İkinci kez yapılan 6 dakika yürüme testine<br />

katılmayan 169 hasta değerlendirmeye alınmamıştır.<br />

ATS kriterlerine göre ardışık günlerde<br />

yapılan 6 dakika yürüme testlerinde puls oksimetresi<br />

ile oksijen satürasyonu ve kalp hızı, modifiye<br />

Borg skalası ile de dispne ve bacak kas yorgunluğu<br />

değerlendirilmiştir. Hastaların solunum fonksiyon<br />

testleri, vücut kitle indeksleri, yağsız vücut<br />

kitle indeksleri ve BODE indeksleri hesaplanmıştır.<br />

Dispne derecesi MRC skalası ile, komorbiditeler<br />

Charlson indeksi ile değerlendirmeye alınmıştır.<br />

İlk yapılan 6 dakika yürüme testinde hastalar<br />

ortalama 391 metre yürürken, ikinci testte 418<br />

metre yürümüşlerdir. İkinci testte ortalama 27<br />

metrelik artış tespit edilmiştir. İlk testte hastaların<br />

%35’i 350 metrenin altında yürürken, ikinci testte<br />

bu oran %28’e düşmüştür. Hastaların %82’si<br />

ikinci testte daha fazla mesafe kat ederken,<br />

%28’i yürüme mesafesini tedavi etkisi kabul edilebilecek<br />

42 metrenin üzerinde artırmıştır. Diğer<br />

taraftan hastaların %6’sında yürüme mesafesi<br />

ikinci testte azalmıştır. Kadın ve erkek hastalar ve<br />

GOLD evrelerine göre yürüme mesafeleri karşılaştırıldığında<br />

gruplar arasında anlamlı fark<br />

bulunmamıştır. Bland ve Altman grafiğine göre<br />

ikinci testte yürüme mesafesinin arttığı doğrulanırken,<br />

6 dakika yürüme testi istatistiki olarak tekrarlanabilir<br />

bulunmuştur. Regresyon analizine<br />

göre iki test arasında 42 metre ve üzeri iyileşme<br />

sağlayanların, ilk testte 350 metreden az yürüyenler,<br />

<strong>KOAH</strong> dışında komorbidite bildirmeyenler<br />

ve BMI’sı 30 kg/m- 2 ’den az olanlar olduğu<br />

görülmüştür. Buna karşın ikinci testte daha az<br />

yürüme için hiçbir belirleyici bulunamamıştır.<br />

Oksijen desatürasyonu her iki testte de tekrarlanabilir<br />

bulunurken, kalp hızı, Borg dispne skoru,<br />

Borg bacak kas yorgunluğu skorları arasında ılımlı,<br />

kabul edilebilir farklar bulunmuştur.<br />

Çalışmada 6 dakika yürüme testi istatistiki olarak<br />

tekrarlanabilir bulunurken, hastaların büyük bir<br />

bölümünün ikinci testte yürüme mesafesini artırmış<br />

olmaları öğrenme etkisi olduğunu düşündürmektedir.<br />

Şimdiye kadar yapılan çeşitli çalışmalar<br />

öğrenme etkisini %2.6 ile %10 arasında bildirmişlerdir.<br />

Özellikle pulmoner rehabilitasyon programlarına<br />

alınan hastalarda tek test yapılması yanlış<br />

sonuçlara neden olabilmektedir. Mortalite ve<br />

morbiditenin değerlendirilmesinde de tek test<br />

yapılması yanıltıcı olabilir. Çalışmada ilk testte 350<br />

metrenin altında yürüyenlerin oranının %35’ten<br />

ikinci testte %28’e düşmesi, ilk testte %7’lik bir<br />

yanlış negatifliğe işaret etmektedir. Bu sonuç, klinik<br />

değerlendirmede en az iki test yapılması<br />

gerekliliğini göstermektedir. Sonuç olarak çalışmada<br />

fonksiyonel egzersiz kapasitesinin doğru<br />

olarak değerlendirilebilmesi için en az iki test<br />

yapılmasının gerekli olduğu ileri sürülmektedir.<br />

24 | <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!