Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Ekim•Kasım•Aralık 2017 | Yıl: 3 | Sayı: <strong>12</strong> | Fiyat: 10 TL<br />
Konya achieved the FIJET’s<br />
“GOLDEN APPLE AWARD”<br />
Saffet Emre Tonguç<br />
SABAHA KADAR<br />
DANSIN ADRESI<br />
İBİZA<br />
A NEW GRAPE HARVEST<br />
DESTINATION TO<br />
Turkish Tourism<br />
ALAŞEHİR, TÜRKİYE’NİN<br />
BAĞBOZUMU<br />
Avrupa’nın<br />
Oriental Başkenti:<br />
LIZBON<br />
Cennete direkt uçuş:<br />
ZANZİBAR<br />
Bulutların kıyısında<br />
DOĞU KARADENİZ<br />
YAYLALARI<br />
Safari rehberi, fotoğraf<br />
sanatçısı ve yazar<br />
PİGMELERLE DANS<br />
EDEN KADIN<br />
DESTİNASYONU<br />
OLUYOR...
#aceofmice<br />
www.ameistanbul.com<br />
ACE of<br />
M.I.C.E<br />
Uygulamasını<br />
İndirmeyi<br />
Unutmayın!<br />
21 - 23 Şubat 2018<br />
İstanbul Kongre Merkezi - ICC<br />
MICE SEKTÖRÜ<br />
5<br />
BİR ARAYA<br />
GELİYOR!<br />
KONGRE, TOPLANTI ve<br />
ETKİNLİK SEKTÖRÜ FUARI<br />
RAKAMLARLA AME’17<br />
● 15.000+ professional ziyaretçi ● 220 stantlı katılımcı ● 39 ülkeden 746 hosted buyer (satın alıcı)<br />
● 9.791 B2B (yüz yüze) görüşme ● 19 oturum, 35 konuşmacı ● 4.975 m² stant alanı<br />
● 3.410.242,00 değerinde iletişim kampanyası ● 160 sponsor & partner<br />
T:(+90) 216 465 95 56-57 F: (+90) 216 465 95 58 E: info@ameistanbul.com<br />
BU FUAR 5174 <strong>SAYI</strong>LI KANUN GEREĞİNCE TOBB İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR
EDİTÖR<br />
Türkiye’den butik turizm hareketleri<br />
CANAN TOPRAKKAYA<br />
tourmag@tourmag.com.tr<br />
<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi Ailesi<br />
olarak geçirdiğimiz son derece hareketli<br />
bir üç ayın ardından sizlerin<br />
karşısına çok renkli, dünyanın her<br />
noktasından haberlerle geldik. İki<br />
önemli başlık, dergimizin ve üstlendiğimiz<br />
turizm gazeteciliğinin mihenk<br />
taşını oluşturdu. Kapak dosyamıza<br />
Manisa’nın şirin ilçesi Alaşehir<br />
yerleşti. Bir bağbozumunun ardındaki<br />
derin misyonu Alaşehir Belediye<br />
Başkanı Dr. Gökhan Karaçoban’ın<br />
açık yürekli, samimi açıklamalarıyla<br />
sayfalarımıza taşırken, bir Türk insanı<br />
olarak çok gururlandık.<br />
İlçeye tıpkı bir CEO gibi bakabilen<br />
Başkan Karaçoban, “Üzümü yiyen bağını bize sorsun. Alaşehir’de üzüm rekoltesi<br />
350 bin ton civarında. Yaş üzüm ve kuru üzümün yarattığı iş hacmi<br />
ise, yaklaşık 2 milyar doları geçiyor” diyor ama bu şirin ilçede üzümün dışında<br />
kiraz, kestane, zeytin gibi ürünlerin de üretimi yapılıyor. Ayrıca Akdeniz’den<br />
Ege’ye ülkemizin diğer bölgelerindeki çeşitli şehirlerden gelen<br />
ürünler, Türkiye’nin Alaşehir’deki denize bağlantısı olmayan tek gümrüğünde<br />
ihraç edilmek üzere toplanıyor. Bunlarla birlikte Alaşehir’in yarattığı iş<br />
hacmi yaklaşık 2,5 milyar dolara ulaşıyor.<br />
İlçenin meyve ve sebze ihracatındaki stratejik konumuna ilave olarak sıcak<br />
su kaynaklarına sahip Alaşehir’deki Jeotermal Tesisler ise işin bir başka<br />
boyutu. Bu konu biraz tartışmalı... Çünkü üzüm bağlarının bu durumdan<br />
olumsuz etkileneceğini düşünenler azınlıkta değil... Başkan ise konuyla ilgili<br />
iktidarın mevcut enerji politikalarını onayladığını, doğal alternatif kaynaklardan<br />
biri olan jeotermal enerjiden elektrik üretiminin ülke geleceğine katkıda<br />
bulunduğunu, Alaşehir olarak çok daha fazla jeotermal elektrik üretmeye<br />
aday şirketleri karşılamaya hazır olduklarını dile getiriyor. Alaşehir’de<br />
faaliyet gösteren Akça Holding’in yüzde 18 ortağı ve Türkiye’de jeotermal<br />
enerji yatırımı yapan tek kamu kurumu olarak üstlendikleri öncü rollerini<br />
vurgulayan Karaçoban, “Sistemde bekçilik rolü üstleniyoruz. Ayrıca, jeotermal<br />
enerji kaynaklarından kurutma ve ısıtma gibi konularda yararlanarak seracılık<br />
başta olmak üzere üzüm ve diğer ürünlerin geleceğini teminat altına<br />
alıyor, iyi ve organik tarım uygulamalarını hayata geçirmeyi hedefliyoruz”<br />
ifadesini kullanıyor.<br />
Konya’ya Turizmin Oscar’ı kabul edilen ‘Altın Elma’ verildi. FIJET’e üye 33<br />
ülkenin oybirliğiyle aldığı kararda FIJET Türkiye Başkanı Delal Atamdede’nin<br />
yoğun çalışmaları etkili oldu. Kentteki tarihi değerleri ve somut<br />
olmayan kültürel mirasını korumadaki duyarlılığı nedeniyle verilen bu<br />
değerli ödül, Konya’da büyük ses getirdi ve ardından Konya Büyükşehir<br />
Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Kadir Topbaş’tan boşalan Dünya Belediyeler<br />
Birliği Başkanlığı’na getirildi. Kendisini kutluyor, başarılarının devamını<br />
diliyoruz.<br />
Burada bir parantez açıp, turizm güncesine dair bir bilgiyi paylaşmak istiyoruz.<br />
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Okan<br />
İbiş başkanlığındaki heyet; İspanya Eğitim, Kültür ve Spor Bakanlığı temsilcileriyle<br />
İspanya'nın başkenti Madrid'de "Geleneksel Zeytin ve Zeytinyağı<br />
Kültürü" adı altında çok uluslu dosyanın UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan<br />
Kültürel Mirasının Temsili Listesi'ne sunulması için değerlendirme toplantısı<br />
gerçekleştirdi. Toplantı neticesinde Geleneksel Zeytin ve Zeytinyağı<br />
Kültürü çokuluslu dosyası hazırlıklarının Türkiye’nin moderatörlüğünde yürütülmesi<br />
konusunda uzlaşıya varıldı. Görüldüğü gibi Türkiye, birbiri ardına<br />
yeni fikir ve ödüllerle dünya ülkeleri arasında turizm çerçevesinde misyoner<br />
bir paya sahip oluyor.<br />
Kış sayımızda ayrıca Zanzibar, Lizbon, İbiza, Barselona, Girona hakkında<br />
bilinmeyen pek çok satırarası bilgilerle seyahatlerinize notlar düşerken,<br />
ülkemizin yedi bölgesinden haberlerimizle yerel yöneticilerimizin çalışmalarına<br />
mercek tutuyor ve onların bizzat katılarak gördüğümüz turizm adına<br />
gerçekleştirdikleri çalışmalarını yürekten alkışlıyoruz.<br />
Diğer önemli dosyamız ise tüm ülkemiz adına son derece etkileyici...<br />
Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri Federasyonu (FIJET) tarafından<br />
<strong>TOURMAG</strong> TURİZM DERGİSİ<br />
Üç ayda bir yayınlanan yaygın süreli dergi<br />
Haber, Aktüel, Turizm, Magazin<br />
Yayıncı<br />
Kadir Toprakkaya K-İletişim<br />
Karanfil Sokak, 27/13 Göztepe - Kadıköy İstanbul<br />
0 532 266 82 43 / 0 532 470 73 05<br />
tourmag@tourmag.com.tr<br />
www.tourmag.com.tr<br />
ISSN: 2149-8768<br />
Ekim-Kasım-Aralık 2017 // Sayı: <strong>12</strong><br />
İmtiyaz Sahibi<br />
Kadir Toprakkaya<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Canan Toprakkaya<br />
Sorumlu Yazı İşleri<br />
Müdürü<br />
İrem Babalık<br />
Haber Müdürü<br />
Cenay Toprakkaya<br />
Reklam Müdürü<br />
Tulu Evrensel<br />
0 532 266 82 43<br />
reklam@tourmag.com.tr<br />
Görsel Yönetmen<br />
Kubilay Şenyiğit<br />
Editörler<br />
Çağla Gürsoy<br />
Figen Sabırcan<br />
Mehmet Zengin<br />
Melih Uslu<br />
Mörfi Menahem<br />
Nihan Bayram<br />
Özge Ç. Denizci<br />
Özgür Uysal<br />
Yiğit Uygun<br />
Fotoğraf Stüdyosu<br />
Süleyman Akpınar<br />
Katkıda Bulunanlar<br />
Ayşe Kaynarcalı<br />
Emin Eren Özlen<br />
Meltem Özsarı<br />
Oğulcan Tatar<br />
Saffet Emre Tonguç<br />
Sema Taştan Çelepci<br />
Serap Gürses<br />
Serda Büyükkoyuncu<br />
Sinan İbiş<br />
Yaprak Gürdal<br />
Kapak Fotoğrafı<br />
Çağrı Kılıççı<br />
Basım<br />
Teknik Basım Matbaacılık<br />
San. ve Tic. A.Ş.<br />
Sertifika No: 24871<br />
Y. Dudullu Mah. Necip Fazıl<br />
Bulvarı No: 44 Keyap Çarşısı<br />
F1 Blok 93 Ümraniye / İstanbul<br />
Tel: 0216 508 20 20<br />
www.teknikbasim.com<br />
Basım Tarihi:<br />
16 Ekim 2017<br />
10 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
İÇİNDEKİLER<br />
48<br />
40 52<br />
20<br />
40<br />
FIJET ‘ALTIN ELMA’ İÇİN ‘KONYA’ DEDİ<br />
Canan-Kadir Toprakkaya: International Turizm Yazarları ve<br />
Gazetecileri Federasyonu (FIJET) tarafından verilmekte olan<br />
“Altın Elma” ödülü, bu yıl Türkiye'nin Konya şehrine verildi.<br />
İZMİR, ALAŞEHİR'İN ÜZÜMLE ANILAN<br />
BİR ‘DÜNYA KENTİ’ OLMA HEDEFİ VAR<br />
Hedeflenen markalaşma vizyonu kapsamındaki makro projelerin<br />
hayata geçirilmesiyle bir “üzümkent” olarak ekonomik artı<br />
değer yaratılarak, Alaşehirlilerin yaşam kalitesi yükseltilecek.<br />
Sürdürülebilirlik politikasına uygun bir tarım ekonomisiyle küresel<br />
rekabette daha güçlü ve söz sahibi bir örnek kent olunacak.<br />
20<br />
46<br />
46<br />
50<br />
52<br />
90<br />
94<br />
CENNETE DİREKT UÇUŞ: ZANZİBAR<br />
Özgür Uysal: Afrika’nın en doğusundaki Zanzibar’a direkt<br />
uçuşlar yeni başladı. Dolup taşmasına az kalmışken hâlâ bakir<br />
plajlarında kabuk toplamak, muhteşem gün doğumlarını<br />
ve batışlarını izlemek, yunuslarla yüzme imkânlarını sonuna<br />
kadar kullanıp, tarihi karanlık ancak geleceği aydınlık bu<br />
cennet köşesine gitmeye hazırız. Yola çıkalım mı?<br />
SABAHA KADAR DANSIN ADRESİ İBİZA<br />
Saffet Emre Tonguç: Çılgın mı çılgın, deli mi deli İbiza’ya hiç<br />
gitmemiştim ama en çok gece hayatından bahsedildiğini<br />
duymuştum. Aslında adanın gündüzü bir başka, gecesi de...<br />
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi iki kişilikli İbiza.<br />
BULUTLARIN KIYISINDA<br />
DOĞU KARADENİZ YAYLALARI<br />
Melih Uslu: Zamanın çoğu kez aniden bastıran sisle ya da<br />
bir atmaca çığlığıyla bölündüğü Doğu Karadeniz Yaylalarını<br />
sonbaharda keşfetmek, doğanın en güzel yüzüyle tanışmaktır<br />
aslında.<br />
PİGMELERLE DANS EDEN KADIN<br />
Dr. Figen Sabırcan: Finans sektöründe yöneticilik yaparken<br />
çocukluk hayalini gerçekleştirip Afrika’ya yerleşen<br />
Meltem Yaşar’ın İstanbul’dan Uganda’ya uzanan hikâyesi…<br />
Onunla buluşmamıza vesile olan “Pigmelerle Dans” isimli<br />
kitabı... Her ne kadar nerede doğduğum, büyüdüğüm ve aldığım<br />
eğitimin önemi yok dese de, “geçmiş geleceği şekillendirir”<br />
diyerek, sohbete en başından başladık.<br />
EĞLENCE VE TURİZM’DE 2018 KIŞ SEZONU<br />
Çağla Gürsoy: Hareketi bol, eğlencesi bol, magazini bol,<br />
tatili bol bir yaz sezonunu geride bıraktık. Sonbahar ise yazın<br />
etkisinden çıkamayanlara yönelik bol etkinlikli ve sanat<br />
dolu geçiyor.<br />
50<br />
90 86<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
11
DESTİNASYON<br />
Gizemli Bosna Piramitleri'ne<br />
TURIST AKINI<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
“Bosnalı Indiana Jones” olarak tanınan arkeolog<br />
Semir Osmanagic’in ortaya attığı,<br />
ancak varlığı konusundaki tartışmaların<br />
yıllardır sürdüğü Bosna Piramitleri, Bosna<br />
Hersek’in Visoko şehrine her yıl onbinlerce<br />
turist çekiyor.<br />
Osmanagic’in 2005 yılında keşfettiği ve piramit<br />
olduklarını iddia ettiği yapılarla ilgili<br />
tartışmalar devam ederken, dünyanın farklı<br />
ülkelerinden macera tutkunları ve tarih meraklıları,<br />
“piramitleri” görmek için Visoko şehrine<br />
gelmeye devam ediyor. Avrupa ülkelerine<br />
ilaveten Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan<br />
ve Çin gibi uzak ülkelerden de piramitleri görmek<br />
için her yıl 50 bine yakın insan Visoko’ya<br />
gelirken, bu sayının köyleriyle birlikte 41 bin<br />
civarında insanın yaşadığı Visoko’nun nüfusundan<br />
fazla olması dikkat çekiyor.<br />
ŞİFA VE MEDİTASYON İÇİN GELİYORLAR<br />
Şehirdeki piramitlerin en büyüğü olan Güneş<br />
Piramidi’nin enerji yaydığına inanan birçok<br />
insan, şifa ve meditasyon amacıyla buraya<br />
gelerek, piramidin altındaki tünelde ya da<br />
zirvesinde zaman geçiriyor. Bosna Piramitleri’nin<br />
kâşifi; kovboy şapkası, tarzı ve yanından<br />
ayırmadığı “Sunny” isimli köpeği ile<br />
“Bosnalı Indiana Jones” olarak adlandırılan<br />
Semir Osmanagic ise, rehberlik ettiği grupların<br />
kahramanı...<br />
HÂLÂ GİZEMİNİ KORUYOR<br />
Piramitler hâlâ gizemini korurken, piramitlerin<br />
var olduğuna inanan ve dünyanın farklı<br />
ülkelerinden kazılar yapmak için Visoko’ya<br />
gelen çok sayıda gönüllü, piramitlerin ortaya<br />
çıkarılması için çabalıyor. Öte yandan,<br />
kurulan Bosna Güneş Piramidi Derneği ve<br />
Osmanagic’in çabalarıyla kazı çalışmaları<br />
için kaynak sağlanırken, söz konusu dernek<br />
piramitleri gönüllülere ve turistlere duyurmak<br />
adına da tanıtım faaliyetleri yapıyor.<br />
BİR GELEN YİNE GELMEK İSTİYOR<br />
Osmanagic, son 7 yılda 62 ülkeden 2 binden<br />
fazla gönüllünün yaz aylarında Visoko’ya<br />
gelerek piramitlerin üzerindeki toprağı<br />
kaldırmaya ve tüneli açmaya yardım<br />
ettiklerini kaydederek, dernek sayesinde<br />
her yıl 50 bine yakın turistin piramitleri<br />
ziyarete geldiğini aktardı. Piramitleri keşfetmesinden<br />
bugüne kadar ne belediyenin<br />
ne de devletin kazı çalışmalarına destek<br />
olmadığını söyleyen Osmanagic, turistlerin<br />
Bosna Piramitleri’ne ilgisinin çok yoğun<br />
olduğunu, bir kez gelenin yeniden gelmek<br />
istediğini ifade etti.<br />
PİRAMİTLER TÜNELLERLE<br />
BİRBİRİNE BAĞLI<br />
Osmanagic, Güneş Piramidi’nde bir enerji<br />
birikimi ve yoğunluğu olduğunu savunarak,<br />
turistlerin ruhsal bir rahatlama ve meditasyon<br />
için de bu yeri tercih ettiklerini kaydetti.<br />
Bölgede farklı büyüklüklerde beş piramit<br />
olduğunu anlatan Osmanagic, piramitlerin<br />
tünellerle birbirine bağlı olduklarını, bölgedeki<br />
en büyük piramit olan Güneş Piramidi’ndeki<br />
tünellerde bin 800 metre temizlik<br />
yaptıklarını aktararak, bu tünelleri diğer<br />
tünel ağlarıyla birleştirmek istediklerini<br />
ifade etti.<br />
<strong>12</strong> Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
AKTÜEL<br />
Turizmde<br />
yeni rotamız<br />
KORE<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
Kore Cumhuriyeti Turizm Bakanlığı bünyesinde<br />
kurulan KTO, Türkiye ile diplomatik<br />
ilişkilerinin 60. yılında “Teşvikli Kore Turları<br />
Tanıtımı” toplantısı düzenledi. KTO Kongre<br />
ve İş Turizmi Departmanı Daire Başkanı Kim<br />
Kap Soo ve İstanbul Şube Müdürü Jae Sang<br />
Lee’nin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda,<br />
sektördeki fırsatlar ile ülkenin tarihi ve<br />
turistik yerleri, güzellikleri de paylaşıldı.<br />
YENİ PAZARLARA AÇILIM<br />
Toplantıda konuşan KTO Kongre ve İş Turizmi<br />
Departmanı Daire Başkanı Kim Kap Soo,<br />
turizm açısından Türkiye’nin kendilerini için<br />
önemli bir ülke olduğunu kaydetti. Özellikle<br />
Asya, Avrupa, Afrika gibi büyük kıtaların kesişim<br />
noktasında yer alan İstanbul’un büyük bir<br />
potansiyele sahip olduğunu dile getiren Soo,<br />
turizmde Kore ile Türkiye arasındaki ilişkilerin<br />
daha da geliştirilmesini arzu ettiklerini, bu<br />
yönde çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti.<br />
“TÜRKİYE’Yİ AĞABEY OLARAK<br />
GÖRÜYORUZ”<br />
Korelilerin savaş zamanında Türkiye’nin yaptığı<br />
yardımları asla unutmadığını belirten<br />
Kim Kap Soo, konuşmasına şöyle devam etti:<br />
“Koreliler, ülkelerinin bu kadar gelişmesinde<br />
hayatlarını feda eden Türk kardeşlerinin<br />
payı olduğunu düşünmektedirler. Korece<br />
‘hiyong’ kelimesi ağabey demek. Zor zamanlarımızda<br />
bize yardımda bulunan Türkiye’yi<br />
ağabey olarak görüyoruz. Kore’nin teknik<br />
altyapısı ve yeni fikirleriyle Türkiye’nin doğal<br />
kaynakları ve insan gücünü birleştirerek ve<br />
çok büyük bir sinerji yaratarak güçlü bir etki<br />
oluşturabileceğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki<br />
günlerde sadece turizm ilişkilerini<br />
değil, çeşitli işbirliktelikleri de geliştirmemiz<br />
gerektiğini düşünüyoruz.”<br />
İŞ TURİZMİ İLE DİKKAT ÇEKİYOR<br />
Kore’nin özellikle iş turizmi ile öne çıktığını<br />
ifade eden Kim Kap Soo, ülkede iş turizminin<br />
her yıl gelişim gösterdiğini belirtti. Toplantının<br />
diğer konuşmacısı KTO İstanbul Şube<br />
Müdürü Jae Sang Lee ise şunları ifade etti:<br />
“UIA’nın verilerine göre ülkemiz 2014 yılında<br />
636 iş turizmine ev sahipliği yaparak, dünya<br />
dördüncüsü olmuştur. 2015 yılında dünya<br />
genelinde gerçekleşen <strong>12</strong> bin 350 adet iş<br />
turizmi faaliyetinin 891’ine ev sahipliği yaparak<br />
dünya ikincisi, 2016 yılında ise dünya genelinde<br />
11 bin kongrenin 997’sine ev sahipliği<br />
yaparak dünya birincisi olmuştur. Kore, gelişmiş<br />
bir sanayi ülkesi olduğu için kongre ve<br />
iş turizminde aktif rol üstlenmek istemektedir.<br />
Teşvikli turlar ve toplantılar pazarında da<br />
daha çok aktif olmayı planlamaktadır.”<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
13
AKTÜEL<br />
ROKETLE<br />
SEYAHAT PROJESI<br />
GERÇEKLEŞIYOR<br />
İREM TOPRAKKAYA<br />
Çok değil, bundan 15-20 yıl önce olabilir mi diye sorgulamasını<br />
yaptığımız, daha önceki yıllarda ise fantezi<br />
formatında hayallerimizi süsleyen “Dünyanın bir ucundan<br />
diğer ucuna roketle seyahat” projesi, sonunda gerçekleşiyor.<br />
<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi olarak bu konuyu geçtiğimiz<br />
yıl incelemiş ve kapak konusu yapmıştık. Son olarak<br />
SpaceX Ceo'su Elon Musk, dünyanın bir ucundan<br />
diğer ucuna yalnızca 30 dakikada seyahat etme imkânı<br />
vereceğini savunduğu roket sistemi fikrinin sunumunu<br />
da yaparak, bunun nasıl mümkün olabileceğinin ayrıntılarını<br />
anlattı.<br />
EKONOMİ SINIFI BİLET ÜCRETİ KADAR<br />
Musk, Uzay Endüstrisi Konferansı'nda Ay ve Mars'a<br />
seyahatle ilgili planlarına dair sunum yaparak, gezegenler<br />
arası roket sistemi fikrini Dünya'ya uyarladığı<br />
planını açıkladı. Buna göre yolcular, Dünya'nın herhangi<br />
bir yerine 1 saatten kısa sürede gidebilecek. Öte<br />
yandan bu yolculuk, sadece ekonomi sınıfı bilet kadar<br />
ücrete tabi olacak.<br />
NEW YORK-ŞANGHAY ARASI<br />
39 DAKİKA<br />
Elon Musk, bu seyahatler için SpaceX'in<br />
mega-roketinin kullanılmasını<br />
önererek, bu sayede büyük bir<br />
uzay gemisinin Dünya çevresindeki<br />
yörüngeye çıkarılabileceğini belirtti.<br />
Ardından uzay gemisi, büyük<br />
şehirlerde 'süzülmekte olan' pistlere<br />
iniş yapacak. Dokuz ay içinde<br />
başlanması umulan projeye göre<br />
New York'tan Şanghay'a 11 bin kilometrelik<br />
mesafe 39 dakikada kat<br />
edilecek.<br />
Dergimiz geçtiğimiz yıl uzaya<br />
turistik yolculuğun başlayacağını,<br />
hatta Türkiye'den de katılım<br />
olacağını "Türkler uzaya gidiyor"<br />
başlığıyla kapak konusu yaparak,<br />
duyurmuştu. Ancak maliyetlerin<br />
fazla olacağı nedeniyle haber<br />
ulusal basında pek ilgi görmedi.<br />
Uzay yolculuğu adına önemli<br />
bir adım atan SpaceX firması,<br />
kullanılmış bir Falcon 9 roketini<br />
uzaya yeniden göndermeyi<br />
başararak, uçuş maliyetini yarı<br />
yarıya azaltmanın yolunu açtı.<br />
SpaceX Ceo'su Elon Musk<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
15
ACTUEL<br />
Hilton Launches Africa<br />
Growth Initiative<br />
İREM TOPRAKKAYA<br />
One of the leader company of hospitality industry,<br />
Hilton is prepared to make 50 million dollars investment<br />
in Africa over the next five years. Within<br />
the scope of "Hilton Africa Growth Initiative", it is<br />
aimed that the company's existence in Sub-Saharan<br />
Africa will be strengthened.<br />
In the direction of this attempt, 100 hotels which<br />
provide almost twenty thousand rooms in different<br />
spots of Africa will be converted to Hilton<br />
branded facilities. Renewed hotels will be serving<br />
with different brands such as Hilton Hotels & Resorts,<br />
DoubleTree by Hilton and Curio Collection<br />
by Hilton.<br />
IT WILL QUICKEN THE GROWTH<br />
CONTINENT- WIDE<br />
Patrick Fitzgibbon, Senior Vice President responsible<br />
from Hilton Europe, Middle East and Africa<br />
Improvement explained the growth initiative: "Hilton,<br />
which has been working in Africa for 50 years,<br />
will quicken the growth continent-wide. Within this<br />
scope, we will convert Africa's lots of hotels to Hilton<br />
branded hotels. In the past, we managed to apply<br />
this project in different places successfully and<br />
we are sure that this project will create important<br />
opportunities in Africa. The owners of the hotels<br />
which we will convert, will have opportunities to<br />
reach out a lot more domestic and foreign tourists.<br />
Patrick Fitzgibbon<br />
HILTON ADVANTAGES AND INNOVATIVE SERVICES<br />
We won't confine this growth attempt in Africa with the big cities and airport hotels.<br />
We are also aiming to offer service in various regions such as holiday resorts and<br />
safari areas. On the other hand, these hotels will receive all the benefits associated<br />
with Hilton's industry-leading brand proposition and world-class commercial platforms.<br />
Guests will also be able to take advantage of Hilton's innovative technology<br />
platforms such as online check-in and the ability to choose individual rooms when<br />
booking via the Hilton Honors App."<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
17
AWARD<br />
Konya achieved the FIJET’s<br />
“GOLDEN APPLE”<br />
AWARD<br />
The World Federation of Travel Journalists<br />
and Writers (FIJET) chose Turkey’s Konya<br />
city for the 2017 Golden Apple Award. The<br />
Golden Apple, which decided to be given<br />
to Turkey’s Konya City with the opinion of<br />
tourism writers and journalists active in<br />
many countries of the world, was introduced<br />
to mayor of the city with a ceremony<br />
held on 29th of September in Konya.<br />
FROM ITALY TO RUSSIA,<br />
EGYPT TO CROATIA<br />
Nearly 300 guests from Turkey and abroad<br />
attended the award ceremony held at Konya<br />
Hotel Novotel, including participants from<br />
countries such as Italy, France, Germany,<br />
Russia, Romania, Bulgaria, Egypt, Malta, Tunisia,<br />
Palestine, Algeria and Croatia.<br />
HADDAD: TOURISM IS THE MOST<br />
IMPORTANT ACTOR FOR TOLERANCE<br />
FIJET World President Tijani Haddad,<br />
stated the followings when handing over<br />
the Golden Apple Award to Konya Metropolitan<br />
Mayor Tahir Akyürek; “Tourism,<br />
besides other industries, also contributes<br />
to international understanding by providing<br />
regional integration. It is also known<br />
that tourism is a very important actor for<br />
tolerance around the world. It has been<br />
effective for choosing Turkey’s beautiful<br />
city Konya to have been hosting Mevlana<br />
Celaleddin-i Rumi and the concepts of ‘tolerance’<br />
and ‘understanding’ for 800 years.”<br />
AKYÜREK: GOLDEN APPLE INCREASED<br />
OUR RESPONSIBILITY<br />
Mayor Akyürek emphasized that achieving<br />
the Golden Apple Award gives them a new<br />
responsibility and said; “We will rearrange<br />
our projects and programs accordingly.<br />
Konya, the 2016 Islamic Tourism Capital,<br />
both gained strength and took responsibility<br />
with the Golden Apple in 2017. Although<br />
some countries approach to Turkey with a<br />
prejudice, we are very pleased by the unity<br />
of vote and consensus. On behalf of my<br />
country, in the name of Konya and on behalf<br />
of myself, I express many thanks. We will<br />
sign many new works and projects with all<br />
institutions and organizations in Konya.”<br />
18 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
AWARD<br />
ABOUT KONYA CITY<br />
Konya, one of the first settlements of human<br />
history and bearing the traces of many<br />
civilizations in history, is almost a museum<br />
city. City, which has countless history,<br />
culture and natural richness, is also known<br />
with the Islamic elders, especially Mevlana<br />
Celaleddin Rumi. It has been on strategic<br />
roads throughout history, and one of the<br />
most important trade and accommodation<br />
centers of the historical Silk Road.<br />
ANKARA, ADIYAMAN,<br />
ANTALYA AND KONYA<br />
Delay Atamdede, President of FIJET Turkey,<br />
expressed his happiness that the Golden<br />
Apple Award, which is among the most<br />
respected awards of tourism world, came<br />
to Turkey for the fourth time. Atamdede<br />
signified; “Ankara, Adıyaman and Antalya<br />
cities of Turkey have won this award previously.<br />
This time me and my colleagues<br />
made intensive efforts for Konya to<br />
achieve the Golden Apple, because of the<br />
sensitivity to preserving their historical<br />
values and cultural heritage. I want to thank<br />
everyone for their hard work.”<br />
CONFERENCE FROM THE<br />
MEDITERRANEAN TOURISM<br />
FOUNDATION<br />
After the 2017 Golden Apple Award Ceremony,<br />
a conference organized by the<br />
Mediterranean Tourism Foundation which<br />
headquartered in Malta. Headed by the<br />
Secretary General of the Mediterranean<br />
Tourism Foundation, Andrew Agius Muscat,<br />
speakers of the conference were Matteo<br />
Fortunati from Italy, Mona Khalilieh<br />
Salah from Palestine and Gail Demanuele<br />
from Malta. In particular, the words of Palestinian<br />
Mona Khalilieh Salah, “Turmoil and<br />
troubles are the main enemies of tourism”<br />
were applauded.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
19
ÖDÜL<br />
FIJET, KONYA'YI<br />
"ALTIN ELMA" ile<br />
TAÇLANDIRDI...<br />
Turizm<br />
dünyasının<br />
en prestijli ödülü<br />
dördüncü defa<br />
Türkiye'ye geldi<br />
International Turizm Yazarları ve Gazetecileri Federasyonu<br />
(FIJET) tarafından verilmekte olan “Altın<br />
Elma” ödülü, bu yıl Türkiye'nin Konya şehrini onurlandırdı.<br />
Dünya'nın pek çok ülkesinde aktif olan turizm<br />
yazarları ve gazetecilerinin düşünceleri sonunda oybirliği<br />
ile Türkiye'nin Konya Şehri'ne verilmesi kararlaştıran<br />
‘Golden Apple’ ödülü, Konya'da düzenlenen<br />
bir tören ile Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir<br />
Akyürek'e takdim edildi.<br />
İTALYA'DAN RUSYA'YA, MISIR'DAN HIRVATİSTAN'A<br />
Konya NOV Otel'de gerçekleşen ödül törenine yurtiçi ve<br />
Golden Apple Ödül Töreni sonrasında bir de panel yapıldı. Merkezi<br />
Malta'da bulunan Akdeniz Turizm Vakfı Genel Sekreteri Andrew<br />
Agius Muscat tarafından yönetilen panelin konuşmacıları; İtalya'dan<br />
Matteo Fortunati, Filistin'den Mona Khalilieh Salah ve Malta'dan Gail<br />
Demanuele oldu.<br />
Golden Apple Ödül Töreni için gelen konuklar arasında Akdeniz Turizm<br />
Vakfı Kurucusu Anthony Zahra, Genel Sekreteri Andrew Agius Muscat<br />
da vardı. Ercan Uslu, Gail Demanuele, Mona Khalilieh Salah, İshmael<br />
Borg, Anthony Zahra, Andrew Agius Muscat, Barbaros Kon, Matteo<br />
Fortunati ve Hakan Eren...<br />
20 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
ÖDÜL<br />
Golden Apple Ödül Töreni'ne<br />
Türkiye'nin ulusal ve yerel<br />
basını yanında dünya turizm<br />
basını da büyük ilgi gösterdi.<br />
Konya'ya bu ödülün verilmesinde doğal sit alanları<br />
yanında, kentin dini ve tarihi zenginliklerinin<br />
korunması yolunda harcadığı çaba gösterilmişti.<br />
İşte bu eserlerden biri olan Aya Eleni Kilisesi...<br />
yurtdışından 300'e yakın davetli katıldı.<br />
Ödül töreni için, İtalya, Fransa, Almanya,<br />
Rusya, Romanya, Bulgaristan, Mısır, Malta,<br />
Tunus, Filistin, Cezayir, Hırvatistan gibi<br />
ülkelerden katılım oldu.<br />
“TURİZM HOŞGÖRÜNÜN EN ÖNEMLİ<br />
AKTÖRÜDÜR”<br />
FIJET International Turizm Yazarları ve<br />
Gazetecileri Federasyonu Başkanı Tijani<br />
Haddad, ödülü Konya Belediye Başkanı<br />
Tahir Akyürek'e teslim ederken yaptığı<br />
konuşmada, "Turizm, diğer endüstriler<br />
yanında bölgesel entegrasyonu da sağlayarak,<br />
uluslararası anlayışa katkıda bulunuyor.<br />
Ayrıca turizmin dünyada toleransın<br />
ve hoşgörünün çok önemli bir aktörü olduğunu<br />
biliyoruz. Türkiye'nin bu güzel şehrini<br />
seçerken, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ile<br />
'Tolerans' ve 'Hoşgörü' kavramlarına 800<br />
yıldan beri ev sahipliği yapması etkili olmuştur"<br />
dedi.<br />
“ÖDÜL SORUMLULUĞUMUZU ARTTIRDI”<br />
Konya Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Altın<br />
Elma ödülünü almanın kendilerine yeni<br />
bir sorumluluk getirdiğine vurgu yaparak,<br />
“Projelerimizi, programlarımızı yeniden<br />
düzenleyeceğiz. 2016 İslam Turizm Başkenti<br />
olan Konya, 2017’de de Golden Apple'ı<br />
kazanarak hem güç kazanmış, hem sorumluluk<br />
almıştır. Türkiye olarak bazı ülkelerin<br />
önyargı ile bakmalarına rağmen oybirliği<br />
ile bu ödüle lâyık görülmemiz bizleri duygulandırmıştır.<br />
Ülkem adına, Konya adına<br />
ve şahsım adına teşekkürlerimi iletiyorum.<br />
Konya’daki tüm kurum ve kuruluşlarımızla<br />
birçok yeni çalışmaya imza atacağız” şeklinde<br />
konuştu.<br />
ANKARA, ADIYAMAN, ANTALYA VE KONYA<br />
Turizm Dünyası'nın en saygın ödülleri arasında<br />
gösterilen Golden Apple Ödülü'nün<br />
dördüncü defa Türkiye'ye gelmesinden büyük<br />
mutluluk duyduğunu dile getiren FIJET<br />
Türkiye Başkanı Delal Atamdede; "Daha<br />
önceki yıllarda Ankara, Adıyaman ve Antalya<br />
şehirlerimiz bu ödülü kazanmıştı. Bu<br />
defa tarihi değerlerini ve somut olmayan<br />
mirasını korumadaki duyarlılığı nedeniyle<br />
Konya'ya gelmesi için ben ve arkadaşlarım<br />
yoğun çaba harcadık. Emeği geçen herkese<br />
teşekkürlerimi iletiyorum" açıklamasında<br />
bulundu.<br />
FIJET Dünya Başkanı Tijani Haddad ve Konya<br />
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek...<br />
Ödül töreni sonrasında konuklar ilk olarak ödülün alınmasında önemli rolü olan Mevlana Müzesi'ni gezdiler<br />
KONYA...<br />
İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden<br />
biri olan ve tarih akışı içerisinde<br />
birçok medeniyetin izlerini üzerinde<br />
taşıyan Konya, adeta bir müze şehir<br />
hüviyetinde... Sayısız tarih, kültür ve<br />
doğal zenginliklerine sahip olan şehir,<br />
başta Mevlana Celaleddîn-i Rûmi olmak<br />
üzere, yetiştirdiği İslam büyükleri<br />
ile de tanınmakta. Konya aynı zamanda<br />
Tarihi İpek Yolu’nun en önemli ticaret<br />
ve konaklama merkezlerinden...<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
21
MARMARA BÖLGESİ<br />
Seddülbahir Kalesi'nde<br />
102 yıl sonra ilk restorasyon<br />
Dünya harp tarihine geçen Çanakkale Savaşları'nda<br />
önemli bir yere sahip Seddülbahir<br />
Kalesi'nde restorasyon çalışmaları<br />
başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Çanakkale<br />
Savaşları Gelibolu Yarımadası Tarihi<br />
Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, restorasyon<br />
ve çevre düzenlemesi kapsamında kaleyi<br />
denizden gelecek dalgalardan korumak için<br />
kıyı bölümüne aslına uygun dolgu çalışması<br />
yaptıklarını belirtti.<br />
Seddülbahir Kalesi'nin Gelibolu Yarımadası<br />
Tarihi Alan Başkanlığı tarafından 102<br />
yıl sonra ilk defa restore edildiğini anlatan<br />
Kaşdemir; "Burada gerek savaş sırasında<br />
almış olduğu hasar, gerekse savaş sonrasında<br />
rüzgâr, yağmur, fırtına ve dalgalar<br />
gibi doğal olaylarla belirli bir yıpranmışlık<br />
meydana geldi. Zarar gören kuleyi yerine<br />
oturtmak ve kaleyi korumak için denize<br />
dolgu yaptık. Dolgu, su altı araştırmaları ve<br />
koruma kurulundan alınan onay doğrultusunda<br />
gerçekleştiriliyor. Kalenin restorasyonunda<br />
İstanbul Teknik Üniversitesi'nden<br />
hocalarımız danışmanlık yapıyor. Tarihi yeniden<br />
ayağa kaldırmak ve tarihi mekânları<br />
canlandırmak adına böyle bir çalışma içindeyiz"<br />
şeklinde konuştu.<br />
Hersek Lagünü, 7 gün 24 saat kamerayla izlenecek<br />
Yalova'nın Altınova ilçesinde "kuş oteli" olarak<br />
adlandırılan Hersek Lagünü Sulak Alanı,<br />
7 gün 24 saat kamera sistemiyle gözlemlenecek.<br />
Doğa Koruma ve Milli Parklar Yalova<br />
Şube Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya<br />
göre, 197 farklı kuş türünü bünyesinde bulundurarak<br />
kuş çeşitliliği açısından büyük<br />
önem taşıyan Hersek Lagünü Sulak Alanı,<br />
24 saat kamera sistemiyle izlenecek.<br />
Alanda bulunan kuş popülasyon yoğunluklarının<br />
belirlenmesi, beslenme ve davranış<br />
alışkanlıklarının incelenmesi, kuşların<br />
görüntülü belgelenmesi, yaban hayatı ile<br />
ilgili bilimsel çalışmalara altlık oluşturması,<br />
yaban hayatı turizminin geliştirilmesi amacıyla<br />
kurulacak olan kamera sistemi, güneş<br />
enerjisiyle çalışacak ve 36x optik zoomlu<br />
kameralarla 7/24 internet üzerinden yayın<br />
yapacak. Görüntüler, Yalova İl Şube Müdürlüğü<br />
tarafından yapılacak Ziyaretçi Tanıtım<br />
ve Eğitim Merkezi ile Doğa Koruma ve Milli<br />
Parklar İl Şube Müdürlüğü hizmet binasında<br />
canlı olarak yayınlanacak.<br />
HERSEK LAGÜNÜ<br />
İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu Projesi'nin en<br />
büyük ayağını oluşturan Osmangazi Köprüsü'ne,<br />
kuş türlerinin yaşadığı Hersek Lagünü<br />
için kavis verilmişti. Göçmen kuşların konaklama<br />
noktası olan lagün; köprünün şeklini belirlerken,<br />
göçmen kuşların konaklama noktası<br />
olduğu için "kuş oteli" olarak biliniyor.<br />
22 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
MARMARA BÖLGESİ<br />
Aya Yorgi Kilisesi,<br />
kültür merkezi ve müze olacak<br />
Bilecik'in Osmaneli ilçesinde 1800'lü yılların<br />
sonunda yapılan harabe durumdaki Aya<br />
Yorgi Kilisesi, restorasyonun ardından kültür<br />
merkezi ve müze olarak hizmet verecek.<br />
Osmaneli Belediye Başkanı Münür Şahin,<br />
konu ile ilgili yaptığı açıklamada projenin<br />
Anıtlar Kurulu tarafından onaylandığını, ihalenin<br />
sonuçlanmasının ardından restorasyonun<br />
da bir yıl içerisinde tamamlanmasının hedeflendiğini<br />
kaydetti. Kilisenin Kültür ve Turizm<br />
Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel<br />
Müdürlüğü ile Osmaneli Belediyesi işbirliğinde<br />
kültür merkezi ve müze olarak restore<br />
edileceğini bildiren Şahin, şu bilgileri aktardı:<br />
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI<br />
KARŞILAYACAK<br />
''Mülkiyeti belediyeye ait olan kilisenin<br />
restorasyon maliyetinin tamamı, Kültür ve<br />
Turizm Bakanlığı tarafından karşılanacak.<br />
Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restorasyonları<br />
devam eden Yıldırım Beyazıt<br />
ve Hamide Hatun Camisi, 2018 yılında hizmete<br />
açılacak. Yeni aldığımız arsa ile meydanı<br />
en büyük camimiz olacak. Bu tarihi<br />
cami de kente önemli kültür varlıklarından<br />
biri olarak hizmet edecek.''<br />
Osmangazi'ye Ekolojik<br />
Yaşam Merkezi<br />
Edirne'de 117 yıllık tarih<br />
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, tarihi belediye<br />
binasının Türkiye’de 117 yıldır kesintisiz belediye<br />
olarak kullanılan tek bina olduğunu söyledi. Tarihe tanıklık<br />
eden, 117 yıl önce halkın parasıyla belediye binası<br />
konseptiyle yapılan ve bugüne kadar da belediye binası<br />
hizmeti veren yapı, adeta yıllara meydan okuyor.<br />
Osmangazi Belediyesi, organik tarıma<br />
katkı sağlayacak Ekolojik Yaşam Merkezi<br />
ile bir ilki gerçekleştiriyor. Hamitler<br />
bölgesine kurulacak merkezin Bursa'da<br />
organik tarıma ilgiyi artıracağını<br />
ifade eden Osmangazi Belediye Başkanı<br />
Mustafa Dündar, şunları söyledi:<br />
"Ekolojik Yaşam Merkezi'nde doğal<br />
hayatı desteklemeyi amaçlarken,<br />
permakültür ve kent bahçeciliğini de<br />
tanıtacağız. Proje tamamlandığında<br />
hem kendi doğal gıdamızı yetiştireceğiz,<br />
hem de toprağı ve tabiatı anlamış<br />
olacağız. Hiçbir kimyasala ihtiyaç kalmadan,<br />
doğal ve sağlıklı ürünler yetiştireceğiz.<br />
Kent bahçesinde üretilen<br />
sebze, meyveleri kafede reçel, salata<br />
ve çorbaya dönüştürüp, gelen ziyaretçilerle<br />
birlikte bu tatları paylaşacağız.<br />
KÖYLÜ VE ŞEHİRLİ VATANDAŞLAR<br />
ARASINDA BAĞ KURULACAK<br />
Parkta, herkese açık eğitimlerde bir<br />
araya gelen köylü ve şehirli vatandaşlarımız<br />
arasında bağlar kurulacak.<br />
Bahçecilikle üretimi, toprağı deneyimleyen<br />
şehirli insanımız, kırsaldaki<br />
hayatı daha iyi tanıyacak. Doğal<br />
üretim yapabilen insanların ürünleri<br />
bilinçli tüketiciye ulaşacak ve doğal<br />
üreticilere ekonomik kazanç sağlayacak.<br />
Böylece çocuklarımızı, gençlerimizi<br />
doğal yaşama eğitimleri ile<br />
öğretici faaliyetlere hazırlayacağız.<br />
Bunun yanında merkezde toprak, su,<br />
rüzgâr ve güneş enerjilerinden yararlanarak,<br />
iyi izolasyon sağlayan malzemelerle<br />
birlikte enerji verimliliği de<br />
sağlanacak. Doğal olan her ürün bu<br />
merkezde yer alacak."<br />
Başkan Gürkan, 2019 yılında Edirne’nin büyükşehir<br />
olmasının söz konusu olduğunu kaydederek; "Belediye<br />
binasını buradan başka bir yere taşımayı düşünmüyoruz.<br />
Burası ayrı bir tarih... Bu bina, Türkiye’de<br />
belediye binası olarak planlanıp yapılan, halkın parasıyla<br />
gerçekleştirilen, 117 yıldır kesintisiz belediye<br />
şeklinde kullanılan tek bina. Edirne’nin 2019’da büyükşehir<br />
olma durumu var. Büyükşehir olduğumuzda<br />
yeni bir belediye kurulacağı için yeni bir bina lâzım...<br />
Tarihi binanın ise en azından başkanlık makamı olarak<br />
kalması gerekiyor. Böyle bir binanın taklidini yaparız<br />
ama tarihi binayı yaşatmak görevimiz. Bu tür<br />
binalar nefesle, insanla yaşıyor. Belki binanın müze<br />
konsepti genişletilebilir. Başkanlık makamı mutlaka<br />
burada kalmalı" dedi.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
23
EGE BÖLGESİ<br />
Kadın Azmağı Deresi'ne<br />
turist akını<br />
Muğla’nın Ula ilçesi Akyaka Mahallesi’nde bulunan doğal akvaryum görünümündeki Kadın<br />
Azmağı Deresi, her yıl 1 milyonu aşkın yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor.<br />
Doğal güzellikleriyle ünlü Gökova Körfezi’ne dökülen dere, su samurundan deniz<br />
kaplumbağasına kadar onlarca hayvan türü ile bazıları tropikal iklimlerde yetişen farklı<br />
bitki çeşitlerine ev sahipliği yapıyor. Dereyi tekne ve kanolarla gezen turistler, bu bitki<br />
ve hayvan türlerini görme fırsatı buluyor.<br />
Ula Belediye Başkanı Ümit Karaarslan, konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Sakin Şehir”<br />
unvanına sahip Akyaka’nın güzelliklerinin korunmasını istediğini söyledi. Bunun için<br />
yasal çerçeveler içinde ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini belirten Karaarslan;<br />
“Azmak yönetimi konusunda tek söz bizim değil. Azmak komisyonunda Valilik, Kaymakamlık,<br />
Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, Liman Müdürlüğü ile Belediye Başkanlığı olarak<br />
biz bulunuyoruz. Üzerimize düşen görevi yapmaya çalışıyoruz. Kadın Azmağı Deresi<br />
kullanımı MUÇEV tarafından yönetilmekte” ifadelerini kullandı.<br />
Dünyanın 8. harikası;<br />
Arapapıştı Kanyonu<br />
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem<br />
Çerçioğlu’nun "Dünyanın 8. harikası"<br />
diyerek hizmete açtığı Bozdoğan’ın Kemer<br />
Barajı’ndaki Arapapıştı Kanyonu, ziyaretçi<br />
akınına uğruyor. Doğal oluşumunun yanı<br />
sıra antik dönemden kalma şehir kalıntılarıyla<br />
tarih ve doğanın birleştiği muhteşem<br />
bir yer olan kanyon, Efeler ve çevre<br />
ilçelerin yanı sıra komşu illerden de gelen<br />
yüzlerce vatandaş ile buluşuyor.<br />
Bölgeye her geçen gün ilgi artarken, ziyaretçilerin<br />
uğrak yeri olan Arapapıştı Kanyonu'nu<br />
tekne ile gezenler, eşsiz güzellikte<br />
olan doğaya hayran kalıyor. 380 metre<br />
yüksekliği, 6 kilometre uzunluğu ile benzersiz<br />
bir doğa harikası olan kanyonda<br />
kaya mezarları, harika bir doğal güzellik,<br />
birçok bitki örtüsü ve çeşitli türlerde hayvanlar<br />
bulunuyor.<br />
Havran<br />
Kent Müzesi<br />
hizmete açıldı<br />
Balıkesir’in Havran ilçesinde Kent Müzesi<br />
olarak restore edilen üç katlı tarihi konak<br />
hizmete açıldı. Hocazade Abdurrahim Efendi<br />
tarafından 19<strong>12</strong> yılında yaptırılan, Kaymakamlık<br />
ve Belediye Başkanlığı’nın restore<br />
ettiği üç katlı tarihi konakta yaklaşık 600<br />
eser sergileniyor.<br />
Yörenin tarih ve kültürünü yansıtan eserlerin<br />
yer aldığı konakta sergilenen balmumundan<br />
yapılmış Çanakkale Kahramanı<br />
Havranlı Koca Seyit’in heykeli ile yöresel<br />
kıyafetli bir Havranlı yaşlı adam heykeli,<br />
ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor. Balıkesir<br />
Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip<br />
Uğur, müze açılışında yaptığı konuşmada<br />
"Havran tarihi ve kültürel değerlerine sahip<br />
çıkan, son yıllarda da Belediye Başkanımız<br />
Emin Ersoy’un girişimleriyle turizme açılmaya<br />
başlayan bir ilçemiz. Bu müzemiz,<br />
bölgenin tarihini ve kültürünü açıkça anlatmakta.<br />
Emeği geçenlere teşekkür ediyor,<br />
saygılarımı sunuyorum" dedi.<br />
24 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
EGE BÖLGESİ<br />
Alaçatı Manifestosu<br />
yazıldı<br />
Kazdağları’nda kentlilerin<br />
yaşadığı köy; Adatepe<br />
Çanakkale’nin Kazdağları’ndaki<br />
doğayla içi içe köyü<br />
Adatepe; temiz havası, taş<br />
işçiliğinin en güzel örneklerini<br />
barındıran tarihi evleri,<br />
Arnavut kaldırımlarından<br />
oluşan yolları, ormanlık<br />
alanları ve otantik yapısıyla<br />
kentlilerin yerleşim alanı<br />
oldu.<br />
Edremit Körfezi’nde Kazdağları<br />
eteklerindeki yüksek<br />
tepelerin birinde yer<br />
alan ve küçük bir köy olan<br />
Adatepe, hem yatırımcıların<br />
hem de şehir hayatından<br />
kurtulup dinlenmek isteyenlerin<br />
ilgisini çekmeye devam<br />
ediyor. Adatepe’de fiyatları<br />
2-3 milyon lirayı bulan Rumlardan<br />
kalma taş evler ile<br />
bazı eski ahırlar restore edilerek;<br />
konut, butik otel veya<br />
kafe olarak kullanılıyor.<br />
YÜKSEK GELİRLİ<br />
AİLELERİN GÖZDESİ<br />
1989 yılında sit alanı ilan<br />
edilmesinin ardından tarihi<br />
dokusu korunan Adatepe<br />
Köyü; temiz havası, doğası,<br />
sessizliği ve otantik yapısıyla<br />
özellikle son yıllarda<br />
yüksek gelirli ailelerin gözdesi<br />
haline geldi. 1940’lı<br />
yıllara kadar 550 evin yanı<br />
sıra hamam, fırın, kahvehane,<br />
kunduracı, kasap, berber,<br />
zeytinyağı fabrikalarının<br />
bulunduğu köyde, kente<br />
yaşanan göçün ardından<br />
köylülerin sayısı parmakla<br />
sayılacak kadar azaldı. Köylülerin<br />
yüksek rakamlara<br />
sattığı binalarda yaşayanların<br />
çoğunluğunu ise Ankara,<br />
İstanbul ve İzmir’den gelen<br />
aileler oluşturuyor.<br />
SADECE 20 HANESİ YERLİ<br />
Adatepe Köyü Muhtarı Dilek<br />
Çakılcıoğlu, köyün tarihinin<br />
çok eski olduğuna<br />
dikkat çekti. Kültür turizmi<br />
kapsamında önemli potansiyele<br />
sahip köylerinde tarım<br />
ve hayvancılığın halen<br />
sürdüğünü dile getiren Çakılcıoğlu;<br />
“Özellikle zeytincilik<br />
yaygın. Başka kentlerden<br />
gelip, ev alarak yerleşenler<br />
oldu. Yıkık bina alıp, restore<br />
edenler oldu. Eski ahırı<br />
kafeye dönüştürüp, turizme<br />
kazandıranlar var. Yerlilerin<br />
yaşadığı hane sayısı parmakla<br />
sayılacak kadar azaldı,<br />
20 haneye düştü” açıklamasında<br />
bulundu.<br />
Alaçatı Turizm Derneği<br />
ve tüm Alaçatılılar; antik<br />
çağlara uzanan geçmişi,<br />
Rum-Balkan kültürü mirası<br />
ve turizm değerleriyle<br />
çok özel bir yaşam<br />
kültürü sunan yöre için,<br />
“Alaçatı bizim” diyerek<br />
kolları sıvadı. Alaçatı’nın<br />
manifestosunu yazan bölge<br />
sakinleri, ilçenin yaşam<br />
kültürünü korumak adına<br />
belediyenin de desteğiyle<br />
harekete geçti.<br />
Alaçatı yerli halkı, işletmeler<br />
ve 2007 yılından<br />
bu yana faaliyet gösteren<br />
Alaçatı Turizm Derneği<br />
(ATD), “Alaçatı’yı Alaçatı<br />
yapan değerleri ve yaşam<br />
kültürünü koruma”<br />
amacıyla çalışmalarını<br />
yoğun olarak sürdürüyor.<br />
150 işletme üyesi bulunan<br />
dernek, halkı da yanına<br />
alarak 13 maddelik detaylı<br />
bir Alaçatı Manifestosu<br />
hazırladı.<br />
TÜRKİYE’NİN ÖNEMLİ<br />
BİR DEĞERİ<br />
Alaçatı Turizm Derneği<br />
adına açıklamada bulunan<br />
Celal Bayraktaroğlu; Alaçatı’nın<br />
sadece İzmir’in<br />
değil, Türkiye’nin önemli<br />
bir değeri olduğunu belirterek,<br />
hem işletmeler ve<br />
oteller, hem de ziyaretçiler<br />
tarafından özenle korunması<br />
gerektiğine dikkat<br />
çekti. Bayraktaroğlu,<br />
konuşmasının devamında<br />
şunları ifade etti: “Romantik<br />
sokakları, gurme<br />
restoranları, butik otelleri,<br />
tasarım butikleri, antikacıları,<br />
sanat galerileri<br />
ve rüzgar sörfü ile cazibe<br />
merkezi olan ve sürekli<br />
artan ziyaretçi ilgisi nedeniyle<br />
Alaçatı’yı koruma<br />
ve iyileştirme çalışmalarının<br />
önemi, her geçen yıl<br />
daha da artıyor. Bu nedenle<br />
Alaçatı Turizm Derneği’nin,<br />
belediyenin ve<br />
diğer sivil toplum örgütlerinin<br />
işbirliğiyle sürdürülebilir<br />
koruma projeleri,<br />
yöremizin gelecek yıllara<br />
aynı değerde taşınmasını<br />
amaçlıyor. Alaçatı halkı<br />
ve belediye ile birlikte el<br />
ele vererek, yalnızca Alaçatı’ya<br />
özgü taş evlerin<br />
değil; işletme, trafik, ışık<br />
tonu, sessizlik ve huzurun<br />
korunmasına yönelik<br />
konularda da önlemler<br />
almaya çalışıyoruz.”<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
25
AKDENİZ BÖLGESİ<br />
Kahramanmaraş Kalesi’nde<br />
restorasyon başladı<br />
Geç Hitit döneminde moloz ve kesme taş<br />
kullanılarak inşa edilen Kahramanmaraş<br />
Kalesi’nin surlarında restorasyon çalışmaları<br />
başladı. Kahramanmaraş’ın düşman<br />
işgalinden kurtuluşunda “Bayrak Olayı” ve<br />
Anadolu’da milli mücadelenin fitilinin ateşlenmesiyle<br />
de öne çıkan, kent merkezine<br />
hâkim tepede bulunan kalenin surları, Kültür<br />
ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve<br />
Müzeler Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda<br />
bakıma alındı.<br />
İl Kültür ve Turizm Müdürü Seydihan Küçükdağlı,<br />
konu ile ilgili yaptığı açıklamada Kahramanmaraş<br />
Kalesi’nin kentin önemli kültür<br />
ve turizm değerleri arasında yer aldığını<br />
söyledi. Kalenin milli mücadele açısından<br />
Türkiye’nin önemli unsurlarından biri olduğunu<br />
dile getiren Küçükdağlı; “Buranın diğer<br />
kalelerden farkı, yaşanabilir ve kullanılabilir<br />
olmasıdır. Kahramanmaraş Kalesi’nin surlarıyla<br />
ilgili 1980’li yıllarda Bakanlığımızın bir<br />
restoresi olmuştu. Fakat 2016’da yapılan<br />
Mersin’e Arkeopark kazandırılacak<br />
çalışmalar neticesi ve 2017 programı doğrultusunda<br />
kalemizin şu anda surlarının<br />
tamamı, içiyle ve dışıyla büyük bir restorasyondan<br />
geçiyor” ifadelerini kullandı.<br />
HEDEF, SURLARI KORUMAK VE<br />
ÖMRÜNÜ UZATMAK<br />
Gaziantep Rölöve ve Anıtlar Müdürü Mustafa<br />
Ayar ise surları korumayı amaçladıklarını<br />
vurgulayarak; “Burada önce bitki<br />
temizliğini tamamladık. Derz işlemlerini<br />
yapacağız, üstünü korumak için işlemler<br />
gerçekleştireceğiz. Surların içeriden ve<br />
dışarıdan aydınlatmalarını sağlayacağız.<br />
Burada esas amaç surları korumak, ömrünü<br />
uzatmaktır” dedi.<br />
kazılarda önemli bulgulara ulaştıklarının altını<br />
çizen Yağcı; “Hamamın bulunduğu alan, çok<br />
farklı kültürlerin iç içe geçmiş bir şeklini oluşturuyor.<br />
Tamamıyla açığa çıkarılarak restore<br />
edilirse, dünya çok önemli bir esere kavuşmuş<br />
olacak” ifadelerini kullandı.<br />
Mersin’deki Soli Pompeiopolis Antik Kenti<br />
ve çevresinin Arkeopark haline getirilmesi<br />
için hazırlanan proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na<br />
sunuldu. Mezitli Belediyesi’nden<br />
yapılan açıklamaya göre Belediye Başkanı<br />
Neşet Tarhan, yaklaşık 3 bin yıllık tarihe sahip<br />
olan Soli Pompeiopolis Antik Kenti’nde<br />
kazı çalışması yapan Prof. Dr. Remzi Yağcı<br />
ve ekibini ziyaret edip, bilgi aldı.<br />
Kazı Başkanı Yağcı, çalışmaların Sütunlu Cadde’de<br />
sürdüğünü ifade ederek, bunun yanı sıra<br />
höyük alanının güney ucundaki hamamda da<br />
kazı yaptıklarını aktardı. Son dönem yapılan<br />
KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİYLE GÖZ<br />
KAMAŞTIRIYOR<br />
Başkan Neşet Tarhan da antik kent ve çevresinin<br />
içinde bulunduğu geniş arazinin Arkeopark<br />
haline getirilmesi için proje hazırlayıp,<br />
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunduklarını<br />
bildirdi. Valilik kanalıyla yaptıkları başvurunun<br />
sonucunu beklediklerini, bölgede kazıların<br />
tamamlanarak bir an önce turizme kazandırılması<br />
için de ellerinden gelen desteği<br />
verdiklerini ifade eden Tarhan; “Bu zenginlikleri<br />
bir an önce yeryüzüne çıkararak, insanlarla<br />
buluşturmalıyız. Bölgede kamulaştırma<br />
ve kazıların tamamlanarak, tarihi değerlerin<br />
yok olmasının önüne geçmemiz gerekiyor.<br />
Burada üç bin yıla yayılmış medeniyetlerin<br />
üst üste gelmiş kalıntılarından bahsediyoruz.<br />
Zaten Mezitli’nin neresini kazsak, mutlaka<br />
böylesi bir kültürel zenginlikle karşılaşıyoruz”<br />
değerlendirmesinde bulundu.<br />
26 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
AKDENİZ BÖLGESİ<br />
Çukurova'nın Ayasofya'sı<br />
ibadete açılacağı güne hazırlanıyor<br />
Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde yaklaşık bin<br />
800 yıllık tarihinde manastır ve cami olarak<br />
hizmet veren, 1924'ten bu yana ibadete kapalı<br />
olan Ala Cami, restore edilmesinin ardından<br />
ibadethane ve müze olarak yeniden<br />
hizmete açılacak.<br />
ise Dulkadiroğlu Alaüddevle<br />
Bozkurt Bey'in oğlu, "Sarı<br />
Kaplan" namıyla anılan Kasım<br />
Bey, kiliseyi babası adına camiye<br />
çevirerek buraya "Alaüddevle<br />
Mescidi" adını verdi.<br />
Roma İmparatorluğu döneminde ikinci yüzyılda<br />
manastır olarak inşa edilen cami, yaklaşık<br />
300 yıl sonra Bizans İmparatorluğu<br />
döneminde ilaveler yapılarak kiliseye çevrildi.<br />
1147 yılındaki depremde zarar gören<br />
yapı, tamir edilmesinin ardından hizmete<br />
devam etti. Anadolu'nun fethiyle bölgeye<br />
yerleşen Dulkadiroğlu Beyliği döneminde<br />
ÇOK <strong>SAYI</strong>DA MOZAİK VE<br />
TARİHİ ESERE RASTLANDI<br />
1924 yılında ibadete kapatılan cami, önceki<br />
yıllarda Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne devredildi.<br />
Yıllardır cami içi ve civarında devam<br />
eden kazı çalışmalarında çok sayıda mozaik<br />
ve tarihi esere rastlandı. Kazı çalışmaları<br />
sonrası ibadete açılması için hazırlanan<br />
restorasyon projesinin Koruma Kurulu tarafından<br />
kabulünün ardından tarihi camide<br />
çalışmalara başlandı. Yaklaşık 1,5 yıl sürecek<br />
restorasyon çalışmaları sonunda Ala<br />
Cami hem ibadete açılacak, hem de müze<br />
olarak hizmet verecek.<br />
Tepebağ Höyüğü<br />
gün yüzüne çıkarılacak<br />
Adana'da, Hitit ve Mısır yazılı kaynaklarında bahsedilen Kilikya<br />
bölgesinin başkenti ‘Adaniya’ olduğu düşünülen ve 2013'ten bu yana<br />
kazı çalışmaları sürdürülen Tepebağ Höyüğü, gün yüzüne çıkarılarak<br />
turizme kazandırılacak.<br />
Isparta'da yeni<br />
antik buluntulara<br />
ulaşıldı<br />
Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Isparta'nın<br />
Yalvaç ilçesindeki Pisidia Antiokheia Antik Kenti'nde<br />
yürütülen bu yılki kazı ve temizlik çalışmaları sırasında, Anadolu'daki<br />
inanç sistemi ve süreçleri hakkında önemli veri kabul<br />
edilebilecek, Roma dönemine ait buluntular açığa çıkarıldı. M.S.<br />
3. yüzyıla ait çok sayıda parçalanmış heykel ve mimari kalıntının<br />
yanı sıra adak stelleri (dikili taş), kabartma ve iki adet mermer<br />
heykele de ulaşıldı.<br />
Bölgeden 1880'li yıllarda yurtdışına kaçırılan, üzerindeki kitabeye<br />
göre M.Ö. 18. yüzyıla tarihlendirilen Hemşire Satsneferu heykeliyle<br />
höyüğün varlığının tespiti üzerine 1936'da ilk sondaj çalışması yapılan<br />
Tepebağ'da, Adana Müzesi tarafından 2013'te başlatılan kazılar devam<br />
ediyor. Höyükte Osmanlı yapılarının yanı sıra Helenistik, Demir,<br />
Geç Tunç, Orta Tunç ve Erken Tunç dönemlerinden kalıntılar yer alıyor.<br />
TARİHE IŞIK TUTULACAK<br />
Höyükte yapılan kazılarda, Osmanlı döneminde kullanılmış Kütahya<br />
porselenleri ile farklı pipolar ve Bizans paraları bulundu. Demir Çağı<br />
dönemine ait tabakada yürütülen kazılarda, Seyhan Nehri kenarında<br />
yer alması ve geçmişte liman kenti olması dolayısıyla bölgeye<br />
Kıbrıs, Yunanistan, Levant, Mezopotamya'dan getirilen çok farklı<br />
seramiklere de ulaşıldı. Geçmişte ticaretin yoğun gerçekleştirildiği<br />
Tepebağ Höyüğü'nde o dönemdeki yaşam şekli, kimlerle ilişki içerisinde<br />
olunduğu, yeme içme kültürü ve hayvancılık faaliyetlerinin<br />
belirlenmesine yönelik kazılar ve farklı disiplinlerdeki çalışmalarla<br />
tarihe ışık tutulacak.<br />
HEYKELLERDEN BİRİ MİTOLOJİDEKİ<br />
TANRI APOLLON'A AİT<br />
Antik kentin 5 kilometre doğusundaki "Ay tanrısı Men'in Tapınağı"<br />
ve "Kutsal Alan" çevresinde ulaşılan kalıntılarda giyimli<br />
kadın heykelinin başı bulunmazken, erkek heykelin mitolojide<br />
adı geçen Tanrı Apollon'u tasvir ettiği belirlendi. Kültür ve Turizm<br />
Bakanlığı ile Süleyman Demirel Üniversitesi adına Prof. Dr. Mehmet<br />
Özhanlı başkanlığında yapılan Pisidia Antiokheia Antik Kenti<br />
kazılarında ulaşılan söz konusu buluntular, incelemelerin tamamlanmasının<br />
ardından sergilenmek üzere müzeye teslim edilecek.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
27
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />
Harran'a tarihi dokunuş<br />
Dünyanın en eski yerleşim merkezleri<br />
arasında yer alan Şanlıurfa’nın Harran<br />
ilçesindeki yapılar, tarihi dokuya uygun<br />
hale getirilecek. M.Ö. 6 binli yıllardan bugüne<br />
kesintisiz yerleşim yeri olan ve bir<br />
dönem Asurlular ile Emevilere başkentlik<br />
yapan tarihi ilçede, yaklaşık bir buçuk<br />
yıldır çok sayıda kurum ve kuruluşun üzerinde<br />
çalıştığı “Kentsel Tasarım Projesi”<br />
tamamlandı.<br />
Asırlardır ayakta kalan külah biçimindeki,<br />
kare veya kareye yakın altyapı üzerine inşa<br />
edilen konik kubbeli evlerin ön plana çıktığı<br />
Harran’daki yerleşim yerlerinde, proje kapsamında<br />
restorasyon çalışması yapılacak.<br />
Projeyle arkeolojik ve kentsel sit alanı ilan<br />
edilen ilçede 250 yıllık geçmişe sahip konik<br />
kubbeli evlerin bulunduğu mekânlara, tarihi<br />
mimari korunarak estetik görünüm kazandırılması<br />
hedefleniyor. Üç ana tema üzerinde<br />
Oylum Höyük’te 28. dönem kazıları başladı<br />
Suriye sınırına sıfır noktada bulunan ve Güneydoğu<br />
Anadolu Bölgesi’nin en büyük höyükleri<br />
arasında yer aldığı belirtilen Oylum<br />
Höyük’te 28. dönem kazı çalışmalarına başlandı.<br />
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle<br />
başlatılan kazılara, 20’si teknik olmak<br />
üzere 35 kişilik ekip ile devam ediliyor.<br />
Kazı Başkanı ve Cumhuriyet Üniversitesi<br />
Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı<br />
Doç. Dr. Atilla Engin, konu ile ilgili yaptığı<br />
açıklamada çalışmalar kapsamında bölgede<br />
genel temizlik, düzenleme ve geçen yıl<br />
yarım kalan bazı kazı işlemlerinin gerçekleştirileceğini<br />
söyledi. Amaçlarının tarihi<br />
zenginliklerin ortaya çıkarılması olduğunu<br />
vurgulayan Engin, şunları ifade etti:<br />
“Kazı çalışmalarımızın Kilis’e önemli katkıları<br />
var. Bölge tarihi açıdan çok önemli, kilit<br />
bir merkez... Oylum Höyük’ün özellikle M.Ö.<br />
2. bin yılda çok önemli bir merkez olduğunu<br />
görüyoruz. Saray olarak niteleyebileceğimiz<br />
büyük bir yapı kalıntısı ve buna bağlı<br />
mühür baskıları var. Mühürle yazılı belgeler,<br />
önemli şeylerin bizi beklediğini gösteriyor.<br />
şekillenen proje kapsamında öncelikle ilçe<br />
halkı sit alanı ilan edilen bölgenin dışına yerleştirilecek,<br />
ardından tescilsiz yapılar tarihi<br />
dokuların arasından temizlenecek, adeta<br />
açık hava müzesi olan ilçe genelindeki kazılar<br />
da planlı bir şekilde devam ettirilecek.<br />
Höyükler, binlerce yıllık yerleşim katmanlarıyla<br />
oluşmakta. Bu önemli tabakaların<br />
üzerinde çok fazla geç dönem Demir Çağı<br />
ve Roma yerleşimleri var. Bu tabakalara<br />
ulaşmamız biraz zaman alıyor.”<br />
28 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />
Hasankeyf turizmde hedef büyüttü<br />
Türkiye'nin vizyon projesi Ilısu Barajı'nın<br />
faaliyete girmesiyle sular altında kalacak<br />
olan Batman'ın Hasankeyf ilçesinin bir yandan<br />
yeni yerleşim yerini inşa çalışmaları<br />
devam ederken, diğer yandan da bölgede<br />
turizmin geliştirilmesi hedefleniyor.<br />
Kurum ve evlerin çok geniş, konforlu yapıldığı<br />
eski Hasankeyf'in yaklaşık üç katı<br />
büyüklükte olacak yeni yerleşim yerinde,<br />
dört yıllık fakültenin yanı sıra birçok sosyal<br />
tesis de bulunacak. Baraj gölü kenarında<br />
inşa edilen yeni yerleşim yerinin doğa,<br />
su ve kültür turizminde geliştirilmesi hedefleniyor.<br />
BÖLGENİN KADERİ DEĞİŞECEK<br />
Hasankeyf Kaymakamı Faruk Bülent Baygüven,<br />
konu hakkında yaptığı açıklamada<br />
Hasankeyf'in Ilısu Baraj Gölü altında kalacak<br />
tek ilçe olduğunu, barajla birlikte bölgenin<br />
ve bölge insanının kaderinin değişeceğini<br />
söyledi. Ilısu Barajı'nın bölgenin yanı<br />
sıra Türkiye'nin de en önemli barajlarından<br />
olduğunu vurgulayan Baygüven, baraj gölü<br />
altında kalacak ilçenin yeni yerleşim yerinde<br />
çok boyutlu bir proje yürütüldüğünü,<br />
modern bir ilçe tesis edildiğini ve sona yaklaştıklarını<br />
dile getirdi.<br />
Tarih kokan şehir; Diyarbakır<br />
Birçok medeniyete beşiklik eden, tarihi ve kültürel yapılarıyla dikkati<br />
çeken Diyarbakır, terör saldırılarının ardından devletin ilgili kurumlarınca<br />
yapılan yatırımlar ve restorasyon çalışmaları sayesinde<br />
yeniden canlanmaya başladı.<br />
Yüzyıllar boyunca aralarında Hurri Mitanniler, Asurlar, Urartular,<br />
Medler, Romalılar, Sasaniler, Bizanslar, Artuklular ve Akkoyunlular’ın<br />
bulunduğu birçok medeniyete kucak açan Diyarbakır'da,<br />
PKK'lı teröristlere yönelik başarılı operasyonlarla huzur ve güven<br />
ortamının sağlanmasının ardından kente gelen yerli ve yabancı turist<br />
sayısında artış yaşandı.<br />
DOĞU'NUN PARİS'İ<br />
50 bin metrekareyi kapsayan ve her dönem yönetim merkezi olmuş<br />
alanda yer alan M.S. 2. yüzyıla ait St. George Kilisesi, Artuklu Hanı,<br />
Cumhuriyet ve Osmanlı döneminin mimari özelliklerini yansıtan<br />
yapıların yer aldığı İçkale, 7 bin yıllık Keçi Burcu, tarihi Ongözlü<br />
Köprü, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan surları<br />
ve Hevsel Bahçeleri, Hasanpaşa Hanı, peygamber ve sahabe<br />
mezarları, İslam dünyasının 5. Harem-i Şerifi olarak nitelendirilen<br />
Ulu Cami ve 115 dönümlük alanda yapılan rekreasyon çalışmasının<br />
ardından daha görünür olan 27 şehit sahabenin de<br />
meftun olduğu Hz. Süleyman Cami, kenti ziyarete gelen yerli ve<br />
yabancı turistlerin ilk uğrak yerleri arasında bulunuyor.<br />
Rumkale, dünya turizmine hazırlanıyor<br />
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, kent turizmine<br />
yeni bir soluk kazandırmak amacıyla<br />
tarihi Rumkale’de su altı arkeoloji müzesi<br />
kuracak. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma<br />
Şahin, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />
kültürel mirasın korunması, yaşatılması, tanıtılması<br />
ve turizme kazandırılması amacıyla<br />
bu yöndeki çalışmalara yoğunlaştıklarını<br />
belirterek, Gaziantep’i kültür kenti haline<br />
dönüştürmek istediklerini belirtti.<br />
Evliya Çelebi’nin “Gaziantep dünyanın<br />
gözbebeğidir” sözlerini hatırlatan Şahin,<br />
Gaziantep’in dünyanın en eski 20 yerleşim<br />
yerinden biri olduğunu ifade ederek; “Bu<br />
kapsamda hazırlanan projelerle tarihi ve<br />
kültürel eserleri ayağa kaldırıyoruz. Karkamış<br />
Antik Kenti’ni 2018’in Mayıs ayında açarak,<br />
edebiyatçıların ve dünya tarihçilerinin<br />
hizmetine sunacağız. Fırat Nehri’nin bütün<br />
güzelliği, dik kayalar üzerinde bulunan Rumkale’ye<br />
yansıyor. Roma ve Hitit gibi en güçlü<br />
medeniyetler, Fırat’ın etrafında şekillenmiştir.<br />
Büyükşehir Belediyesi olarak Rumkale’yi<br />
önemsiyor, burayı turizme kazandırmak için<br />
geceli gündüzlü çalışıyoruz. Rumkale’yi daha<br />
canlı ve dinamik hale getireceğiz. Teleferik<br />
ve sahil düzenlemesine ilişkin çalışmalarla<br />
yer altındaki bu güzel hazineyi, bir su altı arkeoloji<br />
müzesiyle taçlandıracağız" dedi.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
29
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />
Erzurum Kalesi yeniden hayat bulacak<br />
Erzurum Kalesi, Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve DAP Bölge Kalkınma<br />
İdaresi Başkanlığı’nca finanse edilen proje kapsamında restore edilecek. Kentin en eski tarihi<br />
eserleri arasında yer alan Erzurum Kalesi’nin dış kısmının restore edilmesinin ardından,<br />
bu kez de iç kısmının restorasyonunun yapılması için çalışma başlatıldı.<br />
DAP İdaresi Başkanı Adnan Demir, proje hakkında yaptığı açıklamada kurum olarak bölgedeki<br />
tarımsal faaliyetleri desteklediklerini, geçen yıldan bu yana bölgenin kültür varlıklarının<br />
kazandırılması noktasında yapılan projelere de finans sağlamaya başladıklarını belirterek,<br />
şöyle konuştu:<br />
PROJENİN MALİYETİ 2,5 MİLYON TL<br />
“Erzurum ilimizin geçmişinde önemli bir yere sahip olan kalenin günümüze kazandırılması<br />
noktasında daha önce çevre düzenlemesi, yani dış kısmı yapılmış. Ancak iç kısmının da bir<br />
şekilde yapılması gerekiyordu. Erzurum Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğümüz tarafından idaremize<br />
sunulan proje kapsamında kalenin iç kısımda yer alan saat kulesi, hamam ve mescidin<br />
restore edilmesi ve kale surlarında yürüyüş yolu yapılması gibi planlamalar var. 2017 yılı ödeneği<br />
1,5 milyon lira. Projenin toplam tutarı ise yaklaşık 2,5 milyon lira.”<br />
Ahmed-i Hani Kent Müzesi'ne<br />
ziyaretçi ilgisi<br />
Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde Ağustos<br />
ayında açılan, İslam âlimi Ahmed-i Hani'nin<br />
hayatının ve yörenin 3 bin yıllık tarihinin<br />
anlatıldığı müze ile ‘Eski Doğubayazıt Evi’<br />
ziyaretçi akınına uğruyor.<br />
Doğunun 3 bin yıllık tarihine ışık tutan ve<br />
bu yıl Ağustos ayının ilk haftasında Kültür<br />
ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ile Aile<br />
ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül<br />
Sayan Kaya'nın katılımıyla Doğubayazıt<br />
ilçesinde açılan Ahmed-i Hani Kent Müzesi<br />
ve Eski Doğubayazıt Evi, açıldıkları günden<br />
bu yana yerli ve yabancı turistleri ağırlıyor.<br />
YÖRENİN GELENEK VE GÖRENEKLERİNİ<br />
YANSITIYORLAR<br />
Doğubayazıt Kaymakamlığı tarafından Serhat<br />
Kalkınma Ajansı ve İl Özel İdaresi'nin finansman<br />
desteğiyle ilçenin hâkim noktasına<br />
inşa edilen her iki yapı; filozof, tarihçi ve İslam<br />
mutasavvıfı Ahmed-i Hani'nin eserlerini ve yaşantısını<br />
ziyaretçilerle buluşturuyor. Konumu<br />
itibariyle İshak Paşa Sarayı, Beyazıt Camisi<br />
ve Urartu Kalesi'ni gören Ahmed-i Hani Kent<br />
Müzesi ve Eski Doğubayazıt Evi, ziyaretçilerine<br />
yörenin gelenek ve göreneklerini de tanıma<br />
fırsatı sunuyor. Müze, yörenin tarihi dokusuna<br />
uygun mimari yapısıyla da dikkat çekiyor.<br />
Bitlis’in mağara<br />
evleri turizme<br />
kazandırılacak<br />
Bitlis’in Ahlat ilçesinde bulunan yaklaşık<br />
600 mağara evin turizme kazandırılması<br />
amacıyla hazırlanan projenin ihalesine<br />
çıkıldı. Ahlat Belediye Başkanı Mümtaz<br />
Çoban, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />
Madavans ve Harabeşehir kanyonlarındaki<br />
yaklaşık 600 mağara evin turizme<br />
kazandırılması için başlatılan çalışmaların<br />
devam ettiğini söyledi.<br />
Bu kapsamda hazırlanan ve Doğu Anadolu<br />
Kalkınma Ajansı’na sunulan “Harabeşehir<br />
Bölgesi Ekoturizm” projesinin<br />
kabul edildiğini anlatan Çoban; “Projenin<br />
ihalesine çıkıldı. Burada 6 bin yıllık mağara<br />
evlerimiz var. Yani Kapadokya’nın<br />
bir örneği de ilçemizde bulunuyor. Burayı<br />
kısa sürede turizme kazandırmayı hedefliyoruz”<br />
şeklinde konuştu.<br />
TURİSTLERE ALTERNATİFLER<br />
SUNULACAK<br />
Projenin yaklaşık 50 milyon liraya mal<br />
olacağını bildiren Başkan Çoban, şunları<br />
ifade etti: “Bölgede insanların dinlenebilecekleri<br />
seyir tepeleri, bungalov evlerden<br />
meydana gelen dinlenme merkezi, barınma<br />
alanları, yürüyüş parkurları, kafeler,<br />
restoranlar ve konaklama merkezi oluşturacağız.<br />
Buraya gelenler hem 20 kilometre<br />
yürüyerek rehber eşliğinde gezecek,<br />
hem de mağara evlerde dinlenecek. Doğu<br />
Anadolu Projesi (DAP) kapsamında önemli<br />
destekler alarak çalışmalar yaptık. İlçede<br />
kültür-sanat çalışmaları başlattık. Eski<br />
Ahlat evlerini de restore ederek, turistlere<br />
çeşitli alternatifler sunacağız.”<br />
30 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />
Van Gölü kıyısında<br />
‘Olimpik Binicilik Merkezi’ açıldı<br />
İçişleri Bakanlığı’nca Kanun Hükmünde<br />
Kararname kapsamında görevlendirme<br />
yapılan Edremit Belediyesi’nin Van Gölü<br />
kıyısında kurduğu Olimpik Binicilik Merkezi<br />
hizmete girdi. Vali ve Büyükşehir Belediye<br />
Başkan Vekili Murat Zorluoğlu, açılış töreninde<br />
yaptığı konuşmada Edremit’in tarihi,<br />
kültürel, sosyal ve sportif anlamda çok büyük<br />
potansiyel barındırdığını, bunun yavaş<br />
yavaş ortaya çıkarıldığını söyledi.<br />
Belediyenin daha önce de bir halk plajını vatandaşların<br />
hizmetine sunduğunu belirten<br />
Zorluoğlu, şimdi de at çiftliği tesisini açmanın<br />
gururunu ve mutluluğunu yaşadığını ifade<br />
ederek; “Van’da belediyeler devralındıktan<br />
sonra gerçek belediyecilik örnekleriyle<br />
vatandaşlarımızı buluşturmaya başladık.<br />
Bir taraftan vatandaşlarımıza böyle güzel<br />
tesislerde çocuklarıyla, gençlerimizle vakit<br />
geçirmelerini sağlayacak imkânlar sunuyo-<br />
ruz, diğer taraftan da altyapı, kanalizasyon,<br />
su, yol, asfalt ve diğer üstyapı çalışmalarını<br />
hızla tamamlamaya çalışıyoruz. Büyükşehir<br />
Belediyesi ile ilçe belediyelerimiz arasında<br />
çok güzel bir koordinasyon ve işbirliği var.<br />
Çok kısa zamanda sadece kentin merkezini<br />
değil, bütün çevresini değiştirmeyi hedefliyoruz”<br />
dedi.<br />
Cıbıltepe Kayak Merkezi'ne uluslararası onay<br />
Kars'ın Sarıkamış ilçesinde bulunan ve Türkiye'nin önemli kış<br />
turizm merkezleri arasında yer alan Cıbıltepe Kayak Merkezi'nde<br />
hizmet veren iki slalom kayak pisti, uluslararası yarışmaların<br />
yapılabilmesi için onaylandı.<br />
Kayak merkezinin Karanlık Dere bölgesinde uzunlukları yaklaşık<br />
2 bin 500 metreyi bulan 6 ve 7 nolu pistlerde, Uluslararası<br />
Kayak Federasyonu tarafından görevlendirilen İtalyan delege<br />
Ernesto Rigon ve beraberindeki heyet tarafından inceleme<br />
yapıldı. Rigon, incelemeler sonrası yaptığı açıklamada Sarıkamış'ın<br />
kayak için çok ideal bir yer olduğunu belirterek; "Sarıkamış<br />
doğal güzellikleri ve sarıçam ormanlarıyla bölgenin önemli<br />
bir turizm potansiyeline sahip, muazzam bir yer. Bu pistlerin<br />
ormanlık alanda olması, yarışma ve turizm kayağı için çok elverişli"<br />
dedi.<br />
ULUSLARARASI SARIKAMIŞ KUPASI YENİ PİSTLERDE<br />
YAPILACAK<br />
Türkiye Kayak Federasyonu Genel Spor Direktörü Özkan Koyuncu<br />
da uluslararası yarışlar için onay alan pistlerin Sarıkamış'a<br />
ve kayak camiasına hayırlı olmasını diledi. Türkiye Kayak<br />
Federasyonu Alp Disiplini Teknik Kurul Üyesi İbrahim Demirci<br />
ise, pistlerin onaylanmasıyla<br />
Sarıkamış'ta daha çok kayak<br />
organizasyonu yapılacağını<br />
ifade ederek, kayakta 24-25<br />
Mart 2018 tarihlerinde düzenlenmesi<br />
planlanan Uluslararası<br />
Sarıkamış Kupası yarışlarının<br />
yeni onaylanan pistlerde gerçekleştirileceğini<br />
kaydetti.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
31
KARADENİZ BÖLGESİ<br />
Karadeniz’de saklı bir cennet; Artabel<br />
Gümüşhane’nin Torul ilçesi sınırlarında,<br />
barındırdığı 21 göl, zengin bitki örtüsü ve<br />
bozulmamış doğal güzellikleriyle 3 bin 331<br />
metre yükseklikteki Abdal Musa Tepesi’nin<br />
eteklerinde yer alan Artabel Gölleri Tabiat<br />
Parkı, ziyaretçilerini bekliyor.<br />
DÜNYA DESTİNASYONU OLUYOR<br />
Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş,<br />
bölgenin tarih olarak önemli bir değer olzine<br />
60 kilometre mesafede, yaban hayatı<br />
bakımından oldukça fazla türe ev sahipliği<br />
yapan tabiat parkında boz ayı, kızıl keçi, tilki,<br />
gelincik, sincap, sansar, yaban domuzu,<br />
kurt gibi hayvanların yanı sıra kaz, atmaca,<br />
şahin, kartal, akbaba, kerkenez, doğan, keklik,<br />
bıldırcın, su tavuğu, çulluk, kuyruksallayan<br />
ve ispinoz gibi kuşlar da yaşıyor.<br />
leri’nin Karadeniz Bölgesi’nin en önemli<br />
turizm destinasyonlarından biri olduğunu<br />
söyledi. Tabiat parkının tarihi özellikleri, doğal<br />
güzellikleri, fauna, flora ve yaban hayatı<br />
zenginliğiyle 21 buzul gölüne ev sahipliği<br />
yaptığını belirten Aydın; "Tabiat parkının<br />
yer aldığı Abdal Musa Tepesi, Karadeniz’in<br />
çatılarından biri olarak tanımlanabilir. Tabiat<br />
parkına olan ilgi gün geçtikçe artıyor.<br />
Tabiat parkını daha çok adrenalin tutkunları<br />
tercih ediyor. Turizm destinasyonlarında<br />
çeşitlilik anlamında bu yönüyle farklılık ihtiva<br />
ediyor" şeklinde konuştu.<br />
Karadeniz'in Efes'i gün ışığına çıkıyor<br />
Düzce Belediyesi ve Doğu Marmara Kalkınma<br />
Ajansı tarafından, aslanpençesi figürleriyle<br />
süslenmiş basamakları ve kemerli<br />
geçitleriyle varlığını koruyan Prusias ad Hypium<br />
Arkeopark’ın açılışı gerçekleştirildi.<br />
Düzce'nin Konuralp bölgesinde yer alan<br />
ve "Karadeniz'in Efes'i" olarak bilinen<br />
Prusias ad Hypium Antik Kenti'nde antik<br />
tiyatro, at figürlü kapı, surlar, su kemerleri<br />
ve Roma Köprüsü yer alıyor. Halk<br />
Gülaçar Köyü’nden geçen Artabel Deresi<br />
çevresindeki iki ayrı volkanik aktivite sonucu<br />
oluşmuş gölleri ve faunasıyla doğal yaşamın<br />
zenginliklerini ziyaretçilerine sunan<br />
tabiat parkında, şelalelerin çağlamasına çiçeklerin<br />
güzelliği eşlik ediyor. Kent merkearasında<br />
"40 Basamaklar" adıyla da bilinen,<br />
100 metre uzunluğa ve 74 metre genişliğe<br />
sahip antik tiyatronun yarım daire<br />
biçimindeki oturma alanı, aslanpençesi<br />
figürleriyle süslenmiş basamakları, kemerli<br />
geçitleri ve sahnesinin bir bölümü<br />
bugünlere kadar ulaştı.<br />
DOĞA VE MACERA TUTKUNLARININ<br />
UĞRAK NOKTASI<br />
Doğa Koruma ve Milli Parklar Gümüşhane<br />
Şube Müdürü İlbeyi Aydın, Artabel Gölduğunu,<br />
arkeopark çalışmalarının hızlandırılıp<br />
bir an önce vatandaşların beğenisine<br />
sunulduğunu ifade ederek; “Konuralp’i turizm<br />
alanında yapılan çalışmalarla dünya<br />
turizmine açmak istiyoruz. Burası tarihi bir<br />
hazine... Şu anda uygulamaya koyduğumuz<br />
birçok proje var. ‘Konuralp Dünya Destinasyonu<br />
Oluyor’ projesi kapsamında burada arkeopark<br />
yaptık. Amacımız, en kısa zamanda<br />
Konuralp’i dünya turizmine açmaktır" açıklamasında<br />
bulundu.<br />
32 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
KARADENİZ BÖLGESİ<br />
Artvin, ‘Atatepe’ ile<br />
turizmde var<br />
olmak istiyor<br />
Sıtkı Kahvecioğlu Vakfı tarafından yaptırılarak<br />
19 Mayıs 20<strong>12</strong>’de açılışı yapılan<br />
22 metre yüksekliğindeki ve 50 ton ağırlığındaki<br />
Atatürk Anıtı’na da ev sahipliği<br />
yapan Atatepe, Artvin Belediyesi’nin<br />
girişimleriyle turizme kazandırıldı.<br />
Atatürk’ün Büyük Taarruz Zaferi öncesinde<br />
Afyon Kocatepe’deki duruşunu<br />
simgeleyen, 40 ton çelik ve 10 ton bakır<br />
kullanılarak yapılan heykelin bulunduğu<br />
alan, şehrin seyir terası olma niteliği<br />
taşıması nedeniyle de halkın en uğrak<br />
yerleri arasında yer alıyor. Yaklaşık 4<br />
dönümlük arazide inşa edilen alanda,<br />
Atatürk heykelinin yanı sıra içerisinde<br />
restoran, kafeterya, mescit ve tuvaletlerin<br />
bulunduğu sosyal tesis ile yüzde 70’i<br />
tamamlanan atıcılık poligonu bulunuyor.<br />
ÜÇ VADİYE HÂKİM BİR TEPE VE<br />
MUHTEŞEM SEYİR TERASI<br />
Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe,<br />
konu ile ilgili yaptığı açıklamada Atatepe’nin<br />
turizm kenti olmayı hedefleyen<br />
Artvin için çok önemli olduğunu söyledi.<br />
Tesisi şehre gelen yerli ve yabancı<br />
turistlerin hizmetine sunduklarını belirten<br />
Kocatepe; “Buraya gelenlere şehrimizin<br />
güzelliğini yaşatıyoruz. Turizm<br />
kenti olan Artvin’de bu tür destinasyon<br />
merkezlerine ihtiyaç var. Atatepe, Artvin’deki<br />
en önemli 5-6 turizm noktasından<br />
biri. Şehir merkezinden Atatepe’ye<br />
teleferik projemiz de mevcut. Projenin<br />
hayata geçirilmesiyle bölgeye daha çok<br />
turist çekeceğiz" dedi.<br />
Giresun turizmde hedef büyütüyor<br />
Doğal güzellikleri, denizi, adası, tarihi evleri<br />
ve yaylalarıyla turistlerin ilgisini çeken Giresun,<br />
turizmde hedef büyüterek önümüzdeki<br />
5-10 yıllık süreçte Türkiye'nin önemli<br />
cazibe merkezlerinden biri haline gelmeyi<br />
amaçlıyor.<br />
Uzungöl’e Macera Parkı geliyor<br />
Doğu Karadeniz’in önemli turizm destinasyonları<br />
arasında bulunan doğa harikası<br />
Uzungöl’de Macera Parkı kurulacak. Trabzon<br />
Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan<br />
Fevzi Gümrükçüoğlu, Çaykara ilçesindeki<br />
Uzungöl’ün bölgenin en önemli turizm noktalarından<br />
biri olduğunu, burada yaklaşık 9<br />
bin 200 metrekarelik alanda hayata geçirilecek<br />
“Uzungöl Tabiat Macera Parkı” projesinin<br />
hazırlandığını bildirdi.<br />
Parkın yüksek ve alçak ip parkurları, dev<br />
salıncak, tırmanma duvarları, survivor parkuru<br />
ve paintball alanı olmak üzere 6 ana<br />
bölümden oluşacağına işaret eden Başkan<br />
Gümrükçüoğlu; proje kapsamında ayrıca<br />
otopark, idari yönetim binası, kameriye,<br />
soyunma kabinleri, tuvalet, malzeme teslim<br />
noktaları ve depolar yapılacağını kaydetti.<br />
Parkın bölgedeki turizm çeşitliliğini artıracağına<br />
dikkat çeken Gümrükçüoğlu, şu açıklamalarda<br />
bulundu:<br />
Giresun İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal<br />
Gürgenci, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />
kentin yaylaları, adası, tarihi evleri, denizi<br />
ile sadece Doğu Karadeniz'de değil, Türkiye'de<br />
de önemli bir turizm merkezi olduğunu<br />
söyledi. Gürgenci, Giresun'un son yıllarda<br />
gelişme gösteren destinasyonların başında<br />
geldiğini ifade ederek, kamu kurum ve kuruluşları<br />
ile sivil toplum kuruluşlarının desteğini<br />
de alarak, sektörde kalkınma hamlesinin<br />
hızla artmasını hedeflediklerini belirtti.<br />
TABİAT PARKLARI, ADA VE<br />
YAYLALARA YOĞUN İLGİ<br />
Yörede yayla turizmine birkaç yıldır artış<br />
gösteren tabiat parklarının da eklendiğini,<br />
buralara yerli ve yabancı insanların yoğun<br />
ilgi gösterdiklerini aktaran Kemal Gürgenci;<br />
il genelinde içerisinde Mavi Göl'ün de bulunduğu<br />
Kuzalan başta olmak üzere önemli<br />
turizm potansiyellerine sahip tabiat parkları<br />
yapıldığını, yine Giresun Adası'nın turizme<br />
kazandırılmasının yerli turistler kadar<br />
yabancıların da bu bölgeye gelmelerinde<br />
önemli faktör teşkil ettiğine vurgu yaptı.<br />
ladık. Yerli ve yabancı turistlerin dinlenme,<br />
eğlenme ve sportif aktivitelerini gerçekleştirebilmelerine<br />
yönelik planladığımız projenin<br />
en önemli amacı, bölgedeki turizm çeşitliliğini<br />
artırmaktır. Bu önemli yatırım, bölgeyi<br />
macera turizmi konusunda dünya çapında<br />
bir merkez haline getirecektir. Bölgedeki<br />
konaklama süresini uzatacak, tabiat parkımızın<br />
ve şehrimizin marka değerini yükseltecektir.<br />
Ayrıca doğa sporları konusunda<br />
farkındalık oluşturacak, gelecek nesillere<br />
doğa ve doğa sporu sevgisini aşılayacaktır."<br />
BÖLGEDEKİ TURİZM ÇEŞİTLİLİĞİNİ<br />
ARTIRACAK<br />
"Doğayla bütünlük arz eden bir proje hazır-<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
33
İÇ ANADOLU BÖLGESİ<br />
Tarihi taş konaklar,<br />
yeni evli çiftlerin gözdesi<br />
Güzelyurt'ta 1924 yılında mübadele nedeniyle<br />
Yunanistan'ın Kavala kentine giden<br />
Rumlardan kalan, bir kısmı da daha sonra<br />
yaşanan göç nedeniyle boşaltılan 25 konak,<br />
restore edilerek turizme kazandırıldı.<br />
Özellikle otantik yapısından dolayı balayı<br />
çiftleri tarafından yoğun ilgi gören konaklar,<br />
evliliğe ilk adımı atan çiftlere de doğal<br />
fotoğraf stüdyosu ortamı sunuyor.<br />
BALAYI ÇİFTLERİ YOĞUN İLGİ<br />
GÖSTERİYOR<br />
Güzelyurt Kaymakamı Mehmet Göze,<br />
konu ile ilgili yaptığı açıklamada ilçenin<br />
zengin tarihi dokusuyla yıl boyu birçok<br />
Eskişehir, kongre turizmi için<br />
biçilmiş kaftan<br />
Eskişehir Ticaret Odası (ETO) Başkanı<br />
Metin Güler, Eskişehir Fuar Kongre Merkezi'nin<br />
devreye girmesi ve eşzamanlı fuarların<br />
düzenlenmesiyle şehre 600 milyon<br />
lira civarında katkı sağlanacağını bildirdi.<br />
Metin Güler, yaptığı açıklamada kongre<br />
turizminde bugün ABD başta olmak üzere<br />
Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere, İtalya<br />
ve Çin gibi ülkelerin ön sıralarda yer aldığını<br />
belirterek, günümüzde her yıl ortalama 100<br />
milyona yakın kişinin iş toplantısı, kongre<br />
ve fuar için seyahat ettiğini vurguladı. İnsanların<br />
3-4 gün süren kongreler için 2 bin<br />
100 ile 2 bin 400 dolar arasında harcama<br />
yaptığını ifade eden Güler, şunları kaydetti:<br />
TURİZM POTANSİYELİ AÇISINDAN<br />
BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR<br />
"Kongre turizmi, aynı zamanda hem ülkenin<br />
hem de kongrenin yapıldığı şehrin tanıtımı<br />
için büyük bir önem taşıyor. Düzenlenen<br />
uluslararası kongreler, şehrin genel turizm<br />
turisti ağırladığını, başta Ihlara Konakları<br />
olmak üzere çeşitli tarihi konakların<br />
turizme kazandırıldığını aktararak; "Bunlar<br />
aktif şekilde faaliyetlerine devam<br />
ediyor. Özellikle son dönemde ilçemizde<br />
balayı çiftlerinin yoğunlaştığı bir turizm<br />
çeşitliliği dikkati çekiyor. Balayı çiftlerimiz<br />
için yerel işletmeler tarafından civar<br />
ilçe, köy ya da şehirlere günübirlik veya<br />
3-5 günlük turlar düzenleniyor. Şu an ilçede<br />
250 yatak kapasitesindeki tarihi<br />
konaklar, bu turizm destinasyonunda<br />
hizmet veriyor. İlçemiz böylesine elit bir<br />
hizmetle turizm açısından daha iyi noktaya<br />
gelmiş durumda" dedi.<br />
potansiyelini de artırıyor ve şehrin gelişimini<br />
olumlu olarak etkiliyor. Türkiye'de ise<br />
kongre turizmi son 10 yılda çok önemli bir<br />
aşama kaydetti. Dünyada kongre turizmi<br />
artış oranı yüzde 10 iken, Türkiye'de bu<br />
oran yaklaşık yüzde 22. Türkiye'de kongrecilik,<br />
dünya ortalamasına göre iki kat daha<br />
fazla artmakta. Kongre turizminden yılda<br />
3,5 milyar dolarlık gelir elde ettiği tahmin<br />
edilen Türkiye'de aslan payını da İstanbul<br />
alıyor. İstanbul'un ardından kongre pastasını<br />
Antalya, İzmir ve Ankara paylaşıyor.<br />
Hedefimiz, Eskişehir'in de kongrecilik pastasından<br />
hak ettiği payı almasıdır."<br />
Soğanlı Vadisi<br />
eski günlerini arıyor<br />
Kayseri’nin Yeşilhisar<br />
ilçesi sınırlarında<br />
eskiden<br />
turistlerin vazgeçilmez<br />
uğrak noktası<br />
olan Soğanlı<br />
Vadisi, eski canlı<br />
günlerini arıyor.<br />
Peribacaları, kaya oyma kiliseleri, manastırları<br />
ve doğal güzellikleriyle bir açık hava<br />
müzesini andıran Soğanlı Vadisi’nde turizm<br />
1950’li yıllarda başladı. Eskiden köy statüsünde<br />
olan Soğanlı Mahallesi halkının<br />
turistleri eşeklerle turlara çıkarmasıyla turizm<br />
potansiyeli gelişen vadi, 2000’li yıllara<br />
gelindiğinde yaklaşık 100 bin misafiri ağırlayan<br />
bir turizm merkezi oldu. Bunun yanında<br />
Soğanlı, yöre halkının yaptığı ve Anadolu<br />
kadınını andıran bez bebekleriyle adını sıkça<br />
duyurmaya başladı.<br />
BİRÇOK TURİSTİK ZENGİNLİK<br />
BARINDIRIYOR<br />
Son yıllarda turist sayısında ciddi düşüş<br />
yaşanan Soğanlı Vadisi, şimdilerde eski<br />
canlı günlerini arıyor. Soğanlı Mahallesi’nde<br />
turizm işletmeciliği yapan Gökhan Ablak,<br />
vadinin turizm potansiyeli açısından unutulmaya<br />
başlandığını, eski canlı günlerin hasretini<br />
çektiklerini söyledi. Vadinin, Kapadokya<br />
bölgesinin devamı niteliğinde olduğunu ve<br />
birçok turistik zenginlik barındırdığını belirten<br />
Ablak; “Daha önceden her gün 50’ye yakın<br />
turist otobüsü geliyordu. Şimdi burada<br />
tur otobüsü görmek hayal gibi... Aile olarak<br />
50 yıldır turizm işiyle uğraşıyoruz. Biz bu vadiye<br />
2005 yılına kadar eşeklerle turistlere<br />
tur düzenliyorduk. Bu, köylüler için önemli<br />
bir geçim kaynağıydı. Soğanlı’nın eski haline<br />
kavuşabilmesi için öncelikle kiliselerin restorasyondan<br />
geçmesi gerekiyor. Kiliseler<br />
eski haline getirilir ve iyi bir tanıtım yapılırsa,<br />
Soğanlı özlenen haline yeniden kavuşabilir”<br />
şeklinde konuştu.<br />
34 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
İÇ ANADOLU BÖLGESİ<br />
Beypazarı'nda hedef 1 milyon turist<br />
Beypazarı Belediyesi, ilçe genelinde tarih<br />
ve kültür turizmini en kısa sürede doğa<br />
turizmiyle entegre hale getirecek çalışmalarına<br />
hız verdi. Belediye Başkanı Tuncer<br />
Kaplan, bir süre önce ilçeye 30 kilometre<br />
mesafede bulunan Karagöl Mesire Alanı'nı<br />
kiraladıklarını hatırlatarak, şu açıklamalarda<br />
bulundu:<br />
"Mesire alanı içinde bulunan doğa evleri,<br />
yürüyüş parkurları ve göl çevresinin peyzaj<br />
uygulamasını tamamladık. Karagöl, gerçekten<br />
çok güzel ve bakir bir alan... Yazın göl ve<br />
çevresi, bungalov evleriyle ilgi çekerken,<br />
kışın da karın çok yağmasıyla dikkatleri<br />
üzerinde topluyor.<br />
TÜRKİYE'NİN 205. MİLLİ TABİAT PARKI<br />
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü,<br />
Kelebekler Vadisi'nin de içinde bulunduğu<br />
alanı Türkiye'nin 205. Milli Tabiat Parkı<br />
ilan etti. Önümüzdeki günlerde inşaatına<br />
başlanacak alana bakanlık tarafından 30<br />
adet orman evi, 4 adet seyir terası, mesire<br />
alanı ve piknik alanları yapılacak. İnözü<br />
Vadisi Tabiat Parkı, tamamlandıktan sonra<br />
oldukça ilgi görecek. Bu alanda 500 bin turist<br />
ağırlamayı hedefliyoruz. Ardından ise<br />
bir milyon hedefimiz var. Bunda da bir hayli<br />
kararlıyız. Beypazarı’nı turizmde başkent<br />
Ankara’nın lokomotifi haline getireceğiz.<br />
Bu güzellikleri insanlarla paylaşacağız ve<br />
görmelerine vesile olacağız."<br />
Kırşehir'den sağlık turizmi hamlesi<br />
Osmanlı Devleti’nin kurucusu Şeyh Edebali’nin<br />
doğup büyüdüğü, Osmanlı’nın temelini<br />
oluşturan Ahilik teşkilatının piri Ahi<br />
Evran-ı Veli’nin yaşadığı Kırşehir, 800 yıl<br />
önce eserlerini Türkçe yazmasıyla bilinen<br />
Aşık Paşa, Cacabey Gökbilim Medresesi’ni<br />
bünyesinde barındırması, Mevlana’nın tale-<br />
besi olan ve vakıf hizmetlerinin Anadolu’ya<br />
yayılmasına katkı sağlayan Şeyh Süleyman<br />
Türkmani’nin memleketi olması nedeniyle<br />
“tohum şehir” olarak ön plana çıkıyor.<br />
Merkez ve ilçelerinde yer altından çıkarıldığı<br />
haliyle hiçbir müdahalede bulunulmadan<br />
otellere ve kaplıcalara verilen jeotermal<br />
suyu ile de şifa kaynağı olan Kırşehir’de,<br />
sağlık turizmine yönelik jeotermal yatırımlar<br />
hız kazanıyor. Şehir merkezindeki<br />
oteller ve ilçelerdeki kaplıca kürleri, yurt<br />
dışından ve çevre illerden gelen ziyaretçilere<br />
hizmet veriyor. Kentin tarihi, kültürel<br />
ve jeotermal kaynaklarından yararlanmak<br />
isteyenlerin sayısı da her geçen gün artıyor.<br />
sularıyla ziyaretçilerin büyük beğenisini<br />
kazandığını belirtti. Kırşehir’in jeotermal<br />
konusunda önemli kaynaklara ve geçmişe<br />
sahip olduğunu anlatan Bahçeci, yaklaşık<br />
800 yıl önce Ahi Evran-ı Veli’nin yaptırdığı bir<br />
hamam ile bu imkândan halkı faydalandırdığı<br />
bilgisinin kitaplarda yer aldığını vurguladı.<br />
ŞİFALI JEOTERMAL SULARI<br />
BÜYÜK İLGİ GÖRÜYOR<br />
Jeotermal Kaynaklı Belediyeler Birliği ve Kırşehir<br />
Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, konu<br />
ile ilgili yaptığı açıklamada Termal Turizm<br />
Kentleri Projesi kapsamında olan kentin<br />
tarihi, kültürel özelikleri ve şifalı jeotermal<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
35
Gym - cardio alanı<br />
Pilates<br />
Stüdyolar<br />
Kişiye özel egzersizler<br />
Grup egzersizleri<br />
Zumba<br />
Kapalı havuz - jakuzi<br />
Çocuk havuzu<br />
Türk hamamı<br />
Sauna<br />
Buhar banyosu<br />
Çocuk kulübü<br />
Masaj odaları<br />
Vitamin bar<br />
Bayanlara özel havuz saati<br />
Bayanlara özel fitness&spa<br />
Sağlığınıza, güzelliğinize<br />
ve geleceğinize yatırım yapın.<br />
Byofit Sağlık ve Spor Merkezi<br />
Saniye Ermutlu Sk 3 Kozyatağı 34742 İstanbul<br />
T: 0216 571 61 45<br />
byofitresepsiyon@byotell.com<br />
www.byotell.com
COVER<br />
A New Grape Harvest Destination to<br />
Turkish Tourism<br />
In this issue, we want to present a region<br />
of Turkey to <strong>TOURMAG</strong> readers which is<br />
rarely known now, but will make a name<br />
for itself in the upcoming years through<br />
its tourist values and grapes that offered<br />
to world market. This lovely city, which advances<br />
Turkey to an assertive position in<br />
grape industry with its vineyards that are<br />
spreading as far as the eye can reach, has<br />
a history of 2,500 years and a population of<br />
around 100 thousand.<br />
Pergamon King's brother Attalos Philadelphos<br />
II founded the city between B.C. 150-<br />
138. The city named as Philadelphia which<br />
means "Brotherhood" after its founder, and<br />
was mentioned in this name until the 1400s.<br />
When Ottoman Sultan Yıldırım Beyazıt saw<br />
the city from the highest point, he said "Ne<br />
âla şehir!" which means "What a pretty city!".<br />
After that, the city is called as "Alaşehir".<br />
ST. JEAN CHURCH OF PAVLUS<br />
Alaşehir is a region which has been invaded<br />
by every nation from Kingdom of Pergamon<br />
to Roman era, and from Ottoman Empire<br />
to Turkish War of Independence. That<br />
is why every civilization left a trace of its<br />
own culture here. For example, one of the<br />
most important historical structures in the<br />
city is the St. Jean Church, one of the seven<br />
Anatolian churches mentioned in the Bible,<br />
which was founded by Roman King Pavlus<br />
with the spread of Christianity in A.C. 40s.<br />
"YES, WE HAVE A DREAM!"<br />
Alaşehir Mayor Dr. Gökhan Karaçoban expressed<br />
they got into action to draw attention<br />
to the green ocean of vineyards, to create<br />
an awareness about the importance of<br />
this priceless heritage on a national scale,<br />
to share the foresight of the future and he<br />
remarked, "Yes, we have a dream!". He explained<br />
this dream as "Transforming 'grape<br />
city' Alaşehir to one of the modern cities of<br />
21st century with its underground, aboveground<br />
resources, history, nature, flavors,<br />
traditions passed down from generation to<br />
generation and local values" and said: "Our<br />
dream is big, our goal is very clear. In order<br />
to make Alaşehir a 'brand city', which has<br />
been active in this fertile soil of the Aegean<br />
for centuries, we will think, produce, cooperate<br />
with each other and put into practice<br />
on the basis of sustainability."<br />
FROM GRAPE TO CHERRY, CHESTNUT<br />
TO OLIVE<br />
From the first ages to nowadays, from Philadelphia<br />
to "Âlâ Şehir”, this Aegean ancient<br />
settlement which specified as the "City of<br />
Brotherhood" has so much abundance from<br />
grape to cherry, chestnut to olive, thermal<br />
resources to rich history.<br />
SISTER CITY AGREEMENT WITH THE<br />
SIENA FROM TUSCAN VALLEY<br />
Mayor Karaçoban wants to supply the conditions<br />
which will give importance to environmental<br />
consciousness in the land where<br />
famous Sultaniye Grapes grow, create a<br />
brand new destination in the field of health,<br />
nature and faith tourism and to attract investors<br />
in these fields. He stated his vision<br />
by saying; "We will visit the similar cities in<br />
Alaşehir Mayor<br />
Dr. Gökhan Karaçoban<br />
38 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
COVER<br />
the world to learn, to experience, to gain vision<br />
and to compare about farming culture,<br />
good farming and marketing. According to<br />
this, we will be sister cities with the Siena<br />
City from Tuscan Valley firstly."<br />
EXPORTING GRAPES TO ENGLAND AND<br />
33 COUNTRIES<br />
Alaşehir exports its grapes to 33 countries<br />
such as England, Germany and Russia.<br />
During the branding process, Karaçoban<br />
signified that they will establish the<br />
first grape museum of the world. Furthermore,<br />
they will organize an international<br />
"Vintage Festival" with the participation<br />
of Siena and other grape producing cities<br />
around the world to increase cultural,<br />
commercial and experimental cooperation.<br />
He also remarked; "We will present<br />
the local flavors of Alaşehir to world gourmets<br />
with the aim of ranking among world<br />
cuisines.<br />
THE MOSAICS OF DIONYSOS WILL BE<br />
BROUGHT TO WORLD HERITAGE<br />
Mayor Karaçoban pointed out that faith tourism<br />
will be developed with the help of archaeological<br />
remains to be placed on the ground<br />
and with the holy St. Jean Church, health tourism<br />
will be developed with thermal resources,<br />
and nature tourism will be developed with<br />
endless vineyards and geographical texture.<br />
"Alaşehir which is located in a huge archaeological<br />
site, will bring out the mosaics of Wine<br />
God Dionysos to world history heritage with<br />
the other remains. We will create a brand new<br />
destination with possible investments after<br />
we overcome the structural and bureaucratic<br />
obstacles" he said.<br />
Sean Jean Church<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
39
KAPAK<br />
Üzüme yatırım yapıp markalaşma kararı alan<br />
Alaşehir'in üzümle anılan<br />
bir dünya kenti olma hedefi var<br />
Hedeflenen markalaşma vizyonu kapsamındaki makro projelerin hayata geçirilmesiyle<br />
bir “üzümkent” olarak ekonomik artı değer yaratılarak, Alaşehirlilerin<br />
yaşam kalitesi yükseltilecek. Sürdürülebilirlik politikasına<br />
uygun bir tarım ekonomisiyle küresel rekabette daha<br />
güçlü ve söz sahibi bir örnek kent olunacak.<br />
CANAN & KADİR<br />
TOPRAKKAYA<br />
Osmanlı'ya şehzadeler yetiştirmiş, Kurtuluş Savaşımızın<br />
kırılma noktalarına ev sahipliği yapmış Manisa'nın Alaşehir<br />
ilçesine konuk olduk. Uçsuz bucaksız verimli bağlarıyla<br />
“Üzümkent” olarak anılmaya başlayan Alaşehir'in aynı zamanda<br />
Türkiye’nin en büyük üzüm rekoltesine ve çeşitliliğine<br />
sahip ilçesi olduğunu öğrenmemizle başlayan gezi öylesine<br />
doluydu ki, not almaya ve aldığımız notları birbirine<br />
bağlamaya yetişemedik. Zira, her biri ayrı bir haber dosyası<br />
kapsamındaydı.<br />
Alaşehir Belediye Başkanı Dr. Gökhan Karaçoban'ın davetlisi<br />
olarak, <strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi, Atlas Dergisi<br />
ve ulusal basınımızdan 25 gazetecinin katıldığı gezi, Alaşehir'in<br />
Yunan işgalinden kurtuluşunun 95. yıldönümünü<br />
nedeniyle düzenlenen, "İşgalden Kurtuluş’a Alaşehir<br />
Sergisi" ile başladı. Alaşehirliler için, "Karanlıktan Aydınlığa<br />
Bir Üzümkent Öyküsü" olarak adlandırılan bu sergi,<br />
ülkemizin özgürlüğüne nasıl kavuştuğunu, karanlıktan<br />
aydınlığa nasıl çıktığını, Alaşehir'in küllerinden nasıl yeniden<br />
doğduğunu, halkın onca yoksunluk içerisinde azim ve<br />
kararlılıkla bağımsızlık ateşinin ilk kongresi olan ‘Alaşehir<br />
Kongresi’ni nasıl gerçekleştirdiğini gösteriyordu.<br />
ALAŞEHİR, "HARİKA ŞEHİR" NEDEN OLMASIN?<br />
Sergi sonrasında Alaşehir Belediye Başkanı Dr. Gökhan<br />
Karaçoban ile bir söyleşi yapma fırsatı bulduk. “Üzüm, Alaşehir’in<br />
her şeyi olmakla birlikte, Alaşehir’de her şeyin âlâsı<br />
var” diyerek, Alaşehir'in ‘harika’ anlamına gelen, âlâşehir<br />
olması yolunda emin adımlarla yürüdükleri bilgisini aldık.<br />
“BU VİZYONU GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ODAKLANDIK”<br />
Sözlerini, “Ülkemizin en geniş kapsamlı bağlarından önce<br />
tüm Türkiye’ye, sonra da dünyaya yayılmasını arzuladığımız<br />
bir vizyonumuz var" diyerek sürdüren Karaçoban,<br />
"Bu vizyonu gerçekleştirmek için odaklandık ve tüm gücümüzle<br />
çalışmalara başladık. Öncelikli hedefimiz, bu<br />
‘âlâ’ şehrin değişimini ve gelişimini sürdürülebilir kılmak”<br />
diyerek, ne denli kararlı olduğunun altını çizdi.<br />
YARATTIĞI İŞ HACMİ 2,5 MİLYAR DOLAR!<br />
Türkiye’nin karaya ve denize bağlantısı bulunmayan tek<br />
gümrüğüne sahip olması... Ünlü çekirdeksiz Sultaniye<br />
üzümü, Alaşehir ekmeği, Alaşehir kapaması gibi coğrafi<br />
işaret almaya aday ürünleri... Sarıkız maden suyu, Türkiye’nin<br />
en sıcak su kaynakları, iyi tarım uygulamaları,<br />
eşsiz doğa, tarih ve kültürel mirası, inanç, doğa ve sağlık<br />
turizmine uygun yapısı... Bunlar, adeta bir üzümkent olan<br />
Alaşehir’in markalaşma sürecindeki diğer üstün özelliklerinden<br />
bazıları... Alaşehir’de üzüm ve diğer ürünlerin<br />
yarattığı iş hacmi yaklaşık 2,5 milyar dolar...<br />
40 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
KAPAK<br />
Alaşehir’in üzümü kadar<br />
Sarıkız Madensuyu da<br />
meşhur... İşte Alaşehir’deki<br />
sarıkız heykeli...<br />
Manisa Alaşehir’in diş<br />
hekimi ve bağcı Belediye<br />
Başkanı Dr. Gökhan<br />
Karaçoban’ın yüksek kalitede<br />
üzüm üretiminden ihracat<br />
hedeflerine, markalaşma<br />
çalışmalarından Alaşehir’in<br />
yatırımcılar için bir cazibe<br />
merkezi haline getirilmesine<br />
kadar hayata geçirilecek<br />
iddialı ve güçlü projeleri<br />
bulunuyor.<br />
“ÜZÜMÜ YİYEN BAĞINI BİZE SORSUN”<br />
İlçeye tıpkı bir CEO gibi bakabilen Alaşehir<br />
Belediyesi Başkanı Dr. Gökhan Karaçoban,<br />
“Üzümü yiyen bağını bize sorsun. Alaşehir’de<br />
üzüm rekoltesi 350 bin ton civarında.<br />
Yaş üzüm ve kuru üzümün yarattığı iş hacmi<br />
ise, yaklaşık 2 milyar doları geçiyor. Alaşehir’de<br />
üzümün dışında kiraz, kestane, zeytin<br />
gibi ürünlerin de üretimi yapılıyor. Ayrıca<br />
Akdeniz’den Ege’ye ülkemizin diğer bölgelerindeki<br />
çeşitli şehirlerden gelen ürünler,<br />
Türkiye’nin Alaşehir’deki denize bağlantısı<br />
olmayan tek gümrüğünde ihraç edilmek<br />
üzere toplanıyor. Bunlarla birlikte Alaşehir’in<br />
yarattığı iş hacmi yaklaşık 2,5 milyar<br />
dolara ulaşıyor. Alaşehir’in iş hacmine katkıda<br />
bulunan şirket sayısı 350, üzüm işleyen<br />
ve ihracat yapan büyük ölçekli işletme<br />
sayısı ise 70 civarında” diyerek, kentin yaş<br />
meyve ve sebze ihracatındaki stratejik konumunu<br />
vurguluyor.<br />
SİYASET ÜSTÜ YAKLAŞIM<br />
Alaşehir’de 750 bin dekar ekilebilir arazi<br />
bulunduğuna, 10 bini aktif olmak üzere 20<br />
bin ailenin tarımla ve 10 bin ailenin ise hayvancılıkla<br />
uğraştığına dikkat çeken Başkan<br />
Karaçoban, gerçekleştirilecek projelerle tarım<br />
ve hayvancılıkta iyileştirmeler olacağını,<br />
böylelikle yakın bir gelecekte Alaşehir’in ihracatını<br />
büyütmeyi, kentin ekonomik değerini<br />
artırmayı ve paylaşım ekonomisini yaygınlaştırmayı<br />
hedeflediklerini söylüyor. Hiç<br />
acelesi olmayan, son derece sakin ve dikkatli<br />
tavırlarıyla hem odaklandığı konu, hem de<br />
söylemleri ile siyaset üstü yaklaşım içinde<br />
olacağı görüntüsü veren Gökhan Karaçoban<br />
için önümüzdeki yıllarda açmak üzere bizler<br />
de ayrı bir not düşüp (!) şimdilik kapatıyoruz.<br />
ALAŞEHİR’İN GELECEĞE SÖZÜ VAR!<br />
Alaşehir’in önce yurtiçi, daha sonra da yurtdışında<br />
markalaşma çalışmaları kapsamında<br />
21. yüzyılı yakalamak adına teknolojiden<br />
de yararlanarak, tarımdaki iyileştirmelerle<br />
daha rekabetçi bir ülke olmak gerektiğinin<br />
bilincinde olduklarını dile getiren Karaçoban,<br />
"Çünkü geleceğe sözümüz var. Alaşehir<br />
olarak tüm paydaşlarımızla birlikte üzümün<br />
geleceğine sahip çıkmak, öngörülebilir bir<br />
gelecek için küresel ölçekte projeler hazırlayarak<br />
adım adım hayata geçirmek zorundayız”<br />
diyor.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
41
KAPAK<br />
TOSKANA VADİSİ’NİN SİENA KENTİ İLE<br />
KARDEŞ ŞEHİR OLACAK<br />
Önce gelecek adına neler yapılması gerektiği<br />
konusunda Alaşehirlilerde bir farkındalık<br />
ve bilinç yaratacaklarını, konusunda<br />
uzman kişi ve kurumlardan know how transferi<br />
ile çiftçiyi eğitecek ve tarımsal alanları<br />
iyileştirecekleri bilgisini aktaran Karaçoban,<br />
"Çevre bilincine önem verecek, sağlık,<br />
doğa ve inanç turizm alanında yepyeni bir<br />
destinasyon yaratacak ve bu alanlarda<br />
yatırımcı çekecek koşulları oluşturacağız.<br />
Tarım kültürü, iyi tarım, pazarlama gibi konularda<br />
kıyas yapabilmek, bilgi, deneyim<br />
ve vizyon kazanmak için dünyadaki benzer<br />
ülkeleri ziyaret edeceğiz. İtalya’nın Toskana<br />
Vadisi’nde yer alan Siena kenti ile kardeş<br />
şehir olacağız” açıklamasında bulunuyor.<br />
“EVİ OLMAYANLAR İÇİN<br />
500 KONUT YAPIYORUZ”<br />
Dr. Gökhan Karaçoban, bu hedefler doğrultusunda<br />
yapılan çalışmalardan bazılarını<br />
ise şöyle özetliyor: “Ürün çeşitliliğini ve<br />
kalitesini yükseltmek amacıyla yaptığımız<br />
tarımsal sulama projesiyle binlerce<br />
dekar alanı suluyoruz. Belediye olarak<br />
hayvan yemi üretimi yaparak, ihtiyacı olan<br />
köylerimize bunları ücretsiz olarak veriyoruz.<br />
Herkes ev sahibi olabilsin diye 500<br />
konutluk bir projeyi hayata geçiriyoruz.<br />
Yeni çarşı projelerimiz ve eski çarşımızı<br />
geliştirme çalışmalarımızla esnafımızın<br />
yüzünü güldürüyor, şehrimizin gelişimine<br />
katkıda bulunuyoruz. Sosyal sorumluluk<br />
çalışması olarak oluşturduğumuz Alzheimer<br />
Hastalığı Danışma Merkezi ile hem<br />
hastalarımızın, hem yakınlarının hayatına<br />
katkı sağlıyoruz.”<br />
ORGANİK TARIM ÜSSÜ OLACAK!<br />
Alaşehir’deki jeotermal yatırımlarına da<br />
dikkat çeken Dr. Gökhan Karaçoban; iktidarın<br />
mevcut enerji politikalarını onayladığını,<br />
doğal alternatif kaynaklardan biri olan jeotermal<br />
enerjiden elektrik üretiminin ülke<br />
geleceğine katkıda bulunduğunu, Alaşehir<br />
olarak çok daha fazla jeotermal elektrik<br />
üretmeye aday şirketleri karşılamaya hazır<br />
olduklarını dile getiriyor. Alaşehir’de faaliyet<br />
gösteren Akça Holding’in yüzde 18 ortağı<br />
ve Türkiye’de jeotermal enerji yatırımı<br />
yapan tek kamu kurumu olarak üstlendikleri<br />
öncü rollerini vurgulayan Karaçoban, “Sistemde<br />
bekçilik rolü üstleniyoruz. Ayrıca,<br />
jeotermal enerji kaynaklarından kurutma<br />
ve ısıtma gibi konularda yararlanarak, seracılık<br />
başta olmak üzere üzüm ve diğer ürünlerin<br />
geleceğini teminat altına alıyor, iyi ve<br />
organik tarım uygulamalarını hayata geçirmeyi<br />
hedefliyoruz” ifadesini kullanıyor.<br />
DÜNYANIN İLK ÜZÜM MÜZESİ<br />
KURULACAK<br />
Alaşehir’in markalaşma sürecinde, dünyanın<br />
ilk üzüm müzesi kuracaklarını, İtalya’nın<br />
Siena’sı ve dünyanın diğer üzüm kentlerinin<br />
de katılacağı uluslararası “Bağ Bozumu<br />
Festivali” organize edilerek; kültürel, ticari<br />
ve deneysel işbirliklerini arttıracaklarını<br />
dile getiren Karaçoban, "Türkiye’nin yanı<br />
sıra dünya mutfaklarına girme hedefiyle<br />
Alaşehir’in yerel lezzetlerini dünya gurmelerine<br />
sunacağız" şeklinde konuşuyor.<br />
DIONYSOS MOZAİKLERİ DÜNYA<br />
MİRASINA KAZANDIRILACAK<br />
Sıcak su kaynaklarıyla sağlık, bağları ve<br />
coğrafi dokusuyla doğa, yedi kutsal kiliseden<br />
bir olan St. Jean Kilisesi ve yer üstüne<br />
çıkarılacak arkeolojik kalıntılarla inanç turizminin<br />
de geliştirileceğine dikkat çeken<br />
Karaçoban, "Büyük bir SİT alanı üzerine kurulu<br />
Alaşehir’deki diğer kalıntılarla birlikte<br />
Şarap Tanrısı Dionysos mozaikleri dünya<br />
tarih mirasına kazandırılacak. Yapısal ve bürokratik<br />
engeller aşılarak turizm alanındaki<br />
olası yatırımlarla yepyeni bir destinasyon<br />
oluşturacağız" diyerek, sözlerini noktalıyor.<br />
42 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
KAPAK<br />
ANTİK BİR KENT: ALAŞEHİR<br />
Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde, Manisa<br />
ili sınırları içinde yer alan Alaşehir;<br />
üzümün, zeytinin, kirazın, kestanenin,<br />
sıcak su kaynaklarının, etkileyici bir<br />
tarihi geçmişin ve sımsıcak insanların<br />
başrolde olduğu bir ilçe. Bozdağlar’ın<br />
kuzeye bakan yönünde üç tepe üzerine<br />
kurulu şehir, Gediz Ovası’nın verimli<br />
topraklarıyla kuşatılmış durumda.<br />
İlk çağlardan beri bir yerleşim merkezi<br />
olan Alaşehir, Bergama Kralı I. Attalos<br />
Philedelphos tarafından kuruldu (M.Ö.<br />
150-138) ve uzun yıllar Philedelphos’un<br />
“kardeşseverlik” anlamına ithafen<br />
‘Philadelphia’ adını taşıdı. Daha sonra<br />
Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların<br />
yönetimine geçen şehir, 1389<br />
yılında 4. Osmanlı Padişahı Yıldırım<br />
Beyazıt tarafından Osmanlı İmparatorluğu<br />
topraklarına katıldı. “Ne güzel<br />
şehir” anlamına gelen Alaşehir ismi de<br />
Yıldırım Beyazıt tarafından verildi.<br />
Alaşehir’in üzerine kurulu olduğu<br />
Antik Philadelphia kentinin akropolü<br />
durumundaki Top Tepe düzlüğünde<br />
yer alan tapınak ve tiyatro kalıntıları,<br />
Bizans döneminde yapılan surlar,<br />
Yıldırım Beyazıt Camisi ve 16. yüzyıla<br />
ait Kurşunlu Han, Alaşehir’in kültürel<br />
değerlerinden sadece birkaçı...<br />
Bu değerler arasında St. Jean Kilisesi<br />
ayrıca önemli... Havarilerden Ioannes<br />
adına yapılan St. Jean Kilisesi, Hıristiyanlığın<br />
ilk çağlarına ait yedi kiliseden<br />
biri. İncil'in vahiy bölümünde<br />
adı geçen ve kendilerine<br />
mesaj gönderilen Yedi Kilise<br />
(Smyrna, Pergamon, Thyatira,<br />
Sardes, Philadelphia,<br />
Laodicia ve Ephesus); Hıristiyanlığın<br />
ilk kiliseleri olarak<br />
kabul edilir. Hepsi de Anadolu'da<br />
olan bu kiliselerin üç<br />
tanesi (Sardes, Philadelphia<br />
ve Thyatira), Manisa ili sınırları<br />
içinde bulunmakta ve<br />
inanç turizmi kapsamında<br />
ziyaret edilmekte.<br />
TÜRKİYE’NİN ÜZÜM<br />
BAĞLARINDAKİ İLK KONSERİ<br />
ALAŞEHİR’DE<br />
Katıldığımız gezide, Türkiye'nin üzüm<br />
bağlarında gerçekleşen ilk konserini<br />
de yaşadık. Hakan Aysev ve Levent<br />
Gündüz'ün yorumlarıyla renklenen<br />
gecede, şair ve yazar Sunay Akın'ın<br />
anlattığı hikâyeler davetliler tarafından<br />
büyük bir ilgiyle izlendi.<br />
Sadık Doğrusöz'e ait bağ evinin bahçesinde<br />
gerçekleşen buluşmada,<br />
Sunay Akın'ın hikâyeleriyle başlayan<br />
akşam, “Türk Pavarotti” olarak anılan<br />
Hakan Aysev ve Levent Gündüz<br />
ikilisinin konseri ile devam etti. Alaşehir’in<br />
tanıtımı kapsamında gerçekleştirilen<br />
gecede Aysev ve Gündüz;<br />
türkü, klasik ve popüler şarkılardan<br />
oluşan bir repertuarla konuklara<br />
uzun yıllar unutulmayacak bir gece<br />
yaşattı.<br />
NE KADAR ŞANSLIYIZ<br />
Gezi sırasında Alaşehir’de bazı tesisleri<br />
de gezme fırsatı elde ettik. Bu tesislerden<br />
biri de Tariş'in Entegre Üzüm<br />
İşletmesi Müdürlüğü oldu. Burada gördüklerimiz<br />
ve işletme müdürü Selim<br />
Çakmak'dan aldığımız bilgiler bizleri<br />
öylesine etkiledi ki, bir kez daha yaşadığımız<br />
topraklar ve sahip olduğumuz değerler<br />
için, "Ne kadar şanslıyız" demek<br />
durumunda kaldık.<br />
“SERGİ MÜZEYE<br />
DÖNÜŞMELİ!”<br />
Alaşehir'in Yunan işgalinden kurtuluşunun<br />
95. yıldönümünü nedeniyle<br />
düzenlenen "İşgalden Kurtuluş’a<br />
Alaşehir" sergisinin açılışına araştırmacı-yazar<br />
Sunay Akın da katıldı.<br />
“Bu sergiden çok etkilendim. Sergilenmekte<br />
olan bayraklardan biri,<br />
Türk kadının el emeği ile diktiği Türk<br />
bayraklarından. Yani bugünlerde de<br />
gündemde olan o ünlü marşımız var<br />
ya, İzmir’in dağlarında açan çiçekler,<br />
işte bu bayraklardı” şeklinde konuştu.<br />
Bu serginin mutlaka müzeye<br />
dönüşmesi gerektiğinin altını çizen<br />
Akın; “Sayın Başkan’dan özellikle<br />
rica ediyorum, bu sergi müzeye dönüşmeli<br />
ve daha da zenginleşmeli.<br />
Müzeler kentlerin hafızasıdır. Hafızamıza<br />
sahip çıkamayacaksak neye<br />
sahip çıkacağız” şeklinde konuştu.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
43
KONUK YAZAR<br />
Zümrüt ile turkuazın aşkı:<br />
AMASRA<br />
SERAP GÜRSES<br />
Karadeniz’i baştanbaşa Sarp sınır kapısına kadar<br />
gezmiş biri olarak, rotadaki birbirinden güzel destinasyonlardan<br />
birini anlat deseler, ilk aklıma gelen<br />
nedense hep Amasra olmuştur. Bu belki de hikâyesi<br />
ve kendine özgü bir ruhu olan şehirleri sevmemden<br />
kaynaklanıyor. Çünkü yaklaşık 6.000 nüfuslu bu şirin<br />
Batı Karadeniz kasabası; her köşesi, her taşı, denizi<br />
ve farklı coğrafyasıyla; aynı anda huzur, nostalji ve<br />
macera hissini birlikte yaşatabilen nadir karakteriyle<br />
beni üç defa kendine çekmiştir ve belki üç yüz defa<br />
daha ziyaret etmeye de heves ettirmiştir.<br />
Karadeniz turuna çıktığınızda ilk durak burasıdır<br />
genelde. Dağların tepesinden aşağı doğru, virajlı<br />
yollardan kıvrıla kıvrıla inerken, tam da “bitmeyecek<br />
mi bu?” dediğiniz anda birden karşınıza çıkan manzarasıyla<br />
nefesinizi keser ismini Pers Prensesi Amastris’ten<br />
alan Amasra.<br />
Aynı duyguyu Fatih Sultan Mehmet de yaşamış<br />
olacak ki 1460 yılında çıktığı Batı Karadeniz seferi<br />
sırasında “Bakacak” denilen mevkiye vardığında heyecanla<br />
Lalası Ak Şemsettin’e dönüp, “Lala Lala, Çeşmi-i<br />
Cihan (Dünyanın Gözü) bu mu ola?” dediği rivayet<br />
edilir. Hatta güzelliğine kıyamayıp şehrin anahtarını<br />
kendilerine teslim etmelerini istemiş ve Amasra’yı<br />
bu şekilde fethetmiştir. Gerçekten de tepelerden<br />
fışkıran göz kamaştırıcı zümrüt yeşillikleriyle, ona<br />
kontrast ruhu okşayan sakin mavisiyle, tepeleri, koyları,<br />
içinde tavşanların zıpladığı kıyıya yarenlik eden<br />
minik Tavşan Adası ve inci beyazı kuma sahip o güzel<br />
ve zarif plajıyla doğanın insanoğluna bahşedebileceği<br />
tüm alternatifleri cömertçe altın yaldızlı bir tepside<br />
sunar gibidir Amasra. Diliniz tutulur. İnsanların<br />
neden Ege Akdeniz diye tutturduklarına anlam veremez<br />
ve “Meğer Karadeniz’de ne sürprizler saklıymış!”<br />
dersiniz kendi kendinize.<br />
Yol üzerinde, ilçeye 4 kilometre mesafede rastladığınız<br />
Romalılardan kalma “Kuş Kayası Yol Anıtı” da<br />
bu güzel coğrafyanın en eski uygarlıklardan bu yana<br />
gözden kaçmadığının ve şereflendirildiğinin nişanesidir<br />
adeta. Yufka kabartma tekniğiyle kayalara<br />
oyulmuş olan anıtta Roma Hakimiyet Kartalı, Kral<br />
heykeli, iki kitabe, oturma sedirleri ve kaya nişleri bulunur.<br />
Romalılardan önce ise Fenikeliler, İyonyalılar,<br />
44 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
KONUK YAZAR<br />
Kuş Kayası Yol Anıtı<br />
Fatih Camii<br />
Çekiciler Çarşısı<br />
Kayralılar, Akalar, Persler ve Pontuslular<br />
burayı yurt edinmişler. Antik zamandaki ilk<br />
sahipleri ise Amazonlar…<br />
Amasra kuzeye doğru uzanan 1.5 kilometrelik<br />
bir yarımadanın üzerine kurulmuş.<br />
Doğusunda ve batısında birer koyu var.<br />
Bunlar Büyük Liman ve Küçük Liman olarak<br />
anılıyor. Turistlerin denize girmek için en<br />
çok tercih ettikleri Büyük Liman Plajı kolay<br />
ulaşılan bir konumda ancak yazın hafta sonları<br />
özellikle Ankara’dan gelen günübirlik<br />
tatilciler nedeniyle oldukça kalabalık olabiliyor.<br />
Biraz daha kafa dinlemeyi sevenler<br />
hafta içini tercih ederlerse daha memnun<br />
kalacaklardır.<br />
Amasra sokaklarına inip dolaşmaya başladığınızda<br />
şehrin göz alıcı güzelliğine karşın<br />
mütevazı yaşantısı ve sıcaklığı daha da kendine<br />
bağlar insanı. Amasra Kalesi, Müzesi,<br />
kiliseden camiye çevrilme “Fatih Camisi”,<br />
kemerli taş köprüsü, Arnavut kaldırımlı<br />
sokakları, kale içine serpiştirilmiş pastel<br />
renkli küçük bahçeli evleriyle bir şirinlik<br />
muskasıdır adeta. Mahalle aralarında gezinirken<br />
güneş ışığı altında evlerin değişik<br />
bir ışıltıyla parladığını görünce merak edip<br />
sebebini sormuştum. Meğer sıvasına minik<br />
minik kesilmiş gelin teli karıştırıyorlarmış.<br />
Bunun yanı sıra pek çok evin duvarlarında<br />
ve bahçesinde eski çizmelerin ya da lastik<br />
ayakkabıların içinde sardunyalar ve çeşitli<br />
çiçekler görünce bura insanlarının ilginç<br />
dekorasyon fikirleri geliştirmekte pek mahir<br />
olduklarını düşünmeden edemedim. İşte<br />
şehirleri, kasabaları özel ve unutulmaz kılan<br />
tam da böylesi detaylar… Çekiciler Çarşısı<br />
ise yıllardır süregelen ahşap işçiliğinin<br />
en güzel örneklerinin yer aldığı mutlaka<br />
uğranılması gereken bir yer. Kuklalardan<br />
kaşıklara, oyuncak beşiklere, türlü mutfak<br />
eşyalarına varan çeşitliliğiyle ziyaretçilerini<br />
alışveriş yapmadan bırakmıyor. Ayrıca<br />
yöreye özgü dokumalara da burada rastlamak<br />
mümkün...<br />
Bir de halk arasında “Direkli Kaya” adıyla<br />
bilinen Cenevizlilerden kalan 7 metrelik<br />
bir kalıntı var. Zamanında antik limanın<br />
gözetleme kulesi ve deniz feneri olarak<br />
kullanılmış. Ayrıca buradaki kayaların içi<br />
oyularak yapılmış Amastris’in Havuzu denilen<br />
yapının kraliçenin deniz hamamı olduğu,<br />
buradan denize girdiği ve kendisini izleyen<br />
olursa da nöbetçilerine öldürttüğü rivayet<br />
ediliyor. Bugün de turistler bu noktadan denize<br />
girmeyi çok seviyor. Denizin inanılmaz<br />
turkuaz rengini ve nispeten dalgasız sakin<br />
halini görünce onlara hak veriyorum.<br />
Direkli Kaya<br />
Gezginlerin en sevdiği şeylerden biri de şüphesiz<br />
gittikleri yerin, yöreye özgü meşhur<br />
lezzetlerini tatmaktır. Amasra bu bakımdan<br />
da insanı mest ediyor. Kıyıdaki Canlı Balık ve<br />
Çeşm-i Cihan gibi adı nam salmış restoranlarında,<br />
sabah denizden tazecik tutulmuş<br />
ve tereyağında kızartılmış balıklarını sıcak<br />
mısır ekmeği ile yemek öyle bir zevktir ki,<br />
çatalı bıçağı ve kibarlığı unutup iki elinizle<br />
tabağa yumulmaktan kendinizi alamazsınız.<br />
Mevsimine göre istavrit, hamsi, barbun,<br />
mezgit, kalkan gibi balıkları yemek bu kadar<br />
güzel iken, bir de yanına eşlik eden efsane<br />
salatası vardır, ben hayatım boyunca başka<br />
hiçbir yerde böyle salata yemedim. Deyim<br />
yerindeyse salatanın şanı balığı sollayıp<br />
geçmiştir, sırf onu yeniden tatmak için bile<br />
Amasra’ya gidilir. Salatayı bildiğimiz marul<br />
ağırlıklı mevsim salatasından ayrıcalıklı kılan<br />
ise tahminimce çevre kırlardan toplanan<br />
farklı otlar, mor lahana, salatalık turşusu ve<br />
havucun yanı sıra özel bir elma sirkesi ile yapılan<br />
hoş kokulu sosudur. Tabaktaki sunumu<br />
ise ayrı bir görsel şölendir.<br />
Eğer büyük şehirlerin betonlaşmasından,<br />
uğultusundan, insanı serseme çeviren yoğunluğundan<br />
sıkıldıysanız, arada bir es<br />
vermek istiyorsanız Karadeniz’in beyaz gerdanlıklı<br />
güzel şehri Amasra’ya gelin derim.<br />
Aslında bu yazıyı yazarken biraz suçluluk<br />
duymuyor da değilim. Çünkü bu sakin ve mütevazı<br />
tablo hiç bozulmasın, kalabalıkların<br />
hışmına uğrayıp talan edilmesin istiyorum.<br />
Amasra’da denizin kıyısına, bir çınar altına<br />
oturun… Balığa çıkan teknelerin pat<br />
patlarını, hırçın dalgaların o güzel sesini<br />
kulağınıza ninni, güneşte pırıl pırıl parlayan<br />
maviliklerini gözünüze fer yapın ve o tuzlu<br />
yosun kokusunu içinize çekerek tavşankanı<br />
çayınızı yudumlayın… Mavi ile yeşilin iki<br />
ayrılmaz tutkulu sevgili gibi birbirine sarılışını<br />
izleyin… Belki bir Barış Akarsu şarkısı<br />
eşliğinde güneşi batırırsınız… Belki yaşadığınıza<br />
bir kez daha şükreder ve memleketimizdeki<br />
bu güzelliklerin kıymetini bilip,<br />
korumaya bir kez daha karar verirsiniz…<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
45
ÖZGÜRCE<br />
Cennete direkt uçuş:<br />
ZANZİBAR<br />
Tüm sahil boyunca koşanlar,<br />
top oynayanlar, şarkı<br />
söyleyenlerle dolu bir<br />
yürüyüş yapmak için Nungwi<br />
doğru yer.<br />
ÖZGÜR UYSAL<br />
Afrika’nın en doğusundaki Zanzibar’a direkt uçuşlar<br />
yeni başladı. Dolup taşmasına az kalmışken hâlâ<br />
bakir plajlarında kabuk toplamak, muhteşem gün<br />
doğumlarını ve batışlarını izlemek, yunuslarla yüzme<br />
imkânlarını sonuna kadar kullanıp, tarihi karanlık<br />
ancak geleceği aydınlık bu cennet köşesine gitmeye<br />
hazırız. Yola çıkalım mı?<br />
BAVULLAR KAPANSIN ROTA HESAPLANSIN<br />
Zanzibar’a gitmek için doğru yol arkadaşını seçmek<br />
gerekiyor. Bana sorarsanız harika bir balayı rotası.<br />
“Ben bekâr arkadaşlarımla birlikte dolunay partilerine<br />
gidemez miyim?” ya da “Kız kıza kaçsak olmaz<br />
mı?” diye sorarsanız; olur. Ama çift olarak daha romantik<br />
olur benden söylemesi. Şimdi gelelim bavulları<br />
kapatıp yola çıkmaya. Sonuçta Afrika’ya gidiyorsunuz.<br />
Hazırlıklar iyi olmalı. Tek zorunlu olan aşı Sarı<br />
Humma... O da eğer Kenya’ya giderseniz. Zanzibar’da<br />
hiçbir zorunlu aşı yok. Sıtma hapları da yüzde 100<br />
korumuyor, bir sürü antibiyotik yüklüyorsunuz, eğer<br />
çok vahşi doğaya girmeyecek, adanın fakir iç kısımlarına<br />
doğru ilerlemeyecekseniz, ona da gerek yok<br />
bence. “Yok, benim içim rahat etmez” diyorsanız,<br />
alın antibiyotikleri de kullanın. Bir sıkıntısı yok. Beni<br />
gitmeden önce böcekler tarafından hunharca ısırılıp,<br />
yamyamlar tarafından yenileceğime dair çok korkutmaya<br />
çalıştılar. Bunu da özellikle Afrika’ya adımını<br />
atmamış olanlar, “Bir arkadaşım gitti” cümlesi altında<br />
yaparlar. Yemeyin. Hiçbir şey yok. Kentsel dönüşüme<br />
girmiş Anadolu Yakası’nda daha çok sinek, böcek var.<br />
Hele ki bizim yaz zamanı, yani onların kış zamanında<br />
gidiyorsanız, böceğin b’sini görmeyeceksiniz. Ayrıca<br />
İstanbul’un yamyamı da daha fazla... Şaka yapmıyorum<br />
ama siz gene de yanınıza sinek için sprey alın<br />
tabii. İklim sıcak, geceleri hafif bir esintiyle merhaba<br />
diyor. Dilerseniz yanınıza kalınca bir şeyler de alın,<br />
dilerseniz de gidince oradan Masai Örtüsü alın. Hâlâ<br />
evde kullanıyorum. Çok sıcak tutuyor. İster üstünüze,<br />
ister belinize sarar gezersiniz. Eğer Zanzibar’a direkt<br />
uçmuyorsanız bavul hakkınız biraz azalıyor. Çok fazla<br />
eşya almanıza gerek yok. Oralar pek bir Hakuna Matata...<br />
Giyin mayoları, bikinileri, ayağa da çekin parmak<br />
arası terlikleri, her gün de aynı tişörtü giyin, ne<br />
olacak? Kimse umursamayacak merak etmeyin. Burası<br />
Afrika, burada her şey geniş geniş, rahat rahat...<br />
Bir başka konu da gitmeden önce yanınıza Tanzanya<br />
şilini almak... Yoksa dolar üzerinden ödeme yapıp,<br />
yüksek kurlarla para üstünü şilin olarak alacaksınız.<br />
Bu da her seferinde sizi turist zararına uğratacak. En<br />
iyisi para birimini alıp gitmek...<br />
İLK DURAK GÜN BATIŞI<br />
Ben tabii size naçizane kendi rotamdan anlatacağım.<br />
Siz elbette farklı bir güzergâh uygulayabilirsiniz.<br />
Biz annemle Tanzanya’nın Arusha şehrinden pırpır<br />
Nungwi<br />
Tanzanya’dan Zanzibar’a uçtuğunuz<br />
pırpılar işte bunlar.<br />
46 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
Pingwe sahilinde<br />
sabah yürümeye<br />
başladığınızda<br />
karşılaşacağınız<br />
manzara bu<br />
kabuklarla dolu uzun<br />
ve beyaz bir kumsal...<br />
Dünyanın en bilinen<br />
restoranlarından<br />
olan The Rock...<br />
Gündüz yürüyerek<br />
akşam tekneyle<br />
gidiyorsunuz.<br />
bir uçağa binip Zanzibar’ın merkezi Stone<br />
Town’a 10 dakika mesafede olan havaalanına<br />
indik. Uçağı bir görseniz... Pilotun arkasında<br />
uçtuğum yetmiyormuş gibi resmen<br />
uçak planörden bozma. Adamlar uçağı ite<br />
ite piste getiriyor. Zaten herkes apronda<br />
bekliyor. Bavullar bagaj gibi uçakların altına<br />
konuluyor. Sonra da 20 kişilik uçaklar havalanıp,<br />
1 saatte Zanzibar’a iniyor. Aynı uçaklardan<br />
Tanzanya’nın en büyük şehri Dar Es<br />
Selam’da da var. Hangisinden giderseniz.<br />
Havaalanına inince kapıda 50 dolar verip<br />
vize almanız gerekiyor. İşlemler hızlı. Havaalanı<br />
küçük. Alandan çıkınca bir taksiye<br />
binmelisiniz. Biz adanın en kuzeyi, günbatımı<br />
ve doğumunun en güzel gözlemlendiği<br />
Nungwi’yi ilk durak olarak belirledik. Burada<br />
iki gün kalacağız. Bunun için bir taksiyle<br />
100 dolardan başlayan sıkı pazarlığı 40<br />
dolarda bitirip, taksiye atlıyoruz. Burada ve<br />
tüm Afrika’da pazarlık sünnet... Kapalıçarşı<br />
çocuğu gibi indirim yaptırmayı sakın unutmayın.<br />
Velhasıl Nungwi’de biz bir tatil köyünde<br />
kaldık. Bana kalırsa fazlaydı. Gerek<br />
yok. Burada önemli olan sahilde yapacağınız<br />
uzun yürüyüşler, o sahildeki insanların<br />
keşmekeşini seyretmek ve de birer içki alıp<br />
gün batışında demlenmek. Bunun için en<br />
fazla geceliğine 50 dolar vermeniz yeterli.<br />
Çok lüks aramanıza gerek yok. Nungwi’nin<br />
Mercan dalışından sonra Kizimkazi’nin açıklarında<br />
bu kumdan adada barbekü yapmak için Blue Safari<br />
yapmalısınız.<br />
en önemli özelliği turistik olması ve eğer<br />
dolunay zamanı gittiyseniz dolunay partileri.<br />
Seçeceğiniz tarihleri dolunaya göre<br />
ayarlayın. 2 gün kalsanız yeterli. Daha fazla<br />
uzatmaya gerek yok. Adanın bir sürü görülecek<br />
güzel yeri var.<br />
Mavi mercanlarda şnorkelle dalış yaparken<br />
yanınıza aldığınız ekmeklerle tüm balıkları<br />
etrafınıza çekmeyi unutmayın.<br />
ÖZGÜRCE<br />
İKİNCİ DURAK DENİZ KABUKLARI<br />
Nungwi sokaklarında bulduğumuz bir taksiyle<br />
gene 40-50 dolar civarında anlaşıp<br />
Pingwe’ye gidiyoruz. Otellerde her şey pahalı<br />
haberiniz olsun. Sokakta da herkes her<br />
şeyi satıyor. Birkaç tanesiyle konuşup birbirine<br />
fiyat kırarsanız tamamdır. Pingwe, şu<br />
denizin ortasındaki meşhur The Rock restoranın<br />
bulunduğu kumdan burun. Adanın<br />
en doğusu. Burada gün doğumunu seyredebilirsiniz<br />
ancak günbatışı adanın arkasında<br />
kalacak. Neyse ki buranın en önemli özelliği<br />
güneşi değil, deniz kabukları. Sabah birkaç<br />
kilometre geriye doğru çekilen ve bilek boyuna<br />
gelen okyanus, geriye sahil boyunca<br />
binlercesine rastlayacağınız deniz kabukları<br />
bırakıyor. Ardından akşamüstü geri gelip<br />
kabukları alıyor ve götürüyor. Siz sabah<br />
saatlerinde kilometrelerce uzanan sahilde<br />
yürüyüp, “Yahu ne güzel yaratılmış varlıklar”<br />
diyerek yanmaya devam edebilirsiniz. Dikkat<br />
edin, burası Afrika güneşi, ekvatora çok<br />
yakın. Adamı trafik ışığına çevirir. Korumanızı<br />
sürmeyi unutmayın. Ayrıca sanmayın ki<br />
deniz kabukları öyle içi boş sahilde yuvarlanıyorlar.<br />
Gündüz yürüyerek kumsala çıkan<br />
tatlış su canlıları, okyanus çekilince kabuklarını<br />
terk ediyorlar. Geceyse ağaçların ve<br />
kumların dibinden çıkan böcekler, bu boşalmış<br />
kabukların içine yerleşiyor. Sahil boyunca<br />
geceleyin karadan yürümüş böceklerin<br />
ayak izlerini görebilirsiniz. Ardından<br />
kabukları alıp okyanusa gidiyor ve deniz<br />
canlısı olarak hayatlarına devam ediyorlar.<br />
Muazzam bir döngü... Altın oran, besin zinciri,<br />
hayat döngüsü filan hepsi içinde. Sahil<br />
değil, biyoloji dersi sanki. Burada bu kadar<br />
çok deniz kabuğu olmasının sebebi de ileride<br />
denizi durdurduğunu göreceğiniz, sürekli<br />
tsunami geliyormuş hissi yaratan mercan<br />
kayalıkları. Burada yerleşen deniz canlıları,<br />
deniz geldiğinde dalgalarla birlikte sahile<br />
vuruyor. Sabah uyandığınızda mercanların<br />
orada daha büyük kabukları ve ahtapotları<br />
toplayan köylüleri, sepetleri kafalarının<br />
üstüne koymuş, içlerine de kalamarları<br />
doldurmuş şekilde yürürken göreceksiniz.<br />
Burada yapabileceğiniz bir başka etkinlik<br />
de tüm denizyıldızlarının toplandığı sığ<br />
bölgeye gitmek. Gerçekten bu kadar renk<br />
ve dokuyu bir arada görebileceğiniz tek yer<br />
Pingwe. “The Rock restorana gideyim mi?”<br />
diye sorarsanız, siz bilirsiniz. Biraz pahalı.<br />
Ortalama vereceğiniz fiyat kişi başı 60-70<br />
dolar civarında olacak. Çok rüzgâr alıyor,<br />
yemekler ortalama, servis Türkiye’deki gibi.<br />
Gerçi Afrika’da servise Türkiye’deki gibi demek<br />
onlara yapılabilecek en büyük iltifat.<br />
Hizmet sektörü konusunda Türkiye en gelişmiş,<br />
uzay çağında ülke bence Afrika’nın<br />
yanında. Zira iki sallama çayı 40 dakikada<br />
getirdiklerini, hatta eğer bir siparişin içinde<br />
soğan olmamasını söylediğinizde toptan<br />
beyni yakıp siparişi getirmediklerini düşünürseniz,<br />
Türkiye’deki garsonlar nirvana<br />
sayılıyorlar.<br />
ÜÇÜNCÜ DURAK YUNUSLAR YÜZMEK<br />
Pingwe’de de iki rüya gibi gün geçirdikten<br />
sonra bir sonraki durağımız adanın en<br />
güneyi, Kizimkazi oluyor. Kizimkazi’nin en<br />
önemli özelliği yunuslarla yapacağınız safari<br />
ve balinaların göçünü izleme imkânı.<br />
Gittiğiniz her otelde size safari ayarlıyorlar<br />
endişe etmeyin. Kişi başı, ekipmanlar dâhil<br />
25 dolar gibi bir ücret ödüyorsunuz. Sabah<br />
erken saatlerde yola çıkıyorsunuz. Ceviz<br />
kabuğundan bozma teknelerle son sürat<br />
dalgaları aşarak yunusların peşine düşüyorsunuz.<br />
Burada hızlı olmanız çok önemli.<br />
Adam yunusların önüne doğru tekneyi kırıyor.<br />
Size “Atla’” diyor. Bu anda hiç tereddüt<br />
etmeden atlamanız lâzım ki okyanusun<br />
içinde gülümseyen suratlı, tatlı yunuslarla<br />
birkaç saniye geçirebilin. Yoksa büyük bir<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
47
ÖZGÜRCE<br />
Baharat Turu yapmak için Stone<br />
Town’un yaklaşık 30 dakika dışına<br />
çıkmanız gerekiyor.<br />
Ruhunuzu dinlendireceğinizi<br />
söylemiştim değil mi?<br />
Stone Town’da bulunan köle heykelleri...<br />
Zanzibar<br />
seyahati<br />
boyunca bol bol<br />
bungalowlarda<br />
kalacaksınız.<br />
Zira tüm sahil<br />
boyunca bu tip<br />
evler bulunuyor.<br />
hızla sizden uzaklaşıyorlar. Eğer bizim yaz<br />
dönemimizde gidiyorsanız o zaman tekneyle<br />
biraz daha uzağa gidip balinaların göçünü<br />
de takip edebilirsiniz. Yolculuk biraz sallantılı,<br />
bir de bol güneşli. Deniz tutanlar varsa<br />
zorlayabilir. Buranın bir başka etkinliği de<br />
Blue Safari adı verilen bir paket. Yaklaşık<br />
40-45 dolar. Paketin içinde bir mercan dalışı<br />
var. Ardından sizi okyanusun ortasındaki<br />
bir kumdan tepeye götürüp orada ahtapot,<br />
ıstakoz, kalamar yediriyorlar. Bunları karada<br />
çok daha ucuza yiyebilirsiniz. Bana<br />
sorarsanız biraz fazla güneşli ve sıcak bir<br />
aktivite. Değer mi? Bilmiyorum. Karar sizin.<br />
Zira Kizimkazi’nin uzun sahilleri yok ve<br />
gündüz yan gelip yatmaktan başka bir etkinlik<br />
yapmanız zor. Deniz gündüz uzaklara<br />
gidiyor, gece saatlerinde sahile geliyor. O<br />
zamanlarda da ilginçtir, deniz sıcak oluyor.<br />
Ne olursa olsun dinlenmek, ruhu ve bedeni<br />
dinginleştirmek için ideal bir yer Zanzibar.<br />
Bu kadar dinlenmeden sonra artık alışveriş,<br />
şehir keşmekeşi ve adanın biraz da karanlık<br />
tarihini öğrenmek üzere taştan şehir Stone<br />
Town’a doğru yola çıkıyoruz.<br />
AYDINLIK ADANIN KARANLIK TARİHİ<br />
Stone Town, adanın en gelişmiş şehri. İstanbul’dan<br />
kaçanlar için ne kadar cezbedici<br />
bilmem ama neticede Zanzibar’ı öğrenmek<br />
ve alışveriş yapmak isteyenler için doğru<br />
adres burası. Havaalanına 15 dakika olması<br />
da burayı son günleri geçirmek için doğru<br />
adres haline getiriyor. Stone Town; Freddie<br />
Mercury’nin evinin, eski köle pazarlarının,<br />
dev kaplumbağaların bulunduğu eski hapishane<br />
olan Prison Island’in bulunduğu, o yeşil<br />
adanın en batısındaki taştan bir şehir. Burada<br />
yapabileceğiniz belirli şeyler var. Bunlardan<br />
ilki baharat turuna gitmek... Bence<br />
gidin. Güzel bir deneyim. Kişi başı 20 dolar<br />
gibi bir fiyata denk düşüyor. 2-3 saatinizi,<br />
yemek dâhil ayırmanız yeterli. Sonrasında<br />
kölelerin saklandığı mağaraya, oradan da<br />
dev kaplumbağaların olduğu Prison Island,<br />
yani hapishane adasına giderseniz Stone<br />
Town’un turistik tarafını bitirmiş olursunuz.<br />
Adanın kendisi ne kadar tropik ve eğlenceli<br />
görünse de tarihi biraz hüzünlü. Köleliğin<br />
yasaklandığı dönemlerde özellikle burası<br />
karaborsa köle ticaretinin yapılmaya devam<br />
ettiği merkezlerden biri. İngilizler bu<br />
bölgelere gelip köle ticaretini bitirmeye<br />
çalıştıkça Araplar ve Afrikalı köle tüccarları;<br />
köleleri daha derinlere, mağaraların<br />
içlerine ve balık istifi gibi gemi içlerine saklamışlar.<br />
Eğer sizi rahatsız etmeyecekse<br />
birazcık araştırmanızı tavsiye ederim. Ertesi<br />
gün de size dar sokaklarda kaybolmak<br />
ve bol bol alışveriş yapmak için vakit kalır.<br />
Burada şehrin içinde bir otel tutmanız gece<br />
gezebilmeniz açısından sizi rahat ettirir.<br />
Zanzibar’dan direkt uçuyorsanız havaalanı<br />
küçük. Bu nedenle endişe etmenize gerek<br />
yok. Bu cennet köşe izdihamdan adım atılmayacak<br />
hale gelmeden kendinizi devasa<br />
gün batışlarına, deniz kabuklarının arasına,<br />
yunusların kucağına atmanızı dilerim. Sevgiyle<br />
ve bol seyahatle...<br />
48 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
BİR SEYYAHIN GÖZÜNDEN<br />
Sabaha kadar<br />
İBİZA<br />
dansın adresi<br />
SAFFET EMRE TONGUÇ<br />
tonguc@saffetemretonguc.com<br />
Çılgın mı çılgın, deli mi deli İbiza’ya hiç gitmemiştim ama<br />
en çok gece hayatından bahsedildiğini duymuştum. Aslında<br />
adanın gündüzü bir başka, gecesi de... Dr. Jekyll ve<br />
Mr. Hyde gibi iki kişilikli İbiza. Gündüzün güzide tatil beldesi,<br />
gece deliriyor. Dünyaca ünlü dj’lerin sabaha kadar<br />
müzik yaptığı kulüplere, çılgın şovların olduğu barlara<br />
kendinizi kaptırmamanız büyük bir başarı.<br />
Geçtiğimiz günlerde Lexus’un yeni spor modeli LX’in<br />
tanıtımı için İbiza’daydım. Lexus, sadece otomobil değil,<br />
moda ve tasarım alanında da öncülük yapıyor. Ben<br />
sadece üst segment denen lüks arabalar yapıyorlar<br />
sanıyordum. Tekniğinden anlamam ama aracın hem içi,<br />
hem de dışı tasarımda inanılmaz şık ve zarifti. Lexus<br />
aynı zamanda lüks yaşam tarzının bir parçası olduğundan<br />
“Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu” filmi için<br />
de uzay aracı tasarlamış. Bu davet sayesinde Adele<br />
gibi isimlerle çalışan ünlü DJ Mark Ronson ile tanışıp,<br />
onun desteğiyle ilk DJ’lik performansımı da yaptım.<br />
GÜNDÜZ İNSAN GÖRMEK ZOR<br />
İspanya’nın özerk bölgelerinden Balear Adaları’ndan<br />
biri olan İbiza, eğlenmeyi sevenlerin vazgeçilmezleri<br />
arasında ilk sırada. Dünya jet sosyetesinin tercih ettiği<br />
bu yerde her an ünlü bir simayla karşılaşabilirsiniz.<br />
Masmavi denize upuzun kumsalların eşlik ettiği<br />
ada, aynı zamanda ‘özgürlükler adası’ olarak da biliniyor.<br />
Sadece İspanya’nın ve Avrupa’nın değil, dünyanın<br />
en önemli eğlence merkezlerinden biri kabul ediliyor.<br />
Adadaki evlerin beyaz renkli olmasından dolayı ‘beyaz<br />
ada’ da deniliyor.<br />
Ada; doğasıyla, çam ağaçlı yollarıyla tam bir Akdenizli.<br />
İsimlerinden biri de “Pitiusa”. Uzun yıllar Orta Çağ’da<br />
Arapların yönetiminde kalmasının etkisiyle adının<br />
Arapça Yabisah’dan geldiği söyleniyor. 'Çam ağaçlarıyla<br />
kaplı' demekmiş anlamı. İbiza Town, Santa Eularia del<br />
Rue ve Sant Antoni de Portmany isimli üç şehri var adanın.<br />
En büyüğü İbiza Town. Şehir aslında Anadolu’nun<br />
güney kıyılarında ticari kolonileri olan Fenikeliler tarafından<br />
M.Ö. 650 tarihinde kurulmuş. UNESCO dünya<br />
mirası listesinde yer alıyor. 60’lı yıllarda ortaya çıkan<br />
hippi hareketi sonucu, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden<br />
gelen hippilerin adada bir koloni kurmasıyla tanınmış.<br />
İbiza Town’da görülmesi gereken yerler arasında D'alt<br />
Villa yer alıyor, burası tarihi şehir. Denizden yaklaşırken<br />
muhteşem bir görüntüsü var, özellikle de gün<br />
batımında. Tarihi şehrin ana girişi Portal de ses Taules...<br />
D'alt Villa’nın içinde 16-17. yüzyıllar arasında inşa<br />
edilmiş barok kilise Santo Domingo’yu, eski belediye<br />
binasını, 14. yüzyılda mimarisi gotik olan, 18. yüzyılda<br />
barok mimariye uygun restore edilen katedrali ziyaret<br />
edin. 15. yüzyılda yapılmış ve şu an müze olan Puget’i,<br />
Sant Ciriac Şapeli’ni, Guillem de Montgr Heykeli’ni de<br />
görülecekler listenize ekleyebilirsiniz.<br />
D'alt Villa<br />
50 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
Benirras<br />
Bora Bora<br />
BİR SEYYAHIN GÖZÜNDEN<br />
Portianitx<br />
Cafe Del Mar<br />
Portianitx<br />
Sant Antoni<br />
Salinas<br />
Formentera<br />
İrili ufakli 56 tane koy var adada. Bazı koyların<br />
tepelerindeki sura benzeyen yapı kalıntıları,<br />
korsan gözetleme kuleleri. Bir kuleden<br />
yakılan ateşi, diğer kule görebiliyor ve<br />
böylece bir saldırı halinde kulelerdeki ateş<br />
sayesinde halk kiliselere saklanabiliyormuş.<br />
Koyları dolaşmak için mutlaka araç kiralayın.<br />
En güzel koy, turkuaz rengi denizi ve<br />
bembeyaz kumsalıyla Portianitx. En ilginç<br />
koy ise Port de Benirras. Pazar günleri adada<br />
yaşayan hippiler, Benirras’da toplanıyorlar.<br />
Çarşamba günleri Benirras’da Hippi<br />
Pazarı kuruluyor. Önceleri sadece hippilerin<br />
olduğu pazar, turistlerin artan ilgisiyle adada<br />
yaşayan halk tarafından da ürettiklerini<br />
satabilecekleri bir pazar olmuş. Burada müzik<br />
ve gösteriler yapan insanlarla beraber<br />
hoşça vakit geçirebilirsiniz.<br />
MUHTEŞEM PLAJLAR<br />
İbiza aynı zamanda meşhur plajlarıyla da<br />
tanınıyor, milyon dolarlık yatlar dikkat çekiyor.<br />
Bora Bora, Salinas ve Sant Antoni<br />
plajları; en popüler gündüz mekânları. Adanın<br />
en doğal plajlarından bir tanesi Salinas.<br />
Tuz çıkarılan bölgede kurulan plaj, doğal sit<br />
alanı, inşaat yapılamıyor. Koca bir tuz dağı,<br />
gerçekten ilginç. Gün batımının bir ritüel<br />
olduğu Cafe Del Mar, San Antonio Plajı’nda.<br />
Plajdan gün batımını izlemek o kadar moda<br />
ki, buraya gün batımı turları düzenleniyor.<br />
Aynı gün batımını önündeki kayalıklardan<br />
da izleyebilirsiniz. Son zamanların moda<br />
plajı ise Experimental. Kayalıkların yeşille<br />
ve maviyle buluşmasından siz de çok etkileneceksiniz.<br />
İbiza’da evlenmek isteyenlerin<br />
tercih ettiği adreslerden biri. Malum son<br />
zamanların trendi oldu plajda evlenmek.<br />
Eğer eğlence tavan yapsın istiyorsanız bir<br />
önerim de Blue Marlin Otel ve Plajı olacak.<br />
Otel ve önündeki amorf şekilli havuz ile<br />
kumsal, gün boyu ünlü DJ’lerin müzikleriyle<br />
çınlıyor. Bana biraz fazla gelse de bundan<br />
hoşlanacak pek çok kişi olduğunu bildiğim<br />
için paylaşmak istedim. Öğle yemekleriyle<br />
popüler Es Cavalet isimli plajı da atlamamak<br />
lâzım. Aynı konseptle birbirleriyle yarışan<br />
plajlardan biri de burası.<br />
FORMENTERA<br />
İbiza’ya sadece yarım saatlik mesafede<br />
bulunan Formentera Adası muhteşem. Her<br />
saat kalkan feribotlardan birine binerek<br />
gidilebilen Formentera Adası’nın plajları<br />
bakir. İbiza’nın hareketli, eğlenceli temposundan<br />
sonra buranın sessizliği ve doğallığı<br />
bana da çok iyi geliyor. Lunaparklardaki<br />
Roller Coaster’lara benzeyen koşturmacalı<br />
hayatımı dinlendirmek istediğim zamanların<br />
vazgeçilmezlerinden.<br />
NE YENİR?<br />
Acıktım diyorsanız İbiza’da enfes bir Akdeniz<br />
Mutfağı var. Zeytinyağının bolca kullanıldığı<br />
yemekler, deniz mahsulleri, birbirinden<br />
enfes şaraplar… İspanya dediğimiz<br />
zaman elbette akla hemen ‘paella’ geliyor.<br />
Deniz mahsullü ile yapılan bu pilavı mutlaka<br />
denemelisiniz. Ayrıca günün belirli saatlerinde<br />
atıştırılan ‘tapas’ları da hatırlatmalıyım.<br />
Endülüs Mutfağı’ndan izlerin bulunduğu<br />
İbiza’da, kızartma yiyecekler ağırlıkta.<br />
Pimientos del padron denen kızarmış tuzlu<br />
yeşil biber ve ızgara balık vazgeçilmezlerden.<br />
Gündüz için Juan & Andres, gece içinse<br />
merkezden 5 kilometre uzakta olan Km5,<br />
adanın favori restoranları kabul ediliyor.<br />
Her zaman çok popüler, kime sorsanız tavsiye<br />
edilen yerler.<br />
Privilege<br />
Juan & Andres<br />
EĞLENCENİN ADRESLERİ<br />
Biraz hareket diyorsanız gün battıktan<br />
sonrası için işte size birkaç adres: Privilege,<br />
Guinness Rekorlar Kitabı’na dünyanın<br />
en büyük kulübü olarak girmiş. Ana salonu<br />
uçak hangarı büyüklüğünde ve biçiminde<br />
olan kulüp, 70 ve 80’lerde de açık hava kulübü<br />
olarak hizmet vermiş. Yüzme havuzu<br />
da cabası. Ushuaia’da, Armin Van Buuren ve<br />
David Guetta gibi DJ’ler çalıyor, bu nedenle<br />
burası da İbiza’daki ünlü kulüpler arasında.<br />
Space, 4 kez International Dance Music<br />
Ödülleri’nde, ‘En iyi Global Kulüp’ ödülünü<br />
almış. Bunlar dışında Pacha ve Amnesia da<br />
bilindik kulüpler arasında. Privilege ve Pacha’nın<br />
kendi ürünlerini satan mağazaları<br />
da var. Marinada bulunan Lio’da yemek ve<br />
show bir arada. Bu kadar anlattıktan sonra<br />
ne duruyorsunuz, haydi İbiza’ya...<br />
Ushuaia<br />
Km5<br />
Space<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
51
ROTA<br />
Bulutların kıyısında<br />
DOĞU KARADENİZ YAYLALARI<br />
Türkiye’nin<br />
En Güzel<br />
Yolları<br />
Zamanın, çoğu kez aniden bastıran sisle ya da bir atmaca çığlığıyla bölündüğü<br />
Doğu Karadeniz Yaylalarını sonbaharda keşfetmek, doğanın en güzel yüzüyle<br />
tanışmaktır aslında.<br />
MELİH USLU<br />
Doğu Karadeniz Yaylaları'na giriş kapımız,<br />
Trabzon'un yemyeşil ormanlarla çevrili ilçesi<br />
Maçka. Yaylalardan gizemli Orta Çağ<br />
manastırlarına, geleneksel lezzetlerden<br />
renkli festivallere her adımda yeni bir sürpriz<br />
sunan ilçeyi ikiye ayıran Coşandere’nin<br />
suları, Sumela Manastırı'nı işaret ediyor.<br />
Zigana Vadisi'ne doğru gittikçe güzelleşip<br />
dağların içine sokulan yol üzerindeki<br />
Hamsiköy’ün sütlacı dillere destan. Uzungöl,<br />
Şolma, Lişer, Sera Golü, Mavura, Kiraz,<br />
Lapazan, Çakırgöl, Çatma Oba, Düzköy,<br />
Karadağ, Hıdırnebi, Kuruçam ve Sis Dağı,<br />
yakın çevreye zümrüt taneleri gibi dağılmış<br />
Doğu Karadeniz yaylalarından bazıları…<br />
Yörenin az bilinen hazinelerine açılan<br />
Torul - Gümüşhane - Yayladere rotasında<br />
Salmankaş Geçidi’ni aşarak ulaşılan Yağmurdere<br />
Vadisi, bölgenin zor ulaşılan noktalarından.<br />
Yanbolu Çayı’nın kıyısında yer alan<br />
Dumanlı Kasabası, Santa adıyla kurulmuş<br />
yedi gayrimüslim köyünün merkeziymiş bir<br />
zamanlar. Yalnız hemen uyaralım, oksijen<br />
yüklü dağ havası sizi de acıktırmakta gecikmeyecek…<br />
İşte o anlarda yöre mutfağının<br />
damak çatlatan lezzetleri imdadınıza<br />
yetişecek. Emin olun karalahana çorbası,<br />
kuymak, hamsili kaygana, turşu kavurması,<br />
minci peyniri, “fikoki” denilen böğürtlen şurubu<br />
ve güveçte köy sütlacı gibi leziz Karadeniz<br />
yemekleri size yöreyi sevdirecek.<br />
ÇAY, PEŞTAMAL, AHŞAP…<br />
Trabzon'un kapı komşusu Giresun'un yaylalarına<br />
uzanarak gezinize farklı bir renk<br />
katmak da elinizde… Kümbet, Giresun’un<br />
gözde yaylalarından sadece biri… Dereli<br />
ilçesi yakınlarındaki Karagöl Yaylası<br />
ise minik gölcükleriyle tanınıyor. Melikli<br />
Obası ve Kulakkaya Yaylaları, şehir merkezine<br />
yaklaşık bir saatlik mesafede. Panoramik<br />
bir Giresun turundan sonra Doğu<br />
Karadeniz Yaylaları'na asıl ününü kazandıran<br />
Rize’ye yöneliyoruz bu kez. İyidere<br />
sahilinden başlayan yol, uçsuz bucaksız<br />
çay ve mısır bahçeleri arasından İkizdere<br />
Vadisi’ne uzanıyor. Yol üzerindeki Güneyce<br />
kasabasının 150 yıllık ahşap camileri,<br />
kestane ağacının dantel gibi oyulmasıyla<br />
yapılmış. Vadiye adını veren İkizdere, Köhçer<br />
ve Cimil derelerinin kesiştiği yerde<br />
yükseliyor. Manle Şelaleleri ve Vane Kaplıcası<br />
dışında renkli bir çarşısı var ilçenin.<br />
Yöre kadınlarının başına bağladığı “keşan”<br />
denilen bordo desenli el dokuması, kökboyama<br />
peştamal, yün çorap, köy peynirleri,<br />
çay, ahşap yayık ve rahleler çarşının gözdelerinden…<br />
İlçenin güneyindeki Dereköy,<br />
İkizdere Yaylalarının giriş kapısı. Balıyla<br />
ünlü Anzer Yaylası’nın yanı sıra; Çamlık, Puşula,<br />
Gölyayla, Cimil, Çiçekli, Mahura, Yatak,<br />
Buzluğan, Kaban ve Vaşa Yaylaları da<br />
burada. Bölgeyi gezmek için konaklama,<br />
yemek ve rehberlik hizmetlerinin sunulduğu<br />
Çamlık Yaylası’nı merkez almak iyi fikir<br />
olabilir. 2 bin 600 metre ile Türkiye’nin en<br />
yüksek rakımlı iki dağ geçidinden biri olan<br />
Ovit Zirvesi, Aygır Gölü denilen bir buzul<br />
gölüyle taçlanıyor.<br />
MAKREVİS YOLLARINDA<br />
Çamlıhemşin yolu, göz alıcı bir yeşilliğin<br />
içinde ilerliyor. Fırtına Deresi'nin oluşturduğu<br />
Hemşin Havzası, Karadeniz'in<br />
vadilerle bölünmüş sarp doğasını en iyi<br />
hissedebileceğiniz mekânlardan. Doğu Karadeniz'in<br />
en yüksek dağlarıyla çevrelenen<br />
havza, 50 kadar yayla ve 70’ten fazla dağ<br />
köyünün sahibi. Bölgenin yerleşim düzeni,<br />
dik ve sisli yamaçlara dağılarak izole<br />
olmuş, kimi zaman sadece birkaç evden<br />
oluşan mahallelerden ibaret. Çamlıhemşin'in<br />
asıl sürprizi, Karadeniz'in en gösterişli<br />
evlerinin bir araya geldiği Makrevis<br />
(Konaklar) Mahallesi. Ormanlar ve sislerle<br />
kaplı dik bir dağın yamacına inşa edilmiş<br />
20 kadar konağın en yenisi, 110 yıllık. Kesme<br />
taş ve ahşabın kusursuz sentezini sunan<br />
yapıların antikalar, çini sobalar ve nadide<br />
cam işleriyle bezeli iç mekânları, vadi<br />
sahiplerinin zevkini yansıtıyor. Bulutların<br />
üzerindeki yolculuğun devamı, Çatköy -<br />
Verçenik rotası. Kemerli taş köprüleri, kır<br />
lokantaları, gizemli manastırları ve evlere<br />
erzak taşıyan minik teleferikleriyle bu<br />
yemyeşil vadi; Kaçkarların kalbindeki Karadeniz<br />
yaylalarına tırmanıyor.<br />
YILDIZLARA EN YAKIN…<br />
Fırtına Vadisi’nin derinliklerinde, vahşi<br />
bir kanyonun ortasında yükselen Zilkale,<br />
esrarlı ve romantik bir görünüme sahip.<br />
Burası aynı zamanda Kaçkar Dağları Milli<br />
Parkı’nın giriş kapısı. 51 bin 550 hektarlık<br />
alana yayılan doğa parkı, 230’dan fazla kuş<br />
türü, 550’si endemik olmak üzere 2 bin 300<br />
civarında canlı türüyle başlı başına bir gezi<br />
cenneti. Kaçkarlara doğru gittikçe sarplaşan<br />
dağ yolunun yüksek kesimleri, sık çam<br />
ormanları, geniş çayırlar ve yayla çiçeklerine<br />
bırakıyor yerini. Tatos (Dilek) Dağı’nın<br />
52 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
ROTA<br />
Gito Yaylası<br />
eteklerindeki Çatköy’de ikiye ayrılan yolun<br />
devamı Elevit, Trovit, Palovit, Amlakit, Kavron,<br />
Hazindağ, Samistal Yaylaları’na; sağa<br />
ayrılan yol ise Hisarcık, Çiçekli, Orta, Baş ve<br />
Hacıvanak Yaylaları’na uzanıyor. Çatköy’ün<br />
yamaçlarından Fırtına Vadisi’ni kuşbakışı<br />
izleyen Kito Yaylası ise yörenin en güzel<br />
sırlarından biri. Balıklı Gölü ve gürül gürül<br />
çağlayan pınarlarıyla ünlü Gito'da, ahşap<br />
yayla evleri dışında beton yapılaşma yok.<br />
Bulutların pamuk şekerine benzeyen kucağında<br />
yatan bu vahşi yayla, bir başka dünyaya<br />
götürecek sizi...<br />
YEŞİL ŞEMSİYE ALTINDA<br />
Artvin'in dâhil edilmediği bir Doğu Karadeniz<br />
Yaylaları turu kesinlikle eksik kalır.<br />
Kaçkar Dağları’nın el değmemiş doğasına<br />
sığınan Artvin, yayla festivalleri, tarihi Gürcü<br />
kiliseleri ve doğa sporları olanaklarıyla<br />
Doğu Karadeniz’in uzak ve sürprizli köşelerinden<br />
biri. “Yeşil şemsiye” olarak adlandırılan<br />
Kafkasör Yaylası, boğa güreşleriyle tanınıyor.<br />
Kafkasör'ün sırtını yasladığı Genya<br />
Dağı’nın yamaçları, uçurumların kenarında<br />
ilerleyen adrenalin düzeyi yüksek dağ yollarıyla,<br />
off-road tutkunları için bulunmaz<br />
parkurlar saklıyor. Dağın batısındaki Hatila<br />
Vadisi, Artvin'in en geniş millî parkına sahip.<br />
Dağcılık, kaya tırmanışı, trekking ve cip safari<br />
için zengin olanaklar vaat eden yörede,<br />
Çoruh Nehri’nin Yusufeli ile İspir arasında<br />
kalan bölümü, Türkiye’nin en iyi rafting<br />
parkurları arasında gösteriliyor. Doğu Karadeniz<br />
Yaylalarında akşamüstü saatlerde<br />
başlayan tatlı esinti, her zaman olduğu<br />
gibi coşkulu horon seslerini de getiriyor<br />
beraberinde… Ve dağlara sevdalı yayla insanının<br />
elinde müzikal bir şölene dönüşen<br />
tulum ve kemençe tınıları, tüm gezginleri<br />
Karadeniz’e çağırıyor.<br />
“DOĞU KARADENİZ’İN EN İYİ<br />
MEVSİMİ SONBAHAR”<br />
(Bülent Saraloğlu, Profesyonel Rehber)<br />
Yörede 25 yılı aşkın süredir profesyonel<br />
rehberlik yapan biri olarak rahatlıkla<br />
söyleyebilirim ki Doğu Karadeniz<br />
Yaylaları için en iyi dönem, sonbahar<br />
aylarıdır. Havanın daha sakin olduğu,<br />
doğadaki tüm renklerin doygunlaştığı<br />
ve yaz dönemi kalabalıklarının görülmediği<br />
sonbaharda bölge bir başka<br />
güzeldir. Rize’nin yeşil cennetleri<br />
İkizdere ve Hemşin Vadileri, sayısız<br />
gezi parkuruna sahip... Özgün yayla<br />
yaşamı, taş ve ahşap evleri, zengin<br />
florası, dağ gölleri ve coşkun dereleriyle<br />
bölgenin karakterini yansıtan<br />
Hazindağ, Hevek, Pokut, Samistal,<br />
Kotençur, Hacıvanak ve Gito Yaylalarından<br />
bir veya birkaçı mutlaka görülmeli.<br />
Orman içi patikalardan ulaşılan<br />
yaylaların çoğunda elektrik dâhil hiçbir<br />
konfor yok. Ancak misafirperver<br />
yöre halkı, her türlü ihtiyacınıza yanıt<br />
vermeye hazır. Trekking tutkunlarına<br />
önerebileceğim en iyi üç rota, Hazindağ<br />
- Pokut, Sal - Samistal ve Zilkale<br />
- Gito. Kondisyon sorunu olmayanlar,<br />
Rize’nin keşfedilmemiş cennetleri<br />
olan Kavrun, Çaymakçur, Polakçur ve<br />
Huser Yaylaları’na uğrayabilir. Kaçkar<br />
Dağları’nın Artvin bölümünde kalan<br />
İspir yakınlarındaki Çamlıkaya, yöreye<br />
özgü taş işçiliğinin en güzel örneklerine<br />
ev sahipliği yapıyor.<br />
Zilkale<br />
İkizdere<br />
İKİZDERE VADİSİ<br />
Anadolu’nun oksijen oranı en yüksek<br />
noktalarından biri olan İkizdere Vadisi,<br />
200 civarında kuş çeşidi, 500 kadarı<br />
nadir bulunan olmak üzere, 2 binden<br />
fazla canlı türü ve aylarca bitirilemeyecek<br />
yürüyüş parkurlarıyla başlı başına<br />
bir gezi cenneti. Çengel boynuzlu<br />
dağ keçisi ile Huş tavuğunun Anadolu’daki<br />
en önemli yaşam alanlarına ev<br />
sahipliği yapan yörenin dağlık kesimleri,<br />
doğa gözlemcileri için de cazip bir<br />
bölge özelliğinde. Dağların 2 bin 800<br />
metreden yüksek kesimlerinde buzulçağına<br />
ait izlerin görüldüğü billur kayaçlar,<br />
buzul gölleri, “U” kesitli vadiler<br />
ve erimemiş buzul kütleleri görülebiliyor.<br />
Bu yükseltinin altındaki kesimler<br />
ise yemyeşil orman örtüsü ile kaplı.<br />
TARİHİ GÜRCÜ KİLİSELERİ<br />
Çoruh Vadisi<br />
boyunca ücra<br />
köylere dağılmış<br />
ve bazıları<br />
bin yıl kadar<br />
öncesine tarihlenen<br />
Gürcü<br />
kiliseleri, yapayalnız<br />
görünümleri<br />
ve katedral boyutlarıyla çok<br />
etkileyici. Yusufeli ilçesi yakınlarında<br />
Tekkale köyündeki Dörtkilise, İşhan<br />
köyündeki İşhan ve Çamlıyamaç köyündeki<br />
Öşkvank Kilisesi en görkemlileri.<br />
Artvin'de Gürcü kültürünün hâlâ<br />
yaşadığı köyleri görmek isteyenler,<br />
Şavşat'a bağlı Meydancık (İmerhev),<br />
Borçka'ya bağlı Muratlı (Maradit) ve<br />
Camili (Macahel) Vadileri'ni ziyaret<br />
edebilir.<br />
YOLA ÇIKMADAN ÖNCE<br />
Doğu Karadeniz Yaylaları gezisinde<br />
uzun yürüyüşlere hazırlıklı olmalısınız.<br />
Uzun kır yürüyüşleri yapabileceğinizi<br />
göz önüne alarak, burkulmalara<br />
karşı ayağınızı koruyabilecek su geçirmeyen<br />
botlar, yağmurluk ve rahat<br />
bir pantolon en yakın dostlarınız olacak.<br />
Yürüyüşlere profesyonel bir rehber<br />
veya yöreyi iyi bilen biri eşliğinde<br />
çıkmanız, güvenlik açısından çok<br />
önemli. Küçük yaralanmalara, soğuk<br />
algınlıklarına ve mide bozukluklarına<br />
karşı koruyucu ilaç ve ilkyardım malzemeleri<br />
bulundurmanızda yarar var.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
53
AKTÜEL<br />
Küresel Turizm Endüstrisi’nde<br />
6 SEYAHAT<br />
EĞİLİMİ<br />
SİNAN İBİŞ<br />
Bir yıl başarılı olan şey, bir sonraki aşamada işe yaramayabilir<br />
ve bu gerçek, küresel olarak değişen bir<br />
endüstrideki ticaretin doğal bir parçasıdır. Seyahat<br />
endüstrisindeki eğilimleri tespit etmek için tur ve<br />
etkinlik sağlayıcıları kullanılır ve incelenir.<br />
DÜNYA TURİZM ÖRGÜTÜ'NÜN TURİZM<br />
ENDÜSTRİSİ İNCELEMELERİ VE<br />
DEĞERLENDİRMELERİ ÖNEMLİ<br />
Dünya Turizm Örgütü’nün her yıl olduğu gibi 2016<br />
Trendler Raporu da sektöre rehberlik etmiştir ve bu<br />
rapordaki önemli bilgiler birçok uzmanın seyahat şirketleri<br />
ile güncel kalmasına katkılar sağlamıştır. Bu<br />
raporun içeriği aynı zamanda 2017 yılının küresel turizm<br />
endüstrisi içinde sektör temsilcilerine önemli bir<br />
referans da olmuştur.<br />
Dünya turizm örgütünün araştırmalarına ve tavsiyelerine<br />
göre turizm endüstrisinde 2017 ve sonrasında<br />
izlenecek altı trend var.<br />
1980 KUŞAĞI<br />
1980 kuşağı turizme katılım ve verimlilik açısından<br />
yaş olarak en geniş ve en önemli jenerasyondur. Mevcut<br />
gelirleri ile en genç nesillerdir ve turizme katılımları<br />
her sene belirgin artış göstermektedir. Görev<br />
ve meslekleri gereği elde ettikleri statüler, onlara<br />
seyahat ve turizm liderleri olma imkânını da sağlamaktadır.<br />
Ayrıca karar vermede liderlik, bu kuşağın<br />
elindedir. Yeni yılın en büyük trend ve zevklerinin<br />
neler olacağına karar vermeye yardımcı oluyorlar ve<br />
tam olarak ne istediklerini, nasıl istediklerini elde etmekten<br />
çekinmiyorlar. Seyahat planlarken 1.000 yıllık<br />
seyahat seçeneklerini, günümüz için elverişli hale<br />
getirmek için kullanıyorlar. Gezi ve turlarının online<br />
olarak araştırılabilmesini, rezervasyon yapılabilmesini<br />
istiyorlar. Şimdiye kadarki en büyük nesil olarak<br />
bu müşteri kitlesi, potansiyel müşteri kitlenizin en<br />
hayati parçasıdır. Bu yaş grubu, önümüzdeki birkaç<br />
yıl içinde de seyahat pazarının en büyük ve en değerli<br />
müşterileri olacaktır. 1980 kuşağının 2020 yılına kadar<br />
2013 yılından yüzde 47 daha fazla uluslararası<br />
geziye katılacağı tahmin ediliyor.<br />
AKTİF VE MACERA GEZİLERİ<br />
İkinci trend, heyecan dolu aktiviteler içeren macera<br />
seyahatidir. Bu deneyimler "Afrika'da safari, Meksika<br />
ya da Avustralya'da balina köpekbalığı ile yüzme veya<br />
İsviçre Alpleri'nde yürüyüş" gibi seyahatleri içerebilir.<br />
İstatistiklere göre macera seyahati için müşterilerin<br />
demografik bilgileri özellikle Afrika'da (yüzde 57) bulunmuştur.<br />
Macera seyahatlerini bayanların tercihi<br />
ise yüzde 53 ile yüzde 47 arasında değişim göstermiştir.<br />
Kuzey ve Güney Amerika, müşterilerin en çok tercih<br />
ettikleri macera hedefleridir. Müşteriler arasında<br />
kişiselleştirilmiş deneyimlere ve sert macera konularına<br />
hızla artan bir ilgi görülmüştür. 2016'da otantik<br />
macera gezileri moda haline gelmiştir.<br />
Turistler için macera seyahatleri popüler bir amaç<br />
olarak ortaya çıkmaya devam ediyor. Özellikle 1980<br />
kuşağı endüstride lider olarak sahne alıyor. Önümüzdeki<br />
takvimde safari, doğa yürüyüşü, bisikletçilik gibi<br />
macera etkinliklerinin öne çıkan seçenekler olması<br />
bekleniyor.<br />
KADINLARIN YALNIZ SEYAHATİ<br />
Günümüzde, seyahat kararlarının yüzde 80 'i kadınlar<br />
tarafından veriliyor. Evli, bekâr veya boşanmış olsun<br />
kadınlar yol gösteriyor ve seyahat endüstrisinin dikkatini<br />
çekiyor. Günümüzün kadın gezginleri cesur ve<br />
bağımsız, yeni ve taze deneyimleri keşfetmek istiyorlar.<br />
Nereye tatile çıkacaklarına, oraya nasıl ulaşacaklarına<br />
dair kendi söylemleri var ve birçoğu yalnız gitmeyi<br />
54 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
AKTÜEL<br />
tercih ediyor. 2014'de, Amerikalı kadınların<br />
yüzde 72'si yalnız macera seyahatine çıkmış.<br />
Bu sayının önümüzdeki birkaç yıl içerisinde<br />
artacağı bekleniyor. Giderek artan sayıda<br />
kadın, ihtiyaçlarına göre tasarlanan gezileri<br />
gerçekleştiriyor ve bu realizasyon pazarın<br />
beklediği gibi gelişmiyor. Kadınlar seyahat<br />
sunumlarında, onlara pazarlanan cinsiyet rolünü<br />
aramıyorlar. 5 yıldızlı otel ve spa günleri<br />
yerine sıradışı, gerçek macera istiyorlar. Tur<br />
şirketleri bu pazarı görmezden gelemezler.<br />
Özellikle bin yıllık turizm geleneklerini ve<br />
değerlerini önemseyen 1980 kuşağı kadınlar,<br />
potansiyel müşterilerin büyük bir kısmını<br />
oluşturuyorlar. Tur ve etkinlik sağlayıcıları,<br />
yalnız seyahat eden kadın yolcuların güvenliğini<br />
karşılayarak, fayda sağlayabilirler.<br />
YEMEK TURİZMİ<br />
Seyahat etme konusu gündeme gelince,<br />
seyahat planı içerisinde her zaman yemek<br />
konusu vardır. Yemek turizmi, her yerde<br />
gezginler arasında ortaya çıkan bir eğilim<br />
haline gelmiştir ve turizm uzmanları bu durumun<br />
farkına varmıştır.<br />
Gurme turizmi yapan uzmanlara göre yemek<br />
deneyimleri sadece dışarıda yemek yeme ile<br />
sınırlı değildir. Bu deneyimlerin yaklaşık yüzde<br />
95'ini oluşturan yemek pişirme kursları,<br />
çiftlik turları ve klasik gıda pazarları ziyaretleri<br />
de yemek turizminin bir parçasıdır. Bu<br />
deneyimler, seyahat edilecek yerin kültürü<br />
ile yakından bağlantılıdır. Pek çok gezgin, seyahat<br />
ettiği yerin öyküsünü tanımanın en iyi<br />
yollarından biri olduğu görüşündedir ve turizm<br />
şirketleri için bu bilgilerin seyahat öncesinde<br />
potansiyel turistlere sunulması değerli<br />
bir kaynaktır. Yemek deneyimi sağlayan işletmeciler,<br />
bir varış noktasının gelenekleri ve<br />
insanlar ile ürünler arasında bağlantı kurulmasını<br />
sağlayarak, turistlerin memnuniyetlerinden<br />
yararlanabilirler. Bu durumu akılda<br />
tutarak, yolculuğun her aşamasında müşteri<br />
memnuniyetleri aktif olarak güçlendirilebilir.<br />
SORUMLULUK TURİZMİ<br />
Küresel değişimler hepimizi etkiliyor. Gezginlerin<br />
çoğu, yaşamlarının ve deneyimlerinin<br />
gezegendeki etkisinin farkındadır ve<br />
sonuç olarak seyahatlerinde sürdürülebilirlik<br />
adına önlemler almayı daha çok önemsemektedirler.<br />
2017, BM tarafından “Uluslararası<br />
Sürdürülebilir Turizm Yılı” seçilmiştir.<br />
Turizm sektörünün sürdürülebilirliğinin üç<br />
ayağı ekonomik olmak, sosyal değerlere<br />
önem vermek ve çevreyi korumaktır. Bu<br />
değerlere önem veren ve farkındalık süreçlerini<br />
çalışmalarına dâhil eden turizm<br />
profesyonelleri, turizm çalışmalarında sürdürülebilirlikte<br />
daha etkin konumlar elde<br />
edebilirler. Küresel kampanyalar, daha sürdürülebilir<br />
seyahat şekillerini teşvik etmek<br />
için kurulmuştur ve endüstri profesyonelleri,<br />
her yerde yolcuların zihniyetinde bir değişiklik<br />
beklemelidir. Turistler ziyaret ettikleri<br />
yerlerde yaptıkları çevresel, ekonomik ve<br />
sosyal etkilere daha çok ilgi duyacaklardır<br />
ve turistlerin bu değerleri somutlaştıran şirketleri<br />
destekleme olasılıkları da yüksektir.<br />
Modern bir gezgin için karbon ayak izini<br />
azaltmak için eve daha yakın kalmak gibi<br />
ileride pek çok dikkatli değişiklikler olabilecektir.<br />
Yaptıkları etkiye ilişkin güçlü bir<br />
farkındalığa sahip tur işletmeleri, zaten<br />
kurulmuş eko turizm uygulamalarından büyük<br />
fayda sağlayacaktır. Bununla birlikte,<br />
bu trende uyan gibi seyahat argümanlarını<br />
önemseyen işletmelerin çok geride kaldığı<br />
söylenemez. Turizm şirketleri sürdürülebilir<br />
bir turizm geleceği için güçlü bir sosyal<br />
odağı geliştirmeye ihtiyaç duymalılar ve<br />
bunu duymaya da mecburlar.<br />
MOBİL FOTOĞRAFÇILIK<br />
Turistlerin seyahatlerini belgeleme yollarını<br />
aramaları şaşırtıcı olmamalı. Modern cep telefonu<br />
kameralarının mükemmelliği göz önüne<br />
alındığında, giderek daha fazla seyahat eden<br />
kişinin bu önemli anları yakalamak için cihazlarını<br />
kullanmaları doğaldır. Tur operatörleri<br />
ve etkinlik sağlayıcıları, pazarlama çabalarına<br />
katkıda bulunacak bu eğilimden yararlanabilirler.<br />
Turizm şirketleri turistler tarafından<br />
oluşturulan içeriği güçlendirmeye yardımcı<br />
oldukları zaman, onların sosyal medya etkileşimlerinden<br />
pazarlama değeri elde edebilirler.<br />
Bir hikâye… Arizona'daki Antelope Kanyonu’na<br />
yapılan bir gezide, bu trendin müşterilerine<br />
getireceği değeri bilen rehberli tur için<br />
kaydolunduğunda, simgesel kanyonu geçerken<br />
çeşitli bölümlerde ışık akışının sunduğu<br />
olağanüstü manzaralar için tur rehberinin turistleri<br />
durdurup, fotoğraf çekmek için birkaç<br />
fırsat sunması bu duruma örnektir. Bu konu<br />
burada bitmez ve devam eder. Herkes çoğunlukla<br />
cep telefonlarıyla fotoğraf çekmeye<br />
başlamıştır. Rehber, fotoğraf deneyimine sahip<br />
olmayan kişilere yardımcı olmak için teklif<br />
sunar. Kendisine sorulduğunda, kanyonda<br />
daha iyi bir tur rehberliğine yardımcı olması<br />
için doğa fotoğrafçılığı dersini almış olduğunu<br />
açıklar. Bu nokta, web sitelerinde bile<br />
vurgulanmaktadır ve ayrıca bu fotoğrafları<br />
çekecek kadar güvende hissetmemiş olabilecek<br />
turistlere yön vermeye yardımcı olur.<br />
Zaten doğa fotoğrafçılığı, çarpıcı bir doğa<br />
turu için ek bir değer oluşturuyor. Turlarda<br />
müşteriler için benzer hatıralar bırakacak<br />
alanlar aranabilir. Ancak unutmamak gerekir<br />
ki, gezginlerin çoğu imgesel ve benzersiz fotoğraf<br />
istemlerini görmek istiyor. Her ikisini<br />
de yakalamak için fırsatlar aramak en güzeli.<br />
2017 'DE PİYA<strong>SAYI</strong> YÖNLENDİREN<br />
EĞİLİMLER<br />
Doğal olarak, 2017'de ortaya çıkan bazı seyahat<br />
eğilimlerinin turizm endüstrisini olumlu<br />
etkilediğini söylemek mümkün... “Alternatif<br />
turizm alanları” olarak ifade edilen turizm<br />
trendleri, birçok turizm şirketi ve profesyonelinin<br />
başarısı için önemli birer araçtır.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
55
TRAVEL<br />
A nice edition of FIJET Academy in<br />
ROMANIA<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
World Federation of Travel Journalists and<br />
Writers (FIJET) organized the fourth edition<br />
of FIJET Academy program in Romania<br />
this year. As an organization hosted by FI-<br />
JET Romania between 23-30 July, with the<br />
participants from Turkey, Croatia, Bulgaria,<br />
France and Italy, young journalists travelled<br />
about 1,000 miles through the country's<br />
many touristic cities.<br />
The theme of the FIJET Academy 2017,<br />
which aimed to bring together young travel<br />
journalists and writers with experienced<br />
names of the sector, exploring new tourism<br />
destinations and enhancing the intercultural<br />
interaction, designated as "Preserving<br />
the National Heritage". The FIJET team<br />
arrived in the Romanian capital Bucharest,<br />
got together with each other, and after that<br />
they settled on the road. During the trip, FI-<br />
JET Romania President Stefan Baciu, Vice<br />
President Gabriela Tigu, Secretary General<br />
Dan Anghelescu and FIJET Academy President<br />
F. Sema Kutlu accompanied the team.<br />
COZIA MONASTERY WITH ITS PEACEFUL<br />
ATMOSPHERE (1)<br />
The first stop of the FIJET team was the<br />
Cozia Monastery, which was built in 14th<br />
century at Calimanesti, in the southern<br />
region of country. Cozia Monastery, one<br />
of the most precious monuments reflecting<br />
Romania's national medieval art and<br />
architecture, impressed young journalists<br />
with its unique location on the edge of the<br />
Olt River, its floral garden, peaceful atmosphere<br />
and frescoes on the church walls.<br />
EUROPEAN CAPITAL OF CULTURE SIBIU<br />
After Calimanesti, the team arrived in Sibiu,<br />
one of the most important cultural centers<br />
of Romania, which situated on both<br />
sides of the Cibin River in Transylvania. In<br />
2007, the city selected as European Capital<br />
of Culture with Luxembourg. While Sibiu<br />
56 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
TRAVEL<br />
was the capital of the Transylvania Principality<br />
and the center of the Transylvanian<br />
Saxons in the past, also it belonged to the<br />
Kingdom of Hungary until 1920, nowadays<br />
it takes place in the top 10 list of Europe's<br />
most peaceful cities.<br />
A CITY WHICH SMELLS HISTORY;<br />
ALBA IULIA<br />
The team of FIJET Academy 2017 visited<br />
the city of Alba Iulia after Sibiu, which has a<br />
very important place in the national history<br />
of Romania, where the unification council<br />
was gathered on 1 December 1918, where<br />
the merger decision was taken, where the<br />
King Ferdinand and Queen Marie’s coronation<br />
ceremony was held as the Great Romanian<br />
Emperor on 15 October 1922, and<br />
much more historical features. The most<br />
important touristic points of the city are<br />
Romania's largest citadel "Alba Iulia Citadel",<br />
Romania's oldest and longest church<br />
"St. Michael's Cathedral", "Coronation Cathedral",<br />
where the coronation ceremony<br />
of King Ferdinand and Queen Marie was<br />
held, fascinating "Batthyaneum Library",<br />
where the manuscript work "Codex Aureus"<br />
written by Charlemagne in gold ink<br />
between 778-820.<br />
100TH ANNIVERSARY EXCITEMENT OF<br />
THE GREAT UNION<br />
On the visit to Alba Iulia, an informative<br />
meeting was organized for young journalists<br />
at the University of December 1, 1918,<br />
which has a unique location within the city's<br />
historic citadel. Deputy Mayor of Alba Iulia,<br />
Gabriel Plesa, The Rector of the University<br />
"1 December 1918" Alba Iulia, Daniel Breaz,<br />
Head of the Tourism Department from<br />
Alba County Council, Lucian Docea participated<br />
to the meeting. Gabriel Plesa made<br />
a statement to the FIJET team and stated;<br />
“Due to its historical and cultural location,<br />
Alba Iulia will be the center of celebrations.<br />
Until the 100th anniversary, which we are<br />
giving great importance and care, we plan<br />
to finish all infrastructure and transportation<br />
investments, also the restoration of<br />
the historic Alba Iulia Fortress. The number<br />
of tourists visiting our city increases every<br />
year. In this direction, we collaborate with<br />
the private sector to develop solutions<br />
that will increase our accommodation capacity.<br />
Our goal is to make Alba Iulia a center<br />
of attraction for tourists.”<br />
SMART CITY PROJECT<br />
Lucian Docea, Head of the Tourism Department<br />
from Alba County Council, explained<br />
that they are working on many applications<br />
for tourists and focusing on investments to<br />
modernize Alba Iulia as a part of the “Smart<br />
City” project, along with 100th anniversary<br />
celebrations. In this context, Docea said<br />
they will provide wifi access in whole city,<br />
online maps for tourists, intelligent parking,<br />
brief messaging services and much more.<br />
EUROPA NOSTRA AWARDED VILLAGE;<br />
RIMETEA<br />
The FIJET Academy team's stop after Alba<br />
Iulia was the Rimetea Village, which received<br />
the Europa Nostra Award in 1999.<br />
The cultural and architectural elements of<br />
Hungarian and Austrians dominate the village,<br />
which has been the center of mining<br />
and blacksmiths in the past centuries, with<br />
its white houses with green windows, magnificent<br />
scenery and over 800 years of residential<br />
settlement. Another remarkable<br />
detail in Rimetea, where there are about<br />
300 dynasties, all of which are under UN-<br />
ESCO protection and about 60 percent of<br />
the population is concerned with tourism, it<br />
is the first time to receive a Europa Nostra<br />
Award for a rural settlement.<br />
DELICIOUS WINE TASTING IN<br />
HISTORICAL JIDVEI CASTLE<br />
After the Rimetea, the young journalists<br />
settled on the road again and arrived to Jidvei<br />
town, one of Romania's most important<br />
wine producing regions with immense vineyards,<br />
where they became guests of the<br />
region's famous wine producers called Jidvei<br />
Wines. The FIJET team was informed in<br />
the historical Jidvei (Bethlen-Haller) Castle<br />
built in the 16th century; it was explained<br />
that the castle was used as a private property<br />
until 2000, afterwards the renovation<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
57
TRAVEL<br />
works carried out, it was started to be used<br />
for organizations such as wine presentation,<br />
wine tasting days and special invitations.<br />
The FIJET Academy 2017 team that<br />
invited to wine tasting after the informing,<br />
gave full marks to all exquisite wines.<br />
JOURNEY TO AGES IN THE DINOSAURS<br />
GEOPARK<br />
At the next stop, the team visited the village<br />
of Ceru Bacainti in Hateg town, where<br />
they strolled through the stone houses and<br />
open air museum which still preserving their<br />
originality, and headed for the Dinosaurs<br />
Geopark. The Dinosaurs Geopark has been<br />
established in 2004-2005, under the auspices<br />
of Bucharest University in the general<br />
area of prehistoric Hateg Island. Geopark<br />
was taken under UNESCO protection in<br />
2015, and it is also a member of the European<br />
Geoparks Network. Cristian Ciobanu,<br />
administrator of Tara Hategului Dinosaurs<br />
Geopark, gave detailed information about<br />
the geopark to the FIJET team. Ciobanu<br />
stated that with the slogan of "Journey to<br />
Ages" and volunteer tourism ambassadors,<br />
they have carried out activities on an area<br />
of 102 thousand hectares. He signified that<br />
they focus on an imaginary concept rather<br />
than scientific institution, and follow a strategy<br />
by creating many touristic spots instead<br />
of one main place, for tourists to spend<br />
more time and more money in the area.<br />
CONSTANTIN BRANCUSI'S<br />
VILLAGE; HOBITA<br />
Young journalists arrived to the Gorj region<br />
after the Dinosaurs Geopark, which was one<br />
of the most impressive stops of the trip. The<br />
FIJET Academy 2017 team first visited the<br />
Gorj Village Museum which opened in 1975,<br />
and received information about the houses<br />
and their features in a 13-hectare open air<br />
museum reflecting the traditional architecture<br />
of the region. Then they came to Hobita,<br />
the village where the famous sculptor<br />
Constantin Brancusi was born. Born in 1876,<br />
the Romanian Brancusi made his important<br />
works in Paris and passed to French citizenship.<br />
He left 215 sculptures and 1,200<br />
photographs behind him, as one of the most<br />
influential sculptors of the 20th-century,<br />
considered a pioneer of modernism.<br />
ADDRESS OF FASCINATING SCULPTURE<br />
COLLECTION; TARGU JIU<br />
The FIJET team reached to Targu Jiu after<br />
Hobita, which is one of the Romania's most<br />
important touristic cities. Adrian Tudor,<br />
Deputy Mayor of Targu Jiu, accompanied the<br />
team here and told about general features<br />
and touristic points of their city that awarded<br />
with the "Golden Apple" in 2014. Furthermore,<br />
he showed the outdoor sculpture<br />
group composed of Constantin Brancusi's<br />
three major works in Targu Jiu; "The Table<br />
of Silence", "The Gate of the Kiss" and "The<br />
Endless Column", which considered to be<br />
one of the great works of 20th century. The<br />
most important one of these, the Endless<br />
Column with a height of 30 meters, symbolizes<br />
the concept of infinity and the infinite<br />
sacrifice of the Romanian soldiers. It is considered<br />
as the top point of the modern art.<br />
A MASTERPIECE OF BRANCOVENESC<br />
STYLE; HOREZU MONASTERY<br />
Following the Targu Jiu, the FIJET team<br />
heading towards the capital Bucharest, visited<br />
the Horezu Monastery on their route<br />
which was founded in 1690 by Prince Constantin<br />
Brancoveanu in the town of Horezu,<br />
district of Wallachia. Monastery takes<br />
place in the UNESCO World Heritage List<br />
with its architectural purity and balance,<br />
the richness of its sculpted detail, its treatment<br />
of religious compositions, its votive<br />
portraits, and its painted decorative works.<br />
The monument still used as a church, and<br />
it is one of the Romania's most important<br />
historical and cultural sites.<br />
58 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
TRAVEL<br />
FINAL STOP CAPITAL BUCHAREST<br />
Young journalists arrived to Bucharest after<br />
Horezu, where they started to their FI-<br />
JET Academy 2017 program, and visited the<br />
capital's main touristic attractions. Firstly,<br />
the team visited Palace of the Parliament,<br />
which is the world's second largest administrative<br />
building after the Pentagon, the<br />
most expensive government building, the<br />
world's heaviest building, and they could<br />
not hide their surprise in front of the magnificent<br />
palace. In Palace of the Parliament,<br />
which has a floor space of 270 meters to<br />
240 meters, an elevation of 86 meters,<br />
1,100 rooms, <strong>12</strong> floors including two underground<br />
parking floors; 900 thousand cubic<br />
meters of wood, 200 thousand square meters<br />
of wool carpet, 3 thousand 500 tons of<br />
crystal and much more materials are used.<br />
The building was constructed almost entirely<br />
of materials of Romanian origin.<br />
CEAUSESCU'S GREAT PASSION; PALACE<br />
OF THE PARLIAMENT<br />
In 1983, Nicolae Ceausescu started the<br />
construction of the palace as part of the<br />
project to transform Bucharest, but with<br />
the collapse of the Ceausescu power in<br />
1989 and the execution of him with his wife<br />
in front of the walls of this huge structure,<br />
Ceausescu could not enjoy the gigantic<br />
palace he built for his own passion. While<br />
some of the Romanians are proud to say<br />
that the building is the second largest administrative<br />
building in the world after the<br />
Pentagon, others say it is the symbol of<br />
destroying the old Bucharest, the palace is<br />
ugly and a loss for the city.<br />
A GIANT OPEN AIR MUSEUM IN CAPITAL<br />
The FIJET team's second stop in Bucharest<br />
was the National Village Museum, an openair<br />
ethnographic museum in Herastrau<br />
Park. The museum extends to over 10 hectares<br />
and contains 272 authentic peasant<br />
farms and houses from all over the country,<br />
which showcasing traditional Romania village<br />
life. The structures were made of materials<br />
ascertained as traditional materials<br />
used in erecting the buildings by the peasants<br />
themselves in the course of history. As<br />
an interesting historical reference, the museum<br />
was the third outdoor museum ever<br />
founded in Europe chronologically.<br />
FAREWELL DINNER AND DELIVERY OF<br />
DIPLOMAS IN CASA CU NUCI<br />
Participants of FIJET Academy 2017 program<br />
finally visited Old Town, Victory Road,<br />
Stavropoleos Church, Cretulescu Church,<br />
Revolution Square, Ataturk Square, Triumph<br />
Arch, Manuc Inn, CEC Palace, National<br />
History Museum, National Bank of<br />
Romania and some other touristic spots in<br />
Bucharest. At the end, they came together<br />
for the farewell dinner at "Casa cu Nuci"<br />
restaurant and made the closing of FIJET<br />
Academy program.<br />
After a week of delightful travel, diplomas<br />
were presented to the team for their<br />
participation, and wishes of success were<br />
conveyed. The young journalists who were<br />
in the bitterness of leaving Romania, also<br />
thanked to FIJET Romania authorities for<br />
their excellent hospitality and considerable<br />
efforts during the trip.<br />
Known in Romania as “Trovants”<br />
the stones of Costesti, Romania<br />
are a type of sandstone concretion<br />
that secrete cement and can at<br />
times appear to grow as if alive.<br />
Consisting of a stone core with an<br />
outer shell of sand, after a heavy<br />
rain small forms are said to appear<br />
on the rocks leading them to be<br />
dubbed the “growing stones” by<br />
locals. The enigmatic living stones<br />
can grow from a few millimeters, to<br />
as large as 10 meters.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
59
ÖZGE’NİN GÜNCESİ<br />
Bademin hikâyesi:<br />
Biz badem elleriz!<br />
Dertlere deva hastalara şifa badem, sofralarımıza gelene kadar pek çok evreden geçiyor.<br />
Bu evrelerden biri de Datçalıların deyişiyle "badem elleme". Badem ellemeye birebir<br />
tanıklık ettik, badem işiyle geçimini sağlayan Datçalılara bademi sorduk.<br />
ÖZGE Ç. DENİZCİ<br />
Hatırlar mısınız, Gökova'dan Bodrum'a, Ören'den Datça'ya<br />
dolaşıp duran bir Akdeniz fokumuz vardı. Adı Badem'di.<br />
Adının neden "Badem" olduğunu Datça'ya gelince bir kez<br />
daha anlıyorsunuz. Çünkü Datça için badem, neredeyse<br />
hayat ve hayata dair hemen her şey demek.<br />
Yağmur biraz erken yağarsa (Ekim - Kasım gibi), Şubat -<br />
Mart aylarında Datça'yı gelin gibi süsleyen badem ağaçlarının<br />
beyaz çiçekleri ilk tomurcuklarını Ocak'ın 15'inden<br />
itibaren vermeye başlıyor. Şubat ve Mart aylarında ise<br />
Datça'nın en beyaz ve en bahar günleri yaşanıyor. Ancak<br />
şimdilerde yağış pek yok, bu da tarihi biraz erteleyecek<br />
gibi görünüyor.<br />
Nisan ve Mayıs aylarında ise Datçalılar tabiri caizse "çağla<br />
bayramı" yapıyorlar. Bilmeyenler için bir es verip çağlanın,<br />
bademin yeşil hali olduğunu söyleyelim. Çağla deyip geçmemek<br />
de gerek... Yeşil eriği andıran çağla, bağışıklık sistemini<br />
güçlendiren oldukça önemli bir yemiş. Kanserden<br />
koruyucu özelliği ise cabası.<br />
Çağladan sonra sıra geliyor badem olmaya. Haziran-Temmuz<br />
ayları badem zamanı... Dallarda kuruyan çağlalar,<br />
badem oluyor. Eh kolay değil, Datça halkı geçiminin yüzde<br />
yetmişini bademden sağlıyor.<br />
Badem toplama zamanı<br />
bazı köylerde herkes<br />
birbirine<br />
yardım ediyor.<br />
Çıkamayanın<br />
60 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
ÖZGE’NİN GÜNCESİ<br />
Anlatılanlara göre geçen yıllarda daha çok badem alırlarmış.<br />
Küresel iklim değişimi, coğrafi koşulların zorlaması ve en<br />
önemlisi de insan nüfusunun artan popülasyonu iyiden iyiye<br />
etkiler olmuş mahsulü. Öte taraftan işçi bulmak da zor. Betçe<br />
tarafına mevsimlik işçi geliyormuş bademi toplamaya ama<br />
bunun dışında kimin gücü neye yeterse o kadarını imece usulü<br />
topluyormuş köylerde. Geriye kalan da başak oluyor, isteyen<br />
alıp topluyor; ister yiyor, ister satıyormuş.<br />
ağacına çıkılıyor, değnek ile vuramayanının ağacına vuruluyor,<br />
kısacası bademler el birliği ile toplanıyor. Genelde ağaçlardan<br />
uzun sırıklarla indirilen bademler, makinede soyuluyor, güneşe<br />
seriliyor. Güneşte üç- dört gün bekletiliyor. Sonra da çuvallara<br />
konup depolanıyor. Ekim - Kasım aylarında bademler kırma<br />
makinelerine giriyor. Makinelerde badem kırılıyorsa da bazıları<br />
inatçı oluyor. Kırılmayanlar, "badem elleme" adıyla yapılagelen<br />
bademi kabuğundan ayırma seansında kenara konuyor.<br />
Badem elleme, sadece kırılmayanı ayıklamak demek değil<br />
elbette. Kırılan bademlerin ayıklanması demek... Kabuğundan<br />
itina ile çıkarılan bademlerin kırık olanları da sağlamlarından<br />
badem elleme sırasında ayrılıyor. Kırık olanlar pastanelerde<br />
kullanılmak üzere pastacılara satılıyor. Sağlamlar ise kuruyemişçilere<br />
satacak toptancılara veriliyor. Yolculuğunu tamamlayan<br />
bademler sofralarımızı şenlendiriyor, sağlığımıza sağlık<br />
katıyor.<br />
ŞİFALI BADEM<br />
Badem içinin çinko, demir, kalsiyum, potasyum, E vitamini gibi<br />
mineraller ve vitaminlerle dolu, kansere karşı koruyucu özelliği<br />
olan bir yemiş olduğunu da biliyoruz. Peki, dış kabuğunun<br />
da işe yaradığını biliyor musunuz? Eskiden Tekel imal ettikleri<br />
bir içecekte kullanmak üzere badem kabuklarını alırmış ama<br />
artık imalat durduğu için almıyor. Şimdi ise yakacak ihtiyacının<br />
önemli bir kısmını karşılıyor badem kabukları. Bazen de bir çuval<br />
gübre ile bir çuval badem kabuğu değiş-tokuş ediliyor.<br />
Bademi, tuz ve su ile kavurup yenilince tadı çiğ bademe oranla<br />
farklı oluyor. Şifasından yararlanmak istiyorsanız uzmanlar "çiğ<br />
tüketmekte yarar var" diyor. Bademin ferahlatıcı etkisini hissetmek<br />
ve serin serin yemek istiyorsanız, bir kaseye su ve badem<br />
koyup dolapta bir gün bekletip ertesi gün yemenizi öneririm.<br />
Hızırşah Köyü'nde birlikte badem ellediğimiz Çetin Bardak'ın<br />
söylediğine göre "2016'da güzel badem olmuş". Ancak, 2017<br />
için aynı şeyi söylemek pek mümkün değilmiş. Çünkü bir sene<br />
bademi bol veren ağaç, ertesi sene kendini dinlendiriyor ve hasadı<br />
az oluyormuş.<br />
O gün birlikte ellediğimiz bademler arasında<br />
gababağ, ömer ağacı, kaya ağacı ve ak badem<br />
vardı. En iyi badem ise nurlu bademmiş<br />
ama bu sene hastalık vurmuş. Ege Üniversitesi'nden<br />
gelen araştırmacılar dahi çözüm<br />
bulamamışlar.<br />
O gün birlikte ellediğimiz bademler arasında gababağ, ömer<br />
ağacı, kaya ağacı ve ak badem vardı. En iyi badem ise nurlu bademmiş<br />
ama bu sene hastalık vurmuş. Ege Üniversitesi'nden<br />
gelen araştırmacılar dahi çözüm bulamamışlar. Çetin Abi kendisine<br />
ait olan nurlu badem ağaçlarının tamamını kestirmek<br />
zorunda kalmış. Yerine ak badem ile gababağ dikmiş. Aşılamış.<br />
Aşılamadan dikilen badem ağacının ürünün pek olmadığını da<br />
sohbetimiz sırasında öğrenmiş oldum.<br />
DİĞER ŞİFA KEÇİBOYNUZU<br />
Çetin Bardak ile badem hakkında konuşurken keçiboynuzunu<br />
da sormadan edemedim. Eskiden herkesin mutlaka bir<br />
tane keçiboynuzu ağacı olurmuş. Un haline getirilip samanla<br />
karışan keçiboynuzunu hayvanlarına yedirirlermiş. Artık hayvancılık<br />
da azaldığından keçiboynuzuna köylerde pek rağbet<br />
kalmamış. Eskiden tatlı ihtiyacını karşılayan keçiboynuzu,<br />
bağırsak sorunları olanın da bir numaralı ilacıymış. Şimdi artık<br />
keçiboynuzu ağacı olan pek az kalmış ama halen gençler<br />
dağ bayır dolaşıp keçiboynuzu toplamayı sürdürüyorlar.<br />
1960'lı yıllarda tütün üretiminin yasaklanmasına kadar Hızırşah<br />
ve Datça'nın diğer köylerinde tütün ekilir, toplanır, kırılırmış.<br />
Tütünün çilesini çeken yaşlılar, ellerinin acı tadını ve rengini<br />
çileleriyle hatırlıyor ve badem üretmenin keyfini sürüyorlar.<br />
Çetin Abi ekliyor: "Tütünü ayıklarken at bakalım ağzına atabilir<br />
misin? Ama bak bademi hem elliyorsun, hem yiyorsun."<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
61
T.C.<br />
ANKARA İL KÜLTÜR TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ<br />
TRAVELEXPO<br />
ANKARA<br />
3. ULUSLARARASI<br />
TURİZM FUARI<br />
22-25 MART 2018<br />
ATO CONGRESIUM<br />
ZİYARET SAATLERİ 10:00-19:00<br />
DESTEKLEYENLER<br />
ORGANİZASYON<br />
www. travelexpoankara.com
DESTİNASYON<br />
MACHU<br />
PICCHU<br />
ZAMANI<br />
EMİN EREN ÖZLEN<br />
eminerenozlen@gmail.com<br />
i eminozlencom<br />
Dünyanın yeni yedi harikasından biri olan<br />
Machu Picchu, And Dağları‘nın zirvesinde,<br />
Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olan<br />
İnkalar’ın efsanevi tarihi şehri. Şehir, İnka<br />
hükümdarı Pachacutec Yupanqui tarafından<br />
1450 yılları civarında inşa ettirilmiş,<br />
İspanyol istilası sırasında dağların arasında<br />
olmasından dolayı fark edilmemiş, yağmalanamamış<br />
ve böylece günümüze kadar<br />
gelebilmiş.<br />
MACHU PICCHU’YA NASIL GİDİLİR?<br />
Machu Picchu’ya gitmek için önce tren ile<br />
Aguas Calientes’e ulaşmanız lâzım. Tabii<br />
bunun için de önce Cuzco’ya gelmeniz,<br />
oradan da Ollantaytambo’ya yani tren istasyonun<br />
bulunduğu yere varmanız gerekiyor.<br />
Tren ile Aguas Calientes’e ulaşmak<br />
için birçok tren firması sefer düzenliyor,<br />
keyfinize göre bunlardan birini tercih edebilirsiniz,<br />
ancak bir tavsiye; ziyaret sayısı<br />
oldukça fazla olduğundan biletler çok hızlı<br />
tükenebilmekte, planlamalarınızı önceden<br />
yapmakta fayda var. Zaten eğer buraya<br />
bir tur şirketiyle geliyorsanız, onlar<br />
bu ayarlamaları en iyi şekilde yapıyorlar<br />
emin olabilirsiniz. Aguas Calientes’e ulaştıktan<br />
sonra antik şehir Machu Picchu’ya<br />
çıkabilmek için iki alternatif bulunuyor.<br />
Bunlardan biri 10 dk’lık otobüs yolculuğu,<br />
diğeri ise 1.5-2 saatlik fotoğraf ve doğa<br />
tutkunlarının çok hoşuna gidecek zorlu bir<br />
dağ yürüyüşü.<br />
MACHU PICCHU’YA NE ZAMAN GİTMELİ?<br />
Ben Machu Picchu’ya geçen kurban bayramında,<br />
yani eylül ortasında gittim, hava<br />
koşulları oldukça iyiydi, hatta Machu Picchu’da<br />
kısa kollu t-shirtle gezmiştim. Güney<br />
Yarımküre’nin ilkbahar aylarını yaşadığı<br />
zaman olduğundan hava koşulları genellikle<br />
gezmeye elverişli oluyor.<br />
Bahsettiğim gibi Aguas Calientes’e gitmek<br />
için üç tren firması sefer düzenliyor, bu da<br />
onlardan biri. Bizim tur bu firmadan yerlerimizi<br />
almıştı, gayet güzel ve konforluydu,<br />
tercih edebilirsiniz. Inca Trail yapmak isteyenler,<br />
yani kalan mesafeyi yürüyerek<br />
devam edecekler trenden belli bir noktada<br />
inip, Machu Picchu’ya tırmanıyorlar.<br />
MACHU PICCHU’NUN KEŞFİ VE<br />
HIRAM BINGHAM<br />
1450 yılları civarında inşa edilen İnkalar’ın<br />
tarihi şehri Machu Picchu, İspanyol istilasından<br />
coğrafi konumu sayesinde kurtulmuş,<br />
20. yüzyıla kadar hiç keşfedilmeden<br />
günümüze kadar gelebilmiş. 1911 yılında<br />
Hiram Bingham adlı Amerikan bir tarihçi<br />
burayı İnkalar’ın son kalelerinden olan kayıp<br />
şehir Vilcabamba’yı ararken keşfetmiş.<br />
Bugün dünyanın en ünlü ve önemli arkeolojik<br />
sit alanlarından biri olan Machu Picchu,<br />
binlerce turistin akınına uğruyor. Kayıtlara<br />
göre günde ortalama 2.000 kişi şehri ziyaret<br />
etmekte.<br />
Machu Picchu’yu keşfeden, bölgede<br />
araştırma yapan Hiram Bingham...<br />
Hiram Bingham, burayı keşfettikten sonra<br />
bölgede yıllarca süren birçok keşif gezisi<br />
başlatılmış ancak, günümüzde hâlâ Machu<br />
Picchu’nun sırrı tam olarak çözülememiştir.<br />
Özellikle şehrin kurulmasındaki amaç<br />
günümüzde tartışmalara açık bir konu olmakla<br />
beraber, hakkında birçok varsayım<br />
bulunmakta. Bu varsayımlardan bazılarına<br />
göre yüksek duvarlarla çevrili bu şehrin<br />
kurulma amacı İnkalar’ın kültürlerini dış<br />
dünyaya özellikle de İspanyol etkisine<br />
karşı savunmak istemeleri. Günümüzde de<br />
geçerliliğini koruyan ve diğer varsayımlara<br />
göre daha çok kabul gören bir varsayıma<br />
göreyse, burası İnkalar’ın hem ticari hem<br />
de dini merkezi.<br />
64 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
DESTİNASYON<br />
Hemen hemen İnka Medeniyeti’nin anlatıldığı her<br />
kaynakta olduğu gibi İnkalar, astronomiye büyük<br />
önem vermişler. Bunun en büyük örneklerinden<br />
biri Inti Watana Taşı... Bu taş, 21 Haziran’da güney<br />
tarafına en uzun gölgeyi düşürürken, 21 Aralık’ta ise<br />
kuzey tarafına en kısa gölgeyi düşürmekte…<br />
Aktif bir deprem bölgesinde yer alan Machu<br />
Picchu’da, dağların tepesindeki tapınakların<br />
ve yerleşim birimlerinin ayakta<br />
kalabilmesinin tek sebebi, İnkalar’ın<br />
uyguladığı ileri antisismik teknikleriyle<br />
birbirine geçmeli blok taşlardan oluşan<br />
binalar inşa etmeleri. Ayrıca İnkalar yaşadıkları<br />
bölgenin coğrafi koşullarını göz<br />
önünde bulundurarak, bunları kendileri<br />
için avantaja çevirecek teknikler kullanarak,<br />
doğaya zarar vermeden, doğaya karşı<br />
üstünlüklerini göstermişler. Taraçalama<br />
yöntemini geliştirerek drenajı sağlamış,<br />
erozyon, heyelan ve su baskınlarını engelleyebilmiş,<br />
hem de taraçalara ektikleri<br />
mısır, patates, coca gibi tarım ürünleri<br />
için güneş ışınlarından maksimum verimi<br />
alabilmişler.<br />
Şehir planlamalarını da bu coğrafi koşullara<br />
göre yapmışlar. Bu şehir planlamasına<br />
göre şehrin iki ana bölümü bulunmakta.<br />
Bunlardan biri tarım ve sulama kolaylığı<br />
için yapılmış taraçalı basamaklı bölüm, diğeri<br />
ise yerleşim yerlerine ayrılmış bölümü.<br />
Yerleşim yerlerine ayrılmış bölümün alt<br />
kesimlerinde konutlar, üst kesimlerinde ise<br />
tapınaklar bulunmakta.<br />
Şehrin önemli 3 yapısı var. Bunlar; Inti Watana,<br />
Güneş Tapınağı ve Üç Camlı Oda. Bu<br />
yapılar dışında kalan kısımlar ziyaretçilerin<br />
şehrin planlamasını daha iyi kavrayabilmesi<br />
için restore edilmiş. Bugün de hâlâ yer yer<br />
restorasyonlar sürüyor.<br />
Üç Camlı Oda<br />
Güneş Tapınağı<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
65
GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />
Şövalyelerin Evi,<br />
RODOS<br />
Yunan Adaları, güzel koylarıyla her daim bizi bekliyor. Yapacağımız tek<br />
şey bir feribota atlayıp karşı kıyıya geçmek ise, o zaman ne duruyoruz?<br />
SEMA TAŞTAN ÇELEPCİ<br />
www.geziyorumoyleysevarim.com<br />
Rodos Adası, Yunan Adaları’nın bize yakın en güzel<br />
adalarından biri. Cruiseların hemen hemen hepsi bu<br />
yüzden Rodos’a günübirlik bile olsa demir atar. Ama<br />
Rodos’un hakkını günübirlik bir cruise gezisinde<br />
vermek mümkün değil. Koylarını ve Lindos şehrini<br />
gezmeden sadece şehir merkezini görmek, “Rodos’u<br />
gördüm” demek için tabii ki yetmez! Rodos Adası’nın<br />
hakkı en az 3-5 gün. Araba kiralayıp her koyunda denize<br />
girmeden, şehirlerini gündüz ve gece gezmeden<br />
adadan ayrılmak, Rodos’a büyük haksızlık olur benden<br />
söylemesi...<br />
Ege Denizi’ndeki Oniki Adalar’ın en büyüğü olan Rodos<br />
Adası, Marmaris’e oldukça yakın olmasından<br />
dolayı hem Türk turistlerin hem de Marmaris’e tatile<br />
gelen yabancı turistlerin yaz aylarında vakit geçirmekten<br />
büyük keyif aldıkları bir yer. Adaya gittiğinizde<br />
bol bol İngiliz turistle sohbet edeceğinizi garanti<br />
edebilirim. Ulaşım kolay, ada da güzel olunca, sıcak<br />
havalarda adaya akın akın insan gidiyor.<br />
Elbette ki Rodos’u Rodos yapan tek şey koyları değil.<br />
Rodos Adası’nın tarihi çok eskilere dayanıyor. Ada;<br />
Minoanlar, Dorianlar, Pers İmparatorluğu, sonrasında<br />
Roma İmparatorluğu’nun kontrolü altına girer.<br />
Emeviler ve Bizanslıların ele geçirdiği ada, Tapınak<br />
Şövalyeleri’nin adaya demir atmasıyla bambaşka<br />
bir döneme adım atar. Bu yüzden ada, “Tapınak Şövalyeleri<br />
Adası” olarak da adlandırılıyor. Osmanlı<br />
İmparatorluğu kuşatana kadar uzun bir süre Tapınak<br />
Şövalyeleri’nin egemenliğinde kalan adanın şu anki<br />
görünümüne bu süre zarfında kavuştuğu biliniyor.<br />
Kanuni Sultan Süleyman’ın adayı Osmanlı İmparatorluğu<br />
topraklarına katmasıyla 400 yıllık Osmanlı<br />
hâkimiyeti sürecinde adaya önemli eserler kazandırılmış<br />
olsa da, tapınak şövalyelerinin arkalarında<br />
bıraktıkları, adanın belkemiğini oluşturuyor diyebilirim.<br />
Osmanlı’nın dağılma sürecinde İtalyanların eline<br />
geçen Rodos Adası, yasal olarak 1947 yılından beri<br />
Yunanistan Hükümeti’nin adası olarak tatilcilere kapılarını<br />
açıyor.<br />
Yaz aylarında güzel bir kaçamak yapabileceğiniz<br />
Rodos Adası’nda gezilecek yerlere ada merkeziyle<br />
başlayalım.<br />
Ada Merkezi: Yıllar süren farklı medeniyetlerin egemenliklerinin<br />
izlerini bir arada bulabileceğiniz bir<br />
yer. Mandraki Limanı’na tekneyle girerken yeldeğirmenleri<br />
ve yerinde yeller esen Antik Dünyanın Yedi<br />
Harikası’ndan biri olan Rodos Heykeli’ni simgeleyen<br />
iki geyik heykeli dikkat çekiyor. Antik çağın en önemli<br />
yapıtlarından biri olan Rodos Heykeli yerinde durmasa<br />
da, hikâyesi ve simgesi tüm adaya yayılmış durumda.<br />
Heykel, Rodos Adası’nın ilk sakinlerinden Dorlar<br />
zamanında yapılır. Güneş tanrısı Helios’a inanan bu<br />
66 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />
denizci kavim, adayı kültürel olarak oldukça<br />
zenginleştirip, bir kültür merkezi konumuna<br />
getirirler. Kazandıkları savaşların zafer<br />
anıtı ve tanrılarına şükranlarını sunmak için<br />
ise limana Helios’un heykelini yaparlar. 32<br />
metre yüksekliğindeki adayı koruduğuna<br />
inanılan bu tunç heykel, 50 yıl ayakta kaldıktan<br />
sonra depremde yıkılarak yok olur. New<br />
York’taki Özgürlük Heykeli'nin, Helios’un<br />
Heykeli'nden ilham alınarak yapıldığına<br />
inanılıyor. Eğer öyleyse arkasında sadece<br />
bir efsane değil bir de dikili taş bırakmış<br />
Dorlar. Heykelin ayaklarının bastığı düşünülen<br />
yerlerde bugün Elefos ve Elefina adlı<br />
iki geyik heykeli görülüyor. Her ne kadar Rodos<br />
Heykeli yerinde durmasa da, hem Aziz<br />
Nicholas Kalesi ihtişamlı görüntüsü, hem de<br />
geyik heykelleri arasında Mandraki Limanı’na<br />
girmek, Rodos’un size sunacaklarının<br />
tahmin ettiğinizden daha fazla olduğunu<br />
anlamanıza yetiyor.<br />
Rodos Adası, şehir merkezindeki görkemli<br />
kalesiyle şehri ikiye ayırıyor. Eski şehir, birbirinden<br />
endamlı kapılardan girilebilen kalenin<br />
içine kurulu. Kalenin dışındaki otellerin<br />
bulunduğu bölüm ve sonradan yerleşilen<br />
yerler ise, yeni şehir olarak adlandırılıyor.<br />
Oldukça yüksek surlarıyla pek çok saldırıya<br />
direnebilmiş olan kalenin içine girdiğinizde<br />
karşınıza Rodos’a dair pek çok şeyi bir arada<br />
bulabileceğiniz eski şehir çıkıyor.<br />
Aslında Rodos’un kalbinin eski şehirde<br />
attığını söylersem abartmış mı olurum?<br />
Avrupa’daki pek çok şehirde olduğu gibi,<br />
tarihi yapılarla restoranlar burada da iç içe<br />
geçmiş durumda. Arnavut kaldırımı sokaklarındaki<br />
harika restoranlarda yorgunluk<br />
atarken, ışıl ışıl mağazalarından da gece<br />
geç saatlere kadar alışveriş yapmak mümkün.<br />
Hipokrat Meydanı’nın keyfi ise güneş<br />
battıktan sonra bir başka...<br />
Socratous Caddesi: Eski şehrin en bilindik<br />
caddelerinden biri. Burada yer alan ve adanın<br />
en değerli yapılarından biri olan Kanuni<br />
Sultan Süleyman Camii, adanın fethinden<br />
sonra Pargalı İbrahim Paşa tarafından padişah<br />
için yaptırılır. Caminin hemen karşısında<br />
yer alan Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi,<br />
yaklaşık <strong>12</strong>00'ü el yazması 2500 eseri<br />
barındırdığı için Yunanistan'ın en önemli<br />
kültür miraslarından biri olarak da kabul<br />
ediliyor. En eski kitapların yaklaşık 900 yıllık<br />
olduğu tahmin edilen kütüphanedeki en<br />
önemli eser ise, daha önce çalınıp Interpol<br />
tarafından bulunan, yazımı 53 yıl süren 615<br />
yıllık Kuranı Kerim. Yine bu caddede yer<br />
alan bir diğer önemli yapı ise, 1851 yılından<br />
beri ayakta duran saat kulesi.<br />
Rodos eski şehirde görülecek pek çok yapının<br />
arasında, yaklaşık 450 yıllık Mustafa<br />
Paşa Hamamı, İbrahim Paşa Camii, Türk<br />
Mahallesi’nde bulunan 300 yıllık Türk kahvehanesi<br />
gibi Osmanlı döneminden kalan<br />
yapılar bulunuyor. Ama adanın benim şehir<br />
merkezinde gezmekten en keyif aldığım<br />
yeri ise Şövalyeler Caddesi ve Grand Master’s<br />
Palace - Büyük Üstatlar Sarayı oldu.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
67
GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />
Osmanlı’nın adayı ele geçirdiği sırada<br />
650 şövalyeden sadece 180'i sağ kalır ve<br />
Malta'ya gönderilen şövalyeler, ‘Malta Şövalyeleri’<br />
olarak varlıklarını sürdürürler.<br />
Malta tarikatı, bugün kendine ait topraklara<br />
sahip olmasa da bir yardım kuruluşu<br />
olarak devletler tarafından tanınmakta.<br />
İşte bu hâlâ günümüzde varlığını sürdüren<br />
tarikatın Rodos Adası’na bıraktığı en büyük<br />
miras ise, Grand Master’s Palace...14. yüzyılda<br />
St. John’un yaptırdığı saray, kilisenin<br />
deposundaki cephaneliğin patlamasıyla<br />
ciddi bir hasar alsa da 1930’ların sonunda<br />
restorasyondan geçen saray, günümüzde<br />
de bakımı düzenli olarak yapılarak korunuyor.<br />
Zamanında şövalyelerin idari merkezi<br />
konumundaki bu saray, şu anda harika bir<br />
müze olarak hizmet veriyor. Sarayda Kos<br />
Adası’ndan getirilen mozaikler görülmeye<br />
değer. Sarayın toplantı odalarındaki işlemelerdeki<br />
detaylar ise büyüleyici. Kapıdan<br />
girdiğiniz an bir zaman makinasıyla Orta<br />
Çağ'a gitmiş hissine kapılıyorsunuz. Saray,<br />
Rodos Eski Şehrin en tepesinde harika bir<br />
manzaraya hâkim. Saraya çıktığınızda manzaranın<br />
keyfini sürmeyi sakın unutmayın!<br />
Ada merkezinin en görülmesi gereken<br />
yapılarından biri, Şövalyeler Caddesi’nin<br />
girişinde bulunan Rodos Arkeoloji Müzesi.<br />
Aslında 1440 yılında şövalyelerin hastane<br />
olarak yaptırdığı bu bina, adadan tarih boyunca<br />
pek çok kültürün geçmesinden dolayı<br />
oldukça değerli eserleri barındırıyor.<br />
Rodos ve Lindos şehrindeki akropollerden<br />
bulunan heykeller ve en değerli parçalar bu<br />
müzede sergileniyor.<br />
Tabii Rodos Adası, sadece eski şehirden<br />
ibaret değil. Ama insanı bir Orta Çağ filminin<br />
stüdyosundaymışçasına havaya sokan<br />
şehir merkezi, gündüzüyle gecesiyle oldukça<br />
keyif veren bir yer. Gelelim Rodos’un en<br />
güzel şehri Lindos’a…<br />
Lindos, dik bir yamaca kurulu bembeyaz<br />
bakımlı evleri ve daracık sokaklarıyla Rodos<br />
Adası’nın gelini adeta. Lindos şehrini<br />
bu kadar önemli ve güzel yapan sadece<br />
sokakların güzelliği değil elbet. Şehir, Yunanistan’daki<br />
en önemli tapınaklardan biri<br />
olan Athena Tapınağı’nı barındırdığı için<br />
Hristiyan hacıların da ziyaret ettiği bir yer.<br />
Lindos, gündüzleri plajlarında denizin tadını<br />
çıkarabileceğiniz, akşamları dar sokaklarında<br />
kurulan tezgâhlardan pek çok hediyelik<br />
eşya alabileceğiniz, restoranlarında taze<br />
deniz ürünlerinin tadına doyamayacağınız,<br />
akropolündeki manzarayı başka hiçbir<br />
yerde bulamayacağınız harika bir şehir. St.<br />
Pavlos koyunda denizde yüzerken karşıdaki<br />
şapelden duyduğunuz sevinç çığlıklarının<br />
bir düğünden geldiğini anlamanın şaşkınlığını<br />
yaşayacağınız bu şehre mutlaka gidin.<br />
Başka nerede denizden bir düğün izleme<br />
şansını yakalar ki insan?<br />
68 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />
Kelebekler Vadisi (Petaloudes): Rodos<br />
Adası’nın en önemli turist çekim merkezlerinden<br />
biri. Ağaçların arasında gezerken<br />
kayaların ve dalların üzerinde binlerce çeşit<br />
kelebek görmek ilk başlarda insanı oldukça<br />
şaşırtsa da, bir süre sonra alışılıyor. Kahverengi<br />
olanlar neredeyse bitki örtüsü görüntüsündeler.<br />
Ağaçların serinliğinde dinlenip<br />
soğuk bir şeyler içeceğiniz bu vadide, gittiğiniz<br />
döneme göre çok farklı çeşitlerde<br />
kelebekler görmeniz mümkün. Burada bir<br />
de ufak bir doğa tarihi müzesi var ki, insana<br />
"Madem buraya kadar geldim bir gezeyim"<br />
hissini veriyor.<br />
Rodos Sahilleri: Rodos Adası antik şehirleri,<br />
Orta Çağ'dan kalma görüntüsü ve güzel<br />
restoranlarının yanında bir de harika plajlara<br />
sahip. Her an sahillerin dolu olduğu, işten<br />
çıkan ada halkının havluyu kaptığı gibi kendini<br />
sahile attığı bir yaşam… Özenmemek<br />
elde değil doğrusu...<br />
Anthony Queen Koyu (Ladiko): Adanın bu<br />
ünlü koyunun çok fazla ilgi çekmesindeki<br />
en büyük neden tabii ki ismi. Söylenenlere<br />
göre Anthony Queen bir film çekiminde<br />
çok beğenmiş olduğu bu koyu satın alır ve<br />
adanın ismi onun ismiyle anılmaya başlanır.<br />
Oldukça küçük olan koyun tepesinde ufak<br />
bir kafeterya bulunuyor. Adanın diğer koylarına<br />
göre suyunun daha serin olduğunu<br />
söyleyebileceğim bu koy, gündüzleri çok<br />
kalabalık olduğu için, akşama doğru gitmenizde<br />
fayda var.<br />
Tsampika: Boydan boya ince altın kumla<br />
kaplı olan bu sahil şeridi, adanın daha çok<br />
çakıl taşlarıyla süslü plajlarından biraz ayrılıyor.<br />
Plajın arka tarafında restoranların bulunduğu<br />
Tsampika, neredeyse tüm gününüzü<br />
geçirebileceğiniz, ılık ve temiz denizinde<br />
yüzebileceğiniz harika bir plaj. Özellikle<br />
bizim gibi çocuklu aileler için oldukça ideal.<br />
Nerede kum, orada mutlu çocuklar...<br />
Elli Plajı: Rodos’un en bilinen, şehir merkezine<br />
en yakın plajı. Yeni şehir olarak adlandırılan<br />
bölümün kurulduğu yerde bulunan<br />
plaja şehir merkezinden yürüyerek çok rahatlıkla<br />
gitmek mümkün... Bu sahilde bir de<br />
akvaryum bulunuyor.<br />
...<br />
Rodos Adası, bambaşka kültürlerin esintisini<br />
hissedebileceğiniz, tarihe doyacağınız,<br />
plajlarına ise doyamayacağınız güzellikte<br />
bir ada. Orta Çağ’dan kalma görüntüsünde<br />
kendinizi kaybedeceğiniz, restoranlarında<br />
deniz ürünlerinin keyfini çıkaracağınız Şövalyeler<br />
Adası Rodos sizi bekliyor!<br />
2015 yılında Türk Yacht’ın davetlisi<br />
olarak Muğla’nın Marmaris ilçesine<br />
gelen Yunanistan’ın Rodos Adası Belediye<br />
Başkanı Fotis Chatzidiakos,<br />
Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar<br />
ile kardeş şehir anlaşmasının temellerinin<br />
atılmasında ilk adımı atan isim<br />
olmuştu.<br />
Rodos’a Nasıl Gidilir?<br />
Marmaris ve Bodrum’dan kalkan feribotlarla<br />
ulaşmak mümkün... Marmaris’ten<br />
1, Bodrum’dan 2,5 saat süren<br />
bir yolcuğun ardından Rodos’a ulaşabiliyorsunuz.<br />
Geçerli Şengen vizeniz<br />
ve pasaportunuzu yanınıza almayı<br />
unutmayın...<br />
Rodos’ta nerede, ne yenir?<br />
Rodos’a gittiğinizde tabii ki yenilecek<br />
en önemli şey taze deniz ürünleri.<br />
Ahtapot, kalamar ve mezelere doyacağınızın<br />
garantisi benden... Türkler<br />
arasındaki en ünlü restoranın Nikos<br />
olduğunu söyleyebilirim. Yol üstünde<br />
olan restorana gittiğinizde masaların<br />
pek çoğunda Türklerin oturduğunu<br />
göreceksiniz. Hem ara caddede olması,<br />
hem de ahtapotun neredeyse yanık<br />
kıvamda gelmesinden dolayı bizden<br />
oldukça düşük bir puan aldı Nikos. Rodos’a<br />
gittiğinizde rezervasyonsuz yer<br />
bulmanın çok da mümkün olmayacağı<br />
Tamam Restoran’a uğramadan dönmeyin<br />
derim. Bir akşam yemeği için<br />
mutlaka Lindos’a zaman ayırmanız gerektiğini<br />
de notlarınıza ekleyin…<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
69
OBJEKTİFİMDEN<br />
BİR ORTA ÇAĞ PLATOSU:<br />
GIRONA<br />
Gül’ün Adı, Koku, Game of Thrones ve daha başkaları...<br />
Film ve dizi dünyasının vazgeçilmez kenti...<br />
Sokaklarında dolaşırken kendinizi Orta Çağ’da hissettiğiniz<br />
bir kentte bulundunuz mu? Pek olmamıştır<br />
bence. O zaman hemen Girona’yı görmeye gidiyorsunuz.<br />
İspanya’nın bu güzel kenti; tarihi seviyorsanız,<br />
mimariye ilginiz varsa, bir de fotoğraf çekiyorsanız,<br />
sizi gerçekten çok etkileyecek…<br />
800 bine yaklaşan nüfus, her yıl 5 milyon civarında<br />
turist ağırlıyor. Bunda, kentin Costa Brava kıyılarına<br />
yakın olmasının payı büyük. Ancak, asıl etken Barcelona…<br />
Evet Girona, Katalonya bölgesinin kuzeydoğusunda,<br />
Barcelona’ya 99 km mesafede. Vee, Katalonya’nın<br />
Barcelona’dan sonraki en büyük kenti. E,<br />
tarihsel zenginliği de katınca; işte her yıl milyonlarca<br />
turistin neden geldiğinin cevabı…<br />
YİĞİT UYGUN<br />
Yazı ve Fotoğraflar<br />
Bir ayrım yapalım… Benim dediğim taraf, eski kent<br />
Barri Vell. Onyar nehri, kenti neredeyse ikiye ayırıyor.<br />
Bir taraf tarihsel merkez, yani eski kent. Diğer taraf<br />
ise, ticari merkez ve nispeten daha modern mimariyi<br />
de barındırıyor… Barri Vell; İspanya’nın en iyi korunmuş<br />
Orta Çağ şehirlerinden. Ayrıca; dünyanın en iyi<br />
korunmuş Yahudi Mahallesi de, Girona’da (El Call)...<br />
70 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
OBJEKTİFİMDEN<br />
Katedral Co Plonje<br />
Gelelim benim daha çok ilgimi çeken eski<br />
kente. Gotik kiliseler, Orta Çağ surları,<br />
Arnavut kaldırımlı sokaklar, sizi <strong>12</strong>00’lere<br />
1300’lere taşıyor. Elbette nefis müzeler ve<br />
galeriler de gezinize renk katacak.<br />
Şehri ilk kuranlar İberler. M.Ö. 500-1000<br />
aralığına tarihleniyor. Ausetani Krallığı hüküm<br />
sürüyor ve o zamanki isim; Gerunde.<br />
Sonrasında Romalı’ların, Vizigotlar’ın, Müslüman’ların<br />
işgali altında yaşıyor Girona.<br />
Kente can ve su veren Onyar nehri değil<br />
sadece. İrili ufaklı dört nehir daha akıyor<br />
Girona çevresinde. Ancak Onyar’ın iki kenarındaki<br />
rengârenk boyanmış evler gerçekten<br />
tablo niteliğinde. E, o zaman, parmaklar<br />
deklanşöre gitmeye başlasın. Çekilecek<br />
çok kare var zira…<br />
St. Maria katedrali, Arap hamamı, St. Feliu<br />
kilisesi, Ana meydan, Yahudi mahallesi mutlaka<br />
çekilmeli…<br />
Toplu taşıma yok! Adımlarınıza sağlık… Ha<br />
bu arada, inilip çıkılacak çokça merdiven<br />
var. Dikkat!<br />
Paris’deki meşhur kulenin mimarı; burada<br />
da yine ismiyle anılan metalden bir köprü<br />
yapmış, bilginize. (Eiffel)<br />
Plaça de la Independencia; kentin ana merkezi<br />
konumunda.<br />
Girona’ya bence kışın gidilmeli. Yağış olmasın<br />
yeter. Evet, puslu havada Orta Çağ<br />
mimarisi daha bir ürkütücü gelebilir. Bence<br />
gerçeği yansıtıyor ama. Bir de; gezi arası sıcacık<br />
bir mekânda verilen molada içilen bir<br />
içki, güzel bir yemek, hele hoş bir sohbetle…<br />
Aman; işte keyif…<br />
Mesela, dört tarafı muhteşem Orta Çağ binaları<br />
ile sarmalanmış bir restaurantta, nefis<br />
tapaslar eşliğinde yudumlanan şarabın lezzetini,<br />
nerede bulabilirsiniz? Tapas; malum<br />
küçük küçük sayısız meze tabaklarından<br />
oluşuyor. Doyumluk değil, tadımlık… İşte bu<br />
da beni, özellikle Rum ve Ermeni vatandaşlarımızdan<br />
kazandığımız eski meyhane kültürümüze<br />
götürüyor. Bizde de böyle…<br />
Ayrıca Girona da, sayısız Michelin yıldızı<br />
kazanmış çok üst düzey restaurantlar da<br />
var… Damak zenginliği bu olsa gerek.<br />
Peki yönetmenler? Elbette ki uygun projelerde,<br />
burayı neden tercih ediyor? Benim<br />
asıl işim Reklam Filmi Yönetmenliği. İnanın<br />
uygun bir proje geldiğinde; Girona çekim<br />
yapmak isteyeceğim ilk kent… Fotoğraf<br />
çekerken bile kamerayı nereye koyacağınızı<br />
bilemiyorsunuz. O denli zengin bir arka plan<br />
var. Tabi ki eski kentte. Kıta Avrupa’sı, bu<br />
manada gerçekten çok özel yerlere sahip...<br />
Evet… 6.000 kilometrekareye yakın bir<br />
kenti; iki sayfada anlatmaya çalıştık… Ulaşım<br />
için bizden en pratik yol; Barcelona’ya<br />
uçmak… Kışın -5, yazın ise +40’lara varan<br />
hava koşullarını unutmayın. Haydi bakalım…<br />
Orta Çağ seyahati yapmak isteyenler…<br />
Buyurun…<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
71
DOYASIYA GEZ<br />
Akdenizin vazgeçilmezi;<br />
BARSELONA<br />
OĞULCAN TATAR<br />
ogulcan@doyasiyagez.com<br />
i ogulcantatar<br />
Sokaklarında kaybolmanın belki de en güzel olduğu<br />
şehirdir Barselona. Gotik mimarinin çekiliciği, gece<br />
hayatının hareketliliği, Akdeniz ve Katalan dağlarından<br />
gelen lezzeti, kozmopolitliğinden gelen enerjisi<br />
ve Katalan saygınlığının birleşimi sayesinde Barselona’ya<br />
bir gelen bir kez daha gelmek ister.<br />
Barselona’nın merkezinde, Eixample semtinde yer<br />
alan Guest House Barcelona Bruc I & II’de resepsiyonist<br />
olarak çalıştığım sürenin ardından siz değerli<br />
<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi okuyuculara bu yazımı<br />
sunmaktayım.<br />
BARSELONA’YA NASIL GİDİLİR?<br />
NE ZAMAN GİTMELİ?<br />
Barselona’nın El Prat Havalimanı’na İstanbul’dan her<br />
gün karşılıklı uçak seferleri düzenleniyor ve yolculuk<br />
süresi 3 saat 50 dakika. Barselona’da deniz-kum-güneş<br />
turizminin yanı sıra kültür turizmi de yapıldığı<br />
için yılın <strong>12</strong> ayı boyunca turizm devam ediyor. Yaz<br />
aylarında şehrin nüfusu kadar bir de turist nüfusu eklendiği<br />
için kültürel bir seyahat planlayanlar için ideal<br />
bir durum olmayabilir. Ancak hareketli mi hareketli<br />
bir gece hayatı için en ideal sezon yaz ortası.<br />
BARSELONA’DA İLK GÜN<br />
Bu şehirden bir Gaudi geçti; öyle bir Gaudi’dir ki mimari<br />
akımıyla ne öncesi ne de sonrası vardır bu önemli<br />
dünya insanının... İlhamını doğadan alan Gaudi’nin<br />
eserleriyle ilk gününüzü geçirmenizi tavsiye ederim.<br />
Şehrin deniz kıyısından kara tarafına doğru çıkarak devam<br />
eden bu rotada Barselona’nın en ünlü parkı Ciutadella’yı<br />
ziyaret ederek içindeki Gaudi’nin asistan olarak<br />
ilavelerde bulunduğu Cascada Anıtı’nı görebilirsiniz.<br />
Ardından Barselona’nın en meşhur caddesi Passeig De<br />
Gracia’nın üzerinde yer alan ve Batlo Ailesi için yaptığı<br />
Casa Batlo’yu gezebilirsiniz. Rotanızı bu cadde üzerinden<br />
ayırmadan devam ettiğinizde yolun diğer tarafında<br />
bu sefer Mila Ailesi için yaptığı ve Taş Ocağı anlamına<br />
gelen Pedrera (Casa Mila) karşınıza çıkacaktır. Sonrasında<br />
artık Barcelona’nın simgesi haline gelmiş ve<br />
neredeyse tüm dünyaca tanınan La Sagrada Familia’ya<br />
doğru devam edebilirsiniz. Yapımına 1882’de başlanan<br />
kilisenin inşaasını bir yıl sonra yani 1883’te Gaudi devralıyor.<br />
Hayatının sonuna dek bu projeyle uğraşan Gaudi,<br />
1926’da öldüğünde henüz kilisenin inşaatını tamamlayamamıştır.<br />
İçinin dışından çok daha büyüleyici güzelliği<br />
olan La Sagrada Familia’ya mutlaka gitmelisiniz.<br />
Ciutadella<br />
La Sagrada Familia<br />
Pedrera<br />
72 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
DOYASIYA GEZ<br />
Ardından bu sefer toplu taşıma veya özel<br />
araçla gidebileceğiniz mesafede olan Parc<br />
Güell’i ziyaret edebilirsiniz. Gaudi’nin burayı<br />
bir yaşam merkezi olarak inşa etme düşüncesi,<br />
buranın şehir merkezinden uzak olması<br />
gerekçesiyle pek benimsenmemiş. Şimdilerde<br />
ise dünyanın en çok ziyaret edilen<br />
parklarından birisi olarak karşımıza çıkıyor.<br />
BARSELONA’DA İKİNCİ GÜN<br />
Bir Bocadillo’nun (Sandviç) yanına sıcak<br />
kahveyle güne başlamak, bu toprakların<br />
belki de en ortak güne başlama şeklidir. Güneyde<br />
‘Churros’, yani halka tatlısının benzeri<br />
olan bir yiyecekle de güne başlanır ama bu<br />
kültür Barselona’da daha az yaygındır.<br />
Yapacağınız enerji dolu bir kahvaltının ardından<br />
bu sefer de şehrin deniz kıyısını<br />
gezme vakti geldi. ‘Barceloneta’ adı verilen<br />
ve Akdeniz'in en popüler sahil şeridi olan bu<br />
plajlarda binlerce kişiyi görebilirsiniz. Güne<br />
plaj kısmında yapacağınız bir yürüyüşün ardından<br />
Gotik semtinin eserlerini inceleyerek<br />
devam edebilirsiniz. Las Ramblas, Plaça<br />
De Catalunya, Santa Maria Del Pi, Plaça De<br />
Sant Felip Neri, Yahudi Bölgesi, Katedral,<br />
Plaça Del Rei, Picasso Duvarları ve El Born’u<br />
yürüyerek gezebilirsiniz. Hatta sizler gibi bu<br />
şehri keşfetmeye gelmiş kişilerin katıldığı ve<br />
İngilizce-İspanyolca dillerinde gerçekleşen<br />
Free Walking Tour’lara katılarak da rehber<br />
eşliğinde buraları gezebilirsiniz.<br />
Yorucu sayılabilecek bir gezintinin ardından<br />
Mercat La Boqueria’ya gidip, en taze ve lezzetli<br />
ürünleri tadabilirsiniz. Her ne kadar buradaki<br />
fiyatlar şehrin geneline nazaran daha yüksek<br />
olsa da, kaliteli yemek yiyeceğiniz kesin.<br />
Bir şehri keşfetmenin en güzel yollarından<br />
birisi olarak kuşkusuz o şehre yüksek bir<br />
tepeden bakmak diyebilirim. Üstelik bu<br />
tepede bir de Ulusal Katalan Sanat Müzesi<br />
(MNAC) varsa, mutlaka gitmenizi öneririm.<br />
Plaça de Espanya’ya çok yakın bir mesafede<br />
Montjuic’te yer alan müzeyi gezmeli ve<br />
terasında biraz vakit geçirmelisiniz.<br />
BARSELONA’DA MÜZELERE GİTMEDEN<br />
ÖNCE DİKKAT!<br />
Barselona önemli bir turizm merkezi olarak,<br />
müzeleri her zaman ziyaretçi akınına uğrayan<br />
bir kenttir. Durum böyle olunca çoğu<br />
müze bilet kuyruklarının yaşanmaması için<br />
online bilet satışına yönelmiştir. Genellikle<br />
online alınan biletler daha uygun fiyatlara<br />
satılmaktadır. Online alınan biletlerde özellikle<br />
Park Güell gibi çok ziyaretçisi olan müzeler<br />
biletlerini güne göre değil, belirli bir<br />
saate göre yapıyor. Eğer satın aldığınız biletin<br />
saati ile giriş yapmak istediğiniz saat<br />
farklıysa sorun yaşayabilirsiniz.<br />
Ayrıca bir çok müze haftanın ya da ayın belli<br />
bir günü ücretsiz olarak kapılarını açmaktadır.<br />
Gitmek istediğiniz müzelerin internet<br />
sitelerinden hangi günün ücretsiz olduğunu<br />
kontrol edebilirsiniz.<br />
BARSELONA’YA GIDECEKLERE<br />
TAVSIYELER<br />
Şehri yürüyerek gezin ve şehir haritasını<br />
gitmeden önce iyice inceleyin...<br />
Müze biletlerinizi önceden<br />
ayarlayın... Michelin yıldızlı restoranlara<br />
ya da diğer Fine Dining<br />
restoranlara gitmek için önceden<br />
rezervasyon yaptırın... Konaklamanızı<br />
şehir merkezinde kalan<br />
Eixample’de yapın; hem merkezi,<br />
hem sessiz bir semt... Free Walking<br />
Tour’lara mutlaka katılın... Kuytu<br />
köşelerde kalmış Tapas Bar’ları<br />
ziyaret edin. Mümkün olduğu kadar<br />
tapas deneyimleyin. (Domuz<br />
eti yemeyenler için garsona “Yo no<br />
como cerdo” yani “Ben domuz yemiyorum”<br />
demeleri yeterlidir.)... Paella’yı<br />
mutlaka deniz mahsüllü olarak<br />
tadın... Salyangoz yeme konusunda<br />
ön yargınızı önceden kırın ve Barselona’da<br />
tadına bakın.<br />
YAPMADAN DÖNMEYIN!<br />
Tibidabo ve/veya Montjuic tepelerinden<br />
Barselona’ya bakmadan,<br />
tapas ve diğer yerel lezzetleri<br />
tatmadan, şehri yürüyerek iyice<br />
keşfetmeden, Gaudi’yi tanımadan,<br />
Barceloneta ve çevresinde bisiklete<br />
binmeden; Opium, Shoko veya<br />
Pacha gece kulüplerinde bir eğlenceye<br />
çıkmadan...<br />
3 ÖZEL MEKAN ÖNERISI<br />
100 Montaditos: İspanya genelinde<br />
onlarca şubesi olan, İspanyol<br />
lezzetlerini 1 Euro’dan başlayan<br />
fiyatlarla sunan ve enerji dolu tipik<br />
İspanyol mekânlarıdır. Barselona’da<br />
en sevdiğim ve neredeyse<br />
her gün gittiğim tek mekândır.<br />
Mirabe Barcelona: Merkezden<br />
biraz uzak konumlanmış olsa da<br />
muhteşem manzarası ve çok lezzetli<br />
yemekleriyle kesinlikle tavsiye<br />
ettiğim bir mekândır. Menüsündeki<br />
somon ve kırmızı etler şahaneydi.<br />
La Taverna De Barcelona: Klasik<br />
gece kulübü eğlencesi anlayışından<br />
ziyade canlı müzik eşliğinde<br />
sahilde yer alan gece kulüplerine<br />
nazaran daha küçük bir mekânda<br />
eğlenmek istiyorsanız burayı tercih<br />
edebilirsiniz.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
73
GEZİ<br />
AVRUPA’NIN<br />
ORIENTAL BAŞKENTİ:<br />
LiZBON<br />
Lizbon’ un<br />
merkezi 3 bölge;<br />
Baixa,<br />
Bairro Alto<br />
ve Alfama<br />
Belem Kulesi<br />
SERDA BÜYÜKKOYUNCU<br />
iserdabuyukkoyuncu<br />
Portekiz’in en zengin şehri Lizbon... Refah düzeyinin<br />
maşallahı var. Ama en ihtişamlı dönemini<br />
16. yüzyılda Portekiz İmparatorluğu zamanında<br />
yaşamış. Akdeniz’e kıyısı olmayan bir Akdenizli,<br />
bir masal diyarı, İstanbul gibi, Lizbon da yedi tepe<br />
üzerine kurulmuş, ihtişamıyla nam salmış tarih boyunca.<br />
Yedi tepeden açtığı kollarıyla kucaklamış<br />
üzerinde yaşayanlarını.<br />
Bizim Boğaz’ın yerini tutamasa da geniş bir nehir var<br />
kentin ortasından geçen. Tejo Nehri adı. Hatırı sayılır<br />
bir yeri var şehirde. Etkileyici güzellikteki bu doğal<br />
liman, gemilere erzak sağlamak için ideal bir yerleşimmiş<br />
zamanında. Araştırmacılara göre Lizbon,<br />
Fenike dilinde "güvenli liman" anlamına geliyor zaten.<br />
Hepimizin ihtiyacı olan güvenli limanlardan birini<br />
doğa kendisi hazırlamış Lizbonlulara, iltimas geçmiş<br />
Avrupa’nın en ucuna.<br />
Rossio Meydanı<br />
HAYDİ PİYASA YAPMAYA…<br />
ADRES: ROSSİO MEYDANI<br />
Merkez Baixa bölgesi. Şehrin kalbi diyebileceğimiz<br />
Rossio Meydanı da bu bölgede. Rossio ve Praça de<br />
Comersio, yani ‘Ticaret Meydanı’ isimli iki meydan<br />
Baixa denen şehir merkezini oluşturuyor. Pek çok<br />
tarihi yerin dışında, alışveriş ve eğlence mekânları,<br />
sokak aralarında yerel restoran ve kafeler ile hep hareketli<br />
bir meydan Rossio.<br />
19. yüzyıla kadar şehrin eğlence merkezi olmuş buralar.<br />
Günümüzde ise küçük kafeleriyle insanları sohbete<br />
ve nostaljiye davet ediyorlar. Rossio, Orta Çağ’dan<br />
beri şehrin ana meydanı olma özelliğiyle, ayaklanmalara,<br />
direnişlere, kısaca Portekiz halkının tarihine ev<br />
sahipliği yapmış. İdam cezalarının infazının yapıldığı,<br />
boğa güreşlerinin düzenlendiği bir yermiş. Meydan<br />
şimdiki gibi şirin değilmiş yani. Kan varmış meydan<br />
da kannnn, ben olsam hemen<br />
koyardım adını; “Kanlı<br />
Meydan”. Bunu bir ben<br />
düşünmedim her halde<br />
ki adamlar hemencecik<br />
“Canlı Meydan” yapmışlar.<br />
Küçük bir harf hatası var<br />
ama neyse artıkk..<br />
Hem Portekiz kralı, hem<br />
de Brezilya imparatoru<br />
olan 4. Pedro’nun heykeli<br />
meydanın tam ortasında...<br />
Pek heybetli duruyor. Sadece<br />
bir kral ve imparator<br />
aslında... Hava atacak neyi<br />
var ki? Bu yüzden bir diğer<br />
adı da 4. Pedro Meydanı.<br />
74 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
GEZİ<br />
Santa Justa Asansörü, Baixa ve Bairro Alto<br />
bölgesini birbirine bağlamak amacıyla 1900'lü<br />
yıllarda yapılmış.<br />
Jeronimos Manastırı<br />
Sahile inen Rua Augusta yolu, mağazaları,<br />
turistleri, kestanecileriyle İstanbul’daki<br />
İstiklal Caddesi’ni çağrıştırıyor. Avrupa’nın<br />
birçok caddesi gibi burası da sokak performansçılarının<br />
gözdesi... Bir tek milli piyangocular<br />
eksik sokaklarda.<br />
Yolun sonundaki bir Zafer Takı ile süslenmiş<br />
tarihi kapı, sizi Saray Meydanı da denen<br />
Ticaret Meydanı’nın olduğu, Tejo Nehri<br />
kıyısına çıkaracak. Portekiz İmparatorluğu<br />
zamanında Kraliyet Sarayı buradaymış ama<br />
1755’te Lizbon’daki pek çok yer gibi, saray<br />
da yerle bir olmuş. Ama adamlar alışveriş<br />
merkezi yapmamış. Niyeyse….?<br />
Mağazalar arasındaki Santa Justa Asansörü<br />
Baixa ve Bairro Alto bölgesini birbirine<br />
bağlamak amacıyla 1900'lü yıllarda yapılmış<br />
ama hâlâ pek havalı duruyor. Paris’teki Eiffel<br />
Kulesi’ni yapan Gustave Eiffel’in öğrencisiymiş<br />
asansörün mimarı. “Vay, vayy, vaayy; ne<br />
öğrenciler varmış” deyip, çocuğunuzu dürtmekten<br />
vazgeçin. Ne yapsın, Eiffel’in yanına<br />
çırak verdiniz de yok mu dedi çocuk?<br />
BAİRRO ALTO… SANA DÜN BİR<br />
TEPEDEN BAKTIM…<br />
Asansörle Bairro Alto bölgesine çıktığınızda<br />
yukarıda muhteşem Lizbon manzarası<br />
sizi bekliyor. Bulunduğunuz yerden aşağıdaki<br />
dar sokakları ve karşı tepedeki Sao<br />
Jorge Kalesi’nden sahile kadar uzanan bölgeyi<br />
seyredebilirsiniz. Ama elleriniz titrese<br />
de çekirdek çitletmek yok.<br />
ALFAMA… İSTANBUL’DAKİ BEYOĞLU<br />
Lizbon’un 3. Bölgesi Alfama. Sevimli fayans<br />
kaplı evleriyle çok hoş bir mimariye sahip...<br />
Aslında nemi yüksek olan bu şehirde binaları<br />
nemden korumak amacıyla kaplanıyormuş<br />
binalar fayansla. Bizdeki mutfak tezgâhı,<br />
banyo duvarları hesabı. Sadece biraz ters<br />
anlamışlar galiba. İç dış olmuş birazcık…<br />
Daha sonra da şehrin karakteristiği olmuş.<br />
Bairro Alto bölgesinin karşı tepesindeki<br />
Sao Jorge Kalesi’nin arkasında kalan bölge<br />
Alfama. Burası şehirde ilk kurulan mahalleymiş.<br />
Alfama mahallesi dar sokakları,<br />
pencerelerde asılı çamaşırları ile Lizbon’un<br />
bir başka yüzü, İstanbul’da da rastlayabileceğimiz<br />
görüntüler bunlar. Biraz bizim Beyoğlu’nun<br />
arka sokakları yani.<br />
Bölgenin tepesinde yer alan ve adını Kapadokyalı<br />
bir azizden alan Sao Jorge Kalesi’nin<br />
tarihi Vizigotlar’a kadar uzanıyor. Hani<br />
ortaokul tarih derslerimizin kaçınılmaz<br />
konusu. Bu topraklar Arap egemenliğindeyken<br />
genişletmişler kaleyi... 1147 yılında<br />
Lizbon kralı tarafından Araplardan geri alınınca<br />
kale ve çevresinde ciddi bir yenileme<br />
çalışması yapmışlar. 1755 depremine kadar<br />
tiyatro, cezaevi ve silah deposu olarak<br />
kullanmışlar, depremden sonra uzun süre<br />
harabe olarak kalmış. Her ne kadar orijinal<br />
halini yansıtmasa da bugünkü görünümüne<br />
sonradan kavuşmuş.<br />
LİZBON’UN KIZKULESİ<br />
Belem Kulesi, Lizbon şehrinin sembollerinden<br />
biri kabul ediliyor. Portekiz Kralı I.<br />
Manuel, Tejo nehrinin kıyısında 30 metre<br />
yüksekliğinde bir kale olarak inşa ettirmiş.<br />
Sonraki yüzyıllarda deniz feneri, hapishane,<br />
gümrük kontrol noktası olmuş. Kimse restoran<br />
yapmaya kalkmamış neyse ki?<br />
Halat şeklinde işlenmiş taşların olduğu<br />
burçlarda Arap etkisi var şehrin pek çok yerinde,<br />
pek çok eserinde rastladığımız gibi.<br />
16. yüzyıl Portekiz mimarisini yansıtması<br />
açısından önemi olan bir yapıt.<br />
Dendiğine göre büyük depremden önce İstanbul<br />
Boğazı’ndaki Kız Kulesi gibi bu kule de<br />
suda, nehrin ortasındaymış. Depremde sahille<br />
birleşmişse de şimdilerde gel git etkisiyle<br />
zaman zaman öpüşüyor nehirle kule. Restoran<br />
yapmadıkları gibi bir de 1983’de Dünya<br />
Kültürel Mirası Listesi’ne almışlar. Bu listeye<br />
girmeye hak kazanan bir diğer yapı olağanüstü<br />
mimarisiyle Jeronimos Manastırı.<br />
JERONİMOS… HİNDİSTAN’IN<br />
BAHARATLARI İLE HAYAT BULAN<br />
MANASTIR<br />
Portekiz’in altın çağı olan keşifler döneminin<br />
en muazzam örneklerinden biri bu<br />
manastır. Adını denizcilerin yol göstericisi<br />
olduğuna inanılan ve Anadolu’da da<br />
yaşamış olan Aziz Jerom’dan almış bu<br />
yapı. 32 metre yüksekliğinde ve <strong>12</strong> metre<br />
genişliğindeki iki katlı manastırı Vasco de<br />
Gama’nın Hindistan seferinden dönüşü<br />
anısına yapmışlar. 70 yılda biten manastırın<br />
inşaat masraflarının büyük bir kısmını<br />
Hindistan’dan getirilen baharatların geliri<br />
ile karşılamışlar. Yapının dış cephesindeki<br />
palmiye ve baharat ağaçları kabartmaları,<br />
Hindistan ve Afrika seferlerini anımsatmak<br />
için tasarlanmış. Baharata saygı niyetine<br />
yani...<br />
Bu çok görkemli katedralde pek çok Portekiz<br />
Kral ve Kraliçesinden başka Vasco da<br />
Gama’nın mezarı da var. Unesco, Portekiz<br />
sanatının en güzel örneklerini temsil ettiği<br />
için 1983 yılında dünya kültürel mirası listesine<br />
dahil etmiş bu görkemli manastır ve<br />
katedrali.<br />
PORTEKİZ KÂŞİFLERİ<br />
Portekiz Kâşifleri anıtı, Jeronimo Manastırı’nın<br />
önünde Tejo Nehri kıyısında. Aslında<br />
çok eski değilse de Lizbon’un simgelerinden<br />
biri bu anıt. 1960 yılında yapılmış.<br />
Sahilden açılan büyük bir gemi şeklinde<br />
yaklaşık 50 metre yüksekliğindeki eser,<br />
Portekiz’de ilk denizcilik okulunu kuran<br />
Denizci Henry dedikleri Prens Enrique el<br />
Navegante’nin ölümünün 500. yıldönümünde<br />
yapılmış. Portekizli ünlü denizci ve<br />
bilim adamlarının 15. ve 16. yüzyıllarda yaptıkları<br />
keşiflerin anısına ithaf edilmiş ve<br />
çok etkileyici bir görüntü katmış meydana.<br />
Portekiz Dünya Fuarı için tasarlanmış aslında.<br />
Anıtı çoğu kâşifin seferleri için yola<br />
çıktığı Belem isimli bu bölgeye özellikle<br />
yapmışlar.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
75
ALTERNATİF TATİL<br />
ORADA BIR KAMP VAR<br />
UZAKLARDA<br />
ÖZGÜR UYSAL<br />
Türkiye’de çok eski zamanlardan beri yabancıların<br />
yaptığı ancak şimdilerde bizim<br />
için de yaygınlaşan çadır tatilini A’dan Z’ye<br />
araştırmak için Saros Körfezi’ne birlikte<br />
çadır kurmaya gidiyoruz. Her paragrafında<br />
ipuçları var. Buyursunlar...<br />
SENİ ÖZGÜRLEŞTİRİR<br />
Yazlık, tatil sitesi, otel, butik otel, günlük ev<br />
kiralama diye giderek bireysel ve butik bir<br />
hale gelen tatil kültürünün son durağı kamp<br />
kurmak. Eskiden ekipmana ulaşması daha<br />
zor, kamp alanları daha az ve zahmetli bir iş<br />
olarak görüldüğünden çok da tercih edilen<br />
bir tatil biçimi değildi. Çadır kurmak eskiden<br />
maceraperest ve konforu düşük, hatta konforu<br />
hiç olmayan bir genç etkinliği olarak<br />
görülüyordu. Şimdi neredeyse 5 saniyeden<br />
kısa sürede kurulan çadırlar, kolay taşınabilir<br />
masalar, ocaklar ve hatta insana otağ<br />
kurduracak kadar büyük gölgeliklerle kamp<br />
artık zahmetli bir tatil aktivitesi olmaktan<br />
çıkıp, seni özgürleştiren ve istediğin yerde<br />
yapılabilen bir doğayla iç içe rehabilitasyon<br />
etkinliğine dönüştü. Şimdi bunu sana adım<br />
adım yaşatabilmek adına yeni evli çiftimiz<br />
Serhat - Elifcan Vardar ve müzmin bekâr, 30<br />
yaşındaki Doğu Akarca’yla medeniyetten<br />
mümkün olduğunca uzakta bir çadır kampı<br />
yapmaya Saros Körfezi’nde Gökçetepe’ye<br />
gidiyoruz. Onların gözünden çadır aktivitesi<br />
herkes için eğlenceli bir tatile, hatta balayına<br />
dönüşür mü onu anlayacağız. İstanbul<br />
Anadolu Yakası’ndan çıktığınız an itibariyle<br />
harita tam 3 saat yolculuk gösteriyor. Elbette<br />
trafiğin en yoğun saatinde, iş çıkışı,<br />
tam bayram arifesi gibi zamanlarda gidiyorsan<br />
Mahmutbey Gişeleri senin için sırat<br />
köprüsü gibi belirleyici bir rol oynayabilir.<br />
Çıkış saatini iyi seçer ve navigasyonla didişmezsen,<br />
o zaman mola dâhil 3,5 saat içerisinde<br />
çadırları kuracağın yerlere ulaşmış<br />
oluyorsun. O taraflara gidecek olanlar için<br />
eğer yemek molası verecekseniz Çamlıbel<br />
Restoran diye Keşan’da lezzetli bir yer var.<br />
76 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
ALTERNATİF TATİL<br />
Yamaçta kurduğumuz ilk gün kampı.<br />
Özellikle satır kıyması ve ciğerini tavsiye<br />
ediyorum. Zaten Keşan’a girdiğinizde dev<br />
tabelalarda bol bol “Satır Kıyma” reklamı<br />
göreceksin. Zira Trakya kuzuların çayırlar<br />
içinde hoplayıp zıpladığı, etin en iyi olduğu<br />
bölgelerden biri. Afiyet olsun.<br />
İKİ KAMP TİPİ<br />
Yemeği yediysek artık kamp alanlarına<br />
gitmek için otoyoldan çıkıp köy yollarına<br />
giriyoruz. Gökçetepe’ye vardığında önünde<br />
iki ihtimal var. Bunlardan biri Tabiat Parkı’na<br />
girmek ve belirlenmiş kamp alanlarına<br />
kurulmak. Girişte araba başına 20 TL ve<br />
kuracağın her çadır için 40 TL ücret ödemen<br />
gerekiyor. Bunun karşılığında belirli<br />
yerlerde elektrik prizleri oluyor. İçeride bir<br />
de yazlık tip restoran-market kırması var.<br />
Orada da kahvaltı edebilir, asgari ihtiyaçlarını<br />
karşılayabilirsin. Kamp alanlarının bir<br />
başka avantajı da duşlara erişimin olması.<br />
Böyle bölgelerin dezavantajı ise özellikle<br />
tatil zamanlarında insanların akınına uğraması<br />
ve medeniyetten uzakta, kafa dinleyeceğin<br />
bir tatil programından Kavimler<br />
Göçü’ne dönüşebilir. Gündüz iskelede toplu<br />
denize girme ayinleri ve güneş batarken etrafı<br />
kaplayan mangal dumanı kendini yalnız<br />
hissetmeni biraz engelleyebilir. Eğer tabiat<br />
parkına girmez ve sahil boyunca araçla devam<br />
edip kendine sakin bir alan ararsan da<br />
bu sefer bazı konforlarından taviz vermek<br />
gerekiyor. Duşunu kendin üretebilmeli,<br />
elektriksiz hayatını devam ettirebilmelisin.<br />
Medeniyetin içinde insanlarla bir arada mı<br />
kamp kurmak istiyorsun yoksa doğa koşullarına<br />
uyum sağlayarak daha sakin bir<br />
yerde mi sen karar vereceksin. Bizler önce<br />
tabiat parkı içine girip kendimizi denize attıktan<br />
sonra, “Burası insan kaynıyor. Kendi<br />
alanımızı bulalım” diyerek parktan çıkıyor<br />
ve sahil boyunca arabalarla gitmeye devam<br />
ediyoruz.<br />
“SINIR BİZİZ”<br />
Sahil boyunca biraz gittikten sonra, havanın<br />
kararmasına 45 dakika filan kala kendi<br />
alanımızı buluyoruz. Bir yamaç. Doğrudan<br />
denize bakıyor. Tepesinde ağaçlar var. Denize<br />
1 dakika içerisinde inmek için bir patikaya<br />
sahip. “Daha ne olsun” diyoruz. Vardar<br />
çifti hemen telefonla çekimlere başlıyor.<br />
Selfiler eşliğinde çadırları taşıyoruz. Nitekim<br />
burada gördüğünüz fotoğrafların çoğu<br />
Elifcan, Doğu ve Serhat’a ait. Kendilerine<br />
sadece kamp için değil, fotoğraflar için de<br />
ayrıca teşekkür ederim. Burada önemli<br />
nokta bir ekip çalışması olması... Eski devlet<br />
daireleri gibi bir işi 3 kişinin yapmaması<br />
gerekiyor. Biriniz çadır kuruyorsa, diğeriniz<br />
ateş alanını bulmalı ve kazıp etrafını taşlarla<br />
çevrelemeli. Biriniz eşyaları getirmeli<br />
gibi iş bölümleri yaparsanız kampı kurmanız<br />
arabadan mesafenize göre ortalama<br />
40 dakika sürer. Hesaplamadığımız ufacık<br />
bir detay varmış ki kampı uçurumun yanına,<br />
bolca eğimli bir alana kurmuşuz. Çadırlar biraz<br />
aşağıya ve sola çektiğinden firavun gibi<br />
uyumak zorunda kalacak olsak da, “Sabah<br />
uyandığımızdaki manzaraya değer. Zaten<br />
hava karardı yarın yeni yerler bakarız” diyerek<br />
kuruluyoruz sandalyelere. Ateş yanıyor,<br />
patlıcanlar közleniyor, salatalar doğranıyor.<br />
Kampın obabaşı Doğu, “Sınır biziz” diyerek<br />
bardakları dolduruyor. Bu söz hem hepimiz<br />
uçurum kenarında 45 derece açıyla oturduğumuz<br />
için hem de kendi kamp alanımızı<br />
kendimiz belirlediğimiz için doğru.<br />
Gündüz vakti böyle bir tentenizin olması aynen bu karedeki gibi yüzleri güldürür.<br />
GÜNAYDIN BİZ TURİSTİZ<br />
Gece boyunca şehirde hiçbir zaman göremeyeceğin<br />
kadar çok yıldıza, hatta galaksilere<br />
bakarak yapılan sohbetlerle uyuduktan<br />
sonra sabah ayakucumuzdan denizi ve ufuk<br />
çizgisini gördüğümüz bir manzaraya uyanıyoruz.<br />
Birkaç ufak böcek sokması vakası<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
77
ALTERNATİF TATİL<br />
Saros Körfezi boyunca denizle<br />
iç içe böyle çadır kampları<br />
görmeniz mümkün.<br />
(Soldan sağa) Elifcan ve<br />
Serhat Vardar, Doğu Akarca<br />
ve ben.<br />
Denizden kıyıya kamp alanının görüntüsü...<br />
(Korumasız bir telefonla nasıl çektik diye<br />
sormayın o maceradan ayrı yazı olur.)<br />
dışında zayiatımız yok. Doğanın ne kadar<br />
içindeysen bu tip cilveler o kadar artacak.<br />
Alışmak ve kendini doğaya teslim etmek en<br />
kolayı. Her an araba çarpabilecek, bir şey<br />
patlayabilecek, inşaattan balyoz filan düşebilecek<br />
metropolden daha güvendesin, öyle<br />
düşün. Uyanınca kendine gelmenin en tatlı<br />
yolu olarak denize girip iki kulaç attıktan<br />
sonra sahile tenteleri kuruyor ve Tabiat Parkı’nın<br />
girişindeki yerlerden birinde kahvaltı<br />
yapmaya gidiyoruz. Buralarda kredi kartı<br />
sorun olabiliyor. Bu nedenle yanına mutlaka<br />
şehir merkezlerinden para çekip al. Biz<br />
tava, ocak işlerine girmediğimiz için kahvaltı<br />
etmek ve öğlenin en sıcak saatlerini geçirmek<br />
için buralara geliyoruz. Sonra da soğuk<br />
içeceklerimizi, içine buzları attığımız kutuya<br />
gömüp, tekrar kamp alanına geri gidiyoruz.<br />
Buradan sonrası artık deniz, güneş ve eğlence.<br />
Akşam bu kez çadırları sahile indiriyoruz.<br />
Ateş alanımızı kurup başlıyoruz eti, biberi pişirmeye.<br />
Müzikler açılıyor. Yemekler yeniyor.<br />
Elifcan, “Denize mi girsek?” diye cümlesini<br />
bitirip soru işaretini bile koymadan denize<br />
atıyoruz kendimizi. O kapkaranlık görünen<br />
denizin içine atlayınca bir anda hareket eden<br />
kollarımızın ve bacaklarımızın üstünde ışık<br />
hüzmeleri oluşuyor. “Mantar ya da doğadan<br />
topladığımız ot filan da yemedik? Zehirlenmiş<br />
olamayız. Bu neyin kafası?” diye düşünürken<br />
o anda hayatımızda ilk defa bu kadar<br />
yoğun bir yakamoz varken denize girdiğimizi<br />
anlıyoruz. Daha önce yaşayanlar bilir. Şimdilerde<br />
her yerde ışık olduğu için pek mümkün<br />
olmuyor ama gerçekten mucizevi bir şey.<br />
Hiçbir ışık kaynağı yokken denizin dibinde<br />
ellerinizi hareket ettirdiğinizde adeta bir ışık<br />
şovuna dönüşüyor minnak planktonlar. Mutlaka<br />
yaşanması gereken bir şey.<br />
İHTİYACIN OLAN ŞEY DOĞA<br />
Çadır kurup medeniyetten uzak kamp yapmanın<br />
tatil köyünden, yurtdışındaki otel tatillerinden<br />
farkı şu: “Ben öyle su yok, elektrik<br />
yok, börtü böcek yapamam tatil. Rahatlamaya<br />
gitmek, hiçbir şey düşünmek istemiyorum”<br />
diyorsun ya. Sonra da tatile gittiğin<br />
yerde şezlongdan maillerine bakıyorsun,<br />
instagramda geziyorsun filan. Hiçbir şey<br />
yapmamak sana çok şey düşündürür. Doğayla<br />
uğraşmak seni bulunduğun ana, “şimdi”ye<br />
getirir. Telefonu elinden bırakmamak seni<br />
dinlendirmez. Şehirde asla göremediğin yıldızları<br />
seyretmek seni dinlendirir. Tepeleme<br />
tabak yaptığın açık büfe değil lezzetli olan,<br />
ateşte kızarttığın etler ve üstündeki külleri<br />
temizleyip içini oyduğun patlıcanlardır lezzetli<br />
olan. Daha önce yapmadıysan dene, bir<br />
kere doğayla iç içe girdin mi özünü hatırlayacaksın.<br />
Nereye ait olduğunu, aslında nelere<br />
ihtiyacın olduğunu yeniden anlayacaksın.<br />
Başlangıç için 2 gün yeterli. Üstelik tek bir<br />
otelli tatile verdiğin parayla dünyanın en<br />
konforlu kampını da kurarsın. Bak Vardar çifti<br />
balayına bile çadır kampına geliyor. Üstelik,<br />
“Hayatımızda geçirdiğimiz en güzel tatildi”<br />
diyorlar. Ben zaten doğanın içinde olmayı,<br />
sessizliği ve sakinliği hiçbir tatile değişmem.<br />
Ekibin diğer üyesi müzmin bekâr Doğu Akarca<br />
da hem sevdiğinden hem de biraz ayıp<br />
olmasın diye bizimle takılmış olduğundan<br />
aslında diğer kamp kuran özgür ruhlu çadır<br />
tatilcileriyle kaynaşmadı. Yoksa doğanın<br />
içinde kendine kafa dengi bir sürü arkadaş<br />
daha bulabilirdi. Özetle özgürce kurulan<br />
bir çadır kampında herkese göre bir şeyler<br />
mutlaka var. Sadece şehirden değil, sana<br />
dayatılmış gereklilikler ve medeniyetten de<br />
uzaklaşabildiğin tatiller dilerim. Sevgiler.<br />
78 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
BODRUM THE REGION OF TOURISM<br />
The Land of<br />
Everlasting Blueness:<br />
Bodrum<br />
MELTEM ÖZSARI<br />
There are lots of answers to the question of “Why Bodrum?”.<br />
Ancient Greek poet Homeros named Bodrum as<br />
the "land of everlasting blueness", while Cevat Şakir, who<br />
known as the Fisherman of Halicarnassus referred Bodrum<br />
as a place to live in peace, rather than rest in peace in another<br />
place.<br />
KING MAVSOLOS’ MAUSOLEUM; MAVSOLEION<br />
From ancient times to the present, Bodrum is a residential<br />
area where is worth seeing. It was built on the foundations of<br />
Halicarnassus, which was the most famous city in its era with<br />
its five thousands years history. It is known as a place which<br />
societies fought for and couldn’t share throughout its history.<br />
Mavsolos, who was the governor of ancient Karya area<br />
which involved today’s Muğla and a part of Aydın, ruled the<br />
area for 24 years by moving control center to Halicarnassus.<br />
Accepted as one of the Seven Wonders of the World, King<br />
Mavsolos’ Mausoleum Mavsoleion waits for its visitors as<br />
an open-air museum in Bodrum center. The word “Mausolea”,<br />
which is current used for mausoleums comes from Mavsolos’<br />
name.<br />
Mavsoleion<br />
80 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
BODRUM THE REGION OF TOURISM<br />
Bodrum Museum of Underwater Archaeology<br />
Göltürkbükü<br />
Another monumental work from Mavsolos<br />
era is the Bodrum Ancient Theater. It<br />
stands as the symbol of Bodrum’s classical<br />
era. Today, ancient theater is home to<br />
famous artists’ concerts and it carries the<br />
audience back to the past of Bodrum.<br />
MYNDOS GATE AND CISTERNS<br />
The most important part of ancient Halicarnassus’<br />
city walls is Myndos Gate which<br />
stands in the west. One of its two towers<br />
almost reaches the original height today.<br />
There are cisterns which were built by Ottomans<br />
and were called “Gümbet” all over<br />
the Bodrum Peninsula. They were constructed<br />
by the rich people of the era for<br />
their own names and they were used for<br />
water demand, because they collected the<br />
rainwater. One of the Bodrum towns, Gümbet<br />
is named after these constructions.<br />
A CITY THAT MAKES YOU BREATH<br />
Today, Bodrum consists of every quality<br />
which is required for a seaside city. Positioned<br />
in the shores and hills of peninsula<br />
and ornamented with bougainvillea, the<br />
fancy houses give people the chance to<br />
be in with local people and they also make<br />
people to take a fresh breath. With its<br />
unique coves, beaches and summer breezes,<br />
Bodrum is a city where people freshen.<br />
Myndos Gate<br />
BLUE VOYAGE HEAVEN<br />
Bodrum offers a chance to live the whole<br />
blueness and calm of Aegean region. In<br />
summer times, its coves are ornamented<br />
with boats and yachts. Bodrum, Turgutreis<br />
and Yalıkavak marinas which are counted<br />
as the most prestigious marinas of Aegean<br />
and Mediterranean regions offer<br />
services for sea and boat lovers. People<br />
can make use of every benefit that sea<br />
provides for human beings in restaurants,<br />
which are located in the shores of peninsula.<br />
While watching the sundown, people<br />
can taste great foots such as fish, appetizers<br />
and olive oil dishes. Halicarnassus<br />
offers not only fish, but also a wide range<br />
of foods from meat to home made traditional<br />
dishes.<br />
LOCAL TRADITIONS<br />
Local people perform their weddings in<br />
streets and gardens. Keşkek is the certain<br />
food of the dinner tables at weddings<br />
and it is delicious. There is also a<br />
Bodrum mandarin, which is unique because<br />
of its scent. Soda, Turkish delight<br />
and cologne are produced from this mandarin.<br />
Other than memories and photos,<br />
these mandarins are the best gifts to<br />
buy in Bodrum. There is also a chance to<br />
have fun until the first lights of the mornings,<br />
because the city lives 7/24 with its<br />
nightclubs and discos.<br />
When tourists move away from sea,<br />
there are villages and the view changes<br />
in a second because of the cows and the<br />
chickens that villagers feed. There are<br />
also lots of olive plantations in Bodrum,<br />
which makes Bodrum famous with its olives<br />
and olive oils.<br />
CHOICE OF DIVERS AND UNDERWATER<br />
PHOTOGRAPHERS<br />
The first occupation that should come to<br />
mind in Bodrum is sponge fishing. Sponge<br />
redundancy harbors different kinds of living<br />
beings and this makes Bodrum special<br />
for divers and underwater photographers.<br />
There are also professional diving schools<br />
for people to learn and dive.<br />
WORLD FAMOUS<br />
'BODRUM SANDALETİ'<br />
It is possible to find sandals in the narrow<br />
streets of Bodrum. Leather, handmade<br />
sandals are world famous and registered<br />
in the name of 'Bodrum Sandaleti'. These<br />
sandals are made of 100% buffalo leather,<br />
which is a water-absorbing feature. Bare<br />
feet can be worn and prevent bacteria from<br />
replenishing. Bodrum and Bodrum passion<br />
are similar to these sandals; they became<br />
more beautiful, colorful and strong when<br />
getting older.<br />
If you still looking for an answer to the<br />
question of “Why Bodrum?”, the transportation<br />
is easy because there are options<br />
for highway, airway and seaway. Bodrum<br />
has its own airport, while there are ferry<br />
services to Bodrum from Datça and Kos.<br />
There are also lots of accommodation options.<br />
The city provides alternative from<br />
luxuries options to affordable choices.<br />
Hoping you to live in peace...<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
81
ANTALYA THE REGION OF TOURISM<br />
Turkey’s Five-Star City: Antalya<br />
Hospitality industry’s five-star concept facilities which is<br />
accepted as the upmost segment in recognition of service,<br />
product quality and diversity of offered service are mostly<br />
located in Antalya across the Turkey.<br />
Throughout Turkey, there are 4670 facilities which receive Tourism<br />
Operation License from The Ministry of Culture and Tourism.<br />
Licensed facilities consist of 1-2-3-4 and 5-star hotels, holiday<br />
villages, guesthouses, special accommodation facilities, diners,<br />
apart-hotels, entertainment venues, boutique hotels, congress<br />
and exhibition halls, camping, ski resorts, hostels and way stations.<br />
IT HAS 343 FIVE STARRED HOTELS<br />
Five-star accommodation means at least <strong>12</strong>0 rooms with the<br />
highest level and widest range of services provided by a facility<br />
from the food to the room comfort, from the pool to the room<br />
service. In Turkey’s 48 city, there are 686 five-star facilities in<br />
total. Indicated as the most important tourism destination with<br />
its sea, sand, sun, nature and history, Antalya has the highest<br />
number of five-star facilities in Turkey. 343 five-star hotels<br />
which have the license from The Ministry of Culture and Tourism<br />
present in Antalya and its districts Aksu, Manavgat, Serik,<br />
Alanya, Kemer.<br />
Dream project ready to tender<br />
Cruise and Marina Complex in Antalya<br />
Antalya Metropolitan Municipality Mayor<br />
Menderes Türel's vision project Cruise<br />
and Marina Complex approved by Metropolitian<br />
Municipality Council. Türel<br />
stated that the High Planning Council also<br />
approved the project, it is ready to bidding<br />
and this project will accelerate the tourism<br />
sector.<br />
"WE NEED TO ATTRACT INVESTORS'<br />
ATTENTION"<br />
Türel remarked that they negotiated with<br />
world's most prestigious and important<br />
cruise companies about the project. He said;<br />
"I met lots of people when I signed Sister<br />
City Protocol in Miami. We must attract their<br />
attention and make them invest in Antalya.<br />
We improved this project for this purpose.<br />
When we find an investor, Antalya will win."<br />
After expressing that the project is a very<br />
important investment for Antalya, he said;<br />
"This investment will enhance the quality<br />
of tourism. Cruise ships are used by high<br />
income and third age tourists. We want to<br />
build cruise port in order to bring these<br />
high income tourists to Antalya. The most<br />
suitable location for the project is municipality's<br />
Lara Birlik Beach. This beach covers<br />
very suitable 300 acres of land."<br />
82 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
ANTALYA THE REGION OF TOURISM<br />
The Sarcophagus of Hercules Welcomes Visitors in Antalya<br />
The Sarcophagus of Hercules, which was<br />
stolen from the Anatolian territories in<br />
1960s returned to Turkey by intensive efforts<br />
of The Ministry of Culture and Tourism,<br />
and it is opened to visit in Antalya Museum.<br />
The Minister of Culture and Tourism Numan<br />
Kurtulmuş thanked everyone who<br />
make efforts for the sarcophagus' return<br />
to Turkey in the speech he made in the<br />
opening ceremony. He also thanked Turkish<br />
media community for their support about<br />
the issue and he stated that this grand<br />
opening is extremely important.<br />
'Tourism Capital' is built with subway rails<br />
Antalya, which is qualified as "the tourism<br />
capital" and hosts millions of tourist every<br />
year, will be taken over by subway rails with<br />
the implemented subway project and third<br />
stage rail system.<br />
Metropolitan Municipality Mayor Menderes<br />
Türel stated that modern transportation<br />
system means railway and they are<br />
ters height, 1<strong>12</strong> centimeters width and 3 ton<br />
weight, was seized during Swiss officers'<br />
inventory control in Geneve free port in<br />
2010. As the result of the study which was<br />
carried out by Geneve Office of the Chief<br />
Prosecutor and Antalya Chief Public Prosecutor<br />
Office, it is discovered that the Sarcophagus<br />
of Hercules was founded during<br />
illegal excavations in 1960's in Perge An-<br />
ABOUT THE SARCOPHAGUS OF HERCULES<br />
The Sarcophagus of Hercules, which belongs to Roman era in 2nd century AD, describes<br />
Herakles' <strong>12</strong> missions. Herakles symbols strength, endurance and man's invincibility<br />
over the nature in mythology, while the owner of the sarcophagus aimed to be<br />
close to the gods within the scope of <strong>12</strong> missions described above the sarcophagus,<br />
according to the epoch's beliefs.<br />
41 MONUMENTS RETURNED THIS YEAR<br />
The Sarcophagus of Hercules, which belongs<br />
to Roman era with its 235 centimeworking<br />
to improve the rail system in Antalya.<br />
After expressing that master plan<br />
about the rail system in the city is prepared<br />
and put on The Ministry of Transport, Maritime<br />
Affairs and Communatications, Türel<br />
said; "The fourth stage in the rail system<br />
should be subway. It is proven by scientific<br />
studies. The plan is accepted and approved<br />
by the ministry."<br />
tique City, which is within the boundaries<br />
of Antalya's town Aksu and it was taken<br />
to abroad in the same year. After this discovery,<br />
Geneve's Office of the Chief Prosecutor<br />
decided to return the sarcophagus<br />
in 2015, while the opponent appealed to<br />
object the decision of return, but the appeal<br />
was withdrawn and the sarcophagus'<br />
return to Turkey became definite.<br />
GROUND IS SUITABLE FOR SUBWAY<br />
Mayor Menderes Türel signified the statements<br />
about objections to subway by saying<br />
that the ground isn't suitable for subway<br />
and he explained; "Antalya's ground<br />
wasn't suitable for subway fifty year ago.<br />
But the improving technology not only<br />
make everywhere suitable for subways,<br />
also make mountains suitable for roads.<br />
Our goal in the tourism capital is subway<br />
after 2019."<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
83
CAPPADOCIA THE REGION OF TOURISM<br />
Nature's Masterpiece in Central Anatolia:<br />
Fairies Land Cappadocia<br />
Panoramic view<br />
from Cappadocia<br />
MEHMET ZENGİN<br />
Cappadocia is a masterpiece designed specially<br />
by mother nature. Turkey's this open<br />
air museum includes various mysteries and<br />
it yells as "There is nothing more beautiful<br />
and wise than me". The region, which was<br />
hosted many civilizations in history, preserves<br />
numerous rituals as well.<br />
Göreme Open Air Museum<br />
In Avanos where I came in the last days<br />
of summer, I feel instability of life better<br />
when I step on the "Rocking Bridge" which<br />
is built on the overflowing Kızılırmak. I<br />
comprehend the sharpness of the slim line<br />
between coming and going. The rhythm<br />
held by the pots displayed on the island<br />
in the enthusiastic waters of Kızılırmak<br />
and the dance that geese make around the<br />
island resemble a silhouette of life that<br />
challenges time.<br />
When I look at the city from the top of Temenni<br />
Hills in Ürgüp, the first thing I feel<br />
is the fact that other people have stepped<br />
on the rocks thousands of years ago and<br />
time has ended their era. This hill, where<br />
the mausoleums of two Seljukian Beys are<br />
located, is imprinted on my mind as a place<br />
to stop and take a break between the past<br />
and the future.<br />
And Göreme... "Göreme Open Air Museum"<br />
hosts many historical sites. Museum<br />
includes monasteries caved in rocks, chapels,<br />
churches, dining halls, kitchens and<br />
living areas. One of the important names<br />
of Christianity in the 4th century, St. Basil,<br />
Bishop of Kayseri established this place<br />
as a center of religious education and<br />
thought. The life of the monastery in the<br />
district continued for 1000 years. Saint<br />
84 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
CAPPADOCIA THE REGION OF TOURISM<br />
Rocking Bridge - Avanos<br />
Basil Chapel, Apple Church, Saint Barbara<br />
Church, Snake Church and the Dark Church<br />
are the best known places of the museum.<br />
These structures where located in the middle<br />
of Anatolia not only whisper centuries<br />
old information to visitors from all over the<br />
world, but also reflect that it isn't possible<br />
to see many religious elements together<br />
like this one elsewhere.<br />
Another feature of Cappadocia that is full<br />
of legends is its underground cities. It has<br />
approximately 200 underground cities<br />
and the largest one is Derinkuyu with eight<br />
floors. When I reached Derinkuyu and went<br />
down to the underground city, I witnessed<br />
the traces of the reign of the fear empire in<br />
region. These underground cities, carved by<br />
soft tuff rocks, are the result of a precaution<br />
taken by the people against the invasion.<br />
Cappadocia leads the way to find the truth<br />
about legend, which lived in Erciyes' snow<br />
covered peak and says: "Look for the real<br />
truth in yourself". People, who witness the<br />
history in fairy chimneys or "The Land of<br />
Beautiful Horses" as Persians called, can<br />
better interpret the truth of life.<br />
FAIRIES OF CAPPADOCIA<br />
There are some legends told about fairies<br />
in Cappadocia. According to one of<br />
these, when the giants living in region<br />
are mad, they sent the waves of fire upon<br />
the people from the tops of the mountains.<br />
One day, the fairy sultan who was<br />
passing by Cappadocia managed to put<br />
out the fire by working with people for<br />
days. When the giants went underground,<br />
a warm friendship was formed between<br />
people and the fairies.<br />
While humans lived in caves where they<br />
rocked, the fairies started to live in the<br />
small rooms on the pointed cliffs. The love<br />
between the Cappadocian King's son Revan<br />
and daughter of the fairy sultan Gülperi<br />
also began at this time. However, the<br />
people who opposed the love of two lovers<br />
have decided to fight with the fairies. The<br />
fairy sultan preferred to leave Cappadocia<br />
rather than the destroying people, but he<br />
thought that people could not cope with<br />
the giants. Therefore, he ordered them<br />
to be pigeons and stay in the same place<br />
again. Daughter of the fairy sultan also<br />
turned into a white pigeon and she settled<br />
to the window of the Cappadocian King's<br />
Derinkuyu Underground City<br />
son every day. Unaware of what happened,<br />
Revan fulfilled his hankering by taking pigeon<br />
into the palm of his hands and caring<br />
it with love.<br />
HOW WAS FAIRY CHIMNEYS FORMED?<br />
Erciyes, Hasandağı and Melendiz Mountains<br />
lavas were erupted sixty million years<br />
ago. Ashes accumulating on the plateau<br />
formed a soft tuff layer. Above the tuff<br />
layer was covered with a thin layer of lava,<br />
consisting of hard basement. The basalt<br />
cracked and broke apart. The rain corroded<br />
the tuff. The wind was also involved in this<br />
process. Thus, the long work of erosion<br />
began. As millennia passed, the softer tuff<br />
wore down, giving way to pillars that stand<br />
as tall as 130 feet. The harder basalt erodes<br />
more slowly, forming a protective, mushroom-shaped<br />
cap over each one.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
85
SUALTI FOTOĞRAFÇISININ GÖZÜNDEN<br />
Ödüllü bir fotoğrafçının gözünden sualtının keşfi:<br />
ALP BARANOK<br />
YAPRAK GÜRDAL www.kucukdunya.com f kucukdunyayaprak i kucukdunyayaprak<br />
Dalış tutkumdan ve sualtına olan aşkımdan<br />
her fırsatta bahsediyorum. Dalışın bir<br />
başka boyutu ise görülen eşsiz güzellikleri<br />
fotoğraf karelerine yansıtmak... Bense ayrı<br />
bir uzmanlık gerektiren sualtı fotoğrafçılığını<br />
ustalarına bırakmayı, ama bu ustaları<br />
sayfamda tanıtmayı bir görev bildim. Bu yazımdaki<br />
konuğum da aldığı ödüllerle adından<br />
söz ettiren Alp Baranok olacak.<br />
2014 17. Altın Palet Sualtı Görüntüleme Türkiye<br />
Şampiyonası, Modelsiz Geniş Açı Kategorisi<br />
Birinciliği...<br />
1973 yılında İstanbul’da doğan Alp Baranok’un<br />
çocukluk yıllarından beri sualtına<br />
ve fotoğrafçılığa ilgisi büyük olmuş.<br />
Baranok, sualtı fotoğraf yarışmalarında<br />
Türkiye ve dünya çapında ödüller almış ve<br />
yazı ve fotoğrafları National Geographic<br />
Türkiye, Naviga, Magma, Marine Photo,<br />
Aktüel Arkeoloji, Derin Mavi gibi dergilerde<br />
yayınlanmış. Baranok'un fotoğrafları<br />
Rezan Has Müzesi’nin düzenlediği "1952-<br />
20<strong>12</strong> Sualtına Işık Tutanlar" ve "Eskişehir<br />
Sakaryabaşı Projesi" kapsamında düzenlenen<br />
karma sualtı fotoğraf sergilerinde<br />
sergilenmiş.<br />
Alp Baranok ile içtenlikle sualtı üzerine konuştuk.<br />
Buyurun söyleşimize:<br />
Fotoğraf çekmek için mi dalmaya<br />
başladın, daldıktan sonra mı<br />
fotoğraf merakı başladı?<br />
Küçüklüğümden beri fotoğraf ve dalış<br />
merakım vardı, ama sualtı fotoğrafçılığı<br />
çok spontane gelişti. Dalış eğitimi araştırıyordum<br />
ve bilgi almak için Ayışığı Dalış<br />
Merkezi'ne gitmiştim. Kulüpte Tunç Yavuzdoğan<br />
hocanın fotoğraflarını görmek<br />
beni çok etkiledi. Yakın zamanda bir sualtı<br />
fotoğrafçılığı eğitimi açılacağını öğrenince<br />
de bu fırsatı kaçırmak istemedim.<br />
Böylece dalış eğitiminden önce sualtı fotoğrafçılığı<br />
eğitimi almış oldum. Aslında<br />
iyi bir sualtı fotoğrafçısı olmak için önce<br />
iyi bir dalıcı olmak gerekiyor ve bu sıralama<br />
bende biraz değişik oldu, ama ben de<br />
bu sayede discovery (deneme) ve eğitim<br />
2016 Uluslararası Marmara Festivali Recep Dönmez<br />
Türkiye Suları Portfolyo Kategorisi İkinciliği...<br />
dalışlarım dahil olmak üzere hiçbir dalışa<br />
elimde makinem olmadan girmemiş oldum.<br />
Makinem yoksa asla dalış yapmam.<br />
Eğer yaparsam belki de hayatım boyunca<br />
bir kez karşılaşacağım bir canlı göreceğim<br />
veya bir olay yaşayacağım. Sonra da ömür<br />
boyu içimde kalacak. Yani ben fotoğraf<br />
çekmek için dalıyorum.<br />
Hangi yıl dalışa başladın? Başladığından<br />
beri aralıksız dalıyor musun?<br />
Dalışa 2005 yılında başladım. O zamandan<br />
beri aralıksız dalıyor ve fotoğraf çekiyorum.<br />
Her dalmayı bilen sualtı fotoğrafçısı<br />
olabilir mi? Sualtı fotoğrafçısı olmak için<br />
fotoğraf bilgisi olması gerekiyor mu?<br />
Sualtı fotoğrafçısı olmak için öncelikle<br />
iyi bir dalıcı olmak ve temel fotoğrafçılık<br />
86 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
SUALTI FOTOĞRAFÇISININ GÖZÜNDEN<br />
2014 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />
Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />
Kategorisi İkinciliği...<br />
2013 Yaşayan Marmara Festivali Recep Dönmez<br />
Türkiye Suları Dijital Portfolyo Fotoğraf TBK<br />
Özel Ödülü<br />
bilgisine sahip olmak gerekiyor. Eğer iyi<br />
bir dalıcı değilseniz 8-10 kg ağırlığındaki<br />
fotoğraf ekipmanlarıyla yüzerliğinizi<br />
kaybetmeniz ve bu nedenle iyi fotoğraf<br />
çekememeniz söz konusu olabilir. Fotoğraf<br />
bilgisine gelince; ISO, enstantane ve<br />
diyafram ayarlarını bilmeden istediğiniz<br />
fotoğrafı çekmek mümkün değil. Ayrıca<br />
farklı gözlerden farklı bilgileri öğrenmek<br />
de insanı daha çok geliştiriyor. Ben bu nedenle<br />
4 farklı kişiden (Tunç Yavuzdoğan,<br />
Recep Dönmez, Osman Ürper ve Rico Besserdich)<br />
fotoğrafçılık ve sualtı fotoğrafçılığı<br />
eğitimi aldım.<br />
2008 Yaşayan Marmara Sualtı Görüntüleme<br />
Yarışması Balık Kategorisi Birinciliği...<br />
Fotoğraf çekimleri sırasında zor<br />
durumda kaldığın oldu mu?<br />
Tecrübem azken dalışlarımda sorun yaşadığım<br />
oldu. Bunlara örnek vermek gerekirse,<br />
bir dalışımda birlikte daldığım buddy<br />
(dalış arkadaşım), dalışa başlamamızın<br />
ilk 5 dakikası içinde 25 metre derinlikte<br />
havasını tüketti. Panikle yukarı fırlıyordu<br />
ki paletinden yakaladım ve ahtapotumu<br />
(yedek hava kaynağı) ona vererek benim<br />
havamı paylaşmasını sağladım. Dalışta<br />
tecrübe çok önemli... Önce kendi hayatınızdan,<br />
sonra buddy’nizin hayatından sorumlusunuz.<br />
Karşılaşacağınız zorlukları da<br />
ancak dalış kurallarına uyarak ve aldığınız<br />
eğitimlerdeki bilgilerinizden faydalanarak<br />
atlatabilirsiniz.<br />
Sualtı fotoğrafçılığına nasıl bir<br />
ekipmanla başlanmalıdır?<br />
Başlangıç maliyeti nedir?<br />
Teknoloji çok hızlı gelişiyor, ama şu anki sistemlerde<br />
kompakt makineler, aynasız makineler<br />
ve dijital SLR makineler var. Sualtı<br />
fotoğrafçılığı için ayrıca bu makineleri içine<br />
koyacağınız housing (sualtı kabı) almanız<br />
gerekiyor. Makine tercihiniz ne olursa olsun,<br />
en önemli ekipmanınız iyi bir ışık sistemi<br />
(flaş) olmalı.<br />
Ekipman maliyetlerine gelince: Makine +<br />
housing + flaş + flaş kolları + fiber optik<br />
kablolar size 2.000 USD ile 10.000 USD<br />
arasına mal olacak.<br />
İyi bir sualtı fotoğrafçısının özellikleri<br />
nelerdir?<br />
Sualtı fotoğrafçısı öncelikle sakin ve iyi bir<br />
dalıcı olmalı. Ayrıca benim için en önemli<br />
kriter doğal hayata saygılı olması. Fotoğraf<br />
çekerken sualtı hayatına zarar vermemeli.<br />
Benim canlılara bakış açım, dalışa<br />
ve fotoğrafçılığa başladığımdan beri çok<br />
değişti.<br />
Dalış ve sualtı fotoğrafçılığıyla ilgili<br />
ilginç sorular aldın mı?<br />
Bir sunum sırasında bir çocuk soru sormak<br />
istedi. Sonra "Deniz tavşanları zıplar mı?"<br />
diye bir soru yöneltti.<br />
Çalışmalarını çok beğendiğin dünyadan<br />
ve Türkiye'den kimse var mı?<br />
Beğeni sırasıyla olmadan sayayım: Rico<br />
Besserdich, National Geographic'in sualtı<br />
fotoğrafçısı David Doubilet, eğitim aldığım<br />
hocalarım Tunç Yavuzdoğan ve rahmetli Recep<br />
Dönmez'i sayabilirim.<br />
Hangi hayvanlarla karşılaştığında<br />
ürktün?<br />
Köpek balıkları ürkütücüdür, ama henüz onlarla<br />
karşılaşmadım .<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
87
SUALTI FOTOĞRAFÇISININ GÖZÜNDEN<br />
2016 Uluslararası Marmara Festivali Recep<br />
Dönmez Türkiye Suları Kategorisi İkinciliği...<br />
2013 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />
Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />
Fotoğraf TBK Özel Ödülü...<br />
2013 16. Altın Palet Sualtı Görüntüleme Türkiye<br />
Şampiyonası Modelli Geniş Açı Kategorisi<br />
Birinciliği... Fotoğraftaki dalgıç da Bodrum Happy<br />
Bubbles Kulübü'nün sahibi Yener Çeltikçi.<br />
Hangi hayvanlarla karşılaştığında<br />
heyecanlandın?<br />
Badem adındaki fokla karşılaştığımda çok<br />
heyecanlandım. Badem, küçükken yaralı<br />
olarak bulunmuş ve tedavi edildikten sonra<br />
doğaya salınmış. Daha sonra Koç ailesi, Badem'i<br />
insanlara karşı koruma altına almış.<br />
Ben de Bodrum'da daldım Badem'le. Büyük<br />
bir canlı olduğu için geniş açı lens gerekiyordu,<br />
ama bende o sırada makro vardı.<br />
Hayatımda belki de bir kez görebileceğim<br />
bu canlıyı layıkıyla fotoğraflayamamak da<br />
içime oturdu tabii...<br />
En heyecanlandığım anlardan biri de bir dalışım<br />
bitmek üzereyken bir kaplumbağa görmemle<br />
başladı. 5 metrede gezinen kaplumbağanın<br />
yanına gittim ve onu izlemeye başladım.<br />
Hayvan yanıma geldi, makinemi ısırmaya çalıştı.<br />
Kendimi korumak adına makinemi uzakta<br />
tutarak görmeden bastım deklanşöre. Bu benim<br />
en ünlü fotoğrafım oldu ve bu fotoğrafımla<br />
da dünya ikinciliği aldım.<br />
Gece dalışından ve gece sualtı<br />
fotoğrafçılığından bahseder misin?<br />
Gece, sualtının en canlı olduğu zaman... Bütün<br />
canlılar avlanıyor. Gündüz görülmeyen<br />
pek çok canlıyı gece görme şansınız var. Bu<br />
da fotoğraf çekmeyi daha kolay hale getiriyor.<br />
Fener kullandığınız için işaretleşme de<br />
gündüz dalışına nazaran daha kolay.<br />
Sualtı fotoğrafçılığında Türkiye nerede?<br />
Türkiye'de en güzel fotoğraf çekilen<br />
yerler nereler?<br />
Türkiye sualtı fotoğrafçılığında kötü bir yerde<br />
değil, ancak ülkemizin yaşam koşulları<br />
maalesef kişisel hobilerimizi yaşamamıza<br />
çok fırsat tanımıyor. Ailemiz, çocuğumuz ve<br />
işimiz arasında hobimize ve dalışa çok fazla<br />
zaman ayıramıyoruz.<br />
Türkiye'de fotoğraf çekilen yerlere gelince;<br />
bence en güzel, en canlı deniz Marmara...<br />
Farklı akıntılar olan denizde canlı çeşitliliği<br />
çok fazla. Ayrıca Eskişehir'de Sakarya Nehri'nin<br />
doğum noktası olan Sakaryabaşı'nda<br />
sular kristal berraklığında. Su sıcaklığı yazkış<br />
21 C ve sualtı inanılmaz güzel.<br />
2014 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />
Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />
Kategorisi İkinciliği...<br />
2014 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />
Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />
Kategorisi İkinciliği...<br />
88 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
GASTRONOMİ<br />
İstanbul’a tepeden baktık:<br />
LOS ALTOS<br />
MÖRFİ MENAHEM<br />
Los Altos, “tepeden bakan” bir Meksika restoranı ve bar (İspanyolca<br />
anlamı da bu). İstiklal Caddesi’nden Tophane’ye inen<br />
yol üstünde, 5. katta. Manzara muhteşem. Modern çizgisini<br />
Meksika motifleri ve Maya kültürüne ait desenlerle zenginleştiriyor,<br />
kapıları 2015’te açıldı.<br />
Sombrerolar hem dekora eşlik ediyorlar, hem de misafirlerin<br />
resim çekmek için ilgi odağı oluyorlar. Personel kalabalık değil,<br />
ama arı gibi çalışıyorlar, servis tıkır tıkır, güleryüz eksik olmuyor.<br />
İstanbul’un en popüler kulüplerinden İndigo’nun bar şefi Okay<br />
Güney’in hazırladığı kokteyl mönüsünde yok yok. Naturel ve<br />
taze kokteyller çoook lezzetli. Misafirler geceye genelde bir<br />
kokteyl ile başlıyorlar.<br />
New York’ta üç Meksika restoranı olan ve 3 yıldır Michelin tavsiyesi<br />
alan La Superior’ı yöneten Şef Felipe Mendez ile çalışan<br />
Los Altos İstanbul, gerçek Meksika yemeklerini İstanbul’da<br />
sevenleriyle buluşturuyor.<br />
Menüsünde Taco’dan Quesedilla’ya, Enchilada’dan Ceviche’ye<br />
Meksika Mutfağı’nın pek çok ünlü lezzetini bulunduran Los<br />
Altos İstanbul, tarih öncesine dayanan MezoAmerika kültürü<br />
ile müthiş bir bütünlük oluşturan dinamizme sahip lezzetleri<br />
lokalleştirmek yerine, lokal tatlara en uygun olanları seçip orjinaline<br />
bağlı kalarak sunuyor.<br />
Meksikalıların sofrasından eksik etmediği fasulye, avokado,<br />
mısır ve biberle yapılan çeşitli sosları, yerel Meksika<br />
ürünleriyle tortilla ekmeklerini, orijinal Meksika unu<br />
(masa harina) ile hazırlayan mekân, kullandıkları bazı<br />
malzemeleri de Amerika’dan ve Berlin'den getiriyor. Bazı<br />
sebzeleri ise Seferhisar’da kurdukları tarla ve Meksika<br />
Köyünde yetiştiriyorlar.<br />
Cuma akşamları misafirlerini Mariachiler'in ezgileriyle<br />
ve canlı performanslarıyla ağırlayan mekân, Cumartesi<br />
akşamları Latin Dans Gecesi düzenleyerek, terasta dans<br />
keyfi sunuyor.<br />
Los Altos'ta her Salı “Taco Tuesday” düzenlenerek, misafirlere<br />
bir margarita ve sınırsız taco deneme imkânı<br />
veriliyor.<br />
Geçtiğimiz günlerde Los Altos’da gurme dostlarımla bir<br />
workshop ve tadım akşamı yaşadık. Mutfak ekibi; ince,<br />
uzun bir bar masası etrafında toplanmış 22 meraklıya Salsa<br />
ve Guacamole hazırlanışını gösterdi. Bir yandan öğrenmek<br />
ve arkasından tatmak hoş bir olay...<br />
Los Altos: Tomtom Mahallesi, Yeniçarşı<br />
Caddesi, No:38 Beyoğlu İstanbul<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
89
SÖYLEŞİ<br />
Safari rehberi,<br />
fotoğraf sanatçısı<br />
ve yazar...<br />
PİGMELERLE<br />
DANS EDEN<br />
KADIN<br />
Dr. FİGEN SABIRCAN<br />
Finans sektöründe yöneticilik yaparken çocukluk hayalini<br />
gerçekleştirip Afrika’ya yerleşen Meltem Yaşar’ın<br />
İstanbul’dan Uganda’ya uzanan hikâyesi…<br />
Onunla buluşmamıza vesile olan “Pigmelerle<br />
Dans” isimli kitabı... Her ne kadar<br />
nerede doğduğum, büyüdüğüm ve aldığım<br />
eğitimin önemi yok dese de, “geçmiş geleceği<br />
şekillendirir” diyerek, sohbete en başından<br />
başladık.<br />
HAVYANLARI ÇOK SEVEN KIZ<br />
Meltem Yaşar’ın hikâyesinin başladığı yer,<br />
Adana’nın Kozan ilçesi. 6 çocuklu bir ailenin<br />
en küçük çocuğu olarak doğmuş. Gezmese<br />
de sürekli okuyan, coğrafya bilgisi muazzam<br />
bir baba, yıllar sonra gelen kardeşlerini<br />
sevinçle karşılayan ağabeyler ve abla,<br />
çocuklarının iyi yetişmesi ve eğitim alması<br />
için her türlü fedakârlığı yapan bir anne tarafından<br />
büyütülmüş.<br />
“1970’li yıllarda küçük bir kasabada kalabalık<br />
bir ailenin çocuğu nasıl büyürse ben<br />
de öyle büyüdüm. Hayvanlara olan aşırı ilgimden<br />
seçtiğim kitaplar, seyrettiğim çizgi<br />
filmler hep onlarla ilgiliydi. Afrika merakım<br />
ise TRT’deki Tarzan çizgi filmiyle başladı.<br />
Sık ormanlarda goriller ve şempanzelerle<br />
yaşayan bu kahramanın hayatını ekrana yapışıp<br />
izler, bir gün onun gibi ormanlarda yaşama<br />
hayalleri kurardım. Uganda maceram<br />
ise ‘Sisteki Goriller’ filmini seyretmemle<br />
başladı diyebilirim. Film, Ruanda’nın balta<br />
girmemiş volkanik dağlarının eteğinde, sislerin<br />
arasında yaşayan ve soyları tükenmek<br />
üzere olan dağ gorilleri ve hayatının yirmi<br />
yılını onları korumaya, izlemeye, davranış<br />
Devasa bir oyuncak kadar<br />
zararsız, utangaç bakışlı<br />
bir Goril...<br />
90 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
SÖYLEŞİ<br />
biçimlerini incelemeye adamış ve bunu da<br />
hayatıyla ödemiş bir kadın, Dian Fossey’in<br />
hikâyesini anlatıyordu. İnsan zulmünün karşısında<br />
doğanın masum çaresizliğine isyan<br />
ettiren, dağ gorillerinin devasa cüsselerinden<br />
beklenmeyen yumuşak bakışlarına<br />
hayran olan ve bunu canıyla da ödese kararlı<br />
bir insanın neler yapabileceğini gösteren<br />
bir filmdi. Senaryo, mutluluk ve nefret sahneleri<br />
arasında giderken, bazen heyecan ve<br />
mutluluktan, bazen dehşet ve üzüntüden<br />
bayağı bir gözyaşı döktüm.”<br />
AFRİKA’YA İLK SAFARİLER<br />
Adana’da geçen ilköğretim hayatının ardından<br />
lisans eğitimi için Ankara’ya, yüksek<br />
Safari Ekibi<br />
Kasım 2016<br />
lisans için ise İngiltere’ye giden Yaşar, daha<br />
sonra İstanbul’a gelerek iş dünyasına dalar.<br />
İşten eve döner dönmez seyrettiği kanallar<br />
ise Animal Planet, National Geographic gibi<br />
belgesel kanallarıdır. Gözüne ziyafet, aklına<br />
eziyet şeyler izlerken aklında hep ‘Afrika’da<br />
olmalı, çitaları, aslanları, zürafaları, gergedanları<br />
nesli tükenmeden yerinde görmeliyim.<br />
Neden sadece seyrediyorum? Neden<br />
televizyondaki suretle yetiniyorum, oralara<br />
neden gitmiyorum?’ soruları dolaşıyordur.<br />
Nihayet 1999 yılında hayallerinin yolculuğuna<br />
çıkar.<br />
“İlk Afrika macerama, 1999’da efsane doğal<br />
park Serengeti ve Kilimanjaro Dağı’nın<br />
Meltem Yaşar, Karo kabilesinden makyajını<br />
yapan gençle...<br />
bulunduğu Tanzanya’da atıldım. Ülkemdeki<br />
kamp tecrübem üçü beşi geçmezken, üç<br />
haftalık kamp safarisine gittim. Bu safariden<br />
beş yıl sonra sonsuz düzlüklerinin<br />
güzelliğine doyamadığım Afrika’nın nehirlerini,<br />
göllerini, yağmur ormanlarını ve<br />
daha da önemlisi sisteki gorillerini, şempanzelerini<br />
görmek için internete girip<br />
‘dağ gorilleri’ yazdığımda karşıma çıkan ilk<br />
ülke Uganda oldu.”<br />
Bir ay süren araştırmalar ve yazışmalar<br />
neticesinde Uganda’ya gelerek yıllardır<br />
en büyük hayali olan gorilleri görür. Üstelik<br />
goriller fazlaca uzun bir yürüyüşe çıktığı<br />
için onları takip ederken yasadışı bir<br />
şekilde Uganda’dan Kongo’ya da geçer.<br />
Unutulmaz bir safari tecrübesi yaşayıp,<br />
bu güzel ülkeye, sıcak ve samimi insanlarına<br />
âşık olur. Beraber safari yaptığı<br />
rehber ve orada tanıştığı bir İspanyol’un<br />
ortak safari şirketi kurmayı teklif etmesiyle<br />
hayatı bir daha hiç aynı olmayacak<br />
şekilde değişir.<br />
“9 ay düşündükten sonra tası tarağı toplayıp<br />
elimde sadece iki valizle, 2005 yılında<br />
Uganda’ya gittim. Ne kadar şanslıyım ki<br />
hiç kimse karşıma geçip de ‘sen delirdin<br />
mi? Güzel işini, düzenini elinin tersiyle itip<br />
nereye gidiyorsun?’ demedi. Hayallerimle<br />
dalga geçmeye ya kimse cesaret edemedi<br />
ya da muhtemelen ‘gitsin de aklı başına<br />
gelsin. Hevesi geçsin, geri gelir zaten’ diye<br />
düşündüler.”<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
91
SÖYLEŞİ<br />
GÜLERYÜZLÜ İNSANLAR ÜLKESİ<br />
UGANDA<br />
Uganda deyince ilk aklımıza gaddarlığıyla<br />
ünlü diktatör İdi Amin’in gelmesi bu güzel<br />
ülke ve halkı için çok üzücü. Halbuki <strong>12</strong> yıl<br />
bu ülkede yaşayan Meltem Yaşar’a göre ise<br />
Uganda bambaşka bir dünya…<br />
Uganda’da herkes<br />
güler. Sevinçten güler,<br />
hüzünden güler ama<br />
hep güler!<br />
“Uganda’nın muhteşem ve yemyeşil bir doğası<br />
var. Yalnızca goril, fil, aslan yok; daha<br />
önce hiç görmediğiniz bitkiler, ağaçlar,<br />
hayvanlarla dolu her taraf. Örneğin bizdeki<br />
kediler ve köpekler gibi sokaklarda<br />
dolaşan insan boyunda garip bir kuş var,<br />
adı Marabu leyleği. Tropik kuşakta, ekvatorun<br />
üzerinde olduğu için tüm yıl sıcaklık<br />
da, gece gündüz uzunluğu da aynı. Kış yok,<br />
yaz yok, hep bahar. Muz; püresi, kızartması,<br />
birası ile binbir şekilde karşınıza çıkan<br />
önemli bir meyve. Ayrıca garip şekil ve tatta<br />
bir sürü meyve ve sebze var. Her birinin<br />
yeniş şekli farklı. Zamanla nasıl yenildiğini<br />
öğreniyorsunuz. Sağlık konusu en önemlisi,<br />
bilmediğim bir sürü hastalık vardı. Doğru<br />
düzgün kanalizasyon altyapısı olmadığı<br />
için özellikle suya bağlı hastalıklar çok fazla.<br />
Sıtma önemli bir sorun.<br />
“MUZUNGULARIN (BEYAZ ADAM/KADIN)<br />
SAATİ, AFRİKALILARIN VAKTİ VAR”<br />
Ugandalılar sadece bugünü yaşarlar, yarına<br />
ne olacağı belli olmaz diye. Daha önce hiç<br />
bir yerde görmediğim kadar nazik ve güler<br />
yüzlüler, çok yardımseverler ama çok yavaş<br />
oldukları için zamanında yapamazlar söz<br />
verdikleri yardımı. Zaten Uganda’da hayat<br />
çok yavaş… Alışmam çok zaman aldı, ilk 8<br />
ay İstanbul’da olduğu gibi yine geceli gündüzlü<br />
çalıştım. Sonra baktım ki herkesin<br />
günü 24 saat ama benim zamanım kalmıyor,<br />
bu işte bir yanlışlık var. İş için görüşmem<br />
gereken bir Ugandalı, bir gün kolumdaki<br />
afili saate bakıp ‘saatin çok güzelmiş ama<br />
Muzunguların saati, Afrikalıların vakti var’<br />
dedi. Bunu duyunca Avrupa düzenimi Afrika’ya<br />
taşıyacaksam ne diye geldim ben buralara<br />
dedim kendi kendime…”<br />
AFRİKA’DAN FOTOĞRAFLAR<br />
Sayfalarımızda yer verdiğimiz birbirinden<br />
güzel fotoğraflar çekip, ödüller kazanan<br />
Meltem Yaşar’ın fotoğraf merakı, 1995 yılında<br />
başlamış. Uzak Doğu gezisi sırasında<br />
Hong Kong’tan satın aldığı ilk fotoğraf makinası<br />
ile o tatilde çektiği bir fotoğrafla ödül<br />
bile kazanmış. İş hayatının yoğunluğu nedeniyle<br />
10 küsur yıl rafa kalkan hobisi, Afrika’ya<br />
yerleşince tekrar kapısını çalmış. Zaten Afrika’ya<br />
gidilir de fotoğraf çekilmez mi?<br />
92 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
SÖYLEŞİ<br />
“Afrika’ya sokağa inmeden; insanı, müziği ve yemeğiyle<br />
deneyimlemeden gelip gidenler, Afrika’ya gittim demesin!”<br />
İkinci hayalim, Olimpos’un dağlarında bir ev<br />
yaptırmaktı. Binbir emekle bizzat kendimde<br />
çalışarak evimi bitirdim. Burada çok sakin<br />
bir hayatım var. Ben tekrar İstanbul’da<br />
ya da herhangi bir şehirde yaşamaya uygun<br />
değilim. Sokaklarda dolaştığımda gördüğüm<br />
şeyler hoşuma gitmiyor: Kutuplaşma,<br />
huzursuzluk, devamlı bana bir ‘mal’ satmaya<br />
yönelik kampanyalar, sokaklarda koşuşturan<br />
insanlar, betona mahkûm edilmiş<br />
hayvanlar, çok az yeşil alan, bir sıkışmışlık<br />
hissi ve şehrin bana bütün bunlara sinirli<br />
gibi gelen homurtusu, gürültüsü.”<br />
“Baktım tüm manzaralar ve hayvanların fotoğrafı<br />
çekilmiş. Aslında Afrika’nın en büyük<br />
bilinmeyeni insanları... Medya, Afrika’yı felaket<br />
haberleri, açlık, kıtlık, iç savaş, soykırım<br />
ile tanıtıyor. Ben bu nazik ve misafirperver<br />
insanların felaket haberlerine konu olan<br />
hallerini değil, gündelik hayattaki güçlü, dirayetli<br />
ve neşeli yüzünü göstermeye karar verdim.<br />
Siz onlara bir adım attığınızda iletişime<br />
geçmesi çok kolay yerel halkla. Çocukların<br />
fotoğraflarda çoğunlukla yer almasını sebebi<br />
ise bir yere gittiğimde çocukların hemen<br />
yerel dilde beyaz adam/kadın demek olan<br />
‘Muzungu’ diye bağırarak etrafımı sarmaları,<br />
beni uzun uzun seyretmeleri. Saçıma dokunmak<br />
ve fotoğraf çektirmek için yarışa girmeleri.<br />
Bir de Uganda’da yaş ortalaması 15 yıl!<br />
Yani nereye kafanızı çevirseniz çocuk dolu...<br />
O yüzden fotoğraflarım gezdiğim ülkelerin<br />
demografik yansıması aslında.<br />
Yıllarca fotoğraf çekip, bir fotoğraf ve insan<br />
hikâyeleri kitabı yapmak istedim. Ama fotoğraflarımı<br />
kimseyle paylaşmadım. Hatta<br />
yakın arkadaşlarım bile bunu bilmedi. Pişmeyi,<br />
hazır olmayı bekliyordum. Bir arkadaşım<br />
açtığı galerideki fotoğraf yarışmasına katılmam<br />
için çok ısrar etti. 3 fotoğraflık bir portföy<br />
ile katılmam gereken yarışmaya tek ve en<br />
sevdiğim fotoğraf ile katıldım. Birinci oldum.<br />
Ondan sonra fotoğraf sergilerim başladı.”<br />
PİGMELERLE DANS<br />
Meltem Yaşar, Uganda’ya ilk gittiği yıl tur<br />
rehberinin önerisi ile Pigme köyünü ziyaret<br />
eder. Üç saatlik yorucu bir yolculuktan<br />
sonra vardığında köy ahalisi etrafını sarıp,<br />
kendisinin gorilleri izlediği gibi, onu izlemeye<br />
başlarlar.<br />
“Önce korktum çünkü garip bakıyorlardı.<br />
Baktılar, baktılar… Sonra bir gürültü, şarkı,<br />
dans başladı. Eğlendiklerini görünce kucağıma<br />
aldığım bir bebekle ben de onlara<br />
eşlik ettim. O sırada çekilen fotoğrafı çok<br />
beğenip kocaman bastırıp evimin duvarına<br />
asmıştım. Açacağım bloga isim düşünürken<br />
gözüm fotoğrafa takıldı ve ‘Pigmelerle<br />
Dans’ ismi böyle ortaya çıktı.<br />
Türkiye’ye iki hayalimi gerçekleştirmek<br />
için döndüm. Yaşadığım onca yılda o kadar<br />
çok şey geldi ki başıma, bunları bir kitapta<br />
toplamak istedim. Yıllardır biriktirdiğim<br />
notlarım, blogum ve hafızam sayesinde 3<br />
ayda yazdığım kitabım, sosyal medyada<br />
yıllardır tanındığım isimle Mona Kitap’tan<br />
çıktı. Kitap çıktığından beri gün geçmiyor<br />
ki beni gözyaşına boğacak derecede güzel<br />
bir mesaj, telefon gelmesin… Öyle güzel<br />
mesajlar geliyor ki ben mi yazarım, o birbirinden<br />
içli ve güzel mesajı yazanlar mı<br />
bilemiyorum!<br />
SAFARİLER TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR<br />
Meltem Yaşar’ın günleri, Facebook ve Instagram’daki<br />
takipçileri ile yazışarak, yeni<br />
çıkan kitabı ile ilgili röportajlar ve yeni safari<br />
planları yaparak geçiyor.<br />
“Uganda’da yaşadım ama Kongo, Ruanda,<br />
Tanzanya, Mali, Botswana, Kenya, Namibya,<br />
Zambiya ve Etiyopya’ya gittim. Ağırlıklı<br />
olarak buraya safari düzenlemekle birlikte<br />
Kenya, Tanzanya ve Etiyopya’ya da safari<br />
yapıyorum. Ama Uganda’da her şey var.<br />
Yağmur ormanları, savanlar, büyük kediler,<br />
goriller, şempanzeler, filler, göller, nehirler…<br />
Uganda, hem tüm bunların hepsinin<br />
bir arada bulunduğu bir ülke, hem de insanları<br />
çok saf, çok sıcak. Bir safari 5 gün<br />
de olabilir, 15 gün de. Safari pahalı bir deneyim,<br />
sabit masrafları yüksek. O yüzden<br />
bir araçta ne kadar fazla kişi olursa fiyat o<br />
kadar düşüyor. Ama ben genelde sıkışmayalım<br />
diye bir araca en fazla 4 kişi alıyorum.<br />
Safariye çıkarken dikkat edilmesi gereken<br />
en önemli konu, sarıhumma aşısı olmak ve<br />
sıtma koruma tabletleri almak. Bunları, Karaköy’deki<br />
İstanbul Seyahat Sağlığı Merkezi’nden<br />
kolayca temin etmek mümkün...<br />
En büyük mutluluğum, Afrika’daki vatanım,<br />
evim Uganda’ya yaptığım safariler neticesinde<br />
artık Uganda’ya âşık bir sürü insan olması.<br />
Tabii fazla âşık olup benim gibi oraya<br />
yerleşiverme riski de var…”<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
93
ÇAĞLA DİYOR Kİ<br />
Eğlence ve Turizm’de<br />
2018 KIŞ SEZONU<br />
Kitzbuhel- Avusturya<br />
ÇAĞLA GÜRSOY<br />
Hareketi bol, eğlencesi bol, magazini bol, tatili bol bir<br />
yaz sezonunu geride bıraktık. Sonbahar ise yazın etkisinden<br />
çıkamayanlara yönelik bol etkinlikli ve sanat<br />
dolu geçiyor. Dünyanın önemli şehirlerindeki moda<br />
haftalarının biri de İstanbul’da gerçekleşti. Mercedes<br />
Benz İstanbul Moda haftasının BiP uygulaması Tarzım<br />
Cepte Kanalı ve Alem Dergisi işbirliğiyle yönettiği<br />
medya ayağının resmi sunuculuğunu üstlenmiştim.<br />
Geçen sezon Beyoğlu Grand Pera’da yapılan etkinlik<br />
beklenen ilgiyi göremeyince, bu sene Zorlu Performans<br />
Sanatları’na geri taşındı ve eski şaaşa ve görkemine<br />
kavuştu. Biz de alnımızın akıyla İstanbul Moda<br />
Haftası’ndan çıktık. Bir başka sonbahar etkinliği ise<br />
Türk ve yabancı sanatçıların tasarımlarının sanatseverlerle<br />
buluştuğu Comtemporary İstanbul’du. Sanatla<br />
ilgili olmayanlarımıza bile bu etkinlik sanatı sevdirecek<br />
şekilde renkli ve hareketli organize edilmişti.<br />
Gelelim şimdi 2018 Kış Sezonu’nda eğlence severleri<br />
ne gibi yenilikler bekliyor onu konuşmaya. Geçtiğimiz<br />
kış yeni yıla girdiğimiz gece Kuruçeşme’nin,<br />
hatta İstanbul’un en popüler gece kulüplerinden<br />
biri olan Reina’da yaşanan terör saldırısı, eğlence<br />
sektörüne ciddi bir gölge düşürdü. Gezenin evden<br />
çıkası gelmedi, mekân sahipleri de coşkulu organizasyonlardan<br />
uzak durdu. 2017 yazı ise tüm bu<br />
yaşanan acılara, teröre inat her zamankinden daha<br />
keyifli geçti. Bu kış da yine eğlencenin hâkim olduğu<br />
bir sezona hazırlanılıyor.<br />
JÜPİTER GRUP’TAN ATAK ÜSTÜNE ATAK<br />
İstanbul’da Nişantaşı Le Grey, Del Mare, Hazine Cihangir<br />
gibi mekânların yaratıcısı olan grup; mekânlarına<br />
yenilerini ekliyor ve İstanbul gece hayatına<br />
yeni bir soluk getiriyor.<br />
People: Beyoğlu Intercontinental Otel’in içerisindeki<br />
eski Flamingo, People olarak değişik bir konseptle<br />
geri döndü. Haftanın 7 gecesi canlı müzik eşliğinde<br />
yemek yemek isterseniz burası tam aradığınız<br />
mekân olabilir. 22:30’da başlayan sahnede Nükhet<br />
Duru, Cenk Eren, Barbaros gibi isimler yer alıyor. Eski<br />
gazino kültürünün daha yeni nesil hali diyebilirim.<br />
Carbon: Emirgan Pizza’nın içinde yer alan ufak, karanlık,<br />
minicik odada kurulan canlı müzik mekânı<br />
‘Gizli Kalsın’, son dönemde gece hayatının en vazgeçilmez<br />
durağı olmuştu ve yine aynı çizgide Nişantaşı<br />
Topağacı’nda ‘Carbon’ açıldı. Topağacı’ndaki Le Grey<br />
Restoran’ın içinden gizli bir bölümle alt kata iniyorsunuz<br />
ve yine samimi bir ortamda canlı müziğin keyfini<br />
çıkarıyorsunuz. Buranın yıldız ismi de Zeynep Bastık.<br />
Bi Alt Kat: Yazın Bodrum’da ilk şubesinin açıldığı<br />
Bi Alt Kat, özellikle işletme ekibine yeni dâhil olan<br />
Mehmet Davran’ın enerjisiyle sabahın ilk ışıklarına<br />
kadar eğlence severlere ev sahipliği yaptı. Arabesk,<br />
alaturka, nam-ı diğer damar müziğin hâkim olduğu<br />
bu after mekânı, 2. şubesiyle İstanbul’a geldi ve Cihangir’e<br />
yerleşti.<br />
Bi Alt Kat<br />
94 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
ÇAĞLA DİYOR Kİ<br />
Jungle 8<br />
Val D’Isere-Fransa<br />
ORMANDA ÇILGIN EĞLENCE ‘JUNGLE 8’<br />
Şehir merkezindeki belli başlı otellerden<br />
eski Edition Otel içerisindeki Billionaire<br />
Gece Kulübü, otelin Hyatt Centric olmasıyla<br />
el değiştirip, Londra’nın popüler gece<br />
kulüplerinden ‘Project London’ın İstanbul<br />
şubesi haline gelmişti. Beklenen başarıya<br />
pek ulaşamadı, zaten Londra’daki Project<br />
London da kapanınca İstanbul’daki mekân<br />
boş kalmıştı. Eğlence severler heyecanla<br />
yeni mekânı beklerken büyük bir sürprizle<br />
‘Jungle 8’ açıldı. İşletme başında Sarp Yaman<br />
ve başarılı ekibi var. Mekânın dekorasyonu<br />
ve atmosferi büyüleyici... Adeta<br />
şehirden çıkıp bir ormana giriyorsunuz ve<br />
bu ormanda sınırsız eğlence sunuluyor.<br />
Başarılı DJ’ler haftanın 3-4 günü kabinde.<br />
Mekânın yıldız DJ’i ise yaz sezonunun en<br />
popüleri Abdullah İnal.<br />
ORTAKÖY’ÜN YENİ BEBEĞİ ‘RUBY’<br />
Sahil şeridine bu yaz itibariyle yeni bir<br />
kan geldi. Reina’nın kapanmasıyla duayen<br />
işletmeci Ali Ünal’ın yeni projesi merakla<br />
bekleniyordu ki ters köşe bir sürprizle<br />
karşımıza çıktı. Benim Ortaköy’deki favori<br />
mekânlarımdan Anjelique kapanmıştı<br />
ve mekânın sevenleri bir hayli üzülmüştü.<br />
Şimdi ise Ali Ünal’ın işletmesinde ‘Ruby’<br />
olarak geri döndü. Dünya mutfağı menüsü<br />
ile yemekleri de eğlencesi kadar iddialı.<br />
Dekorasyonda büyük değişiklikler yok.<br />
Boğaz manzarasının ihtişamında modern-sade<br />
bir mekân... En keyif aldığım<br />
bölümü ise alt kattaki lounge kısmı. Denize<br />
sıfır alana bar taşınarak daha da keyifli<br />
bir hale getirilmiş. Kış sezonunun en uğrak<br />
mekânlarından biri olacağı şüphesiz...<br />
SOSYETİK KAYAK MERKEZLERİ<br />
İstanbul gece hayatında ufak bir tur attıktan<br />
sonra turizmde neler olacak, Türk<br />
turistler bu kış sezonunda en çok nerelere<br />
rağbet gösterecek bir de bu konuya el atayım<br />
dedim. Avrupa merkezleri, Amerika<br />
falan filan kışın ikinci plana atılır, çünkü<br />
hayat kayak merkezlerine taşınır. Her kış<br />
gazete ve <strong>TOURMAG</strong> yazılarımda kayak<br />
merkezi önerileri veririm. Geçen sene uygun<br />
bütçeli yurtdışı kayak merkezlerini<br />
yazmıştım, şimdi bir de şu jet sosyetenin<br />
vazgeçilmezlerini mercek altına alalım.<br />
Kitzbuhel-Avusturya: Alplerin incisi diye<br />
anılan Kitzbuhel, Avusturya’nın olduğu<br />
gibi sosyetenin de en favori kayak merkezi.<br />
700 yıllık bir geçmişi olan bu kasaba,<br />
90’lı yıllarda kayak merkezi haline getirildi.<br />
Dünyanın en zor kayak pisti olduğu söylenen<br />
‘Streif’ de burada bulunuyor.<br />
Val D’Isere-Fransa: Lyon veya Cenevre<br />
Havaalanı’ndan karayoluyla buraya ulaşmanız<br />
mümkün. Escape Killy olarak adlandırılan<br />
bir dağlar bölgesinin dibinde yer<br />
alıyor. Burayı çekici kılan şelale ve yüksek<br />
dağ otellerinin iç içe bulunduğu kozmopolit<br />
yapısı. Onlarca kafe, restoran, kulüp,<br />
mağaza bulunuyor ve hareketli bir yaşam<br />
sunuyor. Kaymayı sevenler için dünya<br />
şampiyonlarının ayak izlerini takip edebildiğiniz<br />
bir pist var ve en keyifli pistlerden<br />
biri. Profesyoneller için birçok ‘off-pist’<br />
alternatifi bulunuyor. İlla adrenalin istiyorum<br />
diyorsanız, kalabalıktan sıyrılıp buralarda<br />
kendi pistinizi yaratabilirsiniz. Kaymayanlar<br />
için ise birbirinden lüks spalar,<br />
husky köpeklerin çektiği kızaklarla dağ<br />
gezintisi ve buz pateni seçenekleri var.<br />
Aspen-Kolorado: Listemin en uzağı ama<br />
en lüksü. Ünlü Hollywood yıldızlarıyla kayak<br />
yapayım diyorsanız doğru Aspen’e!<br />
Dünyanın en zenginlerinin rağbet ettiği bu<br />
kayak merkezinde özel uçakların inmesi<br />
için bir pist bile var. Tabi burada her şey<br />
çok maliyetli ve pahalı. Lüks kayak merkezi<br />
dışında Castle Creek Vadisi’ni muhakkak<br />
görmelisiniz. Bir de alışveriş yapayım<br />
derseniz, dünyaca ünlü markaların bir arada<br />
olduğu tek kayak merkezi diyebilirim.<br />
St. Anton-Avusturya: Kayak merkezinde<br />
eğlence arıyorsanız, burası tam bir eğlence<br />
cumhuriyeti. Kayak sonrası partiler tüm kayak<br />
merkezlerinde meşhurdur ama burada<br />
eğlence kayaktan daha önce geliyor. Bizim<br />
için St. Anton kış turizminin Bodrum’u,<br />
Çeşme’si adeta. Gece kulüpleri gündüz bile<br />
açık. 38 tane pist bulunuyor, kar kalınlığına<br />
göre genelde 20 tanesi falan kayma olanağı<br />
veriyor. Aman zirvedeki eğlenceye dalıp,<br />
dağdan inerken sakatlanmayın.<br />
Ruby<br />
Aspen-Kolorado<br />
St. Anton-Avusturya<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
95
AJANDA<br />
Yeni sezona<br />
yeni konserler<br />
ÖZGE Ç. DENİZCİ<br />
Sonbaharın gelişiyle beraber bütün mekânlar sezon boyunca yapacakları<br />
konserleri belirledi. Soğuk kış aylarında içinizi ısıtacak konserleri ajandamızda<br />
bulabilirsiniz. İşte Ekim ayından Şubat ayına kadar gerçekleşecek konserlerden<br />
sizin için seçtiklerimiz.<br />
Ekim<br />
DREAM THEATER,<br />
VOLKSWAGEN ARENA’DA<br />
Progresif Rock'ın efsanevi topluluğu Dream<br />
Theater, kariyerinin en önemli albümü<br />
'Images & Words'un 25. yıldönümünde bir<br />
kez daha çok özel bir konserle İstanbul’a<br />
geliyor. Amerikalı rock grubunun unutulmaz<br />
müzik ziyafeti, 10 Ekim akşamı Volkswagen<br />
Arena’da olacak. Dream Theather,<br />
'Images & Words' albümlerinden şarkıların<br />
yanı sıra kariyerlerinin en önemli ve sevilen<br />
şarkılarıyla da dinleyicilerine müzik ziyafeti<br />
çekecek. Grubun Volkwagen Arena'da gerçekleştireceği<br />
konser repertuarında aynı<br />
zamanda 23 dakikalık efsanevi epikleri 'A<br />
Change of Seasons' da bulunuyor.<br />
FARKLI SESLERI DINLEMEK IÇIN İKSV SALON'A<br />
Ekim ayında farklı sesleri sahnesinde konuk edecek olan Salon İKSV, 2 Ekim'de Fransız prodüktör<br />
Gautier Serre’in müzikal ve mental sınırları aşan projesi 'Igorrr' ile metal ve türevlerine<br />
tutkuyla bağlı olanları aynı çatı altında toplayacak. Özlenen caz standartlarına ve hit caz<br />
şarkılarına yeni yorum kazandıran Anthony Strong ve dörtlüsü 3 Ekim’de; Sufi ve Şaman geleneğinden<br />
Afro-trans’a, İrlanda ve Doğu Avrupa halk müziklerinden Philip Glass’a uzanan eklektik<br />
tarzıyla Mammal Hands 4 Ekim’de; Sufi-ruhani müzik geleneğinden Qawwal’i günümüze<br />
taşıyan besteci-ozan Shye Ben Tzur’un Hintli ekip The Rajasthan Express ile projesi 'Junun' ise<br />
5 Ekim’de Salon İKSV'de olacak. Junun’un ardından 6 Ekim’de Salon’un konuğu, atmosferik tech-house’dan<br />
downtempo’ya uzanan parçalarıyla Nathan Fake. Yerli müzik sahnesinin övünç<br />
kaynağı, darkwave, synthpop grubu Jakuzi ise 8 Ekim’de hayranlarıyla Salon’da buluşacak.<br />
Ekim ayındaki diğer konuklarıysa sırasıyla, 11 Ekim’de yerli sahnenin en sevilen alternatif<br />
rock gruplarından Direc-t, 13 Ekim’de elektronik müzik bestecisi ve prodüktör Başak Günak’ın<br />
projesi 'Ah! Kosmos',<br />
14 Ekim’de “Tropical<br />
garage” grubu Papooz,<br />
18 Ekim’de elektronik ve<br />
slowcore besteleriyle Nejat<br />
Dimili, İngiliz minimalizmi<br />
kokan, güçlü bir performansla<br />
Douglas Dare,<br />
21 Ekim’de Ankara’nın rap<br />
dünyasına en büyük hediyesi<br />
Ezhel, 25 Ekim’de<br />
80’ler synth’lerinin marka<br />
isimlerinden Com Truise<br />
ve 28 Ekim’de yeni albümü<br />
Compassion’ın Avrupa turnesi<br />
kapsamında Salon’u<br />
ziyaret edecek.<br />
96 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
AJANDA<br />
BAS DEHASI MARCUS MILLER<br />
YENIDEN<br />
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından<br />
Garanti Bankası sponsorluğunda<br />
gerçekleştirilen ve çeyrek asrı geride bırakmaya<br />
hazırlanan İstanbul Caz Festivali,<br />
25. yılına yaklaşırken festivalde unutulmaz<br />
konserlere imza atan isimlerden birini hayranlarıyla<br />
buluşturacak. Daha önce festivalde<br />
coşkulu konserler veren ve ülkemizde<br />
büyük bir hayran kitlesi bulunan Grammy<br />
ödüllü efsanevi müzisyen Marcus Miller, 21<br />
Ekim Cumartesi akşamı Zorlu PSM Ana Tiyatro’da<br />
müzikseverlerle buluşacak.<br />
KÜÇÜKÇIFTLIK PARK’TA<br />
IGGY AZALEA RÜZGÂRI<br />
Gençlerin sevgilisi dünyaca ünlü yıldız Iggy<br />
Azalea, ilk kez İstanbul'a geliyor. Müzisyen,<br />
21 Ekim Cumartesi günü KüçükÇiftlik<br />
Park’ta unutulmaz bir performansa imza<br />
atacak. 'Fancy' ve Ariana Grande ile düeti<br />
'Problem' single'larını ard arda 'Billboard<br />
Hot 100' listesine sokarak The Beatles’ın<br />
rekorunu egale eden Iggy Azalea, ilk kez KüçükÇiftlik<br />
Park’ta sevenleri ile buluşacak.<br />
Hiphop dünyasının değişik ses, hayat ve<br />
renklere çok açık olduğu bu dönemde, Dr.<br />
Dre’den Snoop Dogg’a tüm otoritelerden<br />
geçer not alarak en ümit veren MC’lerden<br />
biri statüsüne yükselen Iggy Azalea, XXL'in<br />
Freshman listesine giren ilk kadın vokal olmayı<br />
başardı.<br />
EDIRNE'DE MÜZIK<br />
FESTIVALI VAR<br />
Edirne'nin ilk müzik festivali Edirne Müzik<br />
Festivali, 7-8 Ekim tarihlerinde Buzhane<br />
Davet Bahçesi’nde müzikseverlerle buluşacak.<br />
Festivalde Hayko Cepkin, Haluk<br />
Levent, Manga, Moğollar, Yeni Türkü, Cem<br />
Adrian, Jehan Barbur, Kalben, Manuş Baba<br />
ve Keti misafirlere müzik ziyafeti sunacak.<br />
NIGHT FLIGHT DEVAM EDIYOR<br />
"Turkcell Platinum Istanbul Night Flight”<br />
konserler serisi, Events Across Turkey organizasyonuyla<br />
İstanbul dinleyicisini dünya<br />
starlarıyla buluşturmaya devam ediyor. 14<br />
Ekim’de ilk kez Aya İrini’de dinleyicisiyle<br />
buluşacak dünyaca ünlü şef Jürgen Bruns<br />
yönetiminde Berlin Senfoni Oda Orkestrası'nı<br />
dinlemek mümkün. 28 Ekim’de tümü<br />
kadınlardan oluşan dünyaca ünlü Quartet<br />
Salut, Salon İstanbul’da ilk kez dinleyicisi<br />
ile bir araya gelecek. Serinin son konseri<br />
ise 29 Ekim’de Orhan Şallıel yönetimindeki<br />
Senfoni Orkestrası’nın eşliğinde ilk kez prömiyeri<br />
yapılacak 'Epic Symphony' ve Athena<br />
konserleri ve hemen ardından dünyada<br />
kemançanın varisi olarak bilinen Imamyar<br />
Hasanov’un solistliğinde gece için özel olarak<br />
yazdığı 'Kemança Uvertürü'nü dinlemek<br />
mümkün. Ayrıca 'Ağır Roman' filminin orijinal<br />
müziklerinin sesi Yusuf Taşkın’ın performansı,<br />
uluslararası mapping sanatçılarının<br />
sergileyeceği görsel şov ile renklenecek.<br />
YEPYENI BIR MEKÂN: A CORNER IN<br />
THE WORLD X BOMONTIADA ALT<br />
İlk yılında Türkiye ve dünyadan sanatçıların<br />
katıldığı sergileriyle tanınan Bomontiada<br />
Alt, değişen yüzüyle genç yaratıcıların<br />
buluşabilecekleri, deneyimlerini paylaşabilecekleri<br />
ve diyalog geliştirebilecekleri<br />
bir platforma dönüşüyor. Bomontiada Alt,<br />
yeni dönemde A Corner in the World’un yön<br />
verdiği programıyla performans sanatları<br />
ve görsel sanatlar, ses ve malzemelere<br />
başvuran pratikler arasında köprüler kuran<br />
yenilikçi işlere alan açacak. Bomontiada<br />
Alt Music Sessions aylık programları, farklı<br />
sanatçılar ya da müzik kurumları ile işbirliği<br />
halinde geliştirilecek. Ekim ayında Şevket<br />
Akıncı ile işbirliği içinde yaratılan program,<br />
Kasım ayında Bir Baba Indie ile beraber<br />
planlanacak. Ekim ayı içinde izlenebilecek<br />
konserlerden bazıları ise şöyle: 3 Ekim Multiphonics<br />
/ Alper Maral (açıklamalı konser),<br />
10 Ekim Tamer Temel Trio, 17 Ekim Başak Yavuz<br />
ve Şevket Akıncı şarkıları ve Mutumut,<br />
24 Ekim Sumru Ağıryürüyen (ses, mandolin,<br />
klavye) ve Orçun Baştürk’ten (panduri, davul,<br />
ses, shruti box, klavye) oluşan SO Duo.<br />
BU FESTIVAL "-21"<br />
Yılın en genç festivali, “Genç Bi Şenlik’17”, 21<br />
Ekim Cumartesi günü Life Park' ta gerçekleşiyor.<br />
21 yaş üstünün katılmadığı etkinliklere<br />
öncü olan şenlik, bu sene de büyük<br />
sahne gösterilerinin ve müzik gruplarının<br />
yanı sıra; sosyal sorumluluk, teknoloji, kültür,<br />
sanat ve spor etkinliklerine ev sahipliği<br />
yapacak. İstanbul’un en köklü liselerini bir<br />
araya getiren ve bu yıl üçüncüsü gerçekleşecek<br />
şenlikte Gripin, Can Bonomo, Kalben,<br />
Pera, Sattas, Ezhel ve Edis sahne alacak.<br />
Modüler Sanat Organizasyon ve Koşan<br />
Adam işbirliği ile düzenlenen ve öğrenci<br />
komitesinin<br />
aktif rol aldığı<br />
'Genç Bi<br />
Şenlik ‘17',<br />
İstanbul’da<br />
düzenlenen<br />
en büyük<br />
ve en popüler<br />
gençlik<br />
şenliği olma<br />
özelliğini taşıyor.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
97
AJANDA<br />
Kasım<br />
SUN RA ARKESTRA KONSERI KAÇMAZ<br />
Deneysel cazın dünü, bugünü ve yarınına damgasını vuran Sun Ra’nın<br />
meşhur orkestrası Sun Ra Arkestra, 5 Kasım’da Garaj’da sahne alıyor.<br />
Sun Ra’nın sadece caz müziğini değil, zaman ve mekânın çok ötesindeki<br />
vizyonuyla farklı müzik türlerini de kapsayan ve geliştiren algısının<br />
kozmik yankıları sonsuzluğa uzanıyor. 50’li yılların ortasında ABD’de<br />
kurduğu The Arkestra’yla Chicago - New York - Philadelphia rotasında<br />
ragtime'dan swing'e, bebop'tan free caz'a, elektronik müzikten doğaçlamaya<br />
müziğin renklerini canlandırmadığı tek bir an bile olmuyor. Şair,<br />
besteci, müzisyen ve filozof kimliklerinin kendisine kattığı birikimi notalarla<br />
buluşturan, Antik Mısır kostümleriyle Uzay Çağı'nın kapılarını cazla<br />
aralayan Sun Ra, yüzün üstünde albümü ve binin üstünde şarkısıyla 20.<br />
yüzyılın en büyük müzikal miraslarından birine hayat veriyor. Sun Ra ile<br />
deneyim yaşamak için 5 Kasım akşamı Garaj'da olmanız yeterli.<br />
DAVID HELFGOTT<br />
RACHMANINOV IÇIN<br />
GELIYOR!<br />
Dünyaca ünlü piyanist 15 Kasım’da İstanbul<br />
Zorlu PSM’de, 18 Kasım’da ise<br />
Ankara Congresium’da hayranlarıyla<br />
buluşacak. Dünyanın en önemli piyanistlerinden<br />
biri olarak kabul edilen<br />
ve hayatı Oscar ödüllü 'Shine' filmiyle beyazperdeye aktarılan<br />
David Helfgott, <strong>12</strong> yıl tedavi görmesine sebep olan Rachmaninov’un<br />
'3. Piyano Konçertosu’nu çalmak üzere, PIU Entertainment<br />
organizasyonu ile İstanbul ve Ankara’ya geliyor.<br />
JULIE BYRNE İKSV<br />
SALON'DA<br />
16 Kasım akşamı İKSV Salon'da<br />
Julie Byrne rüzgârı esecek. Gitarist<br />
babasının etkisiyle ruhuna<br />
akustik gitar tınıları işleyerek<br />
büyüyen müzisyen; 17 yaşına<br />
geldiğinde babası rahatsızlığı<br />
yüzünden artık çalamayacak olduğunda,<br />
babasının gitarıyla<br />
çalmayı öğrendi. Bugüne kadar iki uzunçalar yayımladı. İkinci<br />
albüm ‘Not Even Happiness’, Pitchfork’tan 'En İyi Yeni Müzik'<br />
tescilini kaptı; beş yıldız almadığı platform bırakmadı. 'Follow<br />
My Voice' başlıklı şarkısında da dediği gibi New York onun için<br />
cehennemden farksız ama New York’u gitarı, şairane sözleri ve<br />
şehrin yeşil doğasıyla herkes için yaşanabilir kılıyor.<br />
Aralık<br />
CARLA BRUNI ILK DEFA<br />
İSTANBUL’DA!<br />
Gelmiş geçmiş en güzel First Lady’lerden<br />
biri olan Carla Bruni, yeni çıkartacağı ‘French<br />
Touch’ albümünün tanıtım turnesi kapsamında<br />
Piu Entertainment organizasyonu<br />
ile 13 Aralık’ta Zorlu PSM’ye geliyor. Bruni,<br />
90'larda yayınlanıp klasik hale gelen parçaları<br />
zarifçe yorumluyor ve ortaya çıkan<br />
tam anlamıyla bir "Fransız dokunuşu" oluyor.<br />
Çocukluğunda keman, gitar ve piyano<br />
dersleri alan zarif sanatçı Carla Bruni'nin 4<br />
albümü, dünya genelinde 3 milyondan fazla<br />
satış rakamına ulaşmıştı.<br />
JESSY LANZA<br />
SEVENLERİYLE BULUŞUYOR<br />
R&B vokaller ve synth pop’un birbirleri için<br />
yaratıldığını düşündüren, modern klasik kıvamında<br />
iki albüme hayat veren Kanadalı<br />
prodüktör, şarkı yazarı ve şarkıcı Jessy Lanza,<br />
ilk kez Türkiye'deki sevenleriyle buluşuyor.<br />
1 Aralık akşamı Garaj’da gerçekleşecek<br />
konser, Aralık ayında kaçırılmaması gereken<br />
konserler listesinin başını çekiyor. Müzisyenin<br />
2013 yılında yayınladığı ilk albümü<br />
'Pull My Hair Back'; bünyesinde barındırdığı<br />
'Kathy Lee', 'Fuck Diamond' ve 'Pull My Hair<br />
Back' gibi şarkıları ile müzik dünyasının son<br />
yıllarda tanıklık ettiği en iyi çıkış albümlerinden<br />
biri olmuştu. Bu başarının devamı,<br />
3 yıl aradan sonra 2016’da yayımlanan 'Oh<br />
No’yla geldi.<br />
11. ALBÜMLERIYLE ANATHEMA<br />
ANKARA, İZMIR VE İSTANBUL'DA<br />
Bu yıl yayınladıkları 11. albümleri 'The Optimist'<br />
ile isimlerinin en beklenmedik, karanlık<br />
ve deneysel yönlerini açığa vuran ambient<br />
rock topluluğu Anathema, Avrupa turnesinin<br />
hemen sonrasında, özel bir sevgiyle bağlı<br />
oldukları Türkiye'deki müzikseverleriyle buluşmak<br />
üzere Aralık ayında İstanbul, Ankara<br />
ve İzmir’de sahne alacak. Aşina olduğumuz<br />
samimi ve büyüleyici Anathema performansı,<br />
bu kez klasiklerin yanı sıra yeni parçalarla<br />
da sevenleriyle buluşuyor. Vera Müzik ve<br />
Freebird Agency organizasyonu ile 16 Aralık<br />
Cumartesi günü İzmir Arena’da, 17 Aralık<br />
Pazar günü Volkswagen Arena’da ve 18 Aralık<br />
Pazartesi günü ise Jolly Joker Ankara’da<br />
müzik ziyafeti verecekler.<br />
98 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December
AJANDA<br />
Ocak<br />
FUJIYA & MIYAGI GARAJ’DA<br />
İngiliz elektronik funk dörtlüsü Fujiya & Miyagi, Transparent<br />
Things albümünün 10. yılına özel turnesi kapsamında<br />
5 Ocak 2018’de Garaj’da sahne alacak. Deneysel<br />
elektronik müzik ve krautrock ekseninde bugüne kadar<br />
toplam 6 albüm yayınlayan dörtlü, hayranlık uyandırıcı<br />
canlı performanslarında Can, Aphex Twin, Neu, Kraftwerk,<br />
Stereolab ve The Orb gibi isimlerden aldığı ilhamı da izleyicileriyle<br />
buluşturuyor. Fujiya marka kayıt cihazıyla,<br />
Karate Kid serisindeki ünlü Mr. Miyagi karakterinin birleşiminden<br />
gelen ismiyle Electro Karaoke in the Negative<br />
Style, Transparent Things, Lightbulbs, Ventriloquizzing,<br />
Artificial Sweeteners ve Fujiya & Miyagi gibi birbirinden<br />
başarılı 6 albüme imza atan dörtlünün şarkıları; Breaking<br />
Bad, Misfits, Skins ve How To Get Away With Murder gibi<br />
dizilerde kullanıldı.<br />
"GENÇ FRANZ LISZT"<br />
VITALY PISARENKO<br />
9 Ocak gecesi Sakıp Sabancı<br />
Müzesi, İstanbul Resitalleri kapsamında<br />
'Franz Liszt Uluslararası<br />
Piyano Yarışması' birincilik<br />
ve 'Leeds Uluslararası Piyano<br />
Yarışması' üçüncülük ödüllerinin<br />
sahibi "Genç F. Liszt" olarak gösterilen<br />
dahi piyanist Vitaly Pisarenko'yu<br />
ağırlayacak. New York<br />
Times’ın ‘üstün yetenekli piyanist’<br />
sözüyle övdüğü 1987 Kiev<br />
doğumlu Rus piyanist Vitaly<br />
Pisarenko'nun ismi, 2008'de kazandığı<br />
'Franz Liszt Uluslararası<br />
Piyano Yarışması' zaferi sonrası<br />
25'den fazla ülkeyi kapsayan<br />
dünya çapında resital ve konserleri<br />
ile klasik müziğin en prestijli<br />
salonlarında yer almaya başladı.<br />
WILD BEASTS, SALON İKSV'DE<br />
2002’de Hayden Thorpe ve Ben Little önderliğinde<br />
‘Fauve’ adıyla kuruldu, 2004’te<br />
davulcu Chris Talbot’un katılımıyla Wild<br />
Beasts olarak ortalığı kasıp kavuracak<br />
kariyerlerinin başlangıç düdüğü çalındı.<br />
Enerjik sound’ları ve Thorpe’un teatral<br />
falsetto vokalindeki ışığı Domino Records<br />
gördü, grup 2007’de plak şirketine<br />
dahil oldu, ikinci albümleri ‘Two Dancers’<br />
ile İngilizlerin en prestijli ödülü 'Mercury'<br />
adaylığı aldı. 2016’da yayımladıkları son<br />
albüm ‘Boy King’de dans pistinin vazgeçilmezine<br />
dönüşen yepyeni hit parçalara<br />
yer verdiler. Türkiye’de verdikleri tıklım<br />
tıklım konserlerde izleyicileriyle kurdukları<br />
mütevazı ve samimi iletişimle festivallerin<br />
en aranan isimlerinden oldular.<br />
10 yıllık bir nostalji yaşatacak sımsıcak<br />
bir konser için şimdi ilk defa 11 Ocak'ta<br />
Salon’da olacaklar.<br />
Şubat<br />
BİFO'DAN PENDERECKI<br />
PRÖMIYERI<br />
Gürer Aykal yönetimindeki BİFO’nun<br />
her sezon birbirinden özel yapıtları<br />
repertuarına eklemesine vesile olan<br />
prömiyerler dizisinde bu kez Krzysztof<br />
Penderecki’nin 'Trompet Konçertinosu’nun<br />
ülkemizdeki ilk seslendirilişi<br />
gerçekleştirilecek. 20. yüzyılın ikinci<br />
yarısından itibaren gündem belirleyen<br />
yapıtlarıyla kendi ekolünü yaratan Penderecki’nin<br />
Trompet Konçertinosu’nun<br />
dünya prömiyeri 2015 yılında yapılmıştı.<br />
Bestecilere ve esin kaynaklarına saygı<br />
ile oluşturulmuş bu özel gecenin programı<br />
Alban Berg’in 'Yedi Erken Şarkısı’ ile<br />
başlayacak ve ülkemizin umut vadeden<br />
şan sanatçılarından biri olan Burcu Hancı sahnede olacak. Prömiyerde ise trompetin<br />
dünyaca ünlü yıldızı Gábor Boldoczki’yi izleme fırsatı bulacağız. Çağdaş repertuara<br />
olduğu kadar barok dönem ve klasik döneme olan hâkimiyeti ile de ilgiyle<br />
izlenen Boldoczki, bu konserde herkesin esin kaynağı Mozart’ın Mi Bemol Majör<br />
Konçertosu’nu da seslendirecek. Konser 8 Şubat akşamı, Lütfi Kırdar Anadolu Auditorium'da<br />
gerçekleşecek.<br />
KLASIK GITAR USTASI XUEFEI YANG<br />
İSTANBUL'DA<br />
13 Şubat akşamı Sakıp Sabancı Müzesi, klasik gitarın<br />
dünya çapındaki birkaç isminden biri, 'Klasik Gitarın<br />
Çinli İmparatoriçesi' Xuefei Yang'ı, İstanbul Resitalleri<br />
kapsamında ağırlıyor. Classic FM tarafından<br />
günümüzün en iyi 100 sanatçısı arasında gösterilen<br />
Çin'in uluslararası<br />
ilk kadın gitaristi<br />
ve Royal Academy<br />
of Music<br />
üyesi Yang için<br />
New York Sun,<br />
"Dünyanın en sıradışı<br />
enstrümantalistlerinden<br />
biri" diyor. 2000<br />
yılında Ivor Mairants<br />
Uluslararası<br />
Gitar Yarışması'nı<br />
kazanan Yang,<br />
bugüne kadar İngiltere,<br />
Avrupa ve<br />
Asya'dan Kuzey<br />
Amerika'ya uzanan<br />
50'den fazla<br />
ülkede konser<br />
verdi.<br />
Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />
October / November / December<br />
99
October / November / December