23.10.2017 Views

TOURMAG SAYI 12 DIGITAL

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ekim•Kasım•Aralık 2017 | Yıl: 3 | Sayı: <strong>12</strong> | Fiyat: 10 TL<br />

Konya achieved the FIJET’s<br />

“GOLDEN APPLE AWARD”<br />

Saffet Emre Tonguç<br />

SABAHA KADAR<br />

DANSIN ADRESI<br />

İBİZA<br />

A NEW GRAPE HARVEST<br />

DESTINATION TO<br />

Turkish Tourism<br />

ALAŞEHİR, TÜRKİYE’NİN<br />

BAĞBOZUMU<br />

Avrupa’nın<br />

Oriental Başkenti:<br />

LIZBON<br />

Cennete direkt uçuş:<br />

ZANZİBAR<br />

Bulutların kıyısında<br />

DOĞU KARADENİZ<br />

YAYLALARI<br />

Safari rehberi, fotoğraf<br />

sanatçısı ve yazar<br />

PİGMELERLE DANS<br />

EDEN KADIN<br />

DESTİNASYONU<br />

OLUYOR...


#aceofmice<br />

www.ameistanbul.com<br />

ACE of<br />

M.I.C.E<br />

Uygulamasını<br />

İndirmeyi<br />

Unutmayın!<br />

21 - 23 Şubat 2018<br />

İstanbul Kongre Merkezi - ICC<br />

MICE SEKTÖRÜ<br />

5<br />

BİR ARAYA<br />

GELİYOR!<br />

KONGRE, TOPLANTI ve<br />

ETKİNLİK SEKTÖRÜ FUARI<br />

RAKAMLARLA AME’17<br />

● 15.000+ professional ziyaretçi ● 220 stantlı katılımcı ● 39 ülkeden 746 hosted buyer (satın alıcı)<br />

● 9.791 B2B (yüz yüze) görüşme ● 19 oturum, 35 konuşmacı ● 4.975 m² stant alanı<br />

● 3.410.242,00 değerinde iletişim kampanyası ● 160 sponsor & partner<br />

T:(+90) 216 465 95 56-57 F: (+90) 216 465 95 58 E: info@ameistanbul.com<br />

BU FUAR 5174 <strong>SAYI</strong>LI KANUN GEREĞİNCE TOBB İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR


EDİTÖR<br />

Türkiye’den butik turizm hareketleri<br />

CANAN TOPRAKKAYA<br />

tourmag@tourmag.com.tr<br />

<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi Ailesi<br />

olarak geçirdiğimiz son derece hareketli<br />

bir üç ayın ardından sizlerin<br />

karşısına çok renkli, dünyanın her<br />

noktasından haberlerle geldik. İki<br />

önemli başlık, dergimizin ve üstlendiğimiz<br />

turizm gazeteciliğinin mihenk<br />

taşını oluşturdu. Kapak dosyamıza<br />

Manisa’nın şirin ilçesi Alaşehir<br />

yerleşti. Bir bağbozumunun ardındaki<br />

derin misyonu Alaşehir Belediye<br />

Başkanı Dr. Gökhan Karaçoban’ın<br />

açık yürekli, samimi açıklamalarıyla<br />

sayfalarımıza taşırken, bir Türk insanı<br />

olarak çok gururlandık.<br />

İlçeye tıpkı bir CEO gibi bakabilen<br />

Başkan Karaçoban, “Üzümü yiyen bağını bize sorsun. Alaşehir’de üzüm rekoltesi<br />

350 bin ton civarında. Yaş üzüm ve kuru üzümün yarattığı iş hacmi<br />

ise, yaklaşık 2 milyar doları geçiyor” diyor ama bu şirin ilçede üzümün dışında<br />

kiraz, kestane, zeytin gibi ürünlerin de üretimi yapılıyor. Ayrıca Akdeniz’den<br />

Ege’ye ülkemizin diğer bölgelerindeki çeşitli şehirlerden gelen<br />

ürünler, Türkiye’nin Alaşehir’deki denize bağlantısı olmayan tek gümrüğünde<br />

ihraç edilmek üzere toplanıyor. Bunlarla birlikte Alaşehir’in yarattığı iş<br />

hacmi yaklaşık 2,5 milyar dolara ulaşıyor.<br />

İlçenin meyve ve sebze ihracatındaki stratejik konumuna ilave olarak sıcak<br />

su kaynaklarına sahip Alaşehir’deki Jeotermal Tesisler ise işin bir başka<br />

boyutu. Bu konu biraz tartışmalı... Çünkü üzüm bağlarının bu durumdan<br />

olumsuz etkileneceğini düşünenler azınlıkta değil... Başkan ise konuyla ilgili<br />

iktidarın mevcut enerji politikalarını onayladığını, doğal alternatif kaynaklardan<br />

biri olan jeotermal enerjiden elektrik üretiminin ülke geleceğine katkıda<br />

bulunduğunu, Alaşehir olarak çok daha fazla jeotermal elektrik üretmeye<br />

aday şirketleri karşılamaya hazır olduklarını dile getiriyor. Alaşehir’de<br />

faaliyet gösteren Akça Holding’in yüzde 18 ortağı ve Türkiye’de jeotermal<br />

enerji yatırımı yapan tek kamu kurumu olarak üstlendikleri öncü rollerini<br />

vurgulayan Karaçoban, “Sistemde bekçilik rolü üstleniyoruz. Ayrıca, jeotermal<br />

enerji kaynaklarından kurutma ve ısıtma gibi konularda yararlanarak seracılık<br />

başta olmak üzere üzüm ve diğer ürünlerin geleceğini teminat altına<br />

alıyor, iyi ve organik tarım uygulamalarını hayata geçirmeyi hedefliyoruz”<br />

ifadesini kullanıyor.<br />

Konya’ya Turizmin Oscar’ı kabul edilen ‘Altın Elma’ verildi. FIJET’e üye 33<br />

ülkenin oybirliğiyle aldığı kararda FIJET Türkiye Başkanı Delal Atamdede’nin<br />

yoğun çalışmaları etkili oldu. Kentteki tarihi değerleri ve somut<br />

olmayan kültürel mirasını korumadaki duyarlılığı nedeniyle verilen bu<br />

değerli ödül, Konya’da büyük ses getirdi ve ardından Konya Büyükşehir<br />

Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Kadir Topbaş’tan boşalan Dünya Belediyeler<br />

Birliği Başkanlığı’na getirildi. Kendisini kutluyor, başarılarının devamını<br />

diliyoruz.<br />

Burada bir parantez açıp, turizm güncesine dair bir bilgiyi paylaşmak istiyoruz.<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Okan<br />

İbiş başkanlığındaki heyet; İspanya Eğitim, Kültür ve Spor Bakanlığı temsilcileriyle<br />

İspanya'nın başkenti Madrid'de "Geleneksel Zeytin ve Zeytinyağı<br />

Kültürü" adı altında çok uluslu dosyanın UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan<br />

Kültürel Mirasının Temsili Listesi'ne sunulması için değerlendirme toplantısı<br />

gerçekleştirdi. Toplantı neticesinde Geleneksel Zeytin ve Zeytinyağı<br />

Kültürü çokuluslu dosyası hazırlıklarının Türkiye’nin moderatörlüğünde yürütülmesi<br />

konusunda uzlaşıya varıldı. Görüldüğü gibi Türkiye, birbiri ardına<br />

yeni fikir ve ödüllerle dünya ülkeleri arasında turizm çerçevesinde misyoner<br />

bir paya sahip oluyor.<br />

Kış sayımızda ayrıca Zanzibar, Lizbon, İbiza, Barselona, Girona hakkında<br />

bilinmeyen pek çok satırarası bilgilerle seyahatlerinize notlar düşerken,<br />

ülkemizin yedi bölgesinden haberlerimizle yerel yöneticilerimizin çalışmalarına<br />

mercek tutuyor ve onların bizzat katılarak gördüğümüz turizm adına<br />

gerçekleştirdikleri çalışmalarını yürekten alkışlıyoruz.<br />

Diğer önemli dosyamız ise tüm ülkemiz adına son derece etkileyici...<br />

Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri Federasyonu (FIJET) tarafından<br />

<strong>TOURMAG</strong> TURİZM DERGİSİ<br />

Üç ayda bir yayınlanan yaygın süreli dergi<br />

Haber, Aktüel, Turizm, Magazin<br />

Yayıncı<br />

Kadir Toprakkaya K-İletişim<br />

Karanfil Sokak, 27/13 Göztepe - Kadıköy İstanbul<br />

0 532 266 82 43 / 0 532 470 73 05<br />

tourmag@tourmag.com.tr<br />

www.tourmag.com.tr<br />

ISSN: 2149-8768<br />

Ekim-Kasım-Aralık 2017 // Sayı: <strong>12</strong><br />

İmtiyaz Sahibi<br />

Kadir Toprakkaya<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Canan Toprakkaya<br />

Sorumlu Yazı İşleri<br />

Müdürü<br />

İrem Babalık<br />

Haber Müdürü<br />

Cenay Toprakkaya<br />

Reklam Müdürü<br />

Tulu Evrensel<br />

0 532 266 82 43<br />

reklam@tourmag.com.tr<br />

Görsel Yönetmen<br />

Kubilay Şenyiğit<br />

Editörler<br />

Çağla Gürsoy<br />

Figen Sabırcan<br />

Mehmet Zengin<br />

Melih Uslu<br />

Mörfi Menahem<br />

Nihan Bayram<br />

Özge Ç. Denizci<br />

Özgür Uysal<br />

Yiğit Uygun<br />

Fotoğraf Stüdyosu<br />

Süleyman Akpınar<br />

Katkıda Bulunanlar<br />

Ayşe Kaynarcalı<br />

Emin Eren Özlen<br />

Meltem Özsarı<br />

Oğulcan Tatar<br />

Saffet Emre Tonguç<br />

Sema Taştan Çelepci<br />

Serap Gürses<br />

Serda Büyükkoyuncu<br />

Sinan İbiş<br />

Yaprak Gürdal<br />

Kapak Fotoğrafı<br />

Çağrı Kılıççı<br />

Basım<br />

Teknik Basım Matbaacılık<br />

San. ve Tic. A.Ş.<br />

Sertifika No: 24871<br />

Y. Dudullu Mah. Necip Fazıl<br />

Bulvarı No: 44 Keyap Çarşısı<br />

F1 Blok 93 Ümraniye / İstanbul<br />

Tel: 0216 508 20 20<br />

www.teknikbasim.com<br />

Basım Tarihi:<br />

16 Ekim 2017<br />

10 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


İÇİNDEKİLER<br />

48<br />

40 52<br />

20<br />

40<br />

FIJET ‘ALTIN ELMA’ İÇİN ‘KONYA’ DEDİ<br />

Canan-Kadir Toprakkaya: International Turizm Yazarları ve<br />

Gazetecileri Federasyonu (FIJET) tarafından verilmekte olan<br />

“Altın Elma” ödülü, bu yıl Türkiye'nin Konya şehrine verildi.<br />

İZMİR, ALAŞEHİR'İN ÜZÜMLE ANILAN<br />

BİR ‘DÜNYA KENTİ’ OLMA HEDEFİ VAR<br />

Hedeflenen markalaşma vizyonu kapsamındaki makro projelerin<br />

hayata geçirilmesiyle bir “üzümkent” olarak ekonomik artı<br />

değer yaratılarak, Alaşehirlilerin yaşam kalitesi yükseltilecek.<br />

Sürdürülebilirlik politikasına uygun bir tarım ekonomisiyle küresel<br />

rekabette daha güçlü ve söz sahibi bir örnek kent olunacak.<br />

20<br />

46<br />

46<br />

50<br />

52<br />

90<br />

94<br />

CENNETE DİREKT UÇUŞ: ZANZİBAR<br />

Özgür Uysal: Afrika’nın en doğusundaki Zanzibar’a direkt<br />

uçuşlar yeni başladı. Dolup taşmasına az kalmışken hâlâ bakir<br />

plajlarında kabuk toplamak, muhteşem gün doğumlarını<br />

ve batışlarını izlemek, yunuslarla yüzme imkânlarını sonuna<br />

kadar kullanıp, tarihi karanlık ancak geleceği aydınlık bu<br />

cennet köşesine gitmeye hazırız. Yola çıkalım mı?<br />

SABAHA KADAR DANSIN ADRESİ İBİZA<br />

Saffet Emre Tonguç: Çılgın mı çılgın, deli mi deli İbiza’ya hiç<br />

gitmemiştim ama en çok gece hayatından bahsedildiğini<br />

duymuştum. Aslında adanın gündüzü bir başka, gecesi de...<br />

Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi iki kişilikli İbiza.<br />

BULUTLARIN KIYISINDA<br />

DOĞU KARADENİZ YAYLALARI<br />

Melih Uslu: Zamanın çoğu kez aniden bastıran sisle ya da<br />

bir atmaca çığlığıyla bölündüğü Doğu Karadeniz Yaylalarını<br />

sonbaharda keşfetmek, doğanın en güzel yüzüyle tanışmaktır<br />

aslında.<br />

PİGMELERLE DANS EDEN KADIN<br />

Dr. Figen Sabırcan: Finans sektöründe yöneticilik yaparken<br />

çocukluk hayalini gerçekleştirip Afrika’ya yerleşen<br />

Meltem Yaşar’ın İstanbul’dan Uganda’ya uzanan hikâyesi…<br />

Onunla buluşmamıza vesile olan “Pigmelerle Dans” isimli<br />

kitabı... Her ne kadar nerede doğduğum, büyüdüğüm ve aldığım<br />

eğitimin önemi yok dese de, “geçmiş geleceği şekillendirir”<br />

diyerek, sohbete en başından başladık.<br />

EĞLENCE VE TURİZM’DE 2018 KIŞ SEZONU<br />

Çağla Gürsoy: Hareketi bol, eğlencesi bol, magazini bol,<br />

tatili bol bir yaz sezonunu geride bıraktık. Sonbahar ise yazın<br />

etkisinden çıkamayanlara yönelik bol etkinlikli ve sanat<br />

dolu geçiyor.<br />

50<br />

90 86<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

11


DESTİNASYON<br />

Gizemli Bosna Piramitleri'ne<br />

TURIST AKINI<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

“Bosnalı Indiana Jones” olarak tanınan arkeolog<br />

Semir Osmanagic’in ortaya attığı,<br />

ancak varlığı konusundaki tartışmaların<br />

yıllardır sürdüğü Bosna Piramitleri, Bosna<br />

Hersek’in Visoko şehrine her yıl onbinlerce<br />

turist çekiyor.<br />

Osmanagic’in 2005 yılında keşfettiği ve piramit<br />

olduklarını iddia ettiği yapılarla ilgili<br />

tartışmalar devam ederken, dünyanın farklı<br />

ülkelerinden macera tutkunları ve tarih meraklıları,<br />

“piramitleri” görmek için Visoko şehrine<br />

gelmeye devam ediyor. Avrupa ülkelerine<br />

ilaveten Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan<br />

ve Çin gibi uzak ülkelerden de piramitleri görmek<br />

için her yıl 50 bine yakın insan Visoko’ya<br />

gelirken, bu sayının köyleriyle birlikte 41 bin<br />

civarında insanın yaşadığı Visoko’nun nüfusundan<br />

fazla olması dikkat çekiyor.<br />

ŞİFA VE MEDİTASYON İÇİN GELİYORLAR<br />

Şehirdeki piramitlerin en büyüğü olan Güneş<br />

Piramidi’nin enerji yaydığına inanan birçok<br />

insan, şifa ve meditasyon amacıyla buraya<br />

gelerek, piramidin altındaki tünelde ya da<br />

zirvesinde zaman geçiriyor. Bosna Piramitleri’nin<br />

kâşifi; kovboy şapkası, tarzı ve yanından<br />

ayırmadığı “Sunny” isimli köpeği ile<br />

“Bosnalı Indiana Jones” olarak adlandırılan<br />

Semir Osmanagic ise, rehberlik ettiği grupların<br />

kahramanı...<br />

HÂLÂ GİZEMİNİ KORUYOR<br />

Piramitler hâlâ gizemini korurken, piramitlerin<br />

var olduğuna inanan ve dünyanın farklı<br />

ülkelerinden kazılar yapmak için Visoko’ya<br />

gelen çok sayıda gönüllü, piramitlerin ortaya<br />

çıkarılması için çabalıyor. Öte yandan,<br />

kurulan Bosna Güneş Piramidi Derneği ve<br />

Osmanagic’in çabalarıyla kazı çalışmaları<br />

için kaynak sağlanırken, söz konusu dernek<br />

piramitleri gönüllülere ve turistlere duyurmak<br />

adına da tanıtım faaliyetleri yapıyor.<br />

BİR GELEN YİNE GELMEK İSTİYOR<br />

Osmanagic, son 7 yılda 62 ülkeden 2 binden<br />

fazla gönüllünün yaz aylarında Visoko’ya<br />

gelerek piramitlerin üzerindeki toprağı<br />

kaldırmaya ve tüneli açmaya yardım<br />

ettiklerini kaydederek, dernek sayesinde<br />

her yıl 50 bine yakın turistin piramitleri<br />

ziyarete geldiğini aktardı. Piramitleri keşfetmesinden<br />

bugüne kadar ne belediyenin<br />

ne de devletin kazı çalışmalarına destek<br />

olmadığını söyleyen Osmanagic, turistlerin<br />

Bosna Piramitleri’ne ilgisinin çok yoğun<br />

olduğunu, bir kez gelenin yeniden gelmek<br />

istediğini ifade etti.<br />

PİRAMİTLER TÜNELLERLE<br />

BİRBİRİNE BAĞLI<br />

Osmanagic, Güneş Piramidi’nde bir enerji<br />

birikimi ve yoğunluğu olduğunu savunarak,<br />

turistlerin ruhsal bir rahatlama ve meditasyon<br />

için de bu yeri tercih ettiklerini kaydetti.<br />

Bölgede farklı büyüklüklerde beş piramit<br />

olduğunu anlatan Osmanagic, piramitlerin<br />

tünellerle birbirine bağlı olduklarını, bölgedeki<br />

en büyük piramit olan Güneş Piramidi’ndeki<br />

tünellerde bin 800 metre temizlik<br />

yaptıklarını aktararak, bu tünelleri diğer<br />

tünel ağlarıyla birleştirmek istediklerini<br />

ifade etti.<br />

<strong>12</strong> Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AKTÜEL<br />

Turizmde<br />

yeni rotamız<br />

KORE<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

Kore Cumhuriyeti Turizm Bakanlığı bünyesinde<br />

kurulan KTO, Türkiye ile diplomatik<br />

ilişkilerinin 60. yılında “Teşvikli Kore Turları<br />

Tanıtımı” toplantısı düzenledi. KTO Kongre<br />

ve İş Turizmi Departmanı Daire Başkanı Kim<br />

Kap Soo ve İstanbul Şube Müdürü Jae Sang<br />

Lee’nin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda,<br />

sektördeki fırsatlar ile ülkenin tarihi ve<br />

turistik yerleri, güzellikleri de paylaşıldı.<br />

YENİ PAZARLARA AÇILIM<br />

Toplantıda konuşan KTO Kongre ve İş Turizmi<br />

Departmanı Daire Başkanı Kim Kap Soo,<br />

turizm açısından Türkiye’nin kendilerini için<br />

önemli bir ülke olduğunu kaydetti. Özellikle<br />

Asya, Avrupa, Afrika gibi büyük kıtaların kesişim<br />

noktasında yer alan İstanbul’un büyük bir<br />

potansiyele sahip olduğunu dile getiren Soo,<br />

turizmde Kore ile Türkiye arasındaki ilişkilerin<br />

daha da geliştirilmesini arzu ettiklerini, bu<br />

yönde çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti.<br />

“TÜRKİYE’Yİ AĞABEY OLARAK<br />

GÖRÜYORUZ”<br />

Korelilerin savaş zamanında Türkiye’nin yaptığı<br />

yardımları asla unutmadığını belirten<br />

Kim Kap Soo, konuşmasına şöyle devam etti:<br />

“Koreliler, ülkelerinin bu kadar gelişmesinde<br />

hayatlarını feda eden Türk kardeşlerinin<br />

payı olduğunu düşünmektedirler. Korece<br />

‘hiyong’ kelimesi ağabey demek. Zor zamanlarımızda<br />

bize yardımda bulunan Türkiye’yi<br />

ağabey olarak görüyoruz. Kore’nin teknik<br />

altyapısı ve yeni fikirleriyle Türkiye’nin doğal<br />

kaynakları ve insan gücünü birleştirerek ve<br />

çok büyük bir sinerji yaratarak güçlü bir etki<br />

oluşturabileceğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki<br />

günlerde sadece turizm ilişkilerini<br />

değil, çeşitli işbirliktelikleri de geliştirmemiz<br />

gerektiğini düşünüyoruz.”<br />

İŞ TURİZMİ İLE DİKKAT ÇEKİYOR<br />

Kore’nin özellikle iş turizmi ile öne çıktığını<br />

ifade eden Kim Kap Soo, ülkede iş turizminin<br />

her yıl gelişim gösterdiğini belirtti. Toplantının<br />

diğer konuşmacısı KTO İstanbul Şube<br />

Müdürü Jae Sang Lee ise şunları ifade etti:<br />

“UIA’nın verilerine göre ülkemiz 2014 yılında<br />

636 iş turizmine ev sahipliği yaparak, dünya<br />

dördüncüsü olmuştur. 2015 yılında dünya<br />

genelinde gerçekleşen <strong>12</strong> bin 350 adet iş<br />

turizmi faaliyetinin 891’ine ev sahipliği yaparak<br />

dünya ikincisi, 2016 yılında ise dünya genelinde<br />

11 bin kongrenin 997’sine ev sahipliği<br />

yaparak dünya birincisi olmuştur. Kore, gelişmiş<br />

bir sanayi ülkesi olduğu için kongre ve<br />

iş turizminde aktif rol üstlenmek istemektedir.<br />

Teşvikli turlar ve toplantılar pazarında da<br />

daha çok aktif olmayı planlamaktadır.”<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

13


AKTÜEL<br />

ROKETLE<br />

SEYAHAT PROJESI<br />

GERÇEKLEŞIYOR<br />

İREM TOPRAKKAYA<br />

Çok değil, bundan 15-20 yıl önce olabilir mi diye sorgulamasını<br />

yaptığımız, daha önceki yıllarda ise fantezi<br />

formatında hayallerimizi süsleyen “Dünyanın bir ucundan<br />

diğer ucuna roketle seyahat” projesi, sonunda gerçekleşiyor.<br />

<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi olarak bu konuyu geçtiğimiz<br />

yıl incelemiş ve kapak konusu yapmıştık. Son olarak<br />

SpaceX Ceo'su Elon Musk, dünyanın bir ucundan<br />

diğer ucuna yalnızca 30 dakikada seyahat etme imkânı<br />

vereceğini savunduğu roket sistemi fikrinin sunumunu<br />

da yaparak, bunun nasıl mümkün olabileceğinin ayrıntılarını<br />

anlattı.<br />

EKONOMİ SINIFI BİLET ÜCRETİ KADAR<br />

Musk, Uzay Endüstrisi Konferansı'nda Ay ve Mars'a<br />

seyahatle ilgili planlarına dair sunum yaparak, gezegenler<br />

arası roket sistemi fikrini Dünya'ya uyarladığı<br />

planını açıkladı. Buna göre yolcular, Dünya'nın herhangi<br />

bir yerine 1 saatten kısa sürede gidebilecek. Öte<br />

yandan bu yolculuk, sadece ekonomi sınıfı bilet kadar<br />

ücrete tabi olacak.<br />

NEW YORK-ŞANGHAY ARASI<br />

39 DAKİKA<br />

Elon Musk, bu seyahatler için SpaceX'in<br />

mega-roketinin kullanılmasını<br />

önererek, bu sayede büyük bir<br />

uzay gemisinin Dünya çevresindeki<br />

yörüngeye çıkarılabileceğini belirtti.<br />

Ardından uzay gemisi, büyük<br />

şehirlerde 'süzülmekte olan' pistlere<br />

iniş yapacak. Dokuz ay içinde<br />

başlanması umulan projeye göre<br />

New York'tan Şanghay'a 11 bin kilometrelik<br />

mesafe 39 dakikada kat<br />

edilecek.<br />

Dergimiz geçtiğimiz yıl uzaya<br />

turistik yolculuğun başlayacağını,<br />

hatta Türkiye'den de katılım<br />

olacağını "Türkler uzaya gidiyor"<br />

başlığıyla kapak konusu yaparak,<br />

duyurmuştu. Ancak maliyetlerin<br />

fazla olacağı nedeniyle haber<br />

ulusal basında pek ilgi görmedi.<br />

Uzay yolculuğu adına önemli<br />

bir adım atan SpaceX firması,<br />

kullanılmış bir Falcon 9 roketini<br />

uzaya yeniden göndermeyi<br />

başararak, uçuş maliyetini yarı<br />

yarıya azaltmanın yolunu açtı.<br />

SpaceX Ceo'su Elon Musk<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

15


ACTUEL<br />

Hilton Launches Africa<br />

Growth Initiative<br />

İREM TOPRAKKAYA<br />

One of the leader company of hospitality industry,<br />

Hilton is prepared to make 50 million dollars investment<br />

in Africa over the next five years. Within<br />

the scope of "Hilton Africa Growth Initiative", it is<br />

aimed that the company's existence in Sub-Saharan<br />

Africa will be strengthened.<br />

In the direction of this attempt, 100 hotels which<br />

provide almost twenty thousand rooms in different<br />

spots of Africa will be converted to Hilton<br />

branded facilities. Renewed hotels will be serving<br />

with different brands such as Hilton Hotels & Resorts,<br />

DoubleTree by Hilton and Curio Collection<br />

by Hilton.<br />

IT WILL QUICKEN THE GROWTH<br />

CONTINENT- WIDE<br />

Patrick Fitzgibbon, Senior Vice President responsible<br />

from Hilton Europe, Middle East and Africa<br />

Improvement explained the growth initiative: "Hilton,<br />

which has been working in Africa for 50 years,<br />

will quicken the growth continent-wide. Within this<br />

scope, we will convert Africa's lots of hotels to Hilton<br />

branded hotels. In the past, we managed to apply<br />

this project in different places successfully and<br />

we are sure that this project will create important<br />

opportunities in Africa. The owners of the hotels<br />

which we will convert, will have opportunities to<br />

reach out a lot more domestic and foreign tourists.<br />

Patrick Fitzgibbon<br />

HILTON ADVANTAGES AND INNOVATIVE SERVICES<br />

We won't confine this growth attempt in Africa with the big cities and airport hotels.<br />

We are also aiming to offer service in various regions such as holiday resorts and<br />

safari areas. On the other hand, these hotels will receive all the benefits associated<br />

with Hilton's industry-leading brand proposition and world-class commercial platforms.<br />

Guests will also be able to take advantage of Hilton's innovative technology<br />

platforms such as online check-in and the ability to choose individual rooms when<br />

booking via the Hilton Honors App."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

17


AWARD<br />

Konya achieved the FIJET’s<br />

“GOLDEN APPLE”<br />

AWARD<br />

The World Federation of Travel Journalists<br />

and Writers (FIJET) chose Turkey’s Konya<br />

city for the 2017 Golden Apple Award. The<br />

Golden Apple, which decided to be given<br />

to Turkey’s Konya City with the opinion of<br />

tourism writers and journalists active in<br />

many countries of the world, was introduced<br />

to mayor of the city with a ceremony<br />

held on 29th of September in Konya.<br />

FROM ITALY TO RUSSIA,<br />

EGYPT TO CROATIA<br />

Nearly 300 guests from Turkey and abroad<br />

attended the award ceremony held at Konya<br />

Hotel Novotel, including participants from<br />

countries such as Italy, France, Germany,<br />

Russia, Romania, Bulgaria, Egypt, Malta, Tunisia,<br />

Palestine, Algeria and Croatia.<br />

HADDAD: TOURISM IS THE MOST<br />

IMPORTANT ACTOR FOR TOLERANCE<br />

FIJET World President Tijani Haddad,<br />

stated the followings when handing over<br />

the Golden Apple Award to Konya Metropolitan<br />

Mayor Tahir Akyürek; “Tourism,<br />

besides other industries, also contributes<br />

to international understanding by providing<br />

regional integration. It is also known<br />

that tourism is a very important actor for<br />

tolerance around the world. It has been<br />

effective for choosing Turkey’s beautiful<br />

city Konya to have been hosting Mevlana<br />

Celaleddin-i Rumi and the concepts of ‘tolerance’<br />

and ‘understanding’ for 800 years.”<br />

AKYÜREK: GOLDEN APPLE INCREASED<br />

OUR RESPONSIBILITY<br />

Mayor Akyürek emphasized that achieving<br />

the Golden Apple Award gives them a new<br />

responsibility and said; “We will rearrange<br />

our projects and programs accordingly.<br />

Konya, the 2016 Islamic Tourism Capital,<br />

both gained strength and took responsibility<br />

with the Golden Apple in 2017. Although<br />

some countries approach to Turkey with a<br />

prejudice, we are very pleased by the unity<br />

of vote and consensus. On behalf of my<br />

country, in the name of Konya and on behalf<br />

of myself, I express many thanks. We will<br />

sign many new works and projects with all<br />

institutions and organizations in Konya.”<br />

18 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AWARD<br />

ABOUT KONYA CITY<br />

Konya, one of the first settlements of human<br />

history and bearing the traces of many<br />

civilizations in history, is almost a museum<br />

city. City, which has countless history,<br />

culture and natural richness, is also known<br />

with the Islamic elders, especially Mevlana<br />

Celaleddin Rumi. It has been on strategic<br />

roads throughout history, and one of the<br />

most important trade and accommodation<br />

centers of the historical Silk Road.<br />

ANKARA, ADIYAMAN,<br />

ANTALYA AND KONYA<br />

Delay Atamdede, President of FIJET Turkey,<br />

expressed his happiness that the Golden<br />

Apple Award, which is among the most<br />

respected awards of tourism world, came<br />

to Turkey for the fourth time. Atamdede<br />

signified; “Ankara, Adıyaman and Antalya<br />

cities of Turkey have won this award previously.<br />

This time me and my colleagues<br />

made intensive efforts for Konya to<br />

achieve the Golden Apple, because of the<br />

sensitivity to preserving their historical<br />

values and cultural heritage. I want to thank<br />

everyone for their hard work.”<br />

CONFERENCE FROM THE<br />

MEDITERRANEAN TOURISM<br />

FOUNDATION<br />

After the 2017 Golden Apple Award Ceremony,<br />

a conference organized by the<br />

Mediterranean Tourism Foundation which<br />

headquartered in Malta. Headed by the<br />

Secretary General of the Mediterranean<br />

Tourism Foundation, Andrew Agius Muscat,<br />

speakers of the conference were Matteo<br />

Fortunati from Italy, Mona Khalilieh<br />

Salah from Palestine and Gail Demanuele<br />

from Malta. In particular, the words of Palestinian<br />

Mona Khalilieh Salah, “Turmoil and<br />

troubles are the main enemies of tourism”<br />

were applauded.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

19


ÖDÜL<br />

FIJET, KONYA'YI<br />

"ALTIN ELMA" ile<br />

TAÇLANDIRDI...<br />

Turizm<br />

dünyasının<br />

en prestijli ödülü<br />

dördüncü defa<br />

Türkiye'ye geldi<br />

International Turizm Yazarları ve Gazetecileri Federasyonu<br />

(FIJET) tarafından verilmekte olan “Altın<br />

Elma” ödülü, bu yıl Türkiye'nin Konya şehrini onurlandırdı.<br />

Dünya'nın pek çok ülkesinde aktif olan turizm<br />

yazarları ve gazetecilerinin düşünceleri sonunda oybirliği<br />

ile Türkiye'nin Konya Şehri'ne verilmesi kararlaştıran<br />

‘Golden Apple’ ödülü, Konya'da düzenlenen<br />

bir tören ile Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir<br />

Akyürek'e takdim edildi.<br />

İTALYA'DAN RUSYA'YA, MISIR'DAN HIRVATİSTAN'A<br />

Konya NOV Otel'de gerçekleşen ödül törenine yurtiçi ve<br />

Golden Apple Ödül Töreni sonrasında bir de panel yapıldı. Merkezi<br />

Malta'da bulunan Akdeniz Turizm Vakfı Genel Sekreteri Andrew<br />

Agius Muscat tarafından yönetilen panelin konuşmacıları; İtalya'dan<br />

Matteo Fortunati, Filistin'den Mona Khalilieh Salah ve Malta'dan Gail<br />

Demanuele oldu.<br />

Golden Apple Ödül Töreni için gelen konuklar arasında Akdeniz Turizm<br />

Vakfı Kurucusu Anthony Zahra, Genel Sekreteri Andrew Agius Muscat<br />

da vardı. Ercan Uslu, Gail Demanuele, Mona Khalilieh Salah, İshmael<br />

Borg, Anthony Zahra, Andrew Agius Muscat, Barbaros Kon, Matteo<br />

Fortunati ve Hakan Eren...<br />

20 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ÖDÜL<br />

Golden Apple Ödül Töreni'ne<br />

Türkiye'nin ulusal ve yerel<br />

basını yanında dünya turizm<br />

basını da büyük ilgi gösterdi.<br />

Konya'ya bu ödülün verilmesinde doğal sit alanları<br />

yanında, kentin dini ve tarihi zenginliklerinin<br />

korunması yolunda harcadığı çaba gösterilmişti.<br />

İşte bu eserlerden biri olan Aya Eleni Kilisesi...<br />

yurtdışından 300'e yakın davetli katıldı.<br />

Ödül töreni için, İtalya, Fransa, Almanya,<br />

Rusya, Romanya, Bulgaristan, Mısır, Malta,<br />

Tunus, Filistin, Cezayir, Hırvatistan gibi<br />

ülkelerden katılım oldu.<br />

“TURİZM HOŞGÖRÜNÜN EN ÖNEMLİ<br />

AKTÖRÜDÜR”<br />

FIJET International Turizm Yazarları ve<br />

Gazetecileri Federasyonu Başkanı Tijani<br />

Haddad, ödülü Konya Belediye Başkanı<br />

Tahir Akyürek'e teslim ederken yaptığı<br />

konuşmada, "Turizm, diğer endüstriler<br />

yanında bölgesel entegrasyonu da sağlayarak,<br />

uluslararası anlayışa katkıda bulunuyor.<br />

Ayrıca turizmin dünyada toleransın<br />

ve hoşgörünün çok önemli bir aktörü olduğunu<br />

biliyoruz. Türkiye'nin bu güzel şehrini<br />

seçerken, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ile<br />

'Tolerans' ve 'Hoşgörü' kavramlarına 800<br />

yıldan beri ev sahipliği yapması etkili olmuştur"<br />

dedi.<br />

“ÖDÜL SORUMLULUĞUMUZU ARTTIRDI”<br />

Konya Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Altın<br />

Elma ödülünü almanın kendilerine yeni<br />

bir sorumluluk getirdiğine vurgu yaparak,<br />

“Projelerimizi, programlarımızı yeniden<br />

düzenleyeceğiz. 2016 İslam Turizm Başkenti<br />

olan Konya, 2017’de de Golden Apple'ı<br />

kazanarak hem güç kazanmış, hem sorumluluk<br />

almıştır. Türkiye olarak bazı ülkelerin<br />

önyargı ile bakmalarına rağmen oybirliği<br />

ile bu ödüle lâyık görülmemiz bizleri duygulandırmıştır.<br />

Ülkem adına, Konya adına<br />

ve şahsım adına teşekkürlerimi iletiyorum.<br />

Konya’daki tüm kurum ve kuruluşlarımızla<br />

birçok yeni çalışmaya imza atacağız” şeklinde<br />

konuştu.<br />

ANKARA, ADIYAMAN, ANTALYA VE KONYA<br />

Turizm Dünyası'nın en saygın ödülleri arasında<br />

gösterilen Golden Apple Ödülü'nün<br />

dördüncü defa Türkiye'ye gelmesinden büyük<br />

mutluluk duyduğunu dile getiren FIJET<br />

Türkiye Başkanı Delal Atamdede; "Daha<br />

önceki yıllarda Ankara, Adıyaman ve Antalya<br />

şehirlerimiz bu ödülü kazanmıştı. Bu<br />

defa tarihi değerlerini ve somut olmayan<br />

mirasını korumadaki duyarlılığı nedeniyle<br />

Konya'ya gelmesi için ben ve arkadaşlarım<br />

yoğun çaba harcadık. Emeği geçen herkese<br />

teşekkürlerimi iletiyorum" açıklamasında<br />

bulundu.<br />

FIJET Dünya Başkanı Tijani Haddad ve Konya<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek...<br />

Ödül töreni sonrasında konuklar ilk olarak ödülün alınmasında önemli rolü olan Mevlana Müzesi'ni gezdiler<br />

KONYA...<br />

İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden<br />

biri olan ve tarih akışı içerisinde<br />

birçok medeniyetin izlerini üzerinde<br />

taşıyan Konya, adeta bir müze şehir<br />

hüviyetinde... Sayısız tarih, kültür ve<br />

doğal zenginliklerine sahip olan şehir,<br />

başta Mevlana Celaleddîn-i Rûmi olmak<br />

üzere, yetiştirdiği İslam büyükleri<br />

ile de tanınmakta. Konya aynı zamanda<br />

Tarihi İpek Yolu’nun en önemli ticaret<br />

ve konaklama merkezlerinden...<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

21


MARMARA BÖLGESİ<br />

Seddülbahir Kalesi'nde<br />

102 yıl sonra ilk restorasyon<br />

Dünya harp tarihine geçen Çanakkale Savaşları'nda<br />

önemli bir yere sahip Seddülbahir<br />

Kalesi'nde restorasyon çalışmaları<br />

başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Çanakkale<br />

Savaşları Gelibolu Yarımadası Tarihi<br />

Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, restorasyon<br />

ve çevre düzenlemesi kapsamında kaleyi<br />

denizden gelecek dalgalardan korumak için<br />

kıyı bölümüne aslına uygun dolgu çalışması<br />

yaptıklarını belirtti.<br />

Seddülbahir Kalesi'nin Gelibolu Yarımadası<br />

Tarihi Alan Başkanlığı tarafından 102<br />

yıl sonra ilk defa restore edildiğini anlatan<br />

Kaşdemir; "Burada gerek savaş sırasında<br />

almış olduğu hasar, gerekse savaş sonrasında<br />

rüzgâr, yağmur, fırtına ve dalgalar<br />

gibi doğal olaylarla belirli bir yıpranmışlık<br />

meydana geldi. Zarar gören kuleyi yerine<br />

oturtmak ve kaleyi korumak için denize<br />

dolgu yaptık. Dolgu, su altı araştırmaları ve<br />

koruma kurulundan alınan onay doğrultusunda<br />

gerçekleştiriliyor. Kalenin restorasyonunda<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi'nden<br />

hocalarımız danışmanlık yapıyor. Tarihi yeniden<br />

ayağa kaldırmak ve tarihi mekânları<br />

canlandırmak adına böyle bir çalışma içindeyiz"<br />

şeklinde konuştu.<br />

Hersek Lagünü, 7 gün 24 saat kamerayla izlenecek<br />

Yalova'nın Altınova ilçesinde "kuş oteli" olarak<br />

adlandırılan Hersek Lagünü Sulak Alanı,<br />

7 gün 24 saat kamera sistemiyle gözlemlenecek.<br />

Doğa Koruma ve Milli Parklar Yalova<br />

Şube Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya<br />

göre, 197 farklı kuş türünü bünyesinde bulundurarak<br />

kuş çeşitliliği açısından büyük<br />

önem taşıyan Hersek Lagünü Sulak Alanı,<br />

24 saat kamera sistemiyle izlenecek.<br />

Alanda bulunan kuş popülasyon yoğunluklarının<br />

belirlenmesi, beslenme ve davranış<br />

alışkanlıklarının incelenmesi, kuşların<br />

görüntülü belgelenmesi, yaban hayatı ile<br />

ilgili bilimsel çalışmalara altlık oluşturması,<br />

yaban hayatı turizminin geliştirilmesi amacıyla<br />

kurulacak olan kamera sistemi, güneş<br />

enerjisiyle çalışacak ve 36x optik zoomlu<br />

kameralarla 7/24 internet üzerinden yayın<br />

yapacak. Görüntüler, Yalova İl Şube Müdürlüğü<br />

tarafından yapılacak Ziyaretçi Tanıtım<br />

ve Eğitim Merkezi ile Doğa Koruma ve Milli<br />

Parklar İl Şube Müdürlüğü hizmet binasında<br />

canlı olarak yayınlanacak.<br />

HERSEK LAGÜNÜ<br />

İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu Projesi'nin en<br />

büyük ayağını oluşturan Osmangazi Köprüsü'ne,<br />

kuş türlerinin yaşadığı Hersek Lagünü<br />

için kavis verilmişti. Göçmen kuşların konaklama<br />

noktası olan lagün; köprünün şeklini belirlerken,<br />

göçmen kuşların konaklama noktası<br />

olduğu için "kuş oteli" olarak biliniyor.<br />

22 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


MARMARA BÖLGESİ<br />

Aya Yorgi Kilisesi,<br />

kültür merkezi ve müze olacak<br />

Bilecik'in Osmaneli ilçesinde 1800'lü yılların<br />

sonunda yapılan harabe durumdaki Aya<br />

Yorgi Kilisesi, restorasyonun ardından kültür<br />

merkezi ve müze olarak hizmet verecek.<br />

Osmaneli Belediye Başkanı Münür Şahin,<br />

konu ile ilgili yaptığı açıklamada projenin<br />

Anıtlar Kurulu tarafından onaylandığını, ihalenin<br />

sonuçlanmasının ardından restorasyonun<br />

da bir yıl içerisinde tamamlanmasının hedeflendiğini<br />

kaydetti. Kilisenin Kültür ve Turizm<br />

Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel<br />

Müdürlüğü ile Osmaneli Belediyesi işbirliğinde<br />

kültür merkezi ve müze olarak restore<br />

edileceğini bildiren Şahin, şu bilgileri aktardı:<br />

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI<br />

KARŞILAYACAK<br />

''Mülkiyeti belediyeye ait olan kilisenin<br />

restorasyon maliyetinin tamamı, Kültür ve<br />

Turizm Bakanlığı tarafından karşılanacak.<br />

Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restorasyonları<br />

devam eden Yıldırım Beyazıt<br />

ve Hamide Hatun Camisi, 2018 yılında hizmete<br />

açılacak. Yeni aldığımız arsa ile meydanı<br />

en büyük camimiz olacak. Bu tarihi<br />

cami de kente önemli kültür varlıklarından<br />

biri olarak hizmet edecek.''<br />

Osmangazi'ye Ekolojik<br />

Yaşam Merkezi<br />

Edirne'de 117 yıllık tarih<br />

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, tarihi belediye<br />

binasının Türkiye’de 117 yıldır kesintisiz belediye<br />

olarak kullanılan tek bina olduğunu söyledi. Tarihe tanıklık<br />

eden, 117 yıl önce halkın parasıyla belediye binası<br />

konseptiyle yapılan ve bugüne kadar da belediye binası<br />

hizmeti veren yapı, adeta yıllara meydan okuyor.<br />

Osmangazi Belediyesi, organik tarıma<br />

katkı sağlayacak Ekolojik Yaşam Merkezi<br />

ile bir ilki gerçekleştiriyor. Hamitler<br />

bölgesine kurulacak merkezin Bursa'da<br />

organik tarıma ilgiyi artıracağını<br />

ifade eden Osmangazi Belediye Başkanı<br />

Mustafa Dündar, şunları söyledi:<br />

"Ekolojik Yaşam Merkezi'nde doğal<br />

hayatı desteklemeyi amaçlarken,<br />

permakültür ve kent bahçeciliğini de<br />

tanıtacağız. Proje tamamlandığında<br />

hem kendi doğal gıdamızı yetiştireceğiz,<br />

hem de toprağı ve tabiatı anlamış<br />

olacağız. Hiçbir kimyasala ihtiyaç kalmadan,<br />

doğal ve sağlıklı ürünler yetiştireceğiz.<br />

Kent bahçesinde üretilen<br />

sebze, meyveleri kafede reçel, salata<br />

ve çorbaya dönüştürüp, gelen ziyaretçilerle<br />

birlikte bu tatları paylaşacağız.<br />

KÖYLÜ VE ŞEHİRLİ VATANDAŞLAR<br />

ARASINDA BAĞ KURULACAK<br />

Parkta, herkese açık eğitimlerde bir<br />

araya gelen köylü ve şehirli vatandaşlarımız<br />

arasında bağlar kurulacak.<br />

Bahçecilikle üretimi, toprağı deneyimleyen<br />

şehirli insanımız, kırsaldaki<br />

hayatı daha iyi tanıyacak. Doğal<br />

üretim yapabilen insanların ürünleri<br />

bilinçli tüketiciye ulaşacak ve doğal<br />

üreticilere ekonomik kazanç sağlayacak.<br />

Böylece çocuklarımızı, gençlerimizi<br />

doğal yaşama eğitimleri ile<br />

öğretici faaliyetlere hazırlayacağız.<br />

Bunun yanında merkezde toprak, su,<br />

rüzgâr ve güneş enerjilerinden yararlanarak,<br />

iyi izolasyon sağlayan malzemelerle<br />

birlikte enerji verimliliği de<br />

sağlanacak. Doğal olan her ürün bu<br />

merkezde yer alacak."<br />

Başkan Gürkan, 2019 yılında Edirne’nin büyükşehir<br />

olmasının söz konusu olduğunu kaydederek; "Belediye<br />

binasını buradan başka bir yere taşımayı düşünmüyoruz.<br />

Burası ayrı bir tarih... Bu bina, Türkiye’de<br />

belediye binası olarak planlanıp yapılan, halkın parasıyla<br />

gerçekleştirilen, 117 yıldır kesintisiz belediye<br />

şeklinde kullanılan tek bina. Edirne’nin 2019’da büyükşehir<br />

olma durumu var. Büyükşehir olduğumuzda<br />

yeni bir belediye kurulacağı için yeni bir bina lâzım...<br />

Tarihi binanın ise en azından başkanlık makamı olarak<br />

kalması gerekiyor. Böyle bir binanın taklidini yaparız<br />

ama tarihi binayı yaşatmak görevimiz. Bu tür<br />

binalar nefesle, insanla yaşıyor. Belki binanın müze<br />

konsepti genişletilebilir. Başkanlık makamı mutlaka<br />

burada kalmalı" dedi.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

23


EGE BÖLGESİ<br />

Kadın Azmağı Deresi'ne<br />

turist akını<br />

Muğla’nın Ula ilçesi Akyaka Mahallesi’nde bulunan doğal akvaryum görünümündeki Kadın<br />

Azmağı Deresi, her yıl 1 milyonu aşkın yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor.<br />

Doğal güzellikleriyle ünlü Gökova Körfezi’ne dökülen dere, su samurundan deniz<br />

kaplumbağasına kadar onlarca hayvan türü ile bazıları tropikal iklimlerde yetişen farklı<br />

bitki çeşitlerine ev sahipliği yapıyor. Dereyi tekne ve kanolarla gezen turistler, bu bitki<br />

ve hayvan türlerini görme fırsatı buluyor.<br />

Ula Belediye Başkanı Ümit Karaarslan, konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Sakin Şehir”<br />

unvanına sahip Akyaka’nın güzelliklerinin korunmasını istediğini söyledi. Bunun için<br />

yasal çerçeveler içinde ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini belirten Karaarslan;<br />

“Azmak yönetimi konusunda tek söz bizim değil. Azmak komisyonunda Valilik, Kaymakamlık,<br />

Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, Liman Müdürlüğü ile Belediye Başkanlığı olarak<br />

biz bulunuyoruz. Üzerimize düşen görevi yapmaya çalışıyoruz. Kadın Azmağı Deresi<br />

kullanımı MUÇEV tarafından yönetilmekte” ifadelerini kullandı.<br />

Dünyanın 8. harikası;<br />

Arapapıştı Kanyonu<br />

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem<br />

Çerçioğlu’nun "Dünyanın 8. harikası"<br />

diyerek hizmete açtığı Bozdoğan’ın Kemer<br />

Barajı’ndaki Arapapıştı Kanyonu, ziyaretçi<br />

akınına uğruyor. Doğal oluşumunun yanı<br />

sıra antik dönemden kalma şehir kalıntılarıyla<br />

tarih ve doğanın birleştiği muhteşem<br />

bir yer olan kanyon, Efeler ve çevre<br />

ilçelerin yanı sıra komşu illerden de gelen<br />

yüzlerce vatandaş ile buluşuyor.<br />

Bölgeye her geçen gün ilgi artarken, ziyaretçilerin<br />

uğrak yeri olan Arapapıştı Kanyonu'nu<br />

tekne ile gezenler, eşsiz güzellikte<br />

olan doğaya hayran kalıyor. 380 metre<br />

yüksekliği, 6 kilometre uzunluğu ile benzersiz<br />

bir doğa harikası olan kanyonda<br />

kaya mezarları, harika bir doğal güzellik,<br />

birçok bitki örtüsü ve çeşitli türlerde hayvanlar<br />

bulunuyor.<br />

Havran<br />

Kent Müzesi<br />

hizmete açıldı<br />

Balıkesir’in Havran ilçesinde Kent Müzesi<br />

olarak restore edilen üç katlı tarihi konak<br />

hizmete açıldı. Hocazade Abdurrahim Efendi<br />

tarafından 19<strong>12</strong> yılında yaptırılan, Kaymakamlık<br />

ve Belediye Başkanlığı’nın restore<br />

ettiği üç katlı tarihi konakta yaklaşık 600<br />

eser sergileniyor.<br />

Yörenin tarih ve kültürünü yansıtan eserlerin<br />

yer aldığı konakta sergilenen balmumundan<br />

yapılmış Çanakkale Kahramanı<br />

Havranlı Koca Seyit’in heykeli ile yöresel<br />

kıyafetli bir Havranlı yaşlı adam heykeli,<br />

ziyaretçilerden büyük ilgi görüyor. Balıkesir<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip<br />

Uğur, müze açılışında yaptığı konuşmada<br />

"Havran tarihi ve kültürel değerlerine sahip<br />

çıkan, son yıllarda da Belediye Başkanımız<br />

Emin Ersoy’un girişimleriyle turizme açılmaya<br />

başlayan bir ilçemiz. Bu müzemiz,<br />

bölgenin tarihini ve kültürünü açıkça anlatmakta.<br />

Emeği geçenlere teşekkür ediyor,<br />

saygılarımı sunuyorum" dedi.<br />

24 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


EGE BÖLGESİ<br />

Alaçatı Manifestosu<br />

yazıldı<br />

Kazdağları’nda kentlilerin<br />

yaşadığı köy; Adatepe<br />

Çanakkale’nin Kazdağları’ndaki<br />

doğayla içi içe köyü<br />

Adatepe; temiz havası, taş<br />

işçiliğinin en güzel örneklerini<br />

barındıran tarihi evleri,<br />

Arnavut kaldırımlarından<br />

oluşan yolları, ormanlık<br />

alanları ve otantik yapısıyla<br />

kentlilerin yerleşim alanı<br />

oldu.<br />

Edremit Körfezi’nde Kazdağları<br />

eteklerindeki yüksek<br />

tepelerin birinde yer<br />

alan ve küçük bir köy olan<br />

Adatepe, hem yatırımcıların<br />

hem de şehir hayatından<br />

kurtulup dinlenmek isteyenlerin<br />

ilgisini çekmeye devam<br />

ediyor. Adatepe’de fiyatları<br />

2-3 milyon lirayı bulan Rumlardan<br />

kalma taş evler ile<br />

bazı eski ahırlar restore edilerek;<br />

konut, butik otel veya<br />

kafe olarak kullanılıyor.<br />

YÜKSEK GELİRLİ<br />

AİLELERİN GÖZDESİ<br />

1989 yılında sit alanı ilan<br />

edilmesinin ardından tarihi<br />

dokusu korunan Adatepe<br />

Köyü; temiz havası, doğası,<br />

sessizliği ve otantik yapısıyla<br />

özellikle son yıllarda<br />

yüksek gelirli ailelerin gözdesi<br />

haline geldi. 1940’lı<br />

yıllara kadar 550 evin yanı<br />

sıra hamam, fırın, kahvehane,<br />

kunduracı, kasap, berber,<br />

zeytinyağı fabrikalarının<br />

bulunduğu köyde, kente<br />

yaşanan göçün ardından<br />

köylülerin sayısı parmakla<br />

sayılacak kadar azaldı. Köylülerin<br />

yüksek rakamlara<br />

sattığı binalarda yaşayanların<br />

çoğunluğunu ise Ankara,<br />

İstanbul ve İzmir’den gelen<br />

aileler oluşturuyor.<br />

SADECE 20 HANESİ YERLİ<br />

Adatepe Köyü Muhtarı Dilek<br />

Çakılcıoğlu, köyün tarihinin<br />

çok eski olduğuna<br />

dikkat çekti. Kültür turizmi<br />

kapsamında önemli potansiyele<br />

sahip köylerinde tarım<br />

ve hayvancılığın halen<br />

sürdüğünü dile getiren Çakılcıoğlu;<br />

“Özellikle zeytincilik<br />

yaygın. Başka kentlerden<br />

gelip, ev alarak yerleşenler<br />

oldu. Yıkık bina alıp, restore<br />

edenler oldu. Eski ahırı<br />

kafeye dönüştürüp, turizme<br />

kazandıranlar var. Yerlilerin<br />

yaşadığı hane sayısı parmakla<br />

sayılacak kadar azaldı,<br />

20 haneye düştü” açıklamasında<br />

bulundu.<br />

Alaçatı Turizm Derneği<br />

ve tüm Alaçatılılar; antik<br />

çağlara uzanan geçmişi,<br />

Rum-Balkan kültürü mirası<br />

ve turizm değerleriyle<br />

çok özel bir yaşam<br />

kültürü sunan yöre için,<br />

“Alaçatı bizim” diyerek<br />

kolları sıvadı. Alaçatı’nın<br />

manifestosunu yazan bölge<br />

sakinleri, ilçenin yaşam<br />

kültürünü korumak adına<br />

belediyenin de desteğiyle<br />

harekete geçti.<br />

Alaçatı yerli halkı, işletmeler<br />

ve 2007 yılından<br />

bu yana faaliyet gösteren<br />

Alaçatı Turizm Derneği<br />

(ATD), “Alaçatı’yı Alaçatı<br />

yapan değerleri ve yaşam<br />

kültürünü koruma”<br />

amacıyla çalışmalarını<br />

yoğun olarak sürdürüyor.<br />

150 işletme üyesi bulunan<br />

dernek, halkı da yanına<br />

alarak 13 maddelik detaylı<br />

bir Alaçatı Manifestosu<br />

hazırladı.<br />

TÜRKİYE’NİN ÖNEMLİ<br />

BİR DEĞERİ<br />

Alaçatı Turizm Derneği<br />

adına açıklamada bulunan<br />

Celal Bayraktaroğlu; Alaçatı’nın<br />

sadece İzmir’in<br />

değil, Türkiye’nin önemli<br />

bir değeri olduğunu belirterek,<br />

hem işletmeler ve<br />

oteller, hem de ziyaretçiler<br />

tarafından özenle korunması<br />

gerektiğine dikkat<br />

çekti. Bayraktaroğlu,<br />

konuşmasının devamında<br />

şunları ifade etti: “Romantik<br />

sokakları, gurme<br />

restoranları, butik otelleri,<br />

tasarım butikleri, antikacıları,<br />

sanat galerileri<br />

ve rüzgar sörfü ile cazibe<br />

merkezi olan ve sürekli<br />

artan ziyaretçi ilgisi nedeniyle<br />

Alaçatı’yı koruma<br />

ve iyileştirme çalışmalarının<br />

önemi, her geçen yıl<br />

daha da artıyor. Bu nedenle<br />

Alaçatı Turizm Derneği’nin,<br />

belediyenin ve<br />

diğer sivil toplum örgütlerinin<br />

işbirliğiyle sürdürülebilir<br />

koruma projeleri,<br />

yöremizin gelecek yıllara<br />

aynı değerde taşınmasını<br />

amaçlıyor. Alaçatı halkı<br />

ve belediye ile birlikte el<br />

ele vererek, yalnızca Alaçatı’ya<br />

özgü taş evlerin<br />

değil; işletme, trafik, ışık<br />

tonu, sessizlik ve huzurun<br />

korunmasına yönelik<br />

konularda da önlemler<br />

almaya çalışıyoruz.”<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

25


AKDENİZ BÖLGESİ<br />

Kahramanmaraş Kalesi’nde<br />

restorasyon başladı<br />

Geç Hitit döneminde moloz ve kesme taş<br />

kullanılarak inşa edilen Kahramanmaraş<br />

Kalesi’nin surlarında restorasyon çalışmaları<br />

başladı. Kahramanmaraş’ın düşman<br />

işgalinden kurtuluşunda “Bayrak Olayı” ve<br />

Anadolu’da milli mücadelenin fitilinin ateşlenmesiyle<br />

de öne çıkan, kent merkezine<br />

hâkim tepede bulunan kalenin surları, Kültür<br />

ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve<br />

Müzeler Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda<br />

bakıma alındı.<br />

İl Kültür ve Turizm Müdürü Seydihan Küçükdağlı,<br />

konu ile ilgili yaptığı açıklamada Kahramanmaraş<br />

Kalesi’nin kentin önemli kültür<br />

ve turizm değerleri arasında yer aldığını<br />

söyledi. Kalenin milli mücadele açısından<br />

Türkiye’nin önemli unsurlarından biri olduğunu<br />

dile getiren Küçükdağlı; “Buranın diğer<br />

kalelerden farkı, yaşanabilir ve kullanılabilir<br />

olmasıdır. Kahramanmaraş Kalesi’nin surlarıyla<br />

ilgili 1980’li yıllarda Bakanlığımızın bir<br />

restoresi olmuştu. Fakat 2016’da yapılan<br />

Mersin’e Arkeopark kazandırılacak<br />

çalışmalar neticesi ve 2017 programı doğrultusunda<br />

kalemizin şu anda surlarının<br />

tamamı, içiyle ve dışıyla büyük bir restorasyondan<br />

geçiyor” ifadelerini kullandı.<br />

HEDEF, SURLARI KORUMAK VE<br />

ÖMRÜNÜ UZATMAK<br />

Gaziantep Rölöve ve Anıtlar Müdürü Mustafa<br />

Ayar ise surları korumayı amaçladıklarını<br />

vurgulayarak; “Burada önce bitki<br />

temizliğini tamamladık. Derz işlemlerini<br />

yapacağız, üstünü korumak için işlemler<br />

gerçekleştireceğiz. Surların içeriden ve<br />

dışarıdan aydınlatmalarını sağlayacağız.<br />

Burada esas amaç surları korumak, ömrünü<br />

uzatmaktır” dedi.<br />

kazılarda önemli bulgulara ulaştıklarının altını<br />

çizen Yağcı; “Hamamın bulunduğu alan, çok<br />

farklı kültürlerin iç içe geçmiş bir şeklini oluşturuyor.<br />

Tamamıyla açığa çıkarılarak restore<br />

edilirse, dünya çok önemli bir esere kavuşmuş<br />

olacak” ifadelerini kullandı.<br />

Mersin’deki Soli Pompeiopolis Antik Kenti<br />

ve çevresinin Arkeopark haline getirilmesi<br />

için hazırlanan proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na<br />

sunuldu. Mezitli Belediyesi’nden<br />

yapılan açıklamaya göre Belediye Başkanı<br />

Neşet Tarhan, yaklaşık 3 bin yıllık tarihe sahip<br />

olan Soli Pompeiopolis Antik Kenti’nde<br />

kazı çalışması yapan Prof. Dr. Remzi Yağcı<br />

ve ekibini ziyaret edip, bilgi aldı.<br />

Kazı Başkanı Yağcı, çalışmaların Sütunlu Cadde’de<br />

sürdüğünü ifade ederek, bunun yanı sıra<br />

höyük alanının güney ucundaki hamamda da<br />

kazı yaptıklarını aktardı. Son dönem yapılan<br />

KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİYLE GÖZ<br />

KAMAŞTIRIYOR<br />

Başkan Neşet Tarhan da antik kent ve çevresinin<br />

içinde bulunduğu geniş arazinin Arkeopark<br />

haline getirilmesi için proje hazırlayıp,<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunduklarını<br />

bildirdi. Valilik kanalıyla yaptıkları başvurunun<br />

sonucunu beklediklerini, bölgede kazıların<br />

tamamlanarak bir an önce turizme kazandırılması<br />

için de ellerinden gelen desteği<br />

verdiklerini ifade eden Tarhan; “Bu zenginlikleri<br />

bir an önce yeryüzüne çıkararak, insanlarla<br />

buluşturmalıyız. Bölgede kamulaştırma<br />

ve kazıların tamamlanarak, tarihi değerlerin<br />

yok olmasının önüne geçmemiz gerekiyor.<br />

Burada üç bin yıla yayılmış medeniyetlerin<br />

üst üste gelmiş kalıntılarından bahsediyoruz.<br />

Zaten Mezitli’nin neresini kazsak, mutlaka<br />

böylesi bir kültürel zenginlikle karşılaşıyoruz”<br />

değerlendirmesinde bulundu.<br />

26 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AKDENİZ BÖLGESİ<br />

Çukurova'nın Ayasofya'sı<br />

ibadete açılacağı güne hazırlanıyor<br />

Osmaniye'nin Kadirli ilçesinde yaklaşık bin<br />

800 yıllık tarihinde manastır ve cami olarak<br />

hizmet veren, 1924'ten bu yana ibadete kapalı<br />

olan Ala Cami, restore edilmesinin ardından<br />

ibadethane ve müze olarak yeniden<br />

hizmete açılacak.<br />

ise Dulkadiroğlu Alaüddevle<br />

Bozkurt Bey'in oğlu, "Sarı<br />

Kaplan" namıyla anılan Kasım<br />

Bey, kiliseyi babası adına camiye<br />

çevirerek buraya "Alaüddevle<br />

Mescidi" adını verdi.<br />

Roma İmparatorluğu döneminde ikinci yüzyılda<br />

manastır olarak inşa edilen cami, yaklaşık<br />

300 yıl sonra Bizans İmparatorluğu<br />

döneminde ilaveler yapılarak kiliseye çevrildi.<br />

1147 yılındaki depremde zarar gören<br />

yapı, tamir edilmesinin ardından hizmete<br />

devam etti. Anadolu'nun fethiyle bölgeye<br />

yerleşen Dulkadiroğlu Beyliği döneminde<br />

ÇOK <strong>SAYI</strong>DA MOZAİK VE<br />

TARİHİ ESERE RASTLANDI<br />

1924 yılında ibadete kapatılan cami, önceki<br />

yıllarda Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne devredildi.<br />

Yıllardır cami içi ve civarında devam<br />

eden kazı çalışmalarında çok sayıda mozaik<br />

ve tarihi esere rastlandı. Kazı çalışmaları<br />

sonrası ibadete açılması için hazırlanan<br />

restorasyon projesinin Koruma Kurulu tarafından<br />

kabulünün ardından tarihi camide<br />

çalışmalara başlandı. Yaklaşık 1,5 yıl sürecek<br />

restorasyon çalışmaları sonunda Ala<br />

Cami hem ibadete açılacak, hem de müze<br />

olarak hizmet verecek.<br />

Tepebağ Höyüğü<br />

gün yüzüne çıkarılacak<br />

Adana'da, Hitit ve Mısır yazılı kaynaklarında bahsedilen Kilikya<br />

bölgesinin başkenti ‘Adaniya’ olduğu düşünülen ve 2013'ten bu yana<br />

kazı çalışmaları sürdürülen Tepebağ Höyüğü, gün yüzüne çıkarılarak<br />

turizme kazandırılacak.<br />

Isparta'da yeni<br />

antik buluntulara<br />

ulaşıldı<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Isparta'nın<br />

Yalvaç ilçesindeki Pisidia Antiokheia Antik Kenti'nde<br />

yürütülen bu yılki kazı ve temizlik çalışmaları sırasında, Anadolu'daki<br />

inanç sistemi ve süreçleri hakkında önemli veri kabul<br />

edilebilecek, Roma dönemine ait buluntular açığa çıkarıldı. M.S.<br />

3. yüzyıla ait çok sayıda parçalanmış heykel ve mimari kalıntının<br />

yanı sıra adak stelleri (dikili taş), kabartma ve iki adet mermer<br />

heykele de ulaşıldı.<br />

Bölgeden 1880'li yıllarda yurtdışına kaçırılan, üzerindeki kitabeye<br />

göre M.Ö. 18. yüzyıla tarihlendirilen Hemşire Satsneferu heykeliyle<br />

höyüğün varlığının tespiti üzerine 1936'da ilk sondaj çalışması yapılan<br />

Tepebağ'da, Adana Müzesi tarafından 2013'te başlatılan kazılar devam<br />

ediyor. Höyükte Osmanlı yapılarının yanı sıra Helenistik, Demir,<br />

Geç Tunç, Orta Tunç ve Erken Tunç dönemlerinden kalıntılar yer alıyor.<br />

TARİHE IŞIK TUTULACAK<br />

Höyükte yapılan kazılarda, Osmanlı döneminde kullanılmış Kütahya<br />

porselenleri ile farklı pipolar ve Bizans paraları bulundu. Demir Çağı<br />

dönemine ait tabakada yürütülen kazılarda, Seyhan Nehri kenarında<br />

yer alması ve geçmişte liman kenti olması dolayısıyla bölgeye<br />

Kıbrıs, Yunanistan, Levant, Mezopotamya'dan getirilen çok farklı<br />

seramiklere de ulaşıldı. Geçmişte ticaretin yoğun gerçekleştirildiği<br />

Tepebağ Höyüğü'nde o dönemdeki yaşam şekli, kimlerle ilişki içerisinde<br />

olunduğu, yeme içme kültürü ve hayvancılık faaliyetlerinin<br />

belirlenmesine yönelik kazılar ve farklı disiplinlerdeki çalışmalarla<br />

tarihe ışık tutulacak.<br />

HEYKELLERDEN BİRİ MİTOLOJİDEKİ<br />

TANRI APOLLON'A AİT<br />

Antik kentin 5 kilometre doğusundaki "Ay tanrısı Men'in Tapınağı"<br />

ve "Kutsal Alan" çevresinde ulaşılan kalıntılarda giyimli<br />

kadın heykelinin başı bulunmazken, erkek heykelin mitolojide<br />

adı geçen Tanrı Apollon'u tasvir ettiği belirlendi. Kültür ve Turizm<br />

Bakanlığı ile Süleyman Demirel Üniversitesi adına Prof. Dr. Mehmet<br />

Özhanlı başkanlığında yapılan Pisidia Antiokheia Antik Kenti<br />

kazılarında ulaşılan söz konusu buluntular, incelemelerin tamamlanmasının<br />

ardından sergilenmek üzere müzeye teslim edilecek.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

27


GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />

Harran'a tarihi dokunuş<br />

Dünyanın en eski yerleşim merkezleri<br />

arasında yer alan Şanlıurfa’nın Harran<br />

ilçesindeki yapılar, tarihi dokuya uygun<br />

hale getirilecek. M.Ö. 6 binli yıllardan bugüne<br />

kesintisiz yerleşim yeri olan ve bir<br />

dönem Asurlular ile Emevilere başkentlik<br />

yapan tarihi ilçede, yaklaşık bir buçuk<br />

yıldır çok sayıda kurum ve kuruluşun üzerinde<br />

çalıştığı “Kentsel Tasarım Projesi”<br />

tamamlandı.<br />

Asırlardır ayakta kalan külah biçimindeki,<br />

kare veya kareye yakın altyapı üzerine inşa<br />

edilen konik kubbeli evlerin ön plana çıktığı<br />

Harran’daki yerleşim yerlerinde, proje kapsamında<br />

restorasyon çalışması yapılacak.<br />

Projeyle arkeolojik ve kentsel sit alanı ilan<br />

edilen ilçede 250 yıllık geçmişe sahip konik<br />

kubbeli evlerin bulunduğu mekânlara, tarihi<br />

mimari korunarak estetik görünüm kazandırılması<br />

hedefleniyor. Üç ana tema üzerinde<br />

Oylum Höyük’te 28. dönem kazıları başladı<br />

Suriye sınırına sıfır noktada bulunan ve Güneydoğu<br />

Anadolu Bölgesi’nin en büyük höyükleri<br />

arasında yer aldığı belirtilen Oylum<br />

Höyük’te 28. dönem kazı çalışmalarına başlandı.<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle<br />

başlatılan kazılara, 20’si teknik olmak<br />

üzere 35 kişilik ekip ile devam ediliyor.<br />

Kazı Başkanı ve Cumhuriyet Üniversitesi<br />

Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı<br />

Doç. Dr. Atilla Engin, konu ile ilgili yaptığı<br />

açıklamada çalışmalar kapsamında bölgede<br />

genel temizlik, düzenleme ve geçen yıl<br />

yarım kalan bazı kazı işlemlerinin gerçekleştirileceğini<br />

söyledi. Amaçlarının tarihi<br />

zenginliklerin ortaya çıkarılması olduğunu<br />

vurgulayan Engin, şunları ifade etti:<br />

“Kazı çalışmalarımızın Kilis’e önemli katkıları<br />

var. Bölge tarihi açıdan çok önemli, kilit<br />

bir merkez... Oylum Höyük’ün özellikle M.Ö.<br />

2. bin yılda çok önemli bir merkez olduğunu<br />

görüyoruz. Saray olarak niteleyebileceğimiz<br />

büyük bir yapı kalıntısı ve buna bağlı<br />

mühür baskıları var. Mühürle yazılı belgeler,<br />

önemli şeylerin bizi beklediğini gösteriyor.<br />

şekillenen proje kapsamında öncelikle ilçe<br />

halkı sit alanı ilan edilen bölgenin dışına yerleştirilecek,<br />

ardından tescilsiz yapılar tarihi<br />

dokuların arasından temizlenecek, adeta<br />

açık hava müzesi olan ilçe genelindeki kazılar<br />

da planlı bir şekilde devam ettirilecek.<br />

Höyükler, binlerce yıllık yerleşim katmanlarıyla<br />

oluşmakta. Bu önemli tabakaların<br />

üzerinde çok fazla geç dönem Demir Çağı<br />

ve Roma yerleşimleri var. Bu tabakalara<br />

ulaşmamız biraz zaman alıyor.”<br />

28 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />

Hasankeyf turizmde hedef büyüttü<br />

Türkiye'nin vizyon projesi Ilısu Barajı'nın<br />

faaliyete girmesiyle sular altında kalacak<br />

olan Batman'ın Hasankeyf ilçesinin bir yandan<br />

yeni yerleşim yerini inşa çalışmaları<br />

devam ederken, diğer yandan da bölgede<br />

turizmin geliştirilmesi hedefleniyor.<br />

Kurum ve evlerin çok geniş, konforlu yapıldığı<br />

eski Hasankeyf'in yaklaşık üç katı<br />

büyüklükte olacak yeni yerleşim yerinde,<br />

dört yıllık fakültenin yanı sıra birçok sosyal<br />

tesis de bulunacak. Baraj gölü kenarında<br />

inşa edilen yeni yerleşim yerinin doğa,<br />

su ve kültür turizminde geliştirilmesi hedefleniyor.<br />

BÖLGENİN KADERİ DEĞİŞECEK<br />

Hasankeyf Kaymakamı Faruk Bülent Baygüven,<br />

konu hakkında yaptığı açıklamada<br />

Hasankeyf'in Ilısu Baraj Gölü altında kalacak<br />

tek ilçe olduğunu, barajla birlikte bölgenin<br />

ve bölge insanının kaderinin değişeceğini<br />

söyledi. Ilısu Barajı'nın bölgenin yanı<br />

sıra Türkiye'nin de en önemli barajlarından<br />

olduğunu vurgulayan Baygüven, baraj gölü<br />

altında kalacak ilçenin yeni yerleşim yerinde<br />

çok boyutlu bir proje yürütüldüğünü,<br />

modern bir ilçe tesis edildiğini ve sona yaklaştıklarını<br />

dile getirdi.<br />

Tarih kokan şehir; Diyarbakır<br />

Birçok medeniyete beşiklik eden, tarihi ve kültürel yapılarıyla dikkati<br />

çeken Diyarbakır, terör saldırılarının ardından devletin ilgili kurumlarınca<br />

yapılan yatırımlar ve restorasyon çalışmaları sayesinde<br />

yeniden canlanmaya başladı.<br />

Yüzyıllar boyunca aralarında Hurri Mitanniler, Asurlar, Urartular,<br />

Medler, Romalılar, Sasaniler, Bizanslar, Artuklular ve Akkoyunlular’ın<br />

bulunduğu birçok medeniyete kucak açan Diyarbakır'da,<br />

PKK'lı teröristlere yönelik başarılı operasyonlarla huzur ve güven<br />

ortamının sağlanmasının ardından kente gelen yerli ve yabancı turist<br />

sayısında artış yaşandı.<br />

DOĞU'NUN PARİS'İ<br />

50 bin metrekareyi kapsayan ve her dönem yönetim merkezi olmuş<br />

alanda yer alan M.S. 2. yüzyıla ait St. George Kilisesi, Artuklu Hanı,<br />

Cumhuriyet ve Osmanlı döneminin mimari özelliklerini yansıtan<br />

yapıların yer aldığı İçkale, 7 bin yıllık Keçi Burcu, tarihi Ongözlü<br />

Köprü, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan surları<br />

ve Hevsel Bahçeleri, Hasanpaşa Hanı, peygamber ve sahabe<br />

mezarları, İslam dünyasının 5. Harem-i Şerifi olarak nitelendirilen<br />

Ulu Cami ve 115 dönümlük alanda yapılan rekreasyon çalışmasının<br />

ardından daha görünür olan 27 şehit sahabenin de<br />

meftun olduğu Hz. Süleyman Cami, kenti ziyarete gelen yerli ve<br />

yabancı turistlerin ilk uğrak yerleri arasında bulunuyor.<br />

Rumkale, dünya turizmine hazırlanıyor<br />

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, kent turizmine<br />

yeni bir soluk kazandırmak amacıyla<br />

tarihi Rumkale’de su altı arkeoloji müzesi<br />

kuracak. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma<br />

Şahin, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />

kültürel mirasın korunması, yaşatılması, tanıtılması<br />

ve turizme kazandırılması amacıyla<br />

bu yöndeki çalışmalara yoğunlaştıklarını<br />

belirterek, Gaziantep’i kültür kenti haline<br />

dönüştürmek istediklerini belirtti.<br />

Evliya Çelebi’nin “Gaziantep dünyanın<br />

gözbebeğidir” sözlerini hatırlatan Şahin,<br />

Gaziantep’in dünyanın en eski 20 yerleşim<br />

yerinden biri olduğunu ifade ederek; “Bu<br />

kapsamda hazırlanan projelerle tarihi ve<br />

kültürel eserleri ayağa kaldırıyoruz. Karkamış<br />

Antik Kenti’ni 2018’in Mayıs ayında açarak,<br />

edebiyatçıların ve dünya tarihçilerinin<br />

hizmetine sunacağız. Fırat Nehri’nin bütün<br />

güzelliği, dik kayalar üzerinde bulunan Rumkale’ye<br />

yansıyor. Roma ve Hitit gibi en güçlü<br />

medeniyetler, Fırat’ın etrafında şekillenmiştir.<br />

Büyükşehir Belediyesi olarak Rumkale’yi<br />

önemsiyor, burayı turizme kazandırmak için<br />

geceli gündüzlü çalışıyoruz. Rumkale’yi daha<br />

canlı ve dinamik hale getireceğiz. Teleferik<br />

ve sahil düzenlemesine ilişkin çalışmalarla<br />

yer altındaki bu güzel hazineyi, bir su altı arkeoloji<br />

müzesiyle taçlandıracağız" dedi.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

29


DOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />

Erzurum Kalesi yeniden hayat bulacak<br />

Erzurum Kalesi, Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve DAP Bölge Kalkınma<br />

İdaresi Başkanlığı’nca finanse edilen proje kapsamında restore edilecek. Kentin en eski tarihi<br />

eserleri arasında yer alan Erzurum Kalesi’nin dış kısmının restore edilmesinin ardından,<br />

bu kez de iç kısmının restorasyonunun yapılması için çalışma başlatıldı.<br />

DAP İdaresi Başkanı Adnan Demir, proje hakkında yaptığı açıklamada kurum olarak bölgedeki<br />

tarımsal faaliyetleri desteklediklerini, geçen yıldan bu yana bölgenin kültür varlıklarının<br />

kazandırılması noktasında yapılan projelere de finans sağlamaya başladıklarını belirterek,<br />

şöyle konuştu:<br />

PROJENİN MALİYETİ 2,5 MİLYON TL<br />

“Erzurum ilimizin geçmişinde önemli bir yere sahip olan kalenin günümüze kazandırılması<br />

noktasında daha önce çevre düzenlemesi, yani dış kısmı yapılmış. Ancak iç kısmının da bir<br />

şekilde yapılması gerekiyordu. Erzurum Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğümüz tarafından idaremize<br />

sunulan proje kapsamında kalenin iç kısımda yer alan saat kulesi, hamam ve mescidin<br />

restore edilmesi ve kale surlarında yürüyüş yolu yapılması gibi planlamalar var. 2017 yılı ödeneği<br />

1,5 milyon lira. Projenin toplam tutarı ise yaklaşık 2,5 milyon lira.”<br />

Ahmed-i Hani Kent Müzesi'ne<br />

ziyaretçi ilgisi<br />

Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde Ağustos<br />

ayında açılan, İslam âlimi Ahmed-i Hani'nin<br />

hayatının ve yörenin 3 bin yıllık tarihinin<br />

anlatıldığı müze ile ‘Eski Doğubayazıt Evi’<br />

ziyaretçi akınına uğruyor.<br />

Doğunun 3 bin yıllık tarihine ışık tutan ve<br />

bu yıl Ağustos ayının ilk haftasında Kültür<br />

ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ile Aile<br />

ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül<br />

Sayan Kaya'nın katılımıyla Doğubayazıt<br />

ilçesinde açılan Ahmed-i Hani Kent Müzesi<br />

ve Eski Doğubayazıt Evi, açıldıkları günden<br />

bu yana yerli ve yabancı turistleri ağırlıyor.<br />

YÖRENİN GELENEK VE GÖRENEKLERİNİ<br />

YANSITIYORLAR<br />

Doğubayazıt Kaymakamlığı tarafından Serhat<br />

Kalkınma Ajansı ve İl Özel İdaresi'nin finansman<br />

desteğiyle ilçenin hâkim noktasına<br />

inşa edilen her iki yapı; filozof, tarihçi ve İslam<br />

mutasavvıfı Ahmed-i Hani'nin eserlerini ve yaşantısını<br />

ziyaretçilerle buluşturuyor. Konumu<br />

itibariyle İshak Paşa Sarayı, Beyazıt Camisi<br />

ve Urartu Kalesi'ni gören Ahmed-i Hani Kent<br />

Müzesi ve Eski Doğubayazıt Evi, ziyaretçilerine<br />

yörenin gelenek ve göreneklerini de tanıma<br />

fırsatı sunuyor. Müze, yörenin tarihi dokusuna<br />

uygun mimari yapısıyla da dikkat çekiyor.<br />

Bitlis’in mağara<br />

evleri turizme<br />

kazandırılacak<br />

Bitlis’in Ahlat ilçesinde bulunan yaklaşık<br />

600 mağara evin turizme kazandırılması<br />

amacıyla hazırlanan projenin ihalesine<br />

çıkıldı. Ahlat Belediye Başkanı Mümtaz<br />

Çoban, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />

Madavans ve Harabeşehir kanyonlarındaki<br />

yaklaşık 600 mağara evin turizme<br />

kazandırılması için başlatılan çalışmaların<br />

devam ettiğini söyledi.<br />

Bu kapsamda hazırlanan ve Doğu Anadolu<br />

Kalkınma Ajansı’na sunulan “Harabeşehir<br />

Bölgesi Ekoturizm” projesinin<br />

kabul edildiğini anlatan Çoban; “Projenin<br />

ihalesine çıkıldı. Burada 6 bin yıllık mağara<br />

evlerimiz var. Yani Kapadokya’nın<br />

bir örneği de ilçemizde bulunuyor. Burayı<br />

kısa sürede turizme kazandırmayı hedefliyoruz”<br />

şeklinde konuştu.<br />

TURİSTLERE ALTERNATİFLER<br />

SUNULACAK<br />

Projenin yaklaşık 50 milyon liraya mal<br />

olacağını bildiren Başkan Çoban, şunları<br />

ifade etti: “Bölgede insanların dinlenebilecekleri<br />

seyir tepeleri, bungalov evlerden<br />

meydana gelen dinlenme merkezi, barınma<br />

alanları, yürüyüş parkurları, kafeler,<br />

restoranlar ve konaklama merkezi oluşturacağız.<br />

Buraya gelenler hem 20 kilometre<br />

yürüyerek rehber eşliğinde gezecek,<br />

hem de mağara evlerde dinlenecek. Doğu<br />

Anadolu Projesi (DAP) kapsamında önemli<br />

destekler alarak çalışmalar yaptık. İlçede<br />

kültür-sanat çalışmaları başlattık. Eski<br />

Ahlat evlerini de restore ederek, turistlere<br />

çeşitli alternatifler sunacağız.”<br />

30 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


DOĞU ANADOLU BÖLGESİ<br />

Van Gölü kıyısında<br />

‘Olimpik Binicilik Merkezi’ açıldı<br />

İçişleri Bakanlığı’nca Kanun Hükmünde<br />

Kararname kapsamında görevlendirme<br />

yapılan Edremit Belediyesi’nin Van Gölü<br />

kıyısında kurduğu Olimpik Binicilik Merkezi<br />

hizmete girdi. Vali ve Büyükşehir Belediye<br />

Başkan Vekili Murat Zorluoğlu, açılış töreninde<br />

yaptığı konuşmada Edremit’in tarihi,<br />

kültürel, sosyal ve sportif anlamda çok büyük<br />

potansiyel barındırdığını, bunun yavaş<br />

yavaş ortaya çıkarıldığını söyledi.<br />

Belediyenin daha önce de bir halk plajını vatandaşların<br />

hizmetine sunduğunu belirten<br />

Zorluoğlu, şimdi de at çiftliği tesisini açmanın<br />

gururunu ve mutluluğunu yaşadığını ifade<br />

ederek; “Van’da belediyeler devralındıktan<br />

sonra gerçek belediyecilik örnekleriyle<br />

vatandaşlarımızı buluşturmaya başladık.<br />

Bir taraftan vatandaşlarımıza böyle güzel<br />

tesislerde çocuklarıyla, gençlerimizle vakit<br />

geçirmelerini sağlayacak imkânlar sunuyo-<br />

ruz, diğer taraftan da altyapı, kanalizasyon,<br />

su, yol, asfalt ve diğer üstyapı çalışmalarını<br />

hızla tamamlamaya çalışıyoruz. Büyükşehir<br />

Belediyesi ile ilçe belediyelerimiz arasında<br />

çok güzel bir koordinasyon ve işbirliği var.<br />

Çok kısa zamanda sadece kentin merkezini<br />

değil, bütün çevresini değiştirmeyi hedefliyoruz”<br />

dedi.<br />

Cıbıltepe Kayak Merkezi'ne uluslararası onay<br />

Kars'ın Sarıkamış ilçesinde bulunan ve Türkiye'nin önemli kış<br />

turizm merkezleri arasında yer alan Cıbıltepe Kayak Merkezi'nde<br />

hizmet veren iki slalom kayak pisti, uluslararası yarışmaların<br />

yapılabilmesi için onaylandı.<br />

Kayak merkezinin Karanlık Dere bölgesinde uzunlukları yaklaşık<br />

2 bin 500 metreyi bulan 6 ve 7 nolu pistlerde, Uluslararası<br />

Kayak Federasyonu tarafından görevlendirilen İtalyan delege<br />

Ernesto Rigon ve beraberindeki heyet tarafından inceleme<br />

yapıldı. Rigon, incelemeler sonrası yaptığı açıklamada Sarıkamış'ın<br />

kayak için çok ideal bir yer olduğunu belirterek; "Sarıkamış<br />

doğal güzellikleri ve sarıçam ormanlarıyla bölgenin önemli<br />

bir turizm potansiyeline sahip, muazzam bir yer. Bu pistlerin<br />

ormanlık alanda olması, yarışma ve turizm kayağı için çok elverişli"<br />

dedi.<br />

ULUSLARARASI SARIKAMIŞ KUPASI YENİ PİSTLERDE<br />

YAPILACAK<br />

Türkiye Kayak Federasyonu Genel Spor Direktörü Özkan Koyuncu<br />

da uluslararası yarışlar için onay alan pistlerin Sarıkamış'a<br />

ve kayak camiasına hayırlı olmasını diledi. Türkiye Kayak<br />

Federasyonu Alp Disiplini Teknik Kurul Üyesi İbrahim Demirci<br />

ise, pistlerin onaylanmasıyla<br />

Sarıkamış'ta daha çok kayak<br />

organizasyonu yapılacağını<br />

ifade ederek, kayakta 24-25<br />

Mart 2018 tarihlerinde düzenlenmesi<br />

planlanan Uluslararası<br />

Sarıkamış Kupası yarışlarının<br />

yeni onaylanan pistlerde gerçekleştirileceğini<br />

kaydetti.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

31


KARADENİZ BÖLGESİ<br />

Karadeniz’de saklı bir cennet; Artabel<br />

Gümüşhane’nin Torul ilçesi sınırlarında,<br />

barındırdığı 21 göl, zengin bitki örtüsü ve<br />

bozulmamış doğal güzellikleriyle 3 bin 331<br />

metre yükseklikteki Abdal Musa Tepesi’nin<br />

eteklerinde yer alan Artabel Gölleri Tabiat<br />

Parkı, ziyaretçilerini bekliyor.<br />

DÜNYA DESTİNASYONU OLUYOR<br />

Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş,<br />

bölgenin tarih olarak önemli bir değer olzine<br />

60 kilometre mesafede, yaban hayatı<br />

bakımından oldukça fazla türe ev sahipliği<br />

yapan tabiat parkında boz ayı, kızıl keçi, tilki,<br />

gelincik, sincap, sansar, yaban domuzu,<br />

kurt gibi hayvanların yanı sıra kaz, atmaca,<br />

şahin, kartal, akbaba, kerkenez, doğan, keklik,<br />

bıldırcın, su tavuğu, çulluk, kuyruksallayan<br />

ve ispinoz gibi kuşlar da yaşıyor.<br />

leri’nin Karadeniz Bölgesi’nin en önemli<br />

turizm destinasyonlarından biri olduğunu<br />

söyledi. Tabiat parkının tarihi özellikleri, doğal<br />

güzellikleri, fauna, flora ve yaban hayatı<br />

zenginliğiyle 21 buzul gölüne ev sahipliği<br />

yaptığını belirten Aydın; "Tabiat parkının<br />

yer aldığı Abdal Musa Tepesi, Karadeniz’in<br />

çatılarından biri olarak tanımlanabilir. Tabiat<br />

parkına olan ilgi gün geçtikçe artıyor.<br />

Tabiat parkını daha çok adrenalin tutkunları<br />

tercih ediyor. Turizm destinasyonlarında<br />

çeşitlilik anlamında bu yönüyle farklılık ihtiva<br />

ediyor" şeklinde konuştu.<br />

Karadeniz'in Efes'i gün ışığına çıkıyor<br />

Düzce Belediyesi ve Doğu Marmara Kalkınma<br />

Ajansı tarafından, aslanpençesi figürleriyle<br />

süslenmiş basamakları ve kemerli<br />

geçitleriyle varlığını koruyan Prusias ad Hypium<br />

Arkeopark’ın açılışı gerçekleştirildi.<br />

Düzce'nin Konuralp bölgesinde yer alan<br />

ve "Karadeniz'in Efes'i" olarak bilinen<br />

Prusias ad Hypium Antik Kenti'nde antik<br />

tiyatro, at figürlü kapı, surlar, su kemerleri<br />

ve Roma Köprüsü yer alıyor. Halk<br />

Gülaçar Köyü’nden geçen Artabel Deresi<br />

çevresindeki iki ayrı volkanik aktivite sonucu<br />

oluşmuş gölleri ve faunasıyla doğal yaşamın<br />

zenginliklerini ziyaretçilerine sunan<br />

tabiat parkında, şelalelerin çağlamasına çiçeklerin<br />

güzelliği eşlik ediyor. Kent merkearasında<br />

"40 Basamaklar" adıyla da bilinen,<br />

100 metre uzunluğa ve 74 metre genişliğe<br />

sahip antik tiyatronun yarım daire<br />

biçimindeki oturma alanı, aslanpençesi<br />

figürleriyle süslenmiş basamakları, kemerli<br />

geçitleri ve sahnesinin bir bölümü<br />

bugünlere kadar ulaştı.<br />

DOĞA VE MACERA TUTKUNLARININ<br />

UĞRAK NOKTASI<br />

Doğa Koruma ve Milli Parklar Gümüşhane<br />

Şube Müdürü İlbeyi Aydın, Artabel Gölduğunu,<br />

arkeopark çalışmalarının hızlandırılıp<br />

bir an önce vatandaşların beğenisine<br />

sunulduğunu ifade ederek; “Konuralp’i turizm<br />

alanında yapılan çalışmalarla dünya<br />

turizmine açmak istiyoruz. Burası tarihi bir<br />

hazine... Şu anda uygulamaya koyduğumuz<br />

birçok proje var. ‘Konuralp Dünya Destinasyonu<br />

Oluyor’ projesi kapsamında burada arkeopark<br />

yaptık. Amacımız, en kısa zamanda<br />

Konuralp’i dünya turizmine açmaktır" açıklamasında<br />

bulundu.<br />

32 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


KARADENİZ BÖLGESİ<br />

Artvin, ‘Atatepe’ ile<br />

turizmde var<br />

olmak istiyor<br />

Sıtkı Kahvecioğlu Vakfı tarafından yaptırılarak<br />

19 Mayıs 20<strong>12</strong>’de açılışı yapılan<br />

22 metre yüksekliğindeki ve 50 ton ağırlığındaki<br />

Atatürk Anıtı’na da ev sahipliği<br />

yapan Atatepe, Artvin Belediyesi’nin<br />

girişimleriyle turizme kazandırıldı.<br />

Atatürk’ün Büyük Taarruz Zaferi öncesinde<br />

Afyon Kocatepe’deki duruşunu<br />

simgeleyen, 40 ton çelik ve 10 ton bakır<br />

kullanılarak yapılan heykelin bulunduğu<br />

alan, şehrin seyir terası olma niteliği<br />

taşıması nedeniyle de halkın en uğrak<br />

yerleri arasında yer alıyor. Yaklaşık 4<br />

dönümlük arazide inşa edilen alanda,<br />

Atatürk heykelinin yanı sıra içerisinde<br />

restoran, kafeterya, mescit ve tuvaletlerin<br />

bulunduğu sosyal tesis ile yüzde 70’i<br />

tamamlanan atıcılık poligonu bulunuyor.<br />

ÜÇ VADİYE HÂKİM BİR TEPE VE<br />

MUHTEŞEM SEYİR TERASI<br />

Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe,<br />

konu ile ilgili yaptığı açıklamada Atatepe’nin<br />

turizm kenti olmayı hedefleyen<br />

Artvin için çok önemli olduğunu söyledi.<br />

Tesisi şehre gelen yerli ve yabancı<br />

turistlerin hizmetine sunduklarını belirten<br />

Kocatepe; “Buraya gelenlere şehrimizin<br />

güzelliğini yaşatıyoruz. Turizm<br />

kenti olan Artvin’de bu tür destinasyon<br />

merkezlerine ihtiyaç var. Atatepe, Artvin’deki<br />

en önemli 5-6 turizm noktasından<br />

biri. Şehir merkezinden Atatepe’ye<br />

teleferik projemiz de mevcut. Projenin<br />

hayata geçirilmesiyle bölgeye daha çok<br />

turist çekeceğiz" dedi.<br />

Giresun turizmde hedef büyütüyor<br />

Doğal güzellikleri, denizi, adası, tarihi evleri<br />

ve yaylalarıyla turistlerin ilgisini çeken Giresun,<br />

turizmde hedef büyüterek önümüzdeki<br />

5-10 yıllık süreçte Türkiye'nin önemli<br />

cazibe merkezlerinden biri haline gelmeyi<br />

amaçlıyor.<br />

Uzungöl’e Macera Parkı geliyor<br />

Doğu Karadeniz’in önemli turizm destinasyonları<br />

arasında bulunan doğa harikası<br />

Uzungöl’de Macera Parkı kurulacak. Trabzon<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan<br />

Fevzi Gümrükçüoğlu, Çaykara ilçesindeki<br />

Uzungöl’ün bölgenin en önemli turizm noktalarından<br />

biri olduğunu, burada yaklaşık 9<br />

bin 200 metrekarelik alanda hayata geçirilecek<br />

“Uzungöl Tabiat Macera Parkı” projesinin<br />

hazırlandığını bildirdi.<br />

Parkın yüksek ve alçak ip parkurları, dev<br />

salıncak, tırmanma duvarları, survivor parkuru<br />

ve paintball alanı olmak üzere 6 ana<br />

bölümden oluşacağına işaret eden Başkan<br />

Gümrükçüoğlu; proje kapsamında ayrıca<br />

otopark, idari yönetim binası, kameriye,<br />

soyunma kabinleri, tuvalet, malzeme teslim<br />

noktaları ve depolar yapılacağını kaydetti.<br />

Parkın bölgedeki turizm çeşitliliğini artıracağına<br />

dikkat çeken Gümrükçüoğlu, şu açıklamalarda<br />

bulundu:<br />

Giresun İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal<br />

Gürgenci, konu ile ilgili yaptığı açıklamada<br />

kentin yaylaları, adası, tarihi evleri, denizi<br />

ile sadece Doğu Karadeniz'de değil, Türkiye'de<br />

de önemli bir turizm merkezi olduğunu<br />

söyledi. Gürgenci, Giresun'un son yıllarda<br />

gelişme gösteren destinasyonların başında<br />

geldiğini ifade ederek, kamu kurum ve kuruluşları<br />

ile sivil toplum kuruluşlarının desteğini<br />

de alarak, sektörde kalkınma hamlesinin<br />

hızla artmasını hedeflediklerini belirtti.<br />

TABİAT PARKLARI, ADA VE<br />

YAYLALARA YOĞUN İLGİ<br />

Yörede yayla turizmine birkaç yıldır artış<br />

gösteren tabiat parklarının da eklendiğini,<br />

buralara yerli ve yabancı insanların yoğun<br />

ilgi gösterdiklerini aktaran Kemal Gürgenci;<br />

il genelinde içerisinde Mavi Göl'ün de bulunduğu<br />

Kuzalan başta olmak üzere önemli<br />

turizm potansiyellerine sahip tabiat parkları<br />

yapıldığını, yine Giresun Adası'nın turizme<br />

kazandırılmasının yerli turistler kadar<br />

yabancıların da bu bölgeye gelmelerinde<br />

önemli faktör teşkil ettiğine vurgu yaptı.<br />

ladık. Yerli ve yabancı turistlerin dinlenme,<br />

eğlenme ve sportif aktivitelerini gerçekleştirebilmelerine<br />

yönelik planladığımız projenin<br />

en önemli amacı, bölgedeki turizm çeşitliliğini<br />

artırmaktır. Bu önemli yatırım, bölgeyi<br />

macera turizmi konusunda dünya çapında<br />

bir merkez haline getirecektir. Bölgedeki<br />

konaklama süresini uzatacak, tabiat parkımızın<br />

ve şehrimizin marka değerini yükseltecektir.<br />

Ayrıca doğa sporları konusunda<br />

farkındalık oluşturacak, gelecek nesillere<br />

doğa ve doğa sporu sevgisini aşılayacaktır."<br />

BÖLGEDEKİ TURİZM ÇEŞİTLİLİĞİNİ<br />

ARTIRACAK<br />

"Doğayla bütünlük arz eden bir proje hazır-<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

33


İÇ ANADOLU BÖLGESİ<br />

Tarihi taş konaklar,<br />

yeni evli çiftlerin gözdesi<br />

Güzelyurt'ta 1924 yılında mübadele nedeniyle<br />

Yunanistan'ın Kavala kentine giden<br />

Rumlardan kalan, bir kısmı da daha sonra<br />

yaşanan göç nedeniyle boşaltılan 25 konak,<br />

restore edilerek turizme kazandırıldı.<br />

Özellikle otantik yapısından dolayı balayı<br />

çiftleri tarafından yoğun ilgi gören konaklar,<br />

evliliğe ilk adımı atan çiftlere de doğal<br />

fotoğraf stüdyosu ortamı sunuyor.<br />

BALAYI ÇİFTLERİ YOĞUN İLGİ<br />

GÖSTERİYOR<br />

Güzelyurt Kaymakamı Mehmet Göze,<br />

konu ile ilgili yaptığı açıklamada ilçenin<br />

zengin tarihi dokusuyla yıl boyu birçok<br />

Eskişehir, kongre turizmi için<br />

biçilmiş kaftan<br />

Eskişehir Ticaret Odası (ETO) Başkanı<br />

Metin Güler, Eskişehir Fuar Kongre Merkezi'nin<br />

devreye girmesi ve eşzamanlı fuarların<br />

düzenlenmesiyle şehre 600 milyon<br />

lira civarında katkı sağlanacağını bildirdi.<br />

Metin Güler, yaptığı açıklamada kongre<br />

turizminde bugün ABD başta olmak üzere<br />

Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere, İtalya<br />

ve Çin gibi ülkelerin ön sıralarda yer aldığını<br />

belirterek, günümüzde her yıl ortalama 100<br />

milyona yakın kişinin iş toplantısı, kongre<br />

ve fuar için seyahat ettiğini vurguladı. İnsanların<br />

3-4 gün süren kongreler için 2 bin<br />

100 ile 2 bin 400 dolar arasında harcama<br />

yaptığını ifade eden Güler, şunları kaydetti:<br />

TURİZM POTANSİYELİ AÇISINDAN<br />

BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR<br />

"Kongre turizmi, aynı zamanda hem ülkenin<br />

hem de kongrenin yapıldığı şehrin tanıtımı<br />

için büyük bir önem taşıyor. Düzenlenen<br />

uluslararası kongreler, şehrin genel turizm<br />

turisti ağırladığını, başta Ihlara Konakları<br />

olmak üzere çeşitli tarihi konakların<br />

turizme kazandırıldığını aktararak; "Bunlar<br />

aktif şekilde faaliyetlerine devam<br />

ediyor. Özellikle son dönemde ilçemizde<br />

balayı çiftlerinin yoğunlaştığı bir turizm<br />

çeşitliliği dikkati çekiyor. Balayı çiftlerimiz<br />

için yerel işletmeler tarafından civar<br />

ilçe, köy ya da şehirlere günübirlik veya<br />

3-5 günlük turlar düzenleniyor. Şu an ilçede<br />

250 yatak kapasitesindeki tarihi<br />

konaklar, bu turizm destinasyonunda<br />

hizmet veriyor. İlçemiz böylesine elit bir<br />

hizmetle turizm açısından daha iyi noktaya<br />

gelmiş durumda" dedi.<br />

potansiyelini de artırıyor ve şehrin gelişimini<br />

olumlu olarak etkiliyor. Türkiye'de ise<br />

kongre turizmi son 10 yılda çok önemli bir<br />

aşama kaydetti. Dünyada kongre turizmi<br />

artış oranı yüzde 10 iken, Türkiye'de bu<br />

oran yaklaşık yüzde 22. Türkiye'de kongrecilik,<br />

dünya ortalamasına göre iki kat daha<br />

fazla artmakta. Kongre turizminden yılda<br />

3,5 milyar dolarlık gelir elde ettiği tahmin<br />

edilen Türkiye'de aslan payını da İstanbul<br />

alıyor. İstanbul'un ardından kongre pastasını<br />

Antalya, İzmir ve Ankara paylaşıyor.<br />

Hedefimiz, Eskişehir'in de kongrecilik pastasından<br />

hak ettiği payı almasıdır."<br />

Soğanlı Vadisi<br />

eski günlerini arıyor<br />

Kayseri’nin Yeşilhisar<br />

ilçesi sınırlarında<br />

eskiden<br />

turistlerin vazgeçilmez<br />

uğrak noktası<br />

olan Soğanlı<br />

Vadisi, eski canlı<br />

günlerini arıyor.<br />

Peribacaları, kaya oyma kiliseleri, manastırları<br />

ve doğal güzellikleriyle bir açık hava<br />

müzesini andıran Soğanlı Vadisi’nde turizm<br />

1950’li yıllarda başladı. Eskiden köy statüsünde<br />

olan Soğanlı Mahallesi halkının<br />

turistleri eşeklerle turlara çıkarmasıyla turizm<br />

potansiyeli gelişen vadi, 2000’li yıllara<br />

gelindiğinde yaklaşık 100 bin misafiri ağırlayan<br />

bir turizm merkezi oldu. Bunun yanında<br />

Soğanlı, yöre halkının yaptığı ve Anadolu<br />

kadınını andıran bez bebekleriyle adını sıkça<br />

duyurmaya başladı.<br />

BİRÇOK TURİSTİK ZENGİNLİK<br />

BARINDIRIYOR<br />

Son yıllarda turist sayısında ciddi düşüş<br />

yaşanan Soğanlı Vadisi, şimdilerde eski<br />

canlı günlerini arıyor. Soğanlı Mahallesi’nde<br />

turizm işletmeciliği yapan Gökhan Ablak,<br />

vadinin turizm potansiyeli açısından unutulmaya<br />

başlandığını, eski canlı günlerin hasretini<br />

çektiklerini söyledi. Vadinin, Kapadokya<br />

bölgesinin devamı niteliğinde olduğunu ve<br />

birçok turistik zenginlik barındırdığını belirten<br />

Ablak; “Daha önceden her gün 50’ye yakın<br />

turist otobüsü geliyordu. Şimdi burada<br />

tur otobüsü görmek hayal gibi... Aile olarak<br />

50 yıldır turizm işiyle uğraşıyoruz. Biz bu vadiye<br />

2005 yılına kadar eşeklerle turistlere<br />

tur düzenliyorduk. Bu, köylüler için önemli<br />

bir geçim kaynağıydı. Soğanlı’nın eski haline<br />

kavuşabilmesi için öncelikle kiliselerin restorasyondan<br />

geçmesi gerekiyor. Kiliseler<br />

eski haline getirilir ve iyi bir tanıtım yapılırsa,<br />

Soğanlı özlenen haline yeniden kavuşabilir”<br />

şeklinde konuştu.<br />

34 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


İÇ ANADOLU BÖLGESİ<br />

Beypazarı'nda hedef 1 milyon turist<br />

Beypazarı Belediyesi, ilçe genelinde tarih<br />

ve kültür turizmini en kısa sürede doğa<br />

turizmiyle entegre hale getirecek çalışmalarına<br />

hız verdi. Belediye Başkanı Tuncer<br />

Kaplan, bir süre önce ilçeye 30 kilometre<br />

mesafede bulunan Karagöl Mesire Alanı'nı<br />

kiraladıklarını hatırlatarak, şu açıklamalarda<br />

bulundu:<br />

"Mesire alanı içinde bulunan doğa evleri,<br />

yürüyüş parkurları ve göl çevresinin peyzaj<br />

uygulamasını tamamladık. Karagöl, gerçekten<br />

çok güzel ve bakir bir alan... Yazın göl ve<br />

çevresi, bungalov evleriyle ilgi çekerken,<br />

kışın da karın çok yağmasıyla dikkatleri<br />

üzerinde topluyor.<br />

TÜRKİYE'NİN 205. MİLLİ TABİAT PARKI<br />

Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü,<br />

Kelebekler Vadisi'nin de içinde bulunduğu<br />

alanı Türkiye'nin 205. Milli Tabiat Parkı<br />

ilan etti. Önümüzdeki günlerde inşaatına<br />

başlanacak alana bakanlık tarafından 30<br />

adet orman evi, 4 adet seyir terası, mesire<br />

alanı ve piknik alanları yapılacak. İnözü<br />

Vadisi Tabiat Parkı, tamamlandıktan sonra<br />

oldukça ilgi görecek. Bu alanda 500 bin turist<br />

ağırlamayı hedefliyoruz. Ardından ise<br />

bir milyon hedefimiz var. Bunda da bir hayli<br />

kararlıyız. Beypazarı’nı turizmde başkent<br />

Ankara’nın lokomotifi haline getireceğiz.<br />

Bu güzellikleri insanlarla paylaşacağız ve<br />

görmelerine vesile olacağız."<br />

Kırşehir'den sağlık turizmi hamlesi<br />

Osmanlı Devleti’nin kurucusu Şeyh Edebali’nin<br />

doğup büyüdüğü, Osmanlı’nın temelini<br />

oluşturan Ahilik teşkilatının piri Ahi<br />

Evran-ı Veli’nin yaşadığı Kırşehir, 800 yıl<br />

önce eserlerini Türkçe yazmasıyla bilinen<br />

Aşık Paşa, Cacabey Gökbilim Medresesi’ni<br />

bünyesinde barındırması, Mevlana’nın tale-<br />

besi olan ve vakıf hizmetlerinin Anadolu’ya<br />

yayılmasına katkı sağlayan Şeyh Süleyman<br />

Türkmani’nin memleketi olması nedeniyle<br />

“tohum şehir” olarak ön plana çıkıyor.<br />

Merkez ve ilçelerinde yer altından çıkarıldığı<br />

haliyle hiçbir müdahalede bulunulmadan<br />

otellere ve kaplıcalara verilen jeotermal<br />

suyu ile de şifa kaynağı olan Kırşehir’de,<br />

sağlık turizmine yönelik jeotermal yatırımlar<br />

hız kazanıyor. Şehir merkezindeki<br />

oteller ve ilçelerdeki kaplıca kürleri, yurt<br />

dışından ve çevre illerden gelen ziyaretçilere<br />

hizmet veriyor. Kentin tarihi, kültürel<br />

ve jeotermal kaynaklarından yararlanmak<br />

isteyenlerin sayısı da her geçen gün artıyor.<br />

sularıyla ziyaretçilerin büyük beğenisini<br />

kazandığını belirtti. Kırşehir’in jeotermal<br />

konusunda önemli kaynaklara ve geçmişe<br />

sahip olduğunu anlatan Bahçeci, yaklaşık<br />

800 yıl önce Ahi Evran-ı Veli’nin yaptırdığı bir<br />

hamam ile bu imkândan halkı faydalandırdığı<br />

bilgisinin kitaplarda yer aldığını vurguladı.<br />

ŞİFALI JEOTERMAL SULARI<br />

BÜYÜK İLGİ GÖRÜYOR<br />

Jeotermal Kaynaklı Belediyeler Birliği ve Kırşehir<br />

Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, konu<br />

ile ilgili yaptığı açıklamada Termal Turizm<br />

Kentleri Projesi kapsamında olan kentin<br />

tarihi, kültürel özelikleri ve şifalı jeotermal<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

35


Gym - cardio alanı<br />

Pilates<br />

Stüdyolar<br />

Kişiye özel egzersizler<br />

Grup egzersizleri<br />

Zumba<br />

Kapalı havuz - jakuzi<br />

Çocuk havuzu<br />

Türk hamamı<br />

Sauna<br />

Buhar banyosu<br />

Çocuk kulübü<br />

Masaj odaları<br />

Vitamin bar<br />

Bayanlara özel havuz saati<br />

Bayanlara özel fitness&spa<br />

Sağlığınıza, güzelliğinize<br />

ve geleceğinize yatırım yapın.<br />

Byofit Sağlık ve Spor Merkezi<br />

Saniye Ermutlu Sk 3 Kozyatağı 34742 İstanbul<br />

T: 0216 571 61 45<br />

byofitresepsiyon@byotell.com<br />

www.byotell.com


COVER<br />

A New Grape Harvest Destination to<br />

Turkish Tourism<br />

In this issue, we want to present a region<br />

of Turkey to <strong>TOURMAG</strong> readers which is<br />

rarely known now, but will make a name<br />

for itself in the upcoming years through<br />

its tourist values and grapes that offered<br />

to world market. This lovely city, which advances<br />

Turkey to an assertive position in<br />

grape industry with its vineyards that are<br />

spreading as far as the eye can reach, has<br />

a history of 2,500 years and a population of<br />

around 100 thousand.<br />

Pergamon King's brother Attalos Philadelphos<br />

II founded the city between B.C. 150-<br />

138. The city named as Philadelphia which<br />

means "Brotherhood" after its founder, and<br />

was mentioned in this name until the 1400s.<br />

When Ottoman Sultan Yıldırım Beyazıt saw<br />

the city from the highest point, he said "Ne<br />

âla şehir!" which means "What a pretty city!".<br />

After that, the city is called as "Alaşehir".<br />

ST. JEAN CHURCH OF PAVLUS<br />

Alaşehir is a region which has been invaded<br />

by every nation from Kingdom of Pergamon<br />

to Roman era, and from Ottoman Empire<br />

to Turkish War of Independence. That<br />

is why every civilization left a trace of its<br />

own culture here. For example, one of the<br />

most important historical structures in the<br />

city is the St. Jean Church, one of the seven<br />

Anatolian churches mentioned in the Bible,<br />

which was founded by Roman King Pavlus<br />

with the spread of Christianity in A.C. 40s.<br />

"YES, WE HAVE A DREAM!"<br />

Alaşehir Mayor Dr. Gökhan Karaçoban expressed<br />

they got into action to draw attention<br />

to the green ocean of vineyards, to create<br />

an awareness about the importance of<br />

this priceless heritage on a national scale,<br />

to share the foresight of the future and he<br />

remarked, "Yes, we have a dream!". He explained<br />

this dream as "Transforming 'grape<br />

city' Alaşehir to one of the modern cities of<br />

21st century with its underground, aboveground<br />

resources, history, nature, flavors,<br />

traditions passed down from generation to<br />

generation and local values" and said: "Our<br />

dream is big, our goal is very clear. In order<br />

to make Alaşehir a 'brand city', which has<br />

been active in this fertile soil of the Aegean<br />

for centuries, we will think, produce, cooperate<br />

with each other and put into practice<br />

on the basis of sustainability."<br />

FROM GRAPE TO CHERRY, CHESTNUT<br />

TO OLIVE<br />

From the first ages to nowadays, from Philadelphia<br />

to "Âlâ Şehir”, this Aegean ancient<br />

settlement which specified as the "City of<br />

Brotherhood" has so much abundance from<br />

grape to cherry, chestnut to olive, thermal<br />

resources to rich history.<br />

SISTER CITY AGREEMENT WITH THE<br />

SIENA FROM TUSCAN VALLEY<br />

Mayor Karaçoban wants to supply the conditions<br />

which will give importance to environmental<br />

consciousness in the land where<br />

famous Sultaniye Grapes grow, create a<br />

brand new destination in the field of health,<br />

nature and faith tourism and to attract investors<br />

in these fields. He stated his vision<br />

by saying; "We will visit the similar cities in<br />

Alaşehir Mayor<br />

Dr. Gökhan Karaçoban<br />

38 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


COVER<br />

the world to learn, to experience, to gain vision<br />

and to compare about farming culture,<br />

good farming and marketing. According to<br />

this, we will be sister cities with the Siena<br />

City from Tuscan Valley firstly."<br />

EXPORTING GRAPES TO ENGLAND AND<br />

33 COUNTRIES<br />

Alaşehir exports its grapes to 33 countries<br />

such as England, Germany and Russia.<br />

During the branding process, Karaçoban<br />

signified that they will establish the<br />

first grape museum of the world. Furthermore,<br />

they will organize an international<br />

"Vintage Festival" with the participation<br />

of Siena and other grape producing cities<br />

around the world to increase cultural,<br />

commercial and experimental cooperation.<br />

He also remarked; "We will present<br />

the local flavors of Alaşehir to world gourmets<br />

with the aim of ranking among world<br />

cuisines.<br />

THE MOSAICS OF DIONYSOS WILL BE<br />

BROUGHT TO WORLD HERITAGE<br />

Mayor Karaçoban pointed out that faith tourism<br />

will be developed with the help of archaeological<br />

remains to be placed on the ground<br />

and with the holy St. Jean Church, health tourism<br />

will be developed with thermal resources,<br />

and nature tourism will be developed with<br />

endless vineyards and geographical texture.<br />

"Alaşehir which is located in a huge archaeological<br />

site, will bring out the mosaics of Wine<br />

God Dionysos to world history heritage with<br />

the other remains. We will create a brand new<br />

destination with possible investments after<br />

we overcome the structural and bureaucratic<br />

obstacles" he said.<br />

Sean Jean Church<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

39


KAPAK<br />

Üzüme yatırım yapıp markalaşma kararı alan<br />

Alaşehir'in üzümle anılan<br />

bir dünya kenti olma hedefi var<br />

Hedeflenen markalaşma vizyonu kapsamındaki makro projelerin hayata geçirilmesiyle<br />

bir “üzümkent” olarak ekonomik artı değer yaratılarak, Alaşehirlilerin<br />

yaşam kalitesi yükseltilecek. Sürdürülebilirlik politikasına<br />

uygun bir tarım ekonomisiyle küresel rekabette daha<br />

güçlü ve söz sahibi bir örnek kent olunacak.<br />

CANAN & KADİR<br />

TOPRAKKAYA<br />

Osmanlı'ya şehzadeler yetiştirmiş, Kurtuluş Savaşımızın<br />

kırılma noktalarına ev sahipliği yapmış Manisa'nın Alaşehir<br />

ilçesine konuk olduk. Uçsuz bucaksız verimli bağlarıyla<br />

“Üzümkent” olarak anılmaya başlayan Alaşehir'in aynı zamanda<br />

Türkiye’nin en büyük üzüm rekoltesine ve çeşitliliğine<br />

sahip ilçesi olduğunu öğrenmemizle başlayan gezi öylesine<br />

doluydu ki, not almaya ve aldığımız notları birbirine<br />

bağlamaya yetişemedik. Zira, her biri ayrı bir haber dosyası<br />

kapsamındaydı.<br />

Alaşehir Belediye Başkanı Dr. Gökhan Karaçoban'ın davetlisi<br />

olarak, <strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi, Atlas Dergisi<br />

ve ulusal basınımızdan 25 gazetecinin katıldığı gezi, Alaşehir'in<br />

Yunan işgalinden kurtuluşunun 95. yıldönümünü<br />

nedeniyle düzenlenen, "İşgalden Kurtuluş’a Alaşehir<br />

Sergisi" ile başladı. Alaşehirliler için, "Karanlıktan Aydınlığa<br />

Bir Üzümkent Öyküsü" olarak adlandırılan bu sergi,<br />

ülkemizin özgürlüğüne nasıl kavuştuğunu, karanlıktan<br />

aydınlığa nasıl çıktığını, Alaşehir'in küllerinden nasıl yeniden<br />

doğduğunu, halkın onca yoksunluk içerisinde azim ve<br />

kararlılıkla bağımsızlık ateşinin ilk kongresi olan ‘Alaşehir<br />

Kongresi’ni nasıl gerçekleştirdiğini gösteriyordu.<br />

ALAŞEHİR, "HARİKA ŞEHİR" NEDEN OLMASIN?<br />

Sergi sonrasında Alaşehir Belediye Başkanı Dr. Gökhan<br />

Karaçoban ile bir söyleşi yapma fırsatı bulduk. “Üzüm, Alaşehir’in<br />

her şeyi olmakla birlikte, Alaşehir’de her şeyin âlâsı<br />

var” diyerek, Alaşehir'in ‘harika’ anlamına gelen, âlâşehir<br />

olması yolunda emin adımlarla yürüdükleri bilgisini aldık.<br />

“BU VİZYONU GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN ODAKLANDIK”<br />

Sözlerini, “Ülkemizin en geniş kapsamlı bağlarından önce<br />

tüm Türkiye’ye, sonra da dünyaya yayılmasını arzuladığımız<br />

bir vizyonumuz var" diyerek sürdüren Karaçoban,<br />

"Bu vizyonu gerçekleştirmek için odaklandık ve tüm gücümüzle<br />

çalışmalara başladık. Öncelikli hedefimiz, bu<br />

‘âlâ’ şehrin değişimini ve gelişimini sürdürülebilir kılmak”<br />

diyerek, ne denli kararlı olduğunun altını çizdi.<br />

YARATTIĞI İŞ HACMİ 2,5 MİLYAR DOLAR!<br />

Türkiye’nin karaya ve denize bağlantısı bulunmayan tek<br />

gümrüğüne sahip olması... Ünlü çekirdeksiz Sultaniye<br />

üzümü, Alaşehir ekmeği, Alaşehir kapaması gibi coğrafi<br />

işaret almaya aday ürünleri... Sarıkız maden suyu, Türkiye’nin<br />

en sıcak su kaynakları, iyi tarım uygulamaları,<br />

eşsiz doğa, tarih ve kültürel mirası, inanç, doğa ve sağlık<br />

turizmine uygun yapısı... Bunlar, adeta bir üzümkent olan<br />

Alaşehir’in markalaşma sürecindeki diğer üstün özelliklerinden<br />

bazıları... Alaşehir’de üzüm ve diğer ürünlerin<br />

yarattığı iş hacmi yaklaşık 2,5 milyar dolar...<br />

40 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


KAPAK<br />

Alaşehir’in üzümü kadar<br />

Sarıkız Madensuyu da<br />

meşhur... İşte Alaşehir’deki<br />

sarıkız heykeli...<br />

Manisa Alaşehir’in diş<br />

hekimi ve bağcı Belediye<br />

Başkanı Dr. Gökhan<br />

Karaçoban’ın yüksek kalitede<br />

üzüm üretiminden ihracat<br />

hedeflerine, markalaşma<br />

çalışmalarından Alaşehir’in<br />

yatırımcılar için bir cazibe<br />

merkezi haline getirilmesine<br />

kadar hayata geçirilecek<br />

iddialı ve güçlü projeleri<br />

bulunuyor.<br />

“ÜZÜMÜ YİYEN BAĞINI BİZE SORSUN”<br />

İlçeye tıpkı bir CEO gibi bakabilen Alaşehir<br />

Belediyesi Başkanı Dr. Gökhan Karaçoban,<br />

“Üzümü yiyen bağını bize sorsun. Alaşehir’de<br />

üzüm rekoltesi 350 bin ton civarında.<br />

Yaş üzüm ve kuru üzümün yarattığı iş hacmi<br />

ise, yaklaşık 2 milyar doları geçiyor. Alaşehir’de<br />

üzümün dışında kiraz, kestane, zeytin<br />

gibi ürünlerin de üretimi yapılıyor. Ayrıca<br />

Akdeniz’den Ege’ye ülkemizin diğer bölgelerindeki<br />

çeşitli şehirlerden gelen ürünler,<br />

Türkiye’nin Alaşehir’deki denize bağlantısı<br />

olmayan tek gümrüğünde ihraç edilmek<br />

üzere toplanıyor. Bunlarla birlikte Alaşehir’in<br />

yarattığı iş hacmi yaklaşık 2,5 milyar<br />

dolara ulaşıyor. Alaşehir’in iş hacmine katkıda<br />

bulunan şirket sayısı 350, üzüm işleyen<br />

ve ihracat yapan büyük ölçekli işletme<br />

sayısı ise 70 civarında” diyerek, kentin yaş<br />

meyve ve sebze ihracatındaki stratejik konumunu<br />

vurguluyor.<br />

SİYASET ÜSTÜ YAKLAŞIM<br />

Alaşehir’de 750 bin dekar ekilebilir arazi<br />

bulunduğuna, 10 bini aktif olmak üzere 20<br />

bin ailenin tarımla ve 10 bin ailenin ise hayvancılıkla<br />

uğraştığına dikkat çeken Başkan<br />

Karaçoban, gerçekleştirilecek projelerle tarım<br />

ve hayvancılıkta iyileştirmeler olacağını,<br />

böylelikle yakın bir gelecekte Alaşehir’in ihracatını<br />

büyütmeyi, kentin ekonomik değerini<br />

artırmayı ve paylaşım ekonomisini yaygınlaştırmayı<br />

hedeflediklerini söylüyor. Hiç<br />

acelesi olmayan, son derece sakin ve dikkatli<br />

tavırlarıyla hem odaklandığı konu, hem de<br />

söylemleri ile siyaset üstü yaklaşım içinde<br />

olacağı görüntüsü veren Gökhan Karaçoban<br />

için önümüzdeki yıllarda açmak üzere bizler<br />

de ayrı bir not düşüp (!) şimdilik kapatıyoruz.<br />

ALAŞEHİR’İN GELECEĞE SÖZÜ VAR!<br />

Alaşehir’in önce yurtiçi, daha sonra da yurtdışında<br />

markalaşma çalışmaları kapsamında<br />

21. yüzyılı yakalamak adına teknolojiden<br />

de yararlanarak, tarımdaki iyileştirmelerle<br />

daha rekabetçi bir ülke olmak gerektiğinin<br />

bilincinde olduklarını dile getiren Karaçoban,<br />

"Çünkü geleceğe sözümüz var. Alaşehir<br />

olarak tüm paydaşlarımızla birlikte üzümün<br />

geleceğine sahip çıkmak, öngörülebilir bir<br />

gelecek için küresel ölçekte projeler hazırlayarak<br />

adım adım hayata geçirmek zorundayız”<br />

diyor.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

41


KAPAK<br />

TOSKANA VADİSİ’NİN SİENA KENTİ İLE<br />

KARDEŞ ŞEHİR OLACAK<br />

Önce gelecek adına neler yapılması gerektiği<br />

konusunda Alaşehirlilerde bir farkındalık<br />

ve bilinç yaratacaklarını, konusunda<br />

uzman kişi ve kurumlardan know how transferi<br />

ile çiftçiyi eğitecek ve tarımsal alanları<br />

iyileştirecekleri bilgisini aktaran Karaçoban,<br />

"Çevre bilincine önem verecek, sağlık,<br />

doğa ve inanç turizm alanında yepyeni bir<br />

destinasyon yaratacak ve bu alanlarda<br />

yatırımcı çekecek koşulları oluşturacağız.<br />

Tarım kültürü, iyi tarım, pazarlama gibi konularda<br />

kıyas yapabilmek, bilgi, deneyim<br />

ve vizyon kazanmak için dünyadaki benzer<br />

ülkeleri ziyaret edeceğiz. İtalya’nın Toskana<br />

Vadisi’nde yer alan Siena kenti ile kardeş<br />

şehir olacağız” açıklamasında bulunuyor.<br />

“EVİ OLMAYANLAR İÇİN<br />

500 KONUT YAPIYORUZ”<br />

Dr. Gökhan Karaçoban, bu hedefler doğrultusunda<br />

yapılan çalışmalardan bazılarını<br />

ise şöyle özetliyor: “Ürün çeşitliliğini ve<br />

kalitesini yükseltmek amacıyla yaptığımız<br />

tarımsal sulama projesiyle binlerce<br />

dekar alanı suluyoruz. Belediye olarak<br />

hayvan yemi üretimi yaparak, ihtiyacı olan<br />

köylerimize bunları ücretsiz olarak veriyoruz.<br />

Herkes ev sahibi olabilsin diye 500<br />

konutluk bir projeyi hayata geçiriyoruz.<br />

Yeni çarşı projelerimiz ve eski çarşımızı<br />

geliştirme çalışmalarımızla esnafımızın<br />

yüzünü güldürüyor, şehrimizin gelişimine<br />

katkıda bulunuyoruz. Sosyal sorumluluk<br />

çalışması olarak oluşturduğumuz Alzheimer<br />

Hastalığı Danışma Merkezi ile hem<br />

hastalarımızın, hem yakınlarının hayatına<br />

katkı sağlıyoruz.”<br />

ORGANİK TARIM ÜSSÜ OLACAK!<br />

Alaşehir’deki jeotermal yatırımlarına da<br />

dikkat çeken Dr. Gökhan Karaçoban; iktidarın<br />

mevcut enerji politikalarını onayladığını,<br />

doğal alternatif kaynaklardan biri olan jeotermal<br />

enerjiden elektrik üretiminin ülke<br />

geleceğine katkıda bulunduğunu, Alaşehir<br />

olarak çok daha fazla jeotermal elektrik<br />

üretmeye aday şirketleri karşılamaya hazır<br />

olduklarını dile getiriyor. Alaşehir’de faaliyet<br />

gösteren Akça Holding’in yüzde 18 ortağı<br />

ve Türkiye’de jeotermal enerji yatırımı<br />

yapan tek kamu kurumu olarak üstlendikleri<br />

öncü rollerini vurgulayan Karaçoban, “Sistemde<br />

bekçilik rolü üstleniyoruz. Ayrıca,<br />

jeotermal enerji kaynaklarından kurutma<br />

ve ısıtma gibi konularda yararlanarak, seracılık<br />

başta olmak üzere üzüm ve diğer ürünlerin<br />

geleceğini teminat altına alıyor, iyi ve<br />

organik tarım uygulamalarını hayata geçirmeyi<br />

hedefliyoruz” ifadesini kullanıyor.<br />

DÜNYANIN İLK ÜZÜM MÜZESİ<br />

KURULACAK<br />

Alaşehir’in markalaşma sürecinde, dünyanın<br />

ilk üzüm müzesi kuracaklarını, İtalya’nın<br />

Siena’sı ve dünyanın diğer üzüm kentlerinin<br />

de katılacağı uluslararası “Bağ Bozumu<br />

Festivali” organize edilerek; kültürel, ticari<br />

ve deneysel işbirliklerini arttıracaklarını<br />

dile getiren Karaçoban, "Türkiye’nin yanı<br />

sıra dünya mutfaklarına girme hedefiyle<br />

Alaşehir’in yerel lezzetlerini dünya gurmelerine<br />

sunacağız" şeklinde konuşuyor.<br />

DIONYSOS MOZAİKLERİ DÜNYA<br />

MİRASINA KAZANDIRILACAK<br />

Sıcak su kaynaklarıyla sağlık, bağları ve<br />

coğrafi dokusuyla doğa, yedi kutsal kiliseden<br />

bir olan St. Jean Kilisesi ve yer üstüne<br />

çıkarılacak arkeolojik kalıntılarla inanç turizminin<br />

de geliştirileceğine dikkat çeken<br />

Karaçoban, "Büyük bir SİT alanı üzerine kurulu<br />

Alaşehir’deki diğer kalıntılarla birlikte<br />

Şarap Tanrısı Dionysos mozaikleri dünya<br />

tarih mirasına kazandırılacak. Yapısal ve bürokratik<br />

engeller aşılarak turizm alanındaki<br />

olası yatırımlarla yepyeni bir destinasyon<br />

oluşturacağız" diyerek, sözlerini noktalıyor.<br />

42 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


KAPAK<br />

ANTİK BİR KENT: ALAŞEHİR<br />

Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde, Manisa<br />

ili sınırları içinde yer alan Alaşehir;<br />

üzümün, zeytinin, kirazın, kestanenin,<br />

sıcak su kaynaklarının, etkileyici bir<br />

tarihi geçmişin ve sımsıcak insanların<br />

başrolde olduğu bir ilçe. Bozdağlar’ın<br />

kuzeye bakan yönünde üç tepe üzerine<br />

kurulu şehir, Gediz Ovası’nın verimli<br />

topraklarıyla kuşatılmış durumda.<br />

İlk çağlardan beri bir yerleşim merkezi<br />

olan Alaşehir, Bergama Kralı I. Attalos<br />

Philedelphos tarafından kuruldu (M.Ö.<br />

150-138) ve uzun yıllar Philedelphos’un<br />

“kardeşseverlik” anlamına ithafen<br />

‘Philadelphia’ adını taşıdı. Daha sonra<br />

Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların<br />

yönetimine geçen şehir, 1389<br />

yılında 4. Osmanlı Padişahı Yıldırım<br />

Beyazıt tarafından Osmanlı İmparatorluğu<br />

topraklarına katıldı. “Ne güzel<br />

şehir” anlamına gelen Alaşehir ismi de<br />

Yıldırım Beyazıt tarafından verildi.<br />

Alaşehir’in üzerine kurulu olduğu<br />

Antik Philadelphia kentinin akropolü<br />

durumundaki Top Tepe düzlüğünde<br />

yer alan tapınak ve tiyatro kalıntıları,<br />

Bizans döneminde yapılan surlar,<br />

Yıldırım Beyazıt Camisi ve 16. yüzyıla<br />

ait Kurşunlu Han, Alaşehir’in kültürel<br />

değerlerinden sadece birkaçı...<br />

Bu değerler arasında St. Jean Kilisesi<br />

ayrıca önemli... Havarilerden Ioannes<br />

adına yapılan St. Jean Kilisesi, Hıristiyanlığın<br />

ilk çağlarına ait yedi kiliseden<br />

biri. İncil'in vahiy bölümünde<br />

adı geçen ve kendilerine<br />

mesaj gönderilen Yedi Kilise<br />

(Smyrna, Pergamon, Thyatira,<br />

Sardes, Philadelphia,<br />

Laodicia ve Ephesus); Hıristiyanlığın<br />

ilk kiliseleri olarak<br />

kabul edilir. Hepsi de Anadolu'da<br />

olan bu kiliselerin üç<br />

tanesi (Sardes, Philadelphia<br />

ve Thyatira), Manisa ili sınırları<br />

içinde bulunmakta ve<br />

inanç turizmi kapsamında<br />

ziyaret edilmekte.<br />

TÜRKİYE’NİN ÜZÜM<br />

BAĞLARINDAKİ İLK KONSERİ<br />

ALAŞEHİR’DE<br />

Katıldığımız gezide, Türkiye'nin üzüm<br />

bağlarında gerçekleşen ilk konserini<br />

de yaşadık. Hakan Aysev ve Levent<br />

Gündüz'ün yorumlarıyla renklenen<br />

gecede, şair ve yazar Sunay Akın'ın<br />

anlattığı hikâyeler davetliler tarafından<br />

büyük bir ilgiyle izlendi.<br />

Sadık Doğrusöz'e ait bağ evinin bahçesinde<br />

gerçekleşen buluşmada,<br />

Sunay Akın'ın hikâyeleriyle başlayan<br />

akşam, “Türk Pavarotti” olarak anılan<br />

Hakan Aysev ve Levent Gündüz<br />

ikilisinin konseri ile devam etti. Alaşehir’in<br />

tanıtımı kapsamında gerçekleştirilen<br />

gecede Aysev ve Gündüz;<br />

türkü, klasik ve popüler şarkılardan<br />

oluşan bir repertuarla konuklara<br />

uzun yıllar unutulmayacak bir gece<br />

yaşattı.<br />

NE KADAR ŞANSLIYIZ<br />

Gezi sırasında Alaşehir’de bazı tesisleri<br />

de gezme fırsatı elde ettik. Bu tesislerden<br />

biri de Tariş'in Entegre Üzüm<br />

İşletmesi Müdürlüğü oldu. Burada gördüklerimiz<br />

ve işletme müdürü Selim<br />

Çakmak'dan aldığımız bilgiler bizleri<br />

öylesine etkiledi ki, bir kez daha yaşadığımız<br />

topraklar ve sahip olduğumuz değerler<br />

için, "Ne kadar şanslıyız" demek<br />

durumunda kaldık.<br />

“SERGİ MÜZEYE<br />

DÖNÜŞMELİ!”<br />

Alaşehir'in Yunan işgalinden kurtuluşunun<br />

95. yıldönümünü nedeniyle<br />

düzenlenen "İşgalden Kurtuluş’a<br />

Alaşehir" sergisinin açılışına araştırmacı-yazar<br />

Sunay Akın da katıldı.<br />

“Bu sergiden çok etkilendim. Sergilenmekte<br />

olan bayraklardan biri,<br />

Türk kadının el emeği ile diktiği Türk<br />

bayraklarından. Yani bugünlerde de<br />

gündemde olan o ünlü marşımız var<br />

ya, İzmir’in dağlarında açan çiçekler,<br />

işte bu bayraklardı” şeklinde konuştu.<br />

Bu serginin mutlaka müzeye<br />

dönüşmesi gerektiğinin altını çizen<br />

Akın; “Sayın Başkan’dan özellikle<br />

rica ediyorum, bu sergi müzeye dönüşmeli<br />

ve daha da zenginleşmeli.<br />

Müzeler kentlerin hafızasıdır. Hafızamıza<br />

sahip çıkamayacaksak neye<br />

sahip çıkacağız” şeklinde konuştu.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

43


KONUK YAZAR<br />

Zümrüt ile turkuazın aşkı:<br />

AMASRA<br />

SERAP GÜRSES<br />

Karadeniz’i baştanbaşa Sarp sınır kapısına kadar<br />

gezmiş biri olarak, rotadaki birbirinden güzel destinasyonlardan<br />

birini anlat deseler, ilk aklıma gelen<br />

nedense hep Amasra olmuştur. Bu belki de hikâyesi<br />

ve kendine özgü bir ruhu olan şehirleri sevmemden<br />

kaynaklanıyor. Çünkü yaklaşık 6.000 nüfuslu bu şirin<br />

Batı Karadeniz kasabası; her köşesi, her taşı, denizi<br />

ve farklı coğrafyasıyla; aynı anda huzur, nostalji ve<br />

macera hissini birlikte yaşatabilen nadir karakteriyle<br />

beni üç defa kendine çekmiştir ve belki üç yüz defa<br />

daha ziyaret etmeye de heves ettirmiştir.<br />

Karadeniz turuna çıktığınızda ilk durak burasıdır<br />

genelde. Dağların tepesinden aşağı doğru, virajlı<br />

yollardan kıvrıla kıvrıla inerken, tam da “bitmeyecek<br />

mi bu?” dediğiniz anda birden karşınıza çıkan manzarasıyla<br />

nefesinizi keser ismini Pers Prensesi Amastris’ten<br />

alan Amasra.<br />

Aynı duyguyu Fatih Sultan Mehmet de yaşamış<br />

olacak ki 1460 yılında çıktığı Batı Karadeniz seferi<br />

sırasında “Bakacak” denilen mevkiye vardığında heyecanla<br />

Lalası Ak Şemsettin’e dönüp, “Lala Lala, Çeşmi-i<br />

Cihan (Dünyanın Gözü) bu mu ola?” dediği rivayet<br />

edilir. Hatta güzelliğine kıyamayıp şehrin anahtarını<br />

kendilerine teslim etmelerini istemiş ve Amasra’yı<br />

bu şekilde fethetmiştir. Gerçekten de tepelerden<br />

fışkıran göz kamaştırıcı zümrüt yeşillikleriyle, ona<br />

kontrast ruhu okşayan sakin mavisiyle, tepeleri, koyları,<br />

içinde tavşanların zıpladığı kıyıya yarenlik eden<br />

minik Tavşan Adası ve inci beyazı kuma sahip o güzel<br />

ve zarif plajıyla doğanın insanoğluna bahşedebileceği<br />

tüm alternatifleri cömertçe altın yaldızlı bir tepside<br />

sunar gibidir Amasra. Diliniz tutulur. İnsanların<br />

neden Ege Akdeniz diye tutturduklarına anlam veremez<br />

ve “Meğer Karadeniz’de ne sürprizler saklıymış!”<br />

dersiniz kendi kendinize.<br />

Yol üzerinde, ilçeye 4 kilometre mesafede rastladığınız<br />

Romalılardan kalma “Kuş Kayası Yol Anıtı” da<br />

bu güzel coğrafyanın en eski uygarlıklardan bu yana<br />

gözden kaçmadığının ve şereflendirildiğinin nişanesidir<br />

adeta. Yufka kabartma tekniğiyle kayalara<br />

oyulmuş olan anıtta Roma Hakimiyet Kartalı, Kral<br />

heykeli, iki kitabe, oturma sedirleri ve kaya nişleri bulunur.<br />

Romalılardan önce ise Fenikeliler, İyonyalılar,<br />

44 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


KONUK YAZAR<br />

Kuş Kayası Yol Anıtı<br />

Fatih Camii<br />

Çekiciler Çarşısı<br />

Kayralılar, Akalar, Persler ve Pontuslular<br />

burayı yurt edinmişler. Antik zamandaki ilk<br />

sahipleri ise Amazonlar…<br />

Amasra kuzeye doğru uzanan 1.5 kilometrelik<br />

bir yarımadanın üzerine kurulmuş.<br />

Doğusunda ve batısında birer koyu var.<br />

Bunlar Büyük Liman ve Küçük Liman olarak<br />

anılıyor. Turistlerin denize girmek için en<br />

çok tercih ettikleri Büyük Liman Plajı kolay<br />

ulaşılan bir konumda ancak yazın hafta sonları<br />

özellikle Ankara’dan gelen günübirlik<br />

tatilciler nedeniyle oldukça kalabalık olabiliyor.<br />

Biraz daha kafa dinlemeyi sevenler<br />

hafta içini tercih ederlerse daha memnun<br />

kalacaklardır.<br />

Amasra sokaklarına inip dolaşmaya başladığınızda<br />

şehrin göz alıcı güzelliğine karşın<br />

mütevazı yaşantısı ve sıcaklığı daha da kendine<br />

bağlar insanı. Amasra Kalesi, Müzesi,<br />

kiliseden camiye çevrilme “Fatih Camisi”,<br />

kemerli taş köprüsü, Arnavut kaldırımlı<br />

sokakları, kale içine serpiştirilmiş pastel<br />

renkli küçük bahçeli evleriyle bir şirinlik<br />

muskasıdır adeta. Mahalle aralarında gezinirken<br />

güneş ışığı altında evlerin değişik<br />

bir ışıltıyla parladığını görünce merak edip<br />

sebebini sormuştum. Meğer sıvasına minik<br />

minik kesilmiş gelin teli karıştırıyorlarmış.<br />

Bunun yanı sıra pek çok evin duvarlarında<br />

ve bahçesinde eski çizmelerin ya da lastik<br />

ayakkabıların içinde sardunyalar ve çeşitli<br />

çiçekler görünce bura insanlarının ilginç<br />

dekorasyon fikirleri geliştirmekte pek mahir<br />

olduklarını düşünmeden edemedim. İşte<br />

şehirleri, kasabaları özel ve unutulmaz kılan<br />

tam da böylesi detaylar… Çekiciler Çarşısı<br />

ise yıllardır süregelen ahşap işçiliğinin<br />

en güzel örneklerinin yer aldığı mutlaka<br />

uğranılması gereken bir yer. Kuklalardan<br />

kaşıklara, oyuncak beşiklere, türlü mutfak<br />

eşyalarına varan çeşitliliğiyle ziyaretçilerini<br />

alışveriş yapmadan bırakmıyor. Ayrıca<br />

yöreye özgü dokumalara da burada rastlamak<br />

mümkün...<br />

Bir de halk arasında “Direkli Kaya” adıyla<br />

bilinen Cenevizlilerden kalan 7 metrelik<br />

bir kalıntı var. Zamanında antik limanın<br />

gözetleme kulesi ve deniz feneri olarak<br />

kullanılmış. Ayrıca buradaki kayaların içi<br />

oyularak yapılmış Amastris’in Havuzu denilen<br />

yapının kraliçenin deniz hamamı olduğu,<br />

buradan denize girdiği ve kendisini izleyen<br />

olursa da nöbetçilerine öldürttüğü rivayet<br />

ediliyor. Bugün de turistler bu noktadan denize<br />

girmeyi çok seviyor. Denizin inanılmaz<br />

turkuaz rengini ve nispeten dalgasız sakin<br />

halini görünce onlara hak veriyorum.<br />

Direkli Kaya<br />

Gezginlerin en sevdiği şeylerden biri de şüphesiz<br />

gittikleri yerin, yöreye özgü meşhur<br />

lezzetlerini tatmaktır. Amasra bu bakımdan<br />

da insanı mest ediyor. Kıyıdaki Canlı Balık ve<br />

Çeşm-i Cihan gibi adı nam salmış restoranlarında,<br />

sabah denizden tazecik tutulmuş<br />

ve tereyağında kızartılmış balıklarını sıcak<br />

mısır ekmeği ile yemek öyle bir zevktir ki,<br />

çatalı bıçağı ve kibarlığı unutup iki elinizle<br />

tabağa yumulmaktan kendinizi alamazsınız.<br />

Mevsimine göre istavrit, hamsi, barbun,<br />

mezgit, kalkan gibi balıkları yemek bu kadar<br />

güzel iken, bir de yanına eşlik eden efsane<br />

salatası vardır, ben hayatım boyunca başka<br />

hiçbir yerde böyle salata yemedim. Deyim<br />

yerindeyse salatanın şanı balığı sollayıp<br />

geçmiştir, sırf onu yeniden tatmak için bile<br />

Amasra’ya gidilir. Salatayı bildiğimiz marul<br />

ağırlıklı mevsim salatasından ayrıcalıklı kılan<br />

ise tahminimce çevre kırlardan toplanan<br />

farklı otlar, mor lahana, salatalık turşusu ve<br />

havucun yanı sıra özel bir elma sirkesi ile yapılan<br />

hoş kokulu sosudur. Tabaktaki sunumu<br />

ise ayrı bir görsel şölendir.<br />

Eğer büyük şehirlerin betonlaşmasından,<br />

uğultusundan, insanı serseme çeviren yoğunluğundan<br />

sıkıldıysanız, arada bir es<br />

vermek istiyorsanız Karadeniz’in beyaz gerdanlıklı<br />

güzel şehri Amasra’ya gelin derim.<br />

Aslında bu yazıyı yazarken biraz suçluluk<br />

duymuyor da değilim. Çünkü bu sakin ve mütevazı<br />

tablo hiç bozulmasın, kalabalıkların<br />

hışmına uğrayıp talan edilmesin istiyorum.<br />

Amasra’da denizin kıyısına, bir çınar altına<br />

oturun… Balığa çıkan teknelerin pat<br />

patlarını, hırçın dalgaların o güzel sesini<br />

kulağınıza ninni, güneşte pırıl pırıl parlayan<br />

maviliklerini gözünüze fer yapın ve o tuzlu<br />

yosun kokusunu içinize çekerek tavşankanı<br />

çayınızı yudumlayın… Mavi ile yeşilin iki<br />

ayrılmaz tutkulu sevgili gibi birbirine sarılışını<br />

izleyin… Belki bir Barış Akarsu şarkısı<br />

eşliğinde güneşi batırırsınız… Belki yaşadığınıza<br />

bir kez daha şükreder ve memleketimizdeki<br />

bu güzelliklerin kıymetini bilip,<br />

korumaya bir kez daha karar verirsiniz…<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

45


ÖZGÜRCE<br />

Cennete direkt uçuş:<br />

ZANZİBAR<br />

Tüm sahil boyunca koşanlar,<br />

top oynayanlar, şarkı<br />

söyleyenlerle dolu bir<br />

yürüyüş yapmak için Nungwi<br />

doğru yer.<br />

ÖZGÜR UYSAL<br />

Afrika’nın en doğusundaki Zanzibar’a direkt uçuşlar<br />

yeni başladı. Dolup taşmasına az kalmışken hâlâ<br />

bakir plajlarında kabuk toplamak, muhteşem gün<br />

doğumlarını ve batışlarını izlemek, yunuslarla yüzme<br />

imkânlarını sonuna kadar kullanıp, tarihi karanlık<br />

ancak geleceği aydınlık bu cennet köşesine gitmeye<br />

hazırız. Yola çıkalım mı?<br />

BAVULLAR KAPANSIN ROTA HESAPLANSIN<br />

Zanzibar’a gitmek için doğru yol arkadaşını seçmek<br />

gerekiyor. Bana sorarsanız harika bir balayı rotası.<br />

“Ben bekâr arkadaşlarımla birlikte dolunay partilerine<br />

gidemez miyim?” ya da “Kız kıza kaçsak olmaz<br />

mı?” diye sorarsanız; olur. Ama çift olarak daha romantik<br />

olur benden söylemesi. Şimdi gelelim bavulları<br />

kapatıp yola çıkmaya. Sonuçta Afrika’ya gidiyorsunuz.<br />

Hazırlıklar iyi olmalı. Tek zorunlu olan aşı Sarı<br />

Humma... O da eğer Kenya’ya giderseniz. Zanzibar’da<br />

hiçbir zorunlu aşı yok. Sıtma hapları da yüzde 100<br />

korumuyor, bir sürü antibiyotik yüklüyorsunuz, eğer<br />

çok vahşi doğaya girmeyecek, adanın fakir iç kısımlarına<br />

doğru ilerlemeyecekseniz, ona da gerek yok<br />

bence. “Yok, benim içim rahat etmez” diyorsanız,<br />

alın antibiyotikleri de kullanın. Bir sıkıntısı yok. Beni<br />

gitmeden önce böcekler tarafından hunharca ısırılıp,<br />

yamyamlar tarafından yenileceğime dair çok korkutmaya<br />

çalıştılar. Bunu da özellikle Afrika’ya adımını<br />

atmamış olanlar, “Bir arkadaşım gitti” cümlesi altında<br />

yaparlar. Yemeyin. Hiçbir şey yok. Kentsel dönüşüme<br />

girmiş Anadolu Yakası’nda daha çok sinek, böcek var.<br />

Hele ki bizim yaz zamanı, yani onların kış zamanında<br />

gidiyorsanız, böceğin b’sini görmeyeceksiniz. Ayrıca<br />

İstanbul’un yamyamı da daha fazla... Şaka yapmıyorum<br />

ama siz gene de yanınıza sinek için sprey alın<br />

tabii. İklim sıcak, geceleri hafif bir esintiyle merhaba<br />

diyor. Dilerseniz yanınıza kalınca bir şeyler de alın,<br />

dilerseniz de gidince oradan Masai Örtüsü alın. Hâlâ<br />

evde kullanıyorum. Çok sıcak tutuyor. İster üstünüze,<br />

ister belinize sarar gezersiniz. Eğer Zanzibar’a direkt<br />

uçmuyorsanız bavul hakkınız biraz azalıyor. Çok fazla<br />

eşya almanıza gerek yok. Oralar pek bir Hakuna Matata...<br />

Giyin mayoları, bikinileri, ayağa da çekin parmak<br />

arası terlikleri, her gün de aynı tişörtü giyin, ne<br />

olacak? Kimse umursamayacak merak etmeyin. Burası<br />

Afrika, burada her şey geniş geniş, rahat rahat...<br />

Bir başka konu da gitmeden önce yanınıza Tanzanya<br />

şilini almak... Yoksa dolar üzerinden ödeme yapıp,<br />

yüksek kurlarla para üstünü şilin olarak alacaksınız.<br />

Bu da her seferinde sizi turist zararına uğratacak. En<br />

iyisi para birimini alıp gitmek...<br />

İLK DURAK GÜN BATIŞI<br />

Ben tabii size naçizane kendi rotamdan anlatacağım.<br />

Siz elbette farklı bir güzergâh uygulayabilirsiniz.<br />

Biz annemle Tanzanya’nın Arusha şehrinden pırpır<br />

Nungwi<br />

Tanzanya’dan Zanzibar’a uçtuğunuz<br />

pırpılar işte bunlar.<br />

46 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


Pingwe sahilinde<br />

sabah yürümeye<br />

başladığınızda<br />

karşılaşacağınız<br />

manzara bu<br />

kabuklarla dolu uzun<br />

ve beyaz bir kumsal...<br />

Dünyanın en bilinen<br />

restoranlarından<br />

olan The Rock...<br />

Gündüz yürüyerek<br />

akşam tekneyle<br />

gidiyorsunuz.<br />

bir uçağa binip Zanzibar’ın merkezi Stone<br />

Town’a 10 dakika mesafede olan havaalanına<br />

indik. Uçağı bir görseniz... Pilotun arkasında<br />

uçtuğum yetmiyormuş gibi resmen<br />

uçak planörden bozma. Adamlar uçağı ite<br />

ite piste getiriyor. Zaten herkes apronda<br />

bekliyor. Bavullar bagaj gibi uçakların altına<br />

konuluyor. Sonra da 20 kişilik uçaklar havalanıp,<br />

1 saatte Zanzibar’a iniyor. Aynı uçaklardan<br />

Tanzanya’nın en büyük şehri Dar Es<br />

Selam’da da var. Hangisinden giderseniz.<br />

Havaalanına inince kapıda 50 dolar verip<br />

vize almanız gerekiyor. İşlemler hızlı. Havaalanı<br />

küçük. Alandan çıkınca bir taksiye<br />

binmelisiniz. Biz adanın en kuzeyi, günbatımı<br />

ve doğumunun en güzel gözlemlendiği<br />

Nungwi’yi ilk durak olarak belirledik. Burada<br />

iki gün kalacağız. Bunun için bir taksiyle<br />

100 dolardan başlayan sıkı pazarlığı 40<br />

dolarda bitirip, taksiye atlıyoruz. Burada ve<br />

tüm Afrika’da pazarlık sünnet... Kapalıçarşı<br />

çocuğu gibi indirim yaptırmayı sakın unutmayın.<br />

Velhasıl Nungwi’de biz bir tatil köyünde<br />

kaldık. Bana kalırsa fazlaydı. Gerek<br />

yok. Burada önemli olan sahilde yapacağınız<br />

uzun yürüyüşler, o sahildeki insanların<br />

keşmekeşini seyretmek ve de birer içki alıp<br />

gün batışında demlenmek. Bunun için en<br />

fazla geceliğine 50 dolar vermeniz yeterli.<br />

Çok lüks aramanıza gerek yok. Nungwi’nin<br />

Mercan dalışından sonra Kizimkazi’nin açıklarında<br />

bu kumdan adada barbekü yapmak için Blue Safari<br />

yapmalısınız.<br />

en önemli özelliği turistik olması ve eğer<br />

dolunay zamanı gittiyseniz dolunay partileri.<br />

Seçeceğiniz tarihleri dolunaya göre<br />

ayarlayın. 2 gün kalsanız yeterli. Daha fazla<br />

uzatmaya gerek yok. Adanın bir sürü görülecek<br />

güzel yeri var.<br />

Mavi mercanlarda şnorkelle dalış yaparken<br />

yanınıza aldığınız ekmeklerle tüm balıkları<br />

etrafınıza çekmeyi unutmayın.<br />

ÖZGÜRCE<br />

İKİNCİ DURAK DENİZ KABUKLARI<br />

Nungwi sokaklarında bulduğumuz bir taksiyle<br />

gene 40-50 dolar civarında anlaşıp<br />

Pingwe’ye gidiyoruz. Otellerde her şey pahalı<br />

haberiniz olsun. Sokakta da herkes her<br />

şeyi satıyor. Birkaç tanesiyle konuşup birbirine<br />

fiyat kırarsanız tamamdır. Pingwe, şu<br />

denizin ortasındaki meşhur The Rock restoranın<br />

bulunduğu kumdan burun. Adanın<br />

en doğusu. Burada gün doğumunu seyredebilirsiniz<br />

ancak günbatışı adanın arkasında<br />

kalacak. Neyse ki buranın en önemli özelliği<br />

güneşi değil, deniz kabukları. Sabah birkaç<br />

kilometre geriye doğru çekilen ve bilek boyuna<br />

gelen okyanus, geriye sahil boyunca<br />

binlercesine rastlayacağınız deniz kabukları<br />

bırakıyor. Ardından akşamüstü geri gelip<br />

kabukları alıyor ve götürüyor. Siz sabah<br />

saatlerinde kilometrelerce uzanan sahilde<br />

yürüyüp, “Yahu ne güzel yaratılmış varlıklar”<br />

diyerek yanmaya devam edebilirsiniz. Dikkat<br />

edin, burası Afrika güneşi, ekvatora çok<br />

yakın. Adamı trafik ışığına çevirir. Korumanızı<br />

sürmeyi unutmayın. Ayrıca sanmayın ki<br />

deniz kabukları öyle içi boş sahilde yuvarlanıyorlar.<br />

Gündüz yürüyerek kumsala çıkan<br />

tatlış su canlıları, okyanus çekilince kabuklarını<br />

terk ediyorlar. Geceyse ağaçların ve<br />

kumların dibinden çıkan böcekler, bu boşalmış<br />

kabukların içine yerleşiyor. Sahil boyunca<br />

geceleyin karadan yürümüş böceklerin<br />

ayak izlerini görebilirsiniz. Ardından<br />

kabukları alıp okyanusa gidiyor ve deniz<br />

canlısı olarak hayatlarına devam ediyorlar.<br />

Muazzam bir döngü... Altın oran, besin zinciri,<br />

hayat döngüsü filan hepsi içinde. Sahil<br />

değil, biyoloji dersi sanki. Burada bu kadar<br />

çok deniz kabuğu olmasının sebebi de ileride<br />

denizi durdurduğunu göreceğiniz, sürekli<br />

tsunami geliyormuş hissi yaratan mercan<br />

kayalıkları. Burada yerleşen deniz canlıları,<br />

deniz geldiğinde dalgalarla birlikte sahile<br />

vuruyor. Sabah uyandığınızda mercanların<br />

orada daha büyük kabukları ve ahtapotları<br />

toplayan köylüleri, sepetleri kafalarının<br />

üstüne koymuş, içlerine de kalamarları<br />

doldurmuş şekilde yürürken göreceksiniz.<br />

Burada yapabileceğiniz bir başka etkinlik<br />

de tüm denizyıldızlarının toplandığı sığ<br />

bölgeye gitmek. Gerçekten bu kadar renk<br />

ve dokuyu bir arada görebileceğiniz tek yer<br />

Pingwe. “The Rock restorana gideyim mi?”<br />

diye sorarsanız, siz bilirsiniz. Biraz pahalı.<br />

Ortalama vereceğiniz fiyat kişi başı 60-70<br />

dolar civarında olacak. Çok rüzgâr alıyor,<br />

yemekler ortalama, servis Türkiye’deki gibi.<br />

Gerçi Afrika’da servise Türkiye’deki gibi demek<br />

onlara yapılabilecek en büyük iltifat.<br />

Hizmet sektörü konusunda Türkiye en gelişmiş,<br />

uzay çağında ülke bence Afrika’nın<br />

yanında. Zira iki sallama çayı 40 dakikada<br />

getirdiklerini, hatta eğer bir siparişin içinde<br />

soğan olmamasını söylediğinizde toptan<br />

beyni yakıp siparişi getirmediklerini düşünürseniz,<br />

Türkiye’deki garsonlar nirvana<br />

sayılıyorlar.<br />

ÜÇÜNCÜ DURAK YUNUSLAR YÜZMEK<br />

Pingwe’de de iki rüya gibi gün geçirdikten<br />

sonra bir sonraki durağımız adanın en<br />

güneyi, Kizimkazi oluyor. Kizimkazi’nin en<br />

önemli özelliği yunuslarla yapacağınız safari<br />

ve balinaların göçünü izleme imkânı.<br />

Gittiğiniz her otelde size safari ayarlıyorlar<br />

endişe etmeyin. Kişi başı, ekipmanlar dâhil<br />

25 dolar gibi bir ücret ödüyorsunuz. Sabah<br />

erken saatlerde yola çıkıyorsunuz. Ceviz<br />

kabuğundan bozma teknelerle son sürat<br />

dalgaları aşarak yunusların peşine düşüyorsunuz.<br />

Burada hızlı olmanız çok önemli.<br />

Adam yunusların önüne doğru tekneyi kırıyor.<br />

Size “Atla’” diyor. Bu anda hiç tereddüt<br />

etmeden atlamanız lâzım ki okyanusun<br />

içinde gülümseyen suratlı, tatlı yunuslarla<br />

birkaç saniye geçirebilin. Yoksa büyük bir<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

47


ÖZGÜRCE<br />

Baharat Turu yapmak için Stone<br />

Town’un yaklaşık 30 dakika dışına<br />

çıkmanız gerekiyor.<br />

Ruhunuzu dinlendireceğinizi<br />

söylemiştim değil mi?<br />

Stone Town’da bulunan köle heykelleri...<br />

Zanzibar<br />

seyahati<br />

boyunca bol bol<br />

bungalowlarda<br />

kalacaksınız.<br />

Zira tüm sahil<br />

boyunca bu tip<br />

evler bulunuyor.<br />

hızla sizden uzaklaşıyorlar. Eğer bizim yaz<br />

dönemimizde gidiyorsanız o zaman tekneyle<br />

biraz daha uzağa gidip balinaların göçünü<br />

de takip edebilirsiniz. Yolculuk biraz sallantılı,<br />

bir de bol güneşli. Deniz tutanlar varsa<br />

zorlayabilir. Buranın bir başka etkinliği de<br />

Blue Safari adı verilen bir paket. Yaklaşık<br />

40-45 dolar. Paketin içinde bir mercan dalışı<br />

var. Ardından sizi okyanusun ortasındaki<br />

bir kumdan tepeye götürüp orada ahtapot,<br />

ıstakoz, kalamar yediriyorlar. Bunları karada<br />

çok daha ucuza yiyebilirsiniz. Bana<br />

sorarsanız biraz fazla güneşli ve sıcak bir<br />

aktivite. Değer mi? Bilmiyorum. Karar sizin.<br />

Zira Kizimkazi’nin uzun sahilleri yok ve<br />

gündüz yan gelip yatmaktan başka bir etkinlik<br />

yapmanız zor. Deniz gündüz uzaklara<br />

gidiyor, gece saatlerinde sahile geliyor. O<br />

zamanlarda da ilginçtir, deniz sıcak oluyor.<br />

Ne olursa olsun dinlenmek, ruhu ve bedeni<br />

dinginleştirmek için ideal bir yer Zanzibar.<br />

Bu kadar dinlenmeden sonra artık alışveriş,<br />

şehir keşmekeşi ve adanın biraz da karanlık<br />

tarihini öğrenmek üzere taştan şehir Stone<br />

Town’a doğru yola çıkıyoruz.<br />

AYDINLIK ADANIN KARANLIK TARİHİ<br />

Stone Town, adanın en gelişmiş şehri. İstanbul’dan<br />

kaçanlar için ne kadar cezbedici<br />

bilmem ama neticede Zanzibar’ı öğrenmek<br />

ve alışveriş yapmak isteyenler için doğru<br />

adres burası. Havaalanına 15 dakika olması<br />

da burayı son günleri geçirmek için doğru<br />

adres haline getiriyor. Stone Town; Freddie<br />

Mercury’nin evinin, eski köle pazarlarının,<br />

dev kaplumbağaların bulunduğu eski hapishane<br />

olan Prison Island’in bulunduğu, o yeşil<br />

adanın en batısındaki taştan bir şehir. Burada<br />

yapabileceğiniz belirli şeyler var. Bunlardan<br />

ilki baharat turuna gitmek... Bence<br />

gidin. Güzel bir deneyim. Kişi başı 20 dolar<br />

gibi bir fiyata denk düşüyor. 2-3 saatinizi,<br />

yemek dâhil ayırmanız yeterli. Sonrasında<br />

kölelerin saklandığı mağaraya, oradan da<br />

dev kaplumbağaların olduğu Prison Island,<br />

yani hapishane adasına giderseniz Stone<br />

Town’un turistik tarafını bitirmiş olursunuz.<br />

Adanın kendisi ne kadar tropik ve eğlenceli<br />

görünse de tarihi biraz hüzünlü. Köleliğin<br />

yasaklandığı dönemlerde özellikle burası<br />

karaborsa köle ticaretinin yapılmaya devam<br />

ettiği merkezlerden biri. İngilizler bu<br />

bölgelere gelip köle ticaretini bitirmeye<br />

çalıştıkça Araplar ve Afrikalı köle tüccarları;<br />

köleleri daha derinlere, mağaraların<br />

içlerine ve balık istifi gibi gemi içlerine saklamışlar.<br />

Eğer sizi rahatsız etmeyecekse<br />

birazcık araştırmanızı tavsiye ederim. Ertesi<br />

gün de size dar sokaklarda kaybolmak<br />

ve bol bol alışveriş yapmak için vakit kalır.<br />

Burada şehrin içinde bir otel tutmanız gece<br />

gezebilmeniz açısından sizi rahat ettirir.<br />

Zanzibar’dan direkt uçuyorsanız havaalanı<br />

küçük. Bu nedenle endişe etmenize gerek<br />

yok. Bu cennet köşe izdihamdan adım atılmayacak<br />

hale gelmeden kendinizi devasa<br />

gün batışlarına, deniz kabuklarının arasına,<br />

yunusların kucağına atmanızı dilerim. Sevgiyle<br />

ve bol seyahatle...<br />

48 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


BİR SEYYAHIN GÖZÜNDEN<br />

Sabaha kadar<br />

İBİZA<br />

dansın adresi<br />

SAFFET EMRE TONGUÇ<br />

tonguc@saffetemretonguc.com<br />

Çılgın mı çılgın, deli mi deli İbiza’ya hiç gitmemiştim ama<br />

en çok gece hayatından bahsedildiğini duymuştum. Aslında<br />

adanın gündüzü bir başka, gecesi de... Dr. Jekyll ve<br />

Mr. Hyde gibi iki kişilikli İbiza. Gündüzün güzide tatil beldesi,<br />

gece deliriyor. Dünyaca ünlü dj’lerin sabaha kadar<br />

müzik yaptığı kulüplere, çılgın şovların olduğu barlara<br />

kendinizi kaptırmamanız büyük bir başarı.<br />

Geçtiğimiz günlerde Lexus’un yeni spor modeli LX’in<br />

tanıtımı için İbiza’daydım. Lexus, sadece otomobil değil,<br />

moda ve tasarım alanında da öncülük yapıyor. Ben<br />

sadece üst segment denen lüks arabalar yapıyorlar<br />

sanıyordum. Tekniğinden anlamam ama aracın hem içi,<br />

hem de dışı tasarımda inanılmaz şık ve zarifti. Lexus<br />

aynı zamanda lüks yaşam tarzının bir parçası olduğundan<br />

“Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu” filmi için<br />

de uzay aracı tasarlamış. Bu davet sayesinde Adele<br />

gibi isimlerle çalışan ünlü DJ Mark Ronson ile tanışıp,<br />

onun desteğiyle ilk DJ’lik performansımı da yaptım.<br />

GÜNDÜZ İNSAN GÖRMEK ZOR<br />

İspanya’nın özerk bölgelerinden Balear Adaları’ndan<br />

biri olan İbiza, eğlenmeyi sevenlerin vazgeçilmezleri<br />

arasında ilk sırada. Dünya jet sosyetesinin tercih ettiği<br />

bu yerde her an ünlü bir simayla karşılaşabilirsiniz.<br />

Masmavi denize upuzun kumsalların eşlik ettiği<br />

ada, aynı zamanda ‘özgürlükler adası’ olarak da biliniyor.<br />

Sadece İspanya’nın ve Avrupa’nın değil, dünyanın<br />

en önemli eğlence merkezlerinden biri kabul ediliyor.<br />

Adadaki evlerin beyaz renkli olmasından dolayı ‘beyaz<br />

ada’ da deniliyor.<br />

Ada; doğasıyla, çam ağaçlı yollarıyla tam bir Akdenizli.<br />

İsimlerinden biri de “Pitiusa”. Uzun yıllar Orta Çağ’da<br />

Arapların yönetiminde kalmasının etkisiyle adının<br />

Arapça Yabisah’dan geldiği söyleniyor. 'Çam ağaçlarıyla<br />

kaplı' demekmiş anlamı. İbiza Town, Santa Eularia del<br />

Rue ve Sant Antoni de Portmany isimli üç şehri var adanın.<br />

En büyüğü İbiza Town. Şehir aslında Anadolu’nun<br />

güney kıyılarında ticari kolonileri olan Fenikeliler tarafından<br />

M.Ö. 650 tarihinde kurulmuş. UNESCO dünya<br />

mirası listesinde yer alıyor. 60’lı yıllarda ortaya çıkan<br />

hippi hareketi sonucu, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden<br />

gelen hippilerin adada bir koloni kurmasıyla tanınmış.<br />

İbiza Town’da görülmesi gereken yerler arasında D'alt<br />

Villa yer alıyor, burası tarihi şehir. Denizden yaklaşırken<br />

muhteşem bir görüntüsü var, özellikle de gün<br />

batımında. Tarihi şehrin ana girişi Portal de ses Taules...<br />

D'alt Villa’nın içinde 16-17. yüzyıllar arasında inşa<br />

edilmiş barok kilise Santo Domingo’yu, eski belediye<br />

binasını, 14. yüzyılda mimarisi gotik olan, 18. yüzyılda<br />

barok mimariye uygun restore edilen katedrali ziyaret<br />

edin. 15. yüzyılda yapılmış ve şu an müze olan Puget’i,<br />

Sant Ciriac Şapeli’ni, Guillem de Montgr Heykeli’ni de<br />

görülecekler listenize ekleyebilirsiniz.<br />

D'alt Villa<br />

50 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


Benirras<br />

Bora Bora<br />

BİR SEYYAHIN GÖZÜNDEN<br />

Portianitx<br />

Cafe Del Mar<br />

Portianitx<br />

Sant Antoni<br />

Salinas<br />

Formentera<br />

İrili ufakli 56 tane koy var adada. Bazı koyların<br />

tepelerindeki sura benzeyen yapı kalıntıları,<br />

korsan gözetleme kuleleri. Bir kuleden<br />

yakılan ateşi, diğer kule görebiliyor ve<br />

böylece bir saldırı halinde kulelerdeki ateş<br />

sayesinde halk kiliselere saklanabiliyormuş.<br />

Koyları dolaşmak için mutlaka araç kiralayın.<br />

En güzel koy, turkuaz rengi denizi ve<br />

bembeyaz kumsalıyla Portianitx. En ilginç<br />

koy ise Port de Benirras. Pazar günleri adada<br />

yaşayan hippiler, Benirras’da toplanıyorlar.<br />

Çarşamba günleri Benirras’da Hippi<br />

Pazarı kuruluyor. Önceleri sadece hippilerin<br />

olduğu pazar, turistlerin artan ilgisiyle adada<br />

yaşayan halk tarafından da ürettiklerini<br />

satabilecekleri bir pazar olmuş. Burada müzik<br />

ve gösteriler yapan insanlarla beraber<br />

hoşça vakit geçirebilirsiniz.<br />

MUHTEŞEM PLAJLAR<br />

İbiza aynı zamanda meşhur plajlarıyla da<br />

tanınıyor, milyon dolarlık yatlar dikkat çekiyor.<br />

Bora Bora, Salinas ve Sant Antoni<br />

plajları; en popüler gündüz mekânları. Adanın<br />

en doğal plajlarından bir tanesi Salinas.<br />

Tuz çıkarılan bölgede kurulan plaj, doğal sit<br />

alanı, inşaat yapılamıyor. Koca bir tuz dağı,<br />

gerçekten ilginç. Gün batımının bir ritüel<br />

olduğu Cafe Del Mar, San Antonio Plajı’nda.<br />

Plajdan gün batımını izlemek o kadar moda<br />

ki, buraya gün batımı turları düzenleniyor.<br />

Aynı gün batımını önündeki kayalıklardan<br />

da izleyebilirsiniz. Son zamanların moda<br />

plajı ise Experimental. Kayalıkların yeşille<br />

ve maviyle buluşmasından siz de çok etkileneceksiniz.<br />

İbiza’da evlenmek isteyenlerin<br />

tercih ettiği adreslerden biri. Malum son<br />

zamanların trendi oldu plajda evlenmek.<br />

Eğer eğlence tavan yapsın istiyorsanız bir<br />

önerim de Blue Marlin Otel ve Plajı olacak.<br />

Otel ve önündeki amorf şekilli havuz ile<br />

kumsal, gün boyu ünlü DJ’lerin müzikleriyle<br />

çınlıyor. Bana biraz fazla gelse de bundan<br />

hoşlanacak pek çok kişi olduğunu bildiğim<br />

için paylaşmak istedim. Öğle yemekleriyle<br />

popüler Es Cavalet isimli plajı da atlamamak<br />

lâzım. Aynı konseptle birbirleriyle yarışan<br />

plajlardan biri de burası.<br />

FORMENTERA<br />

İbiza’ya sadece yarım saatlik mesafede<br />

bulunan Formentera Adası muhteşem. Her<br />

saat kalkan feribotlardan birine binerek<br />

gidilebilen Formentera Adası’nın plajları<br />

bakir. İbiza’nın hareketli, eğlenceli temposundan<br />

sonra buranın sessizliği ve doğallığı<br />

bana da çok iyi geliyor. Lunaparklardaki<br />

Roller Coaster’lara benzeyen koşturmacalı<br />

hayatımı dinlendirmek istediğim zamanların<br />

vazgeçilmezlerinden.<br />

NE YENİR?<br />

Acıktım diyorsanız İbiza’da enfes bir Akdeniz<br />

Mutfağı var. Zeytinyağının bolca kullanıldığı<br />

yemekler, deniz mahsulleri, birbirinden<br />

enfes şaraplar… İspanya dediğimiz<br />

zaman elbette akla hemen ‘paella’ geliyor.<br />

Deniz mahsullü ile yapılan bu pilavı mutlaka<br />

denemelisiniz. Ayrıca günün belirli saatlerinde<br />

atıştırılan ‘tapas’ları da hatırlatmalıyım.<br />

Endülüs Mutfağı’ndan izlerin bulunduğu<br />

İbiza’da, kızartma yiyecekler ağırlıkta.<br />

Pimientos del padron denen kızarmış tuzlu<br />

yeşil biber ve ızgara balık vazgeçilmezlerden.<br />

Gündüz için Juan & Andres, gece içinse<br />

merkezden 5 kilometre uzakta olan Km5,<br />

adanın favori restoranları kabul ediliyor.<br />

Her zaman çok popüler, kime sorsanız tavsiye<br />

edilen yerler.<br />

Privilege<br />

Juan & Andres<br />

EĞLENCENİN ADRESLERİ<br />

Biraz hareket diyorsanız gün battıktan<br />

sonrası için işte size birkaç adres: Privilege,<br />

Guinness Rekorlar Kitabı’na dünyanın<br />

en büyük kulübü olarak girmiş. Ana salonu<br />

uçak hangarı büyüklüğünde ve biçiminde<br />

olan kulüp, 70 ve 80’lerde de açık hava kulübü<br />

olarak hizmet vermiş. Yüzme havuzu<br />

da cabası. Ushuaia’da, Armin Van Buuren ve<br />

David Guetta gibi DJ’ler çalıyor, bu nedenle<br />

burası da İbiza’daki ünlü kulüpler arasında.<br />

Space, 4 kez International Dance Music<br />

Ödülleri’nde, ‘En iyi Global Kulüp’ ödülünü<br />

almış. Bunlar dışında Pacha ve Amnesia da<br />

bilindik kulüpler arasında. Privilege ve Pacha’nın<br />

kendi ürünlerini satan mağazaları<br />

da var. Marinada bulunan Lio’da yemek ve<br />

show bir arada. Bu kadar anlattıktan sonra<br />

ne duruyorsunuz, haydi İbiza’ya...<br />

Ushuaia<br />

Km5<br />

Space<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

51


ROTA<br />

Bulutların kıyısında<br />

DOĞU KARADENİZ YAYLALARI<br />

Türkiye’nin<br />

En Güzel<br />

Yolları<br />

Zamanın, çoğu kez aniden bastıran sisle ya da bir atmaca çığlığıyla bölündüğü<br />

Doğu Karadeniz Yaylalarını sonbaharda keşfetmek, doğanın en güzel yüzüyle<br />

tanışmaktır aslında.<br />

MELİH USLU<br />

Doğu Karadeniz Yaylaları'na giriş kapımız,<br />

Trabzon'un yemyeşil ormanlarla çevrili ilçesi<br />

Maçka. Yaylalardan gizemli Orta Çağ<br />

manastırlarına, geleneksel lezzetlerden<br />

renkli festivallere her adımda yeni bir sürpriz<br />

sunan ilçeyi ikiye ayıran Coşandere’nin<br />

suları, Sumela Manastırı'nı işaret ediyor.<br />

Zigana Vadisi'ne doğru gittikçe güzelleşip<br />

dağların içine sokulan yol üzerindeki<br />

Hamsiköy’ün sütlacı dillere destan. Uzungöl,<br />

Şolma, Lişer, Sera Golü, Mavura, Kiraz,<br />

Lapazan, Çakırgöl, Çatma Oba, Düzköy,<br />

Karadağ, Hıdırnebi, Kuruçam ve Sis Dağı,<br />

yakın çevreye zümrüt taneleri gibi dağılmış<br />

Doğu Karadeniz yaylalarından bazıları…<br />

Yörenin az bilinen hazinelerine açılan<br />

Torul - Gümüşhane - Yayladere rotasında<br />

Salmankaş Geçidi’ni aşarak ulaşılan Yağmurdere<br />

Vadisi, bölgenin zor ulaşılan noktalarından.<br />

Yanbolu Çayı’nın kıyısında yer alan<br />

Dumanlı Kasabası, Santa adıyla kurulmuş<br />

yedi gayrimüslim köyünün merkeziymiş bir<br />

zamanlar. Yalnız hemen uyaralım, oksijen<br />

yüklü dağ havası sizi de acıktırmakta gecikmeyecek…<br />

İşte o anlarda yöre mutfağının<br />

damak çatlatan lezzetleri imdadınıza<br />

yetişecek. Emin olun karalahana çorbası,<br />

kuymak, hamsili kaygana, turşu kavurması,<br />

minci peyniri, “fikoki” denilen böğürtlen şurubu<br />

ve güveçte köy sütlacı gibi leziz Karadeniz<br />

yemekleri size yöreyi sevdirecek.<br />

ÇAY, PEŞTAMAL, AHŞAP…<br />

Trabzon'un kapı komşusu Giresun'un yaylalarına<br />

uzanarak gezinize farklı bir renk<br />

katmak da elinizde… Kümbet, Giresun’un<br />

gözde yaylalarından sadece biri… Dereli<br />

ilçesi yakınlarındaki Karagöl Yaylası<br />

ise minik gölcükleriyle tanınıyor. Melikli<br />

Obası ve Kulakkaya Yaylaları, şehir merkezine<br />

yaklaşık bir saatlik mesafede. Panoramik<br />

bir Giresun turundan sonra Doğu<br />

Karadeniz Yaylaları'na asıl ününü kazandıran<br />

Rize’ye yöneliyoruz bu kez. İyidere<br />

sahilinden başlayan yol, uçsuz bucaksız<br />

çay ve mısır bahçeleri arasından İkizdere<br />

Vadisi’ne uzanıyor. Yol üzerindeki Güneyce<br />

kasabasının 150 yıllık ahşap camileri,<br />

kestane ağacının dantel gibi oyulmasıyla<br />

yapılmış. Vadiye adını veren İkizdere, Köhçer<br />

ve Cimil derelerinin kesiştiği yerde<br />

yükseliyor. Manle Şelaleleri ve Vane Kaplıcası<br />

dışında renkli bir çarşısı var ilçenin.<br />

Yöre kadınlarının başına bağladığı “keşan”<br />

denilen bordo desenli el dokuması, kökboyama<br />

peştamal, yün çorap, köy peynirleri,<br />

çay, ahşap yayık ve rahleler çarşının gözdelerinden…<br />

İlçenin güneyindeki Dereköy,<br />

İkizdere Yaylalarının giriş kapısı. Balıyla<br />

ünlü Anzer Yaylası’nın yanı sıra; Çamlık, Puşula,<br />

Gölyayla, Cimil, Çiçekli, Mahura, Yatak,<br />

Buzluğan, Kaban ve Vaşa Yaylaları da<br />

burada. Bölgeyi gezmek için konaklama,<br />

yemek ve rehberlik hizmetlerinin sunulduğu<br />

Çamlık Yaylası’nı merkez almak iyi fikir<br />

olabilir. 2 bin 600 metre ile Türkiye’nin en<br />

yüksek rakımlı iki dağ geçidinden biri olan<br />

Ovit Zirvesi, Aygır Gölü denilen bir buzul<br />

gölüyle taçlanıyor.<br />

MAKREVİS YOLLARINDA<br />

Çamlıhemşin yolu, göz alıcı bir yeşilliğin<br />

içinde ilerliyor. Fırtına Deresi'nin oluşturduğu<br />

Hemşin Havzası, Karadeniz'in<br />

vadilerle bölünmüş sarp doğasını en iyi<br />

hissedebileceğiniz mekânlardan. Doğu Karadeniz'in<br />

en yüksek dağlarıyla çevrelenen<br />

havza, 50 kadar yayla ve 70’ten fazla dağ<br />

köyünün sahibi. Bölgenin yerleşim düzeni,<br />

dik ve sisli yamaçlara dağılarak izole<br />

olmuş, kimi zaman sadece birkaç evden<br />

oluşan mahallelerden ibaret. Çamlıhemşin'in<br />

asıl sürprizi, Karadeniz'in en gösterişli<br />

evlerinin bir araya geldiği Makrevis<br />

(Konaklar) Mahallesi. Ormanlar ve sislerle<br />

kaplı dik bir dağın yamacına inşa edilmiş<br />

20 kadar konağın en yenisi, 110 yıllık. Kesme<br />

taş ve ahşabın kusursuz sentezini sunan<br />

yapıların antikalar, çini sobalar ve nadide<br />

cam işleriyle bezeli iç mekânları, vadi<br />

sahiplerinin zevkini yansıtıyor. Bulutların<br />

üzerindeki yolculuğun devamı, Çatköy -<br />

Verçenik rotası. Kemerli taş köprüleri, kır<br />

lokantaları, gizemli manastırları ve evlere<br />

erzak taşıyan minik teleferikleriyle bu<br />

yemyeşil vadi; Kaçkarların kalbindeki Karadeniz<br />

yaylalarına tırmanıyor.<br />

YILDIZLARA EN YAKIN…<br />

Fırtına Vadisi’nin derinliklerinde, vahşi<br />

bir kanyonun ortasında yükselen Zilkale,<br />

esrarlı ve romantik bir görünüme sahip.<br />

Burası aynı zamanda Kaçkar Dağları Milli<br />

Parkı’nın giriş kapısı. 51 bin 550 hektarlık<br />

alana yayılan doğa parkı, 230’dan fazla kuş<br />

türü, 550’si endemik olmak üzere 2 bin 300<br />

civarında canlı türüyle başlı başına bir gezi<br />

cenneti. Kaçkarlara doğru gittikçe sarplaşan<br />

dağ yolunun yüksek kesimleri, sık çam<br />

ormanları, geniş çayırlar ve yayla çiçeklerine<br />

bırakıyor yerini. Tatos (Dilek) Dağı’nın<br />

52 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ROTA<br />

Gito Yaylası<br />

eteklerindeki Çatköy’de ikiye ayrılan yolun<br />

devamı Elevit, Trovit, Palovit, Amlakit, Kavron,<br />

Hazindağ, Samistal Yaylaları’na; sağa<br />

ayrılan yol ise Hisarcık, Çiçekli, Orta, Baş ve<br />

Hacıvanak Yaylaları’na uzanıyor. Çatköy’ün<br />

yamaçlarından Fırtına Vadisi’ni kuşbakışı<br />

izleyen Kito Yaylası ise yörenin en güzel<br />

sırlarından biri. Balıklı Gölü ve gürül gürül<br />

çağlayan pınarlarıyla ünlü Gito'da, ahşap<br />

yayla evleri dışında beton yapılaşma yok.<br />

Bulutların pamuk şekerine benzeyen kucağında<br />

yatan bu vahşi yayla, bir başka dünyaya<br />

götürecek sizi...<br />

YEŞİL ŞEMSİYE ALTINDA<br />

Artvin'in dâhil edilmediği bir Doğu Karadeniz<br />

Yaylaları turu kesinlikle eksik kalır.<br />

Kaçkar Dağları’nın el değmemiş doğasına<br />

sığınan Artvin, yayla festivalleri, tarihi Gürcü<br />

kiliseleri ve doğa sporları olanaklarıyla<br />

Doğu Karadeniz’in uzak ve sürprizli köşelerinden<br />

biri. “Yeşil şemsiye” olarak adlandırılan<br />

Kafkasör Yaylası, boğa güreşleriyle tanınıyor.<br />

Kafkasör'ün sırtını yasladığı Genya<br />

Dağı’nın yamaçları, uçurumların kenarında<br />

ilerleyen adrenalin düzeyi yüksek dağ yollarıyla,<br />

off-road tutkunları için bulunmaz<br />

parkurlar saklıyor. Dağın batısındaki Hatila<br />

Vadisi, Artvin'in en geniş millî parkına sahip.<br />

Dağcılık, kaya tırmanışı, trekking ve cip safari<br />

için zengin olanaklar vaat eden yörede,<br />

Çoruh Nehri’nin Yusufeli ile İspir arasında<br />

kalan bölümü, Türkiye’nin en iyi rafting<br />

parkurları arasında gösteriliyor. Doğu Karadeniz<br />

Yaylalarında akşamüstü saatlerde<br />

başlayan tatlı esinti, her zaman olduğu<br />

gibi coşkulu horon seslerini de getiriyor<br />

beraberinde… Ve dağlara sevdalı yayla insanının<br />

elinde müzikal bir şölene dönüşen<br />

tulum ve kemençe tınıları, tüm gezginleri<br />

Karadeniz’e çağırıyor.<br />

“DOĞU KARADENİZ’İN EN İYİ<br />

MEVSİMİ SONBAHAR”<br />

(Bülent Saraloğlu, Profesyonel Rehber)<br />

Yörede 25 yılı aşkın süredir profesyonel<br />

rehberlik yapan biri olarak rahatlıkla<br />

söyleyebilirim ki Doğu Karadeniz<br />

Yaylaları için en iyi dönem, sonbahar<br />

aylarıdır. Havanın daha sakin olduğu,<br />

doğadaki tüm renklerin doygunlaştığı<br />

ve yaz dönemi kalabalıklarının görülmediği<br />

sonbaharda bölge bir başka<br />

güzeldir. Rize’nin yeşil cennetleri<br />

İkizdere ve Hemşin Vadileri, sayısız<br />

gezi parkuruna sahip... Özgün yayla<br />

yaşamı, taş ve ahşap evleri, zengin<br />

florası, dağ gölleri ve coşkun dereleriyle<br />

bölgenin karakterini yansıtan<br />

Hazindağ, Hevek, Pokut, Samistal,<br />

Kotençur, Hacıvanak ve Gito Yaylalarından<br />

bir veya birkaçı mutlaka görülmeli.<br />

Orman içi patikalardan ulaşılan<br />

yaylaların çoğunda elektrik dâhil hiçbir<br />

konfor yok. Ancak misafirperver<br />

yöre halkı, her türlü ihtiyacınıza yanıt<br />

vermeye hazır. Trekking tutkunlarına<br />

önerebileceğim en iyi üç rota, Hazindağ<br />

- Pokut, Sal - Samistal ve Zilkale<br />

- Gito. Kondisyon sorunu olmayanlar,<br />

Rize’nin keşfedilmemiş cennetleri<br />

olan Kavrun, Çaymakçur, Polakçur ve<br />

Huser Yaylaları’na uğrayabilir. Kaçkar<br />

Dağları’nın Artvin bölümünde kalan<br />

İspir yakınlarındaki Çamlıkaya, yöreye<br />

özgü taş işçiliğinin en güzel örneklerine<br />

ev sahipliği yapıyor.<br />

Zilkale<br />

İkizdere<br />

İKİZDERE VADİSİ<br />

Anadolu’nun oksijen oranı en yüksek<br />

noktalarından biri olan İkizdere Vadisi,<br />

200 civarında kuş çeşidi, 500 kadarı<br />

nadir bulunan olmak üzere, 2 binden<br />

fazla canlı türü ve aylarca bitirilemeyecek<br />

yürüyüş parkurlarıyla başlı başına<br />

bir gezi cenneti. Çengel boynuzlu<br />

dağ keçisi ile Huş tavuğunun Anadolu’daki<br />

en önemli yaşam alanlarına ev<br />

sahipliği yapan yörenin dağlık kesimleri,<br />

doğa gözlemcileri için de cazip bir<br />

bölge özelliğinde. Dağların 2 bin 800<br />

metreden yüksek kesimlerinde buzulçağına<br />

ait izlerin görüldüğü billur kayaçlar,<br />

buzul gölleri, “U” kesitli vadiler<br />

ve erimemiş buzul kütleleri görülebiliyor.<br />

Bu yükseltinin altındaki kesimler<br />

ise yemyeşil orman örtüsü ile kaplı.<br />

TARİHİ GÜRCÜ KİLİSELERİ<br />

Çoruh Vadisi<br />

boyunca ücra<br />

köylere dağılmış<br />

ve bazıları<br />

bin yıl kadar<br />

öncesine tarihlenen<br />

Gürcü<br />

kiliseleri, yapayalnız<br />

görünümleri<br />

ve katedral boyutlarıyla çok<br />

etkileyici. Yusufeli ilçesi yakınlarında<br />

Tekkale köyündeki Dörtkilise, İşhan<br />

köyündeki İşhan ve Çamlıyamaç köyündeki<br />

Öşkvank Kilisesi en görkemlileri.<br />

Artvin'de Gürcü kültürünün hâlâ<br />

yaşadığı köyleri görmek isteyenler,<br />

Şavşat'a bağlı Meydancık (İmerhev),<br />

Borçka'ya bağlı Muratlı (Maradit) ve<br />

Camili (Macahel) Vadileri'ni ziyaret<br />

edebilir.<br />

YOLA ÇIKMADAN ÖNCE<br />

Doğu Karadeniz Yaylaları gezisinde<br />

uzun yürüyüşlere hazırlıklı olmalısınız.<br />

Uzun kır yürüyüşleri yapabileceğinizi<br />

göz önüne alarak, burkulmalara<br />

karşı ayağınızı koruyabilecek su geçirmeyen<br />

botlar, yağmurluk ve rahat<br />

bir pantolon en yakın dostlarınız olacak.<br />

Yürüyüşlere profesyonel bir rehber<br />

veya yöreyi iyi bilen biri eşliğinde<br />

çıkmanız, güvenlik açısından çok<br />

önemli. Küçük yaralanmalara, soğuk<br />

algınlıklarına ve mide bozukluklarına<br />

karşı koruyucu ilaç ve ilkyardım malzemeleri<br />

bulundurmanızda yarar var.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

53


AKTÜEL<br />

Küresel Turizm Endüstrisi’nde<br />

6 SEYAHAT<br />

EĞİLİMİ<br />

SİNAN İBİŞ<br />

Bir yıl başarılı olan şey, bir sonraki aşamada işe yaramayabilir<br />

ve bu gerçek, küresel olarak değişen bir<br />

endüstrideki ticaretin doğal bir parçasıdır. Seyahat<br />

endüstrisindeki eğilimleri tespit etmek için tur ve<br />

etkinlik sağlayıcıları kullanılır ve incelenir.<br />

DÜNYA TURİZM ÖRGÜTÜ'NÜN TURİZM<br />

ENDÜSTRİSİ İNCELEMELERİ VE<br />

DEĞERLENDİRMELERİ ÖNEMLİ<br />

Dünya Turizm Örgütü’nün her yıl olduğu gibi 2016<br />

Trendler Raporu da sektöre rehberlik etmiştir ve bu<br />

rapordaki önemli bilgiler birçok uzmanın seyahat şirketleri<br />

ile güncel kalmasına katkılar sağlamıştır. Bu<br />

raporun içeriği aynı zamanda 2017 yılının küresel turizm<br />

endüstrisi içinde sektör temsilcilerine önemli bir<br />

referans da olmuştur.<br />

Dünya turizm örgütünün araştırmalarına ve tavsiyelerine<br />

göre turizm endüstrisinde 2017 ve sonrasında<br />

izlenecek altı trend var.<br />

1980 KUŞAĞI<br />

1980 kuşağı turizme katılım ve verimlilik açısından<br />

yaş olarak en geniş ve en önemli jenerasyondur. Mevcut<br />

gelirleri ile en genç nesillerdir ve turizme katılımları<br />

her sene belirgin artış göstermektedir. Görev<br />

ve meslekleri gereği elde ettikleri statüler, onlara<br />

seyahat ve turizm liderleri olma imkânını da sağlamaktadır.<br />

Ayrıca karar vermede liderlik, bu kuşağın<br />

elindedir. Yeni yılın en büyük trend ve zevklerinin<br />

neler olacağına karar vermeye yardımcı oluyorlar ve<br />

tam olarak ne istediklerini, nasıl istediklerini elde etmekten<br />

çekinmiyorlar. Seyahat planlarken 1.000 yıllık<br />

seyahat seçeneklerini, günümüz için elverişli hale<br />

getirmek için kullanıyorlar. Gezi ve turlarının online<br />

olarak araştırılabilmesini, rezervasyon yapılabilmesini<br />

istiyorlar. Şimdiye kadarki en büyük nesil olarak<br />

bu müşteri kitlesi, potansiyel müşteri kitlenizin en<br />

hayati parçasıdır. Bu yaş grubu, önümüzdeki birkaç<br />

yıl içinde de seyahat pazarının en büyük ve en değerli<br />

müşterileri olacaktır. 1980 kuşağının 2020 yılına kadar<br />

2013 yılından yüzde 47 daha fazla uluslararası<br />

geziye katılacağı tahmin ediliyor.<br />

AKTİF VE MACERA GEZİLERİ<br />

İkinci trend, heyecan dolu aktiviteler içeren macera<br />

seyahatidir. Bu deneyimler "Afrika'da safari, Meksika<br />

ya da Avustralya'da balina köpekbalığı ile yüzme veya<br />

İsviçre Alpleri'nde yürüyüş" gibi seyahatleri içerebilir.<br />

İstatistiklere göre macera seyahati için müşterilerin<br />

demografik bilgileri özellikle Afrika'da (yüzde 57) bulunmuştur.<br />

Macera seyahatlerini bayanların tercihi<br />

ise yüzde 53 ile yüzde 47 arasında değişim göstermiştir.<br />

Kuzey ve Güney Amerika, müşterilerin en çok tercih<br />

ettikleri macera hedefleridir. Müşteriler arasında<br />

kişiselleştirilmiş deneyimlere ve sert macera konularına<br />

hızla artan bir ilgi görülmüştür. 2016'da otantik<br />

macera gezileri moda haline gelmiştir.<br />

Turistler için macera seyahatleri popüler bir amaç<br />

olarak ortaya çıkmaya devam ediyor. Özellikle 1980<br />

kuşağı endüstride lider olarak sahne alıyor. Önümüzdeki<br />

takvimde safari, doğa yürüyüşü, bisikletçilik gibi<br />

macera etkinliklerinin öne çıkan seçenekler olması<br />

bekleniyor.<br />

KADINLARIN YALNIZ SEYAHATİ<br />

Günümüzde, seyahat kararlarının yüzde 80 'i kadınlar<br />

tarafından veriliyor. Evli, bekâr veya boşanmış olsun<br />

kadınlar yol gösteriyor ve seyahat endüstrisinin dikkatini<br />

çekiyor. Günümüzün kadın gezginleri cesur ve<br />

bağımsız, yeni ve taze deneyimleri keşfetmek istiyorlar.<br />

Nereye tatile çıkacaklarına, oraya nasıl ulaşacaklarına<br />

dair kendi söylemleri var ve birçoğu yalnız gitmeyi<br />

54 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AKTÜEL<br />

tercih ediyor. 2014'de, Amerikalı kadınların<br />

yüzde 72'si yalnız macera seyahatine çıkmış.<br />

Bu sayının önümüzdeki birkaç yıl içerisinde<br />

artacağı bekleniyor. Giderek artan sayıda<br />

kadın, ihtiyaçlarına göre tasarlanan gezileri<br />

gerçekleştiriyor ve bu realizasyon pazarın<br />

beklediği gibi gelişmiyor. Kadınlar seyahat<br />

sunumlarında, onlara pazarlanan cinsiyet rolünü<br />

aramıyorlar. 5 yıldızlı otel ve spa günleri<br />

yerine sıradışı, gerçek macera istiyorlar. Tur<br />

şirketleri bu pazarı görmezden gelemezler.<br />

Özellikle bin yıllık turizm geleneklerini ve<br />

değerlerini önemseyen 1980 kuşağı kadınlar,<br />

potansiyel müşterilerin büyük bir kısmını<br />

oluşturuyorlar. Tur ve etkinlik sağlayıcıları,<br />

yalnız seyahat eden kadın yolcuların güvenliğini<br />

karşılayarak, fayda sağlayabilirler.<br />

YEMEK TURİZMİ<br />

Seyahat etme konusu gündeme gelince,<br />

seyahat planı içerisinde her zaman yemek<br />

konusu vardır. Yemek turizmi, her yerde<br />

gezginler arasında ortaya çıkan bir eğilim<br />

haline gelmiştir ve turizm uzmanları bu durumun<br />

farkına varmıştır.<br />

Gurme turizmi yapan uzmanlara göre yemek<br />

deneyimleri sadece dışarıda yemek yeme ile<br />

sınırlı değildir. Bu deneyimlerin yaklaşık yüzde<br />

95'ini oluşturan yemek pişirme kursları,<br />

çiftlik turları ve klasik gıda pazarları ziyaretleri<br />

de yemek turizminin bir parçasıdır. Bu<br />

deneyimler, seyahat edilecek yerin kültürü<br />

ile yakından bağlantılıdır. Pek çok gezgin, seyahat<br />

ettiği yerin öyküsünü tanımanın en iyi<br />

yollarından biri olduğu görüşündedir ve turizm<br />

şirketleri için bu bilgilerin seyahat öncesinde<br />

potansiyel turistlere sunulması değerli<br />

bir kaynaktır. Yemek deneyimi sağlayan işletmeciler,<br />

bir varış noktasının gelenekleri ve<br />

insanlar ile ürünler arasında bağlantı kurulmasını<br />

sağlayarak, turistlerin memnuniyetlerinden<br />

yararlanabilirler. Bu durumu akılda<br />

tutarak, yolculuğun her aşamasında müşteri<br />

memnuniyetleri aktif olarak güçlendirilebilir.<br />

SORUMLULUK TURİZMİ<br />

Küresel değişimler hepimizi etkiliyor. Gezginlerin<br />

çoğu, yaşamlarının ve deneyimlerinin<br />

gezegendeki etkisinin farkındadır ve<br />

sonuç olarak seyahatlerinde sürdürülebilirlik<br />

adına önlemler almayı daha çok önemsemektedirler.<br />

2017, BM tarafından “Uluslararası<br />

Sürdürülebilir Turizm Yılı” seçilmiştir.<br />

Turizm sektörünün sürdürülebilirliğinin üç<br />

ayağı ekonomik olmak, sosyal değerlere<br />

önem vermek ve çevreyi korumaktır. Bu<br />

değerlere önem veren ve farkındalık süreçlerini<br />

çalışmalarına dâhil eden turizm<br />

profesyonelleri, turizm çalışmalarında sürdürülebilirlikte<br />

daha etkin konumlar elde<br />

edebilirler. Küresel kampanyalar, daha sürdürülebilir<br />

seyahat şekillerini teşvik etmek<br />

için kurulmuştur ve endüstri profesyonelleri,<br />

her yerde yolcuların zihniyetinde bir değişiklik<br />

beklemelidir. Turistler ziyaret ettikleri<br />

yerlerde yaptıkları çevresel, ekonomik ve<br />

sosyal etkilere daha çok ilgi duyacaklardır<br />

ve turistlerin bu değerleri somutlaştıran şirketleri<br />

destekleme olasılıkları da yüksektir.<br />

Modern bir gezgin için karbon ayak izini<br />

azaltmak için eve daha yakın kalmak gibi<br />

ileride pek çok dikkatli değişiklikler olabilecektir.<br />

Yaptıkları etkiye ilişkin güçlü bir<br />

farkındalığa sahip tur işletmeleri, zaten<br />

kurulmuş eko turizm uygulamalarından büyük<br />

fayda sağlayacaktır. Bununla birlikte,<br />

bu trende uyan gibi seyahat argümanlarını<br />

önemseyen işletmelerin çok geride kaldığı<br />

söylenemez. Turizm şirketleri sürdürülebilir<br />

bir turizm geleceği için güçlü bir sosyal<br />

odağı geliştirmeye ihtiyaç duymalılar ve<br />

bunu duymaya da mecburlar.<br />

MOBİL FOTOĞRAFÇILIK<br />

Turistlerin seyahatlerini belgeleme yollarını<br />

aramaları şaşırtıcı olmamalı. Modern cep telefonu<br />

kameralarının mükemmelliği göz önüne<br />

alındığında, giderek daha fazla seyahat eden<br />

kişinin bu önemli anları yakalamak için cihazlarını<br />

kullanmaları doğaldır. Tur operatörleri<br />

ve etkinlik sağlayıcıları, pazarlama çabalarına<br />

katkıda bulunacak bu eğilimden yararlanabilirler.<br />

Turizm şirketleri turistler tarafından<br />

oluşturulan içeriği güçlendirmeye yardımcı<br />

oldukları zaman, onların sosyal medya etkileşimlerinden<br />

pazarlama değeri elde edebilirler.<br />

Bir hikâye… Arizona'daki Antelope Kanyonu’na<br />

yapılan bir gezide, bu trendin müşterilerine<br />

getireceği değeri bilen rehberli tur için<br />

kaydolunduğunda, simgesel kanyonu geçerken<br />

çeşitli bölümlerde ışık akışının sunduğu<br />

olağanüstü manzaralar için tur rehberinin turistleri<br />

durdurup, fotoğraf çekmek için birkaç<br />

fırsat sunması bu duruma örnektir. Bu konu<br />

burada bitmez ve devam eder. Herkes çoğunlukla<br />

cep telefonlarıyla fotoğraf çekmeye<br />

başlamıştır. Rehber, fotoğraf deneyimine sahip<br />

olmayan kişilere yardımcı olmak için teklif<br />

sunar. Kendisine sorulduğunda, kanyonda<br />

daha iyi bir tur rehberliğine yardımcı olması<br />

için doğa fotoğrafçılığı dersini almış olduğunu<br />

açıklar. Bu nokta, web sitelerinde bile<br />

vurgulanmaktadır ve ayrıca bu fotoğrafları<br />

çekecek kadar güvende hissetmemiş olabilecek<br />

turistlere yön vermeye yardımcı olur.<br />

Zaten doğa fotoğrafçılığı, çarpıcı bir doğa<br />

turu için ek bir değer oluşturuyor. Turlarda<br />

müşteriler için benzer hatıralar bırakacak<br />

alanlar aranabilir. Ancak unutmamak gerekir<br />

ki, gezginlerin çoğu imgesel ve benzersiz fotoğraf<br />

istemlerini görmek istiyor. Her ikisini<br />

de yakalamak için fırsatlar aramak en güzeli.<br />

2017 'DE PİYA<strong>SAYI</strong> YÖNLENDİREN<br />

EĞİLİMLER<br />

Doğal olarak, 2017'de ortaya çıkan bazı seyahat<br />

eğilimlerinin turizm endüstrisini olumlu<br />

etkilediğini söylemek mümkün... “Alternatif<br />

turizm alanları” olarak ifade edilen turizm<br />

trendleri, birçok turizm şirketi ve profesyonelinin<br />

başarısı için önemli birer araçtır.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

55


TRAVEL<br />

A nice edition of FIJET Academy in<br />

ROMANIA<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

World Federation of Travel Journalists and<br />

Writers (FIJET) organized the fourth edition<br />

of FIJET Academy program in Romania<br />

this year. As an organization hosted by FI-<br />

JET Romania between 23-30 July, with the<br />

participants from Turkey, Croatia, Bulgaria,<br />

France and Italy, young journalists travelled<br />

about 1,000 miles through the country's<br />

many touristic cities.<br />

The theme of the FIJET Academy 2017,<br />

which aimed to bring together young travel<br />

journalists and writers with experienced<br />

names of the sector, exploring new tourism<br />

destinations and enhancing the intercultural<br />

interaction, designated as "Preserving<br />

the National Heritage". The FIJET team<br />

arrived in the Romanian capital Bucharest,<br />

got together with each other, and after that<br />

they settled on the road. During the trip, FI-<br />

JET Romania President Stefan Baciu, Vice<br />

President Gabriela Tigu, Secretary General<br />

Dan Anghelescu and FIJET Academy President<br />

F. Sema Kutlu accompanied the team.<br />

COZIA MONASTERY WITH ITS PEACEFUL<br />

ATMOSPHERE (1)<br />

The first stop of the FIJET team was the<br />

Cozia Monastery, which was built in 14th<br />

century at Calimanesti, in the southern<br />

region of country. Cozia Monastery, one<br />

of the most precious monuments reflecting<br />

Romania's national medieval art and<br />

architecture, impressed young journalists<br />

with its unique location on the edge of the<br />

Olt River, its floral garden, peaceful atmosphere<br />

and frescoes on the church walls.<br />

EUROPEAN CAPITAL OF CULTURE SIBIU<br />

After Calimanesti, the team arrived in Sibiu,<br />

one of the most important cultural centers<br />

of Romania, which situated on both<br />

sides of the Cibin River in Transylvania. In<br />

2007, the city selected as European Capital<br />

of Culture with Luxembourg. While Sibiu<br />

56 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


TRAVEL<br />

was the capital of the Transylvania Principality<br />

and the center of the Transylvanian<br />

Saxons in the past, also it belonged to the<br />

Kingdom of Hungary until 1920, nowadays<br />

it takes place in the top 10 list of Europe's<br />

most peaceful cities.<br />

A CITY WHICH SMELLS HISTORY;<br />

ALBA IULIA<br />

The team of FIJET Academy 2017 visited<br />

the city of Alba Iulia after Sibiu, which has a<br />

very important place in the national history<br />

of Romania, where the unification council<br />

was gathered on 1 December 1918, where<br />

the merger decision was taken, where the<br />

King Ferdinand and Queen Marie’s coronation<br />

ceremony was held as the Great Romanian<br />

Emperor on 15 October 1922, and<br />

much more historical features. The most<br />

important touristic points of the city are<br />

Romania's largest citadel "Alba Iulia Citadel",<br />

Romania's oldest and longest church<br />

"St. Michael's Cathedral", "Coronation Cathedral",<br />

where the coronation ceremony<br />

of King Ferdinand and Queen Marie was<br />

held, fascinating "Batthyaneum Library",<br />

where the manuscript work "Codex Aureus"<br />

written by Charlemagne in gold ink<br />

between 778-820.<br />

100TH ANNIVERSARY EXCITEMENT OF<br />

THE GREAT UNION<br />

On the visit to Alba Iulia, an informative<br />

meeting was organized for young journalists<br />

at the University of December 1, 1918,<br />

which has a unique location within the city's<br />

historic citadel. Deputy Mayor of Alba Iulia,<br />

Gabriel Plesa, The Rector of the University<br />

"1 December 1918" Alba Iulia, Daniel Breaz,<br />

Head of the Tourism Department from<br />

Alba County Council, Lucian Docea participated<br />

to the meeting. Gabriel Plesa made<br />

a statement to the FIJET team and stated;<br />

“Due to its historical and cultural location,<br />

Alba Iulia will be the center of celebrations.<br />

Until the 100th anniversary, which we are<br />

giving great importance and care, we plan<br />

to finish all infrastructure and transportation<br />

investments, also the restoration of<br />

the historic Alba Iulia Fortress. The number<br />

of tourists visiting our city increases every<br />

year. In this direction, we collaborate with<br />

the private sector to develop solutions<br />

that will increase our accommodation capacity.<br />

Our goal is to make Alba Iulia a center<br />

of attraction for tourists.”<br />

SMART CITY PROJECT<br />

Lucian Docea, Head of the Tourism Department<br />

from Alba County Council, explained<br />

that they are working on many applications<br />

for tourists and focusing on investments to<br />

modernize Alba Iulia as a part of the “Smart<br />

City” project, along with 100th anniversary<br />

celebrations. In this context, Docea said<br />

they will provide wifi access in whole city,<br />

online maps for tourists, intelligent parking,<br />

brief messaging services and much more.<br />

EUROPA NOSTRA AWARDED VILLAGE;<br />

RIMETEA<br />

The FIJET Academy team's stop after Alba<br />

Iulia was the Rimetea Village, which received<br />

the Europa Nostra Award in 1999.<br />

The cultural and architectural elements of<br />

Hungarian and Austrians dominate the village,<br />

which has been the center of mining<br />

and blacksmiths in the past centuries, with<br />

its white houses with green windows, magnificent<br />

scenery and over 800 years of residential<br />

settlement. Another remarkable<br />

detail in Rimetea, where there are about<br />

300 dynasties, all of which are under UN-<br />

ESCO protection and about 60 percent of<br />

the population is concerned with tourism, it<br />

is the first time to receive a Europa Nostra<br />

Award for a rural settlement.<br />

DELICIOUS WINE TASTING IN<br />

HISTORICAL JIDVEI CASTLE<br />

After the Rimetea, the young journalists<br />

settled on the road again and arrived to Jidvei<br />

town, one of Romania's most important<br />

wine producing regions with immense vineyards,<br />

where they became guests of the<br />

region's famous wine producers called Jidvei<br />

Wines. The FIJET team was informed in<br />

the historical Jidvei (Bethlen-Haller) Castle<br />

built in the 16th century; it was explained<br />

that the castle was used as a private property<br />

until 2000, afterwards the renovation<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

57


TRAVEL<br />

works carried out, it was started to be used<br />

for organizations such as wine presentation,<br />

wine tasting days and special invitations.<br />

The FIJET Academy 2017 team that<br />

invited to wine tasting after the informing,<br />

gave full marks to all exquisite wines.<br />

JOURNEY TO AGES IN THE DINOSAURS<br />

GEOPARK<br />

At the next stop, the team visited the village<br />

of Ceru Bacainti in Hateg town, where<br />

they strolled through the stone houses and<br />

open air museum which still preserving their<br />

originality, and headed for the Dinosaurs<br />

Geopark. The Dinosaurs Geopark has been<br />

established in 2004-2005, under the auspices<br />

of Bucharest University in the general<br />

area of prehistoric Hateg Island. Geopark<br />

was taken under UNESCO protection in<br />

2015, and it is also a member of the European<br />

Geoparks Network. Cristian Ciobanu,<br />

administrator of Tara Hategului Dinosaurs<br />

Geopark, gave detailed information about<br />

the geopark to the FIJET team. Ciobanu<br />

stated that with the slogan of "Journey to<br />

Ages" and volunteer tourism ambassadors,<br />

they have carried out activities on an area<br />

of 102 thousand hectares. He signified that<br />

they focus on an imaginary concept rather<br />

than scientific institution, and follow a strategy<br />

by creating many touristic spots instead<br />

of one main place, for tourists to spend<br />

more time and more money in the area.<br />

CONSTANTIN BRANCUSI'S<br />

VILLAGE; HOBITA<br />

Young journalists arrived to the Gorj region<br />

after the Dinosaurs Geopark, which was one<br />

of the most impressive stops of the trip. The<br />

FIJET Academy 2017 team first visited the<br />

Gorj Village Museum which opened in 1975,<br />

and received information about the houses<br />

and their features in a 13-hectare open air<br />

museum reflecting the traditional architecture<br />

of the region. Then they came to Hobita,<br />

the village where the famous sculptor<br />

Constantin Brancusi was born. Born in 1876,<br />

the Romanian Brancusi made his important<br />

works in Paris and passed to French citizenship.<br />

He left 215 sculptures and 1,200<br />

photographs behind him, as one of the most<br />

influential sculptors of the 20th-century,<br />

considered a pioneer of modernism.<br />

ADDRESS OF FASCINATING SCULPTURE<br />

COLLECTION; TARGU JIU<br />

The FIJET team reached to Targu Jiu after<br />

Hobita, which is one of the Romania's most<br />

important touristic cities. Adrian Tudor,<br />

Deputy Mayor of Targu Jiu, accompanied the<br />

team here and told about general features<br />

and touristic points of their city that awarded<br />

with the "Golden Apple" in 2014. Furthermore,<br />

he showed the outdoor sculpture<br />

group composed of Constantin Brancusi's<br />

three major works in Targu Jiu; "The Table<br />

of Silence", "The Gate of the Kiss" and "The<br />

Endless Column", which considered to be<br />

one of the great works of 20th century. The<br />

most important one of these, the Endless<br />

Column with a height of 30 meters, symbolizes<br />

the concept of infinity and the infinite<br />

sacrifice of the Romanian soldiers. It is considered<br />

as the top point of the modern art.<br />

A MASTERPIECE OF BRANCOVENESC<br />

STYLE; HOREZU MONASTERY<br />

Following the Targu Jiu, the FIJET team<br />

heading towards the capital Bucharest, visited<br />

the Horezu Monastery on their route<br />

which was founded in 1690 by Prince Constantin<br />

Brancoveanu in the town of Horezu,<br />

district of Wallachia. Monastery takes<br />

place in the UNESCO World Heritage List<br />

with its architectural purity and balance,<br />

the richness of its sculpted detail, its treatment<br />

of religious compositions, its votive<br />

portraits, and its painted decorative works.<br />

The monument still used as a church, and<br />

it is one of the Romania's most important<br />

historical and cultural sites.<br />

58 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


TRAVEL<br />

FINAL STOP CAPITAL BUCHAREST<br />

Young journalists arrived to Bucharest after<br />

Horezu, where they started to their FI-<br />

JET Academy 2017 program, and visited the<br />

capital's main touristic attractions. Firstly,<br />

the team visited Palace of the Parliament,<br />

which is the world's second largest administrative<br />

building after the Pentagon, the<br />

most expensive government building, the<br />

world's heaviest building, and they could<br />

not hide their surprise in front of the magnificent<br />

palace. In Palace of the Parliament,<br />

which has a floor space of 270 meters to<br />

240 meters, an elevation of 86 meters,<br />

1,100 rooms, <strong>12</strong> floors including two underground<br />

parking floors; 900 thousand cubic<br />

meters of wood, 200 thousand square meters<br />

of wool carpet, 3 thousand 500 tons of<br />

crystal and much more materials are used.<br />

The building was constructed almost entirely<br />

of materials of Romanian origin.<br />

CEAUSESCU'S GREAT PASSION; PALACE<br />

OF THE PARLIAMENT<br />

In 1983, Nicolae Ceausescu started the<br />

construction of the palace as part of the<br />

project to transform Bucharest, but with<br />

the collapse of the Ceausescu power in<br />

1989 and the execution of him with his wife<br />

in front of the walls of this huge structure,<br />

Ceausescu could not enjoy the gigantic<br />

palace he built for his own passion. While<br />

some of the Romanians are proud to say<br />

that the building is the second largest administrative<br />

building in the world after the<br />

Pentagon, others say it is the symbol of<br />

destroying the old Bucharest, the palace is<br />

ugly and a loss for the city.<br />

A GIANT OPEN AIR MUSEUM IN CAPITAL<br />

The FIJET team's second stop in Bucharest<br />

was the National Village Museum, an openair<br />

ethnographic museum in Herastrau<br />

Park. The museum extends to over 10 hectares<br />

and contains 272 authentic peasant<br />

farms and houses from all over the country,<br />

which showcasing traditional Romania village<br />

life. The structures were made of materials<br />

ascertained as traditional materials<br />

used in erecting the buildings by the peasants<br />

themselves in the course of history. As<br />

an interesting historical reference, the museum<br />

was the third outdoor museum ever<br />

founded in Europe chronologically.<br />

FAREWELL DINNER AND DELIVERY OF<br />

DIPLOMAS IN CASA CU NUCI<br />

Participants of FIJET Academy 2017 program<br />

finally visited Old Town, Victory Road,<br />

Stavropoleos Church, Cretulescu Church,<br />

Revolution Square, Ataturk Square, Triumph<br />

Arch, Manuc Inn, CEC Palace, National<br />

History Museum, National Bank of<br />

Romania and some other touristic spots in<br />

Bucharest. At the end, they came together<br />

for the farewell dinner at "Casa cu Nuci"<br />

restaurant and made the closing of FIJET<br />

Academy program.<br />

After a week of delightful travel, diplomas<br />

were presented to the team for their<br />

participation, and wishes of success were<br />

conveyed. The young journalists who were<br />

in the bitterness of leaving Romania, also<br />

thanked to FIJET Romania authorities for<br />

their excellent hospitality and considerable<br />

efforts during the trip.<br />

Known in Romania as “Trovants”<br />

the stones of Costesti, Romania<br />

are a type of sandstone concretion<br />

that secrete cement and can at<br />

times appear to grow as if alive.<br />

Consisting of a stone core with an<br />

outer shell of sand, after a heavy<br />

rain small forms are said to appear<br />

on the rocks leading them to be<br />

dubbed the “growing stones” by<br />

locals. The enigmatic living stones<br />

can grow from a few millimeters, to<br />

as large as 10 meters.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

59


ÖZGE’NİN GÜNCESİ<br />

Bademin hikâyesi:<br />

Biz badem elleriz!<br />

Dertlere deva hastalara şifa badem, sofralarımıza gelene kadar pek çok evreden geçiyor.<br />

Bu evrelerden biri de Datçalıların deyişiyle "badem elleme". Badem ellemeye birebir<br />

tanıklık ettik, badem işiyle geçimini sağlayan Datçalılara bademi sorduk.<br />

ÖZGE Ç. DENİZCİ<br />

Hatırlar mısınız, Gökova'dan Bodrum'a, Ören'den Datça'ya<br />

dolaşıp duran bir Akdeniz fokumuz vardı. Adı Badem'di.<br />

Adının neden "Badem" olduğunu Datça'ya gelince bir kez<br />

daha anlıyorsunuz. Çünkü Datça için badem, neredeyse<br />

hayat ve hayata dair hemen her şey demek.<br />

Yağmur biraz erken yağarsa (Ekim - Kasım gibi), Şubat -<br />

Mart aylarında Datça'yı gelin gibi süsleyen badem ağaçlarının<br />

beyaz çiçekleri ilk tomurcuklarını Ocak'ın 15'inden<br />

itibaren vermeye başlıyor. Şubat ve Mart aylarında ise<br />

Datça'nın en beyaz ve en bahar günleri yaşanıyor. Ancak<br />

şimdilerde yağış pek yok, bu da tarihi biraz erteleyecek<br />

gibi görünüyor.<br />

Nisan ve Mayıs aylarında ise Datçalılar tabiri caizse "çağla<br />

bayramı" yapıyorlar. Bilmeyenler için bir es verip çağlanın,<br />

bademin yeşil hali olduğunu söyleyelim. Çağla deyip geçmemek<br />

de gerek... Yeşil eriği andıran çağla, bağışıklık sistemini<br />

güçlendiren oldukça önemli bir yemiş. Kanserden<br />

koruyucu özelliği ise cabası.<br />

Çağladan sonra sıra geliyor badem olmaya. Haziran-Temmuz<br />

ayları badem zamanı... Dallarda kuruyan çağlalar,<br />

badem oluyor. Eh kolay değil, Datça halkı geçiminin yüzde<br />

yetmişini bademden sağlıyor.<br />

Badem toplama zamanı<br />

bazı köylerde herkes<br />

birbirine<br />

yardım ediyor.<br />

Çıkamayanın<br />

60 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ÖZGE’NİN GÜNCESİ<br />

Anlatılanlara göre geçen yıllarda daha çok badem alırlarmış.<br />

Küresel iklim değişimi, coğrafi koşulların zorlaması ve en<br />

önemlisi de insan nüfusunun artan popülasyonu iyiden iyiye<br />

etkiler olmuş mahsulü. Öte taraftan işçi bulmak da zor. Betçe<br />

tarafına mevsimlik işçi geliyormuş bademi toplamaya ama<br />

bunun dışında kimin gücü neye yeterse o kadarını imece usulü<br />

topluyormuş köylerde. Geriye kalan da başak oluyor, isteyen<br />

alıp topluyor; ister yiyor, ister satıyormuş.<br />

ağacına çıkılıyor, değnek ile vuramayanının ağacına vuruluyor,<br />

kısacası bademler el birliği ile toplanıyor. Genelde ağaçlardan<br />

uzun sırıklarla indirilen bademler, makinede soyuluyor, güneşe<br />

seriliyor. Güneşte üç- dört gün bekletiliyor. Sonra da çuvallara<br />

konup depolanıyor. Ekim - Kasım aylarında bademler kırma<br />

makinelerine giriyor. Makinelerde badem kırılıyorsa da bazıları<br />

inatçı oluyor. Kırılmayanlar, "badem elleme" adıyla yapılagelen<br />

bademi kabuğundan ayırma seansında kenara konuyor.<br />

Badem elleme, sadece kırılmayanı ayıklamak demek değil<br />

elbette. Kırılan bademlerin ayıklanması demek... Kabuğundan<br />

itina ile çıkarılan bademlerin kırık olanları da sağlamlarından<br />

badem elleme sırasında ayrılıyor. Kırık olanlar pastanelerde<br />

kullanılmak üzere pastacılara satılıyor. Sağlamlar ise kuruyemişçilere<br />

satacak toptancılara veriliyor. Yolculuğunu tamamlayan<br />

bademler sofralarımızı şenlendiriyor, sağlığımıza sağlık<br />

katıyor.<br />

ŞİFALI BADEM<br />

Badem içinin çinko, demir, kalsiyum, potasyum, E vitamini gibi<br />

mineraller ve vitaminlerle dolu, kansere karşı koruyucu özelliği<br />

olan bir yemiş olduğunu da biliyoruz. Peki, dış kabuğunun<br />

da işe yaradığını biliyor musunuz? Eskiden Tekel imal ettikleri<br />

bir içecekte kullanmak üzere badem kabuklarını alırmış ama<br />

artık imalat durduğu için almıyor. Şimdi ise yakacak ihtiyacının<br />

önemli bir kısmını karşılıyor badem kabukları. Bazen de bir çuval<br />

gübre ile bir çuval badem kabuğu değiş-tokuş ediliyor.<br />

Bademi, tuz ve su ile kavurup yenilince tadı çiğ bademe oranla<br />

farklı oluyor. Şifasından yararlanmak istiyorsanız uzmanlar "çiğ<br />

tüketmekte yarar var" diyor. Bademin ferahlatıcı etkisini hissetmek<br />

ve serin serin yemek istiyorsanız, bir kaseye su ve badem<br />

koyup dolapta bir gün bekletip ertesi gün yemenizi öneririm.<br />

Hızırşah Köyü'nde birlikte badem ellediğimiz Çetin Bardak'ın<br />

söylediğine göre "2016'da güzel badem olmuş". Ancak, 2017<br />

için aynı şeyi söylemek pek mümkün değilmiş. Çünkü bir sene<br />

bademi bol veren ağaç, ertesi sene kendini dinlendiriyor ve hasadı<br />

az oluyormuş.<br />

O gün birlikte ellediğimiz bademler arasında<br />

gababağ, ömer ağacı, kaya ağacı ve ak badem<br />

vardı. En iyi badem ise nurlu bademmiş<br />

ama bu sene hastalık vurmuş. Ege Üniversitesi'nden<br />

gelen araştırmacılar dahi çözüm<br />

bulamamışlar.<br />

O gün birlikte ellediğimiz bademler arasında gababağ, ömer<br />

ağacı, kaya ağacı ve ak badem vardı. En iyi badem ise nurlu bademmiş<br />

ama bu sene hastalık vurmuş. Ege Üniversitesi'nden<br />

gelen araştırmacılar dahi çözüm bulamamışlar. Çetin Abi kendisine<br />

ait olan nurlu badem ağaçlarının tamamını kestirmek<br />

zorunda kalmış. Yerine ak badem ile gababağ dikmiş. Aşılamış.<br />

Aşılamadan dikilen badem ağacının ürünün pek olmadığını da<br />

sohbetimiz sırasında öğrenmiş oldum.<br />

DİĞER ŞİFA KEÇİBOYNUZU<br />

Çetin Bardak ile badem hakkında konuşurken keçiboynuzunu<br />

da sormadan edemedim. Eskiden herkesin mutlaka bir<br />

tane keçiboynuzu ağacı olurmuş. Un haline getirilip samanla<br />

karışan keçiboynuzunu hayvanlarına yedirirlermiş. Artık hayvancılık<br />

da azaldığından keçiboynuzuna köylerde pek rağbet<br />

kalmamış. Eskiden tatlı ihtiyacını karşılayan keçiboynuzu,<br />

bağırsak sorunları olanın da bir numaralı ilacıymış. Şimdi artık<br />

keçiboynuzu ağacı olan pek az kalmış ama halen gençler<br />

dağ bayır dolaşıp keçiboynuzu toplamayı sürdürüyorlar.<br />

1960'lı yıllarda tütün üretiminin yasaklanmasına kadar Hızırşah<br />

ve Datça'nın diğer köylerinde tütün ekilir, toplanır, kırılırmış.<br />

Tütünün çilesini çeken yaşlılar, ellerinin acı tadını ve rengini<br />

çileleriyle hatırlıyor ve badem üretmenin keyfini sürüyorlar.<br />

Çetin Abi ekliyor: "Tütünü ayıklarken at bakalım ağzına atabilir<br />

misin? Ama bak bademi hem elliyorsun, hem yiyorsun."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

61


T.C.<br />

ANKARA İL KÜLTÜR TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ<br />

TRAVELEXPO<br />

ANKARA<br />

3. ULUSLARARASI<br />

TURİZM FUARI<br />

22-25 MART 2018<br />

ATO CONGRESIUM<br />

ZİYARET SAATLERİ 10:00-19:00<br />

DESTEKLEYENLER<br />

ORGANİZASYON<br />

www. travelexpoankara.com


DESTİNASYON<br />

MACHU<br />

PICCHU<br />

ZAMANI<br />

EMİN EREN ÖZLEN<br />

eminerenozlen@gmail.com<br />

i eminozlencom<br />

Dünyanın yeni yedi harikasından biri olan<br />

Machu Picchu, And Dağları‘nın zirvesinde,<br />

Urubamba Vadisi üzerinde kurulmuş olan<br />

İnkalar’ın efsanevi tarihi şehri. Şehir, İnka<br />

hükümdarı Pachacutec Yupanqui tarafından<br />

1450 yılları civarında inşa ettirilmiş,<br />

İspanyol istilası sırasında dağların arasında<br />

olmasından dolayı fark edilmemiş, yağmalanamamış<br />

ve böylece günümüze kadar<br />

gelebilmiş.<br />

MACHU PICCHU’YA NASIL GİDİLİR?<br />

Machu Picchu’ya gitmek için önce tren ile<br />

Aguas Calientes’e ulaşmanız lâzım. Tabii<br />

bunun için de önce Cuzco’ya gelmeniz,<br />

oradan da Ollantaytambo’ya yani tren istasyonun<br />

bulunduğu yere varmanız gerekiyor.<br />

Tren ile Aguas Calientes’e ulaşmak<br />

için birçok tren firması sefer düzenliyor,<br />

keyfinize göre bunlardan birini tercih edebilirsiniz,<br />

ancak bir tavsiye; ziyaret sayısı<br />

oldukça fazla olduğundan biletler çok hızlı<br />

tükenebilmekte, planlamalarınızı önceden<br />

yapmakta fayda var. Zaten eğer buraya<br />

bir tur şirketiyle geliyorsanız, onlar<br />

bu ayarlamaları en iyi şekilde yapıyorlar<br />

emin olabilirsiniz. Aguas Calientes’e ulaştıktan<br />

sonra antik şehir Machu Picchu’ya<br />

çıkabilmek için iki alternatif bulunuyor.<br />

Bunlardan biri 10 dk’lık otobüs yolculuğu,<br />

diğeri ise 1.5-2 saatlik fotoğraf ve doğa<br />

tutkunlarının çok hoşuna gidecek zorlu bir<br />

dağ yürüyüşü.<br />

MACHU PICCHU’YA NE ZAMAN GİTMELİ?<br />

Ben Machu Picchu’ya geçen kurban bayramında,<br />

yani eylül ortasında gittim, hava<br />

koşulları oldukça iyiydi, hatta Machu Picchu’da<br />

kısa kollu t-shirtle gezmiştim. Güney<br />

Yarımküre’nin ilkbahar aylarını yaşadığı<br />

zaman olduğundan hava koşulları genellikle<br />

gezmeye elverişli oluyor.<br />

Bahsettiğim gibi Aguas Calientes’e gitmek<br />

için üç tren firması sefer düzenliyor, bu da<br />

onlardan biri. Bizim tur bu firmadan yerlerimizi<br />

almıştı, gayet güzel ve konforluydu,<br />

tercih edebilirsiniz. Inca Trail yapmak isteyenler,<br />

yani kalan mesafeyi yürüyerek<br />

devam edecekler trenden belli bir noktada<br />

inip, Machu Picchu’ya tırmanıyorlar.<br />

MACHU PICCHU’NUN KEŞFİ VE<br />

HIRAM BINGHAM<br />

1450 yılları civarında inşa edilen İnkalar’ın<br />

tarihi şehri Machu Picchu, İspanyol istilasından<br />

coğrafi konumu sayesinde kurtulmuş,<br />

20. yüzyıla kadar hiç keşfedilmeden<br />

günümüze kadar gelebilmiş. 1911 yılında<br />

Hiram Bingham adlı Amerikan bir tarihçi<br />

burayı İnkalar’ın son kalelerinden olan kayıp<br />

şehir Vilcabamba’yı ararken keşfetmiş.<br />

Bugün dünyanın en ünlü ve önemli arkeolojik<br />

sit alanlarından biri olan Machu Picchu,<br />

binlerce turistin akınına uğruyor. Kayıtlara<br />

göre günde ortalama 2.000 kişi şehri ziyaret<br />

etmekte.<br />

Machu Picchu’yu keşfeden, bölgede<br />

araştırma yapan Hiram Bingham...<br />

Hiram Bingham, burayı keşfettikten sonra<br />

bölgede yıllarca süren birçok keşif gezisi<br />

başlatılmış ancak, günümüzde hâlâ Machu<br />

Picchu’nun sırrı tam olarak çözülememiştir.<br />

Özellikle şehrin kurulmasındaki amaç<br />

günümüzde tartışmalara açık bir konu olmakla<br />

beraber, hakkında birçok varsayım<br />

bulunmakta. Bu varsayımlardan bazılarına<br />

göre yüksek duvarlarla çevrili bu şehrin<br />

kurulma amacı İnkalar’ın kültürlerini dış<br />

dünyaya özellikle de İspanyol etkisine<br />

karşı savunmak istemeleri. Günümüzde de<br />

geçerliliğini koruyan ve diğer varsayımlara<br />

göre daha çok kabul gören bir varsayıma<br />

göreyse, burası İnkalar’ın hem ticari hem<br />

de dini merkezi.<br />

64 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


DESTİNASYON<br />

Hemen hemen İnka Medeniyeti’nin anlatıldığı her<br />

kaynakta olduğu gibi İnkalar, astronomiye büyük<br />

önem vermişler. Bunun en büyük örneklerinden<br />

biri Inti Watana Taşı... Bu taş, 21 Haziran’da güney<br />

tarafına en uzun gölgeyi düşürürken, 21 Aralık’ta ise<br />

kuzey tarafına en kısa gölgeyi düşürmekte…<br />

Aktif bir deprem bölgesinde yer alan Machu<br />

Picchu’da, dağların tepesindeki tapınakların<br />

ve yerleşim birimlerinin ayakta<br />

kalabilmesinin tek sebebi, İnkalar’ın<br />

uyguladığı ileri antisismik teknikleriyle<br />

birbirine geçmeli blok taşlardan oluşan<br />

binalar inşa etmeleri. Ayrıca İnkalar yaşadıkları<br />

bölgenin coğrafi koşullarını göz<br />

önünde bulundurarak, bunları kendileri<br />

için avantaja çevirecek teknikler kullanarak,<br />

doğaya zarar vermeden, doğaya karşı<br />

üstünlüklerini göstermişler. Taraçalama<br />

yöntemini geliştirerek drenajı sağlamış,<br />

erozyon, heyelan ve su baskınlarını engelleyebilmiş,<br />

hem de taraçalara ektikleri<br />

mısır, patates, coca gibi tarım ürünleri<br />

için güneş ışınlarından maksimum verimi<br />

alabilmişler.<br />

Şehir planlamalarını da bu coğrafi koşullara<br />

göre yapmışlar. Bu şehir planlamasına<br />

göre şehrin iki ana bölümü bulunmakta.<br />

Bunlardan biri tarım ve sulama kolaylığı<br />

için yapılmış taraçalı basamaklı bölüm, diğeri<br />

ise yerleşim yerlerine ayrılmış bölümü.<br />

Yerleşim yerlerine ayrılmış bölümün alt<br />

kesimlerinde konutlar, üst kesimlerinde ise<br />

tapınaklar bulunmakta.<br />

Şehrin önemli 3 yapısı var. Bunlar; Inti Watana,<br />

Güneş Tapınağı ve Üç Camlı Oda. Bu<br />

yapılar dışında kalan kısımlar ziyaretçilerin<br />

şehrin planlamasını daha iyi kavrayabilmesi<br />

için restore edilmiş. Bugün de hâlâ yer yer<br />

restorasyonlar sürüyor.<br />

Üç Camlı Oda<br />

Güneş Tapınağı<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

65


GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />

Şövalyelerin Evi,<br />

RODOS<br />

Yunan Adaları, güzel koylarıyla her daim bizi bekliyor. Yapacağımız tek<br />

şey bir feribota atlayıp karşı kıyıya geçmek ise, o zaman ne duruyoruz?<br />

SEMA TAŞTAN ÇELEPCİ<br />

www.geziyorumoyleysevarim.com<br />

Rodos Adası, Yunan Adaları’nın bize yakın en güzel<br />

adalarından biri. Cruiseların hemen hemen hepsi bu<br />

yüzden Rodos’a günübirlik bile olsa demir atar. Ama<br />

Rodos’un hakkını günübirlik bir cruise gezisinde<br />

vermek mümkün değil. Koylarını ve Lindos şehrini<br />

gezmeden sadece şehir merkezini görmek, “Rodos’u<br />

gördüm” demek için tabii ki yetmez! Rodos Adası’nın<br />

hakkı en az 3-5 gün. Araba kiralayıp her koyunda denize<br />

girmeden, şehirlerini gündüz ve gece gezmeden<br />

adadan ayrılmak, Rodos’a büyük haksızlık olur benden<br />

söylemesi...<br />

Ege Denizi’ndeki Oniki Adalar’ın en büyüğü olan Rodos<br />

Adası, Marmaris’e oldukça yakın olmasından<br />

dolayı hem Türk turistlerin hem de Marmaris’e tatile<br />

gelen yabancı turistlerin yaz aylarında vakit geçirmekten<br />

büyük keyif aldıkları bir yer. Adaya gittiğinizde<br />

bol bol İngiliz turistle sohbet edeceğinizi garanti<br />

edebilirim. Ulaşım kolay, ada da güzel olunca, sıcak<br />

havalarda adaya akın akın insan gidiyor.<br />

Elbette ki Rodos’u Rodos yapan tek şey koyları değil.<br />

Rodos Adası’nın tarihi çok eskilere dayanıyor. Ada;<br />

Minoanlar, Dorianlar, Pers İmparatorluğu, sonrasında<br />

Roma İmparatorluğu’nun kontrolü altına girer.<br />

Emeviler ve Bizanslıların ele geçirdiği ada, Tapınak<br />

Şövalyeleri’nin adaya demir atmasıyla bambaşka<br />

bir döneme adım atar. Bu yüzden ada, “Tapınak Şövalyeleri<br />

Adası” olarak da adlandırılıyor. Osmanlı<br />

İmparatorluğu kuşatana kadar uzun bir süre Tapınak<br />

Şövalyeleri’nin egemenliğinde kalan adanın şu anki<br />

görünümüne bu süre zarfında kavuştuğu biliniyor.<br />

Kanuni Sultan Süleyman’ın adayı Osmanlı İmparatorluğu<br />

topraklarına katmasıyla 400 yıllık Osmanlı<br />

hâkimiyeti sürecinde adaya önemli eserler kazandırılmış<br />

olsa da, tapınak şövalyelerinin arkalarında<br />

bıraktıkları, adanın belkemiğini oluşturuyor diyebilirim.<br />

Osmanlı’nın dağılma sürecinde İtalyanların eline<br />

geçen Rodos Adası, yasal olarak 1947 yılından beri<br />

Yunanistan Hükümeti’nin adası olarak tatilcilere kapılarını<br />

açıyor.<br />

Yaz aylarında güzel bir kaçamak yapabileceğiniz<br />

Rodos Adası’nda gezilecek yerlere ada merkeziyle<br />

başlayalım.<br />

Ada Merkezi: Yıllar süren farklı medeniyetlerin egemenliklerinin<br />

izlerini bir arada bulabileceğiniz bir<br />

yer. Mandraki Limanı’na tekneyle girerken yeldeğirmenleri<br />

ve yerinde yeller esen Antik Dünyanın Yedi<br />

Harikası’ndan biri olan Rodos Heykeli’ni simgeleyen<br />

iki geyik heykeli dikkat çekiyor. Antik çağın en önemli<br />

yapıtlarından biri olan Rodos Heykeli yerinde durmasa<br />

da, hikâyesi ve simgesi tüm adaya yayılmış durumda.<br />

Heykel, Rodos Adası’nın ilk sakinlerinden Dorlar<br />

zamanında yapılır. Güneş tanrısı Helios’a inanan bu<br />

66 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />

denizci kavim, adayı kültürel olarak oldukça<br />

zenginleştirip, bir kültür merkezi konumuna<br />

getirirler. Kazandıkları savaşların zafer<br />

anıtı ve tanrılarına şükranlarını sunmak için<br />

ise limana Helios’un heykelini yaparlar. 32<br />

metre yüksekliğindeki adayı koruduğuna<br />

inanılan bu tunç heykel, 50 yıl ayakta kaldıktan<br />

sonra depremde yıkılarak yok olur. New<br />

York’taki Özgürlük Heykeli'nin, Helios’un<br />

Heykeli'nden ilham alınarak yapıldığına<br />

inanılıyor. Eğer öyleyse arkasında sadece<br />

bir efsane değil bir de dikili taş bırakmış<br />

Dorlar. Heykelin ayaklarının bastığı düşünülen<br />

yerlerde bugün Elefos ve Elefina adlı<br />

iki geyik heykeli görülüyor. Her ne kadar Rodos<br />

Heykeli yerinde durmasa da, hem Aziz<br />

Nicholas Kalesi ihtişamlı görüntüsü, hem de<br />

geyik heykelleri arasında Mandraki Limanı’na<br />

girmek, Rodos’un size sunacaklarının<br />

tahmin ettiğinizden daha fazla olduğunu<br />

anlamanıza yetiyor.<br />

Rodos Adası, şehir merkezindeki görkemli<br />

kalesiyle şehri ikiye ayırıyor. Eski şehir, birbirinden<br />

endamlı kapılardan girilebilen kalenin<br />

içine kurulu. Kalenin dışındaki otellerin<br />

bulunduğu bölüm ve sonradan yerleşilen<br />

yerler ise, yeni şehir olarak adlandırılıyor.<br />

Oldukça yüksek surlarıyla pek çok saldırıya<br />

direnebilmiş olan kalenin içine girdiğinizde<br />

karşınıza Rodos’a dair pek çok şeyi bir arada<br />

bulabileceğiniz eski şehir çıkıyor.<br />

Aslında Rodos’un kalbinin eski şehirde<br />

attığını söylersem abartmış mı olurum?<br />

Avrupa’daki pek çok şehirde olduğu gibi,<br />

tarihi yapılarla restoranlar burada da iç içe<br />

geçmiş durumda. Arnavut kaldırımı sokaklarındaki<br />

harika restoranlarda yorgunluk<br />

atarken, ışıl ışıl mağazalarından da gece<br />

geç saatlere kadar alışveriş yapmak mümkün.<br />

Hipokrat Meydanı’nın keyfi ise güneş<br />

battıktan sonra bir başka...<br />

Socratous Caddesi: Eski şehrin en bilindik<br />

caddelerinden biri. Burada yer alan ve adanın<br />

en değerli yapılarından biri olan Kanuni<br />

Sultan Süleyman Camii, adanın fethinden<br />

sonra Pargalı İbrahim Paşa tarafından padişah<br />

için yaptırılır. Caminin hemen karşısında<br />

yer alan Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi,<br />

yaklaşık <strong>12</strong>00'ü el yazması 2500 eseri<br />

barındırdığı için Yunanistan'ın en önemli<br />

kültür miraslarından biri olarak da kabul<br />

ediliyor. En eski kitapların yaklaşık 900 yıllık<br />

olduğu tahmin edilen kütüphanedeki en<br />

önemli eser ise, daha önce çalınıp Interpol<br />

tarafından bulunan, yazımı 53 yıl süren 615<br />

yıllık Kuranı Kerim. Yine bu caddede yer<br />

alan bir diğer önemli yapı ise, 1851 yılından<br />

beri ayakta duran saat kulesi.<br />

Rodos eski şehirde görülecek pek çok yapının<br />

arasında, yaklaşık 450 yıllık Mustafa<br />

Paşa Hamamı, İbrahim Paşa Camii, Türk<br />

Mahallesi’nde bulunan 300 yıllık Türk kahvehanesi<br />

gibi Osmanlı döneminden kalan<br />

yapılar bulunuyor. Ama adanın benim şehir<br />

merkezinde gezmekten en keyif aldığım<br />

yeri ise Şövalyeler Caddesi ve Grand Master’s<br />

Palace - Büyük Üstatlar Sarayı oldu.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

67


GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />

Osmanlı’nın adayı ele geçirdiği sırada<br />

650 şövalyeden sadece 180'i sağ kalır ve<br />

Malta'ya gönderilen şövalyeler, ‘Malta Şövalyeleri’<br />

olarak varlıklarını sürdürürler.<br />

Malta tarikatı, bugün kendine ait topraklara<br />

sahip olmasa da bir yardım kuruluşu<br />

olarak devletler tarafından tanınmakta.<br />

İşte bu hâlâ günümüzde varlığını sürdüren<br />

tarikatın Rodos Adası’na bıraktığı en büyük<br />

miras ise, Grand Master’s Palace...14. yüzyılda<br />

St. John’un yaptırdığı saray, kilisenin<br />

deposundaki cephaneliğin patlamasıyla<br />

ciddi bir hasar alsa da 1930’ların sonunda<br />

restorasyondan geçen saray, günümüzde<br />

de bakımı düzenli olarak yapılarak korunuyor.<br />

Zamanında şövalyelerin idari merkezi<br />

konumundaki bu saray, şu anda harika bir<br />

müze olarak hizmet veriyor. Sarayda Kos<br />

Adası’ndan getirilen mozaikler görülmeye<br />

değer. Sarayın toplantı odalarındaki işlemelerdeki<br />

detaylar ise büyüleyici. Kapıdan<br />

girdiğiniz an bir zaman makinasıyla Orta<br />

Çağ'a gitmiş hissine kapılıyorsunuz. Saray,<br />

Rodos Eski Şehrin en tepesinde harika bir<br />

manzaraya hâkim. Saraya çıktığınızda manzaranın<br />

keyfini sürmeyi sakın unutmayın!<br />

Ada merkezinin en görülmesi gereken<br />

yapılarından biri, Şövalyeler Caddesi’nin<br />

girişinde bulunan Rodos Arkeoloji Müzesi.<br />

Aslında 1440 yılında şövalyelerin hastane<br />

olarak yaptırdığı bu bina, adadan tarih boyunca<br />

pek çok kültürün geçmesinden dolayı<br />

oldukça değerli eserleri barındırıyor.<br />

Rodos ve Lindos şehrindeki akropollerden<br />

bulunan heykeller ve en değerli parçalar bu<br />

müzede sergileniyor.<br />

Tabii Rodos Adası, sadece eski şehirden<br />

ibaret değil. Ama insanı bir Orta Çağ filminin<br />

stüdyosundaymışçasına havaya sokan<br />

şehir merkezi, gündüzüyle gecesiyle oldukça<br />

keyif veren bir yer. Gelelim Rodos’un en<br />

güzel şehri Lindos’a…<br />

Lindos, dik bir yamaca kurulu bembeyaz<br />

bakımlı evleri ve daracık sokaklarıyla Rodos<br />

Adası’nın gelini adeta. Lindos şehrini<br />

bu kadar önemli ve güzel yapan sadece<br />

sokakların güzelliği değil elbet. Şehir, Yunanistan’daki<br />

en önemli tapınaklardan biri<br />

olan Athena Tapınağı’nı barındırdığı için<br />

Hristiyan hacıların da ziyaret ettiği bir yer.<br />

Lindos, gündüzleri plajlarında denizin tadını<br />

çıkarabileceğiniz, akşamları dar sokaklarında<br />

kurulan tezgâhlardan pek çok hediyelik<br />

eşya alabileceğiniz, restoranlarında taze<br />

deniz ürünlerinin tadına doyamayacağınız,<br />

akropolündeki manzarayı başka hiçbir<br />

yerde bulamayacağınız harika bir şehir. St.<br />

Pavlos koyunda denizde yüzerken karşıdaki<br />

şapelden duyduğunuz sevinç çığlıklarının<br />

bir düğünden geldiğini anlamanın şaşkınlığını<br />

yaşayacağınız bu şehre mutlaka gidin.<br />

Başka nerede denizden bir düğün izleme<br />

şansını yakalar ki insan?<br />

68 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GEZİYORUM ÖYLEYSE VARIM<br />

Kelebekler Vadisi (Petaloudes): Rodos<br />

Adası’nın en önemli turist çekim merkezlerinden<br />

biri. Ağaçların arasında gezerken<br />

kayaların ve dalların üzerinde binlerce çeşit<br />

kelebek görmek ilk başlarda insanı oldukça<br />

şaşırtsa da, bir süre sonra alışılıyor. Kahverengi<br />

olanlar neredeyse bitki örtüsü görüntüsündeler.<br />

Ağaçların serinliğinde dinlenip<br />

soğuk bir şeyler içeceğiniz bu vadide, gittiğiniz<br />

döneme göre çok farklı çeşitlerde<br />

kelebekler görmeniz mümkün. Burada bir<br />

de ufak bir doğa tarihi müzesi var ki, insana<br />

"Madem buraya kadar geldim bir gezeyim"<br />

hissini veriyor.<br />

Rodos Sahilleri: Rodos Adası antik şehirleri,<br />

Orta Çağ'dan kalma görüntüsü ve güzel<br />

restoranlarının yanında bir de harika plajlara<br />

sahip. Her an sahillerin dolu olduğu, işten<br />

çıkan ada halkının havluyu kaptığı gibi kendini<br />

sahile attığı bir yaşam… Özenmemek<br />

elde değil doğrusu...<br />

Anthony Queen Koyu (Ladiko): Adanın bu<br />

ünlü koyunun çok fazla ilgi çekmesindeki<br />

en büyük neden tabii ki ismi. Söylenenlere<br />

göre Anthony Queen bir film çekiminde<br />

çok beğenmiş olduğu bu koyu satın alır ve<br />

adanın ismi onun ismiyle anılmaya başlanır.<br />

Oldukça küçük olan koyun tepesinde ufak<br />

bir kafeterya bulunuyor. Adanın diğer koylarına<br />

göre suyunun daha serin olduğunu<br />

söyleyebileceğim bu koy, gündüzleri çok<br />

kalabalık olduğu için, akşama doğru gitmenizde<br />

fayda var.<br />

Tsampika: Boydan boya ince altın kumla<br />

kaplı olan bu sahil şeridi, adanın daha çok<br />

çakıl taşlarıyla süslü plajlarından biraz ayrılıyor.<br />

Plajın arka tarafında restoranların bulunduğu<br />

Tsampika, neredeyse tüm gününüzü<br />

geçirebileceğiniz, ılık ve temiz denizinde<br />

yüzebileceğiniz harika bir plaj. Özellikle<br />

bizim gibi çocuklu aileler için oldukça ideal.<br />

Nerede kum, orada mutlu çocuklar...<br />

Elli Plajı: Rodos’un en bilinen, şehir merkezine<br />

en yakın plajı. Yeni şehir olarak adlandırılan<br />

bölümün kurulduğu yerde bulunan<br />

plaja şehir merkezinden yürüyerek çok rahatlıkla<br />

gitmek mümkün... Bu sahilde bir de<br />

akvaryum bulunuyor.<br />

...<br />

Rodos Adası, bambaşka kültürlerin esintisini<br />

hissedebileceğiniz, tarihe doyacağınız,<br />

plajlarına ise doyamayacağınız güzellikte<br />

bir ada. Orta Çağ’dan kalma görüntüsünde<br />

kendinizi kaybedeceğiniz, restoranlarında<br />

deniz ürünlerinin keyfini çıkaracağınız Şövalyeler<br />

Adası Rodos sizi bekliyor!<br />

2015 yılında Türk Yacht’ın davetlisi<br />

olarak Muğla’nın Marmaris ilçesine<br />

gelen Yunanistan’ın Rodos Adası Belediye<br />

Başkanı Fotis Chatzidiakos,<br />

Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar<br />

ile kardeş şehir anlaşmasının temellerinin<br />

atılmasında ilk adımı atan isim<br />

olmuştu.<br />

Rodos’a Nasıl Gidilir?<br />

Marmaris ve Bodrum’dan kalkan feribotlarla<br />

ulaşmak mümkün... Marmaris’ten<br />

1, Bodrum’dan 2,5 saat süren<br />

bir yolcuğun ardından Rodos’a ulaşabiliyorsunuz.<br />

Geçerli Şengen vizeniz<br />

ve pasaportunuzu yanınıza almayı<br />

unutmayın...<br />

Rodos’ta nerede, ne yenir?<br />

Rodos’a gittiğinizde tabii ki yenilecek<br />

en önemli şey taze deniz ürünleri.<br />

Ahtapot, kalamar ve mezelere doyacağınızın<br />

garantisi benden... Türkler<br />

arasındaki en ünlü restoranın Nikos<br />

olduğunu söyleyebilirim. Yol üstünde<br />

olan restorana gittiğinizde masaların<br />

pek çoğunda Türklerin oturduğunu<br />

göreceksiniz. Hem ara caddede olması,<br />

hem de ahtapotun neredeyse yanık<br />

kıvamda gelmesinden dolayı bizden<br />

oldukça düşük bir puan aldı Nikos. Rodos’a<br />

gittiğinizde rezervasyonsuz yer<br />

bulmanın çok da mümkün olmayacağı<br />

Tamam Restoran’a uğramadan dönmeyin<br />

derim. Bir akşam yemeği için<br />

mutlaka Lindos’a zaman ayırmanız gerektiğini<br />

de notlarınıza ekleyin…<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

69


OBJEKTİFİMDEN<br />

BİR ORTA ÇAĞ PLATOSU:<br />

GIRONA<br />

Gül’ün Adı, Koku, Game of Thrones ve daha başkaları...<br />

Film ve dizi dünyasının vazgeçilmez kenti...<br />

Sokaklarında dolaşırken kendinizi Orta Çağ’da hissettiğiniz<br />

bir kentte bulundunuz mu? Pek olmamıştır<br />

bence. O zaman hemen Girona’yı görmeye gidiyorsunuz.<br />

İspanya’nın bu güzel kenti; tarihi seviyorsanız,<br />

mimariye ilginiz varsa, bir de fotoğraf çekiyorsanız,<br />

sizi gerçekten çok etkileyecek…<br />

800 bine yaklaşan nüfus, her yıl 5 milyon civarında<br />

turist ağırlıyor. Bunda, kentin Costa Brava kıyılarına<br />

yakın olmasının payı büyük. Ancak, asıl etken Barcelona…<br />

Evet Girona, Katalonya bölgesinin kuzeydoğusunda,<br />

Barcelona’ya 99 km mesafede. Vee, Katalonya’nın<br />

Barcelona’dan sonraki en büyük kenti. E,<br />

tarihsel zenginliği de katınca; işte her yıl milyonlarca<br />

turistin neden geldiğinin cevabı…<br />

YİĞİT UYGUN<br />

Yazı ve Fotoğraflar<br />

Bir ayrım yapalım… Benim dediğim taraf, eski kent<br />

Barri Vell. Onyar nehri, kenti neredeyse ikiye ayırıyor.<br />

Bir taraf tarihsel merkez, yani eski kent. Diğer taraf<br />

ise, ticari merkez ve nispeten daha modern mimariyi<br />

de barındırıyor… Barri Vell; İspanya’nın en iyi korunmuş<br />

Orta Çağ şehirlerinden. Ayrıca; dünyanın en iyi<br />

korunmuş Yahudi Mahallesi de, Girona’da (El Call)...<br />

70 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


OBJEKTİFİMDEN<br />

Katedral Co Plonje<br />

Gelelim benim daha çok ilgimi çeken eski<br />

kente. Gotik kiliseler, Orta Çağ surları,<br />

Arnavut kaldırımlı sokaklar, sizi <strong>12</strong>00’lere<br />

1300’lere taşıyor. Elbette nefis müzeler ve<br />

galeriler de gezinize renk katacak.<br />

Şehri ilk kuranlar İberler. M.Ö. 500-1000<br />

aralığına tarihleniyor. Ausetani Krallığı hüküm<br />

sürüyor ve o zamanki isim; Gerunde.<br />

Sonrasında Romalı’ların, Vizigotlar’ın, Müslüman’ların<br />

işgali altında yaşıyor Girona.<br />

Kente can ve su veren Onyar nehri değil<br />

sadece. İrili ufaklı dört nehir daha akıyor<br />

Girona çevresinde. Ancak Onyar’ın iki kenarındaki<br />

rengârenk boyanmış evler gerçekten<br />

tablo niteliğinde. E, o zaman, parmaklar<br />

deklanşöre gitmeye başlasın. Çekilecek<br />

çok kare var zira…<br />

St. Maria katedrali, Arap hamamı, St. Feliu<br />

kilisesi, Ana meydan, Yahudi mahallesi mutlaka<br />

çekilmeli…<br />

Toplu taşıma yok! Adımlarınıza sağlık… Ha<br />

bu arada, inilip çıkılacak çokça merdiven<br />

var. Dikkat!<br />

Paris’deki meşhur kulenin mimarı; burada<br />

da yine ismiyle anılan metalden bir köprü<br />

yapmış, bilginize. (Eiffel)<br />

Plaça de la Independencia; kentin ana merkezi<br />

konumunda.<br />

Girona’ya bence kışın gidilmeli. Yağış olmasın<br />

yeter. Evet, puslu havada Orta Çağ<br />

mimarisi daha bir ürkütücü gelebilir. Bence<br />

gerçeği yansıtıyor ama. Bir de; gezi arası sıcacık<br />

bir mekânda verilen molada içilen bir<br />

içki, güzel bir yemek, hele hoş bir sohbetle…<br />

Aman; işte keyif…<br />

Mesela, dört tarafı muhteşem Orta Çağ binaları<br />

ile sarmalanmış bir restaurantta, nefis<br />

tapaslar eşliğinde yudumlanan şarabın lezzetini,<br />

nerede bulabilirsiniz? Tapas; malum<br />

küçük küçük sayısız meze tabaklarından<br />

oluşuyor. Doyumluk değil, tadımlık… İşte bu<br />

da beni, özellikle Rum ve Ermeni vatandaşlarımızdan<br />

kazandığımız eski meyhane kültürümüze<br />

götürüyor. Bizde de böyle…<br />

Ayrıca Girona da, sayısız Michelin yıldızı<br />

kazanmış çok üst düzey restaurantlar da<br />

var… Damak zenginliği bu olsa gerek.<br />

Peki yönetmenler? Elbette ki uygun projelerde,<br />

burayı neden tercih ediyor? Benim<br />

asıl işim Reklam Filmi Yönetmenliği. İnanın<br />

uygun bir proje geldiğinde; Girona çekim<br />

yapmak isteyeceğim ilk kent… Fotoğraf<br />

çekerken bile kamerayı nereye koyacağınızı<br />

bilemiyorsunuz. O denli zengin bir arka plan<br />

var. Tabi ki eski kentte. Kıta Avrupa’sı, bu<br />

manada gerçekten çok özel yerlere sahip...<br />

Evet… 6.000 kilometrekareye yakın bir<br />

kenti; iki sayfada anlatmaya çalıştık… Ulaşım<br />

için bizden en pratik yol; Barcelona’ya<br />

uçmak… Kışın -5, yazın ise +40’lara varan<br />

hava koşullarını unutmayın. Haydi bakalım…<br />

Orta Çağ seyahati yapmak isteyenler…<br />

Buyurun…<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

71


DOYASIYA GEZ<br />

Akdenizin vazgeçilmezi;<br />

BARSELONA<br />

OĞULCAN TATAR<br />

ogulcan@doyasiyagez.com<br />

i ogulcantatar<br />

Sokaklarında kaybolmanın belki de en güzel olduğu<br />

şehirdir Barselona. Gotik mimarinin çekiliciği, gece<br />

hayatının hareketliliği, Akdeniz ve Katalan dağlarından<br />

gelen lezzeti, kozmopolitliğinden gelen enerjisi<br />

ve Katalan saygınlığının birleşimi sayesinde Barselona’ya<br />

bir gelen bir kez daha gelmek ister.<br />

Barselona’nın merkezinde, Eixample semtinde yer<br />

alan Guest House Barcelona Bruc I & II’de resepsiyonist<br />

olarak çalıştığım sürenin ardından siz değerli<br />

<strong>TOURMAG</strong> Turizm Dergisi okuyuculara bu yazımı<br />

sunmaktayım.<br />

BARSELONA’YA NASIL GİDİLİR?<br />

NE ZAMAN GİTMELİ?<br />

Barselona’nın El Prat Havalimanı’na İstanbul’dan her<br />

gün karşılıklı uçak seferleri düzenleniyor ve yolculuk<br />

süresi 3 saat 50 dakika. Barselona’da deniz-kum-güneş<br />

turizminin yanı sıra kültür turizmi de yapıldığı<br />

için yılın <strong>12</strong> ayı boyunca turizm devam ediyor. Yaz<br />

aylarında şehrin nüfusu kadar bir de turist nüfusu eklendiği<br />

için kültürel bir seyahat planlayanlar için ideal<br />

bir durum olmayabilir. Ancak hareketli mi hareketli<br />

bir gece hayatı için en ideal sezon yaz ortası.<br />

BARSELONA’DA İLK GÜN<br />

Bu şehirden bir Gaudi geçti; öyle bir Gaudi’dir ki mimari<br />

akımıyla ne öncesi ne de sonrası vardır bu önemli<br />

dünya insanının... İlhamını doğadan alan Gaudi’nin<br />

eserleriyle ilk gününüzü geçirmenizi tavsiye ederim.<br />

Şehrin deniz kıyısından kara tarafına doğru çıkarak devam<br />

eden bu rotada Barselona’nın en ünlü parkı Ciutadella’yı<br />

ziyaret ederek içindeki Gaudi’nin asistan olarak<br />

ilavelerde bulunduğu Cascada Anıtı’nı görebilirsiniz.<br />

Ardından Barselona’nın en meşhur caddesi Passeig De<br />

Gracia’nın üzerinde yer alan ve Batlo Ailesi için yaptığı<br />

Casa Batlo’yu gezebilirsiniz. Rotanızı bu cadde üzerinden<br />

ayırmadan devam ettiğinizde yolun diğer tarafında<br />

bu sefer Mila Ailesi için yaptığı ve Taş Ocağı anlamına<br />

gelen Pedrera (Casa Mila) karşınıza çıkacaktır. Sonrasında<br />

artık Barcelona’nın simgesi haline gelmiş ve<br />

neredeyse tüm dünyaca tanınan La Sagrada Familia’ya<br />

doğru devam edebilirsiniz. Yapımına 1882’de başlanan<br />

kilisenin inşaasını bir yıl sonra yani 1883’te Gaudi devralıyor.<br />

Hayatının sonuna dek bu projeyle uğraşan Gaudi,<br />

1926’da öldüğünde henüz kilisenin inşaatını tamamlayamamıştır.<br />

İçinin dışından çok daha büyüleyici güzelliği<br />

olan La Sagrada Familia’ya mutlaka gitmelisiniz.<br />

Ciutadella<br />

La Sagrada Familia<br />

Pedrera<br />

72 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


DOYASIYA GEZ<br />

Ardından bu sefer toplu taşıma veya özel<br />

araçla gidebileceğiniz mesafede olan Parc<br />

Güell’i ziyaret edebilirsiniz. Gaudi’nin burayı<br />

bir yaşam merkezi olarak inşa etme düşüncesi,<br />

buranın şehir merkezinden uzak olması<br />

gerekçesiyle pek benimsenmemiş. Şimdilerde<br />

ise dünyanın en çok ziyaret edilen<br />

parklarından birisi olarak karşımıza çıkıyor.<br />

BARSELONA’DA İKİNCİ GÜN<br />

Bir Bocadillo’nun (Sandviç) yanına sıcak<br />

kahveyle güne başlamak, bu toprakların<br />

belki de en ortak güne başlama şeklidir. Güneyde<br />

‘Churros’, yani halka tatlısının benzeri<br />

olan bir yiyecekle de güne başlanır ama bu<br />

kültür Barselona’da daha az yaygındır.<br />

Yapacağınız enerji dolu bir kahvaltının ardından<br />

bu sefer de şehrin deniz kıyısını<br />

gezme vakti geldi. ‘Barceloneta’ adı verilen<br />

ve Akdeniz'in en popüler sahil şeridi olan bu<br />

plajlarda binlerce kişiyi görebilirsiniz. Güne<br />

plaj kısmında yapacağınız bir yürüyüşün ardından<br />

Gotik semtinin eserlerini inceleyerek<br />

devam edebilirsiniz. Las Ramblas, Plaça<br />

De Catalunya, Santa Maria Del Pi, Plaça De<br />

Sant Felip Neri, Yahudi Bölgesi, Katedral,<br />

Plaça Del Rei, Picasso Duvarları ve El Born’u<br />

yürüyerek gezebilirsiniz. Hatta sizler gibi bu<br />

şehri keşfetmeye gelmiş kişilerin katıldığı ve<br />

İngilizce-İspanyolca dillerinde gerçekleşen<br />

Free Walking Tour’lara katılarak da rehber<br />

eşliğinde buraları gezebilirsiniz.<br />

Yorucu sayılabilecek bir gezintinin ardından<br />

Mercat La Boqueria’ya gidip, en taze ve lezzetli<br />

ürünleri tadabilirsiniz. Her ne kadar buradaki<br />

fiyatlar şehrin geneline nazaran daha yüksek<br />

olsa da, kaliteli yemek yiyeceğiniz kesin.<br />

Bir şehri keşfetmenin en güzel yollarından<br />

birisi olarak kuşkusuz o şehre yüksek bir<br />

tepeden bakmak diyebilirim. Üstelik bu<br />

tepede bir de Ulusal Katalan Sanat Müzesi<br />

(MNAC) varsa, mutlaka gitmenizi öneririm.<br />

Plaça de Espanya’ya çok yakın bir mesafede<br />

Montjuic’te yer alan müzeyi gezmeli ve<br />

terasında biraz vakit geçirmelisiniz.<br />

BARSELONA’DA MÜZELERE GİTMEDEN<br />

ÖNCE DİKKAT!<br />

Barselona önemli bir turizm merkezi olarak,<br />

müzeleri her zaman ziyaretçi akınına uğrayan<br />

bir kenttir. Durum böyle olunca çoğu<br />

müze bilet kuyruklarının yaşanmaması için<br />

online bilet satışına yönelmiştir. Genellikle<br />

online alınan biletler daha uygun fiyatlara<br />

satılmaktadır. Online alınan biletlerde özellikle<br />

Park Güell gibi çok ziyaretçisi olan müzeler<br />

biletlerini güne göre değil, belirli bir<br />

saate göre yapıyor. Eğer satın aldığınız biletin<br />

saati ile giriş yapmak istediğiniz saat<br />

farklıysa sorun yaşayabilirsiniz.<br />

Ayrıca bir çok müze haftanın ya da ayın belli<br />

bir günü ücretsiz olarak kapılarını açmaktadır.<br />

Gitmek istediğiniz müzelerin internet<br />

sitelerinden hangi günün ücretsiz olduğunu<br />

kontrol edebilirsiniz.<br />

BARSELONA’YA GIDECEKLERE<br />

TAVSIYELER<br />

Şehri yürüyerek gezin ve şehir haritasını<br />

gitmeden önce iyice inceleyin...<br />

Müze biletlerinizi önceden<br />

ayarlayın... Michelin yıldızlı restoranlara<br />

ya da diğer Fine Dining<br />

restoranlara gitmek için önceden<br />

rezervasyon yaptırın... Konaklamanızı<br />

şehir merkezinde kalan<br />

Eixample’de yapın; hem merkezi,<br />

hem sessiz bir semt... Free Walking<br />

Tour’lara mutlaka katılın... Kuytu<br />

köşelerde kalmış Tapas Bar’ları<br />

ziyaret edin. Mümkün olduğu kadar<br />

tapas deneyimleyin. (Domuz<br />

eti yemeyenler için garsona “Yo no<br />

como cerdo” yani “Ben domuz yemiyorum”<br />

demeleri yeterlidir.)... Paella’yı<br />

mutlaka deniz mahsüllü olarak<br />

tadın... Salyangoz yeme konusunda<br />

ön yargınızı önceden kırın ve Barselona’da<br />

tadına bakın.<br />

YAPMADAN DÖNMEYIN!<br />

Tibidabo ve/veya Montjuic tepelerinden<br />

Barselona’ya bakmadan,<br />

tapas ve diğer yerel lezzetleri<br />

tatmadan, şehri yürüyerek iyice<br />

keşfetmeden, Gaudi’yi tanımadan,<br />

Barceloneta ve çevresinde bisiklete<br />

binmeden; Opium, Shoko veya<br />

Pacha gece kulüplerinde bir eğlenceye<br />

çıkmadan...<br />

3 ÖZEL MEKAN ÖNERISI<br />

100 Montaditos: İspanya genelinde<br />

onlarca şubesi olan, İspanyol<br />

lezzetlerini 1 Euro’dan başlayan<br />

fiyatlarla sunan ve enerji dolu tipik<br />

İspanyol mekânlarıdır. Barselona’da<br />

en sevdiğim ve neredeyse<br />

her gün gittiğim tek mekândır.<br />

Mirabe Barcelona: Merkezden<br />

biraz uzak konumlanmış olsa da<br />

muhteşem manzarası ve çok lezzetli<br />

yemekleriyle kesinlikle tavsiye<br />

ettiğim bir mekândır. Menüsündeki<br />

somon ve kırmızı etler şahaneydi.<br />

La Taverna De Barcelona: Klasik<br />

gece kulübü eğlencesi anlayışından<br />

ziyade canlı müzik eşliğinde<br />

sahilde yer alan gece kulüplerine<br />

nazaran daha küçük bir mekânda<br />

eğlenmek istiyorsanız burayı tercih<br />

edebilirsiniz.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

73


GEZİ<br />

AVRUPA’NIN<br />

ORIENTAL BAŞKENTİ:<br />

LiZBON<br />

Lizbon’ un<br />

merkezi 3 bölge;<br />

Baixa,<br />

Bairro Alto<br />

ve Alfama<br />

Belem Kulesi<br />

SERDA BÜYÜKKOYUNCU<br />

iserdabuyukkoyuncu<br />

Portekiz’in en zengin şehri Lizbon... Refah düzeyinin<br />

maşallahı var. Ama en ihtişamlı dönemini<br />

16. yüzyılda Portekiz İmparatorluğu zamanında<br />

yaşamış. Akdeniz’e kıyısı olmayan bir Akdenizli,<br />

bir masal diyarı, İstanbul gibi, Lizbon da yedi tepe<br />

üzerine kurulmuş, ihtişamıyla nam salmış tarih boyunca.<br />

Yedi tepeden açtığı kollarıyla kucaklamış<br />

üzerinde yaşayanlarını.<br />

Bizim Boğaz’ın yerini tutamasa da geniş bir nehir var<br />

kentin ortasından geçen. Tejo Nehri adı. Hatırı sayılır<br />

bir yeri var şehirde. Etkileyici güzellikteki bu doğal<br />

liman, gemilere erzak sağlamak için ideal bir yerleşimmiş<br />

zamanında. Araştırmacılara göre Lizbon,<br />

Fenike dilinde "güvenli liman" anlamına geliyor zaten.<br />

Hepimizin ihtiyacı olan güvenli limanlardan birini<br />

doğa kendisi hazırlamış Lizbonlulara, iltimas geçmiş<br />

Avrupa’nın en ucuna.<br />

Rossio Meydanı<br />

HAYDİ PİYASA YAPMAYA…<br />

ADRES: ROSSİO MEYDANI<br />

Merkez Baixa bölgesi. Şehrin kalbi diyebileceğimiz<br />

Rossio Meydanı da bu bölgede. Rossio ve Praça de<br />

Comersio, yani ‘Ticaret Meydanı’ isimli iki meydan<br />

Baixa denen şehir merkezini oluşturuyor. Pek çok<br />

tarihi yerin dışında, alışveriş ve eğlence mekânları,<br />

sokak aralarında yerel restoran ve kafeler ile hep hareketli<br />

bir meydan Rossio.<br />

19. yüzyıla kadar şehrin eğlence merkezi olmuş buralar.<br />

Günümüzde ise küçük kafeleriyle insanları sohbete<br />

ve nostaljiye davet ediyorlar. Rossio, Orta Çağ’dan<br />

beri şehrin ana meydanı olma özelliğiyle, ayaklanmalara,<br />

direnişlere, kısaca Portekiz halkının tarihine ev<br />

sahipliği yapmış. İdam cezalarının infazının yapıldığı,<br />

boğa güreşlerinin düzenlendiği bir yermiş. Meydan<br />

şimdiki gibi şirin değilmiş yani. Kan varmış meydan<br />

da kannnn, ben olsam hemen<br />

koyardım adını; “Kanlı<br />

Meydan”. Bunu bir ben<br />

düşünmedim her halde<br />

ki adamlar hemencecik<br />

“Canlı Meydan” yapmışlar.<br />

Küçük bir harf hatası var<br />

ama neyse artıkk..<br />

Hem Portekiz kralı, hem<br />

de Brezilya imparatoru<br />

olan 4. Pedro’nun heykeli<br />

meydanın tam ortasında...<br />

Pek heybetli duruyor. Sadece<br />

bir kral ve imparator<br />

aslında... Hava atacak neyi<br />

var ki? Bu yüzden bir diğer<br />

adı da 4. Pedro Meydanı.<br />

74 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GEZİ<br />

Santa Justa Asansörü, Baixa ve Bairro Alto<br />

bölgesini birbirine bağlamak amacıyla 1900'lü<br />

yıllarda yapılmış.<br />

Jeronimos Manastırı<br />

Sahile inen Rua Augusta yolu, mağazaları,<br />

turistleri, kestanecileriyle İstanbul’daki<br />

İstiklal Caddesi’ni çağrıştırıyor. Avrupa’nın<br />

birçok caddesi gibi burası da sokak performansçılarının<br />

gözdesi... Bir tek milli piyangocular<br />

eksik sokaklarda.<br />

Yolun sonundaki bir Zafer Takı ile süslenmiş<br />

tarihi kapı, sizi Saray Meydanı da denen<br />

Ticaret Meydanı’nın olduğu, Tejo Nehri<br />

kıyısına çıkaracak. Portekiz İmparatorluğu<br />

zamanında Kraliyet Sarayı buradaymış ama<br />

1755’te Lizbon’daki pek çok yer gibi, saray<br />

da yerle bir olmuş. Ama adamlar alışveriş<br />

merkezi yapmamış. Niyeyse….?<br />

Mağazalar arasındaki Santa Justa Asansörü<br />

Baixa ve Bairro Alto bölgesini birbirine<br />

bağlamak amacıyla 1900'lü yıllarda yapılmış<br />

ama hâlâ pek havalı duruyor. Paris’teki Eiffel<br />

Kulesi’ni yapan Gustave Eiffel’in öğrencisiymiş<br />

asansörün mimarı. “Vay, vayy, vaayy; ne<br />

öğrenciler varmış” deyip, çocuğunuzu dürtmekten<br />

vazgeçin. Ne yapsın, Eiffel’in yanına<br />

çırak verdiniz de yok mu dedi çocuk?<br />

BAİRRO ALTO… SANA DÜN BİR<br />

TEPEDEN BAKTIM…<br />

Asansörle Bairro Alto bölgesine çıktığınızda<br />

yukarıda muhteşem Lizbon manzarası<br />

sizi bekliyor. Bulunduğunuz yerden aşağıdaki<br />

dar sokakları ve karşı tepedeki Sao<br />

Jorge Kalesi’nden sahile kadar uzanan bölgeyi<br />

seyredebilirsiniz. Ama elleriniz titrese<br />

de çekirdek çitletmek yok.<br />

ALFAMA… İSTANBUL’DAKİ BEYOĞLU<br />

Lizbon’un 3. Bölgesi Alfama. Sevimli fayans<br />

kaplı evleriyle çok hoş bir mimariye sahip...<br />

Aslında nemi yüksek olan bu şehirde binaları<br />

nemden korumak amacıyla kaplanıyormuş<br />

binalar fayansla. Bizdeki mutfak tezgâhı,<br />

banyo duvarları hesabı. Sadece biraz ters<br />

anlamışlar galiba. İç dış olmuş birazcık…<br />

Daha sonra da şehrin karakteristiği olmuş.<br />

Bairro Alto bölgesinin karşı tepesindeki<br />

Sao Jorge Kalesi’nin arkasında kalan bölge<br />

Alfama. Burası şehirde ilk kurulan mahalleymiş.<br />

Alfama mahallesi dar sokakları,<br />

pencerelerde asılı çamaşırları ile Lizbon’un<br />

bir başka yüzü, İstanbul’da da rastlayabileceğimiz<br />

görüntüler bunlar. Biraz bizim Beyoğlu’nun<br />

arka sokakları yani.<br />

Bölgenin tepesinde yer alan ve adını Kapadokyalı<br />

bir azizden alan Sao Jorge Kalesi’nin<br />

tarihi Vizigotlar’a kadar uzanıyor. Hani<br />

ortaokul tarih derslerimizin kaçınılmaz<br />

konusu. Bu topraklar Arap egemenliğindeyken<br />

genişletmişler kaleyi... 1147 yılında<br />

Lizbon kralı tarafından Araplardan geri alınınca<br />

kale ve çevresinde ciddi bir yenileme<br />

çalışması yapmışlar. 1755 depremine kadar<br />

tiyatro, cezaevi ve silah deposu olarak<br />

kullanmışlar, depremden sonra uzun süre<br />

harabe olarak kalmış. Her ne kadar orijinal<br />

halini yansıtmasa da bugünkü görünümüne<br />

sonradan kavuşmuş.<br />

LİZBON’UN KIZKULESİ<br />

Belem Kulesi, Lizbon şehrinin sembollerinden<br />

biri kabul ediliyor. Portekiz Kralı I.<br />

Manuel, Tejo nehrinin kıyısında 30 metre<br />

yüksekliğinde bir kale olarak inşa ettirmiş.<br />

Sonraki yüzyıllarda deniz feneri, hapishane,<br />

gümrük kontrol noktası olmuş. Kimse restoran<br />

yapmaya kalkmamış neyse ki?<br />

Halat şeklinde işlenmiş taşların olduğu<br />

burçlarda Arap etkisi var şehrin pek çok yerinde,<br />

pek çok eserinde rastladığımız gibi.<br />

16. yüzyıl Portekiz mimarisini yansıtması<br />

açısından önemi olan bir yapıt.<br />

Dendiğine göre büyük depremden önce İstanbul<br />

Boğazı’ndaki Kız Kulesi gibi bu kule de<br />

suda, nehrin ortasındaymış. Depremde sahille<br />

birleşmişse de şimdilerde gel git etkisiyle<br />

zaman zaman öpüşüyor nehirle kule. Restoran<br />

yapmadıkları gibi bir de 1983’de Dünya<br />

Kültürel Mirası Listesi’ne almışlar. Bu listeye<br />

girmeye hak kazanan bir diğer yapı olağanüstü<br />

mimarisiyle Jeronimos Manastırı.<br />

JERONİMOS… HİNDİSTAN’IN<br />

BAHARATLARI İLE HAYAT BULAN<br />

MANASTIR<br />

Portekiz’in altın çağı olan keşifler döneminin<br />

en muazzam örneklerinden biri bu<br />

manastır. Adını denizcilerin yol göstericisi<br />

olduğuna inanılan ve Anadolu’da da<br />

yaşamış olan Aziz Jerom’dan almış bu<br />

yapı. 32 metre yüksekliğinde ve <strong>12</strong> metre<br />

genişliğindeki iki katlı manastırı Vasco de<br />

Gama’nın Hindistan seferinden dönüşü<br />

anısına yapmışlar. 70 yılda biten manastırın<br />

inşaat masraflarının büyük bir kısmını<br />

Hindistan’dan getirilen baharatların geliri<br />

ile karşılamışlar. Yapının dış cephesindeki<br />

palmiye ve baharat ağaçları kabartmaları,<br />

Hindistan ve Afrika seferlerini anımsatmak<br />

için tasarlanmış. Baharata saygı niyetine<br />

yani...<br />

Bu çok görkemli katedralde pek çok Portekiz<br />

Kral ve Kraliçesinden başka Vasco da<br />

Gama’nın mezarı da var. Unesco, Portekiz<br />

sanatının en güzel örneklerini temsil ettiği<br />

için 1983 yılında dünya kültürel mirası listesine<br />

dahil etmiş bu görkemli manastır ve<br />

katedrali.<br />

PORTEKİZ KÂŞİFLERİ<br />

Portekiz Kâşifleri anıtı, Jeronimo Manastırı’nın<br />

önünde Tejo Nehri kıyısında. Aslında<br />

çok eski değilse de Lizbon’un simgelerinden<br />

biri bu anıt. 1960 yılında yapılmış.<br />

Sahilden açılan büyük bir gemi şeklinde<br />

yaklaşık 50 metre yüksekliğindeki eser,<br />

Portekiz’de ilk denizcilik okulunu kuran<br />

Denizci Henry dedikleri Prens Enrique el<br />

Navegante’nin ölümünün 500. yıldönümünde<br />

yapılmış. Portekizli ünlü denizci ve<br />

bilim adamlarının 15. ve 16. yüzyıllarda yaptıkları<br />

keşiflerin anısına ithaf edilmiş ve<br />

çok etkileyici bir görüntü katmış meydana.<br />

Portekiz Dünya Fuarı için tasarlanmış aslında.<br />

Anıtı çoğu kâşifin seferleri için yola<br />

çıktığı Belem isimli bu bölgeye özellikle<br />

yapmışlar.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

75


ALTERNATİF TATİL<br />

ORADA BIR KAMP VAR<br />

UZAKLARDA<br />

ÖZGÜR UYSAL<br />

Türkiye’de çok eski zamanlardan beri yabancıların<br />

yaptığı ancak şimdilerde bizim<br />

için de yaygınlaşan çadır tatilini A’dan Z’ye<br />

araştırmak için Saros Körfezi’ne birlikte<br />

çadır kurmaya gidiyoruz. Her paragrafında<br />

ipuçları var. Buyursunlar...<br />

SENİ ÖZGÜRLEŞTİRİR<br />

Yazlık, tatil sitesi, otel, butik otel, günlük ev<br />

kiralama diye giderek bireysel ve butik bir<br />

hale gelen tatil kültürünün son durağı kamp<br />

kurmak. Eskiden ekipmana ulaşması daha<br />

zor, kamp alanları daha az ve zahmetli bir iş<br />

olarak görüldüğünden çok da tercih edilen<br />

bir tatil biçimi değildi. Çadır kurmak eskiden<br />

maceraperest ve konforu düşük, hatta konforu<br />

hiç olmayan bir genç etkinliği olarak<br />

görülüyordu. Şimdi neredeyse 5 saniyeden<br />

kısa sürede kurulan çadırlar, kolay taşınabilir<br />

masalar, ocaklar ve hatta insana otağ<br />

kurduracak kadar büyük gölgeliklerle kamp<br />

artık zahmetli bir tatil aktivitesi olmaktan<br />

çıkıp, seni özgürleştiren ve istediğin yerde<br />

yapılabilen bir doğayla iç içe rehabilitasyon<br />

etkinliğine dönüştü. Şimdi bunu sana adım<br />

adım yaşatabilmek adına yeni evli çiftimiz<br />

Serhat - Elifcan Vardar ve müzmin bekâr, 30<br />

yaşındaki Doğu Akarca’yla medeniyetten<br />

mümkün olduğunca uzakta bir çadır kampı<br />

yapmaya Saros Körfezi’nde Gökçetepe’ye<br />

gidiyoruz. Onların gözünden çadır aktivitesi<br />

herkes için eğlenceli bir tatile, hatta balayına<br />

dönüşür mü onu anlayacağız. İstanbul<br />

Anadolu Yakası’ndan çıktığınız an itibariyle<br />

harita tam 3 saat yolculuk gösteriyor. Elbette<br />

trafiğin en yoğun saatinde, iş çıkışı,<br />

tam bayram arifesi gibi zamanlarda gidiyorsan<br />

Mahmutbey Gişeleri senin için sırat<br />

köprüsü gibi belirleyici bir rol oynayabilir.<br />

Çıkış saatini iyi seçer ve navigasyonla didişmezsen,<br />

o zaman mola dâhil 3,5 saat içerisinde<br />

çadırları kuracağın yerlere ulaşmış<br />

oluyorsun. O taraflara gidecek olanlar için<br />

eğer yemek molası verecekseniz Çamlıbel<br />

Restoran diye Keşan’da lezzetli bir yer var.<br />

76 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ALTERNATİF TATİL<br />

Yamaçta kurduğumuz ilk gün kampı.<br />

Özellikle satır kıyması ve ciğerini tavsiye<br />

ediyorum. Zaten Keşan’a girdiğinizde dev<br />

tabelalarda bol bol “Satır Kıyma” reklamı<br />

göreceksin. Zira Trakya kuzuların çayırlar<br />

içinde hoplayıp zıpladığı, etin en iyi olduğu<br />

bölgelerden biri. Afiyet olsun.<br />

İKİ KAMP TİPİ<br />

Yemeği yediysek artık kamp alanlarına<br />

gitmek için otoyoldan çıkıp köy yollarına<br />

giriyoruz. Gökçetepe’ye vardığında önünde<br />

iki ihtimal var. Bunlardan biri Tabiat Parkı’na<br />

girmek ve belirlenmiş kamp alanlarına<br />

kurulmak. Girişte araba başına 20 TL ve<br />

kuracağın her çadır için 40 TL ücret ödemen<br />

gerekiyor. Bunun karşılığında belirli<br />

yerlerde elektrik prizleri oluyor. İçeride bir<br />

de yazlık tip restoran-market kırması var.<br />

Orada da kahvaltı edebilir, asgari ihtiyaçlarını<br />

karşılayabilirsin. Kamp alanlarının bir<br />

başka avantajı da duşlara erişimin olması.<br />

Böyle bölgelerin dezavantajı ise özellikle<br />

tatil zamanlarında insanların akınına uğraması<br />

ve medeniyetten uzakta, kafa dinleyeceğin<br />

bir tatil programından Kavimler<br />

Göçü’ne dönüşebilir. Gündüz iskelede toplu<br />

denize girme ayinleri ve güneş batarken etrafı<br />

kaplayan mangal dumanı kendini yalnız<br />

hissetmeni biraz engelleyebilir. Eğer tabiat<br />

parkına girmez ve sahil boyunca araçla devam<br />

edip kendine sakin bir alan ararsan da<br />

bu sefer bazı konforlarından taviz vermek<br />

gerekiyor. Duşunu kendin üretebilmeli,<br />

elektriksiz hayatını devam ettirebilmelisin.<br />

Medeniyetin içinde insanlarla bir arada mı<br />

kamp kurmak istiyorsun yoksa doğa koşullarına<br />

uyum sağlayarak daha sakin bir<br />

yerde mi sen karar vereceksin. Bizler önce<br />

tabiat parkı içine girip kendimizi denize attıktan<br />

sonra, “Burası insan kaynıyor. Kendi<br />

alanımızı bulalım” diyerek parktan çıkıyor<br />

ve sahil boyunca arabalarla gitmeye devam<br />

ediyoruz.<br />

“SINIR BİZİZ”<br />

Sahil boyunca biraz gittikten sonra, havanın<br />

kararmasına 45 dakika filan kala kendi<br />

alanımızı buluyoruz. Bir yamaç. Doğrudan<br />

denize bakıyor. Tepesinde ağaçlar var. Denize<br />

1 dakika içerisinde inmek için bir patikaya<br />

sahip. “Daha ne olsun” diyoruz. Vardar<br />

çifti hemen telefonla çekimlere başlıyor.<br />

Selfiler eşliğinde çadırları taşıyoruz. Nitekim<br />

burada gördüğünüz fotoğrafların çoğu<br />

Elifcan, Doğu ve Serhat’a ait. Kendilerine<br />

sadece kamp için değil, fotoğraflar için de<br />

ayrıca teşekkür ederim. Burada önemli<br />

nokta bir ekip çalışması olması... Eski devlet<br />

daireleri gibi bir işi 3 kişinin yapmaması<br />

gerekiyor. Biriniz çadır kuruyorsa, diğeriniz<br />

ateş alanını bulmalı ve kazıp etrafını taşlarla<br />

çevrelemeli. Biriniz eşyaları getirmeli<br />

gibi iş bölümleri yaparsanız kampı kurmanız<br />

arabadan mesafenize göre ortalama<br />

40 dakika sürer. Hesaplamadığımız ufacık<br />

bir detay varmış ki kampı uçurumun yanına,<br />

bolca eğimli bir alana kurmuşuz. Çadırlar biraz<br />

aşağıya ve sola çektiğinden firavun gibi<br />

uyumak zorunda kalacak olsak da, “Sabah<br />

uyandığımızdaki manzaraya değer. Zaten<br />

hava karardı yarın yeni yerler bakarız” diyerek<br />

kuruluyoruz sandalyelere. Ateş yanıyor,<br />

patlıcanlar közleniyor, salatalar doğranıyor.<br />

Kampın obabaşı Doğu, “Sınır biziz” diyerek<br />

bardakları dolduruyor. Bu söz hem hepimiz<br />

uçurum kenarında 45 derece açıyla oturduğumuz<br />

için hem de kendi kamp alanımızı<br />

kendimiz belirlediğimiz için doğru.<br />

Gündüz vakti böyle bir tentenizin olması aynen bu karedeki gibi yüzleri güldürür.<br />

GÜNAYDIN BİZ TURİSTİZ<br />

Gece boyunca şehirde hiçbir zaman göremeyeceğin<br />

kadar çok yıldıza, hatta galaksilere<br />

bakarak yapılan sohbetlerle uyuduktan<br />

sonra sabah ayakucumuzdan denizi ve ufuk<br />

çizgisini gördüğümüz bir manzaraya uyanıyoruz.<br />

Birkaç ufak böcek sokması vakası<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

77


ALTERNATİF TATİL<br />

Saros Körfezi boyunca denizle<br />

iç içe böyle çadır kampları<br />

görmeniz mümkün.<br />

(Soldan sağa) Elifcan ve<br />

Serhat Vardar, Doğu Akarca<br />

ve ben.<br />

Denizden kıyıya kamp alanının görüntüsü...<br />

(Korumasız bir telefonla nasıl çektik diye<br />

sormayın o maceradan ayrı yazı olur.)<br />

dışında zayiatımız yok. Doğanın ne kadar<br />

içindeysen bu tip cilveler o kadar artacak.<br />

Alışmak ve kendini doğaya teslim etmek en<br />

kolayı. Her an araba çarpabilecek, bir şey<br />

patlayabilecek, inşaattan balyoz filan düşebilecek<br />

metropolden daha güvendesin, öyle<br />

düşün. Uyanınca kendine gelmenin en tatlı<br />

yolu olarak denize girip iki kulaç attıktan<br />

sonra sahile tenteleri kuruyor ve Tabiat Parkı’nın<br />

girişindeki yerlerden birinde kahvaltı<br />

yapmaya gidiyoruz. Buralarda kredi kartı<br />

sorun olabiliyor. Bu nedenle yanına mutlaka<br />

şehir merkezlerinden para çekip al. Biz<br />

tava, ocak işlerine girmediğimiz için kahvaltı<br />

etmek ve öğlenin en sıcak saatlerini geçirmek<br />

için buralara geliyoruz. Sonra da soğuk<br />

içeceklerimizi, içine buzları attığımız kutuya<br />

gömüp, tekrar kamp alanına geri gidiyoruz.<br />

Buradan sonrası artık deniz, güneş ve eğlence.<br />

Akşam bu kez çadırları sahile indiriyoruz.<br />

Ateş alanımızı kurup başlıyoruz eti, biberi pişirmeye.<br />

Müzikler açılıyor. Yemekler yeniyor.<br />

Elifcan, “Denize mi girsek?” diye cümlesini<br />

bitirip soru işaretini bile koymadan denize<br />

atıyoruz kendimizi. O kapkaranlık görünen<br />

denizin içine atlayınca bir anda hareket eden<br />

kollarımızın ve bacaklarımızın üstünde ışık<br />

hüzmeleri oluşuyor. “Mantar ya da doğadan<br />

topladığımız ot filan da yemedik? Zehirlenmiş<br />

olamayız. Bu neyin kafası?” diye düşünürken<br />

o anda hayatımızda ilk defa bu kadar<br />

yoğun bir yakamoz varken denize girdiğimizi<br />

anlıyoruz. Daha önce yaşayanlar bilir. Şimdilerde<br />

her yerde ışık olduğu için pek mümkün<br />

olmuyor ama gerçekten mucizevi bir şey.<br />

Hiçbir ışık kaynağı yokken denizin dibinde<br />

ellerinizi hareket ettirdiğinizde adeta bir ışık<br />

şovuna dönüşüyor minnak planktonlar. Mutlaka<br />

yaşanması gereken bir şey.<br />

İHTİYACIN OLAN ŞEY DOĞA<br />

Çadır kurup medeniyetten uzak kamp yapmanın<br />

tatil köyünden, yurtdışındaki otel tatillerinden<br />

farkı şu: “Ben öyle su yok, elektrik<br />

yok, börtü böcek yapamam tatil. Rahatlamaya<br />

gitmek, hiçbir şey düşünmek istemiyorum”<br />

diyorsun ya. Sonra da tatile gittiğin<br />

yerde şezlongdan maillerine bakıyorsun,<br />

instagramda geziyorsun filan. Hiçbir şey<br />

yapmamak sana çok şey düşündürür. Doğayla<br />

uğraşmak seni bulunduğun ana, “şimdi”ye<br />

getirir. Telefonu elinden bırakmamak seni<br />

dinlendirmez. Şehirde asla göremediğin yıldızları<br />

seyretmek seni dinlendirir. Tepeleme<br />

tabak yaptığın açık büfe değil lezzetli olan,<br />

ateşte kızarttığın etler ve üstündeki külleri<br />

temizleyip içini oyduğun patlıcanlardır lezzetli<br />

olan. Daha önce yapmadıysan dene, bir<br />

kere doğayla iç içe girdin mi özünü hatırlayacaksın.<br />

Nereye ait olduğunu, aslında nelere<br />

ihtiyacın olduğunu yeniden anlayacaksın.<br />

Başlangıç için 2 gün yeterli. Üstelik tek bir<br />

otelli tatile verdiğin parayla dünyanın en<br />

konforlu kampını da kurarsın. Bak Vardar çifti<br />

balayına bile çadır kampına geliyor. Üstelik,<br />

“Hayatımızda geçirdiğimiz en güzel tatildi”<br />

diyorlar. Ben zaten doğanın içinde olmayı,<br />

sessizliği ve sakinliği hiçbir tatile değişmem.<br />

Ekibin diğer üyesi müzmin bekâr Doğu Akarca<br />

da hem sevdiğinden hem de biraz ayıp<br />

olmasın diye bizimle takılmış olduğundan<br />

aslında diğer kamp kuran özgür ruhlu çadır<br />

tatilcileriyle kaynaşmadı. Yoksa doğanın<br />

içinde kendine kafa dengi bir sürü arkadaş<br />

daha bulabilirdi. Özetle özgürce kurulan<br />

bir çadır kampında herkese göre bir şeyler<br />

mutlaka var. Sadece şehirden değil, sana<br />

dayatılmış gereklilikler ve medeniyetten de<br />

uzaklaşabildiğin tatiller dilerim. Sevgiler.<br />

78 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


BODRUM THE REGION OF TOURISM<br />

The Land of<br />

Everlasting Blueness:<br />

Bodrum<br />

MELTEM ÖZSARI<br />

There are lots of answers to the question of “Why Bodrum?”.<br />

Ancient Greek poet Homeros named Bodrum as<br />

the "land of everlasting blueness", while Cevat Şakir, who<br />

known as the Fisherman of Halicarnassus referred Bodrum<br />

as a place to live in peace, rather than rest in peace in another<br />

place.<br />

KING MAVSOLOS’ MAUSOLEUM; MAVSOLEION<br />

From ancient times to the present, Bodrum is a residential<br />

area where is worth seeing. It was built on the foundations of<br />

Halicarnassus, which was the most famous city in its era with<br />

its five thousands years history. It is known as a place which<br />

societies fought for and couldn’t share throughout its history.<br />

Mavsolos, who was the governor of ancient Karya area<br />

which involved today’s Muğla and a part of Aydın, ruled the<br />

area for 24 years by moving control center to Halicarnassus.<br />

Accepted as one of the Seven Wonders of the World, King<br />

Mavsolos’ Mausoleum Mavsoleion waits for its visitors as<br />

an open-air museum in Bodrum center. The word “Mausolea”,<br />

which is current used for mausoleums comes from Mavsolos’<br />

name.<br />

Mavsoleion<br />

80 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


BODRUM THE REGION OF TOURISM<br />

Bodrum Museum of Underwater Archaeology<br />

Göltürkbükü<br />

Another monumental work from Mavsolos<br />

era is the Bodrum Ancient Theater. It<br />

stands as the symbol of Bodrum’s classical<br />

era. Today, ancient theater is home to<br />

famous artists’ concerts and it carries the<br />

audience back to the past of Bodrum.<br />

MYNDOS GATE AND CISTERNS<br />

The most important part of ancient Halicarnassus’<br />

city walls is Myndos Gate which<br />

stands in the west. One of its two towers<br />

almost reaches the original height today.<br />

There are cisterns which were built by Ottomans<br />

and were called “Gümbet” all over<br />

the Bodrum Peninsula. They were constructed<br />

by the rich people of the era for<br />

their own names and they were used for<br />

water demand, because they collected the<br />

rainwater. One of the Bodrum towns, Gümbet<br />

is named after these constructions.<br />

A CITY THAT MAKES YOU BREATH<br />

Today, Bodrum consists of every quality<br />

which is required for a seaside city. Positioned<br />

in the shores and hills of peninsula<br />

and ornamented with bougainvillea, the<br />

fancy houses give people the chance to<br />

be in with local people and they also make<br />

people to take a fresh breath. With its<br />

unique coves, beaches and summer breezes,<br />

Bodrum is a city where people freshen.<br />

Myndos Gate<br />

BLUE VOYAGE HEAVEN<br />

Bodrum offers a chance to live the whole<br />

blueness and calm of Aegean region. In<br />

summer times, its coves are ornamented<br />

with boats and yachts. Bodrum, Turgutreis<br />

and Yalıkavak marinas which are counted<br />

as the most prestigious marinas of Aegean<br />

and Mediterranean regions offer<br />

services for sea and boat lovers. People<br />

can make use of every benefit that sea<br />

provides for human beings in restaurants,<br />

which are located in the shores of peninsula.<br />

While watching the sundown, people<br />

can taste great foots such as fish, appetizers<br />

and olive oil dishes. Halicarnassus<br />

offers not only fish, but also a wide range<br />

of foods from meat to home made traditional<br />

dishes.<br />

LOCAL TRADITIONS<br />

Local people perform their weddings in<br />

streets and gardens. Keşkek is the certain<br />

food of the dinner tables at weddings<br />

and it is delicious. There is also a<br />

Bodrum mandarin, which is unique because<br />

of its scent. Soda, Turkish delight<br />

and cologne are produced from this mandarin.<br />

Other than memories and photos,<br />

these mandarins are the best gifts to<br />

buy in Bodrum. There is also a chance to<br />

have fun until the first lights of the mornings,<br />

because the city lives 7/24 with its<br />

nightclubs and discos.<br />

When tourists move away from sea,<br />

there are villages and the view changes<br />

in a second because of the cows and the<br />

chickens that villagers feed. There are<br />

also lots of olive plantations in Bodrum,<br />

which makes Bodrum famous with its olives<br />

and olive oils.<br />

CHOICE OF DIVERS AND UNDERWATER<br />

PHOTOGRAPHERS<br />

The first occupation that should come to<br />

mind in Bodrum is sponge fishing. Sponge<br />

redundancy harbors different kinds of living<br />

beings and this makes Bodrum special<br />

for divers and underwater photographers.<br />

There are also professional diving schools<br />

for people to learn and dive.<br />

WORLD FAMOUS<br />

'BODRUM SANDALETİ'<br />

It is possible to find sandals in the narrow<br />

streets of Bodrum. Leather, handmade<br />

sandals are world famous and registered<br />

in the name of 'Bodrum Sandaleti'. These<br />

sandals are made of 100% buffalo leather,<br />

which is a water-absorbing feature. Bare<br />

feet can be worn and prevent bacteria from<br />

replenishing. Bodrum and Bodrum passion<br />

are similar to these sandals; they became<br />

more beautiful, colorful and strong when<br />

getting older.<br />

If you still looking for an answer to the<br />

question of “Why Bodrum?”, the transportation<br />

is easy because there are options<br />

for highway, airway and seaway. Bodrum<br />

has its own airport, while there are ferry<br />

services to Bodrum from Datça and Kos.<br />

There are also lots of accommodation options.<br />

The city provides alternative from<br />

luxuries options to affordable choices.<br />

Hoping you to live in peace...<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

81


ANTALYA THE REGION OF TOURISM<br />

Turkey’s Five-Star City: Antalya<br />

Hospitality industry’s five-star concept facilities which is<br />

accepted as the upmost segment in recognition of service,<br />

product quality and diversity of offered service are mostly<br />

located in Antalya across the Turkey.<br />

Throughout Turkey, there are 4670 facilities which receive Tourism<br />

Operation License from The Ministry of Culture and Tourism.<br />

Licensed facilities consist of 1-2-3-4 and 5-star hotels, holiday<br />

villages, guesthouses, special accommodation facilities, diners,<br />

apart-hotels, entertainment venues, boutique hotels, congress<br />

and exhibition halls, camping, ski resorts, hostels and way stations.<br />

IT HAS 343 FIVE STARRED HOTELS<br />

Five-star accommodation means at least <strong>12</strong>0 rooms with the<br />

highest level and widest range of services provided by a facility<br />

from the food to the room comfort, from the pool to the room<br />

service. In Turkey’s 48 city, there are 686 five-star facilities in<br />

total. Indicated as the most important tourism destination with<br />

its sea, sand, sun, nature and history, Antalya has the highest<br />

number of five-star facilities in Turkey. 343 five-star hotels<br />

which have the license from The Ministry of Culture and Tourism<br />

present in Antalya and its districts Aksu, Manavgat, Serik,<br />

Alanya, Kemer.<br />

Dream project ready to tender<br />

Cruise and Marina Complex in Antalya<br />

Antalya Metropolitan Municipality Mayor<br />

Menderes Türel's vision project Cruise<br />

and Marina Complex approved by Metropolitian<br />

Municipality Council. Türel<br />

stated that the High Planning Council also<br />

approved the project, it is ready to bidding<br />

and this project will accelerate the tourism<br />

sector.<br />

"WE NEED TO ATTRACT INVESTORS'<br />

ATTENTION"<br />

Türel remarked that they negotiated with<br />

world's most prestigious and important<br />

cruise companies about the project. He said;<br />

"I met lots of people when I signed Sister<br />

City Protocol in Miami. We must attract their<br />

attention and make them invest in Antalya.<br />

We improved this project for this purpose.<br />

When we find an investor, Antalya will win."<br />

After expressing that the project is a very<br />

important investment for Antalya, he said;<br />

"This investment will enhance the quality<br />

of tourism. Cruise ships are used by high<br />

income and third age tourists. We want to<br />

build cruise port in order to bring these<br />

high income tourists to Antalya. The most<br />

suitable location for the project is municipality's<br />

Lara Birlik Beach. This beach covers<br />

very suitable 300 acres of land."<br />

82 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ANTALYA THE REGION OF TOURISM<br />

The Sarcophagus of Hercules Welcomes Visitors in Antalya<br />

The Sarcophagus of Hercules, which was<br />

stolen from the Anatolian territories in<br />

1960s returned to Turkey by intensive efforts<br />

of The Ministry of Culture and Tourism,<br />

and it is opened to visit in Antalya Museum.<br />

The Minister of Culture and Tourism Numan<br />

Kurtulmuş thanked everyone who<br />

make efforts for the sarcophagus' return<br />

to Turkey in the speech he made in the<br />

opening ceremony. He also thanked Turkish<br />

media community for their support about<br />

the issue and he stated that this grand<br />

opening is extremely important.<br />

'Tourism Capital' is built with subway rails<br />

Antalya, which is qualified as "the tourism<br />

capital" and hosts millions of tourist every<br />

year, will be taken over by subway rails with<br />

the implemented subway project and third<br />

stage rail system.<br />

Metropolitan Municipality Mayor Menderes<br />

Türel stated that modern transportation<br />

system means railway and they are<br />

ters height, 1<strong>12</strong> centimeters width and 3 ton<br />

weight, was seized during Swiss officers'<br />

inventory control in Geneve free port in<br />

2010. As the result of the study which was<br />

carried out by Geneve Office of the Chief<br />

Prosecutor and Antalya Chief Public Prosecutor<br />

Office, it is discovered that the Sarcophagus<br />

of Hercules was founded during<br />

illegal excavations in 1960's in Perge An-<br />

ABOUT THE SARCOPHAGUS OF HERCULES<br />

The Sarcophagus of Hercules, which belongs to Roman era in 2nd century AD, describes<br />

Herakles' <strong>12</strong> missions. Herakles symbols strength, endurance and man's invincibility<br />

over the nature in mythology, while the owner of the sarcophagus aimed to be<br />

close to the gods within the scope of <strong>12</strong> missions described above the sarcophagus,<br />

according to the epoch's beliefs.<br />

41 MONUMENTS RETURNED THIS YEAR<br />

The Sarcophagus of Hercules, which belongs<br />

to Roman era with its 235 centimeworking<br />

to improve the rail system in Antalya.<br />

After expressing that master plan<br />

about the rail system in the city is prepared<br />

and put on The Ministry of Transport, Maritime<br />

Affairs and Communatications, Türel<br />

said; "The fourth stage in the rail system<br />

should be subway. It is proven by scientific<br />

studies. The plan is accepted and approved<br />

by the ministry."<br />

tique City, which is within the boundaries<br />

of Antalya's town Aksu and it was taken<br />

to abroad in the same year. After this discovery,<br />

Geneve's Office of the Chief Prosecutor<br />

decided to return the sarcophagus<br />

in 2015, while the opponent appealed to<br />

object the decision of return, but the appeal<br />

was withdrawn and the sarcophagus'<br />

return to Turkey became definite.<br />

GROUND IS SUITABLE FOR SUBWAY<br />

Mayor Menderes Türel signified the statements<br />

about objections to subway by saying<br />

that the ground isn't suitable for subway<br />

and he explained; "Antalya's ground<br />

wasn't suitable for subway fifty year ago.<br />

But the improving technology not only<br />

make everywhere suitable for subways,<br />

also make mountains suitable for roads.<br />

Our goal in the tourism capital is subway<br />

after 2019."<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

83


CAPPADOCIA THE REGION OF TOURISM<br />

Nature's Masterpiece in Central Anatolia:<br />

Fairies Land Cappadocia<br />

Panoramic view<br />

from Cappadocia<br />

MEHMET ZENGİN<br />

Cappadocia is a masterpiece designed specially<br />

by mother nature. Turkey's this open<br />

air museum includes various mysteries and<br />

it yells as "There is nothing more beautiful<br />

and wise than me". The region, which was<br />

hosted many civilizations in history, preserves<br />

numerous rituals as well.<br />

Göreme Open Air Museum<br />

In Avanos where I came in the last days<br />

of summer, I feel instability of life better<br />

when I step on the "Rocking Bridge" which<br />

is built on the overflowing Kızılırmak. I<br />

comprehend the sharpness of the slim line<br />

between coming and going. The rhythm<br />

held by the pots displayed on the island<br />

in the enthusiastic waters of Kızılırmak<br />

and the dance that geese make around the<br />

island resemble a silhouette of life that<br />

challenges time.<br />

When I look at the city from the top of Temenni<br />

Hills in Ürgüp, the first thing I feel<br />

is the fact that other people have stepped<br />

on the rocks thousands of years ago and<br />

time has ended their era. This hill, where<br />

the mausoleums of two Seljukian Beys are<br />

located, is imprinted on my mind as a place<br />

to stop and take a break between the past<br />

and the future.<br />

And Göreme... "Göreme Open Air Museum"<br />

hosts many historical sites. Museum<br />

includes monasteries caved in rocks, chapels,<br />

churches, dining halls, kitchens and<br />

living areas. One of the important names<br />

of Christianity in the 4th century, St. Basil,<br />

Bishop of Kayseri established this place<br />

as a center of religious education and<br />

thought. The life of the monastery in the<br />

district continued for 1000 years. Saint<br />

84 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


CAPPADOCIA THE REGION OF TOURISM<br />

Rocking Bridge - Avanos<br />

Basil Chapel, Apple Church, Saint Barbara<br />

Church, Snake Church and the Dark Church<br />

are the best known places of the museum.<br />

These structures where located in the middle<br />

of Anatolia not only whisper centuries<br />

old information to visitors from all over the<br />

world, but also reflect that it isn't possible<br />

to see many religious elements together<br />

like this one elsewhere.<br />

Another feature of Cappadocia that is full<br />

of legends is its underground cities. It has<br />

approximately 200 underground cities<br />

and the largest one is Derinkuyu with eight<br />

floors. When I reached Derinkuyu and went<br />

down to the underground city, I witnessed<br />

the traces of the reign of the fear empire in<br />

region. These underground cities, carved by<br />

soft tuff rocks, are the result of a precaution<br />

taken by the people against the invasion.<br />

Cappadocia leads the way to find the truth<br />

about legend, which lived in Erciyes' snow<br />

covered peak and says: "Look for the real<br />

truth in yourself". People, who witness the<br />

history in fairy chimneys or "The Land of<br />

Beautiful Horses" as Persians called, can<br />

better interpret the truth of life.<br />

FAIRIES OF CAPPADOCIA<br />

There are some legends told about fairies<br />

in Cappadocia. According to one of<br />

these, when the giants living in region<br />

are mad, they sent the waves of fire upon<br />

the people from the tops of the mountains.<br />

One day, the fairy sultan who was<br />

passing by Cappadocia managed to put<br />

out the fire by working with people for<br />

days. When the giants went underground,<br />

a warm friendship was formed between<br />

people and the fairies.<br />

While humans lived in caves where they<br />

rocked, the fairies started to live in the<br />

small rooms on the pointed cliffs. The love<br />

between the Cappadocian King's son Revan<br />

and daughter of the fairy sultan Gülperi<br />

also began at this time. However, the<br />

people who opposed the love of two lovers<br />

have decided to fight with the fairies. The<br />

fairy sultan preferred to leave Cappadocia<br />

rather than the destroying people, but he<br />

thought that people could not cope with<br />

the giants. Therefore, he ordered them<br />

to be pigeons and stay in the same place<br />

again. Daughter of the fairy sultan also<br />

turned into a white pigeon and she settled<br />

to the window of the Cappadocian King's<br />

Derinkuyu Underground City<br />

son every day. Unaware of what happened,<br />

Revan fulfilled his hankering by taking pigeon<br />

into the palm of his hands and caring<br />

it with love.<br />

HOW WAS FAIRY CHIMNEYS FORMED?<br />

Erciyes, Hasandağı and Melendiz Mountains<br />

lavas were erupted sixty million years<br />

ago. Ashes accumulating on the plateau<br />

formed a soft tuff layer. Above the tuff<br />

layer was covered with a thin layer of lava,<br />

consisting of hard basement. The basalt<br />

cracked and broke apart. The rain corroded<br />

the tuff. The wind was also involved in this<br />

process. Thus, the long work of erosion<br />

began. As millennia passed, the softer tuff<br />

wore down, giving way to pillars that stand<br />

as tall as 130 feet. The harder basalt erodes<br />

more slowly, forming a protective, mushroom-shaped<br />

cap over each one.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

85


SUALTI FOTOĞRAFÇISININ GÖZÜNDEN<br />

Ödüllü bir fotoğrafçının gözünden sualtının keşfi:<br />

ALP BARANOK<br />

YAPRAK GÜRDAL www.kucukdunya.com f kucukdunyayaprak i kucukdunyayaprak<br />

Dalış tutkumdan ve sualtına olan aşkımdan<br />

her fırsatta bahsediyorum. Dalışın bir<br />

başka boyutu ise görülen eşsiz güzellikleri<br />

fotoğraf karelerine yansıtmak... Bense ayrı<br />

bir uzmanlık gerektiren sualtı fotoğrafçılığını<br />

ustalarına bırakmayı, ama bu ustaları<br />

sayfamda tanıtmayı bir görev bildim. Bu yazımdaki<br />

konuğum da aldığı ödüllerle adından<br />

söz ettiren Alp Baranok olacak.<br />

2014 17. Altın Palet Sualtı Görüntüleme Türkiye<br />

Şampiyonası, Modelsiz Geniş Açı Kategorisi<br />

Birinciliği...<br />

1973 yılında İstanbul’da doğan Alp Baranok’un<br />

çocukluk yıllarından beri sualtına<br />

ve fotoğrafçılığa ilgisi büyük olmuş.<br />

Baranok, sualtı fotoğraf yarışmalarında<br />

Türkiye ve dünya çapında ödüller almış ve<br />

yazı ve fotoğrafları National Geographic<br />

Türkiye, Naviga, Magma, Marine Photo,<br />

Aktüel Arkeoloji, Derin Mavi gibi dergilerde<br />

yayınlanmış. Baranok'un fotoğrafları<br />

Rezan Has Müzesi’nin düzenlediği "1952-<br />

20<strong>12</strong> Sualtına Işık Tutanlar" ve "Eskişehir<br />

Sakaryabaşı Projesi" kapsamında düzenlenen<br />

karma sualtı fotoğraf sergilerinde<br />

sergilenmiş.<br />

Alp Baranok ile içtenlikle sualtı üzerine konuştuk.<br />

Buyurun söyleşimize:<br />

Fotoğraf çekmek için mi dalmaya<br />

başladın, daldıktan sonra mı<br />

fotoğraf merakı başladı?<br />

Küçüklüğümden beri fotoğraf ve dalış<br />

merakım vardı, ama sualtı fotoğrafçılığı<br />

çok spontane gelişti. Dalış eğitimi araştırıyordum<br />

ve bilgi almak için Ayışığı Dalış<br />

Merkezi'ne gitmiştim. Kulüpte Tunç Yavuzdoğan<br />

hocanın fotoğraflarını görmek<br />

beni çok etkiledi. Yakın zamanda bir sualtı<br />

fotoğrafçılığı eğitimi açılacağını öğrenince<br />

de bu fırsatı kaçırmak istemedim.<br />

Böylece dalış eğitiminden önce sualtı fotoğrafçılığı<br />

eğitimi almış oldum. Aslında<br />

iyi bir sualtı fotoğrafçısı olmak için önce<br />

iyi bir dalıcı olmak gerekiyor ve bu sıralama<br />

bende biraz değişik oldu, ama ben de<br />

bu sayede discovery (deneme) ve eğitim<br />

2016 Uluslararası Marmara Festivali Recep Dönmez<br />

Türkiye Suları Portfolyo Kategorisi İkinciliği...<br />

dalışlarım dahil olmak üzere hiçbir dalışa<br />

elimde makinem olmadan girmemiş oldum.<br />

Makinem yoksa asla dalış yapmam.<br />

Eğer yaparsam belki de hayatım boyunca<br />

bir kez karşılaşacağım bir canlı göreceğim<br />

veya bir olay yaşayacağım. Sonra da ömür<br />

boyu içimde kalacak. Yani ben fotoğraf<br />

çekmek için dalıyorum.<br />

Hangi yıl dalışa başladın? Başladığından<br />

beri aralıksız dalıyor musun?<br />

Dalışa 2005 yılında başladım. O zamandan<br />

beri aralıksız dalıyor ve fotoğraf çekiyorum.<br />

Her dalmayı bilen sualtı fotoğrafçısı<br />

olabilir mi? Sualtı fotoğrafçısı olmak için<br />

fotoğraf bilgisi olması gerekiyor mu?<br />

Sualtı fotoğrafçısı olmak için öncelikle<br />

iyi bir dalıcı olmak ve temel fotoğrafçılık<br />

86 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


SUALTI FOTOĞRAFÇISININ GÖZÜNDEN<br />

2014 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />

Kategorisi İkinciliği...<br />

2013 Yaşayan Marmara Festivali Recep Dönmez<br />

Türkiye Suları Dijital Portfolyo Fotoğraf TBK<br />

Özel Ödülü<br />

bilgisine sahip olmak gerekiyor. Eğer iyi<br />

bir dalıcı değilseniz 8-10 kg ağırlığındaki<br />

fotoğraf ekipmanlarıyla yüzerliğinizi<br />

kaybetmeniz ve bu nedenle iyi fotoğraf<br />

çekememeniz söz konusu olabilir. Fotoğraf<br />

bilgisine gelince; ISO, enstantane ve<br />

diyafram ayarlarını bilmeden istediğiniz<br />

fotoğrafı çekmek mümkün değil. Ayrıca<br />

farklı gözlerden farklı bilgileri öğrenmek<br />

de insanı daha çok geliştiriyor. Ben bu nedenle<br />

4 farklı kişiden (Tunç Yavuzdoğan,<br />

Recep Dönmez, Osman Ürper ve Rico Besserdich)<br />

fotoğrafçılık ve sualtı fotoğrafçılığı<br />

eğitimi aldım.<br />

2008 Yaşayan Marmara Sualtı Görüntüleme<br />

Yarışması Balık Kategorisi Birinciliği...<br />

Fotoğraf çekimleri sırasında zor<br />

durumda kaldığın oldu mu?<br />

Tecrübem azken dalışlarımda sorun yaşadığım<br />

oldu. Bunlara örnek vermek gerekirse,<br />

bir dalışımda birlikte daldığım buddy<br />

(dalış arkadaşım), dalışa başlamamızın<br />

ilk 5 dakikası içinde 25 metre derinlikte<br />

havasını tüketti. Panikle yukarı fırlıyordu<br />

ki paletinden yakaladım ve ahtapotumu<br />

(yedek hava kaynağı) ona vererek benim<br />

havamı paylaşmasını sağladım. Dalışta<br />

tecrübe çok önemli... Önce kendi hayatınızdan,<br />

sonra buddy’nizin hayatından sorumlusunuz.<br />

Karşılaşacağınız zorlukları da<br />

ancak dalış kurallarına uyarak ve aldığınız<br />

eğitimlerdeki bilgilerinizden faydalanarak<br />

atlatabilirsiniz.<br />

Sualtı fotoğrafçılığına nasıl bir<br />

ekipmanla başlanmalıdır?<br />

Başlangıç maliyeti nedir?<br />

Teknoloji çok hızlı gelişiyor, ama şu anki sistemlerde<br />

kompakt makineler, aynasız makineler<br />

ve dijital SLR makineler var. Sualtı<br />

fotoğrafçılığı için ayrıca bu makineleri içine<br />

koyacağınız housing (sualtı kabı) almanız<br />

gerekiyor. Makine tercihiniz ne olursa olsun,<br />

en önemli ekipmanınız iyi bir ışık sistemi<br />

(flaş) olmalı.<br />

Ekipman maliyetlerine gelince: Makine +<br />

housing + flaş + flaş kolları + fiber optik<br />

kablolar size 2.000 USD ile 10.000 USD<br />

arasına mal olacak.<br />

İyi bir sualtı fotoğrafçısının özellikleri<br />

nelerdir?<br />

Sualtı fotoğrafçısı öncelikle sakin ve iyi bir<br />

dalıcı olmalı. Ayrıca benim için en önemli<br />

kriter doğal hayata saygılı olması. Fotoğraf<br />

çekerken sualtı hayatına zarar vermemeli.<br />

Benim canlılara bakış açım, dalışa<br />

ve fotoğrafçılığa başladığımdan beri çok<br />

değişti.<br />

Dalış ve sualtı fotoğrafçılığıyla ilgili<br />

ilginç sorular aldın mı?<br />

Bir sunum sırasında bir çocuk soru sormak<br />

istedi. Sonra "Deniz tavşanları zıplar mı?"<br />

diye bir soru yöneltti.<br />

Çalışmalarını çok beğendiğin dünyadan<br />

ve Türkiye'den kimse var mı?<br />

Beğeni sırasıyla olmadan sayayım: Rico<br />

Besserdich, National Geographic'in sualtı<br />

fotoğrafçısı David Doubilet, eğitim aldığım<br />

hocalarım Tunç Yavuzdoğan ve rahmetli Recep<br />

Dönmez'i sayabilirim.<br />

Hangi hayvanlarla karşılaştığında<br />

ürktün?<br />

Köpek balıkları ürkütücüdür, ama henüz onlarla<br />

karşılaşmadım .<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

87


SUALTI FOTOĞRAFÇISININ GÖZÜNDEN<br />

2016 Uluslararası Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Kategorisi İkinciliği...<br />

2013 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />

Fotoğraf TBK Özel Ödülü...<br />

2013 16. Altın Palet Sualtı Görüntüleme Türkiye<br />

Şampiyonası Modelli Geniş Açı Kategorisi<br />

Birinciliği... Fotoğraftaki dalgıç da Bodrum Happy<br />

Bubbles Kulübü'nün sahibi Yener Çeltikçi.<br />

Hangi hayvanlarla karşılaştığında<br />

heyecanlandın?<br />

Badem adındaki fokla karşılaştığımda çok<br />

heyecanlandım. Badem, küçükken yaralı<br />

olarak bulunmuş ve tedavi edildikten sonra<br />

doğaya salınmış. Daha sonra Koç ailesi, Badem'i<br />

insanlara karşı koruma altına almış.<br />

Ben de Bodrum'da daldım Badem'le. Büyük<br />

bir canlı olduğu için geniş açı lens gerekiyordu,<br />

ama bende o sırada makro vardı.<br />

Hayatımda belki de bir kez görebileceğim<br />

bu canlıyı layıkıyla fotoğraflayamamak da<br />

içime oturdu tabii...<br />

En heyecanlandığım anlardan biri de bir dalışım<br />

bitmek üzereyken bir kaplumbağa görmemle<br />

başladı. 5 metrede gezinen kaplumbağanın<br />

yanına gittim ve onu izlemeye başladım.<br />

Hayvan yanıma geldi, makinemi ısırmaya çalıştı.<br />

Kendimi korumak adına makinemi uzakta<br />

tutarak görmeden bastım deklanşöre. Bu benim<br />

en ünlü fotoğrafım oldu ve bu fotoğrafımla<br />

da dünya ikinciliği aldım.<br />

Gece dalışından ve gece sualtı<br />

fotoğrafçılığından bahseder misin?<br />

Gece, sualtının en canlı olduğu zaman... Bütün<br />

canlılar avlanıyor. Gündüz görülmeyen<br />

pek çok canlıyı gece görme şansınız var. Bu<br />

da fotoğraf çekmeyi daha kolay hale getiriyor.<br />

Fener kullandığınız için işaretleşme de<br />

gündüz dalışına nazaran daha kolay.<br />

Sualtı fotoğrafçılığında Türkiye nerede?<br />

Türkiye'de en güzel fotoğraf çekilen<br />

yerler nereler?<br />

Türkiye sualtı fotoğrafçılığında kötü bir yerde<br />

değil, ancak ülkemizin yaşam koşulları<br />

maalesef kişisel hobilerimizi yaşamamıza<br />

çok fırsat tanımıyor. Ailemiz, çocuğumuz ve<br />

işimiz arasında hobimize ve dalışa çok fazla<br />

zaman ayıramıyoruz.<br />

Türkiye'de fotoğraf çekilen yerlere gelince;<br />

bence en güzel, en canlı deniz Marmara...<br />

Farklı akıntılar olan denizde canlı çeşitliliği<br />

çok fazla. Ayrıca Eskişehir'de Sakarya Nehri'nin<br />

doğum noktası olan Sakaryabaşı'nda<br />

sular kristal berraklığında. Su sıcaklığı yazkış<br />

21 C ve sualtı inanılmaz güzel.<br />

2014 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />

Kategorisi İkinciliği...<br />

2014 Yaşayan Marmara Festivali Recep<br />

Dönmez Türkiye Suları Dijital Portfolyo<br />

Kategorisi İkinciliği...<br />

88 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


GASTRONOMİ<br />

İstanbul’a tepeden baktık:<br />

LOS ALTOS<br />

MÖRFİ MENAHEM<br />

Los Altos, “tepeden bakan” bir Meksika restoranı ve bar (İspanyolca<br />

anlamı da bu). İstiklal Caddesi’nden Tophane’ye inen<br />

yol üstünde, 5. katta. Manzara muhteşem. Modern çizgisini<br />

Meksika motifleri ve Maya kültürüne ait desenlerle zenginleştiriyor,<br />

kapıları 2015’te açıldı.<br />

Sombrerolar hem dekora eşlik ediyorlar, hem de misafirlerin<br />

resim çekmek için ilgi odağı oluyorlar. Personel kalabalık değil,<br />

ama arı gibi çalışıyorlar, servis tıkır tıkır, güleryüz eksik olmuyor.<br />

İstanbul’un en popüler kulüplerinden İndigo’nun bar şefi Okay<br />

Güney’in hazırladığı kokteyl mönüsünde yok yok. Naturel ve<br />

taze kokteyller çoook lezzetli. Misafirler geceye genelde bir<br />

kokteyl ile başlıyorlar.<br />

New York’ta üç Meksika restoranı olan ve 3 yıldır Michelin tavsiyesi<br />

alan La Superior’ı yöneten Şef Felipe Mendez ile çalışan<br />

Los Altos İstanbul, gerçek Meksika yemeklerini İstanbul’da<br />

sevenleriyle buluşturuyor.<br />

Menüsünde Taco’dan Quesedilla’ya, Enchilada’dan Ceviche’ye<br />

Meksika Mutfağı’nın pek çok ünlü lezzetini bulunduran Los<br />

Altos İstanbul, tarih öncesine dayanan MezoAmerika kültürü<br />

ile müthiş bir bütünlük oluşturan dinamizme sahip lezzetleri<br />

lokalleştirmek yerine, lokal tatlara en uygun olanları seçip orjinaline<br />

bağlı kalarak sunuyor.<br />

Meksikalıların sofrasından eksik etmediği fasulye, avokado,<br />

mısır ve biberle yapılan çeşitli sosları, yerel Meksika<br />

ürünleriyle tortilla ekmeklerini, orijinal Meksika unu<br />

(masa harina) ile hazırlayan mekân, kullandıkları bazı<br />

malzemeleri de Amerika’dan ve Berlin'den getiriyor. Bazı<br />

sebzeleri ise Seferhisar’da kurdukları tarla ve Meksika<br />

Köyünde yetiştiriyorlar.<br />

Cuma akşamları misafirlerini Mariachiler'in ezgileriyle<br />

ve canlı performanslarıyla ağırlayan mekân, Cumartesi<br />

akşamları Latin Dans Gecesi düzenleyerek, terasta dans<br />

keyfi sunuyor.<br />

Los Altos'ta her Salı “Taco Tuesday” düzenlenerek, misafirlere<br />

bir margarita ve sınırsız taco deneme imkânı<br />

veriliyor.<br />

Geçtiğimiz günlerde Los Altos’da gurme dostlarımla bir<br />

workshop ve tadım akşamı yaşadık. Mutfak ekibi; ince,<br />

uzun bir bar masası etrafında toplanmış 22 meraklıya Salsa<br />

ve Guacamole hazırlanışını gösterdi. Bir yandan öğrenmek<br />

ve arkasından tatmak hoş bir olay...<br />

Los Altos: Tomtom Mahallesi, Yeniçarşı<br />

Caddesi, No:38 Beyoğlu İstanbul<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

89


SÖYLEŞİ<br />

Safari rehberi,<br />

fotoğraf sanatçısı<br />

ve yazar...<br />

PİGMELERLE<br />

DANS EDEN<br />

KADIN<br />

Dr. FİGEN SABIRCAN<br />

Finans sektöründe yöneticilik yaparken çocukluk hayalini<br />

gerçekleştirip Afrika’ya yerleşen Meltem Yaşar’ın<br />

İstanbul’dan Uganda’ya uzanan hikâyesi…<br />

Onunla buluşmamıza vesile olan “Pigmelerle<br />

Dans” isimli kitabı... Her ne kadar<br />

nerede doğduğum, büyüdüğüm ve aldığım<br />

eğitimin önemi yok dese de, “geçmiş geleceği<br />

şekillendirir” diyerek, sohbete en başından<br />

başladık.<br />

HAVYANLARI ÇOK SEVEN KIZ<br />

Meltem Yaşar’ın hikâyesinin başladığı yer,<br />

Adana’nın Kozan ilçesi. 6 çocuklu bir ailenin<br />

en küçük çocuğu olarak doğmuş. Gezmese<br />

de sürekli okuyan, coğrafya bilgisi muazzam<br />

bir baba, yıllar sonra gelen kardeşlerini<br />

sevinçle karşılayan ağabeyler ve abla,<br />

çocuklarının iyi yetişmesi ve eğitim alması<br />

için her türlü fedakârlığı yapan bir anne tarafından<br />

büyütülmüş.<br />

“1970’li yıllarda küçük bir kasabada kalabalık<br />

bir ailenin çocuğu nasıl büyürse ben<br />

de öyle büyüdüm. Hayvanlara olan aşırı ilgimden<br />

seçtiğim kitaplar, seyrettiğim çizgi<br />

filmler hep onlarla ilgiliydi. Afrika merakım<br />

ise TRT’deki Tarzan çizgi filmiyle başladı.<br />

Sık ormanlarda goriller ve şempanzelerle<br />

yaşayan bu kahramanın hayatını ekrana yapışıp<br />

izler, bir gün onun gibi ormanlarda yaşama<br />

hayalleri kurardım. Uganda maceram<br />

ise ‘Sisteki Goriller’ filmini seyretmemle<br />

başladı diyebilirim. Film, Ruanda’nın balta<br />

girmemiş volkanik dağlarının eteğinde, sislerin<br />

arasında yaşayan ve soyları tükenmek<br />

üzere olan dağ gorilleri ve hayatının yirmi<br />

yılını onları korumaya, izlemeye, davranış<br />

Devasa bir oyuncak kadar<br />

zararsız, utangaç bakışlı<br />

bir Goril...<br />

90 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


SÖYLEŞİ<br />

biçimlerini incelemeye adamış ve bunu da<br />

hayatıyla ödemiş bir kadın, Dian Fossey’in<br />

hikâyesini anlatıyordu. İnsan zulmünün karşısında<br />

doğanın masum çaresizliğine isyan<br />

ettiren, dağ gorillerinin devasa cüsselerinden<br />

beklenmeyen yumuşak bakışlarına<br />

hayran olan ve bunu canıyla da ödese kararlı<br />

bir insanın neler yapabileceğini gösteren<br />

bir filmdi. Senaryo, mutluluk ve nefret sahneleri<br />

arasında giderken, bazen heyecan ve<br />

mutluluktan, bazen dehşet ve üzüntüden<br />

bayağı bir gözyaşı döktüm.”<br />

AFRİKA’YA İLK SAFARİLER<br />

Adana’da geçen ilköğretim hayatının ardından<br />

lisans eğitimi için Ankara’ya, yüksek<br />

Safari Ekibi<br />

Kasım 2016<br />

lisans için ise İngiltere’ye giden Yaşar, daha<br />

sonra İstanbul’a gelerek iş dünyasına dalar.<br />

İşten eve döner dönmez seyrettiği kanallar<br />

ise Animal Planet, National Geographic gibi<br />

belgesel kanallarıdır. Gözüne ziyafet, aklına<br />

eziyet şeyler izlerken aklında hep ‘Afrika’da<br />

olmalı, çitaları, aslanları, zürafaları, gergedanları<br />

nesli tükenmeden yerinde görmeliyim.<br />

Neden sadece seyrediyorum? Neden<br />

televizyondaki suretle yetiniyorum, oralara<br />

neden gitmiyorum?’ soruları dolaşıyordur.<br />

Nihayet 1999 yılında hayallerinin yolculuğuna<br />

çıkar.<br />

“İlk Afrika macerama, 1999’da efsane doğal<br />

park Serengeti ve Kilimanjaro Dağı’nın<br />

Meltem Yaşar, Karo kabilesinden makyajını<br />

yapan gençle...<br />

bulunduğu Tanzanya’da atıldım. Ülkemdeki<br />

kamp tecrübem üçü beşi geçmezken, üç<br />

haftalık kamp safarisine gittim. Bu safariden<br />

beş yıl sonra sonsuz düzlüklerinin<br />

güzelliğine doyamadığım Afrika’nın nehirlerini,<br />

göllerini, yağmur ormanlarını ve<br />

daha da önemlisi sisteki gorillerini, şempanzelerini<br />

görmek için internete girip<br />

‘dağ gorilleri’ yazdığımda karşıma çıkan ilk<br />

ülke Uganda oldu.”<br />

Bir ay süren araştırmalar ve yazışmalar<br />

neticesinde Uganda’ya gelerek yıllardır<br />

en büyük hayali olan gorilleri görür. Üstelik<br />

goriller fazlaca uzun bir yürüyüşe çıktığı<br />

için onları takip ederken yasadışı bir<br />

şekilde Uganda’dan Kongo’ya da geçer.<br />

Unutulmaz bir safari tecrübesi yaşayıp,<br />

bu güzel ülkeye, sıcak ve samimi insanlarına<br />

âşık olur. Beraber safari yaptığı<br />

rehber ve orada tanıştığı bir İspanyol’un<br />

ortak safari şirketi kurmayı teklif etmesiyle<br />

hayatı bir daha hiç aynı olmayacak<br />

şekilde değişir.<br />

“9 ay düşündükten sonra tası tarağı toplayıp<br />

elimde sadece iki valizle, 2005 yılında<br />

Uganda’ya gittim. Ne kadar şanslıyım ki<br />

hiç kimse karşıma geçip de ‘sen delirdin<br />

mi? Güzel işini, düzenini elinin tersiyle itip<br />

nereye gidiyorsun?’ demedi. Hayallerimle<br />

dalga geçmeye ya kimse cesaret edemedi<br />

ya da muhtemelen ‘gitsin de aklı başına<br />

gelsin. Hevesi geçsin, geri gelir zaten’ diye<br />

düşündüler.”<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

91


SÖYLEŞİ<br />

GÜLERYÜZLÜ İNSANLAR ÜLKESİ<br />

UGANDA<br />

Uganda deyince ilk aklımıza gaddarlığıyla<br />

ünlü diktatör İdi Amin’in gelmesi bu güzel<br />

ülke ve halkı için çok üzücü. Halbuki <strong>12</strong> yıl<br />

bu ülkede yaşayan Meltem Yaşar’a göre ise<br />

Uganda bambaşka bir dünya…<br />

Uganda’da herkes<br />

güler. Sevinçten güler,<br />

hüzünden güler ama<br />

hep güler!<br />

“Uganda’nın muhteşem ve yemyeşil bir doğası<br />

var. Yalnızca goril, fil, aslan yok; daha<br />

önce hiç görmediğiniz bitkiler, ağaçlar,<br />

hayvanlarla dolu her taraf. Örneğin bizdeki<br />

kediler ve köpekler gibi sokaklarda<br />

dolaşan insan boyunda garip bir kuş var,<br />

adı Marabu leyleği. Tropik kuşakta, ekvatorun<br />

üzerinde olduğu için tüm yıl sıcaklık<br />

da, gece gündüz uzunluğu da aynı. Kış yok,<br />

yaz yok, hep bahar. Muz; püresi, kızartması,<br />

birası ile binbir şekilde karşınıza çıkan<br />

önemli bir meyve. Ayrıca garip şekil ve tatta<br />

bir sürü meyve ve sebze var. Her birinin<br />

yeniş şekli farklı. Zamanla nasıl yenildiğini<br />

öğreniyorsunuz. Sağlık konusu en önemlisi,<br />

bilmediğim bir sürü hastalık vardı. Doğru<br />

düzgün kanalizasyon altyapısı olmadığı<br />

için özellikle suya bağlı hastalıklar çok fazla.<br />

Sıtma önemli bir sorun.<br />

“MUZUNGULARIN (BEYAZ ADAM/KADIN)<br />

SAATİ, AFRİKALILARIN VAKTİ VAR”<br />

Ugandalılar sadece bugünü yaşarlar, yarına<br />

ne olacağı belli olmaz diye. Daha önce hiç<br />

bir yerde görmediğim kadar nazik ve güler<br />

yüzlüler, çok yardımseverler ama çok yavaş<br />

oldukları için zamanında yapamazlar söz<br />

verdikleri yardımı. Zaten Uganda’da hayat<br />

çok yavaş… Alışmam çok zaman aldı, ilk 8<br />

ay İstanbul’da olduğu gibi yine geceli gündüzlü<br />

çalıştım. Sonra baktım ki herkesin<br />

günü 24 saat ama benim zamanım kalmıyor,<br />

bu işte bir yanlışlık var. İş için görüşmem<br />

gereken bir Ugandalı, bir gün kolumdaki<br />

afili saate bakıp ‘saatin çok güzelmiş ama<br />

Muzunguların saati, Afrikalıların vakti var’<br />

dedi. Bunu duyunca Avrupa düzenimi Afrika’ya<br />

taşıyacaksam ne diye geldim ben buralara<br />

dedim kendi kendime…”<br />

AFRİKA’DAN FOTOĞRAFLAR<br />

Sayfalarımızda yer verdiğimiz birbirinden<br />

güzel fotoğraflar çekip, ödüller kazanan<br />

Meltem Yaşar’ın fotoğraf merakı, 1995 yılında<br />

başlamış. Uzak Doğu gezisi sırasında<br />

Hong Kong’tan satın aldığı ilk fotoğraf makinası<br />

ile o tatilde çektiği bir fotoğrafla ödül<br />

bile kazanmış. İş hayatının yoğunluğu nedeniyle<br />

10 küsur yıl rafa kalkan hobisi, Afrika’ya<br />

yerleşince tekrar kapısını çalmış. Zaten Afrika’ya<br />

gidilir de fotoğraf çekilmez mi?<br />

92 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


SÖYLEŞİ<br />

“Afrika’ya sokağa inmeden; insanı, müziği ve yemeğiyle<br />

deneyimlemeden gelip gidenler, Afrika’ya gittim demesin!”<br />

İkinci hayalim, Olimpos’un dağlarında bir ev<br />

yaptırmaktı. Binbir emekle bizzat kendimde<br />

çalışarak evimi bitirdim. Burada çok sakin<br />

bir hayatım var. Ben tekrar İstanbul’da<br />

ya da herhangi bir şehirde yaşamaya uygun<br />

değilim. Sokaklarda dolaştığımda gördüğüm<br />

şeyler hoşuma gitmiyor: Kutuplaşma,<br />

huzursuzluk, devamlı bana bir ‘mal’ satmaya<br />

yönelik kampanyalar, sokaklarda koşuşturan<br />

insanlar, betona mahkûm edilmiş<br />

hayvanlar, çok az yeşil alan, bir sıkışmışlık<br />

hissi ve şehrin bana bütün bunlara sinirli<br />

gibi gelen homurtusu, gürültüsü.”<br />

“Baktım tüm manzaralar ve hayvanların fotoğrafı<br />

çekilmiş. Aslında Afrika’nın en büyük<br />

bilinmeyeni insanları... Medya, Afrika’yı felaket<br />

haberleri, açlık, kıtlık, iç savaş, soykırım<br />

ile tanıtıyor. Ben bu nazik ve misafirperver<br />

insanların felaket haberlerine konu olan<br />

hallerini değil, gündelik hayattaki güçlü, dirayetli<br />

ve neşeli yüzünü göstermeye karar verdim.<br />

Siz onlara bir adım attığınızda iletişime<br />

geçmesi çok kolay yerel halkla. Çocukların<br />

fotoğraflarda çoğunlukla yer almasını sebebi<br />

ise bir yere gittiğimde çocukların hemen<br />

yerel dilde beyaz adam/kadın demek olan<br />

‘Muzungu’ diye bağırarak etrafımı sarmaları,<br />

beni uzun uzun seyretmeleri. Saçıma dokunmak<br />

ve fotoğraf çektirmek için yarışa girmeleri.<br />

Bir de Uganda’da yaş ortalaması 15 yıl!<br />

Yani nereye kafanızı çevirseniz çocuk dolu...<br />

O yüzden fotoğraflarım gezdiğim ülkelerin<br />

demografik yansıması aslında.<br />

Yıllarca fotoğraf çekip, bir fotoğraf ve insan<br />

hikâyeleri kitabı yapmak istedim. Ama fotoğraflarımı<br />

kimseyle paylaşmadım. Hatta<br />

yakın arkadaşlarım bile bunu bilmedi. Pişmeyi,<br />

hazır olmayı bekliyordum. Bir arkadaşım<br />

açtığı galerideki fotoğraf yarışmasına katılmam<br />

için çok ısrar etti. 3 fotoğraflık bir portföy<br />

ile katılmam gereken yarışmaya tek ve en<br />

sevdiğim fotoğraf ile katıldım. Birinci oldum.<br />

Ondan sonra fotoğraf sergilerim başladı.”<br />

PİGMELERLE DANS<br />

Meltem Yaşar, Uganda’ya ilk gittiği yıl tur<br />

rehberinin önerisi ile Pigme köyünü ziyaret<br />

eder. Üç saatlik yorucu bir yolculuktan<br />

sonra vardığında köy ahalisi etrafını sarıp,<br />

kendisinin gorilleri izlediği gibi, onu izlemeye<br />

başlarlar.<br />

“Önce korktum çünkü garip bakıyorlardı.<br />

Baktılar, baktılar… Sonra bir gürültü, şarkı,<br />

dans başladı. Eğlendiklerini görünce kucağıma<br />

aldığım bir bebekle ben de onlara<br />

eşlik ettim. O sırada çekilen fotoğrafı çok<br />

beğenip kocaman bastırıp evimin duvarına<br />

asmıştım. Açacağım bloga isim düşünürken<br />

gözüm fotoğrafa takıldı ve ‘Pigmelerle<br />

Dans’ ismi böyle ortaya çıktı.<br />

Türkiye’ye iki hayalimi gerçekleştirmek<br />

için döndüm. Yaşadığım onca yılda o kadar<br />

çok şey geldi ki başıma, bunları bir kitapta<br />

toplamak istedim. Yıllardır biriktirdiğim<br />

notlarım, blogum ve hafızam sayesinde 3<br />

ayda yazdığım kitabım, sosyal medyada<br />

yıllardır tanındığım isimle Mona Kitap’tan<br />

çıktı. Kitap çıktığından beri gün geçmiyor<br />

ki beni gözyaşına boğacak derecede güzel<br />

bir mesaj, telefon gelmesin… Öyle güzel<br />

mesajlar geliyor ki ben mi yazarım, o birbirinden<br />

içli ve güzel mesajı yazanlar mı<br />

bilemiyorum!<br />

SAFARİLER TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR<br />

Meltem Yaşar’ın günleri, Facebook ve Instagram’daki<br />

takipçileri ile yazışarak, yeni<br />

çıkan kitabı ile ilgili röportajlar ve yeni safari<br />

planları yaparak geçiyor.<br />

“Uganda’da yaşadım ama Kongo, Ruanda,<br />

Tanzanya, Mali, Botswana, Kenya, Namibya,<br />

Zambiya ve Etiyopya’ya gittim. Ağırlıklı<br />

olarak buraya safari düzenlemekle birlikte<br />

Kenya, Tanzanya ve Etiyopya’ya da safari<br />

yapıyorum. Ama Uganda’da her şey var.<br />

Yağmur ormanları, savanlar, büyük kediler,<br />

goriller, şempanzeler, filler, göller, nehirler…<br />

Uganda, hem tüm bunların hepsinin<br />

bir arada bulunduğu bir ülke, hem de insanları<br />

çok saf, çok sıcak. Bir safari 5 gün<br />

de olabilir, 15 gün de. Safari pahalı bir deneyim,<br />

sabit masrafları yüksek. O yüzden<br />

bir araçta ne kadar fazla kişi olursa fiyat o<br />

kadar düşüyor. Ama ben genelde sıkışmayalım<br />

diye bir araca en fazla 4 kişi alıyorum.<br />

Safariye çıkarken dikkat edilmesi gereken<br />

en önemli konu, sarıhumma aşısı olmak ve<br />

sıtma koruma tabletleri almak. Bunları, Karaköy’deki<br />

İstanbul Seyahat Sağlığı Merkezi’nden<br />

kolayca temin etmek mümkün...<br />

En büyük mutluluğum, Afrika’daki vatanım,<br />

evim Uganda’ya yaptığım safariler neticesinde<br />

artık Uganda’ya âşık bir sürü insan olması.<br />

Tabii fazla âşık olup benim gibi oraya<br />

yerleşiverme riski de var…”<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

93


ÇAĞLA DİYOR Kİ<br />

Eğlence ve Turizm’de<br />

2018 KIŞ SEZONU<br />

Kitzbuhel- Avusturya<br />

ÇAĞLA GÜRSOY<br />

Hareketi bol, eğlencesi bol, magazini bol, tatili bol bir<br />

yaz sezonunu geride bıraktık. Sonbahar ise yazın etkisinden<br />

çıkamayanlara yönelik bol etkinlikli ve sanat<br />

dolu geçiyor. Dünyanın önemli şehirlerindeki moda<br />

haftalarının biri de İstanbul’da gerçekleşti. Mercedes<br />

Benz İstanbul Moda haftasının BiP uygulaması Tarzım<br />

Cepte Kanalı ve Alem Dergisi işbirliğiyle yönettiği<br />

medya ayağının resmi sunuculuğunu üstlenmiştim.<br />

Geçen sezon Beyoğlu Grand Pera’da yapılan etkinlik<br />

beklenen ilgiyi göremeyince, bu sene Zorlu Performans<br />

Sanatları’na geri taşındı ve eski şaaşa ve görkemine<br />

kavuştu. Biz de alnımızın akıyla İstanbul Moda<br />

Haftası’ndan çıktık. Bir başka sonbahar etkinliği ise<br />

Türk ve yabancı sanatçıların tasarımlarının sanatseverlerle<br />

buluştuğu Comtemporary İstanbul’du. Sanatla<br />

ilgili olmayanlarımıza bile bu etkinlik sanatı sevdirecek<br />

şekilde renkli ve hareketli organize edilmişti.<br />

Gelelim şimdi 2018 Kış Sezonu’nda eğlence severleri<br />

ne gibi yenilikler bekliyor onu konuşmaya. Geçtiğimiz<br />

kış yeni yıla girdiğimiz gece Kuruçeşme’nin,<br />

hatta İstanbul’un en popüler gece kulüplerinden<br />

biri olan Reina’da yaşanan terör saldırısı, eğlence<br />

sektörüne ciddi bir gölge düşürdü. Gezenin evden<br />

çıkası gelmedi, mekân sahipleri de coşkulu organizasyonlardan<br />

uzak durdu. 2017 yazı ise tüm bu<br />

yaşanan acılara, teröre inat her zamankinden daha<br />

keyifli geçti. Bu kış da yine eğlencenin hâkim olduğu<br />

bir sezona hazırlanılıyor.<br />

JÜPİTER GRUP’TAN ATAK ÜSTÜNE ATAK<br />

İstanbul’da Nişantaşı Le Grey, Del Mare, Hazine Cihangir<br />

gibi mekânların yaratıcısı olan grup; mekânlarına<br />

yenilerini ekliyor ve İstanbul gece hayatına<br />

yeni bir soluk getiriyor.<br />

People: Beyoğlu Intercontinental Otel’in içerisindeki<br />

eski Flamingo, People olarak değişik bir konseptle<br />

geri döndü. Haftanın 7 gecesi canlı müzik eşliğinde<br />

yemek yemek isterseniz burası tam aradığınız<br />

mekân olabilir. 22:30’da başlayan sahnede Nükhet<br />

Duru, Cenk Eren, Barbaros gibi isimler yer alıyor. Eski<br />

gazino kültürünün daha yeni nesil hali diyebilirim.<br />

Carbon: Emirgan Pizza’nın içinde yer alan ufak, karanlık,<br />

minicik odada kurulan canlı müzik mekânı<br />

‘Gizli Kalsın’, son dönemde gece hayatının en vazgeçilmez<br />

durağı olmuştu ve yine aynı çizgide Nişantaşı<br />

Topağacı’nda ‘Carbon’ açıldı. Topağacı’ndaki Le Grey<br />

Restoran’ın içinden gizli bir bölümle alt kata iniyorsunuz<br />

ve yine samimi bir ortamda canlı müziğin keyfini<br />

çıkarıyorsunuz. Buranın yıldız ismi de Zeynep Bastık.<br />

Bi Alt Kat: Yazın Bodrum’da ilk şubesinin açıldığı<br />

Bi Alt Kat, özellikle işletme ekibine yeni dâhil olan<br />

Mehmet Davran’ın enerjisiyle sabahın ilk ışıklarına<br />

kadar eğlence severlere ev sahipliği yaptı. Arabesk,<br />

alaturka, nam-ı diğer damar müziğin hâkim olduğu<br />

bu after mekânı, 2. şubesiyle İstanbul’a geldi ve Cihangir’e<br />

yerleşti.<br />

Bi Alt Kat<br />

94 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


ÇAĞLA DİYOR Kİ<br />

Jungle 8<br />

Val D’Isere-Fransa<br />

ORMANDA ÇILGIN EĞLENCE ‘JUNGLE 8’<br />

Şehir merkezindeki belli başlı otellerden<br />

eski Edition Otel içerisindeki Billionaire<br />

Gece Kulübü, otelin Hyatt Centric olmasıyla<br />

el değiştirip, Londra’nın popüler gece<br />

kulüplerinden ‘Project London’ın İstanbul<br />

şubesi haline gelmişti. Beklenen başarıya<br />

pek ulaşamadı, zaten Londra’daki Project<br />

London da kapanınca İstanbul’daki mekân<br />

boş kalmıştı. Eğlence severler heyecanla<br />

yeni mekânı beklerken büyük bir sürprizle<br />

‘Jungle 8’ açıldı. İşletme başında Sarp Yaman<br />

ve başarılı ekibi var. Mekânın dekorasyonu<br />

ve atmosferi büyüleyici... Adeta<br />

şehirden çıkıp bir ormana giriyorsunuz ve<br />

bu ormanda sınırsız eğlence sunuluyor.<br />

Başarılı DJ’ler haftanın 3-4 günü kabinde.<br />

Mekânın yıldız DJ’i ise yaz sezonunun en<br />

popüleri Abdullah İnal.<br />

ORTAKÖY’ÜN YENİ BEBEĞİ ‘RUBY’<br />

Sahil şeridine bu yaz itibariyle yeni bir<br />

kan geldi. Reina’nın kapanmasıyla duayen<br />

işletmeci Ali Ünal’ın yeni projesi merakla<br />

bekleniyordu ki ters köşe bir sürprizle<br />

karşımıza çıktı. Benim Ortaköy’deki favori<br />

mekânlarımdan Anjelique kapanmıştı<br />

ve mekânın sevenleri bir hayli üzülmüştü.<br />

Şimdi ise Ali Ünal’ın işletmesinde ‘Ruby’<br />

olarak geri döndü. Dünya mutfağı menüsü<br />

ile yemekleri de eğlencesi kadar iddialı.<br />

Dekorasyonda büyük değişiklikler yok.<br />

Boğaz manzarasının ihtişamında modern-sade<br />

bir mekân... En keyif aldığım<br />

bölümü ise alt kattaki lounge kısmı. Denize<br />

sıfır alana bar taşınarak daha da keyifli<br />

bir hale getirilmiş. Kış sezonunun en uğrak<br />

mekânlarından biri olacağı şüphesiz...<br />

SOSYETİK KAYAK MERKEZLERİ<br />

İstanbul gece hayatında ufak bir tur attıktan<br />

sonra turizmde neler olacak, Türk<br />

turistler bu kış sezonunda en çok nerelere<br />

rağbet gösterecek bir de bu konuya el atayım<br />

dedim. Avrupa merkezleri, Amerika<br />

falan filan kışın ikinci plana atılır, çünkü<br />

hayat kayak merkezlerine taşınır. Her kış<br />

gazete ve <strong>TOURMAG</strong> yazılarımda kayak<br />

merkezi önerileri veririm. Geçen sene uygun<br />

bütçeli yurtdışı kayak merkezlerini<br />

yazmıştım, şimdi bir de şu jet sosyetenin<br />

vazgeçilmezlerini mercek altına alalım.<br />

Kitzbuhel-Avusturya: Alplerin incisi diye<br />

anılan Kitzbuhel, Avusturya’nın olduğu<br />

gibi sosyetenin de en favori kayak merkezi.<br />

700 yıllık bir geçmişi olan bu kasaba,<br />

90’lı yıllarda kayak merkezi haline getirildi.<br />

Dünyanın en zor kayak pisti olduğu söylenen<br />

‘Streif’ de burada bulunuyor.<br />

Val D’Isere-Fransa: Lyon veya Cenevre<br />

Havaalanı’ndan karayoluyla buraya ulaşmanız<br />

mümkün. Escape Killy olarak adlandırılan<br />

bir dağlar bölgesinin dibinde yer<br />

alıyor. Burayı çekici kılan şelale ve yüksek<br />

dağ otellerinin iç içe bulunduğu kozmopolit<br />

yapısı. Onlarca kafe, restoran, kulüp,<br />

mağaza bulunuyor ve hareketli bir yaşam<br />

sunuyor. Kaymayı sevenler için dünya<br />

şampiyonlarının ayak izlerini takip edebildiğiniz<br />

bir pist var ve en keyifli pistlerden<br />

biri. Profesyoneller için birçok ‘off-pist’<br />

alternatifi bulunuyor. İlla adrenalin istiyorum<br />

diyorsanız, kalabalıktan sıyrılıp buralarda<br />

kendi pistinizi yaratabilirsiniz. Kaymayanlar<br />

için ise birbirinden lüks spalar,<br />

husky köpeklerin çektiği kızaklarla dağ<br />

gezintisi ve buz pateni seçenekleri var.<br />

Aspen-Kolorado: Listemin en uzağı ama<br />

en lüksü. Ünlü Hollywood yıldızlarıyla kayak<br />

yapayım diyorsanız doğru Aspen’e!<br />

Dünyanın en zenginlerinin rağbet ettiği bu<br />

kayak merkezinde özel uçakların inmesi<br />

için bir pist bile var. Tabi burada her şey<br />

çok maliyetli ve pahalı. Lüks kayak merkezi<br />

dışında Castle Creek Vadisi’ni muhakkak<br />

görmelisiniz. Bir de alışveriş yapayım<br />

derseniz, dünyaca ünlü markaların bir arada<br />

olduğu tek kayak merkezi diyebilirim.<br />

St. Anton-Avusturya: Kayak merkezinde<br />

eğlence arıyorsanız, burası tam bir eğlence<br />

cumhuriyeti. Kayak sonrası partiler tüm kayak<br />

merkezlerinde meşhurdur ama burada<br />

eğlence kayaktan daha önce geliyor. Bizim<br />

için St. Anton kış turizminin Bodrum’u,<br />

Çeşme’si adeta. Gece kulüpleri gündüz bile<br />

açık. 38 tane pist bulunuyor, kar kalınlığına<br />

göre genelde 20 tanesi falan kayma olanağı<br />

veriyor. Aman zirvedeki eğlenceye dalıp,<br />

dağdan inerken sakatlanmayın.<br />

Ruby<br />

Aspen-Kolorado<br />

St. Anton-Avusturya<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

95


AJANDA<br />

Yeni sezona<br />

yeni konserler<br />

ÖZGE Ç. DENİZCİ<br />

Sonbaharın gelişiyle beraber bütün mekânlar sezon boyunca yapacakları<br />

konserleri belirledi. Soğuk kış aylarında içinizi ısıtacak konserleri ajandamızda<br />

bulabilirsiniz. İşte Ekim ayından Şubat ayına kadar gerçekleşecek konserlerden<br />

sizin için seçtiklerimiz.<br />

Ekim<br />

DREAM THEATER,<br />

VOLKSWAGEN ARENA’DA<br />

Progresif Rock'ın efsanevi topluluğu Dream<br />

Theater, kariyerinin en önemli albümü<br />

'Images & Words'un 25. yıldönümünde bir<br />

kez daha çok özel bir konserle İstanbul’a<br />

geliyor. Amerikalı rock grubunun unutulmaz<br />

müzik ziyafeti, 10 Ekim akşamı Volkswagen<br />

Arena’da olacak. Dream Theather,<br />

'Images & Words' albümlerinden şarkıların<br />

yanı sıra kariyerlerinin en önemli ve sevilen<br />

şarkılarıyla da dinleyicilerine müzik ziyafeti<br />

çekecek. Grubun Volkwagen Arena'da gerçekleştireceği<br />

konser repertuarında aynı<br />

zamanda 23 dakikalık efsanevi epikleri 'A<br />

Change of Seasons' da bulunuyor.<br />

FARKLI SESLERI DINLEMEK IÇIN İKSV SALON'A<br />

Ekim ayında farklı sesleri sahnesinde konuk edecek olan Salon İKSV, 2 Ekim'de Fransız prodüktör<br />

Gautier Serre’in müzikal ve mental sınırları aşan projesi 'Igorrr' ile metal ve türevlerine<br />

tutkuyla bağlı olanları aynı çatı altında toplayacak. Özlenen caz standartlarına ve hit caz<br />

şarkılarına yeni yorum kazandıran Anthony Strong ve dörtlüsü 3 Ekim’de; Sufi ve Şaman geleneğinden<br />

Afro-trans’a, İrlanda ve Doğu Avrupa halk müziklerinden Philip Glass’a uzanan eklektik<br />

tarzıyla Mammal Hands 4 Ekim’de; Sufi-ruhani müzik geleneğinden Qawwal’i günümüze<br />

taşıyan besteci-ozan Shye Ben Tzur’un Hintli ekip The Rajasthan Express ile projesi 'Junun' ise<br />

5 Ekim’de Salon İKSV'de olacak. Junun’un ardından 6 Ekim’de Salon’un konuğu, atmosferik tech-house’dan<br />

downtempo’ya uzanan parçalarıyla Nathan Fake. Yerli müzik sahnesinin övünç<br />

kaynağı, darkwave, synthpop grubu Jakuzi ise 8 Ekim’de hayranlarıyla Salon’da buluşacak.<br />

Ekim ayındaki diğer konuklarıysa sırasıyla, 11 Ekim’de yerli sahnenin en sevilen alternatif<br />

rock gruplarından Direc-t, 13 Ekim’de elektronik müzik bestecisi ve prodüktör Başak Günak’ın<br />

projesi 'Ah! Kosmos',<br />

14 Ekim’de “Tropical<br />

garage” grubu Papooz,<br />

18 Ekim’de elektronik ve<br />

slowcore besteleriyle Nejat<br />

Dimili, İngiliz minimalizmi<br />

kokan, güçlü bir performansla<br />

Douglas Dare,<br />

21 Ekim’de Ankara’nın rap<br />

dünyasına en büyük hediyesi<br />

Ezhel, 25 Ekim’de<br />

80’ler synth’lerinin marka<br />

isimlerinden Com Truise<br />

ve 28 Ekim’de yeni albümü<br />

Compassion’ın Avrupa turnesi<br />

kapsamında Salon’u<br />

ziyaret edecek.<br />

96 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AJANDA<br />

BAS DEHASI MARCUS MILLER<br />

YENIDEN<br />

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından<br />

Garanti Bankası sponsorluğunda<br />

gerçekleştirilen ve çeyrek asrı geride bırakmaya<br />

hazırlanan İstanbul Caz Festivali,<br />

25. yılına yaklaşırken festivalde unutulmaz<br />

konserlere imza atan isimlerden birini hayranlarıyla<br />

buluşturacak. Daha önce festivalde<br />

coşkulu konserler veren ve ülkemizde<br />

büyük bir hayran kitlesi bulunan Grammy<br />

ödüllü efsanevi müzisyen Marcus Miller, 21<br />

Ekim Cumartesi akşamı Zorlu PSM Ana Tiyatro’da<br />

müzikseverlerle buluşacak.<br />

KÜÇÜKÇIFTLIK PARK’TA<br />

IGGY AZALEA RÜZGÂRI<br />

Gençlerin sevgilisi dünyaca ünlü yıldız Iggy<br />

Azalea, ilk kez İstanbul'a geliyor. Müzisyen,<br />

21 Ekim Cumartesi günü KüçükÇiftlik<br />

Park’ta unutulmaz bir performansa imza<br />

atacak. 'Fancy' ve Ariana Grande ile düeti<br />

'Problem' single'larını ard arda 'Billboard<br />

Hot 100' listesine sokarak The Beatles’ın<br />

rekorunu egale eden Iggy Azalea, ilk kez KüçükÇiftlik<br />

Park’ta sevenleri ile buluşacak.<br />

Hiphop dünyasının değişik ses, hayat ve<br />

renklere çok açık olduğu bu dönemde, Dr.<br />

Dre’den Snoop Dogg’a tüm otoritelerden<br />

geçer not alarak en ümit veren MC’lerden<br />

biri statüsüne yükselen Iggy Azalea, XXL'in<br />

Freshman listesine giren ilk kadın vokal olmayı<br />

başardı.<br />

EDIRNE'DE MÜZIK<br />

FESTIVALI VAR<br />

Edirne'nin ilk müzik festivali Edirne Müzik<br />

Festivali, 7-8 Ekim tarihlerinde Buzhane<br />

Davet Bahçesi’nde müzikseverlerle buluşacak.<br />

Festivalde Hayko Cepkin, Haluk<br />

Levent, Manga, Moğollar, Yeni Türkü, Cem<br />

Adrian, Jehan Barbur, Kalben, Manuş Baba<br />

ve Keti misafirlere müzik ziyafeti sunacak.<br />

NIGHT FLIGHT DEVAM EDIYOR<br />

"Turkcell Platinum Istanbul Night Flight”<br />

konserler serisi, Events Across Turkey organizasyonuyla<br />

İstanbul dinleyicisini dünya<br />

starlarıyla buluşturmaya devam ediyor. 14<br />

Ekim’de ilk kez Aya İrini’de dinleyicisiyle<br />

buluşacak dünyaca ünlü şef Jürgen Bruns<br />

yönetiminde Berlin Senfoni Oda Orkestrası'nı<br />

dinlemek mümkün. 28 Ekim’de tümü<br />

kadınlardan oluşan dünyaca ünlü Quartet<br />

Salut, Salon İstanbul’da ilk kez dinleyicisi<br />

ile bir araya gelecek. Serinin son konseri<br />

ise 29 Ekim’de Orhan Şallıel yönetimindeki<br />

Senfoni Orkestrası’nın eşliğinde ilk kez prömiyeri<br />

yapılacak 'Epic Symphony' ve Athena<br />

konserleri ve hemen ardından dünyada<br />

kemançanın varisi olarak bilinen Imamyar<br />

Hasanov’un solistliğinde gece için özel olarak<br />

yazdığı 'Kemança Uvertürü'nü dinlemek<br />

mümkün. Ayrıca 'Ağır Roman' filminin orijinal<br />

müziklerinin sesi Yusuf Taşkın’ın performansı,<br />

uluslararası mapping sanatçılarının<br />

sergileyeceği görsel şov ile renklenecek.<br />

YEPYENI BIR MEKÂN: A CORNER IN<br />

THE WORLD X BOMONTIADA ALT<br />

İlk yılında Türkiye ve dünyadan sanatçıların<br />

katıldığı sergileriyle tanınan Bomontiada<br />

Alt, değişen yüzüyle genç yaratıcıların<br />

buluşabilecekleri, deneyimlerini paylaşabilecekleri<br />

ve diyalog geliştirebilecekleri<br />

bir platforma dönüşüyor. Bomontiada Alt,<br />

yeni dönemde A Corner in the World’un yön<br />

verdiği programıyla performans sanatları<br />

ve görsel sanatlar, ses ve malzemelere<br />

başvuran pratikler arasında köprüler kuran<br />

yenilikçi işlere alan açacak. Bomontiada<br />

Alt Music Sessions aylık programları, farklı<br />

sanatçılar ya da müzik kurumları ile işbirliği<br />

halinde geliştirilecek. Ekim ayında Şevket<br />

Akıncı ile işbirliği içinde yaratılan program,<br />

Kasım ayında Bir Baba Indie ile beraber<br />

planlanacak. Ekim ayı içinde izlenebilecek<br />

konserlerden bazıları ise şöyle: 3 Ekim Multiphonics<br />

/ Alper Maral (açıklamalı konser),<br />

10 Ekim Tamer Temel Trio, 17 Ekim Başak Yavuz<br />

ve Şevket Akıncı şarkıları ve Mutumut,<br />

24 Ekim Sumru Ağıryürüyen (ses, mandolin,<br />

klavye) ve Orçun Baştürk’ten (panduri, davul,<br />

ses, shruti box, klavye) oluşan SO Duo.<br />

BU FESTIVAL "-21"<br />

Yılın en genç festivali, “Genç Bi Şenlik’17”, 21<br />

Ekim Cumartesi günü Life Park' ta gerçekleşiyor.<br />

21 yaş üstünün katılmadığı etkinliklere<br />

öncü olan şenlik, bu sene de büyük<br />

sahne gösterilerinin ve müzik gruplarının<br />

yanı sıra; sosyal sorumluluk, teknoloji, kültür,<br />

sanat ve spor etkinliklerine ev sahipliği<br />

yapacak. İstanbul’un en köklü liselerini bir<br />

araya getiren ve bu yıl üçüncüsü gerçekleşecek<br />

şenlikte Gripin, Can Bonomo, Kalben,<br />

Pera, Sattas, Ezhel ve Edis sahne alacak.<br />

Modüler Sanat Organizasyon ve Koşan<br />

Adam işbirliği ile düzenlenen ve öğrenci<br />

komitesinin<br />

aktif rol aldığı<br />

'Genç Bi<br />

Şenlik ‘17',<br />

İstanbul’da<br />

düzenlenen<br />

en büyük<br />

ve en popüler<br />

gençlik<br />

şenliği olma<br />

özelliğini taşıyor.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

97


AJANDA<br />

Kasım<br />

SUN RA ARKESTRA KONSERI KAÇMAZ<br />

Deneysel cazın dünü, bugünü ve yarınına damgasını vuran Sun Ra’nın<br />

meşhur orkestrası Sun Ra Arkestra, 5 Kasım’da Garaj’da sahne alıyor.<br />

Sun Ra’nın sadece caz müziğini değil, zaman ve mekânın çok ötesindeki<br />

vizyonuyla farklı müzik türlerini de kapsayan ve geliştiren algısının<br />

kozmik yankıları sonsuzluğa uzanıyor. 50’li yılların ortasında ABD’de<br />

kurduğu The Arkestra’yla Chicago - New York - Philadelphia rotasında<br />

ragtime'dan swing'e, bebop'tan free caz'a, elektronik müzikten doğaçlamaya<br />

müziğin renklerini canlandırmadığı tek bir an bile olmuyor. Şair,<br />

besteci, müzisyen ve filozof kimliklerinin kendisine kattığı birikimi notalarla<br />

buluşturan, Antik Mısır kostümleriyle Uzay Çağı'nın kapılarını cazla<br />

aralayan Sun Ra, yüzün üstünde albümü ve binin üstünde şarkısıyla 20.<br />

yüzyılın en büyük müzikal miraslarından birine hayat veriyor. Sun Ra ile<br />

deneyim yaşamak için 5 Kasım akşamı Garaj'da olmanız yeterli.<br />

DAVID HELFGOTT<br />

RACHMANINOV IÇIN<br />

GELIYOR!<br />

Dünyaca ünlü piyanist 15 Kasım’da İstanbul<br />

Zorlu PSM’de, 18 Kasım’da ise<br />

Ankara Congresium’da hayranlarıyla<br />

buluşacak. Dünyanın en önemli piyanistlerinden<br />

biri olarak kabul edilen<br />

ve hayatı Oscar ödüllü 'Shine' filmiyle beyazperdeye aktarılan<br />

David Helfgott, <strong>12</strong> yıl tedavi görmesine sebep olan Rachmaninov’un<br />

'3. Piyano Konçertosu’nu çalmak üzere, PIU Entertainment<br />

organizasyonu ile İstanbul ve Ankara’ya geliyor.<br />

JULIE BYRNE İKSV<br />

SALON'DA<br />

16 Kasım akşamı İKSV Salon'da<br />

Julie Byrne rüzgârı esecek. Gitarist<br />

babasının etkisiyle ruhuna<br />

akustik gitar tınıları işleyerek<br />

büyüyen müzisyen; 17 yaşına<br />

geldiğinde babası rahatsızlığı<br />

yüzünden artık çalamayacak olduğunda,<br />

babasının gitarıyla<br />

çalmayı öğrendi. Bugüne kadar iki uzunçalar yayımladı. İkinci<br />

albüm ‘Not Even Happiness’, Pitchfork’tan 'En İyi Yeni Müzik'<br />

tescilini kaptı; beş yıldız almadığı platform bırakmadı. 'Follow<br />

My Voice' başlıklı şarkısında da dediği gibi New York onun için<br />

cehennemden farksız ama New York’u gitarı, şairane sözleri ve<br />

şehrin yeşil doğasıyla herkes için yaşanabilir kılıyor.<br />

Aralık<br />

CARLA BRUNI ILK DEFA<br />

İSTANBUL’DA!<br />

Gelmiş geçmiş en güzel First Lady’lerden<br />

biri olan Carla Bruni, yeni çıkartacağı ‘French<br />

Touch’ albümünün tanıtım turnesi kapsamında<br />

Piu Entertainment organizasyonu<br />

ile 13 Aralık’ta Zorlu PSM’ye geliyor. Bruni,<br />

90'larda yayınlanıp klasik hale gelen parçaları<br />

zarifçe yorumluyor ve ortaya çıkan<br />

tam anlamıyla bir "Fransız dokunuşu" oluyor.<br />

Çocukluğunda keman, gitar ve piyano<br />

dersleri alan zarif sanatçı Carla Bruni'nin 4<br />

albümü, dünya genelinde 3 milyondan fazla<br />

satış rakamına ulaşmıştı.<br />

JESSY LANZA<br />

SEVENLERİYLE BULUŞUYOR<br />

R&B vokaller ve synth pop’un birbirleri için<br />

yaratıldığını düşündüren, modern klasik kıvamında<br />

iki albüme hayat veren Kanadalı<br />

prodüktör, şarkı yazarı ve şarkıcı Jessy Lanza,<br />

ilk kez Türkiye'deki sevenleriyle buluşuyor.<br />

1 Aralık akşamı Garaj’da gerçekleşecek<br />

konser, Aralık ayında kaçırılmaması gereken<br />

konserler listesinin başını çekiyor. Müzisyenin<br />

2013 yılında yayınladığı ilk albümü<br />

'Pull My Hair Back'; bünyesinde barındırdığı<br />

'Kathy Lee', 'Fuck Diamond' ve 'Pull My Hair<br />

Back' gibi şarkıları ile müzik dünyasının son<br />

yıllarda tanıklık ettiği en iyi çıkış albümlerinden<br />

biri olmuştu. Bu başarının devamı,<br />

3 yıl aradan sonra 2016’da yayımlanan 'Oh<br />

No’yla geldi.<br />

11. ALBÜMLERIYLE ANATHEMA<br />

ANKARA, İZMIR VE İSTANBUL'DA<br />

Bu yıl yayınladıkları 11. albümleri 'The Optimist'<br />

ile isimlerinin en beklenmedik, karanlık<br />

ve deneysel yönlerini açığa vuran ambient<br />

rock topluluğu Anathema, Avrupa turnesinin<br />

hemen sonrasında, özel bir sevgiyle bağlı<br />

oldukları Türkiye'deki müzikseverleriyle buluşmak<br />

üzere Aralık ayında İstanbul, Ankara<br />

ve İzmir’de sahne alacak. Aşina olduğumuz<br />

samimi ve büyüleyici Anathema performansı,<br />

bu kez klasiklerin yanı sıra yeni parçalarla<br />

da sevenleriyle buluşuyor. Vera Müzik ve<br />

Freebird Agency organizasyonu ile 16 Aralık<br />

Cumartesi günü İzmir Arena’da, 17 Aralık<br />

Pazar günü Volkswagen Arena’da ve 18 Aralık<br />

Pazartesi günü ise Jolly Joker Ankara’da<br />

müzik ziyafeti verecekler.<br />

98 Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December


AJANDA<br />

Ocak<br />

FUJIYA & MIYAGI GARAJ’DA<br />

İngiliz elektronik funk dörtlüsü Fujiya & Miyagi, Transparent<br />

Things albümünün 10. yılına özel turnesi kapsamında<br />

5 Ocak 2018’de Garaj’da sahne alacak. Deneysel<br />

elektronik müzik ve krautrock ekseninde bugüne kadar<br />

toplam 6 albüm yayınlayan dörtlü, hayranlık uyandırıcı<br />

canlı performanslarında Can, Aphex Twin, Neu, Kraftwerk,<br />

Stereolab ve The Orb gibi isimlerden aldığı ilhamı da izleyicileriyle<br />

buluşturuyor. Fujiya marka kayıt cihazıyla,<br />

Karate Kid serisindeki ünlü Mr. Miyagi karakterinin birleşiminden<br />

gelen ismiyle Electro Karaoke in the Negative<br />

Style, Transparent Things, Lightbulbs, Ventriloquizzing,<br />

Artificial Sweeteners ve Fujiya & Miyagi gibi birbirinden<br />

başarılı 6 albüme imza atan dörtlünün şarkıları; Breaking<br />

Bad, Misfits, Skins ve How To Get Away With Murder gibi<br />

dizilerde kullanıldı.<br />

"GENÇ FRANZ LISZT"<br />

VITALY PISARENKO<br />

9 Ocak gecesi Sakıp Sabancı<br />

Müzesi, İstanbul Resitalleri kapsamında<br />

'Franz Liszt Uluslararası<br />

Piyano Yarışması' birincilik<br />

ve 'Leeds Uluslararası Piyano<br />

Yarışması' üçüncülük ödüllerinin<br />

sahibi "Genç F. Liszt" olarak gösterilen<br />

dahi piyanist Vitaly Pisarenko'yu<br />

ağırlayacak. New York<br />

Times’ın ‘üstün yetenekli piyanist’<br />

sözüyle övdüğü 1987 Kiev<br />

doğumlu Rus piyanist Vitaly<br />

Pisarenko'nun ismi, 2008'de kazandığı<br />

'Franz Liszt Uluslararası<br />

Piyano Yarışması' zaferi sonrası<br />

25'den fazla ülkeyi kapsayan<br />

dünya çapında resital ve konserleri<br />

ile klasik müziğin en prestijli<br />

salonlarında yer almaya başladı.<br />

WILD BEASTS, SALON İKSV'DE<br />

2002’de Hayden Thorpe ve Ben Little önderliğinde<br />

‘Fauve’ adıyla kuruldu, 2004’te<br />

davulcu Chris Talbot’un katılımıyla Wild<br />

Beasts olarak ortalığı kasıp kavuracak<br />

kariyerlerinin başlangıç düdüğü çalındı.<br />

Enerjik sound’ları ve Thorpe’un teatral<br />

falsetto vokalindeki ışığı Domino Records<br />

gördü, grup 2007’de plak şirketine<br />

dahil oldu, ikinci albümleri ‘Two Dancers’<br />

ile İngilizlerin en prestijli ödülü 'Mercury'<br />

adaylığı aldı. 2016’da yayımladıkları son<br />

albüm ‘Boy King’de dans pistinin vazgeçilmezine<br />

dönüşen yepyeni hit parçalara<br />

yer verdiler. Türkiye’de verdikleri tıklım<br />

tıklım konserlerde izleyicileriyle kurdukları<br />

mütevazı ve samimi iletişimle festivallerin<br />

en aranan isimlerinden oldular.<br />

10 yıllık bir nostalji yaşatacak sımsıcak<br />

bir konser için şimdi ilk defa 11 Ocak'ta<br />

Salon’da olacaklar.<br />

Şubat<br />

BİFO'DAN PENDERECKI<br />

PRÖMIYERI<br />

Gürer Aykal yönetimindeki BİFO’nun<br />

her sezon birbirinden özel yapıtları<br />

repertuarına eklemesine vesile olan<br />

prömiyerler dizisinde bu kez Krzysztof<br />

Penderecki’nin 'Trompet Konçertinosu’nun<br />

ülkemizdeki ilk seslendirilişi<br />

gerçekleştirilecek. 20. yüzyılın ikinci<br />

yarısından itibaren gündem belirleyen<br />

yapıtlarıyla kendi ekolünü yaratan Penderecki’nin<br />

Trompet Konçertinosu’nun<br />

dünya prömiyeri 2015 yılında yapılmıştı.<br />

Bestecilere ve esin kaynaklarına saygı<br />

ile oluşturulmuş bu özel gecenin programı<br />

Alban Berg’in 'Yedi Erken Şarkısı’ ile<br />

başlayacak ve ülkemizin umut vadeden<br />

şan sanatçılarından biri olan Burcu Hancı sahnede olacak. Prömiyerde ise trompetin<br />

dünyaca ünlü yıldızı Gábor Boldoczki’yi izleme fırsatı bulacağız. Çağdaş repertuara<br />

olduğu kadar barok dönem ve klasik döneme olan hâkimiyeti ile de ilgiyle<br />

izlenen Boldoczki, bu konserde herkesin esin kaynağı Mozart’ın Mi Bemol Majör<br />

Konçertosu’nu da seslendirecek. Konser 8 Şubat akşamı, Lütfi Kırdar Anadolu Auditorium'da<br />

gerçekleşecek.<br />

KLASIK GITAR USTASI XUEFEI YANG<br />

İSTANBUL'DA<br />

13 Şubat akşamı Sakıp Sabancı Müzesi, klasik gitarın<br />

dünya çapındaki birkaç isminden biri, 'Klasik Gitarın<br />

Çinli İmparatoriçesi' Xuefei Yang'ı, İstanbul Resitalleri<br />

kapsamında ağırlıyor. Classic FM tarafından<br />

günümüzün en iyi 100 sanatçısı arasında gösterilen<br />

Çin'in uluslararası<br />

ilk kadın gitaristi<br />

ve Royal Academy<br />

of Music<br />

üyesi Yang için<br />

New York Sun,<br />

"Dünyanın en sıradışı<br />

enstrümantalistlerinden<br />

biri" diyor. 2000<br />

yılında Ivor Mairants<br />

Uluslararası<br />

Gitar Yarışması'nı<br />

kazanan Yang,<br />

bugüne kadar İngiltere,<br />

Avrupa ve<br />

Asya'dan Kuzey<br />

Amerika'ya uzanan<br />

50'den fazla<br />

ülkede konser<br />

verdi.<br />

Ekim / Kasım / Aralık | 2017<br />

October / November / December<br />

99


October / November / December

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!