03.01.2018 Views

1

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

est rolünde haber yapmaktan imtina etmedi.<br />

Evet 15 yıl öncesinin ‘mutlak demokratları’<br />

şimdi “mağdur demokratlar” rolünde<br />

“günah çıkarmak”la meşgul... Aydınlar taifesi<br />

koro halinde aldatıldığını söylüyor. Milletin<br />

hafızası ya da arşivler olmasa, “TBMM<br />

Araştırma Komisyonu”nda ki açıklamalardan<br />

hareketle hepsi “masum” diyeceksiniz.<br />

Ne var ki bu geceye gündüz demek kadar<br />

muhal bir durum. 28 Şubat süreci ve sonrasında<br />

yapılan haber-yorumlara bakıldığında<br />

her birini, “aslanın bacakları arasına<br />

girip ezeli ve ebedi hasmı olan kediye meydan<br />

okuyan fare” konumunda görürsünüz.<br />

Arslan/asker kışlasına çekilince fare ortada<br />

kaldı. Çaresiz “cemaziyelevvel” kavgasına<br />

tutuştular. Ekranlarda, gazete sütunlarında<br />

“irticanın başı ezilmeli” diyenler, askeri “göreve”<br />

çağıranlar, Merhum Erbakan’a hakarette<br />

sınır tanımayanlar şimdi günahlarını<br />

patronlara ya da askere hamletme yarışında.<br />

Paşaların Silivri macerasının oyun olmadığını<br />

gören Aydın Doğan da eski silah<br />

arkadaşlarını ortada bırakıp “hattı müdafaaya”<br />

geçmiş. Sanki ardından gelenlere “Dava<br />

(!) bitti. Şimdi zor zaman, dolayısıyla en selametli<br />

yol “nefis tezkiyesi” diyor. Zahiri gibi<br />

batınının da temiz olduğuna kamuoyunu<br />

inandırabilmek için bu yıl hacca da gitti.<br />

Cuntacılar Silivri’ye gidince “aydınların”<br />

duruşları gibi devlet-millet nazariyeleri<br />

de değişti. O kadar ki yazılarında müstear<br />

isim kullansalar, “bu yorumlar onlara aittir.”<br />

diyemezsiniz.<br />

“Aydınların” irtica başlığı altında yürüttükleri<br />

savaşta komuta merkezinde olan patronlarıyla<br />

da araları açıldı. Eski dostların 28<br />

Şubat mülahazaları cehennem ehlinin hesap<br />

anındaki muhaveresine benziyor. Kimse<br />

suçu kabul etmiyor. Tâbi konumunda olan<br />

yazarların beyanları aldananların ifadeleriyle<br />

ayniyet arz ediyor: “Ey Rabbimiz! Bizi saptıranlar<br />

bunlardır. Bunun için onlara ateşten<br />

bir kat daha fazla azap ver.” (A’raf: 38). Lider<br />

kadro ise, “Benim sizin üzerinizde bir hakimiyetim<br />

yoktu. Sadece sizi göreve çağırdım.<br />

Siz de davetime hemen icabet ettiniz. O halde<br />

beni değil kendinizi yerin.” (İbrahim: 22)<br />

şeklinde müdafaada bulunuyor.<br />

Buradan senaristlere bir tavsiyede bulunmak<br />

istiyorum. 28 Şubat sürecinin müessir<br />

aydınlarının eski ve yeni beyanlarını<br />

mukayeseli okumaya tabi tutarak sanat değeri<br />

pek yüksek bir senaryo telif edebilirler.<br />

“Ehl-i Cehennem Muhavereleri” ya da ”Cehennemden<br />

Kesitler” başlığını taşıyacak bu<br />

senaryoda o günkü medya patronları ve gazeteciler<br />

rol alırsa Türk Sineması gişe rekorları<br />

kıracak bir “sanat eserine” imza atmış<br />

olacaktır.<br />

Şayet senaryo Devlet-i Aliye’nin son yıllarından<br />

başlatılırsa, uzun yıllar devam edecek<br />

bir dizi de hazırlanabilir. Ülkenin birinci<br />

sınıf sanat severleri, mutlaka Aydın Doğan,<br />

Ertuğrul Özkök, Mehmet Ali Birand ve emsalini<br />

ikna edip bu dizide oynamalarını sağlamalıdırlar.<br />

Bu senaryo, “kalaysız kazan” gibi içine<br />

konan her şeyi zehre dönüştüren bir kısım<br />

medyada milat olacak ve yüz küsür yıllık basın<br />

tarihimizin en esaslı “taharet harekatı”<br />

diye kayda geçecektir.<br />

Evet, bu husus bu günün olduğu gibi<br />

dünün de sorunuydu. Nitekim bizde aydın<br />

millet menfaatinden daha ziyade şahsi menfaatleri<br />

önceleyen, bunun için de rolden role<br />

giren adam olarak temayüz etmiştir. Bu durum<br />

“uyumlu aydınların piri” Yunus Nadi’de<br />

çok daha zahirdir. Aşağıdaki ifadeler maaşlı<br />

aydınların “atiyye” için neler yapabileceklerinin<br />

müşahhas belgesidir:<br />

Yunus Nadi, Kütahya’lı Şeyh Seyfi<br />

Efendi’ye yazdığı mektubunda kurtuluş savaşının<br />

şeyhlerin himmetiyle kazanıldığını<br />

belirttikten sonra ifadelerine şöyle devam<br />

eder: “…Şimdi daha yıkılacak şeyler varsa<br />

onları da yıkmak ve her halde sonuna kadar<br />

vezaif-i vataniyemizi ifa edebilmek için ‘Yeni<br />

Gün’ü ayakta tutmak lazım. Sen belki bir gazetenin<br />

ne demek olduğunu hakkıyla bilemeyeceğin<br />

için bunun manasını pek anlayamazsın.<br />

Kısaca anlatmak için haber vereyim<br />

ki, Yeni Gün’ün aylık masraf bütçesi iki bin<br />

lirayı Osmanî’dir. Şimdi onu aynı fiyatla dört<br />

sayfa olarak neşretmeye başlayacağız, bütçe<br />

çıkacak üç bin beş yüze! Benim hakikat-bîn<br />

şeyhim! Sen bilirsin ki, bu mebaliğ-i maddiyye<br />

hazine-i gaybiden gelmez. Bu kadarcık<br />

işaret, vaziyeti zat-ı fâzılanelerine anlatmaya<br />

kafidir”.<br />

Yunus Nadi, istismarın sidre-i muntehası<br />

olan mektubunu şu şekilde noktalar:<br />

“Ricamı azami mikyas ile infaz edeceğinden<br />

emin olduğum için fazla söze lüzüm görmeyerek<br />

müsadenle muhterem ellerini tekrar<br />

tekrar öper ve hatm-i kelam eylerim Şeyhim<br />

efendim.” (Anadolu’da Yeni Gün, 20. 09.<br />

1338/1922).<br />

İhtiyaç hissettiklerinde şeyhlerin ellerini<br />

öpen, cuntacılarla rakı masasına oturduğunda<br />

ise Müslümanları yeryüzünün fazlalık<br />

yaratıkları olarak gören bu taife acilen<br />

ıslah edilmelidir. Her ortama uyumlu aydın<br />

yetiştiren bu inkar fideliğine müdahale<br />

edilmezse hafizanallah yarın bir işgal durumunda<br />

bunlar seleflerinden Halide Edip gibi<br />

çıkıp Amerikan mandasını savunur, millet<br />

arasında sömürgeden yana taraftarlar oluşturmaktan<br />

geri durmazlar.<br />

28 Şubat süreci ve sonrasında yapılan haber-yorumlara bakıldığında her birini, “aslanın<br />

bacakları arasına girip ezeli ve ebedi hasmı olan kediye meydan okuyan fare” konumunda görürsünüz.<br />

Arslan/asker kışlasına çekilince fare ortada kaldı. Çaresiz “cemaziyelevvel” kavgasına tutuştular.<br />

Ekranlarda, gazete sütunlarında “irticanın başı ezilmeli” diyenler, askeri “göreve” çağıranlar, Merhum<br />

Erbakan’a hakarette sınır tanımayanlar şimdi günahlarını patronlara ya da askere hamletme yarışında.<br />

www.hukumdergisi.com OCAK 2013 24

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!