KOAH Bülteni 2016 Sayı 3
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>KOAH</strong> ve AŞILANMA<br />
Uzm. Dr. Ezgi Demirdöğen Çetinoğlu, Prof. Dr. Esra Uzaslan<br />
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı<br />
Kronik obstruktif akciğer hastalığı (<strong>KOAH</strong>); havayolu ve/veya alveollerde zararlı gaz<br />
ve partiküllere maruziyet sonucu gelişen, havayolu kısıtlılığı ve kalıcı havayolu<br />
semptonları ile karakterize, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır (1). Kalp<br />
damar hastalıkları ve inmelerden sonra üçüncü en sık ölüm nedenidir. <strong>KOAH</strong>; solunum<br />
semptomlarında günden güne oluşan normal değişkenlik dışında ilaç değişimini<br />
gerektiren kötüleşme ile karakterize alevlenmelerle seyreder (1). Alevlenmeler;<br />
solunum fonksiyonlarında azalma, yaşam kalitesinde bozulma ve mortalitede artışa<br />
neden olan önemli klinik olaylardır (2). Sigara bırakma müdahaleleri, influenza ve<br />
pnömokok aşılamaları, uygun farmakolojik tedavi, pulmoner rehabilitasyon ve<br />
tedaviye uyumun sağlanması ile alevlenmeler önemli oranda engellenir veya sıklığı ile<br />
şiddeti azaltılabilir (1, 3). Bu gözden geçirme yazısında influenza ve pnömokok<br />
aşılanmalarının <strong>KOAH</strong> tedavisindeki yeri ve önemi özetlenecektir.<br />
İnfluenza aşılanması<br />
İnfluenza erişkinlerde en sık viral pnömoni etkenidir ve küresel aşılama programı<br />
oluşturulan tek virüstür. Erişkinlerde yıllık influenza enfeksiyon oranları %5-10<br />
arasında olup infantlarda, yaşlılarda, gebelerde ve major komorbiditesi olanlarda risk<br />
artar. İnaktif influenza aşısının formulasyonu için, birçok ülkeden elde edilen influenza<br />
sürveyans bilgileri Dünya Sağlık Örgütü tarafınca yıllık analiz edilerek bir sonraki yıl<br />
aşıda kullanılacak suşlar seçilir. Tekrarlayan aşılanma immün yanıtta azalmaya yol<br />
açmaz (4). Aşılanma ile influenza insidansında %60, hastaneye yatış oranlarında ise<br />
%40 azalma sağlandığı bildirilmiştir (5). İmmunkompetan erişkinlerde yıllık influenza<br />
aşılanma endikasyonu olan olgular; influenza ilişkili komplikasyon riski yüksek<br />
olgular, 65 yaş üstünde olanlar, kronik akciğer hastalığı, kronik kardiyovasküler<br />
hastalık, diabetes mellitus, kronik böbrek yetmezliği, hemoglobinopati varlığı,<br />
influenza sezonunda son iki trimestirde gebelik, sağlık çalışanları ve özellikle yaşlı ve<br />
yüksek riskli olguların tedavi edildiği birimlerde çalışanlar olmak üzere sağlık
çalışanlarıdır (4, 6).<br />
<strong>KOAH</strong> alevlenmeleri sıklıkla solunum yolu viral enfeksiyonları ile tetiklenmektedir.<br />
Nazofarengeal sürüntü materyallerinde polimeraz zincir reaksiyonu testlerinin<br />
kullanımı ile <strong>KOAH</strong> alevlenmeli olguların en az yarısında viral etkenler saptanır (7).<br />
Alevlenmede en sık saptanan virüsler; rinovirüs, RSV ve influenza suşlarıdır (8, 9).<br />
Viral enfeksiyonlar ile ilişkili alevlenmeler daha çok hastane yatışını gerektirecek<br />
şiddette ve uzun sürenlerdir (3, 10). İnfluenza aşılanma, <strong>KOAH</strong> tanılı hastalarda<br />
hastaneye yatış gerektiren alevlenme ve ölüm riskini azaltabilir (1). İnfluenza<br />
enfeksiyonlarına bağlı alevlenmelerde <strong>KOAH</strong> şiddeti, hipoksemi ve hiperkapni kötü<br />
prognoz ile ilişkilidir (11, 12).<br />
<strong>KOAH</strong>’da gelişen antiviral fonksiyon yetersizliği influenza enfeksiyonuna karşı<br />
duyarlılığı artırır (13). Diğer yandan influenza enfeksiyonları alveoler makrofajların<br />
fagositozunda bozulmaya ve nötrofil disfonksiyonuna neden olarak bakteriyel<br />
enfeksiyonlarına karşı konakçı duyarlılığının artmasına yol açabilir (14). İnfluenza<br />
enfeksiyonu sonrası gelişen sekonder bakteriyel enfeksiyonun bilinen en sık nedeni<br />
pnömokoklardır (15). <strong>KOAH</strong>’ın prognozunu önemli oranda etkileyebilecek viral<br />
enfeksiyonlardan korunmak için stabil <strong>KOAH</strong> yönetiminde tüm GOLD gruplarında<br />
influenza aşılanması önerilir (1).<br />
Ülkemizde yapılmış bir araştırmada, <strong>KOAH</strong> hastalarında alevlenmelerin önlenmesinde<br />
influenza aşılanması %62 oranında etkili bulunmuştur (16). Aynı çalışmada, <strong>KOAH</strong><br />
alevlenme nedeni ile hastane yatışı, hastanede yatış süresi, pnömoni gelişme oranları<br />
ve yoğun bakım ihtiyacının, influenza aşılanmış olgularda aşılanmamış olanlara göre<br />
anlamlı düzeyde düşük olduğu bildirilmiştir. Bir metaanalizde; <strong>KOAH</strong> hastalarında<br />
influenza aşısının influenza enfeksiyonlarını %70, <strong>KOAH</strong> ilişkili hastane yatışlarını<br />
%71 oranında azalttığı ancak <strong>KOAH</strong> ilişkili poliklinik başvurularını anlamlı düzeyde<br />
azaltmadığı saptanmıştır (17). Düşük-orta gelirli ülkeleri içeren 19 çalışmanın<br />
sonuçlarına göre <strong>KOAH</strong> tanılı hastalarda influenza aşısının kullanımı yararlı ve<br />
maliyet-etkin bulunmuştur (18). Bir kohortta 899 <strong>KOAH</strong> olgusunda, influenza<br />
aşılanma oranı %62.7 olup, influenza aşılanmanın yılı içinde alevlenmelerin anlamlı<br />
düzeyde azaldığı saptanmıştır (19). İnfluenza aşılanmanın koruyucu etkisinin, ağır<br />
<strong>KOAH</strong> olgularında daha fazla olduğu gösterilmiştir (20, 21). Ülkemizde yapılmış bir
çalış mada ise <strong>KOAH</strong> olgularında influenza aşılanma sıklığı %37, pnömokok aşılanma<br />
sıklığı %15 olup, <strong>KOAH</strong> ağırlığı ile aşılanma sıklığı arasında anlamlı ilişki<br />
bulunmamıştır (22).<br />
Pnömokok aşılanması<br />
Pnömokok aşıları, antikapsüler antikor oluşumunu kolaylaştırıp, humoral immün<br />
sistemi stimule ederek etki etmektedir. Erişkinlerde yaygın olarak uygulanmakta olan<br />
pnömokok aşıları 1983 yılında lisans alan 23-valanlı pnömokokkal polisakkarit aşı<br />
(23PPA) ve 2010 yılında lisans alan 13-valanlı konjuge pnömokok aşısı (13KPA)’dır.<br />
23PPA invaziv hastalığın üçte ikisinin nedeni olan 23 serotipi içermektedir. 23PPA<br />
intramusküler veya subkutan uygulanır. Aşılanma sonrası 14 gün içinde oluşan yan<br />
etkilerin çoğunluğu hafif-orta şiddettedir. Ciddi yan etkiler 23PPA ile %0.4-1.7,<br />
13KPA ile %0.2-1.4 oranlarında rapor edilmiştir (23).<br />
13KPA ile 23PPA’a göre daha güçlü immün yanıt oluşmaktadır. İki aşı da<br />
uygulanacaksa öncelikle 13KPA uygulanmalıdır. 13KPA influenza aşısı ile<br />
konkomitant ya da sonrasında uygulanabilir (23). Randomiza kontrollü bir çalışma olan<br />
CAPiTA çalışmasında 2008-2013 yılları arasında 65 yaş üstündeki 85,000 kişilik<br />
popülasyonda 13KPA’nın koruyucu etkinliği incelendi (24). 13KPA ile aşı-tipi<br />
pnömokok pnömonisine karşı %45.6 ve aşı-tipi invaziv pnömokok hastalığına (İPH)<br />
karşı %75 koruyuculuk belirlendi.<br />
İnvaziv pnömokokkal hastalık (İPH) ve toplumda kazanılmış pnömoni (TGP) <strong>KOAH</strong>,<br />
DM, kronik kalp hastalığı gibi kronik hastalığı olan olgularda önemli bir sağlık<br />
sorunudur. Bu hastalar, mevsimsel influenza enfeksiyonunun aksine sadece kış<br />
mevsimi boyunca değil tüm yıl boyunca pnömoni riski altındadırlar. <strong>KOAH</strong>, İPH ve<br />
TGP açısından önemli risk altındadır (25). Özellikle yaşlı <strong>KOAH</strong> hastalarında risk çok<br />
daha yükselir (26). İleri yaş, pnömokok aşısı olmamak ve <strong>KOAH</strong> varlığı, erişkinlerde<br />
tekrarlayan TGP için bağımsız risk faktörleri olarak belirlenmiştir (27).<br />
Stabil <strong>KOAH</strong> yönetiminde tüm GOLD gruplarında pnömoni aşılanması önerilir (1).<br />
23PPA ile aşılanmanın 65 yaş altı ve FEV1 değeri %40 altında olan veya özellikle
komorbiditesi olan <strong>KOAH</strong> hastalarında TGP insidansını azalttığı gösterilmiştir (28).<br />
Kaynaklar<br />
1. Global Initiative for Chronic Lung Disease (GOLD). Global Strategy for the Diagnosis,<br />
Management, and Prevention of Chronic Obstructive Pulmonary Diseases (2017<br />
Report). http://goldcopd.org/gold-2017-global-strategy-diagnosis-managementprevention-copd/.<br />
2. Anzueto A. Impact of exacerbations on COPD. Eur Respir Rev 2010;19:113-118.<br />
3. Wedzicha JA. Mechanisms of Chronic Obstructive Pulmonary Disease Exacerbations.<br />
Ann Am Thorac Soc 2015;12:157s-159s.<br />
4. Woodhead M, Blasi F, Ewig S, et al. Joint Taskforce of the European<br />
Respiratory Society and European Society for Clinical Microbiology and Infectious<br />
Diseases. Guidelines for the management of adult lower respiratory tract infections.<br />
Clin Microbiol Infect. 2011;17: 1s-59s.<br />
5. Burge S, Wedzicha JA. COPD exacerbations: definitions and classifications. Eur<br />
Respir J 2003;41: 46s-53s.<br />
6. WHO seasonal influenza. Bulletin of the World Health Organization, <strong>2016</strong>.<br />
http://www.who.int/ mediacentre/factsheets/fs211/en/.<br />
7. Biancardi E, Fennell M, Rawlinson W, et al. Viruses are frequently present as the<br />
infecting agent in acute exacerbations of chronic obstructive pulmonary disease in<br />
patients presenting to hospital. Intern Med J <strong>2016</strong>;46:1160-1165.<br />
8. Zwaans WA, Mallia P, van Winden ME, et al. The relevance of respiratory viral<br />
infections in the exacerbations of chronic obstructive pulmonary disease—a systematic<br />
review. J Clin Virol 2014;61: 181-188.<br />
9. George SN, Garcha DS, Mackay AJ, et al. Human rhinovirus infection during naturally<br />
occurring COPD exacerbations. Eur Respir J 2014;44:87-96.<br />
10. Varkey JB, Varkey B. Viral infections in patients with chronic obstructive pulmonary<br />
disease. Curr Opin Pulm Med 2008;14: 89-94.<br />
11. Wilson R. Bacteria, antibiotics and COPD. Eur Respir J 2001;17:995-1007.<br />
12. Ramsey SD, Hobbs FD. Chronic obstructive pulmonary disease, risk factors, and<br />
outcome trials: comparisons with cardiovascular disease. Proc Am Thorac Soc 2006;3:<br />
635-640.
13. Marchetti N, Criner GJ. Update in Chronic Obstructive Pulmonary Disease 2015. Am<br />
J Respir Crit Care Med <strong>2016</strong>;15: 1092-1100.<br />
14. Ballinger MN, Standiford TJ. Postinfluenza bacterial pneumonia: host defenses gone<br />
awry. J Interferon Cytokine Res 2010;30: 643-652.<br />
15. Song JY, Nahm MH, Cheong HJ, et al. Impact of preceding flu-like illness on the<br />
serotype distribution of pneumococcal pneumonia. PLoS One 2014;9:e93477.<br />
16. Anar C, Bicmen C, Yapicioglu S, et al. Evaluation of clinical data and antibody<br />
response following influenza vaccination in patients with chronic obstructive<br />
pulmonary disease. New Microbiol 2010;33: 117-127.<br />
17. Breteler JK, Tam JS, Jit M, et al. Efficacy and effectiveness of seasonal and pandemic<br />
A (H1N1) 2009 influenza vaccines in low and middle income countries: a systematic<br />
review and meta-analysis. Vaccine 2013;31: 5168-5177.<br />
18. Lall D, Cason E, Pasquel FJ, et al. Effectiveness of Influenza Vaccination for<br />
Individuals with Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD) in Low- and Middle-<br />
Income Countries. COPD <strong>2016</strong>;13:93-99.<br />
19. Garrastazu R, García-Rivero JL, Ruiz M, et al. Prevalence of Influenza Vaccination in<br />
Chronic Obstructive Pulmonary Disease Patients and Impact on the Risk of Severe<br />
Exacerbations. Arch Bronconeumol <strong>2016</strong>;52:88-95.<br />
20. Wongsurakiat P, Maranetra KN, Wasi C, et al. Acute respiratory illness in patients with<br />
COPD and the effectiveness of influenza vaccination: a randomized controlled study.<br />
Chest 2004;125:2011-2020.<br />
21. Menon B, Gurnani M, Aggarwal B. Comparison of outpatient visits and<br />
hospitalisations, in patients with chronic obstructive pulmonary disease, before and<br />
after influenza vaccination. Int J Clin Pract 2008;62:593-598.<br />
22. Özsu S, Uçar E, Arslan Y, et al. The Frequency of Influenza and Pneumococcal<br />
Vaccination in COPD. Eurasian J Pulmonol 2011;13: 21-25.<br />
23. Sanford M. Pneumococcal polysaccharide conjugate vaccine (13-valent, adsorbed):<br />
in older adults. Drugs 2012;72:1243-1255.<br />
24. Bonten MJ, Huijts SM, Bolkenbaas M, et al. Polysaccharide conjugate vaccine against<br />
pneumococcal pneumonia in adults. N Engl J Med 2015;372: 1114-1125.<br />
25. Torres A, Blasi F, Dartois N, et al. Which individuals are at increased risk of<br />
pneumococcal disease and why? Impact of COPD, asthma, smoking, diabetes, and/or<br />
chronic heart disease on community-acquired pneumonia and invasive pneumococcal<br />
disease. Thorax. 2015;70: 984-989.
26. Müllerova H, Chigbo C, Hagan GW, et al. The natural history of community-acquired<br />
pneumonia in COPD patients: a population database analysis. Respir Med 2012;106:<br />
1124-1133.<br />
27. Garcia-Vidal C, Carratalà J, Fernández-Sabé N, et al. Aetiology of, and risk factors for,<br />
recurrent community-acquired pneumonia. Clin Microbiol Infect 2009;15: 1033-1038.<br />
28. Alfageme I, Vazquez R, Reyes N, et al. Clinical efficacy of anti-pneumococcal<br />
vaccination in patients with COPD. Thorax 2006;61: 189-195.
GOLD 2017’de Neler Değişti?<br />
Doç. Dr. Esra Ertan Yazar<br />
Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi<br />
Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />
Global Initiative for Chronic Obstructive Lung Disease (GOLD) çalışmalarına 1998’de başladı.<br />
İlk raporu, Global Strategy for Diagnosis, Management and Prevention of COPD 2001’de<br />
yayınlandı. GOLD 2017’de 4. majör revizyon yapıldı. Rapora genel olarak göz atıldığında,<br />
<strong>KOAH</strong>’ın tanımında, değerlendirilmesinde ve tedavisinde dikkat çekici değişikliklerin<br />
yapıldığı gözlemlenmiştir.<br />
Tanımdaki değişiklikler<br />
GOLD 2017’ de <strong>KOAH</strong>’ı ‟genellikle zararlı gaz ve partiküllere maruziyete bağlı olarak gelişen<br />
havayolu ve /veya alveoler anormalliklerin yol açtığı persistan solunum semptomları ve hava<br />
akımı kısıtlaması ile karakterize yaygın, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık” olarak<br />
tanımlamaktadır. Tanıma alveoler anormallikler ilave edilirken, kronik hava yolu inflamasyonu<br />
ifadesinin kaldırıldığı dikkat çekmektedir. Diğer taraftan geçmiş raporlardaki gibi patogenezde<br />
hava yolları, akciğerler ve sistemik inflamasyonunun rolünden bahsedilmektedir.<br />
Değerlendirmedeki değişiklikler<br />
Kronik obstrüktif akciğer hastalığının tanısında ve değerlendirilmesinde halen postbronkodilatör<br />
spirometri önerilirken, tedavi kararı için hava akımı kısıtlamasındaki reversibilite<br />
derecesinin değerlendirilmesi önerilmiyor. Yeni değerlendirmede hasta şiddet gruplarının<br />
belirlenmesinde semptom durumu (mMRC, CAT) ve alevlenme sayısı dikkate alınıyor (Şekil<br />
1). Böylece 2011 revizyonundan farklı olarak post-bronkodilatör beklenen değere göre FEV1<br />
oranı değerlendirme dışında kalıyor. Bir örnek vermek gerekirse; FEV1 değeri beklenenin %<br />
38’i, semptom skoru yüksek (mMRC=2) ancak alevlenme riski düşük olan hasta GOLD 2011’e<br />
göre D, 2017’e göre ise B grubuna girecektir. 2017 raporuna göre FEV1 düzeyi ilaç tedavisi<br />
kararında değil ilaç dışı tedaviler (cerrahi tedaviler, evde NIMV kullanımı, oksijen vb.) için<br />
kullanılacak.
Şekil 1: GOLD 2017’de ABCD değerlendirmesi<br />
Stabil <strong>KOAH</strong> tedavisindeki değişiklikler<br />
GOLD’un geçmiş versiyonlarında sadece başlangıç tedavileri öneriliyordu. Hastanın tedavi<br />
cevabına göre bir sonraki basamak için tedavi önerisi sunulmuyordu. GOLD 2017’de ise bir<br />
tedavi algoritması geliştirildi ve hastaların bireysel değerlendirilmelerine göre tedaviye arttırma<br />
ya da eksiltme (escalation/de-escalation) önerisi getirildi (Şekil 2). Tedaviyi arttırma henüz<br />
sistematik olarak test edilmemekle beraber bununla ilgili yürütülen çalışma sonuçlarının<br />
inceleneceği ve yeni çalışmalara ihtiyaç olduğu raporda vurgulandı. Tedavi azaltma ile ilgili<br />
çalışmaların ise sadece inhaler kortikosteroidleri içerdiği ve bu konuda da yeni kapsamlı<br />
çalışmalara ihtiyaç olduğuna ve sonuçlara göre yeniden değerlendirme yapılacağına işaret<br />
edildi.<br />
GOLD 2017 önerilerinde A ve B grubunun başlangıç tedavilerinde değişiklik getirilmedi. Grup<br />
C’de ICS + LABA yerine LAMA ile monoterapi, grup D’de ise ICS + LABA yerine LAMA +<br />
LABA başlangıç tedavisine yerleştirildi.
Şekil 2: GOLD 2017 farmakolojik tedavi algoritması<br />
Gruplara göre tedavi önerileri<br />
Grup A<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Tüm hastalarda nefes darlığı varlığında bronkodilatör tedavi sunulmalıdır.<br />
Bir kısa etkili veya bir uzun etkili bronkodilatör tercih edilebilir.<br />
Eğer semptomatik fayda elde edilirse bu tedaviye devam edilebilir.<br />
Fayda elde edilmezse kesilebilir, başka bir grup inhaler bronkodilatör denenebilir.<br />
Grup B<br />
<br />
Bu hasta grubunda öncelik semptom giderilmesidir. Bu nedenle başlangıç tedavisi<br />
olarak kısa etkili bronkodilatörlerden çok daha güçlü bir uzun etkili bronkodilatör<br />
verilir. Uzun etkili bronkodilatörlerin (LABA ya da LAMA) birbirlerine<br />
üstünlüğünü gösteren bir kanıt bulunmamaktadır.
Tekli tedavi altında nefes darlığının devam etmesi durumunda iki bronkodilatörün<br />
birlikte kullanılması önerilir.<br />
İkinci bronkodilatörün tedaviye eklenmesi semptomlarda iyileşme sağlamaz ise,<br />
tekrar basamak azaltarak tekli bronkodilatöre geçilir.<br />
Ciddi nefes darlığı olan hastalarda başlangıç tedavisi için iki bronkodilatör birlikte<br />
verilebilir.<br />
Grup C<br />
Başlangıç tedavisi tek bir uzun etkili bronkodilatör içermelidir. İki farklı<br />
karşılaştırmalı çalışmada LAMA, LABA’ya göre alevlenmelerin engellenmesi<br />
konusunda daha üstün olduğu için başlangıç tedavisi olarak LAMA önerilir.<br />
Alevlenmeleri devam eden hastaların tedavilerinde LAMA + LABA veya LABA +<br />
ICS kombinasyonları tercih edilebilir. Ancak ICS ile pnömoni riski artışı olduğu<br />
için ilk tercih LAMA + LABA tedavisi olabilir.<br />
Grup D<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Tedaviye LAMA + LABA kombinasyonu ile başlanması önerilir.<br />
Eğer başlangıç tedavisi olarak tek bir bronkodilatör tercih edilecekse, alevlenmeleri<br />
engelleme temelinde LAMA’lar tercih edilmelidir.<br />
Grup D hastalarda LAMA + LABA kombinasyonunun, alevlenmelerin<br />
engellenmesinde ICS + LABA kombinasyonuna üstün olduğu gösterilmiştir. Ayrıca<br />
grup D hastaların ICS tedavilerinde pnömoni riski vardır.<br />
Astım-<strong>KOAH</strong> birlikteliği durumunda, halen tartışma konusu olsa da kan eozinofil<br />
sayısı yüksek olan hastalarda ICS + LABA ilk tercih olabilir.<br />
LAMA + LABA tedavisi ile alevlenmeleri kontrol altına alınamayan hastalarda iki<br />
alternatif yol önerilir:<br />
1. LAMA + LABA + ICS<br />
Alevlenmeleri önlemede LAMA + LABA ile LAMA + LABA + ICS<br />
tedavilerinin karşılaştırılma çalışmaları halen devam etmektedir.<br />
2. ICS + LABA
Alevlenmeleri azaltmada ikili uzun etkili bronkodilatör tedavi yerine ICS +<br />
LABA tedavisine geçmenin alevlenmeleri azalttığına dair kanıt<br />
bulunmamaktadır. Eğer ICS + LABA tedavisi alevlenmeler ve semptomlar<br />
açısından pozitif etki göztermezse tedaviye LAMA eklenebilir.<br />
<br />
LAMA + LABA + ICS tedavisinde alevlenmeler devam ediyorsa aşağıdaki<br />
opsiyonlar düşünülebilir:<br />
1. Roflumilast eklemek<br />
FEV1 < 50% ve kronik bronşit fenotipinde olan hastalarda özellikle son bir<br />
yıl içerisinde alevlenme nedeniyle en az bir kez hastane yatışı var ise<br />
düşünülebilir.<br />
2. Makrolid eklemek<br />
En iyi kanıt azitromisin kullanımı için vardır. Karar verme sürecinde dirençli<br />
organizma gelişimi ve yan etkiler dikkate alınmalıdır.<br />
3. ICS’yi kesmek<br />
Kanıtlar ICS’yi kesmenin tedavi sürecine zararlı olacağını göstermez.<br />
Sonuç olarak GOLD 2017’de <strong>KOAH</strong>’ın tanımı, değerlendirilmesi ve tedavisi ile ilgili<br />
önemli değişiklikler yapılmış ve devam etmekte olan ile planlanan çalışmaların<br />
sonuçlarının önerileri değiştirme potansiyeli olduğu konusuna vurgu yapılmıştır. Diğer<br />
taraftan dünyada ve ülkemizde bugüne kadar yapılan çalışmalar, <strong>KOAH</strong>’da GOLD<br />
rehberlerine uygun tedavi verme oranlarının sadece %50’lere ulaşabildiğini göstermiştir.<br />
Özellikle fazla tedavi (overtreatment) oranlarının oldukça yüksek olduğuna, erken<br />
evrelerde bu oranın daha da arttığına işaret edilmiştir. Yine GOLD önerilerine rağmen<br />
günlük pratikte ICS’lerin tüm evrelerde kullanıldığı gözlemlenmiştir. Rehberlere uygun<br />
tedavi verme oranlarını artırabilmek için yeni stratejilere ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.
LİTERATÜR ÖZETİ<br />
Sood A, Petersen H, Qualls C, Meek PM, Vazquez-Guillamet R, Celli BR, Tesfaigzi Y<br />
Spirometric variability in smokers: transitions in COPD diagnosis in a five-year longitudinal<br />
study. Respir Res. <strong>2016</strong> Nov 10;17(1):147.<br />
Sigara içenlerdeki spirometrik değişkenler: 5 yıllık çalışmada <strong>KOAH</strong><br />
tanısındaki değişimler<br />
Doç.Dr.Önder Öztürk<br />
Süleyman Demirel Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı<br />
Dünyada ölüme yol açan en önemli hastalıklardan biri olan kronik obstrüktif akciğer<br />
hastalığının (<strong>KOAH</strong>), tanısı havayolundaki obstrüksiyonun belli bir spirometrik eşiği<br />
karşılamasıyla konulmaktadır. İlk olarak 1977 yılında sigara kullanan kişilerde spirometrik<br />
değişkenler tariflenirken, Fletcher ve Peto duyarlı olmayan sigara içicilerin uzun süre normal<br />
spirometrik değerlerde bulunabileceğini önermekteydiler. Hatta duyarlı olan sigara içiciler,<br />
sigarayı bırakmış olsalar bile, sigara kullanmayanlarla karşılaştırıldığında zorlu ekspirasyonun<br />
birinci saniyesinde atılan hacim (FEV1) oranlarında düşüşle karşılaşabilirler. Bununla birlikte<br />
hafif obstrüksiyon riski taşıyan sigara içicilerinde kesitsel spirometrik muayene ile sağlanan<br />
tanının zaman içindeki değişimi bilinmemektedir.<br />
Kronik hastalıklar progresyon veya regresyon şeklinde seyredebilir. Bu değişimler ancak<br />
belirli bir zaman aralığında yapılan gözlemlerle açığa çıkarılabilir. GOLD (Global Initiative<br />
for Chronic Obstructive Lung Disease) rehberinde tarif edilen dört farklı spirometrik durumda<br />
(a- spirometri testi normal olan sigara içicisi; b- GOLD tarafından sınıflandırılamayan grup;<br />
c- Evre I <strong>KOAH</strong>; d- Evre II ve üzeri <strong>KOAH</strong>) zaman içinde meydana gelen değişimler<br />
incelenebilir. Değişim olarak ifade edilen nedir? <strong>KOAH</strong>’ın başarılı bir şekilde önlenmesi<br />
ve/veya hastalığın daha az ciddi bir duruma (hastalıksız veya sağlıklı bir durum, hastalığın<br />
rezolüsyonu gibi) gerilemesi olarak ifade edilir. Sood ve arkadaşları bu çalışmalarında zaman<br />
içerisinde spirometri değerlerde ve <strong>KOAH</strong> seyrindeki değişiklikleri açıklamaya çalışdılar.<br />
Spirometrik değişimler 5 yıllık bir sürede 18 aylık periodlarda takip edildi.<br />
Çalışmaya en az 20 paket.yıl sigara içme hikayesi olan, 40 ile 75 yaş aralığında bulunan ve en<br />
az 2 postbronkodilatör test yapılmış olan 1553 (yaklaşık %80’ni kadın) olgu alınmış. Olgular<br />
1
Albuquerque ve New Mexico bölgelerinde yapılmış olan Lovelace Smokers’ Cohort<br />
çalışmasına katılanlar arasından seçilmiş. Çalışmanın başlangıcında spirometrik durumları<br />
dikkate alınmadan tüm olgular değerlendirilmiş. Daha sonra yeni tanı konmuş ve başlangıçta<br />
spirometrisi normal olan sigara içenler (n=946) ile önceden tanı almış ve başlangıçta<br />
spirometrisi anormal olan sigara içen (n=597) alt gruplar değerlendirilmiş. Çalışmada<br />
postbronkodilatör FEV1/FVC oranı GOLD’un belirttiği kriterlere göre değerlendirilirken,<br />
tahmini FEV1 yüzdesi için NHANES III (The Third National Health and Nutrition<br />
Examination Survey) referans değerleri kullanılmış. Sınıflandırılmayan durum ise restriktif<br />
patern olarak tanımlanmış. St. Georges Solunum Anketi (SGRQ) ve postbrondilatör FEV1<br />
değerleri birlikte kullanılarak yaşam kalitesi değerlendirilmiş.<br />
Çalışmaya katılanlar genellikle orta yaşlı, aşırı kilolu, aktif ve koyu sigara içicisi olan<br />
kadınlardan oluşmaktaydı. Hastaların sağlık durumları (semptomlar ve aktivasyon<br />
kısıtlanması) ile postbronkodilatör FEV1 değerleri normal spirometrili olanlardan Evre I,<br />
sınıflandırılmayan grup ve Evre II+ gruplara doğru progressif olarak kötüleşdi (p < 0.001).<br />
Gruplardaki değişim oranları Evre I <strong>KOAH</strong>, GOLD sınıflandırılmayan ve Evre II+ <strong>KOAH</strong><br />
için sırasıyla %16, %39, %22; anormal spirometrik ölçümlerin rezolüsyon oranları sırasıyla<br />
%16, %35, %4 olarak bulundu. Başlangıçta spirometri sonuçları normal olan sigara kullanan<br />
kişilerde (yeni başlamış hastalık), başlangıçta anormal spirometri değerleri olan sigara<br />
kullanan kişilere (daha önce hastalığı var olan) göre uzun süreli takipte olumlu değişim<br />
durumu daha sık görüldü.<br />
Çalışmanın başlangıcındaki spirometrik durum olumlu değişimi etkileyen önemli bir<br />
faktördü. En çok GOLD sınıflandırılmayan grupta olumlu değişim ve rezolüsyon gösterildi.<br />
Yaşlı (60 yaş üstü), erkek ve hispanik olmayan beyaz sigara kullanan kişilerde genç sigara<br />
kullanan kadın ve hispanik olanlara göre daha az olumlu değişim saptandı. Sigara kullanan<br />
aşırı kiloluların, sigara kullanan normal ağırlıkta olan kişilere göre hastalık durumunda daha<br />
fazla olumlu değişim olmasına karşın, başlangıçta anormal spirometrisi olan sigara içicilerde<br />
bu ilişki anlamlı bulunmadı. Bronş hiperaktivitesi olan sigara içenlerde (bronkodilatör<br />
reversibilitesi olan astımlı) bronş hiperaktivitesi olmayanlara göre daha az olumlu değişim<br />
saptandı.<br />
Bu gözlemsel çalışmada <strong>KOAH</strong> tanısı almış olan kişilerde hastalığın her zaman progresif<br />
olmayıp, zaman içinde kaybolabileceği ve hastalık durumundaki olumlu değişimlerin<br />
2
hastalığa yeni başlayanlarda daha önceden hasta olanlara göre daha sık gözlendiği belirlendi.<br />
Daha önceden hastalığı olan kişilerin akciğer fonksiyonları zaman içinde normale<br />
dönebilirler. Olumlu değişim en sık GOLD sınıflandırılamayan grupta görüldü. Olumlu<br />
değişimin daha az belirlendiği gruplar yaşlı sigara içiciler, erkekler ve bronşial<br />
hiperreaktivitesi olanlar iken olumlu değişim hispaniklerde ve aşırı kilosu olanlarda daha sık<br />
görüldü.<br />
GOLD sınıflandırılamayan grup içinde bulunan kişilerin %15’inde obstrüktif patern geliştiği<br />
ve 3 yıllık takip sonuncunda %3’ünün normale döndüğü gösterilmiştir. Bu çalışmada da 5<br />
yıllık süre içinde %15-18’inde obstrüksiyon geliştiği saptandı. Diğer yandan bu grupta zaman<br />
içinde akciğer fonksiyonlarında iyileşmeler de saptandı. GOLD sınıflandırılamayan grup<br />
daha önlenebilir ve tedavi edilebilir bir grup olarak kabul edilebilir. Aşırı kilolu olmak <strong>KOAH</strong><br />
hastalığı için bir koruyucu faktör olarak ön görülmektedir. Obez <strong>KOAH</strong>’lıların mortalite<br />
riskinin normal ağırlıkta olan <strong>KOAH</strong> hastalarına göre daha düşük olduğunu gösteren<br />
çalışmalar mevcuttur.<br />
Çalışmanın çeşitli sınırlayıcı özellikleri bulunmasına karşın, bu çalışma <strong>KOAH</strong>’ın spirometrik<br />
özelliklerinin değişken olduğunu gösterdi. 5 yıllak süre içinde yalnızca havayolu obstrüksiyon<br />
şiddetinde azımsanmayacak oranda iyileşme değil, aynı zamanda <strong>KOAH</strong>’lıların %4-35’inde<br />
spirometrik anomalilerin rezolüsyonu belirlendi.<br />
3
4
LİTERATÜR ÖZETİ<br />
Singh D, et al. Single inhaler triple therapy versus inhaled corticosteroid plus long-acting β2-<br />
agonist therapy for chronic obstructive pulmonary disease (TRILOGY): a double-blind,<br />
parallel group, randomised controlled trial. Lancet <strong>2016</strong>;388:963-73.<br />
Kronik tıkayıcı havayolu hastalığında tek inhaler ile üçlü tedavinin inhale<br />
kortikosteroid tedavisi artı uzun etkili beta 2 agonist tedavisi ile karşılaştırması<br />
(TRILOGY): çift kör, paralel grup, randomize kontrollü çalışma<br />
Doç. Dr. Sinem Nedime Sökücü<br />
Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi<br />
Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />
Kronik obstrüktif akciğer hastalığının (<strong>KOAH</strong>) farmakolojik tedavisinde hedef semptomların<br />
ve gelecek alevlenme risklerinin azaltılmasıdır. Alevlenme geçirme hikayesi olan <strong>KOAH</strong><br />
hastaları gelecek atak riski açısından daha fazla risk altındadırlar. GOLD’un tedavi yaklaşımı<br />
ilk olarak uzun etkili muskarınik antagonist (LAMA) veya inhale kortikosteroid (ICS) ve<br />
uzun etkili beta 2 agonist (LABA) ile tedaviye başlanmasıdır. Her iki yaklaşımın da akciğer<br />
fonksiyonlarını düzelttiği, semptomları ortadan kaldırdığı, alevlenme oranlarını azalttığı<br />
gösterilse de birçok <strong>KOAH</strong> hastasında bu tedaviler yeterli olmamakta ve üçlü tedaviye ihtiyaç<br />
duyulmaktadır. Kısa süreli çalışmalar üçlü tedavinin akciğer fonksiyonlarını düzelttiğini ve<br />
semptomları azalttığını göstermiştir. Farklı inhaler cihazların kullanımı yerine<br />
ICS/LABA/LAMA kombinasyonu tek inhaler cihazda, beklometazon dipropionat,<br />
formeterol fumarat ve glikopironyum bromid (BDP/FF/GB) ekstrafine formulasyonunu<br />
içeren şekilde geliştirilmiştir.<br />
Bu çalışmanın primer amacı; 26.haftada üçlü pMDI kullanımının Foster pMDI kullanımına<br />
akciğer fonksiyonları ve dispne üzerinde üstünlüğünü göstermektir. Sekonder amaçları ise<br />
üçlü pMDI kullanımının diğer akciğer fonksiyon parametrelerine, hastanın hayat kalitesine,<br />
klinik sonlanım ölçütlerine, alevlenmelere etkisini değerlendirmek, uygulanan tedavilerinin<br />
sağlık ekonomik çıkarımlarına etkisini ortaya koymak, uygulanan tedavilerin güvenliğini ve<br />
tolerabilitesini belirlemektir.<br />
TRILOGY Çalışması; randomize, paralel grup, çift kör, aktif kontrol gruplu, iki paralel kolda,<br />
14 ülkede, 159 merkezde yapılan 52 haftalık bir çalışmadır. Hastalar tarama viziti sonrasında<br />
2 hafta BDP (100 µg)/FF (6 µg) günde iki kez verildikten sonra iki kola randomize edilmiştir.<br />
1
Bir kola günde iki kez BDP (100 µg)/FF (6 µg)/GB (12.5 µg) tedavisi diğer kola BDP (100<br />
µg)/FF (6 µg) tedavisi günde iki kez verilmiştir.<br />
DAHİL EDİLME KRİTERLERİ<br />
≥40 yaş<br />
En az 12 ay önce <strong>KOAH</strong> tanısını almış<br />
olmak<br />
En az 10 paket/yıl sigara kullanımı<br />
pbd FEV1
göre klinik anlamlı düzelme (≥4 ünite düşüş) 12. hafta ve sonrası tüm kontrollerde<br />
gözlenirken her iki grup arasında istatistiksel anlamlılık 4., 12. ve 52. hafta kontrollerinde<br />
saptanmıştır. BDP/FF/GB grubunda kurtarıcı ilaç kullanımı 26. haftaya kadar anlamlı oranda<br />
düşük, 12 haftaya kadar kurtarıcı ilaç kullanılmayan gün oranı da anlamlı olarak yüksek<br />
saptanmıştır.<br />
BDP/FF/GB kullanan hastalar BDP/FF grubu ile karşılaştırıldığında orta-ağır alevlenme<br />
geçiren hastalar %31 ile %35 olmak üzere daha az oranda idi. Orta-ağır alevlenmeler oranı<br />
BDP/FF/GB için 0,41/yıl, BDP/FF için 0,53/yıl olarak saptanmış olup, BDP/FF/GB için %23<br />
oranında anlamlı azalma gerçekleşmiştir. Birden fazla alevlenme geçirme hikayesi olan<br />
hastalarda BDP/FF ile karşılaştırıldığında BDP/FF/GB grubunda orta-ağır alevlenmelerde<br />
anlamlı olarak %33 oranında azalma saptanmıştır (p=0.019).<br />
İki grup arasında tedavi ile ilişkili yan etkiler benzer oranlarda saptanmıştır. Çoğu olay hafiforta<br />
ağırlıkta olup iki grupta da benzer ölüm oranı saptanmış olup tedavi ile ilişkili<br />
bulunmamıştır.<br />
Sonuç<br />
Bu çalışma, tek bir inhaler cihazda üçlü inhaler ICS/LABA/LAMA tedavisini ICS/LABA ile<br />
karşılaştıran ilk geniş çaplı ve uzun süreli çalışmadır. Ağır-çok ağır hava akımı kısıtlanması,<br />
aktif semptomları ve alevlenme hikayesi olan <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda;<br />
BDP/FF/GB üçlü tedavisi BDP/FF’ye göre anlamlı derecede FEV1 değerini artırmış,<br />
BDP/FF ile karşılaştırıldığında, BDP/FF/GB tedavisi ile orta-ağır <strong>KOAH</strong><br />
alevlenmeleri %23 oranında azalmış,<br />
İki tedavi grubu arasında TDI değişimi farksız bulunmuş,<br />
BDP/FF/GB ile yaşam kalitesi anlamlı oranda daha iyileştirmiştir.<br />
Hastalar en az 1 yıldır <strong>KOAH</strong> tedavisi altında olanlardan seçilmiştir. Hastaların %70’den<br />
fazlası ICS/LABA tedavisi altında iken en az bir alevlenme geçirmiş hastalardı. Çalışma<br />
öncesinde üçlü tedavi alanlar çalışmaya dahil edilmemiştir. Dolayısıyla alevlenme<br />
sıklığındaki %23 azalma üçlü tedavi grubunda LAMA etkisiyle açıklanabilir.<br />
3
LİTERATÜR ÖZETİ<br />
The Long-Term Oxygen Treatment Trial Research Group. A Randomized Trial of Long-Term<br />
Oxygen for COPD with Moderate Desaturation. N Engl J Med <strong>2016</strong>;375:1617-27.DOI:<br />
10.1056/NEJMoa1604344<br />
Orta Desatürasyonlu <strong>KOAH</strong> hastalarında uzun dönem oksijen tedavisinin randomize<br />
çalışması<br />
Uzm. Dr. Seda Tural Önür<br />
Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi<br />
Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />
Giriş<br />
1970'lerde yapılan iki çalışmada uzun dönem oksijen tedavisi desteğinin <strong>KOAH</strong> (Kronik<br />
obstrüktif akciğer hastalığı) ve ciddi istirahat hipoksemisi olan hastalarda mortaliteyi azalttığı<br />
göstermiştir. Bu çalışmalar sonucunda oksihemoglobin satürasyonu düşük olan yani pulse<br />
oksimetrede < %89 olan hastalara oksijen desteği verilmeye başlanmıştır.<br />
Çalışmanın amacı; uzun dönem oksijen tedavisinin (LOTT) <strong>KOAH</strong> hastaları ile orta istirahat<br />
desatürasyonu (SpO2 %89-93) olan hastalar arasında ölüme giden süreyi uzatıp uzatmadığını<br />
göstermektir. 34 hastanın randomizasyonu ve 7 ay sonra çalışma dizaynında fark edildi ki<br />
mortalite beklenenden daha düşüktü ve orta istirahat desatürasyonu olanla egzersizle<br />
indüklenen desatürasyon hastalar arasında fenotip örtüşmesi mevcuttu. Bu yüzden<br />
araştırmacılar çalışmayı egzersizle indüklenen desatürasyonlu hastaları da dahil ederek tekrar<br />
düzenlediler ve ikincil çıkarım olan herhangi bir nedenle hastane yatışını birincil çıkarıma<br />
dahil ettiler. Herhangi bir oksijen desteği kullanmayan orta istirahat desatürasyonlu veya orta<br />
egzersizle indüklenen desatürasyonlu hastalara göre uzun dönem oksijen desteğinin ölüme ya<br />
da herhangi bir nedenle ilk hastane başvurusuna kadar geçen süreyi uzatmada herhangi bir<br />
katkısı olup olmadığını test etmek amaçlanmıştır.<br />
METOD<br />
Randomize klinik çalışmada paralel grup olarak uzun dönem oksijen desteğine karşın uzun<br />
dönem desteği olmayan <strong>KOAH</strong> hastalarında ve orta istirahat veya egzersizle indüklenen<br />
desatürasyon hastalar dahil edilmiştir. Randomizasyon 1:1oranında yapıldı ve çalışma<br />
grupları maskelenmemiştir. Birincil çıkarım bileşenlerinden ilk hastane başvurusu ya da ölüm<br />
randomizasyondan sonra olaya kadar geçen süre ölçülmüştür. Tedavi etkilerinin tutarlılığı<br />
konusunda özelleştirilen protokol temel karakteristik özelliklere göre tanımlanan hasta<br />
subgruplarında çalışılmıştır.
Hastalar<br />
14 bölgesel klinik merkez ve onların ilişkili olduğu bölümlerin (toplamda 47 merkez) stabil<br />
<strong>KOAH</strong> ve orta istirahat desatürasyonu olan (SpO2 %89-93) veya orta egzersizle indüklenen<br />
desatürasyonu olan (6 dakika yürüme testi boyunca SpO2 >%80 ≥ 5 dk. ve % 90 olacak şekilde ayarlanmıştır. Oksijen desteği kullanan hastalarda oksijen<br />
desteğiyle satürasyon artışına bakılmaksızın ve oksijen desteği almayan hastalarda ciddi<br />
istirahat desatürasyonu (SpO2 ≤%88) veya ciddi egzersizle indüklenen desatürasyonu (≥1<br />
dk.da SpO2
önem farkı 5), hastane anksiyete ve depresyon ölçeği (minimum klinik önem farkı 1,5),<br />
Pittsburg uyku kalite indeksi elde etmek için seçilmiştir.<br />
Hastaların randomizasyon sonrası yıllık kontrolleri yılda iki kez telefonla yapılmış ve<br />
doldurulmuş anketler 4. ayda ve 16. ayda postalanmıştır.<br />
İstatistiksel analiz<br />
Veri tedavi alan grupta aksi öğrenilinceye kadar randomizasyona göre analiz edilmiştir.<br />
Tedavi grubunda ikiye bir kovaryantla Cox orantısal risk modeli her iki grup arasında risk<br />
oranını ilk olay süresini birincil birleşik çıkarım olarak analiz etti; logaritmik oran testi için p<br />
değeri kullanılmıştır. Bu yöntem aynı zamanda her bir ikincil çıkarım için geçen olay süresi<br />
analizinde de kullanılmıştır.<br />
Bonferroni düzeltmeleri çalışma grubunda ikincil ve diğer çıkarımlarda p değeri<br />
saptanmasında ve birincil çıkarımda çoklu tedavi alan subgrup etkileşim etkilerini<br />
değerlendirmede kullanıldı.<br />
Sonuçlar<br />
Çalışma popülasyonu<br />
Çalışmada Ocak 2009-Ağustos 2014 arasında 42 merkezde toplam 738 hasta randomize<br />
edilmiştir. 368 hasta rastlantısal olarak oksijen destek tedavi grubuna ve 370 hasta oksijen<br />
destek tedavisi olmayan gruba dahil edilmiştir. Oksijen destek tedavisi alan grupta 220 hasta<br />
24 saat ve 148 hasta egzersiz süresince ve sadece uyurken oksijen desteği almaktaydı.<br />
Randomizasyona giden 738 hastanın 133(%18)’de sadece istirahat desatürasyonu, 319(%43)’<br />
da sadece egzersizle indüklenen desatürasyon ve 286(%39)’unda her iki tipte de desatürasyon<br />
vardı.<br />
Çalışma grupları temelde benzerdi sadece oksijen destek tedavisi alan grupta oksijen destek<br />
tedavisi olmayan gruba göre düşük BODE indeksi mevcuttu.<br />
Hastalar 1 ile 6 yıl arasında takip edilmişlerdir; median takip 18,4 aydır. Hastaların<br />
toplamının % 97'si en az bir yıl hastaneye yatış açısından takip edilmiştir.<br />
Birincil çıkarımlar<br />
Olaya geçen süre analizinde çalışma grupları arasında ölüm ya da herhangi bir nedenle ilk<br />
hastane başvurusunun birleşim çıkarımında her bir grupta anlamlı bir fark saptanmamıştır.<br />
Subgruplarda oksijen reçetelenmesi, desatürasyon profili, ırk, cinsiyet, sigara içme<br />
durumu, egzersiz süresince oksijen satürasyonu, FEV1, BODE indeksi, SF-36 fiziksel<br />
bileşen skoru, beden-kitle indeksi veya anemi hikayesinde herhangi bir anlamlı fark<br />
saptanmamıştır.
<strong>KOAH</strong> alevlenmesi çalışmaya alınmadan 1 ila 3 ay öncesinde olan oksijen desteği alan grupta<br />
ölüm ya da ilk hastaneye yatışa kadar olan süre oksijen desteği almayan benzer hastalardan<br />
daha uzundur (risk oranı 0,58; %95 güven aralığı 0,39-0,88; p:0.007), 71 yaşında veya daha<br />
yaşlı olan hastalarda (risk oranı 0,75; %95 güven aralığı 0,57-0,99; p:0.03) ve bu hastalarda<br />
düşük hayat kalite ölçeği olanlarda (risk oranı 0,77; %95 güven aralığı 0,60-0,99; p:0.03)<br />
saptanmıştır. Fakat analizler çoklu değerlendirmeye alındığında tedavi etkileşim etkisi hiçbir<br />
subgrupta anlamlı değildi. Tedavi edilenlerin analizinde hastalar arasında oksijen tedavisine<br />
en az 16 saat günde kullananlarla diğerleri arasında herhangi bir fark saptanmadı.<br />
Tedaviye uyum<br />
Oksijen desteğine kişisel ifade ile uyum histogramında ortalama takip süresince bir gün<br />
boyunca ortalama oksijen desteği kullanım süresi kullanmayan gruba göre (13,6±6,1 vs.<br />
1,8±3,9 s/gün) daha fazlaydı. Oksijen desteği alan hasta grubunda ayrım vardı reçetelenmeye<br />
göre ayırım söz konusuydu fakat farkedilebilir bir geçiş vardı (24 saat grubunda 15,1±6,2<br />
s/gün vs. uyku-egzersiz grubunda11,3±5,0s/gün). Durağan konsantratör kullanımının kendi<br />
ifadesiyle ulaşılabilir verisi olan oksijen destekli 100 hastanın metre okuyucusundan<br />
hesaplanan karşılaştırıldığında lineer trendi olan bias anlamlı şekilde saptanmıştır (p
6 yangın örneği veya yanık raporlanmış ve bunlardan da bir tanesine yatış gerekmiştir.<br />
Tartışma<br />
Stabil <strong>KOAH</strong> hastalarında ve dinlenme veya egzersizle indüklenen orta desatürasyonu olan<br />
hastalara oksijen desteğinin reçetelenmesinin ölüm veya ilk hastane başvurusuna geçen süreye,<br />
ilk hastane başvurusunda geçen süreye, ilk <strong>KOAH</strong> alevlenmesine geçen süreye, <strong>KOAH</strong><br />
alevlenmesinden dolayı ilk hastaneye yatışına geçen süreye, tüm hastaneye yatış oranlarına,<br />
tüm <strong>KOAH</strong> alevlenme oranlarına veya hayat kalitesi ölçülerindeki değişime, depresyon,<br />
anksiyete veya fonksiyon durumuna etkisi olmadığını saptanmıştır. Desatürasyon tipine,<br />
reçetelenme tipine ya da tedaviye uyum tipine bağlı olarak subgruplar arasında birincil<br />
çıkarımda herhangi bir etki saptanmamıştır. Oksijen desteği kullanan stabil <strong>KOAH</strong>’lı hastalar<br />
ve istirahat veya egzersiz ile indüklenen orta desatürasyonu olan hastalarda uzun dönem<br />
oksijen tedavisinin boş bulgularının tutarlılığı tartışmanın tamamında ölçülen çoklu sonuçlara<br />
fayda etmemiştir<br />
Bu çalışmanın verileri daha önceki çalışmalardaki istirahat satürasyonu >%88 olan <strong>KOAH</strong><br />
hastalarında uzun dönem oksijen destek tedavisinin uzun dönem oksijen tedavisi olmayan<br />
egzersizle indüklenen ve satürasyonu olan hastalara kıyasla daha uzun sağ kalım beklentisine<br />
katkı sağlamadığını tartışmalarını desteklemektedir. Bulgular <strong>KOAH</strong> ve ciddi desaturasyon<br />
olan oksijen desteği ile tedavi edilmiş hastalarda gözlenen uzamış sağ kalımda farklıydı. Bu<br />
beklenmeyen durumun muhtemel nedeni satürasyon ≤%88 ve kronik hipoksemili hastalarda<br />
önemli olabilen oksijen desatürasyonunun pulmoner vazokonstrüksiyon, medyatör ilişkili ve<br />
ventilatör ilişkili non-lineer eşik değerinden kaynaklanmaktadır.<br />
Sistemik bir derleme ve meta-analiz oksijen tedavisinin <strong>KOAH</strong> ve hafif veya hipoksemisi<br />
olmayan hastalarda hastalarındaki dispneyi azalttığını desteklemiştir. Bu çalışmada<br />
araştırıcılar uzun dönem oksijen destek tedavisinin hayat kalitesi ölçümlerine, depresyona,<br />
anksiyete veya fonksiyonel duruma tutarlı bir yararını gösterememişlerdir.<br />
Çalışmanın bazı limitasyonları mevcuttu. Birincisi, bazı hastalar çalışmaya dahil<br />
edilememiştir, çünkü onlar veya destekleyicileri çok hasta olduklarına ve oksijen tedavisinden<br />
fayda görebileceklerine inanmıyorlardı. İkincisi hasta cevaplı sonuçların elde ediliyor olması<br />
sonuçlar da maskelemeye neden olmuş olabilir, ancak birincil çıkarımlara herhangi bir etkisi<br />
olamazdı. Üçüncüsü, tek bir oksijen destek aleti kullanamamışlardır; çeşitlilik yüzünden<br />
oksijene ulaşma miktarında farklılık olabilir. Dördüncüsü, oksijen desteğinin semptomlara<br />
veya egzersiz performansına hızlı etkisi değerlendirilmemiştir. Noktürnal desaturasyonlar<br />
ölçülmemiştir; bazı <strong>KOAH</strong> hastaları ve ciddi noktürnal desatürasyonları olanlarda noktürnal<br />
oksijen desteği faydalı olabilirdi. Beşincisi, hastaların kendi ifade ettikleri uyumları gerçek
oksijen kullanımlarından fazlaydı. Ancak çalışmacılar konsantratörlerin metre ölçümüyle iyi<br />
bir uyum bulmuşlardır. Oksijen destek tedavisi gruplarında günlük tahmini kullanım süresi 24<br />
saatlik grupta 15,1±6,2 saat ve günlük 11.3±5,0 saat gece ve egzersiz grubunda Noktürnal<br />
Oksijen Tedavi Çalışmasında gözlenen kullanımla benzerdi. Fakat oksijen destek grubunun<br />
daha fazla oksijene maruziyetinin farklı sonuçlara neden olabileceği olasılığını<br />
çıkaramamışlardır. Son olarak, hastaneye yatış her dört ayda kendi ifadeleriyle kaydedilmiştir<br />
belki de bu beklenenden daha az hastane başvurusunda neden olmuş olabilir.<br />
Sonuç olarak, stabil <strong>KOAH</strong> ve istirahat ya da egzersizle indüklenen orta desatürasyonu olan<br />
hastalarda uzun dönem oksijen desteğinin ölüme kadar geçen süre veya ilk hastane<br />
başvurusuna veya sürdürülebilir beklenen yarar ölçüleri baz alındığında herhangi bir fayda<br />
sağlamadığını bulmuşlardır.